Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

Page 1

palaspand覺ras

1

17


-Neden kendinizi bir önceki döneme bağlı hissediyorsunuz? Gezi direnişinin Türkiye’nin geçmiş direnişlerindense dünyanın diğer yerlerindeki direnişlere benzediği bir dünyada neden kendi geçmişimizle sınırlanalım? -Dünyanın geçmişiyle de sınırlanmaya gerek yok. Geçmiş, gelecek, bunlar da “gündem”. Gezi deneyim, güncel deneyim. Gezi bugün oldu diye daha önemli ve ya daha güzel değil. Geçmişi ne kadar hissetsek önemsesek de düşünce kendisini zamandan, geçmişten bağımsız, güncelden bağımsız biçimde var etmeli.

iletişime ihtiyaç.

papafanzin@gmail.com oguzcanonver@gmail.com abdulkadirgiynas@gmail.com twitter.com/oguzcanonver twitter.com/heygiynas 2


parçanın adı Maddenin birleştirdiğini ayırmak kulun ne haddine zekâ ahlâkın bir alt fraksiyonu bir ahlâk ünitesi böyle deyince sadece dehâlar çekinmiyor kötüye razı olanlar kokuların yaşı ortadan kaldırması kokusuna arkadan duyduğun arzu aynı beni tek bir şeyle reddemezdin reddetmek için onlarca hamle nevrozunu kullanman bir nevrozum olsa onu kullanırdım ciğerlerimde boşluklar gazla dumanla dolup taşıyor bundan buna dayanamıyorum artık her yerin dumanla dolup taşması parlamalar en parçacıklarıyla mesih hastalığı kurtarırım sandığın an dipten çekip çıkarırım sanarken birlikte dippe girmek dimdip kadını bedenden çıkan bir sıcaklık olarak algılamak seyirlik bir şeye dönüşürken izlenmenin izlenmesinden haz alman seyredilişimi seyrederken anladığım güzelliğe dayanamadım zeka ahlakın üstünde olsaydı hep kazanırdım 3


zamanla geçmez zaman hastalık zamanı ilaç sanan hastaneye kapansın mekanla değişir mekan kararverme mekânı etkilersin muhtemel acılar bilinmez bırakılmışlıklardan yeğğğ bunu daha kaç defa söylemem gerekecek bebeğim godspeed you black emperor allahgücü senle kara imparatorluklar kursun ahı tutsun büyünün şehirleri altında allahın kederi senin üzerine olsun duasıbirbedduayla.arınılırıarar uzundizeleriresimdefterinebasılacakşair nerelernelerelegitsin hayır o anlamdır bir karışıklık bir şeye şekil ondan sert olman ereksiyon madde bağımlılığı bitse de bağımlılık sürer madde bu madde meta donmaz biraz da bağımlılık rahatlaması diyelim yok yaa pişman mı oldun geçmişini anlatamazsın_ girift de farsçaymış her şey farsça çıkmaya başladı ismim de bu ayrıca lokal perspektif bozukluklarının da sebebidir kafanızın 2 mm yer değiştirmesi bile parlamaların yerini değiştireceğinden avangard metodlar kullanılana kadar zırhlar ve metal eşyalar memenin 2 mm yer değiştirmesi diş mi dil ben diş diyorum 4


/rönesans resmi gözlüğün icat edildiği döneme rastlıyor yani ondan önce ressamlar tam göremedikleri için gerçekçi resim yapamıyorlardı bir anda işi çaktılar/ doğumgünüpastasınınnüzerindenbaktığınnbakış horizontal/tersidikeyolan ufuknasılvertical 4lümimariüzerinde 3ışıkonlarında verticalolmasısağdan gelenhayaletetkisidenilen benimöyledediğim beyazlıkbilezik sonradanyüzük oufakbeynindeki hasarlarınmricihazlarındaçıkmayacak dahaönce hiçbukadaraçıkolmamıştım kendimi içine koşulsuz bırakacak olanı aryorum uyşturucu kadın zombilerle uğraşamam keşke tek molekül ben olmasaydı birbirne bağlı atomları birbirnden ayrınca çıkan clz tiz ses evrenin iki uzak yerinde dahi olsa bağlanmış atomların ayarlrına müdahalede diğer atom evrenin en uzak yernde olsa yine de etkileniyor onları bir kez birleştiren güç ayrıma neden izin vermezse aynı sebepten ötürü etkiden kurtuluşu da engelliyor gücün birleştirdiğini insan ayırmasın içine boşalmak istediği geliyor

Oğuzcan Önver 5


fazlası var sonsuza kadar parçalayınca bitecek mi parçalamayı seviyorsun toza sor kendimi bile bi şey bitiremeyen. bombaları asla öğrenemeyeceksin asıl bir bomba yapamazsın en uzağa git gidemeyeceğin uzaktan tee bak hiç bi yere gitmemişsin astral bitti kendini bitirecek fizikteki bombayı çocuklar yapabilir çocuklaşanlar hiç bi sikim bitmez. 6


yokedemediğin kütleni kozmik izleri beyninde bir döngüyle yola koymanın birazını allaha teşekkür ederken düzensizliği zorlayan beyninle nefreti dağıtt. huzur, nefretle kendini tanıdığın düşüncesi bilge tanrı, büyüklüğün huzuru üstüne gelenleri ayıklıyorsun makinesini bize ver ne yani dağıtt zamanın mı eksilecek paylaşıma açç çocukları meraktan gözyaşı sakızıyla rahatlamak için ağlıyorum huzurun teknolojisinin icâdı içten içe küçülmek hızında, bir panik atak esnâsında bilgiyi saklayan bilgini enerjiyi açmayan bilgeyi öldürücem. Abdulkadir Gıynaş 7


Daha önce birbirini hiç görmemiş, internet ortamı dışında hiç tanışmamış üç şair olarak, tüketmenin tık mesafesinde interaktif şiirler yazdık. Şablonları, kodlanmış dili, herkesin Google bilgisini, listeleri, fişleri, afişleri, videoları, istatistiği, hatta kendi şiirimizi kestik, yapıştırdık, daha çok kestik, aralara girmenin bombasını yaptık. Ablukayı aşmanın yoluydu bu. Çünkü şiirle kırdık kafayı, arama motorlarını böyle yönettik, sansürü de onunla tehdit ediyoruz. Çünkü ne kadar dünyanın ortasına yerleşmeye özen gösterdiysek o kadar sıkıntımızın ortasında bulduk kendimizi. Buradan tüm internete, reklamlara ve sanal alışverişe selam olsun...

İşte Benim Tüketim Çılgınlığım A ve M, MARKS & SPENCER beynimde dönnnen hâliyle: maarkss-eeennn-sıpeen-sıırrr işim var hâliyle kafamı toparrrlamam lazzzım ohh parfum gıbı kokuyorsun kuloda bulasmıs parfum gıbı kokuyorsun oh kokk noldu mıdene asıl ben senden mıgrendım başında nasıl da iğrendim A v M sandığın kadar harf değil çünkü a ve me dediğin estetik olmaz am sevgilim ayağı parfüm kokan kadınım suni gözyaşı akıtanım kalbim dünyadan düşmüş gibi normal tüm bu olanlar evin her yerinde poşet torbalar benim tüketimim, çılgınlığım yaklaş, kotlar pabuçlar beğenelim yaklaş dağılalım lekenin ve maaşın mutemedinden bahsedelim 8


Alma çılgınlığının çöplüğe çevirdiği kişiliklerden nasıl kurtuluruz? Çılgın sevgilim beni konuştur Çılgın sevkilim beni konuştur Çılgın sevkirim konuştur beni Bebeğim bebekim bebeem em Ben sana danteller arasından Dan: zırrrrr: her seferinde yeni bir ekrandan baktın Değerimi markalandırma çalışmalarını izledim senin Cep telefonlarını deniz güneş kum taşıdım Cepsiz taşıdım Aç reyonlarında ekmekleri unuttum Saç reyonlarında oysa hâlâ zeytinyağlı sabunlar Asıl ben senden... AURA • görme bozuklukları • ışık çakması • duyu bozuklukları • paralize semptomları • konuşma bozuklukları Soru neydi? Soru şu: Tüketim çılgınlığının çöplüğe çevirdiği kişilerden nasıl kurtuluruz? Tüketim çılgınlığıyla kurtuluruz Çöplüğe dönmek çöplüğü kurmakla mümkün Çöplüğü sahiplenmekle muhtemel Eh peh tey rahme dönmekle Çöplüğün suçu mu İhtiyaca doğan döngü Rahme batırılıp çıkarılmak Suçu mu 9


Sezaryen bir doğum yöntemi değil, kurtarma operasyonudur. Tüketim çılgınlığını kurtaralım midelerimizin A v M sandığın kadar hurufî, MARKS & SPENCER kadar gerçekçi Partilerin koy merakı yüzünden değil mi zaten bu bolluk, Sex shop lan sizin inancınız! Amını diktiğimin siyaset kurumları / temiz bi bez getirin şiir bitti.

İsmail Aslan-Efe Murad-Sinan Özdemir

10


11


MODİFİYE Teyel yerleri üşüyen ayrıntılarla anlar kırılgan mağaralar varlığın A halini ahalinin bilmediği hız ve politikadan geriye köpüklenen cadde bağımlısı kuşak eldeki trikotaj atölyede yedek şahıs dudakta tütsü ve dinamit menkulünü kıymetini devşirmeden sessiz, seyircisiz konser ve konserve: ne şarkısında külden kalan kurmaca ne pagan insan hâli işletim güvenliğinde yasak koyucularıyla saklama koşulları kalmadı yüzdeki kelimelerin hareket şefliğinde beklenen avlusunda uzun repliklerin kimlik kriterlerine uymuyor içimdeki rampa ben nereye çıktıysam indiğim çorak mukavva bitkisel çözümleri adrenalin söylevlerin vahşi bir çıktının stratejik karşılığında envanterimde çekiç sesleri kaportamda ölü kumanya gözlerimi yumsam da yunsam da üflenmiş o çözeltide geride gardırobun dilini aralayan et ve kemik önümde makas değiştirmez namlusu güncelliğin. Seyhan Kurt

12


SacayaK yaptığım iş, mevsimlere sığar mı linç bilmez, sormadım da başka oku-öğren halkları, sınıflar “kuyruğum da kuyruğum” yaptığım iş, cılkı mideleme yutamak sorun, boğuldu san çok çiğnemesanemde olmaz “kızın pek ciğersizi sevdi” yaptığım iş, düzenli ordunu birlikler konu ve ek tasarruf cetvelli bir yoğun akın suya “hep derin verim bu gömlek” yaptığım iş, bıyığı hatırlamak ben böyle yalanıdurur kedigil ne süt devrilsin isterim ne kiremitler altında sacayak yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş : cadı babanelere uzun ömür verme Murat Çelik

13


İkinci Cilt İlk Tertip beni yoksul görme sen beni yoktun. aşkımızın ihlalinden yaşım geçiyor otobiyografik hikayelere müdahale edilmesine asla izin vermiyorum sen de verme düstur koması sirk budur yol dönüş toprak yollarda şehircilik sorunları üzerine bel kırıyoruz sefer taslarından sonra iki sıcak ş. lütfen mikrodalgadan çıkıyor cam kavisli bardak otomat hayal kırıklıklarının yerde arkası para sayıyor can hevesli bu uğurda seninle temsili ya da yarı temsili bir müessesede başka birinin sesi bizi yatağa düşürene dek bir de biliyorsun hastalıkta sağlıkta dünyanın her halinde tabii dünyanın her hali kasvet birlikteyiz gibi inişlerini çıkışlarını kaydediyorum bu maktelin vezne hasta numarası versus bayii ada vapuru. 14


gazeteler yazıyor bugünün gazetelerinde baş savcı uyuyakalıyor anlatıcı anlatmaya kalkmıyor dinleyici iş edinmiş dinlenmekten ödü kopuyor bu gazetelerin kendi belası yok mu yıl sonu gelmiş kanaat notu diye tutturan veliler gibiler kıt ve kendi seslerinde hurüfi. biliyorum pekiyi sen beni hala yoksul görüyorsun sen beni un ufak. halay başı olayım mendilim hazır nişancı’ya buyurun, uzun yaşamı ve bereketi simgeleyen çiçeklerle oyalı on parmağında on bavul bir ses işçisinin dikiz aynasından benim başı çekmem şart. ikinci rol senin devamlılık kaybı. Sevinç Çalhanoğlu 15


Üzül Allah daha büyük ağrımdan, aspirin. düşen çocuklar ölen çocuklardan daha yer tohumlansa, sanayi, birkaç çelik jant bi kaç çelik kanıt, nikelaj kalp, günsuyu öyleyse durmadan bahsedilen şeyler olur bir yakasını tarar gömleğinin anne bir kanla. Binlerce yıl soyadımın içinde çürü şehrin baldırına alıştım, öpülmesine gülün derviş yarayı büyütüyor saçlarım. -boynuma Hintli bir kız dövmesi yaptır. bundan sonrasını söylemek ve bir Kızıldeniz. Musa bir değirmeni tam bin kez düşündü biraz kan kopardım bahçeyi buldu kınım karım yirmilik dişlerini bir bıçağa rivayetle kanımı örtpas. Evin sancağına dikilen çiçekleri anne bir kanla tarar saçlarını. Böyle devam etsin, güne benzeyen saçları kilitli kızların ağzıyla örülü boynumun inceliğiyle bir gergefi dolduruyorum. bizi biraz arsa biraz nur ve biraz çiçek pahasına. Sabaha, seni oradan alırım. sur denizi çevrelerse başka şeyler söyleriz. Ferhat Dönmez

16


‘‘Kesinlikle daha az okunuyor.’’ [Erhan Altan söyleşisi]

1- Viyana Grubu’yla başlayalım. Kim bu adamlar? Nasıl bir araya gelmiş, neler yapmışlar, sonları nasıl olmuş? Viyana Grubu (Friedrich Achleitner, HC Artman, Konrad Bayer, Gerhard Rühm, Oswald Wiener), savaş sonrası Avusturya’sının olağanüstü ortamında birbirini bulmuş, bir araya gelmiş beş kafadardan oluşuyor. Bu şairler, nasyonal sosyalizmin, her şeye olduğu gibi sanat kültür dünyasına da bir kama gibi girip geçmişle bağlantısını koparmış olduğu bu ortamda, yitirilmiş sanat eserlerini araştırmaya koyulur, yeni yollar arayışına girerler. Kolay olmaz bu, çünkü Naziler “yoz sanat” adı altında yüzyılın tüm avangart sanat ürünlerini yakmış, imha etmiştir. Viyana Grubu, yine de hızla avangart duruşları üstlenir ve savaş sonrasının somut, görsel, akustik şiir gibi neo-avangart hareketlere yeni boyutlar katar. Sınır aşımları, rastlantı öğesinin üretken hale getirildiği yöntemsel buluşçuluk gibi teknikler ve daha sonra gelecek olan Viyana Aksiyonistlerine esin veren sahne performansları bu grubun geniş üretim yelpazesinde yer alır. Sözcük seçimlerinin belirli durumlara etkilerinin araştırılmasıyla başlayan deneyselliklerinin rüzgârı, günümüze kadar gelir. Bu çabaları ve kararlılıkları sonucunda Avusturya’da deneysel şiir, 2030 yıllık bir sürecin sonucunda ülkenin temel şiir geleneğini oluşturur. 2- Viyana’da yaşıyorsunuz. Viyana’da şiir ne durumda? Mesela, şiir bize göre daha çok mu okunuyor? Kesinlikle daha az okunuyor. Ne bu kadar çok şiir dergisi var ne de şiir kitaplarını kitapçılarda görmek olanaklı. Genç şair konusunda da durum pek parlak değil: Viyana Grubu’nun girişimi bir sonraki kuşak tarafından devralındı (2006 yılında yasakmeyve dergisine ek olarak verilen Avusturya Deneysel Şiiri Seçkisi ilk ve ikinci kuşağın macerasını tadımlama olanağını veriyor) ancak uzun bir süredir beklenen üçüncü kuşak pek ortalarda gözükmüyor. Belki bir durgunluk dönemine girildi, belki olağanüstü bir şiir elli yılından sonra genç şair adayları önlerinde duran bu dev mirasın altında eziliyor ve başka yollara sapıyorlar. Tam yanıtı ben de bilemiyorum. 17


3- Şiir eleştirmeni olarak kendinizi isimlendirmek istemiyorsunuz. Şiir incelemesi ve şiir eleştirisi arasında nasıl bir fark var? Eleştiri, metnin üzerinde çıkıp onu yargılamak gibi bir içeriğe sahip ve bana demode geliyor. Adeta bir Mesih beklentisi var bu düşüncenin ardında. ‘Bir eleştirmen gelecek bize ne yaptığımızı anlatacak’ beklentisinin varlığını tüm konuyla ilgili satırlar ve satır aralarından okumak olanaklı. Bu “baba gereksinimi”nden kurtulmak gerekiyor. Oysa tarihte şiiri yine şairler açımlamış genelde. Tabii şairlerin, yazdıklarını anlayıp kompetan tepkiler verecek eleştirmene duydukları gereksinim de anlaşılır bir şey. Şiirle veya şiirlerle ilişkilenip onları anlamada belli bir yol kat etmek bana hem daha alçakgönüllü geliyor hem de şiirlerin hakkını yemiyormuşum gibi geliyor. Ben daha iyi bir ad bulamadığım için şimdilik inceleme diyorum. Yaptığım daha ziyade bir anlama ve ilişkilendirme çabası. 4-Ölçü Kaçarken’den Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im’e neler değişti? Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im aslında Ölçü Kaçarken’in devamı. Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im’in önsözünde Ölçü Kaçarken’de saptadığım dinamiklerin sıfırlı yıllarda da sürdüğünü ve sonlandığını anlatmaya çalıştım. Sıfırlı yıllar şiiriyle birlikte muhtemelen bir önceki kuşağı olumsuzlama tarihi de sona erdi, çünkü biçimsel anlamda olumsuzlanacak bir şey kalmadı. Ancak sıfırlı yıllar aynı zamanda yeni ve deneysel olarak adlandırdığım bir dönemin başlangıcı oldu. Daha önce böyle girişimler olmadı mı? Oldu, ancak bu sefer toplu bir hareket halinde oldu. 5- Şiir eskir. İkinci Yeni şiirinin de eskimesinde 2000ler şiiri nasıl bir rol oynadı? 2000’ler, sözcüğü parçalayarak, bütünü atomize ederek, imgeyi çetinleştirerek, ayrışmanın sadece bir sonraki aşamasını oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda İkinci Yeni’nin de sınırlarını göstererek onu birden eskitti. 18


6- Şiir eleştirisi okuru ve şairi nasıl etkiliyor? Bu sorunun yanıtını, nasıl’ından önce etkileyip etkilemediğini bilmeyi ben de çok isterdim. Sence nasıl etkiliyor? :) -Psikanaliz nasıl ki insanın olduğunu sandığı şeyle aslında olduğu şey arasındaki farka/benzerliğe odaklanıyorsa şiir eleştirisi de okurun potansiyeli ile yazarın anlatmak istediğinin kesişimde kendini var ediyor, bu ilişkiyi anlatıyor. Bu yüzden şiir eleştirisi hem okur için hem şair için oldukça etkili ve gerekli. 7- Doğal olarak her kuşak kendi yaptığını savunuyor. 2000li yıllarda şiirin ‘uzaya çıkması’ bir yandan da 2010 şiirini zora sokmadı mı? O deneysellik altında ezilip kendini trole veren standupçı şiirin biraz da sorumluluğu 2000ler şiirinin çok yükselmesi mi? Avangardın zamanla gelenekselci olmaya dönüşmesi durumundan söz ediyorum. Bu çok ilginç bir soru. Son cümlesini anlamadım doğrusu: bir sonraki kuşak böyle bir ezilme yaşadığı için mi gelenekselci oluyor? Bu dediğin ezilmeyi yukarıda da dediğim gibi Avusturya Şiiri’nde görüyorum, hatta Ann Cotten’ın şiirini ancak böyle açıklayabiliyorum kendime. Ama bizde her şey tüketildi gibi de gelmiyor pek bana. Sıfırlı yıllardaki maceranın çeşitliliğinin böyle bir efekti var belki, buna kanmamak lazım. Bence yapılacak daha çok şey var, ama tabii bu dediğimi temellendirecek bir kanıtım yok. Bir sonraki kuşağın neler hissettiğini senden duymak isterdim? Sıfırlı yıllar şiiri karşısında ezilme duygusuna yol açan ne? -Ben de onu merak ediyorum. Bize bir şey olmadı valla.

19


8- Son zamanlarda severek okuduğunuz şiir kitapları hangileri? Ben şiire çok zor giren biriyim, pek okuyamadığımı itiraf edeyim. Tarık Günersel’in Gezi adlı kitabını yanımda gezdiriyorum. 9- Hiç şiir yazdınız mı, yazmayı denediniz mi? Aşk acısının çaresizliğini bir dindirme ve soylulaştırma girişimi olarak bir iki denemem oldu, ancak sözcükler gerçekten benim alanım değil. Oradaki sözcüklerin kupkuru, sadece düşünce taşıyan şeyler olduklarını geç kalmadan gördüm. 10- Sizin sorularınızı alalım. Neden kendinizi bir önceki döneme bağlı hissediyorsunuz? Gezi direnişinin Türkiye’nin geçmiş direnişlerindense dünyanın diğer yerlerindeki direnişlere benzediği bir dünyada neden kendi geçmişimizle sınırlanalım? -Dünyanın geçmişiyle de sınırlanmaya gerek yok. Geçmiş, gelecek, bunlar da “gündem”. Gezi deneyim, güncel deneyim. Gezi bugün oldu diye daha önemli ve ya daha güzel değil. Geçmişi ne kadar hissetsek önemsesek de düşünce kendisini zamandan, geçmişten bağımsız, güncelden bağımsız biçimde var etmeli.

20


MENDİL Bugün mevlid kandiliydi. Oruç tuttum. Allah kabul etsin. Dünyanın en güzel günlerinden biriydi belki de. Bir cinayet işledim yolda yürürken. Bir tahteravallinin aşağıda olan kısmında kaldım ağır olduğum için. Sonra otobüsü kaçırdım. 19D’yi. Küfür ettim ama tam olarak kime ya da neye ettim küfürü bilmiyorum. Beni dövdüler. Yanımda katanam yoktu. Murat almamı söylemişti halbuki al olum lazım olur belki sorarlarsa dönerciyim dersin senin gibi bir ustanın kestiği dönerleri yemek isterdim doğrusu saol muratcım gel seninle hasret giderelim birbirimizin üzerinde çeşitli hareketler deneyelim test edelim birbirimizi sonra sarılalım ustasın, kralsın, büyüksün diyerek birbirimize övgüler yağdıralım. Dans da iyi. Ercan dans da yapıyor ve facebook üzerinden çeşitli paylaşımlarda bulunarak ufkumuzu açıyor hem de haberdar oluyoruz bir şeylerden sayesinde onun. En iyisi atom bombası. Sokakta üstüne tanımam. Attın mı güm. Erkekler kasık bölgelerini çok fazla sıcak tutmamalılar. Mesela yani ne yapmalılar bilemiyorum. Oraya gelen bir darbe karna bıçak yemeye eşdeğer hatta belki daha bile kötü ondan, hemen kalkıp biraz zıplamak ,işemek, buz tedavisi uygulamak lazım. Çocukken top oynarken top patlayınca patlayan yere sabun sürerdik. Bir boka yaramazdı aslında top yine patlamış olurdu abartacak bir artısı olmazdı. Gene de sürerdik. Sabunu nereden bulurduk ne bileyim bir yerden bulurduk işte. Çok güzel günlerdi. İkide bir düşüp bir yerlerimizi kanatıyorduk. Benim iki defa kafam yarıldı. Birisinde beynimi görmüş çocuklar. 21


Aylık tam akbille öğrenci akbili arasında yılda 85çarpı12 eşittir 1020 lira fark var. Bizim için iyi para. O yüzden öğrenciliğe devam etme kararı aldık arkadaş çevresi olarak. Bunu oylamaya sunduk. Bir tane çocuk var adını bilmiyorum çocuğun niyeyse sormuyorum da gün geçtikçe samimiyetimiz artıyor halbuki yakında kanka olacağız ha olduk ha olacağız eli kulağında çocuğun ismini bilmiyorum daha. O benim ismimi biliyor. Bu bana bir gizli üstünlük sağlıyor belki içten içe sinsice bir haz duyuyorum ben ondan önemli biri olduğum için onun adını bilmiyorum o benimkini biliyor çünkü daha tanınmış bir adamım vs salak salak şeyler zaten adını seslenmemi gerektiren bir şey de yaşanmıyor. Bir keresinde otobüsteydik karnım ağrıyordu inecektim biri dürttü bir döndüm baktım bu. Vazgeçtim inmekten. Bazen cevdet hocayı sinirlendirmek hoşuma gidiyor. Bir hareketi 50 defa göstermek zorunda kalıyor. Sert yapınca sakin ol memetcim diye celalleniyor sen adamın elini kırarsın böyle sakin sakin yumuşak, çocukken ayağımı tam açabiliyordum, aferin memetcim üzme beni memetcim ne olur allah rızası için, tamam hocam söz, o sinirlendikçe beni gülme tutuyor. Çok eğleniyorum. Bir de selim abi var. Dengesiz dengesiz hareketler yapıyorum karşısında ama dalga geçtiğimi anlamıyor. Bu da beni acayip mutlu ediyor. Şevki abiyi de seviyorum. Karısıyla gelen bir adam var. İlk başta bunlar neci demiştim. Git gide artıyor nüfusumuz. Asrımız ne biçim bir asır. Asımların 141 lirası var bende. Bir ara gidip vermeliyim. İstesem üstüne yatarım ha. İstesem hiç aramam beni nerede bulacaklar. Asımla takılıyoruz arada. Yardım ettim. Neredeyse hızır aleyhisselam gibi yetiştim diyebilirim. Sena hanım vardı. Ona haber verdi. Niye kızlarının ismini sena koyuyorlar ki. Ne maksatla yani. Bu ismin neresi güzel geliyor acaba çok merak ediyorum. Ben olsam kızımın ismini sena falan koymam. Mesela ne koyarım hamide koyarım mesela ne alaka bilmiyorum hamide daha anlamlı geldi senadan. Orada emirhan diye bir çocuk var genç. Bizden genç. Zaten herkes bizden genç artık . Eşek kadar adamlar bizden 10 yaş küçük çıkmaya başladı. Alışverişi onunla yapıyoruz.

22


Ferdi Tayfur’un bazı şarkıları gerçekten güzel. Mesela bir merak etme sen. Ferdi Tayfur saçını ortadan ayırmasıyla diğer arabeskçilerden ayrılıyor. Adeta bir al paçino gibi bir yer ediniyor müzik piyasasında. Zaten ismi de sinemacı ismi. Ben bu ceketlerinin cebine niye mendil yerleştirdiklerine akıl erdiremiyorum. O nasıl bir şıklığın tamamlayıcısı anasını satayım. Ne saçma bir şıklık tamamlayıcısı. Mendille şıklık mı tamamlanır. Biz askere 82 tertip gittik. Çok kalabalıktık. 82 doğumlu çok var. 81 de öyle. Bülent abinin telefonunu aldım. Çarşamba arayacağım. 12 gibi gelirsen hem yemek yer hem konuşuruz dedi. Bu işten ne kadar alacağımı sordum. Cevdet hoca şekeri meyveden almamızı beyaz şekerin çok zararlı olduğunu söyledi. Sanki baba oğul gibiyiz. Sanki aramızda özel bir ilişki var en çok benim devam ediyor olmamdan dolayı memnun. Sanki en kabiliyetli benim en kolay ben kavrıyorum. Sanki ben onun sağ koluyum. Biz ömrümüzü ne için tüketiyoruz. Bunun bilincinde olmalıyız. Ben mesela video çekiyorum. Ne için? Facebookta çok sinirleniyorum. Maksadını aşan şakalara gülenleri şişlemek lazım. Pantolonla yatmayı seviyorum. Bazen nilüferle nükhet duru aynı kişilermiş gibi geliyor bana küçük onur da mesela büyüyünce orhan hakalmaz olmuş. Filmlerde ne güzel değil mi kendi kendineyken bile şarkı söylesen nereden geldiği bilinmeyen bir müzik eşlik ediyor sana gerçekte de böyle olsa klipte gibi yaşasak. Bir gün bir rüya gördüm. Koşuyorum tamam mı. Bir yere yetişmem lazım. Koşuyorum ama aca-yip hızlı koşuyorum. Yani diyebilirim ki otobüslerden hızlı koşuyorum. Ama vakit çok dar yetişemicem allah kahretsin hiç şansım yok ne bahtsız adamım diye söyleniyorum kendi kendime. Neyse hiç yorulmuyorum ama resmen koşmaktan zevk alıyorum neyse sonra düşünüyorum kendi kendime nasıl bu kadar hızlı koşabilirim arabaları geçiyorum lan sakın bu rüya olmasın orada uyanıyorum. 23


Ahmet gümrük müşaviri. Cevdet hoca ingilizce öğretmeni. Ömer Faruk benden daha kıllı lens kullanıyor düzenli spor yaparak 60 kilo verdi. Terlikle sokağa çıkmayı kimseye önermem çünkü mesela bir durum oldu diyelim nasıl kavga edeceksin tekme atmaya kalksan terlik ayağından fırlar. Maç da yapamazsın terlikle ben o yüzden terlik sevmem. Besim hocanın Kadıköy’de iki tane bujiteri dükkanı var. Murat yakında askere gidecek. Şahmat azalan oylarını artırma gayreti içerisinde. İsmail dayım tornacı yanında çırak hala. Kemal beyin tayini karsa çıkmış. Benim müziğim resmimden iyiydi. Bazen kışın da hava açık oluyor. Fincandan çay içmek kadar saçma bir şey yok hem çabuk soğuyor hem daha fazla ödüyorsun. Abdurrahman’a arabayı satıyor musun dedim. Sana satayım dedi. Dizel mi dedim dizel dedi. Kaç kilometrede dedim 120 bin dedi oha motoru yer o dedim manyak mısın olum ne motoru yemesi 100 binden aşağı ikinci el dizel arabayı nereden bulacaksın sen dedi. Eve dedi bir wooden dumy alacağım dedi. Nereye koyacaksın lan onu evde dedim bir yer buluruz dedi. Bir akıllısı yok zaten. İntihar etmek isteyen biri niye bileğini keser ki hiç anlamam gardaş hap yutsana. Tamam o daha zor ama en azından tüyler ürpertici gelmiyor fazla. Köprüden atlamak da saçma. Nereye çarpacağın belli değil. Denize düştün diyelim nereye gideceksin. Ben şahsen bildiğim bir yerde ölmeyi tercih ederim. Giderim evime oh sıcacık mis gibi rahat rahat yutarım haplarımı ya da kafama bir kurşun sıkarım olur biter. Kaç gündür elma yemiyorum. Cüneyt Arkın’ın siyah deri eldivenine hastayım. Metin abinin kahvedeydim. Kimseyle konuşmadım. Adamın biri batak oynarken elini sakatladı. Kağıtları yumruğuyla masaya vurarak atıyordu. Adeta yerdeki kağıtları dövüyordu hırsla. 6 bardak çay içtim. Daha oradayken çişim gelmeye başlamıştı. Ordan çıktım. Bime tam kapanma vaktinde yetiştim. Aceleyle birkaç şey alıp çıktım. 24


Yorgundum. Eve ekmek götürüyordum. Ağlıyordum. Manga okuyordum. Çarşamba günü Bülent abiyle yapacağımız işi düşünüyordum. Dokunuyordum. Üşüyordum. Telefonları dinliyordum. Ellerim buz gibiydi. Sakallarım uzamıştı. Bir çare arıyordum. Telefonuma mesaj gelmişti. Yürüyordum. Tükürüyordum. Çocuklarımızla atlara biniyordum. Yaralıydım. Elimdeki kalem yazmıyordu. Görüyordum. Masanın üzerine kahve dökülüyordu. Çişimi tutuyordum. Kokuyordum. Sokuluyordum. Uzun eşek oynarken belimi sakatlıyordum. Saklıyordum. Yağmur yağıyordu. Deliriyordum. İstanbullu olamıyordum. Cebimden bozuk paralar çıkıyordu. Gülümsüyordum. Çok seviyordum. Durum güncellemesi yapıyordum. MMA’dekiler gibi yere yatırdığım rakibi bir de yerde yumruklayıp tekmeleyip ağzına sıçtıktan sonra kardeşimsin, canımsın, ciğerimsin diye sarılıp teselli veriyordum. Cevdet hocanın bir şey mırıldanırmış gibi dudaklarını belli belirsiz kımıldattığını görüyordum. Kitaplara bakıyordum. Et doğruyordum. İngilizce biliyordum. Evdeydim. Naruto’nun izlemediğim bölümlerini izliyordum. Küçüktüm. Çocuksuydum. Soyunuyordum. Yokuş çıkıyordum. Sevişiyordum. Elliyordum. Düşünüyordum. Muhammed Ali keşke Larry Holmes maçına çıkmasaydı diyordum. Gümrükcü ahmet kayıptı. Cevdet hocanın bilekleri çok güçlüydü. Yeni bir diziye başlıyordum. Matematik ağır geliyordu. Yüzme bilmiyordum. Çekiliyordum. Reçel yiyordum. Göksel Arsoyla Belgin Doruktum. Kızın babası Hulusi Kentmendim. Dolaşıyordum. Müjgan geldi. Eyup Sabri abim hala hayattaydı. Duvarlara bakıyordum. Sözlüye kalkıyordum. Gürültüden rahatsız oluyordum. Ali Bulaç’tan çiğ köfte yapmasını ve 2000 sigara içmesini öğreniyordum.

25


Cinayetleri Müge Anlı çözüyordu. Songül Karlı’nın memeleri harikaydı. Boyum bir doksan altıydı. Bazen eldivenli olmadığım halde eldivenliymişim zannediyordum. Dünyaca ünlü bir kalp mütehassısıydım. Karım beni anlamıyordu. Filiz Akın’a aşık oluyordum. Kendimi öldü gösteriyordum. Sonra katilim olarak yakayı ele veriyordum. Solaktım. Mahallenin maskarasıydım. Apartmanın damında güvercin besliyordum. Seviliyordum. Hat çalışıyordum. Çok güvendikleri o çarkı parçalayacaktım bir gün. Dünyadaydım. Hüseyin’e dostum bana mal bulabilir misin diyordum. Çok ihtiyacım var. Elimde tam sana göre bir şey var ama sana pahalıya mal olur diyordu. Çok sert bir suratım vardı. Kimsede yoktu bu başka. Sıcak suyla yıkasam yine yumuşamazdı. Dalin göz yakmıyordu. Köpekler sokakta garip mahzun dolanıyordu. Orospular dürüst ve olgun adamların aramalarını rica ediyordu telefon numaralarını yazdıkları tuvalet kapılarında. Dilenciler yanlarında ağır bir hastalığa yakalanan çocuklarının raporunu taşıyorlardı. Bir yerlerde bir musluk tam kapanmamıştı damlatıyordu sanki. Sadece kağıt para girişi yapmak gerekiyordu akbil dolum makinesine. Falım diş dostuydu. Sinan abi iett’de çalışıyordu, memurdu. Cevdet hoca seramikcilik, balıkcılık gibi işler yapmıştı geçmişte. Vefa stadında top oynamıştı. Serkan abinin evi sultanbeylide işi şişhanedeydi. Hüseyin coğrafya öğretmeni burak lise son sınıftaydı. Sadece beyaz pirinç yiyen hintliler kör oluyordu. Türklerin kılıcı öldürmekten çok yaralamaya yönelikti. Malezya’nın aşırı nemli havasında iştah açması için yemeklere çok fazla baharat konuyordu. Belli bir yaştan sonra metobolizma yavaşladığı için insan kolay kilo veremiyordu. Soğan soyarken gözlerimiz yaşarıyordu. Bizim bir ruhsati vardı bulgurluda bir pastanede çalışıyordu. Hakkı Bulut kıskanç bir insandı. Senaryo icabı kepek ekmek yiyordum. Ölürsem film biteceği için bir şarjör mermi yesem de ölmüyordum. Sonunda öcümü alıyordum. Randevularıma erken gidiyordum. 23 yıl içtiğim sigarayı bırakıyordum. Askerliği kısa dönem yapıyordum. Bir sakızı bir hafta çiğniyordum. D smarta üye oluyordum. Gah yeller gibi esiyor yollar gibi tozuyordum gah. Gah da seller gibi akıyordum. Ne ettiğim belirsizdi. 26


İlkokuldayken hepimizin bir suluğu vardı. Lastikten bir borusu vardı sulukların. Sanki anasını sattığımın sularını doğrudan içemiyorduk. İlla boru lazımdı. Eğitim sistemimizi kıyasıya eleştiriyorum. Zaten ben bir şeyi eleştirirsem kıyasıya eleştiririm başka türlüsü elimden gelmez. Eray hem okuyor hem çalışıyor hem de müzikle uğraşıyordu. Hem de burnunu oyuyor ve peynir ekmek yiyordu. Karnı açtı çünkü. Günde 1,5 litre su içiyordu işte. Akşama kadar bilgisayar başındaydı. Eve bazen yürüyerek gider bazen otobüse binerdi. Eray çok güzel resim yapardı. At eşek öküz deve ve köpek balığı resimleri. Bir keresinde asansördeyken erayın ayağına basmış ve pardon demiştim o ise önemli değil diyerek inceliğini göstermişti. Eray boyca benden birkaç santim kadar uzundu ama ben daha kuvvetli olduğum için istesem çok rahat ümüğünü sıkabileceğim için bu bir problem teşkil etmiyordu istesem çok fena yaparım onu ama yapmıyorum çünkü dostuz biz. Arkadaşlar kavga etmez. Yarak gibi bir cv’m var da. Hiçbir bok yapmamışım bugüne kadar. Ömerle onu biraz cilalayıp parlattık öğleden sonra. Sonra efe geldi. Fotoğraflarımızı çekti telefonuyla. Konu konuyu açtı. Ağzımdan bal damlıyordu. Duvardaki saat ekimde saat değişikliği sırasında geri almadığımız için bir saat ilerideydi. Nunçakumla hareket çekiyordum ofiste. Efe hayretler içerisinde kaldı. Hep birlikte tayyip erdoğanı eleştirdik. Fotojenik bir adamdım. Fotoğraflarda çok güzel çıkardım normalde beş para etmez bir suratım vardı oysa. Bazen rüyamda bana facebooktan arkadaşlık daveti geliyor. Mehmet Davut Özdal 27


şair öyküleri II geçmişi reddetmenin imkansız bir tarafı var. hayatın boyunca sürekli aynı şeyi anlatıp durursun. taşıyacağın yarabere bellidir. malesef başka bir hayatımız yok. tek hayat var. o yüzden o geçmiş reddedilemiyor. bunalımdaki gençler için bunalım şiirleri yazan bir şairdim. yazdıklarım gösterişçi ve anlamsızdılar. aşık olduğu kadının peşinden kendini rezil rüsva eden biri hiç değildim. kadıköy.de yürürken sigaraya başlayamadığım halde nasıl uyuşturucuya başladığımı ve moda.daki kayalara niçin elimi sıkıştıramadığımı düşündüm durdum. elini duvarlara verebilirsin sonuçta. yaralar bir yıl sürecek. peki ya diğeri. en arzuyla nereni sevdiyse oranı kanat.ki kurtulasın. zehir akılsın zeplinli zehhir. en arzuyla elimi sevdi. moda.daki kayalara elimi sıkıştıramadım. bunu neden yapmam gerekiyordu? bunu yaparsam evet bir intikam olacaktı. en çok elimi arzulamıştı ve ona zarar verecektim. zehrim akıtılacaktı. bunu bilmesi gerekirdi yoksa anlamsızdı. bunu söylediğimde yaptığım şey acı gösterisi olurdu. yani numara gibi bir şey. işe yaramazdı. zaten konuşmaya başlasak hakaretten başka bir şey olmuyor. ki zaten beceremedim. canım yandı bıraktım. aklıma daha iyi bir şey geldi.

28


yaslarla gelen matemi onurla tutmak bitmiş. susmak erdem sayılmıyor. erdem sayılan şeyleri erdemle yapamıyorsun. ciddi kaldığımız sürece yabani olabiliriz dimi. yabani kaldığımız sürede büyüyorsun. ama biz yabani kalmış oluyoruz. neyse. bu duruma ben kendim düştüm. ben kendim istedim bunları yaşamayı. kimseye anlatma. onun varlığı yoksa dahi sen varlıkdışıları sever. en son yaşadıklarımı abarttığımı ve bunları sırf yazmak için yaşadığımı söylemişti. bu biraz koydu açıkçası. evet bunların bindebirini şimdi yazıyorum. şiirlerimden zayıf bir öykü. gıynaş diyecekki olmamış, biraz daha çalış falan. ulan ben yaşadıklarımı yazmak istesem gider şiirde allahını yazarım zaten. öyküyle falan neden uğraşayım gerizekalı. amy winehouse-son belgrad konseri (Live Belgrade 18-06-2011 drunk or stoned)kıvamına gelmişim, gizlice babamın ilaçlarını içiyor, gençliğimi mahvedip madde bağımlısı oluyorum. daha ne istiyorsunuz. nevrotikler bencil oluyor kötü değil. somut beyninden kaçamazsın. içine doğduğun sınıftan. ailenden. sevdiğinkadınndan. bunlar senle gelecek nesneler. aklıma gelen daha iyi bir şey şuydu: iran konsolosluğuna gitmek. bina, fanzini bastığımız matbaaya yakın bir yerlerde. cağaloğlu mu oluyor. orada. gittim. duvarlara baktım sağlamdı. elini yumruk yapıp sürtsen hızla kanayabilir. konsolosluk duvarına yumrukdışını parçalarken kemik güvenliydi bebeğim. dört nokta kemik. dört gram deri.kalkığı. dört anlatamamak. bir konsolosluğu kana bulayacağıma emindim de böylesi mimaride kaldı. Jean C. 29


30


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.