Kızılderililer Namık Tan’a veda etti
MEHVEŞ KOÇAK KIRIM TÜRKÜ, RABİA’DAN ÖNEMSİZ MİYDİ?
AHMET RAVALI
AHMET BUĞDAYCI sayfa
2
HIRSIZLIK REJİMİ HALK İRADESİ MİDİR?
sayfa
8
İLHAN TANIR
‘YATAKTA BİLE YAKALANSAN İNKAR ET’ TAKTİĞİ...
SURIYE, UKRAYNA, TÜRKIYE.. ESAD, YANUKOVIÇ, ERDOĞAN
sayfa
9
sayfa
10
Paterson’da köpek paniği
Kanserle Dans ■ New York’ta yaşayan
Esra Ürkmez ve Ebru Tontaş’ın 2012’de kurduğu ve çok büyük ilgi gören site, kısa zamanda 27 bin takipçiye ulaştı.
■ New Jersey’de 13 yaşında 2 erkek çocuğu okuldan çıkıp eve dönerken Bullmastiff cinsi bir köpeğin saldırısına uğradı. Çocuklardan biri yaralı olarak kaçmayı başardı, diğeri feci şekilde can verdi.
sayfa
2
sayfa
3
■ Görevini kısa bir süre sonra tamamlayacak olan Büyükelçi Namık Tan’a Amerika kızılderilileri temsilcileri ABD Kongresi’nde resepsiyon verdi.
sayfa
2
HAFTALIK ÜCRETSİZ
A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ
www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 42
5 Mart 2014 Çarşamba
SES ERDOĞAN’LA OĞLU BİLAL ARASINDA Rİ E L T İS L A N A ŞÜ Ü R Ö G K A T OR
Bir bir ortaya çıkan ses kayıtları Türkiye’de ortalığı iyice karıştırdı. Ülke, Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal arasındaki “Paraları sıfırla” konuşmasının montaj olup olmadığına kilitlendi. Görüşüne sayfa başvurduğumuz uzmanların ortak görüşü ise aynı 8-9
Kırım dünyayı gerdi
‘Bu bir montaj değil. Ses Erdoğan’ın’ Atilla Özdemiroğlu
‘Montaj değil’ Joshua Marpet
Ukrayna’daki gerginlik Kırım’a da sıçradı. Rusya’nın açıktan veya gizlice yaptığı müdahaleler savaşın çıkmasını an meselesi haline getirdi. Başta ABD olmak üzere NATO ve G-7 ülkeleri Rusya’nın askeri müdahalesine sert tepki gösterdi
‘Görüşmelerin üzerinde oynama yok’
Ankara çözümü AGIT’te arıyor
Hikmet Pala
‘Telefon kaydı gerçek’
New York’ta gösteriler
sayfa
14-15
■ ABD’de her yıl binlerce genç silahlı saldırıda hayatını kaybediyor. Araştırmalara göre bu şiddet çoğunlukla sayfa genç ve siyahlar arasında işleniyor.
■ Kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmesinine ilişkin protestolar giderek yaygınlaşıyor. Bu durum sayfa en çok da Demokratları zorluyor.
12
Ali Çınar’a önemli görev
Erdem Helvacıoğlu
‘Montaj olması mümkün değil’
Protestolar zor Sarai’nin eşinden durumda bıraktı sürpriz evlilik
ABD’nin kâbusu silahlı şiddet
13
ABD’ye ihracatımız arttı
■ Türkiye’de öldürülen ABD’li Sarai Si-
erra’nın 2 çocukla dul kalan kocası Steven, ölen eşinin çocukluk arkadaşı sayfa ile sürpriz bir evliliğe imza attı.
3
İtibarımızı zedelediler TAAM Başkanı Prof. Dr. Ali Durgunoğlu
sayfa
4
sayfa
6
Türkiye’ye karşı son lobi: ‘Robot Lobisi’
■ Yurtdışı Türk-
ler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, göçmenlere yakınlığı ile bilinen Demokrat Parti’nin Etnik Koordinasyon Konseyi üyeliğine seçildi.
Umut Ermeç
■ Başbakan Erdo-
sayfa
3
ğan’ın ‘robot lobisi’ tanımıyla gündeme getirdiği bot hesaplar, sadece takipçi listenizi kalabalık göstermekle kalmıyor.
22 milyon dolar tazminat aldı
Yolsuzluk insan hakkı ihlali
■ Bir ilaç firması
sayfa
10
kamyonunun çarpması sonucu beyin hasarı geçirip kör olan Brooklynli Shirley Miller açtığı tazminat davasını kazandı.
■ ABD Dışişleri Bakanı John Ker-
sayfa
11
ry’nin bizzat sunduğu ve 51 sayfası Türkiye’ye ayrılan raporun içeriği sayfa zehir zemberek ifadelerle dolu.
10
Toplum Yaşam
5 Mart 2014 Çarşamba
Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com
Kırım Türkü, Rabia’dan önemsiz miydi? “Men bu yerde yaşalmadım yaşlılıgıma toyalmadım Vatanıma hasret kaldım EY GÜZEL KIRIM.....”
New York, Kırım Türkleri Derneği’nin bulunduğu yer Brooklyn’deki caddeye yayılan çocukların bu sesi, insanı çok derinden etkiliyor ....”Ben bu yerde yaşamadım, yaşlılığa doyamadım” diyen bu milletin vatan hasreti kuşaklar boyu devam ediyor. Beni dernekte yıllar önce karşılayan bu güzel insanlardan tek tek dinlemiştim acı vatan Kırım’ın hikayesini. Zorunlu göç sonrası Amerika’ya sığınan Kırım Türkleri, Amerika’da yaşayan diğer Türkler’den daha fazla sarılmış Türk kültürüne ve diline. Büyük küçük hepsi son derece düzgün konusuyor Türkçeyi. Ocakta kaynayan çay, çiğ börek kokusu altında vatan hasretlerini birlikte gidermeye çalışıyorlar. Bu dernek, onlar için vatan toprağı aslında çünkü başka gidecek yerleri yok. Kırım’ı hiç görmemişler. Dedeleri ise o topraklarda ya ölmüş, ya da kan akan bir tarih içinde vatanlarını terk etmek zorunda kalmış. Artık Kırım’ı görmelerine de imkan yok çünkü ellerinde vatan dedikleri yerin pasaportu yok, temsil edilme ve etme hakları yok. Dünya üzerindeki resmi adı küçük bir muhtarlık cumhuriyeti olan Kırım’da, Kırım Türkleri’nin ortalama nüfusu yüzde 13’ün altına düşmüş. Orada kalanlar Rusya ve Ukrayna’nın baskısı altındalar. Colombia Üniversitesi’nde 5 yıl önce Kırım Türkleri için önemli görsel bir tez hazırlandı. Nasıl zor durumda oldukları, korku ve zülüm içinde yaşadıkları, asimile edildikleri açıkça gösterildi. Ancak bu çalışmayı kullanılabilecek ve Kırım Türkleri için hak arayabilecek ne Türkiye’den ne de Kırım Türkleri arasından bir siyasetçi çıkmadı. Aslında Kırım, Kuzey Kıbrıs kadar önemliydi Türkiye için; Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan Kırım; savaşlar, ihtilaller derken Çarlık Rusyası’nın oyuncağı haline geldi. Din, dil ve kültür baskısı ile Kırım Türkleri dağılmaya başladı. Daha çok din ayrımcılığı ile bölünmek istenilen topraklarda Büyük Türk Düşünürü Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı çıktı, “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” dedi. Aydın ve iyi bir eğitimci olan Gasrpiralı, İslam okullarındaki çoğunlukla din üzerinde yoğunlaşan eğitim sistemini eleştirdi. Çocukların ana dillerini daha etkili konuşmalarını sağlayacak yeni bir öğretim sistemi kurdu. Sadece Kırım değil tüm Türk dünyasını bir birlik altında toplama çağrısı yaptı. O dönemde Kırım Türkleri ayağa kalktı, Vatan olmanın önemini öğrendi. Ne zaman İsmail Gaspıralı öldü, Kırım Türkleri için büyük zulüm başladı (1914). Baskı ve zulümlere dayanamayan Kırım Türkleri ya göç etti ya da topluca katledildi. Kırım, bugün Ukrayna’ya ait özerk bir yer olsa da Rusya’nın himayesinden kurtulamadı. Ve Rusya bugün, Kırım’ı açıkça işgal etti. Bu demek oluyor ki eğer bir savaş olursa bu Kırım’dan başlayacak. Bölgedeki Kırım Türkleri için durum daha da vahim olacak. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı, aceleyle Ukrayna’ya gitti. Kırım Türkleri’nin durumunu görmek için, konuya hassasiyet gösterdi. Bizden olan, aynı dili aynı kültürü paylaştığımız Kırım’daki Türkler’in önemi daha yeni anlaşıldı. Mısır’da Rabiaları , Suriye’de muhalifleri savaşa girmek pahasına destekleyenler ne zaman anladılar Kırım’daki Türklerle kardeş olduğumuzu. Yoksa büyük aydın Gasprıla’nın torunları Kırım Türkleri, yeterince Müslüman değil miydi? Türkiye için her şey artık çok geç. Bu saatten sonra değil söz hakkı büyükler masasında bile kaşını oynatamayacak. Savaş tamtamlarının başladığı Ortadoğuda hava alacak. Kırım Türkleri ise yine kaderine boyun eğecek. Yani kardeş bildikleri Türkiye’den yine yardım alamayacaklar. İsmail Gaspiralını’nın söylediği herşey bugünleri anlatır gibi... “Sönmüş kalpleri ne ile yandırmalı ? Basireti kesmiş perdeleri ne ile kotermeli (kaldırmalı)? Gaflet sahrasında serilip kalmış koca bir milleti ne ile ayağa turguzmalı (kaldırmalı)?’’
Kızılderililer Namık Tan’ı onurlandırdı Görevi kısa bir süre sonra erecek olan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan’a Amerikan Kızıldırelilerinin temsilcileri tarafından resepsiyon verildi
Gezginlerin tercihi Türkiye WASHINGTON - AA
W
ashington’daki görevini gelecek günlerde tamamlayacak olan Büyükelçi Namık Tan için, Navajo Toplu Konut İdaresi, Ulusal Yerli Amerikalılar Konut Konseyi ve Amerika Türk Koalisyonu (TCA) tarafından ABD Kongresi’nde resepsiyon verildi. Resepsiyonda kızılderili Amerikalılar’ın temsilcileri Tan’a yardımları dolayısıyla duydukların memnuniyetin ifadesi olarak çeşitli hediyeler sundu. Resepsiyona Kongre üyesi Don Young, TCA Başkanı Lincoln McCurdy, Ulusal Yerli Amerikalılar Konut Konseyi Başkanı Cherly Causley, Büyükelçi Tan ile çok sayıda Kızılderili Amerikalıların temsilcileri katıldı. KIZILDERİLİ İŞBİRLİĞİ Büyükelçi Tan, konuşmasında, Türkiye’nin ve özellikle Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nin Amerikan yerlileriyle çok yakın bir dostluğu paylaştığını anlattı.
Washington’a büyükelçi olarak geldiğinde sadece yerli Amerikalılara yönelik tarihi ilgileri bulunduğunu ifade eden Tan, bugünse bu toplumun kabilelerinin temsilcileriyle Türk üst düzey yetkililerinin düzenli bir iletişime sahip olduğunu kaydetti. “Türkiye ile yerli Amerikalılar arasındaki ilişkiye derinleştirmek ve güçlendirmek için yeni yollar keşfetmeye devam ediyoruz” diyen Tan, son olarak Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) Oregon bölgesindeki yaklaşık 5 bin Kızılderili’ye su temin edilmesi projesine 200 milyon dolarlık yaptığı bağışı hatırlattı. Tan, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ilişkinin Türk dış politikasının en önemli boyutlarından biri olarak devam ettiğini, bu ortaklığı derinleştirmek ve geliştirmek için her zamankinden daha fazla çabaladıklarını vurgulayarak, Türkiye ile yerli Amerikalılar arasındaki iletişimin ve ekonomik işbirliğinin genişlemesinin, Türk ve Amerikan vatandaşları için yeni fırsat-
lar yaratmasında anlamlı bir rol üstlenebileceğine işaret etti. Washington’daki misyonunun sonlarına geldiğini belirten Tan, “Geriye dönüp baktığımda, görev sürem boyunca, ülkemin yerli Amerikalılarla başlattığı işbirliği bana gurur veriyor” diye konuştu. TAN’A ÖZEL TEŞEKKÜR TCA Başkanı McCurdy, Büyükelçi Tan’a yerli Amerikalılara sundukları destekten dolayı teşekkür etti. McCurdy, “Büyükelçi Tan’ın Washington’daki 4 yıllık görev süresi boyunca Türkiye ile Kızılderililer arasındaki ilişki gerçekten giderek artmaya başladı. Onun yeni görevinde de Türkiye ile bu toplum arasındaki ilişkileri ilerletmeye yönelik çabalarını sürdüreceğinden eminim” ifadesini kullandı. Ulusal Yerli Amerikalılar Konut Konseyi Başkanı Causley de toplumlarıyla ilişkilerini kuvvetlendirmek ve kendilerine yapılan yardımlarda etkin bir rol oynadığı için Tan’a teşekkür borçlu olduklarını dile getirdi.
35 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği Türkiye, dünyanın en fazla ziyaret edilen 6. ülkesi konumuna yükseldi. Türkiye, turizm endüstrisinin en gözde etkinliklerinden olan New York Times Travel Show 2014’e katıldı
(NEW YORK-AA) Dünya seyahat endüstrisinin gözde etkinliklerinden biri olan New York Times Travel Show, New York’taki Jacob K. Javits Kongre Merkezi’nde açıldı. Destekçileri arasında Türkiye’nin de yer aldığı ve büyük bir katılımla temsil edildiği fuarda, Asya, Avustralya-Güney Pasifik, Kanada, Karayipler, Avrupa, Latin Amerika, Meksika ve ABD’den yaklaşık 500 katılımcı bulunuyor. TÜRKİYE 6’NCI SIRADA Türkiye’nin fuar girişindeki standında, New York Türk Kültür ve Turizm Ataşeliği ve Türk Hava Yolları’nın dışında, bazı Türk seyahat acentaları da yer alıyor. 28 Şubat-3 Mart tarihlerinde turizmle ilgili birçok seminer ve panelin düzenleneceği fuar, dünya turizm sektörünün önde gelen kuruluş temsilcilerini bir araya getiriyor. Öte yandan, New York Türk Kültür ve Turizm Ateşeliği’nden yapılan açıklamada, 35 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği Türkiye, Avrupa ve Asya’da çok hızlı büyüyen otel ve tatil beldeleriyle, dünyanın en popüler 6’ıncı ‘’destinasyon’’ merkezi oldu. Açıklamada ayrıca, geçen yıl Türkiye’ye, ABD’den gelen turist sayısında yüzde 6.5’lik bir artış sağlandığı bildirildi.
Kanserle New York’ta dans NEW YORK - POSTA212 ew York’ta yaşayan Esra Ürkmez ve Ebru Tontaş, kanser konusunda insanları bilgilendirmek, yaptıkları çevirileri paylaşmak, hastaların deneyimlerini aktarmak adına 2012 yılında ‘Kanserle Dans’ blog sitesini kurdular. Çok büyük ilgi gören site, kısa zamanda 27 bin takipçiye ulaştı. Bu ilginin verdiği güçle, bu başarılı iki kadın yaptıkları işi bir adım öteye götürmeye karar verdiler ve “Kanserle Dans Bağış Balosu” fikri doğdu. Tüm Türk Amerikan Dernekleri’nin desteğiyle çok hızlı yol aldıklarını söyleyen Ürkmez ve Tontaş, bu geceden toplayacakları bağışlarla Türkiye’deki kanser projelerini desteklemek istediklerini söylediler. Bu kokteyl ve balonun 28 Mart’ta İstanbul’da Etiler Şamdan Restoranda da olacağını anlatan bu iki cesur kadına hem maddi hem de manevi destek olmak ve bilet almak isteyenler için iletişim bilgileri altta.
Fotoğraflar: Selçuk Acar
N
Güncel &Toplum
5 Mart 2014 Çarşamba
Ali Çınar zoru başardı Yurtdışı Türkler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, göçmenlere yakınlığı ile bilinen Demokrat Parti’nin Etnik Koordinasyon Konseyi üyeliğine seçildi. Bu konsey, Amerika’daki etnik grupların parti içinde daha aktif olması için çalışıyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212
Y
urtdışı Türkler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi ve geçen dönem Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı (TADF) Ali Çınar, Demokrat Parti Etnik Koordinasyon Konseyi üyeliğine seçildi. Belli bir üyelik sistemi ile seçilen Ali Çınar, Amerika’daki et-
nik grupların parti içinde daha aktif olması için kurulan bir konseyde çalışacağı için mutlu olduğunu söyledi. Ali Çınar, 27 Şubat -1 Mart arası Washington DC’de yapılan Demokrat Parti 2014 Kış Dönemi Kongresi’nde Başkan Obama’nın programına Dr. Hakan Karalok ile katıldığını ve birçok kongre üyesi ve Senatör ile de görüşme imkanı bulduklarını kaydetti. 2016’daki Başkanlık Seçimle-
rinde Demokrat Parti adayının Hillary Clinton olma ihtimalin yüksek olduğunu ve Hillary ekibiyle de yakın çalışacaklarını dile getirdi. Amerika’daki Türk toplumu ve soydaşlarımızın sorunları olmak üzere birçok konuda Demokrat Parti içinde temsil edilmemizin önemli olduğunu ifade eden Çınar, New York, New Jersey ve çevre eyaletlerdeki Kongre Üyeleri ve Senatörlerin
Paterson’da köpek dehşeti New Jersey’de Bullmastiff cinsi bir köpek, 13 yaşındaki bir çocuğu parçalayarak öldürdü. Çocuğun cesedi ailesi kayıp olduğunu bildirdikten bir süre sonra bulundu NEW YORK - POSTA212
N
ew Jersey’de 13 yaşında 2 erkek çocuğu okuldan çıkıp eve dönerken Bullmastiff cinsi bir köpeğin saldırısına uğradı. Çocuklardan biri yaralı olarak kaçmayı başarırken, diğeri köpeğin altında kaldı ve parçalanarak yaşamını yitirdi. Yaralı çocuk St. Joseph Tıp Merkezi’nde tedavi altına alındı. Çocuğun hayati tehlikesi olmadığı bildirildi. Trigger isimli vahşi köpeğin sahibine de saldırdığını belirten yetkililer, evden ka-
çan köpeğin neden saldırdığının bilinmediğini söyledi. Köpeğin sahibi tedavi gördükten sonra serbest bırakıldı. Trigger’in sahibinin komşuları ise köpeğin daha önce de birilerine saldırdığını ileri sürüyor. Paterson Hayvan Kontrol yetkilisi John DeCando, “Köpeğin sokakta olmaması gerekiyordu. 37 yıldan beri gördüğüm en kötü olay” dedi. Köpeğin Hayvan Kontrol merkezi tarafından uyutulduğu bildirildi. Yetkililer, köpeğin sahibinin ceza alıp almayacağına ilişkin bir açıklama yapmadı.
Sarai’nin kocası yeniden evlendi Türkiye’de öldürülen ABD’li Sarai Sierra’nın 2 çocukla dul kalan kocası, ölen eşinin çocukluk arkadaşı ile evlendi NEW YORK - POSTA212
T
atile gittiği Türkiye’de öldürülen Sarai Sierra’nın kocası Steven Sierra yeniden evlendi. Steven Sierra (41), Sarai Sierra’nın ölümünün birinci yıldönümünden 48 saat sonra, yani 23 Ocak’ta, Sarai’nin arkadaşı Dulce Arroyo ile evlendi. “TANRI İSTEDİ” Sarai Sierrai’nin cenazesinden sonra arkadaşları, Steven ve çocuklara destek olmak için yanında oldular. Bu zor süreçte Sarai’nin çocukları için giysi getiren arkadaşı Dulce Arroyo ve Steven Sierra arasında bir yakınlık oluştu ve çift bir yıl sonra evlenme kararı aldı. Steven karısının vahşice öldürüldüğü cinayetin birinci yıldönümünde iki oğluyla birlikte Sarai’nin Staten Island’daki mezarını ziyaret ettikten 2 gün sonra Dulce ile yeni bir hayata başladı. New York Daily News gazetesine konuşan Steven Sierra yaşadıklarını “Tanrı hayata devam etmemizi istediğini gösterdi. Doğru olan şeyi kalbinizle anlamak zorundasınız. Dulce’ye ‘Bunun için hazır mısın?’ diye sorduğumu hatırlıyorum. O da bana hiç tereddüt etmeden ‘Arkadaşım Sarai’nin oğullarını büyütmek benim için bir onurdur’ dedi” diye anlattı. Dulce ise, “Eskiden Sarai’nin ailesi olarak gördüğüm kişileri artık kendi ailem olarak görüyorum” dedi. Dulce’nin 13 yaşındaki oğlu Angel da duygularını “Bir babam olacağını bilmek çok heyecan veriyor. Artık daha fazla desteğim var” şeklinde ifade etti. Annelerini kaybettikten sonra babalarının yeniden evlenmesini istemeyen Silas ve Sion’ın da zamanla fikirleri de-
ğişti ve babalarının Dulce ile evlenmesin rıza gösterdiler. Silas, “Bir annem olmasını özlüyorum” dedi. Aynı yaşta olan Dulce ve Sarai’nin arkadaşlıkları gençlik yıllarına uzanıyor. Okul arkadaşı olan Dulce ve Sarai birbirlerine çok yakın büyüdüler. Dulce’nin oğlu Angel’ın giysilerini yıllardan beri aralarında fazla yaş farkı olmayan Sarai’nin oğulları Silas ve Sion’a veriyordu. SARAI’NIN TRAJİK ÖLÜMÜ Türkiye ve ABD basınında Sarai Sierra cinayeti hakkında çeşitli iddialar ortaya atılmıştı. ABD’li fotoğrafçı Sarai Sierra’nın turist olarak geldiği İstanbul’da, 20 Ocak
Ziya Tasalı, Sierra’yı öldürmek suçundan yakalanmıştı.
2013’te kaybolduktan 12 gün sonra Cankurtaran’da cesedi bulundu. Sierra’nın önce “kurye” veya “ajan” olduğu ileri sürülmüştü. Daha sonra Sarai’nin Gmail’de tanıştığı ve internetten ücretsiz sesli ve görüntülü görüşme sağlayan Skype programı üzerinden görüşmeye devam ettiği Tarkan K. isimli kişiyle görüştüğü belirlendi. Tarkan K., “Fotoğraf paylaşımı yapılan bir internet sitesi aracılığıyla tanıştığımız Sarai ile 4 aydır yazışıyorduk. İstanbul’a geldikten sonra 2 defa yüz yüze görüştük. O gün de internet üzerinden buluşmak üzere Galata Köprüsü’nde buluşmak istediği mesajlar atmış. O sırada e-mailim kapalı olduğu için o mesajı ancak bir saat sonra gördüm. O gün kendisiyle buluşmadık” diye ifade vermişti. KATİL AKIL HASTASI DEĞİL Yapılan incelemeler ve operasyonlar sonucunda katil zanlısı Ziya Tasalı, Sarai Sierra’yı öldürmek suçundan yakalandı. Başına aldığı darbe sonucu yaşamını yitiren Sarai’nin katil zanlısı Tasalı’nın “Cinsel saldırının gerçekleşmemesi sonucu oluşan infialle nitelikli adam öldürme suçundan ağırlaştırılmış hapis cezası ile cezalandırılması” istendi. Akıl sağlığının yerinde olmadığı iddia edilen ‘Laz Ziya’ lakaplı Ziya Taşalı hakkında iki kez akıl sağlığının yerinde olduğu yönünde rapor verildi. Son olarak Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hazırlanıp 9 Ocak 2014 tarihinde mahkemeye gönderilen raporda “Ziya Tasalı’da akıl hastalığı ve zayıflığı saptanamadığı, cezai sorumluluğunun tam olduğu” belirtildi.
Demokrat Parti kökenli olduğunu söyledi. Çınar, Türk temsilcilerinin Amerikan siyasi hayatında daha aktif olması ve gençlerimize örnek olunması için bu görevi lâyıkı ile yapmaya çalışacağını ifade etti. Demokrat Parti, Amerika’daki göçmenlik yasası başta olmak üzere Amerika’da yaşayan göçmenlere daha yakın olan parti olarak da biliniyor.
Doğan Uluç doganuluc@aol.com
Bloomberg ile baba-oğul Öz’ler NEW York’un eski belediye başkanı Michael Bloomberg’le lokantada karşılıklı oturuyoruz. Eski başkan Türklerden aldığı davet üzerine yardımcıları ve korumalarıyla birlikte gelmiş. Belediye başkanı Türk yemeklerine aşina, ana masa etrafında sürekli dolaşan lokanta sahibine dolma içinde ne olduğu, böreklerin tarifini, ufak köftelerde hangi etin kullanıldığını sormadan yutuyor. Masalar tam kapasiteyle dolu, gözüm kapı dışında siyah renk takım elbiseli bir adama takılıyor. Tek kulağında mini telsiz, iri kıyım adam milyarder Bloomberg’in koruması olmalı. Parmakları arasında bir sigara, belediye başkanının masasına göz attıktan sonra aceleyle nefes çekiyor. İzmarit boyuna gelmiş sigarayı arkasında saklıyor. Bloomberg New York’ta lokanta, bar, gece klüblerinde sigara içimini yasaklatmış, dünyanın kalbi diye isimlendirilen şehirde eski Başkan insan haklarını ihlal eleştirileriyle protesto mitinglerinde suçlanmıştı. Sigara bağımlısı yıllarımda tütün ilişkisi olmayan eş, dost ve yakınlarımdan ‘’Vaz geç şu zehirden, tüm organlarını tehlikeye atıyorsun.’’diye kısaca uyarılar aldım. Oysa sağlıklı yaşamımı ne denli tehlikeye attığımın da farkındaydım. İlk yıllarımda tanıştığım göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mustafa Öz sigara içenlerden bıktığını söylemişti: ‘’Lafını esirgemediği bilinen Prof. Öz bir kez de ‘’Korkutmak istemiyorum ama daha gençsin, önüme sedyeyle getirmelerini istemem.’’diye korkutucu nitelikli ikazda bulunmuştu. Baba Öz’ün ‘’Amerika’nın Doktoru’’diye ün yapan kendisi gibi göğüs cerrahisi hekimi Mehmet Öz bir buluşmamızda sigara tiryakilerini ameliyat etmeyeceğini söylemesi tütün üreticileri sektöründe derin yankılar yapmış, oğul Dr.Öz beyanatını rötuş etmeye zorlanmıştı. New York Belediye Başkanı sigaraya karşı tutumunu kesinlikle değiştirmeye yanaşmadı. Düzinelerle bar, klüp, eğlence yerleri sigara yasağından iflasa gittiler, Başkan aleyhinde dava açtılar. Bloomberg ‘pes’ etmedi. Dünyada yılda 1.7 trilyon, dakikada üç milyon sigara içiliyor. Amerika’da gögüs kanserinin bir numaralı nedeni sigara içimi. Yılda 157 bin kişi tütünden can veriyor. Kanser türlerinin sebeb olduğu ölüm miktarı 443 bin. Ülkede sigara tiryakilerinin sayısı 46 milyon. ‘’Kanser Kontrol Cemiyeti ‘’nin düzenlediği ‘’Şimdi Bırak’’ kampanyası ile sigara içenlerin sayısı Bloomberg’ün başkanlığında 2000-2011 yılları arasında yüzde 32.8 arasında azaldı. Sigaraya ‘’Hayır’’diyenlerden biri de ben oldum. Türk lokantasındaki yemekte Başkana söylediğimde gözlerinin içi parladı. Hurriyet.com.tr’den alınmıştır.
Gündem
5 Mart 2014 Çarşamba
İtibarımız zedelendi Minnesota’da yaşayan Türkler, Türkiye’de son zamanlarda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Türk devletinin itibarının zedelendiğini ve yargı, emniyet gibi kurumların hırpalandığını söyledi
M
AFAD'dan ‘İnsani Yardım’ brifingi
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı Fuat Oktay, New York'taki Türkevi'nde "Türkiye'nin Afet Yönetimi Sistemi ve İnsani Yardım Aktivileri" konularını anlattı istediğini belirten Oktay, HOPEFOR’un Geleceği 1. Çalışma Grubu Toplantısı’na da katılacaklarını bildirdi. Oktay başkanlığındaki AFAD heyeti, BM Acil Durum Koordinatör Yardımcısı Kyung-wha Kang, BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) üst düzey yetkilileri, HOPEFOR Girişimi üye ülkelerinin bakan yardımcıları ve 2016 Dünya İnsani İşler Zirvesi temsilcileri ile bir dizi görüşme yapacak. Öte yandan, AFAD tarafından başlatılan Myanmar’daki Rohingya Müslümanlara yönelik kampanyada toplanan tutarın bir bölümünün yardım faaliyetleri için kullanılmasına ilişkin AFAD ile UNICEF arasında insani yardım anlaşması imzalanacak.
SELÇUK ACAR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (AA)
B
aşbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı Fuat Oktay, uluslararası toplumu Suriye konusunda daha fazla yardımda bulunmaya çağırarak, BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'ye ilişkin son kararının da içerik olarak yetersiz kaldığını ve bir adım ileriye taşınması gerektiğini söyledi. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin (OCHA) desteğiyle, Katar ve Dominik Cumhuriyeti ile birlikte 2011 yılında HOPEFOR Girişimi’nin hayata geçirilmesinde öncü rol üstlenen Türkiye, AFAD önderliğinde dünyada ilk kez düzenlenecek "2016 Dünya İnsani İşler Zirvesi"ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda BM'de temaslarda bulunan AFAD Başkanı Oktay, İnsani Yardım Operasyonları Gücü Konferansı HOPEFOR’un Geleceği 1. Çalışma Grubu Toplantısı ve İnsani Yardım Zirvesi'ne ilişkin görüşmelerinin yanı sıra, New York'taki Türkevi'nde "Türkiye'nin Afet Yönetimi Sistemi ve İnsani Yardım Aktivileri" başlıklı brifing verdi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye'nin BM Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Halit Çevik, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik insani yardımlarının yanı sıra Somali, Myanmar ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne yapılan yardımlara değindi. AFAD Başkanı Oktay ise konuşmasında, Türkiye'nin deprem konusunda yürüttüğü çalışmalar ile Suriye başta olmak üzere uluslararası insani yardım çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Türkiye'nin, 2013 Küresel İnsani Yardım Raporu'nda ABD ve İngilte-
re'nin ardından 3'üncü sırada yer aldığına işaret eden Oktay, Suriye krizinde Türkiye'nin desteğinin 2,5 milyar dolara ulaştığına, Türk sivil toplum kuruluşlarının yardımlarının 400 milyon doları bulduğuna, uluslararası yardımın ise yalnızca 183 milyon dolar olduğuna dikkati çekti. Suriye kriziyle bağlantılı olarak, 2 milyon 300 bin hastaya bakıldığını ve 37 bin 500 ameliyat yapıldığını belirten Oktay, Türkiye'nin eğitim, sosyal ve teknik hizmetler gibi pek çok alanda destek verdiğini hatırlattı. Oktay, uluslararası masraf paylaşımı, devam eden ve kalıcı yardım sistemi, bütün
ülkelerde açık sınır kuralı, mültecilerin ülkelerine iadesi, siyasi çözüm ve bilincin artırılması gibi konularda uluslararası toplumdan beklentiler bulunduğunu da ifade etti.
OKTAY'IN BM TEMASLARI Ziyaretiyle ilgili gazetecilere bilgi veren Oktay, İstanbul'da düzenlenecek 2016 Dünya İnsani Yardım Zirvesi'ne ilişkin hazırlıklar konusunda temaslarda bulunacağını kaydetti. BM'nin desteğiyle Türkiye, Katar ve Dominik Cumhuriyeti tarafından başlatılan HOPEFOR Girişimi'nin başarısı dolayısıyla girişime daha fazla BM üyesi ülkenin katılmak
ULUSLARARASI SURİYE ÇAĞRISI Türkiye'nin insani yardımlarda örnek bir ülke olduğunu ve Suriye konusunda diğer ülkelerin de elini taşın altına koymasını gerektiği vurgulayan Oktay, şunları kaydetti: "Suriye konusunda beklediğimiz desteği göremiyoruz. Toplam 183 milyon dolar, bu son derece yetersiz. Bunu gündeme getireceğiz. Biz burada algıyı düzeltmek istiyoruz. Türkiye, özellikle kamplarda kalanlara dünya standartlarının en iyisini veriyor. Bunların 3 katı şehirlerde yaşıyor. BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'deki insani yardımla ilgili son kararına da değinen Oktay, "Beklentimizi karşılayan bir karar değil. Zamanlama olarak geç kalınmış ve içerik olarak da yetersiz bir karar. Bunun bir an önce bir adım daha ileriye gitmesi gerekir. Bu, 'Suriye hükümeti kabul ettiği ve izin verdiği sürece yardım yapabilirsiniz' manasındadır" dedi. Oktay, BMGK kararının yaptırım gücü olmadığını belirterek, "Bizim asıl arzumuz, insani boyuttan baktığımızda, herkesin kedi yuvasına dönüyor olmasıdır" diye konuştu.
Nihat Çubukçu: Herkese açığız (NORTH CAROLINA-POSTA212)
N
orth Carolina Türk Amerikan Derneği (ATA-NC) Başkanı Nihat Çubukçu Posta 212’ye konuştu. Uzun süredir derneğe gönüllü hizmet verdikten sonra, bir süredir ATA-NC’nin başkanlığını yapan Çubukçu “Üyelerimiz zaman zaman çeşitli kutuplarda kendini gösterse de, biz dernek olarak herkese açığız” dedi.
TÜRK KÜLTÜRÜNÜ YAŞATMAK
Yaklaşık 20 yıldır ABD’de yaşayan meteoroloji mühendisi Nihat Çubukçu, amaçlarının Türk-Amerikan ailelerini bir arada tutmak, Türk gelenek - göreneklerini ve bayramlarını aynen Türkiye’de olduğu gibi ABD’de yaşatmak olduğunu söyledi.
Her yıl milli ve dini bayramlarımızı kutlama özen gösterdiklerini söyleyen ATA-NC Başkanı, derneği diğer faaliyetleri arasında; yetiş-
kinler ve Türk-Amerikan ailelerinin çocukları için hizmet veren Türkçe kursunun, her yıl büyük bir ilgi gören Nazım Hikmet Şiir Festivali’nin,
Türk mutfağını tanıtmak amacıyla düzenlenen yemek kurslarının olduğunu belirtti. Özellikle, önümüzdeki Nisan ayında gerçekleşe-
cek Nazım Hikmet Şiir Festivali’nin büyük ilgi gördüğünün altını çizen Çubukçu, yarışmaya bu yıl 265 şiir gönderildiğini belirtti.
CARY BELEDİYESİ İLE EL ELE
Derneğin düzenlediği etkinlik ve faaliyetlere Türk toplumunun yanı sıra, Amerikalıların da oldukça ilgi gösterdiklerini anlatan ATA-NC Başkanı, Türk Evi’nin de aynı bölgede bulunduğu Cary Belediyesi ile oldukça güçlü ilişkiler sürdürmelerinin bu duruma çok büyük bir etkisi olduğunu ve belediyenin kültür ve sanat direktörleri ile ortaklaşa bir çok aktivite gerçekleştirdiklerini söyledi.
“HEPİNİZİ BEKLİYORUZ”
ATA-NC olarak düzenledikleri etkinliklere T.C. Washington Büyükelçimiz Namık Tan’ı davet ettiklerini ve kendisinden katılım göstereceğine dair bir mektup aldıklarının memnuniyetini dile getiren Nihat Çubukçu, ABD’nin diğer eyaletlerindeki Türk-Amerikan dernek ve kurumlarla iş birliği içerisinde olmak istediklerini söyledi. “Etkinliklerimize de herkesi bekliyoruz” diye ekledi.
innesota Türk Amerikan Derneği (TAAM) Başkanı Prof. Dr. Ali Durgunoğlu, Türkiye’de son zamanlarda yaşanan gelişmelerle ilgili TAAM’ın düşüncelerini POSTA212 okuyucuları ile paylaştı. Durgunoğlu, “Türk devletinin itibarı zedelenmiş ve müesseseleri hırpalanmıştır” dedi. Minnesota Türk Amerikan Derneği Yönetim Kurulu üyeleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler sonucu derneğin genel tutumunu aktaran Prof. Dr. Ali Durgunoğlu, şöyle konuştu: “Dünya üzerindeki herkesin seçimle başa gelmiş devlet insanlarından beklediği bazı temel unsurlar vardır. Bu güvene layık gördüğümüz kişilerin bir kaç yakın dostuna veya akrabasına değil, tüm halka dürüstçe hizmet vereceğinden emin olmalıyız.”
YOLSUZLUK DİZ BOYU “Bu güveni kaybetmiş bir devlet adamından ve ona körü körüne biat etmekten başka bir görevi olmayan takımından beklenilen onurlu davranış, memleketimizi daha fazla politik kargaşa ve ekonomik uçurumlara sürüklemeden istifa etmesidir” diyen TAAM Başkanı Durgunoğlu konuyla ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu kadar yalanı, bu kadar kara parayı aklamanın yolu yoktur. Türkiye, bu hükümet sırasında modern tarihimizde görülmemiş bir yolsuzluk, kayırmacılık, sindirme ve özgürlükleri kısıtlama politikası sürdürmüştür. Türk devletinin itibarı zedelenmiş ve müesseseleri hırpalanmıştır”. Durgunoğlu, En yakın zamanda bu kanamayı durduracak bir uzlaşmaya varılmasını umut ettiğini ekledi.
Başkonsolosluktan seçmenlere uyarı (NEW YORK-POSTA212) Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve gelecek yıl yapılacak milletvekili seçimleri için yurtdışında yaşayan vatandaşların oy kullanabilmesine ilişkin esaslar belli oldu. New York Başkonsolosluğu yurt dışında oy kullanmaya ilişkin Türk Amerikan toplumuna çağrıda bulundu. Başkonsolosluk’tan yapılan açıklamada yurt dışındaki seçmen vatandaşlarımızın oy kullanabilmesi için “Yurtdışı Seçmen Kütüğü”ne kayıtlı olmaları gerektiğini bildirdi. Konsolosluk, vatandaşlarımızın, Yurt dışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı olup olmadıklarını, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı’nın internet sitesinden (https:// www.ysk.gov.tr/ysk/YurtDisiSecmenSorgu.html) kontrol etmelerini tavsiye etti.
Minnesota’da Türk müziği rüzgarı (MINNESOTA - POSTA212) Minnesota Türk Amerikan Derneği (TAAM), 14 Mart’ta ‘Passage to Türkiye’ adlı Türk müziği ve Türk halk dansları gecesi düzenliyor. TAAM’ın bünyesinde gerçekleşecek etkinliğin mimari ve sanat yönetmeni piyanist Pınar Başgöze, “TAAM yönetim kurulu, sosyal organizasyon başkanı Figen Haugen ve ben bir araya gelip Türk müziği ve folklorunu biraz daha detaylı olarak Minnesota dinleyicisine sunacak bir etkinlik hazırlamaya karar verdik” dedi. TAAM üyelerinden Pınar Başgöze, 14 Mart’ta Minnesota’da düzenlenecek programın ilk yarısını çok sesli Türk müziğinin önemli bestecilerine ayırdıkların söyledi. Başgöze, Türk Beşleri’nden Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses ve Adnan Saygun’un yanı sıra 20. yüzyıl bestecilerimize örnek olarak Ekrem Zeki Ün’e yer verdiklerini belirtti.
GELENEKSEL OLACAK Yaklaşık 100-150 civarında bir dinleyici kitlesini etkinliğine getirebilmeyi hedeflediklerini belirten TAAM üyesi Başgöze “Bu etkinliği geleneksel hale getirip her yıl yapmak istiyoruz” diye konuştu. Biletler İçin: http://taam.org/events/passage-to-turkiye-a-music-and-folklore-event/
Toplum
5 Mart 2014 Çarşamba
Zeugma’nın mozaikleri ABD’de zemin süsü oldu Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın ABD’deki Bowling Green State Üniversitesi’nde zemin süsü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Mozaiklerin 1965’te kaçak kazılar sonunda kaçırıldığı tahmin ediliyor
T
ürkiye’nin en önemli tarihsel zenginlikleri arasındaki Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanınABD’nin Ohio eyaletindeki Bowling Green State Üniversitesi tarafından zemin süsü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. 1965’te üniversite tarafından Manhattan‘da bir sanat galerisinden satın alınan Zeugma mozaiklerinin Türkiye’ye iade edilmesi için yapılan resmi girişimlerden ise sonuç alınamadı. Gaziantep’teki Birecik Baraj Gölü kıyısında bulanan Zeugma Antik Kenti, milattan önce 300 yılında Büyük İskender tarafından ‘Selevkia Euphrates’ adıyla kurulmuştu. Daha sonra Kommagene Krallığı’nın 4 büyük şeh-
rinden biri olan kent, milattan önce 31’den itibaren Roma İmparatorluğu’na bağlanırken ‘köprü’ anlamındaki Zeugma adını almıştı. 1998-1999’da Birecik Barajı’nın suları altında kalmaması için yürütülen kazılarda bulunan eserler Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenirken, bazı parçaların ABD’de zemin süsü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Ohio’daki Bowling Green State Üniversitesi’nin koridorlarında zemin süsü olarak kullanılan mozaiklerin 1965’te kaçak kazılarla kaçırıldığı tahmin ediliyor.
46 YIL GİZLİ ODALARDA 1965-2011 arasında üniversitenin kapalı odalarında tutu-
lan 12 parça mozaik, 3 yıl önce zeminde sergilenmeye başladı. 2011’e kadar Antakya kökenli olduğu sanılan mozaikleri inceleyen üniversitenin öğretim üyesi Dr. Stephanie Hooper, Zeugma Antik Kenti’ni doğruladı. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, mozaiklerin iadesini istedi. Federal Soruşturma Bürosu FBI’ya bile başvuran bakanlık, Anadolu’nun kültür hazinesinin iadesi için kararlılıkla diplomatik ilişkilerini sürdürdü. FBI ise konunun kendilerini ilgilendirmediği belirterek, topu üniversite yetkililerine attı. Üniversite de 3 yıldır Türkiye’yi oyalayarak mozaiklerin iadesini yapmadı. Gökhan Karakaş (Milliyet)
(KALİFORNİYA-POSTA212) Orange County Türk Amerikan Derneği (OCTAA), Bridge to Türkiye Fund(BTF) ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), eğitim alamayan ve eğitimine devam edemeyen kız çocuklarına yardım elini uzatıyor. BTF, ÇYDD ve OCTAA ekonomik nedenlerden dolayı eğitimine devam edemeyen kız çocukları için bir piknik organize ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü saat 13:00 ile 17:00 arasında gerçekleşecek piknikten elde edilen gelir, kız çocuklarını güçlendirme bursları yararına Türkiye’ye gönderilecek.
Hızlı ve güçlü
Blasio, New York’ta gaylere destek verdi
Raindrop Derneği Başkanı Mehmet Okumuş, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için toplum olarak birlikte hareket edildiğinde oldukça hızlı ve güçlü yol alınabileceğini söyledi
T
festivale geçen sene 5 bin kişi, Oklahoma City’de yapılan festivale 3 bin kişi, San Antonio’da yapılan festivale yaklaşık 8 bin kişi ve Dallas’ta yapılan festivale de 2 bin kişi katılmıştır. Derneğimizin yardım faaliyetlerinden bahsetmem gerekirse, TeksasAntalya dostluk ormanı, Van depremi, Afrika kuraklığı, Haiti depremi, Japonya sel felaketi için yapılan yardım kampanyalarını örnek olarak sıralayabilirim.
HOUSTON - POSTA212
ürkiye-Amerika arasında kültürel köprü kurma amacı ile hizmetlerini sürdüren Houston merkezli Raindrop Derneği Başkanı Mehmet Okumuş, POSTA 212’nin sorularını yanıtladı. Türk toplumu olarak zaman zaman kendi içimizde ön yargılarımızı yenip ortak değerler etrafında toplanabilmede bazı sıkıntılar yaşayabildiğimizi söyleyen Mehmet Okumuş, Türkiye-Amerika ilişkilerinin güçlendirilmesi için hep birlikte daha hızlı mesafeler alabileceğimizi düşündüğünü söyledi.
■ Derneğinizin yaşadığı sıkıntıları temel olarak hangi başlıklar altında toplardınız? Bazen kendi içimizde maalesef ön yargılarımızı yenip ortak değerler etrafında toplanabilmede bazı sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Neyin söylendiğinden ziyade kimin söylediğinin ön planda olduğu bir zihniyeti yendiğimiz anda Türkiye’nin tanıtılması adına ve Türkiye-Amerika ilişkilerinin güçlendirilmesi için hep birlikte daha hızlı mesafeler alabileceğimizi düşünüyorum.
■ Derneğinizin kuruluş amacını ve hikayesini anlatır mısınız? Bildiğiniz gibi yağmur kültürümüzde bolluk ve bereketin simgesidir, Bu manadan yola çıkarak, kurulduğu yerlere bolluk bereket getirmesi niyetiyle, Raindrop Türk Kültür Merkezi, 2000 yılında Türk Amerikalılar tarafından Houston’da kuruldu. ■ Geleneksel olarak düzenlediğiniz etkinlikleriniz ve faaliyetleriniz nelerdir? Kültür Merkezimizin tüm şubelerimizde, Türk vatandaşlarımızın çocuklarına yönelik Hafta Sonu okullarımızda Türkçe, Türk Kültürü, Din ve Ahlak Bilgisi, Sanat ve spor dersleri verilmektedir. Türk kültürü ve sanatının tanıtılması adına da Ebru dersleri ve Türk yemek dersleri verilmekte ve Türk kahve geceleri programları düzenlenmektedir. Türk dilinin dünya dilleri arasında hak
■ Sizce Amerika’da yaşayan Türk toplumu arasında bir birlik ve beraberlik duygusundan bahsedebilir miyiz? Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu’nun verilerine göre burada yaşayan Türk Amerikalıların yüzde 80’i yüksek lisans ya da doktora eğitimi almış kişilerden oluşmaktadır. Bence bu Türkiye ve Amerika için büyük bir avantajdır. Raindrop Kültür Merkezi, bu zenginlik ve birikimimizi kullanarak ortak değerler etrafında buluşarak Türkiye tanıtımı ve kültürler arası diyalog adına ortak faaliyetlerde bulunmaya her zaman hazır ve isteklidir.
ettiği yeri alması adına Türk kültür merkezlerimizde Amerikalı yetişkinlere Türkçe dersleri verilmektedir. Kültür Merkezimizin gayretleriyle Houston Üniversitesi ve Austin Texas Üniversitesi’nde kredili olarak verilen Türkçe dersleri açılmıştır. Şubelerimizin bulunduğu şehirlerde her yıl Türk kültür, sanat, folklor, müzik ve yemeklerinin tanıtıldığı Festivaller düzenlenmektedir. Tulsa’da düzenlenen
Gösteri yapma hakkı sergisi NORTH CAROLINA - POSTA212
N
orth Carolina Türk Amerikan Derneği ve Chary Belediyesi iş birliğinde Türk Evi’nde gerçekleşen “Forward Together: A Moral Movement” adlı fotoğraf sergisi Türk ve Amerikan toplumundan yoğun ilgi gördü. Türk toplumu ile yakın ilişkiler sürdürmesi ile tanınan sanatçı Kaitlyn Barlow, geçen cuma günü Türk Evi’nde düzenlenen sergide ABD’de
düzenlenen protesto ve çeşitli gösterilerden yakaladığı kareleri sanatseverlerin beğenisine sundu. ATA-NC Yönetim Kurulu Üyesi Buket Aydemir, “İnsanların demokratik sisteme olan katkı sağlama kapsamında toplanma ve gösteri yapma haklarını kullanabilmesi bu serginin konusu. Fotoğrafların kalitesi ve konusunun yanı sıra, Türkiye gündeminin güncelliği açısından zamanlamanın uygun olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Kız çocukları için yardım pikniği
(NEW YORK-POSTA212) - New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, geleneksel St. Patrick Günü’nü (St. Patrick’s Day) boykot etmek için 2000 yılından beri düzenlenen Queens’deki St. Patrick Günü geçit töreninde gaylerle birlikte yürüdü. Blasio ayrıca, Amerika’nın en etkili topluluğu olan İrlanda asıllı Amerikalılar’ın öncülüğünde yapılan ülkenin en büyük ve St. Patrick Günü’ne katılmamayı planlıyor. Fakat Blasio, İrlanda asıllı Emniyet Müdürü William Bratton’un homoseksüel grupların katılmasının ya da destekleyici pankart ve afişlerin yasaklandığı geleneksel Manhattan geçit törenine katılma kararını desteklediğini söyledi. Kişisel kararlara vurgu yapan Blasio, “Bu kararına kesinlikle saygı duyuyorum. Kendi kararlarını vermesi için herkesin bireyselliğine saygı göstermek zorundayız” dedi.
“AYNI FİKİRDE DEĞİLİM” Öte yandan, şehrin İrlanda mirasını onurlandırmak için diğer etkinliklere katılacağını belirten Blasio, “Ama geçit töreni organizatörleriyle aynı fikirde değilim” dedi. Blasio, 20 yıl içinde yürüyüşe katılmayan ilk belediye başkanı olacak. Blasio’dan önceki Belediye Başkanı Michael Bloomberg, gay haklarını şiddetli bir biçimde destekliyordu fakat yine de 200 binden fazla katılımcının ve 1 milyondan fazla izleyicinin bulunduğu geleneksel New York geçit törenine katılıyordu. Rudolph Giuliani de başkanlık yaptığı iki dönem boyunca geçit törenine katılmıştı.
GAYLERİN ALINMADIĞI YÜRÜYÜŞ İrlandalı gayler, 1762 yılında düzenlenmeye başlayan ve New York’ta yaşayan çok sayıda İrlanda asıllı Amerikalı’nın katıldığı geçit töreninde yer alabilmek için 1990’larda mahkemeye başvurmuşlardı. Fakat yargıç, organizatörlerin geçit törenine katılacakları seçme konusunda anayasal haklarının olduğu yönünde karar vermişti. O günden beri gay aktivistler yürüyüş rotası boyunca protestolar düzenliyor.
Londra – New York arası 10 pound (NEW YORK-POSTA212) – Avrupa’da ucuz havayolu deyince akla gelen ilk şirket Ryanair, akıl almaz bir kampanyaya daha imza atacağını iddia ediyor. İrlanda havayolu firması Ryanair, yolcuları İngiltere’den ABD’ye 10 pound’dan daha az bir ücretle uçuracağını açıkladı. Ryanair Başkanı Michael O'Leary, havayolu şirketlerinin ihtiyacı olan uzun mesafe uçakları satın aldığı zaman Londra-ABD arası bilet ücretinin 10 pound’un altında olabileceğini söyledi. Bu uçuşların 5 ya da 6 yıl sonra gerçekleşebileceğini ifade eden O'Leary, uçuşların 14 büyük Avrupa ülkesinden ABD’de 12-14 noktaya uçabileceğini belirtti. Fakat yolcular yemekten bagaja kadar bilet dışındaki her şeyin ücretini ekstra olarak ödeyecek. British Airways ve Iberia’yı bünyesinde bulunduran IAG (International Airline Group) Başkanı Willie Walsh ise Ryanair’ın 10 pounda transatlantik uçuşlar için yaptığı planların uzun mesafe uçuşlarda uygulanan vergilerden dolayı gerçekleşmeyeceğini ileri sürdü.
Ekonomi
5 Mart 2014 Çarşamba
Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY
Viskiyi ve petrolü gören -bağımsızlık- diyor ÜÇ komşu vilayet, Ankara, Konya ve Antalya’yı birbirine ekleyince yaklaşık İskoçya yapar... İskoçya, İngiltere adasının kuzey tarafı oluyor. Ve İskoçya eylülde referandum yapacak: İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mıdır? Evet - Hayır. İskoçya’da 6 milyona yakın nüfus var. Kıyılarından açık denizde yıllardır petrol çıkar. Ayrıca viskisi meşhurdur. Viski ve petrol birleşince İskoçlar -Biz bağımsız olalım- diye havalandılar... Biraz da serde milliyetçilik var. Yani Londra’dan kopacaklar. Tarihte kendi hanedanları da olmuştu ama şimdilik -İskoç Kralı- düşünülmüyor. Kanada ve Avustralya benzeri olurmuş: Londra’dan bağımsız, Başbakan, ayrı meclisler var, ancak -Devlet Başkanı- Kraliçe... Gerçi İskoçlar -Halk isterse daha sonra hanedandan da vazgeçebiliriz, Cumhuriyet oluruz- diyorlar. Bu -Halk isterse- kısmı önemli. Çünkü eylülde halk oylaması var, ama bağımsızlığa -Evet- kesin değil. Evet’ciler uzun zamandır önde gidiyordu, son zamanda Hayır’cılar arayı kapatmaya başladı. İskoçya bağımsız olunca daha zengin olmayı, Londra’nın etkisinden uzak olmayı hedefliyor. Pratikte ikisi de zor. Bağımsızlık sihirli bir kelimedir de, parasız birşey olmaz. Erken zamandan beri İskoç ayrılıkçılar -Londra ile anlaşırız, sterlin kullanırız- diye yatıyordu. Geçenlerde Londra -ayrılırsanız sterlin kullanamazsınız- dedi ve İskoç bağımsızlık hareketinin üzerine bir kova buzlu su döktü... Aslında İskoçya, sterlin kullanmak için izin almak zorunda değil. Ama Londra kuzeye para gitmesini önlerse, kısıtlarsa, bu yol işlemez. Üstelik -bağımsızlık- deyip, sonra Londra’nın para ve maliye bağımlılığı altına girmek, çelişki olacak. İskoçya’nın Euro’ya gitmesi bir seçenek... Ancak Euro’ya hemen giremezler ve de Euro’ya girmek, AB’ye girmek kadar zor. İskoçya ayrılıkçıları bu zahmete girmeye niyetli değiller. İskoçya’nın -Bağımsızlıktan sonra gider çatır çatır AB üyesi oluruz, bize kırmızı halı sererler- beklentisi de yakın zamanda kırıldı. AB’nin Başbakanı sayılan Barrosso, AB üyesi olmak için bütün üyelerden onay alınması gerektiğini hatırlattı. -İskoçya’nın AB üyeliği imkansız olmasa bile çok güç- deyince, İskoçlar çok gücendi. Barrosso, kendi içinde ayrılıkçı bölgeler olan ülkelerin, başka ülkelerin ayrılıkçısına iyi gözle bakmadığını hatırlatıyordu. İspanya, Kosova’nın değil AB üyesi olması, tanınmasına bile veto koydu. Çünkü İspanya’nın Katalonyası da ayrılmaya özeniyor. İspanya başkasının ayrılıkçılarına ters bakıyor. Hem İskoçya yüzünden Londra ile neden ters düşsün? İskoçya’nın işleri yine paraya bakıyor. Kendi parasını basabilir. O zaman da paraya bir pusula lazım. Yine Londra’nın sterlinine eşitlemeye çalışırlar, ancak piyasa, ayrı bir devletin parasına ayrı muamele yapar, risk görür ve daha düşük kur verir, faiz artırır. Kredi notçusu S&P de İskoçya’ya en yüksek kredi notu vermekte nazlanacağını söyledi. İskoçya kendini Londra ile bir görüyor, ama Londra’nın kendi parası var ve o para da iyi-kötü dünyada rezerv para muamelesi görüyor. İskoçya parasının üstünde Sean Connery resmi olsa ne yazar? Üstelik halk oylamasından ‘Evet’ çıkar, bunlar ayrılır- diye İskoçya’da mukim önemli banka ve sigorta şirketleri Londra’ya taşınmaya başladı. İskoçya -Zaten finans sektörünün yarardan çok zararı var- diye bunu örtmeye çalıştı, ama büyük uluslararası şirketleri tutabilececekleri kuşkulu. Ve de İngiltere, ayrılacak İskoçya’ya yüklü bir yatırım-vergi faturası çıkarmaya hazırlanıyor: Merkezi hükümet olarak şunları yaptık, ayrıca da genel borcun şu kadarı sana düşüyor, onu da isterim- diyecek. İsterse İskoçlar -ödemeyiz- desin. Ve petrol... İskoç ayrılıkçılar Kuzey Denizi’ndeki petrole güveniyor. 30 küsur yıldır çıkan o petrolün aslında tükenmeye başladığı, İskoçlar’ı ihya edecek bir üretim olmadığı söylenmekte. Londra’nın yabancı şirketlerle yaptığı anlaşmalar hâlâ sürüyor. İskoç ayrılıkçılar -kişi başına 300 bin sterlin getirecek petrol olduğunu- söylemekteler. Ve herkes rüyasında 300 bin görmeye başladı. Ancak petrol işi her yerde olduğu gibi: Çıkartmak bir dert, satmak başka dert. Sonuçta Londra, bu ayrılma hikayesinden memnun değil. Ancak itiraz edip açıktan taş koyup gerilim yaratmak yerine, ekonomik takozlar atarak, İskoç halkına -maceraya girmeyin- diyor. Oylamaya daha zaman var, köprülerin altından sular geçecek... Halk oylamasında -Hayır- da çıkabilir. İşin esası ekonomi... Bağımsızlık falan güzel de, iş, aş ve cüzdan da önemli. Evdeki bağımsızlık çarşıya uymayabilir. Star Gazetesi’nden alınmıştır
Amerika’ya ihracatımız arttı Türkiye'nin ocak ayında ABD'ye ihracatı yüzde 25,2 artarken, ithalatı yüzde 11,9 azaldı. Türkiye'nin söz konusu dönemde Güney Amerika'ya ihracatı ise yüzde 37,3 geriledi ayında Türkiye ihracatı içinde yüzde 4’lük bir paya sahip olurken, en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında Almanya, Irak, İngiltere, İtalya ve Fransa’nın ardından 6. sırada yer aldı. Türkiye’nin en çok ithalat gerçekleştirdiği ülkeler sıralamasında ise ocak ayında Rusya, Çin ve Almanya’nın ardından 4. sırada yer alan ABD, genel toplam içinde yüzde 5,4’lük bir pay oluşturdu. Türkiye’nin bu yılın ocak ayında ABD’ye ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,2 artarak
İSTANBUL (AA)
T
ürkiye’nin dış ticaretinde önemli bir paya sahip ve başlıca ihraç pazarlarından biri olan ABD’ye ihracatı bu yılın ocak ayında 496 milyon dolara yükselirken, ABD’den ithalatı 1,37 milyar dolara düştü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan bu yılın ocak ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı. ABD, ocak
495 milyon 848 bin dolara yükselirken, ABD’den ithalatı ise yüzde 11,9 azalarak 1 milyar 37 milyon 364 bin liraya düştü. 2013 yılı ocak ayında, Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 395 milyon 975 bin dolar olurken, ithalatı ise 1 milyar 176 milyon 886 bin dolar olmuştu. Türkiye’nin ihracatı Kuzey Amerika’da artarken, Güney Amerika’da azaldı 2013 yılında Türkiye’nin ülke gruplarına göre dış ticaret rakamlarına bakıldığında, Kuzey Ameri-
ka’ya ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 20,3 artarak, 553 milyon 299 bin dolara yükselirken, Güney Amerika’ya ihracatı yüzde 37,3 azalarak, 119 milyon 252 bin dolara düştü. Türkiye’nin Orta Amerika ve Karayipler bölgesine ihracatı ise söz konusu dönemde yüzde 43,9 artışla 70 milyon 654 bin dolara çıktı. Türkiye’nin ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Kuzey Amerika’dan ithalatı yüzde 9,8 azalarak 1 milyar 128 milyon 891
bin dolar, Güney Amerika’dan ithalatı yüzde 5,7 artarak 272 milyon 673 bin dolar oldu. Söz konusu dönemde Türkiye’nin Orta Amerika ve Karayipler bölgesinden ithalatı ise yüzde 20 azalarak 65 milyon 510 bine geriledi. Bu arada, Türkiye’nin ihracatı, ocakta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,6 artarak 12 milyar 473 milyon dolar oldu. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 2,6 artış göstererek 19 milyar 292 milyon dolar olarak hesaplandı.
telefon pazarında Dünyanın önde gelen uçak üreticisi Boeing akıllı telefon üretmeyi planlıyor. Şirketin piyasaya sürmeyi düşündüğü telefon kendi kendini imha özelliğine sahip olacak ve savunma ile güvenlik alanındaki kişilere hitap edecek
D
ünyanın en önemli uçak üreticilerinden Boeing şu sıralar gizli bir proje üzerinde çalışıyor. Kamuya henüz açıklanmayan ürün için şirket internet sitesi üzerinden bir tanıtım yayınladı. Açıklamada, 5,2 inç uzunluğundaki cihaza ileri yer belirleme, güneş enerjisi ile şarj, uydu alıcı vericisi ve biyometrik sensörler gibi özelliklerin monte edilebileceği de kaydedildi. Şirket ABD Federal İletişim Komisyonu’na yaptığı başvuruda da telefonun kullanacağı teknolojileri gizli tutmayı planladığını belirtiyor. Başvuruda, “ürün ile ilgili alt seviye teknik ve operasyonel bilgiler kamuya açık olmayacak” deniliyor. Başvuru belgelerine göre Apple’ın iPhone 5s telefonuna kıyasla yüzde 50 civarında daha ağır ve iki kat daha kalın olacak telefonun kurcalanması durumunda kendisini imha edeceği-
üretilmiş kriptolu yazılımla çalışan Blackberry kullanıyor. Savunma, Uzay&Güvenlik birimi Boeing’in 2013 yılındaki 86,6 milyar dolarlık toplam gelirinin yaklaşık yüzde 38’ini oluşturuyor. Fiyat hakkında bir bilgi vermeyen şirket ürünün “yakında” satışa sunulacağını kaydetti. Ancak bu konuda da detay verilmedi. Konuya yakın bir kaynak cihazın sonbahara kadar hazır olmasını beklediğini söyledi.
ne de yer veriliyor: “Cihaz zorla açılmaya çalışıldığında içerisindeki verileri ve yazılımı silerek bir daha çalışamaz duruma gelecek.” Herhangi bir şeyin tam olarak güvenilir olduğunu iddia etmek genellikle imkansız olarak görülüyor, özellikle de hükümet
alanında. Boeing, telefon ile ilgili teknik bilgileri açıklamadığından güvenlik uzmanları bu iddiaları da test edemiyor. Ancak Batılı şirketler uzun süredir hükümet yetkilileri için sağlam telefonlar üretiyor. Örneğin ABD Başkanı Barack Obama, kendisine özel
İSMİ BLACK OLACAK Boing’in bir yetkilisi, üretilecek olan bu telefonun adının Black olacağını açıkladı. Boeing’in bu adımı daha güvenilir telefon ve yazılımlara yönelik trendin de bir parçası. Geçen ay Washington merkezli yazılım şirketi Silent Circle ve Madrid merkezli Geeksphone geleneksel telekom operatörleri ve işletim sistemleri dışında çalışan yük-
sek güvenilirlikli Blackphone telefonunu üretmek için güç birliği yapma kararı almıştı. Blackphone’un satış fiyatı 629 dolar (1.400 lira). BlackBerry ve Samsung Electronics de hükümet sektöründen müşteri çekmek amacıyla ürünlerinin güvenilirliğini güçlendirmek için çalışıyor. Hatta BlackBerry, Pentagon ile daha yakın çalışabilmek için bu yıl Washington’da bir teknoloji merkezi kuruyor. Pentagon’un siber güvenliğe ayrılmış bütçesinden faydalanmak isteyen savunma şirketleri de benzer ürünler üzerinde çalışıyor. Örneğin Northrop Grumman şirketi telefonlar ve tabletlerden güvenilir iletişime imkan veren bir akıllı kart ve güvenlik sektöründe çalışan müşterilere yönelik uygulamalar üretiyor. (JON OSTROWER - WILL CONNORS – The Wall Street Journal)
Kredi kart krizi Türkiye ekonomisini tehdit ediyor NEW YORK - POSTA212
N
ew York Times gazetesi, geniş bir haberinde, halen 8 bin dolara eşit bir kredi kartı borcu olan ve yıllık gelirini aşan bu borcu ancak 10 yılda ödeyebilecek olan evli iki çocuklu 32 yaşındaki bir Türk vatandaşının başına gelenlerden hareketle Türkiye’de kredi kartı borçları sorununu irdeledi. New Ydork Times haberinde, söz konusu kişinin öyküsünün Türkiye’nin ekonomisine zarar veren sorunların birini yansıttığını söylüyor ve “istikrarsız bir ülkede yeni bir finansal felaketi tehdit ettiği yorumunu yapıyor.
PARA BİRİMİ ZAYIFLADI Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s’ın geçen hafta Türkiye’deki tüketici kredilerindeki patlamanın bankalar için ciddi bir risk haline geldiği uyarısını yaptığına işaret edildiği haberde, “Perşembe günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşıtları, yerel seçimlere bir aydan az bir süre kala hükümeti gölgeleyen yolsuzluk soruşturmasına ilişkin iddiaları dile getirmeyi sürdürürken Türkiye’nin tehlikeli biçimde zayıflanmış olan para birimi, üç
haftanın en düşük düzeyine geriledi” deniliyor.
FATURA ÖDEME ZAMANI NYT’ya göre, yabancı sermaye diğer yükselen piyasalara aktığı dönemde Türkiye’de bu para, kalıcı büyümeyi sağlayacak yeni şirketlerde yerine tüketim malları ve emlakta kullanıldı ve şimdi bunun faturasını ödeme zamanı geldi. Haberde Türkiye’de kredi kart borcunun 2012 yılında yüzde 31, 2013 yılında ise yüzde 22 büyüdüğü belirtilirken İngiltere’deki araştırma kuruluşu Oxford Economics’e dayanılarak Türkiye’deki tüketici borcunun hane
halkının kullanılabilir gelirinin yüzde 55’ine eşit olduğu vurgulanıyor. Türk hükümetinin son dönemde kredi kart taksitlerine getirdiği sınırlamalara da vurgu yapıldıktan sonra şöyle devam ediliyor: “Borç meselesi, zaten çok yoğun olan, Türk ekonomisindeki stresi artırıyor. Bankalar hariç, Türk özel sektörünün borcu, GSYH’nın yüzde 60’ını aşmış durumda. Oxford Economics’e göre bu, gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek düzeylerden biridir.”
KESKİN DÜŞÜŞ YAŞANABİLİR NYT, Türkiye’nin, 2013’de yüzde 7.4’e ulaşan yüksek cari işlemler açığına değinirken de “Böyle bir açık, ancak yabancılar kredi vermeye devam etmeye istekli olduğu sürece sürdürülebilir. İşaretler ise böyle olmadığını gösteriyor” dedikten sonra tüketimdeki patlamanın birden bire durması halinde hayat standartlarında keskin bir düşüşün meydana geleceğinin altını çiziyor. BANKALARI TEHDİT ETMEZ Bu durum karşısında Merkez Bankası’nın faiz oranlarında keskin bir artış yaptığını ancak bunun borçlanma maliyetini artırıp ekonominin yavaşlamasına neden olacağını savunan gazete, bazı analistlerin ise, Türkiye’deki tüketici borcu miktarının bankaları tehdit edecek kadar büyük olmadığı değerlendirmelerine dikkat çekiyor.
VERSACE
Hisselerini satıyor
İ
talyan moda evi Gianni Versace SpA, özel sermaye fonu Blackstone’a yüzde 20 hisse satmak için anlaştı. Anlaşmanın şartlarına göre Blackstone, moda evine 150 milyon dolar sermaye enjekte ederken moda evinin kontrolünü elinde bulunduran GIVI Holding SpA’dan 60 milyon euroluk hisse alacak. Blacstone ayrıca yönetim kurulunda da bir sandalyeye sahip olacak. 1970 yılında Gianni Versace tarafından kurulan markanın sahibi Versace ailesi, büyümeyi fonlama, önde gelen gelişmekte olan piyasalardaki varlık alanını genişletme, e-ticaret birimini güçlendirmenin yanı sıra satışa sunduğu ürün sayısını artırmak ve aksesuarlara daha fazla odaklanmak için azınlık hissesini satmaya karar verdi. EO Gian Giacomo Ferraris’e göre gelişmekte olan ülkeler ile Kuzey Amerika İtalyan markası için ciddi bir potansiyele sahip. Blackstone, azınlık hisse için aylardır yarışıyor. Moda evi ile ilgilendiğini açıklayan bazı yatırımcılar müzakerelerin ilk dönemlerinde
çekilirken Blackstone, Investcorp ve CCMP Capital ile son listeye kalmıştı. Versace ailesine yakın bir kaynağın verdiği bilgiye göre aile, Blackstone’u hem en yüksek teklifi verdiği hem de sunulan yönetim şartlarını kabul ettiği için tercih etti. Versace ailesi, azınlık ortağın Donatella Versace tarafından belirlenecek kreatif stratejiyi desteklemesini ve Gian Giacomo Ferraris’in stratejilerine uyması gerekeceğini en başından açıkça dile getirmişti. Tasarımcısı Gianni Versace’nin Naomi Campbell ve Angelina Jolie gibi ünlülerle popüler olduğu efsanevi moda evi, 2004 yılında neredeyse batmanın eşiğine gelmişti. Italyan bankalarının uyguladığı yeni yönetimle yeniden ayağa kalkan Versace, Ferraris sayesinde 2009-2012 arasında yüzde 50’den fazla artan satışlar ile iyileşmeyi hızlandırdı. Şirket, 2013’te kazancın yüzde 18’lik artışla 480 milyon euroya yükseldiğini açıkladı. (WSJ)
Ekonomi
5 Mart 2014 Çarşamba
Tarımsal ticaret geriledi Türkiye ile ABD arasındaki tarım ve hayvancılık ticareti 1995-2013 yılları arasında gerileme kaydetti. Aynı tarihler arasında ABD'nin, Türkiye'nin tarımsal ihracatı içerisindeki payı yüzde 5,1'den yüzde 3,9'a, ithalattaki payı ise yüzde 22,4'den, yüzde 30,2'ye geriledi nokta, yapısal farklılığın bize farklı politika uygulamalarının gerekli olabileceğini gösterdiğidir” diye konuştu.
DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212
A
BD ile her alanda ticari ilişkilerin artırılması hedeflenmesine rağmen Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 1995-2013 tarihleri arasında tarım ve hayvancılık ticaret rakamlarına bakıldığına söz konusu hedefin bu alanda gerçekleşmediği ortaya çıkıyor. TUİK'e göre aynı tarihler arasında ABD'nin Türkiye'nin tarımsal ihracatı içerisindeki payı yüzde 5,1'den, yüzde 3,9'a, ithalattaki payı ise yüzde 22,4'den, yüzde 30,2'ye geriledi. Ankara Üniversitesi Tarım Ekonmişi Bölümü'nde Araştırma Görevlisi Alper Demirdöğen, “Günlük siyasi tartışmaların dışında iki ülke bilim insanlarının bilimsel kuramlara dayanarak yapacakları çalışmaların hem Türkiye, hem ABD, hem de uluslararası bilimsel literatüre katkı sağlayabilme potansiyeline sahip olduğu söylenebilir” dedi.
TÜRKİYE İLE ABD TİCERETİ Demirdöğen, “TUİK verilerine göre 1995-2013 arası ABD’nin Türkiye’ye tarımsal ihracatı içerisinde payı yüzde 5,1’den, yüzde 3,9’a, ithalattaki payı ise yüzde 22,4’den, yüzde 20,2’ye gerilemiştir. 2013 geçici verilerine göre ABD’ye toplam tarım ürünleri ihracatı 220 milyon dolar, ithalat ise 1.530 milyon dolar. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin ABD için önemli bir pazar olma özelliğini koruduğu söylenebilir” dedi. ABD Tarım Bakanlığı’na (USDA) göre ABD’nin en büyük 11’inci ithalatçısı ülkenin Türkiye olduğunu kaydeden Demirdöğen, ABD’nin Türkiye’ye AB’den sonra en büyük tarımsal ihracat yapan ülke olduğunu belirtti. ÜRÜN BAZINDA TİCARİ İLİŞKİLER COMTRADE veritabanına göre, Türkiye’nin ABD’ye ihraç ettiği ürünlerin başında tütün ve fındık, ABD’den
ABD’ye ihraç edilen başlıca ürünler (milyon dolar) ÜRÜNLER Yaprak tutun ve tütün döküntüleri Meyve (kurutulmuş) (0801, 0806’dakiler hariç) 08.fasıldaki sert kabukluların karışımları pppooo90Tarifenin başka yerinde olmayan gıda müstahzarları Kakao içermeyen şeker mamülleri (beyaz çikolata dahil) Sebze, meyve, sert kabuklu meyve ve yenilen diğer bitki parçaları (sirke/asetik asitle hazırlanmış veya konserve edilmiş) Diğer kabuklu meyveler (taze/kurutulmuş)(kabuğu çıkarılmış/soyulmuş) TOPLAM KAYNAK: TUİK
2010 96
2011 2012 94 155
56 22 20
56 54 22
23 22 412
21 26 18 24 438 538
46 39 37
ABD’den ithal edilen başlıca tarımsal ürünler ÜRÜNLER Soya fasulyesi Diğer kabuklu meyveler (taze/kurutulmuş) (kabuğu çıkarılmış/soyulmuş) Sığır, köyün/keçi yağları Canlı büyükbaş hayvanları (at, eşek, katır hariç) Nisastacılık, şeker pancari, şeker ve içki sanayinin artık ve posaları Soya fasulyesi yağı üretiminden arta kalan küspe ve katı atıklar TOPLAM KAYNAK: TUİK
ithal ettiği ürünlerin başında ise pamuk ve yağlık tohumlar geldiğini kaydeden Demirdöğen, şu bilgileri verdi: “Ürün bazında pamuk ithalatta, tütünde ihracatta son 10 yıl içerisinde birinciliği kimseye kaptırmamışlar. ABD pamuğu için Çin’den sonraki en büyük pazar Türkiye. Yine ABD Tarım
2010 346 95 107 54 125 48 1.145
2011 2012 168 378 118 158 111 94 186 94 4 76 54 73 1.288 1.145
Bakanlığı’na göre 2010 yılında yasalaşan Biyogüvenlik Kanunu’nun özellikle soya fasulyesi ticaretini olumsuz etkilediği belirtilmiş. Ayrıca dolar döviz kurunda meydana gelen artışın, Rus Rublesi’ne göre daha fazla olmasının, bu ülkenin Türkiye’ye ticaretini ABD’ye göre daha rekabetçi yaptı-
ğı ifade edilmiştir. Ticaret açısından belirtilmesi gereken önemli olaylardan birisi de ABD ile Türkiye arasında pirinçten kaynaklanan sorun. ABD, 2005 yılında Türkiye’nin pirince yönelik uyguladığı, tarife oranları, kotaları ve yurtiçi alım zorunluluğu gibi politikalar nedeniyle Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) şikayette bulundu. Ancak ABD lehine karar verildi. Türkiye’nin ABD’den 2006 yılında 26 milyon dolar olan pirinç ithalatı 2010 yılında 102 milyon dolara çıkmış, 2013 yılında ise yeniden 41 milyon dolara geriledi.”
İKİ ÜLKE TARIMSAL YAPISINDA FARKLILIK Demirdöğen, “Brezilya ve Çin’e bakıp yüzde 40 üzerindeki bir tarımsal istihdam ile bu ülkeleri verimsiz kabul edemeyeceğimiz gibi Türkiye’yi de sadece istihdam üzerinden verimsiz kabul edemeyeceğimizi düşünüyorum. Sadece dikkat edilmesi gereken
TÜRKİYE’DE DEĞİŞİKLİK BEKLENTİSİ ABD'nin özellikle GATT ve sonra DTÖ görüşmelerinde tarım konusunda serbest piyasayı destekleyen bir tutum aldığını, buna karşılık Türkiye'nin AB’nin ve bazı gelişmekte olan ülkelerin yanında yer alarak serbestleştirmeye kısmi yaklaştığını ifade eden Demirdöğen, iki ülke arasındaki tarımsal desteklere ilişkin şu bilgileri verdi: “ABD’nin uyguladığı politikalar ulusal ihtiyaçların birincil önceliğe alınarak tarımın yönlendirilmesi şeklinde ifade edilebilir. ABD’nin tarıma sağladığı destekler araç bazında değişiyor, temel yaklaşım aynı şekilde devam ediyor. 2014 tarım bütçesine baktığımızda ise doğrudan ödemelerin kaldırıldığı belirtilse de, ürün sigortaları ile önemli düzeyde destek verileceği belirtiliyor. Türkiye’de ise özellikle destek göstergelerinin zaman içerisinde yüksek olduğu dönemler olmuştur. Ancak hem destek göstergelerinin ölçüm yönteminden kaynaklanan, hem de döviz kuru, girdi fiyatları gibi konular nedeniyle desteğin gerçek düzeyinin tespiti güç bir durum oluşturuyor. Son dönemin en önemi iki politika aracı olmuştur. Birincisi Dünya Bankası ile yapılan Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP) kapsamında uygulanan doğrudan gelir desteği. Ancak 2009 yılında kaldırıldı. İkinci önemli tarım politikası aracı ise üreticilere üretim miktarlarına bağlı olarak verilen fark ödemesi desteği uygulaması. Özellikle tarım ürünleri ticareti açısından bakıldığında ABD’den ithal edilen pamuk, soya gibi ürünlere önemli düzeyde destek sağlanıyor. Burada pamuk ve yağlık tohumlarda dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla bakıldığında desteğin ne kadar etkili olabileceği belirsizliğini koruyor. Çünkü bu şekilde bir desteklemenin ileride
Türkiye’nin tarımsal ihracatında ABD ilk 10 arasında (2012) Ülke Irak Almanya Rusya Federasyonu İtalya ABD Hollanda Fransa İngiltere 4 Suudi Arabistan Libya
İhtacat miktarı (milyon dolar) 3.402 1.239 1.031 593 538 493 469 26 365 294
Tarımsal ithalatta ABD ikinci sırada (2012) Ülke Rusya Federasyonu ABD Ukrayna Almanya Endonezya Fransa Hollanda Malezya Brezilya Kazakistan KAYNAK: Gıda Tarım ve Haycancılık Bakanlığı)
İthalat (milyon dolar) 2.039 1.145 825 470 354 339 338 320 296 269
ABD, AB gibi ülkelerdeki politika değişimiyle birlikte bu ülkeler açısından sorun yaratabileceği beklenebilir. Bu bağlamda piyasalarda daha etkin duruma gelen Çin, Brezilya gibi ülkelerin yanı sıra, ABD ve AB’nin Türkiye destek politikası üzerindeki baskısının artması ile desteğin kaldırılması veya en azından veriliş şeklinin değiştirilmesi gündeme gelebilir. Her ne kadar göstergelerde Türkiye destekleri ABD veya benzer ülke desteklerinden yüksek gözükse de, girdi fiyatlarını dikkate alan bir ölçüm ile bu fark yüksekliğinin azalacağını öngörebiliriz. Ancak kısa dönemde ABD için ürün sigortaları, Türkiye için fark ödemesi destekleri önemli politika araçları olarak birbirlerinin ticaretine etki etmeye devam edecek.”
Ekonomide Büyüme beklentileri karamsar tablo
karşılamadı ABD Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 4.çeyrekte yüzde 2,5 olması beklenen ABD ekonomisindeki büyüme yüzde 2,4'le beklentilerin altında kaldı WASHINGTON (AA)
A
BD’de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2013 yılının 4. çeyreğinde beklentilerin altında kalarak yüzde 2,4 arttı. ABD Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 4.çeyrekte yüzde 2,5 olması beklenen ABD ekonomisindeki büyüme yüzde 2,4'le beklentilerin altında kaldı. 30 Ocak tarihinde 2013 yılının 4. çeyreğiyle ilgili ilk tahmin ekonominin yüzde 3,2 büyüyeceği yönündeydi. ABD ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 4,1 büyümüştü. Öte yandan, 4. çeyrekte kişisel tüketim de yüzde 2,6 artarak yüzde 2,9'luk beklentinin altında kaldı. Dördüncü çeyrekte-
ki büyümeye kişisel tüketim harcamaları, ihracat, konut harici emlak yatırımları sabit yatırımlar, eyalet ve yerel hükümetlerin harcamaları olumlu katkıda bulundu. Federal hükümet harcamaları, konut yatırımları ise olumsuz etki gösterdi. İthalat da ise artış gözlemlendi. Ekim ayında Federal hükümetin 2 hafta kapalı kalması da büyüme üzerindeki bir başka olumsuz etken olarak dikkati çekiyor. Ekonomistler 2 haftalık zorunlu kapanışın büyüme hızını yüzde 0,3 civarında aşağı çekmiş olabileceğini belirtiyorlar.
Wall Street Journal, IMF, OECD ve Dünya Bankası’nın Türkiye büyüme tahminlerini aşağı çekmeye başladığını vurguladı. WSJ, “Dünya Bankası, Türkiye için 2014 büyüme beklentisini yüzde 3,5’e indirerek şu ana kadarki en karamsar tahmini yaptı” diye yazdı NEW YORK - POSTA212
U
luslararası kurumların Türkiye ekonomisine yönelik büyüme beklentilerinin “iç politik çalkantı ve ABD’nin parasal çıkışı nedeniyle kötümserleştiği” belirtiliyor. Wall Street Journal, IMF, OECD ve Dünya Bankasının Türkiye büyüme tahminlerini aşağı revize etmeye başladığına dikkat çekerken “Dünya Bankası, Türkiye için 2014 büyüme beklentisini 1 puan düşürerek yüzde 3,5’ e indirerek şu ana kadarki en karamsar tahmini yapan kurum oldu. Yakın zamanda IMF ve OECD’den de aşağı yönlü büyüme revizyonlarının gelmesi bekleniyor” diyor. Haberde “Türkiye’de haziran ayında başlayan Gezi olayları, yatırımcıların ‘ihtiyatlı’ bir tutum benimsemesine neden olduğu, 17 Aralık’ta yapılan yol- suzluk operasyonunun ardından lirada yaşanan keskin değer kaybı sonucunda Merkez Bankası faiz oranlarında agresif şe-
kilde artışa gitmek zorunda kaldı” denildi. IMF’nin son olarak Türkiye’nin 2014 büyüme tahminini yüzde 3,7’den yüzde 3,5’e düşürdüğüne işaret eden WSJ, OECD’nin IMF’ye göre daha iyimser olduğunu, bu yıldaki büyümenin yüzde 4,6’tan yüzde 3.8’e indirdiğine dikkat çektiği haberinde “En karamsarı Dünya Bankası” diyor. WSJ, tahminlerin daha da aşağıya çekileceğini gösteren işaretlerin bulunduğunu belirttiği haberin son bölümünde ise şunları yazıyor: “Sonuç olarak IMF, OECD ve Dünya Bankası’nın Türkiye ekonomisinin büyümesine ilişkin ekonomik beklentilerinde yaptıkları revizyonlar ‘Türk ekonomisinin geçmişte yaptığı büyüme atılımının geride kaldığına’ işaret ediyor. Üç finansal kurum içerisinde Türkiye ile ilgili en güncel raporu yayınlayan kurum Dünya Bankası. Ocak ayında yayınlanan raporda büyüme 1 baz puan aşağıya çekildi. IMF’nin raporu geçen yılın ekim ayında, OECD’nin raporu ise kasım ayında yayınlandı. Bu iki kurumun son şartlar ışığında yazacakları rapor gelecek aylarda yayınlanacak. Dünya Bankası’nın aşağı yönlü büyük revizyonu dikkate alındığında bu iki kurumun yapacağı revizyonun da bu kadar büyük olmasa da aşağı yönlü olması yüksek. İç piyasalara bir darbe de bu iki kurumun yayınlayacakları son raporlar ile gelebilir.”
Güncel
5 Mart 2014 Çarşamba
İlhan Tanır @Washingtonpoint
Suriye, Ukrayna, Türkiye.. Esad, Yanukoviç, Erdoğan SURİYE’DEN sonra şimdi de Ukrayna, Rusya ve ABD arasında kalmış bir başka muharebe meydanı haline geliyor. Türkiye, kuzeyine ve güneyine denk gelen bu iki ülkede yaşanan büyük depremlerin arasında. 2013 yılı pek fena geçti AK Parti için. Gezi protestolarından sonra ismi hep negatif gelişmelerle, baskı ve otoriterlikle anılan bir hükümet haline dönüştü. Artık Türkiye’nin Suriye’de veya bölge istikrarına katkısını soranlar pek kalmadı Washington’da. 2013 yılına dek, Batı’sında ekonomik tsunami, Doğu’sunda Arap ayaklanmaları arasında güvenli ve istikrarlı bir ada deniyordu Türkiye için. 2013 ile birlikte ise, zamanın doğası gereği hareketlenmeye başlamış fay hatlarını, daha derinden özgürlüğüne sahip çıkmak isteyen halkını okuyamayan bir liderlik haline geldi AKP. Gezicileri şeytanlaştırması en büyük hatasıydı. Şimdi ODTÜ protestocularını terörist ve ateist diye ötekileştirme çabası, bu yaklaşımın bir patern olduğunu gösteriyor. Cemaat’e yönelik retorik bu ikisini de aştı. Suriye’de 2011 yılında, protestolar başlarken akıllara gelebilecek ihtimallerin en kötüsü başına geldi Suriyelilerin. Ülke parçalandı, ölümler yaşandı, El Kaide Suriye’yi ev belledi. Süregiden çatışmaların halen sonu görünmüyor. Ukrayna’da, bir kez daha olabileceklerin en kötüsü beklenmeye başlanıldı. Bu yazı basıldığında belki de Rus kuvvetleri, ülkenin doğusunu tümüyle ele geçirmiş olabilir. Vel hasılı kelam, Türkiye’nin bulunduğu bölge, 11 Eylül 2001’den beri en istikrarsız günlerine doğru evriliyor. Ankara’da ülkeyi soğuk kanlı bir biçimde bu sıcak gelişmelerde, dalgaların yükselişini görerek, gemiyi yol aldırması gereken bir ekibin olması gerekiyor. Dönüp Ankara’ya baktığımızda ise yaklaşan yerel seçimlerin doğal yoğunluğundan ziyade, üstüne gelen yolsuzluklar iddiaları ile boğuşan bir iktidar görülüyor. Bu iddiaları unutturmak adına ve kendi tabanını sağlam tutmak üzere daha ayrıştırıcı ve toplumun birçok kesimini bir anda şeytanlaştıran bir dil kullanan hükümet var. Yolsuzluk skandalı, giderek ülkenin tepesine çöken kara, kesif bir bulut haline geldi. Erdoğan, uluslararası arenada, eğer halen o seviyeye düşmemiş olsa da, çok hızlı bir şekilde Venezuela’nın hayattan kopmuş olan lideri Chavez’in despotik imajına yaklaşıyor. Güven zedelenmiş. İçeride bunca eleştiri altında ezilen bir iktidarın, etrafında olanlara karşı uzun dönemli, ulusal çıkar odaklı bir siyaset izleme enerjisini bulamayacağı kuşkusu en üst düzeyde. Dış politikada Davutoğlu, patronu Erdoğan’ın da etkisiyle, sözleri ağırlığını kaybetmiş bir devlet adamı görüntüsünde. Arap İsyanlarının değişen hesapları, süresiz şekilde Davutoğlu’nun miadını doldurdu. Davutoğlu dendiğinde Washington’da ciddiye alan, söylediğine kulak kesilen kimse kalmamış. İsteyerek veya istemeyerek, Erdoğan hükümeti, sürekli daha da içine kapanan bir rejim haline dönüşümünü baş döndürücü bir hızla yapıyor. Adeta herhangi bir rejim gibi, zamanının büyük kısmını kendi varlığını koruyamaya yönelik hamleler almaya hasreden bir iktidar görüntüsü var şimdi. Dini terim ve sembollerle, muhafazakar kesimi ikna edebilmek için abandıkça, birçok başke kesimde kapanmaz yaralar açtı, o yaralara tuz ekmeye devam ediyor. İstiklal Savaşı dedikleri, rejimin istiklal savaşı. Ülkenin değil. Artık demokratik görünme çabası da yitmiş gibi. Yerel Seçimlerin sadece haftalar sonrası olması bir nimet. Böyle bir krizi hiçbir ülke çok uzun süre götüremez. Gelişmiş bir Batı ülkesinde istifa müessesi çoktan çalışmıştı. Ama Cengiz Çandar’ın da dediği gibi istisna bir ülke, Türkiye. Ne Erdoğan ne de Davutoğlu bu sonu hakediyordu. Tarihte daha iyi bir isim bırakmalıydılar. Hemen herşey göz önünde halbuki. Lafı dönüp dolaştıracak bir hal de yok. Ciddi hırsızlık ve yolsuzluk ithamları altında kalan siyasi bir lider, Türkiye gibi bir ülkeyi yönetemez. Ancak kendine bir yalan dünya yaratarak yönetiyor gibi yapar. O yarattığı dünyayı kendine inananların belki de bazı kısımları kabul edebilir. Ama Türkiye’nin çok ciddi bir kısmının gözünde meşruiyetini kaybetmiştir. Sandıkla da gelmez bu meşruiyet. Rüşvet iddialarından dolayı düşmüş bazı bakanlar, bu halleri ile Türkiye’yi dolaşıp, seçim kampanyalarına katılmaya, twitter’den özlü sözler, ayetler, hadisler yazmaya devam ediyor. Telefonların montaj olup, olmamasını tartışmanın dahi gereği kalmadı artık. Üzerinden günler geçtikçe, Erdoğan’ın telefon konuşmalarının gerçekliğine dair diğer telefon görüşmeleri ile hızla gerçek bir durum gözümüzün önünde örüyor. Kızı Sümeyye Erdoğan’ın 17 Aralık günü nerede olduğunu kanıtlama çabasına dahi girmemek, yeterince anlam ifade ediyor zaten. Ortada Cemaat ile AKP arasında bir kavga var. Ve bu kavgada AKP kazanmayı hakedecek akıldan da uzak, hazırlıktan da uzak. Yolsuzluklar da boyu aşmış. Yenilgiyi kabullenmek, lekesiz yeni liderliklerle geleceğe yürümek gibi bir strateji ve derinlik beklemek boşa gibi. Yenilgiyi kabullenmek de zira bir olgunluk. Türkiye kaybediyor. Yolsuzluk yumruklarından yürüyecek hali kalmayacak bir iktidarın, seçimlerde ciddi bir gerileme yaşamaması halinde, ülke nasıl bir dönemece girecek tahmin etmek güç. Ülke yönetilemezliğe açılabilir. Bölgemizde hep ihtimallerin en kötüsü başlara geliyor. Bu tecrübe de korkutuyor.
ABD raporu “yolsuzluk skandalı” Yolsuzluklar, haksız tutuklamalar, internet sansürü, insan hakları ihlalleri… Dışişleri Bakanı Kerry’nin bizzat sunduğu ve raporda 51 sayfa yer alan Türkiye bölümü ise zehir zemberek niş yer verildiği görülüyor. Raporun ‘haksız tutuklama ve gözaltı’ bölümünde, ‘‘devlet yetkililerinin yolsuzluk ve görevlerini suistimal ettiğinde bunu araştıracak ve cezalandıracak süreç yetersiz. Hesaba çekilmezlik problem olarak yerinde duruyor’’ deniyor. Raporun 13. sayfasında ise, şu an Türkiye’de gündemde olan yolsuzluk karşıtı operasyondan bahsedilirken, AB’nin Genişlemeden Sorumlu Yetkilisi Stefan Fule’nin Türkiye’de yargı bağımsızlığına karşı oluşan tehditlere yaptığı dile getirdiği endişelere atıf yapıyor ve şu bilgileri veriyor: ”Gözlemciler ve medya, hükümetin karşı tepkisinin bu ciddi yolsuzluk iddialarının soruşturulmasının baskı altına alıcı ve gözden düşürücü hedeflere sahip olduğunu not ettiler.’’ Türkiye’de 2013 yılındaki diğer bazı ciddi insan hakları problemleri olarak ise şunlar sayıldı:
İLHAN TANIR - WASHINGTON - POSTA212
A
BD Yönetimi geleneksel insan hakları raporunu açıkladı. Ülkeler bazında ihlallerin sıralandığı rapora, Gezi Olayları ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturması damga vurdu. Raporda, 17 Aralık Büyük Rüşvet Operasyonu sonrası ortaya çıkanları ‘skandal’ olarak nitelendiriliyor Raporda, yolsuzluk, ilk kez Türkiye’nin en belirgin insan hakları ihlallerinden biri olarak sıralanıyor. Bu konuda yeterince gözaltı ve soruşturma yapılmadığı belirtilen raporda, kolluk kuvvetleri ile yargının da, binlerce polis ve savcının yerini değiştiren hükümetin etkisi altında olduğu açıkça vurgulanıyor. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin bizzat sunduğu raporda Türkiye’ye ayrılan bölüm bir önceki yıla üç sayfa daha artıp 51 sayfaya ulaşırken, Gezi Protestoları sırasında hükümetin uyguladığı aşırı güç ve 17 Aralık “Büyük Rüşvet Operasyonu” sonrası yaşananlar rapora damga vurdu. ABD Yönetimi, raporda yolsuzluk konusunu ilk kez Türkiye’nin en belirgin insan hakları ihlallerinden biri olarak saydı ve 17 Aralık operasyonu sonrası ortaya çıkanları da ilk kez ‘skandal’ olarak nitelendirdi. Raporun yayınlanması ile ilgili olarak yaptığı konuşmasında Kerry farklı ülkelerden özgürlük mücadelesi veren toplumları örnek verdikten sonra şunları söyledi: ‘‘Kendi kendimize sormamız gerekir, eğer bu cesur erkek ve kadınları desteklemeyeceksek eğer, biz ne için yaşıyoruz ve kim bu insanları destekleyecek. Sesleri olmayanlara ses vermezsek, kim bu insanlar için konuşacak.’’ Kerry ayrıca, Dışişleri Bakanlığı Basın Odası’nda yaptığı konuşmada, raporun küresel bağlamda ‘‘en detaylı, güvenilir, objektif ve gerçeklere dayalı’’ rapor olduğunun altını çizdi. TÜRKİYE’YE 51 SAYFA AYRILMIŞ Yayınlanan son raporda Türkiye de incelenen ülkelerden biri olarak göze çarpıyor. Son üç yıla baktığımızda ise Türkiye’ye verilen yerin yer her yıl arttığı görülüyor. Örneğin, 2011 yılı raporunun Türkiye bölümünde ‘yolsuzluk’a yapılan atıf sadece 8 iken, 2012 yılında 11, 2013 raporunda ise 18’e yükselmiş. İnsan Hakları ile ilgili olarak Bakanlık Yardımcılığını görevini geçici olarak yapan Uzra Zeya’ya göre, raporun
tümünde ‘yolsuzluk ve hesaba çekilebilirlik’ konularına daha ağırlık verildi bu yıl. Zeya, 2013 yılının tarihe iyi bir yıl olarak geçmeyeceğini, özellikle Suriye’de olanların, kimyasal silah kullanımıyla birlikte, yakın geçmişin en aşırı suçlarının işlendiğini ifade etti. K. Kore’de olan kaybolmaların, gözaltı ve işkencelerin ise Nazi Almanya’sını hatıra getirdiğini ifade etti. HÜKÜMET KONTROLÜ Raporun Türkiye’ye ayrılan bölümünde, en büyük çaptaki insan hakları ihlalleri bölümü 4 temel ara başlıkta toplanmış. Raporun dikkat çeken ve Türkiye gündemine en çok hitap eden yönlerinden biri, HSYK kanunu ve yolsuzluk gelişmeleri ile ilgili yaptığı tespitler. Normal şartlar altında ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinin kullanmaktan çekindikleri tespitlerin Raporda yer alması dikkat çekici. Rapor yeni HSYK kanunu, 2010 yılında ‘politika dışına çıkaran sürecin potansiyel olarak terse çevir-
meye yarayacak ve hükümetin kontrolü altına alacak’’ düzenlemeler olarak görüyor. ŞEFFAFLIKTAN YOKSUN Rapor ayrıca Aralık 17’de başlayan sürec ‘Yolsuzluk Skandalı’ olarak adlandırıldı. İlk bölümde ‘Güvenlik güçleri ve Adli Yargı’ var ve şu detaylara yer verilmiş: Anlamı geniş terörle ilgili kanunlar ve yargılamanın şeffaflıktan yoksun olması adalete ulaşımı kısıtlıyor. Raporun bu bölümünde ‘‘Aralık ayının 17’sinde meydana gelen yolsuzluk operasyonu ve sonraki ‘skandal’ın kolluk kuvvetleri ve yargının yürütme organının etkisinde kaldığını ‘özel bir not’ belirtiliyor ve binlerce polis ile savcının Aralık 17’den beri yerlerinin değiştirilmesinin de bu kapsamda ele alındığı dikkat çekiyor. HAKSIZ TUTUKLAMA Raporun ilerleyen bölümlerinde de ‘yolsuzluk’ iddialarına ge-
İNTERNET ÖZGÜRLÜĞÜ YOK Hükümetin ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğüne müdahalesi: Ceza hukuku ve terörle mücadele kanunu (TMK), ifade, basın ve internet özgürlüğünü kısıtladığı not edildi. Düzinelerce gazetecinin çoğunun TMK yüzünden yıl sonunda halen hapislerde tutulduğu hatırladıldı. Oto-sansürün yaygın olduğu çünkü bireylerin devleti ve hükümeti açıkça eleştirmekten, sivil veya cezai olarak mahkemeye verilmekten korktuğu kaydedildi. KANUNSUZ ÖLDÜRMELER VAR Zayıf toplum kesimlerinin yetersiz koruması: Hükümet kadınlar, çocuklar, LGBT de de olmak üzere güçsüz toplumların korunması için yeterli önlem almadı. Diğer İnsan Hakları problemleri: Güvenlik güçleri kanunsuz öldürmeleri, güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanma ve işkence etme iddiaları, hapishanelerin aşırı kalabalık olması, dini azınlık toplumlarına olduğu gibi dini özgürlüklerin taciz edildiği not edildi. Yolsuzluk ve hükümetin insan hakları kurumlarına uyguladığı kısıtlamalar, özellikle güneydoğu bölgesinde bunu yapmasına dikkat çekildi.
73 gazeteci hapiste Rapora göre, 2013 sonu itibariyle Türkiye’de gazeteci, yazar ve çevirmen olmak üzere 73 kişi hapiste tutuluyor. Gezi protestolarında yetkililer olaylara müdahale ederken aşırı güç kullandı. İçlerinde gazeteci, akademisyen, avukat ve öğrencinin de olduğu binlerce insan gözaltına alındı ve TMK kapsamında suçlandı. Yetkililer, keyfi gözaltılar uygulamaya devam etti, tutuklular yargılama öncesi belirsiz dönemlerde uzun süreli alıkoymalara muhatap oldu. Süresi çok uzun süren yargılamalar yaşandı. Soruşturmalardaki gizlilik kararları, savunmanın kanıtlara erişimini kısıtladı ve şüphelilerin yargılama haklarının korunup korunmadığı şüphelerini besledi. Savcılar ve yargıçlar arasındaki yakın ilişki, usulsüzlük ve önyargı görüntüsü verdi. Soruşturmaların gizliliğine yönelik emirler, savunma makamının delillere erişimini sınırladı ve şüpheliler için yargısal korumaların etkinliğiyle ilgili endişeleri artırdı. “Namus cinayeti” denilen kadına karşı şiddet belirgin bir sorun olarak devam etti, çocuk evlilikleri sürdü.
Robot lobisi nasıl çalışır? AYŞEGÜL AKYARLI GÜVEN THE WALL STREET JOURNAL
B
aşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta grup toplantısında kendilerine yapılan saldırılarla ilgili olarak "robot lobisi" tanımıyla gündeme getirdiği bot hesaplar, sadece takipçi listenizi kalabalık göstermekle kalmıyor. Fonksiyonları arasında belirli bir kelimeyi içeren tweet atıldığında ona cevap yazmak, RT yapmak ve Favorilere eklemek de bulunuyor. Ayrıca bir saldırıda bulunmak isteyen yine bu hesaplar aracılığıyla spam yaptırarak istediği hesabı kapattırabiliyor. Üstelik bu 'robotlar'ın fiyatı da oldukça uygun. 10 bini için ortalama 40 TL ödemek yeterli. Uzmanlarla konuşarak Twitter'daki bot hesapların fonksiyonlarını araştırdık.
2011 DOĞUMLU ROBOTLAR Creamive Sosyal Medya Ajansı Başkanı Mustafa Çağrı Güven'in verdiği bilgilere göre Twitter botları, yazılımcıların oluşturduğu basit paneller sayesinde çok hızlı bir şekilde oluşturulabiliyor. Bu botlar yaklaşık olarak 2011 senesinde Twitter'ın hızla kullanıcılar arasında yayılması sonucu, insanların kendilerini daha popüler hissetmelerini sağlaması / takipçi sayılarının yüksek görünmesi amacıyla ortaya çıktı. Twitter API (Uygulama programlama arayüzü) sisteminde değişiklikler yaparak bu durumu engellemeyi düşünse de, her defasında farklı yöntemler ile bu botların oluşturulması mümkün oldu ve önümüzdeki günlerde de bu botların kullanılabileceği mümkün gibi görünüyor. Güven "Twitter'da farklı amaçlar için üretilen bu botlar; takipçi sayı-
sını fazla göstermek, belli tweetlerin retweet ve favorilere eklenme sayısını artırmak, bazı konuları TT gündemine sokmak gibi amaçlar için kullanılabiliyor. Ayrıca, bu botları bir savaş aracı olarak da kullanmak mümkün olabilir. Hesabının kapatılmasını istediğiniz bir kişiyi bu botlar aracılığıyla SPAM olarak bildirdiğiniz-
de, karşı tarafın hesabını kapattırmanız da mümkün olabilir diyor. 2013’TE 20 MİLYON ROBOT Twitter'daki nüfusları bilinmiyor. Ancak 2013 yılında The Wall Street Journal'da Jeff Elder imzasıyla yayınlanan bir habere göre İtalyan güvenlik araştırmacıları Andrea Stroppa ve Carlo De Micheli geçtiği-
miz yıl yazında 20 milyon sahte hesabın Twitter'da satılık olduğu yönünde bir araştırma açıklamıştı. Bu Twitter'daki aylık aktif kullanıcılarının %9'una denk geliyor. Bu arada her kullanıcı, kendi hesabındaki takipçilerin kaçının gerçek, kaçının aktif, kaçının da sahte takipçilerden oluştuğunu yine bunu kontrol eden sistemler içeren siteler aracılığıyla görebiliyor Bot takipçi istendiği zaman bir silah olarak da kullanılabiliyor. Fenomenler bu hesapları gönderenlere tepkisini yine Twitter hesapları üzerinden göstermiş, gönderilen bu hesapları tek tek blockladığını açıklamıştı. Yani hesabınızı takip eden robot takipçiler varsa bu o takipçileri sizin satın aldığınızı göstermiyor. Takipçiler 'Takipçi satın alıyor' hissi yaratsın diye başkaları tarafından size gönderilebiliyor.
Güncel
Yaralandı 22 milyon dolar aldı Brooklynli Shirley Miller İlaç firması Duane Reade kamyonunun çarpması sonucu beyin hasarı geçirmiş ve kör olmuştu. Miller açtığı tazminat davasını kazandı ve tam 22 milyon dolar aldı NEW YORK - POSTA212
D
uane Reade kamyonunun çarpası sonucu beyni hasar gören, kör olan ve konuşma güçlüğü çeken Brooklynli talihsiz kadın, 22 milyon dolarlık rekor bir tazminat kazandı. İlaç devi, ikinci duruşmada hukuk savaşını sonlandırmak konusunda anlaşmayı kabul etti ve Shirley Miller(37), ülke tarihindeki yaralanma vakalarında alınan en büyük tazminatı kazanmış oldu.
2008 yılında 48. caddede 9. Aveneu’da yolun karşısına geçerken Duane Reade şirketinin kamyonunun çarpmasıyla hayatı altüst olan Shirley Miller’in avukatı Evan Torgan, “Duane Reade, yıllardır yükümlülüklerini reddediyordu ve Miller çok zor şeylere katlandı” dedi. Torgan ayrıca, söz konusu paranın Miller’ın tedavisi için yeterli olacağını ve bundan dolayı memnun olduğunu sözlerine ekledi. Miller aslında 100 milyon dolar istemişti fakat avukat Torgan, anlaşmanın adil olduğu-
nu söyledi. Miller’ın babası Yehuda Miller, “Duane Reade’in olayı örtbas etmesine izin vermedikleri için Amerikan Mahkemelerine ve Evan gibi bir avukatımız olduğu için şükrediyorum. Kızıma çarpan sürücünün, 911’i aramak yerine patronlarını arayarak kızını sokak ortasında ölüme terk ettiğini söyleyen Yehuda Miller, “Sonunda herkes gerçeği biliyor” dedi. Şirketi temsil eden Eric Berger ise duruşma hakkında yorum yapmayı reddetti.
Shirley Miller
Müslümanları üzen film kaldırılıyor ABD mahkemesi, Google’dan bundan iki yıl önce dünya genelinde protestolara neden olan “Müslümanların Masumiyeti” (Innocence of Muslims) filmini YouTube’dan kaldırmasını istedi SAN FRANCISCO - POSTA212
M
üslümanların Masumiyeti” (Innocence of Muslims) filmi iki yıl önce gösterine girmiş ve dünya çapında protestolara neden olmuştu. ABD mahkemesi filmin YouTube’dan kaldırmasını istedi. Mahkeme karara neden olarak oyuncu Cindy Lee Garcia’ya yanıltıcı teklifte bulunulmasını gösterdi. Ancak bir açıklama yapan Google, karara katılmadığını ve “savaşacağını” belirtti. Kaliforniyalı oyuncu Cindy Lee Garcia içerdiği İslam karşıtı mesajlar nedeniyle tepki alan film ardından kendisine yönelik tehditler aldığını söyleyerek filmin yayından kaldırılması isteği ile dava açmıştı. Garcia yaptığı açıklamada, filmin yönetmeni Mark Basseley Youssef’tan kendisine “Desert Warriors” (Çöl Savaşçıları) adlı bir filmde oynaması yönünde teklif geldiğini ve bu filmin politika ile ilgili olmayan tarihi macera filmi olacağını söylendiğini belirtti. Garcia’yi mahkemede temsil eden Armenta avukatlik şirketi yaptığı açıklamada, “Filmin yapımcıları ve ortakları daha sonra film dublaj yolu ile Garcia’yi Hz.
Muhammed’e karşı kışkırtıcı suçlamalarda bulunan bir kişi gibi gösterdi. Gerçekte Garcia böyle bir şey yapmadı” dedi. Karar ardından bir açıklamada bulunan Garcia ise kararın “muhteşem bir haber” olduğu-
nu söyledi. Garcia, “Sahnelediğim rolün düşünmekten bile uzak duracağım nefret dolu kelimelerle dublajlandığını öğrendikten sonra oynadığım kısımların Google ve YouTube’un global platformundan çıkarılması için
şünde Mahkeme Başkanı Alex Kozinski ise şu ifadeleri kullandı: “Düşük bütçeli amatör bir filmde yapılan rol dağılımının birinin yıldızını parlatması sık görülen bir durum olmadığı gibi gelecek vaat eden bir oyuncunun bir fetvanın konusu olması da ender bir durum. Ancak Cindy Lee Garcia’nin durumu tam da bu.” Garcia’nin yasal temsilcisi ise açıklamasında Google’ın davadaki karşı tezini eleştirdi. Açıklamada, “Google ve YouTube’un Garcia’nin kendi hayatına yönelik tehditlerin neden olduğunu iddia etmeleri karşısında şok olduk. Onlara göre Garcia dava açarak filmin propagandasını yapmış oldu. Bu iddia “mantıksız” olmaya mahkumdur” denildi. Google ise, filmin yasaklanması kararını temyize götüreceklerini açıkladı. (The Wall Street Journal)
mücadele verdim. Tek tanrıya inanan bir kişi olarak tüm Müslümanları ne İslam’a karşı ne de ona inanlara karşı kalbimde nefrete yer olmadığı konusunda temin ederim” dedi. Yayınlanan mahkeme görü-
5 Mart 2014 Çarşamba
Yılmaz Polat ABD, Fethullah Gülen'i iade eder mi? ÖNCE Pensilvanya’ya yakın bir kaynağın, ‘paraların Malezya’daki bir bankaya aktarıldığı’ yolundaki iddiasını paylaşayım. ‘Hangi yolla’ diye soruyorum. ‘resmi hava yoluyla’ diye bir cevap alıyorum. Başbakan Erdoğan Gülen’e Türkiye’ye dönmesi için çağrıda bulunuyor ama ‘Hoca’ döner mi? Ya da hükümet iadesini isterse, ABD gönderir mi? Tayyip Erdoğan Fethullah Gülen’i ağır biçimde eleştiriyor. ‘Darbe yapmaya teşebbüs etmek’ ve ‘çete reisi olmak’ ile suçluyor. ‘Kırmızı Bülten’le aranan Bedrettin Dalan ve Turhan Çömez’e yöneltilen suçlamalardan daha hafif değil. Hükümet şimdiye kadar harekete geçmediğine göre, belli ki bir şeylerden korkuyor. Yoksa ABD ile Türkiye arasında, 12 Eylül Darbesi’nden hemen sonra, 1980 yılında imzalanmış uzun bir ‘Suçluların İadesi Anlaşması’ var. Hukuk sisteminin farklı olması nedeniyle, ABD’yle yapılan suçlu iadesi taleplerinde, öteki ülkelerle olan anlaşmalardan birtakım farklı nitelikler aranıyor. Anlaşmanın 2. maddesi ‘Geri Verme Konusu Olabilecek Suçlar’ı kapsıyor. Fethullah Gülen’in iadesine konu olabilecek maddeler şöyle sıralanabilir: Hem Türkiye hem de ABD yasalarına göre; ‘asgari haddi bir yılı aşan süreyle hürriyeti bağlayıcı bir cezayı veya daha ağır bir cezayı gerektiren suçlar’ iade talebine konu olabilir. Darbeye teşebbüs, bir yılı aşan ağır bir cezayı gerektirdiği için; Gülen’in iadesi istenebilir. Türk yasalarına göre ‘suç işlemek için cemiyet teşkili’ ile ABD yasalarına göre ‘iki veya daha çok kişinin kanunsuz bir eylem için anlaşması’ fıkrası da, Gülen’in iadesini isteme konusuyla örtüşüyor. 3. Madde; ‘İade Talebini Reddetme Koşulları’nı kapsıyor. Bu maddenin Gülen’e uyabilecek fıkraları da şöyle özetlenebilir: ● Talebe konu suç; siyasi nitelikte ise veya siyasi suçlarla irtibatlı ise, (Bir devlet başkanına veya hükümet başkanına veya aileleri üyelerinden birine karşı işlenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş bir suç siyasi suç sayılamaz), ● Talebe konu suç; sırf askeri nitelikte bir suç ise, ● İadesi istenilen kişi, iade talebine konu olan suçtan ötürü istenilen devlette yargılanarak, kesin ve bağlayıcı bir hükümle beraat etmiş veya mahkum olmuş ise, ● Talebe konu olan suç; ‘istenilen taraf’ın ülkesinde işlenmiş olup da, yargı yetkisi nedeniyle, onun adli makamlarına intikal ettirilmiş veya intikal ettirilecek ise. Anlaşmaya göre; iade talepnamesinde yer alacak en önemli belgeler arasında ‘suçun ispatı için hayati öneme sahip delilleri’ sunmak gerekiyor. Hükümet bir gerekçe bulup Gülen’in iadesini istedi diyelim... ABD iade eder mi? Gülen’e yeşil kart (green card) verilmesi için kefil olanların listesine bakılırsa, zor görünüyor. Yurt Gazetesi’nden alınmıştır
Sinirlioğlu ile Burns görüştü İSTANBUL - AA
D
iPhone yazılımlı otomobil geliyor Apple, CarPlay ismini verdiği yeni sistem ile mobil işletim sistemini bu yıl otomobillere getireceğini açıkladı. Bu sistem ile sürücüler araçlarındaki görüntü paneli üzerinden iPhone cihazlarındaki haritalara, müziklere ve mesajlara ulaşabilecek. Ferrari, Mercedes-Benz DAI.XE -3.18 % ve Volvo'nun yeni teknolojiyi bu hafta Cenevre Otomobil Fuarı'nda tanıtacağını belirten şirket gelecekte onlarca otomobil üreticisinin daha sistemi otomobillerine entegre etmesini beklediğini kaydetti. Apple, CarPlay sisteminin bu üç otomobil üreticisi dışında Honda, Hyundai ve Jaguar'ın bu yılın sonunda Avrupa pazarına sürecekleri bazı modellerde yer alacağını da belirtti. Ocak ayında Google, otomobillerine Android'i getirmeyi planlayan otomobil üreticileri ile birlikte Açık Otomobil Platform'unu hayata geçireceğini açıklamıştı. Platform tarafından ilk otomobilin bu yılın sonunda satışa sunulması bekleniyor. (WSJ)
ışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns, İstanbul’da bir araya geldi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, iki müttefik ülke arasındaki yakın siyasi diyalog kapsamında gerçekleştirilen görüşmede ikili ilişkilerin yanı sıra her iki ülkeyi de ilgilendiren bölgesel ve tematik konularda çok detaylı ve kapsamlı görüş alışverişinde bulunuldu. Beş saatten fazla süren gö-
rüşmede, Suriye ve Irak’taki siyasi durum, Mısır, Libya ve Tunus başta olmak üzere Ortadoğu’daki son gelişmeler, Ortadoğu Barış Süreci ve Türkiye-İsrail ilişkilerindeki normalleşme, Ukrayna ve Bosna-Hersek’teki gelişmeler başta olmak üzere Balkanlar’daki siyasi durum, Kafkaslar ve Kıbrıs’taki son gelişmeler ile müzakere süreci, İran ile P5+1 arasındaki süreç, Türk-Amerikan Yatırım Ortaklığı çerçevesinde ikili ekonomik ilişkiler, NATO Zirvesi ve terörizmle mücadele konuları ele alındı.
Ünlü aktör intihar etmemiş Feridun Sinirlioğlu
William Burns
Citi Bike’a 15 milyon dolarlık dava NEW YORK - POSTA212
C
onnecticut eyaletinin Westport kentinden 73 yaşındaki bir adam, bisiklet kazasından dolayı beynindeki sinirlerin zarar gördüğünü iddia ederek Citi Bike’a 15 milyon dolarlık dava açtı. Ronald Corwin, bir Citi Bike istasyonunda bisikletini çevirirken beynindeki sinirler hasar gördüğü için tat ve koku duyusunu yitirdiğini iddia ediyor. Corvin, bi-
siklet paylaşım sisteminde kişisel olarak yaralanma davası açan ilk kişi oldu. Corvin, “Bu kaza hayatımı altüst etti. Şu an hiçbir şey yapamıyorum ama özel bir uzmana gidip bu sıkıntıdan kurtulmaya çalışıyorum” dedi. Daily News gazetesine göre şehrin Citi Bike işletmesiyle olan sözleşmesi, bisiklet paylaşım sistemi ve şehri hasarlardan korumak dahil açılan davalardan işletmenin sigorta şirketi sorumlu tutuyor.
NEW YORK - POSTA212 New York’taki evinde ölü bulunan ünlü aktör Philip Seymour Hoffman’ın intihar etmediği aşırı uyuşturucu dozundan öldüğü kesinleşti. Yetkililer, Hoffman’ın ölümüne eroin, kokain, amfetamin ve benzodiazepine uyuşturucu maddelerinin karışımının neden olduğunu açıkladı. Yıllarca uyuşturucuyla mücadele eden ve geçmişte uyuşturucu tedavisi gören 46 yaşındaki Hoffman, 2 Şubat’ta Manhattan’daki dairesinde kolunda bir şırıngayla ölü olarak bulunmuştu. Hoffman, 2006 yılında “Capote” filminde Truman Capote performansı ile “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar Ödülü kazanmıştı. Hoffman son olarak “Hunger Games” (Açlık Oyunları) filmlerinde oynamıştı.
Gündem
5 M art 2014 Çarşamba
Silahlı şiddet gençleri vuruyor Amerika’da her yıl binlerce genç silahlı saldırılar sonucu hayatını kaybediyor. Araştırmalar yaygın silahlı şiddetin büyük çoğunluğunun genç ve siyah Amerikalılar arasında işlendiğini gösteriyor gençlerden oluşuyordu.
AHMET BUĞDAYCI NEW YORK - POSTA212
A
merika’yı diğer Avrupa ülkelerinden ayıran en ciddi farklardan biri ateşli silahlara duyulan geleneksel bağlılık... Evinde silah bulundurmak dünyanın hiç bir ülkesinde olmadığı kadar yaygın bir uygulama. Bu aşırı yaygın silah tutkusu, doğal olarak Amerika’yı gelişmiş ülkeler içinde, öldürme, toplu katliam olaylarının en sık yaşandığı ülke yapıyor.
10’LU YAŞLARDA BAŞLIYOR Ateşli silahların yok açtığı tehlike sadece yetişkinlerle sınırlı değil, 10’lu yaşlardan başlayarak Amerikan gençliği bu ölümcül tehlikeye maruz kalıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, 10’lu yaşlardaki Amerikalı gençlerin ateşli silahlarla öldürülmesi olasılığı aynı yaşlardaki bir Kanadalı çocuğa göre 4, İsrailli bir yaşıtına göre 7, İngiltere’deki akranına göre ise 65 kat daha fazla. SİLAHLI SALDIRI GERİLEMİYOR Amerika’da 2003 ile 2012 arasında toplam şiddet oranının yüzde 19, öldürme oranının yüzde 17 düşmesine karşın ateşli silahların yarattığı şiddet hala çok yüksek bir seviyede. Ortalama olarak, 315 milyon nüfusa sahip Amerika’da her yıl 33 bin kişi silahlı saldırılarla öldürülüyor. Gençler arasında bu oran daha da yüksek. 2010 yılında silahlarla öldürülenlerin yüzde 54’ü 30 yaşın altındaki
GENÇLERDE ORAN ÇOK YÜKSEK 2010 yılı rakamlarına göre, silahlı saldırılar sonucu ölenlerin yüzde 21’inin 25 yaşın altında olması gençler arasındaki silah şiddetinin boyutlarını anlatıyor. 15-24 yaş grubu göz önüne alındığında, silahlı saldırı sonucu ölenlerin sayısı 6 bin 200 iken, ilk sırayı 7 bin 24 ölümle motorlu taşıt kazaları alıyor. Ancak araştırmacılar bu trendin devam etmesi halinde, gelecek yıl ateşli silahlar sonucu ölümün gençler arasında ilk sırayı alacağını belirtiyor. Center for America’nın hazırladığı araştırmaya göre, 1980’lerin sonunda ve 1990’ların başlarında Amerika’da yaşanan suç dalgasından sonra silahlı şiddetin gerilemesine karşın 2000’lerde bu gerileme durdu. Motorlu taşıt kazalarından ölenlerin oranlarında ciddi düşüşler kaydedilirken, bu alandaki rakamların inatla yerinde sayması, silahlı şiddetin oransal olarak ilerlemesine yol açtı. Örneğin ’80 ve ’90 yılları arasında motorlu taşıt kazalarından ölen gençlerin oranı, silahlı saldırılarda ölenlere kıyasla 7 misli daha azaldı.
Yaşlılar hedef değil Yine 2010 yılı rakamlarına göre 1524 yaş arasındaki gençler arasında en yaygın ikinci ölüm nedeni cinayetti ve bu ölümcül saldırıların yüzde 83’ü ateşli silahlarla yapıldı. Bu yaş grubu arasında üçüncü ölüm nedeni ise intihar. İntihar vakalarının yüzde 45’i de ateşli silahlar aracılığıyla gerçekleştirilmiş. Yaş grupları yükseldikçe silahlı saldırılar sonucu ölüm de azalıyor. Gençlerin aksine, 35-44 yaş grubunda yer alanlar arasında ölüm nedeni sıralamasında cinayet sadece beşinci sırada gelirken, 45-64 yaş grubunda ilk 10 ölüm nedeni arasında bile yer almıyor.
A M E R İ K A’ D A K İ
TÜRKLERİN
GAZETESİ
YIL: 1 SAYI: 42
5 Mart 2014 Çarşamba
SAHİBİ POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA
EKMEL ANDA
MEDYA GRUP BAŞKANI
CAN KAMİLOĞLU
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
AHMET RAVALI
YAYIN DANIŞMANI
HABER KOORDİNATÖRÜ
AHMET BUĞDAYCI
HALDUN ARMAĞAN
HABER MERKEZİ MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - DİLEK ESKİ BEZİRKAN HÜSEYİN TUNCER - ERTAN BEZEN - AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA SONER MEZGİTÇİ - SERKAN KALFA - EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR İDARİ MÜDÜR
MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM
abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com
2012’de, 17-29 yaş grubundan 75 bin 49 gencin yasadışı bir şekilde silah taşımaktan tutuklanması da gençlerin silah tutkusuna işaret ediyor. Bu yaş grubu, aynı yıl içinde silahlı saldırılarda bulunup da tutuklananların toplamı içinde yüzde 65’ini teşkil ediyordu. Bu adeta bir salgın haline alan “gençler arası
NEW YORK - POSTA212
S
icilya mafyasının eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani’ye suikast düzenleyeceği yönünde iddialar ortaya atıldı. İtalyan basını, Sicilya Mafyası’nın Giuliani’yi New York Belediye Başkanı olmadan önce 1980’lerde de öldürmesi için Amerika’ya bir kiralık katil gönderdiğini yazdı. ANSA Haber Ajansı’na göre, mafya ile 1990’larda işbirliği yapmakla suçlanan eski bir
Ölümlerin dışında da, pek çok eyalette silaha ulaşmanın son derece basit işlem olması, gençler arasında belki basit bir yumruk yumruğa kavga ile çözülebilecek kavgaların silahlı cinayetlerle sonuçlanmasına neden oluyor. Ölümle neticelenen saldırıların dışında da, ateşli saldırılar 2010’da 17-29 arasında gençler arasında 33 bin 519 ölümcül olmayan yaralanmaya yol açtı. Madalyonun diğer yüzünde, sadece ölen gençler değil, silahlı saldırıyı yapanların da çoğunlukla genç olması yatıyor. Böylece ölenin de öldürenin de hayatları mahvoluyor.
POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR
Afro-Amerikalı gençler ölüyor Amerikan nüfusu içinde siyahların oranı yüzde 13 iken, 2010’da 15-24 yaş grubundaki silahlı saldırılar sonucu ölenlerin yüzde 65’inin Afro-Amerikalılar olması gerçeğin başka bir yüzünü aydınlatıyor. Diğer yandan genel nüfus içinde silahlı saldırılar sonucu ölenlerin yüzde 42’i siyahlardan oluşuyor. Bir başka deyişle bu yaş grubundaki genç bir siyah Amerikalının silahlı saldırı sonucu öldürülme olasılığı beyaz akranlarına göre 4.5 misli daha yüksek.
İtalyan hükümet görevlisinin hakkında Sicilya’da yapılan bir duruşmada Giuliani’yi öldürmek için düzenlenen komplo ortaya çıktı. 1965 yılında ABD’ye taşınan ve Sicilya mafyasının ABD’deki temsilcisi olan Rosario Naimo, Benedetto adında kana susamış bir gangsterin Salvatore ‘Toto’ Riina’dan Giuliani’ye suikast emri veren bir mektupla İtalya’dan geldiğini söyledi. Palermo Today sitesinde, “babaların babası” olarak bilinen Riina’nın, Giuliani New York Güney Bölge Federal Savcı olarak görev yaparken öldürmeyi planladığı ileri sürüldü. Habere göre Riina, ABD’nin misilleme yapabilece-
TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 244 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr
şiddet” hakkında pek fazla araştırma yapılmaması da kamuoyunun dikkatini çekiyor. Tüm Amerika’yı yasa boğan 2012’deki Connecticut Sandy Hook Elementary School’daki yine bir genç tarafından gerçekleştirilen katliam bile, silah lobisinin gücünü kırmaya yetmedi.
Öldüren de yanıyor
Mafya Giuliani için tetikçi göndermiş
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
YILMAZ SOYTÜRK
Silah lobisi çok güçlü
Eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani
ğini fark edince planından vazgeçti. New York Post gazetesinin haberine göre Giuliani, geçen yıl Oprah Winfrey ile yaptığı bir röportajda, New York Belediye başkanıyken Riina’nın kendisini öldürecek kişiye 800 bin dolar sunduğunu söylemişti. Rudy Giuliani ve 1988 yılında İtalyan savcı ve sorgu hakimi Giovanni Falcone yaptıkları işbirliği sonucunda Amerikan Gambino ve Sicilyalı Inzerillo ailelerine karşı gerçekleştirdikleri operasyonlarda ağır darbeler indirmişlerdi. Giuliani kadar şanslı olmayan Giovanni Falcone, 1992 yılında Salvatore Riina tarafından düzenlenen suikast sonucunda yaşamını yitirmişti. Falcone, eşi Francesca ve aracının şöförü, Palermo Havalimanı’nın yakınlarında otoyola yerleştirilen uzaktan kumandalı bombanın patlatılması sonucu hayatlarını kaybetmişlerdi. Salvatore Riina tutuklanarak çeşitli suçlarının yanı sıra iki savcının ölüm emirlerini vermek suçundan da ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmişti.
Damat Ladin sivil mahkemede yargılanıyor El Kaide örgütünün eski lideri Usame Bin Ladin'in damadı aynı zamanda örgütün sözcüsü Süleyman Ebu Geyt, uçağa ayakkabısında bomba sokan bir teröriste yardım ettiği gerekçesiyle New York'ta mahkeme karşısına çıktı
E
l Kaide örgütünün öldürülen lideri Usame Bin Ladin’in damadı aynı zamanda örgütün sözcüsü olduğu iddia edilen Süleyman Ebu Geyt, 2013 yılında İran’dan Türkiye’ye girerken yakalanmıştı. Geyt, New York’ta mahkeme karşısına çıktı. Geyt, terör suçlarıyla ilişkilendiriliyor. Dava, ilk kez üst düzey bir El Kaide üyesinin ABD topraklarındaki sivil mahkemelerde yargılanmaya başlamış olması nedeniyle önem taşıyor.
NEDEN SİVİL MAHKEME? Önce İnsan Hakları (Human Rights First) adlı kuruluşun hukuk danışmanı Daphne Eviatar, askeri mahkemelerin sadece savaş suçlarına baktığına dikkat çekerek, “Askeri mahkemeler ne terörizm suçlarına iştirak etme ne de teröristlere maddi yardımda bulunma suçlarına bakmaz” dedi. SUÇ ORTAKLIĞINDAN YARGILANIYOR Savcılık Ebu Geyt’i, ‘ayakkabı bombacısı’ olarak bilinen Richart Reid’a suç ortaklığı etmekle suçluyor. Richart Reid, 2001 Aralık ayında Paris’ten Miami’ye sefer yapan bir uçağı ayakkabısında taşıdığı patlayıcı maddeyle düşürmeye teşebbüs etmiş ancak etkisiz hale ge-
Süleyman Ebu Geyt
tirilmişti. Saldırı gerçekleşmeden birkaç ay önce internette bir video yayınlayan Süleyman Ebu Geyt, ‘uçaklara yönelik bir fırtınaya’ karşı uyarıda bulunmuştu. Savcılık, bu videoyu kanıt göstererek, Ebu Geyt’in saldırıdan haberdar olduğu suçlamasında bulunuyor. Amerikan sivil mahkemeleri 11 Eylül saldırılarından bu yana yaklaşık 500 kişiyi terör suçundan yargıladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü hukuk danışmanı Andrea Prasow da askeri mahkemelerin bu tip konularda yanlış merci olduğunu ve uygulamada ciddi hatalar yaptığını belirtiyor. Şu ana kadar benzer davaların yalnız yedisini karara bağlayan askeri mahkemelerin bu kararları da büyük eleştiri almıştı. (AA)
Göçmenlik
5 Mart 2014 Çarşamba
Demokrat partilileri korkutan protestolar Kaçak göçmenler reform yasasını geçmesini beklerken, düzenledikleri protestolar ile de tasarıya karşı çıkan Demokratları zorluyorlar NEW YORK - POSTA212
K
Kaçak işçiye ceza azalıyor Göçmenlik Reformu bir kenarda çıkmayı beklerken, hayat kaçak göçmenler için devam ediyor. Cezası büyük olmasına rağmen pek çok işyeri kaçak göçmenleri tercih ediyor NEW YORK - POSTA212
G
öçmenlik reform tartışmaları sürerken, gerçek yaşamda kaçak göçmenler yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kaçak göçmenlerin çalışması günlük hayatın en bildik yüzü. Büyük cezası olmasına karşın pek çok işyeri, bazen etnik yakınlık, bazen ucuz işgücü gibi nedenlerle kaçak göçmenlere iş veriyorlar. YÜZDE 40 DÜŞTÜ Göçmenlik reformunun çıkması için çalışan Obama yönetimi, şimdiye kadar yasayı Kongre’den geçirmeyi başaramasa da, yan tedbirlerle kaçakların üzerindeki baskıyı azaltmaya çalışıyor. Obama, kaçak işçi çalıştıran işyerleri için geçerli olan cezaları yüzde 40 indirerek bu konuda önemli bir adım attı. CAYDIRICILIĞI AZALTABİLİR Konuyu araştıran Kongre üyeleri, cezalardaki indirimlerin yasal bir çerçeveye dayandığını ancak bu uygu-
lamanın kaçak göçmenleri çalıştıran işyerleri üzerinde hükümetin caydırıcılığını kaybedebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Pek çok göçmenlik uzmanı, kamuoyunun dikkatinin göçmenlik reform üzerinde toplandığını, ama aslında asıl sıkıntının kaçak işçi çalıştıran işyerlerinde olduğunu belirtiyor. ICE DENETİMİ SKILAŞTIRDI Son yıllarda federal hükümet kaçak işçi çalıştıran işyerlerinin üzerine gitmeye başlamıştı. ICE’nin (Amerikan Göçmenlik ve Gümrük Soruşturma Dairesi) özellikle tüm işyerlerini çalışanlarının ABD’de yasal çalışma hakkını gösteren I-9 formlarına sahip olup olmadığı konusunda denetleyeceği açıklaması bu konudaki kararlılığı gösteriyordu. Amaç kaçak işçi çalıştıran işyerlerini baskı altına almak olarak gösteriliyordu.
ca Vaughan, Obama’yı cezaları indirerek bu amaçtan sapmakla eleştiriyor. Denetleme raporlarına göre, 2009 ile 2012 arasında ICE, kaçak işçi çalıştırdığını saptadığı işyerlerine 52.7 milyon dolar ceza kesmesi gerekiyordu. Ancak Obama’nın cezalarda yaptığı indirimlerle bu rakam 31.2 milyon dolar olarak realize oldu. Ancak uzmanlar bu rakamın 2003-2008 Bush döneminde toplanılan 1.5 milyon dolarlık rakama göre çok büyük bir artışı gösterdiğini söylüyorlar. Uzmanlar, ayrıca ceza kesme işlemi sırasında, eğer işyerinin belirlenen cezayı ödeyemecek durumda
olduğunu tespit etmeleri durumunda, oranlarda indirime gittiklerinin de göz önüne alınması gerektiğini belirtiyorlar.
Amerika’ya kaçak gelen çocuklar için oluşturulan burs programı için 25 milyon dolar toplandı. Bu burstan 2 bin öğrenci yararlanacak
OBAMA ELEŞTİRİLİYOR Göçmenlik araştırma kuruluşu Center for America’nın direktörü Jessi-
ABD Ticaret Odası, kaçak göçmenlerin yasal statü kazanmasının Amerikalılar’ın işlerini tehdit ettiği anlamına gelmediğini ve yeni iş gücü akışına ihtiyaçları duyduklarını açıkladı teler ve vergi gelirleriyle ekonomiye katkıda bulunduğunu belirtiyor. Ticaret Odası geçen yıl bir işçi sendikası ile anlaşarak, kaçak göçmenlerin yasal statülerini kazanabilmeleri ve gelecekte istihdam amaçlı göçmenlik akışının önünün açılması için çalışmalarına başlamıştı.
NEW YORK - POSTA212
U
S Chamber of Commerce (ABD Ticaret Odası) Başkanı Tjomas J. Donouhe, Kongre’yi iş dünyasının yeni işgücü akışına ihtiyaç duyduğunu, dolayısıyla göçmenlik meselesini çözmesi gerektiği konusunda uyardı. Donouhe, yaklaşık 11-12 milyon yasadışı statüdeki göçmenlerle ilgili tartışmaya katılarak, iş dünyasının bu konudaki tavrını siyasetçilere göstermiş oldu.
kaygı duymaması yönünde çağrı yapıyor.Ticaret Odası Başkanı Donouhe, tam aksine göçmenlerin
GÖZLER YÖNETİME DÖNÜYOR Göstericiler Obama’nın sınır dışı politikasının ülkeye çocuk yaşta kaçak gelerek gelmiş çocuklarla (dreamers) sınırlı kalmaması, 11 milyonu aşkın yasa dışı statüde olan yetişkinleri de kapsaması gerektiği üzerinde duruyorlar. Washington’da yapılan gösterilerin arkasında özellikle dinsel grupların olması dikkatleri çekti.
‘Dreamers’lara ilaç gibi burs programı
‘Göçmenlere ihtiyacımız var’
GÖÇMENLERE İHTİYAÇ VAR Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Amerikalılar’ın çoğunluğu yasal göçmen sayısının isikrarlı bir seviyede tutulmasını hatta azaltılmasını istiyor. Bunun ana nedeni de göçmenlerin rekabete yol açarak kendi işlerini ellerinden alması korkusu. Ancak Donouhe, Amerikalar’ın bu konuda
açak göçmenlerin sınır dışı edilmesinine ilişkin protestolar giderek yaygınlaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’ın dışında Obama’nın sınır dışı politikasını protesto etmek için toplanan aktivistlerin tutuklanması, bu konunun sadece reform yasasını duruduran Cumhuriyetçileri değil Demokratları da riske attığını gösteriyor. Obama’nın gösterilerin olduğu sırada Kaliforniya’da golf oynadığı bildiriliyor. Reform yasası Kongre’de takılınca gözler giderek Obama yöne-
timine dönüyor. Bu yüzden son dönemde göçmenlik yasasını bekleyen pek çok kaçak göçmenin apar topar sınır dışı edilmesi pek çok evrenin öfkesini topluyor.
Amerikalılar’ın ellerinde tuttukları işlerle rekabet etmediğini, daha çok girişimcilik, ekonomik aktivi-
SENDİKALARLA ANLAŞTILAR Uzmanlar, en son 2007 yılındaki göçmenlik reform girişiminin sendikalar ve iş dünyası arasındaki savaşa kurban gittiğini anımsatarak, Ticaret Odası’nın bu girişimin önemli bir adım olduğunu söylüyorlar. Kongre’nin Bütçe Dairesi de ilave işçilerin Amerikan ekonomisinin büyümesini teşvik edecek bir dinamik olduğunu açıkladı. Yapılan bir araştırmaya göre de göçmenlerin çalışan bireylere etkisi ancak yüzde 1’in yarısından daha da az olacak.
NEW YORK - POSTA212
W
ashington Post’un eski sahibi Donald Graham, Amerika’ya çocuk yaşta kaçak olarak getirilen “Dreamers” olarak adlandırılan öğrenciler için bir burs programı oluşturduğunu açıkladı. Donald Graham “TheDreamUS” adını verdiği fona çok kısa bir süre içinde 25 milyon dolar toplandığını söyledi. Burs programı, Graham’ın yanı sıra eski Ticaret Bakanı Carlos Gutierrez,
DNC finans başkanı Henry Munoz III tarafından oluşturuldu. BILL GATES DE DESTEKLİYOR Programı destekleyen tanınmış isimler arasında Bill ve Melinda Gates Foundation, oyuncu ve direktör Diego Luno ve eski Florida eyalet valisi Jeb Bush gibi isimler yer alıyor. Burs programı, gelecek on yıl içinde yaklaşık 2 bin öğrencinin her yıl tüm eğitim masraflarını karşılayacak şekilde oluşturuldu.
Güncel
5 Mart 2014 Çarşamba
Ukrayna-Kırım ateş çemberi
Ukrayna ve Kırım’da gerginlik tırmanıyor. Rusya’nın açıktan veya gizilce yaptığı müdahaleler de savaşan çıkmasını an meselesi haline getirdi. Başta Amerikan Başkanı Obama olmak üzere NATO ve G-7 ülekeleri Rusya’nın Kırım’a askeri müdahalede bulunmasına sert tepki gösterdiler. Ancak Rusya geri adım atmadı. Gazetemizi baskıya verildiği sırada gerginlik devam ediyordu NEW YORK - POSTA212
U
krayna’da başlangıçta Avrupa Birliği yanlısı gösteriler olarak başlayan ancak daha sonra hükümet karşıtı protestolara dönüşen olayların 3. Ayında protestocular başkanlık sarayı ve kilit noktaları ele geçirdiler. Bunun üzerine Devlet Başkanı Yanukoviç Rusya’ya kaçmış ve yardımcısı da öldürülmüştü. Ukrayna’da yeni kurulan hükümetin seçim kararı almasından sonra olaylar bu kez de Kırım’a sıçradı. Kırım’da Rusya yanlıları ile Ukrayna yanlıları protesto gösterileri yaparken, Rus askerleri başkanlık sarayı, havalimanları ve kilit noktaları işgal ettiler. GİZLİ İŞGAL Ukrayna’nın özerk bölgesi olan Kırım’a askeri müdahale edebilmek için Rusya Devlet Başkanı Putin, Rus parlamentosundan izin istemiş ve bu izin de verilmişti. Kırım'da çok sayıda hava limanı, demir yolu istasyonu ve kamu binasını işgali sürdüren Rus askerlerinin varlığı bu yolla resmiyet kazanmış oldu. Rus ordusu alarma geçerek tatbikat bahanesi ile Ukrayna sınırına yığınak yapmaya başladı.
lefonla arayarak, Ukrayna meselesini konuştu. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, Obama, 90 dakikalık görüşmede, Rusya’nın, BM sözleşmesi altındaki yükümlülükleri ve Ukrayna ile 1997 tarihli askeri üs anlaşmasının ihlali anlamına gelen ve Budapeşte Bildirisi ve Helsinki Nihai Senedi ile uyuşmayan, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne yönelik açık ihlalinden duyduğu derin kaygıyı dile getirdi. HOLLANDE İLE KONUŞTU ABD Başkanı Barack Obama, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Kanada Başbakanı Stephen Joseph Harper ile Ukrayna’daki gelişmeleri konuştu. Obama, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ardından, Hollande ve Harper ile ayrı telefon görüşmeleri yaptı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, üç lider de Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğinde mutabık kaldı ve Rusya’nın
Ukrayna’ya askeri müdahalesine yönelik çok ciddi kaygılarını dile getirdi. UKRAYNA SAVAŞA HAZIR ABD Devlet Başkanı Oboma Ukrayna için girişimlerde bulunurken, Ukrayna Milli Güvenlik ve Savunma Kurulu (MGSK) Sekreteri Andrey Parubiy, kısmi seferberlik ilan edildiğini bildirdi. Parubiy, basına yaptığı açıklamada, ülkede askerlik yapabilecek vatandaşlar için kısmi seferberlik ilan edildiğini kaydederek, bunun MGSK kararı üzerine Devlet Başkanı Vekili Aleksandr Turçinov tarafından imzalanan kararname ile yürürlüğe girdiğini söyledi. Parubiy, MGSK kararıyla ordunun da tam hazır duruma getirildiğini belirtti.
de toplanan Kuzey Atlantik Konseyi (NAC) toplantısında kabul edilen açıklamada, Rusya’dan bu ülkedeki askerlerini üslerine geri çekmesi talep edildi. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen tarafından açıklanan ve 28 üye ülkenin onayına sahip olan bildiride, Kırım’daki Rus askeri gerginliği tırmanması kınanırken, Rus Parlamentosu’nun Ukrayna topraklarında Rusya Federasyonu silahlı güçlerinin kullanılmasına izin vermesinden duyulan ciddi endişenin altı çizildi. G-8 ZİRVESİ İPTAL EDİLDİ ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve AB’den
oluşan G-7 ülkeleri, Rusya’nın Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne askeri müdahalesini kınadı ve Haziran ayında Rusya’nın Soçi kentinde yapılacak G-8 Zirvesi’ne yönelik tüm hazırlık çalışmalarından çekildiklerini açıkladı. G-7 açıklamasında, “Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD liderleri ve AB Konseyi ve AB Komisyonu başkanları olarak, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine açık ihlalini kınamak için bir araya geldikleri” belirtilerek, şu ifa-
NATO’DAN KINAMA GELDİ Ukrayna’daki, özellikle de Kırım’daki, son gelişmeler ışığında daimi temsilciler düzeyin-
delere yer verildi: “Rusya’nın bu ihlali, onun BM sözleşmesi altındaki yükümlülükleri ve Ukrayna ile 1997 yılında imzaladığı anlaşma ile tezatlık göstermektedir. Rusya’ya, bölgede güvenlik veya insan hakları konusunda oluşabilecek kaygılarını, Ukrayna ile doğrudan müzakerelerle ve/veya BM veya Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı himayesindeki uluslararası gözlemci veya arabulucular aracılığıyla ele alması çağrısı yapıyoruz. Bu çabalara da yardımcı olmaya hazırız”. Ukrayna ve Kırım’da gergin bekleyiş sürerken, Rusya’nın askeri yığınakları güçlendirdiği gözlendi. Bu arada Rusya’nın helikopterle Kırım’a asker göndermeye de devam ettiği iddia edildi. Gazetemiz baskıya verildiği saatlere kadar Kırım ve Ukrayna’da gergin bekleyiş sürüyordu.
OBAMA, PUTİN’İ ARADI ABD Başkanı Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i te-
Ankara çıkışı AGİT’te arıyor DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212
U
krayna’daki yönetim değişikliğinin ardından Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne, Rusya’nın müdahalesi Ankara’yı kaygılandırmasına karşın, Türkiye Rusya’ya yönelik kınamadan kaçındı. Ankara bu süreçte, Moskova ile arasının bozulmasını istemiyor ve Kırım Tatarlarına yönelik bir girişim olduğu takdirde doğrudan erişim imkanını kaybetmek istemiyor. Kırım’ın Ukrayna’dan koparak, Rusya’nın desteğiyle Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan eden Osetya ve Abhazya gibi bağımsızlığını ilan etmesi, komşusu Polonya’da da kaygıyla izleniyor. Diplomatik Kaynaklar, Ukrayna nedeniyle Rusya ile ilişkilerin bozulmayacağını belirterek, “Suriye nedeniyle ilişkimiz bozuldu mu ki şimdi Ukrayna ile bozulsun” yorumunu yaptı. Ancak Kırım Tatarları, Türkiye’den sürece aktif müdahale istiyor. Türkiye’ye göre Rusya’nın adımları, soğuk savaş sonrasında bölgede yeni bir denge kurma arayışı, Ankara, Ukrayna’da 2 ayı aşan gösterileri, Türkiye’deki Gezi protestolarına benzettiği için destek vermekten kaçınmış ve yönetime destek vermişti. Aylarca Ukrayna konusunda açıklama yapmaktan dahi kaçınan Ankara, yönetimin değişmesi üzerine harekete geçti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Kırım’ın Ukrayna’dan kopmaması için destek vermeye hazır olduklarını belirterek haftasonu Kiev’e gitti. Ancak Bakanlık açıklamalarında Batıdan farklı olarak ‘kınama’ yer almadı. Davutoğlu, Kiev’de Rusya’yı kızdıracak açıklamadan da özenle kaçındı: “Kırım, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü içinde bir parçasıdır. Sorunlar Ukrayna'nın toprak bütünlüğü içinde çözülmeli. Ukrayna'nın toprak bütünlüğü içinde bütün sorunların çözülebileceğine inanıyoruz. Kırım'da farklı etnisite, dini ve kültürel kimliklerden gelen grupların yan yana barış, huzur ve karşılıklı saygı içinde yaşamaları Kırım'ı örnek bir bölge haline getirecektir.” NET AÇIKLAMA BEKLENİYOR Ukrayna ve Kırım Tatarları, Türkiye’nin krizde daha aktif olmasını isterken, Ankara, Rusya’nın Kırım’a asker gönderme kararını dahi kınamadı. Ankara’nın tutumunu sorduğumuz Ukrayna Büyükelçisi Sergiy Korsunskyi, “Bu
bizim de anlamaya çalıştığımız birşey. Bu bizim tekrar ve tekrar sorduğumuz birşey” dedi. Büyükelçi, Türkiye’den Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda daha net açıklama beklediklerini belirtirken, Ukrayna’nın savaş gemisinin bugün Boğazlardan geçerek ülkeye döneceğini, Rusya’nın da Boğazlardan birçok gemisinin geçtiğini açıkladı. Büyükelçi Korsunskyi, “Dışişleri’nin açıklamasında Rusya’ya kınama bekler miydiniz?” sorusuna “Bu bizim de anlamaya çalıştığımız birşey. Bu bizim tekrar ve tekrar sorduğumuz birşey. Açıklamadaki dil Dışişleri’nin karar vereceği birşey. ” dedi. Büyükelçi, Türkiye’den nasıl bir açıklama bekledikleri sorusuna da şöyle yanıt verdi: “Biz açıklamanın bizim toprak bütünlüğümüz konusunda daha açık ve daha destekleyici olmasını beklerdik. Kesinlikle önemli olan, tüm komşularımızın, stratejik ortaklarımızın, bu krizden çıkmak için Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasını teyit etmesidir. Ama tekrar ediyorum kimseyi bir duruma zorlayacak pozisyonda değilim. Biz Dışişleri’ni durumla ilgili bilgilendiriyoruz. Bir örnek vereyim; sabah Kırım’dan çok üzücü bir mail aldım. Kırım Tatarlarından bir aile, bizden Türkiye’ye nasıl gelebileceekleri konusunda bilgi istedi. Şu anda bu ilk örnek. ” Rusya’nın savaş gemilerinin Kırım’a doğru Boğazlardan ilerlediğini belirten Büyükelçi Korsunskyi, “Eğer durum şiddete dönüşürse, Karadeniz’in çevresindeki herkes bundan zarar görür. bu çok tehlikeli bir durum. Rusya bunu niye yapıyor anlamıyorum. eğer bir gün Türkiye, Azerbaycan’la konuşmak yerine işgal ederse ne olur? Ukrayna bunu istemiyor.” dedi. KIRIM TATARLARI EYLEM BEKLİYOR Kırım Tatarlarının doğal lideri olarak bilinen ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na Kiev temaslarında eşlik eden eski Kırım Tatar Meclisi Başkanı Mustafa Kırımoğlu da şunları söyledi: “Türkiye Karadeniz bölgesinde çok önemli bir güçtür. Ancak bu açıklamalar yeterli değil. Pratik adımlar atmak lazım. Uluslararası kuruluşlarla desteklenmeli; uluslararası askeri güç de olabilir ama BM tarafından kabul edilmesi lazım. NATO’dan da kararlı kesin tutum bekliyoruz. Maalesef Gürcistan-Rus savaşından sonra olduğu gibi yanlız söylem oldu ama toprak rusların işgalinde kalıyor. Bu sadece Ukrayna için değil dünya için de tehlikeli bir durum. Davutoğlu yakında Erdoğan’ın Putin ile gö-
Ankara, ‘misak-ı milli’ dedi Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasında 1783’te imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması’na göre “Yarımada’nın bağımsızlık ilan edemeyeceği ve üçüncü tarafa teslim edilemeyeceği” iddiasına Ankara prim vermedi. Böyle bir durumda Kırım’ın otomatik olarak Türkiye himayesine geri döneceği iddia edilirken, Ankara, sınırların değişmesine karşı çıkıyor ve Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı kalmasını savunuyor. Ancak yıllar sonra gündeme taşınan iddiaya Ukrayna’nın Şubat ayında görevde olan Dışişleri Bakanı Leonid Kojara da iddiaların resmi olarak gündeme getirilme-
rüşeceğini söyledi. Biz Türkiye’ye zarar gelmesini istemeyiz ama Ukrayna’ya her türlü destek olması lazım. Ukrayna’nın ekonomik durumu zor, askerleri berbat durumda askerlerinin güçlendirilmesi için tedbirler alınması lazım. Askerlere eğitim lazım. Buraya Genelkurmay’dan yetkililer, MİT Başkanı gelsin onların etkili şekilde yardım etmesi için. ” Kırım Türkleri Derneği Başkanı Tuncer Kalkay da yaptığı açıklamada, “Biran önce bu işgalin, korkunun sona erdirilmesi gerek. Herkesin elinden gelen çabayı göstermek için harekete geçmesini istiyoruz” dedi. Kırım Türklerinin görüşme sırasında da olası bir gerginlik halinde Rusya’nın kendilerini suçlamasından endişe duyduklarını aktardığı ve korunma istediği öğrenildi. Kalkay, “Bunun barışçıl yöntemlerle yapılması lazım. Türkiye’nin kendi muadillerine, uluslararası platformda, Kırım Tatarlarının problemlerini dile getirmesi gerek. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine yönelik oldu bittiye karşı çıkılmasını bekleriz” dedi. ANKARA’NIN GÖZÜ AGİT’TE Kırım Tatarları, Türkiye’nin Ukray-
na krizinde daha aktif olmasını ve Rusya’yı ikna için devreye girmesini isterken, 57 üyesi bulunan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) bir komisyon kurulmasını önerdi. AGİT Komisyonu, Ukrayna ve Kırım’da ne olduğunu yerinde inceleyecek ve gerilimi azaltmaya yönelik önerilerde bulunacak. AGİT, bu komisyonun dışında Ukrayna’nın hazırlandığı başkanlık seçimleri için de gözlemci komisyonu gönderecek. Ukrayna’da 25 Mayıs’ta yapılacak seçimler öncesinde AGİT yüz kadar uzun dönemli gözlemci ve 900 kadar da kısa dönemli gözlemci göndermek için hazırlıklarını tamamladı. Türkiye, olağanüstü toplanan NATO’nun ise sürece müdahil olmasını beklemiyor. POLONYA KAYGILI Ukrayna’nın sınır komşusu ve aynı zamanda kader ortağı da olan Polonya’da ise durum yakından izleniyor. Ukrayna’nın AB yöneliminin en büyük destekçisi olan Polonya, olası bir göç başlamasına karşın sınırda hazırlık yapmaya başladı. Polonya’nın iç ve dış güvenliğinden sorumlu olan Ulusal Güvenlik Büro-
su’nun Başkanı Stanislaw Koziej, POSTA 212’ye “Ben durumu Gürcistan ile Abhazya ve Osetya arasındaki duruma benzetiyorum. “ dedi. Sayıları 5 bini aşan Tatarların da yaşadığı Polonya’nın tarihi ortağı Ukrayna’ya bakışını Kosiej şöyle anlattı: “Kırım’dan ülkenin diğer bölgelerine de çatışmanın yayılma ihtimalini göz ardı edemezsiniz tabii ama ben bunun çok da mümkün olduğunu düşünmüyorum. Kırım dışında Ukrayna’nın doğusunda çok fazla karmaşa görünmüyor. Rusya’dan etkilenerek böyle şeyler olabilir ama bu yapay bir süreç olur. Balkanlarda ayrılmalar doğal gelişti. Çatışmalar doğal yolla ortaya çıktı. Ama Ukrayna’da bu dışarıdan ve Rusya tarafından yapay olarak desteklenmiş olur. Umarız Rusya belli risk sınırlarını aşmaz. Çünkü bu durum Rusya’nın kendisi için de çok tehlikeli olabilir ve durum kontrolden çıkabilir. Kırım bana göre çok ciddi bir tehlike. Rusların orada bir deniz üssü var. Kendi halkını koruma mazeretini kullanabilir.” Koziej, Ukrayna’nın batıya yöneliminin kesintiye uğramasının “Rusya’nın çıkarları nedeniyle” meydana geldiğini belirterek, şöyle devam etti: “Rusya için Ukrayna’nın kendi etkisi altında kalması çok önemli. Gördüğünüz gibi Rusya durumu daha da karmaşık hale getirmek için her şeyi yapıyor. Kırım yarımadasında neler olduğunu hepimiz görüyoruz. Bu yüzden Ukray-
si halinde sert tepki verileceğini belirtmiş ve “Türkiye akıllı olsun” demişti. Tarihçi ve Yazar Murat Bardakçı da bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını “Uydurmakta sınır yok ya” diyerek köşesine şöyle taşıdı: “Küçük Kaynarca Anlaşması’nda böyle bir madde bulunmamaktadır ve Kırım üzerinde hâlâ hak sahibi olduğumuz iddiası da sansasyon yaratmak maksadı ile masa başında uydurulmuş bir yalandan ibarettir. Üstelik, Küçük Kaynarca Anlaşması’na imza koyan taraflardan biri olmamıza rağmen anlaşmanın orijinal metni bizde her nedense yoktur, arşivlerimizdeki metinler asıl metinden çıkartılmış kopyalardır.”
na’da olanları izlemekle kalamayız. “ “RUS MÜDAHALESİ BÖLÜNME GETİRİR” Polonya Parlamentosu’nun üst kanadı Senato’nun Başkanı olan Bogdan Borusewicz ise, Rusya’nın müdahalesi durumunda Ukrayna’nın bölünebileceğini söyledi: “Rusya ile Ukrayna arasında Kırım hakkında bir çatışma söz konusu olursa bu durum Balkanlardaki çatışmaya benzeyebilir. Kırım’da bir Rus üssü var ve burada yaşayan yaklaşık 260 bin Tatar var. Asıl mesele Rusya’nın nasıl davranacağı. Eğer taraflardan biri sakinliğini kaybederse durum daha da zorlaşabilir” Borusewicz, “Sınırların değişmesi ihtimali Türkiye için de problem. Rusya daha önce de benzer denemeler yaptı, Abhazya ve Osetya’da olduğu gibi. Ama elbette Kırım Osetya değil, Ukrayna da Gürcistan değil” diye konuştu. MÜFTÜ: UKRAYNA BÖLÜNECEK Polonya’daki Kırım Tatarları’nın Müftüsü Tomasz Miskiewicz’e göre Ukrayna bölünecek: “Bence Ukrayna bölünecek. Kırım ileride Rusya’ya katılacak. Kırım’daki Tatarlar bir azınlık, Ruslar çoğunlukta. Kırım Tatarları da çoğunluğa uymak zorunda kalacak. Rusya ve AB-ABD arasında Kırım bir kart olacak. Bu Suriye’ye karşı da oynanan bir kart”
Güncel Toplum
5 Mart 2014 Çarşamba
Kırım için tek yürek Rusya’nın Kırım’ı işgali, TADF’ye bağlı Türk dernekleri tarafından New York’ta Rusya Konsolosluğu önünde düzenlenen etkinlikle protesto edildi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212
R
usya'nın Kırım işgali, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) ile bağlı derneği Kırım Türkleri Amerikan Birliği'nin organize ettiği ve yaklaşık 3 bin kişinin katılımıyla protesto edildi. Binlerce kisi, Kırım'daki Türkler icin barış ve kardeşlik paydasında birleşip Rusya'nın işgalci tutumunu protesto etti. TADF Başkanı Atilla Pak, TADF Başkan Yardımcısı ve Young Turks Başkanı Tulga Tekman, Kırım Türkleri Amerikan Birliği Başkanı Naci Tozer ile eski başkanlar Ayla Bakkallı ve Huriye Altan, Türk Hars Birliği Temsilcisi İbrahim Kurtuluş, TADF eski Başkanı Ali Çınar ile çok sayıda dernek başkan ve üyeleri, Rus Misyonu önünde yapılan protestoda hazır bulundu. Rusya'nın işgale son vermesi ve barış çağrılarının yapıldığı mitinge Polonya, Estonya ve Ukraynalılar'ın katılması ise moral ve heyecanı artırdı. Binlerce insan protestolarını Rus Konsololuğu önünde de gerçekleştirdi.
Pak: Yaşananlara seyirci kalınmayacak
Tozer: Barış ve kardeşlik istiyoruz
1944 yılında yaşadıkları sürgün nedeniyle tarihin en mağdurlarından olan Kırım Türkleri'nin günümüzde yaşadıklarına seyirci kalınmayacağını beliten TADF Başkanı Atilla Pak, "Rusya’nın, Ukrayna’daki iç karmaşıklığı aleyhine çevirmeye çalışarak, Kırım Özerk Cumhuriyeti'ni Rusya Federasyonu’na dahil etmeye çalıştığı bu dönemde, Türkiye'nin, Türkler'in ve bizim sessiz kalmamız mümkün değildir" dedi.
Kırım Türkleri Amerikan Birliği Başkanı Naci Tozer, dış güçlerin Kırım'dan elini çekmesini istedi ve başından beri TADF'in yanlarında olduğunu belirterek, mitingde Türk bayraklarını görmenin kendilerini gururlandırdığını söyledi. TADF Başkan Yardımcısı ve Young Turks Derneği Başkanı Tulga Tekman da, Kırım Türkleri'nin her zaman yanında olduklarını ve desteklerinin süreceğini ifade etti.
Ayağa kalk kampanyası NEW YORK - POSTA212
U
S Turkic Network (USTN), Rusya’nın Kırım işgalini kınayarak “Kırım için ayağa kalk” çağrısında bulundu. USTN, yaptığı yazılı açıklamada, “Rus hükümeti ve ordusu Ukrayna’nın hukuki olarak parçası olan Kırım’ı tekrar işgal ve ilhak etti. Dünya, 1990’larda Ermenistan Azerbaycan’ı benzer şekilde istila ve işgal edildiğinde ya da Moldova fiili olarak bölündüğünde ya da Gürcistan’a 1990’ların başında iki defa ve 2008’de tekrar müdahale edildiğinde çok bir şey yapmadı. Şimdi sesimizi yükseltmenin ve Kırım’a saldırıyı ve ilhakı durdurmak için yardım etmenin zamanı” dedi. USTN ayrıca, web sitesinden başlattığı kampanyayla Kırım’a destek verilmesini istedi.
En tehlikeli otobüs New York Büyükşehir Ulaşım İdaresi Brooklyn hattında çalışan B46 otobüsünün en tehlikeli otobüs olduğunu açıkladı. Bu otobüse suçluları yakalamak için yerleştirilen polisler bile tabancayla vuruldu
BU OTOBÜSE BİNMEK YÜREK İSTER
NEW YORK - POSTA212
Y
üksek düzeyde ortaya çıkan suç oranı, B46 otobüsünü New York’un en kötü otobüsü yaptı. New York Büyükşehir Ulaşım İdaresi (The Metropolitan Transportation Authority -MTA), bilet ücretinin ödenmemesi nedeniyle işlenen suçların önlenmesi için polislerden Brooklyn’de göz açtırmamasını istedi ve B46 otobüsünü listenin ilk sırasında gösterdi. Şehrin en tehlikeli otobüs hattında suç işleme oranın en yüksek
olduğu nokta Brooklyn durağı. Geçen hafta otobüse bilet parası ödemeden binen sabıkalı Rashun Robinson (28), bu suçları önlemek için bölgeye atanan iki aylık polis memuru James Li’yi (26) bacağından vurdu. Daily News ve NBC New York’un haberlerine göre Police Benevolent Association (PBA) Başkanı Pat Lynch, cinayete teşebbüsün de yer aldığı bir çok suçlamadan hakim önüne çıkan Robinson’un “James Li’yi neden vurdun?” sorusuna “Polislerden nefret ediyorum” yanıtını verdiğini söyledi. New York Belediye Baş-
kanı Bill de Blasio, “Sadece birkaç aydır polis olan James Li ve ortağı Randy Chow tecrübeli polisler gibi davrandı. New Yorklular olarak onlarla gurur duyuyoruz” dedi. Yetkilileri, geçen yıl B46 sürücüleri ve yolcularına yönelik 41 saldırı gerçekleştiğini açıkladı. Aralık 2008’de otobüs şoförü olan Edwin Thomas, yine bilet ücreti ödemeyen sabıkalı bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. MTA yetkilileri ayrıca, otobüs ücreti ödemeyen kişilerin yıllık 50 milyon dolarlık bir zarara neden olduğunu açıkladı.
MTA otobüs sürücüleri ve yolcuları için güvenliği artırıyor
5 Mart 2014 Çarşamba YIL 1 • SAYI 42
HAFTALIK ÜCRETSİZ
New York’ta bu yıl otobüs sürücülerine karşı işlenen ağır suçlar, saldırılar yüzde 20 arttı.Şu an otobüslerde 195 kamera bulunuyor, Bahar ayında eklenen kameralarla birlikte otobüslerde 426 kamera olacak. Önümüzdeki yıl ise 500 yazılım daha yüklenecek.
www.posta212.com
Dünyanın ucundaki fenerin son bekçisi Dünyanın her yerinde gelişen teknoloji sayesinde deniz feneri bekçilerine gereksinimi ortadan kaldırdı. ABD’nin son kamu deniz feneri bekçisi Frank Schubert’in hayatı “The Last Lighthouse Keeper of Coney Island” adlı belgesele konu oldu
Eşcinsel yasaya veto A
rizona’da eşcinsellere ayrımcılık yapan bir yasa eyelet meclisinde kabul edilmişti. Bu yasaya göre, işletmeler eşcinsellere hizmet etmek istemeleri halinde tazminat davasından muaf tutuluyordu. Ancak Arizona Valisi Jan Brewer, yasayı veto etti. Cumhuriyetçi Partili Vali Brewer yasayı, işletmelerin eyaleti terk etmesine yol açacağı, bölge ekonomisine zarar vereceği gerekçesiyle yasayı veto ettiğini açıkladı. Arizona, Ulusal Amerikan Futbolu Ligi’nin en önemli kupası olan Super Bowl’a gelecek yıl ev sahipliği yapacak. Brewer, yasanın yürürlüğe girmesi durumunda beklenmedik olumsuz sonuç-
lar ve eyalet halkı arasında ayrılık yaratabileceği uyarısında bulundu. Yasa, geçen hafta Arizona’da, yine Cumhuriyetçi Partili çoğunluğun olduğu eyalet meclisinden onay almıştı. Yasa, eşcinsel ya da transseksüel müşterilere hizmet etmeyi reddeden işletme sahiplerine dini gerekçelerini öne sürme fırsatı veriyordu. Yasaya karşı çıkanlarsa, bunun tam anlamıyla ayrımcılığa yol açacağını savunuyordu. Eyalette etki sahibi birçok önemli işletme ve eyaletin iki Cumhuriyetçi Senatörü (eski Başkan adayı) John McCain ve Jeff Flake, Vali Jan Brewer’dan yasayı veto etmesini istemişti. (VOA)
NEW YORK - POSTA212
D
eniz fenerleri, asırlar boyunca fırtınada yolunu kaybetmiş denizcilerin umut ışığı; şiirlerin, filmlerin ve romanların ilham kaynağı olmuştur. ABD’nin son kamu deniz feneri bekçisi Frank Schubert’in hayatı da “The Last Lighthouse Keeper of Coney Island” adlı belgesele konu oldu. MUHTEŞEM ZAMANLAR Columbia Üniversitesi gazetecilik öğrencileri Max Kutner ve Johannes Musial tara-
Coney Adası Deniz Feneri
fından çekilen dört dakikalık belgeselde, bu defa da öğrenciler deniz fenerinin yarım asırlık bekçisinin hayatına ışık tuttu. Metro Focus’ta yayınlanan belgeselde, büyük babasını anlatan 35 yaşındaki Scott Schubert, deniz fenerinde geçirdiği zamanların muhteşem olduğunu söylüyor. FENERDE 43 YIL GEÇİRDİ 1915 yılında doğan Schubert, İkinci Dünya Savaşı’nda orduda hizmet verdikten sonra deniz feneri bekçisi olarak çalışmaya başladı. 1960 yılında Coney Adası Deniz
Feneri’nin bekçisi olan Schubert, ailesiyle birlikte 43 yılını 113 yıllık tarihi fenerde geçirdi. Coney Adası Deniz Feneri, Schurbert ailesinin üç nesline ev sahipliği yaptı. Schubert, 2003’de 88 yaşında hayatını kaybettiği zaman tatillerin de bile adadan ayrılmamıştı. Ölümünden önce sonu gelen bir işin son temsilcisi olduğu için ünlenen Schubert, eski ABD Başkanı George H. W. Bush tarafından Beyaz Saray’a bile davet edilmiş ve 1989’da 50 yıllık hizmeti için onurlandırılmıştı.
Frank Schubert
Köpek gezdirirken define buldular Kaliforniya’da yaşayan bir çift, geçen yıl köpek gezdirirken, toprağa yarım gömülü metal bir kutunun içinde eski paralar buldu. Antikacılar, eski paraların 10 milyon dolar değerinde olduğunu açıkladı BİLGİN S. ŞAŞMAZ - AA
K
aliforniya eyaletinde yaşayan bir çiftin köpek gezdirirken geçen yıl buldukları eski paraların, 10 milyon değerinde olduğu belirtildi. Kaliforniya’nın kuzeyindeki Gold Country bölgesinde meydana gelen olay, adı açıklanmayan çiftin buldukları madeni paraları inceletmek için antikacıya götürmesi üzerine ortaya çıktı. Kagin’s adlı antika firmasının açıklamasına göre, köpek gezdirmek için evlerinden dışarı çıkan talihli çift, bahçelerindeki bir ağacın yanında, bir bölümü topraktan dışarı çıkmış şekilde gömülmüş metal bir kutu olduğunu fark etti. Talihli çift, paslı kutuyu evlerine götürerek açtığında, 1847 ile 1894 yılları arasında tedavülde olan çok sayıda altın parayla karşılaştı. Bunun üzerine kutu-
yu çıkarttıkları yeri kazmaya başlayan çift, 7 kutu daha buldu. Yapılan incelemede, çiftin bulduğu 8 kutudan çıkan 1400’den fazla altın paranın tamamının gerçek olduğu tespit edildi. Paraların arasında çok az rastlanan, her biri 1 milyon ABD Doları değerine sahip parçaların da bulunduğunu kaydeden uzmanlar, hazinenin yaklaşık 10 milyon ABD Doları değerinde olduğunu açıkladı. Muhtemelen mayıs ayında Amazon üzerinden satışa çıkartacakları paralardan elde edecekleri gelirle tüm borçlarını ödedikten sonra bölgedeki hayır kurumlarına bağış yapmak istediklerini kaydeden çift, buldukları paralardan bazılarını yarın Atlanta’da başlayacak Ulusal Para Fuarı’nda sergilenmeleri için Amerikan Nümismatik Derneği’ne ödünç verdi.