YENİ DEMOKRASİ YOLUNDA
işçi-köylü www.iscikoylu.org
Say›: 2004-3
27
*Y›l:2 *31 Ocak-13 fiubat 2004 *Fiyat›: 750. 000 TL ISSN:1303-9350
Emperyalist sald›rganl›¤a ve özellefltirmelere karfl›
ÖFKEM‹Z‹ ÖRGÜTLEYEL‹M! AÇLAR ORDUSU EGEMENLER‹ KORKUTUYOR Emperyalistlerin Davos zirvesi sadece ezilenlere yönelik yeni sald›r›lar›n tart›flmas›na sahne olmad›. Büyüyen açlar ordusunun büyük bir tehlike oluflturdu¤unun korkusuyla yap›ld›. "Dünyan›n hakimleri" bu korkuyla bafllad›lar zirveye ve bu korkuyla bitirdiler. Korkular› büyük çünkü sald›rd›kça dünya halklar›n›n öfkesini daha fazla büyütüyorlar ve krizleri daha da derinlefliyor.
Yüzlerce iflçinin ekmek kap›s› TÜPRAfi yok pahas›na sat›ld›. 1.3 milyar dolara sat›lan Balkanlar›n en büyük Avrupa’n›n ise 7. büyük petrol rafinerisi TÜPRAfi, ülke zenginliklerinin nas›l talan edildi¤inin en somut örne¤i. Krizden nefes alamayan ekonomiyi "rahatlatmak" için yap›lan bu ya¤ma iflsizler ordusunun say›s›n› artt›racak ve açl›kla bo¤uflan yoksullar›n düflük ücretle ve kötü ifl koflullar›nda çal›flt›r›lmas›n› artt›racak.
EZ‹LENLER‹N ÖFKES‹N‹ ÖRGÜTLEYEL‹M Ülkemizde artan sald›r›lar›n yan› s›ra özellefltirme sald›r›s› ile birlikte büyüyen tepki, dünya halklar›na yönelik gerçeklefltirilen bir dizi sald›rganl›k, Irak’ta iflgalle birlikte artan infazlar ve direnifller, ‹srail’de siyonizme karfl› direnen Filistin halk› ve bedenlerini bomba yapan genç direniflçiler direnen halklara umut olmaya devam ediyorlar. Bombay’da örgütlenen direnifl dünya halklar›na iletilen güçlü bir mesajd›. Bu mesaj› büyütmek direnenlerin gücüne güç katmak için çürüyen emperyalizmin ve onlar›n her türden uflaklar›na karfl› direnifli her tarafta örgütleyelim. Halklar›n büyüyen öfkesi gücümüzdür, bu gücü örgütleyelim. Her bir flehidimizin u¤runa topra¤a düfltü¤ü ideallere sahip ç›kmak için, daha güçlü yürümek için örgütleyelim, örgütlenelim!
SÖYLEfi‹ “Bir taraf›yla yurttafllar›n yeniden bir vergilendirmeye tabi tutulmas› söz konusu. Ama öbür taraftan da kentin kendi içerisindeki bölgelerin hizmetlerin da¤›t›m›nda bile farkl›laflmas› söz konusu. Çok kabaca zengin semtlere da‹rfan Kayg›s›z
ha fazla hizmet götürülmesi, yoksullar›n yaflad›¤› semtlere daha az hizmet götürülmesi söz konusu. Neden böyle? Çünkü yoksullar o hizmetin bedelini ödeyemeyeceklerdir.” Sayfa 14-15
‹flçi-köylü’den “AÇLIKTA TERÖR KADAR ÖNEML‹” EMPERYAL‹STLER‹N KORKULARI BÜYÜYOR
Sayfa 29
31 Ocak-13 Şubat 2004
2
27
Parti ve Devrim fiehitleri Paris’te an›ld›
Büyük ve flanl› insanl›k yürüyüflümüzde, yani ba¤›ms›zl›k, halk demokrasisi, sosyalizm ve yüce komünizm u¤runa, yaflamlar›n› bir saniye bile tereddüt etmeden, ezilen mazlum halklar›m›za arma¤an eden, parti ve devrim flehitlerimizden, ö¤renmenin onurunu yafl›yoruz. Günümüz koflullar›nda, silahl› devrim ile silahl› karfl› devrim aras›ndaki çat›flma tüm yo¤unlu¤uyla devam ediyor. Bu çat›flman›n kendisi, bizlere, yani devrim taraf›nda olanlara, a¤›r sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumlulu¤u kuflanabilmenin en önemli yan›, devrim ve parti flehitlerimizin, kan-can pahas›na yaratt›¤› de¤erleri sahiplenmekten ve yarat›lan de¤erleri bilince ç›kartmaktan geçer. Proletarya Partisi’nin 1978 y›l›nda gerçeklefltirilen 1. Konferans’›nda, Ocak ay›n›n son haftas›, "Parti ve Devrim fiehitlerini Anma Haftas›" olarak karar alt›na al›nm›flt›r. Elbette bu haftan›n, bu anlam›yla ele al›nmas›, anlams›z ya da hedefsiz de¤ildir. Proletarya Partisi’nin ideolojik-politik ve örgütsel flekillenifli ile yak›ndan iliflkisi ve derinli¤i olan bir karard›r. Enternasyonal proletaryan›n büyük ö¤retmeni ve Ekim devriminin mimar› komünist önder Lenin, Alman proletaryas›n›n önderleri Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht, Türkiye proletaryas›n›n ilk önderi Mustafa Suphi ve ondört yoldafl›, Proletarya Partisi’nin ilk flehidi Meral Yakar, Ali Haydar Y›ld›z ve daha niceleri, Ocak ay›nda harç oldular devrime. ‹flte, Ocak ay›nda "Parti ve Devrim fiehitlerini Anma Haftas›" düzenlenmesinin önemi buradad›r. Özgürlü¤ümüzün, gelece¤imizin ve umudumuzun
teminat› olan Proletarya Partisi’nin, nice kadrosu, savaflc›s› ve militan› ve devrim mücadelesinde flehit tüm devrim flehitleri Ocak ay› flahs›nda an›lmaktad›r. Mücadele gelifltikce, kavga büyüdükçe ve savafl fliddetlendikçe, kendi yaflamlar›n› hesaps›z olarak kavgan›n, devrimin ve halk›n kurtuluflu kavgas›na sunan flehitlerimizin say›s› artm›flt›r-artacakt›r. Tüm parti ve devrim flehitlerini birarada anmak ve kavga and› içebilmemiz bir elzemdir. Düflmana karfl› s›n›f kinimizi bilemenin, hesap sorma bilincimizin, ideolojik-politik duruflumuzun, partiyle bütünleflmemizin, devrime sevdalanma ve kendimizi ona sunman›n s›nand›¤› anlard›r, parti ve devrim flehitlerini and›¤›m›z günler. Bu anlam›yla Ocak ay›n›n, son haftas› bizler için oldukça önemlidir. Bu bilinçten hareketle, Paris ‹flçi köylü okurlar› olarak, 24 Ocak 2004 günü, Halklarla Dayan›flma Derne¤i’nde, "Parti ve Devrim fiehitlerini Anma Haftas›" etkinli¤i olarak bir anma toplant›s› gerçeklefltirdik. Aç›l›fl konuflmas› ve sayg› duruflu ile bafllayan toplant›, parti ve devrim flehitlerini konu alan bir sinevizyon gösterimi ile devam etti. Daha sonra söz alan bir kifli, Proletarya Partisi’nin 1. Konferans’›n›n alm›fl oldu¤u anma haftas› karar›n›n nas›l ele al›nmas› gerekti¤ini, flehitlerimizin yaflant›lar›ndan ve kavgalar›ndan ö¤renilmesi gerekti¤i üzerinde durarak konuflmas›na bafllad›. K›saca Dünya ve Türkiye’de ki geliflmelere de de¤inen kifli, "Partimiz TKP/ML önderli¤inde, s›n›f mücadelesinin engin denizinde, her flehit düflen yoldafl›m›z, MLM bilimi ile donanan bir bilincin, zoru nas›l yenebilece¤inin, afl›lmaz denilen doruklar›n nas›l aflabilece¤inin ve politik iktidar›n nas›l zaptedece¤inin yegane yolunu gösterdiler" diyerek, konuflmas›na devam etti. "Yaflanan k›yas›ya savaflta, flehitlerimizin susmas›, ülkemizin da¤lar›n›n, zindanlar›n›n, nehirlerinin, bebeleri ve türkülerininde susmas› demekti. Konuflan sadece lefl kargalar› ve cellatlar olacakt›. Dünyan›n güzelli¤i, güneflin parlakl›¤›, ovalar›n yeflilli¤i ve milyonlarca emekçinin sesi olarak hayk›ran flehitlerimizdi." Oldukça ilgi ile dinle-
nen konuflmas›na, "onlar›n flehit oluflu yaflant›m›z› etkiliyor, yüreklerimizi da¤land›r›yor ve sürekli koflullar› irdeleyip politika üretmemizi sa¤l›yor. Çünkü onlardan ö¤reniyoruz, onlar› yafl›yoruz ve onlar› yaflat›yoruz" fleklinde devam etti. fiehitlerimizin yaflamlar›ndan ö¤renmemizin üzerinde önemle duran yoldafl, gerek enternasyonal proletaryan›n yi¤it savaflç›lar›ndan gerek se de ülkemiz topraklar›nda flehit düflen devrimci-militan savaflc›lardan da ö¤renilmesi gerekti¤inin alt›n› çizdi. Son olarak, "7. Konferans›m›z›n ›fl›¤› ile evrensel devrimci yasalar›n hizmetine yine kendisini sunmufl, eskiyi-köhnemifli y›k›p yerine yeniyi kuflanm›fl ve tepeden t›rna¤a bir kez daha, savafla göre flekillenmenin önemine vurgu yapm›fl Proletarya Partisi’nin, flehitlerin miras›na sahip ç›karak, MLM biliminin yol göstercili¤i ile ilerleyeci¤i aç›kt›r" ve "Umut bize yön veren, haks›z fliddetin, bask›n›n, zulmün karfl›s›nda duruflumuzu belirleyen, koflullar› irdeleyip politika üretmemizi sa¤layan ve muhakkak bizleri özgürlü¤e vard›racak olan, enternasyonal proletaryan›n ülkemiz topraklar›nda ki yegane temsilcisi, partimiz TKP/ML’dir. Bir ozan›m›z›n da dedi¤i gibi ‘umut da¤lara çekilmifl kar alt›ndad›r’, umut Karadeniz’in kara yüzüne karfl›, ‘f›rt›nalar içinde b›çak s›rt›ndad›r’, umut devrimci sevgimizde, aflk›m›zda, gülüflümüzde, kararl›l›¤›m›zda ve inanc›m›zdad›r" diyerek konuflmas›n› tamamlad›. MKP Paris Faaliyet Komitesinin de bir mesaj sundu¤u etkinli¤e kat›l›m›n oldukça olumlu olmas› sevindiriciydi. Bu konuflman›n ard›ndan, bugün parti ve devrim flehitlerini anman›n, yaflad›¤›m›z co¤rafyalardaki s›n›f savafl›mlar›na sahip ç›kmaya ve yaflanan süreçteki emperyalist iflgallere, sosyal haklardaki k›s›tlamalara, k›saca dünyan›n neresinde olursa olsun, haks›zl›klara, katliamlara karfl› onurlu bir duruflu gerektirdi¤i belirtilerek, bugün MLM biliminin insanl›¤›n kurtulufl anahtar› oldu¤u üzerinde duruldu. Özellikle reformist görüfllerin, genifl emekçi y›¤›nlar›n bilincini k›rd›¤› bir ortamda, flehitlerimizin yaflamlar›n›n iyi anla-
fl›lmas›, kavgam›z›n boyutlanmas› ve özgür gelecek mücadelemizin baflar›yla sonuçlanmas›n›n önemli oldu¤u ortad›r. Yap›lan bu son konuflmadan sonra anma toplant›s› sona erdi. Parti ve Devrim fiehitleri ölümsüzdür! fiehitlerimizi anmak, kavga bayraklar›m›z› daha da yükseklerde dalgaland›rmakt›r! Paris ‹flçi Köylü okurlar›
B‹R ASIRLIK KOMÜN‹ST ÇINARI KAYBETT‹K Sovyet k›z›l ordusunun yi¤it komutanlar›ndan, Ermenistan halk›n›n de¤erli ö¤retmenlerinden Berç Boflnakyan 84 yafl›nda 5 Ocak 2004 de Yerevan’da yaflam›n› kaybetti. De¤erli Sovyet k›z›l ordu komutan›, bilge profesör Berç Boflnakyan’› sayg›yla an›yoruz. Ocak flehitlerini and›¤›m›z bu ayda yaflam›n› kaybetmesi anlaml›d›r. O yaflam›n› yüksek düzeyde komünizm ideallerine, ülkesinin ba¤›ms›zl›k ve sosyalizm inflas› için arma¤an etti. Her türden tasfiyecili¤in, sosyalizme inançs›zl›¤›n gelifltirilmeye çal›fl›ld›¤› bu süreçte, Berç Boflnakyan bizlere sosyalizm için sonuna dek ideallerimize ba¤l› kalmay›, her flart alt›nda yüce komünizm idealleri için savaflmay›, yaflamay› ö¤retiyor. Topra¤›n bol olsun yüce ç›nar! An›lar›n› ve yüce komünizm ideallerini baflta proletarya olmak üzere topraklar›nda (Do¤u Beyaz›t) b›rakmak zorunda oldu¤u çeflitli milliyetlerden emekçi halklar yaflatacakt›r. Seni ve yüce komünizm flehitlerini sayg›yla an›yoruz. Hiçbir güç bizleri proletaryan›n yüce ideallerinden döndüremeyecektir. Ocak flehitleri ölümsüzdür. Paris’ten bir iflçi köylü okuru
LONDRA’DA PART‹ VE DEVR‹M fiEH‹TLER‹ ANILDI S›n›fs›z, sömürüsüz, s›n›rs›z bir dünya yaratma mücadelesinde flehitler kervan›na kat›lan tüm Parti ve Devrim flehitlerini anmak, onlardan devrald›¤›m›z bayra¤› zirvelere dikmek bilinciyle donanmak demektir. fiehitler onurumuzdur, onurumuzu çi¤netmeyece¤iz fliar›yla 25 Ocak 2004 tarihinde Londra Tohum Kültür Merkezi’nde Parti ve Devrim flehitlerini anma etkinli¤i düzenlendi. Düzenlemifl oldu¤umuz etkinlikte, günün anlam ve önemini içeren metnin okunmas›n›n ard›ndan Serhat Tunç Ar›can, Nergizcan Halkoyunlar› Ekibi, Tohum Gençlik Halkoyunlar› Ekibi ve Onur Olgun'un coflkulu türküleriyle yürekler bir kez daha isyana durdu. Etkinli¤imizde flehit düflen yoldafllar›n üzerine bestelenen marfllar›m›z kitleyle tek yürek halinde söylendi. Özellikle Halil Çak›ro¤lu ve Ahmet Muharrem Çiçek yoldafllar›n üzerine bestelenen marfllar kitle taraf›ndan coflkulu bir flekilde söylendi. Anma boyunca "Önderimiz ‹brahim Kaypakkaya", "‹ktidar namlunun ucundad›r", "Yaflas›n halk savafl›" ve "Devrim flehitleri ölümsüzdür" sloganlar› kitle taraf›ndan coflkuyla at›ld›. Anma etkinli¤imize yaklafl›k 150 kifli kat›ld›.
BERL‹N’DE ANMA TOPLANTISI Parti ve devrim flehitlerini anma etkinliklerinden biri de Berlin’de gerçeklefltirildi. 25 Ocak 2004 tarihinde gerçerkleflen anma toplant›s› tüm Parti ve Devrim flehitleri ad›na yap›lan bir sayg› duruflu ile bafllad›. Proletarya Partisi’nin tarihinin k›sa anlat›m›n›n ard›ndan, dünyada ve Türkiye’deki bugünkü geliflmeler aktar›ld›. Gelinen süreçte Parti ve Devrim flehitlerini anman›n ne anlama geldi¤i kavrat›lmaya çal›fl›ld›. Daha sonra soru ve konuäma bölümüne geçildi. Sorulan sorular üzerine yap›lan tart›flmalar›n ard›ndan anma toplant›s› divandaki yoldafllar›n son konuflmalar› ile bitirildi.
işçi-köylü senin sesin!
ABONEL‹K fiARTLARI 6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000
OKU-OKUT! ABONE OL! ABONE BUL!
NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir.
Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Halk Bankas› Laleli fiubesi: 3474/63487 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35
3
27
S›n›fsal Bak›fl “E⁄ER ÖDENECEK B‹R BEDEL YOKSA B‹R DE⁄ER DE YOKTUR” Einstein Einstein’in bu sözü, parti ve devrim flehitlerini anma haftas›nda, bugün için söylenecek sözlerimize bir anlam katabilmenin en özlü ifadesi olarak ilk akl›m›za gelen cümlelerden oluyor. Neden ilk cümlelerden oldu¤u, “bedel ödeme” olarak ifade edilen kavram›n, yani çok genel tan›m›yla mücadelede yer alman›n uza¤›nda kal›p da “de¤er”lerle iliflki kurmaya çal›flma sahtekarl›¤›n›n ayyuka ç›kt›¤› bir sürecin yaflanmas›yla iliflkilendirilmelidir. Üstelik bu sahtekarl›k olgusu, flehitlerin “kullan›lmas›” ifrat›na varm›flsa, tahammül ötesi bir durum var demektir. ‹flte bu durumda flehitlerin u¤runa canlar›n› verdikleri de¤erlerin, u¤ursuzlardan titizlikle sak›n›lmas› gerekmektedir. Bunun yöntemlerini flüphesiz ki flartlar belirleyecektir. Bu durumun neden böyle oldu¤u sorusunun çengeline as›l›p kalmamak için verilebilecek en kestirme yan›t, “s›n›f mücadelesi” ise de bunu bir anlamda kaç›fl kolayc›l›¤›na s›¤›nmamak için açacak olursak, karfl›m›za ilk olarak hiç kuflkusuz, flartlar›n alabildi¤ine zorlu hale gelmesi ç›kmaktad›r. Saflaflma, düflman›n her bak›mdan yüklenmesinin dayatt›¤› koflullar›n ürünü olarak gündeme gelmifltir. Genel ve özel gerekçelerini, kaynaklar›n› nas›l koyarsak koyal›m, bir yenilgi, gerileme sürecinden geçerek bugünlere geldik. Bunun dünya ve ülkemiz ölçe¤inde son çeyrek yüzy›lda derin izleri ve anlam› var. Son onbefl y›lda ise ABD önderli¤inde emperyalizmin bafllatt›¤› ve 11 Eylül ile vites büyüttü¤ü bir baflka büyük çapl› ve çok yönlü sald›r› dalgas›n›n etkisi alt›nday›z. Buna direnme, karfl›lama ve savuflturma
aflamas›n› yafl›yoruz. Teslimiyet, y›lg›nl›k, kaçk›nl›k, ihanet, gibi birbirine akraba bütün sözcüklerin parlat›ld›¤› bir ö¤ütme sürecine sokulduk. Tasfiyecilik bu sürecin bir baflka özgün anlat›m› olarak kullan›l›yor. ‹flte, proletaryan›n ve halk›n saflar›nda türeyen ve de¤er-bedel iliflkisini birbirinden koparan her türden anlay›flla hesaplaflmak bu dönemde önemli bir görev haline geldi. fiehitlik, bedel ödeme eyleminin en üst biçimi olarak “mertebe” nitelendirmesiyle kabul edilegelmifltir. Kifli, can›n› vermekle davaya ba¤l›l›¤›n› en ileri biçimde kan›tlam›fl olmaktad›r. Bunun bizim aç›m›zdan anlam›, tarihsel hakl›l›¤›m›zdan ve proletaryan›n kavgas›n›n bilimselli¤inden ötürü, insanl›¤›n kurtuluflu u¤runa yüklendi¤imiz misyondan kaynaklan›r. Proletarya Partisi ve Komünizm fiehitleri ile birlikte Devrim fiehitleri de bu kavgan›n ayr›lmaz bir bilefleni olmakla, ayn› unvan› tafl›yarak ölümsüzleflmifl ve mücadelemizin direngenli¤ini, yenilmezli¤ini bileyen ilham kaynaklar›m›z, sembollerimiz haline gelmifllerdir. Öyle olmaya da devam edeceklerdir. Parti fiehitlerini anman›n, bir baflka ifadeyle onlara sahip ç›kman›n tek yolu; onlar›n flerefle tafl›d›¤› ve u¤runa canlar›n› verdi¤i Parti bayra¤›n› dalgaland›rmaya devam etmek, gittikleri yoldan büyük bir azim, cesaret ve fedakarl›kla ilerlemek, gözbebe¤i gibi koruduklar› de¤erlere sahip ç›kmak, Partinin, halk›n ve devrimin ç›karlar›n› her türlü kiflisel ve grupsal ç›kar›n üzerinde tutma titizli¤ini özenle göstermekten geçmektedir. Herbirinin komünist ve devrimci yafla-
31 Ocak-13 Şubat 2004 m›na, savafl›na ve mücadelesine iliflkin say›s›z anlat›lardan ö¤rendi¤imiz ve ö¤renmeye devam edece¤imiz muazzam dersler bulunmaktad›r. Bunlar› bir yandan sürekli ifllemeye devam edece¤iz. fiehitlerimizin, önderlerimizin ö¤retileri, yaflamlar› ve mücadeleleri bize yol göstermeyi sürdürecek Esin ve güç kayna¤›m›z olacaklar. Onlara verilmifl sözümüz oldu¤unu bilerek de savaflaca¤›z. Onlar ad›na da dövüfltü¤ümüzün bilincinde olaca¤›z. Aram›zdan ciddi bir bölümünün o “mertebe”ye ulaflaca¤›n›n bilincinde yol al›yoruz. fiehitlerimiz, dün bunu bilerek savafl›yorlard›. Bugün fiziki olarak aram›zda olmamalar› hiçbir fleyi de¤ifltirmiyor. Yar›n aram›zdan bir k›sm›n›n olmay›fl› da esasen hiçbir fleyi de¤ifltirmeyecek. Aksine bizi hedefe daha çok yak›nlaflt›racak. Buna inand›¤›m›z için, bu bedeli bu kadar rahat ödeyebiliyoruz. Her türlü özveriden tutsakl›¤a ve nihayet ölüme kadar uzanan bedel ödeme zinciri bir de¤erin karfl›l›¤› olarak gündeme gelmektedir. Bu “de¤er”in s›n›f mücadelesinde aktif olarak saf tutma genellemesinden, komünizm u¤runa mücadeleye at›lma özeline indirgendi¤inde Proletarya Partisi gerçekli¤iyle çak›flt›¤›ndaki anlam›, daha üst bir “de¤er”i ifade eder. Bunu hafife alma, siliklefltirme, ucuzlaflt›rma densizli¤ine düflenler, ne yaz›k ki bir dönem parti gerçekli¤iyle hasbelkader tan›flan kimi ar›zal› unsurlar olmufllard›r. Daha vahim olan› ise bu zavall›lar›n, kendi derdine düfltükten sonra, flehit düflenleri a¤›zlar›na dolama ahlaks›zl›¤› içinde pazarlamac›l›k yapmalar›d›r. Devrim flehitlerini “kullanma” namussuzlu¤u yapanlar›n seçtikleri dünyadaki en yayg›n sembolü Che, ülkemizde ise Deniz Gezmifl oluflturmaktad›r. Her türlü ticari meta ürününe varana kadar markalaflt›rma rezilli¤i biliniyor. Komünist/Devrimci önderlerin, her örgütsel ayr›l›k/hizip/bölünmede bir flekilde sahiplenilmesi de s›kça rastlan›lan bir durumdur. Ancak, mücadeleyi b›rakan/terk eden bir tak›m zavall›lar›n ko-
münist önderleri, flehitleri flerefsizce “sahiplenmeleri”, ilan vermeleri, bir tak›m ihbar yaz›lar›/mektuplar›na “malzeme” etmeleri bu sürecin karakteristi¤i olsa gerek. ‹flte bedel-de¤er iliflkisinin içini boflaltman›n turistik dedikodu mekanizmas› ile parti düflmanl›¤› ekseninde ahlaks›zca flehitleri “kullanarak” vücut bulmas› böyle flekilleniyor. ‹simlerin gölgesinde, sinsice “mimar”l›¤a soyunanlar; gecekondu bile “infla” edemeyince, bütün inkarc›l›klar›na ve bozgunculuklar›na karfl›n, kanla yaz›l› bir gelene¤in ony›llard›r süregelen savafl›n›n çeliklefltirdi¤i yap›y›, çirkin dedikodu, ihbar ve iftira kampanyas›yla y›pratmaya çal›fl›yorlar. Bunun bir görev olarak m› verildi¤i, yoksa bellendi¤i mi, ancak onlar gibilerinin tart›flaca¤› bir konu olsa gerektir. Ancak tart›fl›lmayacak bir husus varsa, o da s›n›f mücadelesinin bu gibi art›klarla oyalan›lmayacak kadar h›zl› bir ak›fl içerisinde a¤lar›n› ördü¤ü gerçe¤idir. Ayn› karakterde olmayan hiç kimsenin, hariçten gazel okuyan, mücadeleye s›rt›n› dönen, dedikodu kalfal›¤› yapan, ihbarc›l›¤a soyunan bu gibi icazetli-özürlü düflkünlere itibar etmesi düflünülemez. Tarihimizde de paydas› parti düflmanl›¤› olmad›¤› sürece hiç kimsenin, bu ve benzerleri ile ayn› kaderi paylaflt›¤› görülmemifltir. Parti ve devrim flehitleri, onurumuz ve namusumuzdur. Onlar›n düflman taraf›ndan karalanmalar› ve kullan›lmaya çal›fl›lmalar›na karfl› son derece hassas olmak durumunday›z. Ayn› flekilde mücadele kaçk›nlar› taraf›ndan sahiplenilme sahtekarl›klar› da bizi yaralar. Birileri yoldafllar›m›z›n aziz hat›ralar›na sayg›s›zl›k ederek böyle bir propaganda yürütmeye kalk›yorsa buna sessiz kalmam›z düflünülemez. Bu konudaki hassasiyetimizi tarihimizdeki çok say›da prati¤imizle gösterdik. Bundan sonra da gösterece¤imize kimsenin flüphesi olmamal›d›r.
IMF yeni zamlar› dayat›yor IMF politikalar›yla Türkiye’yi kendisine ekonomik yönden tam ba¤›ml› bir hale getirmeye çal›flan emperyalizm, 7. gözden geçirme çal›flmalar›na, IMF Türkiye Masas› fiefi R›za Maghaden baflkanl›¤›ndaki heyetle çal›flmalar›n›n ilk bölümüne Ankara’da bafllad›. Bilindi¤i gibi bundan önceki gözden geçirme görüflmeleri Aral›k ay›nda tamamlanm›flt›. IMF Baflkan› Horst Köchler, ‹cra Direktörleri Kurulu’nun anlaflmay› onaylamas›ndan sonra yapt›¤› yaz›l› aç›klamada hükümeti ve merkez bankas›n›, “ekonomide elde edilen ilerlemeden kaynakl› kutlanm›flt›. Ancak D‹E (Devlet ‹statistik Enstitüsü)’nin yapt›¤› araflt›rmalar bu durumun tam tersini ortaya seriyor. D‹E’nin resmi verilerine göre rakamsal aç›dan “baflar›yla” bitirilen 2003 y›l›, ücretliye ve reel sektöre yans›mad›. Bunlara k›saca de¤inecek olursak; *Y›l›n ilk 11 ay›nda üretimde çal›fl›lan saat bafl›na ücret yüzde 3,9; üretimde çal›flan kifli bafl›na kazanç yüzde 8,5 ve di¤er ifllerde çal›flan saat bafl›na ücret, devlet sektöründe reel olarak yüzde 8,6; özel sektörde ise yüzde 1,4 azald›. Kifli bafl›na kazanç ise kamuda reel olarak yüzde 11,4 özel sektörde yüzde 6,2 geriledi.
*Y›l›n ilk 9 ay›yla ilgili aç›klanan rakamlara göre; Türkiye’de en önemli sektörler aras›nda gösterilen “tar›m, inflaat” ve “finans” y›l›n ilk çeyre¤inde küçüldü. Tar›m sektörü binde 5, inflaat sektörü yüzde 16,2, mali kurulufllar ise yüzde 6,9 oran›nda küçüldü. *‹fl gücü piyasas›nda ciddi bir daralma görüldü. ‹flgücü piyasas› D‹E’nin verilerine göre 2003 y›l›n›n 3. çeyre¤inde 196 bin kifli azald›. Buna ba¤l› olarak y›l›n ayn› döneminde 9,6 olan iflsizlik oran› bu y›l yüzde 9’a geriledi. Bu verileri daha ço¤altmak mümkün ancak bu kadar› bile Türkiye’nin asl›nda ne büyük bir ç›kmaz içinde oldu¤unu göstermeye yetiyor. HÜKÜMET KAfiIKLA VER‹P KEPÇEYLE ALIYOR Hükümetin tepesinden eksik olmayan IMF’yi 2004 y›l›nda AKP’nin asgari ücret, SSK ve Ba¤kur’a yapt›¤› sözde zamlar hayli endiflelendirdi. Yoksullu¤un her geçen gün büyüdü¤ü, zamlar›n durmaks›z›n artt›¤› bir ortamda emekçiye uygulanan zam “lüx” müfl gibi bir hava yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Heyet asgari ücretteki art›fl› ve emekli maafllar›na yap›lan zamm› IMF program›ndan sapma
olarak nitelendirirken bunun için 3 katrilyonluk ek tedbir al›nmas›n› istiyor. Ve buna çözüm olarak da vergi ve akaryak›ttaki Özel Tüketim Vergisi’ne (ÖTV) art›fl yap›ls›n isteniyor. AKP hükümeti IMF’ye olan ba¤l›l›¤›n› gündemde baflka zamlar›n olmad›¤›n› vurgulayarak iflledi¤i büyük suçu nas›l affettirsem havas›na girmifl durumda. Ve yap›lan zamlardan kaynakl› oluflan a盤› devlet harcamalar›nda yap›lacak tasarrufla karfl›layaca¤›n› dile getiriyor. Evet devlet, harcamalar›nda tasarruf yapacak ama hangi harcamalar›nda? Bütçe harcamalar›n›n büyük bir k›sm›n› oluflturduklar›na göre silahlanma ve d›fl borç geri ödemelerine vb. ayr›lan kaynaklardan m› tasarruf yap›lacak? Bunun böyle olmayaca¤›n› biliyoruz. Devlet harcamalar›nda tasarrufa gidilecek denildi¤inde, emekçilere dönük kimi hizmetlerden k›s›nt›ya gidilece¤ini anlamak için kahin olmak gerekmiyor. Ya sosyal güvenlik kurumlar›na ayr›lan kaynaklar k›s›lacak, ya da asl›nda hiç ödenmeyen sadece bütçede görülen tar›msal desteklerden kesilecek. Fatura dönüp dolafl›p emekçiye kesilecek. Hükümet kafl›kla verdi¤ini kepçeyle geri alacak. Tüm bunlara ra¤men IMF’nin bütçede oluflan a盤› kapatmak için öne sürdü¤ü
vergi zamlar›, AKP hükümeti baflbakan› R. Tayyip Erdo¤an’›n bildik efelenmesine karfl› sürüyor. “Zam yap›lacaksa yapar›z, birileri istiyor diye zam yapmay›z” diyen Erdo¤an hiç de inand›r›c› de¤il. Erdo¤an’›n tek s›k›nt›s› seçimler öncesi böylesi bir riske girmemek. Çünkü IMF ve ABD’nin her dedi¤ini yerine getirme noktas›nda bundan önceki bütün hükümetlere rahmet okutan uygulamalar›n mimar› durumunda. Bugün tart›fl›lan zam ve yeni vergi paketleri konusunda IMF talimat›na karfl› ç›kmas› mümkün de¤ildir. Türkiye’de uygulanan program›n gerçek sahibi IMF’dir. Erdo¤an efelenerek karfl› ç›k›yormufl gibi yaparken bile sat›r aralar›nda emri yerine getirecek zamm›n yap›laca¤›n› ima etmektedir. 7. gözden geçirme çal›flmalar›n›n ilk aya¤›n› tamamlayan heyet, seçimler sonras› yap›lacak “yeniliklere” dair sözü olacak çal›flmalar›n› s›ralayarak sonland›rd›. Sonuç olarak; emperyalizm ve IMF ç›karlar› do¤rultusunda hareket eden bu hükümetin halka vergi, zam ve zulümden baflka getirece¤i birfley yoktur. Bu nedenle “görüflmelerden ne ç›kacak” beklentisine girmek yerine emperyalizme IMF ve politikalar›na karfl› mücadeleyi örgütleyerek karfl› dural›m.
27
4
31 Ocak-13 Şubat 2004
Çukurova iflçisi ‹stanbul’da
Çukurova Tekstil’den 4 ay önce at›lan tekstil iflçileri, haklar›n› almak için bafllatt›klar› eylemlerini 21 Ocak 2004 tarihinde ‹stanbul’a tafl›d›lar. 4. Levent’te bulunan Karamehmetler binas› önünde Partizan, ILPS, Tuzla Deri-‹fl Sendikas› ve üye iflçiler, Belediye-‹fl Sendikas› 2 No’lu fiube, TEKS‹F Bak›rköy fiubesi ve üye iflçiler, Özgür E¤itim platformu ve Bahçelievler PTT’den at›lan iflçilerle biraraya gelerek eylem yapt›lar. “Yaflas›n Tuzla direniflimiz”, “‹flçiye yalanla 5 y›l geçti eme¤inin hakk› verilmedi”, “Karamehmetler bankalar› bat›rd›. Bankalar› da bizi bat›rd›” vb yaz›l› olan dövizleri tafl›yan kitle s›k s›k “Çukurova Tuzla omuz omuza”, “Nüvel deri iflçisi yaln›z de¤ildir”, “Ekmek yoksa bar›fl da yok”, “Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›” vb. sloganlar att›. Çukurova Tekstil iflçilerinin oluflturdu¤u komitenin sözcüsü Nalan Akbulut yapt›¤› konuflmada “Bu ülkeyi idare eden, fakir fukara edebiyat› yaparak iktidara gelen hükümete, iflçi
haklar›n› savunmak mecburiyetinde olan TÜRK-‹fi ve TEKS‹F’e, ulusal sermaye olmakla övünen Karamehmet ailesine sesleniyoruz; at›lan iflçilerin iflbafl› yapmalar›n›, çal›flan ama aylard›r maafllar›n› alamayan Çukurova çal›flanlar› maafl ve di¤er alacaklar›n›n ödenmesini talep ediyor, aksi halde 5200 insan› ilgilendiren bu hususta duyars›z kalmayaca¤›m›z›, mücadelemizi sonuç al›ncaya kadar sürdürece¤imizi hayk›r›yoruz” dedi. Eylem sonras›nda Bak›rköy’de bulunan Sümer Holding Tekstil Fabrikas›’n›n lokaline giden Çukurova iflçileriyle 3 ayd›r yapt›klar› eylemle ilgili röportaj yaparak, iflçilerin bu süreçte yaflad›klar›n› paylaflt›k. -Yaklafl›k 4 ayd›r direnifltesiniz. Çeflitli zorluklarla karfl›laflt›n›z, gözalt›na al›nd›n›z buna ra¤men direnifliniz sürüyor. Bu direnifl size ne kazand›rd›? Nalan Akbulut: Her fleyden önce birlikte yaflamay› ö¤rendik. Sabretmeyi ö¤rendik. Biz asl›nda zoru baflard›k.
Sendikas›z direniflimizi buraya kadar tafl›d›k. Sendikam›z›n bize ö¤retmesi gerekenler varken biz bir sendikac›ya Tarsus Teksif fiube Baflkan›’na çal›flmay›, direnifli ö¤rettik. Biz direniflteyken içerde çal›flan arkadafllara haklar›n› alabilmeleri için direnmeleri gerekti¤ini ö¤rettik. fiu an bu arkadafllar da eylemler yap›yor. Onlar da direniyor. Bence bunlar çok önemli. Tüm bunlar bizim savafl›m›m›zla oldu. Biz yaklafl›k 4 ayd›r direniflteyiz. Her türlü bask› ve zorluklarla karfl›laflt›k. Bu süreçte Çukurova’da belli bir kamuoyu yaratt›k. fiimdi hedefimiz bu direnifli burada duyurmak. Bizler 1 ay önce Ankara’dayd›k, bugün ‹stanbul’day›z. Ve bu direnifli haklar›m›z› al›ncaya kadar sürdürece¤iz. -‹stanbul’a gelirken beklentileriniz ve amaçlar›n›z nelerdi? N. Akbulut: Amac›m›z burada bir bas›n aç›klamas› düzenleyip, bir kamuoyu yaratmakt›. Kat›l›m daha genifl olabilirdi ama belli oranda amac›m›z› gelifltirdik. Bugün iflçi memur ve herkesin ortaklafla bir direniflle bu sald›r›lara karfl› koymas› gerekiyor. Bugün burada güzel bir dayan›flma yafland›. Bak›rköy Teksif fiubesi Tuzla Deri iflçileri bize destek verdiler. Bu onur verici bir olay ama olmas› gereken bu çünkü bu sorun ortak sorunumuz. -Peki bundan sonra ne düflünüyorsunuz? N. Akbulut: fiu an belli bir plan›m›z yok. Tarsus’a gidince oturup süreci de¤erlendirece¤iz ve ne yapaca¤›m›za o zaman karar verece¤iz. Ama söyleyece¤im tek fley bu direnifl sürecek. Hasan Türkmen: Bizim ‹stanbul’a gelifl amac›m›z hem sendikan›n flube baflkan›n› hem de genel merkezi flikayet
Cam iflçileri 30 Ocak’ta grevde Kristal-‹fl bünyesindeki 6 ayr› cam iflletmesine ba¤l› 13 iflyerinde 5 bini aflk›n iflçiyi kapsayan grev karar›n› 30 Ocak olarak belirledi¤ini duyurdu. fiiflecam fabrikalar›nda 9 Aral›k 2003 tarihinde bafllat›lacak olan grev, Bakanlar Kurulu’nun “milli güvenli¤i” bozdu¤u gerekçesiyle 8 Aral›k günü ertelenmiflti. Bunun üzerine Kristal-‹fl Dan›fltay’a baflvurmufl ve 12 Ocak’ta Dan›fltay’dan ç›kan karara göre Bakanlar Kurulu’nun grev yasa¤› kald›r›lm›fl oldu. Bilindi¤i gibi sendika ile cam
patronlar› aras›ndaki 19. Dönem Toplu ifl Sözleflmesi Temmuz 2003’te bafllat›lm›flt›. Kölelik kanunu olarak nitelendirilen 4857 say›l› ‹fl Kanunu’na dayanarak cam patronlar› ücret art›fl›n› reddetti¤i gibi cam iflçilerinin kazand›¤› di¤er haklar›n› da gaspetmeye çal›fl›yor. Kristal-‹fl iflten at›lan iflçilerin yeniden ifle al›nmas›, ücret art›fl›, örgütlenme çal›flma yaflam› düzenleyen idari maddeler konusunda patronlarla uzlaflmaya varamad›. 12 Ocak’tan bu yana devam eden görümelerden de sonuç
al›namay›nca cam iflçileri grev karar› ald›. Eskiflehir cam iflçilerinin dördüncü ay›ndaki direniflleri ülkedeki di¤er direniflte olan iflçiler Çukurova Tekstil’den at›lan iflçiler, Nüvel Deri iflçileri gibi iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin somutlaflm›fl örnekleri olarak flu an kar›fl›m›zda duruyor. Cam iflçileri ve di¤erlerinin devam eden direniflleri s›n›f bilinçli proletarya baflta olmak üzere ezilenlerin ve örgütlü kesimlerin önünde ö¤renilmesi gereken bir örnek olarak duruyor. (Kartal)
etmekti. Bir de haklar›m›z› almak için geldik buraya. Beklentilerimiz karfl›land›. Eylem olumluydu. Biz haklar›m›z› alana kadar hiçbir zorlu¤a ald›rmadan direnece¤iz. Tarsus’ta bu eylemlerimiz devam edecek. Seçkin Gelegel: Ben 14 y›ld›r fabrikada çal›fl›yordum. Benim ve arkadafllar›n iflten at›lmalar›n›n tek sebebi hakk›m›z› aramakt›. Bugün sendikam›z dedi¤imiz sar› sendika olan Tarsus Teksif fiubesine yak›n kifliler içerde çal›fl›rken biz onlar›n bask›s›na boyun e¤medik diye iflten at›ld›k. Hakk›m›z aramak için birçok eylem yapt›k. Bugün 13-14 saatlik bir yoldan gelip burada bas›n aç›klamas› düzenledik. Özellikle Tuzla Deri iflçileri ve PTT iflçilerinin bizi yaln›z b›rakmamas› çok güzeldi. Bu direnifl durmayacak. Direne direne kazanaca¤›z. (‹stanbul)
Özellefltirme sald›r›s› Diyarbak›r’da Diyarbak›r ‹çki Fabrikas›’n› 22 Aral›k 2003 tarihinde 292 milyon dolara sat›n alan Nurol-Limak-Özalt›n-Tütsap Ortak Giriflim Grubu, 382 iflçinin ifline son verece¤ini duyurdu. Yeni patron, iflçilere konuyla ilgili yapt›¤› bildirimde 13 fiubat 2004 tarihinde k›dem ve ihbar tazminatlar› ödendikten sonra ifl akitlerinin feshedilece¤ini belirtti. Karara tepki gösteren iflçiler, tebligat› kabul etmedi. ‹fllerinden ç›kar›lmamak, ç›kar›ld›klar› taktirde de baflka bir kuruma aktar›lmak için fabrikada örgütlü olan Tek G›da-‹fl Sendikas› Diyarbak›r 1 No’lu fiube ile bir araya gelerek eylem program› haz›rlayan iflçiler 16 Ocak 2004’te oturma eylemi yapt›. 13 fiubat’tan sonra baflka bir kuruma aktar›lmalar›n› isteyen TEKEL iflçisi ad›na aç›klama yapan Tek-G›da-‹fl Diyarbak›r 1 No’lu fiube Baflkan› Arif Akkaya, az parayla çok üretim ilkesinin yaflama geçirilmek istendi¤ini belirtti. Akkaya “özel sektör asgari ücretle iflçiyi çal›flt›racakt›r. 300 kifliyi 100 kifliye indirecektir. Bu demektir ki 200 iflçiyi d›flar› atacak 40 bin üzüm üreticisini de düflünürsek, bu rakam korkunç boyutlara ulafl›r. Ayn› fleyleri biz Sason, Kozluk, Batman’da uygulanan tütün kotas›nda gördük. B›çakla kesilmifl gibi bir anda iflyerleri kapand›, esnaflar kepenk kapatt›. Diyarbak›r’›n üzerinde oynanan oyun da budur” dedi. (H. Merkezi)
5
27
31 Ocak-13 Şubat 2004
TÜPRAfi iflçileri direniflte
ANKARA Ülkemizin en kârl› kurulufllar›ndan biri olan TÜPRAfi, Efremov Kautschuk Gmbh’ye 2,5 y›l›k kâr› karfl›l›¤›nda sat›ld›. TÜPRAfi’›n sat›lmas›na tepki gösteren iflçiler, Ankara’da topland›. ‹zmit, ‹zmir, Batman, K›r›kkale’den gelen Petrol-‹fl üyesi TÜPRAfi iflçileri Petrol-‹fl Ankara flubesi önünde biraraya geldiler. Buradan Özellefltirme ‹daresine yürüyen iflçiler, “TÜPRAfiTÜGSAfi-PETK‹M, ‹GSAfi zaten bizim, halk›n mal›n› satt›rmayaca¤›z” ve “Özellefltirme vatana ihanettir” yaz›l› pankartlar
açarak hükümeti protesto ettiler. Çevik kuvvet polislerinin etten duvar ördü¤ü eylemde iflçiler “Amerikan itleri, satt›rmayaca¤›z K‹T’leri”, “TÜPRAfi’a uzanan eller k›r›ls›n” soganlar›n› att›lar. Petrol-‹fl sendikas› Genel Baflkan› Mustafa Öztaflk›n ve Türk-‹fl Genel Baflkan› Salih K›l›ç da iflçilere hitaben birer konuflma yapt›lar. ‹flçilerin oldukça öfkeli oldu¤u eylemde sendikac›lar iflçilerin tepkisini dizginleme çabas›ndayd›. ‹ZM‹R 13 Ocak tarihinde biraraya gelen TÜPRAfi Alia¤a Rafinesi ve PETK‹M gece vardiyas› iflçileri sabah›n erken saatlerinde TÜPRAfi Alia¤a Rafinesi önününde topland›lar. ‹flçiler ad›na aç›klamay› Petrol-‹fl Alia¤a fiubesi Baflkan› ‹brahim Do¤angül yapt›. Bugüne dek yap›lan özellefltirme sald›r›lar›na bir yenisinin daha eklendi¤ini belirten Do¤angül “ülkemizin hiçbir yerinde iflçilerin karfl›s›na ç›kamazs›n›z. Bu kavga daha yeni bafll›yor” diyerek sisteme tepkilerini gösterdi. Hukuksal mücadele vereceklerini belirten Do¤angül “TÜPRAfi gibi bir kurumu ne idi¤ü belirsiz sermayedarlara peflkefl çektirmeyiz” dedi. Do¤angül’ün konuflmas› s›k s›k “K‹T’leri satan-
Emekçinin Gündemi “KÜRESELLEfiME” VE ‹fiÇ‹ SINIFI Kapitalist sistemin temel dayanaklar› burjuvazinin üretim araçlar› üstündeki egemenli¤i, sömürü biçimini vareden ise art› de¤ere el koyma olgusu oldu¤una göre 1980’lerde bafllayan 1990’lar›n bafl›ndan itibaren de “Küreselleflme” olarak karfl›m›za ç›kan ve birçok burjuva ideologlar›n “Küreselleflmeyle birlikte iflçi s›n›f›n›n ortadan kalkt›¤› ya da çal›flan s›n›f›n art›k iflçi s›n›f› olamad›¤›n›” ya da “Tarihin sonu”, “ideolojilerin sonu”, “Kapitalist ötesi toplum”, “Medeniyetler çat›flmas›” vb gibi “yazar bilim adam›” emperyalizmin bugün yapt›¤› ideolojik sald›r›lar›n bafl›nda geliyor. “Medeniyetler Çat›flmas›” teorisi olarak ortaya att›klar› ezilen halklara ve ezilen uluslara sald›r› “Küreselleflme” teorisiyle de iflçi s›n›f›na sald›r›d›r. Bu teorisyenler, iflçi s›n›f›n›n azald›¤› ya da 19. yy ifllevini 20. yy çeyre¤inden itibaren yitirdi¤i ya da modern sanayi makinelerinin geliflmesiyle iflçi s›n›f›na ihtiyaç kalmad›¤›, emek-sermaye çeliflkisinin ortadan kalkt›¤› teorileriyle bilinç bunal›m›na yol açmaya çal›flmaktad›rlar. Modern sanayi makinalar›n ortaya ç›kmas›yla iflçi s›n›f›n›n rolünün bitmesi gibi kapitalist birikimin mutlak yasas› olan üretim araçlar› üzerindeki egemenli¤i ve onu vareden art›-de¤ere elkoymay› da ortadan kald›rm›yor. Ve flartlar ne olursa olsun düzenli olarak çal›flt›r›lan iflçilerin direnme gücünü k›rmaya ve ücretleri düflük tumaya yarayan yedek bir sanayi ordusu oluflturuyorlar. 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonucu Avrupa ülkeleri büyük bir iflçi kitlesi-
ne gereksinim duymufltur. Özellikle Almanya “Misafir iflçi” ad› alt›nda d›fl göçü teflvik etmifltir. Yeterli iflçi olmad›¤›ndan de¤il zaten toplumun bütün çal›flmayan üyelerini bu ödenmemifl emekle besler. Marks’›n bilimsel olarak ortaya koydu¤u gibi, sermaye birikimi için art›-nüfusa sürekli ihtiyaç duyuyor. Sermaye birikiminin temelinde de bu yatmaktad›r. Kapitalist üretim do¤al nüfus art›fl›n›n sa¤land›¤› kullan›ma haz›r ifl gücü miktar›yla asla yetinmez. Alman emperyalist devletinin 4 milyon iflsizin say›s›na karfl›n sürekli kalifiye iflçi almas› neyle aç›klanabilir? Hiç iflsiz olmasa daha pahal›ya mal olur. Birincisi; iflgücünü pahal›ya satmas›yla pazarl›k gücü güçlü olacakt›r. ‹kincisi; iflçi s›n›f›n›n kendi ekonomik ve demokratik haklar› için mücadele e¤ilimini güçlendirecektir. Üçüncüsü; iflçilerin birli¤ini güçlendirecek, dördüncüsü; sermaye istedi¤i gibi at oynatmayacak ve de yeterli birikimi sa¤layamayacakt›r. Yani iflsiz say›s›n›n çal›flanlara göre artmas› kapitalistlerin ifline yarar. ‹stedikleri gibi egemenlik kuracaklard›r. ‹flsizlerin çal›flanlar üzerinde bask› olaca¤› için çal›flanlar, patronlar›n istedikleri gibi hareket edeceklerdir. Kendi haklar› için mücadele etmeyecekler ya da çok c›l›z kalacaklard›r. “Küreselleflmeyle birlikte iflçi s›n›f›n›n ortadan kalkt›¤› ya da dün çok iflçi çal›flt›ran çok kazan›yor” tezi anti bilimseldir. Bugün en fazla istihdam yapan flirketler dünyan›n en büyük sanayi tekelleridir. Ve de söyleneni tersyüz etmektedir. General elektirik, Ford motor, Genaral motor, Toyo-
lar vatan haini”, “TÜPRAfi bizimdir, bizim kalacak” “Direne direne kazanaca¤›z” vb sloganlarla desteklendi. KOCAEL‹ 21 Ocak 2004 tarihinde Demiryolu Caddesi’nde bir araya gelen Petrol-‹fl Kocaeli ve Yar›mca flubeleri TÜPRAfi’›n iki y›ll›k kâr›na sat›lmas›n› protesto ettiler. Kocaeli Sendikalar Birli¤i’nin destek verdi¤i eyleme yaklafl›k 200 kifli kat›ld›. Kocaeli halk›na yaz›lan aç›k mektubu okuyan
to, Mercedes, Benz-Chrysler Sell vb. Makineleflme ne kadar ilerlerse ilerlesin iflçi çal›flt›rmayan, art› eme¤e el koymayan bir kapitalist, sermaye birikimini sa¤layamaz. Kapitalizm ortaya ç›kt›¤› günden bu yana daha fazla art›-de¤er elde etmek için ifl gücünden en üst düzeyde yararlanmak, maliyeti maksimum seviyede tutmak için yeni yöntemler gelifltirmifl ve üretimi de buna göre örgütlemifltir. ‹lk olarak manifaktür el sanatç›l›¤›ndan kitlesel üretime geçmifltir. Taylorist sistem örgütlenmifltir. Taylorist sistemin en belirgin özelli¤i yabanc›laflm›fl eme¤in nas›l kontrol edilece¤idir. Buna göre de üretimin parçalanarak, ifl bölümünün gerçeklefltirilmesi, iflçinin iflinin bütün üzerinde bilgi sahibi olmas›n› önlemektir. Kafa eme¤i ile kol eme¤i aras›nda derin uçurumlar yarat›lmas›d›r. Yani kendi yapt›¤› ifle daha fazla yabanc›laflt›r›lmas›d›r. Ne varki Taylorist sistem 2. emperyalist paylafl›m savafl›na kadar devam etmifltir. Emek sürecinin yeniden örgütlenmesi kaç›n›lmaz olmufltur. Bu süreçte Taylorist sistemden ç›k›p Fordist sisteme geçilmesi de makineleflmenin geliflmesiyle ortaya ç›km›flt›r. Bu süreçte iflçi ifline iyice yabanc›laflt›r›l›yor, üretim h›zland›r›l›yor, ideolojik olarak iflçinin tamamen ifl yönetiminden saf d›fl› edilip ve makinenin s›radan bir parças› haline getirilmesi, sorunun önemli yanlar›ndan baz›lar›d›r. Fordizmin ay›rdedici özelli¤i ilk defa iflçinin özelliklerine ve fiziksel niteli¤ine ba¤l› olarak örgütlenmesinden ç›k›p makinan›n mant›¤›na göre örgütlenen üretim sürecine geçmifl olmas›d›r. Bunda amaçlanan da, Bant ak›fl›n›n sürekli k›l›nmas›, ürünlerin çok miktarda ve standardize üretimi, buna uygun s›n›rl› amaçl› makinelerin gelifltirilmesi ve böylece teknolojinin özellefltirilmesi, ifllik içinde amaçlar›n iyice parçalanmas› ve iflçilerin s›k› bir flekilde denetlen-
Petrol-‹fl Yar›mca fiube Baflkan› Ali Ufuk Yaflar "bu milletin mal›n›n hibe edilmesi de¤il de nedir? Üretim yap›l›yor, pazar s›k›nt›s› yok, sat›fl sorunu yok, istihdam fazlas› yok, rakibi yok. Zarar söz konusu de¤il, 2003 y›l› net kâr› 300 milyon dolar, iki y›ll›k net kazanc› karfl›l›¤›nda nas›l sat›labilir" dedi. Sendikac›lar ve TÜPRAfi iflçileri Fethiye Caddesi’nde halka bildiri da¤›t›p 24 Ocak’ta yapacaklar› eyleme destek istediler.
mesidir. Taylorist ve Fordist sistemin ifl örgütlemesi farkl› da olsa, ortak yanlar›; iflçinin üretim üzerindeki kontrolü, iflle ilgili düflünmemesi, sadece yukardan komuta sistemiyle hareket eden bir makine parças› haline getirilmesidir. 1970’lerden günümüze kadar iflçi s›n›f›yla burjuvazi aras›ndaki mücadele, bazen keskinleflerek bazen dura¤anlaflarak sürdü. Burjuvazi mikro elektri¤in geliflmesiyle beraber yeni bir üretim biçimine geçti. Bunun ad›na “yal›n üretim”, “Esnek uzlaflma”, “Esnek üretim”, “Tam zaman›nda üretim” ya da “Toyotizm” oldu. Esnek üretimle beraber “Küreselleflme” ad› verdikleri baflta iflçi s›n›f› olmak üzere ezilen halklara ve ezilen uluslara yönelik emperyalist sald›r›n›n daha da üst boyuta s›çrad›¤› bir süreçtir. Emperyalist sald›r›n›n “Küreselleflme” ad› alt›ndaki yeni üretim örgütlenme biçimi olan Esnek üretimle birlikte en çok tart›fl›lan konu, iflçi s›n›f›n›n s›n›fsal niteli¤inin de¤iflti¤i ve iflçi s›n›f›n›n art›k devrimci barutunun tükendi¤i, ideolojik-siyasi argumanlard›r. “Sosyalizmin bitti¤i” “ideolojilerin öldü¤ü” yaygaralar›d›r. Emperyalist-Küreselleflmeye karfl› mücadelede sendikalar›n bürokratik, reformist, revizyonist, sar› sendikal niteli¤inden kurtar›larak s›n›f›n bilimsel ideolojisi ekseninde s›n›f sendikac›l›¤› temeline oturtulmas› da ayr› bir önemdedir. Bugün dünya iflçi s›n›f› sendikalar›n›n yönetimlerinde sar› sendikac›l›k anlay›fl›yla harekette bürokratik kast hakimdir. Bunlara karfl› mücadele verilmeksizin, küreselleflmeye karfl› mücadele verilemez. S›n›f sendikac›l›¤› ilkesine sahip Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) türü muhalif, sendikal örgütlenmelerin bulunduklar› ülkeleri egemen sar› sendikal anlay›fla karfl› mücadelelerini gelifltirerek, emperyalist “küresel” sald›r›y› bofla ç›karmal›d›r.
31 Ocak-13 Şubat 2004
27
6
Köylü kooperatiflere borcunu ödeyemiyor Egemen sistemin temsilcisi olan her hükümet, bir öncekinden farkl› olmayan çal›flmalar yaparak IMF ve DB talimatlar›n› uyguluyor. Tüm bu hayata geçirilen politikalar karfl›s›nda örgütlenme bilinci eksik olan köylünün ad›na kararlar alan emperyalizmin ufla¤› hükümetler, üretim ve istihdam alan›n› daraltarak köylüyü kurumlar› arac›l›¤›yla sömürünün hedefi haline getiriyor.
Ülkemiz tar›m politikas› emperyalizmin ç›karlar› do¤rultusunda haz›rlanan yasalarla üretimin önüne set çekerek köylünün her geçen gün daha da yoksullaflmas›na neden oluyor. Ç›kar›lan yasalarla flekerpancar›, tütün, pamuk vb. ürünlerin ekimine kotalar konulurken buna paralel tar›msal K‹T’lerin de özellefltirilmesi çal›flmalar› sürdürülmekte. Egemen sistemin temsilcisi olan her hükümet, bir öncekinden farkl› olmayan çal›flmalar yaparak IMF ve DB talimatlar›n› uyguluyor. Tüm bu hayata geçirilen politikalar karfl›s›nda örgütlenme bilinci eksik olan köylünün ad›na kararlar alan emperyalizmin ufla¤› hükümetler, üretim ve istihdam alan›n› daraltarak köylüyü kurumlar› arac›l›¤›yla sömürünün hedefi haline getiriyor. Köylüler, mevcut sistem içerisinde üyesi veya orta¤› olarak varl›¤›n› devam ettirdi¤i örgütlenmeleri olan kooperatiflerde yasa ve yönetmeliklerden kaynakl› söz hakk›na sahip olamam›fllard›r. Kredi ve ucuz girdi sa¤lama görevini yerine getiren Tar›m Kredi Kooperatifleri, ülke genelinde 16 bölge birli¤i, 2 bin 281 kooperatifi, 1 milyon 600 bin orta¤› ile 29 bin köye hizmet götürmektedir. Tar›m Kredi Kooperatifleri yapt›¤› girdi al›m (tohumluk, zirai ilaç, gübre vb) ihaleleri ile s›k s›k tüccar›n ve siyasetçilerin her zaman ilgisini çekmifltir. Krediler ve tar›msal girdiler köylüye her y›l ekim döneminde verilmekte ve geri ödemeleri de takip eden y›llarda yap›lmaktad›r. Genel anlam›yla iflleyifli ve kurulufl amac› bu flekilde olan Ta-
r›m Kredi Kooperatifi’ne son y›llarda özellikle 2001 y›l›nda yaflanan ekonomik krizin getirdi¤i yüksek faizler ve fiyat art›fllar› nedeniyle borç ödeme güçlü¤üne düflen köylülere 12 Aral›k 2003 tarihinde yürürlü¤e giren 4876 say›l› kanunla ödeme güçlü¤üne düflen ve vadesi geçen borçlara ödeme kolayl›¤› getirilmifl, yüksek meblalara ulaflan borçlar›n faizleri silinerek, yeniden ödenebilir seviyelerde ve faizlerle al›nmas› sa¤lanarak bahsi geçen borçlar›n ödenebilecek flekilde olmas› sa¤lanm›flt›r. Faizleri dondurularak 3 y›l taksitlere ba¤lanan borçlar›n›n, 4876 kanunun gere¤i ödemeleri gereken ve vade sonu tarihi 29 Ocak 2004 olan borçlar›n› çiftçilerin biran önce ödemelerini kendi menfaatlerine olaca¤›n› aç›klayan Tar›m Kredi Kooperatifleri Samsun Bölge Müdürü Salih Y›lmaz “Borçlar›n› 29 Ocak tarihine kadar ödemeyen çiftçilerimiz, kanunun kendilerine sa¤lad›¤› ödeme kolayl›¤›ndan istifade edemeyeceklerdir. Dolay›s›yla çiftçiler, kanundan önceki borçlar›n› faiziyle birlikte ödemek zorunda kalacakt›r. Bu da bugün ödemeleri gereken borçlar›n›n çok üzerinde tutarlara ulaflacak ve tahsilat için yasal yollar takip edilecek, hem çiftçimizi hem de kurumumuzu s›k›nt›ya sokacakt›r” dedi. Egemenlerin meclisinden 2000 y›l›nda ç›kard›¤› yasayla destekleme ve subvansiyonlar› kald›rmas›yla serbest piyasada tüccar›n belirledi¤i maliyetinin alt›nda de¤iflen taban fiyatlar›n›n köylünün yetifltirdi¤i her ürün için zarar etmesine neden ol-
maktad›r. Bu zarar›n› kapatmak ve bir sonraki y›la ekim yapabilmek için köylü ya kooperatiflere ortak ise kredi ve girdi deste¤i alacak; de¤ilse tüccara borçlanacakt›r. Bu flekilde al›nan kredi ve borçlar her y›l katlan›rken, üzerine kötü mevsim flartlar› (sel, don vurmas›, kurakl›k vb) de eklenince zaiyat iyice artarken son y›llarda oldu¤u gibi kooperatiflere olan borçlar›n› ödemeyen köylüler icral›k olmaktad›rlar. Bas›nda ve haberlerde s›kça duymaya bafllad›¤›m›z traktörünü satan köylüler, köylerini sat›l›¤a ç›karan köylüler, icra borcunu ödeyemedi¤inden dolay› hapis yatmak için s›raya giren köylüler vb. Bir yandan özellefltirmeleri devam ettiren uflak hükümet AKP, bir yandan da kooperatifleri sistemin çark›na kopmaz ba¤larla yerlefltirmek için çaba sarfetmektedir, Tar›m Kredi Kooperatiflerinin Birlik yönetimleri görevden al›narak Tar›m Bakanl›¤›’n›n 4 y›l süreyle atayaca¤› “Yap›land›rma kurulu” oluflturmas› çal›flmalar› yap›l›yor. Yap›land›rma Kurulu, personel alma ve ç›karma, kooperatiflerin aktiflerindeki kay›tl› mallar› kooperatiflerin r›zas› olmadan satmaya yetkili olacak. Yeniden Yap›land›rman›n finansman›n› yerli ve yabanc› finans kurulufllar›n›n yan›s›ra Tar›m Kredi Kooperatifleri Merkez Birli¤i, Bölge Birlikleri ve birim kooperatiflerinin menkul ve gayrimenkul mallar›n›n sat›lmas›ndan elde edilecek gelirden karfl›lanacak. Tar›m Kredi Kooperatiflerinin mevcut yap›s›ndan ç›kar›larak devletlefltirilmesi, çiftçiye ucuz girdi sa¤layan, kredi deste¤i veren bu kurumun yeniden yap›land›r›lmas› ülke tar›m›na çok büyük zarar verecektir. Tüm bu yap›lan sistemli sömürüye karfl› köylüler art›k örgütlü olmabilincini kuflanarak üyesi ve orta¤› oldu¤u kooperatifler, üretici birlikleri, ziraat odalar› vb. yerlerde dur demelidir. Buralarda tüm yasal ve ekonomik bask›lara karfl› durmak gerekti¤i bilince ç›kar›lmal› ve var olan örgütlenmelere yenileri eklenerek emperyalizmin yerli uflaklar›na karfl› örgütlü olarak mücadele etmek gerekti¤i bilince ç›karmal›d›rlar.
DEVLET VERD‹⁄‹ DESTE⁄‹ VERG‹YLE ALIYOR Emperyalist flirketlerin ç›karlar› do¤rultusunda politikalar uygulayan egemenlerin, tar›mda desteklemeleri kald›rarak yerine getirdi¤i Do¤rudan Gelir Deste¤i (DGD) modelini koymas› köylünün harcad›¤› masraflara karfl›l›k gelmedi¤i gibi verilen para bir ba¤›fl, yard›m gibi sunuluyor. Arazi büyüklü¤üne göre ödenen DGD miktar›, köylü ürününü yetifltirirken kulland›¤› girdilere (ilaç, gübre, tohum, mazot vb) yap›lan zamlar› karfl›lamad›¤› için köylü bankalara, kredi kooperetiflerine, tüccara borçlanmak zorunda kal›yor. Devlet taraf›ndan DGD fleklinde uygulanan model, üretimsizli¤e teflfik ederken köylüyü sefalete sürüklüyor. fieker fabrikas›n›n “Topra¤›n Tad›” haber bülteninde yay›nlanan bir araflt›rma yaz›s›na göre 200 dekar bir alanda ekim yapan köylüler, devletten 2 milyar 700 milyon lira arazi bedeli, 720 milyon lira da mazot deste¤i toplam 3 milyar 420 milyon lira yard›m paras› al›yor. Oysa ayn› köylü, tohum, sulama çapa, ilaçlama, ekim, söküm, nakliye, masraf› olarak toplam 13 milyar 480 milyon lira harcama gerçeklefltiriyor. Bu harcaman›n yüzde 67’sini yani 9 milyar 31 milyon 600 bin liras›n› ise devlet vergi olarak ödüyor. Yap›lan araflt›rmalara göre, devlet DGD olarak verdi¤i paran›n 3 kat› oran›nda vergi olarak geri al›yor. Ülkede tar›m›n geliflmesi için köylünün desteklenmesi gerekirken, köylü yetifltirdi¤i her ürün için yapt›¤› harcamada vergi ödeyerek egemenlerin sömürüsünden biraz daha nasibini al›yor. (Samsun)
“ANTALYA AFET BÖLGES‹ OLSUN”
Antalya’da meydana gelen sel felaketinde, tar›m üreticilerinin ilk belirlemelere göre, 10 trilyon zarara u¤rad›¤›n› tespit ettiklerini belirten TZOB Yönetim Kurulu Baflkan› fiemsi Bayraktar, kentin afet bölgesi ilan edilmesi gerekti¤ini ifade etti. TZOB Baflkan› Bayraktar, Antalya’da 24 Aral›k 2003’te meydana gelen sel felaketi ile ilgili yapt›¤› yaz›l› aç›klamada, Antalya’daki sel felaketinin ard›ndan yap›lan ilk incelemeler sonucunda üreticilerin 10 trilyon zarara u¤rad›¤›n›n tespit edildi¤ini belirtti. Bayraktar, hasar tespit sonuçlar›na göre; il merkezinde, Doryan, Akdamlar, Hac›sekiller, Çitdibi, K›rcamisi, Alt›nova gibi köy, mahalle ve beldelerde tahmini 10 bin dekar örtü alt› sera alan› ürünlerinin tamamen zarar gördü¤ünü ve 30-40 dekar seran›n y›k›ld›¤›n› kaydetti. Antalya’daki tar›m üreticilerinin ilk hasar›n yaralar›n› sarmadan ikinci bir afete maruz kald›¤›n› vurgulayan Bayraktar, flunlar› aktard›: “Hükümetin acil eylem plan›nda da yer alan, Tar›m Sigortalar› Kanunu’nun bir y›ld›r halen ç›kar›lmam›fl olmas›n›n faturas› yine üreticilerimizi vurmufltur. Herhangi bir sigortas› olmayan üreticilerimizin üretime devam edebilmeleri ve afetten en az zararla kurtulabilmesi için ilin bir an önce afet bölgesi ilan edilmesi gerekmektedir.” (H. Merkezi)
7
27
31 Ocak-13 Şubat 2004
Tar›m iflletmeleri sat›l›yor Tar›msal K‹T’lerin özellefltirilmesi ve tar›m iflletmelerinin blok sat›fl›n›n 2004 y›l›nda da devam edece¤ini söyleyen AKP hükümetinin Tar›m Bakan› Sami Güçlü, devam eden TEKEL’in özellefltirilmesiyle beraber Tar›m iflletmeleri Genel Müdürlü¤ü (T‹GEM)’e ait arazilerin de blok sat›fl› ile ilgili çal›flmalar›n Ocak ay›ndan itibaren bafllat›ld›¤›n› aç›klad›. Samsun’da T‹GEM’e ait olan Gelemen Çiftli¤i’nin 10 bin dönümlük arsas›n›n blok sat›fl›yla ilgili çal›flmalar› geçti¤imiz günlerde resmen bafllat›ld›. Ülkenin en verimli topraklar› üzerinde kurulu bulunan, bölgenin tar›m› ve hayvanc›l›¤›n›n gelifltirilmesi ile ilgili çal›flmalar›n yap›ld›¤› iflletmenin arazisinin 100 dönümü Sami Güçlü taraf›ndan tersane yap›lmak üzere Ulaflt›rma Bakanl›¤›’na tahsis edilmifltir. Gelemen Çiftli¤i’nin 10 bin dönümlük arazisinin blok sat›fl›yla ilgili müracatlar›n Devlet Planlama Teflkilat›’na yap›ld›¤› aç›kland›. Bölgede tar›msal ve hayvansal üretim fabrikalar› kurulmak amac›yla yap›lan müracatlar›n DPT’de de¤erlendirilmeye al›nd›¤› ve müracaat eden 13 firma aras›nda da Sabanc› Holding’e ba¤l› kurulufllar›n oldu¤u aç›kland›. Gelemen
AVRUPALI UCUZ FINDIK ARAYIfiINDA
Çiftli¤i’nin arazisinin blok sat›fl›yla ilgili aç›klama yapan AKP ‹l Baflkan› Fuat Göktafl “10 bin dönümlük arazinin blok sat›fl›yla ilgili gerekli karar al›nd›. E¤er arazinin tamam›n›n sat›fl›nda bir sorun yaflan›rsa parselleyerek sat›lmas› gündeme gelecek. Bu araziye talip olan flirketlerin her biri alanlar›nda Türkiye’nin önde gelen isimleri” fleklinde konufltu. T‹GEM’e ba¤l› Samsun’daki Gelemen Üretme Çiftli¤i gibi di¤er bölgelerde bulunan iflletmeler, o bölgenin tar›msal kalk›nmas›na katk› sunan, üretim yaparak yetifltirilen sertifikal› tohumlar› köylüye ucuz maliyette sunan ve hayvanc›l›kta ›slah çal›flmalar›yla tar›msal faaliyetin gelifltirilmesi amac›yla kurulmufltur. ‹flletmelerin kiraya verildi¤i, Gelemen’de lokanta çal›flmas› gibi, tarla arazilerinin ekilmemesi, hayvan bar›naklar›n›n kullan›lamaz hale getirilerek bofl b›rak›lmas› vb. ifllevsiz hale getirilen çiftli¤in “üretimden kopuk” diye bahanelerinin ard›ndan emperyalist tekellere sat›fl›n›n k›l›f›n› haz›rlam›flt›r. Arazilerin sat›fl›nda sorun ç›ksa bile uflak AKP hükümeti efendilerinin bir emriyle iflletmeleri parsel parsel satmaya kararl›. (Samsun)
Patates üreticilerine
DESTEK YOK Dolar›n, Euro üzerinden de¤er kaybetmesi Avrupal› al›c›lar›n Türkiye’den f›nd›¤› Dolar baz›nda al›p, Euro baz›nda satmas›na neden oluyor. Serbest piyasada f›nd›¤›n 1 milyon 350 bin liraya kadar düfltü¤ünü aç›klayan Ordu Ticaret Borsas› Baflkan› Necdet Gürsoy, bunun nedeninin Avrupal› al›c›lar oldu¤unu belirterek Avrupal›lar›n f›nd›¤› ucuza alman›n aray›fl› içerisinde oldu¤unu ekledi ve “Euronun Dolar kar›fl›s›ndaki duruflu 1.4’lerden 1.28’lere yükseldi. Avrupal› al›c›lar bu yükselmenin iyice artmas›n› bekleyerek f›nd›¤› kendi baz›nda daha ucuza alman›n çabas› içinde” dedi. Bu durumda bekleyiflin f›nd›kta fiyat›n düflmesine etkisinin bulundu¤unu aç›klayan Gürsoy “Avrupal› al›c› Euronun yükseliflini gerekçe göstererek ileride daha ucuza mal al›r›m düflüncesinde. Piyasalar›n özellikle Dolar›n bir ray›na oturmas›n› bekliyoruz. Böyle düflüfl ve dalgalanmalar sürerse f›nd›ktaki düflüfl kaç›n›lmaz olacak. Bu nedenle hem ülke döviz kaybedecek hem de üretici mal›n› ucua satarak zarar edecek.” ded (Samsun)
fianl›urfa’da 4 ayda dekar bafl›na 3 bin 500 kilo patates üretilebilece¤ini belirten Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Y›lmaz, bölgede patates üretiminden Türkiye ortalamas›n›n üzerinde verim al›nabilece¤ini söyledi. fianl›urfa’da iki y›ldan beri araflt›rma yapan, Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Y›lmaz, kentte patates ekiminin rahatl›kla yap›labilece¤ini ifade etti. ‹klimin afl›r› s›cak olmas›ndan dolay› patatesin yetiflmeyece¤i fikrine kat›lmad›¤›n› belirten Prof. Dr. Y›lmaz, 4 ayl›k sürede dekar bafl›na 3 bin 500 kilo ürün al›nabilece¤ini söyledi.
“Y›ll›k bir kültür bitkisi” olarak nitelendirdi¤i patatesin farkl› iklimlere rahatl›kla adapte olabildi¤ine dikkat çeken Prof. Dr. Y›lmaz, “Çok yönlü kullan›m alan›na sahip bir bitki olan patatesten, insan ve hayvan beslenmesi yan›nda, sanayi hammaddesi olarak da yararlan›lmaktad›r. Özellikle geri kalm›fl ve dengesiz beslenen ülkelerde, patates de¤erli bir besin kayna¤› olarak önem kazanmaktad›r. Bölgede ise patatesle ilgili yeni çal›flmalar mevcut de¤ildir. Patates ile ilgili çal›flmalar 25 y›l öncesine dayan›yordu” diye konufltu. (H. Merkezi)
Patates, üreticinin elinde kald› TZOB Baflkan› fiemsi Bayraktar, yaz›l› aç›klama yaparak, 4 milyon ton patatesin yaklafl›k 2 milyon tonunun üreticinin elinde kald›¤›n› belirtti. Üreticinin mal›n› pazarlayabilmesi için, gerekli yasal düzenlemelerin yap›lmas›n› isteyen Bayraktar, patates üreticilerinin elektrik borçlar›n›n 550 trilyona ulaflt›¤›na dikkat çekerek, flöyle devam etti: “Borçlar›n tamam› affedilerek, ana para 5-6 y›la yay›lmal› ve her y›l hasat sonu olan Kas›m ay› sonunda ödenmelidir. Ayr›ca elektrikte KDV ve kilovat indirimi de talep etmekteyiz. K›br›s üzerinden M›s›r menfleili patates, daha s›k› kontrol alt›na al›nmal›d›r. Patates bugün 100 bin liradan sat›l›yor ancak maliyeti 150 bin liray› afl›yor. Domatesten sonra önlemler al›nmad›¤› zaman, patates de çöpe gidecek.” (H. Merkezi)
ZMO’dan panel Ziraat Mühendisleri Odas› taraf›ndan düzenlenen “Tar›m ve Bas›n” konulu panelde tar›m ve bas›n iliflkilerindeki durum tart›fl›ld›. Konuflmac› olarak panele kat›lan Prof Dr. Korkut Boratav gazetelerin ekonomi sayfalar›nda faiz borsa, döviz gibi sözcüklere s›kça rastland›¤›n› ancak tar›mdan söz edilmedi¤ini ifade etti. Koreli çiftçilerin yapt›klar› eylemlerle fiili’den ucuz pirinç ithalat›n› önlediklerine de¤inen Boratav, 1960’larda köylülerin örgütlenerek üretici mitingleri yapt›¤›n› hat›rlatt›. Ziraat Mühendisleri Odas›’n›n 50. Kurulufl y›l dönümü dolay›s›yla yap›lan panelde bas›nda tar›m›n yeri üzerinde duruldu. (Ankara)
27
8
31 Ocak-13 Şubat 2004
Lice katliam› davas›nda Türkiye tazminat ödemeye mahkum edildi TC’nin Türkiye ve T.Kürdistan›’nda gerçeklefltirdi¤i en büyük katliamlardan biri olan Lice katliam›n›n A‹HM’de görülen davas› sonuçland›. 22 Ekim 1993 y›l›nda Diyarbak›r’›n Lice ilçesinde gerçeklefltirilen katliamda 380 kifli ölmüfl birçok ev ve iflyerleri yak›lm›fl, y›k›lm›fl ve kullan›lmaz hale gelmiflti. Tarihi bask› ve katliamlarla dolu olan TC devletinin yapm›fl oldu¤u Lice katliam›na binlerce asker kat›lm›fl; tank, panzer ve roketatar silahlar›n›n yan›s›ra kimyasal silahlar da kullan›lm›flt›. Katliam sonras› adeta y›k›k bir kent görünümünde olan ilçeye 4 gün girifl ç›k›fllar yasaklanm›fl daha sonra Liceliler ilçeyi terkketmek zorunda kalm›fllard›. Devletin yapt›¤› aç›klamalarda ise sald›r›lar› PKK’nin yapt›¤› belirtilmiflti. Katliamdan sonra yetkililer “Olayda 9 kifli ölmüfltür”, “olay karfl›s›nda zarar gören vatandafllar›n zararlar› karfl›lanacakt›r” diyerek olaylar› gizlemeye çal›flt›lar. Aradan 10 y›l geçmesine ra¤men hala katliam›n izlerini tafl›yan Liceliler u¤rad›klar› zararlar›n karfl›lanmamas› üzerine A‹HM’e baflvurmufllard›. Lice’nin yak›l›p, y›k›lmas› ve halk›n zorla göçettirilmesi üzerine Ahmet Aydar, Yusuf Lalealp, Nadir Doman, fievket Biçer, Zeydin Emekçi 1994 y›l›nda A‹HM’e baflvurarak Lice’nin devlet taraf›ndan
planl› bir flekilde yak›l›p y›k›ld›¤›n›, evlerinin gözleri önünde atefle verildi¤ini belirttiler. Liceliler ayr›ca üzerlerindeki giysiler d›fl›nda hiçbirfleylerinin kalmad›¤›n›, tüm geçim kaynaklar›n› kaybettiklerini aç›klad›lar. DGM Diyarbak›r Savc›l›¤›’n›n bafllatt›¤› haz›rl›k soruflturmas› hala sürerken A‹HM Licelilerin yapt›¤› baflvuruyu inceleyerek Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti. A‹HM taraf›ndan oluflturulan bir heyetin Lice’de yapt›¤› inceleme sonucu kendilerine baflvuruda bulunanlar›n mal ve mülklerinin devlet taraf›ndan kasten yak›l›p y›k›ld›¤›n› tespit etti. 8 Ocak’ta görülen davada Türkiye, verdi¤i savunmada güvenlik güçlerinin ilçeyi PKK sald›r›lar›na karfl› savundu¤unu öne sürdü. Heyet devlet güçleri ile PKK aras›nda olas› bir çat›flman›n yaflanm›fl olma olas›l›¤›n› da gözönünde bulundurarak buna ra¤men katliamla ilgili olan birçok soruya cevap verilmedi¤ini bildirdi. A‹HM ayr›ca Liceliler’in evlerinin gözleri önünde yak›l›p, y›k›lmas›n›n ve insanlar›n katledilmesinin yaratt›¤› ac› ve ›zd›rab›n Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi’nin “iflkence ve gayri insani muamele yasa¤›n›n” ihlali olarak de¤erlendirdi. A‹HM-A‹HS’nin 41. maddesi gere¤i Türkiye’nin 225 bin euro tazminat ödemesini ayr›ca 40 bin euro olan
Mücadele Birli¤i okurlar›na gözalt› 11 Ocak 2004 tarihinde ‹kitelli semtinde, Yeni Evrede Mücadele Birli¤i’nin ç›karm›fl oldu¤u “Zindanlar Y›k›ls›n Tutsaklara Özgürlük” afiflini 6 Ocak 2004’te bölgeye asarken Mücadele Birli¤i okurlar›na yap›lan silahl› sald›r›y› protesto etmek amac›yla bir bas›n aç›klamas› yap›lmak istendi. Bas›n aç›klamas› yapmak için biraraya gelen Mücadele Birli¤i okurlar›na, muhabirlerine uyar›da bulunmayan polis, kalabal›¤›n üzerine panzer sürdü. Aralar›nda Mücadele Birli¤i Yaz›iflleri Müdürü Özgen ‹fl, Ay›fl›¤› Sanat Merkezi çal›flanlar› Rojda fiendur ve Alev Oral’›n da bulundu¤u çok say›da eylemci, üzerlerine biber gaz› s›k›larak gözalt›na al›nd›. Okurlar›n bir k›sm› karakolda 1 gün tutulduktan sonra ç›kar›ld›klar› savc›l›k taraf›ndan serbest b›rak›ld›. Ancak Özgen ‹fl tutuklanarak Metris Hapishanesi’ne, Ay›fl›¤› Sanat Merkezi Çal›flanlar› ise Bak›rköy Kad›n ve Çocuk Tutukevi’ne konuldu. Mücadele Birli¤i ve Ay›fl›¤› Sanat Merkezi çal›flanlar› 16 Ocak 2004 tarihinde ‹nsan Haklar› Derne¤i ‹stanbul fiubesi’nde biraraya gelerek konuya iliflkin bas›n aç›klamas› yapt›lar. Aç›klamay› yapan Nevzat Demir “Y.E Mücadele Birli¤i Yaz› iflleri Müdürü Özgen ‹fl ve Ay›fl›¤› Sanat Merkezi çal›flanlar› Rojda fiendur ve Alev Oral bir an önce serbest b›rak›lmal›d›r. Devrimci ve sosyalist bas›n ve devrimci sanat üzerindeki bask›lara son vermek için tüm bas›n› ve kamuoyunu mücadele birli¤ine ça¤›r›yoruz” diyerek devrimci ve sosyalist bas›n›n ve devrimci sanat›n susturulamayaca¤›n› sözlerine ekledi. (‹stanbul)
Lice katliam›nda yaralanan çocuklardan sadece birisi
adli giderlerin de Türkiye taraf›ndan ödenmesine karar verdi. TC’nin Kürt halk›na yönelik uygulad›¤› imha ve inkar politikalar›n›n bir parças› olan Lice katliam› bugün hala haf›zalardaki yerini koruyor. Y›llard›r yaflad›¤›m›z topraklarda bask› ve katliamlara maruz kalan Kürt halk›, sadece Lice katliam›yla susturulmaya çal›fl›lmad›. Tarih boyunca Kürt halk›n›n isyan ve baflkald›r›lar›nda ayn› politikalar› uygulayan TC, böylelikle Kürt halk›n› sindirmeye, varolan potansiyelinin a盤a ç›kmas›n› engellemeye çal›flt›, çal›fl›yor. Kürt kimli¤ine, Kürt diline uygulanan
yasaklar bugün Lice katliam›ndan ba¤›ms›z de¤il asl›nda. Tüm bunlar yaflan›rken di¤er taraftan dayat›lan tasfiyeciteslimiyetçi politikalarla da Kürt halk›n›n geçmifli yok say›lmaya, unutturulmaya çal›fl›l›yor. Kürt halk› Lice’yi, 38 Dersim katliam›n›, Kürt diline, Kürt kimli¤ine uygulanan yasaklar› unutmad›. Kürt halk› geçmiflini unutmad›. Ne imha-inkar politikalar› ne de teslimiyet süreci Kürt halk›n›n yaflad›¤› ac›lar› unutturamaz. TC tarihi ne kadar bask› ve katliamlarla dolu ise Kürt halk›n›n tarihi de bir o kadar baflkald›r› ve isyanlarla doludur. (Mersin)
“Demokratikleflen” Türkiye’de iflkence sürüyor ‹zmir ‹flkenceyi Önleme Grubu 19 Ocak 2004 tarihinde yapt›¤› aç›klamayla 2 y›lda 423 kiflinin iflkence gördükleri için kendilerine baflvuru yapt›¤›n› bildirdi. Bu iflkence iddialar›n›n büyük ço¤unlu¤u ise Bozyaka Terörle Mücadele fiubesi’nde gerçekleflmifl. ‹zmir Barosu taraf›ndan kurulan ‹flkenceyi Önleme Grubu’na Ocak 2002’den, Aral›k 2003’e kadar geçen sürede 423 kifli kötü muamele ve iflkence gördükleri iddias›yla baflvurdu. Baflvuranlar›n 109’u 18 yafl›ndan küçükken, 55’i kad›n. Baflvuranlar›n 99’una ise gözalt› ifllemi yap›lmam›fl. Yani 99 kifli yasad›fl› yollarla gözalt›na al›n›p sorgulanm›fl, hatta iflkence görmüfl. Yap›lan baflvurulardan 311’i polisten, 35’i ise jandarmadan iflkence gördüklerini aç›klam›fllar. ‹zmir’de bulunan afla¤› yukar› her karakolda iflkence ve kötü muamele mevcut. Bu durum da gösteriyor ki Türkiye’de iflkence azalmadan sürüyor. Yap›lan baflvurularla 16’flar vakayla Bozyaka TMfi, Narl›dere fiehit Ayhan Tanr›verdi Karakolu, 12’fler vakayla Basmane ve Alsancak karakollar› ön plana ç›k›yor. Bunun d›fl›nda ise Buca Hapishanesi’ndeki iflkence ve kötü muameleye iliflkin ciddi art›fl var. Yap›lan iflkence yöntemleri olarak ise ön plana; kaba dayak, afla¤›lama, yaralama, tecrit, cinsel taciz, saç-sakal yolma,
elektrik, tehdit, ç›r›lç›plak foto¤raf çekme vb. uygulamalar ç›k›yor. Ayr›ca son 2 y›l içinde 4 flüpheli ölüm ve 2 tecavüz vakas› da yap›lan baflvurular aras›nda yer al›yor. Bu süre içinde 229 yarg› dosyas› aç›l›rken, bunlardan 84’ü yarg›lama aflamas›nda, 20’si A¤›r Ceza Mahkemesi’nde, 64’ü ise Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Di¤er dosyalar ise halen soruflturma aflamas›nda. ‹zmir’de yaflanan gözalt›lar sonucu ortaya ç›kan bu tablo Türkiye’nin gerçekli¤ini gözler önüne seriyor. ‹zmir’de yaflanan bu vakalar özellikle Karadeniz ve T. Kürdistan› bölgesinde daha yo¤un flekilde yaflanmaktad›r. Bu bölgelerde iflkence ve tecavüz vakalar›na daha s›k rastlan›yor. Özellikle son birkaç y›ld›r AB’ye girmeye çal›flan patron-a¤a devleti bu süreci h›zland›rmak için s›k s›k “demokratiklefliyoruz”, “iflkence art›k yok” vb. aç›klamalarla fleffaflaflt›klar›n› iddia ediyordu. Ancak bu iddialar›n yersiz ve as›ls›z olduklar› ise ‹flkenceyi Önleme Grubu ve benzeri komisyonlar›n›n aç›klamalar›yla yalanl›yor. Patron-a¤a devleti s›n›f mücadelesinin varoldu¤u sürece varolan sömürücü iktidar›n› sürdürmek için bu sald›r›lar›n› sürekli sürdürecek. Bu sald›r›lara karfl› durmak ise herkesin görevidir. (‹zmir)
27
9
31 Ocak-13 Şubat 2004
DEP’lilere tahliye yok kan› Orhan Karadeniz ise, bu talebi reddetti ve duruflmay› 20 fiubat’a erteledi. Duruflmay› aralar›nda Avrupa Parlamentosu Baflkan› Pat Cox, Avrupa Parlamenteri Feleknaz Uca, Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilcili¤i Siyasi Dan›flman› Sema K›l›çer, Almanya, ‹ngiltere ve ‹talya büyükelçiliklerinden temsilcilerin de bulundu¤u kalabal›k bir topluluk izledi.
Kapat›lan Demokrasi Partisi’nin (DEP) eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Do¤an ve Selim Sadak, yeniden yarg›laman›n onuncu duruflmas›nda da tahliye edilmedi. Duruflmay› izleyenler, karar› alk›flla protesto etti. Mahkeme Baflkan›n›n talimat› do¤rultusunda kimlikleri tespit edilen protestocular, sonraki duruflmalara al›nmayacak. Dokuz y›ld›r tutuklu bulunan DEP’li milletvekillerinin yarg›lamas›, bugün 23
Ocak 2004 tarihinde Ankara 1 No’lu DGM’de yap›ld›. Duruflma öncesinde Avrupa Parlamentosu Baflkan› Pat Cox, Leyla Zana’y› “2003 Sakharaov ‹fade Özgürlü¤ü” ödül törenine davet etti. DEP’li milletvekillerinin avukatlar› Hasip Kaplan ve Yusuf Alatafl, Zana, Dicle, Sadak ve Do¤an’›n hukuki durumlar›n›n yeniden yarg›lama uyar›nca de¤iflti¤ini savunarak, tutukluluklar›n›n sona erdirilmesini istediler. Mahkeme Bafl-
Dersim’de komik tutuklama 14 Ocak Çarflamba günü Tunceli Köy Hizmetleri’nde t›r floförü olarak görev yapan U¤ur Yeflil, Tunceli Asayifl fiube Müdürü Ahmet Erol’a yol vermedi¤i gerekçesiyle önce dayak yedi ard›ndan da savc›l›¤a ç›kar›ld›. Sulh Ceza Mahkemesi’ne ç›kar›lan Yeflil “görevli memura mukavemet ve hakaret” etti¤i gerekçesiyle tutuklanarak Tunceli Hapishanesi’ne konuldu. T›r floförünün tutuklanmas›n›n ard›ndan avukatlar›n giriflimleri sonucu U¤ur Yeflil 15 Ocak Perflembe günü serbest b›rak›ld›. T›r floförünün tutuklanmas›na tepki gösteren Tunceli Baro Baflkan› Hüseyin Aygün, “hakim tutuklama karar› ile polis devleti mant›¤›n›n yarg› taraf›ndan da benimsendi¤ini gösteriyor” dedi. Aygün, tart›flmaya taraf olan iki kiflinin de sivil oldu¤unu, bu olaydan dolay› polisin kifliyi hastanenin önünde ve halk›n içinde dövme hakk›n›n bulunmad›¤›n› belirtti. Yeflil’in tutuklanmas›n›n tam bir skandal oldu¤unu belirten Aygün, Dersim’de son dönemlerde bu tür olaylar›n s›k s›k yafland›¤›n› vurgulayarak “bu olaylar› devletin resmi görevlilerinin zihniyetinin de¤iflmedi¤ine ba¤l›yorum. Demokratikleflme ad›mlar›n›n ise polisten ve devletin di¤er resmi kurumlar›ndan bir direnç gördü¤ünü düflünüyorum. Bunlar keyfi uygulamalardan ibaret de¤il. Yarg› da kararlar› ve yorumlar›yla bu tür olaylar› destekliyor. Olay› bir ya da bir kaç polisin marifeti olarak görmemek gerekiyor. Önemli olan ka¤›t ka¤›t üzerindeki de¤ifliklikler de¤ildir. Devleti ve halk› yöneten mant›¤›n demokratikleflmesi gerekir” dedi. (Malatya)
Polis ö¤rencilere sald›rd› EMEP, DEHAP ve BAGEH (Ba¤›ms›z Gençlik ‹nisiyatifi) 22 Ocak Perflembe günü Malatya’da saat 12.00’de Üniversite dura¤›nda toplan›p, bas›n aç›klamas› yapmak üzere yürüyerek Merkez Postane önüne geldiler. Çevik kuvvet ve TMfi ekiplerinin Postane önünde ve Üniversite dura¤›nda çok yo¤un y›¤›nak yapt›¤› görülürken ö¤renciler “Üniversitelerde soruflturmalara, cezaevlerinde tecrite son BAGEH” pankart›n› aç›p, “Paras›z, bilimsel, anadilde e¤itim”, “Demokratik ülke, demokratik üniversite istiyoruz”, “Mezarl›k tipi D ve F tipi cezaevlerine hay›r” vb dövizleri açt›lar. Bas›n aç›klamas› metnini okuyan bir ö¤renci, üniversitelerde, ‹mral› ve D Tipi, F Tipi hapishanelerde uygulanan antidemokratik uygulamalara de¤inirken, yaflananlar›n Türkiye’nin demokratikleflmesinde iç bar›fl›n ve sosyal adaletin sa¤lanmas›nda engel teflkil etti¤ini belirtti. Ö¤renci konuflmas›n›n devam›nda, “toplumun tüm kesimlerini ba¤›ms›z, demokratik Türkiye mücadelesini birlikte yükseltmeye ça¤›r›yoruz” dedi. Bas›n aç›klamas›nda “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversteler bizimle özgürleflecek” slogan› at›l›rken polis ortam› gerginlefltirmek için her fleye müdahale etmeye çal›flt›. Biber gaz›yla, kalkanlar›yla yo¤un y›¤›nak yapan polis aç›klaman›n sona ermesinin ard›ndan bas›n aç›klamas›n› okuyan ö¤renciyi gözalt›na almak istedi. Arkadafllar›n› polise vermek istemeyen ö¤rencilere polis sald›rd›. Polisin sald›r›s›n› görüntülemek isteyen bas›n da bu sald›r›dan nasibini ald›. Polis 13 ö¤renciyi tartaklayarak, gözalt›na ald›. Gözalt›na al›nanlar gece saat 00:30’da hastaneden serbest b›rak›ld›lar. (Malatya)
ALKIfiLI PROTESTO, K‹ML‹K TESP‹T‹ Salonda bulunan yaklafl›k 200 kiflilik izleyici toplulu¤u, tahliye talebinin reddini alk›fllarla protesto etti. Mahkeme Baflkan› Karadeniz, izleyicilerin salondan ç›kmalar›n› engelledi ve kimliklerinin tespit edilerek sonraki duruflmaya al›nmamalar› talimat› verdi. DEP’li milletvekillerinin avukatlar› ise, bu karara tepki gösterip karar› alk›fllayanlar›n belirlenemeyece¤ini belirttiler. Avukatlar›n itiraz› üzerine Mahkeme Baflkan› Karadeniz, “uluslararas› temsilcilerin de oturdu¤u ilk üç s›ra d›fl›n-
daki” herkesin kimliklerinin tespit edilmesini istedi. Duruflmay› izleyenlerin kimlik tespitleri, duruflmadan önce DGM’ye girerken dan›flmaya b›rakt›klar› nüfus cüzdanlar› ve kendilerine verilen ziyaretçi kartlar›n›n karfl›laflt›r›lmas›yla yap›ld›. Kimlik tespitlerinin ard›ndan nüfus cüzdanlar›n› alanlar, DGM binas›ndan ayr›ld›. DAVANIN GEÇM‹fi‹ Kapat›lan Demokrasi Partisi’nin eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Do¤an ve Selim Sadak 1994’de PKK üyesi olduklar› gerekçesiyle 15 y›l hapis cezas› alm›flt›. Ancak milletvekilleri Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’nin (A‹HM) 2001 y›l›nda verdi¤i yeniden yarg›lama talebinin kabul edilmesi çerçevesinde yeniden yarg›lan›yor. Leyla Zana, Hatip Dicle ve Orhan Do¤an, tahliye karar› ç›kmasa bile Haziran 2005’te cezalar›n› tamamlayacak. Selim Sadak ise daha sonra gözalt›na al›n›p tutukland›¤› için 2005 y›l› Ekim ay›nda serbest kalacak. (H. Merkezi)
Göç raporu haz›rlamak art›k “suç”! Göç-Der Baflkan› fiefika Gürbüz “1999-2001 Zorunlu Göç Raporu”nu haz›rlamaktan 10 ay hapis cezas› ald›. “Terörle Mücadeleden Do¤an Zararlar›n Karfl›lanmas›” ile ilgili kanun tasar›s› Baflbakanl›¤a gönderilirken, T. Kürdistan›’ndan göç etmek zorunda kalan 17.845 kifliyle yap›lan görüflmeler sonras›nda haz›rlanan rapor, raporu haz›rlayan Göç-Der Baflkan› fiefika Gürbüz ile raportör Sosyolog Mehmet Batur’a “Halk› ›rk ve bölge farkl›l›¤› gözeterek kin ve düflmanl›¤a tahrik etmek”ten aç›lan davada Barut beraat ederken, Gürbüz ceza ald›. Gürbüz ve Barut’un avukat› Metin ‹riz, suçlamay› kabul etmeyerek haz›rlanan göç raporunun bilimsel bir temele dayand›¤›n› söyledi. ‹nsan haklar› örgütlerinin ve TBMM’nin haz›rlad›¤› göç raporlar›na da de¤inen ‹riz, “daha önceki göç raporlar›na dava aç›lmad›, çünkü suç vasf› yoktu. Bu raporda da yoktu” dedi. Mahkeme heyeti Mersin Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dal› Ö¤retim Üyesi Mehmet Barut’un beraatine karar verdi. Göç-Der Baflkan› fiefika Gürbüz’e verdi¤i hapis cezas›n› da 2 milyar 800 milyon 700 bin lira para cezas›na çevirdi. 19 Ocak 2004 tarihinde ‹stanbul 4 No’lu DGM’de görülen Göç-Der Raporu davas›na Avrupa Parlamentosu, ‹flkenceye Karfl› Dünya Örgütü, Dünya Doktorlar Örgütü, ‹HD temsilcileri ve ‹talyan Sendikac› ve milletvekili de kat›larak gözlemci olarak takip etti. Bu arada CHP OHAL’in yürürlükte kald›¤› dönemin bir tablosunu ç›kartarak kamuoyuna sundu. Tabloya göre yani Milli Savunma Bakanl›¤›’n›n verilerine göre OHAL Valili¤inin yetki alan› içinde toplam 36 bin 140 kifli hayat›n› kaybetmifl; 18 bin 489 kifli yaralanm›flt›r. Yine Adalet Bakanl›¤›’n›n verilerine göre 1989 ile 2003 y›llar› aras›nda 1248 siyasi nitelikte faili meçhul(!) olay meydana gelmifltir. (H. Merkezi)
31 Ocak-13 Şubat 2004
27
10
“Alt›nbafl’a ‹flkence” Davas› 14. Y›l›nda Üniversite ö¤rencisi Birtan Alt›nbafl’›n gözalt›nda öldürülmesiyle ilgili dava 14. y›l›nda. San›k polisler yine duruflmaya getirilmedi. Avukatlar›n devlet yetkililerine karfl› yapt›¤› suç duyurusu reddedildi. Dava için zaman afl›m› tehlikesi var. Üniversite ö¤rencisi Birtan Alt›nbafl’›n 15 Ocak 1991’de gözalt›nda öldürülmesiyle ilgili davan›n bu duruflmas›na da, hiçbir san›k polis “getirilemedi”. Ankara 2. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görülen dava için, adliye giriflinde çok say›da polis ve çevik kuvvet görevlisinin görevlendirilmesini davaya kat›lanlar “bask›” olarak de¤erlendirdiler. ‹fiKENCE DAVASINDA SANIKLAR Y‹NE YOK Zamanafl›m› tehlikesi bulunan davaya bir tek san›k polislerden “kay›p” olan Süleyman Sinkil’in avukat› Mehmet Ener kat›ld›. Üniversiteli Alt›nbafl’› ise ‹nsan Haklar› Derne¤i (‹HD) Ankara fiube Baflkan› avukat Ender Büyükçulha, avukat Oya Ayd›n, avukat Zeki Rüzgar ve avukat Nedim Erkufl temsil etti. Hacettepe Üniversitesi ö¤rencisi Birtan Alt›nbafl’›n, gözalt›nda tutuldu¤u Ankara Emniyet Müdürlü¤ü’nde 15 Ocak 1991 tarihinde yaflam›n› yitirmesiyle bafllayan dava süreci, polislere yap›lan tebligat sonuçlar›n›n beklenmesine karar verildi.
YETK‹L‹LERE SUÇ DUYURUSU REDDED‹LD‹ Duruflmada söz alan avukat Ender Büyükçulha ve Oya Ayd›n, “13 y›ld›r bir iflkence davas› sonuçland›r›lam›yorsa, tebligat yap›lam›yorsa ve yakalama ile tutuklama kararlar›n›n gerekleri yerine getirilemiyorsa demek ki iflkenceci san›klar› kimi resmi kifli ve kurumlar koruyor ve kolluyor” diyerek yetkililer hakk›nda suç duyurusunda bulundular. Bunun genel bir insan haklar› kural› oldu¤una vurgu yapan avukatlar, baflta Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an olmak üzere, ‹çiflleri Bakan› Abdulkadir Aksu, Adalet Bakan› Cemil Çiçek, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Ayd›ner ve arama-yakalama ifllemlerini aksatan illerin (Ankara, Denizli ve ‹stanbul) Vali ve Emniyet Müdürleri hakk›nda suç duyurusunda bulundular. Talebi görüflen mahkeme ise bu talebi reddederek, tebligat sonuçlar›n›n beklenmesine ve duruflma için davay› 12 fiubat 2004’e ertelenmesine karar verdi. Alt›nbafl davas›n› 300’e yak›n kifli izleyerek destek verdi. Bu kiflilerden ancak 100’ü duruflma salonundan davay› izleyebildi. ‹zleyenler aras›nda siyasi parti, sendika ve insan haklar› örgüt temsilcileri ile baz› Büyükelçi görevlileri de izlediler. ALTINBAfi DAVASI SÜREC‹ Alt›nbafl’›n ölümünün ard›ndan polislere aç›lan soruflturma, Ankara Valili-
Sincan F Tipi’nde giysilere renk yasa¤› Adana Tutuklu ve Hükümlü Aile leri ile Yard›mlaflma Derne¤i (ATHAYD-DER) Yöneticisi Ahmet Do¤an, Ankara Sincan hapishanesi’nde bulunan tutuklulara sar›, k›rm›z›, yeflil, mavi ve lacivert renkli elbiselerin verilmesinin yasakland›¤›n› söyledi. ATHAYD-DER Yöneticisi Ahmet Do¤an, Sincan F Tipi Hapishanesi’nde kalan tutuklu ve hükümlü yak›nlar›n›n derneklerine baflvurarak, tutuklu ve hükümlüler için getirdikleri elbiselere renklerinden dolay› s›n›rlama getirildi¤ini aktard›¤›n› söyledi. Hapishanelerle ilgili ilginç baflvurular›n yap›ld›¤›na dikkat çeken Do¤an, “Ailelerin bize aktard›¤›na göre Sincan F Tipi hapishane ‹daresi tutuklulara sar›, k›rm›z›, yeflil, mavi ve lacivert renkli elbiselerin getirilmesini hiçbir gerekçe göstermeden yasaklam›fl” diye konuflu.
KOR‹DORDA MERHABALAfiMAK B‹LE YASAK Do¤an, Ceyhan Özel Tip hapishanesi’nde bulunan yak›nlar›n› görmek üzere görüfle giden ailelerin kendilerine baflvurarak yak›nlar›n›n yo¤un bask› alt›nda tutulduklar›n› iletti¤ini de söyledi. Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’ne yap›lan sevklerin ard›ndan Ceyhan Özel Tip Hapishanesi’nde 15 PRD’li tutuklunun kald›¤›n› belirten Do¤an, 15 kiflinin de sevklerin ard›ndan ko¤ufltan al›narak 5’er kiflilik odalara konuldu¤unu ö¤rendiklerini ifade etti. Do¤an, tutuklu yak›nlar›n›n hapishane koflullar›na iliflkin flu bilgileri aktard›¤›n› söyledi: “Ayr› ayr› odalara konulan tutuklular›n birbirleriyle iletiflim kurmalar› kesinlikle yasak. Öyle ki, tutuklular›n koridorlarda birbirleriyle merhabalaflmas›na bile kaba müdahalelerde bulunuluyor. Hasta olan tutuklular tedaviye götürülmüyor. Yaflanan hak gasplar›n›n yan›s›ra tutuklulara psikolojik bask›larda bulunuluyor. Tutuklular›n sorunlar›n çözümü için hapishane idaresiyle yapt›¤› görüflmede ise idare uygulamalar›n baflsavc›n›n talimat›yla gerçeklefltirildi¤i cevab›n› vermifl.” (H. Merkezi)
¤i’ne tak›ld›. Valilik, polisler hakk›nda “dava aç›lmas›na gerek yoktur” dedi. Ancak savc›l›¤›n soruflturmaya devam etmesi üzerine, 8 polis hakk›nda “iflkence ile adam öldürmek”ten dava aç›ld›. Bu kez, Terörle Mücadele Yasas›’na tak›lan davada, polisler beraat etti. ‹K‹ POL‹S HALA BULUNAMADI(!) Anayasa Mahkemesi’nin Yasa’n›n “dokunulmazl›k z›rh›”n› içeren maddesini Anayasa’ya ayk›r› bulup iptal etmesi üzerine, 5 y›l›n ard›ndan davan›n görülmesine yeniden baflland›. Ankara 2. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görülen davan›n ilk duruflmas› 1999 y›l›nda yap›ld›. San›k polislerden bir k›sm› duruflmalar›n hiçbirine kat›lmazken, haklar›nda giyabi tutuklama olan Naif K›l›ç ile Ahmet Tafltan da bir türlü “bulunamad›”. Müdahil avukatlar, sürekli olarak
davan›n uzat›larak, zamanafl›m›na u¤rama tehlikesine dikkat çekti. ZAMANAfiIMI TEHL‹KES‹ VAR Yarg›laman›n sonlar›na gelindi¤inde ise, savc›l›k esas hakk›ndaki mütalaas›nda san›k polislerin beflinin beraat›n› isterken befli için de iflkence ile adam öldürmek suçundan cezaland›r›lmas›n› talep etti. Savc›l›¤›n mütalaas›ndan sonra her duruflmada yeni bir avukat seçerek, davan›n uzat›lmas› sa¤land›. Dava, 18 Temmuz 2001 tarihinde dava sonuçland› ve 5 polise ceza verildi. Ancak Yarg›tay’›n karar› usulden bozmas› üzerine, davan›n görülmesine Ankara 2. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde yeniden baflland›. Yarg› sürecinin bafl›ndan bu yana duruflmaya hiç getirilemeyen iki polisin davas› esas dosyadan ayr›l›rken sekiz polisin yarg›lanmas› bir türlü sonuçlanamad›. (H. Merkezi)
✔ TUTUKLU SANIKTAN 1.5 M‹LYAR YOL PARASI Adana 2 No’lu DGM’de görülen duruflmas›na kat›lmas› için tutuklu bulundu¤u Silopi Kapal› Hapishanesi’nden Adana’ya getirilmesi gereken Abdurrahman Narman’›n 1.5 milyar yol ücretini karfl›layamad›¤› için duruflmaya getirilmedi¤i ö¤renildi. Adana 2 No’lu DGM’de “PKK/KADEK’e yard›m ve yatakl›k etti¤i” iddias›yla yarg›lanan 7 kiflinin görülen duruflmas›nda, Silopi Kapal› Hapishanesi’nde tutuklu bulunan san›k Abdurrahman Narman’dan yol ücreti olarak 1.5 milyar lira istendi¤i ortaya ç›kt›. Narman’›n avukat› Mehmet fiahin, müvekkilinin tutuklu bulundu¤u Silopi Kapal› Hapishanesi’nde Adana’ya getirilmesi için Silopi Kapal› Hapishanesi idaresi taraf›ndan istenen para verilmedi¤inden duruflmaya kat›lamad›¤›n› söyledi. Av. fiahin, Hatay E Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan ‹dris Gengeç ve Halil fiahin’in de mahkemece gönderilen yaz› hapishane idaresine ulaflmad›¤› gerekçesi ile getirilmedi¤ini belirterek, duruflmaya sadece Gaziantep E Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan R›dvan Özer, Bahar Narman, Mehmet Emin fiakar ve fiükrü Ç›nar ile avukatlar›n›n kat›ld›¤›n› söyledi. (H. Merkezi)
✔ ANKARA’DA GÖZALTI YILI: 2003 ‹nsan Haklar› Derne¤i (‹HD) Ankara fiubesi, 2003 y›l› insan haklar› verilerine göre, Ankara’da en çok keyfi gözalt›, iflkence ve gayri insani, onur k›r›c› muamele vakalar›na rastland›. Hak ihlallerine u¤rayanlar aras›nda 21 çocuk da yer al›yor. ‹HD Ankara fiubesi taraf›ndan yap›lan yaz›l› aç›klama ile, 2003 y›l› insan haklar› raporu verileri aç›kland›. Verilere göre, Ankara’da 2003 y›l›nda en çok hak ihlali gözalt›nda yafland›. Keyfi gözalt›, iflkence ve gayri insani, onur k›r›c› muamele ise 2003 y›l›nda en s›k yaflanan insan haklar› ihlalleri aras›nda yer al›yor. ‹HD’nin verilerine göre, 2003 y›l›nda 99’u kad›n 13’ü çocuk ve 249’u erkek olmak üzere toplam 361 kifli keyfi olarak gözalt›na al›n›p, özgürlü¤ünden al›konuldu.Yine 13’ü kad›n, 4’ü çocuk ve 32’si erkek olmak üzere toplam 49 kifli iflkence ve gayri insani, onur k›r›c› uygulama ile karfl›laflt›. 2003 y›l›nda toplam 45 kifli tutuklan›rken, bunlardan 11’ini kad›nlar, 34’ünü ise erkekler oluflturdu. Ayr›ca, 30 bas›n aç›klamas›, yürüyüfl, toplant›, düflünce aç›klamas› ve benzeri etkinlik engellenirken, 3’ü kad›n, 4’ü çocuk ve 9’u da erkek olmak üzere toplam 16 kifli de gözalt›nda muhbirlik teklifine maruz kald›. ‹HD Ankara fiubesi söz konusu verilerin kendilerine yap›lan baflvurular ›fl›¤›nda haz›rland›¤›na dikkat çekerek, bu verilerin eksik olabilece¤inin alt›n› çizdi. Raporun detaylar›n›n daha sonra aç›klanaca¤› kaydedildi. (Ankara)
11
27
31 Ocak-13 Şubat 2004
Avukatlardan hapishane gözlemleri Tekirda¤ ve Kand›ra 2 No’lu F Tipi hapishanesinde tutuklu ve hükümlülerle görüflen avukatlar, Adalet Bakanl›¤›’ndan hapishanelere gelen sevk yaz›s›nda “Tutuklular›n sevk edilecekleri ailelerine ve avukatlar›na bildirilir” ibaresi olmas›na ra¤men, avukatlar ve ailelerin sevk hakk›nda bilgilendirilmedi¤ini kaydetti.
Tekirda¤ ve Kand›ra F Tipi hapishanelerine iliflkin avukatlar taraf›ndan haz›rlanan gözlem raporunda, tutuklu ve hükümlülerin ç›r›lç›plak soyunduruldu¤u, dayak ve hakaretlere maruz kald›¤›, ilaçlar›n karfl›lanmamas› ve hücrelerin temizlenmemesi nedeniyle ciddi sa¤l›k sorunlar›n›n yafland›¤› belirtildi. Hapishanelerde bulunan avukat görüflme odas›na kameralar›n yerlefltirildi¤i belirtilen raporda, tutuklular›n görüfl s›ras›nda Kürtçe konuflmalar› halinde disiplin cezas›na çarpt›r›ld›¤› ifade edildi. Tekirda¤ ile Kand›ra F Tipi Hapishanelerini ziyaret eden Avukatlar Asya Ülker, A. Tu¤luk, Bekir Kaya, Hacer Çekiç, ‹lhami Sayan, Mustafa Eraslan, Nermin Selçuk ile Suat Erem, hapishanelere iliflkin gözlem raporu haz›rlad›. Tekirda¤ ve Kand›ra F Tipi hapishanelerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerle yap›lan görüflmelerden sonra haz›rlanan raporda, hapishanelerde yaflanan sorunlar ve bu sorunlara karfl› çözüm önerileri yer ald›. Tekirda¤ ve Kand›ra 2 No’lu F Tipi hapishanesinde tutuklu ve hükümlülerle görüflen avukatlar, Adalet Bakanl›¤›’ndan hapishanelere gelen sevk yaz›s›nda “Tutuklular›n sevk edilecekleri ailelerine ve avukatlar›na bildirilir” ibaresi olmas›na ra¤men, avukatlar ve ailelerin sevk hakk›nda bilgilendirilmedi¤ini kaydetti. Tutuklu ve hükümlülerin helikopter eflli¤inde ring araçlar›yla sevk edildikle-
rini söyledikleri belirtilen raporda, “Tutuklu ve hükümlülere sevk edildikleri hapishane giriflinde, tüm elbiseleri (iç çamafl›rlar› da dahil) ç›kar›larak soyunma emri verilmifl, soyunmak istemeyen tutuklu ve hükümlüler dayak ve hakaretlere maruz kalm›fl, fliddet uygulanarak zorla ç›r›lç›plak soyundurulmufl ve bu kifliler tek kiflilik hücrelere konulmufltur” denildi. Raporda, tutuklu ve hükümlülerin say›mlarda da zorla aya¤a kald›r›l›p ayakta bekletildikleri, aya¤a kalkmad›klar› zaman dayak ve a¤›r hakaretlere u¤rad›klar›, terlik giyilmemesinin istendi¤i, ayr›ca her say›mda oda ve dolaplar›n›n ayr›nt›l› bir flekilde arand›¤› kaydedildi. ‘HASTA TUTUKLULARIN ‹LAÇLARI KARfiILANMIYOR’ Hücrelerde düzenli olarak temizlik yap›lmad›¤› için tutuklu ve hükümlülerde çeflitli sa¤l›k problemleri ve hastal›klar›n bafl gösterdi¤ine dikkat çekilen raporda, daha önce Adalet Bakanl›¤› taraf›ndan ilaçlar› karfl›lanan pek çok hasta tutuklu ve hükümlünün art›k ilaçlar›n›n karfl›lanmad›¤› belirtildi. Raporda, hasta tutuklular›n durumlar›n›n daha da kötüye gitti¤i ve bir an önce ilaçlar›n›n temin edilmesi gerekti¤ine vurgu yap›ld›. ‘TUTUKLULAR SAAT‹ DAH‹ B‹LM‹YOR’ Tutuklular›n haberleflme özgürlü-
TAHS‹N GEÇ‹ML‹’YE ‹fiKENCE Sincan F tipi Hapishanesi’nde keyfi uygulama ve bask›lar fiili sald›r›larla devam ediyor. 30 Ekim 2003’de mahkemeye onursuz arama dayatmas›n› protesto için ayakkab›s›z giden TKP/ML dava tutsaklar›ndan Tahsin Geçimli’ye ayakkab›lar›n›n kendisinin olmad›¤› gerekçe gösterilerek, ayakkab›lar› geri verilmemifl, daha sonra ise ayakkab›lar y›rt›lm›fl olarak iade edilmifltir. 2 Aral›k 2003 tarihinde yine mahkeme dönüflü ayakkab›lar› iade edilmemifltir. Bu sefer ayakkab›lar›n›n y›rt›lmamas› için ›srar eden Geçimli hapishane giriflinde x-ray cihaz›n›n orada bir grup gardiyan taraf›ndan sald›r›ya u¤ram›flt›r. Kameralar›n kayd›n› engellemek için kimi zaman aç›k görüfl, gardiyanl›k vb. amaçlarla kullan›lan bofl odalara zorla sokulmaya çal›fl›lan Geçimli yo¤un bir flekilde iflkenceye maruz kalm›flt›r. Geçimli’nin vücudunun s›rt k›sm›nda; sol kürek kemik alt›nda genifl yüzeyli ekimoz ve 23 cm büyüklü¤ünde ödem oluflmufl, yüzünde; üst duda¤›n›n sol iç k›sm›nda bir santimetre civar›nda bir y›rt›lma meydana gelmifltir. Kafas›na ald›¤› darbeler ve ödem oluflumu oldu¤u halde revire ç›kart›lmam›fl, muayene olma talebi reddedilmifl ve sald›r›dan iki gün sonra revire ç›kar›lm›flt›r. Revire ç›kar›ld›¤›nda ise adli t›p talebi üzerine muayene dahi edilmemifltir. Geçen 1 ayl›k süre içinde halen adli t›ba götürülmemesi ise yap›lan sald›r›n›n belgelenmesini engellemek amaçl›d›r. (H. Merkezi)
¤ünün de ihlal edildi¤ine iflaret edilen raporda, flu ifadeler kullan›ld›: “hapishanelerde gazete, dergi ve televizyonlar›n›n olmamas› nedeniyle tutuklu ve hükümlülerin dünyayla hiçbir iletiflimlerinin olmad›¤›n› iletmifllerdir. Hücrelere al›n›rken saatlerinin al›nm›fl olmas›ndan dolay› saati dahi bilmediklerini, hiçbir flekilde birbirleriyle iletiflime geçmelerine izin verilmedi¤ini, gardiyanlar›n belli saatler d›fl›nda gelmedi¤ini bu sebeple acil bir durum oldu¤unda onlara dahi haber veremediklerini iletmifllerdir.” ‘KÜRTÇE KONUfiANA D‹S‹PL‹N CEZASI UYARISI’ Raporda, tutuklu ve hükümlülerin aileleri ile görüflmelerinin günün herhangi bir zaman›nda bir saat ile k›s›tland›¤›, Kürtçe konuflma yasa¤› getirildi¤i için görüfl s›ras›nda Kürtçe konuflanlara hapishane idaresi taraf›ndan disiplin cezas› verilece¤i yönünde tehditlerde bulunuldu¤u aktar›ld›. Hücreler aras›na “‹tirafç›l›k Yasas›”ndan yararlananlar ve Hizbullah davas›nda yarg›lanan tutuklular›n yerlefltirildi¤ine dikkat çekilen raporda, “Tek kiflilik hücrelerde tutulanlar›n büyük bir k›sm› baflka tutuklu ve hükümlülerle hiçbir flekilde bir araya gelemedikleri için tamamen bir tecrit durumu yaflamaktad›r. Uygulanan bu a¤›r tecrit koflullar›n›n hiçbir hukuki dayana¤› yoktur. fiu anda Tekirda¤ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde 18 yafl›nda bir tutuklu da tek kiflilik hücrede kalmaktad›r” aç›klamas›na yer verildi. ‘GÖRÜfiME ODALARINDA KAMERA BULUNUYOR’ Tutuklu ve hükümlülerin avukatlar› ile yapt›klar› görüflmelerin hukuka ayk›r› bir flekilde gerçekleflti¤ine de dikkat çekilen raporda, Kand›ra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde avukat görüflme odas›na kamera yerlefltirildi¤i belirtilerek, “Bu uygulamalar hukuka ayk›r› olup, tamamen gizli olmas› gereken avukat ve müvekkil görüflmesini alenilefltirmektedir. Bütün bu uygulamalar savunma hakk›n›n özüne dokunmakta ve tutuklular›n adil yarg›lanma haklar›n› ihlal etmektedir” ifadesi kullan›ld›. Hapishaneleri ziyaret ederek rapor haz›rlayan avukatlar, acil talep ve önerilerini ise flöyle s›ralad›: “F tipi cezaevleri ulusal ve uluslararas› hukukta kabul edilen belge ve sözleflmelerde düzenlenen standartlara, özellikle BM Tutuklulara Uygulanacak Asgari Standart Kurallar›’na bir an önce kavuflturulmal›, tecrit ve izolasyon anlay›fl›ndan vazgeçilerek, tutuklu ve hükümlülerin sosyal yaflamlar›n› devam edebilmeleri amac›yla en temel ihtiyaçlar› karfl›lan›p, haklar›n›n kullan›m› önündeki engeller ortadan kald›r›lmal›d›r.” (H. Merkezi)
✔ IRCT ELÇ‹S‹ GENEFKE: TÜRK‹YE’DE ‹fiKENCE HALA S‹STEMAT‹K Uluslararas› ‹flkence Ma¤durlar› Tedavi Konseyi (IRCT) elçisi Inge Genefke, Türkiye’de iflkencenin halen sistematik olarak uyguland›¤›n› söyledi. Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf›’n›n (T‹HV) 9 yöneticisinin Ankara’da yap›lan duruflmas›na kat›lan IRCT elçisi Inge Genefke, insan haklar› savunucular›n›n yarg›land›klar› mahkeme prosedürünü “garip” fleklinde nitelendirdi. Genefke, T‹HV’in 2003 y›l›nda 225’i kad›n, 33’ü çocuk olmak üzere toplam 924 iflkence ma¤durunu tedavi etti¤ini an›msatan Genefke, 2003 y›l› rakam›n›n önceki y›llardan bir fark› olmad›¤›na dikkat çekti. T‹HV’in cezaland›r›lmak istendi¤ini ifade eden Genefke, flöyle konufltu: “‹zinsiz para toplamak ve uluslararas› kurumlarla iflbirli¤i yapmakla suçlan›yorlar. Sözü edilen ba¤›fl paralar› birkaç y›l önce ölümün efli¤indeyken cezaevinden serbest b›rak›lan açl›k grevcilerinin tedavisi için kullan›ld›. Suçlamalar çok garip. T‹HV hekimleri hiçbir zaman para isteminde bulunmad›. Sadece de¤erli çal›flmalar›n› sürdürmek için yap›lan ba¤›fllar› kabul ettiler. ‹nsan haklar›na sayg› iflkencenin sona erdirilmesini içeriyor. Türkiye’de ise, ülkede ve d›flar›da yay›mlanan çok say›da rapora göre, iflkence halen sistematik olarak devam ediyor.” Hekim Genefke, 1980’li y›llarda Kopenhag’da dünyan›n ilk iflkence tedavi merkezi IRCT’yi kurmufl, benzer kurumlar›n aç›lmas›n› desteklemiflti. T‹HV, merkezi Danimarka’daki IRCT ile iflkence ma¤durlar›n›n rehabilitasyonu alan›nda ortak çal›flmalar yap›yor. (H. Merkezi) ✔ ÇHD’DEN SORUfiTURMA ‹STE⁄‹ Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i (ÇHD) Adana fiube Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin K›l›nç, hapishanede Wernicke Korsakoff hastal›¤›na yakaland›klar› gerekçesiyle tahliye edilen tutuklulara, sa¤lam raporu vererek tutuklular›n tekrar hapishanelere gönderilmesine neden olan doktorlar hakk›nda adli ve cezai soruflturma bafllat›lmas›n› istedi. ÇHD Adana fiubesi’nde bas›n aç›klamas› yapan Hüseyin K›l›nç, Türkiye halk›n›n Wernicke Korsakoff hastal›¤› hakk›nda bilgileri, 19 Aral›k 2000 tarihinde hapishanelere yap›lan operasyonlardan sonra ö¤rendi¤ini belirterek, “F tipi hapishanelere kapat›lmamak için ölüm orucuna bafllayan tutuklu ve hükümlülerin pek ço¤u bu hastal›¤a yakaland›. Adalet Bakanl›¤› Wernicke Korsakoff teflhisi konulan beflyüzü aflk›n mahpusu 2001 y›l›ndan itibaren CMUK’un 399. maddesi gere¤ince alt› ayl›¤›na veya daha uzun süreli¤ine tahliye etti. Bu flekilde 500’ü aflk›n tutuklu ve hükümlü ceza ertelemesi sebebiyle serbest kalm›fl, 117 kiflinin de cezalar› Cumhurbaflkanl›¤› taraf›ndan affedilmifltir” dedi. Adli T›p Kurumu’nun 3 y›l boyunca hastal›¤›n tedavisinin mümkün olmad›¤›n› belirten raporlar verdi¤ini kaydeden K›l›nç, Adli T›p Kurumu’nun raporlar›n›n ‹stanbul Tabip Odas›’n›n hastal›k hakk›nda belirti¤i görüfllerle de desteklendi¤ini hat›rlatt›. (H. Merkezi)
31 Ocak-13 Şubat 2004
27
12
Davos Zirvesi dünya halklar›na yönelik tehditlerle son buldu Dünya Ekonomi Forumu (WEF) ‹sviçre’nin Davos kentinde 22-25 Ocak tarihleri aras›nda gerçekleflti. 94 ülkeden 2 bin 100 sermaye s›n›f› temsilcisinin kat›ld›¤› zirvenin, ana gündem maddesi emperyalist-kapitalist sistemin içinde debelendi¤i ekonomik kriz oldu. Hiç flüphesiz emperyalistkapitalist sistemin süreklilik arz eden bu kriz hali, son zirveyle birlikte sermaye s›n›f›n›n, güvenlik sorununu daha da derinden hissetmesini beraberinde getirmifltir. Yap›lan birçok toplant›n›n ana gündemini oluflturan emperyalist-kapitalist sistemin yaflad›¤› krizin afl›lmas› noktas›nda yaflanan t›kan›kl›k önümüzdeki dönemde daha büyük krizlerin habercisi durumunda. Üstelik yaklaflan bu durum, emperyalistlerin yaflad›klar› krizin yükünü azaltmak için yar›-sömürgelere yönelik uygulad›klar› ekonomik politikalar›n bir sonucu olmas› aç›s›ndan da baflka bir t›kanma noktas›. Zirveye burjuva iktisatç›lar›n tümünün gündemini baflta ABD ekonomisi olmak üzere di¤er ülkelerin yaflad›¤› t›kan›kl›k ve kriz hali oluflturdu. Burjuva iktisatç›lar›n›n en çok dikkat çektikleri konunun bafl›nda, “sürdürülebilir borçluluk oran›” olarak adland›rd›klar› oran›n, (kamu borçlu/ GSY‹H oran›) %25 iken, bu oran›n “yükselen pazar” olarak nitelendirilen yar›-sömürge ülkelerde %70 civar›nda yaflanm›fl olmas›n›n yeni krizlerin habercisi olarak nitelendirilmesi geldi. Bu oran›n düflürülmesindeki çözümsüzlük ise burjuva iktisatç›lar› taraf›ndan krizin tekrardan yo¤unlaflaca¤› yönünde yorumlar yap›lmas›na neden oluyor. Yak›n bir dönemde kriz yaflanaca¤›n› söyleyen Harward Üniversitesi Uluslararas› Kalk›nma Direktörü olan ve eski IMF Bafl Ekonomi Dan›flman› Kennfh Ragoff zirvede yapt›¤› konuflmada, önümüzdeki 23 y›l içerisinde 2-3 “yükselen pazar” ülkesinde yeni bir krizin yaflanma olas›l›¤›n›n %100 oldu¤unu savundu. Krizin yaflanmamas› için “borçluluk oran›” yüksek olan ülkeler için bir çözüm bulunmas› gerekti¤ini, ancak bunun çok zor oldu¤unu vurgulayan Ragoff, “bu ülkelerin d›fl borçlar›n› yeniden yap›land›rmalar› asl›nda gerekli ama hiçbir hükümet bunu kolay kolay göze alamaz” diyor. Ragoff’un bu aç›klamas› emperyalistkapitalist sistemin yaflad›¤› krizin boyutunu göstermesi aç›s›ndan önemli.
Emperyalist-kapitalist sistem, yaflad›¤› krizlerin yükünü sürekli olarak yar›-sömürge ülkelere aktararak k›smi bir ekonomik rahatlama yaflasa da kriz, emperyalist kapitalist sistem için süreklidir.
Çünkü emperyalist-kapitalist sistem, yaflad›¤› krizlerin yükünü sürekli olarak yar›-sömürge ülkelere aktararak k›smi bir ekonomik rahatlama yaflasa da kriz, emperyalist kapitalist sistem için süreklidir. Yani krizin yükünün yar›-sömürgelere aktar›lmas› geçici pansumandan baflka bir fley de¤ildir. Bugün gelinen aflamada krizin yükünün daha fazla yar›-sömürgelere tafl›nmas›, bu ülkelerin ekonomik olarak tek tek çöküflünü beraberinde getirecektir. Ne var ki emperyalizm cephesinde yapacak baflka bir fley de yoktur. Yar›-sömürge ülkelerin önüne model olarak konulan d›fl borçlar›n yeniden yap›land›r›lmas›, ezilen s›n›f üzerindeki sömürünün daha da artmas› anlam tafl›d›¤›ndan, bu ülkelerdeki halk muhalefetlerinde belli bir ivme kazand›racakt›r. Ragoff bu nedenle hiçbir ülkenin bunu kolay kolay göze alamayaca¤›n› söylüyor. Yukarda da belirtti¤imiz gibi bu politikalar kaç›n›lmaz uygulanacakt›r. Kokuflmufl düzenlerinin ömürlerini biraz daha uzatmak için bu olmazsa olmazd›r. Emperyalistler aç›s›ndan kriz derinlefltikçe, dünyadaki açl›k ve yoksulluk daha da artacak, emperyalist sald›rganl›k yo¤unlaflacak ve tüm bunlar›n do¤al sonucu olarak dünya halklar›n›n emperyalist-kapitalist sisteme olan öfkelerini daha da art›racakt›r. ‹flte bu nedenle emperyalistler güvenlik sorununu derinden hissetmekteler. Davos Zirvesinin slogan›n›n “Güvenlik olmadan dünya ekonomisinde kalk›nma olmaz. Ortak çal›flma güvenlik ve refahtan geçer” olmas› tesadüfi de¤ildir. Bu slogan›n alt›nda yatan, sömürü düzenlerinin güvenli¤inin sa¤lanmas›d›r. Güvenli¤in sa¤lanmas› askeri önlemlerin art›r›lmas›n› beraberinde getirecektir. An-
ti-terör yasalar›n›n tek tek emperyalist devletlerden ç›kart›lmas› bunun bir yans›mas›d›r. Bu politikalar bugün aç›s›ndan ABD emperyalizmi özgülünde daha da somutlanmaktad›r. Hegemonyas›n› korumak için “fler ekseni” olarak ilan etti¤i ülkelere tek tek sald›rmakta ve daha büyük sald›r›lara haz›rlanmaktad›r. Ne var ki ABD emperyalizmi yaflad›¤› krizi aflamamaktad›r. Aksine krizin boyutlar› daha da büyümektedir. Bugün ABD ekonomisi dünyada en fazla aç›k veren ekonomidir. Tüm bu krizleri aflman›n yolu, yine askeri sald›rganl›¤›n art›r›lmas›nda bulunmaktad›r. Davos zirvesinden ç›kan sonuç da bu oldu. Zirvenin son gününde konuflma yapan ABD Bakan Yard›mc›s› Dick Cheney, tüm dünyaya meydan okuyarak sald›rganl›k politikas›n›n tüm h›z›yla sürece¤ini aç›klad›. Emperyalizmin en önemli temsilcilerine yönelik yap›lan bu konuflma, ayn› zirvenin finali olmas› bak›m›ndan önemlidir. Zirve dünya halklar›na yönelik tehditlerle son bulsa da, bu durum ayn› zamanda emperyalizmin sonunun daha da yaklaflt›¤›n› göstermektedir. Bugün emperyalistler taraf›ndan iflgal edilen Irak’taki direnifl, emperyalizme; tarihi kitlelerin yazd›¤›n› göstermektedir.
Emperyalistler aç›s›ndan kriz derinlefltikçe, dünyadaki açl›k ve yoksulluk daha da artacak, emperyalist sald›rganl›k yo¤unlaflacak ve tüm bunlar›n do¤al sonucu olarak dünya halklar›n›n emperyalist-kapitalist sisteme olan öfkelerini daha da art›racakt›r. ‹flte bu nedenle emperyalistler güvenlik sorununu derinden hissetmekteler. Davos Zirvesinin slogan›n›n “Güvenlik olmadan dünya ekonomisinde kalk›nma olmaz. Ortak çal›flma güvenlik ve refahtan geçer” olmas› tesadüfi de¤ildir.
13
27
Kay›plar›n ak›beti soruluyor DEHAP Tunceli ‹l Örgütü, Silopi ‹lçe Jandarma Komutanl›¤›'na ça¤r›ld›ktan sonra bir daha kendilerinden haber al›namayan HADEP Silopi ‹lçe Baflkan› Serdar Tan›fl ile ‹lçe Yöneticisi Ebubekir Deniz'in ak›betinin aç›klanmas›n› istedi. DEHAP Merkez ‹lçe binas›nda gerçeklefltirilen aç›klamaya; DEHAP belediye baflkan aday aday› Songül Erol Abidin, Genel-‹fl Tunceli fiube Baflkan› Hasan Çiçek ile çok say›da parti yönetici ve üyesi kat›ld›. Burada aç›klamay› okuyan ‹l Baflkan› Ali Can Önlü, Silopi ‹lçe Baflkan› Serdar Tan›fl ve ‹lçe Yöneticisi Ebubekir Deniz'in kaybedilmesinin 4. y›l›na girildi¤ini hat›rlatarak, "Ülkede 10 binin üzerinde faili meçhul cinayetin sorumlular› hâla a盤a ç›kar›lmam›flt›r" dedi. (H. Merkezi)
K›r›klar F Tipi’nde tutsaklara iflkence 200'ü aflk›n siyasi tutsa¤›n bulundu¤u K›r›klar 2 No'lu F Tipi Hapishanesi’nden tahliye olan Bülent Elden (28), yaflad›klar›n› "Cezaevi yönetmeli¤indeki her maddenin arkas›nda bir ceza var. Örne¤in bize verilen çarflaflar›n bir kenar›n›n y›rt›lmas›na bile 6 ay ve 1 y›l aras›nda görüfl, mektup yasa¤› gibi disiplin cezalar› getiriliyor. Herfley bir iflkenceydi" diye özetledi. Türkiye genelinde F Tipi Hapishanelere nakiller h›zla devam ederken, "PKK'ya üyelikten 9 y›l 4 ay 15 gün ald›¤› cezan›n son 25 gününü K›r›klar 2 No'lu F Tipi Hapishanesi’nde geçiren Elden, fiziksel ve düflünsel anlamda 'tecrit' edildiklerini dile getirdi. NAK‹LLER GECE YARISI Ayd›n Hapishanesi’nde hükümlü bulunan Elden, 25 Aral›k Çarflamba günü gece saat 03.00 s›ralar›nda hapis-
hane idaresi taraf›ndan apar topar K›r›klar 2 No'lu Hapishanesi’ne götürüldüklerini belirtti. Elden, "Yan›m›za sadece acil olan fleyleri alabildik. Kitaplar›m›z›n hiçbirini alamad›k. Nakil s›ras›nda iç çamafl›rlar›m›za kadar arand›k" diyerek ailelerinden bile habersiz yap›lan nakil ifllemini anlatt›. K›r›klar Hapishanesi’nde 3'er kiflilik bir hücreye konulduklar›n› ifade eden Elden, "Bizi maddelere ve al›nan cezalara göre ayr›flt›rd›lar. 2 battaniye, 1 nevresim tak›m›, plastik bardak ve yemek almak için bir tencere verdiler" dedi. “GÖZ TEMASI YASAK” Eflyalar›n› bile s›n›rl› olarak kullanabildiklerini dile getiren Elden, flunlar› anlatt›: "‹ki kazaktan, 3 kitaptan fazlas›n› alam›yorduk. Hapishanenin kütüpha-
TAYAD’DAN ‹fiKENCE PROTESTOSU TAYAD, Avrupa Birli¤i (AB) Enformasyon Bürosu aç›l›fl›na kat›lan AB Komisyonu Baflkan› Romano Prodi’yi pankart açarak protesto etmek isterken gözalt›na al›nan TAYAD üyelerinin gözalt›nda iflkence gördü¤ünü aç›klad›. TAYAD taraf›ndan yap›lan yaz›l› aç›klamada, AB Komisyonu Baflkan› Romano Prodi’yi protesto etmek isteyen TAYAD’l›lar›n polis taraf›ndan dövüldükten sonra gözalt›na al›n›p Beyo¤lu Emniyeti Müdürlü¤ü’ne götürüldü¤ü, burada da göstericilere iflkence yap›ld›¤› ileri sürüldü. Göstericilerin F tipi hapishaneleri destekleyen AB’yi protesto etmekte hakl› olduklar› kaydedilen aç›klamada, AB’ye girmek için canh›rafl çal›flan hükümetin Prodi’nin gözlerine baka baka iflkence yapt›¤› dile getirilerek, flunlar kaydedildi: Prodi konuflmas›nda ‘Türkiye do¤ru yolda ilerliyor, hem de inan›lmaz h›zla ilerliyor’ derken herhalde bildi¤i, tek yöntem olan iflkencede inan›lmaz h›zla ilerledi¤idir. Evet iflkenceci Türkiye meflru ve demokratik haklar›n› kullanan 50-55 yafl›ndaki tutuklu yak›nlar›n›, F tipi hapishanelerde çocuklar›n› ve yak›nlar›n› kaybeden aileleri Beyo¤lu Karakolu’nda iflkenceden geçiriyordu. AB, ‘Bravo çok h›zl› ilerliyorsunuz’ derken Enformasyon Bürosu önünde bafllayan ve karakolda devam eden iflkenceden de sorumludur. AB, F tiplerine destek vererek ölümlerden ve iflkenceden sorumludur.” (H. Merkezi)
nesi oldu¤u gerekçesiyle kendi hücremizde kütüphane oluflturam›yorduk. Belirli bir zaman diliminde kitaplar› okuyup geri vermek zorundayd›k. Arkadafllar›m›zla göz temas›na bile yasak getirilirken, orada bulunan görevlilerle bile her türlü temas yasak. Görevlilerden bir fley talep ederken bizden dilekçe isteniyor. Bu dilekçelerin ço¤u da de¤erlendirmeye al›nm›yor. Koridorlarda da bizi ve görevlileri 24 saat izleyen kameralar var. Hapishane yönetmeli¤indeki her maddenin arkas›nda bir ceza var. Örne¤in bize verilen çarflaflar›n bir kenar›n›n y›rt›lmas›na bile 6 ay ve 1 y›l aras›nda görüfl, mektup yasa¤› gibi disiplin cezalar› getiriliyor. Daha a¤›r suçlarda ise, 15 günlük hücre cezas› veriliyor. Hücreden her ç›kt›¤›m›zda üst aramas›nda geçiyorduk. Herfley bir iflkenceydi." (D‹HA)
HELVACI DAVASI Y‹NE ERTELEND‹ Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf› (T‹HV) ‹zmir Temsilcili¤i çal›flanlar›, ‹HD ‹zmir fiube Yöneticileri, Siyasi Parti Yöneticileri ve ‹zmir Barosu'na ba¤l› avukatlar hakk›nda aç›lan ve dört y›l› aflk›n bir süredir devam eden Helvac› Davas› yine ertelendi. Davan›n Alia¤a Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen 26 Ocak Pazartesi günkü duruflmas›nda san›k avukatlar›, savunma öncesinde olay an›yla ilgili TV görüntülerinin yeniden izlenmesini ve olay s›ras›nda görevli jandarmalar›n görev süresini tamamlam›fl olanlar›n mahkeme taraf›ndan her türlü bask› ve yönlendirmeden uzak olarak yeniden dinlenmesini talep etti. Taleplerinin ret edilmesi üzerine savunma yapan savunma avukatlar›, san›klar›n, insan haklar› savunucusu olarak cezaevinde dövülerek öldürülmüfl bir kiflinin cenazesine kat›lmak ile en temel demokratik haklar›n› kulland›klar›n› belirtti. Avukatlar savunmalar›nda müvekkillerinin TV görüntülerinin daha önce mahkemede izlenmesi s›ras›nda da görüldü¤ü ve tutana¤a geçildi¤i gibi 2911 say›l› 'Toplant› ve Gösteri Yürüyüflleri Yasas›na' ayk›r› davranmad›¤›n›, fliddete baflvurmad›¤›n› ve güvenlik güçlerine mukavemet etmedi¤ini belirtti. Suçlamalar›n aksine müvekkillerinin hak ihlaline maruz kald›¤›n› ifade eden avukatlar, savc›n›n iddia ve mütalaas›n›n dayan›ks›z kald›¤›n› belirtilerek tüm müvekkillerinin beraati istedi. Savunmalar›n ard›ndan mahkeme heyeti, duruflmaya kat›lmayan baz› san›klar›n dinlenmesi ve avukatlar›n savunmalar›n› tam yapabilmesi gerekçesi ile davay› 13 fiubat 2004 tarihine erteledi. (H. Merkezi)
31 Ocak-13 Şubat 2004 ‹NC‹RL‹K ÜSSÜ KAPATILSIN Adana Savafl Karfl›tlar› Platformu üyesi bir grup, ‹ncirlik Hava Üssü’nün ABD askerlerine Meclis karar› dahi al›nmadan aç›lmas›n› protesto etmek amac›yla ‹nönü Park›’nda bir araya geldi. Platform ad›na konuflan ‹HD Adana fiube Sekreteri Eylem Güden, hükümetin gelifltirmek istedi¤i savafl konseptinin önündeki engelleri tek tek kald›rd›¤›n› belirterek, “ABD’nin Irak’› ve Ortado¤u’yu iflgaline onay veren yerli iflbirlikçileri TÜS‹AD, AKP, ordu ve medya, Ortado¤u’da daha da yay›lm›fl bir savafl için birbirleriyle yar›fl›yor. Bu yar›flta bu kurumlar kendi hukuklar›n› da ayaklar alt›na al›yor” diye konufltu. AKP hükümetinin elefltirildi¤i aç›klamada s›k s›k “Katil ABD iflbirlikçi MGK”, “Bijî biratîya gelan”, “Katil ABD Ortado¤u’dan defol”, “‹ncirlik Üssü kapat›ls›n” fleklinde slogan atan savafl karfl›tlar› olays›z flekilde da¤›ld›. (H. Merkezi) HPG’DEN 2003 YILI B‹LANÇOSU 19 Ocak 2004 tarihinde aç›klama yapan HPG (Halk Savunma Güçleri) 2003 y›l› bilançosunu aç›klad›. Aç›klanan bilançoya göre 2003 y›l›nda HPG gerillalar›na 113 operasyon düzenlendi. Bu operasyonlar sonucunda 176 asker ve 98 gerilla yaflam›n› yitirdi. HPG Ana Karargah Bas›n ve irtibat Merkezi taraf›ndan haz›rlanan bilançoya göre HPG’ye karfl› TC devletinin 101, ‹ran askerlerinin ise 10 operasyonu oldu¤u bildirildi. Bu operasyonlar›n yan›s›ra TSK ve ‹ranl› askerlerin iki de ortak operasyonu var. Operasyonlar sonucunda 2003 y›l› boyunca HPG’li gerillalar ile askerler aras›nda 52 çat›flma yafland›. Çat›flmalar sonucunda Türkiye’den 144 asker, 11 subay, 10 polis, ‹ran’dan ise 8 asker öldü. Ayr›ca bu çat›flmalar boyunca 3 de ajan öldürüldü. Buna karfl›l›k HPG ise 98 gerillas›n› flehit verdi. Yap›lan aç›klamaya göre ise HPG’li gerillalar operasyonlara karfl› 25 misilleme yapt›. 9 adet silah ele geçiren gerillalar, 13 askeri arac› imha ederken ayr›ca 1 helikopteri de düflürdü. (H. Merkezi) DÜÖ-DER ÜYELER‹NE COPLU SALDIRI Dicle Üniversitesi Siirt E¤itim Fakültesi’nde “anadilde e¤itim talebiyle dilekçe vermeyi düflünmek”, “eski belediye baflkan›n›n o¤lunun dü¤ününe kat›lmak” gibi gerekçelerle okuldan uzaklaflt›r›lan ö¤rencilere destek vermek için Diyarbak›r’dan yola ç›kan DÜÖ-DER üyeleri Siirt il giriflinde jandarma taraf›ndan coplu ve kalasl› sald›r›ya u¤rad›. 3 ö¤renci bu sald›r›da a¤›r yaraland›. DÜÖDER üyeleri 17 Ocak’ta yapt›klar› bas›n aç›klamas›yla u¤ram›fl olduklar› sald›r›y› protesto ettiler. DÜÖ-DER Baflkan› Hüseyin Ayd›n Siirt’teki olaylar› “ça¤d›fl›” ve “ilkel” olarak nitelendirdiklerini söylerken, olay sonras›nda yaral› olan ö¤rencilerin hastaneye götürülmesi için ça¤r›lan ambulans›n da polis taraf›ndan geri çevrildi¤ini söyledi. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan grubun sloganlar eflli¤inde yürüyüfl yapmas›na çevrede bulunan polisler taraf›ndan izin verilmemesi üzerine k›sa süreli arbede yafland›. (H. Merkezi)
14
31 Ocak-13 Şubat 2004
27
Tüm-Bel Sen Genel Merkez E¤itim Uzman› ‹rfan Kayg›s›z ile Kamu Reformu Yasa Tasar›s› hakk›nda söylefli;
“Kamu Yasa Tasar›s›, fiirket Yönetimi Yasa Tasar›s›d›r”
Ç
al›flanlar aç›s›ndan soruna bak›ld›¤›nda; bir tanesi istihdam sözleflmelik oldu¤u görülüyor. Sözleflmenin içerisinde zaten ifl güvencesini ortadan kald›ran herfley var. Esnek çal›flma usullerinin getirilece¤inden bahsediliyor. Tüm bu düzenlemelerin kendisi hizmetlerin piyasaya devriyle beraber çal›flanlar›n da piyasa koflullar›nda çal›flmas› anlam›na geliyor.
-Öncelikle bize Kamu Reformu Yasa Tasar›s›’n›n ne anlam ifade etti¤ini açabilir misiniz? -Genel bafll›¤› Kamu Reformu olarak ifade edilen bu düzenleme asl›nda birden fazla yasa tasar›s›ndan olufluyor. Bu yasan›n gerekçesinde de aç›kça belirtilmifl zaten. Çok say›da yasan›n de¤iflikli¤ini temel alan bir düzenleme. Bunlardan bir tanesi Merkezi ‹dare Reformu diye ifade edilen ve bu Kamu Yönetimi Temel Kanunu genel tasar›s›nda yer alan bir tasar›. Bunlar›n d›fl›nda yerel yönetimlere dair düzenlemeler var. Üç tane yasan›n ç›kmas› söz konusu. Taslaklar›n›n da haz›rland›¤› ifade ediliyor. “Belediyeler Kanunu”, “Büyükflehir Belediye Kanunu”, “‹l Özel ‹daresi Kanunu” ve bunlar›n gelirleri ile ilgili kanunlar›n ç›kart›lmas› gerekiyor. “Personel rejimi” diye ifade edilen düzenlemenin de yap›lmas› planlan›yor. Bu temel yasalar›n d›fl›nda kamu flirketleri yasas›ndan üst kurullara yönelik bir dizi düzenlemeyi içeren kapsaml› bir mevcut devlet yap›s›n› de¤ifltiren köklü bir düzenleme ile karfl› karfl›yay›z. -Bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyuldu? Zamanlama aç›s›ndan neden bu dönem seçildi? -Asl›nda yasa tasar›s›n›n gerekçesinde de fazla yorum getirmeyecek flekilde ifade ediliyor. Yasan›n ç›k›fl gerekçesi olarak küreselleflme sürecinden bahsediliyor. Deniliyor ki; 24 Ocak kararlar› ile beraber yap›lan liberalleflme yeni bir aflamaya gelmifltir ve bu ikinci yeni ad›m›n tamamlanmas› için bu reform gereklidir. Yine içerisi ile d›flar›s›n›n aras›ndaki ayr›m›n belirsizleflmesi gerekçe olarak gösteriliyor. “Özellefltirme, sivil toplumu güçlendirme ve yerelleflme” olmal›d›r bundan sonra deniliyor. “Kamunun üretimden çekilmesi gerekti¤i, düzenleyici ifllevinin güçlendirilmesi” gerekti¤inden bahsediliyor. “Hizmet söz konusu olmal›d›r” ifadesine yer veriliyor. Mümkün oldu¤unca piyasa araçlar›n›n kullan›lmas› gerekti¤inden bahsedilerek, sonuç olarak “düzenleyici devlet modeli”ne geçilmesi gerekti¤inden bahsediliyor. Bütün bu yasan›n gerekçesinde ifade edilen fleylerin kendisi; asl›nda sermayenin yeni alanlara, yeni mekanlara yönelme
ve sermayenin o birikiminin önündeki engellerin, herfleyin kald›r›lmas› anlam›na geliyor. Ayn› zamanda sermayeye yeni pazarlar açma anlam›nda bir düzenleme. Dolay›s›yla devlet, yeni dönemde herfleyi piyasaya terk ediyor. Bunu da fazla gizlemeden aç›kça ifade ediyor. Maddelerde her ne kadar örtük düzenlemeler yap›lsa da yasan›n gerekçesi, ne yap›lmas› gerekti¤i üzerine ipuçlar› veriyor. Bu bak›mdan yap›lan düzenleme bize özgü bir düzenleme de¤il. 80’den sonra dünyan›n birçok ülkesinde yap›lan bir uygulama. Bu düzenlemenin arkas›nda DB, DTÖ, IMF, AB var. Sermayenin bütün uluslararas› örgütlerinin bu düzenlemede katk› ve paylar› var. Dünya bankas›n›n raporlar› var ve bu düzenlemeye yönelik finansal deste¤i söz konusu. OECD’nin buna yönelik kurdu¤u bir birim var. “Puma” isimli, 95 y›l›ndan itibaren bütün dünyadaki devletlerin yap›sal de¤iflikliklerine yönelik çal›flmalar yap›yor. Bizim ülkemize yönelik de 2002 y›l›nda ç›karm›fl oldu¤u bir rapor var. “Nas›l bir devlet yap›lanmas›” diye. DB’nin yine 95 y›l›nda “De¤iflen dünyada devlet” diye ç›karm›fl oldu¤u bir rapor var. “Yeni”(!) dönemde nas›l bir devlet yap›lanmas› olmas› yönünde temel fikirleri var. Yine tabi bildi¤imiz gibi kamunun küçültülmesi, kamu çal›flan› say›s›n›n azalt›lmas›, özellefltirmenin h›zland›r›lmas› gibi çok say›da talebi var. Çok genel olarak yap›lmas› düflünülen düzenleme; sosyal devlet uygulamalar›n›n (art›k ne kadar kald›ysa, varsa) tümünün tasfiyesi. Herfleyin piyasaya tabi k›l›nmas›. Piyasa koflullar›nda bütün hizmetlerin al›n›r ve sat›l›r hale getirilmesi. Hizmetler böyle verilince bunun bir parças› olan kamu çal›flanlar›n›n da piyasa koflullar›nda çal›flt›r›lmas› gerekiyor. Çal›flanlar›n; çal›flma koflullar›nda, istihdam biçimlerinde de¤iflim anlam›na geliyor. “Kamu çal›flanlar› kimdir? Kim devlet memurudur” diye yasalara bakt›¤›m›zda anayasan›n 657. Maddesinde “devletin asli ve sevk ifllerini yapanlar” olarak tan›mlan›yor. Devletin asli ve sürekli iflleri bu yeni yasayla yeniden tan›mlan›yor. Ve “asli ifllerin esas olarak budur” denerek bu alanlar›n d›fl›nda kalanlar›n çal›flma koflullar› tümüyle yeniden düzenleniyor.
-Anayasada bile de¤ifliklikler öngören yasa tasar›s›n› ülkemizdeki sermaye s›n›flar›n›n ç›kar› boyutu ile biraz açabilir misiniz? Yasa sermayedarlara ne gibi ayr›cal›klar getiriyor? Yasada bununla ilgili bir madde var m›? -Bu yasa tasar›s›n›n içeri¤ine bakt›¤›m›zda asl›nda “kamu yasas›” de¤il, bir “flirket yönetimi” yasa tasar›s›d›r. Kullan›lan kavramlar tümüyle flirket kavramlar›d›r. “Etkililik, verimlilik, kalite…” gibi kavramlar asl›nda flirketlerde kullan›lan kavramlard›r ve flirket mant›¤›n›n kamu yönetimine de egemen olma halini görüyoruz. Bu yasal düzenlemeyle yasada kamu yasas›, toplumsal ç›kar… gibi kavramlara rastlamak pek mümkün de¤il. Yasada; tümüyle piyasa kavramlar› kullan›l›yor. Devletin piyasa ifllevine tabi k›l›nmas› yani. Yasan›n esas olarak sermayenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda haz›rland›¤›n› belirtmifltik. Nitekim yasan›n haz›rl›k süreci de böyle geliflmifltir. Yasan›n gelifliminde görüfl al›nan kurumlar belirtilirken, sivil toplum kurulufllar›n›n da fikrinin al›nd›¤› belirtiliyor. Bu kurulufllar›n isimlerine bak›yoruz; TOBB, TÜS‹AD ve TSE(!) Yani sivil toplum örgütleri olarak ifade edilen örgütlerin de sermaye tabanl›, sermayenin direkt örgütleri olan üç kurumdan bahsediliyor. Bu da kime yönelik bir yasan›n haz›rland›¤›n› gösteriyor ve kimlerle haz›rland›¤›n› da gösteriyor. Evet bu yasa bir özellefltirme yasas›d›r. Kamu hizmetlerini tümüyle piyasaya açma yasas›d›r. Bu süreç yeni mi? Elbette de¤il. Bu süreç 80’lerle bafllayan bir süreç, 90’lardan itibaren h›zlanan bir süreç ama gelinen noktada bu parça parça yap›lan uygulamalar›n köklü bir düzenlemeyle, bir hukuki gerekçesinin ve dayana¤›n›n oluflturulmas› hedefleniyor. -Sald›r›n›n bu kadar boyutlu oldu¤u aç›kça ifade edilen yasaya olan tepkileri yok etmek için izlenen bir yol var m›? -Kullan›lan kavramlar›n bir taraf›yla flirket kavramlar› oldu¤unu söyledik. Ama bir baflka yan›yla da toplumda çok yayg›n olarak kullan›lan kimi kavramlara at›fta bulunuluyor. “fieffafl›k, etkinlik, kaliteli hizmet, devrimcilik…” gibi kavramlara da yer veriliyor. Dolay›s›yla bu kavramlar›n bir yan›n›n içinin farkl› doldurulmas› söz konusu. Sermayenin bu kavramlardan anlad›¤› baflka birfley, toplum nezdinde bunun karfl›l›¤› baflka bir fley.
Dolay›s›yla farkl› anlamlar yüklenmektedir. Bir yandan da bu kavramlar›n ard›na s›¤›n›larak kamuoyunun ikna edilmesi kolaylafl›yor. Yasan›n meflrulaflt›r›lmas› kolaylafl›yor aç›kças›. Bu bak›mdan önemli. Bir baflka meflrulaflt›rma arac› da yolsuzluklar›n ortadan kald›r›laca¤› aç›klamas›. Oysa yolsuzluklar› oluflturan temel fleylerden birincisi; hizmetlerin merkezden veriliyor olmas›, ikincisi, sistemin kendi iç iflleyifli ve kendi dinamikleri itibar›yla yolsuzluk üretmesi. “Merkezden yerele devirde yolsuzluk olmayacak m›?” Asl›nda yeni yönelimi merkezlerin yerele devri. Oysa biliyoruz ki yerel yönetim yolsuzluk aç›s›ndan merkezi katlayan bir süreç, çok daha yolsuzlu¤un yayg›n oldu¤u bir yap›lanma. Çünkü yereller daha esnek yap›lanmalar. Yolsuzlu¤a da daha fazla olanak tan›yan yap›lanmalard›r. Yeni dönemde daha fazla alanlar devredilece¤i için dolay›s›yla bu alanlar›n da esas olarak piyasa araçlar›yla yerine getirilece¤i söz konusu. Yolsuzlu¤un daha da artmas›, yeni ihlallerin gündeme gelmesi, yolsuzlu¤un boyutlar›n›n artmas› daha da kaç›n›lmaz hale geliyor. Bu bak›mdan yolsuzlu¤un ortadan kald›r›lmas› argüman› kendi içerisinde hiçbir tutarl›l›¤› olmayan bir argüman. Bunlar›n yan›nda yap›lmaya çal›fl›lan düzenlemede meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lan kamunun büyük oldu¤u ifade ediliyor. Kamu çal›flan› say›s›n›n çok oldu¤u ifade ediliyor. Oysa her ikisi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda da kamunun toplam bütünlüklü alan içerisindeki yeri itibar›yla bak›ld›¤›nda, di¤er ülkelerle karfl›laflt›rd›¤›m›zda hiç de büyük olmad›¤›n› görüyoruz. Bu konuda çok say›da rakam ve veri var, bunlar biliniyor. Bizde kamunun büyüklü¤ü % 25 iken di¤er ülkelerde ortalama % 40’lar› buluyor. Kamu çal›flan› say›s› aç›s›ndan da böyle. Kamu çal›flan› say›s›na bak›ld›¤›nda hiç de fazla olmad›¤› ortaya ç›k›yor. Ancak bunlar bilinmesine karfl›n yine ›srarla ayn› argümanlar kullan›l›yor. Çünkü kamuoyu aç›s›ndan da s›radan yurttafl, halk aç›s›ndan da meflrulaflt›r›c› yap›lan düzenlemenin kabul edilmesini sa¤layan argümanlar. Çünkü gelinen noktada kamu hizmetlerinin kendisi zaten alabildi¤ine kötü verilmeye bafllanm›fl durumda. Bilinçli olarak bu noktaya getirilmifl durumda. Hizmetin kötü veriliyor olmas› ya da hizmetin kalitesinin farkl›laflmas› do¤rudan kaynakla ba¤lant›l› bir durum. ☞
27
Giderek kaynaklar k›s›lm›fl e¤itim ve sa¤l›k baflta olmak üzere çeflitli adlar alt›nda yine katk› pay›ndan yak›t paras›na kadar 40’a yak›n adlar alt›nda toplanan paralarla bir miktar finanse edilir hale gelmifl. Sa¤l›kta döner sermaye ad›yla yine yurttafltan al›nan vergilerle finanse edilmeye bafllanm›fl. Kamunun genel bütçeden ay›rd›¤› pay bu alanlara giderek azal›nca hizmetin kendisi de giderek daha kötü verilmeye baflland›. Bunun yerine özel sektör ikame edilmeye çal›fl›lm›fl. Hizmetin kötülefltirilmesi, hizmet verilen alan›n da özel sektöre devri aç›s›ndan da kolaylaflt›r›c› bir ifllev görmüfl. Gelinen noktada bir kamusal hizmete iliflkin alanda “özellefltirilse de kurtulsak” gibi bir konum oluflturulmas›na neden oluflturmufl. Bunun tesadüfi bir süreç olmad›¤› da ortada. Bunlar›n söylettirilir hale gelmesi söz konusu oluyordu. Köklü bir de¤ifliklik için bugüne kadar bunlar yap›ld›. Bu bak›mdan kamuoyunda meflrulaflmas› sa¤lanmaya çal›fl›ld›. -Yasayla birlikte yerel yönetimlerde ne gibi de¤ifliklikler olacak? Evet yasan›n bir baflka boyutu da yerel yönetimler k›sm›. Çünkü “hizmetlerin gayet iyi verilmesi amac›yla bu hizmetleri yerel yönetimlere devrediyoruz” diye ifade ediliyor. Bir yan› ile asl›nda a¤›rl›kl› olarak ‹l Özel ‹darelerine devri söz konusu. ‹l Özel ‹daresi’nin bafl›ndaki valiler, merkezin ajanlar› konumunda. Bu bak›mdan hizmetin verilifl yeri de¤ifliyor. Esastan bir de¤ifliklik olmad›¤› söylenebilir. Kimi alanlarda belediyelere devrediliyor. Belediyelere devredilen alanlar daha s›n›rl›. Ancak belediyeler ya da ‹l Özel ‹darelerine bak›ld›¤›nda her ikisi aç›s›ndan da niye yerele devrediliyor? Çünkü piyasalaflt›rmada bir geçifl süreci sa¤layan bir zemin. fiunu söylemek istiyorum. Di¤er ülkelerdeki uygulamalara da bakt›¤›m›zda flöyle bir süreç iflliyor. Kimi yetkiler merkezden geliyor. Yerel, bir süre sonra kaynak yoklu¤u gerekçesiyle bunlar› piyasaya aç›yor, özellefltiriyor, ihalelere veriyor. Bu bak›mdan yerel yönetimler özellefltirmelerde bir ara aflama, bir geçifl yeri olarak kullan›l›yor. Yerel yönetimlerin baflka handikaplar› var ama bildi¤imiz anlamda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi bir fley söz konusu de¤il. Yerel mi merkez mi tart›flmas›nda da ben kifli olarak çok anlaml› bir tart›flma olmad›¤›n› düflünüyorum aç›kças›. Solun bir kesiminde yayg›n olan yerelin demokratik oldu¤u, yerele mutlak devrinin önemli oldu¤una dair düflünceler var ama yerelin merkezi yap›dan ayr› ve ba¤›ms›z ele al›namayaca¤›n› düflünüyorum. Dolay›s›yla yerel bu ülkedeki baflka yasalarla yönetilmiyor. Yerelde veya merkezde bütün yurttafllar ayn› yasalara tabi. Temel bir iktidar de¤iflikli¤i ve bunun kurumlar›nda ve yasalar›nda bir de¤ifliklik olmad›kça yerelden böyle ciddi baflka aç›l›mlar›n yap›lmas› söz konusu de¤il. Di¤er taraf demokratikleflme noktas› aç›s›ndan yerel yönetimlere gere¤inden fazla anlam
15
yüklüyor. Bunun tehlikeli bir yönelim oldu¤unu düflünüyorum. Yerel yönetimlere bu kadar önem arzedilmesine Londra Belediyesi’nde yaflanan bir örnek var. 87’li y›llarda yerel yönetimlerin Londra Belediyesi’nde solun eline geçmesi ve kimi uygulamalar› nedeniyle merkezi iktidar taraf›ndan on y›la yak›n bir zaman kapat›lma süreci yafland›¤›n› biliyoruz. Dolay›s›yla yerelde çok önemli baflka iktidar merkezleri yarat›lmas›n›n çok fazla karfl›l›¤› olmad›¤›n› düflünüyorum. Yereldeki yap›lacak herhangi bir fleyin merkezi otoriteyi rahats›z etti¤i zaman do¤rudan birden fazla müdahale araçlar› var. Dolay›s›yla merkezi otorite yereldeki geliflimlere belli bir s›n›ra kadar tahammül edecektir. Ondan sonras›na müdahale etmesi kaç›n›lmazd›r. Bu bak›mdan bir sol persfektifi yaklafl›mla bakt›¤›m›zda merkez ve yerelin tümünün farkl›laflmas›n›n birlikte ele al›nmas› gerekti¤ini düflünüyorum demokrasi mücadelesi aç›s›ndan. Yerele, yasan›n kendisi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda daha özel bir alan olarak yerel yönetimlerle beraber neler olacak? Bir kere her hizmetin bir karfl›l›¤›n›n istenmesi söz konusu olacak. Nitekim yerel yönetimler için birçok yasa tasar›s› ç›kt›. Hangisinin henüz son hali oldu¤u henüz bilinemez bir aflamada do¤rusu. Ama bunlardan bir tanesinde AKP’nin mecliste de da¤›tt›¤› bir yasa tasar›s›nda “hizmetten yararlanan bedelini öder” diye bir madde var örne¤in. Yani bundan sonra yerel yönetimlerde de belediyeler ya da ‹l Özel ‹dareleri taraf›ndan yap›lacak bir hizmetin karfl›l›ks›z olmayaca¤› ifadesi var. E¤itim, sa¤l›k, sosyal güvenlik, herhangi bir ulafl›m, yat›r›m, sokak düzenlemesi, altyap› bütün bunlar›n bir bedeli olacak ve yurttafllar bu bedeli ödemek zorunda kalacaklar. Bunun flöyle sonuçlar› da söz konusu. Bir taraf›yla yurttafllar›n yeniden bir vergilendirmeye tabi tutulmas› söz konusu. Ama öbür taraftan da kentin kendi içerisindeki bölgelerin hizmetlerin da¤›t›m›nda bile farkl›laflmas› söz konusu. Çok kabaca zengin semtlere daha fazla hizmet götürülmesi, yoksullar›n yaflad›¤› semtlere daha
Ç
ok genel olarak yap›lmas› düflünülen düzenleme; sosyal devlet uygulamalar›n›n (art›k ne kadar kald›ysa, varsa) tümünün tasfiyesi. Herfleyin piyasaya tabi k›l›nmas›. Piyasa koflullar›nda bütün hizmetlerin al›n›r ve sat›l›r hale getirilmesi. Hizmetler böyle verilince bunun bir parças› olan kamu çal›flanlar›n›n da piyasa koflullar›nda çal›flt›r›lmas› gerekiyor. Çal›flanlar›n; çal›flma koflullar›nda, istihdam biçimlerinde de¤iflim anlam›na geliyor.
az hizmet götürülmesi söz konusu. Neden böyle? Çünkü yoksullar o hizmetin bedelini ödeyemeyeceklerdir. Öyleyse oraya daha az hizmet götürülecektir. Kent içi yap›lanma da böyle. Bunun bir baflka boyutu belediyeler aras›ndaki geliflkinlik düzeyleri farkl› olacakt›r. Çünkü ‹zmir’deki, Antalya’daki bir belediyeyle Diyarbak›r’daki, Mardin’deki bir belediyenin gelirleri farkl› olaca¤›ndan dolay›s›yla belediyeler aras›ndaki gelir adaletsizli¤i ve onun hizmetlere yans›mas› farkl› olacakt›r. Mardin’de, Siirt’te ve buna benzer herhangi bir ilde ya da ilçede daha kötü bir hizmet sunumu kaç›n›lmaz olarak söz konusu olacakt›r. Ama bat›n›n kimi merkezlerinde, gelir da¤›l›m›n›n daha yüksek oldu¤u yerlerde yerelden verilen hizmetlerin daha iyi olma hali söz konusu olacakt›r. Bölgesel eflitsizli¤i art›ran bir yan› söz konusudur. Yerel yönetimler aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ise bunun d›flar›ya yönelik borçlanmay› art›r›c› bir sonucu olacakt›r. Mecliste de belediyeler d›flar›yla borçlan›yorlar önemli ölçüde ama yeni düzenlemeyle d›flar›ya olan borçlanman›n tümünün önü aç›lacakt›r. D›flar›yla olan borçlanman›n tümünün önünün aç›lmas› sermayeye yeni kaynak aktar›m› ve yeni kâr alanlar›n›n aktar›lmas› ve sermayeye ba¤›ml›l›¤›n artmas› demektir. Burada giderek bu borçlar›n ödenememe halindeki noktada borç veren sermaye örgütleri birfleylere el koyar hale geleceklerdir. Bunun bir örne¤ini Budapeflte Belediyesi’nin iflbafl›nda görmüfl durumday›z. Budapeflte Belediyesi de uluslararas› sermayenin örgütlerinden yo¤un borç al›p bir noktadan sonra borçlar› ödemeyince konkort ilan etmek zorunda kalm›fl. Benzeri bir durumu bir süre sonra yerel yönetimler alan›nda da görmek kaç›n›lmaz hale gelecektir. Yeni yasa ile birlikte yerel yönetimlerde önemli ölçüde yeni rant ve kâr alanlar› yarat›lacakt›r. Çünkü hazine arazilerinin yerel yönetimlere, belediyelere devri söz konusudur. Bu di¤er ifllemin yereldeki rantiyerlerle ya da küçük ya da büyük sermaye gruplar›yla olan iliflkinin güçlenmesi bunlara da yeni kaynaklar›n devredilmesi sonucunu do¤uracakt›r. Bu bak›mdan yerel yönetimler yeni dönemde daha önemli merkezler haline gelecek. Çünkü önemli ölçüde alanlar yerel yönetimlere devrediliyor ve devredilmesi hem büyük sermayenin yani uluslararas› sermayenin, hem de yereldeki küçük sermaye ve iktidarlar›n gözlerini belediyelere ve buralarda yarat›lacak rantlara dikmesi sonucunu do¤uracakt›r. Bugün belediyecili¤i ve belediye seçimlerini destekleyenler yak›n döneme kadar müteahhitler mi? Emlakç›lar m›? diye ifade edilirken art›k gelinen noktada büyük sermaye gruplar› devreye girecek. Çünkü burada onlara da yeni pazarlar ve yeni olanaklar var. TÜS‹AD bile bunun fark›nda. Uzunca bir dönemdir
31 Ocak-13 Şubat 2004 hizmetlerin yerele devrinden bahsediyor. ‹flte bunu da demokratikleflme ad›na söylüyor. En son ç›kan Görüfl dergisinde de yine TÜS‹AD Baflkan› Tuncay Özilhan’›n “Kamu Yönetimi Temel ‹lkeleri” kapsam›nda söyledi¤i fleylerden bir tanesi yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkezi idareler ve yerel idareler aras›ndaki yetki ve görev paylafl›m›n›n yerel lehine art›r›lmas› gerekti¤ini söylüyor ›srarla. Çünkü gelinen noktada yerel yönetimler art›k küçük sermaye gruplar›n›n de¤il, büyük sermaye gruplar› aç›s›ndan da önem teflkil eden bir alan haline gelecek. Bu bak›mdan sermaye aç›s›ndan etkili yerel yönetim, güçlü yerel yönetim dedi¤inde sermayeye kaynak aktar›m›nda etkili olan yerel yönetim akla geliyor ve gelecek. Çal›flanlar aç›s›ndan soruna bak›ld›¤›nda; bir tanesi istihdam sözleflmelik oldu¤u görülüyor. Sözleflmenin içerisinde zaten ifl güvencesini ortadan kald›ran herfley var. Esnek çal›flma usullerinin getirilece¤inden bahsediliyor. Tüm bu düzenlemelerin kendisi hizmetlerin piyasaya devriyle beraber çal›flanlar›n da piyasa koflullar›nda çal›flmas› anlam›na geliyor. Art›k kamuda çal›flmaktan do¤an ayr›cal›klar›, ortadan kald›r›yor yeni yasal düzenleme. Baflka sonuçlara da yol açmas› mümkün. Sözleflmeli¤in ortaya ç›kmas›; iflverenle iyi iliflkilerin çal›flanlar aç›s›ndan gelifltirilmesi çabas›na yo¤un olmas›na neden olacak. Dolay›s›yla bir örgütsüzlefltirme söz konusu. Esnek istihdam ile birlikte yeni bir parçalanma söz konusu olacak. -Son olarak yasaya karfl› nas›l bir mücadele hatt› izlenmelidir? -Bu yasaya karfl› mücadele KESK’e havale edilmifl durumda aç›kças›. KESK’in bu yasaya karfl› nas›l mücadele yürüttü¤ü baflka bir tart›flma konusu. Bundan daha da önemlisi bu yasaya karfl› olan tutum aç›s›ndan s›n›f hareketinin tüm örgütlerinin sorumlu oldu¤unu bir kere daha vurgulamak laz›m. Sendikas›, partisi, devrimcisi, hangi düzeydeki kurumlar olursa olsun bütün sorun, ciddi bir mücadelenin örgütlenmesidir bu yasaya karfl›. Çünkü baflta da söyledi¤imiz gibi bu yasa sadece çal›flanlar›n yaflam›n› olumsuz etkilemiyor. Bütün yurttafllar›n yaflam›n› olumsuz etkiliyor. Dolay›s›yla bütün kurumlar›n yurttafllar›n ortak hareket etmesi gerekmektedir bu yasaya karfl›. Bu bak›mdan ifl sadece KESK’e havale edilmifl gibi gözüküyor. Bunun tehlikeli bir e¤ilim oldu¤unu düflünüyorum. Kimi sendikalara bak›ld›¤›nda bu sorun onlar› çok ilgilendirmiyormufl gibi bir yaklafl›m söz konusu. Kimi sendikalar aç›s›ndan da bir ulus devlet tart›flmas›, üniter yap›y› sahiplenme gibi tehlikeli bir e¤ilim var. Tart›flmay› buradan tutmaya çal›flan bir kesim var. Bunun d›fl›nda kalan kesimlerin birlikte mücadele etmesi oldukça önemli.
31 Ocak-13 Şubat 2004
16
27
Özellefltirme ülke zenginliklerinin talan›d›r!
BU TALANA DUR D‹YEL‹M! Emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n bir sonucu olarak ülke ekonomisini oluflturan borç bata¤› 2004 y›l› itibar›yla da egemenlerin bafl›n› a¤r›tan temel konular›n içinde. Hükümet y›l›n ilk ay›nda yap›lan çeflitli aç›klamalarda ülke ekonomisinin rahatlayaca¤› vaadinde bulunmufltu. Maafllara yap›lan zamla yerel seçimler öncesi halk›n gözünü doldurmaya çal›flan AKP hükümeti IMF’nin son ziyaretinde de a盤a ç›kt›¤› gibi yeni ve daha a¤›r vergilerle yap›lan zamlar›n halktan fazlas›yla geri al›naca¤›n›n haberini verdi bile. Derin ekonomik krizin sürekli bir flekilde yaflan›r olmas›n›n etkisiyle art›k krizden kurtulma de¤il krizi kontrol alt›nda tutma çabas› yürüten emperyalistler ve uflaklar›, gelinen aflamada onu da çok fazla beceremediklerini gösterdiler. Kriz her gün biraz daha derinleflirken halk›n tepkisi de her gün biraz daha boyutlan›yor. Son olarak haz›rlanan 2004 y›l› bütçesinin gelir oranlar›n›n büyük bir kesimini de halktan toplanacak a¤›r vergilerin yan›s›ra özellefltirme talan› oluflturuyor. Geçmifl dönem yap›lamayan özellefltirmelerin bu y›l büyük bir h›zla yap›lmas› hedefleniyor. Sat›fla ç›kar›lan TÜPRAfi bugünlerde yok pahas›na emperyalist tekellere sat›lmaya çal›fl›l›yor. 3 y›lda sa¤lad›¤› kar oran›na denk düflen 1.3 milyar dolarla sat›fla ç›kar›lan TÜPRAfi’›n pazarl›klar› yap›ld›. Bunun yan›s›ra daha pek çok alanda özellefltirme hedefiyle hareket eden devlet, e¤itim, haberleflme, sa¤l›k, tar›m alanlar›nda birçok kuruluflu özellefltirme listesine alm›fl durumda. Hastanelerin özellefltirilmesi, üniversitelerin yan›s›ra orta ö¤retimin özellefltirilerek paral› hale getirilmesi, haberleflmede Türk Telekom’un özellefltirme kapsam›na al›nmas›, tar›mda Gemlik Gübre Fabrikas› ve daha veri-
lebilecek bir dizi örnekle ülkemiz tam bir talan ve ya¤ma ülkesi durumuna getirilmifltir. TÜPRAfi’IN ÖZELLEfiT‹RME SÜREC‹ Ülkemizin emperyalist tekeller taraf›ndan nas›l ya¤maland›¤›n›n en somut örne¤ini TÜPRAfi’›n özellefltirme sürecinde görüyor ve yafl›yoruz. Bu konuda incelenmesi gereken birçok örnek var. Ancak ülke gündemini son dönemde meflgul eden TÜPRAfi çarp›c› bir örnek. TÜPRAfi, 1983 y›l›nda ç›kar›lan 2929 say›l› yasa ve yine ayn› y›l kabul edilen ana sözleflmeler gere¤i, ülkenin petrol ürünleri talebini karfl›lamak amac›yla ham petrol bulmak, rafine etmek, d›flal›m ve d›flsat›m›n› yapmak, yeni üretim üniteleri, rafineriler kurmak, devralmak ve iflletmek görevlerini yerine getirmek üzere kurulmufltur. TÜPRAfi di¤er bir ifadeyle kamu yarar› gözönünde bulundurularak oluflturulmufltur. Devletin bu iflletmeden her ay ve her y›l elde etti¤i kar ise; devlet hazinesine katk› pay› 1.1 katrilyon TL. 2003 y›l› verilerine göre ciro 19.3 katrilyon lira, yine bir y›ll›k vergi oran› 600 trilyon lira, 400 trilyon lira net kar elde eden TÜPRAfi gibi bir kuruluflun yeniden kuruluflunun maliyeti ise 7 milyar dolar. Ortado¤u ve Balkanlar’›n en büyük, Avrupa’n›n ise 7. büyük rafineri flirketi olan TÜPRAfi’›n y›ll›k 27.6 milyon tonluk ham petrol iflleme kapasitesi bulunuyor. Yürütülen pazarl›k masas›nda TÜPRAfi’a en fazla ücreti 1 milyar 302 milyon dolar ile Zorlu Holding ile bu kuruluflla ortakl›k yapan Efremov Kautschuk GMBH verdi. Ve TÜPRAfi bu iki firmaya yok pahas›na sat›ld›. Petrol-‹fl sendikas› ve TÜPRAfi iflçilerinin birçok ilde düzenledikleri eylemlerle protesto ettik-
leri özelefltirme, iflçilerin iradesine ra¤men sat›ld›. Bu ayn› zamanda yüzlerce iflçinin iflten at›lmas› anlam›na da geliyor. Bu durumu TEKEL’in özellefltirilmesi sürecinde çok somut gördük ve yaflad›k. Özellefltirilmesi gündeme geldi¤inden bu güne TEKEL’in sigara bölümünde yüzlerce iflçinin iflten ç›kar›lmas› gündeme getirildi. Eylül 2003 tarihinden bu yana ise zorunlu emeklilik uygulamas› yap›l›yor. Ancak son günlerde gündeme gelen boyutuyla TEKEL sigara fabrikalar› istihdam a盤› oldu¤u gerekçesiyle iflçi al›m›na haz›rlan›yor. Bilindi¤i gibi TEKEL de Türkiye ekonomisinde önemli bir yer oluflturan kurulufllardan biri. Ancak t›pk› TÜPRAfi’ta oldu¤u gibi yok pahas›na emperyalist tekellere sat›l›yor. NEDEN ÖZELLEfiT‹RME? Dünya ekonomisinde 1970’lerin bafl›ndan bu yana gittikçe derinleflen ve yayg›nlaflan ekonomik ve sosyal krizin temelini oluflturan birikmifl yo¤un sermaye oldu¤u genel kabul gören bir do¤rudur. Emperyalistler bu yap›sal krizden ç›kabilmek için bugüne kadar birçok yönteme baflvurdu. Baflta I. ve II. Emperyalist Paylafl›m savafllar› olmak üzere bugün yaflanan sald›rganl›klar›n tümü bu krizlerin bir sonucu olarak yafland› ve yaflan›yor. Özellefltirme politikas› da emperyalistler taraf›ndan yaflanan bu sürekli krizden kurtulma amaçl› üretilen ve uygulanan bir politikad›r. 1970’lerde yaflanan petrol krizi kendini göstermeye bafllayan krizle birleflince özellikle Avrupa ülkelerinin bankalar›nda muazzam oranda para birikti. Biriken bu sermayeye mutlak suretle bir kullan›m alan› yarat›lmal›yd›. Bu aflamadan sonra akla gelen ilk fley, yar›-sömürge ülkelere
yönelmek oldu. Ve o aflamada bu yönelimin ad› yar› sömürgeleri bir borç pazar› haline getirmek oldu. Böylelikle biriken sermayenin uluslararas› dolafl›m›n› sa¤lamak daha rahat ve kolay bir biçim alacakt›. IMF ve Dünya Bankas› gibi emperyalist kurulufllarca çok uluslu flirketler kendilerine ucuz iflgücü pazar› bulmufl olurken di¤er yandan da eldeki mevcut paray› bu pazarlar› desteklemek için kullanm›fl oldu. Böylelikle dünya genelinde borç piyasas› h›zla büyümeye bafllad›. Art›k bu aflamadan sonra yap›lacak olan sermayenin rahat dolafl›m› önündeki engellerin kald›r›lmas›na yo¤unlaflmak olacakt›. Ki bu süreci takiben at›lan ad›mlar bu noktada oldu ve imzalanan çeflitli anlaflmalarla ve yap›lan çeflitli müdahalelerle -bu daha çok ba¤›ml›l›¤›n art›r›lmas› biçiminde flekillendirildi- sorun emperyalistlerce k›smi çözüme ulaflt›r›lm›fl oldu. Bu geliflmelerin ülkemizdeki yank›s›n› en somut 1980 Askeri Faflist Cuntas›’nda gördük. Yaflanan ekonomik buhran›n bir sonucu olarak askeri darbe ayn› zamanda ülke için gelifltirilen ekonomik politikalar›n uygulanmas›n›n da bir arac› oldu. Özellefltirme sald›r›s›n›n hayat bulmas› için “yap›sal uyum program›” olarak belirlenen program çerçevesinde müdahaleler bafllad›. Baflta iflçi s›n›f› olmak üzere tüm kazan›lm›fl haklar gasp edilerek halk›n tüm katmanlar›na ve öncülerine yönelik kapsaml› sald›r›lar gerçeklefltirildi. Bu süreçte uygulanan ekonomik politikalarla emperyalizme ba¤›ml›l›k daha da gelifltirildi. Ve uluslararas› sermayenin yani daha somut bir ifadeyle emperyalist kurulufl ve tekellerin ülkeye müdahalesinin önündeki engellerin kald›r›lmas› için birçok müdahale ve bir dizi geliflme yine bu dönemde yafland›.
☞
27 Özellefltirme tüm bu kriz sürecinin bir ürünü olarak ç›kt›. Emperyalistlerin 50’li ve 70’li y›llar krizi için üretti¤i serbestleflme, kurals›zlaflt›rma ve özellefltirme politikas› bugün için de geçerlili¤ini koruyan temel politikalardan biridir. Özellefltirme emperyalizmin talan için kulland›¤› temel araçlardan biri olarak çokuluslu flirketlerin belirledi¤i “yap›sal uyum programlar›” ile gündeme getirildi. ‘80’li y›llarda ülkemiz için belirtti¤imiz temel noktalardan biri olan özellefltirme, devletin ekonomi üzerindeki denetimini azalt›rken, uluslararas› sermayenin ülkeye girifli noktas›nda da oldukça kolayl›klar sa¤lamaktad›r. Yine özellefltirme, uyguland›¤› taktirde iflsizler ordusunun yarat›lmas› anlam›na gelirken di¤er taraftan iflçi s›n›f›n›n örgütlülüklerinin da¤›t›lmas› ve darlaflt›r›lmas› anlam›na da gelmektedir. Bu örgütlenmelerin tasfiyesi ile birlikte denetimde tutulur örgütlülüklerin varl›klar›n›n korunarak gelifltirilmesini de sa¤lamaktad›r. ÜLKEM‹ZDE ÖZELLEfiT‹RME 24 Ocak kararlar› ve bu dönem yap›lan darbe ile Türkiye’de bafllat›lan “yap›sal uyum program›” ile özellefltirme program›n›n ülkemizde somut olarak gerçeklefltirilmesinin ad›m› at›lm›fl oldu. Bu ad›mlar 1983 y›l›nda ANAP’›n hükümette oldu¤u dönemde ç›kar›lan 233 say›l› kararname ile özellefltirmelerin yolunu açt›. Özellefltirme konusunda o dönem yap›lan en kapsaml› çal›flma Morgon Guaranty Bank’›n “Özellefltirme Ana Plan›”d›r. Dünyada ve ülkemizde özellefltirme konusunda at›lan ad›mlar bu program esas al›narak yap›lm›flt›r. Ülkemiz aç›s›ndan K‹T’lerin özellefltirilmesinin ilk somut yasal düzenlemesi 28 May›s 1986’da yay›mlanan 3291 say›l› yasa ile olmufltur. ‹flletilen bu yasal sürecin nitel bir aflamas› olarak de¤erlendirebilece¤imiz 1994 y›l› 5 Nisan kararlar› ile ilan edilen “Ekonomik Önlemler Uygulama Plan›” ülkemizde özellefltirmelerin plan kapsam›ndan ç›kar›larak birçok kuruluflun sat›fla ç›kar›ld›¤› ve yok pahas›na emperyalistlere peflkefl çekildi¤i y›l oldu. Öncelikli olarak tar›msal alandaki K‹T’lerin sat›fl›yla bafllat›lan süreçte ilk olarak listeye al›nan Et ve Bal›k Kurumu (EBK), Orman Ürünleri Sanayi, Çay Kurumu, Türkiye Gübre Sanayi Anonim fiirketi, Türkiye fieker Fabrikalar› oldu. Tar›m ülkesi olan Türkiye’de bu özellefltirme sald›r›lar› ile hem tar›m talan ve tasfiye edildi hem de köylü nüfusunun büyük bir ço¤unlu¤u aç b›rak›ld›. Bu sald›r›larla üretilebilecek ürünlere kota getirilerek, borçland›r›lan köylüler, borçlar›n› ödeyebilecek üretimi yapamaz duruma getirildi. Dünya pazar›na hakim olma savafl› ve kap›flmas› içinde ülkemizde köylülük her gün
17 biraz daha yoksullaflt›r›ld›. Tar›m›n tasfiyesine yönelik bu sald›r›lar ayn› zamanda hayvanc›l›kta da uyguland›. Köy boflaltmalar›n hayvanc›l›¤›n bitirilmesindeki pay› az›msanmayacak derecede önemliyken özellefltirme sald›r›s› bu sürecin h›zlanmas›na katk› sunmufltur. EBK’n›n ülkemizde öncelikli özellefltirilen kurulufl olmas› bunun en somut örne¤idir. ÖZELLEfiT‹RME VE ‹fiS‹ZL‹K SORUNU Özellefltirmenin iflçi s›n›f›na yans›mas› iflsizler ordusunun ço¤almas› biçiminde olmufltur. Çözüm konusunda üretilen plan, iflsizli¤in “ortadan kald›r›lmas›” de¤il iflsizli¤in kabul edilebilir bir düzeyde tutulmas›d›r. Özellefltirmenin egemenlerin tüm maniple çabalar›na ra¤men iflsizli¤e yol açt›¤› aç›k bir gerçektir. Maliye Bakan› Kemal Unak›tan özellefltirme kapsam›ndaki kurulufllarda çal›flan iflçilere; “Eyvah, biz ne olaca¤›z diye düflünmeyin. E¤er bir çal›flan kendine, bilgisine, tecrübesine güveniyorsa, hiçbir zaman aç›kta kalmaz… Her yerde ifl var” diyerek sesleniyor. ‹flsizlefltirmeyi böylesine komik bir aç›klamayla savunuyor. Çal›flacak alan varsa ülkemizde her gün 盤 gibi iflsizlik büyüyor. Üniversite mezunlar›n›n ifl olana¤› bulamad›¤› ülkemizde iflten at›lan vas›fs›z iflçilerin nas›l ifl bulaca¤› gibi sorular, cevapland›r›lmas› gereken sorular. Ve bu savununun yan›s›ra egemenler taraf›ndan savunulan özellefltirmenin daha fazla istihdam alan› açt›¤› yalan›n›n mant›¤› nedir? “Buradaki maksad›n ücret bak›m›ndan özel sektöre göre genellikle daha iyi durumda olan, kazan›lm›fl sosyal haklara sahip, sendikalarda örgütlü kamu iflçili¤inin tasfiyesi oldu¤u nettir. Dikkat edilirse sermaye sözcüleri özellefltirmelere h›z verilmesini isterken kamu personelinin azalt›lmas›n›, giderek ortadan kald›r›lmas›n› da dillendirmektedir. Özellefltirmeler tamamlan›p, kamu iflçili¤i ortadan kald›r›l›nca sermaye kesimi bir ‘kötü emsal’den kurtulacak, böylece sendikas›zl›k, güvencesizlik, sosyal haks›zl›k, düflük ücretlilik normallefltirilecektir. Özellefltirilen kamu iflletmelerinde, çok daha düflük ücretle, sosyal haklardan mahrum bir flekilde, sendika istemeden çal›flmaya haz›r binlerce kiflinin s›rada bekliyor oluflu, bu normallefltirmede önemli bir koz olarak kullan›lacakt›r.” (Petrol-ifl 2003 y›ll›¤›) Özellefltirme sald›r›s›n›n bir aya¤› talan ve ya¤ma olurken di¤er önemli aya¤›n›n da iflçi s›n›f›n›n öz örgütlülükleri olan sendikalar›n tasfiyesini gerçeklefltirerek, etki gücünü daraltarak zay›flatmak oldu¤u bilinen bir gerçektir. Ekonomik s›k›nt›lar›n› giderme kayg›s› ile hareket eden insanlar›n örgütlenme gündeminin daha ta-
li planda oldu¤u bir gerçek. Bunu iyi bilen egemenler, bu noktadan da alabildi¤ine yararlanmaya çal›fl›yorlar. Sigortas›z ve sa¤l›ks›z koflullarda çal›flt›rma ve bunun iflçilere kabul ettirilmesi bugün yaflanan temel sorunlardan biri. Sendikalar›n örgütlenmesinin önüne konulan engellerin yan›s›ra örgütlü iflçilerin iflten at›lmalar› bugün bilinen sorunlar aras›nda. Büyük bir t›kan›kl›k yaflayan emperyalist-kapitalist sistemin ve ideologlar›n›n, iflsizli¤i kabul edilebilir boyutta tutmak için ürettikleri di¤er bir “çözüm” ise iflsizlerin e¤itilmesi ve firmalar›n istihdama teflvik edilmesi. Bu “çözümün” alt›nda yatan temel mant›k ise iflsizlerin asgari bir e¤itime tabi tutularak tafleron iflletmelerde ve kay›t d›fl› çal›flt›r›lmalar› hedefleniyor. Böylelikle ifllerini küçük firmalara yapt›ran büyük firmalar hem de küçük firmalar bu kay›t d›fl› ifl gücü sömürüsünden yo¤un olarak faydalanacaklar. Ve bugün ülkemiz aç›s›ndan kay›t d›fl› çal›flt›r›lan iflçi oran› az›msanmayacak derecede büyük. ‹flletmelerde sigortas›z, sendikas›z iflçi çal›flt›rma oldukça yayg›n. ‹flçinin sigorta, sendika, ücret art›r›m› gibi taleplerin karfl›l›¤› çok rahat bir flekilde iflten atma tehdidi ile yan›tlanabiliyor. Çünkü d›flar›da bu koflullarda çal›flmay› kabul edecek olanlar›n oran› hayli yüksek. Devlet çal›flma
31 Ocak-13 Şubat 2004 koflullar›n› tam anlam› ile kölelik koflullar›na getirerek ve sefalet ücretle yaflama hakk› tan›yor. ‹flsizli¤in yarataca¤› sosyal patlama korkusu, egemenlerin çeflitli biçimlerdeki “çözüm”ler üretmelerine vesile olurken bu sald›r›y› püskürtmek de sendikalara önemli görevler düflüyor. Özellefltirme sald›r›lar›yla k›r›lmaya çal›fl›lan inisiyatifin elden b›rak›lmayarak sermayenin karfl›s›na daha güçlü ç›kmak ancak örgütlenerek ve örgütlü bir güç haline gelmek ile mümkün.
Özellefltirme tüm bu kriz sürecinin bir ürünü olarak ç›kt›. Emperyalistlerin 50’li ve 70’li y›llar krizi için üretti¤i serbestleflme, kurals›zlaflt›rma ve özellefltirme politikas› bugün için de geçerlili¤ini koruyan temel politikalardan biridir. Özellefltirme emperyalizmin talan için kulland›¤› temel araçlardan biri olarak çokuluslu flirketlerin belirledi¤i “yap›sal uyum programlar›” ile gündeme getirildi.
31 Ocak-13 Şubat 2004
18
27
Emperyalizm korku krizi içinde Yeni yasalar, yeni önlemler, yeni askeri üsler... skeri üslerin en önemli varl›k nedenleri aras›nda elbette ki ona sahip olan emperyalistin di¤er emperyalistlere karfl› önemli avantajlar yakalayacak olmas› bulunmaktad›r. Örne¤in ABD emperyalizmi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda yaratt›¤› “yerel ordular” ile Rusya ve Çin’i çevirmek ve onlar›n hareket kabiliyetini k›s›tlamak ve denetim alt›na almak emperyalist dalaflta önemli bir ad›m atmak ve emperyalistler aras› dalaflta bir ad›m öne geçmek anlam›na gelecektir.
A
Özellikle ABD ve ‹ngiltere’de baz› yasalarda yap›lan köklü bir tak›m de¤ifliklikler emperyalizmin korkular›n›n göstergesi. ‹lk olarak Bush yönetimi “Patriot Act” adl› yasay› aç›klad›. Bu yeni yasa, devlet güçlerinin yetkilerini iyice geniflleterek kiflileri yarg› önüne ç›karmadan da süresiz tutuklanmalar›n› gündeme getirmekte ve devlet baflkan›na adeta bir kral›n yetkilerini vererek halk›n elindeki anayasal baz› haklar› da elinden almaktad›r. Benzer yasa de¤ifliklikleri ‹ngiltere’de de gündemde. Emperyalizmin tam bir korku krizi içinde oldu¤unu gösteren bu uygulamalar içte bu kadar boyutlu yaflan›rken d›flta ise emperyalist haydutlar bir yandan silahlanma yar›fl›na h›z vermekte di¤er yandan ise askeri üslerinin say›s›n› art›rarak ve uflaklar›n›n hareket kabiliyetini geniflleterek ömürlerinin devam› için önlemlerini almaktad›r. Son olarak özellikle ABD emperyalizminin baz› yeni ülkeler ile yapt›¤› askeri üs görüflmeleri bunun örnekleridir. Buradan genel bir girifl yaparak emperyalizm için oldukça önemli olan askeri üs politikas›na girersek; 7 A¤ustos 1945’te Postdam Konferans’›nda Baflkan Harry Truman’›n flu sözleri ABD emperyalizmi özelinde emperyalizm aç›s›ndan askeri üslerin ne kadar önemli oldu¤unu ortaya koymaktad›r: “ABD bu savafltan hiçbir kazanç yada bencil bir üstünlük istemiyorsa bile biz kendi iste¤imiz ve dünyan›n bar›fl› do¤rultusunda gerekli olan tüm askeri üslerin devam›n› sa¤layaca¤›z. Üsler askeri uzmanlar›m›z›n düflündü¤ü gibi korunmam›z için gereklidir. Bu hakk› BM ile yapaca¤›m›z istikrarl› anlaflmalar ile elde edece¤iz.”
Zaten dünyada 11 Eylül sonras› yaflanan geliflmelere bakt›¤›m›zda ABD’nin silahlanma yar›fl›n›n yan›nda askeri üs alanlar›nda da yeni at›l›mlar yaparak Ortado¤u’dan Asya’ya, K›z›ldeniz’den Pasifik’e kadar uzanan bölgede adeta mantar misali üslerinin say›s›n› art›rd›¤›n› görmek mümkün. Tüm bu yaflananlar karfl›s›nda bu üslerin “terörle mücadele” s›ras›nda dünya bar›fl›n› tehdit edenlere karfl› geçici olarak oluflturuldu¤unu ileri süren ABD emperyalizmi, bu ülkelerde devam eden varl›¤›n› çeflitli bahaneler ile ört bas etmeye çal›flmaktad›r. Örne¤in Irak’a kimyasal silahlar, Saddam’›n dünya bar›fl›n› tehdit etti¤i vb. bahaneler ile sald›ran ve iflgal eden ABD kendi askerlerinin dahi “kimyasal silah bulunamad›, Saddam da yakaland›. Niye hala buraday›z?” sorular› ile karfl› karfl›ya kal›yor. Zaten her ne kadar söylemde kal›c› olunmad›¤› iddia edilse de gerçeklerin bunun tam tersi oldu¤u ortadad›r. Özellikle son süreçte yap›lan ve görüflmeleri devam eden yeni askeri üs anlaflmalar› bunu ispatlamaktad›r. Bunlar›n yan›nda ayr›ca Paul Wolfowitz yapt›¤› aç›klamalardan birinde kulland›¤› flu sözleri ile üs politikas›n›n devaml› ve sürekli oldu¤unu ve de as›l olarak düflmanlara göz da¤› vermeyi de amaçlad›¤›n› flöyle anlat›yor; “Yeni üsler ve yap›lan manevralar Özbekistan gibi ülkeler de dahil herkese geri gelebilecek kapasiteye sahip oldu¤umuzu göstermeyi amaçl›yor.” Zaten bunlar›n kal›c› oldu¤u bir yandan pratikleri ile bir yandan da 11 Eylül sonras› yap›lan aç›klamalar ile ortadad›r. 11 Eylül sonras›nda ABD’nin en önemli fliarlar›ndan bir tanesi “yerel koflullara uygun ordular oluflturmak”t›. Ve gelinen sü-
reç gösteriyor ki ABD bu düflüncesine uygun davranmaya devam ediyor. Hem kendi politikalar› için gerekli olan yerlere hem de emperyalist rakipleri için önemli olan, onlar› stratejik olarak s›k›flt›rabilece¤i alanlara yeni yeni askeri üsler kurarak hegemonyas›n› pekifltirmek amac›nda olan ABD emperyalizmi bu konuda oldukça ustalaflm›fl durumda. Örne¤in yeni dönemde ABD’nin ilk talepleri aras›nda, ülkelerde de¤iflen hükümetlerle üslerin kullan›m› konusunda bir sorun yaflamamak için hükümetleri aflan anlaflmalar yapmak bulunuyor. Bunun son örne¤i; ABD’nin ‹ncirlik üssünün kullan›m› için Anayasa’ya göre tezkere gerekmesine ra¤men üssü bir anlamda izinsiz kullan›m› dayatmas›d›r. Askeri üslerin en önemli varl›k nedenleri aras›nda elbette ki ona sahip olan emperyalistin di¤er emperyalistlere karfl› önemli avantajlar yakalayacak olmas› bulunmaktad›r. Örne¤in ABD emperyalizmi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda yaratt›¤› “yerel ordular” ile Rusya ve Çin’i çevirmek ve onlar›n hareket kabiliyetini k›s›tlamak ve denetim alt›na almak emperyalist dalaflta önemli bir ad›m atmak ve emperyalistler aras› dalaflta bir ad›m öne geçmek anlam›na gelecektir. Askeri üsler emperyalizm aç›s›ndan gerçek önemi olan savafl alanlar›d›r. Çünkü elde edilen bir üs, gelecek bir savaflta merkez noktas› ve olas› bir düflman sald›r›s›nda önemli bir mevzi olma durumunda olacakt›r. Hatta kimileri emperyalizm için askeri üslerin önemini “askeri üsler çift tarafl› b›çakt›r” ifadesi ile anlatmaktad›r. Özellikle ABD’nin bu önemin en çok fark›nda olan ve kullanan ülke olarak deniz afl›r› 60 ülkede ve di-
¤er ülkelerde üsleri oldu¤u bilinmektedir. Bu rakam irili ufakl› di¤er baz› ülkelerin eklenmesi ile iyice artabilir. Bu üslerin anlaflmalar›nda yarg›lama yetkisi baflta olmak üzere o ülkenin üslerin dokunulmaz statüsü anlaflma zorunlulu¤u olarak kabul ediliyor. Ve de ço¤unlukla o ülkelerin kamuoyundan gizli imzalan›yor. Buna örnek olarak Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri, Umman ve Suudi Arabistan’›n baz› noktalar›ndaki üsler verilebilir. Ayr›ca ABD bas›n›nda son günlerde ç›kan haberlere göre flu anda 93 ülke ile bu tarz anlaflmalar› yapma çal›flmalar› devam etmektedir. Bu üslerin say›s› dönem dönem koflullar gere¤i azalt›l›yormufl gibi gösterilse de as›l olarak her zaman daha da genifllemifl ve emperyalizm bu vas›ta ile kollar›n› daha uzaklara uzatabilen bir ahtapot olma hesab›n› yapm›flt›r. Örne¤in Küba Guantanamo’daki donanma üssü, ‹spanyaAmerika savafl›n›n sonucunda ABD’nin eline geçmifl ve bugün de özellikle Afgan savafl esirlerine yap›lan iflkenceler ile konuflulur hale gelmifltir. Teknik olarak bu üs kiralanm›fl gibi görünmekte ise de bu asl›nda süreklili¤i olan bir kira sözleflmesidir. Anlaflmaya göre ABD’nin üs üzerindeki yarg›lama yetkisi sadece nominal yüksek ödemeler yap›ld›¤› taktirde geçerlidir ve ABD Küba’n›n bu bölümündeki “haklar›na” Küba halk›n›n görüfllerini almadan sahip olmufltur. Tüm bu geliflmeler, asl›nda özellikle ABD emperyalizminin, di¤er ülkelerdeki askeri üsleri o ülkelere bir tecavüz olarak nitelendirilebilir. Çünkü bu üslerin varl›¤› zaten direkt olarak ev sahibi ülkeye bir müdahale anlam›na gelmektedir.
☞
27 Gizli Anlaflmalar Ve D›fl ‹liflkiler Komitesi Alt Komisyonu’nun 1970 y›l› raporuna göre; “Deniz afl›r› ülkelerde bulunan üsler planlar›, tatbikatlar› yada afl›r›l›k gösteren destek programlar›n›n da kat›l›m› ile ABD askeri gücünün varl›¤›n› ifade etmektedir. Bunlar›n hepsi ABD’nin ev sahibi ülkenin iç ifllerine kar›flmas›n› garanti ediyor.” Tüm bu müdahalelerin yan›nda bu gibi üslerin bulundu¤u ülkelerde ve bulundu¤u daha dar yerlerdeki etkileri de zamanla üstesinden gelinemez bir hale gelmektedir. Örne¤in Filipinler’de bulunan Subic üssünün yak›nlar›nda bulunan Olongapo flehri sadece ABD askerlerinin dinlenme ve e¤lence merkezi olarak tayin edilmifl ve bir süre sonra 50 bin hayat kad›n›na ev sahipli¤i yapar hale gelmifltir. Yine bunun gibi oldukça yank› uyand›ran bölgelerden biri de Okinawa’d›r. Okinawa normalde Japonya’n›n sorumlulu¤unda olan bir bölge gibi görünse de as›l olarak Pentagon’un askeri sömürüsü alt›nda bulunmaktad›r. Bu bölgede yaflanan olaylar özellikle üç ABD askerinin 12 yafl›ndaki bir k›z› araba kiralay›p bölgeden uzaklaflt›rd›ktan sonra tecavüz etmesi ile boyutlanm›fl ve protestolar bafl göstermifltir. 1995 y›l›nda yaflanan bu olayla ilgili ABD Pasifik güçleri komutan› Amiral Richard C. Macke’nin konu ile ilgili yapt›¤› aç›klama ise yaflananlar› tüm ç›plakl›¤› ile savunmaktad›r; “Bence bu tecavüz kesinlikle aptalca. Araba kiralamak için ödedikleri para ile k›za sahip olabilirlerdi.” Sadece bununla da s›n›rl› de¤il. 1972 ve 1995 y›llar› aras›nda Japon gazetelerince yap›lan araflt›rmalara göre ABD askerlerinin 4.716’n›n çeflitli suçlarla iliflkisi ortaya ç›kart›ld›. EMPERYAL‹ZM‹N HER DÖNEMK‹ ÜSSÜ; ‹NC‹RL‹K Bugünlerde ise özellikle Türkiye aç›s›ndan tart›fl›lan önemli konulardan bir tanesi ‹ncirlik üssünün nerede ise kimsenin ruhu dahi duymadan, “rotasyona aç›ld›” denilerek ve fazla gündem olmadan tekrar ABD’nin kullan›m›na aç›lmas›d›r. Asl›nda herkesin bildi¤i bir gerçek var ki o da; ‹ncirlik üssünün emperyalizmin her ihtiyac› oldu¤unda rahatça kulland›¤› bir üs oldu¤udur. Ancak bugün de¤erlendirilmesi gereken ABD emperyalizmi aç›s›ndan Irak’ta yaflanan son durum ve buradan do¤ru sonuçlara ulaflabilmektir. Burada yine de¤inilmesi gereken ya da üzerinde düflünülmesi gereken bir di¤er durum ise ‹stanbul’da yaflanan sald›r›lar›n ard›ndan Bush’un yapt›¤› “Türkiye cephe ülkesi oldu” aç›klamalar›d›r. Türkiye aç›s›ndan ha-
19 reket kabiliyetini art›rmak olarak yorumlad›¤›m›z sald›r›lar›n ard›ndan yaflanan süreç ayr›ca Irak’ta yaflananlarla yak›ndan ilgilidir. Kamuoyundan gizli bir flekilde kullan›lmaya bafllanan ‹ncirlik üssü için pot üstüne pot k›ran hükümet yetkilileri her ne kadar üsse gelen askerlerin orada 24 saatten fazla kalmayaca¤›n› iddia etse de bunun askeri olarak imkans›z oldu¤u bir gerçek. Üssün sadece rotasyon için yani Irak’tan gelen yorgun askerlerin yenileri ile yer de¤ifltirmesi için kullan›laca¤›n›n belirtilmesi ise emperyalizmin ç›karlar› ve Irak halk›na karfl› kullan›ld›¤› gerçe¤ini de¤ifltirmez. ‹ncirlik üssünün bu flekilde kullan›ma tekrar aç›lmas›n› Irak’taki direniflin ABD emperyalizmini soktu¤u zor durumun bir sonucu olarak de¤erlendirmek gerekir. Çünkü ABD Irak’ta art›k a¤›r, kalabal›k ve yorgun askeri birlikler ile bir fley yapamayaca¤›n› anlam›fl durumdad›r ve bunun için de daha yeni ve hafif birlikler ile “gerilla savafl›” yürütece¤ini iddia etmektedir. fiu an Irak’ta toplam asker say›s› 131 bin olan ABD bu say›y› 10-20 bin civar›nda azalt›p daha rahat hareket edebilen birliklerle sald›rmay› planlad›¤› yap›lan do¤ru yorumlar aras›nda. Ancak gelinen süreçte yaflanan bu de¤iflikli¤in Suriye ve Lübnan’a müdahalenin de bir alt yap› çal›flmas› oldu¤unu iddia edenler yok de¤il. Bu da olas›l›klar içinde varken kesin olarak böyle bir kan›ya varmak mümkün de¤ildir. Yapaca¤›m›z en sa¤l›kl› de¤erlendirme emperyalizmin Irak’ta geliflen direnifl karfl›s›nda yeni yeni yöntemler denemek zorunda kalm›fl olma-
s›d›r. ‹ncirlik üssü kuruldu¤u 1953 y›l›ndan bu yana ABD’nin istedi¤i ve ç›karlar›n› dayatt›¤› dönemlerde kulland›¤› bir üs olmufltur zaten. ABD bu üssü özellikle 50’li y›llarda Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’de meydana gelen de¤iflikliklere müdahale için kullanm›flt›r. Ve en önemlisi de bu üsten ‹srail’e yapaca¤› hiçbir deste¤i esirgememifltir. Bir dönem için konuflmak gerekirse ABD’nin
31 Ocak-13 Şubat 2004 Türkiye’deki üs ve istasyon say›s›n›n 60’› geçti¤ini söylemek mümkündür. Daha sonra bu üslerden ço¤unu kapatan ABD için ‹ncirlik ise her dönem önemini korumufltur ve korumaya devam etmektedir. ‹ncirlik Üssü özellikle Körfez sald›r›s› s›ras›nda tekrar ön plana ç›km›flt›r. ABD bu sald›r› s›ras›nda ‹ncirlik üssünü çokça kullanm›flt›r. Bugün bu kullan›m›n ad› “rotasyon” denilerek örtülmeye çal›fl›lsa da yap›lan fley oldukça aç›kt›r.
ssün sadece rotasyon için yani Irak’tan gelen yorgun askerlerin yenileri ile yer de¤ifltirmesi için kullan›laca¤›n›n belirtilmesi ise emperyalizmin ç›karlar› ve Irak halk›na karfl› kullan›ld›¤› gerçe¤ini de¤ifltirmez. ‹ncirlik üssünün bu flekilde kullan›ma tekrar aç›lmas›n› Irak’taki direniflin ABD emperyalizmini soktu¤u zor durumun bir sonucu olarak de¤erlendirmek gerekir. Çünkü ABD Irak’ta art›k a¤›r, kalabal›k ve yorgun askeri birlikler ile bir fley yapamayaca¤›n› anlam›fl durumdad›r ve bunun için de daha yeni ve hafif birlikler ile “gerilla savafl›” yürütece¤ini iddia etmektedir.
Ü
31 Ocak-13 Şubat 2004
20
27
Devrimin alçakgönüllü neferleri olal›m Devrim davas›na yürekten ba¤l› olmak ne demektir? Bu soruyu kimi zaman kendimize yada çevremizdekilere mutlaka sormufluzdur. Ve soruya herkes örgütlü bireyler de dahil olmak üzere s›n›f mücadelesinde üzerinde durdu¤umuz zeminle ba¤lant›l› olarak yan›tlar verir ve tepki gösteririz. Yine bu noktayla ba¤lant›l› verdi¤imiz yan›tlar de¤iflir ve içerik olarak da farkl›lafl›r. Ancak bu konuda kabul gören bir yaklafl›m vard›r ki o da devrime yürekten ba¤l› olabilmek için kavranmas› ve bilince ç›kar›lmas› gereken baz› esaslar vard›r. Yani di¤er bir anlam›yla bizi mücadeleye ba¤layan ve yürüyüflümüzün temposunu belirleyen esaslar. Kavrad›¤›m›z ve bilince ç›kard›¤›m›z oranda tempomuzu h›zland›ran esaslar. Her fleyden önce devrimin bir bilim oldu¤unu, onun bilimsel yasalar›n› kavramak oldu¤unu bilince ç›karmal›y›z. Evet devrim bir alt-üst olufl bilimidir. Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin somutlanm›fl ifadesidir. Bu bilim iflçi s›n›f›n›n ve ezilenlerin bilimidir. Nesnel yasalar›n objektif gerçeklerle birlefltirilerek ve yine yaflam›n objektif yasalar›ndan oluflan bir bilim oldu¤unu kavramakt›r. “Tarihi salt yorumlama de¤il de¤ifltirme” bilimidir. Yani nesnel olana müdahale ve de¤ifltirme prati¤idir. Marks, tarihi mevcut yaflad›¤› somut koflullar› irdeleyerek yazd›. Bu diyalektik, onu iflçi s›n›f›n›n tarihteki rolünü a盤a ç›karmas›na neden oldu. Bu bilim kitlelerin elinde bir silah olarak kullan›lmaya baflland›¤›nda da neler yaflanabilece¤ini gördük; Sovyetler’de, Vietnam’da, Çin’de ve bugün Nepal’de, Filipinler’de... Bu temel yasalar bizi mücadeleye ba¤layan esaslard›r. Bu gerçekli¤i kavramad›¤›m›z sü-
rece emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n özellikle de ideolojik sald›r›lar›ndan etkilenmemek mümkün olmayacakt›r. “‹deolojiler öldü” düdü¤ünün arkas›na bugün kavga kaçk›nl›klar›yla tempo tutanlar gibi yada di¤er bir ifadeyle “iflçi s›n›f›n›n hakl› ve onurlu mücadelesi sürüyor” deyip di¤er taraftan “Yaflas›n Örgütsüzlük” slogan ve söylemlerini dillendirenler gibi. Ad›na her ne dersek diyelim emperyalizmin ideolojik bombard›man›na karfl› s›¤›naca¤›m›z ve kendimize kalkan yapaca¤›m›z tek fley var o da; bilimsel ideolojimizdir. Buna sar›lmad›¤›m›z ve kendimize korunak yapmad›¤›m›z müddetçe limanlar farkl› olsa da ortaklafl›lan yer s›n›f mücadelesinin d›fl›d›r. Devrim davas›na bizi ba¤layan, s›k›ca sar›lmam›z› sa¤layan di¤er bir esas da kitlelerin gücüne güvenmek ve kitlelerin devrimdeki rolünü kavramakt›r. Üzerinden hiçbir zaman atlanmayacak derecedeki bu önemli noktan›n üzerinde ço¤u zaman yaz›p, okumufluzdur. Ancak mevcut olana bakt›¤›m›zda sorunu yeterince bilince ç›karamad›¤›m›z bir gerçektir. “Devrim kitlelerin eseridir” fliar› henüz yüreklerimize ve bilincimize yeteri oranda kaz›nmam›flt›r/kaz›yamam›fl›zd›r. Devrimi yapacak olan tek tek kadrolar yada militanlar de¤ilse ve biz bunu do¤ru olarak kabul ediyorsak o zaman bu do¤runun gereklerini de yerine getirmek durumunday›z. Kitlelere gidiflimizdeki tutukluk yada t›kan›kl›k sorununa ne kadar gerekçe sunarsak sunal›m alt›nda yatan tek bir gerçek vard›r o da kitlelerin rolünü kavramamakt›r. Elimizdeki mevcut araçlar› onlara tafl›mamak, bu araçlar› onlar›n birer silah› haline getirmemek, kitlelere yap›lacak en büyük haks›zl›kt›r. Kit-
lelerin yarat›c›l›klar›n› a盤a ç›karmak ancak onlar› örgütlemekle, örgütlenmekle olacakt›r. Tarihi tecrübeler bize ö¤retmifltir ki kitlelerle kucaklaflmayan, bütünleflmeyen her düflünce darlaflmaya ve kendini büyütememeye mahkumdur. Kitle faaliyeti, ço¤u militan›n da kabul edece¤i gibi bize do¤rular›m›z›n yaflamda uygulanabilir oldu¤unu ve yine kendi gerçekli¤imizi bize kavratan muazzam bir deneyim ve birikim sunar. Üstelik bu soyut bir birikim de¤il somut prati¤in bize ö¤retti¤i ve bu yan›yla red edilmeyecek kadar gerçek oland›r. Yetersizliklerimizi, geriliklerimizi, olumluluklar›m›z› bu pratik içinde bir kez daha s›nar›z ve do¤ru de¤erlendirildi¤i oranda bizi ileri atan bir pratik haline gelir. Kafam›zdaki genel do¤rularla, yaflam›n gerçekli¤i aras›ndaki çarp›flmada hem kendi rolümüzü hem de kitlelerin duygu ve düflünce dünyas›n› görür ve kavrar›z. Kitlelere yaklafl›mda kafam›zda oluflturdu¤umuz tabular›n yaflam›n gerçekli¤indeki anlam›n› s›nam›fl oluruz bir kez daha. Her pratik faaliyette yüzümüze kapanan kap›larda kap›ld›¤›m›z umutsuzluk ve her s›cak karfl›lamada yaflad›¤›m›z coflkunluk aras›ndaki uçurum, faaliyetin ilerlemesiyle yerli yerine oturur. Ve yapt›¤›m›z her kitle faaliyetinden ç›kard›¤›m›z sonuç flu olur; kitleler örgütlenmeye, örgütleyecek güce aç. Bu gücü ve bu gücün do¤ru yaklafl›m›n› gördü¤ü müddetçe örgütlenecek ve harekete geçirilecek büyük bir güç. Devrimin bu canl› ve ak›flkan prati¤inde gördü¤ümüz zaaflar›m›z ve yetersizliklerimizin yan›s›ra kitlelerin devrimdeki rollerini kavrama noktas›ndaki zaafl› duruflumuz birçok zaaf›m›z›n da zemi-
nini oluflturmaktad›r. Bu zaaflar›n bafl›n› çeken ise kendini dünyan›n merkezine koyarak çevreyi o merkezden denetleme ve görme hastal›¤›d›r. “Her fleyi bilen” ancak özünde genel kal›plardan baflka çok fazla bir fley bilmeyenlerin, etraf›ndakileri ve kitleleri küçümsemek olarak yaflamda karfl›l›¤›n› bulan davran›fllar dizisini prati¤imizde çokça yafl›yoruz. Kendini sadece kitlelerin küçümsenmesinde göstermeyen bu zaaf, ayn› zamanda yoldafllar›n›n küçümsenmesini de beraberinde getirmektedir. Yap›lan görevlerin abart›lmas›, bunlar›n devrim için yap›lmas› gereken görevler oldu¤unu görmeyenlerin yapt›klar› iflleri mücadelenin merkezine koymalar› da kaç›n›lmazd›r. Kendini devrim mücadelesi için vazgeçilmez olarak görme, bencil düflüncesini içinde bar›nd›ran bu durufl kendine yükledi¤i abart›l› misyonla hareket eder. Devrimin kitlelerin de¤il bireylerin eseri olaca¤› anlay›fl›na götüren bu davran›fllar dizisi öz olarak kitlelere, onlar›n ac›lar›na yabanc›laflman›n da bir tezahürüdür. Kitlelerin ac›lar›n› yüre¤inde hissetmek yerine kendi bencil ç›karlar›n›n muhasebesini yapanlar›n davran›fl olarak ukalal›kta somutlanan pratiklerin çevremizde örneklerini mutlaka görüyor ve yafl›yoruzdur. Hiç kimse yüre¤inin ve bilincinin kendi bencil ç›karlar› için att›¤›n› kabul etmez. Ama bu noktada tam da dönüp prati¤imizi sorgulamaya, o prati¤i tekrar tekrar gözden geçirmeye muhtac›z. Birey olarak kendimize ve çevremizdekilere biçti¤imiz abart›l› misyonun bir yans›mas› olarak her fleyin iyisine, güzeline lay›k komünistler yada devrim davas›nda “fedakarl›klar›m›z” için daha iyisine lay›k olma bencilli¤ini nas›l aç›klayaca¤›z.
☞
21
27
Kitlelerin ödedi¤i bedeller kadar a¤›r bedellerimiz. Büyük bir sefaletle yaflayanlar, sistemin a¤›r sald›r›lar› alt›nda açl›kla yaflayan milyonlar›n ac›s› yüre¤imizi ne kadar s›zlat›yor sorusunu kendimize aç›kça sormak ve yine ayn› aç›kl›kla yan›tlamak durumunday›z. Yine bu zaafl› duruflumuzun bir baflka
yans›mas›n› her sorunun çözümüne sahip olan kudretimiz de ukalal›¤›m›zla bütünleflen di¤er bir yan›m›z. Her sorunun çözücüsü olma pozisyonumuzun yaratt›¤› sonuç parti ve örgüt y›k›c›l›¤›na kadar götürebilmektedir bizi. Bu gerçekli¤i görmek ve kavramak zorunday›z. Proletarya Partisi’nin sorunlar›na sahip ç›kmak ve kafa yorup çözüm üretmek hepimizin görevi. Örgütlü bulundu¤umuz alanda eksiklerimize müdahale etmek görevimizdir. Ancak örgütlü bulundu¤umuz alanlar› aflarak baflka alanlar›n sorunlar›n›n çözücüsü olma misyonerli¤ini kendimizde gördü¤ümüzde ve bunun prati¤ine giriflti¤imizde yapt›¤›m›z›n, ilkeleri ayaklar alt›na almak oldu¤unu her seferinde hat›rlamak zorunday›z. Yine ukalal›¤›m›z›n ve yoldafllar›m›z› küçümsemenin baflka bir örne¤ini yönetici insanlar› be¤enmeyerek küçümsemek, yapt›klar›n› önemsememek, olumluluklar›n› görmeyerek sürekli yetersizliklerinden dem vurarak alternatifini yine tüm y›k›c›l›¤›m›zla oluflturmak, çözüm konusunda bu yoldafllar› yeterli bulmay›nca baflka kap›lar› zorlamak, baflka kap›lar› çalmak, üstelik de hiçbir çözüm olmayaca¤›n› bile bile. Bunun dedikodu yapmak, insanlar›m›z› y›pratmak,
PUSULA MÜCADELEN‹N FIRTINALARINI GÖZE ALMALIYIZ Kitlelerin mücadelesini örgütlemek, kitle mücadelesinin f›rt›nalar›n› göze almakla baflar›l›r. Kitleleri ve partiyi örgütlemek, do¤ru bir politik çizgi ile olur. Parti çizgisi, kitle çizgisi ve askeri çizginin belirlenmesi ve netleflmesi sorunu iktidar› ele geçirme sorunun aç›kl›¤a kavuflmas› demektir. Parti çizgisi demek, “kitlelerden kitlelere” ilkesini do¤ru tarzda uygulamak demektir. Parti, genifl kitlelerle s›k› ve güçlü politik ba¤lar kurmakla kalmamal›d›r. Ayr›ca, Proletarya Partisi, partinin yönetici organlar›yla parti içi kitleler aras›nda (üyeler, sempatizanlar ve parti taraftarlar› aras›nda) s›k› ba¤lar kurmal›d›r. Unutulmamal›d›r ki, “Devrimci bir örgütün gücü onun iliflkilerinin say›s›na ba¤l›d›r” Lenin. “Parti içinde bütün yoldafllar aras›ndaki birli¤i ve parti d›fl›nda bütün halk ile birli¤i güçlendirebilirsek, düflman taraf›ndan da¤›t›lmak flöyle dursun, Japon sald›rganlar›n› ve onlar›n afla¤›l›k uflaklar›n› kararl›l›kla eksiksiz bir biçimde tamamen ve bütünüyle yok edece¤imize ve ard›ndan yeni demokratik bir Çin infla edece¤imize güvenebiliriz.” Mao. Lenin ve Mao yoldafllar›n en fazla önem verdikleri fley parti içi ve parti d›fl› kitlelerle kurulacak olan s›k› ba¤lar›n politikleflmesi ve güçlenmesi sorunudur. Bugün s›n›f bilinçli proleterlerin de önünde ertelenemez bir görevin bu oldu¤u gerçe¤inin alt› önemle çizilmelidir. Devrimi gerçeklefltirme iddias›yla yola ç›kan s›n›f bilinçli proletaryan›n temel sorunu olan kitlelerle s›k› ve güçlü politik ba¤lar›n kurulmas› sorunu, ayn› zamanda partiyi örgütleme sorunu olarak da anlafl›lmal›d›r. Bugün “Partiyi örgütle cesaretle ilerle” yönelimi tespit edilmiflse öyleyse s›n›f bilinçli proleterlerin önünde partiyi örgütleme sorunu var demektir. Kitleler örgütlenmeden parti örgütlenmez, ayn› zamanda güçlü ve nitelikli bir parti örgütlenmeden de kitleler örgütlenemez. Partiyi ve kitleleri örgütleme iliflkisi iç içedir. Çin devrim prati¤i, Bolflevik devrim prati-
¤i ö¤retmifltir ki, “kapitalizme karfl› zafer kazanabilmek için öncü, yani komünist parti, devrimci s›n›f, yani proletarya ve kitleler yani tüm çal›flanlar ve sömürülenler aras›nda do¤ru iliflkiler kurulmufl olmas› gerekir”, “devrimci mücadele deneyimi içinde e¤itilmifl ve çelikleflmifl, tümüyle bilinçli ve sad›k komünistlerden olufluyorsa; e¤er bu parti kendi s›n›f›n›n tüm yaflant›s›yla tüm sömürülenler kitlesiyle kopmaz ba¤lar kurabilmiflse; ve e¤er bu s›n›f›n ve bu kitlenin güvenini tamamiyle kazanabilmiflse iflte ancak böyle bir parti kapitalizmin tüm güçlerine karfl› verilecek fliddetli, kesin sonuca ulaflacak nihai mücadelede proletaryaya önderlik edebilir.” Lenin. Kitleleri örgütlemek bir politikad›r. Kitleleri örgütleme politikas›, partinin kitle çizgisini oluflturur, bunun ad› “kitlelerden kitlelere”dir. S›n›f bilinçli proleterler her konuda kitlelerle kaynaflmas›n› bilmelidir. Kitlelere giderek, onlardan ö¤renerek, onlar›n yaflam ve tarihi tecrübelerini toparlayarak, bunlardan do¤ru dersler ve yöntemler ç›kararak, kitleler aras›nda propaganda yapabilir ve onlar› örgütleyebilir. Partinin örgütsel politikas› do¤ru olmak zorundad›r. Bu do¤ru politika olmadan kitleler ve parti örgütlenemez. En ileri kesimden bafllayarak, orta ve geri kesimlere do¤ru yay›lan kitlelerle s›k› ba¤lar kurma politikas› ayn› zamanda parti içi ba¤lar›n güçlendirilmesiyle anlam kazan›r. Proletarya Partisi yeterli politik bilince ve yeterli politik deneyime sahip oldukça her türden zorlu¤u ve engeli aflarak politik iktidar hedefine güçlü ve do¤ru ad›mlarla yürüyecektir. ‹flçi s›n›f›n›n en ileri müfrezesi olan Proletarya Partisi, en ileri teoriyle donanarak ancak bu zorlu görevini baflarabilir. Bunun için de en ileri teori olan MLM bilimiyle donanmal›, proletaryaya ait olmayan her türden burjuva ideolojisine karfl› mücadeleyi sürekli k›lmal›d›r. Partinin politik çizgisinin do¤rulu¤u demek ayn› zamanda örgütsel çizgisinin do¤rulu¤unu getirir. Politik çizginin yanl›fll›¤› örgüt-
partiyi y›pratmak oldu¤unu pratiklerimizde yaflayarak, yaparak görüyor ve ö¤reniyoruz. Oysa bu konudaki temel yaklafl›m›m›z tüm yetmezliklere ve geriliklerine ra¤men insanlar›m›z›n ideolojik duruflu, kavgadaki inat ve ›srarlar› ve göze ald›klar› bedellerdir. De¤erlendirme noktam›z ve ele al›fl zeminimiz bu olmaz da teorik olarak ne kadar laf söyledikleri olursa bizi objektif olarak götürece¤i nokta onlar› küçümsemek ve be¤enmemek olacakt›r. Yine tarih göstermifltir ki ve göstermektedir ki a¤›zlar› iyi laf yapanlar yani iyi bir laf kalabal›¤›na sahip olanlar›n da yaflam›n gerçekleri karfl›s›nda çok fazla bir hükümleri yoktur. Oluflturdu¤umuz hüküm laf kalabal›¤›m›z oran›ndad›r. Çünkü gerçek olan, yaflam›n canl› prati¤i ve o prati¤in ö¤rettikleridir. Att›¤›m›z her ad›mda bu gerçekli¤i göz önünde bulundurarak hareket etmek durumunday›z. Alçakgönüllük, insani bir erdemdir ve bu erdem mücadeleden ba¤›ms›z kazan›lmaz. Neyi, niye yapt›¤›n› iyi bilen, kendi bilimsel ideolojisine ve kitlelere güvenenlerin sahip olabilece¤i bu erdem, mücadelenin engin prati¤i içinde kazan›l›r ve büyütülür. “Hangi mevkide olursa olsun kadrolar›m›z›n her biri halk›n hizmetkar›d›r, bütün sel çizgiye de yans›r. Salt askeri bak›fl aç›s›, salt askeri bak›fl aç›s› olarak s›n›rl› kalmaz, bu bak›fl aç›s› mutlaka kendini örgütsel alana yans›t›r. Bu bak›fl aç›s› parti içi ve parti d›fl› iliflkilerde sekterizmi ve yabanc›laflmay› yarat›r. “Sol” çizgi mutlaka parti içi ve parti d›fl› iliflkilerde kendini yabanc›laflma ve sekterizm olarak ortaya koyar. Darbecilik, salt politik bir çizgi olarak ortaya ç›karak s›n›rlar›n› daraltmad›. Bu çizgi parti içinde sekterizmi, bir grubun ç›karlar›n›n partinin tümünün ç›karlar›n›n üzerine kendini koyarak, ifade etti. Parti d›fl›ndaki kitleleri, partiye karfl› yabanc›laflt›ran bir sekterizm olarak kendini ortaya koydu. Bir avuç küçük burjuva grubu, hem parti bütününe karfl› yabanc›laflt› hem de kitlelere karfl› yabanc›laflt›. Askeri çizgi demek; proletaryan›n politik iktidar savafl›m›nda izlemesi gereken savafl çizgisidir. ‹ktidar› ele geçirme çizgisinin, askeri alanda uygulanmas›d›r. Askeri çizgi partinin politik iktidar› ele geçirme çizgisidir. Hangi yöntem ve araçlar› kullanaca¤› hangi hedeflere hangi toplumsal güçlerle yönelece¤i konusunun aç›kl›¤a kavuflmas› demektir. Politik iktidar mücadelesinde, bireysel terör yöntemlerine mi baflvurulacakt›r? fiehirlerde iflçi s›n›f› silahland›r›l›p egemen gerici iktidar alafla¤› m› edilecektir? Yoksa bizim gibi ülkelerde izlenmesi gereken yol olan k›rlardan flehirlere do¤ru halk savafl› stratejisi mi uygulanacakt›r? Politik iktidar savafl›m›nda izlenmesi gereken askeri çizgi sorunu ayn› zamanda devrimi gerçeklefltirme sorununun aç›kl›¤a kavuflmas›, uygulanacak yöntemlerin kullan›lacak araçlar›n belirlenmesi sorunudur. Bolflevik devrim tarihinde Bolfleviklerin politik savafl›m çizgisiyle ad›na Narodnik denilen küçük burjuvalar›n politik savafl›m çizgisinde tamamen farkl›l›k mevcuttu. Narodnikler bireysel terör eylemleriyle köylülü¤ün kurtulaca¤›n› savunurken Bolflevikler ise baflta iflçi s›n›f› olmak üzere köylülü¤ün uzun süre örgütlenip silahlanmas› ve çarl›¤a karfl› ayaklanmas›yla iflçi s›n›f›n›n ve halk›n kurutulaca¤›n› savunuyordu. ‹brahim Kaypakkaya yoldaflla, ad›na flafak revizyonistleri denilen iflah olmaz Kemalizm hayranlar› aras›nda yaflanan ideolojik-politik mücadele her konuda oldu¤u gibi, parti çizgisi, kitle çizgisi, izlenmesi gereken politik savafl›m çizgisi konusunda da temelde farkl›l›klar mevcuttu.
31 Ocak-13 Şubat 2004 yapt›klar›m›z halk›n hizmeti içindir, acaba esirgeyerek üzerimizden atamad›¤›m›z kötü fleyler var m›?” Mao yoldafl›n vurgu yapt›¤› bu gerçekli¤i kavramak ve bilince ç›karmak, kitlelerin ve kendi rolümüzü kavramak aç›s›ndan belirleyici derecede önemlidir. Kitlelerin yorulmak bilmez ö¤retmenleri, ancak ayn› zamanda ö¤rencileri olma felsefesini kavramak aç›s›ndan önemlidir. Sadece ö¤retmeni de¤il sadece ö¤rencisi olmak da de¤il. Ancak flu da bir gerçek ki kitlelerin ö¤rencisi olmay› beceremedi¤imiz oranda ö¤retmeni olmay› da beceremiyoruz demektir. Kitleleri sürekli ö¤renmeye muhtaç olanlar olarak gördü¤ümüzde ö¤retmenli¤imizi hiç elden b›rakmay›z. Bu anlay›fl›m›z›n yanl›fll›¤›n› ve bizi götürece¤i noktan›n ancak mücadelenin ya bir kenar› yada d›fl› olaca¤›n› bizlere ö¤reten yine kitlelerdir, kitlelerin mücadelesidir. K›saca toparlayacak olursak; o büyük kavga flairinin dedi¤i gibi “bir toplu i¤nenin bafl› kadar küçük” ayn› zamanda milyonlar›n kurtulufl davas›na kendimizi adayan öncüler oldu¤umuzun bilinci ve olgunlu¤uyla kendimizi yeniden, yeniden kal›ba dökmek ve yapt›¤›m›z›n, yapmaya çal›flt›klar›m›z›n olgunlu¤uyla davranmak zorunday›z. Kaypakkaya yoldafl, ihtilalci kitle çizgisini “bütün bölgeler içinde en ileri bölge halk›yla birleflmek, orta bölgelerin düzeyini yükseltmek, geri bölgelerde de en ileri unsurlarla birleflmek, yani en ileri kitlelerin en bafl›nda olmak fakat gerideki y›¤›nlardan kopmamak, onlar› ileri çekmek” anlay›fl›n› savunurken, flafak revizyonistlerinin kitle çizgisi anlay›fl›” “geri olan bölgeye uymay› ve ileri olan bölge halk›ndan kopmay› emrediyor”du. ‹brahim Kaypakkaya yoldafl, ihtilalci bir örgütlenmeyi silahl› mücadeleyi savunurken, flafak revizyonistleri, salt bar›flç›l mücadele biçimlerini, reformizmi ve legalizmi savunuyordu. Devrim iddias›yla yola ç›kan Proletarya Partisi’nin parti, kitle ve savafl çizgisinin MLM biliminin evrensel gerçekli¤inin, ülke somutlu¤una uyarlanmas› sorunu onun devrimci durufluyla ilgidir, s›n›fsal konumlan›fl›yla ilgilidir. Hangi s›n›f›n temsilcisi oldu¤u gerçekli¤inin aç›kl›¤a kavuflmas› sorunudur. Her düflünce ve anlay›fl›n ortaya ç›kt›¤› bir tarihsel ve sosyal süreç vard›r. Süreçten ba¤›ms›z ve kopuk düflünce ve anlay›fllar aç›klanamaz. ‹ster politik, örgütsel anlay›fllar olsun isterse askeri çizgiler olsun, mutlak bir ideolojinin yans›mas›d›r. ‹deolojik temele dayanmayan politik, örgütsel ve askeri çizgi olamaz. Her çizginin mutlaka bir ideolojik kökü vard›r. Örgütsel sorunlar›n çözümü ideolojik sorunlar›n çözümüyle baflar›l›r. Bir yerde örgütsel sorun varsa orada mutlaka ideolojik sorun vard›r demektir. Ortaya ç›kan çizginin do¤rulu¤u ve yanl›fll›¤›na hareket noktas› sa¤layan diyalektik materyalizm ve tarihsel materyalizm midir? Yoksa idealizm ve metafizik yöntem midir? Proletarya ideolojisi mi yoksa burjuva ve küçük burjuva ideolojisi mi? Hangisi? Ortaya ç›kan çizgi MLM bilimine ve ülkenin somut gerçekli¤ine ülke halk›n›n ihtiyaçlar›na yan›t m›d›r? Yoksa bunlar›n uza¤›nda m›d›r? Ülke gerçekli¤inin somut tahlili, bunun üzerinde belirlenen devrimin niteli¤i, izlenmesi gereken devrim stratejisinin niteli¤ini aç›klayan politik, örgütsel ve askeri çizginin belirlenmesi sorunu, demokratik halk devriminin gelece¤ini garanti alt›na al›r, halk savafl› stratejisini muzaffer k›lar, kitleleri Proletarya Partisi etraf›nda örgütleme, savaflt›rma ve e¤itme baflar›s›n› ve iktidar› ele geçirme zaferini güvence alt›na al›r.
31 Ocak-13 Şubat 2004
22
27
Fransa’da özellefltirmelere karfl› ONB‹NLER GREV KARARI ALDI temsilcilerinin çabalar›yla ileri düzeyde birçok hakk› yasayla güvence alt›na alan bir statü. 1 Temmuz’dan itibaren enerji sektörünün sermayeye aç›lmas› ve bununla efl zamanl› olarak da EDFGDF çal›flanlar›n›n özel statüsünün ortadan kald›r›lmas› planlar›na karfl› ifl kolunda örgütlü olan CGT, CFDT- FO sendikalar›, ortak bir ça¤r› yapt›lar. Yap›lan ça¤r›ya onbinlerce çal›flan 2-8 saatleri aras›nda ifl b›rakarak yan›t verdi.
Kapitalist-emperyalist sistemin neoliberal politikalar›ndan biri olan özellefltirme sald›r›s› Fransa’da uygulanmaya çal›fl›l›yor. Ülkemiz özgülünde “Kamu Yönetimi Temel Kanunu”, “Yönetimin yerellere devredilmesi” vb. uygulamalarla somutlanmaya çal›fl›lan planlar, özellefltirme sald›r›lar›n›n birinci dereceden muhatab› olan emekçiler taraf›ndan, Fransa’da ciddi bir karfl› koyuflla püskürtülmeye çal›fl›l›yor. Fransa hükümetinin emekçilerin haklar›n›n gasp›na yönelik planlad›¤› özellefltirme sald›r›lar›na karfl› kamu emekçileri ve iflçiler kitlesel kat›l›mlarla yapt›klar› eylemlerle ve grevlerle çal›flt›klar› alanda hayat› felç ettiler. Demiryolu, elektrikgaz, sa¤l›k, havaalan› vb. sektörde çal›flan emekçiler; özellefltirmelere, ifl gü-
vencesinin ortadan kald›r›lmas›na, grev hakk›n›n tehdit edilmesine, iflten atma dalgas›na ve ücretlerin dondurulmas›na karfl› 20 Ocak 2004 tarihinde eylemlerine bafllad›lar. GREV DALGASI ENERJ‹ SEKTÖRÜYLE BAfiLADI 20 Ocak 2004 tarihinde gaz-elektrik iflletmesinde (EDF-GDF) bafllayan grev dalgas› onbinlerin kat›l›m›yla gerçekleflti. 160 bin kiflinin çal›flt›¤› kamu iflletmesinin bütün gücüyle greve ç›kmas›n›n nedenlerinden biri de ayr›cal›kl› statüsünü yitirme tehlikesiyle karfl› karfl›ya kalmas›. Çal›flanlar›n mücadelesiyle elde edilen bu statü, 60 sene önce 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›nda bakanlar›n ve parlamentodaki iflçi
“ASGAR‹ H‹ZMET” YASASI DEM‹RYOLLARINA TAKILDI Ayn› günün akflam› demiryollar›nda çal›flan iflçiler 36 saatlik ifl b›rakma eylemi gerçeklefltirdi. 180 bin civar›nda iflçiyi istihdam eden ve EDF-GDF benzeri bir statüye sahip olan demiryolu iflçileri de; ücretlerin artmas›, grev hakk›n›n korunmas› gibi taleplerle ve özellefltirmeye karfl› greve ç›kt›. Grevin di¤er bir talebi ise özellikle kargo tafl›mac›l›¤›nda özellefltirmeye ve iflten atmaya karfl› ç›kmak. Demiryollar› iflletmesi SNCF yönetimi kargonun bir bölümünü özellefltirirken 3500 iflçiyi soka¤a atma planlar› ve grev hakk› s›n›rlamas›, yani bir ifl yerinde greve gidildi¤inde “asgari hizmetin devam etmesi”, “Asgari hizmet” yasas› geçerse, mesela demiryollar›nda grev yapman›n herhangi bir etkisi olmayacak. Zira kanuna göre, çal›flanlar›n ifle gitme ve gelme saatlerinde tren kald›rmak yasal bir zorunluluk olacak. Bu ise grev hakk›n›n fiilen ifllevsiz k›l›nmas› ve ortadan kald›r›lmas› anlam›na geliyor. CGT, FO, SUD-RAIL,
FGA ve AC sendikalar›n›n ça¤r›s›yla gerçekleflen grev boyunca Paris ve büyük kentlerde ulafl›m büyük ölçüde aksad›. Demiryolu iflçileri grev hakk›n›n içinin boflalt›lmas›na, özellefltirmeye, iflten atmaya ve ücretlerin dondurulmas›na karfl› baflar›l› bir grev gerçeklefltirdiler. Ancak bu alandaki sald›r›lar›n kapsam›, demiryolu sektörünü aflan bir özellik tafl›yor. HAVAALANI ÇALIfiANLARI VE SA⁄LIK EMEKÇ‹LER‹ DE GREVE ÇIKTI 21 Ocak 2004 tarihinde ise sa¤l›k emekçileri ve havaalan› çal›flanlar› özellefltirmeye karfl› 1 günlük grev yapt›lar. 3 bin civar›nda iflçiyi çal›flt›ran Paris Havaalan› (APD) çal›flanlar›, flimdiye kadar kamuya ait olan bu iflletmenin bu iflletmenin bahar aylar›nda anonim flirkete dönüfltürülecek olmas›na karfl› grev yapt›lar. Sa¤l›k emekçileri ise hastanelere ve sa¤l›k giderlerine daha çok bütçe ayr›lmas›, yeni eleman al›nmas›, ücretlerin art›r›lmas› talepleriyle eylem yapt›lar. CGT, FO, SUD, CFT sendikalar› ile doktor örgütlerinin ça¤r› yapt›¤› eyleme onbinlerce sa¤l›k emekçisi ifl b›rakma eylemi yaparak destek verdi. Baz› sendikalar, ayr›ca “Sa¤l›k 2007” ad›yla haz›rlanm›fl olan sald›r› plan›n›n tümden geri çekilmesini talep ettiler. Ülkede ayr›ca EDF-GDF’nin yan›s›ra büyük kamu iflletmelerinden biri olan PTT’de de 5 fiubat 2004 tarihi ülke çap›nda grev ve eylem günü olarak ilan edildi.
Yunanistan’da olimpiyat inflaatlar› durduruldu unanistan’da A¤ustos ay›nda yap›lacak olan Olimpiyatlar öncesinde bafllayan tesislerin inflaat›nda 2 haftada 5 iflçinin ölmesine tepki gösteren iflçiler sokaklara döküldü. 24 saatlik genel grev ilan eden Atina ‹nflaat ‹flçileri Sendikalar› Federasyonu, baflkent Atina’da kitlesel bir gösteri yapt›. Çal›flma Bakanl›¤› önünde toplanan iflçiler uzun süre “‹flçiler ölüyor, sermaye büyüyor”, “Katiller” sloganlar›n› att›. Burada bir konuflma yapan Atina ‹nflaat ‹flçileri Sendikas› Baflkan› Vangelis Vekkas “Son üç y›lda 600 iflçi, güvenlik önlemleri al›nmad›¤› için meydana gelen kazalar nedeniyle
Y
n ‹ran’da seçim krizi ‹ran’da 20 fiubat’taki meclis seçimlerine kat›lmak isteyen 8 bin 200 adaydan 3 bin 605 “reformcu” aday›n Anayasay› Koruyucular Konseyi’nin (AKK) karar›yla baflvurular›n›n reddedilmesi krize neden oldu. Adayl›klar› geri çevrilenler aras›ndaki 80 kadar reformcu vekili meclisteki oturma eylemini açl›k grevi ile birlikte sürdürürken, pek çok bakan uygulamay› protesto etmek için istifa etti. ‹kinci Hordat Hareketi olarak ortaya ç›kan siyasal platformdaki 18 reformcu parti boykota gidebileceklerini kaydetti.
yaflamlar›n› kaybetti. Sermayeyi bizim can›m›z de¤il, kârlar› ilgilendiriyor” dedi. Çal›flma Bakanl›¤›’na taleplerini iletmek isteyen iflçilere sald›ran polisler çat›flma ç›kmas›na neden oldu. Bakanl›k önünden ayr›larak meclise do¤ru yürüyüfle geçen iflçilere yeniden sald›ran polis bu kez biber gaz› da kulland›, çok say›da iflçiyi dövdü. Genifl bir kat›l›m oldu¤u ve olimpiyat inflaatlar›n›n tamamen durdu¤u Yunanistan’da, yap›lan greve çok say›da yabanc› iflçi de destek verdi. Sendika yetkilileri ise farkl› etkinlikler ve eylemler yapacaklar›n› duyurarak soruna duyars›z kalmayacaklar›n› belirttiler.
n Tokyo’da protesto Japonya’n›n Irak’a asker göndermesi baflkent Tokyo’da protesto edildi. Yaklafl›k 4 bin kifli Irak’a asker gönderilmesini protesto için topland›. ‹mparatorluk Saray› yak›n›ndaki meydanda toplanan göstericiler “Savafla gerek yok, asker gönderilmesin” yaz›l› pankartlar tafl›d›lar. Japon hükümeti Irak’a “Muharip olmayan birlikler” yollamay› kabul etmifl ve geçen hafta Irak’a küçük bir öncü birlik göndermiflti. Japonya iflgale 600 civar›nda askerle katk›da bulunurken Japon halk› buna karfl› ç›k›yor.
n ABD çocuk idamlar›nda birinci Uluslararas› Af örgütü haz›rlad›¤› raporla çocuk infazlar› üzerinde durdu. Rapora göre çocuk idamlar›n›n en fazla yap›ld›¤› ülke ise ABD. 1990 y›l›ndan bu yana reflit de¤ilken idama mahkum edilen 19 kifli ABD’de yafl›yordu. Bu konuda bafl› çeken Texas eyaletinde 17 yafl›nda iflledikleri suçlardan ötürü idama mahkum olan 3 kiflinin cezalar›n Haziran ay› sonunda infaz edilecek. Yine Texas’ta 1982 y›l›ndan bu yana 17 yafl›nda iflledikleri suçlardan idam edilen 12 mahkum bulunuyor. 1990’dan bu yana Çin, ‹ran, Nijerya, Pakistan, Suudi Arabistan ve Yemen’de ise gerçeklefltirilen 15 idam bulunuyor. Ancak bu ülkelere son iki üç y›lda gidilen de¤iflikliklerle idam kald›r›lm›fl durumda. Sonuç ise de¤iflmiyor. Çocuk idamlar› artarak devam ediyor ve bu idamlar özellikle “özgürlükler ülkesi” ABD’de daha da art›yor.
23
27
31 Ocak-13 Şubat 2004
Erez eylemi ‹srail’i korkuttu S›n›r kap›lar›, Siyonist ‹srail devletinin Filistinlilere eziyet ve iflkencede kulland›klar› alanlardan biri. Filistin topraklar› iflgal yüzünden küçük parçalara ayr›ld›¤› gibi bu parçalar aras›na birçok s›n›r kap›s› konmufl durumda. Filistinliler, iflleri ve yaflad›klar› flartlar sebebiyle buralardan s›k s›k geçmek zorunda kal›yorlar. ‹flgal devleti bu s›n›r kap›lar›na ek olarak bir de Bat› Yaka ve Gazze bölgelerinde bütün yollar›n üzerine askeri geçifl noktalar› koymufl durumda. Bat› Yaka ve Gazze bölgelerinde toplam bin kadar askeri geçifl noktas› bulunmaktad›r. Bu bölgelerin yüzölçümünün 8 bin kilometre kare oldu¤u düflünülürse her 8 kilometre kareye bir askeri geçifl noktas› düfltü¤ü anlafl›l›r ki bu da söz konusu bölgelerde yaflayan Filistinlilerin dolafl›m, ifle gitme, bir yerden di¤erine gitme konusunda ne gibi eziyetlere maruz kald›klar›n› anlamaya yeter. Filistinliler gerek s›n›r kap›lar›nda ve gerekse askeri geçifl noktalar›nda büyük eziyetlere maruz kal›yorlar. Kuyru¤a sokularak saatlerce bekletiliyorlar. Bu uygulama sebebiyle genellikle ifllerine geç kal›yorlar. Sa¤l›k durumlar› kötü olanlar, do¤um yapacak kad›nlar bile bu geçifl noktalar›nda hiçbir flekilde kendilerine insaf edilmeden bekletiliyor-
lar. Öyle ki bu bekletme yüzünden birçok kad›n çocu¤unu bu geçifl noktalar›nda dünyaya getirdi. Tabii buralarda sa¤l›ks›z flartlarda dünyaya getirilen çocuklar›n hayatta kalmalar› zor oluyor. Geçti¤imiz günlerde al›nan onca s›k› tedbire ra¤men Rim Salih er-Reyyafli ad›nda bir genç k›z en büyük eziyet kap›lar›ndan biri olan Erez s›n›r kap›s›nda intihar eylemi gerçeklefltirerek dört ‹srail askerinin ölümüne sebep olmufltu. Bu eylem s›n›r kap›lar›nda tutulan iflgalcilerin gözlerini korkuttu. ‹srail devleti s›n›r kap›lar›nda bekletilen elemanlar›na güven vermek amac›yla bu kap›lar›n yeni modern cihazlarla donat›laca¤›n› ve yeni birtak›m tedbirlerin al›naca¤›n› duyurdu. ‹ddiaya göre s›n›r kap›lar›na yerlefltirilecek yeni cihazlarla buralardan geçecekler s›n›r askerlerinin yan›na varmadan önce aramadan geçirilecek ve flüpheli görülenler kenara çekilecek ya da gözetim alt›na al›nacaklar. Bu arada s›n›r kap›lar›nda tutulan askerlere yeni e¤itimler verilmesi kararlaflt›r›ld›. Ayr›ca s›n›r noktalar›nda sorumlu tutulacak asker ve eleman say›s›n›n da art›r›laca¤› bildirildi. Ancak bütün bu tedbirlerin yine s›n›r noktalar›nda bekletilen iflgal güçleri için can güvenli¤ini sa¤lamas›na flüpheyle bak›l›yor.
Dünyadan Notlar MUMBA‹ D‹REN‹fi 2004 D‹RENMEN‹N, DSF ‹SE HALKLARIN MÜCADELES‹N‹ BO⁄MANIN ADIDIR! RSE’nin 1990’lardaki çöküflüyle birlikte yo¤un olarak dillendirilmeye bafllayan ve özü dünya emekçi halklar›n› teslim alma olan “küreselleflme” söylemleri, “Yeni Dünya Düzeni” vb. kavramlarla halklara “yeni” bir fleymifl gibi sunulmaya çal›fl›ld›. Bu süreç ayn› zamanda tüm dünya emekçi halklar›n›n ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerinin de, gerek emperyalist-kapitalist sistem, gerekse bu “yeni” sürece “uyum” sa¤layan, özünde ise devrimci mücadeleden havlu at›p, giderek sistemle bütünleflen ak›mlar, anlay›fllar taraf›ndan tesfiye edilmeye bafllad›¤› bir süreçtir. ABD güdümündeki tek kutuplu emperyalist sistemin “ülkeler aras› eflitsizlik ortadan kalkacak, yoksulluk bitecek, savafllar olmayacak, demokrasi hakim hale gelecek” vb. söylemlerle dünya halklar›na empoze etmeye çal›flt›¤› bu “yeni” sistemin, asl›nda emperyalizmin yeni bir maskeyle sunulmaya çal›fl›ld›¤›n›n halklar taraf›ndan anlafl›lmas› ise pek uzun sürmedi. Çünkü bu söylemlerin yo¤unlaflt›¤› ve bu yönlü politikalar›n devreye sokuldu¤u dönemde, eflitsizlik, yoksulluk, savafllar, yani emperyalizmin dünya emekçi halklar›na dönük çok yönlü sald›r›lar› da artm›flt›. Bu durum kendi do¤all›¤›nda, özellikle de bu politikalar›n birincil hedefi olan sömürge, yar›-sömürge ülkelerdeki ulusalsosyal kurtulufl mücadelelerinin de giderek ivme kazanmas›n› beraberinde getirmifltir. “Küreselleflme” politikalar›n›n yaratt›¤› tahribatlar, baflta Avrupa olmak üzere, kapitalist-emperyalist ülke emekçilerini de giderek daha fazla etkilemeye bafllay›nca, buralardaki kitle hareketlerinde de art›fllar yaflanmaya bafllad›. Halklar üzerindeki sömürünün giderek derinleflmesi, emperyalist burjuvazi ile halklar aras›ndaki uçurumun giderek derinleflmesi ve buna ba¤l› olarak da tüm dünyada halk hareketlerinin ivme kazanmaya bafllamas›, egemen sistemin bunlar› bo¤ma çabalar›n› da h›zland›rd›.
Bu hareketleri do¤rudan katliamlar, iflkenceler ve her türden bask›yla bo¤ma, tasfiye etme çabalar›n›n yan›s›ra, ideolojik olarak bo¤ma, yani ideolojik tasfiye giriflimleri de h›z kazand›. ‹flte bugün “küreselleflme” karfl›t› hareketler olarak bilinen ve giderek yayg›nl›k kazanan, bileflenlerini a¤›rl›kl› olarak Hükümet D›fl› Örgütlerin, STÖ’nün ve bar›flç›l, çevreci, cinsiyetçi, sivil toplumcu hareketlerin oluflturdu¤u, sivil toplumcu düflüncenin damgas›n› vurdu¤u bir hareket söz konusu. Sivil toplumcu düflüncenin temeli fludur: Sivil toplumculuk, toplumu üretim tarz›na ve ekonomik temele ba¤l› olarak ele almama üzerine kurulmufltur. Bu anlay›fl, iki uzlaflmaz s›n›f olan burjuvazi ve proletaryay› burjuvazi lehine “uzlaflt›rmak” üzerine oturtulmufltur. Yani iflçi s›n›f› önderli¤indeki toplumsal mücadeleyi hedefinden sapt›rmak ve bo¤mak. ‹flte bu anlay›fl üzerinde yükselen STÖ’nün bir k›sm› “Sosyal Forum” ad›nda bir örgütlülü¤e gittiler. Bafl›n› 1998 y›l›nda Fransa’da kurulan ATTAC’›n çekti¤i DSF, ilk kez Porto Alegre’de 2001’de kuruldu. Ve özünü daha bu kurulufl toplant›s›nda ortaya koydu. Bu toplant›ya silahl› mücadeleyi savunan anlay›fllar al›nmazken, birçok ülkeden hükümet düzeyinde kiflilere konuflma hakk› verildi. Yine bu toplant›da Arjantinli analar konuflmaya ve ne kadar bedel ödediklerini anlatmaya çal›fl›nca susturuldular ve analar bu durumu daha sonra bir aç›klamayla protesto ettiler. Bu y›l DSF toplant›s› Hindistan’›n Mumbai flehrinde gerçekleflti. DSF ile ayn› tarihlerde ve ayn› yerde bir de alternatif direnifl vard› örgütlenen; Mumbai Direnifl 2004. 11 Eylül sonras› halklara dönük emperyalist sald›r›lar›n iflgallere varmas› ve bununla birlikte tüm dünyada anti-emperyalist mücadelenin yükselmesi, emperyalizme, dolay›s› ile de sisteme karfl› gerçekten mücadele edenler ile ediyormufl gibi görünenler aras›nda ciddi bir
R‹M SAL‹H ER- REYYAfi‹ ‹Ç‹N BÜYÜK TÖREN ‹srail iflgal güçlerine karfl› Filistin’in Gazze bölgesine aç›lan Erez s›n›r kap›s›nda, HAMAS’›n ve el-Fetih’in askeri kanad› taraf›ndan ortaklafla sahiplenilen intihar eylemini gerçeklefltiren Rim Salih er-Reyyafli için 15 Ocak 2004 Perflembe günü Gazze’de büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Cenazeye kat›lanlar ‹srail devletine karfl› bu tür eylemlerin devam edece¤ini duyurdular. Tafl›nan pankartlarda ve at›lan sloganlarda Filistin direniflinin birlik ve bütünlük içinde devam edece¤i vurguland›. Çok büyük bir kalabal›¤›n bulundu¤u cenaze törenine kat›lanlar aras›nda binlerce kad›n da vard›. Eylemle ilgili daha önce yap›lan aç›klamada, bu eylemin s›n›r kap›lar›nda ve geçifl noktala-
r›nda uygulanan iflkence ve eziyete karfl› bir protesto eylemi oldu¤u vurgulanm›flt›. RAMALLAH YAKININDA EYLEM Filistinli direniflçiler Bat› Yaka flehirlerinden Ramallah yak›n›nda yahudi yerleflimcileri tafl›yan bir otobüse karfl› silahl› sald›r› gerçeklefltirdiler. Eylemin dün akflam saatlerinde gerçeklefltirildi¤i bildirildi. Filistinli eylemcilerin, yahudi yerleflimcileri tafl›yan bir otobüsü Ramallah’›n kuzey do¤usunda Selvad köyü yak›n›nda pusuya düflürerek otomatik silahlarla üzerine atefl ettikleri, fakat otobüsün kurflun geçirmez bir kaplamaya sahip olmas› sebebiyle yolcular›n zarar görmedi¤i bildirildi. Eylemden sonra ‹srail askerleri bölgede ve özellikle eylemin gerçeklefltirildi¤i yerin yak›n›nda bulunan Selvad köyünde genifl çapl› arama yapt›lar.
kamplaflmay› da beraberinde getirmifltir. ‹flte Mumbai Direnifl 2004 bu kamplaflman›n ürünü olarak, sivil toplumcu anlay›fllar› mahkum eden, emperyalist güdümlü STÖ’ler ile aras›na kal›n hatlar çeken, genifl y›¤›nlar›n çok yönlü taleplerini ve sorunlar›n› gündemine alan ve anti-emperyalist demokratik çizgide mücadelesini azimle büyüten bir kurum olan ILPS (Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi) ve baflta Hindistan olmak üzere, dünyan›n birçok ülkesindeki kurumun kat›l›m› ve önderli¤inde örgütlenmifltir ve ayn› günlerde, ayn› yerde, tüm yoksunluklara ra¤men, özüne ve ruhuna uygun olarak ve baflar›yla gerçeklefltirilmifltir. Hindistan’dan 300 civar›nda örgütün yan›s›ra, baflta Filipinler, Nepal, Türkiye, Bangladefl, ‹ran, Irak olmak üzere birçok ülkeden delegenin kat›l›m› ile gerçekleflen Mumbai Direnifl’i gerek kat›l›mc›lar›n sistem karfl›s›ndaki durufllar›, gerek tart›fl›lan konular›n ele al›n›fl tarz› ve çözüm önerileri ve gerekse coflkusuyla, gerçek kurtuluflun bu sömürü ve talan sistemini tamamen ortadan kald›rmadan geçti¤ini bir kez daha göstererek, ezilen halklara umut ve ayn› zamanda yol gösterici olmufltur. Mumbai Direnifli’nde tart›fl›lan konular, kat›l›mc›lar, kurumlar ve oturumlar›n sonunda aç›klanan deklarasyonla önüne koydu¤u görevler di¤er bir yaz›da yer ald›¤› için bunlara tekrar girmeden, Direnifl’in hangi koflullarda gerçekleflti¤ine ve ard›ndan DSF’ye geçelim. Mumbai Direnifl’inin Hindistan aya¤›n› örgütleyen kesim, a¤›rl›kl› olarak bu ülkenin kast sistemi içinde en altlarda yer alan ve dolay›s› ile de en yoksul kesimi oluflturan Dalitler vb. gruplar olmufltur. Yurtd›fl›ndan gelen delegeler de dahil, herkes buradaki yoksullu¤u, yoksunlu¤u, gerek direnifl alan›nda, gerek bar›n›lan yerlerde yaflayarak görmüfltür. Ayn› koflullar› paylaflm›flt›r. Direniflin içeri¤ine ve durufluna uygun olan bu paylafl›m, gerek enternasyonal iliflkilerin gelifltirilmesinde, gerekse buran›n halk›yla, onlarla ayn› koflullar› paylaflarak bütünleflmede önemli rol oynam›flt›r. Bu bile tek bafl›na Mumbai Direnifli’nin özünü anlatmaya, devlete ba¤l› petrol flirketlerinin vb. emperyalist kurum ve kurulufllar›n deste¤iyle de¤il, gerçekten ezilen emekçi halk kitlelerine dayan›larak örgütlendi¤inin bir göstergesidir.
DSF’ye gelince, buraya damgas›n› vuran anlay›fl› koymufltuk ve bu anlay›fl DSF’nin Mumbai’deki toplant›s›na da damgas›n› vurmufl ve toplant› daha çok bir kültür festivali gibi, danslar ve e¤lencelerle geçmifltir. Burada yap›lan görüflmelerde, buraya kat›lan birçok kat›l›mc›n›n, gerek kurum baz›nda gerekse bireysel, DSF’nin niteli¤i konusunda bilgisi olmad›¤› da görülmüfltür. Hindistan’daki örgütlenmelerin yaln›zca % 3 gibi bir oran›n›n destek verdi¤i (135 örgüt), bunlar›n birço¤unun yaln›zca ka¤›t üzerinde örgütler oldu¤u da, yine Hindistanl› kurum temsilcileri taraf›ndan aç›klanm›flt›r. Buraya düzenli kat›lanlar›n aktar›m›, DSF’ye damgas›n› vuran tart›flma konusunun Mumbai Direnifli oldu¤udur. Bunun göstergelerinden biri ise, DSF’ye kat›lan 450 kiflilik bir köylü grubunun toplu olarak Mumbai Direnifli’ne geçmeleridir. Yine DSF’ye kat›lan bir tar›m uzman›yla yap›lan röportajda, bu tar›m uzman› büyük bir grup çiftçi grubu ile birlikte foruma tav›r ald›klar›n› aç›klam›flt›r. DSF’ye, daha önce belirtilen emperyalist kurulufllar›n yan›s›ra, Hindistan devleti de aç›k destek vererek, buraya yemek çad›r›ndan tutal›m, her türden kolayl›¤› sa¤lam›fl, hatta forum alan›na as›lan pankartlarda bu aç›kça görülmüfltür ve ayr›ca Mumbai’deki tüm lüks oteller forumcular taraf›ndan adeta kapat›lm›flt›r. DSF’ye kat›l›m›n yüksekli¤i üzerinden buray› daha “baflar›l›” gösterme çabalar›na gelince, sistemin tüm olanaklar›ndan yararlan›larak gerçeklefltirilen, kitlelerin kat›l›m› için sistemin örgütleyicilerden daha fazla çaba harcad›¤› bir toplant›ya kat›l›m›n yüksek olmas› hiç de flafl›rt›c› olmasa gerek. Önemli olan kitlelerin kat›l›m›n›n yüksekli¤i de¤il, niteli¤i ve bu kat›l›m›n nereye kanalize edilece¤idir. Sonuç olarak, Mumbai Direnifli, tüm eksiklerine, olanaks›zl›klara, yetmezliklerine ra¤men halklar›n anti-emperyalist mücadelesini devrimci bir rotada yükseltme aç›s›ndan bir kazan›m olurken, DSF onca kitleselli¤ine ra¤men, yine bir kez daha sistemle bütünleflen yüzünü göstermifl, emperyalizmin kendilerine biçti¤i rol olan, halkalar›n kurtulufl mücadelelerini sapt›rma, tasfiye etme misyonunu lay›k›yla yerine getirmifltir.
27
24
31 Ocak-13 Şubat 2004
“fiehit ailesiyim demek, düflüncelerini sahiplenmekle olur”
5 fiubat 1981’de Dersim Mazgirt’in Örs köyünde TKP/ML T‹KKO gerillalar› ile TC ordusu aras›nda ç›kan çat›flmada flehit düflen Mehmet Düzen’in kardefli Kenan Düzen ile yapt›¤›m›z söylefliyi yay›nl›yoruz. -Bize Mehmet Düzen’i anlat›r m›s›n›z? Ailesi, çocuklu¤u, büyüdü¤ü ortam nas›ld›? -Abim Mehmet Düzen, Dersim Ovac›k’›n Çö¤ürlük köyünde do¤du. 1961’in, 5 fiubat Perflembe günü do¤du, çok ilginç bir durumdur ki, 5 fiubat Perflembe günü 1981’de de vuruldu. Tam yirmi yafl›ndayd›. Okul hayat› Ovac›k Yat›l› Bölge Okulu’nda geçti. ‹lkokul ve ortaokulu yani sekiz y›l› orada geçirdi. Daha sonra Ö¤retmen Okulu’na girerek oray› bitirdi. -Peki, kiflilik özellikleri nas›ld›? Hangi özellikleri ön plana ç›k›yordu? -Çok sessiz ve sakin, yard›msever birisi olarak tan›n›rd›. Köyde herkes –Babam›n ad› da Mehmet- “Memetgilin o¤lu” derlerdi. “Kimseye zarar› olmayan, çok sayg›l› terbiyeli birisiydi”. Sayg›, onun
çok üzerinde durdu¤u bir kavramd›. Köyde olsun, gitti¤i yerlerde olsun kendinden büyüklerle ve yafll›larla çok iyi iliflkisi olmufltur. -Devrimci düflüncelerle nas›l tan›flt›? Örgütlü faaliyete ne zaman bafllad›, bunlar› biliyor musunuz? -Devrimci düflüncelerle tan›fl›kl›¤› Yat›l› Bölge Okulu’nda oldu. Yat›l› Okulu bitirdikten sonra, Tunceli Ö¤retmen Okulu’nu kazand›, oraya gitti. Orada zaten tamamen siyasi faaliyet içine girmiflti. Örgütlenmesi orada oldu yani. Zaten okulu bitirdikten sonra tamamen örgütlü faaliyetin içinde yer ald› aktif biri olarak. -Gerillaya kat›lmas› ne zaman oldu? Gerillaya kat›ld›ktan sonra görüflebiliyor muydunuz? -Ö¤retmen Okulu’nu bitirdi, eve gelmedi sonras›nda kat›ld› hemen. Senede bir defa köye gelip giderdi. Görev yeri Mazgirt bölgesiydi, bunun yan›s›ra Çukurova, Elaz›¤, Diyarbak›r, Malatya gibi yerlere gidip geldi¤ini duyuyorduk orada görenlerden. -Peki en son ne zaman görüflmüfltünüz? -Zaten uzun süre beraber kalamad›k biz onunla. En son bir y›l öncesinde görmüfltüm yani 1980 y›l›nda. Karakoçan’da ç›kan bir çat›flmada, Orhan Bak›r’›n flehit düfltü¤ü çat›flmada yaralanm›flt›. Ordan gelmiflti köye, yaral›yd›. Baca¤›ndan yaras› vard›. Çat›flmay› anlat›rken Orhan Bak›r’›n sayesinde kurtuldu¤unu söylemiflti. Orhan Bak›r ona uzaklaflmas›n›, kendisinin kalaca¤›n›, sonra çemberi yar›p ç›kabilece¤ini söylemifl. Mehmet bölgede yeni oldu¤u için araziyi bilmiyormufl, Orhan Bak›r araziyi tan›d›¤› için kalm›fl ve sonras›nda flehit düflmüfl. Mehmet yeni kat›lm›flt› o zaman gerillaya. -Gerillaya kat›lmas› aile içinde, köylülerce nas›l karfl›land›? -Nas›l karfl›lans›n, zaten köylüler diyorlard› “bu aile köylüleri devrimcilefltiriyor” diye. Ailesi de onun gibi düflünüyordu zaten. Sadece Mehmet de¤ildi yani ai-
fiEH‹TLER‹ ANMAK, MÜCADELEY‹ YÜKSELTMEKT‹R Parti ve Devrim fiehitlerini Anma Haftas› nedeni ile Malatya’da ‹flçi-köylü okurlar› da bir araya gelerek 23 Ocak Cuma günü saat 15:00’te Malatya Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nde bir etkinlik düzenledi. Derne¤in duvar›n›n bir k›sm› Proletarya Partisi ve devrim mücadelesinde flehit düflenlerin resimleri ve karanfillerle süslenirken di¤er duvara da “elini ver bana kavga büyüsün, umut baflkald›rs›n yürüsün” Partizan pankart› as›ld›. Etkinli¤e Malatya Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i ile ESP de kat›ld›. Etkinli¤e Parti ve Devrim flehitleri için yap›lan 1 dakikal›k sayg› durufluyla baflland›. Sayg› duruflu s›ras›nda “Vartinik’te bir köm. Kömün içinde yeflil gözlü ve arkadafllar›. Ellerinde silahlar›...” fliiri okundu. Aç›l›fl konuflmas›n› yapan bir kifli öz olarak “flehitlerimizin bugün yafl›yor olmas›, emperyalizm, komprador kapitalizm ve her türden gericili¤in egemenli¤inin karfl›s›nda mücadelenin yükseltilmesi” oldu¤unu dile getirdi. Konuflman›n ard›ndan haz›rlanan tiyatro sahnelendi. Haz›rlanan sessiz tiyatro izleyicilerin be¤enisiyle izlenirken tiyatronun ana temas› “patron, a¤an›n iflçi, köylünün eme¤ini sömürdü¤ü ve ancak bunlar›n örgütlendikleri zaman bu sömürüyü durdurabilecekleri” idi. Tiyatronun ard›ndan, Partizan-‹flçi Köylü-YDG, Malatya ESP ve Malatya Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nin etkinli¤e gönderdikleri mesajlar okundu. Ard›ndan sahneyi Grup Umuda Yolculuk ald›. Geçen y›l kurulan grubun birçok eleman›n›n de¤iflmesine, gruptaki arkadafllar›n birbirleriyle yeni kaynaflmalar›na ra¤men grup söyledi¤i türkü ve marfllarla kitleyi coflturdu. Müzik dinletisinin aralar›nda fliirlerde okunurken etkinlik halaylarla saat 16.45’te sona erdi. (Malatya)
le içinde devrimci düflünceleri savunan. Babam 1971’lerde aktif olarak mücadelenin içinde yer al›yordu. Biz ilkokula gidiyorduk o zaman. Babam sabahlara kadar kitap okuyordu, gelifltiriyordu kendisini. -Babas›ndan da bir etkilenmesinin oldu¤unu söyleyebiliriz o halde. -Tabi olabilir böyle bir etkilenme. fiöyle bir örnek vereyim, o dönem biz hepimiz kendimize devrimci diyorduk ama 12 Eylül’ün o zor koflullar›nda babam bizden daha iyi destek oluyordu devrimcilere. Belki biraz korkuyorduk biz. Mehmet’in flehit düflmesinden sonra, evlat ac›s›d›r sonuçta, hiç kimse evlad›n›n öyle olmas›n› istemezdi. Her baban›n yapt›¤› bir tepki verdi yani. -Onunla ilgili aran›zda geçen herhangi bir an› var m› bizimle paylaflmak istedi¤iniz? -fiöyle; onunla küçüklü¤ümüz beraber geçti. Beraber davara gider, beraber ot biçerdik. ‹ki yafl vard› aram›zda. Ailenin en büyü¤ü oydu, ondan sonra ben. Beraber ifle gitti¤imizde günefle karfl› dayan›kl› de¤ildi pek, ot biçti¤imizde o hep gölgelere kaçard›. Ben de k›zd›r›yordum onu “Ben çal›fl›yorum, sen kaç›yorsun, güneflten korkuyorsun” derdim ona. K›zar›p duruyordu o da. Amcam›n k›z› vard› bizimle beraber çal›flan. “Sana day›m›n k›z›n› getirece¤iz” diye k›zd›r›yorduk Mehmet’i. Biz k›zd›r›yorduk, o da k›z›yordu. Beraber büyüdük, beraber yaflad›k. Babam o dönemde inflaatlarda çal›fl›yordu çocuklar küçüktü. Biz ikimiz bak›yorduk eve. Ekonomik olarak oldukça güç flartlardayd›k. 1976-1977 y›llar›nda Adana’da çal›flt› bir süre Mehmet, Kültoprak Fabrikas›’nda. -fiehit düfltü¤ünü nas›l haber ald›n›z? -Ben o zaman lisede okuyordum. 5 fiubat günü halamlarda oturmufl, televizyonda haberleri izliyorduk. Mazgirt’in Örs köyünde ç›kan çat›flmada ölenlerin aras›nda söylediler ad›n›. fiehit düfltü¤ünü böyle ö¤rendik. -Ailesi ve köylüler nas›l karfl›lad› flehit düflmesini? -fiehit düfltü¤ünü ö¤renince gittik, cenazesini ald›k getirdik. K›fl›n zor flartlar›na ra¤men, büyük bir kitle kat›ld› cenazesine. 122 Eylül’ün ilk flehidiydi. 12 Eylül’ün bask› dolu koflullar›na ra¤men çok büyük bir kitle kat›larak sahiplenmifllerdi cenazesini. Faaliyet alan› olan Mazgirt’te halk›n hepsi tan›r Mehmet’i. “Poto” olarak bilinir. Bugün Mazgirt’in hangi köyünde onu sorarsan›z herkes tan›r ve çok sevilen say›lan birisidir bölgede. Gerillada oldu¤u süre içinde “Poto” geldi denildi mi kucak aç›yordu insanlar. Bunlar anlat›l›yordu. Mesela biz halen Mazgirtlilerle bir araya gelip konufltu¤umuzda onun benim abim oldu¤unu söyledi¤imde sayg› gösteriyorlar. Çok seviliyordu gerçekten. Köyde de çok sevilen biriydi. -Okul hayat›nda nas›l bir ö¤renciydi? -Baflar›l›yd›. Ankara Fen Fakültesi’ni kazand› gitmedi. Babam “tarlay› satar›m seni okuturum” dedi gitmedi. “Benim için satmay›n” demiflti babama. ‹kincilikle kazanm›flt› ama yoksulluktan kaynakl› devam etmedi. Siyasi olarak da çok birikim-
KAVGADA ÖLÜMSÜZLEfiENLER Selahattin Do¤an: 1954 Sinop Erfelek Sar›bo¤a köyü do¤umlu olan Selahattin Do¤an, yoksulluktan kaynakl› ancak ilkokulu bitirebildi. ‹stanbul’da inflaat ve fabrikalarda iflçilik yaparken TKP/ML saflar›nda mücadeleye kat›ld›. Pekçok askeri eyleme imza att›. ‹stanbul’da polis kuflatmas›ndan uzaklaflmak isterken aç›lan ateflle yaralan›r ve tutsak düfler. Ondan bilgi almak için her yola baflvuran polis “direndikçe yücelen” bu tav›r karfl›s›nda acizleflerek 2 fiubat 1978’de çareyi onu katletmekte buldu. Yunus Koç: Karsl› olan Yunus Koç, TKP/ML saflar›nda mücadele yürütürken 2 fiubat 1979’da Ardahan-Ölçek köyünde jandarmalar taraf›ndan katledildi. Haydar Sönmez: 1957 Dersim Mazgirt Yetimo¤lu köyünde do¤an Haydar Sönmez, 1980 öncesi Dersim’de gerçeklefltirilen toprak iflgalinden sonra tutuklanarak Hozat Hapishanesi’ne konuldu. 6 ay sonra ç›kt›¤›nda mücadeleye kald›¤› yerden devam ederken, cezaland›r›lan bir iflbirlikçiyi öldürdü¤ü iddias›yla ihbar edilmesi üzerine gözalt›na al›narak fiubat 1982’de iflkencede katledildi. Salih Günefl: 1962 Dersim Ovac›kl› bir ailenin çocu¤u olarak do¤du. 1976’da Tarsus’ta bir fabrikada çal›fl›rken siyasi faaliyetlerinden dolay› uzaklaflt›r›ld›. 1978’de profesyonel yaflama bafllad›, iflkencehanelerden bafl› dik ç›kt›. Gerilla bölgesindeki faaliyetinden yeni görev alan› olan Çukurova’ya giderken 1 fiubat 1993 günü geçirdi¤i trafik kazas›yla aram›zdan ayr›ld›. Gözalt›nda kaybedilenler 1978 y›l› bafllar›nda Zeki Enginbay, fiubat 1995’te ise R›dvan Karakoç gözalt›nda katledildi. Bahattin An›k: Devrimci Sol militan› iken Ordu Kumru’da 9 fiubat 1994’te flehit düfltü. Bahçelievler Katliam› Sabanc› Holding’de yap›lan eylemden sonra intikam amac›yla TC taraf›ndan DHKP-C militanlar› olan Ayten Korkulu, Fuat Perk, Meral Akp›nar 10 fiubat 1996 tarihinde katledildiler. Ali R›za Aydo¤an: Dev-Sol militan› olan A. R›za Aydo¤an, 16 fiubat 1991 tarihinde Beyo¤lu Emniyet Amirli¤i’nde pencereden at›larak katledildi.
l i birisiydi. Sürekli tart›flmalara kat›l›rd›. -Peki gazetemiz arac›l›¤›yla di¤er flehit ailelerine ve okurlar›m›za neler söylemek istersiniz? -fiehit ailesi olmaktan ziyade, önemli olan o düflünceleri sürdürmektir. Önemli olan budur. “fiehit ailesiyim” deyip ona s›¤›nmak önemli de¤il, düflüncelerini sahiplenmek önemli. Bu insanlar belli fleyleri kavram›fl, inanm›fl ve belli bir inanç u¤runa gitmifltir gerçekten flehit düflmüfltür, ama bir ailesi daha farkl›d›r. “Ben flehit ailesiyim” diyorsa onun düflüncelerine sahip ç›kmal›d›r. -Teflekkür ediyoruz.
27
25
31 Ocak-13 Şubat 2004
Komünist Manifesto’nun do¤uflu Enternasyonal bir iflçi derne¤i olan ve illegal faaliyet yürüten Komünistler Birli¤i, 1847 y›l› Kas›m ay›nda Londra’daki kongresinde Parti’nin hem teorik, hem de pratik ayr›nt›l› bir program›n› kaleme alma görevini Karl Marks ve Friedrich Engels’e vermifltir. Fransa’da 1848 fiubat Devrimi öncesi müsveddesi haz›rlanan Manifesto böyle do¤mufltur. Önce Almanya’da yay›nlanan Manifesto, daha sonra ‹ngiltere, Amerika ve Fransa’da yay›nland›. Manifesto, “Avrupa’da bir hayalet dolafl›yor: komünizm hayaleti…” diyerek bafll›yordu. Komünizmin daha flimdiden Avrupa devletlerince bir güç olarak kabul edildi¤ini belirtiyor, komünistlerin kendi görüfllerini dünyaya anlatmak için bir manifesto ç›karmalar›n›n zaman›n›n geldi¤i vurgulan›yordu. Günümüze kadar bütün toplumlar›n tarihinin bir s›n›f savafllar› tarihi oldu¤u söylenirken, tarih boyunca farkl› isimlerle adland›r›lsa da ezenlerle ezilenlerin aras›ndaki mücadelenin her dönem aral›ks›z sürdü¤ü yaz›l›yordu. Ve flöyle sonlan›yordu Manifesto “proleterlerin bu devrimde zincirlerinden baflka kaybedecek birfleyleri yoktur. Kazanacaklar› ise bütün bir dünyad›r. BÜTÜN ÜLKELER‹N ‹fiÇ‹LER‹ B‹RLEfi‹N‹Z!
Stalingrad Direnifli Alman emperyalizmi I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndan yenilgiyle ç›km›flt›. 1917’de bu savafl›n sonlar›na do¤ru proletaryan›n keskin k›l›c›n› eline alan SSCB kurulmufltu. K›sa zamanda büyük geliflmeler gösteren ve dünya halklar›n›n umudu olan, sosyalizmin bir gerçeklik oldu¤unu, devrimin yap›labilece¤ini, halklar›n sömürüden, bask›dan, yokluktan kurtar›labilece¤ini herkese ispatlam›flt› SSCB. Emperyalizmin kabusu olan sosyalizm dünya topraklar›nda yaflam buldu¤u için pani¤e kap›lan emperyalistler, savafltan yenilgiyle ç›km›fl olan Alman emperyalizmini el alt›ndan desteklemifl, sanayisini aya¤a dikmifl, her türlü yard›m› çekinmeden yapm›flt›. Amaç Almanlar› büyük bir tehlike olarak karfl›lar›nda duran Sovyetler’e sald›rtmak, Sovyetler’i yok etmekti. SSCB, bu plan› do¤ru bir flekilde kavram›fl ve 1939’da Almanya ile sald›rmazl›k anlaflmas› imzalam›flt›. Fakat buna ra¤men 1941’de Almanya, SSCB’ye savafl açt›. Bütün Avrupa’y›
Savunma Halk Komiserli¤i yay›nlad›¤› bildiride “bir ad›m bile geri gitmek yok!” diyordu.
geçerek SSCB’ye kadar ilerledi Almanlar. Yap›lan savafllarda Almanlar, Moskova ve Stalingrad önlerine kadar ilerleyerek ummad›klar› bir baflar› elde ettiler. 17 Temmuz’da Stalingrad’a sald›rmaya bafllad›lar Alman ordusu. Buras› al›n›rsa, bu amaç üzerindeki son engel de afl›lm›fl olacakt›, ancak Naziler bir türlü ilerleyemediler. Savunma Halk Komiserli¤i yay›nlad›¤› bildiride “bir ad›m bile geri gitmek yok!” diyordu. Askerlerle birlikte, iflçiler ve Komsomol üyeleri de çarp›flmalara kat›l›yordu. Eylül ortalar›nda kentin bir bölümüne giren Alman ordusuyla sokak çat›flmalar› bafllad›. Genç, yafll›, kad›n, erkek bütün kent halk› bu çarp›flmalara kat›ld›. Çok a¤›r kay›plar veren Nazi birlikleri ancak 3-5 km ilerleyebildiler. fiubat’ta Stalingrad Cephesi komutan› Alman Von Paulus teslim oldu. 91 bin asker esir al›nd›. Stalingrad zaferi II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’nda bir dönüm noktas› olmufl, Almanlar›n yenilgisinin bafllang›c›n› oluflturmufltur.
GÜN’DE DÜN... 31 Ocak 1966. Paflabahçe fiifle ve Cam Fabrikas›’nda 2400 iflçi greve bafllad›. 1 fiubat 1929. Sovyetler Birli¤i’nde Grigori Zinoviyev ve Leon Kamanev tutukland› ve 1600 Troçkist Sibirya’ya sürüldü. 2 fiubat 1991. Silopi ve Cizre’ye gazetecilerin girmesi yasakland›. 3 Ocak 1930. Vietnam Komünist Partisi kuruldu. 1969. El-Fetih örgütünün resmi sözcüsü Yaser Arafat, Filistin Ulusal Konseyi taraf›ndan Filistin Kurtulufl Örgütü’nün (FKÖ) baflkanl›¤›na getirildi. Yaser Arafat, ‹srail’le olan tüm bar›fl giriflimlerini reddetti¤ini aç›klad›. 6 fiubat 1967. Türkiye Petrolleri Anonim Ortakl›¤›’n›n Batman Rafinerisi’nde grev bafllad›. Greve, Türkiye Petrol-‹fl Sendikas› üyesi 1900 iflçi kat›ld›. 1968. Zonguldak ve Kozlu’da10.000 maden iflçisi iflbafl› yapmad›. 7 fiubat 1968. Zonguldak’ta 7000 iflçi Maden ‹flçileri Sendikas›’n› bast›; polis iflçilere karfl› cop ve göz yaflart›c› bomba kulland›. ‹flçiler sendika taraf›ndan kand›r›ld›klar›n› ileri sürdüler. 9 fiubat 1988. Diyarbak›r Askeri Cezaevi’nde 2000 tutuklu ve hükümlü açl›k grevine bafllad›. 10 fiubat 1981. Genelkurmay S›k›yönetim Askeri Hizmetler Koordinasyon Baflkanl›¤› 5 sanatç›ya “teslim ol” ça¤r›s› yapt›. “Teslim ol” ça¤r›s› yap›lan sanatç›lar Cem Karaca, Melike Demira¤, fianar Yurdatapan, Sema Poyraz ve Selda Ba¤can’d›. 12 fiubat 1929. Josef Stalin yönetimince sürgün edilen Lev Troçki, ‹lyiç adl› bir gemi ile ‹stanbul’a geldi ve Büyükada’ya yerleflti. 13 fiubat 1967. Türkiye Devrimci ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu (D‹SK) kuruldu. 14 fiubat 1963. ‹stanbul’da Kavel Kablo Fabrikas›’nda iflçiler 28 Ocak’ta ifl b›rakm›fl ve oturma eylemine bafllam›fllard›. Eylemin 17. günü polis iflçilere müdahale etti; 9 iflçi yaraland›. 1980. On bin jandarma komandosu ve çok say›da polis Çi¤li ‹plik Fabrikas›’ndaki iflçi direnifline müdahale etti. Operasyona keflif uçaklar› ve helikopterler de kat›ld›. Gün boyu süren müdahale sonucunda fabrika boflalt›ld›,1500 iflçi gözalt›na al›nd›.‹stanbul ve Tunceli’de de dükkan kapatma eylemleri yap›ld›. Dükkan sahipleri pahal›l›¤› protesto ettiler. 1994. Demokrasi Partisi’nin (DEP) Ankara il binas›na bombal› bir sald›r› yap›ld›, bina a¤›r hasar gördü,3 kifli yaraland›.
31 Ocak-13 Şubat 2004
26
27
Emperyalizmin kad›na yans›malar›
VE BUNA KARfiI GEL‹fiT‹R‹LECEK Kad›n eme¤inin çal›flma hayat› içerisinde görülmeyen de¤eri ulusal gelirin %40’›n› oluflturmaktad›r. Türkiye’de kay›t d›fl› çal›flan hiçbir haktan yararlanamayan 4,5 milyon kiflinin önemli bölümünü kad›nlar oluflturuyor, bu kad›nlar›n istihdam alanlar›n›n büyük bölümü tar›m ve tekstil sektörüdür. Toplu sözleflme imzalayan 500 bin civar›ndaki iflçinin %13’ünü kad›nlar oluflturmaktad›r. Dolay›s›yla tüm emekçiler aç›s›ndan sorun olan sigorta, sendika ve toplu sözleflme haklar› aç›s›ndan daha çok gasp edilmifl durumdaki kad›nlar, kamudaki 2 milyonun üzerindeki çal›flan›n %30’undan fazlas›n› oluflturmaktad›r. Kad›nlar a¤›rl›kl› olarak e¤itim, sa¤l›k ve büro hizmetlerinde çal›flmaktad›r. Kamu çal›flan› kad›nlar di¤er çal›flanlara göre daha güvenceli çal›flmakta (yetersiz de olsa ifl güvencesi yasal haklar›n› kullanabilmekte) ancak iflçi statüsü d›fl›ndaki kamu çal›flanlar› toplu sözleflme haklar›ndan halen yararlanamamakta ve düflük ücretle çal›flt›r›lmaktad›r. Kamu çal›flan› kad›nlar yükselmelerde tercih edilmemekte, ücretli do¤um izni haklar›n›, krefl ve emzirme haklar›n› kullanamamaktad›r. “Küreselleflme” ile emperyalistlerin bizimki gibi (yar›-sömürge) ülkelere dayatt›¤› “yeniden yap›land›rma” kapsam›ndaki bu uyum yasalar› ile (örne¤in kamu personel yasas›) ifl güvencesiz, esnek çal›flma esaslar›n›n benimsendi¤i bir çal›flma yaflam› hedefleniyor. Tüm emekçilerin k›y›m› anlam›na gelen, halklar›n yoksullaflmas› anlam›na gelen bu yasal düzenlemeler ne yaz›k ki en çok kad›n› etkileyecektir. Ama kad›nlar, s›n›fl› topluma geçifli, üretimden kopar›lmay› uygarl›k tarihi boyunca ve günümüzde edilgenli¤i, muhtaç k›l›nmay›, kendine ve topluma yabanc›laflmay›, sömürüyü kabullenmeyen kad›n›n; yaflad›¤› kaos ortam› çaresizlik ve çeliflki yarat-
sa da bu durumu kad›n› hak aray›fl›na, özgürlük mücadelesine yöneltmifltir. Kad›n zora, fliddete, sömürüye dayal› kapitalist-emperyalist sistemlere baflkald›rm›flt›r. KADINLAR BU KÜRESEL POL‹T‹KALAR KARfiISINDA NE YAPMALI? Kad›n kapitalist politikalar karfl›s›nda, s›n›f bilinci ile yo¤rulup mücadele platformlar›, sendikal birlikler yaratmadan bu fler ekseninden, sömürü cenderesinden kurtulamaz. Kad›n hem kad›n olmaktan kaynakl› yaflad›¤› özgün sorunlar›na hem de sömürü sistemlerinin omuzlar›na yükledi¤i ekonomik, siyasi, sosyal sorunlara karfl› cins ve s›n›f bilinci ile sesini yükseltmeli mücadelede ben de var›m diyebilmelidir. Emeklerinin tam karfl›l›¤›n›n al›nmas›, eflit ifle eflit ücret ilkesinin yaflam bulmas›, cins ayr›mc›l›¤›n›n, kad›n ikincili¤inin son bulmas›, kad›n ve erke¤in toplumun özgür-eflit bireyleri olarak tan›nmas› s›n›f bilinçli örgütsel mücadelelerle ulafl›lacak s›n›fs›z toplumlarda mümkün olacakt›r. Eflit-özgür-s›n›fs›z yar›nlar için tek ç›kar yolumuz s›n›f bilinçli sendikalarda örgütlenmektir. Kazan›lm›fl haklardan asla vazgeçmeyen, çal›flma yaflam›n›n kurallar›n›n toplu sözleflmelerle belirlenmesinde ›srar eden bir anlay›fl ile hareket edilmelidir. Emekçi kad›n hareketlerini ve mücadelesini s›n›f mücadelesinden ba¤›ms›z ele almak, cinsiyete göre s›n›f örgütlenmesine gitmek hak arama mücadelesi yolunda baflar›ya de¤il, baflar›s›zl›¤a götürür. Emekçi kad›nlar›n uluslara, milliyetlere ve cinsiyetlere göre örgütlenmeleri hak almaya de¤il kazan›lm›fl haklar› kaybetmeye götürür. Emekçi kad›nlar s›n›f örgütlülükleri ile kazan›m el-
POL‹T‹KALAR-2 de edebilirler, tersi anlay›fllar cins flovenizmine götürür. S›n›f bilinçli mücadele kad›n›n kendine ve eme¤ine yabanc›laflmas›n›n doru¤a ç›kt›¤› kad›n vücudu dahil herfleyin para ile al›n›p sat›lmas›n›n meflru oldu¤u kapitalist-emperyalizme de¤il eflit, s›-
n›fs›z topluma götürür. Kad›n de¤iflime önce kendi geleneksel kiflili¤inde bafllamal›, kendini neflterlemeli; önce içindeki düflman›, sistemin zihnindeki kristalize iktidar›n› alt etmelidir. Kad›n ba¤›ms›z ve özgür düflünmedi¤i, beklenileri iradeye ve eyleme geçirmedi¤i, yaflamda bir birey, özne olmaya bafllamad›¤› müddetçe kad›n›n ç›rp›nmalar› sadece statükoyu göçlendirir ve sistemin sömürü politikalar›na daha fazla entegre olur. Toplumsal yaflamda kad›n ayakta durabilmek için cins ayr›mc›l›¤›n›, kendisine yönelik özel, özgün bask› ve uy-
gulamalara karfl›, ifl hayat›nda, sosyal yaflamda, yasalar karfl›s›nda sürekli bir mücadele içinde bulunmak zorundad›r. Kad›n bu demokratik mücadele içerisinde güçlenir. Düflünen, tart›flan, de¤iflen, üreten, kendini sözüyle, eylemiyle ifade eden, elefltirel ve ba¤›ms›z bir kiflili¤e do¤ru yürür. Ancak bu flekilde kad›n kiflili¤i ba¤›ms›z ve toplumsallafl›r. Emperyalistler er ya da geç küresel sald›r› politikalar› ile kaybetmeye mahkumdur. Kuflkusuz bu kendili¤indenci bir mücadele ile olmayacakt›r. Kad›n ve erkek emekçilerin ve tüm halklar›n omuz omuza verece¤i s›n›f bilinçli enternasyonalist mücadele ile nihai hedefine ulaflacakt›r. Biz kad›nlara düflen; eme¤imize, cins kimli¤imize, bedenimize, onurumuza ve gelece¤imize sahip ç›kmakt›r. Erke¤in arkas›nda de¤il yan›nda yer almal›y›z; çünkü yar›nlar s›n›f bilinçli kad›nlar ve erkeklerin omuzlar›nda yükselecektir. Önce beynimizdeki tabular› y›kmal›y›z ki; biz var›z biz insan›z diyebilelim. Biliyoruz ki emek mücadelesinde kendini kan›tlam›fl, ad›n› dünya tarihine mücadele ruhu ile yazd›rm›fl kad›nlar›m›z var; Olympe de Gouges (kad›n haklar› el broflürünü yazm›flt›r), Mary Wollstonecraft (kad›n haklar› savunusunu yazm›flt›r), Jeanne Darc (ülkesinin kurtulufl mücadelesine öncülük etmifltir), Clara Zetkin (8 Mart; Komünizmin kapitalizme savafl ilan›d›r, diyerek 8 Mart’› Uluslararas› Emekçi Kad›nlar Günü olarak tüm dünya ezilen halklar›na kazand›rm›flt›r), Rosa Lüksemburg (Polonyal› olan Rosa, Almanya’da sosyalist bir devrim mücadelesinin öncülerindendir). Bu kad›nlar›m›zdan ö¤renip eflit, özgür, s›n›fs›z bir gelecek için s›n›f bilinçli mücadelede üstümüze düflen görevi yerine getirmeliyiz. Bitti
‹KP’den istifa ça¤r›s› ‹stanbul Kad›n Platformu üyesi bir grup kad›n Galatasaray Postanesi önünde toplanarak TCK Alt Komisyonu'nda görüflülen yasa tasar›s›na iliflkin Adalet Bakanl›¤›'na mektup gönderdiler. "Koca tecavüzüne son", "Koca, polis, baba, komflu, patron tecavüzü suçtur", "Yasalarda her türlü cinsel ayr›m kald›r›ls›n", "Tecavüzün tan›m› geniflletilsin" dövizleri tafl›yan kad›nlar ad›na aç›klamay› Melek Özer yapt›. Kad›nlar› tecavüz edenle evlendirmenin tecavü-
zü meflrulaflt›raca¤› üzerinde duran Özer, “befl kiflinin tecavüz etti¤i kad›n, içlerinden biriyle evlenir, zamanla al›fl›r” diyen Adalet Bakan› Cemil Çiçek'in dan›flman› Do¤an Soyaslan ve ö¤retim görevlisi Sulhi Dönmezler'in bulunduklar› kurumlardan istifa etmelerini istedi. Gözalt›nda taciz ve tecavüzü önlemek için tecavüz edenlerin ve sorumlular›n mutlaka cezaland›r›lmas› ve haklar›nda yasal tedbirlerin al›nmas› gerekti¤ini söyleyen Özer, "Erkek egemen
sistemde tecavüz, gelenekler, inan›fllar, yoksulluk, göç, militarizm ve savafl nedeniyle giderek art›yor. Tecavüz gazetelerin üçüncü sayfalar›nda pornografik bir malzeme olarak yaflamlar›m›z›n normal ve kaç›n›lmaz bir parças›ym›fl gibi sunuluyor. Türk Ceza Kanunu'ndaki kad›nlara yönelik cinsel fliddeti art›ran ve meflrulaflt›ran yasalar›n de¤ifltirilmeleri için daha da geç olmadan güçlerimizi birlefltirelim" diye konufltu. (H. Merkezi)
27
27 Naz›m Hikmet’in sahnelenmeyen oyunu, do¤um gününde ilk kez sergilendi
Dünyaca ünlü flair Naz›m Hikmet’in 102. do¤um günü dolay›s›yla Bar›fl Derne¤i ve Naz›m Kültürevi, sanatç›n›n daha önce hiçbir yerde sergilenmeyen “Fatma, Ali ve Baflkalar›” adl› oyununu tiyatroseverlerle buluflturdu. Muammer Karaca Tiyatrosu’nda sahnelenen oyuna ilgi oldukça yo¤undu. Etkinlikte ilk olarak Ressam ‹rfan Ertel, “Naz›m Hikmet’in Yaflam›ndan” ad›yla, foto¤raflardesenler ve resimlerden oluflan bir dia gösterisi sundu. Ard›ndan flairin Türkiye’de yay›nlanan eserleri aras›nda yer almayan bir oyunu olan “Fatma, Ali ve Baflkalar›” okuma tiyatrosu fleklinde sahnelendi. 1950’li y›llar›n bafllar›nda Bar›flseverler Cemiyeti’nin kurulma ve kapat›lma sanc›lar›n›, Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesini ve buna karfl› yürütülen mücadeleyi konu alan oyunun dramatürji ve yönetmenli¤ini Y›lmaz Onay yap›yor. (H. Merkezi)
“Rus fliirinin günefli batt›” Rus tarihinin en ünlü flairi, yazar›, yeni Rus edebiyat› ve edebiyat dilinin kurucusu Puflkin, 6 Haziran 1799’da Moskova’da do¤du. 1817’de liseyi bitirdikten sonra D›fliflleri Bakanl›¤›’nda bir göreve atand›. Bu y›llarda kaleme ald›¤› ilk toplumcu fliirler “Özgürlük”, “Çaadaev’e”, “Arakçeev ‹çin” bas›lmad›¤› halde, kopyalar› elden ele dolaflmaya bafllad›. 1820’de isyankâr fliirleri dolay›s›yla önce Kafkasya’ya, sonra Moldova’ya sürüldü. Sürgündeki üç y›l içinde Kafkasya Esiri, Bahçesaray F›skiyesi poemalar›n›, Mahpus, Kara fial gibi fliirlerini, Yevgeniy Onegin fliir-roman›n›n ilk bölümlerini yazd›. Eylül 1826’da Çar I. Nikolay, Puflkin’i Moskova’ya ça¤›rd› ve onun sansürcüsü olaca¤›n› ilan etti. Bu durum polis takibine yol açt›, Çar’›n oku-
Ciwan Haco sevenleriyle bulufltu 18 Ocak günü ‹stanbul Abdi ‹pekçi Spor salonunda Ciwan Haco sevenlerine muhteflem bir müzik ziyafeti yaflatt›. Kürtçe üzerindeki bask›lar yasaklamalar nedeniye Türkiye’de 23 y›ld›r konser veremeyen Ciwan Haco, Batman 1. Hasankeyf Kültür ve Sanat Festivali kapsam›nda Ekim ay›nda 300 bin kifliye konser vermiflti.
Grup Yorum çal›flan› ‹hsan Cibelik tutukland›
Devlet hapishanelerden Wernicke Korsakoff teflhisiyle tahliye olan tutsaklar› tekrar tutuklamaya devam ediyor. Daha önce adli t›p taraf›ndan iyileflemez raporu verilen Wernicke Karsakoff hastalar› hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklan›yor. Son olarak Tekirda¤ F tipi hapishanesinden 399. madde gere¤i Ölüm Orucu’nun 253. gününde tahliye edilen Grup Yorum çal›flan› ‹hsan Cibelik, Ankara’da gözalt›na al›narak tutukland›. ‹hsan Cibelik’in tutuklanmas›yla il-
31 Ocak-13 Şubat 2004
gili olarak yaz›l› bir aç›klama yapan Grup Yorum çal›flanlar› “‹hsan d›flar›da tedavisi sürerken gözalt›na al›nm›fl ve tutuklanm›flt›r. Kendisi Wernicke Kasakoff tedavisi görüyordu. Ama bugün Onu tutuklayanlar tedavisini engellemek istediler. ‹hsan flu anda ayn› hastal›kla hapishanenin tek kiflilik hücresinde tutuluyor. Bu tutuklama gayrimeflrudur. Bizler arkadafl›m›z›n sa¤l›¤›ndan endifle duymaktay›z. ‹hsan Cibelik serbest b›rak›lmal›” dediler. (H. Merkezi)
mad›¤› hiçbir yap›t›n› yay›nlayamad›, Boris Godunov adl› tragedyas›n›n sahnelenmesi yasakland›. Arflivdeki çal›flmalar› sayesinde Pugaçov Tarihi, Yüzbafl›n›n K›z› düzyaz›lar› ile Bak›r Atl› poemas›n› yazd›. 29 Ocak 1837’de öldü. Halk›n yürüyüflünden korkan Çar, flairin naafl›n›n Petersburg’dan gizlice ç›kar›lmas› emrini verdi. Puflkin’in üstad› Jukovskiy, onun ölümünden sonra, “Rus fliirinin günefli batt›” demiflti. “Ey güzel ülke, uzak ülke Ey bilmedi¤im ülke Ne kendi iste¤imle geldim sana Ne de soylu bir at›n s›rt›nda Benim, bu yi¤it delikanl› gençli¤in atefli sürükledi sana Bir de bafl›mdaki flarap dumanlar›”
Tiyatro ve Brecht Brecht, 1898-1956 y›llar› aras›nda yaflam›fl, tiyatronun ifllevini politize eden bir esteti¤in, Epik tiyatronun kurucusu, oyun yazar›, yönetmen ve flairdir. Brecht an›ld›¤›nda akla ilk gelen Epik Tiyatro kavram› ve bu kavramla iliflkili bir tak›m tan›mlamalard›r. Özdeflleflme yerine, yabanc›laflt›rma; duygu yerine, ak›l; büyüleyen yerine anlatan bir tiyatro... Brecht yabanc›laflt›rma kavram›n› ilk kez 1936’da yazd›¤› “Çin Oyununda Yabanc›laflt›rma Etkileri” adl› yaz›s›nda kullanm›flt›r. Getirdi¤i tan›mlama ise flöyledir: “Anlafl›lmas› amaçlanan olgunun, al›fl›ld›k bildik olandan soyutlanarak, flafl›rt›c›, beklenilmedik olana dönüfltürülmesi. “Böylece seyirci oyunu izledi¤i bilincini yitirmeden sahnede gösterilenler üzerine düflünme olana¤›n› bulur. 1930’larda Brecht, faflizmin güçlendi¤i, insanlar›n hayat›na do¤rudan etkide bulundu¤u bir dönemde sanatsal olma kayg›s›ndan çok politik olma kayg›s›n›n savunulmas› gerektigini iddia eder. “Estetik aray›fllar›, politik bir tiyatronun önünü t›kamaktad›r”, öyleyse, “estetik, tiyatrodan kap› d›flar› edilecektir”. Liselerde, fabrikalarda, sendikalarda insanlar›n oynay›p sergileyebilecekleri didaktik oyunlar yazar. Bunlar iyilik, vatanseverlik, dindarl›k temalar› içeren k›sa oyunlard›r. (Baden Baden, Evet Diyen Adam, Önlemler, Kuralla Kurald›fl› gibi) Birey kavram› yerine, toplumsal bir mücadelenin ürünü olan y›¤›n-insan kavram›n› eksen al›r. Oyuncular sürekli rol de¤ifltirerek oynar; oyuncular olay›n tan›¤›, seyirciler ise yarg›ya varacak insanlard›r. Brecht sonradan, bu oyunlar› politika ile tiyatronun aras›ndaki iliflkinin nas›l olabilece¤ine iliflkin birtak›m egzersizler olarak
de¤erlendirir. Toplum için sanat›n öncülerinden olan Bertholt Brecht Nazi iktidar› döneminde Amerika’ya sürgün edilir. T›pk› kendisi gibi sistemin d›fl›nda birfleyleri arayanlar gibi... 1949’da Do¤u Berlin’e yerleflir. Sosyalist yönetimin finanse etti¤i Berliner Ensemble adl› kendi tiyatrosunu açar. 14 A¤ustos 1956’da geçirdi¤i kalp krizi sonucu yaflam›n› yitirir. Parti biziz, sen, hepimiz. Parti senin içinde kardefl, Parti kafandaki düflünce. Sen nerde oturursan oras› onun evi Nerde sana sald›r›rlarsa odur karfl› koyan orda.
31 Ocak-13 Şubat 2004
28
27
Umudu tezgaha dizen yaflamlar...
Yaz ya da k›fl olmas›, so¤uk ya da s›cak olmas› hiç farketmeksizin sabah›n beflinde hummal› bir koflturman›n yorgun ad›mlay›c›lar› onlar; Pazarc›lar. Haftan›n belli bir günü belli bir semtinde gördü¤ümüz, ama hergün baflka bir semtin tan›d›k yüzleri onlar. Gözal›c› olmas› için ellerinden geleni yapt›klar› tezgahlar›na meyve ve sebzeleri umutlar›n› kat›k ederek diziyorlar daha kimsecikler u¤ramadan. Ald›klar› ilk parada herbiri baflka bir sözü “u¤ur” bilmifl kendine. Kimi ilk ald›¤› paray› yere at›yor, kimi ekmek teknesi tezgah›n›n üzerine… Sabah›n köründe kamyonun yüklenmesiyle düflülüyor gidilecek semtin yollar›na, kat›klar› gene umutlar›… Aç yola ç›kmak ya da so¤uk ya da yorgunluk “ekmek paras›’n› ç›karma u¤rafl›ndan göze gözükmüyor. Pazar yerine gelindi¤inde yeni bir telafl bafll›yor mallar›n “görücüye” ç›kmas› için. Brandalar, tenteler geriliyor, yere demir çiviler çak›l›yor, özenle süsleniyor tezgahlar akflama eve yorgun ama mutlu dönebilmek için, mallar›n en güzelleri en öne yerlefltiriliyor hep “reklam” olsun diye. “Günübirlik” yaflayan halk›m›z fiyatlar›n yüksekli¤i nedeniyle tezgahlara bak›p geçerken, umutlar›n› tezgahlar›na ba¤lam›fl olanlar da para kazanamaman›n “ekme¤ini ç›karamaman›n” buruklu¤unu yafl›yor. Akflam vakti toplanan mallar elde kalan üç-befl kurufl ve omuzlardaki a¤›r yükün yorgunlu¤uyla tutuyorlar evlerinin yolunu… “Kriz”in
bitti¤i, enflasyonun düfltü¤ü söylense de yaflamlar›nda bunun zerrece yans›mas› yok. Yoksulluk ayn› yoksulluk, çile ayn› çile. Pazarc› esnaf›n›n sadece sebze-meyve sat›c›lar› de¤il, giyim eflyas› satanlar da kendi mal›n› satanlar da dertli. Yiyecek bulmakta güçlük çeken insanlar›n giysiye para ay›rma gibi bir “lüks”ü de yok tabi ki. Büyüklerin giysilerini küçüklere giydirerek idare etmeye çal›flarak, giysi tezgahlar›n›n önünde duraklamadan geçiyor ço¤unluk. “Moda” dedikleri fleyleri umursam›yorlar, sadece ihtiyaçlar› görebilmek tüm dertleri. Ucuzlayan fiyatlar da imdada yetiflmiyor. Gelirler her geçen gün azal›yor çünkü. Tüm emeklerine karfl›n üreten köylünün de, satan esnaf›n da yüzü gülmüyor, arada aslan pay›n› tüccarlar götürüyor. Tüm bu koflturmacan›n ortas›nda sat›c› kad›nlar var bir de. Tüm ezilmiflliklerinin üstüne bir de “kad›n” olmalar›n›n zorlu¤u ekleniyor ve ayakta kalma mücadelesi veriyorlar t›rnaklar›n› yaflama geçirmifl halde. *** Do¤an Ekinci: Karacanl›y›m. 10 y›ldan beri bu ifli yap›yorum ama hiçbir rand›man alam›yorum. Bazen diyorum yevmiye çal›flsak daha iyi kazan›r›z. Sebzemeyve çok pahal› zaten bir de bunlara katma de¤er vergisi eklenince hiçbir fley kazanm›yoruz. Anlayaca¤›n kar›n toklu¤una çal›fl›yoruz. Kâr etti¤imiz günler çok az sermayeyi ç›kard›k m› flükrediyoruz. Biz
güne gece dörtte bafll›yoruz. Hal’e gidip mal al›yoruz. Sabah 00:07’de gelip pazar yerinde tezgah›m›z› kuruyoruz. Sosyal yaflamdan tamamen kopu¤uz. Çoluk çocuk toplu bir yere giyinip gitti¤imizi hiç hat›rlam›yorum. S›k›nt›lar›m›z bunlarla da bitmiyor. Ya¤mur çamur demeden buraday›z. Halimizi görüyorsunuz. Al›flverifl edenler fiyatlardan flikayet ediyor. Ama biz kazanm›yoruz. Bu ürünler bu tezgaha gelinceye kadar çok el de¤ifltiriyor. Üretici al›yor çok düflük fiyata, tüccar üzerine kat›yor, Hal’e yolluyor, biz de oradan al›nca kâr›m›z› koyuyoruz do¤al olarak. 150 bin lira maliyetinde yetiflen sebze tezgaha 1,5 milyona ç›k›yor. Burada paray› as›l kazanan komisyoncu tüccar. Burada al›c›ya k›zm›yorum. Ama herkes kendi taraf›ndan bak›yor insanlar önceleri torbalarla al›flverifl yaparken flimdi taneyle al›flverifl yap›yor. Bir de flimdi bafl›m›za bir kural ç›kt› tezgah bafl›nda ba¤›ram›yoruz. Buras› halk pazar›, gördü¤ünüz gibi bombofl. Bunda aç›lan büyük pazarlar›n da etkisi var. Adamda sermaye var. Marketlerde yok yok. ‹nsanlar ya¤mur ya¤›nca pazara gelmiyor, marketten al›flverifl yap›yor. Sonra servisle evlerine b›rak›yor müflterileri. Bunlara yasak koymak gerek, marketler yaln›z kuru g›da satmal›. *** Hala siftah edemedik, diyorlar ki kriz yok. Her ne kadar kriz olmasa da ciddi bir durgunluk var. Biz tekstil ürünleri sat›yoruz. Bu sadece tekstilde de¤il, bütün sektörlerde böyle, bunun sebepleri üzerinde durmak gerek. Görünürde de bir sebep yok gibi. Enflasyona ba¤lan›yor, bak›yoruz dolar durmadan yükseliyor, kumafl dolara endeksli. Bunun tamamen Amerika ç›karlar›na oldu¤unu düflünüyorum. ‹leriye bakt›¤›mda daha iyiye mi gider kötüye mi birfley koyam›yorum, çünkü buras› Türkiye, ne olaca¤›n› bilemezsiniz. Her an farkl› fleyler olabilir. Mesela 2005’te para politikas› uygulamay› düflünüyorlar. Ama bu ekonomiye ne kadar fayda sa¤lar tart›fl›l›r. Bizlerin iflinin kötü gitmesindeki en önemli etken flu; imalatç› mesela makinalar›n› durduramaz. fiu an makinalar yaz sezonu için çal›fl›yor k›fl›n ortas›nday›z. K›fll›k mal sat›lmad› tekstilde. Bu mallar sat›lmad›¤› için bugün lüks ma¤azalarda da pazarc› esnafta da fiyatlar düflük. Çünkü elimizdeki mal› eritmemiz laz›m. Maliyetine sat›yoruz. Dedim ya adam kâr etmek için sürekli iflçi çal›flt›rmak zorunda. Burada flunu söylemek laz›m biz flunu 5 milyona sat›yoruz 1 milyon kâr kat›yoruz. Kimden al›yoruz, toptanc›dan. O diyor ben de 1 milyon kâr ediyorum. O da kazanm›yor. O zaman üç milyon kumafl imalatç›s›n›n cebine gidiyor. *** Bakt›k ekmek param›z yok, geldik pazara para kazanal›m dedik. Kâr filan görmüyor gözümüz, bunlar›n hepsi sorun. Bu sene pazar yerinden nerdeyse ekmek yiyemez hale geldik. Pahal› olsa da sat›lm›yor. Ucuz olsa da sat›lm›yor. Geçen sene flu otu beflyüz liraya sat›yorduk. Bu sene yine beflyüz diyoruz. Yine alm›yorlar. Bu sene
yok millette. Biz satt›¤›m›z yeflilli¤i Hal’den alm›yoruz, direkt ekiciden al›yoruz. Hal’den alsak hiç kazanam›yoruz. Ben 10 senedir pazarc›l›k yap›yorum. Mal›m› s›rt›mda tafl›yorum. Trenle gidip geliyorum. Ayakta durmaya çal›fl›yoruz. Kimse kimseye allah için ekmek vermiyor flimdi. Pazara gelmedi¤imiz günler gidip ormandan kömeç toplay›p sat›yoruz. Bu pazarlara gelebilmek için belediyeye pazar kiras› ödüyoruz senelik 100 milyon veriyoruz. Biz kad›n›z pazarc›l›k bizim için daha zor. Eve var›yorum bir de akflama çorba piflirelim diye u¤rafl›yorum. Ne yapay›m benim alt› tane çocu¤um var okulda onlar için katlan›yorum. *** Solmaz Ellek: Ben afla¤› yukar› do¤dum do¤al› pazar esnafç›s›y›m. Buraya bir ekmek paras›na geliyoruz. Yeri geliyor üç kurufl kâr ediyoruz, yeri geliyor 5 kurufl zarar ile eve gidiyoruz. Kazand›¤›m›z›n ihtiyaçlar›m›z› karfl›lad›¤›n› söyleyemem. Biz Hal’den alm›yoruz direkt bahçelerden getiriyoruz. Buna ra¤men ald›¤›m›z paraya veremedi¤imiz günler oluyor. ‹nsanlar hakl›, pahal› alam›yor. Fiyatlar geçen y›l üç misli olmufl. Sat›c› diyor beni ilgilendirmez benim fiyat›m bu. ‹ster al ister alma. O da biliyor. Hal’de daha pahal›. Bu ifli yapacaksa alacak. Bizim kâr›m›z, kilodan 50 bin lira kazan›yoruz. Bayan olman›n s›k›nt›s› var. Tafl›mak, buraya getirmek benim için sorun de¤il ama bayan›z diye pazarda yeri geliyor hor görülüyoruz. Sinemize çekip oturuyoruz. Kendi ekme¤imi kazan›yorum. Bu benim için sevindirici ama bazen kahretti¤im de oluyor. *** Yücel Demirtafl: Ben 35 yafl›nday›m. Yirmi senedir bu ifli yap›yorum ben, yeflillik sat›yorum. Mallar› halden al›yoruz. Daha sonra buraya getirip sat›yoruz, iflimiz hayli zor. Gecenin üçünde dördünde hale gidiyoruz. Orada bir kofluflturmaca. Oradan da mallar› pazar yerine getirir tezgahlar› haz›rlar›z. Akflam dokuz-ona kadar ifl sürer. Bunca eme¤e karfl› ald›¤›m›z para belli. Zor geçiniyoruz. Bir de kendimiz ad›na hiçbir fley yapam›yoruz. Onca çal›flmaya karfl› yine açl›k, yine fakirlik. Bir gün isteyip de ailece bir yere gidemiyoruz. Efl dost kimseyle görüflemez hale geldik. Bu hayat de¤il. Pazarlarda eskiden harca¤›m›z eme¤in karfl›l›¤›n› az çok al›yorduk flimdi yeri geliyor günü bile kurtaram›yoruz. Paray› toptanc› kazan›yor. Bizim ifllerin kötü gitmesinde flehir içlerine kurulan büyük marketler pazarlar› yar› yar›ya etkiledi. Onlar kalkmadan bizim ifller kolay düzelmez. Son dönemde belediye bize kafay› takt›. Pazarda ba¤›rmay› yasaklad›lar. Belli saatler aras›nda pazara izin veriliyor. 6’dan sonra pazar toplan›yor. Zaten biz o saatlerde ifl yap›yoruz. ‹flçi-memur pazara ancak ç›k›yor. Bir de pazarc›lar için belge ç›kartmam›z› istediler. Özel bir giysi yapm›fllar, hepimize da¤›tt›lar. Paras›n› biz ödüyoruz. Zaten kazand›¤›m›z ortada. Anlayaca¤›n›z halimiz yaman. Bunca zahmete karfl› kazanan ya toptanc› ya devlet oluyor. Bizimki kar›n toklu¤u bile de¤il.
29
27
‹flçi-köylü’den “AÇLIKTA TERÖR KADAR ÖNEML‹” EMPERYAL‹STLER‹N KORKULARI BÜYÜYOR Geçti¤imiz günlerde ‹sviçre’nin Davos kentinde Dünya Ekonomi Forumu toplant›s› yap›ld›. Yap›lan Dünya Ekonomi Forumu yaflanan gerçekleri göstermesi aç›s›ndan içinden geçti¤imiz günlerde oldukça önemlidir. Dünya halklar›n›n emperyalist-kapitalist sistemin tamda kendisinden kaynakl› yaflad›¤› ve her gün biraz daha artan açl›k, yoksulluk, sefalet gibi sorunlar›n›n çözümü için bir araya geldiklerini iddia eden emperyalist haydutlar›n as›l niyetlerini ortaya koyan zirveye kat›lan BM Genel Sekreteri Kofi Annan oldu. Annan “terörle mücadele” yönünde at›lan ad›mlardan bahsederken bir yandan da dünya halklar›n›n yoksullu¤unun da terör kadar önemli oldu¤u uyar›s›nda bulundu. Bu sorunlar›n en az›ndan belli çerçevede tutulmad›kça sistemlerinin devam› için tehlike oldu¤unu üstü kapal› dile getiren Annan zengin ülkeleri bu konuda uyard›. Açl›¤›nda terör kadar önemli oldu¤unu belirten Annan bu konuflmas›n› yaparken bir yandan dünyada 2 milyar kiflinin yeterli besin ve mineralleri alamad›¤› için fiziki rahats›zl›klar yaflad›¤› gerçe¤i ortada duruyordu. Zirve için Davos’ta bulunan Maliye Bakan› Kemal Unak›tan ve ekonomiden sorumlu devlet bakan› Ali Babacan ise Türkiye’den uzakta bulunman›n verdi¤i rahatl›k ile yine Türkiye’den uzak vaatlerde bulunarak yalanlar›n› s›ralad›lar. Hükümetin gelir olarak sadece özellefltirme üzerine plan yapt›¤›n› burada da vurgulayan Unak›tan ve Babacan emperyalist efendilerine verdikleri sözleri tekrarlad›lar. Milli Piyango ve TEKEL için çal›flmalar›n devam etti¤i müjdesini veren Unak›tan ve Babacan Türkiye ekonomisinin h›zla toparland›¤› teranele-
rini savurmaktan da geri durmad›lar. Türkiye’nin tüm ekonomik beklentileri alt üst etti¤i gibi komik savlar ortaya atan Unak›tan ve Babacan Türkiye gerçekli¤inden ne kadar uzak olduklar›n› da ortaya koymufl oldular. Bu gerçe¤i görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Geçti¤imiz hafta Türkiye’de artan so¤uklar ve yaflanan ölüm olaylar›n› hat›rlamak yeterli. So¤uklar›n bast›rmas› ekonomide ve halk›n yaflam standartlar›nda yaflanan›n gerçekten bir geliflme mi yoksa koskoca bir yalan m› oldu¤unu ortaya koyuyor. So¤uktan donmamak için bir grup insan Çanakkale’de tarihi evleri ya¤malay›p yakarken, ‹stanbul, Erzurum, Çanakkale, Bal›kesir ve Aksaray’da 6 kifli donarak yaflam›n› yitirdi. ‹stanbul’da yaflam›n› yitirenlerden biri babas›n›n 100 milyon lira olan kay›t paras›n› veremedi¤i için mahallesine oldukça uzak olan baflka bir okula giden ve uzun bir yolu yürümek zorunda kalan Atabey Kemalo¤lu idi. Üstelik Unak›tan Davos’ta özellefltirme gelirlerinin ülkeyi ne kadar refaha kavuflturaca¤›n›n hesab›n› yaparken bir taraftan da gitmeden önce Türkiye’de yapt›¤› aç›klamalar gazetelerde yay›nlan›yordu. Bu aç›klamalara göre özellefltirilen ifl yerleri nedeni ile iflinden at›lan iflçi say›s› 15 bin 828. Bu aç›klamalar› ile özellefltirmenin faturas›n›n halka ç›kaca¤›n› aç›kça itiraf eden Unak›tan Davos’ta ise yaflanan geliflmelerin ekonomiyi düzeltece¤ini iddia etti. ‹lk olarak Cidde’de ABD’nin sesi olan Türkiye ve Baflbakan› R. Tayyip Erdo¤an ard›ndan Davos’ta Türkiye’nin Ortado¤u’da yaflanan sorunlarda “ara buluculuk” rolünü üstlendi. Davos’a gi-
31 Ocak-13 Şubat 2004
den R. Tayyip Erdo¤an burada Türkiye’nin ‹srail ve Suriye aras›nda yaflanan sorunlarda ara bulucu olabilece¤ini belirtmiflti. Türkiye’nin ara bulucu rolünün ayn› zamanda ABD’nin isteklerinin hayat bulmas› anlam›na geldi¤i aç›kt›r. Asl›nda Erdo¤an’›n Davos gezisinin en önemli ayaklar›n› enerji sektörü oluflturdu. Bunun içinde de bir da¤›l›ma gidilirse kendi içinde da¤›t›m›n özellefltirilmesi ilk s›ray› al›rken di¤er baz› konularda konufluldu. Ülkeden ülkeye önemi de¤iflmekle birlikte Dünya Bankas› 2004 y›l›nda ilk olarak enerji da¤›t›m kanallar›n›n özellefltirilmesinde oldukça ›srarl›. Özetle Davos Ortado¤u’da üretilen petrolün, Kafkaslardan gelen do¤algaz›n da¤›t›m›n› kimin yapaca¤›, hangi flirketlerin bu pazara hakim olaca¤›n›n tart›fl›ld›¤› bir pazar yeri gibi idi. Ve bu pazarda mal›n› pazarlamakta en hevesli olan ülke de Türkiye idi. Çünkü Türkiye elektrik üreten kurumlar›n› özellefltirmeyi tamamlam›fl, bunun yan›nda özellefltirmeden do¤abilecek sorunlar› halletmek için bir üst kurul oluflturmufltur. Yani flimdi s›ra da¤›t›m ve iletiflim kanallar›n›n özelefltirilmesindedir. Bu konunun daha ince ayr›nt›lar ise çok yüksek bir ihtimalle R. Tayyip Erdo¤an’›n ABD gezisinden sonra netleflecektir. Gürcistan’da yaflanan geliflmeleri, Azerbaycan ve Kazakistan’›n son günlerde ad›n›n s›k duyulmas›n› bu eksende ele almak gerekir. Soros Foundation’a ba¤l› Open Society Institute’nin yay›nlad›¤› “Hazar petrollerinden kim yararlanacak” bafll›kl› rapor Gürcistan’dan sonra s›ran›n Azerbaycan ve Kazakistan’a gelece¤ini aç›k etmektedir. OSI’nin raporuna göre halen Irak’ta enerji rejimini yeniden flekillendirmekte olan ABD için ulusal güvenlik politikas›n›n önceli¤ini enerji arz›n› güvenlik alt›na almak oluflturuyor ve bu ba¤lamda Azerbaycan ve Kazakistan’›n ABD için önemi art›yor. Bu aflama içinde rapor daha önce Arjantin, Panama ve Kolombiya’da denenen özellefltirme yöntemle-
BES KONGREYE HAZIRLANIYOR
TPAO ‹fiÇ‹LER‹NDEN EYLEM
Maliye, Çal›flma, ‹çiflleri, D›fliflleri ve Adalet Bakanl›klar›, Dan›fltay, Say›fltay, adliyeler, nüfus daireleri, Emekli sand›¤›, SSK gibi 42 kurumda örgütlü olan BES’in kongre haz›rl›klar› bafllad›. fiubelerin 14 fiubat’a kadar kongrelerini yapmas› düflünülürken Genel Merkez kongresi 12-14 Mart tarihleri aras›nda düzenlenecek. 35 bin üyesi bulunan BES; 4688 say›l› yasan›n ç›k›fl›yla kongre süresini 3 y›la uzatmayan KESK içindeki tek sendika oldu. Çal›flmalar›na bafllad›klar›n› belirten BES yöneticileri; sald›r›lar›n yo¤un oldu¤u bir süreçte topland›klar›n› belirtirken, sürecin mücadeleye ivme kazand›rmas› gerekti¤ini vurgulad›lar. BES Genel Baflkan› Bülent Kaya, kongre sürecinin mücadele ç›tas›n› yükseltece¤ini dile getirirken BES Genel Sekreteri Döndü Taka yap›lacak tart›flmalar›n merkezi politikalara yön vermesi gerekti¤ini söyledi. BES Ankara 1 No’lu fiube Bas›n Yay›n Sekreteri Nedime Korkmaz’da KESK ve di¤er sendikalar›n kongre sürelerini 3 y›la ç›karmas›n› elefltirdi. (Ankara)
Türkiye Petrolleri Anonim Ortakl›¤› (TPAO) Batman Bölge ‹flletmelerindeki iflçilerin geçici ifl akitlerinin feshedilme karar›na karfl› yap›lan eylemlere iflçilerin aileleri ve çocuklar› da destek verdi. ‹flçiler 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren yani geçici ifl akitlerinin feshedilmesinden sonra eylemlere bafllad›lar. Öte yandan Petrol-‹fl Sendikas› üyeleri, TPAO’ya ba¤l› Batman ve Ad›yaman müdürlüklerinde çal›flan arkadafllar›n›n iflten at›lmas›na karfl› ifl b›rakma eylemi yapt›lar. 21 Ocak günü TPAO Genel Müdürlü¤ü önünde toplanan iflçiler “Direne direne kazanaca¤›z” slogan› att›lar. Petrol-‹fl Ankara fiube Baflkan› Mustafa Özgen yapt›¤› aç›klamada Ad›yaman’daki iflçilere “Sendikal kazan›mlar› yok eden bir sözleflme imzalatt›r›larak yeniden iflbafl› yapt›r›ld›¤›n›” anlatt› ve “Ancak, Batman’daki üyelerimiz bu hukuk d›fl› sözleflmeye imza atmad›lar ve y›lbafl›ndan beri mücadelelerine devam etmektedirler” dedi. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan TPAO iflçileri iki saat çal›flmad›lar. (Kartal)
rini öneriyor. Tüm bu yaflananlar›n elbetteki en önemli nedeni ABD’nin yaflad›¤› enerji krizidir. ‹flte bu yüzden de ister istemez Hazar bölgesi petrolleri ve burada en büyük kaynaklara sahip Azerbaycan ve Kazakistan gündeme geliyor. Yukar›da da de¤indi¤imiz gibi Erdo¤an’›n çantas›na özellikle ‹ncirlik üssünün son kullan›m›n› alarak gitti¤i ABD gezisinde netleflecek olan ayr›nt›larda vard›r. Türk hakim s›n›flar› için ABD gezisi s›ras›nda efendilerinden alacaklar› bir “aferin” çok önemlidir. Ve bunu almak için yapamayacaklar› fley yoktur. Tüm bu geliflmelerin yan›nda Dünya Ekonomi Forumu toplant›lar›n›n d›fl›nda Hindistan’da Dünya Sosyal Forumu ve buna alternatif olarak örgütlenen Mumbai Direnifli 2004 organizasyonlar› da oldukça önemli. Dünya Sosyal Forumu toplant›lar› sosyal forumun içeri¤ine ve hedeflerine uygun olarak örgütlenip biçimlenirken Mumbai Direnifli 2004 ise emperyalizme karfl› gerçekten mücadele yürütenlerin bir arada olmas› anlam›nda oldukça önemli bir geliflmedir. Temelleri 1998 y›l›nda at›lan as›l olarak dünya halklar›n›n mücadelesini bir kaosla bo¤may› hedefleyen sosyal foruma karfl› örgütlenen Mumbai Direnifli 2004 organizasyonu sadece emperyalizme karfl› gerçekten mücadele edenler ile ediyormufl gibi görünenler aras›na çekti¤i kal›n çizgi ile bile oldukça önemli bir yerde durmaktad›r. Yoksullu¤un kalbi Hindistan’da gerçeklefltirilen direnifl kendi gücümüze güvenmemiz konusunda önemli sonuçlar ç›karmam›z›n da vesilesi olmufltur. Direniflin ö¤rettikleriyle emperyalist sald›rganl›k ve iflgallere karfl› direnifl meflalesini her tarafta yakacak ve büyütecek olanlar›n sadece Maoistler oldu¤unu da bir kez daha kan›tlam›fl olduk. fiehitlerimizin b›rakt›¤› miras, yoksul halk›n direniflleri bizim bu savafl› kazanmaya muktedir oldu¤umuzun en büyük kan›t›d›r. Yeter ki bu güce ve kendi gücümüze güvenelim.
‹ZM‹R’DE ‹fiTEN ATMALAR SÜRÜYOR Birleflik Metal-‹fl Sendikas›’na üye olduklar› için iflten at›lan Bat› Makina Kal›p iflçileri 12 Ocak 2004 tarihinde yapt›klar› eylemde “sendikaya üye oldu¤umuz için iflten at›ld›k” dediler. Bat› Makine Kal›p Sanayi önünde bas›n aç›klamas› yapan iflçiler öfkelerini belirttiler. ‹flçiler ad›na aç›klamay› Birleflik Metal-‹fl ‹zmir fiube Baflkan› Ali Çeltek yapt›. 20 iflçinin hiçbir gerekçe gösterilmeden iflten at›lmas›n› k›nayan Çeltek “Buradan suç duyurusunda bulunuyoruz. Patron yasalar› çi¤niyor. Sendikam›z› seçen iflçiler yaln›z olmad›lar. Bundan sonra da yaln›z olmayacaklar” dedi. Fabrikada çal›flan 100 iflçinin de destek verdi¤i eylem “‹nad›na sendika inad›na D‹SK”, “Yaflas›n sendikal mücadelemiz”, “Direne direne kazanaca¤›z”, “Zafer direnen emekçinin olacak” vb. sloganlarla bitirildi. (‹zmir)
31 Ocak-13 Şubat 2004
9. çal›flma grubunun konusu: “Emperyalist küreselleflme ve Dalitler (Hindistan’daki kastlar içerisinde en alttaki, en ezilen tabaka) üzerindeki etkileri” Kat›l›mc›lar: Hindistan’›n alt kastlar›ndan de¤iflik kast ve etnik kökenli temsilciler. 10. çal›flma grubunun konusu: “Global faflizm, Hindu Tava ve Gujarad soyk›r›m› deneyimleri”. Kat›l›mc›lar: Hindistan Tüm Halklar›n Direnifl Forumu, Hindistan, Milli Gazete’den Safaru ‹slamkham, Anti-Emperyalist Kamp, Ürdün temsilcisi ve Hindistan’›n Karnataka ve Gujurad bölgelerinden temsilciler. 11. çal›flma grubunun konusu: “Küreselleflmenin ö¤renciler ve gençlik üzerindeki etkileri”. Kat›l›mc›lar: Bat› Bengal Devrimci Ö¤renci Federasyonu, Bunjap Radikal Ö¤renci Birli¤i, ‹ran, Filipinler ve Yunanistan temsilcileri. 12. çal›flma grubunun konusu: “Emperyalizme yönelik alternatifler: Konular ve karfl› tav›rlar”. Kat›l›mc›lar: Yeni Zelanda, AT‹K, Hindistan, Yunanistan ve çeflitli ülkelerden örgütsel ve bireysel kat›l›mlar. Yaflanan baz› eksikliklere ra¤men her iki günde de oturumlara ilgi büyük olmufl, gerek yurtd›fl›ndan gelen delegeler, gerekse bölgeden kat›lan kitleler etkinliklere yo¤un ilgi göstermifltir. Oturum aralar›nda yer yer müzik dinletileri yap›lm›fl, özellikle de dört günlük direnifl boyunca s›k s›k sahne alan Hintli Halk ozan› Sanhajib’in her sahneye ç›k›p, devrimci flark›lar, marfllar söyleyiflinde coflku doru¤a ç›km›flt›r. ‹kinci günün sonunda, tüm çal›flma gruplar›n›n çal›flmalar›n› sunmas›n›n ard›ndan yap›lan bas›n toplant›s›nda AT‹K, ILPS, Haluk Gerger ve di¤er ka-
30
t›l›mc›lar Mumbai Direnifli’nin önemini ve anlam›n› vurgulayan bas›n aç›klamalar› yapm›fl ve Mumbai Direnifli’nin sonuç deklarasyonu okunmufltur. Deklaras-
yonda özetle flunlara vurgu yap›lm›flt›r: * Emperyalist küreselleflmeye karfl› mücadele etmek ve halklara yönelik gerçekleflecek yeni sald›r›lara karfl›, halklar›n gücünü birlefltirmek. * DB, IMF, DTÖ gibi emperyalist kurulufllar›n a¤›r sald›r›lar› alt›nda olan geri kalm›fl ülkelerin ba¤›ms›zl›¤› için mücadele etmek. * Egemen s›n›flar›n çeflitli toplumlara yönelik faflist sald›r›lar›na karfl› mücadele etmek, özellikle de ›rkç›l›k ve Siyonizme karfl›. * ABD ve di¤er iflgal güçleri Irak’tan ç›kar›lana kadar Irak halk›n›n direniflinin yan›nda yer almak. * Kendi topraklar›n› ve ba¤›ms›zl›klar›n› kazanana kadar, Filistin ve Arap halklar›yla omuz omuza, birlikte mücadele etmek. * Baflta Afganistan’dan olmak üzere, baflka ülkelerdeki tüm yabanc› as-
keri güçlerin çekilmesi ve ABD askeri üslerinin kapat›lmas› için mücadele etmek. * ABD emperyalizmine ve onun uflaklar› gerici iktidarlara karfl› savaflan tüm politik tutsaklar›n serbest b›rak›lmas› için mücadele etmek * Hindistan’daki de¤iflik etnik halklara ve özellikle de kast sisteminde en ezilen kesim olan Dalitlere yönelik etnik soyk›r›ma karfl› mücadele etmek ve tüm ülkelerdeki ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerini desteklemek. * Halklar›n STÖ anlay›fl› çerçevesinde hareket eden örgütlenmelerin pefline tak›lmas›n› engellemek ve emperyalizmi ve tüm gericili¤i yok edecek militan bir hareket yaratmak. Direnifl’in üçüncü günü ise “Kültürel Direniflin Dalgalar›” bafll›kl› bir kültürel etkinlik gerçeklefltirilmifltir. 80’e yak›n Hindistanl› yerel grubun sahne ald›¤› etkinlikte, tek yabanc› grup olarak
AT‹K bünyesinde devrimci müzik yapan üç kiflilik bir grup sahne alm›flt›r. Yo¤un bir ilgiyle karfl›lanan Türkiyeli grup birkaç marfl›n ard›ndan enternasyonali söy-
27
leyerek program›n› bitirdi¤i s›rada, dinleyicilerin ço¤unlu¤unun kendi dilinde, yumruklar havada enternasyonal marfl›na efllik etti¤i görülmüfltür. Direniflin son günü yap›lan miting ve alandaki yürüyüfle yine büyük bir ilgi olmufl, mitingde, delegelerin konuflma yapmalar›n›n yan›s›ra, müzik dinletisi de gerçekleflmifltir. Tüm dört günlük direnifl boyunca oldu¤u gibi, burada da bildiriler, afifller ve pankartlarla yo¤un bir ajitasyon/propaganda yapan AT‹K ve ILPS, kitlelerin ve tüm kat›l›mc›lar›n ilgi oda¤› olmufl, bu ilgi AT‹K ve ILPS kat›l›mc›lar›n›n sahneye ç›karak enternasyonali söylediklerinde ise daha da artm›flt›r. Ayr›ca alanda yo¤un olarak TKP/ML bildirilerinin da¤›t›ld›¤› ve TKP/ML pankart›n›n ve flamalar›n›n tafl›nd›¤› görülmüfltür. Dördüncü gününde mitingle taçland›r›lan, befl binin üzerinde kitlenin kat›l›m sa¤lad›¤› Mumbai Direnifli ezilen dünya halklar›n›n anti-emperyalist mücadeleyi ortaklaflt›rmas›n›n ve bu mücadeleyi yükseltmesinin yeni bir ad›m› olmas›, enternasyonal iliflkilerin gelifltirilmesi, emperyalizme karfl› gerçek anti-emperyalist, devrimci bir duruflu ifade etmesi, ezilen dünya halklar›n›n emperyalizmin, bask›, sömürü, talan, katliam, eflitsizlik, yoksulluk ve sefalet düzeninden, ancak ve ancak bu sistemin tamamen ortadan kald›r›lmas› ile kurtulaca¤›n›n mesajlar›n› vermesi ve buna ba¤l› olarak da bunun dinamiklerini içinde tafl›mas› aç›s›ndan önemli bir kazan›m ve halklar›n ileriye dönük mücadelesine ›fl›k tutucu olmufltur. Mumbai Direnifli insanl›¤›n kurtuluflu mücadelesinde, halklar› gerçek kurtulufla tafl›yacak onurlu bir ad›md›r, dünya ezilen emekçi halklar›n›n bir kazan›m›d›r, anti-emperyalist mücadelenin küçük bir zaferidir. K›sacas› Mumbai Direnifli emperyalizme karfl› direnmenin ve savaflman›n ad›d›r.
27
31 Ocak-13 Şubat 2004
31
Mumbai Direnifli kat›l›mc›lar›ndan görüfller
“Mumbai direnifli emperyalizme, özellikle de ABD emperyalizminin hegemonyas›na meydan okumad›r...” Chrispin Beltran (ILPS Baflkan› ve Filipinler KMU Sendikas› Baflkan›): “...Mumbai Direnifl 2004 bana göre anti emperyalist mücadelenin çeflitli alanlar›nda bir kazan›md›r. Burada emperyalizmin ekonomik, politik ve askeri yönleri tart›fl›ld›. Mumbai direnifli emperyalizmin son süreçte artan sald›r›lar›na alternatif olarak örgütlenmifltir. Özellikle iflçilerin, köylülerin ve flehirlerdeki yoksul insanlar›n kat›l›m› oldu. Mumbai direnifli emperyalizme, özellikle de ABD emperyalizmine karfl› bir meydan okumayd›. Özellikle de Irak, Afganistan ve flimdi de gündemde olan ‹ran, Kuzey Kore, Filistin ve Filipinler tart›flma konusu oldu. Bundan kaynakl›, bu konferans mücadelemizin bir devam› olacakt›r. Ve bunun devam› da 20 Mart 2004 olacak. Bu tarihte tüm emperyalist güçler kendi bulunduklar› ülkelerde yürüyecekler. Hatta baz›lar› Ortado¤u’ya delege gönderecekler. 20 Mart’› örgütlemekteki amaç, ABD ve di¤er iflgalci güçlere tav›r koymak ve Ortado¤u halklar›n›n yan›nda olmak. 20 Mart iflgale ve emperyalizme karfl› bir gündür...” *** “Dünyadaki bütün anti-emperyalist güçlerin bir araya gelmesi gerekti¤ine inan›yorum...” Dr. Darshan Pal (Mumbai Direnifl Komitesi sözcüsü Hindistan): “...Mumbai Direnifl 2004’de iki aç›dan kazan›m›m›z oldu¤una inan›yoruz. Birincisi, DSF üzerine bir tart›flma açm›fl olduk. Mumbai Direnifl’te bu konuda daha da belirgin bir kamplaflma oldu. Bu Selanik’ten Mumbai’e uzanan bir süreçtir. Emperyalizm olgusu daha da derinleflti. ‹kincisi, bizler Hindistan’daki ve dünyadaki güçlerle daha da iç içe geçti¤imize inan›yoruz. Bu konuda ciddi bir ad›m at›ld›¤› inanc›nday›m.” *** “..Ayn› zamanda emperyalizmin iflbirlikçileri olan komprador burjuvaziye ve k›rsaldaki büyük toprak a¤alar›na karfl› da mücadele etmeliyiz...” Sanjahib (Hintli halk ozan›): “.. Ben bir halk ozan›y›m ve bir kültürel grubun eleman›y›m. Biz ormandaki yerli halklarla da çal›flma yap›yoruz. Birçok halk kahraman›m›z devlet taraf›ndan öldürüldü. Ben de devlet taraf›ndan kurflunland›m. Birazdan yine iktidara karfl› bir flark› seslendirece¤im. Halklara vermek istedi¤im mesaj fludur: Hindistan devleti ülkenin de¤erlerini emperyalizme sat›yor. Bunun için halklar olarak birleflip buna karfl› mücadele etmeliyiz...”
*** “...Bizim as›l amac›m›z yaln›zca köylü güçlerini de¤il, bütün anti-emperyalist güçleri birlefltirmek...” Renato Bologna, Foro Contadino Altragr›coltura Baflkan› (‹talyan köylü/tar›m örgütlenmesi) ve Via Campas›no (köylü hareketi), Avrupa üyesi: “Bizler Hükümet D›fl› Örgütler (NGO) ile gerçek mücadele edenler aras›ndaki fark› koymaya çal›fl›yoruz. Bizim as›l amac›m›z yaln›zca köylü güçlerini de¤il, bütün anti-emperyalist güçleri birlefltirmektir. ILPS ve Mumbai Direnifli bu noktada önemli bir rol oynuyor. Benim mesaj›m: Biz devrimi gerçeklefltirebiliriz. Her gün buna hizmet etmek zorunday›z...” *** “...bence Mumbai Direnifli antiemperyalist güçler için önemli bir ad›md›r...” ‹RENE, Anti-emperyalist Kamp, Avusturya: “... Bizler ilk baflta Mumbai Direnifl 2004’le aram›za s›n›r koymufltuk, fakat sonradan onun önemini gördük. Bence Mumbai Direnifli anti-emperyalist güçler için önemli bir ad›md›r. Özellikle sonuç bildirgesinde Irak halk›n›n direniflinin desteklenmesinin alt›n›n çizilmesi önemlidir. Mumbai Direnifli ve DSF aras›ndaki en önemli fark, Mumbai Direnifli’nin halklar›n, özellikle de Irak halk›n›n direniflini desteklemesi ama DSF’nun sadece iflgale karfl› ç›kmas›d›r. Mumbai Direnifline kat›lanlar belli ülkelerdeki silahl› mücadelelere karfl› ç›km›yorlar. Ben ezilen dünya halklar›na mücadelelerinde baflar›lar diliyorum....” *** “...emperyalistler, özellikle de ABD emperyalizmi yerel zengin kaynaklara el koyuyor, ancak buna karfl›n halklar aya¤a kalkarak mücadele ediyor...” Mumbai Direnifl Komitesinden Bangladefl temsilcisi: “...Mumbai’de emperyalist yat›r›mlar oldukça yo¤undur. Burada emperyalistler hem de feodalizmin temsilcileri var. Dolay›s› ile Mumbai Direnifli’nin burada olmas› önemlidir. Çünkü bu Direnifl’in içinde gerçek anlamda emperyalizme karfl› mücadele edenler var. Tüm Hindistan’da emperyalistler, özellikle de ABD emperyalizmi yerel zenginliklere el koyuyor ve koymak istiyor. Tabii ki bu yaln›zca Hindistan’da de¤il. Ancak buna karfl›n halklar aya¤a kalkarak mücadele ediyor. Hindistan devleti Mumbai Direnifl 2004’e yönelik her fleyi yasaklamaya çal›flt›. Konuflmalar›, flark›lar›, yürüyüflleri... Biz DSF’nu da buraya davet ettik. Onlarla iliflkilerimiz gergin de¤il, ancak gerçek mücadele burada. Onlar›n esas öne ç›kard›¤› konu yaln›zca ABD emperyalizmine
karfl› ç›kmak. Mumbai Direnifl 2004 bir kazan›md›r ve önemli bir ad›md›r. Tüm Hindistan’daki insanlar›n emperyalizme karfl› birleflmek istedi¤i görüldü. Ayr›ca Türkiye, Filipinler gibi ülkelerin deneyimlerini aktarmalar› da önemli bir katk› sunmufltur...” *** “... emperyalizme ve kapitalizme karfl› mücadele etmeden, haklar, refah ve eflitlik bekleme hakk›m›z yoktur...” Mumbai Direnifl Tertip Komitesi, Hindistan delegesi: “...Mumbai Direnifli baz› eksiklerine ra¤men bir kazan›md›r. Bunu örgütlemeye bafllad›¤›m›zda bir amac›m›z vard›. Bu da halka flu mesaj› vermek: Emperyalizme, kastizme ve onlar›n iflbirlikçilerine karfl› mücadele etmek. Emperyalizme ve kapitalizme karfl› mücadele etmeden, haklar, refah ve eflitlik bekleme hakk›m›z yoktur. Bu sadece Hindistan için de¤il, tüm dünya için geçerlidir. Mumbai Direnifli’nin bu tarihte yap›lmas›n›n nedeni ayn› günlerde DSF’nun da burada ve ayn› tarihlerde yap›lmas›d›r. Onlar emperyalizme ve kapitalizme gerçek anlamda meydan okumuyorlar. Hatta belli noktalarda onlara yard›mc› oluyorlar. Bu konu yeni de¤il, çok önceden bafllayan bir durumdur. Benim halklara vermek istedi¤im mesaj fludur: Emperyalizme karfl› birleflmeden, Hindistan’da veya dünyan›n herhangi bir yerinde de¤iflim mümkün de¤ildir. Mumbai Direnifli’ni örgütlememizin nedeni budur...” *** “...emperyalizm ve DSF ayn› maddeden yarat›lm›flt›r...” Hindistan, Yeni Demokratik Sol Cephe delegesi: “...bizler MLM düflüncesinin savunucular›y›z ve DSF’na karfl›y›z. Çünkü emperyalizm ve DSF ayn› maddeden yarat›lm›flt›r. Mumbai Direnifl 2004 ile aram›zda belli farkl›l›klar olmas›na ra¤men, gerçekten anti-emperyalist bir alternatif sunmaktad›r. DSF’nun bir ad›m ileriye gidece¤ini düflünmüyoruz. Mumbai Direnifl 2004’e gelince, anti-emperyalist mücadele konusunda ciddi ad›mlar atabilece¤imize inan›yoruz. Çünkü Mumbai Direnifli DSF gibi hükümet d›fl› kurulufllar ve STÖ’nden oluflmuyor. Benim vermek istedi¤im mesaj: Yaflas›n sosyalist devrim. Anti-emperyalist bir cephe olufltur ve DSF’na karfl› ç›k.” *** Mumbai Direnifl örgütleme komitesi Hindistan delegesi: “... Mumbai Direnifl 2004 emperyalizme karfl› mücadelenin bir parças›d›r ve DSF’na bir yan›tt›r. Hindistan’daki bask› ve zulme ve emperyalizme karfl› omuz omuza mücadele etmek zorunday›z. Dünyan›n çeflitli yerlerinde benzer mücadeleler var. Halklar bu mücadelelerini ortaklaflt›rmal›...” *** “...Mumbai Direnifli’nin gerek enternasyonal iliflkiler aç›s›ndan olsun, gerekse uluslararas› dostluk, yoldafll›k iliflkilerini gelifltirmek aç›s›ndan olsun çok büyük kazan›mlar getirdi¤ine inan›yorum... Mumbai Direnifli’ne AT‹K bünyesinde kat›lan bir tercüman: “...bir olaya bakarken, önce kendi aç›m›zdan bakmam›z gerekiyor. Biz buraya gerçekten grup olarak, kenetlenmifl bir flekilde çok amaçl› faaliyet yürütmek için geldik. Tabii buran›n koflullar›n› çok iyi de¤erlendiremedi¤imizden kaynakl›, baz› beklenmedik durumlar-
la karfl›laflt›k. Fakat görev bilinciyle, iyi bir flekilde donand›¤›m›z için, her fleyin üstesinden gelebildik. Bu faaliyetin anti-emperyalist, enternasyonal mücadele aç›s›ndan büyük kazan›mlar getirebilece¤i bilinciyle gelmemizden dolay›, birçok fley, buran›n zor koflullar› dahi bizleri görevlerimizi en iyi flekilde yerine getirmekten al›koyamad›. Sosyal Forum gibi, kendi bünyesinde birçok revizyonist, devlet taraf›ndan desteklenen, halklar›n mücadelesini pasifize etmeyi, farkl› yönlere kayd›rmay› amaçlayan forumlara karfl›, ciddi anlamda anti-emperyalist hareketlerin bir araya gelip, alternatif sunma konusundaki önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. San›r›m buraya gelen tüm arkadafllar›n bu yönlü kendini ifade etmesi çok önemlidir. Ama bilindi¤i gibi bu olay çok büyük bir organizasyon olmas›ndan ve öyle san›yorum ki Hindistanl› arkadafllar›n bu yönlü tecrübesizli¤inden kaynakl›, birçok faaliyete yeterli katk› sunulamad›, ö¤renip ö¤retme yönünde yeterli kazan›mlar sa¤lanamad›. Fakat enternasyonal iliflkiler olsun, yoldafll›k iliflkileri, dostluk ve uluslararas› iliflkiler aç›s›ndan olsun, çok büyük kazan›mlar getirdi¤ine inan›yorum. Bu tür faaliyetlerin sadece böyle alternatif olarak de¤il, ciddi anlamda kendi gücüne dayanan, kendi ayaklar› üzerinde duran, kendi gereklili¤inden do¤an faaliyetler olmas›n› istememiz ve bu yönlü çal›flmam›z gerekir. Halklara bir mesaj vermem gerekirse, önce Hindistan’a yönelik çok k›sa bir fley söylemek istiyorum. Gerçekten birçok ülkede, birçok sefaleti gözlemledim. Filipinler’de olsun, baflka ülkelerde olsun. Ama s›n›f çeliflkilerinin bu derece göze çarpt›¤› bir ülkeyi görmedim. ‹nsan bu koflullar karfl›s›nda mücadelenin gereklili¤ini kendi benli¤inde hissediyor. Bu tür faaliyetlerin, emperyalizmin tüm dünyay› sarmak üzere oldu¤u bir dönemde, dünyan›n her yerinde örgütlenmesi gerekti¤ine inan›yorum. Bütün dünya emekçilerinin art›k ciddi anlamda bir karfl› durufl sergilemesi gerekti¤ine inan›yorum. Ve bu konuda da var olabildi¤im kadar, gerek tercüman olarak, gerekse farkl› alanlarda, her zaman içinde olaca¤›m› belirtebilirim. Bütün dünya emekçilerine anti-emperyalist mücadelenin geliflmekte oldu¤unu, ve bu konuda gerçekten gelece¤e dönük umutlar›n›n y›k›lmamas›n›, Mumbai Direnifli’nden ö¤renecek çok fley oldu¤unu söylemek istiyorum...”
işçi-köylü
BÜROLAR
YENİ DEMOKRASİ YOLUNDA
B‹Z HALKIZ GELECEK ELLER‹M‹ZDED‹R
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Beflir KASAP Bask›: Gün Matbaac›l›k Genel Da¤›t›m: YAY-SAT @mail: umutyayimcilik@superonline.com
➧ KARTAL: HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30 ➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE:32 ÇANKAYA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep: 0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0536 697 94 19 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 612 81 98 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0 537 427 71 48 ➧ TURHAL: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ MERS‹N: ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
Mumbai Direnifli emperyalizme karfl› savaflman›n, D‹RENMEN‹N ADIDIR!
Emperyalizmin dünya ezilen emekçi halklar›na dönük sald›r›lar›n›n s›n›r tan›mayan bir boyut kazanmas›yla birlikte, dünya halklar›n›n emperyalizme karfl› mücadelesi de, tüm bu bask›, zulüm, talan ve halklara dönük katliam düzenini yerle bir edecek rotada yükselmekte, bu yönlü güç birliklerini ortaklaflt›rma çabalar› da h›z kazanmaktad›r. Emperyalizmin sömürü ve giderek artan eflitsizlik düzenini y›kman›n tek yolunun ancak ve ancak tüm ezilen halklar›n ortak devrimci kurtulufl mücadeleleriyle mümkün olaca¤›n›n giderek daha da bilince ç›kt›¤› bu süreçte, bu çabay› güçlendirecek, ezilen dünya halklar›na umut olacak bir direnifl örgütlendi Mumbai’de. Emperyalizmin, özellikle 11 Eylül sonras› halklara dönük sald›r›lar›n› iflgal vb. sald›r›larla do¤rudan katliamlara dönüfltürdü¤ü günümüzde, sömürge ve yar› sömürge ülkeler ve bu ülkelerin halklar›, bu sald›r›lar›n stratejik hedefi durumuna gelmifllerdir. Varl›¤›n› öteden beri bu ülkelerin halklar› üzerindeki her türden dolayl› ve dolays›z sömürüyle sürdürme çabas›nda olan emperyalist sistemin dünyaya egemen olma çabas›yla gözünü giderek daha fazla dikti¤i bölgelerden birisi de Asya/Güney Asya ülkeleridir. S›n›fsal, etnik, dini vb. farkl›l›klar› en üst boyutta bünyesinde bar›nd›ran ve böylelikle de egemenlerin böl-parçala-yönet politikalar›na uygun bir zemin oluflturan bölge, ayn› zamanda ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerinin, dolay›s›yla da devrimci mücadelelerin f›rt›na merkezinin sömürge, yar›-sömürge ülkeler oldu¤u/olaca¤› gerçekli¤ine uygun olarak, ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerinin gerici iktidarlar› zorlayacak kadar ivme kazand›¤› bir bölgedir ayn› zamanda. Bugün bu bölgede yükselen ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerinde, Hindistan’da, Butan’da, özellikle de Nepal’de ve biraz ötesinde ise Filipinler’de Maoist önderliklerle giderek ivme kazanan halk savafllar›nda emperyalist sistemden kaynakl› eflitsizli¤in, sömürünün, yoksullu¤un, sefaletin, s›n›f çeliflkilerinin en uç boyutta yaflanmas›n›n yan›s›ra, bölge halklar›n›n 200 y›l› aflk›n bir sürelik kitle mücadeleleri, özellikle de köylü ayaklanmalar› gelene¤inin de büyük pay› vard›r. Mumbai Direnifl 2004; iflte bu çeliflkiler
yuma¤› bölgede, s›n›f çeliflkilerinin en üst boyutta, tariflere s›¤mayacak bir biçimde yafland›¤›, bu çeliflkilerin ise kast sistemi ile daha da boyutland›¤› Hindistan’da gerçekleflti. Ayn› günlerde Mumbai’de gerçeklefltirilen DSF (Dünya Sosyal Forumu) ise ayr› bir de¤erlendirme konusu oldu¤u için buna burada girmeye gerek duymuyoruz. Tohumlar› ILPS ve AT‹K’in Haziran 2003’te Selanik’te gerçeklefltirdi¤i direniflte at›lan Mumbai Direnifl’i, bir dizi ön haz›rl›¤›n ard›ndan, belirlenen tarih olan 17 Ocak’ta dünyan›n dört bir yan›ndan gelen delegenin ve Hindistan’dan 300’ün üzerinde örgütün kat›l›m› ve bölge halk›n›n yo¤un ilgisi eflli¤inde, sabah saat 09:00’da büyük bir coflkuyla bafllad›. Çok genifl bir alana kurulmufl olan etkinlik çad›rlar›n›n yan›s›ra, baflta Mumbai Direnifl komitesinin stand› olmak üzere, ILPS ve AT‹K’in ve devamla, Filipinler’den demokratik BAYAN örgütlenmesinin, DEH bünyesindeki Kazan›lacak Dünya dergisinin, Mahila Morgan Yay›nevi’nin (Hindistan, Demokratik Kad›n örgütlenmesi) Tar›m örgütlenmelerinin, Nepal Halk›yla Dayan›flma örgütünün ve birçok benzer örgütlenmenin stand›n›n yer ald›¤› direnifl bölgesinde, dört bir yana as›lan ve MLM görüflü ön plana ç›karan afifller, dövizler ve flamalar, ortam› tam bir bayram havas›na çevirmiflti. Tabii halklar›n mücadelesinin, direniflin oldu¤u her yerde yafland›¤› gibi, burada da sistemin bekçileri ve uflaklar› olan güvenlik güçleri alandaki yerlerini(!) alm›fllar ve tüfekleri, sopalar›, telsiz vb. teçhizatlar› ile baflta standlar›n hemen dibi olmak üzere, alan›n dört bir yan›na konufllanm›fllard›. En az üç bin kiflinin s›¤abilece¤i çaptaki büyük çad›rda bafllayan aç›l›fl etkinli¤inde, ilk olarak sahne alan 8 kiflilik yerel bir müzik grubu, söyledi¤i devrimci marfllarla kitleyi coflkuland›rd›. Dinletinin ard›ndan direnifl alan›na birbiri ard›na yerel k›yafetleri ve danslar› eflli¤inde giren Hindistan’l› yerli halklar›n içinde yer ald›¤› örgütlenmelere ait kortejlerin alan›n çevresini dönerek bafllatt›¤› yürüyüfle, direniflteki tüm örgütlenmeler de pankartlar›, dövizleri ve flamalar› ile kat›ld›lar. Yerel müzi¤in ve danslar›n eflli¤inde gerçekleflen yürüyüfle ILPS ve AT‹K delegeleri de pankart ve dövizleriyle kat›ld›. ILPS ve AT‹K flamalar›n›n yan›s›ra, bir k›s›m kat›l›mc›n›n Proletarya Partisi’nin bayra¤›n› tafl›d›¤› da gözlemlendi. Yaklafl›k iki bin kiflinin kat›l›m› ile gerçeklefltirilen yürüyüflün ard›ndan günün ilk panel ve çal›flma grubuna geçildi. Çal›flma grubuna geçilmeden önce yap›lan aç›l›fl oturumunda kat›l›mc›lar k›sa aç›l›fl konuflmalar› yapt›lar. Aç›l›fl konuflmas›n› Bangladeflli entellektüel Badruddin Umar’›n yapt›¤› oturumda, devamla ILPS Genel Baflkan› Chrispin Beltran, Türkiye’den Haluk Gerger,
Yunanistan’dan Dimitris Pavidis, Irak’tan Awmi Al Kalemi, Hindistan’dan Darshan Pal söz alarak k›sa birer konuflma yapt›lar. Aç›l›fl oturumunun ard›ndan “Dünya Ticaret Örgütü, tar›m ve emperyalizm” konu bafll›¤› alt›nda yap›lan 1. çal›flma grubunun oturumunda, Bangladefl’ten Küresel Köylü Forumu, Filipinler, Hindistan’›n Bunjhap, Karnataka, Lakhaoval bölgelerinden köylü örgütlenmeleri temsilcileri sunufl yapt›lar. Ayn› gün gerçekleflen 2. çal›flma grubunun konu bafll›¤› ise “Emperyalist küreselleflme ve kad›nlar üzerindeki etkileri” idi. Bu oturuma, Filipinler’den Gabriela adl› kad›n örgütü temsilcisi, Andra Pradesh’ten APCMS örgütü temsilcisi ve Hindistan’›n Karnataka bölgesinden Mahila fiagruti kat›ld›. 3. çal›flma grubunun konusu ise “Terörizme karfl› savafl›mda demokratik haklara yönelik sald›r›lar” oldu. ILPS Türkiye Seksiyonu’nun “Devlet bask›s›” konulu sunuflla kat›ld›¤› bu oturumdaki sunufllar ise Filipinler, Hindistan, Libya, Belçika temsilcileri taraf›ndan yap›ld›. 4. çal›flma grubunun “Küreselleflme ve emperyalizme karfl› mücadelede iflçi s›n›f›n›n rolü” konulu çal›flmas›na Türkiye’den DDSB temsilcisinin yan›s›ra, Filipinler’den CMU temsilcisi, ABD ve Hindistan temsilcileri kat›ld›.
5. çal›flma grubu oturumunu “Emperyalizm ve ulusal sorun” bafll›¤› alt›nda yürüttü. ILPS Türkiye Seksiyonu, Hindistan’dan birçok etnik grup temsilcisi, Filipinler’den MORO örgütü sözcüsü, Bangladefl temsilcisi, Anti-Emperyalist Kamp ve Pakistan temsilcileri de birer sunufl yapt›lar. 6. çal›flma grubunda ILPS araflt›rma komisyonunun yürüttü¤ü “Ulusal-sosyal kurtulufl ve demokrasi” konulu çal›flmaya çeflitli ülkelerden temsilciler de kat›l›m sa¤lad›lar. Birinci günün (17 Ocak 2004) tüm alt› oturumuna da oldukça yo¤un bir ilgi oldu¤u gözlemlenirken, çal›flmalar gece saat on bir civar›na kadar sürdü. ‹kinci gün (18 Ocak 2004) sabah ve ö¤len üçer oturum olmak üzere, yine alt› oturum olarak gerçekleflen çal›flma gruplar›n›n konular› ve kat›l›mc›lar ise flunlard›: 7. çal›flma grubunun konusu: “Irak iflgali-emperyalist savafl, uluslar ve halklar”. Kat›l›mc›lar: Haluk Gerger, Filipinler, Dünya Halklar› Direnifl Hareketi, Belçika, Yunanistan, Ürdün, ‹talya, ILPS’den Carol Araulu. 8. çal›flma grubunun konusu: “Emperyalist küreselleflme alt›nda yerli halklar›n ve afliretlerin yo¤un marjinallefltirilmesi”. Kat›l›mc›lar: Filipinler, Tüm Hindistan Halklar› Direnifl Forumu, Hindistan’dan çeflitli etnik grup temsilcileri.