POSTA212 - SAYI 34

Page 1

MEHVEŞ KOÇAK TÜRKİYE - EL KAİDE

2

TÜRKİYE ESKİ TAS ESKİ HAMAM

ABD’de Türkler nasıl oy kullanacak?

AHMET BUĞDAYCI

İLHAN TANIR

ARZU KAYA URANLI sayfa

sayfa

5

GÜLEN - ERDOĞAN KAVGASINDA DERSİNİ İYİ ÇALIŞAN TARAF

sayfa

8

AHMET RAVALI

AKP KENDİ PARALEL DEVLETİNİ KURARKEN

sayfa

9

sayfa

10

2015’te zirve yapacak soykırım iddialarına karşı ne yapılmalı?

Feyzioğlu: ‘Adil yargılanmamış kişilerin takipçisiyim’

sayfa

sayfa

10

11

sayfa

ÇIT ÇIT ÇIT ÇEDENE DE...

10

Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru

HAFTALIK ÜCRETSİZ

NASIL ETKILEDI? A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

17 ARALIK OPERASYONU AK PARTİ OYLARINI

WASHINGTON’DA GÖREV DEĞİŞİMİ ■ Türkiye’nin en önemli Bü-

Serdar Kılıç

yükelçiliği olan Washington’a Türkiye’nin Tokyo Büyükelçisi Serdar Kılıç atandı. Büyükelçi Namık Tan ise ‘merkez’e çekildi. Kardeşi Başbakan Erdoğan’ın özel doktoru olan yeni büyükelçi Kılıç, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Namık Tan Kılıç’ın da amcası

sayfa

9

8 Ocak 2014 Çarşamba

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 34

Gezici Araştırma Şirketi’nin sahibi Murat Gezici, 17Aralık’taki büyük yolsuzluk operasyonuna halkın tepkisiz kalmayacağını ve bu tepkinin AK Parti oylarına yüzde 4 ile12 puan arasında olumsuz yansıyacağı görüşünde. Ancak, Türkiye’de seçmenin nabzını tutan diğer anket şirketleri ise Gezici Araştırma ile aynı fikirde değil

HABER: DİLEK ESKİ BEZİRKAN - DUYGU GÜVENÇ YORUM ANALİZ: AHMET BUĞDAYCI

sayfa

8-9

Kutup soğukları ■ Amerika Birleşik Devletleri belki de tarihinin en soğuk kışını yaşıyor. Kimi bölgelerinde hava sıcaklığının -50 dereceyi bulduğu ülkede hayat resmen felç oldu. Ulaşım güçlükle sağlanırken, kar fırtınası can almaya devam ediyor. Soğuk hava hafta sonundan itibaren etkisini kaybetmeye başlayacak

sayfa

16

En zengin 10 politikacı

Amerika’ya giriş yaparken bilgisayarınıza el konabilir

■ Politikacılar genellikle ülke-

lerinin en zenginlerinden oluşuyor. İşte 2013’ün en zenginleri.

Atatürk Okulu çocukların ışığı Vladimir Putin

■ ATKB bünyesindeki Atatürk Okulu’nda bir yandan

çocuklara Türkçe ve Atatürk sevgisi öğretiliyor, bir yandan da kadınlara yol gösteriliyor.

sayfa

12

Mesleklerine göre kim Cumhuriyetçi kim Demokrat?

Washington’ın eyalet isteği

sayfa

Michael Bloomberg

Silvio Berlusconi

Colorado’da uzun mariuhana kuyruğu

15

sayfa

7

■ Yapılan bir ankete göre polis

■ Özel bir statüye sahip olan ABD’nin başkenti

Washington, 51’inci eyalet olmak için uğraşıyor. Başkan Obama da bu isteği destekliyor.

sayfa

2

sayfa

5

memurları, din adamları, ordu mensupları ve eczacılar daha çok Cumhuriyetçilere güveniyor. Yargıçlar ve TV muhabirleri ise Demokratlara karşı daha olumlu.

sayfa

14

Amerika’ya 16 ihracat tam gaz sayfa


Toplum Yaşam

8 Ocak 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

TÜRKİYE-EL KAİDE SURİYE’DE kaçırılan gazeteci Bünyamin Aygün arkadaşımız şu sıralarda Türkiye’ye giriş yapıyor... Yorgun, bitmiş bir halde...Yaşadıklarından sonra Bünyamin’in sevinecek hali kalmamış . Kaçırılmasıyla ilgili detaylar bu hafta gün ışığına çıkacak ama Bünyamin’in ilk açıklamalarında kaçıranların El Kaide ile bağlantısı olduğu yönündeydi. Zaten başka bir ihtimal olması da zor. Suriye’de hedefteki gazeteciler, hergün ölüm korkusu yaşıyor. Mart ayından bu yana 20’den fazla gazeteci öldürüldü. Çok sayıda gazeteciye işkence uygulandı. Can güvenliğini tehlikeye atmamak için ismini açıkça söylemeyeceğim Washington Post için çalışan bir arkadaşım, bir hafta önce Suriye’ye gitti. Nereden gitti? Türkiye’den . Nasıl girdi? Tabi herkes gibi elini kolunu sallayarak. Bu ikinci gidişi. Amerikalı’ya benzemediği için onu Özbek sanıyorlarmış. Giderken benden Kur’an’dan bir iki sure öğrendi biraz da Arapçası var. Cihatçılar, onu bazen sorguya çekiyormuş, o zaman Müslüman olduğunu kanıtlarsa canını zar zor kurtarabiliyormuş. Gazeteci olduğunu saklıyor çünkü El Kaide gazetecileri ya öldürüyor veya kaçırıyor. O da değişik hikayeler söyleyerek orada kalıp haber yapıyor. Onun gerçek kimliğini öğrenirlerse gözlerini kırpmadan öldüreceklerini söylüyor. KORKUYOR AMA MESLEĞİ GEREĞİ ORAYA GİTMEK ZORUNDA Ve Suriyeli gazeteci Maya Nasır’ın ölümü. Özellikle hedef seçilerek suikaste kurban gittiği iddia edilen Nasır, Özgür Suriye Ordusu ve benzeri gruplarla Türkiye arasındaki ilişkiler üzerine haber yapıyordu. Nasır, Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’den nasıl destek aldığına dair bazı önemli bilgileri ölmeden önce avukatlarla paylaştı. İngiliz Guardian Gazetesi’nin Ortadoğu muhabiri Martin Chulov, Suriye iç şavaşına katılmak için gelen yabancıların Türkiye’den geldiğini iddia etti. Cihatçıları, Türkiye’den Suriye’ye rahat geçişi anlatan analizde , Türkiye’nin El-Kaide bağlantılı gruplara verdiği iddia edilen desteğin muhalifleri de kızdırdığını anlattı. Muhalif liderlerden Hacı Ebu Abdullah “Türkiye sınır kapısının her gelene açık olduğunu” söyledi. Abdullah, ‘Savaşı kazanmıyoruz ve Türkiye yüzünden kaybediyoruz” dedi. Bir başka isyancı komutan da, “Bizim elde ettiğimiz bölgede kalmamızı zorlaştırmak ve El Kaide’nin kazanım elde etmesi için açık bir politika var” diyerek Türkiye’yi hedef gösterdi. Ve son olarak da Hatay’da ele geçirilen içinde silah ve füze başlığı bulunduğu iddia edilen TIR. Hiçbir bilgi alamadığımız sır gibi saklanan TIR adeta buhar oldu. Soruların muhatabı hükümet, bu iddiaları kabul etmiyor ama elde edilen veriler, Türkiye’yi her geçen gün zor bir duruma sokmaya başladı. Dış basın artık açıkça El Kaide - Türkiye bağlantısını dile getiriyor. Türkiye’de 17 Aralık’ta başlayan operasyon, Suriye dosyaları ile devam eder mi dersiniz ?

Hem çocuklara hem de

KADINLARA IŞIK OLUYOR Şermin Özçilingir’in başkanlığın yaptığı Türk Amerikan Kadınlar Birliği (ATKB), bünyesinde bulunan Atatürk Okulu ile çocuklara Türkçeyi ve Atatürk sevgisini öğretirken, düzenlenen etkinliklerle de kadınlara yol gösteriyor sının olmasının en büyük hayali olduğunu kaydetti. Okula ulaşım açısından kolaylık olması nedeniyle binanın mutlaka Manhattan’da olması gerektiğini, ancak böyle bir binanın çok maliyetli olacağını belirten Özçilingir, “Benim de en büyük hayalim okulumuzun kendisine ait bir binasının olması. Umarım birgün gerçekleşir’ diye konuştu.

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Kadınlar Birliği (ATKB), Amerika’nın tek Türk Okulu olan Atatürk Okulu’nu da bünyesinde bulunduruyor. ATKB, düzenlediği etkinliklerle de kadınların gelişimine önemli katkılar sağlıyor. ATKB Başkanı Şermin Özçilingir, Atatürk sevgisini, Türkçeyi, Türk kültürü, gelenekleri ve Türkiye ile ilgili her türlü bilgiyi çocuklara öğreten Atatürk Okulun’nun birlik bünyesinde bulunmasının bir ayrıcalık olduğunu söyledi. ATKB’nin 55 yıllık bir geçmişi ile en eski derneklerden biri olduğunu kaydeden Özçilingir, Atatürk Okulu’nun da yaklaşık 44 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söyledi. Amerika’da yaşayan Türk çocuklarının asimile olmamalari için uğraş verdiklerini kaydeden Özçilingir, “Çocuklarımız Türk kültürünü, Türkçe’yi öğreniyorlar. Gelenek ve göreneklerimizi yaşatmayı arzuladığımız okulumuzda milli bayramlarımızı da coşkuyla kutluyoruz’ dedi. Okulda 4-15 yaş arası çocukların eğitim ve öğretim gördüğünü anlatan Özçilingir, şöyle devam etti:

“YAKLAŞIK 700 MEZUN V ERDİK” “Anaokulundan başlıyoruz. İlkokulun sonuna kadar devam ediyoruz. Buradan mezun olan çocuklarımıza ikinci dil sertifikası veriliyor ve ortaokulda bunu kredi olarak kullanma imkanına sahip oluyorlar. Bugüne kadar her yıl yaklaşık 15 çocuğu-

muzun mezun olduğunu düşünürsek yaklaşık 700 öğrencimizi mezun ettiğimizi söyleyebiliriz. Fakat en önemli tarafı Türkiye’yi daha yakından tanıma fırsatı buluyorlar. Birçok insandan ‘ben de o okuldan mezun olmuştum’ sözlerini duymak büyük gurur veriyor. Eski mezunlar hem okulumuzda görev alırken hem de çocuklarını getiriyorlar. Bu, çok mutlu ediyor bizi. Herkesin anısının olduğu bir okulu birlik bünyesinde barındırmak tabii ki ayırcalığımız oluyor. “

ULUSLARARASI 23 NİSAN ŞÖLENİ Atatürk Okulu’nda ayrıca milli bayramların da coşkuyla kutlandığını belirten Özçilingir, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı uluslararası boyuta taşıma hayalini 2 yıldır gerçekleştirdiğini belirterek, bu yıl da benzer bir şölen düzenlemeyi hedeflediğini söyledi. Söz konusu bayramın uluslararası bir şölene dönüşmesinden dolayı çok mutlu olduklarını dile getiren Özçilingir, şöyle devam etti:

“Geçen yıl düzenlediğimiz törene 6 yabancı ülke katıldı. 45 dakika boyunca milli marşlarımız söylendi. Çok gurur vericiydi. 900 kişinin katıldığı tören adeta bir şölen havasındaydı. Bu etkinliklerimiz sırasında başta konsolosumuz olmak üzere çok sayıda insanın da desteğini unutamayız. Benim en büyük idealimdi uluslararası boyuta taşımak. 23 Nisan’ı biz genelde okul çapında kutluyorduk sadece. Türkiye’den uzakta buna daha çok ihtiyacımız var. Bu, büyük bir özlem. Bu yıl da uluslararası bir 23 Nisan kutlaması yapmayı planlıyoruz. En az 5-6 ülkeyi davet edeceğiz.”

‘HAYALİM KENRİMİZE AİT BİNA’ New York Konsolosluğu’nun 2 katında hizmet veren, ancak konsolosluk binasının yıkılacak olması nedeniyle cumartesi günleri için kiraladıkları bir devlet okulunda eğitim ve öğretime devam ettiklerini ifade eden Özçilingir, okulun kendi bina-

‘BAŞARILI ÇALIŞMA SONUÇ GETİRİR’ Yaklaşık 20 yıldır Amerika’da yaşadığını ve Türk kadınların başarılı çalışmalar yaptığını anlatan Özçilingir, 300’ü aktif olmak üzere yaklaşık 600 üyelerinin olduğunu ifade etti. İş kadınından ev kadınına kadar toplumun her kesiminden üyelerin birlik içerisinde yer aldığını kaydeden Özçilingir, panellerden, tiyatrolara kadar çok sayıda etkinlik düzenlediklerini ve alanında başarılı birçok Türk kadınını ağırladıklarını söyledi. Başarılı çalışmaların sonuç getirdiğini belirten Özçilingir, şöyle devam etti: “Bu yıl da her yıl olduğu gibi çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Dünya Kadınlar Günü’nde de başarılı Türk kadınlarımızı ağırlamayı sürdüreceğiz. Başarılı kadınlarımızı davet ediyoruz, çünkü rol model olma açısından bunu önemsiyorum. Geçtiğimiz ekim ayında yazar Ayşe Kulin’i davet etmiştik. Şimdi Emel Sayın ile

görüşüyorum. Bugüne kadar Yıldız Kenter, Buket Uzuner, Derya Baykal, Nükhet Duru, İzel, Nilgün Bengü gibi başarılı kadınlarımızı ağırladık. Gelen sanatçılarımız bana yaptıklarımdan dolayı çok teşekkür ettiler. Geri dönüşleri alıyorum. Başlarda bunu yapmak bana kolay olmadı. Öncelikle kendimizi anlatmak zorunda kaldık. Ama sonra yaptıklarımız ile kendimizi daha sonra anlatma gereği duymadık. Tanıdılar bizi. Örneğin Nilgün Bengü ilk defa Amerika’ya geldi ve 900 kişiye oynadı. Kendisi böyle birşeyi hayal edemeyeceğini söyledi. Son davet ettiğimiz Ayşe Kulin, buradaki kitap satış listesinde 3 gün ilk sırada yer aldı. Ayşe Kulin de bunu nasıl başardığımızı sordu ve memnuniyetini dile getirdi.“


Güncel &Toplum

8 Ocak 2014 Çarşamba

Türk mühendisin başarısı

Doğan Uluç

ABD’de kaynaklarını etkili ve verimli kullanan devlet kurumlarına verilen mükemmellik ödülünü, başlattığı mutlu emeklilik projesiyle 2013’te Washington D.C. KADIN DİPLOMATIN ÇIRILÇIPLAK ŞOVU Belediyesi kazandı. Ödül kazanan projenin beyni ise Türk mühendis Kerem Uruş RAJ’IN iki parmağı arasındaki purosu Havana pazarında 50 doganuluc@aol.com

A

sürdürmeyi vaat etti. Kurulan ekip bu optimizasyon projesini 750 bin dolarlık maliyetle 8 aylık bir sürede tamamladı.

10 MİLYON DOLAR İSTENDİ Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre Washington D.C. Belediyesi’nin, ABD Başkanlarını korumakla da görevli Secret Service ve Washington’da çalışan park polisleri ile federal polislerden oluşan 4 bin kişilik emekli grubunun işlemleriyle ilgili projesi 2009’da başladı. O güne kadar maaş çeklerinde yaşanan yanlışlıklar ve emeklilere sunulan hizmetlerde-

MUTLU EMEKLİLİK ŞANSI Program sorumlusu Ürüş , maliyetin ötesinde ortaya çıkan işin birçok açıdan tatmin edici olduğunu belirterek, özetle şunları söyledi: “Yürüttüğümüz proje sayesinde belediye dört olumlu sonuç elde etti. Birincisi, müşteri memnuniyeti sağlandı. Emeklilerden gelen şikâyetler kesildi. İkincisi, sıfır hata yönetimine geçildi. Artık kimsenin çekinde, adresinde hata yapılmıyor. Üçüncüsü emeklilere 7/24 hizmet veren online bir sistem kurulmuş oldu. Herkes işlemlerini, hazırladığımız web sayfası üzerinden yürütmeye başladı. Dördüncüsü de herkese mutlu bir emeklilik şansı sunulmuş oldu.” Washington D.C. Belediyesi’nin teknoloji direktörü (CTO) Rob Mancini ise belediyeyi bir devlet kurumu gibi değil özel bir

BD’de belediye ve hükümet kurumlarının etkin yönetimi alanında verilen Amerika’nın enin en prestijli ödülü, basında Türk mühendis Kerem Ürüş’ün bulunduğu bir projeye verildi. Amerika’da, belediyeler dahil hükümet kurumlarının daha profesyonel yönetilmesi amacıcıyla kurulan “Devlet Finans Çalışanları Derneği”nin dağıttığı ödül, Ürüş’ün belediye kaynaklarıyla başlattığı mutlu emeklilik projesine gitti.

ki aksamaların önüne geçilmesi için düşünülen proje için ise önce yazılım şirketi Oracle ile temas kuruldu. Ancak yürütülen pazarlıklar sonrası Oracle, iyileştirme için 10 milyon dolarlık bütçe çıkarınca başka çözüm arayışına girildi. Oracle olmayınca, belediye, proje için 2011 sonunda yazılım şirketlerini davet ettiği bir ihale açtı.

750 BİN DOLARA YAPTI İhale sonucunda, maliyet ancak 3 milyon dolar seviyesine düşürülebildi. Türk mühendis Urus, projeye bu noktada dahil oldu. Belediyenin Finansal Sistem ve Çözümler Müdür Yardımcısı Felix Liderman ile oluşturduğu planla, hem maliyeti azaltıp hem de süreyi kısalttı ve bunu da kuracağı ekiple belediyenin kendi projesi olarak

DANIŞMANLIK YAPIYOR ABD’ye 1995 yılında gelen Kerem Ürüş (41), Tarsus Amerikan Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra Arizona Devlet Üniversitesi’nde İş İdaresi ve Bilgi Yönetimi yükseklisansı yaptı. American Management Systems ve WebMethods gibi şirketlerde iş geliştirme, finansal çözümler ve program müdürlüğü yapan Ürüş, yedi yıldır kendi kurduğu şirketiyle Washington D.C. Belediyesi ve Bayer gibi şirketlere optimizasyon konusunda danışmanlık sağlıyor.

şirket gibi yönettiklerini belirterek, Kerem Ürüş'ün uzun süredir kendileri ile birlikte çalıştığını belirterek, hedefledikleri çalışmalar çerçevesinde Ürüş'ün artı değer olduğunu dile getirdi. HÜRRİYET

doların üstünde. Şık giyimli eşinin omuzuna astığı çantaların fiyatı 7 bin 500 ile 150 bin dolar arasında. Milyarder Raj hizmetçisinin gündeliği üç dolar. Amerika’da ev temizliği işçilerine 75-100 dolar ödeniyor. Üç dolar gündelik akla sığacak gibi değil. Pakistanlı arkadaşıma soruyorum: ‘’Bu insan sömürüsünün dik alası. Niye çalışıyorlar?’’ Hintli zenginler sömürgecilik döneminde Batılı sömürgecilerin yaptığını şimdi kendi ırklarına uyguluyor. Güney Asya’da yoksul kadınları “Sizi Amerika’da çalıştıracağım. Yeşil kart aldıracağım’’ vaadiyle kandırıyor. Erkekler gözüne kestirdiği hizmetçileri ev halkı uyumaya gittiğinde evin bir köşesinde zorla cinsel birleşmeye götürüyor. Boğaz tokluğuna istihdam ile insan sömürüsü atbaşı gidiyor. Bu düzen şimdilerde ciddi bir sınavdan geçiyor. Hindistan’ın New York Başkonsolos Yardımcısı Devyani Khobragade Aralık ortasında çocuklarını okula bıraktıktan sonra kelepçeye vurulup tevkif edildi. Devyani karakolda çırılçıplak aramadan geçirildi. Fahişelerle hücre paylaştı. Diplomatın dokunulmazlık isteğine kulak asan olmadı. Devyani’nin hizmetçisine yeşil kart almak için sahte evrak tanzimi, vize sahtekarlığıyla suçlandı. Olay Yeni Delhi’de büyük tepkiler yarattı. Hindistan misillemeye geçti. Havaalanında ABD pasaportlu yolcular çıplaklık testinden geçirildi, başkentte ABD sefaretinin duvarları buldozerle yıkıldı. Hükümetin Güvenlik Danışmanı Menon, Devyani’ye yapılanları ‘’barbarca’’diye nitelendirdi. Muhalefet parti liderleri ‘’Onlar ne yaptıysa aynı şekilde karşılık veriyoruz’’ dedi. Devyani 250 bin dolar kefaletle serbest bırakılırken Hint Büyükelçisi BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a bir mektup gönderip kadın diplomatın BM’ye atandığını bildirip ‘dokunulmazlığı’nı yineledi. Hint mevkidaşı ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin telefonuna çıkmadı. Skandal yankıları devam ederken diplomat Devyani’nin babası Mumbai’de bir basın toplantısında hizmetçi Sangrita Richard’ın CIA ajanı olduğunu iddia etti. Kızına şantaj yapıldığını, tevkifinden iki gün önce bir CIA timinin hizmetçi Sangrita’nın ailesini Hindistan dışına kaçırdıklarını da ekledi. New York Hintli hizmetçiler başkonsolosluk önünde Devyani’yi asgari ücret ihlali için protesto mitingi yaptılar. (Hurriyet.com dan alınmıştır.)

Teksas’ta ilk Türk avukat Teksas’ta bir ilk gerçekleşti. Teksas barosuna seçilen ilk Türk avukat seçimlerde iş başına gelen ilk Türk Yargıç Jay Karahan’ın huzurunda yemin ederek görevine başladı (TEKSAS-POSTA212) Teksas Baro Sınavı’nı ilk denemesinde geçen Lale Korkmaz, Houston kentinde Harris İlçesi 8’inci Mahkeme Başyargıçlığı görevinde bulunan Türk Amerikalı Hakim Jay Karahan önünde yemin ederek görevine başladı. TÜRK FİRMALARINA DESTEK Houston Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin son senesinde Teksas Türk Amerikan Ticaret Odası’nda hizmet veren ve Oda Başkanı Tarık Çelik’e yardımcı olan Korkmaz, Houston ve Teksas’ta iş yapan Türk firmalarına destek olmaya devam etmeyi amaçladığını söyledi. SINAV ÜÇ GÜN SÜRÜYOR Türkiye Barolar Birliği, avukat adalarının göreve başlayabilmeleri için bir yıllık hukuki staj dönemini bitirmelerini talep etse de zorunlu görmüyör. Teksas Eyalet Barosu, avukat adaylarından baroya kabul edilmeleri için üç günlük bir sınava tabi tutuyor.


Gündem

8 Ocak 2014 Çarşamba

SOYKIRIM İDDİALARI

2015’TE ZİRVE YAPACAK TADF Başkanı Ali Çınar, Ermenilerin 2015 yılı hazırlıkları karşısında yapılması gerekenleri POSTA212’ye anlattı

T

NEW YORK - POSTA212

ürk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanlığını bırakmaya hazırlanan ancak Türk-Amerikan toplumu için aralıksız çalışmaya devam edeceğini belirten TADF Başkanı Ali Çınar, sözde Ermeni Soykırımı konusunda zamanın çok daraldığını ve 2015’e hazırlık konusunda dernek ve vatandaşlarımızın acilen bu konu üzerinde çalışması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin güçlü olduğunu ve Türk-Amerikan toplumunun eskiye göre konum ve güç itibarı ile çok üst seviyeye geldiğini belirten Çınar, “Bırakın rahatsız olsunlar. Her seferinde Ermeniler Türkiye aleyhine her alanda zarar vermeye çalışıyor” dedi. BARIŞÇIL YAKLAŞIMLAR ENGELLENİYOR TADF Başkanı Çınar, Türkiye’yi seven ve barıştan yana olan Ermeni vatandaşları ve grupları ile kesinlikle herhangi bir sorunları olmadığının altını çizerek, Türk ve Ermeni öğrencileri ortaklaşa kültürel faaliyet yapması için teşvik ettiklerini ancak hep son anda Ermeni diasporasının bu barışçıl yaklaşımları engellediğini vurguladı. Ali Çınar konuşmasına şöyle devam etti: “Türk-Amerikan toplumu 1915 olayları konusuna ABD’de en çok muhatap olan göçmen grubudur. Amerika’da yaşayan vatandaşlarımızın hem akademik çevrede hem politikada hem de normal yaşamda bu sorunlarla karşı karşıya geldiği açıktır. Milli davalara yıllarını vermiş biri olarak, savunmada kaldığımız ve maddi gücümüz güçlenmediği sürece, bu konuda ciddi sorunların devam edeceği aşikardır. Ermeni diasporasının baskısı ile birçok Amerikan medyasında Türkiye aleyhine yer alan konulara tepkimizi, basında aleyhimize yazılar çıktıktan sonra kampanyalar yaparak ortaya koymaktayız. Amerika’da birlik ve beraberlik için sosyal, kültürel, akademik ve politik anlamda hücum politikasına yönelik çalışmalar yapılması gerektiğine inancımız sonsuzdur. 2015 yılına ciddi şekilde hazırlanan Ermeni diasporasının, Türk-Amerikan ilişkilerine baltalamaya yönelik çalışmasına karşı zaman kaybetmeden daha yoğun çalışmamız gerekmektedir.” Ali Çınar önerilerini ise şöyle sıraladı.

EĞiTiM

12 bin Türk gencimizin olduğu Amerika’da 1915 olaylarını detaylı bilen vatandaşlarımızın sayısı oldukça azdır. Bu konuda ‘grassroot’ planlaması ile seminerlerin yapılması şarttır.

POLİTİKA

Amerikan Kongresi’nde şu anda 144 Türk Dostluk grubu üyesi bulunmaktadır. Bu sayının arttırılma çabaları devam eder sere Kong k laca ken, 2014 Kasım’da yapı çimlerinde Türkiye lehine yönelik düşünceleri olan hali hazırda Kongre üyeleri ve adaylarına maddi ve manevi destek şarttır. u Seçim kampanyalarında hangi etnik grub verek dest a yanında görürlerse, o grub dikleri bilinmektedir. Ayrıca, yerel yönetimler ile ilişkilerin arttırılması ve Türkiye’yi tanıtıcı faaliyetler gereklidir.

TÜRK DÜNYASI

Bilhassa Azerbaycan’daki Hocalı soykırımı nedeniyle ve Ermeniler ile olan sorunlardan dolayı Türkiye ile ortak paydamız var. Türkiye’nin Azerbaycan ile bazı konularda ortak müşterek hareket etmesi bu konu üzerinde bizleri daha güçlü kı-

MİTİNGLER Ermeni diasporasının az ama etkili yaptığı protesto mitinglerinin Amerika’da önemli merkezlerde tarafımızdan yapılması ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Bunun en güzel örneği her nisan ayında yapılan Times Square

GÖRSELBELGESEL FİLM

Hatırlanacağı üzere Midnight Express filmi Türkiye için zararlı bir film olmuştur. Ermenilerin sözde 100’üncü yıllarını kutlayacağı 2015’te buna benzer Holywood filmi yapma çalışmalarının gizlice sürdürüldüğüne dair duyumlar mevcuttur. Güçlü bir film Türkiye’nin yaptığı ve yapmayı planladığı lobicilik faaliyetlerine darbe vuracaktır. Bu nedenle acil olarak film yapımı üzerinde görüşmelere başlanması ve tedbirlerini alması yerinde olacaktır. Elimizde var olan 1-2 belgesel filmlerinin de ayrıca Amerikan TV kanallarına pazarlanması olumlu bir etki yapacaktır.

lacaktır.

ABD MEDYASI

Amerikan medyasına sürekli ziyaret ve bilgilendirmeler in yapılması gereklidir.

ANIT/MÜZE PROJESİ Ermeni Diasporası’nın 1915 olay larını anlatan müze yapma çalışma ları halen devam etmektedir. Türkiye’ nin bu konuda kendi müzesini ve anıt ını yaptırma projesini düşünmesi öne mli bir avantaj olacaktır.

YAZILI BİLGİ/ KAYNAK SIKINTISI

1915 olaylarını anlatan kitapların az olması ve olanların Türkçe ağır lıklı olması sıkıntı yaratmaktadır. Ara ştırmaların artması ve kaynakların doğ ru yerlere yönlendirme çalışmaları gerekmektedir. ( Örnek 10 bin kitabın Amerika’nın ilk 500 kütüphanesine gönderilmesi gibi)

PROFESYONEL EKİP

Ali Çınar

Amerika’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinin yüzde 95’İ gönüllü olarak milli konular üzerinde çalışmaktadır. Ermeni ve Yunan diasporalarında olduğu gibi bu önemli konuda profesyonel maaşlı ekibin olması, stratejik planlama yapılması ve düzenli olarak rapor verilmesi milli davalardaki mücadelede daha da başarılı olunmasına imkan sağlayacaktır.

meydanında yapılan gösteri mitingleridir. Bu mitinglerin daha başarılı olması maddi güce ve kaynağa bağlıdır. Genç Türkler (Young Turks) Derneği bu konuda elinden gelen önderliği başarıyla yapıyor ama katılım konusunda halkımızın duyarsız olmaması çok önemlidir.

ASALA VE ŞEHİT DİPLOMATLARIMIZ

Ermeni terör örgütü ASALA’nın diplomatlarımıza yaptığı terör faal iyetlerini kamuoyu tam anlamıyla ve ciddi olarak bilmemektedir. Amerikalı kamuoyunun ilgisini çekmeye yönelik anma törenleri, hatta anıt yapılma girişimleri de denenmelidir. Diplomatla rımıza yönelik TRT’nin önceden çek tiği ASALA belgesel filmi yeniden göz den geçirilip yayınlanmalıdır.

ERMENİSTAN KONUMU Dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Ermenistan’ın Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmesi konusunda ekonomik anlamda kendi çıkarlarına olacağı tekrar edilmeli ve bu süreçte 1915 olayları yüzünden ülkelerinin daha da ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığı vurgulanmalıdır.

DİGİTAL MEDYA

1915 olaylarını Türkiye açısından anlatan kaynaklar internet orta mında çok azdır. Ne kadar yararlı kaynak ve bilgi web sitelerine aktarılır sa, bu konu o kadar etkili şekilde lehi mize gelişecektir.

TARİH KOMİSYONU Sayın Başbakanımızın daha önceki yıllarda önerdiği ortak tarih komisyonu önerisi daha güçlü şekilde tekrar gündeme getirilmeli ve Türkiye’nin yapıcı önerisinin kamuoyuna aktarımı her platformada sağlanmalıdır.

NETWORK

Amerika’daki Türk çatı kuruluşlarının daha yakın çalışması ve 7/24 iletişim kurulması şarttır. Yapılacak kampanyalara karşı ani tepki ve cevap Ermenileri tereddüte düşürmektedir.

GOOGLE ANALİTİK /ARAMA MOTORU OPTİMAZYONU

İnternet ortamında arama motoru na yazılan kelimelerde Türkiye lehi ne sonuç çok azdır. Bu nedenle reklam verme ve optimizasyon çalışmaları yapılması gereklidir.

ERMENİ TÜRKLERi İLE ORTAK ÇALIŞMALAR Hem Türkiye’de hem de Amerika’daki Türk Ermenilerin sayısı oldukça fazladır. Her ne kadar Ermeni diasporasından korku verilmeye çalışılsa da cesur ve ortak çalışmak isteyen Ermeni Türkleri tespit edilmeli ve bu gruplarla çalışma ortamı yaratılması sağlanmalıdır.


Gündem

Washington eyalet

OLMAK İÇİN ISRARLI ABD’nin başkenti Washington 51’inci eyalet olmak için uğraş veriyor. Amerika’da 50 eyalet var. Washington’un statüsü ise özel. Washington’da yaşayanlar ancak 1961’de anayasaya eklenen 23’üncü madde sayesinde ABD başkanlık seçimlerinde oy kullanabiliyor WASHINGTON - POSTA212

A

merika’da 50 eyalet var. En son 1959 yılında Alaska ve Hawaii 49 ve 50’nci eyalet olarak kabul edildi. Başkent Washington’un statüsü ise özel. Tam olarak eyalet sayılmıyor, ancak federal eyalet özelliklerine sahip. Washington DC, District of Columbia, özel statüye sahip bir başkent. Hem eyalet, hem değil. Eyaletlerin sahip olduğu hakların birçoğuna sahip, Kongre’de de bir delegeyle temsil ediliyor. Ancak bu temsilci Kongre üyesi sayılmıyor. Yıllardır Kongre’de Washington’u temsil eden ve seçilerek bu göreve gelen delege Eleanor Holmes Norton’a göre, başkent halkının temsil hakkı verilmediği halde en yüksek federal vergi ödeyen Amerikalılar sıralamasında ikinci durumda olması büyük haksızlık. Norton’un Temsilciler Meclisi’nde oy kullanma hakkı yok ancak Washingtonlular 1961 yılında anayasaya eklenen 23’üncü madde sayesinde başkanlık seçimlerinde oy kullanabiliyor. Amerika’nın özel bölge statüsündeki bölgele-

ri Porto Rico, Guam ve Virgin Adaları. Burada yaşayanlar da Amerikan vatandaşı, Kongre’ye temsilci gönderebiliyorlar ancak başkanlık seçimlerinde oy kullanamıyorlar. Washington’la aralarındaki en büyük fark, federal vergi ödemek zorunda olmamaları. Washington, 1791 yılında Amerika’nın ilk başkanı George Washington anısına başkent olarak kurulmuş. Amerikan iç savaşından sonra Kongre, Washington için bir belediye oluşturmuş. O zamandan beri Washington DC, Belediye Başkanı ve 13 üyeli Belediye Meclisi tarafından yönetiliyor. 13 Haziran 1937 Washington doğumlu olan Eleanor Holmes Norton, politikacı olmayı hiç düşünme-

diğini söylüyor.

DC’NİN NÜFUSU 650 BİN

Washington, D.C.’nin nüfusu 650 bine yakın. Başkent, Amerika’nın en kalabalık 25’inci bölgesi. Komşu Maryland ve Virginia eyaletlerini de katınca, Washington 8 milyon nüfusla Amerika’nın en kalabalık 7’nci metropolü. Yalnızca Washington DC’ye bakarsak, eyalet statüsü kazansaydı, Amerika’nın en kalabalık 49’uncu eyaleti olurdu. Peki Washington’da kimler yaşıyor? 2010 yılındaki nüfus sayımına göre, nüfusun yüzde 50,7’si siyah, yüzde 38,5’i beyaz, yüzde 3,5 Asyalı, yüzde 0.3’ü Kızılderili. yüzde

9,1’i de Latin kökenli. Federal hükümete, Kongre’ye, Beyaz Saray’a ev sahipliği yapan Washington DC aynı zamanda birçok anıt ve müzeyle turizmin de merkezi. Ayrıca başkentte Türkiye dahil 176 ülkenin büyükelçilikleri, uluslararası kuruluş merkezleri, düşünce kuruluşları ve lobi şirketleri de var.

OBAMA DESTEKLİYOR

Başkan Obama Washington DC’nin eyalet statüsü kazanmasını destekliyor. Daha önceki başkanlar da konuya destek vermişti. Ancak Başkanların Kongre’de yapabilecekleri sınırlı. Yale Üniversitesi mezunu hukukçu Eleanor Holmes

Norton da bunun gerçekleşmesi için çalışmaya kararlı. Washington’un Temsilciler Meclisi’ndeki delegesi Eleanor Holmes Norton, aynı zamanda Georgetown Üniversitesi’nde profesör ve tıpkı bir milletvekili veya senatör gibi, sadece ülke içi sorunlarla değil, dış politikayla da yakından ilgileniyor. Eleanor Holmes Norton için hala öncelikli konu, Washington DC’ye eyalet statüsü kazandırmak. 1991 yılından bu yana 11 kez seçim kazanarak DC delegesi seçilen ve 22 yıldır Kongre’de görev yapan Norton, hedefine ulaşmak için çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğini vurguluyor. (Hülya Polat - VOA)

BLASIO YEMİN ETTİ NEW YORK - POSTA212

N

Snowden’a af çağrısı çalışanı Rick Ledgett, geçenlerde Snowden’ın elinde kalan bilgileri tesBD hükümeti, eski Ulusal Güvenlim etmesi durumunda affedilebilelik Dairesi (NSA) çalışanı Edward ceğini söylemişti. Ancak Beyaz Saray Snowden’ın, kurumun gizli izleme ve istihbarat dünyasının önde geprogramını açığa çıkarması nedeniylenleri Snowden’ın yargılanması kole yargılanmasını istiyor. Şu anda Rus- nusunda katı tutumlarını sürdürüya’dan geçici sığınma Amerikan basını, yor. New York Times, alan Snowden’ın suçlu Snowden’ın kurum bulunması durumunda eski Ulusal Güven- içinde bilgi toplamalik Dairesi (NSA) yı azaltacak yöntemler uzun bir mahkumiyet cezası alması mümkün. aramak yerine bilgileri çalışanı Edward New York Tisızdırmasının tek Snowden’in affe- halka mes başmakalesindoğru yöntem olduğu dilmesini istiyor. konusundaki inancının de Snowden suç işlemiş olsa bile ülkesine Snowden, NSA’nın haklı olduğunu belirtti. büyük bir hizmet yapGuardian, Snowden’ın binlerce telefon mış olduğu ve Ameriifade özgürlüğü ve ifşadinlemesi yaptığını cılığın en iyi örneğini kan halkını NSA’nın açıklamıştı gözetim programlarıyortaya koyduğunu bela ilgili bilgilendirdiği lirtti. Snowden geçen düşüncelerine yer verdi. Yazıda Başyıl içindeki elindeki belgelerin çoğunu kan Obama’nın yardımcıları aracılığıy- Washington Post ve Guardian’a sızdırla Snowden’ın karalanması sürecini mıştı. Gazeteler Amerika’da istihbasona erdirecek bir çözüm bulması gerat yöntemleriyle ilgili kapsamlı yayın rektiği belirtildi. yapmış ve NSA’in milyonlarca telefon İngiliz Guardian gazetesi ise görüşmesini kaydettiğini açıklamışSnowden’ın elindeki bilgileri açığa çıtı. NSA’nın aranan numaraları, konuşkarmasının ahlaktan gelen bir cesaret maların uzunluğunu ve tarihlerini örneği olduğunu yazdı ve eski NSA çakaydettiği, ancak içeriğini toplamadığı lışanının, ülkesine onurlu bir biçimde ortaya çıkmıştı. Amerikan istihbaratı dönmeyi hak ettiğini belirtti. yetkilileri ise Amerika’nın terör saldıSnowden’ın sızdırdığı bilgilerrılarını engellemek için bu bilgilere gele ilgili soruşturmayı sürdüren NSA reksinimi olduğunu söylüyor. (VOA)

NEW YORK - POSTA212

A

ew York’un yeni Belediye Başkanı Bill de Blasio, geçen çarşamba günü belediye binası önünde yapılan törenle yemin ederek görevine başladı. Yemin törenine eski Başkan Bill Clinton liderlik etti. Yemin törenine ayrıca, Clinton’un eşi eski Dışişleri Bakanı ve 2016 başkanlık seçiminin olası adayı Hillary Clinton ve Blasio’nun selefi Michael Bloomberg katıldı. Blasio’nun yemin töreninde eşi Chirlane McCray ve ikiz çocukları Chiara ve Dante de bulunuyordu.

İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ

1993 yılından bu yana New York belediye başkanlığına seçilen ilk Demokrat olan De Blasio açılış konuşmasında yine Dickens’ın “iki şehrin hikayesi” ifadesini kullanarak zengin ve fakir arasındaki gelir uçurumuna vurgu yaptı. De Blasio, “İki şehrin hikayesini hedef alacağımızı söyledi-

Seçim kampanyasında gelir uçurumunu daraltacağını vaat eden ve kasım ayında New York’un yeni belediye başkanı seçilen Bill de Blasio, New York’un 109. belediye başkanı olarak yemin etti ğimde ciddiydim. Bunu yapacağız. Bana gösterdiğiniz sadakat ve duyduğunuz güvenden onur duyuyorum. Şehrimizdeki birçok kişinin umuduna hayat vereceğiz. Başarıya ulaşacağız ve tek şehir olacağız. Bunun kolay olmayacağını da biliyoruz” dedi.

52 BİN EVSİZ

Belediye Başkanı de Blasio, Büyük Bunalım’dan bu yana evsizlik oranının rekor seviyede olduğu bir şehri miras aldı. New York’ta 22 bini çocuk 52 binden fazla kişi geceleri şehirdeki barı-

naklarda geçiriyor. Yine benzer bir şekilde seçim kampanyası konuşmalarında eleştirdiği New York Polis Teşkilatı’nın (NYPD) durdurve-ara uygulamasına değinen De Blasio, “Hem beyaz olmayan gençlerin itibarını ve haklarını korumak hem de cesur polis memurlarımıza suç oranını azaltmadaki başarılarını sürdürmeleri amacıyla ihtiyacı olan ortaklığı sağlamak için sorunlu olan bu durdur-ve-ara politikasını yeniden düzenleyeceğiz” diye konuştu.

ONSUZ SAATLER ÖKSÜZ KALACAK NEW YORK - POSTA212

M

odern hayat içinde “yeni”liklerin peşinde koşturuyoruz. Ama bu arada bazı şeyler de sesizce ortadan siliniyor. New York’un 65 yıllık saat tamir dükkanı da geçtiğimiz hafta kepenkleri indirdi.

EN TANINMIŞ USTAYDI

Staten Island’daki dükkanın sahibi Sal Bracco, özellikle paha-

lı, çok az bulunan koleksiyonların, mücevher niteliğindeki saatlerin New York’taki en tanınmış ustasıydı. Bracco’nun müşterileri arasında, çok az bulunan saatlerine çok düşkün olan pek çok ünlü de yer alıyordu. 79 yaşındaki Bracco, daha 14 yaşındayken Brooklyn’de kuzeninin yanında çalışmaya başlayarak bu mesleğe girdiğini, işin inceliklerini New York’un zanaat ustalarından öğrendiğini söylüyor.

BAŞKAN SÖZÜNÜ TUTTU New York’un yeni Belediye Başkanı Bill de Blasio Türk dostu olduğunu söylemişti. Başkan Blasio, yemin törenine Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) Başkanı Ali Çınar’ı da davet etti. TADF Başkanı Ali Çınar ve TADF Denetleme Kurulu Başkanı İbrahim Kurtuluş, seçim döneminde Blasio’nun

programlarına katılmasının dışında, geçen hafta sonu, Blasio’dan sonra en güçlü pozisyonda olan Belediye Meclis Başkanı olarak göreve başlayacak Melissa Viverito ile özel olarak görüşmüştü. New York bölgesinde 8.4 milyon kişinin tüm belediye hizmetleri ve çalışmalarının başında olacak Blasio, dünyanın en gözde şehirlerden olan New York Şehri’nin belediye başkanı olmasından dolayı dünyanın kamuoyundan büyük ilgisini çekiyor.

8 Ocak 2014 Çarşamba

Arzu Kaya

Uranlı twitter@arzukayauranli

YENİ YILDA TÜRKİYE ESKİ TAS ESKİ HAMAM TÜRKİYE, 2013 yılını, yara almış bir demokrasi ile bitirdi. Yolsuzluk skandalı bir yandan, Hükümet ve Gülen Hareketi arasındaki çatışma bir yandan tırmandıkça tırmanıyor. Okyanus ötesinden bakınca görünen o ki, ülkede süregelen polemikler adeta toplumsal bölünmeleri aştı. Artık yarılmalar ve kopmalar söz konusu. Kutuplaşma gözle görülür şekilde tırmanıyor. Bu da ister istemez uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin itibarını zedeliyor. Maalesef, son resim gösteriyor ki, toplumların değişimle gelen problemlerle yüzleşmesine onları çağlar boyunca şekillendiren etkenler engel. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni yıl münasebetiyle yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında 76 milyonu, demokrasiyi savunmaya, ülkemize dış mihraklar ve karanlık güçler tarafından yapılan saldırılarla mücadeleye davet etti. Her ne kadar göreve halkın yüzde ellisini değil de tamamını çağırması birleştirci bir tutum olsa da (!) tam anlamıyla eski moda bir konuşma ile yeni yıl başlamak hiç iç acıcı değil. Tarih boyunca politikacılarımız hep problemlerle yüzleşmek yerine komplo teorilerine inanmayı tercih ettiler. Yine görünen o ki, artık günümüzde her ne kadar Türkiye açık demokrasiye hazır olsa da hala sayın başbakanımız ve etrafındakiler eski alışkanlıklardan vazgeçemiyor ve adeta Türkiye’nin kapalı bir toplum olarak kalmasını istiyor. Evet, 2001 yılından bu yana, AK Parti’nin ekonomideki başarısı dikkat çekici oldu. Komşularla kurulan olumlu ekonomik ilişkiler uluslararası arenada Türkiye’nin güvenilirliğini ve görünürlüğünü yükseltti. Birçokları “yumuşak güç” olarak Türkiye’nin bölgede bir istikrar kaynağı olacağına samimiyetle inandı ve yer aldığı coğrafyadaki çatışmaların çözümü için çare olacağını düşündü. Orta Doğu’yu sarsan Arap ayaklanması 2010 yılında başladığında Türkiye bölgede daha iyi demokrasi ve ekonomik refah için önemli bir model olarak benimsendi. Gel gör ki, AK Parti’nin 2011 yazında üçüncü kez parlamento seçimlerini kazanmasından kısa bir süre sonra, bu resim değişmeye başladı. AKP’nin gitgide muhafazakarlaşan iç politikaları özel hayata müdahale olarak algılandı ve Erdoğan’ın sert uslubu da her şeye tuz biber oldu. Bu da toplumdaki kutuplaşmaları arttırdı ve Başbakan’ın kendisine seçimleri kazandıran ‘çoğulcu demokrasi’ sözü kötü uygulamaların gölgesinde kaldı. Haziran ayında Gezi gösterileri ile başlayan ve çığ gibi büyüyerek süregelen istikrarsızlık sebebiyle artık hem Türkiye’de hem dünyada çok daha fazla kişi Erdoğan’ı otoriter olmakla suçluyor. Ancak, Başbakan Erdoğan ve çevresi tüm bu olup bitenleri sanki paralel evrenden izliyormuşcasına yorumluyor; kendileri ile aynı fikirleri paylaşmayan herkesi vatan hainliği ile suçluyorlar. Erdoğan bu “hain” leri tüm siyasi hayatı boyunca savaştığı karanlık güçler ya da dış kaynaklı pravakötörler olarak tanımlıyor. Her nedense bir türlü onların sadece ve sadece kişisel özgürlüklerine sahip çıkan, yolsuzluk söylentilerinin aslını öğrenmek isteyen ve Erdoğan’ın zorba tavırlarına “artık dur” demek isteyen bir kesim olduğunu anlamakta zorlanıyor. Başbakan Erdoğan ve destekçileri AK Parti’nin kendi politikalarının sonuçlarını netçe okuyamıyorlar mı? Anlamaları gereken şu: Türkiye on yıl önceki Türkiye değil. Bir değişim yaşandı ve bu değişime ayak uydurmak için eski mentaliteyi terk etmek şart. Onların gerçeklik algısının değişmesi Türkiye’nin dünyadaki demokratik imajının garantisi için şart. Neler olup bittiğini anlamak için eski moda siyasetlere, tedavülden kalkmış komplo teorilerine ihtiyaç yok. Kafaları değiştirmenin zamanı geldi. Türk halkı artık daha şeffaf ve açık demokrasi istiyor. Bugün yeni bir gün. Bugün neler olup bittiğini anlamak için, bizleri çağlar buyunca esir alan şablonlar ve klişelerden kurtulma günü…

Kimya dersinde BÜYÜK FELAKET (NEW YORK-POSTA 212) – Manhattan’ın ödüllü okulu Beacon School’da talihsiz bir kaza meydana geldi. Yukarı Batı Yakası’nda bulunan okulun kimya laboratuarındaki kazada, 10. Sınıf öğrencisi iki çocuk yaralandı. Çocuklardan birinin ağır yanıklarının olduğu bildirildi. New York Post gazetesine konuşan öğrenciler ve güvenlik güçleri, kimya öğretmeni Anna Poole’nin ayrı tüplerdeki dört çeşit nitratın yanması sonucu oluşan alevlerin gökkuşağı gösterisiyle “eğlenceli” bir ders işlemek istediğini söyledi. Fakat deney esnasında tüpe çok yakın olan 16 yaşındaki Alonzo Yanes, bir anda alevlerin arasında kaldı. Görgü tanıklarına göre “Yardın edin! Yardım edin” diye çığlık atan Yanes, yere düştü ve alevlerden uzaklaşmaya çalıştı. Yanes’in sınıf arkadaşı Jeremy Reynoso (15) dehşet anlarını şöyle anlattı: “Yanes’in derisinin büyük bir kısmı yanmış ve kabuk bağlamıştı. Yanes uzun bir süre alevler arasında kaldı. Derisi soyulmuştu. Yüzü kırmızıydı. Tüm olanların ardından Yanes ne konuşabiliyordu ne de hareket edebiliyordu.” Yetkilerin verdiği bilgiye göre Yanes’in kafasında ve boynunda ikinci ve üçüncü dereceden yanıklar bulunuyor. Kazada yaralanan diğer talihsiz öğrenci Julia Saltonstall’un (16) başında, boynunda ve kollarında daha hafif yanıklar oluştu. Kazanın meydana geldiği kimya dersinde, öğrencilerden hiçbirinin koruyucu gözlük takmadığı belirtiliyor.


Ekonomi

8 Ocak 2014 Çarşamba

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

‘Euro krizi yeniden alevlenebilir’ SÖYLEYEN, AB’nin esas patronu Almanya’nın Merkez Bankası Başkanı Weidmann. Geçen hafta söyledi. -Euro krizi geri dönebilir, gevşemeyin, herkes dikkat etsin- kapsamında konuştu. Sözler kısmen Avrupa Merkez Bankası’na. Ama ortaya söylendiği için herkesi kapsıyor. 2014’te olabileceklere bakarken, bu sözü öne almak gerekiyor. AB Projesi refah varken iyi gidiyordu. Şimdi ekonomik güçlükler -gemisini kurtaran kaptan- dönemini başlattı. Başbakan Merkel’in AB ekonomilerini tek elden yönetme girişimi de şimdilik sonuçsuz kaldı. Merkel -Brüksel, üyelerin ekonomi politikalarına müdahale etsin, üyeler Brüksel’e verdikleri sözden dönemesin- diye bir sistem getirmek istiyordu. 2 hafta önce AB zirvesinde reddettiler. Almanya bunu ısıtıp ısıtıp geri getirecek. AB’nin dönem başkanı Yunanistan... Haziran sonuna kadar AB işleri Atina’dan sorulacak. Başkan Yunanistan’ın mayısta yüklü borç ödemesi var. Piyasalar bu borcun nasıl ödeneceğini merak ediyor. Yunanistan ise temmuzda IMF-AB programından çıkıp kendi başına piyasalardan borçlanmayı planlıyor. Programın bitmesi -krizin bitmesi- demek değil. Yunanistan’ın kendi başına borçlanması da o sıradaki hava-yol durumuna bağlı. Yine Yunanistan altı yıldır ilk kez ekonominin bu yıl büyüme yazacağını öne sürüyor. Ekonominin kağıt üzerinde yüzde sıfır nokta küsur büyümesinin bir anlamı yok. Aritmetik bir olay, çünkü ekonomiler ancak bir yere kadar küçülebiliyor. Kendi başına borçlanma ve büyüme gibi şatafatlı terimlere rağmen, Yunan borcunun yönetilebilmesi için hâlâ kısmen silinmesi gerekiyor. Yani alacaklıların alacağından vazgeçmesi... Bunu Avrupa’da yapacak babayiğit yok. Zaten Almanya Maliye Bakanı geçen hafta -Borç silme yok- dedi. Yunanistan’ın dönem başkanlığını bahane ederek AB içinde borç sildirme ihtimali- gibi şeylerden söz ediliyor. Almanya bunu da yalanladı. IMF bile Yunanistan hesaplarının tutmayacağını ve yardım programının eksik kalacağını bildirdi, ama şimdilik birşey yapılmıyor. Yunanistan maliyesinin patronları AB-IMF Troyka heyeti 15 Ocak’ta Atina’da yeni tur görüşmelere başlayacaklar. Ayrıca beklenti, IMF’nin bu yıl uygun bir noktada AB’ye -Arkadaşlar Yunanistan borcunu silmeniz gerekiyor- diye çağrı yapması. Uygun nokta neresi? IMF piyasa tepkisi istemez. Ama mayısta hem ödeme var, hem Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Seçim zamanı AB patronları toz kalkmasını istemez. O yüzden Yunanistan için kriz çıkarma zamanı, tam mayıs öncesi... Seçimlerde AB karşıtı partilerin daha da güç kazanması bekleniyor. AB içinde AB karşıtı hareketin güçlenmesi, 2014’ün bir başka cilvesi olacak. Ve de Alman Maliye Bakanı, -Yunanistan’ın yanında olacağız- dedi. Ortalığın karışmaması için başka bir söylem zaten düşünülemez. Bu yanındayız- sözünü manevi destek olarak söylemiş olması kuvvetle muhtemel. Ama -Yunanistan sıkıştığı zaman para da veriririz- diye algılandığı için piyasa sevindi. Almanya gerçekten para verebilir mi? Bu bir şehir efsanesi. Kağıt üzerinde zaten Yunanistan’ın yeni para ihtiyacı olmaması gerekiyor. Almanya bu -gerekiyor- unsuruna güveniyor olabilir. Ancak 2014’te Yunanistan-Euro meselesi gündemde kalacak.

Borsa İstanbul’un teknoloji ORTAĞI NASDAQ OMX OLDU Borsa İstanbul’un (BİST) teknolojik ortaklığının yarısını global borsacılık devi Nasdaq OMX kazandı. BİST, 2015’te yeni teknolojiye kavuşmuş olacak NEW YORK - POSTA212

D

eutsche Borse, Londra Stock Exchange, Chicago Mercantile Exchange-CME ve The New York Stock Exchange’in IT birimleri ile daha önce uzun süre ortaklık için görüşülüyordu. BİST Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, anlaşmanın ardından 2015 yılının birinci çeyreğinin sonunda pay piyasası ve takas süreçlerinin yeni teknolojiye kavuşmuş olacağını söyledi. Teknolojik ortaklığa ilişkin Borsa İstanbul AŞ’nin Olağanüstü Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul edilirken, Turhan Nasdaq OMX Grubu ile imzalanacak sözleşme kapsamında üstlenilecek akdi yükümlülüklerin neler olduğu konusunda bilgi verdi. İstanbul’u gelecek 10 yıl içerisinde dünyanın önde gelen finans merkezlerinden biri yapma yolunda çalıştıklarını kaydeden Turhan, Borsa İstanbul’un, İMKB’den devraldığı teknolojik alt yapı herkesin malumu olduğunu, bunun öncelikli bir sorun olduğunu tespit ettiklerini ve

tım haklarıyla birlikte pay piyasası, borçlanma araçları piyasası ile endeks, pay, borçlanma araçları emtia ve enerji türev enstrümanlarının bütünleşik bir şekilde işlem göreceği ve şu anda dünyanın kullanılan en ileri teknolojisi Genium INET Trading sistemini verecek” diye konuştu.

MARKA DEĞERİ GÜÇLENECEK

bu konuda Haziran 2012’de çalışmalara başladıklarını belirtti. Turhan, “Bu çalışmaların neticesinde Temmuz 2013’te olabilecek bütün alternatifleri değerlendirdikten sonra teknik kapasite ve şartlar itibariyle en elverişli olan Nasdaq

OMX Grubu ile yapılacağı kanaatini getirdik. Bu husus 1,5 yıllık bir çalışmanın eseridir. Nasdaq OMX Grubu ile varılan anlaşma kapsamında Nasdaq OMX Grubu’nun Borsa İstanbul’a fikri mülkiyet hakları, kaynak kodları, yeniden sa-

Nasdaq OMX ile oluşturulacak ortak projelerle Borsa İstanbul’un marka değerinin güçlendirilmesinin sağlanacağını vurgulyan Turhan, Borsa İstanbul’a sağlanan teknoloji çözümlerinin 25 ülkede yeniden satım haklarının Borsa İstanbul’a verildiğine dikkati çekti. Projenin bu yılın başlarından itibaren başlayacağını dile getiren Tur-

han, şöyle konuştu: “Birinci fazında pay piyasası alım satım ve buna ilişkin takas sistemleri kurulacak. Bu kurulum 2015’in birinci çeyreği sonunda pay piyasamız ve buna ilişkin takas süreçleri yeni teknolojiye kavuşmuş olacak. Bu proje devam ederken 2014 yılının 3. çeyreğinden itibaren faz 2 kapsamında süreç emtia ve borçlanma araçları piyasası alım satım ve bunlara ilişkin takas işlemlerinin de yeni platforma geçişi sağlanacak. 2016 yılı ortasından önce bütün piyasalarımızın yeni teknolojiye intikal etmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bunun kabul edilmesi, hayata geçirilmesi ve gerçekleşmesi halinde bu alanda dünyada en kısa süre içerisinde gerçekleştirilmiş dönüşüm projesi olacaktır.”

ROTA INTERNATIONAL

büyümeye odaklandı Lojistik sektöründeki 15 yıllık birikimini yeni kurduğu şirkete aktaran Rota International Inc’nin sahibi Hasan Akipek, 5 ay gibi kısa bir zaman olmasına rağmen tecrübe, birikim ve servis kaliteleriyle sektörde büyüdüklerini dile getirdi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

J.P. Morgan, Madoff F davasında 2 milyar dolar ödeyecek

M

adoff davasında yürütülen müzakerelere yakın kaynakların verdiği bilgilere göre ABD'li regülatörler ile savcıların J.P. Morgan' ın Bernard L. Madoff'un devasa dolandırıcılığında yaptığı hatalar nedeniyle 2 milyar doların üstünde ceza ödeyeceğini açıklaması bekleniyor. ABD'nin en büyük bankası olan J.P. Morgan, geçmişte yaptığı mortgage tahvil satışları ile 2012'de patlak veren "Londra Balinası" davasının da aralarında bulunduğu bir dizi davaya son vermek için 2013 sonlarında yaklaşık 20 mil-

yar dolar ödeme konusunda yetkililer ile anlaşmaya varmıştı. J.P. Morgan'ın dördüncü çeyrek rakamlarını 14 Ocak'ta açıklaması bekleniyor. Bankaya yakın bir kişiye göre J.P. Morgan, Madoff davasına ilişkin ödemeleri rakamlar açıklanmadan yapmayı umut ediyor. Konuya yakın diğer bir kaynak ise Pazar gecesi itibariyle anlaşmaya henüz varılamamış olduğunu belirtti. J.P. Morgan CEO'su James Dimon geçtiğimiz ay New York'ta Goldman Sachs Finansal Hizmetler Konferansı'nda, "İşimiz dünyanın dört bir yanındaki müşte-

rilerimize hizmet vermek. Bu yüzden bu davayı arkamızda bırakmak istiyorum," diye konuşmuştu. ABD'li yetkililer, J.P. Morgan'ın Madoff'un aktivitelerine ilişkin regülatörleri uyarıp uyarmadığı hakkında soruşturma yürütüyor. Davanın en önemli ayaklarından biri bankanın İngiltere'de otoritelere Madoff'un faaliyetlerine ilişkin endişelerini belirtmesine rağmen ABD'de neden bu yönde resmi bir rapor sağlamadığı. FBI sözcülerinden biri konu hakkında yorum yapmayı reddetti. (The Wall Street Journal)

irmalarının New York'ta kurulu olduğunu kaydeden Hasan Akipek, daha önce yönetici konumda çok sayıda firmada çalıştığını, ancak lojistik ve taşımacılık sektöründeki deneyimleriyle kendi firmasında daha başarılı olacağına inandığı için Rota International'ı kurduğunu belirtti. Akipek, "Türkiye- Amerika, Amerika- Türkiye arasında hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin her türlü bütçelerine ya da tercihlerine yanıt veriyoruz" dedi. Taşımacılığını yaptıkları sektörlerin başında makine aksamları ve oto yedek parçalarının geldiğini ifade eden Akipek, "Ama bunların dışında tekstilden tutun da deri mamüllerine ve oto boyamada malzemelerinden kimyasal maddelere kadar taşımacılığını yaptığımız ürünler arasında yer alıyor" diye konuştu.

ÇİNLİLER İLK SIRADA Müşterileri arasında Çin ile iş yapan firmaların ilk sırada olduğunu belirten Akipek, İtalya, İngiltere, Almanya, Kıbrıs, Lübnan ve Ortadoğu'ya iş yapan firmaların da

müşterileri arasında yer aldığını söyledi. Büyümeye ilişkin planlarının olduğunu ifade eden Akipek, şunları söyledi: "Büyümeyi hedefliyoruz. Büyümeye ilişkin planlarımızın gerçekleşebilirliğini söylemek için erken. Ancak 5 ay gibi kısa bir zaman olmasına rağmen her ay büyüme kaydediyoruz. Tecrübelerimiz, birikimimiz ve servis kalitemiz ile sektörde büyümeye devam edeceğiz. Kısa vadede Amerika'da faaliyetlerimizi genişletip Türkiye'de de ofis açmayı planlıyoruz. Ortaklık ile herhangi bir düşüncemiz yok an-

cak her türlü teklife açığız." Yeni ürün konusunda da beklentilerinin olduğunu ifade eden Akipek, özellikle Türkiye'deki otomotiv yan sanayi ürünlerinin sevkiyatının Amerika'ya yapılması konusunda çalişacaklarını kaydetti.

“EN BÜYÜK PAY AMERİKA'NIN” Amerika'nin dünyanın en büyük pazarı olmasi nedeniyle sektörde de en büyük payı aldığını kaydeden Akipek, şunları söyledi: "Büyük, orta ve küçük ölçekli tüm firmalar Amerika'da faaliyet göstermek istiyorlar. Bu ülkedeki pa-

zar büyüklüğü herkesin ilgisini çekiyor. Ancak Türkiye'deki sektör de bu konuda oldukça ileri. Büyük firmalar, merkez ofislerini Türkiye'de açmak istiyor. Ortadoğu ve Avrupa pazarlarına yakın olması nedeniyle Türkiye pazarı oldukça büyük öneme sahip. Türkiye'nin lojistikteki konumu ve önemi nedeniyle bizim faaliyetlerimize de olumlu yansıması oluyor. Avrupa ya da Kafkasya'ya mal göndermek isteyen müşterilerimizin tercihi biz oluyoruz. Türkiye'de sektörün gelişiminin artarak devam edeceğine inanıyorum. "


Ekonomi

2013 YILI İHRACATINDA İLK 10 ÜLKE (1000 dolar) Amerika’ya yapılan ihracat 5.4 milyar doları bulurken, 2013 yılının aralık ayında da bu ülkeye yapılan ihracat 528 milyon 839 bin dolara yükseldi. İhracatını artıran sektörler arasında ise savunma sanayi, zeytin ve zeytinyağı, halı ile maden ve metaller sanayi yer aldı DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

BDye ihracatın artırılması için yoğun çaba harcanırken, geçen yıl bu ülkeye yapılan ihracatın arttığı gözlendi. ABD, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı 9’uncu, en fazla ithalat yaptığı 4’üncü ülke. İki ülke arasında toplam 20 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi söz konusu ve bu seviyeyi daha yukarıya, daha dengeli bir şekilde çekebilmek için her iki ülke arasında önemli çalışmalar yapılıyor. ABD ile AB arasında görüşmeleri başlanan Serbest Ticaret Anlaşması’na (STA) paralel olarak Türkiye’nin de

5.5 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT ABD ile bir STA imzalanması da en büyük beklentiler arasında yer alıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından yayınlanan aralık ayı ve 2013 yılı geneli verilerinden yola çıkılarak gazeteniz POSTA 212’nin yaptığı derlemeye göre, ABD’ye geçen yıl 5 milyar 451 milyon 391 bin dolarlık ihracat yapıldı. Geçen yılın ilk 11 aylık döneminde ise 4.9 milyar dolarlık ihracat yapılmıştı. Geçen yılın Aralık ayında bu ülkeye yapılan ihracat 528 milyon 839 bin dolar olurken, bir önceki yılın aynı

ÜLKE 1. ALMANYA 2. IRAK 3. BİRLEŞİK KRALLIK 4. RUSYA FEDERASYONU 5. İTALYA 6. FRANSA 7. BİRLEŞİK DEVLETLER 8. İSPANYA 9. ÇİN HALK CUMHURİYETİ 10. HOLLANDA

OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS 1,037,791.82 1,072,610.74 1,126,499.55 1,032,831.54 1,078,174.29 879,175.06 840,427.01 925,530.52 907,235.72 985,183.89 647,770.80 662,061.70 644,782.98 622,801.90 680,588.98 544,023.06 588,167.42 581,018.50 579,722.91 588,229.44 542,316.46 562,736.34 575,341.50 582,484.94 553,936.61 469,076.26 543,789.70 553,310.43 493,239.40 528,913.82 393,921.13 441,026.36 544,024.36 463,578.48 476,654.74 335,574.46 318,116.58 378,632.79 315,375.47 379,943.12 308,170.81 289,955.31 255,617.66 266,662.65 352,050.72 316,034.71 340,303.15 309,418.41 302,296.00 300,580.19

8 Ocak 2014 Çarşamba

HAZİRAN 1,124,681.21 919,652.13 680,607.25 522,821.96 532,040.22 596,745.04 483,625.08 362,530.50 273,963.18 230,166.93

TEMMUZ 1,172,132.84 1,062,357.79 766,462.78 613,410.10 575,923.50 530,831.43 480,544.73 326,124.68 324,880.95 245,974.46

AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK KUMULATİF % PAY 988,132.67 1,148,630.56 1,125,801.51 1,316,020.45 1,127,822.58 13,351,129.75 9.18 864,639.32 1,012,883.03 1,054,859.71 1,203,145.91 1,209,190.67 11,864,280.77 8.16 617,374.99 890,360.87 783,906.60 868,954.54 718,504.69 8,584,178.05 5.90 7,096,381.84 4.88 580,571.53 621,630.65 622,500.78 658,731.25 595,554.24 370,299.89 559,600.18 508,855.46 621,040.00 561,700.25 6,546,275.34 4.50 4.37 407,680.26 577,850.23 508,562.59 590,128.69 559,785.22 6,359,913.06 394,279.23 425,254.67 398,049.24 421,594.64 528,838.76 5,451,391.41 3.75 312,698.19 374,721.09 383,628.66 429,094.37 385,460.11 4,301,900.02 2.96 278,909.98 319,047.80 268,870.25 327,857.28 311,325.57 3,577,312.19 2.46 280,852.71 258,968.75 224,912.82 339,086.45 272,443.47 3,421,038.06 2.35

ABD’YE YAPILAN AYLIK İHRACAT RAKAMLARI (100 0 dolar)

Amerika’ya ihracat

hız kesmedi

ayında ihracat 520 milyon 765 bin dolar olarak gerçekleşmişti. Böylece ABD’ye Aralık ayında yapılan ihracatta yüzde 1.6 artış sağlanmış oldu. Toplam ihracattaki payı yüzde 3.75 olan ABD, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında ise 7.nci sırada yer aldı.

ZEYTİNYAĞI REKOR KIRDI Geçen yıl ABD’ye ihracatını artıran sektörler arasında savunma, halı, zeytin ve zeytinyağı, maden ve metaller ile ağaç mamülleri ve ürünleri yer alıyor. Geçen yıl ihracatta rekor yılını yaşayan ve toplam 439 milyon 742 bin dolar ihracatın yapılBAZI İLLERİN ABD’YE OLAN dığı zeytin ve zeytinyağı İHRACAT PERFORMANSI (1000 dolar) sektöründe de ABD’ye ihracatta rekor kırıldı. SekŞehir (Aralık 2012) (Aralık 2013) 2012 2013 tör ABD’ye 2012 yılında sadece 27 milyon 513 bin İSTANBUL 177,659 208,401 1,800,829 1,814,322 dolar ihracat yaparken, İZMİR 56,423 53,637 488,864 604,106 geçen yılki ihracatı 102 ANKARA 42,196 64,321 530,910 525,539 milyon 731 bin dolara fırADANA 5,678 9,662 56,166 77,640 ladı. Geçen yıl ABD’ye en HATAY 11,089 15,419 72,854 70,301 fazla ihracat yapan sekBURSA 48,232 34,794 435,949 393,832 törler arasında yer alan su ESKİŞEHİR 34,643 26,534 233,081 235,22 ürünleri sektörü de 2012 GAZİANTEP 17,601 22,717 211,804 230,847 yılındaki 12 milyon 400 KAYSERİ 6,952 5,766 76,937 65,384 bin dolar olan ihracatını KOCAELİ 57,944 12,241 812,617 594,171 geçen yıl 20 milyon 229 KONYA 4,311 3,818 41,581 47,954 bin dolara taşıdı. MALATYA 2,577 2,371 30,887 30,548 Geçen yıl toplam 1 MANİSA 4,685 3,136 42,772 51,588 milyar 390 milyon dolar SAKARYA 1,328 1,763 13,931 19,363 ihracat gerçekleştiren saYALOVA 0 0 0 2,732 vunma sanayi sektörü BARTIN 0 0 0 25 ABD’ye 2013 yılında 514 milyon 309 bin dolar ihracat gerçekleştirdi. SekEn fazla ihracat yapılan törün 2012’deki ihracatı ilk 10 ülke (Bin dolar) ise 490 milyon 125 bin doÜLKE 2012 - Aralık 2013 - Aralık Değ. % lar olarak gerçekleşmişti. IRAK 1,016,161 1,209,191 19.0 aynı sektörün 2013 Aralık ALMANYA 964,415 1,127,823 16.9 ayı ihracatı bir önceki yıBİRLEŞİK KRALLIK 671,069 718,505 7.1 lın aynı ayına göre artışRUSYA FEDERASYONU 550,971 595,554 8.1 la 60 milyon 268 bin doİTALYA 537,095 561,700 4.6 lar olduğu gözlendi. ABD FRANSA 575,612 559,785 -2.7 ‘ye ihracatını en fazla artıBİRLEŞİK DEVLETLER 520,765 528,839 1.6 ran sektörler arasında yer İSPANYA 311,863 385,460 23.6 alan ağaç mamülleri ve ÇİN HALK CUMHURİYETİ 312,270 311,326 -0.3 ürünleri sektörü de geçen BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ 280,370 303,005 8.1 yıl 67 milyon 722 bin do-

lar ihracat yaptı. Demir ve demir dışı metaller, gemi ve yat, iklimlendirme sanayi sektörlerinin ABD’ye olan ihracatları ise adeta yerinde saydı.

İHRACATINI AZALTAN SEKTÖRLER Geçen yıl 21 milyar 304 milyon 752 bin dolarlık toplam ihracatın yapıldığı taşıt araçları ve yan sanayinin ABD’ye olan ihracatı bir önceki yıla göre azalarak 760 milyon 802 bin dolar oldu. 2012 yılında yapılan ihracat ise 852 milyon 609 bin dolar olarak gerçekleşmişti. Sektördeki payı yüzde 3.57 olan taşıt araçları ve yan sanayinin 2012 Aralık ayı ihracatı 74 milyon 749 bin, geçen yılın aynı ayındaki ihracatı ise 31 milyon 401 bin dolar olmuştu. Geçen yıl azalarak ABDye toplam 13 milyar 905 milyon 594 bin dolar ihracat gerçekleştiren çelik sektörünün 2012 yılında 935 milyon 631 bin dolar olan ihracatı azalarak geçen yıl 778 milyon 722 bin dolarda kaldı. Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü, geçen yıl ABD’ye sadece 445 milyon 695 bin dolarlık ihracat yapabildi. Tütün sektörü ise Bu ülkeye ihracatını geçen yıl azaltarak 148 milyon 160 bin dolarda kaldı. MART’TA DÜŞTÜ OCAK’TA FIRLADI Amerika’ya yapılan ihracata aylar bazında bakıldığında en fazla ihracatın 544 milyon 24 bin ile Mart ayında yapıldığı görülüyor. 2013 yılında en fazla ihracatın yapıldığı ikinci ay ise Aralık ayı olup ihracat 528 milyon 838 bin dolar olarak gerçekleşti. Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında da bu ülkeye yapılan ihracatın fazla olduğu görüldü. Geçen yılın aylar bazında ihracatında 393 milyon 921 bin dolar ihracatın yapıldığı Ocak ayı ise en az ihracatın gerçekleştiği ay oldu. Yine Ekim ayı da bu 398 milyon dolar ile en düşük ihracatın gerçekleştiği ikinci ay oldu. EN FAZLA İHRACAT İSTANBUL’DAN YAPILDI İhracatçı firmaların kanuni merkezleri dikkate alıdığında illerin toplam ihracat performansının geçen yıl 145 milyar 443 milyon 260 bin olarak gerçekleştiği görül-

SEKTÖRLERİN ABD’YE İHRACATI (1000 dolar)

Sektör Zeytin ve Zeytinyağı Savunma ve Havacılık SU ÜRÜNLERİ VE HAYVANCILIK MAMÜLLERİ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi Taşıt Araçları ve Yan Sanayi Çelik Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ağaç Mamülleri ve Ürünleri Çimento Cam Seramik ve Toprak Ürünleri Değerli Maden ve Mücevherat Demir ve Demir Dışı Metaller Deri ve Deri Mamulleri Deri ve Deri Mamulleri Elektrik - Elektronik Fındık ve Mamülleri Gemi ve Yat Halı Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamülleri İklimlendirme Sanayi Kimyevi Maddeler ve Mamülleri Kuru Meyve ve Mamülleri Maden ve Metaller Makine ve Akşamları Meyve Sebze Mamülleri Süs Bitkileri ve Mamülleri Tekstil ve Hammaddeleri Tütün

dü. 2012 yılında illerin toplam ihtacatının 137 milyar 533 milyon 633 bin dolar öldüğü görülürken, 2013 Aralık ayına bakıldığında ihracat 12 milyar 996 milyon 556 dolar, 2012 Aralık ayında ise 11 milyar 839 milyon 482 bin dolar oldu. Amerika’ya geçen yıl en fazla ihracatı 1 milyar 814 milyon 322 bin dolar ile İstanbul yaptı. Bu şehirden Amerika’ya yapılan ihracat ise 2012 yılında 1 milyar 800 milyon 829 bin olarak gerçekleşmişti. Yine bu şehirden 2012 yılının aralık ayında 177 milyon 659 bin dolar , geçen yılın aynı ayında ise 208 milyyon 401 bin dolar ihracat yapıldı.

İSTANBUL’U İZMİR TAKİP ETTİ İstanbul’un ardından en fazla ihracat yapan il 604 milyon 106 bin dolar ile İzmir oldu. İzmir’den 2012’de yapılan ihracat ise

Aralık 2012

Aralık 2013

2012

2013 Değişim (%)

7,152 3,099 27,513 102,731 23.36 54,350 60,268 490,125 514,309 36.98 706 1,628 12,400 20,229 1.02 74,749 127,746 32,201 6,844 5,392 7,363 19,832 2,301 10,648 4,746 4,818 17,325 8,305 5,381 34,418 7,674 26,218 15,719 7,995 50 20,141 16,645

31,401 852,609 130,811 935,631 33,819 450,508 5,296 47,507 5,620 60,252 6,283 116,818 21,777 193,391 3,020 30,486 9,466 108,724 3,995 33,608 731 38,853 21,717 184,231 12,207 119,054 5,924 61,827 28,679 483,033 9,793 71,070 35,747 329,056 33,387 247,137 9,064 94,198 12 762 26,248 284,686 25,872 166,427

760,802 778,722 445,695 67,722 67,025 112,915 193,540 34,739 115,084 36,427 38,688 220,790 138,298 61,588 437,236 78,251 386,680 252,195 92,958 1,015 309,359 148,160

3.57 5.60 2.57 1.52 2.38 5.01 2.88 1.83 0.98 2.05 3.32 10.05 2.10 1.49 2.51 5.46 7.67 4.35 6.98 1.32 3.69 16.34

488 miyon 864 bin dolar olmuştu. Yine bu ilden 2012 yılının Aralık ayında 56 milyon 423 bin dolar, geçen yılın aynı ayında ise 53 milyon 637 bin dolar ihracat yapıldı. İstanbul ve İzmir’in ardından en fazla ihracatın yapıldığı il Ankara oldu. Ankara’dan Amerika’ya geçen yıl 525 milyon 538 bin dolarlık ihracat yapıldı. Ancak bu ilden 2012’de yapılan ihracat 530 milyon 910 bin dolar ile geçen yıla göre daha yüksek olarak gerçekleşmişti. Ankara’dan 2012 yılının Aralık ayında 42 milyon 196 bin dolar, geçen yılın aynı ayında ise 64 milyon 321 bin dolarlık ihracat yapıldı. İller bazında yapılan ihracata bakıldığında ise Bartın ve Yalıva’dan az da olsa ihracatın yapıldığı görüldü. Yalova’dan geçen yıl 2 milyon 732 bin dolar ihtacat yapılırken, Bartın’dan ise 2013 yılında 25 bin dolarlık ihracat yapıldı.

OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM 4 ARALIK KUMULATİF

393,921.13 441,026.36 544,024.36 463,578.48 476,654.74 483,625.08 480,544.73 394,279.23 425,254.67 398,049.24 21,594.64 528,838.76 5,451,391.41

“ABD ile ticaret

hacmimiz yüzde 5 artar”

Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AmCham) Genel Başkanı Ekim Alptekin, dolardaki yükselişin ihracat rakamlarına olumlu etkisi olacağını kaydederek, “2014 yılında ticaret hacmimiz yüzde 5 artar ama ithalat ihracat dengesi lehimize değişebilir” dedi. Türkiye’de ihracatın Gümrük Birliği nedeniyle daha çok Avrupa’ya yönelik olduğunu kaydeden Alptekin, bu nedenle Amerika ile serbest ticaret anlaşmasına çok önem verdiklerini söyledi. ABD’nin hala dünyanın bir numaralı ekonomisi olduğunu vurgulayan Alptekin, geçen yıl ihracat rakamlarının fazla olmasında karşılıklı yatırımların artmasının neden olduğunu, Türkiye’den ABD’ye ve ABD’den Türkiye’ye yatırımların 2012 yılında arttığını anlattı. Geçen yıl zaten karşılıklı ticaret hacminde rekor yıl olduğunu ifade eden Alptekin, şunları söyledi: “Hala ithalat, ihracat dengesi Türkiye’nin lehine değil ama 10 yıl önce de zaten değildi. Şu anda ticaret hacminin, Türk Amerikan ticaret ilişkilerinin tarihinin en yüksek olduğu dönemleri yaşıyoruz. 2013 yılındaki ihracat rakamlarında 27 milyon dolar düşüş yapısal nedeni olan bir düşüş değil. Birçok pazara ihracatımızı artırabiliriz. Ancak ABD dünyanın en büyük ekonomisi, çok daha fazla ihracat pazarı olma potansiyeli var. Potansiyel çok yüksek olduğu için buradaki düşüş işdünyasının dikkatini çekiyor. Aynı zamanda siyasi ilişkilerimizin bu kadar gelişmiş olması, ticaret ayağını da güçlendirme düşüncesini hakim kılıyor. Karşılıklı yatırım yoksa kalıcı bir ilişki olmuyor. AB ve ABD arasındaki ticaretin stratejik olmasının nedeni ihracattan ziyade karşılıklı yatırımlardır. Son 5 yılda, önceki 80 yıldan daha yüksek bir yatırım hacmi söz konusu. Ben buna çok önem veriyorum. ABD - Türkiye ticaretinde hala Türkiye’nin lehine bir denge yok. Oran olarak ihracat ithalattan daha hızlı artıyor. Bu trendin 2014 yılında da devam etmesini öngörüyorum. Dolardaki yükselişin ihracat rakamlarına olumlu etkisi olacağına inanıyorum. 2014 yılında ticaret hacmimiz yüzde 5 artar ama ithalat ihracat dengesi lehimize değişebilir.”


Gündem

8 Ocak 2014 Çarşamba

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Gülen - Erdoğan kavgasında dersini iyi çalışan taraf HAFTA sonu ortaya çıkan gazeteci Fehmi Koru’nun Pennsylvania elçiliği ve dönüşünde getirilen sulh mektubunun Başbakan Erdoğan tarafından açıklanış şekli nedeniyle, iki taraf arasındaki ilişkiler daha da zehirlendi, güvensizlik arttı. Şimdiye kadar Gülen Camiası’na yakın olanlar, gerek sosyal medyada gerekse gazetelerde olsun, bir zafer veya mağlubiyetten çok, ‘haklarının’ peşinde olduklarını vurguluyorlar. Dersanenin özel teşebbüs hürriyeti içinde olması, özgürce eleştirme hakkının da basın hürriyeti içinde olması gibi. Diğer yandan AKP’ye yakın gazetelerde ‘zafer’ in eninde sonunda sabredenler olarak kendilerinin olacağı, ‘paralel devlet’in ortadan kaldırılışının demokrasiye yapılabilecek en büyük hizmet olduğu tekrar ediliyor. Yolsuzluk, ayakkabı kutuları veya 700 bin liralık kol saatlerinden bahis geçmezken, küresel oyunlardan, global suikastlerden bahsediliyor. Mahkeme huzurunda, muhtemelen ispatı pek mümkün olmasa da, 17 Aralık’taki yolsuzluk soruşturmalarının arkasında Gülen Camiasına yakın yargı ve emniyet görevlilerin olduklarına inanılıyor. Aynı anlayışın bir telakkisi olarak da Gülen Hocanın huzuruna elçi gönderiliyor, gelen mektup Türkiye’nin bir numaralı gündemi oluyor. Bundan dolayı, Gülen Camiası’nın bu operasyonların arkasında olduğunu kabul ediyorsak eğer, Camia’nın eşi benzeri olmayan bir operasyonu gerçekleştirdiğini dostdüşman herkes kabul ediyor şimdilerde. 2 yıla uzayan ve bakanların çocuklarını dahi kapsayan bir yolsuzluk dosyasının, tereyağdan kıl çeker gibi, suçlamaların belgelerle, fotoğraflarla Türkiye tarihinin en ciddi yolsuzluğunun ortaya çıkarıldığına şahit oluyoruz. İkinci gözaltı dalgasındaki isimlerin Erdoğan’a yakınlığı ve suçlamaların şimdiye kadar reddedilememesi, AK Parti’nin kolayca yolsuzluk ile başlayan cümlelerden kurtulamayacağını gösteriyor. Bundan dolayı da, Başbakana yakın kesimlerin, 17 Aralık ve sonraki günleri ‘yoğun bakım’ olarak adlandırdığını duyuyoruz. Şu anki statünün tasviri ise, hastanın (AKP) bu yoğun bakımdan çıkmış olduğu. Ama bu, yolsuzluk ve rüşvet mekanizmasını ortaya çıkaran polislerin ve savcının görevden alınmış, ikinci gözaltı dalgası durdurulmuş olsa da, AKP yetkililerinin yaptığı açıklamaların ve medyasının yaptığı haberlerin şimdiye kadar günü kurtarmaya matuf olduğu izlenimini vermekten alıkoymuyor. Yani bir taraf ne kadar hazırlıklı görünüyorsa, mücadelenin karşı tarafı da bir o kadar amatörce ve riskli adımlar atmaya devam ediyor. Örneğin Amerikan Büyükelçisi’ne yapılan saldırıların temelsiz olduğu, ABD Dışişleri’nce yapılan bir açıklama ile ‘bildirildi.’ “Kumpas” başlıklı yazılar tevil edilmeye çalışıldı. 2000 kişilik listeler, bizzat Başbakanca yalanlandi. Muhafazakar-Dinci-Dindar-Milliyetçi tabanının temsilcisi AKP, önümüzdeki dönemde hayatında pek arkadaşlık etmediği ve çok farklı dünyalardan geldiği Ulusalcı, Kemalist, Asker, Seküler Kürt Siyaseti ve PKK gibi yeni aktörlerle uyum sağlamaya, birlikte hareket etmeye çalışacak. Diğer tarafta da, temelde aynı referansları (ayet, hadis, siyer) aldığı ama yöntemlerde anlaşamadığı Camia’yı ise ‘paralel devlet’ olarak tasfiyeye çalışacak. Bu tasfiye eğer olacaksa, Gülen Cemaati kadar muhafazakar tabanın büyük kesiminde bir deprem etkisi yapacak, dindarın dindara ‘cadı avı’ başlattığı imajını doğuracak. Şimdiye kadar böyle bir tasfiyeye matuf çalışmalar yapılmamışsa, AKP’nin kısa zaman içinde, kendi taraftarlarının beklediği ve istediği şekilde bir operasyon yapması pek mümkün olmayacak gibi. Gülen Hareketini, örgüt olarak gösterecek bir paralel devlet iddianamesi ve şüphelilerini ortaya koyabilmek için, MIT’in çok daha öncelerde başlatmış bir çalışmasının olması gerekiyor. Gerçi bu konuda MIT’in uzun süredir Gülen dosyalarını incelediği konuşulurdu. Onun yerine şimdiye kadar AKP yakını basın ve medya, büyük ölçüde komplo teorilerine sığındı. Teorilerden artan zamanlarda, Bakanların dahi kabul ettiği (6 çelik kasanın evde bulunması) durumları inkar yoluna gitti. Simdilik, delilsiz, sonuçsuz bir şekilde ‘göstericem gününüzü’ parmak sallamasıyla zaman geçiyor. Bu tabi ki önümüzdeki zamanda değişebilir. Hükümet aynı şekilde tarihte görülmemiş bir şekilde polis müdürleri ve diğer yüksek seviye polis istihbarat çalışanlarını yerlerinden ediyor, hallaç pamuğu gibi atıyor. Gezi protestolarını dışarıya bağlayarak, uluslararası komplodan bahseden Erdoğan hükümetine Batı gülüp, geçmiş ama ciddi şekilde de bu durumdan rahatsız olmuştu. Türkiye’nin devlet ciddiyetine büyük bir darbe inmiş, onu Ortadoğu diktatörlerinin paralel dünyada yasayan yonetimler sınıfına yaklaştırmıştı. Şimdi de, Washington’da konuyu çok yakından olmasa da takip edenlerin çoğu, Gülen bağlantılı polis ve savcıların uluslararası bir komplonun ‘maşası’ olarak bir operasyon yaptığına pek inanamıyorlar. Onun yerine bu yapılanlar “yolsuzlukları kapatma” çabası olarak algilaniyor. Komplo doğru olsa bile, sorulan şu: iddia edilen yolsuzluklar yapıldı mı yapılmadı mı? Bakanlar açıkça suçlamaları reddetmedi. Basında yer aldığı gibi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 700 bin liralık saatinin faturasını göstermeye tenezzül etmedi. Muammer Güler çocuğunun masumiyetini bir hafta içinde ispat edecekti. Egemen Bağış ise yine sessiz. Pazar gecesi geç saatlerde de, MIT’in 2013’ün Nisan ayında Sarraf ile bazı bakanların altın ticareti ile ilgili yakın ilişkileri hakkında Başbakan’ı bilgilendirdiği ortaya çıktı. 8 ay önce uyarılmış başbakanın, bakanlarının bu ilişkilere devam etmesine nasıl izin verdiği, veya göz yummuduğunu da öğreneceğiz. Kısacası halen kavganın ilk etaplarindayiz. Şimdilik dersini iyi çalışmış ve çalışmamış iki aktör olduğu ise orta yerdeki intiba.

AK Parti’nin oy oranı ne durumda POSTA212’ye konuşan Gezici Araştırma Şirketi Sahibi Murat Gezici, 17 Aralık büyük yolsuzluk operasyonunu ile halkın tepkisiz kalmayacağını ve bu tepkinin 4-12 puan arasında seçime yansayacağını savundu

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

G

ezici Araştırma Şirketi Sahibi Murat Gezici, 17 Aralık büyük yolsuzluk operasyonunun içerde ve dışarda AK Parti’ye olan güveni azaltacağını ve seçmenin tepkisinin 4-12 puan aralığında olacağını ileri sürdü. AKP’nin bu olaydan sonra mağdur oldukları mesajını verdiklerini kaydeden Gezici, kendi seçmen kitlesinin daha çok takip ettiği televizyonu çok iyi kullanarak her platformda bu mesajı verdiğini kaydetti. Türkiye’de 4.5 mil-

yon kişinin gazete aldığını, bunların 3.5 milyonunu CHP’lilerin, 500 binini MHP’lilerin, 400 bini AKP’lilerin ve 100 binini de diğer siyasi görüşlü vatandaşların oluşturduğunu belirten Gezici, şöyle konuştu: “Yani olan bitenleri AK Parti’li vatandaşlar daha geç ve sağlıksız, yani fısıltı ve efsane olarak duyacaklar. Hükümet televizyonu çok iyi kullanıyor. Özellikle operasyon sonrasında havalimanlarındaki karşılamalarda onlarca televizyon canlı yayın verdiler. AK Parti seçmenleri gazete okumuyor televizyon izliyor. Diziler bile kesilip canlı yayınlar verildi. Halka kendilerinin doğru mesaj kanalını yani televizyonu çok iyi kullanıp ‘mağdu-

ruz’ dediler. Halk buna inanabilir veya inanmayabilir. Ocak ayı ortalarında buna inanıp inanmadıklarını tekrar soracağız.”

“CHP’NİN OY ARTIŞI TAHMİNİMİZDEN FAZLA OLABİLİR”

Gülen Cemaati’nin yüzde 4 civarında bir oya sahip olduğunu ileri süren Gezici, “AKP’nin oyları kasım ayında yaptımız kamuoayu yoklamasında 39 bandında olduğunu gördük. Cematın blok oyu yok fakat toplamda yüzde 4 civarında bir oya sahip. Bu oyların yönlendirmeli olarak verilmesi zor görünüyor. Cemaat üyeleriyle AKP üyeleri arasındaki ilişki toprakla yağmur gibidir birbirini örtebilir” dedi. Gülen cemaatine en ya-

kın isimlerin özellikle Ankara ve İstanbul’da yaşadığını ileri süren Gezici, “CHP de Ankara ve İstanbul’daki adaylarını cemaatle ilişki kurabilecek adayları göstermesiyle buralardaki oy artışı tahminizden fazla olabilir” diye konuştu. Tüm bu gelişmeler karşısında erken seçim olmasının zor göründüğünü de kaydeden Gezici, hükümetin mağdur olduğunu söylediğine seçmenin inandığını anketlerde görmeleri halinde kendilerinin bile erken seçim isteyeceğini ifade etti. Gezici, “Fakat şu an öyle bir ortam olmadığı için bunu göz alamaz” dedi.

HALKIN TERCİHİ DEĞİŞECEK Mİ? Şimdi herkes aynı soruları soruyor: Yolsuzluk operasyonları seçmenin tercihini ne ölçüde etkileyecek, AKP’nin oyu düşecek mi, erken seçim çözüm mü? AHMET BUĞDAYCI HABER -ANALİZ

S

orunun peşine düşmeden önce mevcut gelişmelerin seçmen kitlelerine farklı enformasyon kanallarından yansıdığını belirtelim. Türkiye’nin en çok satan beş gazetesinin, Zaman, Posta, Hürriyet, Sözcü ve Sabah yeni yılın ilk haftasındaki tirajı 2 milyon 775 bin 341. Toplam tiraj ise aynı hafta 5 milyon 309 bin 669. İlk beş gazetenin tirajdaki payı yüzde 52. Bu beş gazete arasında sadece Sabah hükümet yanlısı bir yayın çizgisi izliyor. Muhalif yayın yapan dört gazetenin ilk beşteki oranı yüzde 88. Geriye kalan gazetelerde de hükümet yanlısı ve muhalif yayınlar arasında bir denge mevcut. Kısacası gazetelerin büyük çoğunluğuna bakan birisi Türkiye’de yürütmenin yargıyı ve diğer devlet kurumlarını kendi denetimine almaya başlayarak demokrasinin en temel kuruluşlarını işlevsiz hala getirdiğini, bir anlamda demokrasinin askıya alındığı algısını edinir. Yaşanan bu büyük türbülansın doğal olarak seçmen tercihlerini etkileyeceğini düşünür.

Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketinden alınmıştır.

AKP SEÇMENİ TV İZLİYOR Gezici Araştırma’nın sahibi Murat Gezici, toplam gazete tirajı içinde 3,5 milyon gazetenin CHP’liler, 500 bininin de MHP’liler tarafından satın alındığını söylüyor. AKP’ye oy veren seçmenin sadece 400 bini gazete satın alıyor. AKP seçmeninin hükümet yandaşı gazeteleri okuduğunu da buna eklersek, bu kitlenin son olayları “komplo, darbe teorileriyle açıklayan” bir enformasyon bombardımanına maruz kaldığını görebiliriz. Bu seçmen ağırlıklı olarak TV izliyor. TV kanallarında ise gazetelerin tam tersine iktidar yanlısı bir program akışı var. Günün her saatinde onlarca kanalda Başbakan kendi tezlerini dillendiriyor. Bu tabloya göre gazetelerden yansıyan enformasyon AKP seçmenine pek erişmiyor. Onlar enformasyonlarını TV’den alıyor.

Tüm Türkiye’yi sarsan Gezi olaylarının AKP seçmenin tercihini etkilememesi işte bu ‘enformasyon mimarisi’ sayesinde oldu. Erdoğan, Gezi’nin dış güçlerce ülkede istikrarı bozmak üzere planlanan bir komplo olduğu tezini TV’ler aracılığıyla kitllesine ‘sattı’. Son yolsuzluk depremi de aynı komplo temalarıyla TV’lerde yoğun bir şekilde işleniyor. Ancak bu kavganın bir tarafının da muhafazakar, AKP’ye oy veren Cemaat olması işi biraz karmaşıklaştırıyor.

AKP NE KADAR ETKİLENİR? Son olaylardan ötürü Gezi Araştırma AKP’nin oylarının 4-12 puan aralığında düşeceğini tahmin ediyor. Seçmen tercihini en çok etkileyecek enformasyon kanallarında AKP’nin egemenliği devam ediyor. Cemaat’in oyunu ölçmek ise çok zor. Diğer araştırma şirketleri de bu bilmecenin peşinde. Siya-

si ölçümler yapan ORC Araştırma şirketi ve Genar’ın İstanbul ve Ankara’da yaptığı araştırmalarda oy oranlarında küçük bir düşmenin yaşandığı görülüyor. Ancak, düşüş kalıcılaşacak mı, asıl soru bu.

DÜŞÜŞ KALICI OLACAK MI? AKP’nin sürekli ölçülen oy oranlarınde ilginç bir grafik gözleniyor: Belli sıkıntılar yaşandığı zaman, AKP’den bir bölüm memnuniyetsiz seçmen kopuyor, kararsız konumuna yerleşiyor. Adeta siyasi durumu gözlüyor. Ancak daha sonra bu ‘kararsız, memnuniyetsiz kitle’ tekrar AKP’ye dönüyor. Bunun nedeni AKP seçmeninin her şeye karşın, taraf değiştirmesine değecek bir siyasi alternatif görememesi olarak açıklanabilir. Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yerel seçimlerde, AKP seçmeninde yaşanan nispi düşüşün kalıcı hale gelebilebileceği

veya Gezi’de olduğu gibi tekrar toparlanabileceği gibi iki alternatif olduğunu söylüyor. Ancak, sistemden umudunu keserek sandığa gitmeyeceklerin yükselebileceğini de ekliyor.

EKONOMİK PERFORMANS Her an yeni bir gelişmenin gündemi sarstığı kaygan bir seçim atmosferine giriyor Türkiye. Seçime kadar daha ne tür bombaların patlayacağını ise kimse bilmiyor. Ancak tüm araştırmacılar, seçmen nezdinde son sözü ekonomik performansın söyleyeceğinde birleşiyor. Eğer ekonomide giderek hissedilen kriz ağırlaşırsa, seçmen ciddi bir şekilde tavrını değiştirebilir. Yerel seçimlerin kaderini etkileyecek diğer fakör de İstanbul ve Ankara. Cemaatin desteğiyle CHP bu iki kentte kazanırsa, AKP’nin oyları yüzde 40’a gerileyebilir. Kazanırsa yüzde 45’lerde tutunabilir.


Gündem 17 Aralık sandığı vurmadı

ANKET BİLMECESİ

17 Aralık ve sonrasında Türkiye’de başlayan tartışmaların 30 Mart’ta yapılacak seçimlere etkisinin ne olacağı hala bilinmiyor. Türkiye’de seçmenin nabzını tutan anket şirketleri, bunun sandığa yansımasını POSTA212’ye değerlendirdi

ANAR Araştırma Genel Müdürü İbrahim Uslu

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

Türkiye genelinde bir alan araştırması yapmadık ama 20’ye yakın ilde araştırma yaptık. Eğer AKP’nin oylarında düşüş yaşanıyor olsaydı bunu gözlemlerdik. Hiçbir yerde düşüş gözlemlemedik. Oy

S

ahada araştırmalarına devam eden uzmanlara göre, sandığa yansıması için ekonomik krizin vatandaşın cüzdanına etkisini görmesi lazım. İşte Türkiye’deki araştırma şirketlerinin uzmanlarından gelen yorumlar:

oranlarında etkilenme beklemiyorum. davanın açılması seçim tercihini belirlemeye yetmiyor. Seçmenler borsa brokerı değiller. Herkes durduğu yerde duruyor. Oy verirken belirleyici olan 2 şey var; siyasi kimlik ve ekonomi. Türkiye’deki siyasi kutuplaşma nedeniyle parti sadakati çok yükseldi. İnsanlar partilerini değiştirmiyor. Parti değişimini etkileyen en önemli faktör ekonomik

performans. mesela 2009 yerel seçimlerinde dünyadaki ekonomik kriz nedeniyle AKP’nin oylarında ilk defa düşüş gördük. O zaman ideolojik ve siyasi bir tartışma yaşanmadı. Dünyadaki ekonomik krizin etkileri oy kaybettirdi. Seçmenin tercihini değiştirmesinde ekonomik göstergelerin bozulması etkili olur. Şu anda gündelik hayatta ekonomik değerler bozulmuş değil, eğer günlük hayatı etkilerse seçmen reaksiyon verir.

AG Araştırma Şirketi Genel Müdürü Adil Gür KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır 17 aralık sonrasındna yaşananların yerel seçimlere etkisinin en fazla yüzde 5 olmasını beklerim; ki bu da duygusal olan tepkidir, Belirleyici olan bu süreci hükümetin nasıl yürüttüğü ve yürüteceği. Gezi sırasında da AKP’nin oylarında düşüş oldu ama geri topladılar. Şu anda dolar ve euro’daki değişim halkı birebir etkilemez. Çünkü dolarla işi olan küçük bir bölüm. Eğer ekonomideki durum, işsizlik rakamlarına yansırsa o zaman etkisini görürüz.

Anketler yapıyoruz ama şu anda 17 Aralık ile ilgili anket yapmak mümkün değil.Çünkü yargıya intikal etmiş bir durum.Benim yıllardır savunduğum ve gördüğüm şey dünyanın tüm demokrasiyle yönetilen ülkelerinde seçmen davranışını belirleyen ana tema ekonomidir. Yolsuzluklar elbetteki önemli özellikle gelişmiş ülkelerde bu tip şeyler seçmen davranışını etkiliyor.Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise seçmenin ekonomik kaygı yaşayan bölümünün birinci temel önceliği ekonomi. Türkiye’de yaşanan son dönemdeki bu krizin siyasal sonuçlarıyla birlikte ekonomik sonuçları da oluyor. Bu biraz orta ve uzun vadeli yansıyor.Ama ekonomik sonuçları halka yansıdığında seçmen davranışlarında değişiklik oluyor.İğneden ipliğe gelen zam vatandaşın cebine yansıdığında ozaman fikirlerde değişiklik oluyor. Çünkü insanlar aşırı şekilde kutuplaştı. Biz

bunu Ergenekon Balyoz davalarında, Uludere olayında gördük. Bir tarafın değer verdiğine öbür taraf değer vermiyor. Dolayısıyla insanların algılarında bir seçicilik var. Partilerinin söylemi dışında tüm uyarılara kapalılar. Ben o nedenle araştırmalarımda çok kısa vadede 17 Aralık operasyonuyla birlikte yaşanan bu sürecin siyasal kırılmalara yansıdığını görmüyorum. Ama şunu söylüyorum yaklaşık 80-85 gün sonra bir seçim var. Bunun ekonomik sonuçları vatandaşa etki etmeye başlarsa bu sandığa yansır. Ben Gezi sürecinde de söylemiştim. Kutuplaşmış Türkiye’de bu kutuplaşma insanların objektif davranmasını elinden alıyor, insanlar aidiyet duygusuyla hareket ediyor.Türkiye’de

öyle bir kutuplaşma var ki AKP’nin seçmeni CHP için ‘ağzıyla kuş tutsa oy vermem’ derken CHP’nin seçmeni de, AKP için aynı şeyleri söylüyor. Cematin CHP’ye oy vermesi elbette mümkün değil. Ama yüzde 1-2’den fazla etki edeceğinin düşünmüyorum.

Metropoll Araştırma Merkezi Başkanı Özer Sancar 17 Aralık’ın sandığa nasıl yansıyacağını söylemek için henüz erken. Mesela Gezi protestoları sırasında AKP’nin oyu yüzde 35’lere kadar düştü ama sonra yüzde 43’e çıktı. Gezi’de, hükümet, ‘bu demokratik talep değil, komplodur’ dedi ve halkın yüzde 60’ını buna inandırdı. Şimdi de hükümet yolsuzluk olayında, ‘hükümete karşı yapılmış darbe girişimidir’ diyor ve şu anda yolsuzluk konuşulmuyor. Eğer komplo olduğuna inandırırsa AKP’nin

oy kaybının fazla olacağını düşünmüyorum. Halkı asıl etkileyecek olan ekonomik sarsıntıdır. Yolsuzluğun zaten var olduğuna inanılan ülkelerde, yolsuzluk nedeniyle büyük değişim yaşanmaz. Yolsuzlukla birlikte ekonomik kriz ortaya çıkarsa o zaman oy verme davranışını etkiler. Ama şu anda kişileri vuran bir ekonomik kriz yok. Biz alandayız. 17 Aralık sonrasında ilk ölçümleri yapıyoruz ama henüz sonuçlarını net olarak görmedim

8 Ocak 2014 Çarşamba

Ahmet Buğdaycı ahmetbugdayci@posta212.com

AKP KENDİ PARALEL DEVLETİNİ KURARKEN TÜRKİYE’DEKİ her şey baş Kurtlar Vadisi’si bile sollayacak bir hızda ilerliyor. 11 yıllık dizide Ergenekon ile iktidar aynı çizgiye geldi. Avrasyacı, ulusalcı generaller ile Şangay Beşlisi’ne katılmak isteyen Erdoğan buluştu. Askeri vesayeti AKP’nin değil Cemaat’in bitirdiği ortaya çıktı. Vesayeti bitirmek için orduya kumpaslar kurulması işi daha da “renklendirmişti”. Hatta kilit noktasını yargı oluşturan 2010 referandumunun galibinin de AKP değil aslında Cemaat olduğu anlaşılmıştı. Gücü ortağıyla paylaşmak istemeyen Erdoğan, Cemaat’e dershanelerin kapatılması kararıyla öldürücü bir darbe vurunca, bakanlar ve oğulları, ayakkabı kutularındaki milyon dolarlar, İran’la karanlık ilişkiler ortaya döküldü. Bir anlamda AKP “paralel devlet” tarafından “dolandırılmıştı”. Aslında temel sorun, bu paralel devlet üyesi dediklerinin kendine değil de başka birine biat etmesinden başka bir şey değildi. Şimdi Erdoğan, paniğe girerek hukuk devletini dinamitleyecek adımlar atıyor. Öncelikle oğluna kadar uzanan, temelde bir hukuk devletinde yasal görevlerini yapan kurumların delillerle ortaya koyduğu yolsuzluk iddialarını temizlemek yerine, odağı komplolara çekiyor.

YÜZDE 40’IN DEVLETİ Ama en önemlisi, paralel devlet diye ortaya “kendi paralel devleti” çıkıyor. Tüm uygar dünya tarafından anti-demokratik olarak damgalanmış, Orta Doğu ve komşuları tarafından izole edilmiş bir devlet bu. Kendi medyalarından verdiği tüm mesajlar aslında sadece kendi seçmenlerini etkilemeye yönelik. O yüzden, “küresel vesayet, istiklal savaşı” gibi kimsenin anlamadığı mesajların tutarlı olması pek gerekmiyor. Tüm yerli yabancı siyasi yorumcular boşuna Erdoğan’ın konuşmalarını çözmeye çalışıyor. Çünkü Başbakan sadece kendi kitlesine mesaj veriyor. AKP seçmeninin gazete okuru yerine daha çok TV seyircisi olması paralel devletin işini ve kitlesini istediği yöne çekmesini kolaylaştırıyor, zira tüm TV’ler Erdoğan’ın paralel devletinin elinde. Elindeki seçmen de aslında tüm seçmenlerin yüzde 40.5’i, yüzde 50’si değil. (yüzde 50 seçime katılan ve geçerli sayılan oylar üzerinden alınan oran.) Yani AKP’nin yeni paralel devleti, hiç oyu düşmeyeceği varsayımıyla bile, yüzde 40’lık bir seçmene, medyasına, dizayn ettiği polisine, dizayn edeceği yargısına dayanıyor. Diğer yüzde 60’ın bu anlamda bir devleti yok. Devletsiz sayılabilirler. Gezi’deki gibi sokağa dökülmezlerse, eleştiri yapmazlarsa, paralel devletin hizmetlerinden yararlanabilirler. PARALEL DEVLETİN OMURGASI Ancak paralel devletin asıl gücü kendine bağlı bir ekonomi ve İslamcı girişimci sınıfı yaratmasından kaynaklanıyor. Bu yapının ana omurgası da dev bir inşaat ekonomisi üzerinde şekilleniyor. AKP iktidarı süresince

200 milyar dolarlık, dünyada bu alanda en büyük inşaat projeleri yürütüldü. İnşaat sektörü emek yoğun yapısı itibarıyla işsizliği azaltarak ekonomiyi canlandırıyor, kırsal alanda yaşayanları apartman dairelerine sokuyor, otoyollarla, AVM’lerle yoksul kitleleri modernizmle tanıştırıyordu. Batı’dan sıcak para, Körfez’den İslami sermaye oluk oluk bu sektörün finansmanına akıyor, yeni Türkiye inşaat sektörü ile büyüyordu. Erdoğan’a bizzat bağlı, yeni elit bir girişimci sınıfı ile dönen bu sektör, şeffaflıktan uzak, bulanık yapısıyla yolsuzluk batağının da simgesi oluyordu. Yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınanlar arasında 2.5 milyar dolarlık üçüncü köprü ve 14 milyarlık dolarlık yeni havaalanını inşa eden şirketlerin yöneticilerinin, Ağaoğlu gibi Türkiye’nin en büyük inşaat devlerinin bulunması da tesadüf değildi. İkinci dalga gözaltı listesinde, belli başlı tüm mega projeleri yürüten müteahhit firmalarının sahiplerinin de bulunması çok anlamlıydı. Türkiye’nin övündüğü bölgesel güç iddiasının yeni simgeleri mega projeler birbiri ardına yükselirken, kapalı devre ihaleler karanlık yolsuzluk batağını besliyordu. Paralel devletin artık ekonomide büyüme hızı kesildi. Dış dünyayla bağlantılarını koparan, Batı’ya arkasına dönen politikalarla gelen istikrarsızlık, şimdi yabancı yatırımcıyı hızla kaçırıyor. Ekonomik kriz kapıda, ama inşaat ptojeleri hala hız kesmiyor. Tahminlere göre 100 milyar dolarlık inşaat projeleri devreye girmek üzere. Son dönemlerde bu mega inşaatçıların medya patronu olmaya başlamalarıyla paralel devletin yapılanması yeni bir aşamaya erişti. AKP ilk iki döneminde yüzde 5’in üzerinde bir ekonomik büyüme hızı yakaladı. Yoksul sınıfları gelirin yeniden dağıtılmasıyla orta sınıf katmanlarına doğru itti. Ulaşımda ve sağlıkda ciddi adımlar attı. Ancak dönüp dolaşılıyor, ana gelişme ekseni inşaat üzerinde dönüyordu. Türkiye’nin en büyük şirketlerine bakıldığında ya enerji ya inşaat sektörü karşımıza çıkıyor. İnşaat sektörü daha çok 20 yüzyılın başlarındaki bir dünyaya karşılık geliyor. Bir süre zenginlik yaratıyor, kitlelere iyi geliyor, ama sonra balonu patlıyor. Ülke inşaatla büyümeye çalışınca, başlardaki gelişme de durağanlaşıyor, yerinde sayma başlıyor. IMF verilerine göre son 10 yılda Türkiye GSMH büyümesi açısından 67. sıradaki yerini korudu. Yani 10 yılda yerimizde saydık. Pek çok ülkede görüldüğü gibi bir süre sonra inşaatın balonu patlayınca, ekonomik olarak tutunacak başka dal olmadığı acı bir şekilde görülecek. Ama paralel devletin bu umurunda değil. Yüzde 40’ı bir şekilde koruyacak kadar kaynağı Körfez’den bulurum diye düşünüyor herhalde. Paralel yapılara savaş açan iktidar kendi paralel devletini kuruyor, yüzde 60’ı hukuk güvencesinden mahrum, devletsiz bırakıyor.

Washington’a örnek büyükelçi ! NEW YORK - POSTA212

S

erdar Kılıç başbakan Erdoğan tarafından 'örnek büyükelçi' olarak gösterilmişti. Kılıç Erdoğan'a Tokyo ziyaretinde de eşlik etmişti. Daha önce MGK Genel Sekreterliği de yapan Kılıç, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel doktoru Sinan Kılıç’ın kardeşi. Kılıç’ın yeğeni ise yeni atanan Spor Bakanı Samsun milletvekile ve Erdoğan’ın eski özel kalem müdürü yardımcısı Çağatay Kılıç. Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği’ne ise MİT Müsteşar Yardımcısı Abdurrahman Bilgiç atanırken, Roma Büyükelçisi Hakkı Akil de Paris’e atandı.

ATEŞ ÇEMBERİNDEN WASHINGTON'A Serdar Kılıç, Beyrut Büyükelçiliği yaparken silah sesleri arasında Hariri ile evinde bir araya gelmiş, Hizbullah ile görüşüp çatışmaların ortasında Türkleri tahliye ettirmişti. Serdar Kılıç, sokaktan silah sesleri gelirken o dönemde Başbakan adayı olan Saad Hariri'nin evinde görüşme yapmıştı. Kılıç, Hizbullah temsilcileri ile de görüşerek 2008'de Lübnan'daki çatışmalar sırasında Türklerin kolaylıkla tahliye olmasını sağlamıştı. Kılıç'ın bu başarısı önce Tayyip Erdoğan tarafından övülmüştü. Lübnan'da çatışmalar sırasında arabuluculuk rolü oynayan Erdoğan, 2008 Mayıs'ında yaptığı açıklamada kılıç'ı şu sözlerle övmüştü: "Beyrut Büyükelçisi Serdar (Kılıç) Bey, silahlı ça-

Dışişleri Bakanlığı’nda beklenen kararname süprizlerle çıktı. Türkiye’nin en önemli Büyükelçiliği olarak bilinen Washington’a Başbakan Erdoğan’ın ‘örnek büyükelçi’ olarak gösterdiği Serdar Kılıç getirildi tışmalar yüzünden diğer büyükelçilerin evlerinden çıkamadığı çok zor süreçte görüşmeler yapabildi. Hariri'nin ofisine gitti. Hizbullah Serdar Bey'i engellemedi. Hatta kendisi anlattı, Hariri ile evinde konuşurken dışarıdaki silah sesleri sebebiyle birbirlerinin konuşmalarını anlamakta zorlanmışlar..." Erdoğan'ın anlattığı bu görüşmenin ardından Kılıç, Hizbullah'ın karargâhına da aracına Türk bayrağını çekerek gitti. Beyrut'tan ayrılmak isteyen Türk vatandaşları için yardım istedi. Hizbullah araç tahsis etti ve silahlı eskort-

met Yıldız ise, yurtdışında sadece 2 yıl kalmış oldu ve bu kararnamede liste dışında kaldı. Bakan Davutoğlu, telefonla tebligat sırasında Botsalı’nın kızları Derya ve Defne ile de konuştu. Eşi İnci Botsalı’ya “Bugüne kadar hep zor bölgelerde görev yaptınız artık daha rahat ama yine bizim için önemli bir misyona gidiyorsunuz, hayırlı olsun” dedi. Kılıç’tan boşalan Tokyo Büyükelçiliği’ne Ahmet Bülent Meriç atanırken Bakan Davutoğlu, tebligat için aradığı Meriç’in Japon asıllı Türk vatandaşı eşi Aylin Meriç ile de görüştü. Davutoğlu, Aylin Meriç’e “Memleketinizi özlediniz mi” diye sordu. Meriç de Japonya'yı özlediklerini ancak gidemediklerini söyledi. Davutoğlu, bunun üzerine “O zaman sizi memleketinize gönderiyoruz. Eşiniz Tokyo Büyükelçimiz oluyor hayırlı olsun” dedi.

lar eşliğinde Beyrut'taki 14 Türk güvenle tahliye edildi. 1958 doğumlu Kılıç, Dışişleri'nin kariyer diplomatları arasında bulunuyor. Karadenizli olan Kılıç'ın babası İlyas Kılıç da Erdal İnönü'nün genel başkanlığı sırasında Samsun Milletvekilliği yapmıştı. NATO ve Orta Doğu uzmanı olan Kılıç, evli ve bir çocuk babası.

SÜRPRİZLİ ATAMA Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu kararnamede rotasyona ağırlık verdi ve 12 büyükelçiye yeni görevlerini tebliğ etti. Dışişleri’nin temsilcisi olarak bir sü-

redir MİT’te görev yapan Bilgiç’e tebligatı sırasında, “Kurumunuza tekrar hoş geldiniz, hayırlı olsun” dedi.

BOTSALI'YA AGREMANSIZ ATAMA Kahire Büyükelçisi olarak görevi sona ermesine karşın görevine geri dönen ve sonunda istenmeyen adam ilan edilen Hüseyin Avni Botsalı ise agreman gerekmeyen UNESCO Daimi Temsilciliği görevine atandı. Kahire’ye Büyükelçisi olarak atanmasına karşın Mısır’daki yönetim değişikliği sırasında görevine gidemeyen Saraybosna Büyükelçisi Ah-

“BOŞNAKÇA ÖĞREN” Davutoğlu’nun daha önce özel müşavirliğini yapan ve kritik dönemlerde birlikte çalıştığı Prag Büyükelçisi Cihad Erginay, Prag’dan, Bosna Hersek’e atandı. Boşnak kökenli Erginay, Mavi Marmara saldırısı, Ermenistan ile protokollerin imzalanması gibi kritik zamanlarda Davutoğlu’nun en yakınındaki isimlerdendi. Bakan Davutoğlu, Erginay’a, “Geldiğimde Boşnakça konuşmanı istiyorum” dedi. Erginay da “Öğreneceğim” diyerek söz verdi.

Kararnamede ayrıca Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Mehmet Gücük, Bern’e atanırken, Aydan Yamancan, Vilnius’a; Ahmet Bigalı, Prag’a; Esra Demir, Abidjan’a (Fildişi Sahili); Hikmet Renan Şekeroğlu, Bamako’ya (Mali) ve Mehmet Bilir de Nuakşot’a (Moritanya) atandı. Washington Büyükelçisi Namık Tan ise merkeze dönecek. Daha önce Müsteşar Yardımcılığı da yapan Tan’ın yeni görevi henüz belli olmadı; ancak Davutoğlu’nun Tan’a mesafeli olduğu kulislere yansımıştı. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ve Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz ise 65 yaş sınırından dolayı önümüzdeki günlerde emekliye ayrılacak.

SİNİRLİOĞLU REKORA KOŞUYOR Uzun süredir yurtdışına atanmayı bekleyen Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ise bu kararnamede de yer almadı. Sinirlioğlu, Ankara’daki görevinde 7’nci yıla girerken, yeni bir rekora doğru ilerliyor. 2009’dan bu yana da Müsteşarlık koltuğunda oturan Sinirlioğlu, son dönemde en uzun Müsteşarlık koltuğunda kalan isim olarak biliniyor. Sinirlioğlu, hem Başbakan Erdoğan, hem de Bakan Davutoğlu ile yakın çalışmasıyla tanınınıyor. Büyükelçiler genellikle 3-4 yıllık rotasyonlarla değiştirilirken, Sinirloğlu’nun, selefi Ertuğrul Apakan da 9 yıl Ankara’da görev yapmış, müsteşarlık koltuğunda ise 3 yıl oturmuştu.


Gündem

8 Ocak 2014 Çarşamba

ABD’de Türkler nasıl

OY KULLANACAK DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

T

ürk ilk defa bu yıl Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacak. Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, ABD’de sandık kurulacak şehirleri açıkladı: “Washington Büyükelçiliğimizin yanısıra, NewYork, Boston, Houston, Los Angeles ve Chicago Başkonsolosluklarımızda sandık kurulması öngörülüyor” . Türkiye’de, yürütme ile yargı arasındaki kriz devam ederken Koru, bir erken seçim halinde de yurt dışında seçime hazır olduklarını söyledi. Yurt dışında yaşayan Türkler ilk defa halkın seçeceği Cumhurbaşkanı için oy kullanacak. Seçim tarihinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından belirlenmesi beklenirken, yurt dışındaki Türklerin oy kullanması için baştan bu yana sürdürülen hazırlıkların başındaki isim, Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ile gelinen aşamayı konuştuk. Türkiye’de, yürütme ile yargı arasındaki kriz devam ederken Koru, bir erken seçim halinde de yurt dışında seçime hazır olduklarını söyledi. İşte o sohbetimiz: ◗ YSK ile yurt dışındaki Türklerin oy kullanması için sürdürdüğünüz çalışmalar tamamlandı mı? Yurtdışında sandık açılması öngörülen ilk seçim 2014 Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Bu aşamada, sözkonusu seçim için yapılan

Yazı İşleri

Ahmet Ravalı twitter@ahmetravali

Çıt çıt çıt çedene de...

S

izden ayrı kaldığımız son bir hafta içinde Türkiye’de o kadar çok şey yaşadık ki anlatmakla bitecek cinsten değil... Meraklar içindeyim ki dünyada gündemi böyle hızla gelişen bir başka ülke daha var mı diye? Gelin yılbaşı gecesinden bu yana hafızalarımızı bir tazeliyelim...

31 Aralık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ulus’a Sesleniş” pardon (Ulus kelimesi kulanılmıyor artık buralarda) ‘Millete Hizmet Yolunda’ adlı programıyla milletin yılbaşı eğlencesinin içine dalıverdi. Yeni yılı karşılamaya çalışırken karşımızda günlerdir söylediği sözleri tekrar eden program eğlenceden uzak, kasveti ise tam yerindeydi. Victoria’s Secret’in yılbaşı defilesi bile ortamı ısıtmaya yetmedi. Yeni yıla nasıl girersen bütün bir yıl öyle gidermiş derler ya. O sözü hatırlayınca ürperdim. Hadi bakalım hayırlısı...

1 Ocak

Bingo... Yılbaşı sabahı milletçe zamlarla uyandık. İğneden ipliğe dedirtecek kadar zam oldu her yerimiz. Amerika’da veya Avrupa’da orta sınıf bile sayılmayan araçlardan alınan vergi matrahı yüzde 90’a çıkarılmıştı. Artık kanıksadığımız için konuşmadık, tartışmadık bile... Bugüne kadar sigara ve içkiyi yapılan hangi zam bizi durdurabilmişti ki bu durdursundu. Gün sakin geçti... Bir gece öncenin yorgunluğu ile tam yatmaya hazırlanıyorduk ki buyrun bakalım koskoca TIR’a tosladık. Yardım malzemesi olduğu iddia edilen TIR’ın yolu haddini bilmez (!) bir savcının emriyle kestirilmişti. İhbarda TIR’ın

Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, ne zaman olursa olsun yurtdışında seçime hazır olduklarını söyledi. Koru, Amerika’da sandık kurulacak şehirleri ve yerlerini açıkladı

hazırlıklar devam ediyor. ◗ Sandıklar yurt dışında kaç gün açık olacak? Gümrük kapılarında konan süreyle eşit günde mi olacak? Hayır. Her dış temsilciliğimiz için o yerdeki vatandaş sayısı ve bina imkanları dikkate alınarak ayrı ayrı YSK tarafından karar verilecek. Ancak her hal ve karda dış temsilciliklerimizde gümrük kapıları kadar uzun süre sandık açılmasının öngörülmediğini söylemek mümkün. ◗ Yasa çıktıktan sonra sizin ülkelerle ön mütabakat için görüşmeleriniz olacaktı. Bunlar tamamlandı mı? Evet gerçekleştirdik. Şimdi Almanya’nın onayını bekliyoruz. Resmi müraacatta bulunduk. En fazla vatandaşımızın bulunduğu ülke olduğu için bizim için en önemli yer Almanya. Cumhurbaşkanlığı seçimi için Başkonsolosluk binalarımızın dışında da sandık kurmak istediğimi-

zi resmi olarak ilettik ve mutabakatlarını bekliyoruz. ◗ ABD’den mutabakat aldınız mı? Orada zaten bir sıkıntı yok. ◗ ABD’de muhataplar federal hükümetler mi yoksa Vashington mu? Vaşington’la genel hususları görüştükten sonra, ilave bina ihtiyacı olan yerlerde bazı hususları Federal makamlarla da koordinasyon içinde açıklığa kavuşturmamız gerekecek. ◗ Yerel makamlar izin verirse konsolosluk dışında da oy kullanılması söz konusuydu. Bu ihtimalin Amerika’da devre dışı bırakıldığı doğru mu? Vatandaş sayısının fazla olduğu dış temsilciliklerimizde ve hizmet binalarımızın yeterli olmadığı durumlarda seçimlerin hizmet binalarımızın dışında spor salonları, okullar veya fuar alanları gibi mekanlarda gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Amacımız vatandaşlarımızın daha rahat oy kullanabileceği mekanlar bulmak. Ancak, vatandaş sayısı az olan Şikogo gibi Başkonsolosluklarımızda vatandaşlarımız Başkonsolosluk binalarımızda çok rahat oy kullanabilecek. Öte yandan, Stutgart, Rotterdam gibi vatandaş sayısı çok yüksek Başkonsolosluklarımızda, yerel makamlardan izin alınarak, hizmet binalarımızın dışında yerlerin kiralanması imkanları araştırılıyor. Bu konudaki nihai kararları YSK verecek. Tüm ön hazırlık çalışmaları tamamlanmış olmakla beraber, nihai kararlar alınmadan açıklamak doğru olmaz.

◗ ABD’deki Türk seçmen sayısını ne kadar tahmin ediyorsunuz? ABD için nihai sayı henüz belli değil, ancak bugün itibariyle yaklaşık 85 bin seçmen var. ◗ Dünya genelinde kadar? 2.6 milyon olması gerekiyor. ◗ ABD’de kaç yerde Türklerin seçim sandığı olacak? Amerika’da Washington Büyükelçiliğimizin yanısıra, NewYork, Boston, Houston, Los Angeles ve Chicago Başkonsolosluklarımızda sandık kurulması öngörülmektedir.

POSTA İLE ADRES BEYANI ◗ Amerika’daki Türklerin oy kullanmaları için uyarılarınız neler? Konsolosluklardan mutlaka adres beyanında bulunsunlar. Eğer konsolosluklara gidemeyeceklerse adres beyanını posta yoluyla yapmaları da mümkün. Vatandaşlarımız yurt dışı seçmen listelerinde yer alıp almadıklarını YSK’nın internet sitesinden kontrol edebilirler. Ama mutlaka çok önceden bunu yaptırsınlar. ◗ Dışişleri olarak biz elektronik oy kullanmayı sağlayabiliriz demiştiniz. Bu yönde devam eden çalışmalarınız var mı? Yurtdışı seçmenlerin oy kullanma şekline YSK tarafından karar verilmekte olup, çalışmalar da onlar tarafından yürütülmekte. ◗ Peki mektupla oy kullanmak için?

silah yüklü olduğu ve Suriye’deki terör örgütlerine mühimmat taşıdığı belirtiliyordu. Savcı, emrindeki polis ve jandarma gücüne rağmen MİT, Vali ve Yürütme’ya takılmıştı yine. Yargı çaresizlik içinde işini yapmaya çalışırken Yürütme, koskoca TIR’ı milletin gözünün önünden bi güzel ‘yürütüverdi’. Saat de geç olmuştu zaten biz de hemen uyuduk zaten.

3 Ocak

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Anayasa’nın 138’inci maddesi bu memlekette ölmüştür” deyince aniden uyandık. Uyandık ama biraz geç kaldığımızın da farkına vardık. “Hukuk, adaletin enstrümanıdır. Siyasetin enstrümanı değildir” diyen Çiçek’e yerden göğe hak versek de, “Hayrola emmi daha yeni mi aklına geldi bunlar” demeden de duramadık tabi. Gün sürprizlerle doluydu. Anahtar

Onu da Anayasa Mahkemesi kararla bozmuştu. Bu yüzden bu aşamada öngörülmüyor.

NE ZAMAN OLURSA SEÇİME HAZIRIZ ◗ Eğer bir erken seçim olursa ona da yetişebilir mi? Tabi ona da yetişir.Vatandaşlarımız oy kullanır. Ne zaman olursa olsun seçime hazırız. ◗ Cumhurbaşkanlığı için yapılacak seçim iki turlu olacak. Bunun için yurt dışında sandıkların ne kadar açık kalacağı nasıl belirlenecek? Seçim tarihleri ve seçimin yurt dışı temsilciliklerimizin her birinde kaç gün süreceği konusundaki kararlar YSK tarafından alınacak. Henüz üzerinde çalışılmakta olan bu hususlar hakkında bu

kayıtlarımıza göre sınır kapılarımızdan çıkmadı” diyerek silah yüklü TIR’ın resmen ‘buhar’ olduğunu açıklamış oldu.

4 Ocak

2 Ocak

Devlet TIR’ı zaten yürütmüştü ama şimdi de unutturmaya üstünü örtmeye çalışıyordu. Bir kısım işgüzar gazeteciler, bu kez de Vali beyin yazılı emrini belgesiyle haber yapınca yine hükümetimizin tadı tuzu kaçtı. Yasama, Yürütme, Yargı erklerinin iyice karıştığı ve hatta bir kısmının etkisinin hiç kalmadığı ülkemizde Cumhuriyet’in Savcıları da çaresizlik içindeydi. TIR’ın Suriye’ye El Nusra kontrolündeki kapıdan girdiğini iddia etti bazı hadsizler. Ama Allahları var hükümet kanadından hiç kimse, “Bu dış güçlerin bir oyunu” demedi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ikincisinin adını duymuş ama icraatını görmemiştik. Hatta mahkeme belgeleri bile ortada dolaşıyordu ama bu belgelerde adı geçenlerden haber alınamıyordu. Yolsuzluğa adı karışan işadamlarımız kafalarında kukuletaları ile yılbaşı partilerinde arz-ı endam eylerken, başbakanımızın şehzadesi, iş dünyasının piri Bilal oğlumuz ise yine ortada yoktu. Bir sürü münafık “Yurt dışına kaçırıldı” lafını yaymıştı ama biz yine de inanmak istemedik. Cemaatin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce’nin, “Herkes Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun” sözü bomba gibi patladı. Herkes bunun ne anlama geldiğini düşünürken baktık ki yatma saati gelmiş. O zaman ‘hop tumba yatak’ dedik ve yine uyutulmanın dayanılmaz hafifliği içinde bir güzel uyuduk.

arayışına çıkan CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, önce Kılıçdaroğlu daha sonra da TBMM Başkanı Çiçek ile görüştü. Devlet krizine el atan Baykal hızını alamayıp Cumhurbaşkanı Gül ile de görüşecekti ki, Köşk’ten ‘sonra gelsin’ cevabı alınca evinin yolunu tuttu. Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın, “Milli Ordu’ya kumpas kurulmuştur” sözü ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun ‘paralel yapılanma’ ile ilgili olarak “Başbakan’ın önüne 2 bin kişilik fişleme listesi gitti” açıklamaları Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ı kızdırdı. Arınç, hızını alamayıp sosyal medya aşığı bakan, vekil ve danışmanlarına da gürlemeden edemedi: “Sabahtan akşama kadar çıt, çıt, çıt, çıt... Yok şu kadar tweet attım... Yok bu kadar retweet aldım... Aldın da n’oldu. Elinin körü oldu...” TUİK aylık ve yıllık enflasyon rakamlarını açıkladı. Millet olarak etkisini kat be kat fazla hissetiğimiz tüketici enflasyonunun 7,4’cük olduğunu öğrendik. TUİK, enflasyonun yükselmesine neden olarak da, patlıcan, patates ve kuru fasulyeyi gösterdi. Biz de hak verdik. Çünkü özellikle kuru fasulye ve patates bizim ecdat yiyeceğimiz değildi. Kökenleri Amerika’ya dayanıyordu. Hele böyle bir ortamda bunların zamları körüklediği aşikardı. Ne de olsa bunlar ‘Dış Mihrak’tı. Her şey beklenirdi. Güzel memleketim tüm bu sorunlarla boğuşurken, 14 çocuklu AKP Şanlıurfa Milletvekili Seyit Eyüboğlu çocuklarından birini evlendirdi. Düğünde ‘gerçek’ dolarlar gerçekten havada uçuştu, paraları doldurmaya torbalar yetmedi. Gelinin hali ise içler acısıydı! Kilorlarca altın, ziynet eşyası takılan gelin hanım bunları taşımakta zorluk yaşadı hatta ayakta bile güçlükle durdu. Gece vakti Emniyet teşkilatındaki artçı depremlere bir yenisi daha eklendi. İstihbarat Daire Başkanlığı’ndaki Teknik Takip ve PKK Masası gibi önemli şubelerin başındaki 12 müdür ve yardımcısı görevden alındı. Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üze-

DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI NACİ KORU POSTA 212’YE KONUŞTU

re 23 ilin İstihbarat Şubeleri’ndeki istihbaratçılar da farklı şubelere gönderildi. Haber, “Ergenekon ve Balyoz polisleri gitti” şeklinde servis edilerek biraz sevimli hale getirilmeye çalışıldı. CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, aykırı bir ‘çıt, çıt’ yaparak “TSK’nın da imamı Özel mi” diye sordu.. O sıralarda Başbakan Erdoğan konuğu Libya Başbakanı ile yaptığı görüşmenin ardından basın toplantısı düzenliyordu. Erdoğan basın toplantısında ne yaptı ne etti lafı yine ‘Marmaray’ ve ‘3. Köprü’ye getirip yolsuzluk operasyonlarının nedeni olarak sundu ve yine “Çekemiyorlar” dedi. Libyalı mevkidaşı ise simultane çeviride bu konuşmaya bir anlam veremediğini yüz ifadeleri ile belli etti. Hatay’da Vali Celalettin Lekesiz’in talimatıyla ‘devlet sırrı’ denilerek aratılmayan silah ve mühimmat yüklü ‘meşhur’ TIR ile ilgili detaylar, TMK 10’uncu Madde ile Görevli Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’ın hazırladığı tutanakta yer aldı. Savcı Şişman, görevini engelleyenler hakkında suç duyurusunda bulundu. TIR’ın dosyası da başka savcıya verildi. Türkiye’nin neresinde olursa olsun yürütmenin yargıya istediği gibi müdahale edebileceği, her yerde herkese eşit (!) muamele edileceği de kanıtlanmış oldu. Bu arda TIR ile ‘en önemli’ açıklamayı Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı yaptı. Yazıcı, “Yardım taşıyan araçları X-Ray’den geçiriyoruz. Sözü edilen TIR

Başbakan Erdoğan, Dalmabahçe Sarayı’ndaki çalışma ofisinde bir kısım sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile ‘yandaş’ ağırlıklı medyanın temsilcilerini toplayıp ‘dert’ yandı. Basın mensuplarıyla yapılan toplantı ‘basına kapalı’ olarak devam etti! Toplantının ardından ‘Hocaefendi’nin Başbakan’a mektup yazdığı ve yakın tarihte gelen bu mektup ile pazarlık yapmak istediği ‘servis’ edilmeye çalışıldı. Ancak, mektubun içeriği ve muhatabı çok çabuk bir refleks ile Cemaat tarafından yalanlandı. Başbakan’ın ‘basına kapalı’ basın toplantısının ardından sürpriz bir ziyaretçisi oldu. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Başbakan Erdoğan ile 1,5 saat görüştükten sonra başta Balyoz ve Ergenekon olmak üzere tartışmalı kararlara imza atan ancak geçerliliğini kanunen yitiren Özel Yetkili Mahkemeler sorunun önünü açacak teklifinin Başbakan tarafından kabul edildiğini açıkladı. Feyzioğlu’nun bu açıklamasının ardından Türkiye yeni bir yargı tartışmasının göbeğinde buldu kendini. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bir kısım gazetecilerle yaptığı toplantıda bir soru üzerine, “Halk Bankası Müdürünün paraları evinde bulundurması hataydı” dediği ortaya çıktı. Herkes bu sözlere değişik anlamlar yükledi. Kimileri bıyık altından güldü, kimileri de kızdı.

5 Ocak

Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıldönümündeki kutlamalarda Vali yine Coş’tu. Hükümete ve Adana Valisi Hüseyin Avni Coş aleyhinde slogan atanlara polis müdahale etti. Bunun üzerine Coş’an vali, kutlama alanına, gaziler ve belediye çalışanları başta olmak üzere pek çok kimseyi sokmadı. CHP’liler de bunu protesto edince Vali Coş düşman işgalinden kurtuluşu

aşamada net bilgi paylaşmamız mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihleri belli olduktan ve ilan edildikten sonra, her Temsilciliğimizde seçimlerin kaç gün süreyle düzenleneceği konusunda da karar alınacak. ◗ Seçimler nedeniyle Dışişleri Bakanlığı’nın personeli de fazla mesai yapacak mı? Yoksa seçim gözlemcilerini YSK-Adalet Bakanlığı aracılığıyla mı gönderilecek? 2014 Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Bakanlığımız mensuplarının da görevli olması öngörülmektedir. ◗ Yurtdışında yaşayan Türklerin de kendi vekillerini seçmesi mümkün mü? Şu an için ilgili Kanunda böyle bir uygulama öngörülmüyor.

kendi kendine kutladı. AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner de aniden ‘coştu’. “Biatsa biat, itaatsa itaat. Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında duruyoruz” sözleri, sosyal medyayı salladı.

6 Ocak

Yeni Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç’ın amcası, Başbakan Erdoğan’ın özel doktorunun kardeşi Serdar Kılıç, Türkiye’nin yeni Washington Büyükelçisi oldu. Dışişleri, Londra’ya da büyükelçi olarak MİT Müsteşar YardımcısıAbdurrahman Bilgiç’i gönderdi. Hükümet, yolsuzluk operasyonlarının ardından başlattığı karşı hamle ile sanki ilk kez iktidara geliyormuş gibi kendi atadığı memurun yerine yenilerini atamayı Dışişleri’ne de sıçratmış oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri de, Balyoz ve Ergenekon davaları ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun nedeni, “TSK mensupları için hak, hukuk, haysiyet ve onurları için” olarak açıklandı. “TSK’nın imamı Özel mi” diye soran milletvekili Hüseyin Aygün de şikayet dilekçesinde unutulmadı. Ama TSK, yargılanan mensupları için “hak, hukuk, haysiyet ve onur” gibi kavramları 6 yıldan bu yana unutmuştu. Yeniden yargılama hazır önlerine gelince ‘aniden’ bu kavramlar hatırlanıverdi. AKP’li Şamil Tayyar, Erdoğan-Feyzioğlu görüşmesini, “Feyzioğlu CHP’ye, Ergenekon da bize” diyerek ‘girdi’ kelimesini kullanmadan ve başbakanının adını anmadan ilk parti içi muhalif ‘çıt, çıt’ını atmış oldu. İşte böyle sevgili okuyucular... 2014’e girdik... Ama daha ilk haftasından bu yorucu gündemler sayesinde nefesimiz kesildi. Yolsuzlukları unutturmak için her yolun denendiği, her türlü politik ‘dans’ın edildiği ülkemizde yargı hala gözleri kapalı bir kenarda oturtuluyor. Ha unutmadan bu arada ‘buhar’ olup kaybolan TIR’ın peşini bırakmayan savcı da başka bir diyara gönderiliverdi. Aman kendinize iyi bakın, aklınıza mukayyet olun... Çıt, çıt, çıt, çıt çedene de sar bedeni bedene...


Güncel

Osman Öztürk KAOTİK BİR SÜREÇ İYİSİYLE kötüsüyle acısıyla sevinciyle yaşadığımız bir yılı daha geride bıraktık. Takvim yaprakları öylesine çabuk tükeniyor ki insan yaşadıklarının farkına bile varamıyor. Bir yıl boyunca çok şeyler yaşandı şehirden şehire, ülkeden ülkeye. Dünya ekonomisi sürekli büyüse de insanlar çok mutlu değil yine de. Ekonominin süper güçleri dünya gelirinin çoğunluğuna sahipken, hala açlıktan ve sefaletten ölen çocukların varlığı adil bir dünya gelir dağılım sisteminin olmayışını da dünyanın gözlerinin önüne seriyor. Geçen yıl Arap baharının oluşturduğu halk hareketlerinin yarattığı istikrarsızlık ve belirsizlikler birçok ülkede yeni çatışma alanları oluşturması açısından önemli bölgesel faktörler olarak hafızalara kazındı. Mısır’da gerçekleştirilen darbe sonrasında yaşanan şiddet olayları birçok dünya ülkesinin tepkisini çekmesine rağmen son dönemlerde mevcut askeri düzenin ülkede kontrolü ele geçirmeyi başardığı görülüyor. Kökten dinci muhalif güçlerin yer altına inerek terör eylemlerine yöneldikleri de görülüyor. Suriye’de yaşanan şiddet olayları can almaya devam ediyor. Türkiye sınırında güçlenen ve kontrol ettiği alanları genişleten muhalif örgütler kendi aralarında çatışmalar yaşadıklarından Suriye ordusuna karşı tam bir başarı sayılabilecek kazanımlara ulaşamadılar. Irak’ta Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı ordunun başlattığı operasyon tüm şiddetiyle sürerken çok sayıda can kaybının olduğuna dair haberler gelmeye devam ediyor. IŞİD’in bu çatışmalar sırasında Felluce ve Ramadı’de kontrolü ele geçirmesi dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Türkiye sınırında Şanlıurfa’nın 15 km karşısında Suriye Tel Abyat kasabasında El-Kaide bağlantılı IŞİD yapılarının gövde gösterisi yapmaları bu bölgede ileride yaşanabilecek terör eylemleri ve olası terör risk ve tehditleri yönünden soru işaretleri ile dolu bir iz bıraktı. 2013 yılı son günleri Türkiye için de yoğun ve bir hayli tartışmalı bir sürece dönüştü. Yapılan polisiye operasyonların sonuçları gerek hükümette gerekse yargı ve polis yapılarında fırtınaya neden oldu. Anayasada güvence altına alınan kuvvetler ayrılığı sistemi bu tartışmalar sırasında sıklıkla gündeme getirilirken muhalefet yargıya müdahale edildiğini iddia etti. Adli Polis Teşkilatı’nın kurulup kurulmayacağına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonlar da tartışmalar arasında kendine gündem buldu. Yolsuzluk olaylarının üzerine gidilmesinin yanında bunun kuvvetler ayrılığı sistemi içinde ve hukukun üstünlüğüne zarar verilmeden ve tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yapılması üzerinde özenle durulması gereken kavramlar. Bu süreçte, kurumların ve devlet mekanizmasının zarar görmeden ülkemizin uluslararası arenada itibarını koruyarak ve kredibilitesine toz kondurmadan ve yara almadan çıkması hükümetin ve muhalefetinde önem verdiği en önemli enstrümanlar olmalıdır.

TUTUKLU VEKİLLER KOMİSYONU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA ANLAŞTI ANKARA(ANKA) - Tutuklu milletvekilleri için oluşturulan komisyon, Anayasa değişikliği konusunda anlaştı. Anayasa değişikliği kabul edilirse MHP'nin tutuklu Milletvekili Engin Alan tahliye olabilecek. CHP ve BDP'nin tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmesinin ardından, Meclis bundan sonra olabilecek vekil tutuklanmasının önüne geçmek için harekete geçti. Meclis'te oluşturulan "Vekil Komisyonu" AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ve BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın katılımıyla gerçekleşti. MHP'nin üye vermediği toplantıda üç partinin ortak kararıyla Anayasa değişikliği konusunda anlaşma sağlandı. Ortak öneriyle; milletvekillerinin gözaltına alınma, tutuklanma ve yargılanmasını 367 milletvekilinin oyuna bağlıyor. Anayasa değişikliği kabul edilirse; cezaevinde bulunan ve Meclis'te kararların okunmasıyla vekillikleri düşecek olan MHP'li Engin Alan ve Sebahat Tuncel'i yakından ilgilendiriyor.

8 Ocak 2014 Çarşamba

FEYZİOĞLU’NDAN ELEŞTİRİLERE YANIT

“KORKU NEDEN?”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: “Ben hiç bir şeyin aracısı değilim. Adil yargılanmamış kişilerin adil yargılanmasının takipçisiyim” diyor DUYGU GÜVENÇ

ERDOĞAN’I KIZDIRMIŞTI

ANKARA - POSTA212

Y

olsuzluk Davası ve ardından Hükümet-Cemaat arasında başlayan kavgada Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Cemaat orduya kumpas kurdu” yazısının ardından Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları için yeni bir tartışma başladı. Yargı bağımsızlığının sorgulandığı Türkiye’de, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yeni bir formül önerdi. Feyzioğlu, Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere sanıklarla da nabız tutarken, muhalefetin hedefi oldu. CHP’nin “Yolsuzluk dosyası kapanmasın” diyerek eleştirdiği Feyzioğlu, POSTA212’ye yaptığı açıklamada, “Korku neden?” dedi ve Hükümetle, Ergenekon-Balyoz gibi davalardan mahrum olanları barıştırdığı iddialarına yanıt verdi: “Ben hiçbir şeyin aracısı değilim. Ben adil yargılanmamış kişilerin adil yargılanmasının takipçisiyim” İşte Feyzioğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar: ◗ Erdoğan toplumun bir bölümüyle barışmaya mı gidiyor? Ben niyet okuyamam; barışmak mı, kucaklaşmak mı istiyor, Samimi mi, değil mi bilemem. Ama biz işlevsel bir çıkış önerisi hazırladık. Cumhurbaşkanına götürdük. o bu öneriyi değerlendirilebilir gördü. Cumhurbaşkanından çıkar çıkmaz gece Başbakan’dan randevu talep ettik. Başbakan derhal randevu verdi. Başbakan, Adalet Bakanı, ben ve danışmanım cumartesi günü oturduk. 1,5 saatten fazla görşütük. Artık bir çalışma toplantısına dönüştü. Başbakan bir siyasi irade ortaya koydu, ‘Yeniden yargılama Türkiye için gereklidir’ dedi. Bu, Türkiye’de adil yargılama konusunda büyük sıkıntı olduğunu bugün itibariyle kabul ediyor demek ve adil yargılanmadığını düşündüğü kimselerin yeniden yargılanmasının önünü açacak bir formül arıyor. Bunu ikiye ayırın; düne kadar ‘ben bu davının savcısıyım’ derken, bugün ne oldu da böyle diyor. Bu siyasilerin meselesi, bunu siyaset sorar. Beni bugün ilgilendiren de şudur; bir tarafta çok ciddi bir yolsuzluk soruşturması başladı. Bunun asla örtbas edilmemesi için biz bütün gücümüzle uğraşıyoruz. ◗ Ne yapıyorsunuz? Adli kolluk yönetmeliği çıkarttılar. Cumartesi günü resmi gazetede yayınlanan yönetmeliğe, Pazartesi sabah 09:00’da iptal davası açan benim. Yolsuzluk soruşturmasını unutturmayan da biz olacağız. Yolsuzluk soruşturması unutturulur mu, örtbas edilebilir mi? ◗ Bunu ele aldınız mı Erdoğan ile görüşmenizde? Konu o değil ki. Benim yolsuzluk soruşturmasında hangi pozisyonda olduğumu biliyor. ‘Adli kolluk yönetmeliğini bu şekilde değiştirerek yanlış yaptınız, biz de davamızı açtık, iptal ettirdik’ dedim. ◗ Tepkisi nasıl oldu? Ben bir devlet adamıyım, yargının en üstündeki kişiyim. Başbakan da ülkenin başbakanı. Sonuç itibariyle iki arkadaşın sohbet toplantısı değil bu. G”örüşünüzü söylersiniz, o da görüşünü söyler. Bu tip toplantılarda ‘hay allah yanlış yaptık’ denmez ki. ◗ Adli kollukta da bir geri adım bekler misiniz? Mesela savcılara özel kolluk kuvveti için sinyal verdi mi? Bizim önerimiz masada zaten. Ayrı bir Adli Kolluk teşkilatının kurulması zaten bu işin çıkışının en önemli noktası. Ama bu bugünden yarına olacak birşey değil. Çok zahmetli ve çok uzun bir süreç. Şu anda Silivri’de, Maltepe’de, Sincan’da insanlar sahte delillerle mahkum ve çile dolduruyorlar. Dışarıdan konuşmak çok kolay. Bir insanın zihni birbirinden farklı konuları ayırabilecek konumda olmalı. Yolsuzluk soruşturmasının sonuna kadar gidilmesini takip edersiniz; fakat ittifak olduğu anlaşılan siyasi iktidarın iki kanadı arasındaki çatışmaya bağlı olarak kamuoyunun çok yakından takip et-

TEMMUZ 2012’de Özel Yetkili Mahkemeler bir yasa ile kaldırıldı. Ancak, ellerindeki davalar bitinceye kadar devamına karar verilmişti. Meclis, Özel görevli Mahkemelerin antidemokratik olduğuna karar verdi. Ama ellerindeki davalara bakmaya devam ettiler. Bu yasanın Geçici

tiği davalarla ilgili ortaya atılmış iddiaları da sonuna kadar takip edersiniz. Bir yanlışlığı görüp, diğer bir yanlışlığı başkasının yüzü suyu hürmetine görmezden gelebilir miyiz? ◗ Yıllarca size randevu vermeyen kişi ne oldu da şimdi sizinle görüştü?

BEN HİÇ RANDEVU İSTEMEDİM. ◗ ma sizi birçok görüşmeye davet dahi etmezdi. Ne değişti? Ben 6 aydır Baralor birliği başkanı yım, daha önce Ankara Barosu başkanıydım ve benim selefim Başbakanın muhatabıydı. Muhatap alıyor muydu, almıyor muydu bu ayrı bir konu ama biz duruşumuzu yıllardır hiç değiştirmedik. Her zaman hukuki güvenlik, adil yargılama ve insan haklarından söz ettik. Bugün de ondan söz ediyoruz. Ben bu büyük mücadelenin adım adım başarıya doğru yol aldığını düşünüyorum. Sadece 4 ay önce adli yıl açılış konuşmamda söylediğim pekçok cümlemin bugün ne kadar hayati ve doğru olduğunu, kamuoyunun bunu o gün anlamayan kesimi de anladı. Ve bunları bugün Başbakanla konuşuyorum. Bunun ne kadar önemli olduğunu herkesin görmesini dilerim. ◗ Siz TSK ile hükümetin, Ergenekon, Balyoz davalarına taraf olanların barışmasına aracılık mı ediyorsunuz?

CHP’NİN İTİRAZI KILIÇDAROĞLU: “Feyzioğlu tuzağa düşmesin!” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin Balyoz ve Ergenekon davaları için “yeniden yargılama” girişimini “tuzak” ve “gündem değiştirme çabası” olarak niteledi. CHP’nin bu hafta özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve baktıkları davaların düşürülmesi yönünde TBMM’ye yasa teklifi getireceğini açıklayan CHP lideri, “Başbakan Erdoğan için samimiyet testi olacak. Bakalım gerçekten bu davalardan mı rahatsız yoksa yolsuzluk soruşturmasından mı rahatsız, göreceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na da şu eleştirileri getirdi: “Doğru bir çaba içinde ama aynı çabayı yolsuzluk soruşturmasının sürdürülmesi için de göstermeli. Türkiye Barolar Birliği, Erdoğan’ın bu tuzağına düşmemelidir. Baroların, aynı çabanın aynı duyarlılığın yolsuzluklar konusunda da sürdürülmesini, gösterilmesini beklerim. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapılıyor. Hiç kimsenin bu yolsuzluk konusunda duyarsız kalma hakkı ve yetkisi yoktur. Barolar Birliği’nden de en sert tepkiyi bekleriz.”

FEYZİOĞLU FORMULÜ 2. Maddesinin acilen kaldırılması gerek ve Özel Yetkili Mahkemelerin verdiği kararlardan henüz Yargıtay aşamasında

Ben hiçbir şeyin aracısı değilim. Ben adil yargılanmamış kişilerin adil yargılanmasının takipçisiyim. Bu kadar basit. Bunu anlamak hiç zor değil. Af istemiyorum, şartlı salıverme demiyorum, çilelerini çekmeye devam etsinler demiyorum, ‘eğitim şart, Türkiye baştan sona değiştirilmeli, o zaman düzelir’ demiyorum. Ben şu anda cezaevlerinde kumpas kurulduğu iddiasıyla çile dolduran insanların bu bilgiler kamuoyuna yansıdıktan sonra çıkması için mücadele ediyorum ama adil yargılanarak. Bunu anlamak o kadar zor olmamalı. Ve anlaşıldığını görüyorum. İkisini birbiriyle karıştırmayacak bir zihinsel kapasiteye sahip olduğumuz inancındayım. ◗ Adınız hep ilerde CHP’nin lideri olarak geçer...

TEVECCÜH EDİYORLAR. ◗ Kafanızda siyaset var mı? Türkiyede milyonlarca kişinin çatısı altında toplandığı, herhangi bir siyasi partinin genel başkanlığı için bir yurttaşın adı geçiyorsa o yurttaş heralde bundan gurur duyar. Ben şu anda Türkiye Barolar Birliği’ni bütün siyasi partilerin üzerinde Türkiye’nin en temel en köklü sorunlarına çözüm üretir noktada tutuyorum. Heralde bu şu an en önemli görev. Kenara çekilmiş ve ellerimi ovuşturarak birilerinin acısı üzerinden beklenti içerisine girmiş değilim. Bu kadar basit yaptığım. Yolsuzluk soruşturması gündeme geldi; sonuna kadar gidilmesi için Türkiye’yi şehir şehir dolaşıyorum. Anlatıyorum. Adli kolluk yönetmeliği gibi bir büyük yanlışlığın iptalini sağlıyorum. Ve ne kadar çelişkili açıklamalar yapıldığını, halkın hafızasını tazelemek suretiyle gündemde tutuyorum. Düne kadar suçsuzluk karinesini, lekelenmeme hakkını hatırlamayan, ağızlarına almayan insanların temel hakları öğrenmeye başlamasını, samimi bulup bulmamak ayrı, önemsiyorum. Çünkü birkez bu haklar telaffuz edildiğinde sıradan yurttaşların da hakkı haline geliyor. Bunu koyun kenara. Ben öyle sadece televizyonlara çıkıp, ayağımı uzatıp şov amaçlı konuşmuyorum. Ülkeyi geziyor ve bunları anlatıyorum. Bu yolsuzluk soruşturması ortaya çıktığından beri en az 12 şehir gezdim iki haftada, 1000 kişilik konferanslar veriyorum. Bu yolsuzluk soruşturması ortaya çıkıp patladıktan sonra siyasi iktidarın en etkili isimleri, Türk ordusuna kumpas kuruldu dedi. Peki biz bunca yıldır, sahte deliller, savunma hakkı ihlal ediliyor, adil yargılanmıyor bu insanlar demedik mi? Şimdi yolsuzluk soruşturması ortaya çıktı diye sırf aman bunu hiçbirşey gölgelemesin diye ben siyasi iktidarın silahlı kuvvet-

bulunan davaların meşruiyet dolayısıyla görev yönünden bozulması. Yargıtay’ın hiçbir takdir yetkisi bırakmaksızın bunu bozmak zorunda kalması.Yargıtay aşaması geçip kesinleşenler ise (Balyoz davası gibi) özel mahkeme tarafından karar verildiği için geçersiz kılınması.

lere kumpas kuruldu şeklindeki cümlelerini duymazdan gelip, bunları duymayalım; bir ki sene sonra düşünürüz mü diyeceğim? Bana hangi vicdanla bunu izah edecekler. Lütfen bana izah etmeyin gidin Engin alana, İlker Başbuğ’a, Fatih Hilmioğlu ölüyor içeride gidin ona izah edin. Rahatlıkla şu söylenir; kardeşim 12 senedir sen bu ülkenin yönetimindesin, bugün mü aklına geldi? Evet ben de söylüyorum bunu. Siz düne kadar birlikte değil miydiniz? Evet ama bugün, bu cümlelerin sarf edilmesinden sonra duymamak için vicdanınızın taş kesilmesi lazım. Tam aksine cezaevlerinin kapıları adil bir yargılama sonucunda açıldığında bu ülkeye nasıl bir özgürlük ortamı geleceğini lütfen düşünür müsünüz? Korku neden? ◗ Sizce Erdoğan sözünde durur mu? Sözlerinde durmayanın bu beklenti ortaya çıktıktan sonra siyasi sorumluluğu olur. O siyasi sorumluluğun da hesabını kesecek olan muhalefettir. Siz halka ‘ben yeniden yargılama istiyorum’ diye beklenti verdikten sonra bu söz yerine getirilmezse, bunun siyasi karşılığı olmayacak mı? Olmaması durumunda bunun sadece sorumlusu muhalefettir. O siyasi karşılığı ödetmek zorundadır. Onun için halka güven vermesi lazım. Düne kadar Türk ordusuna, aydınlara, gazetecilere kumpas kurulduğu iddialarında iki kanadın olduğundan hep söz edildi. Bu kanatlardan birisinin şu anda yolsuzluk soruşturmasını yürüttüğünü unutmayın. ben yolsuzluk soruşturması yürütüyorlar diye binlerce insanın bugüne kadar çektiği acıyı unutacak mıyım? görmezden mi geleceğim? ◗ Peki yolsuzluk duruşmasında Bilal Erdoğan gibi adı basına yansıyanlar ancak ifadeleri alınmayanlar için nasıl bir yol izlenmeli? Yeni savcılar karar verecek. Bas bas bağırıyoruz yolsuzluk soruşturmasını engelleyecek hiçbir adım atamazsınız diye. Türkiye bir anda parmağınızı şaklattığınızda hukuk devleti ve demokrasi olmuyor. Bunca yıl çivisi çıkarıldı bu ülkenin. çıkaranlara hesap sormak lazım, ben soruyorum. Ben bugün siyasi iktidar tökezlediğinde konuşmaya başlayanlardan değilim. ◗ Diğerleri, KCK’lılar? KCK’lı MCK’lı Özel Görevli mahkemede hangi insan evladı yargılandıysa adil yargılanma noktasından sorunlu diyorum, niye illa birilerini kategorize ediyorsunuz. Haksızlık varsa o herkes için haksızlık olmaz mı? Adil yargılama hakkı lüks mü? Sapla samanı birbirinden ayırabilmeniz için adil yargılama gerekiyor. Özel Görevli mahkemelerin sapı ve samanı birbi-

Geçtiğimiz Eylül ayında, 2013-2014 adli yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada Feyzioğlu, Başbakan’ı eleştirmiş, onun sıklıkla kullandığı ‘milli irade’ kavramı hakkında, “Milli irade tabiri daha ziyade, giderek otoriter eğilimler sergilemeye başlamış siyasi iktidarların tercihi olmuştur” demişti. Uzun konuşmasında Feyzioğlu, şu mesajları vermişti: “Bugün, savunma baskı altındadır. Avukatlar, mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulmakta ve kovuşturulmaktadır. Adliyelerden ve duruşma salonlarından yaka paça çıkarılmakta, savunma görevinden yasaklanmaktadır. 9 Ağustos 1969’da kurulan Türkiye Barolar Birliği’nin 44. kuruluş yıldönümünü kısa bir süre önce idrak ettikSavunmanın savunulmasının zorunlu hale geldiği bir ortamda “kutladık” diyemiyorum; “idrak ettik” diyorum. Çağdaş hukukun avukatlar için kabul ettiği; hiç bir baskı, engelleme, taciz veya hukuka aykırı müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmeleri, görevlerini icra ederken güvenlikleri tehdit edildiğinde korunmaları, yargı yerleri ve idari makamlar önünde yazılı ve sözlü taleplerinde hukuki ve cezai muafiyetlerden yararlanmaları, müvekkilleriyle iletişimlerinin gizliliği gibi ilkelerin ihlal edildiği bir ortamdayız.” Erdoğan: “Bir daha açılışa gelmem” Başbakan Erdoğan’ın kendisine yanıtı sert olmuştu: “Baro başkanının yargı yılının açılışında konuşması yanlış. Yargıtay Kanunu’nda böyle bir hakkı yok. Bir daha böyle bir durum söz konusu olursa, açılışa asla gitmem. Ayrıca, yargı yılı açılışı gereksiz bir durum. Hükümet yılı açılışı var mı? Yargı açılışını kendi içinde yapsın.” Feyzioğlunun sözlerine dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin de tepki göstermişti: “Çoğulculuğa vurgu yapan, çoğunlukçuluğu eleştiren bir bakış açısı ortaya koydu. Barolar Birliği Başkanı kendi oturduğu koltuğa çoğunlukçu bir seçim sistemiyle gelmiştir. 79 ilde yapılan seçimde yüzde 50 oy alan liste, genel kurul delegelerinin tamamını alarak seçilmiştir ve çoğulculuğa asla kapı aralamayan bir sistemdir. Oturdukları koltuğa çoğunlukçu yöntemle gelenler, bu kürsülerden bizlere çoğulcu tavsiyelerde bulunma hakkına sahip değiller. Bir yandan inanç özgürlüğünü savunduklarını ifade ederken, Danıştay’ın avukatların başörtülü savunma yapabilmelerini sağlayan kararını eleştirmekte ve gerekçesini hazmedemediklerini ifade etmektedir” rinden ayırmadığını görüyorsunuz. O zaman hangi davaysa o; bu kadar basit. Bana kalsa ben Özel Görevli Mahkemelerin bütün hükümlerini de tekrar açarım. Ama böyle bir siyasi irade gerçekleşir mi, bilmem? Meclis bilir bunu. 5 Temmuz 2012 tarihi milattır; dünya hukuk tarihine kara lekedir. Daha karasını son 50 yılda zor bulursunuz. hem yasayı değiştirip Özel Görevli Mahkemeleri kapatıyorsunuz, gerekçe ‘bu mahkemelerin anti-demokratik olduğu’; hem de aynı gün geçici bir madde koyuyorsunuz ve ‘ellerindeki işlere bakmaya devam etsinler’ diyorsunuz. Bunu başbakanın gözünün içine baka baka kim söyledi. Ben söyledim, Eylül’de. Aynı noktadayım. dün de bunu söyledim ve bugün bu noktaya eğer gelindiyse, bir derin nefes alsın insanlar, demek ki doğru bir şekilde istense de istenmese de reddedilse de yolunu buluyor.


Gündem

8 Ocak 2014 Çarşamba

Yılmaz Polat BEYAZ SARAY ÖNÜNDE AYAKKABI KUTUSU YASAĞI GEÇEN hafta sonunda Washington-Pensilvanya hattında iki büyük protesto gösterisi yapıldı. Erdoğan-Gülen ikilisi protesto edildi. Washington’da bardaktan boşanır gibi şiddetli bir yağmur vardı. Türk Politikalar Merkezi (TPC) Başkanı Ata Akıner, üyelere “Programda bir değişiklik yok, protestomuzu yapacağız” diye mesaj attı. Bir de uyarısı oldu. “Beyaz Saray Polisi boş ya da dolu ayakkabı kutusuna izin vermedi. Getirmeyin” Kutu yasağı, bomba koymayı (dolar değil) önlemek için alınan bir güvenlik tedbiri. Beyaz Saray’ın karşısındaki Lafayette Park’ta, güvenlik nedeniyle çöp sepeti bile bulunmuyor. Ayakkabı kutuları nasıl izah edildi bilmiyorum ama Beyaz Saray Polisi kim bilir neler düşündü? Polisi gösteri sırasında zaman zaman sanki göstericilerin ayaklarına bakıyor gibi hissettim. Ayakkabı kutusuyla ilgili ilginç pankartlar vardı. Yakında kutu ABD’de siyasi literatürüne girerse şaşırmam. (Shoe Boxes Party - Ayakkabı Kutusu Partisi) gibi. Protesto saatinde yağmur durdu, her zamanki gibi binlerce turist Beyaz Saray’ın önünde toplanmıştı. Göstericilerle fotoğraf çektirip, video kaydettiler. Protesto; Andımız ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla sona erdi. TPC üyelerinin ‘Yolsuzluk ve Rüşvet’ protestosu büyük ilgi topladı. ‘Expose’ grubu ile Atatürkçü Dernek üyeleri de Pensilvanya’daki dondurucu soğuğa rağmen, Fethullah Gülen’in kaldığı Pocono Dağları’nın eteğindeki çiftliğin bulunduğu Saylorsburg’da üçüncü kez protesto gösterisi düzenledi. 2013, ABD’deki Türklerin adeta yeniden doğuşu oldu. Gezi Olayları’yla birlikte, Mustafa Kemal’in askerleri gurur verici eylemler yaptı. Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan diktatörlere, gericilere, emperyalizme ve soygunculara karşı şahlandı. Türk Politikaları Merkezi (Turkish Policy Center TPC), Atatürk Society of America, Kaliforniya, New York ve ABD’nin her tarafındaki Atatürkçü gruplar ile Expose üyeleri Silivri’de tutuklu askerlere, gazetecilere büyük destek verdi. Onların ABD’deki sesi oldular. Demokrasi, adalet ve özgürlük mücadelesi verdiler. AKP’nin, Cemaatin oyunlarına “Dur!” dediler. Amerikalıları uyardılar. Vicdanların karartıldığı, hayatların söndürüldüğü, Cumhuriyet rejiminin değiştirilmeye çalışıldığı karanlık günler mutlaka tarihe gömülecektir. Hepinize gönül dolusu sevgiler, iyi seneler. Değerli arkadaşlarım Merdan Yanardağ ve Tuncay Özkan ile yazdıklarından dolayı tutuklu bulunan tüm meslektaşlarımın kısa zamanda özgürlüğüne kavuşmalarını diliyorum. Yurt Gazetesi’nden alınmıştır.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

YIL: 1 SAYI: 34

8 Ocak 2014 Çarşamba

SAHİBİ POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - DİLEK ESKİ BEZİRKAN AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA - EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ SAYFA TASARIM ERDAL ÖZBEK – TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR - ERTAN BEZEN İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 244 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Dikkat! ABD’ye girerken bilgisayarınıza el konulabilir New York’taki bir federal yargıç, yetkililerin hiçbir hukuki gerekçe göstermeden, seyahat eden kimselerin suç işlediğinden şüphelenerek veya herhangi başka bir şekilde, yolcuların dizüstü bilgisayarlarına el koyabileceğine hükmetti

G

eçen bir yıl boyunca, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) izleme programı ve internette gizlilik hakkına yönelik risklerle ilgili haberler izledik. Eski NSA çalışanı Edward Snowden tarafından açıklanan belgeler, küresel çaptaki elektronik casusluk programını gözler önüne serdi. Fakat artık yetkililer, çok daha geleneksel bir yolla sizin hakkınızda bilgi edinebilir; sınırda eşyalarınıza el koyarak. Eskiden, yetkililerin günlüğünüzü okumanızdan çekinirdiniz. Şimdi ise dizüstü bilgisayarınızın sabit sürücüsüne girebilirler.

ABD’NİN GELENEĞİ Federal yargıç, 2001’deki El Kaide saldırılarından sonra yürürlüğe sokulan sınırda el koyma uygulamasını onayladı. Eğer ABD’li yetkililer isterse, sınırda bilgisayarınıza el koyabilir ve herhangi bir suç faaliyeti, yabancı istihbarat ilişkisi veya terör bağlantısıyla ilgili kanıtlar arayabilir. Siyasi aktivistler, akademisyenler ve gazeteciler, sınırı geçerken dizüstü bilgisayarlarına el konulabilecek olmasından endişeli. Birçoğu ise bu tehdide karşı, seyahat ederken verilerine nasıl koruyacaklarını öğrenmek için, gizlilik uzmanları tarafından yürütülen seminerlere katılmakta. ABD İç Güvenlik Bakanlığı’ndan bir yetkili şöyle diyor: “Kanunun verdiği izinle sınır ve liman girişlerinde yapılan elektronik medya taraması, ciddi zarara yol açabilecek bilgileri tespit etmek için hayati önemdedir.” Washington merkezli düşünce kuruluşu Heritage Foundation misafir araştırmacısı Paul Rosenzweig, bunun şaşırtıcı olmadığını düşünüyor: “ABD kurulduğundan beri, ülkeye girişte kişisel gizlilik hakkı hiç tanınmadı.” Rosenzweig, “Eğer ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza memuru kötü günündeyse, sizin çantanızdakilerin tümünü yere serebilir. Amerika’nın sınırlarını korumanın esası budur.” Çantalar, dizüstü bilgisayarlar, USB bellekleri, cep bil-

gisayarları - bunların hepsi incelemeye tabi. Eğer yetkililer dizüstü bilgisayarınıza el koyarsa, sabit sürücüsündeki her şeyi kopyalayacaklardır. Daha sonra bu kopya ABD ordusunun Fort Belvoir, Maryland’deki suç soruşturma birimine gönderilecektir. ABD ordusunun belgelerini sızdırdığı gerekçesiyle hapis yatan Chelsea (Bradley) Manning’in hukuki savunması için bağış toplayan aktivist David House’un bil-

gisayarına el konulduktan sonra yapılan bu oldu. House’un eşyalarına, Kasım 2010’da Meksika tatilinden döndüğü sırada el konuldu. Amerikan Yurttaşlık Hakları Birliği tarafından açıklanan ABD Ordusu Suç Soruşturma Komutanlığı raporuna göre, yetkililer daha sonra, dizüstü bilgisayarındaki dosya ve fotoğrafları bir “adli inceleme aygıtına” kopyaladı. Rosenzweig, dizüstü bilgisayarınız incelenirken yetkili-

lerin soruşturmayla ilgisi olmayan dosyaları dikkate almayacağını ve resmi politikanın “suçla ilgili olmayan tüm dosyaların boşaltılması” olduğunu dile getiriyor. Şöyle diyor Rosenzweig: “Eğer bir pizza tarifi veya sevgilinize notlar bulurlarsa, bunları görmezden geleceklerdir. Buna inanıp inanmamak, devlete olan güveninize göre, size kalmış.” Daha sonra dizüstü bilgisayarınızı geri alıyorsunuz ama hemencecik değil. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden Peter Swire, bunun günler veya haftalar alabileceğini söylüyor.

ŞİFRELEME SEÇENEĞİ Diğer ülkelerde de benzer uygulamalar var. İngiliz yetkililer, Ağustos 2013’te Heathrow Havalimanı’nda Brezilya vatandaşı David Miranda’nın bilgisayarına terörle mücadele yasaları uyarınca el koydu. Miranda, Snowden belgelerine dayanarak Amerikan izleme programıyla ilgili ortaya çıkanları dizi halinde yayınlayan

gazeteci Glenn Greenwald’un partneri. Her şeye rağmen, yetkililer sıkça yolcuların dizüstü bilgisayarlarıyla ilgilenmiyor. Örneğin, ABD İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Ekim 2008-Ağustos 2009 arasında 220 milyon kişi ABD’ye giriş çıkış yaptı. Bu süre zarfında sadece bin yolcunun bilgisayarında tarama yapıldı. Olasılık düşük olabilir ama yine de endişe verici. Verilerini güvende tutmak isteyenler, sabit disklerini şifreleyebilirler. Rosenzweig bu yolu seçenlerden: “Bütün özel bilgileri, muhtemelen Federal Soruşturma Bürosu’nun kırma kapasitesinin üzerinde olacak kadar güçlü bir programla şifreliyorum. Hiçbir yere yazmadığım şifreyi söylemeye zorlanamayacağımı düşünüyorum.” Başka bir yol ise dizüstü bilgisayarınızı ‘temiz’ tutup, her şeyi evinizde bıraktığınız dış sabit sürücüye depolamak. Böylece, en azından sınırdayken, gözünü üzerinize diken yetkililer karşısında güvende olabilirsiniz. (BBC)

JIMMY’İ SONSUZA UĞURLADIK

Birleşmiş Milletler Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği çalışanları, rooklyn’deki Bethany Baptist Ki- 22 Aralık 2013 tarihinde hayata veda eden Daimi Temsilciliğin en lisesinde düzenlenen cenaze töreB nine BM Türkiye Daimi Temsilcisi Bü- uzun süreli çalışanı James Burns’ü (Jimmy) son yolculuğuna uğurladı. NEW YORK - POSTA212

yükelçi Y. Halit Çevik, Daimi Temsilci Yardımcısı Levent Eler, New York Başkonsolosu Levent Bilgen, Başkonsolos Yardımcısı Ayten Eler ve Burns’ün Daimi Temsilcilikteki mesai arkadaşları ile sevenleri katıldı. Törende bir konuşma yapan Büyükelçi Çevik, Burns’ün vefatından duyduğu üzüntüyü dile getirdi, “Hayatının 61 yılını Daimi Temsilcilikte çalışarak geçiren Jimmy, Misyon’un nereden nereye geldiğine şahitlik etti, yıllar boyunca iyi günleri de zor günleri de bizimle birlikte yaşadı. Onun işe başladığı zamandan bu yana Misyondan bir çok diplomat geldi geçti ama Jimmy hep buradaydı.” diye konuştu. Büyükelçi Çevik, eski bir savaş gazisi olarak Jimmy’nin kendi ülkesine olan bağlılığına benzer şekilde büyük bir sorumlulukla Misyondaki görevleri yerine getirdiğini, Misyondaki çalışanlar için sadece bir meslektaş değil, dürüst, ağırbaşlı ve vefalı karakteri ile iyi bir dost olduğunu da vurgularayak, “Onun işi-

ne bağlılığı bir çoğumuza ilham ve enerji verdi. Jimmy içten, sıcak, harika bir insandı. Bu üzgün günümüzde tek tesellimiz, ailemizin bir parçası olarak onunla çalışma ayrıcalığını yaşamış olmamızdır. Onu gerçekten özleyeceğiz.” diye sözlerini tamamladı. James Burns’ün naaşı kilisede düzenlenen törenden sonra Long Island’taki Calverton National Mezarlığı’nda toprağa verildi.

27 Kasım 1924 tarihinde Texas, Newboston’da doğan James Burns, 15 Ağustos 1951 tarihinde 27 yaşında Daimi Temsilcilikte göreve başladı. 2012 yılında emekli olduktan sonra Daimi Temsilcilikte gönüllü olarak çalışmayı sürdüren ve Temsilcilik camiası ile bağlantısını kesintisiz sürdüren Burns, şu an görevde bulunan Büyükelçi Y.Halit Çevik dahil şimdiye kadar toplam 17 BM Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi ile birlikte çalıştı.


Göçmenlik

8 Ocak 2014 Çarşamba

GÖÇMENLERE MÜJDE Kaliforniya’da dökümanları olmayan ama hukuk fakültesinden mezun olan bir göçmene hukuk alanında çalışmasına imkan veren lisans verildi. Karar bu durumdaki göçmenlere emsal olacak NEW YORK - POSTA212

K

aliforniya kaçak ama hukuk eğitimi görmüş göçmenlere profesyonel hukuk lisansını elde etme hakkını veren ilk eyalet oldu. Göçmenlik statüsü için bekleyen Sergio Garcia, bu hakkı kazanan ilk göçmen olarak emsal teşkil ediyor. Kaliforniya Yüksek Mahkemesi, yasal statü almak için başvurusu mahkemede beklerken, Ramsey’in profesyonel hukuk lisansı alma hakkından yararlana-

bileceğine dair bir karar aldı. GARCIA EMSAL TEŞKİL EDİYOR Karar, ülkede kaçak yaşadıkları için yasal haklardan yararlanamayan milyonlarca göçmenin gözünün Kaliforniya’ya çevrilmesine neden oldu. Aynı türden başvuruların New York ve Florida mahkemelerinde beklediği bildiriliyor. Sergio Garcia, kararın açıklanmasından sonra yaptığı konuşmada “Profesyonel lisans haklarımı kazanmak inanılmaz bir şey.

Kaliforniya bu yönde hareket ederek ülkenin geri kalanı için de anlamlı bir örnek oluşturuyor” dedi. YILLARDIR BEKLİYOR Garcia Meksika’da doğduktan sonra, daha bebekken dökümanları olmadan ailesi tarafından ABD’ye getirildi. Vatandaşlık haklarını alan babası daha sonra Garcia adına vize başvuru yaptı. Vize başvurusu 1985’te kabul edilmesine karşın, sistemin yavaşlığı nedeniyle başvurunun pratiğe dökülme-

Sınır dışı korkusu

Göçmenlik yasası tartışmaları devam ederken, kaçak göçmenler sınır dışı edilme tehlikesini duymadan Amerika’da yasal yaşam haklarını almanın vatandaşlıktan daha öncelikli olduğunu düşünüyor merika hala ülkedeki yasa dışı statüdeki göçmenlere vatandaşlık haklarının verilmesini tartışıyor ama bir yandan da kitleler halinde kaçak göçmenler sınır dışı ediliyor. Sınır dışı edilme tehlikesi her an göçmenlerin hayatını “Demokles’in kılıcı” gibi tehdit ediyor.

daha öncelikli buluyor. Vatandaşlık haklarını almak daha öncelikli diyenlerin oranı ise yüzde 35’te kalıyor. Asya kökenli kaçak göçmenlerde bu oranlar birbirine daha yakın. Asyalıların yüzde 49’u sınır dışı edilmeden yasal hakları almayı önemserken, vatandaşlık haklarını almak daha önemli diyenler yüzde 44.

ÖNCELİK ÜLKEDE KALMAK Kaçak göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Hispanik ve Asya kökenliler arasında Pew Research tarafından yapılan bir araştırmada bu korkuyu doğruluyor. Araştırma bulgularına göre, Hispaniklerin yüzde 55’i, Amerika’da sınır dışı edilme tehlikesini duymadan yasal olarak çalışabilme ve yaşamayı vatandaşlık haklarını alabilmekten

ÜÇTE İKİSİ HİSPANİK Hispanikler ve Asyalılar, halihazırda Amerika’da yasal olarak yaşayan 28 milyonluk göçmen nüfusun üçte ikisini oluşturuyor. Hispanikler ayrıca ülkede kaçak olarak yaşayan 11.7 milyon göçmenin yüzde 75’ini temsil ediyor. Göçmenlik reform geçtiğimiz yaz Senato’dan geçmiş, ancak Cumhuriyetçilerin ağırlıklı olduğu Temsilciler Meclisi’nde takılmıştı. Kaçak göçmenlerin vatandaşlık hakkını almak için 13 yıllık ülkede yaşamış olma şartının yasaya ek bir madde olak ilave edilmesi, yasayı sulandırma girişimi

NEW YORK - POSTA212

A

olarak değerlendirilmişti. YASA GEÇMEZSE… Eğer söz konusu reform yasası Kongre’den geçmezse, Hispaniklerin yüzde 43’ü, Asyalı Amerikalılar’ın da yüzde 48’i bunun sorumlusu olarak Kongre’deki Cumhuriyetçileri göreceğini söylüyor. Ama Hispaniklerin yüzde 34’ü ve Asyalılar’ın da yüzde 29’u bu durumda yeteri kadar efor göstermediklerini düşündükleri Obama’yı ve Demokratları sorumlu bulacaklarını ilan ediyor. NÜFUSLARI HIZLA ARTIYOR Hispanikler Asyalılar, Amerikan içinde nüfusu en hızlı artan toplumlar. Hızla büyüyen bu iki grup, 2012 seçimlerinde güçlerini göstermek için Obama etrafında kitlendiler. İki grup içinde oylar rekor bir oranla (yüzde 70’den fazlası) Obama’ya gitti. Şu anda Amerika’da toplamda 35 milyon Hispanik ve 12 milyon Asyalı yaşıyor. Hispanik yetişkinlerin yüzde 51’i, Asyalı yetişkinlerin de yüzde 74’i göçmen.

si yıllar alacaktı. Garcia high school ve kolej eğitimi gördü, daha sonra üniversitede hukuk okudu. Ancak avukat olmak için lisans başvuru yaptığı zaman kendisine göçmenlik statüsünün hala beklediği, bu yüzden işini yapamayacağı cevabı verildi. Federal yasaların dökümanları olmayan göçmenlerin profesyonel mesleklerini icra edemeyecekleri şeklindeki yaklaşımı karara gerekçe gösterilmişti. Kaliforniya Yüksek Mahkemesi, aldığı kararla federal yasaların bu yöndeki kısıtlamalarını ortadan kaldırdığını açıkladı.

Başkan Obama Hispaniklerin desteğini kaybediyor Göçmenlik reformunun çıkmaması ve kaçak göçmenlerin sınırdışı edilmeye devam edilmesi, bir zamanlar Obama’ya tapan Hispanikleri Başkan’dan uzaklaştırıyor (NEW YORK-POSTA212) Göçmenlik yasasının çıkmaza girmesi özellikle Hispanikleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Ancak Hispanikler ve diğer göçmen toplulukların, başta Cumhuriyetçiler olmak üzere yasanın önüne çıkanları gelecek seçimlerde cezalandıracaklarına kesin gözle bakılıyor.

EN ZARARLI OBAMA ÇIKTI Ancak bu işten en zararlı çıkacaklardan biri de Başkan Obama olacak gibi gözüküyor. Seçimlerde azınlıkların, göçmenlerin özellikle de Hispaniklerin ezici bir desteğini arkasına alan Obama, şimdi bu desteği kaybetme tehlikesini yaşıyor. Özellikle göçmenlik reformunun geçmesinde Obama’nın gösterdiği performans Hispanikler tarafından yetersiz bulunuyor. Ancak desteğin kaybolmasında asıl faktör, en can yakıcı ve acil sorun olan kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmesinde Başkan’ın inisiyatifini yeterince kullanmaması. Hispanikler yasa geçmese de Obama’nın sınır dışı edilmeleri yavaşlatabileceğini düşünüyor. Ancak bu konuda bir gelişme olmaması, Obama’nın Hispanikler gözündeki algısını negatife çeviriyor.

OBAMA’YA DESTEK 12 PUAN DÜŞTÜ Gallup tarafından yapılan geçtiğimzi aralık ayında yapılan en son ölçümler Obama’nın beğeni puanının 41 olduğunu gösterdi. Oysa bir yıl önce bu puan 53 idi. Obama’ya destek puanının bir yıl içinde 12 puanlık düşüşünde göçmenlik reformunun yanı sıra geçen yıl patlayan dinleme skandalı etkili oldu. Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) milyonlarca Amerikalıyı dinlediği haberi kamuoyunun dikkatini bu dinlemelerden haberi olduğu ortaya çıkan Obama’ya çevirmişti.

EN BÜYÜK KOPUŞ HİSPANKLERDEN Araştırmacılar Obama’ya tüm gruplar içinde desteğin düştüğünü, ama yakın zamana kadar onun en büyük hayranları olan Hispaniklerin en büyük kopuşu yaşadığını belirtiyor. Araştırmada Hispanikler son 11 ayda, Obama’ya verdikleri desteğin yüzde 75’den yüzde 52’ye düştüğünü söylüyorlar.


Güncel

8 Ocak 2014 Çarşamba

Tv muhabiri

Polis

Asker

Din adamı

İlkokul öğretmeni

Gazeteci

Mesleklerine göre kimler Cumhuriyetçi kimler Demokrat Gallup’un yaptığı yeni bir ankete göre polis memurları, din adamları, ordu mensupları ve eczacılar daha çok Cumhuriyetçilere güvenirken, yargıçlar ve TV muhabirleri Demokratlara karşı olumlu bir tavır sergiliyor

S

NEW YORK - POSTA212

on yıllarda polis memurları, din adamları ve ordu mensupları dürüstlük ve etik değerler konusunda Cumhuriyetçilere yüksek puanlar veriyor. Bunun nedeni, bu insanların genel olarak muhafazakar ideolojilerinden dolayı daha

fazla saygı duyulan Amerikan toplumundaki geleneksel kurumlarda çalışmaları olabilir. Bununla birlikte, Cumhuriyetçiler arasında dindarlığın Demokratlardan daha yoğun olması da Cumhuriyetçilerin din adamlarından yüksek oranlar almasında önemli bir faktör olabilir.

Eczacı

MEDYA DEMOKRATLARA GÜVENİYOR Yapılan ankete göre TV ve gazete muhabirleri, yargıçlar ve avukatların Demokratlara daha yüksek puanlar vermesinin nedeni ise medya ve yasayla ilgili olan meslekler ile yüksek düzeyde ilişkileri etkili olabilir. Gallup araştırmaları, Demokratların medya sektöründe sürekli olarak Cumhuriyetçilerden daha fazla güvenoyu aldığını gösteriyor. Hemşireler ve ilkokul öğretmenlerinin verdiği dürüstlük ve etik puanlarında partilere göre çok büyük farklılıklar gözlemlenmiyor. Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar bu meslek gruplarından yüksek puanlar alıyor. GENÇLER DAHA ÇOK GÜVENİYOR Anket sonuçları; genç Amerikalıların, 55 yaş ve üzeri kişilere göre güven duygusu daha yük-

sek ve belki daha az kinik olduğunu gösteriyor. 18-34 yaş aralığındaki kişiler, dürüstlük ve etik değerler konusunda daha yüksek puanlar veriyor. Sadece din adamı olan yetişkinler, gençlerden daha pozitif görüşlere sahip. Dindar olmaya daha az eğilimli olan genç Amerikalılar, dini liderlere daha az inanıyor. Gençler, yargıç ve avukatlara dürüstlük ve etik değerler konusunda daha çok güveniyor.

Hemşire

Mesleklere göre dağılım oranları Polis memurları Din adamları Ordu Mensupları Eczacılar Hemşireler İlkokul öğretmeni Gazete muhabiri Tv muhabiri

Cumhuriyetçiler % 68 % 63 % 78 % 80 % 81 % 71 % 16 % 15

Demokratlar % 44 % 40 % 64 % 69 % 85 % 76 % 25 % 25

ABD’NİN EN KÖTÜ YÖNETİLEN ŞEHİRLERİ NEW YORK - POSTA212

A

BD tarihinin çözülemeyen sorunlarından biri, dünyanın en büyük ekonomilerine sahip şehirlerinin iflas etmesi. Son olarak Detroit, iflas koruma talebinde bulunarak ülkenin en büyük kamu iflasını açıklayan şehir olarak tarihe geçti. ABD’de, 2010-2013 yılları arasında 38 şehir iflas başvurusunda bulundu. İmalattaki büyük düşüş ve konut piyasasının çöküşü, nüfusun azalmasına ve işsizlik ve borç düzeyinin yükselmesine sebep oluyor. 24/7 Wall St. 2012 verilerine göre ABD’nin en kötü yönetilen şehirleri arasında şunlar yer alıyor:

n Bernardino SaKaliforniya: İflas için başvuruda bulunan San Bernardino 46 milyon dolar açıkla karşı karşıya. Ev fiyatlarının yarı yarıya düştüğü San Bernardino’da ortalama gelir 37.244 dolar. Şehirdeki ortalama işsizlik oranı ise yüzde 16. Eğitim seviyesinin de yüksek olmadığı San Bernardino’da 2012 yılında her 100 bin kişide 941 şiddet suçu işlenmiş.

Newark New Jersey: 227 bin 718 nüfusa sahip Newark, birçok zorlukla karşı karşıya. Kredi notu çok düşük; eğitim, işsizlik ve suç oranı ise çok yüksek. Moody’s A3 negatif kredi notuna sahip olan şehirde 25 yaş ve üzeri yetişkinlerin üçte ikisinin sadece lise diploması var. Suç ve işsizlik oranları ise sırasıyla her 100 bin kişide bin 155 ve yüzde 15.

Michigan: Amerikan tarihinin iflas eden 701.534 nüfuslu en büyük şehri Detroit’in kredi notu Caa3 negatif. Şehir öncelikle, çok fazla olan borç problemini çözmek zorunda. Yüzde 18.6 ile işsizlik oranının en yüksek düzeyde olduğu Detroit’te suç oranı da çok fazla. Her 100 bin kişide 2 bin 123 şiddet olayı yaşanıyor. Ortalama gelir ise 24 bin dolar.

Stockton

North Las Vegas

Miami

Florida: Miami’nin kredi notu A2 negatif. Yoksulluk oranı ise yüzde 31. Florida’da gelişen inşaat sektörü son zamanlarda bir iyileşmeye neden olsa da 2001-2012 yılları arasındaki emlak krizinin etkileri devam ediyor. 413.864 nüfuslu şehirde işsizlik oranı yüzde 10.3. Suç oranı ise her 100 bin kişide bin 172.

Hialeah

Fresno

Detroit

Kaliforniya: İşsizlik ve suç oranının çok yüksek olduğu 298 bin nüfusa sahip Stockton’un kredi notu Ca ve bu diğer şehirler arasındaki en kötü derece. Ortalama işsizlik oranının yüzde 18.3 olduğu Stockton, Detroit’ten sonra gelen işsizliğin en yüksek olduğu 2. şehir. En büyük sorunlardan biri olan suç oranı ise her 100 bin kişide bin 548.

Nevada: 223 bin nüfusa sahip North Las Vegas da, ekonomik durgunluk ve emlak kriziyle vuruldu. 2008 ve 2012 yılları arasında ortalama bir evin fiyatı yüzde 50.7 oranında düştü. İşsizlik oranı ise yüzde 13.3. Yoksullukla birlikte artan şiddet olayları da her 100 bin kişide 764.

Florida: Yetişkin nüfusun sadece yüzde 71.2’sinin lise diplomasına sahip olduğu 232 bin nüfuslu Hialeah şehrindeki işlerin yaklaşık yüzde 15’i düşük ücretli. Ortalama gelir ise sadece 28 bin 878 dolar. Halkın yüzde 36’sının sağlık sigortası yok. İşsizlik oranı ise yüzde 11.7. Her 100 bin kişide 347 şiddet suçu kayıtlara geçiyor.

Kaliforniya: 506 bin nüfusa sahip Fresno’da kötü durumda olan diğer şehirler gibi suç, işsizlik oranları çok yüksek, eğitim seviyesi ise çok düşük. Fakat suçla mücadelede son yıllarda gelişme sağlanmış gibi görünüyor. Her 100 bin kişide 543 şiddet suçu yaşanıyor. Yetişkinlerin yaklaşık yüzde 25’inin lise diploması var. İşsizlik oranın da ise 14.3 ile 5. sırada yer alıyor.

Cleveland

Ohio: Genel olarak zengin olmayan Cleveland’ta ortalama gelir 24 bin 257 dolar. Şehrin yoksulluk düzeyi ise yüzde 36.1. Bu oran ülke genelinin iki katı. 391 bin nüfuslu şehirde suç oranı da çok yüksek. Her 100 bin kişide bin 300 şiddet suçu kaydediliyor. İşsizlik oranı ise yüzde 9.5.

Milwaukee

Wisconsin: Yoksulluk ve yüksek suç oranının pençesinde olan 599 bin nüfuslu Milwaukee şehrinde de halkın yaklaşık yüzde 30’u yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Her 100 bin kişide bin 300 şiddet suçu görülüyor. İşsizlik oranı ise yüzde 10.1. Şehrin sosyoekonomik sorunlarından biri Moody’s Aa2 kredi notunu vermiş olması.


Güncel

8 Ocak 2014 Çarşamba

İŞTE En zengin 10 politikacı 6 VLADİMİR PUTİN

Rusya’nın en güçlü adamı başkan ve başbakan Vladimir Putin’in serveti 18.4 milyar dolar olarak ölçülüyor.

Dünyanın pek çok ülkesinde politikacılar o ülkelerin aynı zamanda en zenginlerinden oluşuyor. 2013 yılında dünyanın en zengin 10 politikacısını araştırdık NEW YORK - POSTA212

P

olitika siyaset yapmanın yanında her zaman büyük servetler kazanmanın “sanatı” olarak da görülmüştür.

Politikacıların büyük bir çoğunluğu seçimlere servet elde etme umutları ile girer. Ama politikaya girmek aynı zamanda pahalı bir iştir. Ya zaten zengindirler veya arkalarına iş

21

milyar dolar

çevrelerinin desteğini alırlar. Politika zenginlerin ve zengin olmak isteyenlerin işidir bir anlamda. Genellikle kitlelere pek çok söz vererek iktidara gelirler ama daha sonra geniş halk kitleleri

18.4 milyar dolar

yoksullaşırken tepedeki liderler servetlerine servet katmaya başlarlar. Uluslararası iş dünyası dergilerinin hazırladığı bir listeye göre 2013’de dünyanın en zengin 10 politikacısı şöyle sıralanıyor:

4 3 5 8 7 10 9 SONİA GANDİ

Hindistan’ın en etkili ailelerinden birinden gelen Hindistan’ın Ulusal Kongre Partisi lideri Sonia Gandi, halen milyonların en sevdiği isimlerden biri. Gandi’nin 19.2 milyar dolar milyar dolarlık serveti onu 2013’te dünyanın en zengin kadın politikacısı yapıyor.

19.2

MICHAEL BLOOMBERG

1

ABDULLAH BİN AZİZ

2014 başlarken görevini devreden New York Belediye Başkanı Michale Bloomberg, 2013’te de 19 milyarın üzerindeki servetiyle sıralamada üçüncü sırada yer aldı.

Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Aziz, İslam dünyasının en nüfuzlu liderlerinden birisi. Nüfuzu da hiç kuşkusuz petrol zengini ülkenin parasal gücüne dayanıyor. Ama Bin Aziz kişisel olarak da olağanüstü büyüklükte petrol rezervlerine sahip. Aynı zamanda en zengin Suudi ailesinin reisi olan Bin Aziz’in net serveti 21 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

19

milyar dolar

10.8 milyar dolar

Çin’in en büyük işadamı Zong Qinghou’nun çeşitli iş alanlarındaki girişimleri ülkenin dört bir yanına yayılıyor. Qinghou, aynı zamanda ülkenin en üst yönetim organı sayılan 35 kişiden oluşan NationalPeople Council’in üyesi.

SİLVİO BERLUSCONİ

İtalya’nın en uzun süreyle başbakanlık yapan Berlusconi, halen de 7.8 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin politikacıları arasında 10. Sırada geliyor. Berlusconi’nin Özgürlükçü Halk Partisi ise son dönemlerde zorluklarla boğuşarak parçalanmanın eşiğine geldi. Olup bitenler Berlusconi’nin servetini etkilemese bile siyasi nüfuzunu hızla azaltıyor.

Hindistan’ın en zenginlerinden Savitri Jindal ülkede “çelik barones” olarak tanınıyor. Çelik devi O.P Jindal Group’un yönetim kurulu başkanı olan ve Meclis üyesi olarak politikacı kimliği de olan Jindal’ın serveti milyar dolar 13.2 milyar.

milyar dolar

13.2

2

7.8

SERGE DASSAULT

HASSAN AL BOLKIAH

Çeşitli ölçümlere göre dünyanın en zengin ikinci politikacısı Brunei Sultanı Hassan Al Bolkiah. 1968’den beri ülkeyi yöneten sultanın kişisel serveti 20 milyar dolar.

8

milyar dolar

milyar dolar

Fransız politikacı ve senatör Serge Dassault’ün net serveti 8 milyar dolar. Bu servetiyle dünyanın en zengin politikacıları arasında 9. Sırada gelen Dassault son zamanlarda kanser tedavilerine yaptığı bağış ile dikkat çekiyor.

Dünyanın gözü bu yedi ülkede Dünyayı 2014'te de büyük sorunlar bekliyor. Başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkeler belli başlı 7 ülkede meydana gelebilecek, siyasi, ekonomik ve sosyal olayları yakından izliyorlar NEW YORK - POSTA212

2

014 yılında da dünyayı çok büyük problemler bekliyor, ama bazı ülkeler bu sorunlar yumağında çok daha öne çıkıyor. Bu ülkelerde yaşanacak gelişmeler ve çatışmalar sadece kendi toprakları ve bölgelerini değil aynı zamanda dünyayı da ilgilendiriyor. İşte dünyanın 2014’te yakından izleyeceği yedi ülke:

AFGANİSTAN: Amerikan ve diğer yabancı askeri unsurlar ülkeyi terk etmeye hazırlanırken, Taliban’la başı dertte olan yoksul Afganistan korku ve belirsizlik kıskacında çaresiz bir şekilde kaderini bekliyor. Kabil Üniversite’sinden bir profesör “Batılı destek olmadan kaos, hatta iç savaş çıkar” diyor. Tamamen

dış yardımlara bağımlı olan Afgan ekonomisi temel ihtiyaçları bile karşılamakta zorlanıyor.

BREZİLYA: 2014’te milyarlarca insanın gözü haziran ayında Dünya Kupası’nı düzenleyecek Brezilya’da olacak. Geçtiğimiz yıl Gezi benzeri protesto gösterileriyle sarsılan hükümetin kaderini de bir anlamda yine futboldaki başarı belirleyecek. Eğer evsahibi Brezilya kupayı havaya kaldırırsa, Başkan Dilma Rousseff’in hükümeti rahatlayabilir. Ama tersi olursa, halkın büyük çoğunluğunun yoksullukla boğuştuğu sırada milyarlarca dolar harcayarak yapılan yeni stadlar, yeni bir protesto dalgalarına neden olabilir. ÇİN: Başkanlığının ilk yılında Xi

19

milyar dolar

Birleşik Arap Emirliği’nin emiri Khalifa Bin Zayed Al Nahyan, 2013’teki 19 milyar doların hemen altındaki servetiyle listede 5. Sırada yer alıyor.

ZONG QINGHOU

SAVİTRİ JİNDAL

20

KHALIFA BİN ZAYED AL NAHYAN

politikasında daha güçlü bir oyuncu olma isteğini ortaya koyuyor.

Jinping daha fazla zenginleşme, daha güçlü ordu eksenindeki “Çin rüyasını” bir hedef olarak belirledi. Bu hırslı hedeflere nasıl varılacağı tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Çin, kalkınırken çevreye verdiği zarar, artık hava kirliliğinin öldürücü noktalara gelmesiyle açığa çıkıyor. Zenginleşme hedeflerinin yaygın insan hakları ihlalleri ile nasıl beraber yürüyeceği de bir soru işareti. Tabii askeri alanda, özellikle Pasifik bölgesinde Japonya’yı ve Güney Kore’yi tehdit eden agresif politikaları, Çin ‘in “yumuşak bir güç” olmaktan çıkıp dünya

İRAN: Bir yandan nükleer güç olma yolunda durdulamaz ilerleyişi, diğer yandan bölgedeki Batı karşıtı hareketlere verdiği destekle Amerika’nın ve Batı’nın stratejik önceliğinde ilk sıraları alan İran’da şaşırtıcı değişimler yaşanıyor. Amerika’nın İran’la, nükleer faaliyetlerin azaltılması karşısında ambargoyu hafifletmeyi öneren diplomatik ilişkiler başlatması, bir anda tüm bölgenin havasını değiştiren bir süreç başlattı. Ancak son derece kırılgan bir yapıda ilerleyen İran-ABD diplomatik girişimi başarısızlığa uğrarsa, ortaya ordunun yönetime el koyması gibi korkutucu senaryolar gündeme

gelebilir.

RUSYA: Rusya 2014’te Sochi Kış Olimpiyatları ile dünyaya artık uyanan bir dev olduğunu göstermek istiyor. Moskova dünya siyasetinde de giderek ön plana çıkıyor. 2013’te Suriye krizinde ABD’nin bir adım önüne geçerek, Suriye hükümetini kimyasal silahları bırakmaya ikna edip barış sürecinin önünü açan, İran’ı nükleer sorununa çözüm bulması için sıkıştıran, Ukrayna’yı AB yolundan çeviren Rusya bu gücünü 2014’te de sürdürmek istiyor. Diğer yandan ülke içindeki yaygın yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri gündemi işgal ediyor. Putin her eleştiriyi hapisle cezalandırarak otoriter rejimini daha da katılaştırıyor.

GÜNEY AFRİKA: Mandela’nın ölümüyle Günef Afrika yeni bir döneme giriyor. İktidar partisi ANC, yolsuzluk, işsizlik, ekonomik eşitsizlik gibi problemlerle başa çıkmada çok başarısız. Mandela’nın cenaze töreninde bile Başkan Jacop Zuma’nın yuhalanması, ülkede özellikle genç kitlelerin artık Mandela ile gelen eşitliğin karın doyurmadığının habercisi. Güney Afrika, dünyada en eşitsiz gelir dağılımına sahip ülkelerden biri. Ülkede 10 siyahtan 9’u işsiz. SURİYE: 2013 başlarken Esad’ın ne zaman gideceği konuşuluyordu. Üç yıl önce patlayan ayaklanmadan günümüze sular tersine aktı ve Esad şimdi her zamankinden daha güçlü. El Kaide’nin birden muhalif gruplar içinde güç kazanması iç savaşın seyrini değiştirdi. ABD ve Batı fanatik İslam tehlikesine karşı gönülsüz de olsa Esad’ın kalmasına onay verdiler. Eğer beklendiği gibi yeni yılda silahlar sussa bile geriye inanılmaz bir insanlık trajedisi kalacak. Türkiye dahil komşu ülkelere kaçan göçmenlerin kaderleri de ayrı bir sorun olmaya devam edecek.


Şimdi esrar alma kuyrukları oluşuyor Yeni yılla birlikte Colorado’da marihuana (esrar) satışı tamamen yasallaştı. Yeni yılın ilk ışıkları ile birlikte yüzlerce kişi uyuşturucu satın alma kuyruğuna girdi

NEW YORK - POSTA212

Y

eni yılla birlikte, tüm dünya gözünü marihuana satışını tamamen yasallaştıran Colorado’ya çevirdi. Colorado eyaleti, 1 Ocak tarihinden itibaren Marihuana satışlarını tıbbı gerekçelere dayandırmadan yasal hale getirdi. Yüzlerce kişi, Marihuana satışı yapan dükkanların önünde uzun kuyruk-

lar oluşturdu. Söz konusu yasaya göre Colorado’da yaşayan 21 yaşından büyük her birey 28 gram Marihuana satın alabiliyor. Colorado dışında yaşayıp

da eyalete gelen kişiler ise sadece bu miktarın dörtte biri kadar Marihuana alabiliyor. Fakat bu kişilerin, marihuanayı Colorado’da kamuya açık olmayan alanlarda içmesi gerekiyor. Colorado’da çoğunun Denver’da bulunduğu 24 dükkan açıldı. ABD’de şu ana kadar 18 eyalet ile başkent Washington’da tıbbı amaçlı olarak marihuana satılması serbest bırakıl-

mıştı. Alaska ve Oregon’da ise bu yıl içinde, Arizona, Kaliforniya, Maine, Montana ve Nevada gibi eyaletlerde de gelecek seçimlerde konunun halk oylamasına sunulması bekleniyor. 2012 yılında Colorado eyaleti, ülke içerisinde 21 yaşından büyük kişilerin kendi kullanımı için esrar üretmesine ve seyahat ederken yanında düşük miktarda bulundurmasına izin vermişti. Ayrıca geçen yıl Uruguay hükümeti, marihuananın üretim ve satışını serbest bırakan yasa tasarısını onaylamıştı.

8 Ocak 2014 Çarşamba YIL 1 • SAYI 34 HAFTALIK ÜCRETSİZ

AMERİKA’DA HAYAT DONDU Amerika Birleşik Devletleri tarihinin belki de en soğuk günlerini yaşıyor. Hava sıcaklığı eksi 50 dereceleri gördü. Kutuplardan gelen kar fırtınası can aldı

S

NEW YORK - POSTA212

on 20 yılın en soğuk kış günlerinin yaşandığı ABD’de, kar ve fırtına can almaya devam ederken kutup soğukları da kapıda bekliyor. ABD’nin kuzey eyaletlerinde hissedilen hava sıcaklığının eksi 50 dereceye düşebileceği tahmin ediliyor. Kar fırtınaları nedeniyle şu ana kadar 20 kişi donarak ya da kazalarda hayatını kaybetti. ABD’de yaklaşık 140 milyon kişinin yaşadığı büyük bir alanı etkisi altına alan “Herkül” fırtınası, elektrik nakil hatlarında arızalara, uçak seferinin iptaline, kara ve demiryolu ulaşımının aksamasına yol açtı. Cuma günü erken saatlerde duran ve yerini etkili bir soğuğa bırakan kar fırtınası yüzünden ülke genelinde 2.600 uçak seferi iptal edildi, binlerce ev ve

işyeri elektriksiz kaldı. Soğuk havalar, New York’ta Birleşmiş Milletler ve Washington’da okulların ve birçok devlet dairesinin kapanmasına neden oldu. Minnesota’da eyalet genelinde ilk defa 17 yıl sonra Pazartesi günü okullar tatil edildi. New York Sanitasyon Departmanı (Department of Sanitation) Pazar günü yaya geçitleri, yangın muslukları ve otobüs duraklarındaki karı temizlemesi için 400 kişiyi görevlendirdi. New York ve Boston’ta ısınma merkezleri oluşturuldu. New York’ta kurulan ekipler, sokaklardaki evsizleri ısınma merkezlerine götürüyor. Fırtına sebebiyle hava sıcaklığının bazı bölgelerde sıfırın altında 30 dereceye kadar düştüğü bildirildi. Ölümlerin bazılarının, kötü hava şartlarının neden olduğu kazalardan bazılarının ise donmadan kaynaklandığı belirtiliyor.

HAYATİ TEHDİT! Ulusal Hava Durumu Servisi, yüzey sıcaklığı sıfırın altında olduğu için yolların çok kaygan olduğu ve bu nedenle de çok dikkatli olunması gerektiği konusunda uyarıyor. Kurum tarafından yapılan açıklamaya göre ABD’nin kuzey ve kuzeydoğu eyaletlerinde hava sıcaklığı hafta sonu eksi 34 dereceye kadar düşecek. Bu sıcaklığın eksi 46 ila eksi 51 olarak hissedilebileceği ve hava koşullarının “hayati tehdit” içerdiği uyarısı yapılıyor. Ayrıca; Missouri, Illinois, Indiana, Ohio ve Michigan bölgelerinde kar fırtınasının etkisi daha şiddetli olabilir. Yetkililer zorunlu kalınmadıkça dışarı çıkılmaması ve çıkanların da uzun süre dışarıda kalmaması konusunda uyarıyor.

www.posta212.com

İkinci milyoner ORTAYA ÇIKTI (NEW YORK - POSTA 212) ABD tarihinde ikinci büyük ikramiyeyi veren Mega Millions piyangosunun 648 milyon dolarlık büyük ikramiyesinin 2. talihlisi de ortaya çıktı. Yaklaşık iki hafta sonra biletini kontrol eden California’dan Steve Tran, 648 milyon dolarlık ikramiyenin yarısının kendisine ait olduğunu açıkladı. California Piyango yetkilileri, Tran’in ikramiyesini alması için hala 60 gün süresinin olduğunu söylüyor. “Gecenin bir yarısı uyandım ve biletimi hatırladım” diyen Tran, ikramiyesinin hepsini alıp 30 yıl vergi ödemeyi ya da vergi kesintisinden sonra 173.8 milyon doların 120 milyon dolarını almayı tercih edebilir. Diğer talihli Georgia Eyaleti’nden 56 yaşındaki Ira Curry, 173.8 milyon dolarlık ikramiyesini peşin almayı tercih ederek vergi kesintilerinden sonra eline yaklaşık 120 milyon dolar geçmişti.

Yürüyen mucize

50 Cent’in acı günü NEW YORK - POSTA212

B

ir dönem 50 Cent G-Unit grubunda yer alan New York’lu repçi Jamal Green sahne adıyla tanınan Mazaradi Fox, Queens’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Polisin verdiği bilgiye göre siyah kar maskesi takan bir kişi saat 16.00 sıralarında aracında bulunan Mazardi’ye ateş açtı. Fox, ağır yaralı halde aracından inerek kaldırıma düştü ve burada yaşamını yitirdi. 42 yaşındaki Fox ile aynı araçta bu-

lunan üç kişi de çeşitli yerlerinden yaralandı. Yaralanan 21 yaşındaki gencin durumunun ağır olduğu belirtiliyor. Polis siyah Hundai Sedan kullanan saldırganın yakalanması için çalışmalarını sürdürüyor. Fox’un ölüm haberini New York stüdyosunda öğrenen 50 Cent, Twitter hesabından, “Mazaradi’nin trajik ölüm haberi beni üzdü. Dualarım ailesi ve arkadaşları için” diye yazdı. Saldırı suçundan iki yıl yattığı hapisten 20 Kasım’da çıkan Fox, mahkeme kayıtlarına göre 1998 yılında da cinayete teşebbüsle suçlanmıştı.

(NEW YORK - POSTA 212) Aralık 2007 tarihinde Midtown’da 47. Kattan düşen cam temizleyicisi Alcides Morene (43), şimdi çocuklarını okula bırakıyor, spor yapıyor ve bir kilisenin düzenlediği yardım etkinliğinde 3.1 mili (5 km) 57.26 dakikada yürüyor. Phoenix yakınlarında ailesiyle birlikte yaşayan Morene, “Hala neden burada olduğumu, yaşadığımı, yürüdüğümü bilmiyorum. Belki de bu bana Tanrı’nın bir hediyesi. Çocuklarım, hiç kimse için hiçbir zaman kötü bir şey düşünmediğim için hala hayatta olduğumu düşünüyorum” diyor. Doktorlar, Morene’nin bu mucize hayatta kalış öyküsünü hala açıklayamıyor. The Bronx Jacobi Medical Merkezi’nde travma ve kritik bakım cerrahı Doktor Sheldon Teperman, “Dördüncü ya da beşinci kattan düşen kişilerin yüzde 50’si ölür. 10 ya da 11’inci kattan düşen hemen hemen herkes ölür. 47’inci kattan düşen bu adamın kesinlikle ölmesi gerekiyordu” diyerek şaşkınlığını hala gizleyemiyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.