3’TE
SUNAY AKIN
5’TE
GÜLHAN AKŞİT ŞENER
Fakirin kanseri bile farklı
12’DE
ADNAN ONARAN
13’TE
KADİR ÇETİNÇALI İLE KADİRCE
11’DE
■ Sosyo ekonomik statünüz yakalanma riskinizin olduğu kanseri de belirliyor olabilir. Bazı kanser türleri fakirlerde, bazı kanser türlerine de zenginlerde daha sık rastlanıyor.
5’TE
İstanbul’da bin 210 TL taksitle ev
14’TE
HALDUN ARMAĞAN İLE VİZYON
14’TE
NURDAN YÜZBAŞIOĞLU İLE LIFE AND STYLE
Ünlülerin şeker hastalığıyla savaşı ■ Arkadaşımız Daphne Barak, altı yaşından beri diyabet hastası olan ve defalarca ölümden dönen ünlü müzisyen Bret Michaels ile konuştu.
Daphne Barak’ın kaleminden
4’DE
HAFTALIK ÜCRETSİZ
A M E R İ K A’ D A K İ
TÜRKLERİN
GAZETESİ
www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 55
4 Haziran 2014 Çarşamba
Türkler’in gururu Levent
O pırıl pırıl bir Türk genci. O Harvard’ın bütün bölümlerinin birincisi
3’TE
O, 22 yaşında bir Türk genci. Adı Levent Alpöge. O, dünyanın en önemli okullarından biri olarak kabul edilen Harvard Üniversitesi’ni 4 üzerinden 4 tam not ortalaması yaparak ‘Valedectorian’ yani ‘Tüm Üniversite Birincisi’ derecesiyle mezun oldu ve hepimizin göğsünü kabarttı.
Türk mücevherleri görücüye çıktı
Dünya Kupası’nda şiddet korkusu
■ Başarılı Türk Mücevher Tasarımcısı Semra Ecer, çalışmalarından oluşan bir koleksiyonunu, Manhattan’ın en büyük resim galerisi Gilbert Albert Gallery’de 28 Mayıs’ta gösterime açtı. Bir hafta boyunca ‘exclusive’ olarak sergilenecek mücevherler daha ilk günden itibaren büyük ilgi çekti.
■ Brezilya’da ve özellikle birçok maçın yapılacağı Rio de Janeiro’da cinayet oranları geçen yıla göre yüzde 17 oranında arttı. Toplam 4 bin 761 cinayetin işlendiği Rio, çok daha kalabalık olan New York’a kat be kat fark atıyor.
2’DE
13’TE
Atış poligonu değil sanki US Army 7’DE
8’DE
3’TE
Seyir penceresi çatladı
16’DA
Alkole çok para harcayıp az içiyoruz ■ Amerikalıların kişi başı alkol harcaması ortalama 673, dünya lideri Finlandiya’nın kişi başı alkol harcaması 844 dolar. Türkiye ise 'En Düşük Alkol Tüketenler Ligi’nde.
Meyve sineğinde insan özellikleri
Deli Petro’nun kurduğu şehir:
15’TE
Çantalar ondan soruluyor
Skype’ta nasıl iş görüşmesi yapılır? ■ İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle yöntemler de farklılaştı. Birçok şirket iş görüşmelerini Skype ya da diğer iletişim araçları ile yapıyor.
St. Petersburg Life & Style
6’DA
14’TE
Vizyon
14’TE
Toplum Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
Manhattan’da göz kamaştıran sergi Tasarımcı Semra Ecer,Türk mücevherleri ismini verdiği çalışmalarını Manhattan’da bir galeride sergiliyor. Ecer, aynı zamanda Arkaik Mücevher’in de sahibi MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212
B
aşarılı Türk Mücevher Tasarımcısı Semra Ecer çalışmalarından oluşan bir koleksiyonunu, Manhattan’ın en büyük resim galerisi Gilbert Albert Gallery'de 28 Mayıs’ta gösterime açtı. Bir hafta boyunca “exclusive “ olarak sergilenecek mücevherlerin tasarımını yapan Semra Ecer, aynı zamanda Arkaik Mücevher'in sahibi. “Dünyanın en ünlü mücevher tasarımcısı ve sanatçısı İsviçreli Gilbert Albert çok etkilendiğim bir tasarımcı” diyen Semra Ecer, benim klasik çizgimle Semra Ecer'in modern soyut çizgisi farklı olmasına rağmen her iki tasarım da doğanın formlarından etkilenerek hoş bir bütünlük oluşturuyor" diye konuştu. Gilbert Albert markasının sahibi 32 Group'un katkılarıyla gerçekleşen sergi seçkin davetlileri ve uluslararası sanat otoritelerinin ilgisini çekti. Geceye New York Başkonsolosu Levent Bilgen de katılıp, Ecer ile iftihar ettiğini ve başarılarının devamını dilediğini aktardı. 32 Group Yönetim Kurulu Başkanı Majid Pishyar, Başkonsolos Bilgen’e “Semra Ecer, genç bir yüz, genç bir isim, genç bir tasarımcı ve bize yeni genç kan getirdi. Türklerle yaptığımız bu ortaklıktan çok memnun kaldık“ dedi. POSTA212’ye konuşan Semra Ecer, bu serginin bu şehirdeki 4. sergi olduğunu söyledi. 32 Group‘un sahibi Majid Pishyar, Semra Ecer’in kızının elindeki yüzüklerini görünce beğenip kendisiyle tanışma fırsatı buldu. Macerasının çok heyecan ve gurur verici olduğunu kaydeden Ecer, “Kızım Ceylan’ın Gilbert Al-
Semra Ecer
Zeynofilm’in
Cannes başarısı
bert’in resim koleksiyonu hakkında görüşmesi sırasında benim takılarımı takmış olması sayesinde fark edildim. İnsan vücudu, geometri, geometrik şekillerin birbiriyle ilişkisi, hareket, hız ve dinamizm benim ilham kaynaklarım. En sevdiğim sanatçı Giacomo Balla da (İtalyan fütürist) beni çok etkilemiştir. Kullandığım malzemelerim altın, gümüş ve bronz taşlar
pırlanta, zümrüt, safir, yakutun yanı sıra yarı değerli taşlar. Fiyatlarım da her kesime uyuyor. 200 dolarla 20 bin dolar arasında değişiyor. Galerinin sahipleri benim mücevherlerimden ve mücevher satışlarından çok memnun kaldıklarını, serginin bitim tarihinin henüz belli olmadığını ama sürekli olabileceğini söylediler” diye konuştu.
Altın Palmiye ödüllü “Kış Uykusu” filminin yapımcısı Zeynep Özbatur Atakan, tam bir sinema aşığı. Nuri Bilge Ceylan’ın çok uzun yıllardır yapımcılığını yapan Atakan ile Cannes dönüşü sohbet ettik SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212
Z
eynep Özbatur Atakan, yakın zamanda en prestijli sinema ödülü sayılan Altın Palmiye kazanan “Kış Uykusu” filminin yapımcısı. Cannes’da Nuri Bilge Ceylan’ın yanında Türkiye’yi çok başarılı bir şekilde temsil eden Atakan, aynı zamanda besteci, söz yazarı ve piyanist Selim Atakan’ın eşi. Nuri Bilge Ceylan filmlerinin yapımcısı olan ve kendine ait Zeynofilm şirketinin bünyesinde açmış olduğu YapımLab yapımcılık atölyesinde başka insanları sektöre hazırlayan Atakan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon mezunu. Okuldan çıktıktan sonra bir süre reklam sektöründe işler yapan Zeynep Özbatur Atakan, ortak yapımcı olarak Kutluğ Ataman’ın “Lola+Bilidikid” filmiyle sinema sektörüne geçiş yaptı. Daha sonra Tayfun Pirselimoğlu’nun filmi “Hiçbir yerde”nin yapımcılığını üstlenen Atakan, ardından Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinin yapımcısı oldu ve büyük başarılar kazandı. Zeynep Özbatur Atakan ile Cannes dönüşü Posta 212 olarak bir sohbet gerçekleştirdik.
“KAR YAĞIŞINI BEKLEDİK” ■ Altın Palmiye ödüllü Kış Uykusu filminden biraz bahseder misiniz? Kış Uykusu projesi yapımcılığını yaptığım dördüncü Nuri Bilge Ceylan filmi... Dolayısıyla uzun zamandır birlikte çalışmamız nedeni ile hazırlık süremizi çok iyi kullandık. Kışın film çekimi yapmak zordur. Oyuncular ve ekipler hep dizilerde olurlar. Ama biz kış aylarında çekim yapmaya alışkın bir ekibiz. Dolayısıyla yapıma finansman sağlanması gibi konular devam ederken çekimin yapılması iç içe geçen bir süreçte oldu. Çekimler sırasında en büyük zorluklardan biri yine “İklimler” filminde olduğu gibi karlı sahnelerde yaşandı. Çünkü kar
yağışını beklemek zorunda kaldık. “KIŞ UYKUSU” GEZİ’YE ADANDI ■ Cannes’da neler yaşandı? Filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan konuşmasında filmi, geçtiğimiz yıl Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden gençlere adadı. Soma’da yaşanan acıyı ise gala günü andık. Cannes her zamanki gibi kalabalık, yoğundu. Güçlü rakiplerle yarışmak çok heyecanlıydı. Filmimizin festivalin üçüncü gününde gösterilmesi güzel bir deneyimdi. Dördüncü kez filmin Cannes’da yarışmada olmasına rağmen aynı heyecanı yaşadım. ■ Nuri Bilge Ceylan ile ne kadar zamandır tanışıyorsunuz ve çalışıyorsunuz? Çalışması kolay bir yönetmen midir? Nuri Bilge Ceylan’ı fotoğrafçılık yaptığı yıllardan beri tanıyorum ama 10 yıldır profesyonel olarak çalışıyoruz. Hiçbir yapımcı-yönetmen çalışması kolay değildir. Biz rol ve görev dağılımlarının net olduğu, açık iletişimin olduğu bir sistemde çalışıyoruz. ■ YapımLab ile çok insanı sektöre hazırlıyorsunuz? YapımLab’da neler yapıyorsunuz? Yapımlab adından da anlaşılacağı üzere yapımcılık üzerine bir laboratuvar. Bu mesleği hedefleyenlerle deneyim ve bilgilerimi
paylaşıyorum. Onların kendi metotlarını geliştirmelerine yardımcı oluyorum. Katılımcıları genç meslektaşlarım olarak görüyorum ve onların üretim yapmalarını istiyorum. “SEKTÖRLEŞME SORUNU VAR” ■ Sizce günümüz Türk Sineması’nın en büyük sorunu nedir? Dünyaya açılma konusunda neden tökezliyoruz? Sizin başarınızın sırrı ne? Bence Türk Sinemasının sektörleşme sorunu var. Henüz sektör olabilmiş değiliz. Dünyaya açılma konusunda bence yapımcıların artması gerekiyor. Yapımcı derken para yatıran yatırımcıyı kastetmiyorum. Çünkü yaratıcı bir çalışmanın dünya endüstrisinde yer bulabilmesi için yaratıcısını doğru temsil eden yapımcıya ihtiyaç var. Başarı görece bir kavram. Ben işimi sadece çok severek yapıyorum. ■ Kış Uykusu ya da başka bir projeyle New York - USA planları var mı? Biz filmi burada ne zaman seyredebileceğiz? Henüz filmimiz ile oraya ne zaman geleceğimiz belli değil. Ama gelmek istiyoruz tabii. Filmin USA dağıtımcısı belli olduğunda söyleyeceğim.
POSTA212’ye ödül NEW YORK - POSTA212
Y
erel Medya Özendirme Yarışması’nda ‘En İyi Araştırma’ dalında POSTA212 yazarı Cemil Özyurt ödüle layık görüldü. Bu yıl, 29'uncusu düzenlenen Yerel Medya Özendirme Yarışması'nda alanında yetkin juri üyelerinin değerlendirmesi sonucu dereceye giren eserler belirlendi. Başbakanlık Basın
Yayın Enformasyon Müdürlüğü'nün düzenlediği Yerel Medya Özendirme Yarışması’nda dereceye giren eserler seçildi. Yarışmada ‘En İyi Araştırma’ dalında POSTA212 yazarı Cemil Özyurt’un imzasıyla yayınlanan ‘Amerika'daki Türkler Çılgınca Dernekleşiyor’ haberi ödüle layık görüldü. Ödüle layık görülen habere imza atan Cemil Özyurt, 9 Haziran’da ödülünü alacak.
Toplum Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
Sunay Akın @sunayakin62
İnsanlara mı inanacağız, yoksa
Türk genci Levent Harvard birincisi
22 yaşındaki Türk genci Levent Alpöge, dünyanın en önemli okullarından biri olarak kabul edilen Harvard Üniversitesi’ni 4 üzerinden 4 tam not ortalaması alarak ‘Valedectorian’ yani ‘Tüm Üniversite Birincisi’ derecesiyle mezun oldu. Alpöge akademik çalışmalarını Cambridge’ta devam ettirecek NEW YORK - POSTA212
D
ünyanın en prestijli okullarından Harvard Üniversitesi’nde 2014 yılı birincisi Türk genci Levent Alpöge (22) oldu. Alpöge, hem matematik ve fizik lisans bölümlerinden, hem de aynı anda fizik yüksek lisans derecesi elde etti. DÖRT DÖRTLÜK ÖĞRENCİ Başarılı genç, 4 üzerinden 4 not ortalaması ile “Tüm Üniversi-
te Birincisi” (Valedectorian) olarak dün mezun oldu. Başarılarla dolu bir eğitim hayatına sahip olan Alpöge, 2010’da henüz lise son sınıfı öğrencisiyken ABD çapında adayların katılımı ile gerçekleşen Intel Bilim Yetenekleri Yarışması’nda Başkan Barack Obama ve senatörler tarafından kutlanan 40 genç finalist arasına girdi. SAYISIZ ÖDÜLE SAHİP Bunun sonucunda, “Ivy Lea-
gue” olarak ve akademik mükemmelliği ile tanınmış ABD’nin 8 en iyi üniversitesi tarafından kabul edildi. EN ESKİ ÖĞRETİM KURUMU Levent Alpöge, Harvard’ın matematik bölümünü seçti. Sayısız prestijli ödülü ve bursu bulunan Alpöge; American Mathematical Monthly, Journal of Combinatorial Theory, Journal of Number Theory, International Mathematics Research Notices dergilerine yazı-
lar yazıyor; Harvard College Mathematics Review dergisinin de editörluğünü üstleniyor. Alpöge, çalışmalarını önümüzdeki yıl Winston Churchill bursu ile İngiltere’deki prestijli Cambridge Üniversitesi’nde sürdürecek. Daha sonraki yıl yine 8 Ivy League okullarından gelen doktora kabullerinin içinden Princeton’ı seçerek eğitimine devam edecek. Alpöge ailesi ile birlikte New York eyaletinin Long Island bölgesinde yaşıyor. Akademik başarılarının yanı
Dünya ‘şerefe’ derken ne kadar para harcıyor? Türkler yıllık gelirlerinin yüzde 4,2’siyle, Amerikalılar ise 1,9’uyla alkol satın alıyor. Harcanan paranın aksine Türkiye’nin yıllık ortalama alkol tüketimi 1,5 litre, ABD’nin ise 8,6 litre
sıra maratonlara katılan Alpöge koyu bir Beşiktaş hayranı. Harvard Üniversitesi, Amerika Birleşik Devletleri’nde Massachusetts eyaletinin Boston şehrinin Cambridge mahallesinde bulunan ve alanında dünyanın en önde gelen üniversitelerinden biri olarak tanınan özel bir yüksek öğretim kurumudur. 1636 yılında kurulan ve Ivy League üyesi olan Harvard Üniversitesi, ABD’de hala eğitim vermekte olan en eski yüksek öğretim kurumudur.
En çok içen Belarus Dünya Sağlık Örgütü (WHO) “2014 Küresel Alkol ve Sağlık Raporu”na göre 2012’de dünya genelinde 3.3 milyon kişi aşırı alkol tüketimi sebebiyle hayatını kaybetti. Dünyada en çok alkol tüketilen ülke, kişi başına düşen 17.5 litre alkol ile Belarus. Belarus’u Moldova, Litvanya, Rusya ve Romanya takip ediyor. OECD ülkelerinde tüketilen ortalama alkol miktarı ise 9.5 litre. Lüksemburg, Avusturya, Kore ve Fransa yıllık 12-14 litre ile en çok alkol tüketilen ülkelerin başında geliyor. En düşük düzeyde alkol tüketimi ise 0.10-2.40 litre ile Endonezya, Hindistan, Türkiye ve İsrail’de kaydediliyor. Türkiye’nin yıllık ortalama alkol tüketim oranı 1.5 litre. Türkiye, Avrupa’nın en az alkol tüketilen ülkesi. TUİK verilerine göre Türklerin harcamasında; alkollü içecek, sigara ve tütün harcamasının payı yüzde 4.2.
17 MİLYON ABD’Lİ SORUNLU
AYSEL TAPAN HABER MERKEZİ - POSTA212
A
merikalıların kişi başı tütün ve alkol harcaması ortalama 673, dünya lideri Finlandiya’nın kişi başı alkol harcaması 844 dolar. Dünya ortalaması ise 86 dolar. Türkiye’de market, büfe, bakkal, lokanta gibi alkol satılan yerlerin, iç ve dış mekanlarında bulunan ve içki reklamı olan tabelalar 11 Haziran’a kadar kaldırılacak. 11 Haziran 2013 günü yürürlüğe giren ve gece 22.00’den sonra içki satışını yasaklayan 6487 sayılı kanunda; ”Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tanıtımı yapılamaz. İçki satışı yapılan yerlerin tabelaları, bir yıl içinde buna uygun hâle getirilir” düzenlemesine yer verilmişti. Bir ülkede alkollü içeceklere harcanan paranın alkol tüketimi yasakları, yüksek oranda vergi uygulamaları, alkol şirketlerinin reklam yapmasını yasaklamak gibi doğrudan hükümet politikalarıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, Türkiye’de saat 22.00’dan sonra alkol satışına ya-
sak getirildikten sonra zaten az olan alkol tüketiminin gerilediği belirtiliyor. Rusya’da da alkol tüketiminin azalmasında 23.00’dan sonra alkol satışına yasak getirilmesinin etkili olduğuna dikkat çekiliyor. Alkol endüstrisi, sağlıktan reklama kadar birçok sektörü etkiliyor ve bu nedenle sıkı takip altında. Pazar Araştırma Şirketi Euromonitor tarafından yapılan son araştırmaya göre, 2013 yılında alkol tüketiminde kişi başına düşen harcamanın dünya ortalaması 86 dolar. ESTONYA LİDERLİĞE ADAY İçkiye en fazla para harcayan Finliler, 2013 yılı boyunca içkiye ortalama 844 dolar harcadı. Alkol tüketiminde dünya lideri olarak ilk beşe giren diğer ülkeler ise şunlar: İsviçre (788.8 dolar), Norveç (788.4 dolar), Yeni Zelanda (744.2 dolar), Estonya (663.1 dolar). Ama Estonyalı tüketicilerin içki için ödediği para yüzde 1.5 olan dünya ortalamasının çok üzerinde. Estonyalılar alkollü içecekleri için ödediği paranın oranı yüzde 6.1. 2030 yılında
Estonya’nın dünya lideri olması bekleniyor. HONG KONG İÇİYOR 2008-2013 yılları arasında Hong Kong’un içki için harcadığı paranın dünya rekoru kırdı diyebiliriz. Hong Kong’ta 2008 yılında 91.3 dolar olan kişi başına düşen toplam satış 2013’de 325 dolara yükseldi. Öte yandan içki tüketimin zaten az olduğu Hindistan’da dünyanın en büyük düşüşü yaşandı. Hintliler, 2008 yılında içki için 8.4 dolar harcarken
2013 yılında 6.3 dolar harcadı. Rusya’da kişi başına düşen toplam satışlarda ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 0.2 düşüş sağlanırken, Rusların içkiye verdiği para kişi başına ortalama 429 dolar olarak gerçekleşti. Alkol tüketiminin azalmasında akşam 23.00’dan sonra alkol satışına yasak getirilmesinin etkili olduğu belirtiliyor.
Amerikalılar 2012 yılında tütün ve alkol harcaması 673 dolar. Ayrıca, ABD’de 2011 yılında bira, şarap ve likör için 162 milyar dolar harcamış. 2009’da Amerikalıların kişi başı alkol harcaması 435 dolardı. ABD’nin yıllık ortalama alkol tüketimi 8.6 litre. Amerikalılar 2012 yılında yıllık toplam harcamalarının yüzde 1.9’unu alkol satın almak için harcıyor. Amerikan Ulusal Alkol Bağımlılığı ve Alkolizm Enstitüsü (National Insttitute on Alcohal Abuse and Alcoholism) istatistiklerine göre 2012 yılında 18 yaş ve üzeri kişilerin yüzde 87’si hayatlarının bir döneminde içki içtiğini söylüyor. Yüzde 71’i en son geçen yıl içki içtiğini belirtirken yüzde 56.3’ü geçen ay içtiğini söylüyor. 17 milyon Amerikalının henüz bağımlılık seviyesine ulaşmamış alkol kullanım sorunu var. Amerikalı çocukların yüzde 10’nundan fazlası alkol problemi olan ailesiyle birlikte yaşıyor. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (Center for Disease Control and Prevention) araştırmalarına göre 18-44 yaş aralığındaki New Yorklu kadınların yüzde 52.5’i son bir ay içinde bir ya da daha fazla içki içtiğini söylerken yüzde 16’sı dört ya da daha fazla içtiğini söylüyor. ABD’de her yıl neredeyse 85 bin kişi alkolle ilişkili nedenlerden dolayı hayatını kaybediyor. Alkol problemi ABD’ye pahalıya patlıyor. ABD, alkolün neden olduğu sorunları çözmek için her yıl ortalama 224 milyar dolar harcıyor.
ARA Güler’in fotoğraflarında oyuncağın başrolde olduğu eserin adı Tabanca ve Ekmek adını taşır. Sanatçının Ankara’nın Kaleiçi semtinde çektiği fotoğrafta, üç ekmeği kucaklamış bir kız çocuğunun önünde, oyuncak tabancasını ağzına sokan bir erkek çocuğu görülür. Bu fotoğrafı çekmek için Güler’in deklanşöre bastığı yıl 1970’tir. O yılda ben de, fotoğraftaki erkek çocuğuyla aynı yaşlardaydım. Belki de bu yüzden merak etmişimdir hep, o çocuk şimdi ne yapıyor, diye?.. Tabanca hayatında bir çocukluk oyuncağı olarak mı kaldı, yoksa!?.. İstanbul çocuğu Ara Güler, fotoğraf sanatına en güzel eserleri kattığı kentinde oyuncaklı bir çocuk fotoğrafı çekmez mi, elbette çeker!?.. 1957 yılında, sessiz bir şahin gibi Zeyrek’te gezinen sanatçının fotoğraf makinesine, eski mezar taşları arasında bir kız çocuğu girer... Çocuk, kazağa sarılı bir oyuncak bebek taşıyordur kucağında. Peki ya o çocuğa ne oldu? Hayatında oyuncağın yerini gerçek bir bebeğin kokusu, sıcaklığı almış mıdır? 1960 yılında Galatasaray Meydanı’nda görürüz sanatçıyı. Deklanşöre bastığında iki tramvay girer fotoğraf karesine. Kıştır mevsimlerden, paltolarının yakaları kalkık İstanbullular, elleri ceplerinde, bir kar küresinin içinde yürüyor gibidirler. Keşke diyorum. Ara Güler bu fotoğrafı durduğu yerden otuz kırk adım daha geriden çekseydi! O zaman, çocukların ellerini cama dayayarak vitrindeki oyuncakları seyrettiği ünlü Japon Mağazası da girerdi fotoğrafa!.. Ara Güler, Paris’te Romeo Martinez’in evinde yemek yerken, kendisi gibi fotoğraf sanatçısı olan arkadaşı seslenir: “Sen boyuna sanatçı diye bir sürü adamın resmini çekip bana gösteriyorsun, bunları sanatçı sanıyorsun. Oysa, şu üç adamı yan yana getirip resimlerini çekebilirsen, asrın fotoğrafı olur ve iş burada biter.” Güler, merak içinde, “Kimdir bu üç adam?” diye sorunca, Martinez sıralar: “Bir, Charlie Chaplin; iki, Albert Einstein; üç, Pablo Picasso.” Tarih: 6 Aralık 1942... Amerika, Japon savaş uçaklarının yerle bir ettiği Pearl Harbor baskınında ölenleri birinci yıldönümünde anmaya hazırlanmaktadır. O gün, çok ünlü bir sanatçı “Amerika’nın Sesi Radyosu”ndan Türkiye’ye hitaben bir konuşma yapacaktır. Amerika’da Türkiye’ye yönelik radyo yayınları yeni başladığından, Türklerin sevgisini kazanmış bir sanatçı özellikle programa konuk edilmişti. Öyle ki, söz konusu sanatçının yapacağı radyo konuşmasının haberi Türkiye’deki gazetelerde günler öncesinden yer almıştır. On binlerce insan, bu tarihi anı kaçırmamak için radyolarının başında beklemektedir... Programın başında konuk sanatçıya katılımından dolayı teşekkür eden spiker, “Dostlarımıza ve sizi sevenlere ne söyleyeceksiniz?” diye sorunca, “İlk fırsatta onları mutlaka ziyaret edeceğim” karşılığını alır. Bu yanıttan memnun olan spiker, “Sizi Türkiye’de görmek istemeyecek tek kişi tahmin edemiyorum” der demez, konuk sanatçı dinleyicilere seslenir: “Dostlarım, benimle bu konuşmayı yapan bayan çok güzeldir ve Türkiye’yi ziyaret etmek istememe bir neden de budur!” Sakın ola ki, bu komplimanından dolayı radyo programına konuk olan sanatçıyı tipik bir Amerika erkeği sanmayın! Çünkü o, halinden pek memnun olduğu sesinden anlaşılan spikerin “Dostlarımıza ne anlatacaksınız?” sorusu üzerine, tüm dinleyicileri şaşırtacak konuşmasına başlar: “Onlara bir hikâye anlatmak istiyorum. Bütün ömrümde işittiğim hikâyelerin en güzeli ve en hoşu. Bu bir Nasrettin Hoca hikâyesidir!!!..” Dünyanın öteki ucundan, Amerika’dan yapılan radyo yayınına katılan ve tüm dünyanın ayakta alkışladığı bir sanatçının ağzından Nasrettin Hoca’nın adını duyan dinleyiciler, daha da sokulurlar radyoya. Konuk başlar fıkrayı anlatmaya: “Bir gün Hoca evinde oturup kahvesini içerken, komşusu, odun kesmek için ormana gideceğini ve eşeğini birkaç saat için ödünç vermesini ister. Hoca, ‘Eşeğim yok, çocuk onunla pazara gitti’ yanıtını verdiği sırada, ahırda olan eşek anırmaya başlar. Komşu, ‘Be Hoca, sen sakalından utanmıyor musun? Ne diye yalan söyledin, işte eşek ahırda!’ deyince, Hoca, ‘Bana mı inanacaksın, yoksa eşeğe mi?’ karşılığını verir.” Bitmedi!.. Sanatçı, Nasrettin Hoca’nın fıkrasını anlattıktan sonra öyle bir laf eder ki, Türkiye’de yer yerinden oynar: “Evet sevgili dinleyicilerim. Bugün bütün dünyayı aynı soru meşgul etmektedir: Hepimiz insanlara mı inanacağız, yoksa eşeklere mi?..” Aynı günlerde, Amerika’dan ülkesine dönmüş olan gazeteci Ahmet Emin Yalman, çalıştığı Vatan gazetesinin iki aylığına kapatıldığını duyar. Bunun nedeni, gazetenin sanatçının konuşmasını yayımlamış olmasıdır. Haber, Nazileri çok kızdırmış ve gözdağı verme yoluna gitmişlerdir, İstanbul’daki Naziler, gazetenin kapatılması için vampir dişlerini gösterirler! Ne de olsa taptıkları ve Türkiye’de hayranları da bulunan biricik Führerleri Hitler “eşek” yerine konmuştur! Vatan gazetesinde yer alan haberde, sanatçının Hitler’le alay ettiği filminden bir fotoğrafı da yayımlanır! Evet, Amerika’dan bir radyo programı sayesinde Türkiye’ye seslenen ünlü sinema oyuncusu, bir yemek sırasında Ara Güler’e yan yana getirilip fotoğrafları çekilmesi önerilen sanatçıların ilki olan Şarlo, yani Charlie Chaplin’dir! Bu olayın bir başka anlamı da şudur: Tarihte Nasrettin Hoca ve Şarlo bir kez yan yana geldiler, onda da bir gazeteyi iki aylığına kapattırdılar!.. Charlie Chaplin, Hayatımın Hikâyesi adlı kitabında anımsadığı oyuncakları şöyle anlatır: “Üzerinde bulutların üstündeki melekleri betimleyen yuvarlak ve küçük müzik kutumuzdan hoşlanırken bir yandan da onu şaşkınlıkla izlerdim. Bana sahip olma duygusunu tattırdığı için Çingenelerden altı peniye aldığımız oyuncak sandalyemi çok severdim.” Nasrettin Hoca’nın hikâyelerinde ise karşılaştığımız bir oyuncak vardır: Düdük... Bir ülkede, yazılı ve görsel basın, parayı verenin öttürdüğü düdük olma yolundaysa, Nasrettin Hoca’nın eşeğe ters binme zamanı geldi demektir.
Toplum Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
DİYABET SAVAŞINI Bret Michaels kazandı
Arkadaşımız Daphe Barak, altı yaşından beri diyabet hastası olan ve defalarca ölümden dönen ünlü müzisyen Bret Michaels ile konuştu. “Asla pes etmedim” diyen Bret, Pamela Anderson ile olan seks kasetinden Donald Trump ile arkadaşlığına kadar uzanan hayatını POSTA 212’ye anlattı DAPHNE BARAK LOS ANGELES - POSTA212
D
iyabet hastalığıyla birlikte büyümek birçoğumuzu zayıf bir ruh haline sokabilir. Her gün yaşanan zorluklar ve şeker seviyesini yükseltmek için yapılan günlük iğneler nedeniyle yapamadığımız şeyler, haylini kuramadığımız amaçlar vardır. Oysa müzisyen Bret Michaels, bana asla hayallerini sınırlamadığını anlattı. Michaels, “Çünkü bana şeker hastalığı teşhisi konduğunda 6 yaşındaydım” dedi. Geçen hafta, bu popüler müzisyen New Hampshire’da sahneye yığılıp kaldı. Olayın ardından Michaels, şeker seviyesinin çok düştüğünü açıkladı. Ama hala birçok hayranı onun için endişeli. Michaels ise, performansına devam edemediği için hayal kırıklığına uğradı. Bu, Michaels’in seyirciler önünde yaşadığı ilk sağlık krizi değildi. Birkaç yıl önce Donald Trump’ın "The Celebrities Apprentice" televizyon şovuna çıktığında da Michaels hastaneye kaldırılmıştı ve durumu çok kritikti. Michaels, yine iyileşti, şova geri döndü ve tüm zorluklara rağmen kazandı! Bu nedenle, Bret’in hikayesi bu kadar ilham verici ve iyi bir enerjiyle dolup taşıyor. Michaels, karavanında kendi geliştirdiği diyet çayını yudumlarken “Durumumu öğrendiğimde
çok küçüktüm ve asla vazgeçmemeye karar verdim!” diye başlıyor. Michaels, Donald Trump'ın bu çayı çok sevdiğini de söylüyor. “Çocukken her birkaç saatte bir insülin iğnesi olmak zorundaydım… Ama sonraları kendim için üzülmek yerine, savaşmayı öğrendim ve kazandım…” diyen Bret, şekersiz çaylarımızı yudumlarken devam ediyor: “Çünkü çocukken diyabet hastalığının tedavisini aramayı bırakmadım. Diğer çocuklar başka şeylerle uğraşırken ben, bir gün bu hastalığın tedavisi çıkacak umuduyla para bi-
riktirirdim. Ve bu içecek, Trump’ın reality şovundan sonra bile bana para kazandırmaya devam ediyor.”
ŞEKERSİZ TATLI ZAFER! Aslında benim arkadaşım beni ve Bret ile bir araya getiren Donald’ın küçük oğlu Eric Trump. Genç Trump bana, “Bret muhteşemdir. Çok fazla hayır işi yapar” demişti. Bret’e, Trump ile kameralar önündeyken neredeyse ölmek üzere olduğu anı sordum. Bret, o anları şöyle anlattı: “Sanki başım patlayacakmış gibiydi. Çok şiddetli bir baş ağrısı ha-
tırlıyorum. Daha önce hiç böyle bir acı hissetmemiştim… Kristi (Lynn Gibson, kız arkadaşı ve iki kızının annesi), acilen beni hastaneye götürdü. Acemi yapımcılar benim aşırı dozda uyuşturucu kullandığımı düşündü. Belki de Trump da bu şekilde düşündü. Tek hatırladığım şey o kadar çok acı çekiyordum ki doktorlar bana morfin verdi… Sonra Kristi’ye kızlarımızı hastaneye getirmesinin iyi olacağını söylediklerini duydum ve bilincimi kaybettim…” Bret’e beyin kanaması geçirenler ve ölümle burun buruna gelenler “beyaz ışık” gördüğünden bahsederler diyorum ve Bret hemen atlıyor: “Evet… Doktorlar, Kristi’ye kızlarımızı getirmesini söylediğinde birdenbire onları gözlerimin önünde gördüm. Batıyormuşum gibi hissettim. Sanki kızlarım beni aşağıya doğru çekiyordu. Öyle gerçek üstü bir deneyimdi ki! GERÇEKÜSTÜ. Doktorlar bana daha sonra bu kadar güçlü olan bir kişiyi çok nadir gördüklerini anlattılar. Bilirsin beyin kanamasından sonra iyileşmek uzun zaman alır. Yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi öğrenmek zorundasındır… ve acı çekersin…hiç bir şey düşünemezsin… Ama hemen ayağa kalkmak için kararlıydım…” Bret bana ölümü alt etmenin, onu nasıl iyi ve kendisini ailesine adayan bir baba yaptığını anlatırken onun
şadıktan sonra yorgun görünüyordu. Ama sonra “Yaşadıklarım hakkında konuşmak benim için çok zor. Ama diyabet hastası olan bir çocuğa ve hayal kırıklığı yaşayan annelerine umut verebilirsem, onları motive edebilirsem dünyada paha biçilemeyecek kadar değerli bir şey yapmış olurum!” diye konuştu. Onlara ne söylemek istersin diye soruyorum. Bret, “Sağlık sorunları hakkında çocuklara ‘Bana bakın… Hayatım korkunç anlarla dolu…Ama muhteşem zamanlar geçirdim. Ben bir savaşçıyım…Siz de öyle!!” diyerek hikayesini noktaladı.
Amerika’da diyabet hızla yükseliyor
Dr. Kate Faur
D
iyabetle yaşamak: “Tüm zorluklara rağmen nasıl hamile kaldım?” Dr. Kate Faur, yeni açılan seçkin resort “Secret Fast” in 52 doktorundan biri. (www.secretfast.com) Genç doktor duygusal hikayesini “Secret Fast” misafirleriyle paylaşıyor ve gözleri yaşlarla doluyor. İşte Posta 212 okuyucularına özel Dr. Kate Faur’un hikayesi: “Tip 1 diyabet hastası olarak doğdum” diye anlatmaya başlayan Faur, “Çocukken çok zor zamanlar yaşadığımı hatırlıyorum. Diğer çocuklar gibi olmak isterdim ama olamazdım… İnsülin iğneleri…Çok korkunçtu…” Tıp okumak Kate için olağan bir karardı. Çünkü Kate, kendisini tedavi etmenin daha iyi bir yolunu arıyor. “Vücudum için neyin iyi olduğunu öğrendim. Bu çok kişisel bir durumdu. Daha az geleneksel olan tedavilere inanıyorum. Hasta için iyi olan tedavi neyse ona inanıyorum. Bazen ben bile esrar kullanıyorum!” Kate, kamelyada oturan kalabalığa bakarak, “Yıllarca bana ha-
daha önce çılgın biri olduğunu hatırladım… “Biliyorsun dünyamıza bir anda Pamela Anderson ile olan seks videonla girdiğinden beri çok değiştin ve olgunlaştın” dedim. Bret kahkaha atarak, “Evet kötü ve çılgın bir adamdım…” dedi. Seks kasetlerinin kariyerini mahvedebileceği günlerdi. Ayın bugün olduğu gibi (Kim Kardashian’ın kariyeri seks kasetinin yayınlanmasından sonra yükselişe geçti.) Bret utanarak, “Evet, Pamela ve ben ilklerden biriydik” dedi. Bret, hayatının en kötü anlarını yeniden ya-
DAPHNE BARAK LOS ANGELES - POSTA212
Y
mile kalamayacağımı anlattılar. Durumumdan dolayı hiç şansım yoktu” diyor ve birden duruyor. Kate, kamelyanın dışında muhteşem bir bebekle oynayan bir adama bakıyor ve devam ediyor: “Ama ben vazgeçmeyi kabul etmedim! Kendi kendimi iyileştirdim ve başarana kadar hamile kalmaya odaklandım…” Kate, gülümseyerek bebeği ve adamı işaret ediyor ve “Kocam Viktor ve kızımız Izik ile tanışın…” diyor.
Otel misafirlerinin yüzlerinde de neşeli bir gülümseme beliriyor. Obama ailesini tedavi eden onkolojist Dr. Richard Godfrey de "Secret Fast" in doktorlarından biri. Kate, hikayesini anlatırken o da resortta dinleniyordu. Richard, açıkça etkilendiğini belli ederek, “Çok etkileyici bir hikaye!” dedi ve ekledi: “Dr. Kate ile aynı fikirdeyim: Kararlılıkla birçok şeyi yapabilirsin.” Ve küçük Izik bunun canlı kanıtı.
eni bir araştırma, çocuklarda diyabet hastalığının 20002009 yılları arasında aniden arttığını gösteriyor. Kanada, Vancourver’de düzenlenen “The Pediatric Academic Societies” toplantısında sunulan bir çalışmaya göre bu dönemde Tip 1 diyabet hastası olanların sayısı yüzde 21 oranında yükseldi. Yani her bin çocuktan 1.93’ü diyabet hastası. Obeziteyle ilişkili olan Tip 2 diyabet ise yüzde 30’dan daha fazla bir oranda arttı ve her bin çocukta Tip 2 diyabet oranı yüzde 0.46 olarak kaydedildi. Araştırmanın yazarı the Colorado School of Public Health’den Dana Dabelea, ülke genelinde yaklaşık 167 bin 20 yaş altı genç ve çocuğun Tip 1 diyabet hastası; 20 binden fazla genç ve çocuğun ise Tip 2 diyabet hastası olduğunu söylüyor. “Bu yükseliş çok ciddi” diyen Dabelea, “Ortaya çıkan her yeni vaka ömür boyu ağır bir yük, maliyetli bir tedavi ve yüksek düzeyde ciddi komplikasyonlar anlamına geliyor” sözleriyle uyarıyor. Çalışmada yer almayan Boston Children's Hospital the New Balance Foundation Obesity Prevention Center müdürü David Ludwig, Journal of the American Medical Association’da yayınlanan yeni çalışmanın, şuan bulunan en kapsamlı araştırma olduğunu belirtiyor. ABD’nin farklı bölgelerinde bulunan 3 milyon çocuk ve gencin dahil olduğu Gençlerde Diyabet Araştırması olarak adlandırılan araştırma, son beş yıla ait verileri kapsamıyor. Ludwig, “Son beş yılda ne olduğunu bilmiyoruz. Büyük ihtimalle durum daha da kötüye gitmiştir” diyor. Mayo Clinic’e göre insüline bağımlı şeker hastalığı olarak da bilinen Tip 1 diyabet pankreas az ya da hiç insülin üretmediğinde ortaya çıkıyor. Yetişkin diyabeti olarak da bilinen Tip 2 diyabette ise vücut insülinin etkilerine karşı dirençli hale gelir ve yeterli insülini üretemez. Ludwig, doktorların Tip 1 di-
yabetin tedavisinde önemli gelişmeler kaydettiğini söylüyor. Ancak, ciddi riskler içeren Tip 2 diyabetin ortaya çıktığı çocukların çoğu zaten obez. Obezite ve şeker hastalığı birleştiğinde ise kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, körlük ve ampütasyon riskini arttırıyor. National Institutes of Health’e bağlı National Institute of Diabetes and Digestive and Kidney Diseases verilerine göre diyabet hastalığı ABD’de 25.8 milyon kişiyi ya da nüfusun yüzde 8.3’ünü etkiliyor Ludwig, geçmiş yıllarda Tip 2 diyabetin aşırı kilolu ya da obez olan orta yaş ve üzeri kişilerde ortaya çıkan bir hastalık olarak düşünüldüğünü belirterek çocuklarda bu hastalığın gelişmekte olduğu gerçeğinin, ülkenin karşı karşıya kaldığı obezite riskinin ciddiyetini gösterdiğine dikkat çekiyor. Tip 2 diyabetin yükselişinin nedeninin ise obezite oranının artışı, egzersiz yapmamak ve niteliksiz beslenme olduğunu söyleyen Ludwig, bilim insanlarının Tip 1 diyabet hastalığının artmasının nedenleri konusunda ise çok emin olmadığını ama bazı kanıtların bu kötüye gidişin mikrobiomdaki (insan vücudunda yaşayan bakteri ve mikroplar) değişikliklerle ilişkili olabileceğini gösteriyor. The NYU Langone Medical Center’dan Martin Blaser “Missing Microbes” adlı yeni kitabında yaşam tarzındaki değişiklikler ve antibiyo-
tik kullanımının yükselmesi gibi medikal uygulamalar nedeniyle insan mikrobiyomunun değiştiğine dikkat çekiyor. Ludwig, sebze ve bitki lifi açısından zengin gıdalar tüketmenin bu gıdaların yakılmasını sağlayan gut bakterisinin artmasını sağlayacağını, işlenmiş gıdalar ve çok az bitki lifi tüketiminin ise bu bakterinin azalmasına neden olabileceğini ifade ediyor. Ludwig, doktorlar bu bakteriyel değişimin vücudu nasıl etkilediği konusunda tamamen emin olmamasına rağmen bilim insanları bu değişimin astım, alerji ya da otizim gibi kronik hastalıkların oranının artmasıyla ilişkili olabileceğini söylüyor. Ludwig bakteri değişimini, “Gut bakterisi inflamasyon ve bağışıklık sistemini etkiliyor. Beslenme şeklimiz değiştiği için ve giderek artan bir şekilde steril olduğu için birçok yararlı bakteriyi yok ediyoruz” diye açıklıyor.
Sağlık
4 Haziran 2014 Çarşamba
Zengin ve fakirin kanseri de farklı
PSİKOLOG
Gülhan Akşit Şener glhan07@hotmail.com
HAYDİ "HEİDİ" OLALIM! 1980’LERDE çocuk olanlar mecburen hatırlayacaktır Heidi’yi. Tek kanal ve tek çizgi-filmimiz ve de bir çocuğun izleyebileceği en muhteşem filmdi. Başlamadan önce, henüz renklenmemiş TV’nin önünde yarım saat önceden oturarak kilitlenirdik. Benim için, Haydi diyorlar ama “ HEIDI “ yazıyorlar diye, yabancı dil kabiliyetimi ilk ortaya çıkarması açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Yazarı Johanna Spyri... Entelektüalizme prim vermeden yazılmış pırıl pırıl , basit ve tertemiz bir hikaye olduğu için, çok geç de olsa minnettarlığımı belirtmek istiyorum. Dedesi ile dağlarda yaşayan, niyeyse ağzı sürekli kulaklarında, oldukça sıkıcı bir yaşamı olan ve yerinde duramayan, sürekli koşan bir kız çocuğu. Acaba benim hissettiklerimi hisseder mi diye, sadece 20 dakikasını birlikte izlediğim, 11 yaşında ki oğlumun yorumu bu! “Ne güzel işte iPad oynamıyor, koşuyor temiz havada” dedim. “Ben bu kadar koşsam, sen koşma dersin “ diye alayvari bir tavır takındı. “Sen hep, terlersin hasta olursun diyorsun !” dediğimi yüzüme karşı da fütursuzca söyleyiverdi. Hiç hoşlanmadı, anlamadı ve sonunu kadar izlemedi. Üzüldüm, oysa orada benim çocukluğum vardı..
Fakirler, HIV virüsüyle ilgili kaposi sarcoma, cilt, gırtlak, penis ve karaciğer kanserine yakalanıyorken zenginlerde tiroid, testis kanseri, melanom ve diğer cilt kanserleri görülüyor AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ
S
osyoekonomik statünüz yakalanma riskinizin olduğu kanseri de belirliyor olabilir. ABD’de bazı kanser türleri fakirler arasında görülürken bazı kanser türlerine zenginler arasında daha sık rastlanıyor. Ülkenin fakir bölgelerinde, zengin kesimlerine göre kanser vakalarına daha az rastlanırken kanserden dolayı yaşanan ölüm oranları daha yüksek. New Jersey’de bulunan Rutgers School of Public Health, tarafından yapılan bir araştırmaya göre kansere sigara içmek gibi kanser olmaya neden ola-
cak davranışlar fakirler arasında daha yaygın. Uzmanlar bunun nedenini “eşitsizlik” olarak açıklıyor. Doğal olarak fakirlerin, alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımıyla ilişkili kanser türlerine yakalanma riskleri de daha fazla. US News’de yayınlanan araştırma sonuçlarına göre fakirler arasında yaygın olan kanser türleri şunlar: HIV virüsüyle ilgili kaposi sarcoma, cilt kanseri, gırtlak kanseri, penis ve karaciğer kanseri. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve yetersiz beslenme nedeniyle oluşan hastalıklarla ilişkili kanser türleri de fakirler arasında daha yaygın görülüyor. Zenginlerin ise yakalandı-
ğı kanser türlerinin ilk sıralarında tiroid ve testis kanseri, melanom ve diğer cilt kanserleri geliyor. Meme ve prostat kanseri teşhislerine zengin bölgelerde daha sık rastlanıyor. Çünkü zenginlerin fakirlerden daha çok kontrole gitme şansı var. Kanserin erken teşhisi ise tedavisini mümkün kılıyor. Bu nedenle kanser nedeniyle ölenlerin oranı fakirlerde daha yüksek kaydediliyor.
Kanser önlenemiyor ABD’de 2014 yılı için, 1 milyon 665 bin 540 vakanın ortaya çıkabileceği tahmin edilirken Türkiye’de 2013’de yaklaşık 184 bin yeni kanser vakası bekleniyor AYSEL TAPAN - POSTA212 HABER MERKEZİ
C
Yürüyüşle sağlıklı yaşlan Yaşlıyken yapılan egzersizlerin hayatı kolaylaştırdığı yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Doktorların yüzünü güldüren deneyin sonucuna göre sağlıklı bir yaşlılık geçirmek istiyorsanız her gün yürümelisiniz (BABÜR AKSÜYEK - NEW YORK - POSTA212) "Elden ayaktan kesildiğimizde bize kim bakacak" sözü tarih olabilir. Düzenli olarak egzersizler yaparak sağlıklı bir yaşlılık geçirmek artık bizim elimizde. Haftalık sağlık dergisi Jama'da yayınlanan sonuçlara göre yaşlılıkta fiziksel egzersizlere duyulan gereksinime değinildi. Herkes egzersizlerin iyi bir fikir olduğunu düşünürken aslında bu zamana kadar yararı bilimsel olarak kanıtlanmamıştı. Çalışmanın sahibi Florida Üniversitesi Yaşlanma Enstitü Direktörü Dr. Marco Pahor "Araştırmalar sonucunda ilk kez yaşlı insanlarda fiziksel güçsüzlüğün etkin bir biçimde azaldığını gördük" dedi.
GÜNDE 2.5 SAAT YÜRÜYÜN Sayısız epidemiyolojik çalışmada fiziksel egzersiz ile daha uzun ve sağlıklı yaşam arasında güçlü bir korelasyon bulundu. Fakat bu tür araştırmalar yaşlıların egzersiz yapmalarının onları daha sağlıklı hale getirdiklerini kanıtlamıyor sadece sağlıklı olan yaşlıların egzersizlerinin onları koruduğunu gösteriyor. Çok güçlü kanıtı olmamakla birlikte çalışmada çıkan bir diğer sonuç ise yaşlı insanlar ağır kaldırarak kaslarını güçlendirebilir veya yürüyerek dayanıklılık kapasitelerini arttırabilirler. Bu test için yaşları 70 ile 89 arasında olan bin 635 gönüllü kullanıldı. Test süresince gönüllülerden günde 150 dakika yürümeleri ve 10'ar dakikalık 3 seansta ağırlık çalışmaları istendi. Her 6 ay sonunda fiziksel işlevleri kontrol eden doktorlar gönüllülerin tek başlarına 400 metreyi yürüyebildiklerini gözlemledi. HAYATIN TEMPOSUNA AYAK UYDURUN Gönüllülerden 82 yasındaki Mildred Johnston "Egzersizler sonunda yaşlanmak kavramıyla ilgili bütün görüşüm değişti. Artık başkalarından ne kadar yardım alabilirim değil, kendim için ne yapabilirim deme zamanı. Egzersizler seni resmen hayata bağlıyor" dedi. Bu test 2.5 senelik süresiyle bu zamana kadar bu konu üzerinde yapılmış en uzun araştırma oldu.
HP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kanser hastalarına ve kanser nedeniyle hayatını kaybeden kişilere ilişkin yazılı soru önergesi verdi. Ardından Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; 2011, 2012 ve 2013 yılı kanser istatistiklerinin henüz hiçbir ülkede resmi olarak yayınlanmadığını belirterek, “Değerlendirmeler projeksiyon ile yapılıyor. Geçen yılın projeksiyon değerlerine göre, yaklaşık 184 bin yeni kanser olgusu beklenmektedir” dedi. TÜİK’in 2012 istatistiklerine göre, Türkiye’de kanserden ölen kişi sayısı 69 bin 269. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2013 verilerine göre 2012 yılında 14.1 milyon yeni kanser vakasının ortaya çıktı ve 8.2 milyon kişi kanserden hayatını kaybetti. Raporda, 2012-2017 yılları arasında 32.6 milyon kişiye kanser teşhisi konulabileceği öngörülüyor. Dünyada en çok görülen kanser türleri ise karaciğer, meme ve colerectum. WHO verilerine göre 2012 yılında 1.7 milyon kadına meme kanseri teşhisi kondu ve bu rakamın 2017’e kadar 6.3 milyon olacağı tahmin ediliyor. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü verilerine göre ise 2011 yılında ABD’de 1 milyon 596 bin 700 yeni kanser vakası görülürken 572 bin ölüm yaşandı. 2014’de ise 1 milyon 665 bin 540 vakanın ortaya çıkması tahmin ediliyor.
Öngörülen bu rakamın 855 bin 220’sinin erkek 810 bin 320’sinin kadın olacağı öngörülüyor. Tahmin edilen 585
bin 720 ölüm vakasının ise 310 bin 10’unun erkek, 275 bin 710’unun kadın olabileceği belirtiliyor. American Canser Society “Cancer Facts and Figures 2014” raporuna göre 2014 yılında öngörülen 585 bin 720 ölümün yaklaşık 176 bininin sigara kullanımından meydana gelmesi tahmin ediliyor. World Cancer Research Fund gelişmiş ülkelerdeki kanser vakalarının üçte birinin obezite, hareketsizlik ve yetersiz beslenmeden kaynaklana bileceğini belirtiyor. 1 Ocak 2012 verileri, 13.7 milyon Amerikalının kanser olduğunu gösteriyor.
ANİMASYON VE ÇOCUK Günümüzde çocukların TV’den ve filmlerden korunması için makaleler bolca yayınlanıyor. Çocuğun izlediklerinin, “olağanüstü” bir gücü olduğu ve benzeri görülmedik etkilerinin test edilebilmesi, uzmanları korkuttu. Ben de biraz ebeveynlerin “korkması” ümidi içerisindeyim. Hayal ile gerçeği kim ayırt edemez? Yanıt, çocuk tabi ki. “Senaryo yazımı” isimli kitabın yazarı Miller’a göre çocuk, izlediği “karakter” ile özdeşleşir. Psikolojiye göre de çocuk, bir süreç içerisinde başkalarının duygularını anlayabilme ve özdeşleşme yoluyla ‘’karakterle” sıkı bir ilişki içerisine girer. Onları sever ya da sevmez. Onlarla birlikte duygulanır, onlar için kaygılanır, sorunları paylaşır. Hatta öyle özdeşleşir ki, onlar gibi olmak ister. Çizgi-filmin isminden önce, “başrol karakteri”dir ilk akılda kalan. Bu sebeple, çocuğun izlediği animasyon filmlerinin, çocuklara zarar vermemesi, yaşından büyük bilgiler aktarmaması, çocuğun davranış ve iç dünyasında olumlu hisler uyandıracak “ başrol” karakteri dosdoğru olmalıdır. Çocuk izlediği filme “başrol karakterinin” özellikleriyle bir anlam yükler, üstelik bu anlamı öyle içselleştirir ki, bazen bir görüntü, bir konuşma, bir davranış binlerce sözün, tavsiyenin önüne geçer. Ebeveynlerin vermek istediği terbiye bile, filmlerin arka planında kalabilir coğu zaman. HEİDİ VE BİZ Çocuklarımızın ne izlediklerinden önce, bizim çocukken ne “izlediğimizi” hatırlayarak yola çıkmak bana her zaman daha anlamlı geliyor. Animasyonun “bizde” oluşturduğu hi’lere kısa bir yolculuk yapalım. Alp dağlarının eteklerinde yaşayan Heidi, hayata olumlu bakma ve engelleri aşma çabası, köy hayatının insana kazandırdıkları ve güzellikleri ile hayatımıza kazandırdıkları inkar edilebilir mi? Coğumuz şeker kız “Candy” ile sıcak bir ailenin ve aile kurma özleminin önemini ve ilk “platonik” aşklarımızı yaşamadık mı? Yakışıklı ve gururlu Antony’i hatırlamayan var mı? İyi niyetliliği, temiz kalpliliği Kırmızı Başlıklı Kız’dan , üstelik de yabancı birisine güvenmemeyi, evden uzaklaşmamayı öğrenmedik mi? Ayrıntılar çocuk için sıkıcı ve anlamsızdır her zaman. İşte, Heidi gibi bir kızın, aklımızda ve ruhumuzda bu denli kalmasına sebep olan şey “basit ve yalınlığı”dır. Bilinçaltıma inerek Heidi’den mi etkilenmişimdir yoksa, zaten olacak mıydım bilemem ama, köpekleri çok severim halen. İnsanla hayvan dostluğunun da çok önemli olduğunu uzmanlar her yerde vurgularlar. Kendinden büyük köpeği St. Bernard ile yaşadığı dostluk unutulabilir mi? Küçükken, Heidi gibi kahvaltı yapalım, hep Heidi gibi arkadaşım olsun hem de yanaklarım al al olsun isterdim. Ne çok özenmişimdir, ekmek ve katık olarak kızartılarak yenilen peynire. Peynir olarak çökelek ve beyaz peyniri bilen bir kültürün çocuğu olarak, yıllar sonra koca tekerlek Gravyer peynirini gördüğümde, hemen tanımıştım. Biraz daha büyüdüğümde ise, bu kız ne özgürlükçü ve fazlaca pozitif bir düşünceye sahip, çok da sorgulamışımdır işin açıkçası. Peter’in sürekli Heidi’ye “Heidi bak güneş açtı”, “Heidi bak ne güzel bir kuzu”, “Çiçeklere bak Heidi !”. Heide de hep mutlu, hiç derdi yokmuş gibi. Hiç annesini özlemezdi, dimdik duran art arda konuştuğunu gördüğümüz sert mizaçlı bir dedeye rağmen. Çoban Peter ile temiz hava bol gıda alarak, ottan- böcekten haz alarak ve de sürekli koşarak ne çok mutluydular. Bizler de evde kavga eden anne-babaya rağmen, babaannelerimizin “ kaynana “taraflarıyla analarımızı kahretmelerine rağmen, mutluyduk “Heidi”yi seyrederken. GÜNÜMÜZ HEİDİ’LERİ Şimdiki çizgi film karakterleriyle masum “Heidi” yi yan yana getirmek istiyorum. Seksi, şuh bakışlı, zırp pırt aşık olan kızlar. Hele bacak boyları öyle uzun ki, kız çocuğu olanlara üzülüyorum. Saçları rengarenk bu çizgi film karakterleri ile topu topu 30 yıl geçmiş benim Heidi’min üzerinden. 4-5 yaşında ki kız çocuklarının “minyatür kadınımsı” kıyafetleriyle, anneleriyle tırnak boyamaya şimdiden giden ve sırf tırnak boyamak için “para” ödemenin normalliği idrakı yerleştirilen bu kız çocuklarını acaba gelecekte neler bekliyor? Oysa 30 yıl önceki kız çocukları kırmızı yanaklı olurdu. Öyle basit ve farklı giyinirlerdi ki, kimin çocuk kimin anne olduğu belli olurdu. Çocuk annesinin giydiklerine özenir, rujuna-ojesine, küpesine-tokasına imrenirdi. Annesi gibi olabilmek için büyümeyi beklerlerdi. Bir şeylere sahip olabilmek için, büyümenin “gerekli “ olduğu bilinci vardı çocuklarda. Kızların saçları güzelce taranırdı önceden, şimdi o masum saçlara röfle yaptırılıyor. Günümüzde çocuklara çocuk olduğunu öğretmenler hatırlatıyor. Ne fecidir ki, çocuklar “ebeveynleriyle” kendilerini “akran” zannediyor. Halbuki çocuk dediğin mutludur hatta çokça aptal olur. Saf saf sorular sorar, utanmayı bilir. En çok da yemeğe iştahlı olur. Heidi gibi olur çocuk dediğin...Ağlarken gözlerinden şelalemsi yaşlar akar, şimdikiler gibi timsah gözyaşlarıyla çemkirmez anne-babaya. Heidi’ye sormak istiyorum , sen dağlarda koşarken, bizler neyin peşinde koşuyoruz? Neyi yakalamaya çabalıyoruz? Kim gibi olmak istiyoruz? Kendimizi öylesine kaptırdık ki, başkaları gibi olmayı, çocuklarımızı da sürüklüyoruz. Biz büyük değil, çocuklarımız da çocuk değil! TV’den çıksa da beraber oynasak dediğim Heidi! Hayatın basitken daha güzel olduğunu gösteren, bir kuşa annelik edebilen, baharın gelişini dünyanın en önemli olayıymış gibi bekleyen “tek” arkadaşımsın sen.. Bazen seninle dağlarda koşuyorum, çiçek topluyoruz, kahkahalarla koşuyoruz üstelik yanaklarımız pespembe. Çoğu zaman seni özlüyorum ve istiyorum ki tekrar oynayalım bıraktığımız yerden...
Yaşam
4 Haziran2014 Çarşamba
Lomo Instant ile anılarınız özgür Kickstars’ın yeni projesi Lomo Instant, alt fotoğraf kültürü şipşak fotoğraf makinesi anlayışını bir sonraki seviyeye taşıyacak cinsten!
BANU ÖZTÜRK NEW YORK - POSTA212
F
otoğrafçılığın kurallarını yıkan ve kuralsızlığı ile herkese kendini sevdiren Lomo yeni projesi ile meraklılarını mutlu etmeye hazırlanıyor. Genelikle gençler arasında oldukça popüler olan bu alt fotoğraf kültürü; yeni ürünü ‘lomo instant’ ile telefon ve bilgisayarlarda hapsedilen anılarınızı yeniden raflara taşıyacak. Lomography The Lomo’Instant adını verdiği filmli fotoğraf makinesi için Kickstarter.com’da 100 bin
Skype’ta iş görüşmesinin püf noktaları Artık birçok şirket iş görüşmelerini Skype ya da diğer iletişim araçlarını kullanarak yapıyor. Peki siz iş arayanlar, Skype ile iş görüşmesi yapmaya ne kadar hazırsınız? AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ
İ
letişim ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle çalışma, iş arama ve iş görüşmesi yapma yöntemleri oldukça farklılaştı. Census Bureau 2012 verilerine göre, ABD’de evde çalışanların sayısı da hızla artıyor. ABD’de 142 milyon çalışanın yaklaşık 13.4 milyonu evinde çalışıyor. 1997 yılında ise 132 milyon çalışanın 9.2 milyonu evde çalışıyor. Bu nedenle iş görüşmeleri de daha çok elektronik ortamda yapılıyor. Forbes dergisinde yayınlanan bir makale ve yeni trendler her 10 iş görüşmesinden 6’sının video yoluyla yapıldığını gösteriyor. Bu nedenle eğer iş arıyorsanız öncelikle elektronik ortamda görüşmeye hazırlıklı olmalısınız. Video görüşmede dikkat etmeniz gereken noktalardan bazıları ise şunlar: Görüşmeden önce şirket ve şirket çalışanları hakkında web sitesi, Facebook ve Twitter hesaplarından bilgi toplayın. Şirket çalışanlarının niteliklerinden nasıl giyindiklerine kadar elde edeceğiniz ipuçlarını iş görüşmesinde kullanabilirsiniz. Öncelikle profesyonel bir kullanı-
doalrlık destek aramaya başladı. Kasım ayında tamamlanacak projeye destek verenler bu ürüne 70 dolara sahip olabilecek. Lomo İnstant’ın satış fiyatının ise 120150 dolar arasında olması planlanıyor.
retro ruhuyla birleşiyor Geniş açı, balıkgözü ve portre lensleri içeren gelişmiş lens sistemi, farklı çekim modları, sınırsız uzun pozlama, limitsiz çoklu pozlama ve dört farklı renkli jel gibi özellikleri ile hem yaratıcılığınızı sınırsız hale getirecek hem de filmleri tab ettirmek için beklemenize ve para harcamanıza gerek kalmayacak.
Mucitlerin yüzünü güldüren site Kickstarter.com nedir?
cı adınızın olduğundan emin olun. İş görüşmesinden önce Skype’ta test görüşmesi yoluyla pratik yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz. Görüşmeden önce kamera ve mikrofonu mutlaka kontrol edin. Gülümseyin ve görüştüğünüz kişiye odaklanın. Aşağıya ya da sağa sola bakmayın ve herhangi bir kağıt-
tan hiçbir şey okumayın. Konuşurken aceleci olmayın ve görüştüğünüz kişinin konuşmasını bitirdiğinden emin olarak söze başlayın. Skype gibi yüksek teknolojiler görüştüğünüz kişiyi daha net ve detaylı görünmenizi sağlıyor. Kıyafetlerinizin rengi de çok önemli. Mavi gibi soğuk renkler videoda kırmızı gibi sı-
Sanatçılar, tasarımcılar, film yapımcıları, gazeteciler ve müzisyenler için fon oluşturan ve projelerin hayat bulmasına yardımcı olan site. Uygulama şöyle işliyor; yarattığınız projeyi gerçekleştirmek için ihtiyacınız olan para miktarını belirleyip projenizi anlatan bir tanıtım/ video hazırlıyorsunuz.. Eğer projeniz beğenilirse,
cak renklerden daha iyi görünüyor. Saçınıza ve makyajınıza her zamankinden daha fazla özen göstermelisiniz. Arka planda ne olduğunu kontrol edin ve sadeliğin her zaman daha olumlu bir etki bıraktığını unutmayın. Duvar, büyük bir tablo ya da kütüphane iyi bir izlenim yaratabilir.
projeniz gerekli parayı toplamak için sitede yayınlanıyor. sitenin ziyaretçileri projenize minimum 1 dolardan başlayarak kefil oluyor. Gerekli miktarda para belirlenen sürede toplanırsa site yüzde 5 pay alıyor ve projenizi telif haklarını alarak üretebiliyorsunuz. Projenize ‘yatırım’ yapanların paraları ise proje istenilen miktara ulaşmazsa geri iade ediliyor.
Blackberry’nin hazin sonu NEW YORK - POSTA212
E
skiden yok satan ve işadamlarının ilk tercihi Blackberry sıkıntılı günler yaşıyor. Son gelen verilere göre şirket iflas edebilir. Bir zamanların en büyük telefon markalarından biri olan Blackberry için geri sayım başladı. Kuzey Amerika pazarının liderlerinden olan ve
her yaptığı telefonu yok satan şirket için tehlike çanları çalıyor. Son açıklanan verilere göre pazar payı artık yüzde 1’in altında.
0.1’LİK PAY Akıllı telefonların çok güçlendiği ve birbiriyle kıyasıya mücadele ettiği bir pazarda uzun süredir varlığını sürdürebilmek için ürün yelpaze-
sini genişleten Kanadalı dev şirket için acı haber geldi. Şirketin en güçlü olduğu Kuzey Amerika pazarında bile payının 0.9 olduğu açıklandı. Yüzde 2’lik pazar payına sa-
hip olduğu Batı Avrupa’da ise payı yüzde 1’in altına düştü. Uzak Doğu’da ise pay 0.1’in bile altında. Bu noktadan sonra iflastan kurtulmak için Blacberry’nin ne gibi hamleler yapacağı merakla bekleniyor.
Beats artık Apple’ın NEW YORK - POSTA212
B
ir süredir devam eden söylentiler sonunda gerçek oldu. Apple, Beats’i satın aldı. Mayıs ayı başlarında elektronik devi Apple’in en iyi kulaklık firmalarından biri olan Beats’i alacağı teknoloji ve ekonomi dünyasında konuşulmaya başlamıştı. Fakat Beats’in kurucu ortaklarından Dr. Dre’nin bazı sosyal medya sitelerinde kendini milyarder ilan etmesi sonrasında başka bir dedikodu çıkmış, Apple’in Beats’i almaktan vazgeçtiği konuşulmuştu.
3 MİLYAR DOLAR Geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili resmi bir açıklama geldi ve Apple, Beats’i satın aldığını kendi sitesi üzerinden duyurdu. Ayrıca Beats Electronics de resmi blog sitesinden bu işlemin gerçekleştiğini paylaştı. Apple yaptığı açıklamaya göre 3 Milyar Dolar’a Beats’i satın aldı. Apple, 3 Milyar Dolar’ın 2.6 Milyar Dolar’ı peşin ola-
rak geriye kalan 400 Milyon Dolar’ı ise ilerleyen günlerde Beats firmasına yatıracak.
DSP EFEKTİ KULLANILACAK Bu satın alma işleminden sonra
Beats’in kurucu ortakları da Apple’in bünyesinde yer alacak. Bu yazın sonlarında tanıtılması planlanan Apple cihazlarda Beats’in teknolojisi olan DSP efekti kullanılacağı da gelen bilgiler arasında.
Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
Dertleri kendilerinden büyük Genetik bilimine en fazla hizmet etmiş canlı olmasından dolayı genetikçiler tarafından oldukça iyi bilinen meyve sineği yeni bir deney için kullanıldı. Yapılan araştırmalar sonucunda meyve sineklerinin insanlarla ortak yönü keşfedildi
BABÜR AKSÜYEK NEW YORK - POSTA212
A
lışverişten geldiğimizde meyvelerin etrafında rastgele uçuşan meyve sinekleri hep gözümüze çarpmıştır. Fakat onlar hakkında çok da fazla bir fikrimiz yoktur. Yapılan araştırmalara göre meyve sinekleriyle insanlar arasında ortak bir özellik ortaya çıktı. Sonuca göre meyve sineklerinin de insanlar gibi zor durumla yüzleştiklerinde karar vermekte güçlük çektikleri ortaya çıktı. İİNSAN TEPKİLERİ Araştırmaya göre zorla karşılaştıklarında meyve sineklerinin bilgi toplamak ve plan yapmak için zaman harcadıkları gözlendi. Yeni bulgular bilim dünyasında çoktan kayıtlara geçti bile. Araştırmanın yaratıcısı Oxford Üniversitesi Sinir Sistemi Uzmanı Dr. Gero Miesenböck meyve sineklerinin karar verme özelliklerinin büyüleyici olduğunu söyledi. Miesenböck “19’uncu yüzyıla döndüğümüzde psikologlar insanların ne kadar sürede planlama yaptıklarını ölçmüşlerdi. Karar verebilmek için kafalarında tüm parçaların yerine oturması için ne kadar zaman harcadıkları araştırılmıştı. İlk defa bu kadar küçük
bir canlı insanlarla benzer bir özellik gösterdi” dedi. KOKU TESTİ Oxford araştırmacıları ilk olarak meyve sineklerini iki bölme arasına yerleştirdi. Sonrasında bölmeler her iki taraftan kokuyla dolduruldu. Bir bölmedeki koku daha güçlü kaldığında meyve sinekleri çabuk karar verip her seferinde kokunun daha zayıf olduğu bölmeye doğru yöneldiler. Fakat aradaki koku farkı az olduğunda karar vermelerinin zaman aldığı ve bazılarının yanlış karar vermeye meyilli oldukları gözlendi. Mr. Miesenböck “Çok şaşırdık. Her zaman için meyve sineklerinin düşünmeden hareket ettikleri görüşü hakimdi ama bu test bu görüşün yanlış olduğunu kanıtlamış oldu” dedi. İnsanlarla meyve sineklerinin FOXP ortak geni sayesinde benzer özellik gösterdikleri anlaşıldı. Çoğu 2-4 mm. büyüklüğünde olan meyve sineklerinin karar verirken insan tepkileri göstermesi bilim dünyasında şaşkınlık yarattı. Bu test yapılırken insan tepkilerini ölçmek için kullanılan methödün aynısı kullanıldı.
Steganografi Türkçeleşti Gizliyazı Bilimi olarak da isimlendirilen steganografi, tarihin tozlu raflarından çıkarılıp, günümüz teknoloji ile yeniden harmanlanıp kitap haline getirildi. Bu yöntemin veri saklamada çığır açacağı savunuluyor ANKARA - POSTA212
D
NASA’nın yeni uzay aracı Dragon V2 NASA (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi)’nın uzay mekiği programını sonlandırmasıyla özel sektörde hız kazanan uzay mekiği üretimi yarışına yeni bir uzay aracı daha eklendi NEW YORK - POSTA212
S
paceX şirketinin ürettiği Dragon V2'nin en büyük özelliği, bir helikopter gibi dikey iniş-kalkış yapabilmesi. Yedi mürettebat kapasiteli Dragon V2 uzay kapsülü, birden çok kez uzay yolculuğu yapabiliyor.
Kapsülü tanıtan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Elon Musk, Dragon V2'nin uzaya gidiş masraflarını düşüreceğini söylüyor. NASA'nın üç yıl önce uzay mekiği filosunu emekli etmesinin ardından, Amerikan astronotları uzaya gidiş gelişlerinde, Rus uzay mekiklerini kullanıyordu. ABD,
bir astronotun seyahati için Rusya'ya 71 milyon dolar ödüyor. Kapsülün ilk versiyonu, SpaceX Dragon, 2010 yılındaki ilk uçuşunda dünyanın yörüngesine yerleşebilen ilk ticari uzay kapsülü olmuştu. Dragon, son iki yıldır Uluslararası Uzay İstasyonu'na sürekli olarak kargo taşıyor.
Güneş enerjili uçak başarıyla havalandı NEW YORK - POSTA212
B
u uçakla 2015'te bir dünya turu yapılması planlanıyor. Ayrıca bu uçak, geçen yıl Bertand Piccard ve Andre Borschberg adlı maceraperest pilotlar tarafından bir uçtan diğerine ABD üzerinde uçan, güneş enerjili uçak Solar Impulse'ın geliştirilmiş bir versiyonu. Uçağın kokpitinde test pilotu Markus Scherdel vardı. Scherdel uçağı bin 800 metrenin hemen altında bir yüksekliğe kadar çıkardı ve manevra kabiliyetini gösterdi. Scherdel uçakta bazı sarsıntılar olduğunu ancak genel olarak sonucun çok pozitif olduğunu söyledi. 'Temiz teknolojilerin
potansiyeli' Uçak, onay belgesi almak amacıyla gelecek aylarda yeni uçuşlar gerçekleştirilecek. Solar Impulse'ın kanatları 72 metre, yani Boeing'in 747 jet modelininkilerden daha geniş. Uçak sadece 2.3 ton ağırlığında. Kanatları üstünde güneş enerjisini toplayan 17 bin hücre bulunuyor. Hedef zor-
lu dünya turu Bu hücreler lityum pillerini gün boyunca uçağın pervanelerinin gece boyunca da dönmesini sağlayacak enerjiyi topluyor. İlk Solar Impulse uçağı birçok dünya rekoruna imza atmıştı. Güneş enerjili bir uçakla ilk uluslararası uçuş, güneş enerjili bir uçağın bir pilot tarafından kullanılarak en uzun mesafede uçuşu bu rekorlar arasındaydı. Bu son rekor Piccard ve Borschberg'ün geçen yılın mayıs, haziran ve temmuz aylarındaki ABD üzerinde bir uçtan diğerine uçtukları sırada kırılmıştı.
ijital verileri korumada şifrelemenin tahtını sarsacak gibi görünen gizliyazı bilimi (steganografi) Türkçe olarak ilk kez bir kitapta toplandı. Kitapta dijital verilerin başkalarının eline geçmesini klasik şifrelemenin dışında engellemenin yollarını anlatılıyor. Kitaba göre hayati veriler özel yazılımlarla ‘metin, ses, video ve resim’ dosyalarının içine gömülerek saklanacak. Böylece veri hırsızlığı için analiz yapanlar incelemelerinden eli boş dönecek. TÜRKÇE KİTAPTA TOPLANDI Yüzlerce yıldır kullanılan steganografi bilmi, yeni yazılımlarla dijital verilerin ele geçirilmesini veya çalınmasını çok büyük oranda ortadan kaldırıyor.
YALNIZCA ŞİFRE YETERLİ DEĞİL Tarihin tozlu raflarında kalan bu veri saklama yöntemi bilim adamlarınca toplumun dikkatine sunulmak üzere yeniden gün yüzüne çıkarıldı. Turgut Özal Üniver-
sitesi (TÖÜ) Mühendislik Fakültesi akademisyenlerinin başını çektiği bir grup bilim adamı tarafından hazırlanan 300 sayfalık ‘Veri Gizleme’ isimli kitap kısa süre sonra piyasaya çıkacak. Kitap yazarlarından Bilgisayar
Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yıldıray Yalman: “Çeşitli sayısal şifreleme yöntemleriyle gizlenmeye çalışılan verilerin günümüzde hacker’lar tarafından kolayca fark edildiğini ve şifrelenmiş verinin gelişmiş teknoloji ürünü bilgisayarlarla da aşılabildiğini” söyledi. Yalman, steganografi algoritmalarının uygulanmasını sağlayan yazılımlar ile verilerin şifrelenmesinin ötesinde ‘metin, ses, video ve resim’ ile perdelenmesinin sağlanabildiğini ifade etti. Yalman, “Steganografi biliminde gizli mesaj bir taşıyıcı ortam içerisine yerleştirilir ve bu sayede mesajın varlığı algılanamaz. Bu yönüyle steganografi bilgi güvenliğinde önemli bir ölçüt olan ‘gizlilik’ ögesini yerine getirir ve şifrelemeden bir adım öne çıkar” dedi.
Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
Las Vegas’ta devasa bir alanda kurulan atış poligonu dünya üzerinde yok. Burada ne pasaportunuza bakılıyor ne de kimliğinize. Parayı veren hangi silahla isterse atış yapabiliyor. İşte bu emsalsiz poligonda silahların gölgesinde evlilik teklifi bile yapılıyor
Tankta evlilik teklifine makineli tüfekle ‘Evet’
DEMET DEMİRKAYA LAS VEGAS - POSTA212
L
as Vegas … Çılgınlıklar şehri… Sadece kumarhaneler ve çılgın şovlarla sınırlı sanıyorsanız Nevada’nın çöldeki vahasını, yanılıyorsunuz derim… Las Vegas, Nevada eyaletinin kumar cenneti. Bu iki kelime yan yana ne kadar tezat. Oysa dünyanın eğlence merkezi olma konusunda oldukça iddialı olan Vegas’ta yapılabilecek aktivitelerin sınırı yok. Özellikle başka bir eyalet veya ülkede yapamayacağınız ilginç şeyleri denemek istiyorsanız, belki de bu yüzden biraz da söylenmiş o meşhur cümle: “What happens in Vegas , stays in Vegas” yani Vegas’ta olan yine Vegas’ta kalır... Kimseler duymaz. Bir günaha davet var bu cümlede, değil mi? SAVAŞ ALANI ADI GİBİ Battlefield Vegas, kapalı bir atış poligonu. Ama öyle bildiklerinizden değil. Burası dünyadaki her silahı bulabileceğiniz ve bir ücret karşılığı atabileceğiniz atış poligonu. Sadece burada ve başka 3 eyalette full otomatik silah atabilirsiniz. Yani makineli tüfeklerden bahsediyorum. Ne silah ruhsatına ve hatta ne de kimliğinize ihtiyaç var burada. İçeri girmeniz ve “silah atmak istiyorum” demeniz yeterli. Hemen karşınıza 25 farklı menü sunuluyor. Sanırsınız McDonald’s menüleri. Bu paket programların her birinde hangi silahları kaç adet mermi ile atacağınız ve fiyatları var. Mesela GI Jane paketi en popüleri,122 dolar. Ya da 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan silahlarla atış yapabileceğiniz The Day paketi. 1944 senelerinde kullanılmış, 1911 yapımı bir Colt ile 15 kurşun, M1 Garand ile 24 kurşun ve gangsterlerin de favorisi Thompson ile 50 kurşun atışı size 130 dolara mal oluyor. Eğer o kadar eskiye meraklı değilim, ben teröristlerin kullandıkları silahlar da dahil enteresan ya da daha güncel bir şeyler atmak istiyorum derseniz 200 dolara, size ‘Modern War” yani modern savaş silahları sunuluyor. Bu paketin içinde Rusların veya dünyadaki tüm kirli ellerin favorisi AK 74 de var. Neler yok ki
Battlefield Vegas’ta adeta yok yok. Tanktan topa, ağır ve hafif piyade silahlarına kadar ne ararsanız bulabiliyorsunuz.
zaten. Dakikada 4 bin 600 adet mermi atan MiniGun adı verilen tam otomatik silahın 100’lük mermiyi atması 1.25 saniye sürüyor ve bu 100 mermi= 1.25 saniyenin fiyatı 200 dolar. En ucuzu 99 dolardan başlayan atış paketlerinin fiyatları bin 300 dolara denk geliyor. Ama işin en ilginci, VIP paketleri. VIP paketleri, sizi otelinizden askeri Hummer’lar ile alıp yeni-
Araba delik deşik... 50 kalibre ağır makineli tüfekle yere yatıp arabayı delik deşik eden bu ünlü aktörün atış için götürüldüğü alan kocaman bir açık hava atış sahası. İçinde neler yok ki. Vietnam savaşında kullanılmış bir savaş helikopteri, hurda arabalar, havan topları sıra sıra ve bir koca tank. Doğru okudunuz, bu tank da atış paketlerine dahil. 20 bin metrekare alandaki kapalı ve açık atış sahalarına ek olarak daha da meraklıları için ayrılmış çöldeki 70 bin metrekarelik açık alanda 25’in üstünde askeri aracın yer aldığı ve size helikopter turundan askeri tankı kullanma imkanı veren programların arasında şaşkına dönmemek mümkün değil. Çalışanların hemen hemen tamamının eski asker olduğu, bu sayede de hem güvenlik açısından hem de müşterilerin silahlara ve Amerikan ordusuna yönelik sorularına açıklık getirebilecek çalışanlarla daha da cazip hale getirilmesi düşünülmüş bir atış poligonu Battlefield Vegas.
den otelinize bırakıyor. Şahsınıza görevli her biri eski asker komandolar veriliyor. Onların eşliğinde istediğiniz silahları tek tek seçip kendi paket programınızı kendiniz yaratıyorsunuz. Tabii inanılmaz rakamlara ulaşıyor bu VIP paketleri. OĞLUM ÇABUK AT O BOMBAYI Örneğin: Battlefield ‘in menajeri olan Matthew’un söylediğine göre benim röportajımdan bir gün önce gelen ünlü bir aktör, kendine seçtiği silahlarla aşağı yukarı 15 bin dolar gibi bir para harcamış burada. Neler
atmamış ki… Delik deşik arabanın yakın fotosunu almaya çalışırken bana el sallıyorlar, geri gel diye. Havan topunu atacaklar varmış. Hedef, ilerideki bir başka hurda araba… Kulaklıklarımız sürekli kulağımızda olduğu için duymakta zorlanıyoruz neler deniyor, uyarılar ne. Ama sahadan herkesin çekildiğine emin olmadan hiç kimse elini herhangi bir silaha süremiyor, Line is hot, yani atış serbest diyene dek saha görevlileri. Matthew, “sağ tarafa bak şaşıra-
caksın” diyor. Döndüğümde gördüğüm manzara,12-13 yaşlarında bir erkek çocuğun elinde el bombası pimini çekmek ve fırlatmak üzere hazırlanışıydı… Bilemiyorum kaç kişi oğlunun elindeki el bombasını ‘hadi oğlum at da elinde patlamasını’ bu kadar rahat bu kadar sakin söyleyebilir ama ben maalesef bu gruba dahil değilim. Şükür değilim. Grenade ya da bizdeki ismiyle bu el bombasının tanesi 25 dolar… Atacağınız alan ve yer de biraz önce bahsettiğim delik deşik araba…Zira o arabayı dün
buraya gelen aktörün taramasından sonra artık gözden çıkarmışlar. “This car is retired” diye de not asmışlar üstüne, yani artık emekli. Bir kaç el bombası atışıyla onu biraz daha parçalayıp o haliyle belki de hurdacılara veya recycle yani yeniden dönüşüm çöplüklerine verecekler. 350’nin üstünde otomatik, bin küsur eski yeni silahın arasında, neyi atalım diye düşünürken biraz ileride benim gibi kararsızlık yaşayan ve aksanlarından turist olduklarını anladığım kızla erkek dikkatimi çekiyor. Chris ve Claire İngiltere’den gelmişler Las Vegas’a. Google’da LV’da yapılacak aktiviteler arasında ilk sırada Battlefield varmış. Kendi ülkelerinde imkansızmış, hatta bunu yaptığımıza inanmayacakları için kameramız ve fotoğraf makinemizle beraber geldik diye de ekliyorlar. Seal Team Six paketini almışlar. Bu paket 1983 Grenada’dan bugüne Irak Afganistan vs tüm operasyonlarında CIA, DOD gibi Amerika’nın önde gelen gizli servisleriyle ortak çalışmış olan Antiterör Özel timinin kullandığı silahlar. Hatta o meşhur mayıs gecesi, Pakistan’da yeraltında bir oyukta yakalanan Osama’nın da yakalanışı sırasında kullanılanlarmış. Onlar atış yaparken fotoğraflarını çekiyorum, her birinin arkasında bir eski komando eşlik etmekte atış noktasında. Eski komandoların üstünde birer Glock, el tabancası. Olay çıkarmaya ya da silahları farklı niyetle kullanmaya çalışabilecekleri durdurmak için bir önlem. Chris ve Claire bana kendilerine tahsis edilen komandolarla poz veriyorlar. Sonra da silahlarla… Kumarhanelerden çok daha enteresan bir şey bu bizler için. İyi ki gelmişiz diyerek kendilerine verilen delik deşik ettikleri hedeflerini de yanlarına alarak yeniden Las Vegas’ın oteller zincirlerinin arasına yollanıyorlar. Tüm bunları okurken eminim sizlerde benim sık sık tekrarladığım “only in America’ sözünü geçiriyorsunuz aklınızdan… Yoksa dünyanın başka hangi ülkesinde, damat adayı sevgilisine bir savaş tankının içinde sürpriz evlenme teklifi yapar ve müstakbel gelin adayı oğlanın boynuna sarılıp “evet”i içerideki atış poligonunda MP5 atarken söyler… Sonra oğlan hemen bir nikah memuru ayarlayıp savaş tankının üstünde nikahlarını kıydırır? Gelinin elinde AK47 (Kalaşnikof) mutluluk fotoları için poz verir ki… Sadece Amerika’da… Bir tek Amerika’da...
Yaşam
4 Haziran 2014 Çarşamba
Bir İstanbul kızı Bu haftaki konuğumuz Çiğdem Erken. Kendisi “Yılın Oyun Müziği” ödüllerini defalarca kazanan başarılı bir sanatçı SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212
Ç
iğdem Erken müziğe ve tiyatroya gönül vermiş biri. Tiyatro oyunlarına yaptığı müziklerle ödüller kazanmış, kendi şarkılarından oluşan albümlerle kaliteli Türkçe müzik yapmış başarılı bir kadın. “Savaş İkinci Perdede Çıkacak”, “Binali İle Temir” ve “Zengin Mutfağı” adlı oyunlara yaptığı müziklerle Afife Tiyatro Ödülleri de dahil “Yılın Oyun Müziği” ödüllerini defalarca kazanan başarılı bir sanatçı. Çiğdem Erken’le bir oyun için geldiği New York’ta şehirden, albümlerinden, ödüllerinden ve Fazıl Say ile olan dostluğundan konuştuk.
■ New York’a Keşanlı Ali oyunu için gelmiştin. O günleri biraz anlatır mısın?
Amerika macerası rüya gibi başladı, rüya gibi geçti. Haldun Taner-Yalçın Tura ikilisinin efsane müzikali Keşanlı Ali’yi TAASNY tarafından gelen davet üzerine İskender Altın yönetmenliğinde, Türkiye’den gelen oyuncular ve New York’ta yaşayan tiyatro sevdalısı dostlarımız ile sahneledik. Sadece orkestramız yabancı müzisyenlerden oluşuyordu. Broadway’de sahnelenen bir oyunun bir yerinden parçası olmak müthişti. Hayatımın önemli tecrübelerinden biridir. Daha önce hiç bulunmadığım Manhattan’da sevimli bir apartman dairesinde gerçek bir New York’lu gibi yaşamaya çalıştım. Orada kurduğum dostlukları hiç unutmuyorum. Neredeyse her saniyesi ve her karesi aklımda diyebilirim. New York’ta yaşayan Türk dostlarımızdan da büyük bir misafirperverlik gördük açıkcası.
“20 yıldır şarkı yazıyorum, ama uzun yıllar o şarkıları evde kendi kendime ve yakın arkadaşlarıma çaldım. Akademik kariyer yaptığım için şarkılarla olan ilişkim bir nevi hobi olarak ilerliyordu. ..”
Krallar gibi ağırlandık desem yeridir. Bir gün şarkılarımı da alıp yeniden orada olmak isterim. Hepsine sevgiler, selamlar. “BOHÇAMDA BİRİKMİŞ ŞARKILAR” ■ Kendi albümlerini yapıyorsun ve ikinci albümün piyasada. Bunlardan biraz bahseder misin?
İşin aslı 20 yıldır şarkı yazıyorum, ama uzun yıllar o şarkıları evde kendi kendime ve yakın arkadaşlarıma çaldım. Akademik kariyer yaptığım için şarkılarla olan ilişkim bir nevi hobi olarak ilerliyordu. Aslına bakarsan müzik camiasına da hep yakındım. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte paylaştığım şarkılar çok büyük beğeni alınca bunları toplayıp bir albüm yapmaya karar verdik. Çok uzun yıllardır şarkı yazdığım için bohçamda çok şarkı birikmişti ilk albümümü kaydetmeden önce. Dolayısı her iki albümümdeki şarkılar yanyana duruyorlardı. Bu anlamda Kız Kafası ve İstanbul Kızı albümlerine birbirini takip eden çalışmalar diyebiliriz. Ancak sound açısından değerlendirdiğim zaman İs-
tanbul Kızı albümümde başka bir noktada görüyorum kendimi. Kız kafasını yaparken hala aradığım bir sound vardı. O soundun da bir müzik direktörü ya da bir aranjör tarafından üstüme yapıştırılmasını doğru bulmuyordum. Elimden geldiğince müzisyenlere kafamdakileri anlatmaya çalıştım ve deneye deneye, yapa boza benim gelmek istediğim noktaya yaklaştık. Kaydederken de son noktayı koyduk. ■ Şarkı sözü yazarken ve müziklerini yaparken nelerden etkileniyorsun?
Benim şarkılarım “Aşk İşi”. Ben
sadece aşk üzerine cevabını beklemeyen mektuplar yazıyorum. Şarkılardaki yaklaşımlarım metaforiktir. Hepsi elbette hayatın içinden bir hikaye. Üzüldüğüm, özlediğim, heyecan duyduğum, çok güzel birini gördüğüm, dokunduğum, dokunmak istediğim, ağladığım zamanlar bir anda kendimi piyano başında buluyorum. Hayatımda hiç planlı bir şekild şarkı yazmadım. Tiyatro için yazdığım şarkıların dışındaki şarkılarımın tamamı spontandır. Örneğin bir sevdiğim bana Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam” kitabını hediye etmişti. Kitaptaki Bay C karakteri ve Yusuf Atılgan’ın dili beni çok etkiledi. Bay
C, sürekli piyano dinlemek istediğini ama kendisine piyano çalacak birini bulamadığını söylüyordu. Beethoven Sonat lafları geçiyordu bir de. Ben de o sırada yaşadıklarımla ve bu kitabın bende uyandırdığı çağrışımlarla Piyano’yu yazdım. İçinde Beethoven’ın Fırtına sonatından etkileşimler vardır. İstanbul Kızı’nın kayıtları esnasında yazdığım bu şarkıyı da hemen albüme koyuverdim. Bir de Fazıl için yazdığım “Dost” var. Ama gerçek dostluk da bir nevi aşk zaten benim gözümde. FAZIL SAY DOSTUM VE KOMŞUM ■ Yeri gelmişken Fazıl Say ile dostluğunu anlatır mısın?
Fazıl’la neredeyse çocuk yaşlarımda tanıştım. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın deli dahi çocuğunu tanımayan yoktu elbet. Daha sonra Fazıl yurtdışındayken Türkiye’ye geldiği zamanlarda görüşmeye başladık. Kesişen yollar, ortak düşünme biçimleri ve en son işin içine komşuluk da girince hayat bizi birlikte bir yolculuğa sürükledi. Fazıl fikirlerine de en az müziği kadar önem verdiğim bir in-
san. Onunla olan dostluğumuz hayatımın yapı taşlarından oldu. Dert ortağımdır. Birlikte susabileceğim nadir insanlardandır. Aynı zamanda küçük bir çocuk kalbi taşır üzerinde. Ve her zaman söylerim; yaşıt olabiliriz ama müzisyen olarak abim olur kendisi. ■ Tiyatronun hayatındaki yeri nedir?
95 senesinden beri tiyatronun içinde piyanist, müzik direktörü ve besteci olarak yaşıyorum. Tiyatro hayatımın en önemli parçası. Son nefesime kadar kalbim tiyatro için atıcakmış gibi hissediyorum. İlk oyunum Azizname 95. Oyunun yönetmeni daha sonraları yakın çalışma arkadaşım olan Yücel Erten hayatımı değiştirdi bu anlamda. Tiyatro şiirden sonra edebiyatla benim aramda çok güzel bir 2. köprü kurdu. Çok iyi yazarların eserlerinde yer almak gibi bir şansım oldu. Bu kadar aşkla yapılan iş ödülleri de beraberinde getirdi. Tiyatronun beni daha iyi bir şarkı yazarı yaptığına inanıyorum aynı zamanda. Shakespeare’in bütün eserlerini okuduktan sonra hala aynı şarkı sözünü yazmıyorsunuz.
New York’ta Türk Pop Müziği gecesi Geçtiğimiz cuma gecesi ev sahipliğini Aneit Hanım’ın yaptığı Roka Restoran’da harika bir Türk pop müziği gecesi yaşandı NEW YORK - POSTA212
A
Bir yıl sonra yola devam Çanakkale Savaşı’nın 100. yıldönümü anısına kürekle New York’tan Gelibolu’ya gidecek olan Erden Eruç, gezisini 1 yıl erteledi SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212
Ç
anakkale Savaşı’nın 100. yıldönümü anısına kürek çekerek New York’tan Gelibolu’ya gitmeyi planlayan Erden Eruç, bazı olumsuzluklar sonucunda gezisini bir yıl ertelemek zorunda kaldı. 7 Haziran 2014’te yola
çıkmayı planlayan Eruç, kürek çekerek Atlantik Okyanusu’nu aşarak Türkiye’ye gitmeyi planlıyordu. AKUT’un sponsorluğunda yapılacak olan gezinin güle güle partisi planlandığı gibi 31 Mayıs günü The Australian Restorant’ta gerçekleşti. The Australian Community’nin ev sahipliği yaptığı partinin ana sponsorlu AKUT’tan Barış Öztürk yaptığı
açıklamada bazı olumsuz şartlar yüzünden Erden Eruç’un geziyi ertelemek zorunda kaldığını ama 2015 Mayıs’ta kürek çekmeye başlayacağını söyledi. FIRTINA SEZONU “Erden Eruç’un belindeki ufak bir rahatsızlık yüzünden geziyi erteliyoruz. Doktorlar iki ay dinlenmesinin uygun olacağını söyledi. Ama iki ay sonra başlarsak Eruç, mevsim şartları yüzünden okyanusun ortasında fırtınalarla boğuşmak zorunda kalacak. Bu yüzden seneye Mayıs’ta yapmayı uygun bulduk. Ayrıca Türkiye’den spor tanıtımları için organizasyonlar düzenleyen en büyük şirketlerden biri Playmaker bizi halkla ilişkiler konusunda destekleme kararı aldı. Bu yüzden çok mutluyuz” diyen Öztürk daha sonra Türk ve yabancı konuklarla hoş zamanlar geçirdi. Bilindiği üzere Erden Eruç daha önce dünyada bir ilki gerçekleştirmiş ve dünyanın çevresini kas gücüyle dolaşan ilk insan ünvanını almıştı.
merikalı’ların katılımının çok olduğu gecede misafirler eşsiz lezzetler eşliğinde eğlenceli dakikalar geçirdiler. Aneit Hanım’ın tamamen kendi ustalığını ve organik ürünlerini müşterilerine sunduğu Roka Restoran’da her hafta sonu canlı Türk pop müziği gecesi yaşanıyor. Aneit Hanım’la yaptığımız kısa söyleşide hedeflerini anlattı. Türk mutfağının yeterince tanıtılmadığından bahseden Aneit Hanım bunun için büyük bir mücadele verdiğini ve kullandıkları üründen çaldıkları müziğe kadar her şeyi özenle seçtiklerini söyleyen Aneit Hanım
gelecekle ilgili ise ‘şu anki yerimizi tamamen oturttuktan sonra ileriki süreçte New York’un başka bölgelerinde de Roka Restoran’ın şubelerini açmayı ve Türk mutfağını daha fazla kişiye tanıtmayı düşünüyoruz’ dedi. Geceyi buğulu sesiyle renklendiren Arman Gündüz’ün performansı hem Amerikalı hem de Türk müşterilerden tam not aldı. Bir süre önce Amerika’ya yerleşen Uluslararası Ticaret öğrencisi gitar sanatçısı ve aynı zamanda Dj’lik yapan, kendi bestelerinden oluşan albümünü tamam-
lama hazırlığında olan Arman Gündüz ise Türk mutfağı gibi Türk müziğinin de dünyaya doğru tanıtılmadığı görüşünde hem fikir. Bu sıralar Roka Restoran’da rastlayabileceğiniz bu eşsiz ikili müzik ve damak tadına doğrudan hitab ediyor. Roka Restoran’ın eşsiz sıcaklığını ve lezzetlerini Arman Gündüz’ün harika yorumunu dinlemek isteyenler Quen tarafında Roka Restoran’a gidebilirler. Roka Restoran Adres: 116-35 Metropolitan Ave Kew Gardens, Queens, New York 11418
Seri ilanlar & Eğlence
4 Haziran 2014 Çarşamba
Haftalık Burcunuz KOÇ: Gökyüzü hafta boyunca keyifli paylaşımlarla moral depolayacağınız bir güne işaret ediyor. Dostlarınızla bir araya gelebilir işinizle ilgili konularda onlarında önerileri ile yeni fikirler edinebilir kendinizi geliştirebilirsiniz. Düşüncelerinizin kabul göreceği sizi alt etmeye çalışanlara karşı galip geleceğiniz günlerdesiniz. BOĞA: Özel yaşamınızda ise birden fazla duyguyu yaşayabileceğiniz bir dönem aynı anda yoğun duyguların karmaşası sizleri yorabilir. Yaşamınıza aniden giren biri ve devam eden birlikteliğiniz arasında sıkışıp kaldığınızı hissedebilirsiniz. Öncelikle kendinizle baş başa kalmalı ve duygularınızı sorgulayarak kararlar almalısınız. İKİZLER: Gökyüzü iş hayatınızda sizin dışınızda yaşanacak gelişmelere dikkat etmeniz ve ısrarcı davranışlar inatlaşmalardan uzak durmanız için uyarıyor sizleri. Haklıyken haksız duruma düşebilir müdahale edemiyor olmanın siniri ile yanlış kararlar alabilirsiniz. Sabırlı davranarak beklemede kaldığınız takdirde her şey yoluna girecektir. YENGEÇ: Bu hafta yanlış anlaşılmalara karşı dikkatli olmanız yönünde uyarıyor sizleri kendinizi doğru sözlerle ifade edemeyebilir buna bağlı problemlerle karşılaşabilirsiniz susmak bazen konuşmaktan çok daha iyidir. Bu süreç içinde olan biteni izlemede kalmanız çok gerekmedikçe her şeye müdahil olmadan hareket etmeniz yararınıza olacaktır. Özellikle iş hayatınızla ilgili konularda fevri davranışlardan uzak durmalısınız. ASLAN: İşlerinizle ilgili planlamalarda bulunmalı ve kendinizi çok fazla yormadan belirli bir sistem içinde çalışmalarınızı gerçekleştirmelisiniz. İşle ilgili görüşmelerinizde tutumunuz ve insanlar üzerinde bırakacağınız ilk izlenimin oldukça önem taşıyacağı zamanlardasınız. Kararlığınızı ve işinize olan sevginizi karşınızda ki insanlara hissettirmelisiniz. BAŞAK: Bu hafta hem iş hem de özel yaşamınızdaki olumsuzluklardan kurtuluyorsunuz. Kurtuluyorsunuz diyorum çünkü, tam rahatladığınızı düşünürken başka bir problemle karşılaşmaktan yorgun düştünüz. Bu kez gökyüzü sizleri tam anlamıyla destekliyor ve yaşamınızda sizi zorlayan yoran olayların olumsuz etkilerini hafifletmeye başlıyor. TERAZİ: Özellikle işinizle ilgili konularda egonuzu kontrol altına almalı çevrenizde sizi yanlış yönlendiren hemen her konuda haklı olduğunuzu söyleyen kişilerin sözlerine itibar ederek hareket etmemelisiniz. Özel yaşamınızda ise eş ya da sevgilinizle sorunlarınızı iletişime önem vererek halledebilirsiniz. Fevri davranışlar ya da tam tersi sessiz kalıp ilk adımı karşı tarafın atmasını bekleyerek bir arpa boyu bile yol alamayacağınızı bilmelisiniz. AKREP: Maddi olarak beklentilerinizin bir hayli yükseldiği bir dönemdesiniz. Bu dönemde yakınlarınız aklınızı karıştırabilir ve maddi çıkarlarınızı her şeyin üzerinde tutarak bencilce davranışlar içinde olmanız için üzerinizde baskı kurmaya çalışabilirler. Bir an için aklınız karışır ve bu baskıcı tavra teslim olarak hareket ederseniz maddi anlamda kazanırken manevi anlamda kaybedebilirsiniz ve bunun faturası sizler için oldukça ağır olabilir. YAY: Bu hafta boyunca işinizle ilgili konularda son derece titiz davranmalı fikirlerinizin arkasında durarak mücadele etmeniz için uyarıyor. Gerçekten güvendiğiniz insanların dışında hiç kimsenin görüşlerini ciddiye almayın. İkileme düştüğünüz anda doğru kararlar alamayacağınızı bilmelisiniz. Yapmanız gerekenleri öncelik sırasına koyarak hareket edin. Mümkün olduğu kadar sistemli çalışırsanız zamanı doğru kullanır ve enerjinizi düşürmemiş olursunuz. OĞLAK: Bu hafta kişisel büyüme yönünde ilişkilerinizdeki tutumunuz önem taşıyor. Alışkanlıklarınız ya da olaylar karşısındaki tutumunuzu Kendinize dair daha sakin uyumlu bir tavırla yönünüzü belirlemek için doğru bir şekilde kullanabilirsiniz. Problem yaşadığınız insanlarla ortak noktalarda buluşabilirsiniz ve kişisel çıkarlarınızı koruyarak doğru adımlar atabilirsiniz. KOVA: Hafta boyunca zihninizde yaşadıklarınızı belli bir yere oturtamamış olmanız umutsuzluğa kapılmanıza neden olabilir. Sizin gibi enerjik bir doğaya sahip insanlar için pekte olağan bir durum değil. Her zaman denediğiniz yollardan uzaklaşarak yeni fikirlerle olaylara çözüm yolları bulmanız daha kolay olacaktır. BALIK: Gökyüzü bilinçaltınızı harekete geçirecek ve geçmişteki düşüncelerinizi canlandırarak sizin kendinize dönüp bakmanızı sağlayacak. Bu size sıkıntılı gibi gelse de; sizlere bugün yaşamınızı etkileyen sorunları çözmek için sizlere sunulmuş bir fırsattır. Direnciniz artacak. Kişisel kariyer hedeflerinizi gerçekleştirmek için; enerjisiyle sizleri güçlendirecek. Sevdiğinizle romantizmi doya doya yaşayabileceğiniz harika bir dönemdesiniz. Çabalarınızın karşılığını almaya başlayacaksınız.
DETAYLI BİLGİ İÇİN İLAN DANIŞMA HATTINI ARAYINIZ: 347 730 42 36 İlanınız Burada Yayınlansın
Acil döner ustası aranıyor Manhattan, New York’ta bulunan Türk restaurantımıza acil döner ustası aranmaktadır.
$50
Staten Island, NY’ta 2 yatak odalı kiralık ev. Mall’a ve ulaşıma çok yakındır. Fiyatı $1300’dır.
Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236
İlgilenenlerin 917 667 7344 no’lu telefonu aramaları rica olunur.
Manhattan’da satış elemanları aranıyor
İlgilenenlerin usahiring@hotmail.com adresine özgeçmişlerini göndermeleri rica olunur.
Posta 212’ye verdiğiniz seri ilanlar 1 ay boyunca USAilan.com’da ÖZEL İLAN olarak yayınlanır
Dondurma arabalarına şoförler aranıyor
İlanınız Burada Yayınlansın
$40
Long Island, NY’ta çalışacak, ABD oturumu (Green Card) ve en az 18 aylık NY ehliyeti olan, tercihen Long Island’da oturan şoförlere ihtiyaç vardır. Dondurma arabaları genellikle şirkete ait olan parklar ve plajlarda çalışıyor olacaktır.
Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236
İlanınız Burada Yayınlansın
$20
İlgilenenlerin daha fazla bilgi için aramaları rica olunur.
Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236
Telefon: 631 974 5518
Pazartesi, Cuma günleri arası, saat 1 ile 5 arasında dağıtım, haftada $1300 ile $1400 arasında kazanç sağlayan yolumu kesin dönüş sebebiyle satıyorum.
Long Island City, New York’ta bulunan kargo firmasında çalışacak; çalışma izni olan full time/part time personel aranıyor. Telefon: 718 482 6927
Depo New Jersey’de, dağıtım yeri ise Delaware’de. Telefon: 609 817 5400
Satış Elemanı Aranıyor Manhattan’daki hediyelik eşya dükkanımızda geçici olarak part time veya full time çalışabilecek bay/bayan eleman aranıyor. Telefon: 212 252 0030
Satış elemanı aranıyor Kozmetik ve giyim mağazamızda çalışmak üzere satış elemanı aramaktayız. Uzun dönemli iş imkanı arayanlar tercihimizdir. Bay veya bayan farketmez. İngilizce düzeyinin orta halli veya üstü olması aranmaktadır.
2 odalı evimin bir odası kiralıktır. Manhattan’ın en nezih yeri. Çalışan veya öğrenciye ideal. $900
Çalışma motivasyonlu, güler yüzlü ve kolay uyum sağlayabilen özelliklere sahip kişiler email yolu ile iletişime geçebilirler.
Telefon: 646 831 8980
Florida: Telefon: 850 896 9111
Seri İlanlar Kazandırır! SERİ İLAN Emlak, Eleman, Vasıta, Alım/Satım, Çeşitli İlanlar
• Gazete Tasarımcısı • Web Tasarımcısı • Fotoğrafçı • Editör • Yazar • Muhabir • Marketing • Müşteri İlişkileri İlgilenenlerin abone@posta212.com adresine eposta yolu ile veya 347 730 4236 no’lu telefonla başvurmaları rica olunur. Part time bay veya bayan host aranıyor
Restauranta eleman aranıyor
New York, Manhattan’da bulunan restoranımızda çalışacak bay veya bayan arkadaşlara ihtiyaç vardır.
Türk restaurantına kasiyer ve delivery yapacak birisini arıyoruz. İngilizce bilmesi şart.
Bize nowhiring2014@gmail.com adresinden yazabilirsiniz.
Long Island, Suffolk Telefon: 631 569 6667
Usta Aranıyor
New York, Manhattan’da Kasiyer Aranıyor
White Plains, New York’ta Türk mutfağına usta aranıyor. Telefon: 914 327 6273 Brooklyn’de bulunan Türk restaurantına tecrübeli bayan garson (waitress) ve erkek komi (busboy) alınacaktır. Telefon: 646 284 1239
Çocuk bakıcısıyım 5 senedir Amerika’da çeşitli yerlerde değişik yaşta çocuklar baktım. Green Card’im var. Uzun süreli, karşılıklı saygı ve güvene önem veren bir aile yanında iş arıyorum.
Manhattan, New York’ta daha önceden kasiyerlik deneyimi olan ya da yapabileceğine inanan, gece vardiyasında çalışacak bay eleman arıyoruz. Yeterli derecede İngilizce bilmesi gereklidir. Detaylı bilgi için (516) 351-7677 numaralı telefondan Hasan Bey ile sabah 10 akşam 10 arası irtibat kurabilirsiniz. Gas istasyonuna part time eleman aranıyor. Başvuru yapacakların yasal olması ve loto tecrübesi olması gerekiyor. Yer 2 ile 4 trenine yakın. Bronx, NY E-mail: nycs3rdar34@gmail.com
Telefon: 425 516 9805 Türk restaurantına araçlı delivery elemanı aranmaktadır. New York, Telefon: 347 610 7112
Saat+komisyon ile elemanlar aranıyor Mall cart/kiosklarda çalışacak, Los Angeles ve çevresinde yaşayan, ulaşım sorunu olmayan, iyi derecede İngilizce bilen, çalışkan, sorumluluk sahibi, part time/full time elemanlar aranıyor. Satış tecrübesi olsa dahi tarafımızdan en az 4 gün eğitim verilecektir. Başlangıç olarak saati $8 artı komisyon. E-mail: muranomania@hotmail.com Brooklyn, Ocean Parkway’de güvenli bir bölgede, yeni tadilatı bitmiş, banyo ve mutfak ortak kullanım alanlı evimizin geniş ve ferah bir odası Haziran 1 itibariyle taşınmaya müsait olacaktır. $700
Satış Elemanları Aranıyor Manhattan Mall ve Jersey Garden Mall’de full time veya part time satış elemanlarına ihtiyacımız var. Uğur: Telefon: 407 668 3511 Long Island’da garsonlar aranmaktadır. 864 612 7729’dan Şahin ya da 631 855 6165’den Aydener’i arayabilirsiniz.
Bayan Eleman Aranıyor New York, Upper East Side’daki bayan giyim mağazasında part time/full time çalışacak, satış tecrübesi olan bayan eleman aranıyor. Telefon: 201 394 2429 Rose Hanım
Seri İlan Sayfaları
Telefon: 917 615 6799
SOSYAL İLAN Kutlama, Anma, Teşekkür, Doğum, Vefat İlanları TİCARİ İLAN Ürün Tanıtımı, Kurul, Bilanço İlanları
POSTA212 GAZETESİNE STAJYERLER ARANIYOR POSTA212 gazetesine aşağıdaki pozisyonlar için stajyerler alınacaktır;
İlgilenenlerin 212 827 0801 no’lu telefondan Nurdan Hanım ile görüşmeleri rica olunur.
NY, Downtown’da bulununan hediyelik eşya mağazamızda çalıştırılmak üzere acilen satış elemanlarına ihtiyacımız var.
POSTA212 Seri İlan Sayfaları USAilan.com ile ortak hazırlanmaktadır...
Telefon: (347) 730 4236 E-mail: seriilan@posta212.com
Pedogojik eğitim almış üniversite mezunu emekli hemşireyim. Bebek ve çocuk bakımı, büyütüm ve eğitim konusunda destek bekleyenlerin telefonlarını bekliyorum.
ile ortak hazırlanmaktadır
New York Telefon: 347 480 9867
Detaylı bilgi için ilan danışma hattını arayınız: 347 730 42 36
www.usailan.com
Posta212 Bulmaca SOLDAN SAĞA: 1) Kuşatmak - Kuzey 2) Başlıca - Pek sıkıntılı ve zararlı durum 3) Aşırı - Kıyı 4) Halk dilinde kayın birader - Bir soru sözü - Kısaca rezil 5) Bir olumsuzluk ön eki - Birtakım, kimi 6) İlgi - Bir meyve 7) Hz. İbrahim’in put ustası babasının adı - Dünyanın en uzun nehri 8) Mesafe 9) Bir makyaj malzemesi - Ulaştırma 10) Kayseri’nin bir ilçesi - Bir Traktör markasının baş harfleri - Bir bağlaç 11) Tahıl tozu - Kriz 12) Bir iyelik takısı - İneğin iki yaşına kadar olan erkek yavrusu 13) Anadolu’nun Grekçesi - En kısa zaman 14) İpek eşarp - Rütbesiz asker. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Mezar giyisisi - Merkep sesi Acayip 2) Ana çok değil - Eski dilde ekmek - Çıplak vücut resmi 3) Şaha ait - Bir çoğul takısı - İlkel su taşıtı 4) İsyan eden - Bir eğlence yeri - Bağlılık 5) Bir Ermeni teşkilatı - Saldırı için gizlenilen yer Mevki 6) Namaza çağrı - Antre 7) Valilik - Kısaca emar Dahil 8) Avrupa’da bir yarım ada - Yabancı - Sanık veya tanıkların tutanağa geçirilen sözleri 9) Bir günlük yol - Birli - Bir olumsuzluk ön eki 10) Kıp kırmızı - Öğrenme veya anlama sevdası - Eski dilde ateş 11) Bir çoğul eki - İsmin bir hali - Meşhur bir türkücü.
Emlak
4 Haziran 2014 Çarşamba
Emlak sayfası A M E RİK A ’ D A Kİ
T Ü RKL E RİN
G A Z E T E Sİ
emlak sohbetleri
www.emlaksohbetleri.com
işbirliğiyle hazırlanmaktadır. Sayfada yer almasını istediğiniz proje bilgilerinizi bize gönderebilirsiniz.
e-mail: erdal@emlaksohbetleri.com
İstanbul
Sancaktepe
Bin 210 lira taksitle daireler Denge Yapı’nın İstanbul Sancaktepe'de konumlandırdığı Mahal Sancaktepe projesinde bin 210 lira taksitle ev sahibi olmak mümkün İSTANBUL - POSTA212
D
enge Yapı, Mahal Sancaktepe projesinde yüzde 1 ön ödeme ve teslime kadar düşük taksitlerle ev sahibi yapıyor. Hayatın 2014 Aralık ayında başlayacağı Mahal Sancaktepe’de 153 bin 150 liradan satılan 1+1 daireye teslime kadar aylık bin 210 lira taksitle sahip olunabiliyor. Denge Yapı yeni kampanyasıyla “Ev sahibi olma” hayalini gerçeğe dönüştürüyor. Kampanya kapsamında daire bedelinin yalnızca yüzde 1’inin ön ödeme olarak alındığı, peşinatın geri kalan yüzde 24’lük kısmı vade farkı olmaksızın teslime öteleniyor. Borcun geri kalan bölümüyse uygun vade oranlarında taksitlendiriliyor. Hayatın altı ay sonra yani Aralık ayında başlayacağı Mahal Sancaktepe’de 1+1 daireler 153 bin 150 liradan,
2+1 daireler 209 bin 550 liradan, 3+1 dairelerse 325 bin 800 liradan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Denge Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Bayram, “Kampanya kapsamında uygun koşullarda dileyen herkesi ev sahibi yapıyoruz. Konut alıcısı daire bedelinin yanlızca yüzde 1’ini peşinat olarak vererek istediği daireye sahip olabilir” dedi. Mahal Sancaktepe’de 153 bin lira olan 1+1 daireye teslime kadar aylık bin 210 lira taksitle sahip olmanın mümkün olduğunu belirten Bayram, “209 bin 550 lira olan 2+1 dairenin teslime kadarki aylık taksit tutarı ise 1.650 lira. 325 bin 800 lira olan 3+1 daireye ise aylık 2 bin 570 lira taksitle sahip olunabiliyor” diye konuştu. Projenin yüzde 79’u açık alan Abdullah Bayram’ın verdiği bil-
giye göre Sancaktepe’de 15 bin 640 metrekare arazi üzerinde yapılan Mahal Sancaktepe projesi her biri dokuz katlı 6 bloktan ve 306 daireden oluşuyor. Mahal Sancaktepe’de tek tip 1+1, üç tip 2+1 ve tek tip 3+1 olmak üzere toplam beş farklı tipte daire yer alıyor. Site sakinlerine keyifli bir yaşam sunmaya hazırlanan Mahal Sancaktepe’de arazinin yüzde 79’u açık alanlara ayrıldı. Mahal Sancaktepe’de çocuk oyun alanları, açık yetişkin ve çocuk yüzme havuzu, yürüme ve koşu yolları, süs havuzları, kamelyalar, basketbol, voleybol ve mini futbol ortak spor alanları, meyve bahçeleri, kapalı sosyal tesiste bay / bayan sauna ve fitnessclub ile kapalı havuz bulunuyor. Ayrıca site genelinde insan ve araç güvenliği için 7/24 güvenlik hizmeti, kapalı ve açık otoparklar yer alıyor.
İstanbul Çekmeköy
216 Rezidans için talep toplanıyor 216 Yapı, İstanbul Çekmeköy’de inşa edeceği yeni projesi 216 Rezidans için ön talep toplamaya başladı İSTANBUL - POSTA212
Ç Sabiha Gökçen’e 15 dakika Merkezi noktalara yakınlığıyla dikkat çeken Mahal Sancaktepe, Kurtköy Sabiha Gökçen Havalimanı’na 15 dakika, Finans Merkezi Atasehir’e 14 daki-
ka ve Boğaziçi Köprüsü’ne 20 dakika uzaklıkta yer alıyor. Mahal Sancaktepe, TEM Otoyolu’nun yanı başında ve TEM-Kartal bağlantı yoluna 5 dakika mesafede bulunuyor.
İstanbul Atakent
ekmeköy’de inşa edilecek olan projede 123 konut bulunuyor. 1+1’den 3+1’e farklı tip ve büyüklüklerde daireler bulunduğu 216 Rezidans’ta, ev tadında otel konforunda bir yaşam hayal edenlere hitap ediliyor. 216 Rezidans’ın yapımı kısa sürede tamamlanan 216 Koru Çekmeköy ve 216 Butik Çekmeköy projelerine komşu olduğunu söyleyen 216 Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Dündar, “216 Rezidans sosyal alanları ve sunduğu hizmetlerle modern site yaşamının bir adım önüne geçiyor. Projemizi evin huzurunu otel konforuyla buluşturmak isteyenler için hayata geçirdik” dedi. Aidatlarla rezidans hizmeti verilecek Bilent Dündar’ın verdiği bilgiye göre 216 Rezidans’ta 24 saat teknik servis, vale servisi ve kat temizliği gibi hizmetler sunulacak. Hemen girişinde lobi ve resepsiyonun bulunacağı 216 Rezidans’da yürüyüş parkurları, fitness merkezi, sauna, buhar odası, çocuk ve büyükler için oyun alanı ve odasıyla daire sakinlerine dört mevsim havuz keyfi sunacak açılır-kapanır havuz yer alacak. Ayrıca projede hem rezidansta yaşayanlara hem de dışarıdan geleceklere hizmet verecek bir kreş, kuru temizleme, kafeterya ve lostra alanı da bulunacak. Site yönetimi aracılığı ile kiraya verilecek olan bu alanlardan elde edilecek gelir de rezidans hizmetlerinde kullanılacak. Bu sayede aidat giderleri de düşecek. 216 Rezidans’ta yaşayanlar adeta site aidatları ile rezidans hizmeti almış olacak.
Rezidans’ta WOW İstanbul Hotel farkı MNG Holding’in Atakent’te inşa ettiği MNG Blue Boutique’te teslimler haziran ayının sonunda başlıyor. Bölgenin en çok dikkat çeken projeleri arasında yer alan MNG Blue Boutique’in rezidans hizmetlerini ise WOW İstanbul Hotel sunacak İSTANBUL - POSTA212
İ
stanbul’un en hızlı değer kazanan bölgelerinden Atakent’in son projelerinden MNG Blue Boutique’de teslimlere 1 ay kaldı. Haziranın sonunda teslimlerine başlanacak projenin yüzde 80’i sahiplerini buldu. Rezidans konseptinin tam anlamıyla yaşatılması amaçlanan MNG Blue Boutique projesinde rezidans hizmetlerini dünyanın önde gelen otel işletmecilerinden WOW İstanbul Hotel yürütecek. Blue Boutique projesinin tüm rezidans hizmetleri MNG Holding’in sahibi olduğu Wow İstanbul Hotel tarafından yapılacak. Küçükçekmece Gölü’nden, Marmara Denizi, Prens Adaları ve Çamlıca’ya kadar uzanan panoramik bir manzaraya hakim olan MNG Blue Boutique’te 259 adet konut ve 6 adet ticari ünite bulunuyor.
YÜZDE 80’İ SAHİPLERİNİ BULDU Her ihtiyaca yanıt verecek şekilde tasarlanan projede 1+0’dan 4+1’e kadar daire seçenekleri yer alıyor. Teraslı daire seçeneklerinin de yer aldığı projenin her katında kat bahçelerine yer verildi. Yüzde 80’inin sahiplerini bulduğu projede 1+0 ve 1+1’lerin tamamı tükendi. 2+1, 3+1 ve 4+1 tiplerinden oluşan son daireler ise 337 bin TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu. Anlaşmalı bankalar aracılığıyla cazip faiz oranlarıyla konut kredisi kullanılan projede, alternatif ödeme seçenekleri de bulunuyor. Proje 14 bin 300 metrekarelik arsa alanına oturuyor. Bu alanın 8 bin 500 metrekaresi peyzaj ve sosyal yaşam alanlarına ayrılıyor. Bu alanlarda yeşilin yanı sıra 4 mevsim kullanım imkanı sağlayan yüzme havuzu, fitness merkezi, sauna ile buhar odası, aerobik salonunu, basketbol, voleybol, mini
futbol gibi spor alanları ve tartan zemin yürüyüş yolları yer alıyor. MNG grubuna ait Targem Mimarlık tarafından tasarlanan projede alışılagelmiş konut anlayışının dışında hizmetler sunuluyor. Resepsiyon hizmetinin yanı sıra, her daireye 3,5 ile 4 metrekarelik depo, 6 adet 2,50 Mt/Sn mesafe kat edebilen kapalı otopark erişimli asansörler, Her daireye kapalı otopark (Toplamda 356 araçlık otopark) ve site sakinlerine hizmet vermek üzere tasarlanan 400 m²’lik kreşle daire sakinlerine yaşam konforu ve kaliteyi getiriyor. Proje, Basın Ekspres Yolu’na 2,5 km, Atatürk Havalimanı’na 7 km, Metrobüs ve E5 Otoyolu’na 3,5 km, TEM Otoyolu’na ise 6 km mesafede konumlanıyor. Ankara Hilton Otel, İzmir Hilton Otel, Dikmen Vadisi Konutları, Halk Bankası Genel Müdürlük binasından sonra inşaat sektöründeki vizyon ve deneyimini İstan-
PROJE DETAYLARI Projenin Adı: MNG Blue Boutique Lokasyon: Atakent Yapımcı Firma: MNG Holding İnşaat Alanı: 56 bin m2 Arsa Alanı: 14 bin 300 m2 Peyzaj ve Sosyal Yaşam Alanı: 8 bin 500 m2 Mimarlık Ofisi: Targem Mimarlık Toplam Konut Sayısı: 259 Toplam Otopark Sayısı: 356 Ticari Alanlar: 6 Depolama Alanı: Her Daireye 3,5 – 4 M²’lik depo Ulaşım: Basın ekspress 2,5 km,
bul’un son dönemde değer kazanan bölgesi Atakent’te “MNG Blue Boutique” markasıyla lanse ediyor. Uluslararası alanda 8 sektörde faaliyet gösteren MNG Holding, inşaat sektöründeki 45 yıllık de-
Havalimanı 7 km, metrobüs ve E5 3,5 km, TEM 6 km Konut Tipleri: 1+0 (tükendi), 1+1 (tükendi), 2+1, 3+1, 4+1, dubleks ve teras Konut Metrekareleri: 51,75 m2 – 155,92 m2 Ödeme Planı: Minimum yüzde 25 peşin, yüzde 75 Banka Kredili Satış Ofisi: Halkalı Caddesi, No: 232 Atakent - Halkalı Küçükçekmece / İstanbul Telefon: 0212 548 48 38 www.mngblueboutique.com
neyimini konut sektörüne taşıyor. Holding, son dönemde yapılan yatırımlarla İstanbul’un parlayan yıldızı haline gelen Atakent’in merkezinde konumlandırdığı projesiyle konut sektörüne giriş yapıyor.
Merkezi lokasyonda Kolay ulaşımı ve merkezi noktalara yakınlığıyla dikkat çeken 216 Rezidans, Üsküdar- Çekmeköy Metrosu’na 2 dakika mesafede bulunuyor. Yapımı devam eden Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün bağlantı yollarına 5 dakika uzaklıkta konumlanan 216 Rezidans, Boğaziçi Köprüsü’ne, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ve Sabiha Gökçen Havaalanı’na 20 dakika mesafede yer alıyor.
Spor
4 Haziran 2014 Çarşamba
Blog-not
Adnan Onaran twitter:@mamleba
ABD turnesi ve ötesi ABD, FIFA sıralamasında 14., Türkiye ise 39. sırada. Brezilya’daki bu turnuva onların üst üste 7. turnuvası olacak. Biz ise geride kalan Amerika turnesinin ardından Brezilya 2014’ü evden takip edeceğiz. Onlar her ne kadar turnuvanın gediklisi olsalar da Amerikan Milli Futbol Takımı hala sadece bölgesel bir güç. Uluslararası düzeyde başarı yine git gide bir bölgesel güç olmaya dönen Meksika’yı yenmekle sınırlı kalıyor. Yapılan yatırıma altyapılardaki hareketliliğe rağmen ABD Futbolu, uluslararası düzeyde beklenen atılımı bir türlü yapamadı. CONCACAF elemelerindeki yumuşaklık onların Dünya Kupaları’ndaki en büyük sorunu olarak karşılarına çıkıyor. 2014’te de Almanya, Portekiz ve Gana ile turnuvanın son dönemlerdeki deneyimli takımların olduğu bir grupta yer alacaklar. A Milli Takım’a karşı gösterdikleri performans her ne kadar galibiyetle sonuçlansa da hiç iç açıcı değildi. Temel konularda hala hata yapan bir takım ABD Milli Takımı. Savunmada ve orta sahada büyük problemlere gebe bir görüntü ortaya koydular. İleride ise Altıdore olağan performansının üzerinde bir görüntü çizse de Türkiye’nin savunma göbeğindeki yaşadığı problemler bunu yaratan faktörlerdi. Dünya Kupası’na son 1 hafta kala ABD’nin şu durumu kupa sonrasında Klinsmann’ın eleştiri oklarının hedefi olmasına yeter de artar bile. Ulusal takımın hedefi ise EURO 2016 elemeleri. 2016 yılında Fransa’daki şampiyonaya kilitlenen Fatih Terim, bu ‘Yeni Dünya’ turunda kadroya elden geldikçe genç isimler iliştirdi. Savunmaya İshak Doğan, Ozan Tufan, Uğur Demirok gibi monteler yapılırken, orta sahada ise Hakan Calhanoğlu, Oğuzhan Özyakup gibi gençler ulusal takım tecrübelerinin baharını yaşadılar. Değişimi değerlendirmek gerekirse; savunmada taşların oturmadığı çok net. Amatör takım seviyesinde pozisyonlar vermeye yatkın bir görüntü çizdi A Milliler. Özellikle hızlı ve fizik gücü yüksek forvetlere karşı sıkıntılar yaşanacağı net. Orta sahada ise Nuri-Selçuk-Oğuzhan ile oluşan üçlü, yetenek olarak üst seviyede olsalar da mücadele gücü olarak dışlı takımlara karşı kafa kafaya mücadeleyi kaybedecek görüntüde. İleride ise Mevlüt birkaç parçası hep eksik kalan-kalmış ve kalacak bir proje gibi. 4-5 maçta bir olumlu sinyaller geliyor ama önemli anlar ve maçlarda beklenen öne çıkma gerçekleşmiyor. Fatih Terim’in onda hala ısrarcı olması büyük bir sürpriz. Takım şu haliyle sakatlık pençesindeki Arda’ya mahkum. Arda, Caner ve Burak şimdilik kadronun yaratıcı ve fark yaratan güçleri. Yalnız jenerasyon değişiminin gündemde olduğu şu dönemde genç ve altyapı takımlarına baktığımızda maalesef büyük bir kuraklık göze çarpıyor. Son umut vadeden jenerasyon olan Arda’lı, Nuri’li, Caner’li jenerasyonun ardında son 7-8 yıldır parmakla gösterilebilecek yetenekler olgunlaşmadı. Futbolumuzun duraklama dönemindeyiz maalesef genç yetenekler bakımından ve bu konuda Almanya’ya sırtımızı dayamış konumdayız. Son turnedeki 7 A Milli oyuncu Almanya’da doğup büyüyen ve futbol eğitimlerinin temellerini Almanya’da alan isimler. Almanya’nın bu üretimi sadece bizle de sınırlı değil. ABD’nin de Dünya Kupası kadrosunda üstün Alman teknolojisi ürünü tam 6 oyuncu bulunuyor. Alman modeli, örnek alınabilecek bir model. Ama bir o kadar da gerçekleşmesi zor. Almanya’daki kulüp yapısı ve profesyonellik bizim ülkemize kıyasla apayrı bir yerde. O seviyeyi model almak oldukça sabır isteyen bir süreç. Kimsede de bu sabır olmayınca bize “Almanya kazanınca biz de kazanmış sayıldık” demek kalıyor.
Milli Takımdan hüzünlü veda Yaz kampının son hazırlık maçında Dünya Kupası’na hazırlanan ABD ile karşılaştı. A Milli Takımımız genelinde etkisiz oynadığı karşılaşmadan 2-1 yenik ayrıldı BABÜR AKSÜYEK
Maçtan notlar
NEW YORK - POSTA212
A
BD kampındaki ilk hazırlık maçında Honduras'ı 2-0 mağlup eden A Milli Takım ABD karşısında etkisiz bir oyun sergileyerek sahadan 2-1 mağlup ayrıldı. A Milli Takımımızın tek golü 88. dakikada Selçuk İnan'ın penaltı vuruşundan geldi. Taraftarların yoğun ilgi gösterdiği karşılaşmada Red Bull Arena stadı tamamen doldu. Maç öncesinde Soma'da hayatını kaybeden vatandaşlarımız için 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı. 8. dakikada Jones'un hatasında topla buluşan Oğuzhan'ın bekletmeden kaleye gönderdiği top kalecinin kucağında kaldı. 12. dakikada ceza sahasındaki karambolde topla buluşan Nuri Şahin'in vuruşunda top kale yan direğine çarparak dışarıya gitti. 20. dakikada Caner'in ortasında ceza sahası içinde müsait durumdaki Selçuk kötü vuruş yapınca A Milli Takım golden oldu. 21. dakikada Bradley'in şutunda Onur'u geçen topu Ozan kale önünden uzaklaştırarak golü önledi. 26. dakikada ABD'nin golü geldi. Bradley ile paslaştıktan sonra ceza sahasında topla buluşan Johnson düzgün bir vuruşla takımını 1-0 öne geçirdi. Karşılaşmanın ilk devresi ABD'nin 1-0 üstünlüğüyle sona erdi. 51. dakikada Ahmet İlhan Özek sağ çaprazdan ceza sahasına girer-
ken sert vurdu ancak kaleci Guzan yatarak topa hakim oldu. 52. dakikada Hakan Balta'nın büyük hatasında topla buluşan Dempsey takımını 2-0 üstünlüğe taşıyan golü attı. 60. dakikada orta alandan aldığı güzel pasla sağ çaprazdan ceza sahasına giren Gökhan'ın şutunu kaleci Guzan kornere çeldi. 71. dakikada Mustafa Pektemek, ceza sahası içinde seken topa müsait pozisyonda gelişine vurdu ancak top yandan auta gitti. 81. dakikada Altidor çalımlarla ceza sahasına girerek kaleciyle karşı karşıya kaldı. Kaleci Onur, yerden gelen şutu yatarak korne-
STAD: RED BULL ARENA ● HAKEMLER: Slim Jedidi, Anouar Hmila, Yamen Melloulchia ● ABD: Howard (Dk. 46 Guzan), Besler (Dk. 46 Brooks), Cameron, Chandler, Johnson (Dk. 64 Yedlin), Bradley, Davis (Dk. 64 Green), Jones (Dk. 46 Zusi (Dk. 69 Diskerud), Dempsey, Altidore ● TÜRKİYE: Onur Kıvrak, Gökhan Gönül, Hakan Balta (Dk. 83 Uğur Demirok), Caner Erkin, Tarık Çamdal (Dk. 46 Ahmet İlhan Özek), Selçuk İnan, Oğuzhan Özyakup (Dk. 67 Olcan Adın), Nuri Şahin (Dk. 70 Hakan Çalhanoğlu), İshak Doğan (Dk. 46 Mustafa Pektemek), Ozan Tufan, Mevlüt Erdinç (Dk. 80 Bilal Kısa) ● GOLLER: Dk. 26 Fabian Johnson, Dk. 52 Dempsey (ABD), Dk. 90 Selçuk İnan (Türkiye)
90. dakikada kazanılan penaltı atışını gole çeviren Selçuk İnan, farkı 1'e indirdi: 2-1 Karşılaşma 2-1 ABD'nin üstünlüğüyle sona erdi.
re çeldi. 83. dakikada Bilal Kısa'nın uzak mesafeden kaleye gönderdiği şutu kaleci Brad Guzan kornere gönderdi.
“Pozisyonları değerlendiremedik” A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim, “Biz hem fiziksel hem de zihinsel olarak son noktaya geldik. Buna rağmen oyuncularımdan ve turnuvadan genel olarak memnunum” dedi. NEW JERSEY (AA)
T
erim, ABD'ye 2-1 yenildikleri özel maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, güzel bir karşılaşma olduğunu belirterek, "Fiziksel ve zihinsel olarak artık son noktaya geldiğimiz görünüyor. Yorulduk, bugün görünen oydu" diye konuştu. İki tarafın da çok gol kaçırdığını aktaran Terim, oyunun tersine dönebileceği anların da olduğunu dile getirdi. ABD'nin Türkiye'ye göre daha hazır bir takım olduğunu vurgulayan Terim, "Biz hem fiziksel hem de zihinsel olarak son noktaya geldik. Buna rağ-
Klinsmann: “İzlemesi güzel bir maç oldu”
A
men oyuncularımdan ve turnuvadan genel olarak memnunum" ifadesini kullandı. "FAZLA POZİSYON BULDUK" Hakan Balta'nın hatalarına ilişkin bir soru üzerine Terim, futbolcunun hatalarının mental ve fiziksel yorgunluktan kaynaklandığını ifade etti. Türkiye'nin deplasmanda, 25 bin seyirci önünde bulabileceği en fazla pozisyonu yakaladığına değinen Terim, şunları söyledi: "Çok keyifli bir maç oldu, bunu kabul edelim. İki taraf da bir orada, bir burada. Golü önce biz bulsak olay çok değişebilirdi ama baştan da söyledim, biz yorulmuşuz belli,
Maçtan önce Soma’daki maden faciasında hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu. ABD’li futbolseverler, maç öncesi, üzerinde “Yeni Amerikan Rüyası” yazan ve elinde meşale yerine dünya kupası tutan Özgürlük Heykeli pankartı açtı. Karşılaşmayı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Yıldırım Demirören ve bazı yönetim kurulu üyeleri de izledi. New York ve civar eyaletlerden gelen çok sayıda Türk taraftar da maçın oynandığı Red Bull Arena Stadı’nda, tribünlerindeki yerlerini aldılar.
Türkiye Futbol Direktörü ve A Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim, ABD karşılaşmasının ardından Red Bull Arena Stadyumu’nda basın toplantısı düzenledi.
hem mental hem fiziksel hem de zihinsel olarak. Buna rağmen çok memnunum." "ÖZEL ÖNLEM ALMADIK" ABD'li gazetecilerin sorusu üzerine Bradley ve Altidore'un performanslarından övgüyle söz eden Fatih Terim, herhangi bir oyuncu için özel önlem almadıklarını kaydetti. ABD'nin dün-
ya kupası maçlarında iyi işler yapabileceğini düşündüğünü dile getiren Terim, ABD'nin "diri ve yetenekli" oyunculara sahip bir takım olduğunu belirtti. ABD Milli Takım Teknik Direktörü Jürgen Klinsmann'ın, takıma mental ve felsefi olarak çok şey kattığını ifade eden Terim, aynı katkının dünya kupasında da görüleceğini sözlerine ekledi.
BD Milli Takım Teknik Direktörü Jürgen Klinsmann, Türkiye’nin ilk devre kendilerini çok zorladığını belirterek, bu nedenle defansta önemli hatalar yaptıklarını vurguladı. “İzlemesi güzel bir maç oldu” diyen Klinsmann, “Dünya kupasına kadar tam hazır olacağız. Tüm mevkilerdeki oyunculara şans vermeye çalışıyorum. Çok alternatifli olmamız gerekiyor” dedi. Özellikle Altidore’un rakip defans oyuncularını çok meşgul ettiğini anlatan Klinsmann, bu sayede Türk defans oyuncularının fazla ileriye çıkamadıklarını vurguladı. Klinsmann, Türk Milli Takımı oyuncularına da değinerek, Türkiye’nin skoru her an değiştirebilecek futbolcuları olduğunu ve penaltı pozisyonunda bunun görüldüğünü belirterek, bu nedenle dikkatli oynadıklarını söyledi.
ABD’den Milli Takım geçti BABÜR AKSÜYEK NEW YORK - POSTA212
A
merika kampının 1. ayağında Washington'a gelen A Milli Takım Honduras ile yaptığı hazırlık maçından da 2-0 galip ayrılarak 3'te 3 yaptı. Aynı maçın akşamı uçakla New Jersey'e giden milli takım kampın 2. ayağı için The Westin Jersey City Newport oteline geçti.
"KAZANMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMEK İSTİYORUZ" Ertesi günü maç öncesi basın toplantısı düzenleyen Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim Türk futbolunun geleceği hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Sık sık ABD'de kampının verimli geçtiğinden bahseden Fatih Terim "En çok kazanmayı alışkanlık haline getirmek istiyoruz. Taktik olgunluğu sürekli gelişen bir takım yaratmak
istiyoruz. 1000 antrenman yaparsınız size gelen pozisyon 1001. olur. Bizim burada ki amacımız her türlü olasılığı hesaplamak. Gelebilecek tüm sürprizlere hazırlıklı olmalıyız" dedi.
"BİZİ HÜCUM SEVEN BİR TAKIM OLARAK BİLİN" İstekli bir takım olduklarını dile getiren teknik direktör Fatih Terim "Gönül ister ki 11 kişi hücum 11 kişi defans yapalım ama gerçekçi olmak lazım. Hücuma da defansa da aynı ağırlığı vereceğiz ancak bizden hücumu daha çok seven bir takım diye bahsedilirse daha çok sevinirim" dedi. HASRET GİDERDİK 500.000'den fazla Türk'ün yaşadığı ABD'de Türklerin maça yoğun ilgi göstermesi bekleniyordu. Maç biletleri satışa çıktıktan bir kaç saat içinde tükenmişti. Aslında bu maçın çok güzel görüntüler bırakaca-
ğının bir işaretiydi. Fatih Terim de maç öncesinde stada gelecek taraftarların çoğunun Türk olmasını dilediğini söylemişti. Biz Türkler için bu maçın önemi sonuçtan ziyade binlerce kilometre uzakta ki vatanımızla kucaklaşmak olacaktı.
DOSTLUK RÜZGARLARI ESTİ Maç günü stad çevresinde oldukça renkli görüntüler vardı. Herkesin çocuklarını alıp geldiği Red Bull Arena stadında dostluk rüzgarları esti. Türk taraftarlarla Amerikalı taraftarlar maç öncesinde karşılıklı olarak tezahüratlaştılar. Stad çevresinde bir çok renkli etkinlikler düzenlendi. Red Bull Arena'da maci yaklasik 10.000 kadar Turk taraftar izledi. NAZAR DEĞDİ Yaz kampına fırtına gibi giren A Milli Takımımız ABD'de maçına kadar 3'te 3 yapmıştı. ABD karşısında etkisiz bir oyun sergileyen
Milli Takım sahadan 2-1 mağlup ayrıldı. A Milli Takımımızın tek golü 90. dakikada Selçuk İnan'ın penaltı vuruşundan geldi. Taraftarların yoğun ilgi gösterdiği karşılaşmada Red Bull Arena stadı tamamen doldu. Maç öncesinde Soma'da hayatını kaybeden vatandaşlarımız için 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı.
"YENİ BİR JENERASYON OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORUZ" Maçın ardından konuşan Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim gelecekle ilgili umutlu konuştu. Fatih Terim "Oyuncularımdan ve geçirdiğimiz kamp döneminden genel olarak memnunum. Bazı genç oyuncularımızın durumunu gördük. Güzel ve başarılı bir turnuva geçirdik. Yeni bir jenerasyon oluşturmaya çalışıyoruz. Bundan sonra 2016 Avrupa Şampiyonası Elemeleri'ne iyi bir şekilde girmeyi hedefliyoruz" dedi.
Spor
Dünya Kupası öncesi
Brezilya ürkütüyor Dünya Kupası’na kısa bir süre kala, Brezilya’dan gelen haberler ürkütücü. Brezilya’da ve özellikle Dünya Kupası’nın birçok maçının yapılacağı Rio de Janeiro’da cinayet oranları geçen yıla oranla yüzde 17 oranında arttı İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212
T
oplam 4761 cinayetin işlendiği Rio de Janeiro’ya kıyasla, çok daha kalabalık olan ABD’nin New York City şehrinde ise kayda geçen cinayet sayısı aynı dönemde 333. Rio’da 2014’ün ilk çeyreğinde yayaların uğradığı gasp sayısı 20.252. Bu sayı, 2013’ün ilk çeyreğine oranla %46.5’luk bir artış demek. Sadece cinayet oranı değil, New York Times’da çıkan uzun bir analize göre, kapkaçcılıktan, hırsızlığa ve güvenlik güçlerine saldırıların artmasına kadar hemen her alanda Rio, suç bataklığına batmaya devam ediyor. 2014 yılında sadece Rio de Janeiro’da si-
lahla vurulan polis memuru sayısı 110. Bu, 2013 yılının aynı dönemine oranla %40’lık bir artış demek. Çoğu zaman görevi başında, bazı diğer zamanlarda da görevinin başında değilken vurulmuş Rio’lu polisler. Yine Rio’da, uyuşturucu mafyasının ele geçirdiği şehrin bazı bölümlerini geri alabilmek için Brezilyalı polisler özel güvenlik güçleri ile mücadele ediyor. Polislerin Dünya Kupasında Brezilya sokak ve caddelerinde güvenliği yeteri derecede sağlamayacağı belli olunca, Mayıs ayının ortasında hükümetten yardım istendi. Basına yansıyan haberlere göre ise 6 bine yakın silahlı kuvvetlere bağlı ordu askeri sokaklarda görev yaparak, güvenliği sağlamaya çalışacak.
İngiltere 2022’de yapılacak Dünya Kupası hayalini sürdürüyor LONDRA (AA) - 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak Katar ile ilgili yolsuzluk iddiaları, İngiltere'de tartışmalara neden oluyor. İngiltere Başbakanı David Cameron, yolsuzluk iddialarıyla ilgili değerlendirme bulundu. İngiltere'nin 2018 Dünya Kupası adaylığı sırasında Prens William ve ünlü İngiliz futbolcu David Beckham'la çalıştıklarını anımsatan Cameron, "Bu süreç, geçirdiğim hiçbir seçim sürecine benzemiyordu. Dünya Kupasıyla ilgili şimdi bir soruşturma yürütülüyor, bakalım nasıl bir sonuç çıkacak. Gelecek için fırsatları kim bilebilir ki" dedi. Bu arada İngiliz basını, Katar'daki 2022 Dünya Kupası organizatörlerinin FIFA yetkilisi Michael Garcia ile bugün iddialara ilişkin bir araya geleceğini bildirdi. Sunday Times gazetesinde dün yer alan haberde, Katar'ın Dünya Kupası'na ev sahipliği yapabilmek için bazı FIFA yetkililerine 5 milyon dolar rüşvet verdiğini iddia etmişti. Bu haberin ardından iddialar ispatlanırsa FIFA'nın oylamayı yeniden yapabileceği gündeme gelmişti. FIFA'nın Kuzey İrlandalı Başkan Yardımcısı Jim Boyce de yolsuzluk iddialarının doğru çıkması halinde yeniden oylama yapılmasına destek vereceğini açıklamıştı.
FIFA tarafından yapılan oylama sonucu 2022’de yapılacak olan Dünya Kupası’na ev sahibi ülke olarak Katar seçilmişti. Ama Katar’ın rüşvet vererek bu yetkiyi aldığı iddaları ortalığı karıştırdı. İkinci aday ülke İngiltere’yi ise yeniden umutlandırdı
Lampard, Chelsea’deki kariyerini noktaladı Londra ekibinde 13 yıldır forma giyen 35 yaşındaki İngiliz futbolcu, kulübünden ayrıldığını açıkladı
İ
ngiltere Premier Lig ekiplerinden Chelsea'de forma giyen Frank Lampard, kulübünden ayrıldığını belirtti. Londra ekibinde 13 yıldır forma giyen 35 yaşındaki İngiliz futbolcu, yaptığı açıklamada, "Kulüp, hayatımın bir parçası oldu. Roman Abramovich, Chelsea'yi satın alarak bu seviyeye getirdi. Bütün menajerler ve antrenörler gelişmeme yardım etti. Chelsea taraftarlarına teşekkür ederim. Onların dünyanın en
iyi taraftarı olduğuna inanıyorum" ifadesini kullandı. Bir başka Londra temsilcisi West Ham United'dan 2001 yılında 11 milyon sterline Chelsea'ye transfer olan Lampard, "Maviler"le 3 lig şampiyonluğu, 2012 yılında UEFA Şampiyonlar Ligi, 2013 yılında da UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğu yaşadı. İngiliz futbolcu, başkent ekibinde 649 maçta forma giydi ve 211 kez fileleri havalandırdı. (AA)
4 Haziran 2014 Çarşamba
Kadir Çetinçalı Türkiye'de spor yazmak ASLINDA çok kolaydır Türkiye’de spor yazmak. Malzeme bol, konuşan çok... Yalan da yazabilirsin. En fazla, eğer ki büyük bir kulübün yöneticisini kızdırmış isen, o kulübün resmi sitesinden yalanlanırsın. Türkiye’de spor denilince sadece futbol düşünler de çoğunluktadır. Bir atlet ya da güreşçi ancak Olimpiyat Şampiyonu olduğunda, Arda’nın sevgilisi kadar haber olabilir. Burada çoğunlukla futbol yazacağız maalesef. Zaten sizler Amerika’da, diğer spor haberleriyle ilgili daha doğru ve sağlıklı yorumlar okuyabilirsiniz. Lig bitti ve transfer dönemi başladı. Bu dönem spor medyasında “Yalanın yuva kurup, manşet manşet” havalandığı günlerdir. Size transfer haberi iletmeye çalışsam, Posta 212’nin Amerika’da basıldığı ana kadar; o haber, internet haberciliği yüzünden bayatlamış duruma gelir. Transfer dönemi, bu sezon kulüpler toplamında fazla aktif olamayacak. Aslında kulüplerin ekonomisini toparlama açısından fırsat da olabilir. 5+3 yabancı kontenjanı öncelikle Avrupa Kupaları’nda yer alan kulüpler açısından dezavantaj olacak. TFF’nin yabancı kontenjanı kararını alırken, bu kararda başkan Yıldırım Demirören mi yoksa başkaları mi etken oldu ? Demirören’in böyle bir kritik kararı tek başına alamayacağını düşünüyorum. Spor yazmak kolay demiştim ama politikaya mı dalıyorum ne! Spor yazmak kolay ama bu hafta çok zor. Kızım Gezi olaylarının yıldönümünde Taksim’e gideceğini söylüyor. Söz konusu kızım olunca spor yazamıyorum kafam karışıyor. Pardon nerede kalmıştık, yabancı kontenjanına Demirören tek başına karar vermedi demiştik. F.Bahçe Diego Ribas’ı alarak bence sezonun bombasını patlattı. Orta alandaki üretkenlik açısından Diego eğer uyum sorunu yaşamaz ise müthiş katkı verecek bir yetenek. F.Bahçe ligin en fazla pozisyona giren ekibi idi. Diego ile bu sezon çok daha fazla gol atabilir. G.Saray’ın Sneijder, Drogba, Burak gibi atak oyuncularına karşın pozisyon üretkenliği açısından ezeli rakibinden geri kalmasının nedeni kanat oyuncularının yetersizliği idi. G.Saray iki kanadını da işlevli hale getirecek, adam eksiltebilen en az 2 oyuncu transfer etmez ise Mancini ile devre arasında vedalaşmak zorunda kalır. Spor yazacam söz; beni bu hafta böyle idare edin. Klavyenin tek tuşuna dokunduğunda ülkenin siyaset gündemi, bir virüs gibi giriyor beynime. Sizler orada, NBA’de Miami- San Antonio finalini izleyeceksiniz. Biz burada G.Saray-F.Bahçe gerilimini hissedeceğiz. Basketbol kalitesi açısından sizler şanslısınız ama heyecan ve gerilim yönünden biz burada daha sert bir mücadele izleyeceğiz, üstelik sadece salonun parkeleri üzerinde kalmayacak bu çekişme. G.Saray ve F.Bahçe’nin yalnız sporcuları değil, yöneticileri var, başkanları var, kavgacı taraftarları, kışkırtıcı medyası var. Kadınlar basketbolda bu sezon G.Saray kadro ve ekonomik yapı açısından kendisinden güçlü rakibini iki kulvarda da alt etmeyi başardı. Tribünde yöneticiler mahkemelik oldu. Erkekler finalinde bu dava nereye gidecek? Miami&San Antonio finali ne ki? Basketbolu Amerikalılar’dan öğrenecek değiliz!!!
Batı’da şampiyon San Antonio Spurs
David Villa, New York City’e transfer oldu M
LS takımlarından New York City, İspanya'da Atletico Madrid forması giyen golcü futbolcu David Villa ile sözleşme imzalayarak ilk transferini gerçekleştirdi. İSTANBUL (AA) - Amerikan Ulusal Futbol Ligi (MLS) ekiplerinden New York City Kulübünden yapılan açıklamada, İspanyol futbolcu ile 3 yıllık sözleşme imzalandığı bildirildi. 32 yaşındaki Villa'nın yeni takımında 7 numaralı formayı giyeceği belirtildi. Profesyonel futbolculuk kariyerine Sporting Gijon'da başlayan Villa, daha sonra Real Zaragoza, Valencia ve Barcelona formaları giydi. Son olarak Atletico Madrid'de top koşturan başarılı futbolcu, geride kalan sezonda La Liga şampiyonluğunun yanı sıra UEFA Şampiyonlar Ligi'nde final oynama başarısı gösteren takımıyla 47 maçta 15 gol kaydetti. 2013 yılında kurulan ve Premier Lig ekiplerinden Manchester City ile Amerikan Beyzbol Ligi (MLB) takımlarından New York Yankees'in sahip olduğu New York City, yeni sezonda ilk kez yer alacağı MLS'te mücadele edecek. (AA)
NBA Batı Konferansı finalinde Oklahoma City Thunder’i 112-107 yenen San Antonio Spurs seriyi 4-2 kazanarak finalde Miami Heat’ın rakibi oldu (BABÜR AKSÜYEK - NEW YORK - POSTA212) Thunder'in Spurs'u konuk ettiği karşılaşmada ilk periyod 23-20 ev sahibinin üstünlüğüyle sonuçlandı. Kevin Durant ve Russell Westbrook'un iyi bir performans ortaya koyduğu 2. çeyrekte Thunder üstünlüğünü koruyarak devre arasına 49-42 üstünlükle girdi. Spurs'ta sol ayak bileğinde ağrı hisseden Tony Parker ikinci yarıda görev almadı. 3. Periyoda oldukça iyi başlayan Spurs, Boris Diaw'ın üst üste sayılarıyla son pediyoda 7969 önde girmeyi başardı. Son Periyoda hızlı giren Thunder son 16 saniyeye 2 sayı geride girdi. Son atakta pota altına girmeye çalışan Westbrook'a faul yapıldı. 2 atışı da sayıya çevirmeyi başaran Thunder skoru 101-101'e getirerek maçı uzatmalara taşıdı. TIM DUNCAN BÖYLE İSTEDİ Tim Duncan'ın farkını gösterdiği uzatma periyodunda Spurs, Thunder'i 112-107 mağlup ederek 6. kez Batı Konferansı'nın şampiyonu oldu. Spurs'da Boris Diaw 26 sayıyla takımının en skorer oyuncusu olurken Tim Duncan 19 sayı 15 ribauntla "double double" yaptı. Thunder'da ise Russell Westbrook 34 sayı atarken Kevin Durant 31 sayı, 14 ribauntla "double double" yaptı. NBA finali geçen yıl olduğu gibi San Antonio Spurs ve Miami Heat arasında oynanacak.
Kültür Sanat & Etkinlikler
4 Haziran 2014 Çarşamba
VİZYON
HAFTANIN FİLMLERİ Nurdan Yüzbaşıoğlu
HALDUN AR
MAĞAN
nurdanusa@gmail.com
Erkeklerin canı yok mu?
M
oda, trend kavramları hep kadınlara aitmiş gibi hissettirir, sanki erkeklerin bu taraklarda hiç bezi yoktur. Alışveriş delisi kadınları ağzına sakız yapan karşı cins bu konuyla pek alakası yokmuş gibi davranır. Bizler takip ediyor olmasak tozu dumana katarlar da kimse ellerine şu dökemez. Alışveriş konusunda Allah’tan daha önce davranıp rüştümüzü ispatladık da kendileri iki adım geri durmak zorunda kaldılar. Yine de fazla içlerine kapanmasınlar onlarda bu güzel havaların tadını cici kıyafetleriyle çıkarsınlar istiyorum. Peki neler giysinler bu yaz nasıl arzı-i endam eylesinler derseniz işte evin erkeğiyle paylaşmanız için birkaç ipucu: Bizlerin kendimize hak gördüğümüz tüm çiçekli böcekli desenler parlak renkler laf aramızda onlar içinde geçerli bu sezon. Bol desenli ceketler, renkli desenli trikolar, gül bahçesi kıvamında gömlekler tüm markalarda yerini çoktan aldı bile. Dar paça eşofman ve pantolonlar bir süredir varlığını kabul ettirmişti bu sezon da tüm gücüyle tahtına sahip çıkıyor. Bu arada pantolonların jeanlerin paçalarını kıvırmaya devam. Blok şeritli tshirtler, fit takımlar, kamuflaj desenler ise pek bir moda. Renklerin arasında özellik-
Gözlüğümü beğendin mi?
le pembe erkeklerin yanlış imaj veririm korkusunu hiçe sayarcasına başrollerde. Olayın pembe giymekle alakalı olmadığı, tercihlerin renk dinlemediği artık anlaşılmış bulunuyor. Neyse konumuza dönecek olursak; Saçlarda da trend söz konusu. Bu sezonun en popüler erkek saç modeli pompadour kesim. Tüm starlar son zamanlarda bu saç modeline büründüler. Sade tshirtlerin üzerine jean gömlekler ve hatta ekose gömleklerde bu sezon altın çağını yaşıyor. Eşinizin dolabın-
da eskiden kalma böyle gömlekler vardır boşuna para harcamasınlar, onun yerine size çanta alabilirler mesela. Çanta demişken erkek trendlerinde çanta hiç olmadığı kadar yer işgal ediyor bu yıl. Bomber ceketler ve her türlü spor ayakkabı modeli de bu sezonun olmazsa olmazları. Hatta kısa doğru pelerinler çıkacak ortaya. Neyse kişi başka bir yazıda anlatırım, şimdilik bu kadar.
Çantalar artık ondan soruluyor 2003 yılında adı bir fotoğrafçı olarak duyulan Monica Botkier 2007 yılında kendi tasarımı çantaları üretmeye başladı. Ünlü markaların çoğunun kullanışsız ve pahalı çanta yapmasından sıkılan Monica çanta tasarlamaya başladı, tasarımları bir anda gündeme oturdu. İlk tasarımı o yıllardan bu yana klasikleşmiş bir model olan Trigger modeli oldu. Tam bir New Yorker olan Botkier ünlü moda der-
gileri için moda fotoğrafı çekmeye başladığında bir yandan da çantalar hakkında bilgi ve tecrübe edinerek bu işe başladığını anlatıyor. Daha sonra bu bilgi birikimini kendi markası olan Botkier markası için kullandı. Çantaları oldukça kullanışlı bir o kadar da lüks modellerden oluşuyor. Günümüzde gittikçe zenginleşen koleksiyonu ile o artık bir CFDA üyesi. Eşi ve 3 çocuğuyla birlikte New York'ta yaşıyor.
Yaz gözlüksüz olur mu? Pek de zordur gözlük almak, uygun gözlüğü bulmak. Kaybolma riski oldukça yüksek bir aksesuar olduğundan çok pahalısını almamakta fayda var. Artık sokak tezgahlarında o kadar güzel gözlükler satılıyor ki mağazadan almak gereksiz hale gelmeye başladı. Yine de iyi marka gözlüklerin tasarımı bir başka oluyor verdiği hava farklı oluyor. O zaman paraya kıyın bir tane iyi gözlük bir iki tane de ucuz alın durumu dengeleyin. Pahalı olana da iyi sahip çıkın kaybedip sonra dövünmeyin. Hangi marka alınmalı derseniz size bu sezon Oliver Peoples marka gözlükleri öneririm. Hem tasarımları hem materyalleri oldukça başarılı.1986 yılında kurulan marka bu sezon Isabel Marant'la yaptığı işbirliği ile de adından söz ettiriyor.
Eleman aranıyor! 100 milyar sinir hücresi 100 trilyon sinaptik bağlantıdan oluşan insan beynine en yakın bilgisayar programını yapmak için bir proje başlatıldı. "The Human Brain Project" olarak adlandırılan bu projeyle insan beyninin yapısal organizasyonu anlaşılmaya çalışılacak. Proje için her yıl yapılan tüm beyin araştırmaları bir araya getirilerek bir veri tabanı oluşturulması planlanıyor. Böylece insan beyninin işleyişi bilgisayar ortamına aktarılabilecek. Ayrıca çalışmalar için kurulacak ekibe de uygun kişiler aranıyor. Bu kişiler post-doctoral researcher, science copywriter, HBP project manager gibi görevlerde yer alacaklar. Çok katılmak isterdim ama benim hiç vaktim yok. İlgilenenlerin dikkatine!
EDGE OF TOMORROW Mimicler denen ve kovan görünümlü uzaylılar dünyayı ele geçirir. Ancak insan ırkı onları yenebilecek ne güce ne de hıza sahiptir. Bill Cage daha önce hiç savaşmamış bir kumandan olmasına rağmen uzaylılara karşı durur ama ölür. Cage öldürülmesine karşın her defasında tekrar hayata döner. Her dönüşünde daha fazla güç kazanıp bir sonraki adımını daha iyi hesaplayarak ilerler.Başrollerinde Tom Cruise ve Emily Blunt var. Vizyon Tarihi: 6 Haziran
NIGHT MOVES
Josh insanlara ve hayata karşı öfkeli bir gençtir. Zengin bir ailenin kızı olan Dena ile bir yolculuğa çıkar. Ormanda yalnız yaşayan Harmon ile tanışan çift, bir barajı uçurup dünya düzenine tepkilerini göstermeye karar verir. Ancak işler planladıkları gibi gitmez. Hitchock tarzı olan filmin başrollerinde Jesse Eisenberg, Dakota Fanning, Peter Sarsgaard izliyoruz. Vizyon Tarihi: 30 Mayıs
KORENGAL
NEW YORK’TA etkinlikleri
Too Much Sun
Kara Walker, “A Subtlety or The Marvelous Sugar Baby”
TİYATRO Ünlü aktris Audrey Langham, Medea’nın yeni yapımına hazırlanmak üzere yer ararken yolu evli kızının yazlığına düşer. Ama geçmişteki kapanmamış yaralar, ortaya dökülmemiş sırlar bir çok sorunu beraberinde getirecektir. Kızı, annesini kucak dolusu sevgi ve şampanya ile karşılamaya niyetli değildir. Bir aile dramı olan ve izleyenlerin büyük övgülerini alan bu oyunu kaçırmayın. Adres :108 E 15th St Gramercy & Flatiron New York Web:vineyardtheatre.org Fiyat : 80$
SERGİ Afrika kökenli kadın sanatçı Kara Walker’dan yine sıradışı bir çalışma. 30 feet uzunluğunda ve beyaz sofra şekeriyle kaplanmış kadın sfenks görenleri büyülüyor. Köle ticaretine bir başkaldırı olarak görülebilecek eser, Domino Şeker Fabrikası’nda izleyenleri tonlarca ihtişamıyla karşılıyor. Adres : 316 Kent Ave Williamsburg Domino Sugar Factory Web : creativetime.org Fiyat : Ücretsiz
Afganistan`ın Korengal Vadisi`nde yaşanılan savaşı anlatan bir belgesel. İki ödüllü gazeteci tarafından, tarihi bir belge olma adına yapılan film bildiğimiz gerçekleri bir kez daha acı bir şekilde yüzümüze vuruyor. SunDance Film Festival ödüllü film uzun süre hafızalarında yer edecek. Vizyon Tarihi: 30 Mayıs
THE FAULT IN OUR STARS
50 Shades The Musical
Brooklyn Block Lab
ÇOCUK ETKİNLİĞİ Brooklyn Çocuk Müzesi 100 metre kare üzerindeki bir salonunu değişik türden ve renkten bloklarla doldurup çocukların oynaması için açtı. Metal parçalar, tahta bloklar, manyetik toplarla birbirine geçen plastik parçalar ve köpüklerle çocuğunuz ve siz rengarenk ve yaratıcı bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Adres : 145 Brooklyn Ave Crown Heights Brooklyn- Web : brooklynkids.org Fiyat : 9 $
MÜZİKAL Dünyada en iyi satanlar listesinden haftalarca inmeyen “50 Shades of Grey” kitabını temel alan ve kendine has diliyle parodileştiren bu müzikal, izleyenleri kahkaha dolu, hınzır ve erotik bir yolculuğa çıkarıyor. Yakında orijinal müziklerinden bir albümü de çıkacak bu oyun, size eğlenceli dakikalar yaşatacak. Adres : 673 Eighth Ave Midtown West Web : 50shadesthemusical.com Fiyat : 49-79$
Kanser tedavisi gören hastalardan oluşan bir terapi grubunda Hazel ve Augustus birbirleriyle tanışıp aşık olurlar. Augustus Hazel`in hayali olan Amsterdam gezisini gerçekleştirip en sevdiği yazarla tanışması için yola koyulacaktır. John Green`in romanından uyarlanan filmde Shailene Woodley ve Ansel Elgort`u görüyoruz. Sıcak bir aşk hikayesi izlemek isteyenlere tavsiye edilir. Vizyon Tarihi: 6 Haziran
Tatil
4 Haziran 2014 Çarşamba
Bir zarafet şehri: St. Petersburg
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan St. Petersburg, Rusya’nın turizminin de can damarı. Rusya, turizmde dünyaya açılmayı hedeflerken, tanıtımında hala Rusça’dan vazgeçemiyor DUYGU GÜVENÇ ST-PETERSBURG - POSTA212
D
ünyanın en güzel şehirlerinden biri olan St. Petersburg, 42 ada üzerine kurulmuş. Rusya için turizmin can damarı olarak görülüyor. St. Petersburg’da turizmi artırmak için atılan birçok adıma karşın, Kiril alfabesiyle yazılmış olan sokak isimleri ve başta nehir turlarında Rusça’dan başka dil bulunmaması, St. Petersburg’a en çok Rusların akın etmesini sağlamış. UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası’na aldığı zarafet şehri St. Petersburg, dünyaya açılmak yerine en çok yerli turistle dolup taşıyor. Neva Nehri üzerinde turlarla şehri dolanırken, tek isteğiniz o tarihi size anlatacak birilerinin olması. Ancak hem bot ve tekne turları için duyurular, hem de içindeki anlatım tamamen Rusça. Başta Hermitage olmak üzere müzelerinde İngilizce anlatım kulaklığı bulunmasına karşın, altın varaklarla kaplı mühendislik mucizesinin sergilendiği Kanlı Kilise veya İsak-Kazan Katedrali’nde anlatım yok. Rastladığımız küçük turist grupları ise özellikle Avrupa’dan otobüslerle gelenlerden oluşuyor. GECE SİYAHINDAN VAZGEÇENLERİN ŞEHRİ 21 Mayıs’ta başlayan Beyaz Geceler ile birlikte günlerin bitmediği St. Petersburg’da so-
kaklar da hiç dinlenmiyor. Geceyarısı kararan hava ne şehrin trafiğini, ne de eğlence yaşamını durdurmuyor. St. Petersburg’lular gece siyahından çoktan vazgeçmiş. Şehrin 16’ncı yüzyılda atılan temelleri aynen korunurken, tüm tarihi binalar aydınlatılmış. Aydınlatılmış gecelerin bir klasiği de Neva Nehri üzerindeki köprülerin büyük gemilerin geçişi için açılmasını izlemek. ISI BOMBASI Beyaz Geceler’in başlangıcıyla birlikte St. Petersburg’da Nevsky Caddesi boyunca eğlenceler de bitmek bilmiyor. Hermitage önündeki opera konserinden, Kazan önündeki rock konserine kadar şehirde birçok etkinlik devam ediyor. Bu düzenlemelerin yağmurla bozulmaması için de devlet gerekli tedbiri, ısı bombası atarak alıyor. Isı bombasıyla şehirde sadece sıcaklık yükselmiyor; yağmur bulutları şehir dışına itiliyor. Kısacası St. Petersburg günlük güneşlikken, çevresinde sel baskınları yaşanıyor. Ancak bu sel baskınlarını yaşamayı da göze almanız gereken en önemli duraklardan biri Çar’ın Yazlık Sarayı. Aşıkların buluşma mekanı olan St. Petersburg’daki yaz bahçelerinden çok daha gösterişli, altın varaklarla kaplı bu bahçe St. Petersburg’un 60 km uzağında. 1710 yılında yapılan ve Büyük Petro’nun çizimini bizzat yaptığı sarayı ziyaret önceliği Ruslara ait.
Deli Petro’nun şehri B
u büyülü şehir, Rusların ‘Büyük Petro’ dediği ama bizim ‘Deli Petro’ adıyla tanıdığımız Çar 1. Petro tarafından kurulmuş. Amaç, İskandinavya’dan gelen saldırılara karşı hem kale olsun hem de Rusya’nın Avrupa’ya açılan kapısı... Şehir daha önce bataklık bir araziymiş. Bataklıklar kurutulmuş, su kanalları açılmış, muhteşem yapılan inşa edilmiş ve şehir tam iki yüzyıl boyunca Rusya’ya başkentlik yapmış. 300 yılı aşkın süredir dimdik ayakta duran yapılar, günümüzde bile ihtişamını sürdürüyor. KUZEYİN VENEDİK’İ S.t Petersburg, Neva Nehri'nin denize döküldüğü yerde uzanan kanalları nedeniyle ‘Kuzeyin Venedik'i olarak da anılır. 1924 yılındaki Rus iç savaşı ve ardından çarlığın kaldırılmasından sonra, şehrin adı 1994 yılına kadar Leningrad olarak kullanıldı.
NERELERE GİDİLİR Buram buram tarih kokan St. Petersburg’un en önemli özelliklerinden birisi de dünyanın en fazla müzesi olan şehri olmasıdır. Müzelerde 3 binin üzerinde eser bulunur. Bu yönü de, en fazla turist çekmesini sağlıyor. Bu müzeleri tek seferde gezmeye vaktiniz yetmeyebilir. Sokaklarında gezip bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Ama şu yerleri mutlaka görün: Çarın kışlık sarayı olarak da bilinen Hermitaj Müzesi, yazlık saray Peterhof, Dostoyevski'nin Evi, Puşkin Tiyatrosu, Aslanlı Köprü, Kazan Katedrali, Saint Catherine Kilisesi. BUNLARI MUTLAKA YAPIN St. Petersburg’un gece hayatı dillere destandır. Özellikle revü ve kabareler… Kaçırılmayacak güzellikte şovlar yapılıyor. Gece kulüpleri ve barları ziyaret edebilirsiniz, hafta içi hafta sonu fark etmeden kalabalık olurlar.
Şehir, Neva Nehrinin kolları üzerine kurulmuş. Şehri dolaşmak için nehir turları ise 24 saat devam ediyor.
1881’de Çar 2. Alexander’ın suikaste uğradığı yerde, anısına yapılan Kanlı Kilise 5 kubbeli ve Rus mimarisinin tipik örneklerinden biri,
Rus Çarı Petro’nun Yazlık Sarayı Peterhof Baltık Denizi’nin kıyısınnda yer alıyor. (Altta ve Solda) 607 hektarlık bir arazi üzerine kurulmuş olan Saray kadar, bahçesi de eşsiz bir yapıt. Havuzlar, çeşmeler, heykeller, çardaklar, göller ve küçük yazlık evlerle süslenmiş olan Saray bahçesindeki çeşmeleri ise 22 kilometre uzaktan getirilen yer altı suyuyuyla çalışıyor. Bahçede, 37 yaldızlı bronz heykel , 64 çeşme, 142 fıskiye var.
Sevgilileriyle ünlü Çariçe Katerinanın Kışlık Sarayı olarak yapılan bina bugün 3 milyondan fazla eser barındırıyor.
Çizgi roman hayranlarını buluşturan fuar K
aliforniya’nın Long Beach şehrinde bu yıl beşincisi düzenlenen Çizgi Roman Fuarı, Güney Kaliforniya’nın farklı şehirlerinden binlerce çizgi roman meraklısını Long Beach Convention Center'da biraraya getirdi. Koleksiyoncuların yoğun ilgi gösterdiği fuarda dünya literatürüne girmiş çizgi romanların satışı yanında tanınmış karikatürist, çizim ustaları ve illüstratörlerin konuk olduğu bir dizi panel gerçekleştirildi. Aralarında Wolverine ve Swampthing karakterleri-
nin çizimcisi Len Wein ve The Punisher, Firestorm, Power Girl ve Man-Thing karakterlerinin çizimcisi Gerry Conway’in de bulunduğu panelistler çizgi romanda pozitif imajı tartıştı. Çocuklar için özel olarak organize edilen çizim atölyesinde Super Siblings’in karükatüristi Patrick Scullin, popüler karakterlerin çizimi konusunda ders verirken, fuara çizgi roman karakterlerinin kostümleri ile gelen katılımcılar renkli görüntüler oluşturdu. (Mintaha Neslihan Eroğlu-AA)
www.posta212.com
4 Haziran 2014 Çarşamba
• YIL 2 • SAYI 55
Korkutan çatlak...
Direksiyonsuz araba yollarda
Chicago’da Willis Tower’ın 103’üncü katında ve yerden 412 metre yükseklikteki cam balkon, turistler üzerindeyken çatladı. Çatlak büyük korku yarattı
Telefon, gözlük, rüzgar tarlası derken Google yine yapacağını yaptı. Sürücüsüz olarak gidebilen bir otomobili gün ışığına çıkarttı SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212
B
(CHICAGO – POSTA212)
ir arama motoru olarak yükselen ve ardından yaptığı atılımlarla her geçen gün büyüyen Google, farklı sektörlerde de varlığını sürdürmek istiyor. Firma son olarak sürücüsüz gidebilen bir aracın prototipini basına tanıttı.
A
BD’nin Chicago kentinde bulunan ve turistlerin uğrak yeri olan Willis Tower’da, facianın eşiğinden dönüldü. Yerden yüksekliği 412 metre olan Willis Tower’ın 103’üncü katındaki camekanın 7,5 cm kalınlığındaki cam tabanı turistlerin ağırlığına dayanamayarak çatladı. Olay gerçekleştiği sırada ailesiyle birlikte camekanda oturarak fotoğraf çektiren Alejandro Garibay “Ellerin cam tabanın üzerindeydi. Camın kırıldığını hissettim. Dehşetle kalkıp kendimi içeri attım” dedi. Camekanın çatlaması turistler arasında paniğe yol açarken, görevliler cam seyir terasını boşalttı. Bina yönetiminden yapılan açıklamada, benzer bir olayın daha önce de yaşandığı, 5 ton ağırlığı taşıyabilecek sağlamlıkta olan cam terasın güvenli olduğu belirtildi. Dünyanın en yüksek 8. gökdeleni (442 metre) olan Willis Tower’da gerçekleşen olaydan sonra seyir terası tamir için geçici olarak kapatıldı.
160 KİLOMETRE HIZ Direksiyonsuz otomobil teknolojileri üzerinde çalışmalarına uzun zaman önce başlayan Google, elektrikli model ile kendine ait ilk otomobilinden oldukça umutlu. Herhangi bir direksiyon ve pedal seti barındırmayan model şimdilik 40 km hıza ulaşabiliyor. Üzerinde bulunan sensörler yardımıyla bir sürücüye ihtiyaç duymayan bu otomobil yakın zamanda 160 km hıza ulaşabilecek. “Aracın üzerinde bulunan sensörler iki futbol sahası büyüklüğünde bir taramayı gerçekleştiriyor. Yakın zamanda bu teknolojiyle yüksek hızlara ulaşabileceğiz” diyen projenin mimarı Chris Urmson’a göre yol güvenliği hızdan daha önemli bir konu. Diğer araçlar, trafik ışıkları, sinyalizasyonlar gibi ayrıntılar üzerinde her geçen gün yeni bir eklenti yaptıklarını açıklayan Urmson, bu araç için bir de akıllı telefon uygulaması geliştirdiklerini bildirdi. Bu uygulama ile gidilmek istenen noktalar daha kolay seçilebilecek. 100 ARAÇ TRAFİKTE Önümüzdeki yıllarda Kaliforniya trafiğine çıkartılması hedeflenen Google Sürücüsüz Araç, önce 100 araç ile test edilecek. Belirli güvenlik prosedürlerine tabii tutulacak araç, bu testleri geçebilirse seri üretime alınacak ve bütün dünyaya satılacak.
Beşiğe ses bombası attılar Havadan geyik düştü! Georgia eyaletinde bir eve yapılan uyuşturucu baskını sırasında SWAT timinin attığı ses bombası 19 aylık bebeğin beşiğinin içine geldi NEW YORK - POSTA212
O
layda ağır yaralanan Bou isimli bebek, kaldırıldığı hastanenin yanık bölümünde doktorlar tarafından suni komaya sokularak tedavi altına alındı. Atlanta kentinde sabaha karşı yapılan baskın sırasında evdeki herkes uykudaydı. "BUNU HAKETMEDİ" Wisconsin’li anne Alecia Phonesavanh, kocası ve çocukları ile birlikte kız kardeşini ziyaret için Atlanta’da bulunuyordu. Anne Alecia, "Bu benim bebeğim. O sadece bir bebek. Bunu haketmedi" diye konuştu. Polis, baskının sa-
baha karşı saat 3 sularında yapıldığını doğruladı. SWAT Timi’nin düzenlediği operasyonda evde uyuşturucu bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşmadı. "YAŞANANLARDAN ÜZGÜNÜZ" Mülke giriş izni çıkaran polisin, evde uyuşturucu ve silahlar bulunduğuna dair istihbaratları bulunduğu açıklandı. Polis şefi yaptığı açıklamada tüm departmanın yaşananlardan ötürü üzgün olduğunu ve olayın bir kaza olduğunu kaydederek, "Evde hiçbir giysi, oyuncak ve çocukların olduğunu göstermek için bir şey bulunmuyordu. Bulunsaydı farklı bir operasyon yapardık"
Seyir halindeki aracın üzerine havadan geyik düşmesi herkesi şaşkına çevirdi. İlginç trafik kazası Chicago otobanında 4 çocuğu ile seyahet eden Heidi Conner’ın başına geldi
(CHICAGO – POSTA212)
C
hicago otobanında, aracında 4 çocuğu ile beraber seyahat eden Heidi Conner’ın aracına gökten geyik düşmesi sonucu facianın eşiğinden dönüldü. Kazanın meydana geldiği sırada yaklaşık 100 kilometre hızda seyir halinde bulunan aracın ön camına düşen geyik, araçta büyük hasara yol açtı. Aracın sürücüsü Conner, geyiğin birkaç santim daha ortaya düşmesi halinde aracın kontrolünü tamamen kaybedebileceğini ve kazadan sağ kurtulamayabileceklerini söyledi. Eyalet polisi Justin Novarro, daha önce böyle bir olayla karşılaşmadığını söylerken, görgü tanıkları geyiğin yakınlardaki bir yamaçtan atlamış ya da düşmüş olabileceğini ileri sürdü. Kazada çocuklar yara almadan kurtulurken, aracı süren anne ufak sıyrıklarla atlattı. Aracın üzerine düştükten sonra kaybolan geyiğin akıbeti ise bilinmiyor.