Sayı 05 • Psikoloji ve Toplum

Page 1

SAYI 05 ARALIK 2018

w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m

B a r a n G ü r s e l • B e y t u l l a h D u m a n • G öz d e Y ı l m a z • C e y l i n Ö z c a n • B ü şr a Ç i l e m D i b e k • Rüya Çağrı • Şeref Yetişgin • Sercan Karlıdağ •


w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m

Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) açık erişimli, süreli yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır.

Yayın Kurulu Sercan Karlıdağ Umut Şah Doğa Eroğlu Zeynep Biter Serap Dakak Abdullah Kahraman

İletişim psikolojivetoplum@gmail.com

Takip Adresleri facebook.com/psikolojivetoplum issuu.com/psikolojivetoplum

Logo tasarımı için Selçuk Avcı ’ya teşekkür ederiz.


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

SUNUŞ Beşinci sayımızla yeniden karşınızdayız! "Psikoloji ve Toplum Bülteni"nin ilk sayısını yayımlamamızın üzerinden tam bir yıl geçti! Psikoloji disiplininde eleştirel düşüncenin yaygınlaşması amacıyla başladığımız yayın hayatımızda bize katkı sunan tüm yazarlara ve okurlarımıza teşekkürümüz var. * Bir haberimiz var! Bültenimizde bu sayıdan itibaren yeni bir bölüm açıyoruz: “Derkenar: Kelime, Kitap, Kişi” isimli bu sabitleşecek bölümde, birbirinden bağımsız yahut da birbiriyle ilişkili birer ‘kelime’, ‘kitap’ ve ‘kişi’yi tarifleyerek sayılara derkenarlar iliştirip eleştirel-psikolojik dağarcığımızı beslemek ve dinç tutmak arzusundayız. * Bu sayıda yer alan yazıların bir kısmı 19-21 Ekim 2018 tarihlerinde İzmir’de “Bir-Aradalık: Hâller, İmkânlar, Dinamikler” temasıyla düzenlenen VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nda sunulan bildirilerin tam metinlerinden oluşmaktadır. Sempozyumda sunulan bildirlerin genişletilmiş Türkçe, Kürtçe ve İngilizce özetlerinin yer aldığı Bildiri Özetleri ve Program Kitapçığı'na şu linkten ulaşabilirsiniz: https://goo.gl/Aqi4G8 * Bültenin bu sayısına katkıda bulunan tüm yazarlara teşekkür ediyoruz. Bültenin Mart ayında yayımlanacak olan altıncı sayısına yazı göndermek için son tarih 15 Şubat 2019’dir. Bültende yayımlanmasını istediğiniz yazılarınızı psikolojivetoplum@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Yazılarınızı göndermeden önce, yayın ilkelerimizi ve yazım kurallarını görmek için web-sayfamızı incelemenizi tavsiye ederiz: www.psikolojivetoplum.blogspot.com Bir sonraki sayıda görüşmek üzere…

3


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

İÇİNDEKİLER 3 . . . Sunuş 5 . . . Türkiye'de Eleştirel Psikolojinin Kurumsallaşması,

Eleştirel Psikolojinin Uygulama Pratiği ve TODAP Baran Gürsel 10 . . . Psikotarih Perspektifinden “Bir-Aradalık” Kavramının Analizi ve Tarihçesi Beytullah Duman 19 . . . Kapsayıcı Kategoriler ve Genelleştirilmiş Diğeri Gözde Yılmaz 21 . . . Özgürlüğün Neoliberal Hâlleri: Ekran ve İnternetin Öznel Etkileri Üzerine Ceylin Özcan 25 . . . İlişkiler(d)e Müşteri Olmak: Gençlerin Sola Kaydırılan Kimlikleri Büşra Çilem Dibek 30 . . . Kanserde Psikososyal Yaklaşımın Önemi Rüya Çağrı 37 . . . Yalnız Benlikler ve Sosyal Kimlikler Şeref Yetişgin 41 . . . #Derkenar/1: Kelime, Kitap, Kişi Tarafsızlık Miti • Psychology and the Conduct of Everyday Life • Jill G. Morawski

Sercan Karlıdağ 46 . . . TODAP’tan Duyurular: Sincan Çocuk Hapishanesi’nde Yaşananlar

Üzerine Kamuoyu Açıklaması ve VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu Kitapçığı 49 . . . TODAP Hakkında

4


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Türkiye'de Eleştirel Psikolojinin Kurumsallaşması, Eleştirel Psikolojinin Uygulama Pratiği ve TODAP Baran Gürsel barangr@gmail.com

P

sikoloji ve Toplum’un ilk sayısında yer alan

sorulara dair cevaplar üretilebildikçe eleştirel psiko-

“Eleştirel Psikoloji Nedir, Ne Eleştirel Psiko-

loji alanındaki paylaşım ve aktarımların düzeni ve sü-

lojidir?” başlıklı yazıda, bültenin her sayı-

rekliliği daha iyi sağlanabilecek. O halde bu sorular

sına bir yazı yazacağımı ve ikinci sayıya yazacağım

zihnimizi yormaya devam ederken biz burada “ku-

yazıda da Türkiye’de eleştirel psikolojiyle uğraşmayı

rumsallaşma” ve özellikle de bu bağlamda gergin bir

gergin ve karmaşık bir konu haline getiren dinamik-

konu olan “pratik” meselesi üzerine bir tartışma yü-

lerden bahsedeceğimi söylemiştim.1 Sonrasında

rütelim.

böyle bir süreklilik içerisinde Türkiye’deki eleştirel psikolojinin gündem, soru ve açmazlarına dair fikir-

Kurumsallaşma ve TODAP

leri toparlayıp onları ifade etmenin, varsaydığımdan

2008’den bu yana yapılan Eleştirel Psikoloji Sempoz-

çok daha fazla çaba gerektiren bir iş olduğunu gör-

yumu’nun altıncısı 19-21 Ekim 2018 tarihlerinde “Bir-

müş ve bu çabayı gösterememiş oldum. Bu durumun

aradalık: Hâller, Dinamikler, İmkânlar” ana başlığı

bende yaratmış olduğu birçok sorudan özellikle “bu

çerçevesinde İzmir’de gerçekleştirildi.2 Etkinlik, bir-

süreklilik iddiası için erken mi ya da iddia fazla mı”,

aradalığa dair (eleştirel) psikoloji içinden, dışından ve

“konuları ve içeriği düzene sokmanın zorlukları mı

ötesinden yola çıkan birçok fikre, duruşa ve tartış-

var”, “hangi gündemler, hangi çerçevelerle, hangi şe-

maya ev sahipliği yaptı. Bu tartışmalar hepimizi bes-

killerde ve hangi sırayla aktarılmalı”, “aktarılanlarla

ledi ve besleyecek gibi duruyor.

kimler ilgilenecek”, “açılacak konuların yaratacağı

Fakat bu sempozyum, yalnızca bu gündem etrafında

başka gerilimler/sorular mı var” vb. gibi sorular aynı

yapılacak tartışmalara değil, aynı zamanda Türki-

zamanda tam da bir teorik/pratik geleneği kurumsal-

ye'de eleştirel psikolojinin kurumsallaşması üzerine

laştırmayı hedefleyen bir kurumun zihnini meşgul

yapılacak tartışmalara da vesile olabilir. Eleştirel psi-

edecek sorulara benziyor. Dolayısıyla bu soruların

kolojinin herhangi bir coğrafyada tek bir kurumsal

zorluğu ve bunlar karşısında yaşanan bireysel/kolek-

temsilcisi olması gerektiğini savunmak abes olur. Bu-

tif afallamaları hafife almamak ve bu soruları düşüne-

nunla birlikte TODAP, emekten ve toplumsal daya-

cek alanlar açmak anlamlı gözüküyor. Herhalde bu

nışmadan yana bir meslek örgütü olmanın yanında, Türkiye'de eleştirel psikolojinin yaygınlaştırılmasını,

1 Bakınız:

2

https://goo.gl/S3Em5B

5

Bakınız: https://goo.gl/w97c1N


www.psikolojivetoplum.blospot.com

bir gelenek olarak yerleşmesini, aktarılmasını ve de-

Pratiğin Eleştirelliği Üzerine

rinleştirilerek geliştirilmesini de amaçlıyor. Başka bir

Bu alanda sıklıkla üzerinde konuşulan ve sempoz-

deyişle, Türkiye’de eleştirel psikolojinin kurumsallaş-

yumda da ortaya çıkan bir soru şuydu: Eleştirel psiko-

masını bir hedef olarak belirleyip bu yönde adımlar

lojimizin pratiği nedir, nerededir, nasıl olmalıdır? Bu-

atıyor.

nunla bağlantılı başka bir soru ise şuydu: “Yerli” bir (eleştirel) psikoloji nasıl geliştirilebilir?

Bu adımlar içerisinde sempozyumlara ek olarak, geçtiğimiz sene ikinci baskısını yapan ve kolektif bir çe-

Bana kalırsa bu sorulardan birincisine verilen “eleşti-

viri ürünü olan “Eleştirel Psikoloji”3 kitabını, “Eleştirel

rel psikoloji pratiği biz ne yapıyorsak odur (çünkü biz

Psikoloji Bülteni”ne derneğin vermekte olduğu ve

eleştirel düşünüyoruz)” cevabı ne kadar aceleci ve ko-

vermeyi önüne koyduğu katkıları ve derneğin süreli

laycıysa, “hiçbir pratiğimiz, eleştirel psikoloji pratiği

ilk yayını olan “Psikoloji ve Toplum” bültenini sayabi-

içinde sayılmaz (çünkü biz anaakımın içindeyiz)” ce-

liriz. Aynı zamanda adında eleştirel psikoloji geçme-

vabı da bir o kadar aceleci ve kolaycıdır. Birinci ifade;

yen ama psikoloji alanında eleştirel yaklaşımların ya-

eleştirel olmanın, benimsendiğinde otomatik olarak

yılması ve tartışmaya açılmasına yönelik işlevler gö-

pratik açıdan da eleştirel sonuçlar veren, doğrulukları

ren “Ötekisiz Psikoloji Atölye Dizisi” ve çeşitli illerde

kendinden menkul tutum ve ideallere sahip olmak ol-

yapılan “eleştirel psikoloji tartışmaları” da eleştirel

duğu varsayımına dayanır. İkinci ifade ise bu saf eleş-

psikoloji geleneğinin oluşturulması çabası içinde de-

tirel konuma bir türlü ulaşamıyor olduğumuzu varsa-

ğerlendirilmeli.

yar ve şu düşünce üzerine kuruludur: Psikolojinin “iktidarı”, uygulama pratiği içerisinde olanları o kadar

Bu noktada, TODAP’ın kurumsal olarak veya üyeleri-

güçlü biçimde kuşatmıştır ki bu alandaki hareketleri-

nin bireysel olarak içinde olduğu uygulama pratikle-

mizin anaakıma uyması ve onu yeniden üretmesi iş-

rini -araştırma pratiği, teorik pratik ve politik pratik-

ten bile değildir. Dolayısıyla buradaki perspektiflere

ten ayrı bir pratik biçimi olarak, psikolojinin, birey ya

göre iki seçeneğimiz vardır; ya sürekli bir tefekkür fa-

da gruplarla yapılan çalışmalarda “hizmet” olarak su-

aliyeti içinde düşüncemizi arındırmaya çalışacağız –ki

nulduğu pratikleri kastediyorum- bu kurumsallaşma

bunun uygulama pratiğindeki yansımasının hangi

süreci içerisinde nereye koyacağımız sorusu doğu-

bağlamda ne olacağı sorusu yine yanıtsız kalır- ya da

yor. Bu soruya burada etraflıca yanıt vermeye çalış-

pratiğimizin alışılmış psikolojik pratiğine (şeklen)

mayacağım ama bu soruyu cevaplarken göz ardı edil-

benzemesini engellemeye çalışacağız. Elbette kendi

diğini düşündüğüm birkaç noktayı burada öne çıkar-

faaliyetimiz üzerine eleştirel düşünme çabası bu işin

mak isterim.

olmazsa olmazlarındandır ve “psikoloji dışı” faaliyetleri (sosyal çalışma, savunuculuk, görünür kılma faaliyetleri, vb.) psikolojik pratiğe entegre etmemizin anlamlı olabileceği yerler var. Fakat eleştirel psikoloji

3

Bakınız: https://goo.gl/g4892t

6


www.psikolojivetoplum.blospot.com

pratiğinin var olma koşulunu bu ikisine indirgeyeme-

Pratiklerdeki Eleştirelliği Değerlendirmek

yiz, bunlarla da sınırlayamayız. Böyle bir indirgeme,

Dolayısıyla TODAP’ın kurumsal olarak ya da üyeleri-

somut pratik içerisinde üretilen eleştirelliğin görül-

nin bireysel olarak gerçekleştirdiği uygulamalar doğ-

mesini imkânsızlaştırır –sanki eleştirelliğin eninde so-

rudan ne eleştirel ne de anaakım denilerek kenara

nunda bulunabileceği başka bir yer varmış gibi- ve bu

konabilir.

sınırlama bizi kolaycılığa itebilir –“psikoloji dışı” faaliyetleri psikolojiye ekleyerek gerçek anlamda eleşti-

Bu bültenin ilk sayısındaki yazımda öne çıkarmak is-

relliği bulduğumuzu varsayma kolaycılığına.

tediğim düşünce şuydu: Eleştirel psikoloji çatısı altında toplanan yaklaşım ve pratikler, psikoloji eleşti-

Unutmamalıyız ki somut gündelik psikolojik hizmet

risi ile toplum eleştirisinin iç içe geçmiş biçimleridir.

saf anlamda anaakım değildir. Evet, psikoterapiden

Her eleştirel yaklaşım/pratik, bu iki hatta belli eleşti-

çeşitli psikolojik hizmet faaliyetlerine kadar bu alan,

riler yapmaya ve onları sentezlemeye çalışır. “Ne

anaakım (bireyci, özne-nesne ayrımını mutlaklaştı-

eleştirel psikolojidir?” sorusunun doğrudan verilebi-

ran, ayrımcı, pasifize edici, vb.) eğilimlerin hâkim kı-

lecek ve hepimizi aşan bir cevabı yoktur. Bir yaklaşı-

lınmaya çalışıldığı bir alan olabilir. Bu alanda sıklıkla

mın/pratiğin eleştirel olup olmadığı sorusu bize bir

rastladığımız uygulamalar büyük ölçüde bu eğilimleri

düşünme alanı açar. Herhangi bir yaklaşımın/pratiğin

benimsemiş de olabilir. Ama bunlar, bu alanın bir mü-

psikoloji eleştirisi ile toplum eleştirisini hangi doz-

cadele alanı olduğu ve burada bir hegemonya müca-

larda ve şekillerde sentezlediğini tartışarak, bu soru

delesinin sürdüğü gerçeğini değiştirmez. “Anaakım”,

etrafında verimli yolculuklar yapabiliriz. Elbette bu

uygulama pratiklerine kendi rengini vermeye çalış-

yolculuk sırasında bazı yaklaşımlar/pratikler bize pek

maktadır ama hiçbir pratik, doğası gereği sadece tek

eleştirel gelmeyebilir, bazıları ise daha eleştirel gelir.

bir “ideolojinin” (anaakım psikoloji ideolojisi) mutlak

Önemli olan bu çıkarımlarımızı gerekçelendirebilmek

hâkimiyeti altında değildir. Her hizmet, içinde (amaç-

ve bu gerekçeleri ortak eleştirel alanlarda tartışmaya,

ları ve sonuçları açısından) çeşitli eğilimler barındırır

aktarılmaya ve geliştirilmeye açabilmektir.

ve bunlar arasında kuşkusuz eleştirel olanlar da, yani eşitlik ve adaleti destekleyenler, ayrımcılık karşıtı

Dolayısıyla “Eleştirel psikoloji pratiğimiz ne olacak?”

olanlar, dönüştürücü ve aktifleştirici olanlar, özne-

sorusuna yanıt ararken TODAP’ın, üyelerinin ve TO-

nesne arasına çekilen bariyerleri zorlayanlar da var-

DAP üyesi olmayan psikologların pratiklerini böyle

dır. İşte bizim işimiz kendini eleştirel olarak adlandı-

bir tartışma süzgecinden geçirmek gerekir. Böyle de-

randa da –ki o da büyük ölçüde eleştirel olduğu za-

ğerlendirmeler, hem mevcut olan ve potansiyel olan eleştirel yönleri, hem de daha fazla eleştiriye muhtaç

manlarda bile mutlak anlamda eleştirel değildir- ad-

olan tarafları öne çıkarır.

landırmayanda da bu (eleştirel) eğilimleri açığa çıkarmak ve güçlendirmeye çalışmaktır. “Eleştirel pratik”,

TODAP’ın, sokakta yaşayan bir grup insanla yürüt-

böyle bir çabanın adıdır.

tüğü çalışma, Soma’da hayatını kaybeden işçilerin yakınlarıyla ve oradaki işçilerle yapılan çalışmalar, göçmenlerle yürütülen çalışmalar, bombalı saldırılar

7


www.psikolojivetoplum.blospot.com

sonrası oluşturulan “Psikososyal Dayanışma Ağı”

yapılması ve ruhsal/toplumsal sonuçlarının da aynı

kapsamındaki faaliyetler -her ne kadar kuramsal ze-

özenle değerlendirilmesi.

minleri açıkça tartışılmamış ve eleştirel içerikleri yer Eleştirel psikoloji uygulamalarını sadece şu türden

yer hâlâ sorgulanmakta olsa da- bana göre eleştirel

özelliklerle anmak yanıltıcı olabiliyor; topluluk ha-

özellikleri ağır basan uygulama pratikleri arasında değerlendirilebilirler. Bu pratiklerin toplumsal iktidar

linde yapılan, psikoloğun kendini açtığı, psikolog

ilişkilerine getirdikleri eleştiriler kuvvetlidir, çünkü bu

kimliğinin taşınmadığı, “hiyerarşi” kurulmayan, vb.

pratiklerin içinde olanlar, mevcut düzenin sürme-

Elbette eleştirel psikolojinin uygulamaları arasında

sinde çıkarı olan öznelerin örtmeye çalıştığı durum,

bu türden özelliklere sahip olanlar olabilir, fakat bağ-

deneyim ve yaralarla meşgul olurlar, bu bağlamda

lamına göre farklı özellikler, hatta yer yer bunlara zıt

onarımlar gerçekleştirmeye çabalarlar; toplumsal

olanlar, daha eleştirel işlevler görebilir. Bu özellikle-

eşitsizlik ve adaletsizliklere karşı dönüştürücü bir po-

rin belli anaakım psikoloji geleneklerine karşı gelişti-

zisyonda yer almaya gayret ederler. Aynı zamanda

rildiğini akılda tutmakta fayda var. “Seçkinci, hiyerar-

bu pratiklerin psikolojiye de eleştirel yaklaştığı nok-

şik, kapalı, bireyci” yaklaşımlara karşı geliştirilen -ve

talar tespit edilebilir. Bu çalışmalarda; çalışılan özne-

yerine göre oldukça değerli olabilen- bu özellikleri

lerin (hizmet alanların) toplumsal koşullarıyla diya-

mutlaklaştırmamak, hem bu türden eleştirel uygula-

lektik bir ilişki içerisinde ele alındığı; psikolojik hizme-

maların eksiklerini görebilmek hem de eleştirel tutumları çoğaltabilmek açısından önemli gözüküyor.

tin mevcut düzenin sürmesinden yana olan işlevlerine karşı duyarlılıklar taşındığı; psikolojik hizmeti ve-

TODAP’ın kolektif olarak gerçekleştirdiği yukarıda

renlerin, kendi eksikliklerini tanımaya çalıştığı ve öz

sayılan çalışmalara ek olarak, üyelerinin birbirlerin-

eleştirel düşünmeyi canlı tutmaya gayret ettiği; hiz-

den ayrı şekillerde -örneğin çalıştıkları yerlerde- yü-

meti verenlerin çalıştıkları gruplarla “kader” ortaklık-

rüttükleri uygulama faaliyetlerinin de doğrudan

larını görme niyetinde oldukları söylenebilir. Bu özel-

“anaakım” ya da “kolektif değil” denilerek kenara ko-

likler, bu çalışmaların, bireyci, düzen içi, pasifleştirici

nulmasının da yine aceleci bir tutum olacağını düşü-

ve ayrımcı psikolojilerin eleştirisi üzerine kurulu yön-

nüyorum. İster öğrenciler, ister deneyim kazanma-

lerindendir. Bununla birlikte bu yönlerin bütünlüklü

mış yeni mezunlar, ister deneyimli psikologlar tara-

bir biçimde söze/yazıya dökülmemiş ve tam anla-

fından gerçekleştirilsinler; farklı üniversitelerde, sivil

mıyla tartışılmamış olması, uygulanan yöntemlerin

toplum kuruluşlarında, eğitim kurumlarında, danış-

başı ve sonu olacak şekilde oluşturulmamış olması ve

manlık merkezlerinde yapılan birçok mesleki ve aynı

pratiklerin sonuçlarının değerlendirmeye/tartışmaya

zamanda eleştirel faaliyet var. Sempozyumlar ve

açılamamış olması bu çalışmaların eleştirel dozunu

benzeri buluşmalar bunu daha da görünür kılıyor.

düşüren faktörler olarak değerlendirilebilir. Neticede

Bana kalırsa amacımız, bu faaliyetlerin hâkim iktidar

bana kalırsa bu tür eleştirel çalışmalarda birincil

ilişkilerini bozmaya yönelik eğilimlerini tanımaya ve

önemde olan, alışılmış psikolojik destek biçimlerinin

güçlendirmeye imkân sağlayacak kurumsal mekaniz-

şekilsel olarak tekrarlanıp tekrarlanmaması değil, uy-

maları çoğaltmak olmalı. Böylece mevcut profesyo-

gulamanın eleştirel gerekçelendirmesinin bütünlüklü

8


www.psikolojivetoplum.blospot.com

nel/mesleki hayatlarımızın içinde yeşeren eleştirellik-

Bu bağlamda “yerelin özgünlüğü” meselesini tartışır-

ler de kolektif faaliyetlerimizi daha çok şekillendire-

ken temel rotamızı; yerelde evrenselden ayrıldığı

bilir olacaktır.

varsayılan bazı geleneklerin idealize edilmesi amacı değil, yereldeki eleştirel sentezin tarihsel özgünlüğü-

Pratiğin Yerliliği Üzerine

nün (ya da ötekilere benzerliklerinin) “ne” ve “neden

“Yerli” bir (eleştirel) psikoloji pratiğini nasıl geliştirece-

öyle” olduğu soruları belirlemeli. Kuşku yok ki bu so-

ğiz? sorusu üzerine daha kapsamlı tartışmalar yürüt-

runun peşinden giderken, klasik psikoloji ve eleştirel

mek gerekiyor ama yeri gelmişken -sempozyumdan

psikoloji akımlarının içine girmemiş yorum ve eyleme

da yeni çıkmışken- bu konuya dair sadece bir not düş-

biçimleriyle de karşılaşabiliriz.

mek istiyorum. Bu sorunun; kültürel yerelciliğe, “Batı” karşısında konumlandırılan bir “öteki” güzelle-

Sonuç Olarak

mesine, yerelin evrensel özelliklerini kaçırmaya, kur-

Türkiye'de eleştirel psikolojinin kurumsallaşması ça-

gusal “bizliklerle” bazı iktidar ilişkilerini sürdürmeye,

baları arasında önemli bir işlevi olan TODAP bu ku-

evrensellik ve kurtuluş iddialarından tamamıyla vaz-

rumsallaşmaya bir yandan teorik pratik, bir yandan

geçmeye ve kapitalizmin kuşatıcılığını göz ardı et-

da uygulama pratiği üreterek katkı sunuyor. Aslında

meye doğru kaymadan cevaplanması gerektiğini dü-

şu an için bu uygulama pratiklerinin teorik olanlara

şünüyorum. Bu konuyu tartışırken özellikle şunu göz-

kıyasla daha parçalı, bazen daha az görünür oldukla-

den kaçırmamalıyız: “Yerli gözükmeyen” bazı yakla-

rını söyleyebiliriz. Bu, büyük ölçüde faaliyet eksikli-

şımlar, Türkiye’deki eleştirel psikolojilerin özgün ge-

ğinden değil ama faaliyetlerin eleştirel yönlerinin ye-

lişiminin dışsal değil de içsel bileşenleri, yani bizzat

terince işlenmemiş ve kuramsallaştırılmamış olma-

bu tarihsel/toplumsal bağlamın yerlileri olabilir. Bun-

sından kaynaklanıyor. Tabii böylece bu faaliyetlerin

lardan benim aklıma ilk gelenler; psikanaliz, söylem-

eleştirisi üzerinden yenilerinin yapılmasının da önü

sel psikoloji, marksizm, feminizm, bazı halkçı/top-

biraz tıkanmış oluyor. Dolayısıyla, yapılmış ve yapıla-

lumcu çalışma gelenekleridir. Türkiye eleştirel psiko-

cak (bireysel ve kolektif) faaliyetlerin eleştirel nitelik-

lojisinin kendi özgünlüğüne kavuşmak için bunlardan

lerini daha görünür hale getirip bunları yorumlamak,

uzaklaşmak yerine bu yaklaşımların içinden süzüle-

tartışmak ve eleştirmek, bu faaliyetleri Türkiye’deki

rek gelişmekte olduğunu söyleyebilir ve ancak böyle

eleştirel psikoloji hafızasının içine yerleştirmek ve

gelişeceğini öngörebiliriz.

daha özgün yaklaşımlar geliştirilmesine imkân tanıyacak çalışma/düşünme alanları açmak bizi bekleyen

Dolayısıyla klasik eleştirel psikolojilerin özellikle dış-

önemli bir görev olarak karşımızda duruyor.

ladığı/yadsıdığı/bastırdığı bireysel psikoterapilerden, ilk bakışta anaakım destek faaliyeti gibi gözüken psikolojik faaliyetlere; ilk bakışta psikoloji gibi gözükmeyen sosyal çalışma biçimlerinden dayanışma gruplarına kadar birçok pratik Türkiye’deki eleştirel psikoloji geleneğinin ve kurumsallaşmasının bir parçası oluyor ve olacak gibi de duruyor.

9


www.psikolojivetoplum.blospot.com

Psikotarih Perspektifinden “Bir-Aradalık” Kavramının Analizi ve Tarihçesi Beytullah Duman beytullahduman@yandex.com

P

sikotarih, tarih ile psikolojinin, entelektüel

kentleşme oranı ve insanları buna iten nedenler ince-

ve akademik amaçlar için güçlerini birleştir-

lendiğinde, temelinde çeşitli siyasal, ekonomik, din-

meleri ile meydana gelmiş olan disiplinlera-

sel, sosyolojik, tarihsel ve psikolojik etkenlerin ol-

rası bir çalışma alanı olarak tanımlanabilir. Teorik ola-

duğu göze çarpmaktadır. İnsanlar dönem dönem ya-

rak psikolojik tarih incelemesi, birçok farklı psikoloji

şadıkları baskıya direnmek için bir araya geldiler, çe-

kuramından herhangi birinin ya da bu kuramların

şitli ihtiyaçlarını karşılamak ve işlerini görebilmek

herhangi bir kombinasyonunun tarihsel analiz ama-

amacıyla bir araya geldiler, çeşitli inançlara mensup

cıyla kullanılmasıdır da diyebiliriz. Çoğu kişi için psi-

oldukları için inancın gereğini yerine getirmek üzere

kotarih, yalnızca psikoloji ve tarih değil, aynı za-

bir araya geldiler. Tüm bu nedenler göz önünde bu-

manda psikanaliz ve tarih anlamına gelir. Psikotarih

lundurulduğunda insanlar tarih boyunca çeşitli psiko-

pratisyenleri için bu yalnızca bir gerçek değil, aynı za-

lojik ve sosyolojik nedenlerle, tarihsel olaylar bağla-

manda arzu edilen ve kaçınılmaz olan bir gerçektir.

mında bir arada oldular ve olmaya da devam etmek-

Hans Meyerhoff’un ikna edici bir biçimde savunduğu

tedirler. İnsanları tüm bunları yapmaya ve yaşamaya

gibi, psikanalizin kendisi bizzat tarihseldir. O, diğer

iten olguları, psikoloji ve tarih bilimleri insan öznesini

psikolojilerden farklı olarak, insan davranışını inceler-

merkeze alarak anlamaya çalışır.

ken, “hastanın tarihini bildiğimiz zaman, kendisini de biliriz” düşüncesi ile temellenen tarihsel bir metod

1. Bölüm: Bir-Aradalık Kavramına Genel Bir Bakış

kullanır. Üstelik psikanalitik kavramlar, evrimsel ya

Bir-aradalık, kelime anlamı olarak “bir arada olmak,

da gelişimsel olduklarından dolayı tarihseldirler. Son

toplu bir biçimde, toplu halde” gibi anlamlara gelir.

olarak, psikanalizin temel tasarısı –geçmişin şimdide

İnsanlar siyasal, ekonomik, dinsel, sosyolojik, tarihsel ve psikolojik etkenler nedeniyle tarihin çeşitli dö-

keşfi- tarihseldir. Yalnızca bu üç nokta bile psikanalizin tarihsel doğasını gösterir. İnsanlar var oldukları ilk

nemlerinde –günümüzde halen devam eden bir sü-

andan itibaren çeşitli sebeplerle bir arada olmuşlar-

reç- bir araya gelerek toplumları oluşturmuşlardır.

dır. Bu bir araya gelme ile insan-insan, insan-toplum,

Toplumu meydana getiren bireyler ise kendi arala-

insan-doğa, insan-tarih gibi birçok özne ile ilişkiler

rında, toplumun geneliyle, farklı toplumlarla ve doğayla ihtiyaçlarının giderilmesi temel sebep olmak

yaşamıştır. Özellikle Tarım Devrimi’nden sonra baş-

üzere birçok sebeple ilişki içerisinde olmuştur. İnsan-

layan ve günümüzde de halen artmaya devam eden

ları bu ilişkiler içine iten, mensup oldukları toplumun

10


www.psikolojivetoplum.blospot.com

ve kendilerinin içinde bulundukları psikolojidir. Top-

kuramı; Oral Dönem, Anal Dönem, Fallik Dönem, Gi-

lumları bu şekilde davranmaya yönelten psikoloji ile

zil Dönem, Genital Dönem olmak üzere 5 evreden

sergiledikleri tutum, hâl ve davranışlar tarihin akışına

oluşur. Bu kurama göre, her dönemin bir haz kaynağı

yön vermekte, psikolojik bir tarih yazımının ortaya

vardır ve bireyin karakterini belirleyecek etkisi yadsı-

çıkmasına ön ayak oluşturmaktadır.

namayacak kadar büyüktür. Erikson ise kuramına “Psikososyal Gelişim Kuramı” adını vermiştir. Bu ku-

Toplumu oluşturan en küçük yapı ‘birey’dir. Birey,

ram; Temel Güvene Karşı Güvensizlik, Özerkliğe

kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek

Karşı Kuşku ve Utanç, Girişimciliğe Karşı Suçluluk,

varlık, fert anlamlarına gelir. Bireyler bir araya gele-

Başarılı Olmaya Karşı Yetersizlik, Kimlik Kazanmaya

rek toplumu oluşturur. Toplum ise, aynı toprak par-

Karşı Kimlik Karmaşası, Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık,

çası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını

Üretkenliğe Karşı Durgunluk, Benlik Bütünlüğüne

sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemi-

Karşı Umutsuzluk dönemlerinden meydana gelmek-

yet anlamlarına gelir. Toplumu oluşturan en büyük

tedir. Bu kuramda insanın içinde bulunduğu psikoloji

etkenlerden birisi bir-aradalıktır, insanların bir arada

ve onu insan-insan ilişkilerinde belirleyici kriter ise

çeşitli ilişkiler kurarak yaşamalarıdır. Bireyler ekono-

sosyal çevredir.

mik olarak geçinebilme, himaye altında olma, belli bir inanca bağlı bulunma, dönem şartlarına nazaran

Freud ve Erikson’un kuramları göz önüne alındığında

belli düzeyde eğitim alabilme, vb. nedenlerle insanla,

bireylerin yetiştiği sosyal çevre, yetişme tarzları in-

toplumla, dinle, çeşitli düşünce ve ideolojilerle bir

sanların karakter yapılarını belirlemektedir. Bu et-

arada yaşama ve yaşayabilme ihtiyacı hissederler. Bu

kenlerle bireyde oluşan karakteristik yapı toplum içe-

bağlamda insan;

risindeki insan-insan ilişkilerinin standardını belirlemektedir. Sosyal çevresinden gerekli ilgi, alaka ve

İnsan-İnsan,

desteği gören bireyler, sağlıklı bireysel ilişkiler kura-

İnsan-Doğa,

bilmektedir. İnsan-insan ilişkileri bağlamında değer-

İnsan-Din,

lendirildiğinde Freud’un kuramı bireyin yaşamını belli

İnsan-Toplum,

bir döneme kadar ele alabilirken, Erikson’un kuramı

İnsan-Tarih,

bireyin tüm yaşamını kapsamaktadır. Kuramların di-

gibi özne ve kavramlarla ‘bir-aradalık’ ilişkisi içerisine

namikleri göz önüne alındığında Freud’un kuramında

girmektedir.

yer alan haz kaynağı yine belli bir döneme kadar değerlendirilebilirken, Erikson’un kuramında yer alan

1.1. İnsan-İnsan İlişkisi

sosyal çevre tüm yaşam boyunca sabit bir görünüm

Psikotarihin kurucuları olarak addedilen Sigmund

ortaya koymaktadır. Sosyal çevredeki değişken ise

Freud ve Erik Erikson bireyi merkeze alan gelişim ku-

sadece, bireyin yaşına atfen giderek genişlemesidir.

ramlarında toplum içindeki insan-insan ilişkilerinin, sergilenen davranışların ve hâllerin altında yatan psi-

Toplumu oluşturan bireylerin kendi aralarında yaşa-

kolojik nedenlere ışık tutmaktadırlar. Sigmund

dığı ilişki, bir arada olmaları ve bireyleri bu bir-arada-

Freud’un “Psikoseksüel Gelişim Kuramı” adını verdiği

lığa iten nedenler, hâller ve psikoloji özelden genele

11


www.psikolojivetoplum.blospot.com

yayılarak tümevarımcı bir metodla toplumun gene-

aşamasında, üretmiş olduğu her yeni teknolojik araç

line sirayet etmektedir.

ve her yeni teknik uygulamayla birlikte, bir ya da birkaç canlı türünün yeryüzünden yok olmasına yol aç-

1.2. İnsan-Doğa İlişkisi

mış; buna karşılık, kendi türünün nüfusunu hızla art-

İnsan doğada varlık bulan ve yaşamını sürdürebilmek

tırmış ve artıştan kaynaklanan tüketim sorununu

için de zorunlu olarak doğayla ilişki içinde olan bir

çözme başarısını ancak teknik güç kullanımıyla sağ-

canlıdır. Bu ilişki, parçası olduğu doğa içinde kendi

lamıştır. Bunun sonucu olarak da teknik güç kulla-

gereksinimlerini karşılamaya dönük bir çabadır. Her

nımı, insanı kendi yarattığı aletlerin ve makinelerin

şeyden önce, o, ekosistemin bir parçasıdır ve diğer

birer parçasına dönüştürerek, onu üretimin bir aracı

canlılarla birlikte aynı besin zincirinin bir halkasını

yapmıştır; bir anlamda, her şeyi olduğu gibi kendisini

oluşturmaktadır. Böylesi bir bakış açısıyla, ister iste-

de metalaştırmıştır.

mez insanı doğal evrimin bir uzantısı olarak görmüş oluruz. Bu yönüyle insan, dış çevreye bağımlıdır ve

İnsan geliştirdiği teknoloji ile doğaya bir üstünlük

onun yasalarına boyun eğer. Bu onun özelliğinin bir

kurma çabası içindedir. Fakat insanlar Hubert Ree-

yönüdür. İnsanın, doğanın yasalarına bağlı olan fizyo-

ves’in “Doğayla savaş halindeyiz, eğer kazanırsak

lojisinin yanı sıra, özgür seçmelerinin kaynağı olan

kaybedeceğiz” sözünün önemini kavrayamamış-

aklı da vardır ve o, aklıyla bir kültür dünyası yaratmış-

tır. İnsanın var olduğu ilk andan itibaren doğa ile olan

tır. O, bu özelliğiyle, kendisini doğanın sınırlandırma-

ilişkisi hiçbir şekilde yadsınamaz. Çünkü insan ilk ola-

larından kurtarmış ve onun bir parçası olmaktan sıy-

rak doğada yaşamıştır, burada beslenmiştir, kendi-

rılmıştır. Bir yandan fizyolojik gereksinimlerini, öte

sini burada korumuştur ve burada bir medeniyet kur-

yandan tinsel gereksinimlerini karşılamak arzusu, in-

maya başlamıştır. İnsan tüm bunları doğaya borçlu-

sanın bu gereksinimlerini kendi estetik beğenisiyle

dur.

bütünleştirerek çevresini şekillendirmesinde önemli 1.3. İnsan-Din İlişkisi

rol oynamıştır. İnsanın geliştirmiş olduğu yaşam tek-

İnsanda teslim olma, eğilme ve yönelme özelliği var-

nikleri ve bu yaşam tekniklerine bağlı olarak çevresini yeniden ve yeniden düzenlemesi, onun, doğal yaşam

dır. Bu özellik, insanın bedensel yanına aittir. Din, bu

alanının dışında yeni bir yaşam alanı oluşturmasına

insani özelliğin, yerinde kullanılmasıyla, daha yüksek

aracılık etmiştir. İşte, insanın kültürel gelişimi so-

ve gayri maddi ihtiyaç ve hazların karşılanması ama-

nucu, kendisini doğal yaşam alanının dışına taşıması,

cına kanalize edilmesiyle ilgili bir olaydır. Kur’an’da

aynı zamanda, onun, doğanın dengesini de değiştirici

mealen “Bilerek kendini Allah’a teslim edip O’na yönelenden din yönüyle daha güzel kim olabilir?” denil-

bir unsur haline dönüşmesine neden olmuştur. En başta, kendisini doğal besin zincirinin dışına çıkar-

miştir. Burada din ile ilişki kurma ve onu idame ettir-

mıştır. Çünkü artık, yalnızca çevresinde bulduklarıyla

medeki insani şuur ve insan içtihadı, insanın dini yö-

yetinmeyen, yanı sıra, başka başka yerlerdeki canlı-

nüyle üstün ve en güzel olmasının yegâne şartı olarak

ları da tüketen, dahası artık kendisi için üretim yapa-

bildirilmiştir.

bilen bir varlık olmuştur. Ancak, üretiminin her yeni

12


www.psikolojivetoplum.blospot.com

İnsan yaratılışı gereği kendisini bir inanca bağlı olarak

1.4. İnsan-Toplum İlişkisi

görür. İnsanı bu inanç psikolojisine iten başlıca sebep;

Toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler bütünü

insanın kendisinden daha üstün olan bir varlığın hi-

olarak tanımlanmaktadır. Toplumbilimciler toplumu

mayesi altına girmeye yönelik düşünce yapısıdır. İn-

tanımlarken, onu bir organizmaya benzetirler. Her

san tarih boyunca uhrevi anlamda kendisini yücelte-

organizmanın bir yapısı olduğu gibi, toplumun da bir

bilmek, vicdan rahatlığı, korunma ihtiyacı gibi sebep-

yapısı vardır. Sosyal veya toplumsal yapı ve onun bir-

lerle bir inanca bağlanma gereği duymuştur. Din psi-

leştirici öğeleri sosyolojinin temelini oluşturur. Sos-

kolojisi ile insanda ilk çağlardan itibaren arkaik bir

yal yapı, toplumdaki organize olmuş, sosyal ilişkilerin

milliyetçilik tezahür etmiştir. Ortadoğu’da ortaya çı-

bütünüdür. Peter Berger’in işaret ettiği gibi: “Toplum

kan semavi dinlerin temel milliyetçilik anlayışı, arkaik

bizim dışımızdadır. Bizi çevreler ve yaşantımızın her

milliyetçilik olarak addedebileceğimiz aynı inancı

yönünü etkiler. Bizler de bir toplumun içinde toplum-

paylaşan insanların bir millet sayılabileceği düşünce-

sal sistemin belirgin bir sektöründe bulunmaktayız.

sini benimsemektedir.

İşte bu bulunduğumuz yer konuştuğumuz lisandan, etikete, pozisyona, inancımıza kadar her şeyimizi et-

İnsanlar inandıkları din ve inanç uğruna çeşitli ayin ve

kiler.” Toplum olmanın en büyük belirtisi ise toplum-

ibadetler yapmaktadırlar. Bu ibadetler bireysel ol-

sallaşmadır. İnsan davranışlarının büyük bir çoğun-

duğu gibi, toplu ibadetler olarak da karşımıza çık-

luğu öğrenilmiş davranışlardır. Yani, insanın kendine

maktadır. Bu toplu ibadetler, toplumdaki bireylerin

uygun insanca davranışları öğrenmesi süreci toplum-

insan-din ilişkisi çerçevesinde bir arada olmalarını

sallaşmadır. Toplumsallaşma süreci ise birkaç işlevi

sağlayan bir etkendir. Bu ilişkide karşımıza dindarlık

içinde barındırır. Bunlar; bilgi, tekrar, başkalarının

kavramı çıkmaktadır. İnsanın pek çok karakteristik

tepkileri ve sosyal destektir. Bu süreç akabinde insa-

özelliği gibi dindarlığı da kültürel bir fenomendir. Vy-

nın toplumsallaşması çeşitli kurumlara da ihtiyaç

gotsky gibi bazı psikologlar, üst düzey psişik fonksi-

duymaktadır. Aile, din, arkadaş grupları, eğitim ku-

yonların, kültürel ve bireysel olmak üzere çifte köke-

rumları, kitle iletişim araçları ve çalışma ortamı gibi

ninin olduğunu ortaya koydular. Buna göre psişik

çeşitli kurumlar insanların bir arada bulunarak top-

gerçekliğe ait bütün somut fenomenler, kültürel çer-

lumsallaşma sürecini hızlandıran dinamiklerdendir.

çeve tarafından belirlenir. Bilme, eylemde bulunma,

Bireyler bir arada oldukları tüm bu ortamlarla bera-

isteme ve hayal kurma gibi bütün zihinsel ve davra-

ber bir farklılaşma ve tabakalaşma durumuna gir-

nışsal durumlar ancak tarihsel-kültürel altyapısı gün

mektedirler. Bu sebeple dünyada farklı biçimlerde

yüzüne çıkarıldığında anlaşılabilir. Örneğin; duygular

ortaya çıkan tabakalaşma sistemleri bulunur. Bunlar

sadece doğal ve kaçınılmaz tepkilerin irrasyonel be-

mal-mülk sahipliğinden, politik güce, ırka, konuşulan

lirtileri olarak değerlendirilemez. Duygular, inanç sis-

lisana, prestije, hatta cinsiyetlere göre bile farklılık

temleri ve kültürel topluluklar tarafından belirlenen

taşımaktadır. Ancak, sosyal bilimciler toplumsal ta-

istekler, kanaatler ve değerlendirmelerin bir göster-

bakalaşmada dört ana tipe dayanan bir ayrım yapar-

gesidir.

lar. Bunlar, kölelik, kast, zümre ve toplumsal sınıf ve statü sistemleridir. Tüm bu sistemler ve kavramlar

13


www.psikolojivetoplum.blospot.com

değerlendirildiğinde insan çeşitli yönlerden bir toplu-

likle yerleşik düzene geçtiği dönemden itibaren lü-

luk olma ihtiyacı duymuştur, ve buna meyillidir.

gatte kendisine yer bulan ‘bir-aradalık’, bir arada olma ve yaşama isteği insanın çeşitli istek ve ihtiyaç-

1.5. İnsan-Tarih İlişkisi

larını karşılamasına yardımcı olmuş, temeli bu dü-

Psikoloji, insanların içinde bulundukları halet-i ruhi-

şünce ile oturtulmuştur.

yelerine istinaden gösterdikleri tepkileri ve davranışları, meydana gelen ve gelebilecek sonuçlarıyla bir-

İnsanlar beslenebilmek için avlanmışlar, çeşitli bitki

likte inceleyen bir bilimdir. Tarih ise insanın psikolo-

ve meyveleri toplamışlar, fakat bir müddet sonra in-

jisi gereği meydana getirdiği davranışların ve bunla-

san popülasyonu yoğun bir artış gösterince beslene-

rın sonuçlarının tam olarak kendisini ifade etmekte-

bilmek bireysellikten çıkmış, toplumsal bir hüviyet

dir. Bu bağlamda insan, tarih ve psikoloji bilimlerini

kazanmıştır. Bu sorunun çözümü için insanlar bir

meydana getiren, yaşayan, yaşatan ve oluşmasında

araya gelmişler ve ilkel köyler, şehirler böylelikle ku-

en büyük katkıyı sağlamış aktör olarak karşımıza çık-

rulmaya başlanmıştır. İnsanlar bu yerleşim yerlerinde

maktadır. Tarihsel ve psikolojik olaylar, insan mer-

çeşitli ürünleri yetiştirme imkânlarına sahip olmuş,

kezli olma özelliği taşır. İnsanlar da çeşitli dönem-

karnını doyurmuştur. Ürün fazlası ise satılmış ve tica-

lerde yaptıkları savaşlar ve barışlar, bir araya gelerek

ret ekonomisinin ve Tarım Devrimi’nin ilk tohumları

oluşturdukları topluluklar, kent yapıları ve tüm bun-

böylelikle atılmaya başlanmıştır. Toplum olmanın

ları yapmaya iten çeşitli sebepler –özellikle psişik ve

ekonomik boyutu ve yerleşik düzene geçişin ilk adımı

ideolojik sebepler- incelendiğinde tarihin ve psikolo-

Tarım Devrimi sayesinde atılmış, ilerleyen dönem-

jinin merkezinde olduklarını kanıtlamışlardır.

lerde gelişen teknoloji ve ihtiyaç açığı dolayısıyla 18.19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi ile altın çağını yaşa-

İnsanlar çeşitli durumlara ve dönemlere binaen birey-

mıştır.

sel ve toplumsal açıdan incelendiğinde görülüyor ki, her türlü sebepten ötürü bir arada olmaya ve yaşa-

Ekonomik boyutta bir arada olmaya ve yaşamaya

maya yöneldikleri vakit ortaya çıkan tarihsel boyutun

başlayan insan kendisini ve sahip olduğu maddi ma-

psikolojik arka planı vardır. Çünkü insanlar ya da top-

nevi her türlü şeyi koruma gereği de hissetmiş ve bu

luluklar belli başlı durumlara karşı içinde bulundukları

korunma isteğinin insanda oluşturduğu yansıma ile

psikolojileriyle ön plana çıkarlar ve tarih de bu şekilde

günümüz yerleşik devletlerinin temeli atılmıştır. Dev-

oluşur. Her psikolojik hâl insanı tetikler. Bu tetiklen-

letlerin kuruldukları dönem ve coğrafyaya göre farklı

menin akabinde ortada çıkan sonuç, bir arada bulu-

özellikleri bulunsa da genellikle ortaya çıkan intiba,

nan kişilerin ve toplulukların tarihini de yansıtır.

insanların lider vasfı ve gücü olan kişi ya da kişilerin etrafında toplanarak bir arada olmaya çabalamaları-

2. Bölüm: “Bir-Aradalık” Kavramının Tarihçesi

dır. Tarihin en uzun ömürlü imparatorluklarından bi-

Bir-aradalık, bir arada olmak ve birlikte yaşamak şe-

risi olan Roma İmparatorluğu, var olduğu süre zar-

killeriyle farklı formatlara sokabileceğimiz kavramın

fında hüküm sürdüğü tüm dönem ve coğrafyada ha-

tarihçesi insanlıkla başlamaktadır. İnsanların özel-

kimiyeti altında bulunan insanların ve toplulukların

14


www.psikolojivetoplum.blospot.com

bu korunma ve barınma ihtiyacını en iyi şekilde temin

rım dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Ta-

eden tarihsel objelerin başında gelmektedir.

rım Devrimi, günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce başlamıştır. Tarımın icadıyla birçok besin ve hayvan

İnsanlar çeşitli dönemlerde içinde yer aldıkları dü-

evcilleştirilmiştir. Devrimin insanlığa sağladığı fayda-

zene karşı da tavır almışlar ve bu uğurda bir dava şu-

ların yanında olumsuz etkileri de olmuştur. Ani nüfus

uru ve bilinciyle hareket etmiş, yeniden bir arada top-

artışları, yaşanan ekonomik karmaşa, haksız kazanç

luluk oluşturmayı başarmışlardır. Tarihin ve psikoloji-

ve servet artışı, statükonun farklılaşması gibi olum-

nin seyrini derinden etkileyen bir durum olarak baktı-

suz etkileri olmuştur. Tarım Devrimi ayrıca yakın ge-

ğımızda Fransız İhtilali bunun en güzel ve en bariz ör-

lecek ve coğrafyalarda ortaya çıkan büyük medeni-

neğini teşkil edecektir.

yetlerin, savaşların ve dahası Ortaçağ Avrupası’nda hüküm süren feodalizme giden sürecin temellerini

İnsanların tüm bu maddi olayların haricinde bir arada

atmıştır.

olmalarını temin eden en büyük ve en kuvvetli bir başka olgu da ‘din’ olgusudur. Bu olgu, bir aradalığın

Tarımın keşfi, insanların, toplumların; sosyolojik,

daha çok ruhi, manevi ve uhrevi bir kimliğe bürünmüş

ekonomik ve toplumsal statü ve dini yaşam gibi bir-

hâlidir. İnsanlar çeşitli dönemlerde kendilerinden

çok alanda da ses getirecek değişimlerin başlangıcı

güçlü olana itaat etme ve boyun eğme yolunu tut-

olmuştur. Erken Neolitik Dönem uygarlıkları ve top-

muştur. Böylelikle kendisini ve toplumunu manevi

luluklarında yeni tarım sanatına dinsel bir saygı ile

anlamda da koruma altına aldığını ve bu bir arada ol-

yaklaşılır. Ekin, göksel varlığın bir tezahürü olarak ka-

manın kendilerinin yararına olduğunu düşünecektir.

bul görür. Görüldüğü üzere Neolitik Dönem uygarlık-

İslâm dini, geldiği ve yayıldığı dönem ve coğrafyayla,

ları din aracılığıyla tarıma mitolojik ve dini anlamda

din olgusunun en tipik örneğini teşkil edecektir.

büyük bir kutsiyet atfetmişlerdir.

2.1. Tarım Devrimi

2.2. Rönesans

Tarım Devrimi, insanlık tarihinin, insanların bir araya

14. yüzyılda İtalya’da başlayan bu aydınlanma dö-

gelerek yaptıkları ve etkileri günümüze kadar ulaşmış

nemi, dünyanın bilim, sanat, arkeoloji, tarih, edebi-

ve halen geçerliliği olan ilk ve en büyük devrimlerin-

yat, insan sevgisi (hümanizm), kültür ve daha birçok

den biridir. Neolitik Dönem’de insanların tarımı bul-

alanda geliştiği bir dönemdir. “Yeniden Doğuş” an-

ması ve yaygınlaştırması ile başlayan Tarım Devrimi,

lamında ifade edilen Fransızca kökenli Rönesans te-

içinde geliştiği toplumları ve daha nice toplulukları

rimi, genellikle 14. yüzyılda İtalya’da başlayıp, 15. ve

sosyoekonomik temellerinden etkileyen büyük bir

16. yüzyıllarda Avrupa’ya yayılan bilim, edebiyat ve

oluşumdur.

sanat alanlarındaki uyanışa yönelik bir hareketi ifade eder. İtalya’nın kuzeyinde başlayan, Avrupa’yı etkile-

Tarım, dünya genelinde tek ve dar bir zamanda bu-

yen ve önemli gelişmelere yol açan bu dönem, Fran-

lunmuş ve gelişmiştir. Farklı topluluklar, farklı za-

sız düşünürler tarafından bu şekilde adlandırılmıştır.

manlarda tarımı defalarca bulmuşlardır. Böylece ta-

Devrin “Yeniden Doğuş” sözcükleriyle tanımlanması-

15


www.psikolojivetoplum.blospot.com

nın nedeni, o dönemde iz bırakan iki önemli gelişme-

üretimin karakterinin değiştiği 18. yüzyılın sonu ve

den kaynaklanmaktadır. Bu iki gelişmeden ilki, Antik

19. yüzyılın başını kapsayan zaman dilimi için kullanı-

Yunan ve Roma eserlerinin yeniden doğuşu, diğe-

lır. Avrupa’da 18.-19. yüzyıllarda ilk olarak İngiltere

riyse Orta Çağ boyunca süregelen durgunluğun, da-

merkezli olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni buluşla-

ralmanın sona ermesinde ve ilerlemenin sağlanma-

rın, bilimsel gelişmelerin üretime katkılarıyla ortaya

sında rol oynayan eleştirel düşünmenin etkin bir şe-

çıkan bir süreçtir. Bu dönemde ilk atılımlar buhar gü-

kilde yeniden devreye girmiş olmasıdır. Rönesans’ın,

cünün enerji ve üretime dönüştürülmesiyle karşımıza

eski Yunan Edebiyatı’nın ve bilimlerinin incelenmesi,

çıkmaktadır. Sanayi Devrimi, iki aşamalı olarak ilki İn-

matbaanın icadı, bilim insanlarının İtalya’ya göç et-

giltere, sonrasında Amerika’da olmak üzere gerçek-

mesi, klasik İslâm bilim ve düşünce kaynakları ile bir-

leşmiştir. Sanayi Devrimi, üretim, teknoloji, bilimsel

likte Roma eserlerinin Latince başta olmak üzere di-

gelişmelerde büyük bir atılıma neden olmuşsa da,

ğer Avrupa dillerine çevrilmesi, coğrafi keşifler gibi

sosyal tabakalar arasında büyük bir uçurum söz ko-

etkenlerle, Avrupa’da, önce İtalya’da başlayan ve za-

nusudur. En tipik örneğini Jack London’ın ‘Uçurum

manla Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, Hollanda

İnsanları’ kitabında görebiliriz. Sanayi Devrimi, eko-

gibi ülkelere kadar uzanan uzun soluklu bir harekete

nomik, bilimsel sonuçları itibarıyla insanlığa büyük

dönüştüğü bilinmektedir. Rönesans sürekli çalışılan,

hizmetlerde bulunmuş olsa da insanların sosyal sta-

yeniden yazılan, üretilen, sunulan, satılan, dönem

tülerinin değişmesi, ekonomik uçurumların ortaya

dönem yeniden adlandırılan bir tarih alanı olarak kar-

çıkması ve işçi sömürüsü açısından olumsuz etkileri

şımıza çıkar.

günümüzde de devam eden bir devrimdir.

2.3. Reform

2.5. Fransız İhtilali

Refom hareketi, dönemsel olarak 15.-17. yüzyıllar

Fransız İhtilali, günümüzdeki ulus-devletlerin, milli-

arasında Avrupa’da, özellikle Almanya merkezli or-

yetçi söylemlerin ve ideolojilerin doğmasındaki en

taya çıkmış dinsel bir harekettir. Katolik Kilisesi’nin

büyük etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

dini yaptırımlarına karşı Martin Luther ve benzeri re-

Fransız İhtilali, tarihsel olarak 20 Temmuz 1789 tari-

formistlerin ön ayak oldukları bir bir-aradalık hareke-

hinde muhaliflerin Bastil Hapishanesi’ni basmaları ve

tidir. Martin Luther, kiliseye karşı olan isteklerini ve

mahkumları serbest bırakmalarıyla fitili ateşlenmiş

eleştirilerini 95 maddelik bir tez halinde kilisenin du-

bir devrimdir. Temelinde, milliyetçi ideoloji ve söy-

varına asmıştır. Bu hareketle Almanya’da mezhepsel

lemlerden ziyade Sanayi Devrimi ile hakları sömürü-

çatışmalar baş göstermiş, 1555 Augsburg Barışı, Pro-

len işçi sınıfı ve patronlar arasındaki ekonomik ve sos-

testanlık mezhebinin kuruluşu, Otuz Yıl Savaşları gibi

yal statü mücadelesinden dolayı kaynaklanmaktadır.

siyasi, politik ve dini sonuçlara neden olmuştur.

İhtilalin, başarıya ulaşmasıyla imparatorluk yönetimi lağvedilmiş, cumhuriyet rejimine geçilmiştir. İhtilale

2.4. Sanayi Devrimi

karşı olanları sindirmek için giyotin ile idam yöntemi

Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, bir takım bu-

benimsenmiştir. Fransız İhtilali, 1815 yılında Avus-

luşun, üretim gücünü, tekstil, demir, çelik endüstrileri ile taşımacılığını etkilediği ve sonuçta İngiltere’de

16


www.psikolojivetoplum.blospot.com

turya-Macaristan şansölyesi Otto von Bismarck ön-

İnsanlar tarihsel süreç içerisinde çeşitli ihtiyaçlarını

cülüğünde toplanan Viyana Kongresi’ne zemin hazır-

karşılamak üzere bir arada yaşamışlar ve yaşamaya

lamıştır. Bu kongre ile günümüz ulus-devletlerinin te-

devam etmektedirler. Bir-aradalık kavramının ve ta-

meli atılmış, imparatorluklar ve çok-uluslu kozmopo-

rihinin incelenmesinde, insan ihtiyaçlarının karşılan-

lit devletler tarihe karışmıştır.

ması temel fikri yatmaktadır. İnsanlar çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, bir arada yaşamışlar, bir

Sonuç

arada yaşayabilmek için de çeşitli düşünsel, dini, top-

İnsanlar ve insanlık, tarihsel süreç içerisinde pek çok

lumsal ve ekonomik temelli hareketlerin içerisine gir-

farklı dönem ve coğrafya itibarıyle diğer insanlar,

miştir. Bir-aradalık kavramının iyice anlaşılabilmesi

toplumlar ve doğa ile çeşitli ilişkilere girmişlerdir. Bu

için, insanların ve insanlığın tarihsel süreç içerisinde

bir nevi karşılıklı çıkar ilişkisidir. İnsan, insanla, do-

ortaya koyduğu ihtiyaçlar hiyerarşisi ve bunların kar-

ğayla, diğer toplumlarla, tarihle ve dinle çeşitli ihti-

şılanması için gereken karşılıklı ilişkiler bütünü ince-

yaçlarının karşılanması için karşılıklı ilişkiye girmiştir.

lenmelidir.

Tüm bu etkenler insanların ‘bir arada’ yaşamalarına sebebiyet vermiştir. Beslenme ihtiyacını karşılamak

Kaynaklar

zorunda olan insan, özellikle doğa ve diğer toplumElektronik Kaynaklar

larla bir arada yaşamak zorunda olmuştur. Akabinde tarımsal devrim yaşanmış, insanlar yerleşik hayata

- arkeofili.com

geçmiş, şehirler kurulmuş, bir-aradalık format deği-

- dunyalilar.org

şikliğine uğramıştır.

- tdk.gov.tr

İnsanlar, içinde bulundukları topluma ait ve bu top-

Yazılı Kaynaklar Armstrong, Karen, Mitlerin Kısa Tarihi, Merkez Kitapçılık.

lumu oluşturan en küçük birim olarak karşımıza çıkmaktadır. Haliyle tarımsal devrimle format değişikli-

Belzen, Jacob, Din Psikolojisinde Tarihsel-Kültürel Yaklaşım,

ğine uğrayan bir aradalık kavramına binaen, insanlar

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, 2007.

toplum ile de karşılıklı çıkar ilişkisine bürünmüşlerdir. Coşkun, İsmail, Modernliğin Kaynakları: Rönesans Üzerine Bir

Toplumsal yaşam içerisinde beslenme, barınma, ko-

Değerlendirme.

runma gibi ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayan insan, fikir dünyası ve kafa yapısı itibarıyla çeşitli dinlere,

Deutsch, Marton, Kauss, Robert, Les Theories en Psychlogie

ideolojik fikirlere ve bizzat yön verdiği tarihle de ilişki

Sociale, Mouton, Paris, 1972.

içerisine girmiştir. İnsanın doğa ile olan karşılıklı ilişGürses, İbrahim, Kılavuz, Akif, Erikson’un Psiko-Sosyal Gelişim

kisi sonucunda Tarım Devrimi; diğer insanlar, top-

Dönemleri Teorisi Açısından Kuşaklararası Din Eğitimi ve İletişi-

lum, din ve tarih ile olan ilişkisi sonucunda ise Röne-

min Önemi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt

sans, Reform, Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali gibi

20, Sayı 2, 2011.

toplumsal yönü büyük ve etkileri halen devam eden Goody, Jack, Renaissances: The One or The Many?

gelişmeler ortaya çıkmıştır.

17


www.psikolojivetoplum.blospot.com

Küçükkalay, Mesut, Endüstri Devrimi ve Ekonomik Sonuçlarının Analizi, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Sayı 21, 1997. Noland, Richard, Psikotarih: Teori ve Pratik, Tarih Okulu, Sayı 6, Ocak-Nisan 2010. Özkalp, Enver, Sosyolojiye Giriş, Ekin Yayınevi, 26. Baskı. Şahin, Hasan, İnsan-Din İlişkisi, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1.

18


www.psikolojivetoplum.blospot.com

Kapsayıcı Kategoriler ve Genelleştirilmiş Diğeri Gözde Yılmaz gozdeylmaz7@gmail.com

K

apsayıcı kategoriler, Hannah Arendt’in

yalektik biçimde etkileyen bilişsel ve duygusal tepki-

(1969) söz ettiği üzere, enstrümantal şid-

meler, çoğunlukla kültürel olarak şekillenir ve Jose

deti haklı çıkarmak adına kullanılırlar. Kod-

Ortega’nın da belirttiği üzere sosyalleşme süreci, bi-

lar birbirleri ile yer değiştirdiğinde, kimliğe dair kon-

reyselleşme sürecini öncelediği için sosyal olarak da

septleri kontrol etmek ve adaletsiz uygulamalarda

yapılandırılır denilebilir (Holmes, 1975). Kapsayıcı ka-

bulunmak kolaylaşır. Böylelikle “doğrular” tekrar ve

tegoriler bizi, Herbert Mead’in (1934) deyimiyle “ge-

tekrar üretilebilir hale gelir. Perspektiflerin değiş-

nelleştirilmiş diğeri”ni kullanmaya iter ve bu bizim

mesi, ahlâki sınıflandırmaların da değişmesine yol

analitik bir süreçte yapılandıramadığımız kimliğimizi

açar. Birey, başka bir bireyi bu kodlar vasıtası ile ko-

aslında bir bakıma garanti altına alır.

layca düşman addedebilir. Bu süreçler bizleri, fiziki Carl Schmitt’in (2007) açıklamasıyla “düşman”, varo-

şiddet uygulamaya da açık hale getirir. Zira artık

luşsal açığımızı kapatmak ve bir çeşit aidiyet hisset-

“normallerimiz” de değişmiş, bir nevi kendimizi olağanüstü hâl koşullarına bilinçsiz bir şekilde adapte et-

mek, düşman olmayanlarla bizi bir arada tutabilmek

mişizdir. Burada vurgulamak istediğim nokta, kapsa-

açısından elzemdir. Aslında faşizmin tercih ettiği bu

yıcı kategorilerin analitik düşünce ile genellikle farklı

süreç, bizi izole hale gelmiş ve kendine bile yabancı

kutuplarda seyrettiğidir. “Biz”, “onlar”, “düşman”,

bireyler haline getirir. Zira sosyal bir atmosferde kişi,

“terörist”, “mağdur”, “fail”, “iyi”, “kötü”, “normal”,

diğer varlıkları birer ayna olarak kullanır ve kendi va-

“anormal”, vb. kategoriler, başka aidiyetleri tercih

roluşu bu sosyalleşmeden, bir-aradalıktan beslenir.

eden bireyleri, belirli kimliklerin içerisine sıkıştırır. Ör-

Politik alanda eylemek de bu bir-aradalığın en önemli

neğin, Nazi ırkçı ideolojisi hüküm sürerken Al-

unsurlarındandır. Isaiah Berlin’in (1969) de belirttiği

manya’da Hitler ve hükümeti, Ari ırktan olmayan her-

üzere bu, pozitif özgürlüğün olmazsa olmazıdır. Bu süreç yakalanamadığı vakit, kişiler kendilerini trav-

kesi düşman, yok edilmesi gereken “anormal insanlar” olarak görmüşlerdir. Rwanda katliamı zama-

malarla, kişilik çatışmalarıyla, güvensizlik ve yalnızlık

nında Hutular Tutsi’leri öldürülmesi gereken birer

hissiyatı ile çevirili halde bulur. Kendini toplumdan

“karafatma, iğrenç mahlûk, sıçan” gibi görmüş ve on-

izole etmiş birey, daha kolay kontrol edilebilir hale

ları katletmişlerdir. Yine yerli nüfusu katleden Avust-

gelir. Politik bir-aradalığa karşı isteksizlik ve farklı ai-

ralya ve Amerika gibi ülkelerde de yerliler birer

diyetlere karşı tolerans yokluğu, stratejik olarak plan-

“vahşi, ilkel, hayvan” olarak kabul edilmiş ve katledil-

lanabilir, manipüle edilebilir ve bir eylem adına yarar-

meleri uygun görülmüştür. Biliyoruz ki, birbirlerini di-

lanılabilir bireyler yaratır. Demokrasi kültürüne ait olmayan bu durum, aynı zamanda, yasa ve demokrasi

19


www.psikolojivetoplum.blospot.com

arasındaki diyalektik ilişkiye de zarar vererek hukuk-

tanıma şansı elde edebildiğimiz günümüzde, kapsa-

suz işleyen bir toplumsal düzen yaratır.

yıcı kategoriler ile manipüle edilmek geçmişe göre elbette zor. Ama eskisinden daha şiddetli maruz kaldı-

Kapsamlı kategorilerin haksızlıklar güdümünde kul-

ğımız görsel ve işitsel imgelerin varlığı ve bu imgele-

lanılması durumu, birbirlerimizin hikâyelerini dinle-

rin kaynağının da ekonomik ve politik gücü elinde bu-

meye karşı bizi isteksiz kılar. Heterojen bulunuşlar,

lunduran yapılar olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla

geçmişe dair izlenimler, bugüne dair varoluş sorun-

kapsayıcı kategoriler hakkında farkındalık sahibi ol-

salları ve geleceğe dair umut ve çıkarımlar, ancak bir-

mamız önem arz etmekte. Bu konularda daha çok

birimizin hikâyeleri ve karşıt izlenimlerimiz sayesinde

araştırmak ve tartışıp bilinçlenmek dileği ile…

vücut bulur. Fakat unutturmak, bireylerin geçmişle, şimdiyle ve gelecekle kurdukları bağları hafızasız bir

Kaynaklar

belirsiz zaman içerisine hapsetmek, “genelleştirilmiş

Arendt, H. (1969), On Violence, s. 46, New York Review of Bo-

diğeri” yaratanların en çok kullandıkları silahtır. Fou-

oks.

cault’nun (1975) da belirttiği üzere, unutturmak, karşı

Berlin, I. (1969), Four Essays on Liberty. s. 260. Oxford Univer-

belleği kontrol altına alan bir eylemdir. Hâlbuki ihti-

sity Press.

yacımız olan, Robert Putnam’ın (1994) da dile getirFoucault, M. (1975). Discipline and Punish: The Birth of the Pri-

diği üzere, müzakereci bir akıl yürütme süreci ve

son. New York: Pantheon.

“biz”in içine bir “ben” katmayı becerebilme gücüdür. Hikâyeler vasıtası ile kolektif bilince katılmak, açık

Holmes, O. W. (1975), Human Reality and the Social World: Or-

uçlu diyalogları sürdürebilme kâbiliyeti gerektirir. Bu

tega's Philosophy of History, s. 33. Amherst, MA: University of

Richard Rorty’nin (1991) de üzerinde durduğu ve

Massachusetts Press.

hikâyelerin “doğru”nun, “normal”in ötesini, farklı poMead, G. H. (1934), Mind, Self, and Society from the Standpo-

litik ve ahlâki idealleri görmemize yardımcı oluş ha-

int of a Social Behaviorist, University of Chicago Press, Chi-

linden beslenebilme durumudur. Varoluş hakkındaki

cago.

farklı elementler, çeşitlendirilmiş söylemlerin içerisinde gizlidir. Sanatsal faaliyetler, kapsayıcı katego-

Putnam, R. (1994), Making Democracy Work: Civic Traditions in

rilerin ötesini görme konusunda bize çokça yardımcı

Modern Italy, s. 160, Princeton University Press.

olacaktır. Zira sanat bize, o sanatı icra edene ait eşsiz

Rorty, R. (1991), Objectivity, Relativism, and Truth: Philosophi-

yorumu, görme biçimini sunar. Farklı anlatılar, bu yo-

cal Papers, s. 142, Cambridge: Cambridge University Press.

rumların içerisinde gizlidir. Herkesin birbirine benSchmitt, C. (2007), The Concept of the Political. Chicago: Uni-

zeştirilmeye çalışıldığı esnada sanat ile direniş, adeta

versity of Chicago Press, s. 28.

bir uyandırma gongu işlevi görür ve farklı anlatılara yönelik duyargalarımızın açılmasını sağlar. Teknolojik vasıtalarla dünyanın başka bir ucundaki insanlarla bile iletişim kurabilir hale geldiğimiz, onu

20


www.psikolojivetoplum.blospot.com

Özgürlüğün Neoliberal Hâlleri: Ekran ve İnternetin Öznel Etkileri Üzerine Ceylin Özcan ceylinozcan@yahoo.com

B

ugün “bir aradalığı”, bir araya gelmeye dair

“ağ” demek. İnternete bağlanmak, bir ağ arasında ol-

imkânlarımızı, bir arada olmanın kendine

mak, bir ağ algoritması içerisinde dolanmak demek.

has gerilimlerini konuşacağız.1 Hem ortak-

Bu ağ arasında dolanan, bir pencereden diğer pence-

lık, beraberlik anlamlarının ikamesi olarak bir arada-

reye kayanın, bıraktığı ize dair hiçbir temsilinin olma-

lık; hem de “bir” ve “ara”yı ayırarak yazdığımız ha-

dığı bir bağlantı arasında olmayı sağlıyor bir özne

liyle, bir “arada” olma, bir “araya denk düşme” du-

için, internet.

rumu veya “arada bir” olanın ritmi olarak bir aradalık. İnternet günümüz öznesinin dünyayla, ötekiyle ve

Başka bir deyişle:

sözle kurduğu bağı kökten değiştirdi. Haliyle müm▪

Hem bir yan yanalık hali: Dayanışma, omuz omu-

kün kıldığı bağlantı ağıyla, ilişki kurma modalitelerini

zalık; bir dayanak olarak öteki ve ben, çift olma

de dönüştürdü. Ekran karşısındaki birey için küresel

Hem bir olma hali: Birlik; tek vücut olma, ötekiyle

düzeyde bir antite oldu diyebiliriz. İnternet sayesinde

bir olma, kenetlenme, “ben”in “biz” içinde kaybı

bilgiye, imgeye, her türlü tüketim nesnesine her an

Hem de bir ara: “Aralık”; “aradalık”. Sınır; iki nok-

ulaşabilir, bir başkasına her an bağlanabilir, her an

tanın/durumun arasındaki üçüncülük; ötekiyle

ondan kopabilir, aynı hızla yeniden bağlanıp her boş-

zamansal, mekânsal hatta coğrafi mesafemiz;

luğu, her arayı doldurabilir hale geldik. Teknobilişsel

aramızdaki o boşluk; iki kelime arasındaki sessiz-

ilerlemelerle beraber internet, her veriyi rakamsal bir

lik. Ben ve öteki arasındaki kapanmayan ara.

veriye dönüştürerek, en ufak dolaşımı kaydeden sa-

Ötekinin yokluğunun izi, bir yara olarak bir

nal bir hafızaya dönüştü. Lacan’ın deyişiyle Öteki,

ara’lık. İki yakanın bir araya gelmeyişi.

özne için bir gösteren hazinesi, öznenin tarihsel ve kuşaklar arası havzası iken ve bilinçdışı bir üreti or-

Tam da bu duyuşun yarattığı yankılanmada, her biri-

taya koyan simgesel bir zincir oluşturuyorken, söz

mizin yaşamının hatta neredeyse organ misali bede-

konusu böylesi sanal bir veri tabanı değildi, şüphesiz.

ninin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş interneti dü-

Peki toplumsal bağın böylesi sanal bir alana kayarak

şündüm. “Inter”, “arasında” ve “net”, bildiğiniz gibi

1

Bu metin, TODAP tarafından düzenlenen VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nda (İzmir, 2018), Pınar Arslantürk ile yapılmış sunumun yazar tarafından kaleme alınmış olan ilk bölümüdür.

21


www.psikolojivetoplum.blospot.com

dönüşümünün, özne için ne gibi sonuçları olabilir?

var saydığımız genç bir kadının portre fotoğrafı ve bu

Ötekinin ve öznenin statüsüne dair ne söyler?

fotoğrafın üst köşesinde Netflix, Spotify ve Twitter logoları bulunuyor. İlettiği mesaj ise şu: “Şu dörtlüden

İnternet, Öznellik ve Toplumsal Bağ

biri giderse, Osmanlı gibi çökerim”. Bu iletinin ironik

Psikanalist Eric Laurent, “İnternetten zevklenmek”

yanı bir yana, ki bu ileti sözün öznel değerini taşıyor

adlı makalesinde (2017) “Bir ve sayısal (numerique)

mu, bu iletinin adresi kim? gibi ayrı sorulara da alan

medeniyetin Ötekisi’nin” aşırı mevcudiyetinden bah-

açıyor muhakkak, burada bize her nasılsa tesadüfen,

seder. Söz konusu olan, Arada bir’in sağladığı mevcu-

tam da bir ağ arasında dolaşırken karşılaşmayı seçme

diyet/yokluk ritmi, dinamiği, çocuksu masalların “bir

imkânlılığımıza tabi olmadan, ulaşan mesaj şu:

varmış, bir yokmuş” dengesinden, “her an, her dakika”ya kayan bir ruhsal gerçekliktir. Bir ara’lık, bilin-

Her biri eşdeğer dürtü nesnelerinin (bakış, ses) ika-

meyene açılan düşlemsel bir alan sunarken, “her an

mesi olarak artı-zevk nesneleri olan tüketim aygıtları

ve hemen”in doğrudanlığı, düşlemeye fırsat tanıma-

birbiriyle yer değiştirebilir, tıpkı kız arkadaşı gibi. An-

yan bir fazlalık halini alır. Ekranın sunduğu bir olanak

cak bu zevk modalitelerine işaret eden nesnelerden

olarak imgeselliğin genleşmesi, öznenin kendini

biri yerini boşaltırsa: bam! fallik çöküş. Simgesel olan

dünya çapında “bir ve tek” sanmasına kadar gidebilir.

gösterenin aleyhine imge ve teknobilişim karşısın-

Kendinden eksik değil, kendiyle dolu bir özne; tek ba-

daki böylesi bir büyülenme hali; fetişist bir büyü-

şınalığından karşı konulamaz zevklenme hali. Elbette

lenme, ki bu herkese ulaşabilirlik halinde, etik bir soru

bu narsistik karmaşa, başkasıyla kurulan ilişkide onun

da doğuyor: Bu gösterim/sergileme halinde, bir baş-

acısına duyarsızlaşmadan, kendi varlığını imgesiyle

kasının çiftin bir aradalığına ve mahremiyetine her an

ve imgesini de kimliğiyle karıştırmanın yarattığı ya-

dâhil edilebilir olması. Ayrıca ara vermenin,

bancılaşmaya kadar, kendine ve başkasına yönelik

sakla(n)manın özgürlüğünden, görülme ve beğe-

gizil bir şiddetin de önünü açar. Bir ideal benliği her

nilme zorunluluğunun dayatıldığı ekran, dolayısıyla

ne pahasına olursa olsun koruma davası, böylece de

imge karşısında öznel bir pasifleşme de buna eklene-

küresel, herkes için ideal olanın bir parçası olma, bir

bilir: “Yüzeysel ve geçici imge kültürü, bizden mahremi-

hayat projesi halini bile alabilir özne için.

yetimizi çalar, eleştirel düşüncenin yerini alır ve tüketilen varlıklara dönüştürür bizi, hiçbir seçme özgürlüğü

Toplumsal bağ ve ilişkilerdeki bu -Zygmunt Bau-

olmadan” (Internet avec Lacan, p. 32).

man’ın deyimiyle- “akışkanlık” ve bir nevi çölleşme; internetin, yani kapitalizmin başka bir biçimi olarak

Cinsellik, Nesne İlişkisi ve Bir Aradalık

bu bilişim çağının, öznenin cinsellik, aşk ve ölüm kar-

Freud’un dürtü kuramının bize öğrettiği, nesnenin ra-

şısındaki varoluşsal soru ve zorluklarına yanıt olama-

dikal kaybından sebep ikameleriyle olan karşılaşma-

dığının, yeterli bir çare sunamadığının kanıtı denilebi-

nın ancak hedefini ıskalamış, eksik bir karşılaşma ola-

lir. Bu noktada ilk aklıma gelen, iki gün önce okudu-

cağıdır. Kökensel, temel olan nesne annedir, ve onu

ğum 22,2 Bin beğeni almış genç bir adamın (onun ta-

kaybederiz. Onun kaybı, bizi dile sokan, insanileşti-

kip listesindekilerden kat be kat büyük bir sayı) attığı

ren, bizi diğerleriyle bir arada olma imkânlarına açan

bir tweeti örnek vereceğim. Kız arkadaşı olduğunu

22


www.psikolojivetoplum.blospot.com

bir kayıptır. Bizi konuşmaya, ayağa kalkmaya ve bas-

olan bir varlık değil. Ancak bir beden parçası, insani

tırmaya iter. Bu nedenle de kaybı temsil eden nes-

en temel nesnelerden biri olan bir ses olarak varlık ka-

neyle karşılaşma, ancak zevkin sınırlarını ve modali-

zanıyor. Hem de ne ses! Bu sese, Theodore, tanındı-

telerini belirleyebilir. Günümüz söyleminin bize va-

ğına dair bir bilgi varsayıyor. Bildiği varsayılan ancak

dettiği zevk, zaten mümkün değil. Ancak, bu imkân-

özne olmayan bir Öteki; ayrılık acısının dermanı. Fil-

sızlığın söylemdeki statüsünün değişmesi, bir arada-

min dönüm noktalarından biri bu ve elbette eksik bir

lık biçimlerimizi de etkiliyor.

karşılaşma; Samantha bir kadın değil, bir insan dahi değil. Diğer yandan, meselesini pek tarihselleştire-

Lacan’ın deyimiyle “cinsel ilişki/orantı yoktur” demek,

meyen Theodore için Samantha bir nevi bir düşlem

tam da cinsiyetler arası bir karşılıklılığın ve tamam-

nesnesi ve bu nesneye zamanla otistik ve yalnızlaştı-

lanmanın mümkün olmadığına işaret ediyor. Bu tam

ran bir zevk biçiminde kapanır.

olarak eksik olan karşılaşmanın bir ptototipi. Temel nesne eksiğinin ikamelerinden yani düşlem nesnele-

Theodore hiçbir hissin egemen olmadığı bir rutin ve

rinden geçerek, ötekiyle bağ kuruyoruz; küçük a nes-

monotonluk içinde işine gidip gelir. Ayrılık, sanki hiç-

nesi. Bu nesne, Öteki’nden ayrılırken, çeşitli mantıki

bir duygulanım uyandırmamışçasına bir apati ha-

anlarda bedenden kopup aramıza düşen nesne bi-

linde. Aşk, duygulanım ve beden bağını koparan bu

çimlerine karşılık geliyor. Psikanalitik bağlamda, bir-

noktada, Laura Petrosino (2013) çağdaş meseleler-

aradalık böylesi bir yerden düşünülebilir. Öteki’nden

den biri olarak “duygulanımların öznelleştirilmesin-

kopuşun sınırında beliren bir nesnedir, küçük a. Bu

deki yoksunluk” durumunu tanımlar. İlişkisel bir Öteki

nesnenin temellendirdiği bir düşlemin dolayımından

figürünün yerini teknik becerileriyle büyüleyen özne-

ötürü bir aradayız, yani. Bir arada oluşlarımızı ve bir

siz bir aygıt almıştır. Eğer Theodore bir özne olarak

araya gelişlerimizi, ayrılma ve kopma süreçlerimize

belirecekse, belki de simgesel bir bağ olarak bir mer-

borçluyuz. Düşlemin perdesini kaldırdığımızda, bir-

ciiyi daha iyi konumlayabildiği aşk mektupları yazar-

aradalık imkânlarımız da sönüyor.

lığında belirecek, diyebiliriz.

İnternet çağı, tam da kaybın ve eksiğin simgesel sta-

Belki bu hipermodern meseleye ek olarak şu söylene-

tüsünü belirsizleştiren bir çağ. Konuşmamı, bu mese-

bilir: Ötekinin bedeninin bağıntısı doğrultusunda da

leye dair önemli bir örnek olan ve değerli sorulara

düşünülmez “ses”, bir küçük a nesnesi olarak has he-

kapı açan, Spike Jonze’nin 2013’te vizyona giren

def gibidir. Samantha, sesin kendisidir. Ses, Sa-

“Her” filmi üzerine düşüncelerimi aktararak noktala-

mantha’ya ait değildir. Nesne, bir başkalık ve eksiği,

yacağım.

gediği, kendine özgülüğüyle ötekinin bedenine göndermez. Öyle ki sesi, bir imajla bile kapsamak, ört-

Film, sanal zekâ modeli olarak kurgulanmış bir bilgi-

mek en zor iş olur.

sayar sistemi ile aşk mektupları yazarı boşanma evresindeki Theodore arasında gelişen tuhaf bağ etra-

Belki çeşitli formlarda, cinsellik, cinsel yaşam ve

fında örülüyor. Bir robot yani teknik bir aygıt olan Sa-

orantı, ayrılık bir aradalık meselesi olarak hâlâ günü-

mantha ve Theodore, diyelim. Samantha, bedeni

müz öznesinin derdi olarak kalsa da, ifade alanları ve

23


www.psikolojivetoplum.blospot.com

bulunan çözümlerde radikal bir farklılık olduğunu söylemek, bu filmin ortaya koyduğu ana temalardan biri desek yanlış olmaz. Ötekinin tutarsızlığını, yanıltıcılığının açtığı mesafeyi, her an orada olan, bedeni olsun olmasın teknik kusursuzluğuyla bir boşluğu, aralığı dolduran artızevk unsuru aygıtlarla karşılamak, simgesel bir yanıt olamadığından, günümüz öznesinin bu vasat çaresizliğine de derman olmaz. Her ikisi de bir yalnızlık biçimi olmakla birlikte aralarındaki statü farklılığı, günümüz öznesinin kimi çözümlerinin sorunu hafifletmek bir yana dursun, daha da derinleştirdiğini ortaya koyar. Kaynaklar Bauman, Z. (2017). Akışkan aşk. Alfa felsefe. Freud, S. (1915). Métapsychologie. Paris: Gallimard. Harari, A., Badari, P., Basso, M., & Prado, T. M. (2017). Conversation Bresilienne İncidences d'internet Sur La Pratique Analytique: Dans Le respect Du Transfert. Paris: La Cause Du Desir, n. 97 Internet Avec Lacan, s. 31–36. Laurent, E. (2017). Jouir d’internet. Paris: La Cause Du Desir, n. 97 Internet Avec Lacan, s. 11–30. Soler, C. (2012). Qu'est-ce qui fait lien? Paris: Editions du Champ lacanien. Troianovski, L., Petrosino, L. (2013). A propos de Her -Les sanscorps. Revue Scilicet, Un réel pour le 21e siècle. Paris: Huysmans.

24


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

İlişkiler(d)e Müşteri Olmak: Gençlerin Sola Kaydırılan Kimlikleri Büşra Çilem Dibek cilem.dibek@bilgiedu.net

T

inder isimli aplikasyonu ilişki kurmak için

bir düzen var olmuştur. Toplumların karmaşıklaşma-

kullanmakta olan 18-29 yaş arası gençlerin

sına ve farklı toplumsallaşma şekillerinin belirmesine

ifade ettikleri tüketim alışkanlıklarıyla ilişki

koşut olarak kimliklerde de farklılaşma ve çeşitlenme

ve iletişim kurma yöntemlerinin kendilerine yönelik

görülmektedir (Bakıroğlu, 2013). Ayrıca bir başka

betimlemeleri, duygu, düşünce ve davranışları ara-

kaynakta aktarıldığı gibi, mikro ve makro çevresel et-

sında algıladıkları tutarlılıkları arasında ilişki olduğu

kenler kimlik gelişimi sürecinde birbirini etkilediğin-

düşünülmektedir. Bu çalışmada, yaşanılan dönemin

den sadece kişisel kimlikteki çözülmeler değil; birey

öznesi olan bireylerin aplikasyonda kendini sunma,

ve toplum arasında da çözülmeler gözlenmekte ve

sunulan kendilikleri seçme ve ilişki kurma süreçlerine

kimlikler parçalanmaktadır (Morsünbül & Çok, 2016).

odaklanan deneyimlerindeki nesneleştirme süreçle-

Tüketim kültürünün bölüp parçalayıcı özelliği kimliği

rindeki “akışkanlık” hali incelenmektedir.

absorbe etmektedir. Bu nedenle kimlikler belirsiz ve akışkan hale gelmiştir (Armağan, 2013; akt. Ayan,

***

2016).

Geçmişin üretici toplumundan bugünün tüketici top-

Kimlikle ilgili yapılandırmaların önem kazandığı, er-

lumuna geçişle birlikte toplumun bireyleri şekillen-

genlik ile genç yetişkinlik arasında “beliren yetişkin-

dirme biçimi ve bu minvalde değişen roller önem ka-

lik” adı verilen yeni bir dönemden bahsedilmektedir.

zanmaktadır. Zira toplum, üyesi olan öznelerden tü-

Arnett’in (2000), bu dönemde kimlik keşfinin gerçek-

ketici rollerini benimseyerek buna uygun olarak sim-

leştiğini belirttiği üç alandan birisi aşktır ve yine bu

geselliği kaybetmesini ve hemen her şeyi metalaştır-

dönemin özelliği olarak keşif süreci içerisindeki de-

masını beklemektedir. Tüketim toplumu insan ilişki-

ğişkenlik ile kendilerine yoğun olarak odaklanan bi-

lerini de metalaştırmış ve “kullan ve at” anlayışı gide-

reylerden bahsedilmektedir. “Özgür ve spontane bir

rek insan ilişkilerinin doğasını bozmuştur (Harvey,

ben vurgusuyla kurduğum ve ürettiğim şeyin ta ken-

1992; akt. Ayan, 2016).

disiyim; öyle ki şimdi böyleyim, ama daha sonra farklı olabilir ve kendimi farklı bir biçimde yaşarım” (Funk,

Jean Baudrillard’ın “Çağımızı karakterize eden dev-

2005: 62-63; akt. Karaduman, 2010) cümlesi tam ola-

rim, belirsizlik devrimidir, hayatlarımızın tüm cephe-

rak postmodern kimliği ifade etmektedir.

lerini, özellikle kimlik duygumuzu etkileyen bir belirsizliğin devrimi” ifadesinden de anlaşılacağı gibi yeni

25


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Bu dönemdeki gelişimsel görevlerden biri olan kimlik

kurulan iletişim ve ilişki biçimleri açısından birey üze-

gelişimi karşımıza çıkarken “bireyin kim olduğu” so-

rindeki etkilerine dikkat çekmektedir. Küreselleşme,

rusu önem kazanmakta ve ötekilerin davranışları-

postmodern kültür ve bahsi geçen elektronik iletişim

mıza verdiği geri bildirimlerle kurulan ilişkiler temel

araçlarının etkisiyle kimliği yapılandırma biçiminin

mesele haline gelmektedir (Karaduman, 2010). Erge-

değiştiği bilinmektedir. Tüm bu etkilerin nihayetin-

nin diğerleri tarafından nasıl görüldüğü meselesi, be-

deki değişimle birlikte sürecin hem kolaylaştığı hem

liren yetişkinlikte gitgide ciddi bir temele oturmakta

de zorlaştığı söylenebilir; zira bu kadar hızlı değişim

olan bilhassa romantik ilişkileri açısından oldukça

ve dönüşüm, ulaşılabilirlik olanağı, kalkan sınırlar ne-

önem teşkil etmekte; dolayısıyla bireyin diğerlerine

deniyle kişinin önünde sonsuz sayıda seçenek belir-

sunduğu kimliği büyük oranda bu minvalde biçimlen-

mektedir. Şule Öncü’nün (kişisel görüşme, 2016)

mektedir.

“sonsuz seçenekler yanılsaması” adını verdiği yeni nesil ilişki seyri, bireyi söz konusu seçeneklerin araş-

Günümüzde romantik ilişkiler bir tüketim objesi ha-

tırılmasında saplantılı hale getirebilmektedir.

lini almış durumdadır. Evrilen tüketim alışkanlıkları ve değişen yaşam tarzları çerçevesinde bireyler sıkça

Yöntem

partner değiştirebilmekte, aşkı tüketirken aslında

Araştırmaya katılan bireyler: Veriler 18-29 yaş ara-

karşı cinse ilişkin algı, beklenti, heyecan ve saygı gibi

sında ve %54’ü kadın, %43’ü erkek olmak üzere top-

nitelikler ve arzuları da tüketmektedir. Bunun bir so-

lam 15 kişiden elde edilmiştir. Cinsel yönelimleri

nucu olarak da sürekli arzulayan birey doyumsuzluğa

%69,2 oranında heteroseksüel, %15,4 oranında eş-

davetiye çıkarabilmektedir. Bu noktada tüketimin

cinsel, %15,4 oranında ise biseksüel olmakla birlikte;

önemli argümanlarından olan “arzu” kavramı ile bir

%66,67’si

sevgi biçimi olan “aşk” kavramı arasında bir ayrıma

%33,33’ünün üniversite öğrencisi olduğu ve yarısı ai-

giden Baumann’a (2009, s.18-20) göre, arzu tüket-

lesiyle birlikte yaşamaktayken diğer yarısının arka-

meyi, aşk ise benliğin hayatta kalmasını amaçlamak-

daşlarıyla ayrı bir evde yaşadıkları hakkında bilgi alın-

tadır ve bu yüzden arzu tükenirken, aşk sürebilmek-

mıştır.

çeşitli

meslek

gruplarında

çalıştığı,

tedir (akt. Demirel & Yegen, 2015). Veri Toplama Aracı ve Veri Toplama Süreci: Çalışmanın Küresel dünyanın iletişim kurma biçimlerinde yarat-

veri toplama aşamasında nitel araştırma yöntemleri

tığı dönüşümle birlikte temel araçlardan biri haline

içerisinde yer alan “Derinlemesine (Enformel, Biçim-

gelen internet, şüphesiz bahsi geçen kimlik yaratım

sel Olmayan) Görüşme” yönteminden yararlanılmış-

sürecinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Nitekim

tır. Ancak birebir tanınmayan katılımcılara ulaşabil-

yurtdışında yapılan araştırmalar (Ellison, Heino &

mek açısından yanıtların bir kısmı e-posta ve Google

Gibbs, 2006; James, 2015; Gatter & Hodkinson, 2016;

Formlar uygulaması aracılığıyla elde edilmiştir. Katı-

Kao, 2016; Sumter, Vandenbosch & Ligtenberg,

lımcılar tarafından cevaplandırılması istenen gö-

2017; Ward, 2017) internet kullanımının ve özellikle

rüşme formu ise araştırmacı tarafından hazırlanmış

çevrimiçi arkadaşlık siteleri ile mobil aplikasyonların,

olup kişisel bilgi almaya yönelik sorulan üç sorunun

26


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

haricinde (meslek, cinsiyet ve cinsel yönelim) kulla-

istekliliği” şeklinde görece edilgen bir tavırla ifade et-

nılmış olan farklı kaynaklardaki bilhassa bireysel kim-

tikleri; sanal ilişkileri reel ilişkilere nazaran “yapma-

liğe ilişkin başlıklarından seçilerek oluşturulmuştur.

cık” buldukları görülmektedir. Beğendikleri biri ile eş-

Formda yer alan sorulardan yalnız altı tanesi çoktan

leşmeleri halindeki hislerini ve düşüncelerini “mutlu

seçmeli olup; geri kalan tüm sorular açık uçlu olarak

oluyorum, kendimi güzel/yakışıklı buluyorum” şek-

yanıtlandırılmak üzere hazırlanmıştır. Araştırmanın

linde özetlemekte; ancak biriyle eşleşmedikleri yahut

sonucunda elde edilen verilerin anlamlandırılması

eşleştikleri kişiler tarafından eşleşmeden çıkartıldık-

açısından ise, yine nitel araştırma yöntemleri içeri-

ları zamanlarda his ve düşüncelerinde herhangi bir

sinde yer alan “Doküman İncelemesi (İçerik Analizi)”

değişiklik olmadığını ifade etmektedirler. Katılımcı-

yönteminden yararlanılarak, araştırma konusu hak-

ların kendilerine yönelik algıları hakkında vermiş ol-

kında bilgi içeren yazılı materyallerin çözümlenmesi

dukları cevaplarda hem olumlu hem olumsuz betim-

suretiyle yorumlama aşamasının geçerliğinin arttırıl-

lemelerde bulundukları, duygu-düşünce-davranış tu-

ması amaçlanmıştır.

tarlılıkları hakkında ise davranış ve düşüncelerinde tutarlılık sağlarken; hislerinde genel olarak “dalga-

Tartışma ve Sonuç

lanmaların olduğu” şeklindeki ifadeler dikkat çek-

Verilerin içerik analizi ile çözümlenmesi sonucunda;

mektedir. Tüketim alışkanlıklarına ilişkin; genellikle

katılımcıların Tinder isimli uygulamayı büyük oranda

ilgi alanları çerçevesinde tüketimde bulundukları ve

“yeni insanlarla tanışmak” amacıyla yükledikleri, uy-

en az harcamayı yemek için yapıyorken; en fazla tek-

gulamayı kendi ifadeleriyle “nadiren” kullanıyor ol-

noloji alanında harcama yaptıkları görülmektedir.

dukları ve yine kendi ifadeleriyle “uygulama üzerin-

Alışverişe konu olan ürünler hakkında seçim yapar-

den konuştukları kişilerin yalnızca birkaç tanesi ile

ken en fazla “özgünlük, farklı ve dikkat çekici olması”

gerçek hayatta buluştukları” bilinmektedir. Yine di-

gibi tıpkı kişileri seçerken olduğu gibi yine görünüşe

ğer sorulara verilen yanıtlar incelendiğinde; sanal

ilişkin kriterler belirtilmiştir. Ayrıca kişileri seçme sü-

olarak tanıştıkları kişilerle gerçek hayatta görüşme

recinde büyük oranının “kendi hakkında bilgi verdiği

oranlarının sınırlı olduğu ve bir süre sonra hiçbir şe-

açıklama kısmına pek dikkat etmiyorum” cevabını

kilde iletişim kurmadıkları, sözü edilen kişilerle ciddi

verirken keza kendilerine ilişkin de bir açıklama yaz-

bir ilişki yaşamadıkları ve uygulamayı kullandıkları

mamasının, diğer yanıtlarında sanal ilişkilere yönelik

esnada “kendilerini yanlış bir şey yapıyormuş gibi his-

“yapaylık, sahtelik” gibi nitelendirmelerde bulunma-

sedip ara ara uygulamayı kaldırdıkları” öğrenilmiştir.

larıyla bağlantılı olabileceği düşünülmektedir.

Katılımcıların uygulama üzerinden beğendikleri kişiler hususunda birincil olarak fotoğraflarına (dış görü-

Katılımcıların verdikleri cevaplar genel olarak değer-

nüşe) dikkat ettikleri; uygulamaya kendi fotoğrafla-

lendirildiğinde; sosyalleşmek için yoğun olarak sanal

rını yüklerken de çoğunlukla en beğenilen fotoğrafla-

ortamları tercih ediyorken yakın ilişkide oldukları ki-

rını seçmeye özen gösterdikleri belirtilmiştir. Konuş-

şilerle iletişim kurmak için yüz yüze görüşmeleri ter-

tukları kişilerle iletişimin sürmesini genellikle “karşı

cih ediyor olmaları; uygulamada ise biri tarafından

tarafın konuşmayı sürdürmek adına bir şey yapması,

27


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

“like” aldıklarında ve eşleştiklerinde kendilerine yö-

(2017) deyişiyle geçici fırsatlar ve kırılgan tahvillerin

nelik olumlu değerlendirmeleri artıyorken, aksi du-

cesur yeni dünyasında, eski tip katı ve müzakere edi-

rumda duygu ve düşüncelerinde herhangi bir değişik-

lemez kimlikler tek kelimeyle başarısız olacak gibi

lik olmadığını belirtmeleri ve yine kendilerine ilişkin

görünmektedir.

yaptıkları olumlu nitelemelerin akabinde olumsuz olanlara yer veriyor olmaları gibi ambivalans eğilim-

Seçen birey aynı zamanda seçilen olurken; “birey

ler dikkat çekmektedir. Benzer şekilde tüketim kültü-

kendine yarattığı kimlikle sahneye çıkarken” adeta

rünün içine sıkışıp kalmış ve onun bir parçası olmak-

“seyirlik bir nesne”ye dönüşmektedir (Bakıroğlu,

tan öteye gidemeyen birey için “fark edilme”, “gö-

2013). Daha geniş çerçevede, ‘Global Köy’ün fo-

rülme” bir armağan demekken (Barbarosoğlu, 2006;

toğraf, televizyon, sinema, bilgisayar ve internet gibi

akt. Ayan, 2016), “görülmüyor olma” yahut “artık gö-

en ışıltılı teknolojik araçları, ‘homo sapiens’in

rülmek istememe” ise herhangi bir şey ifade etmiyor

(düşünen insan) yerine ‘homo videns’i (gören insan)

gibi görünmektedir.

inşa etmektedir (Sartori, 2006; akt. Korkmaz, 2013). İmaj ve görünüş kıskacında takılı kalan bireylerin bu

Tüketim alışkanlıklarına ilişkin gerek alışveriş yapma

kültüre uygun şekilde kimliklerini iyi görünüşlü fakat

sıklıkları gerekse ürün seçimi hususunda, “gerektiği

“akışkan” öğeler üzerinde şekillendiriyor olmaları, in-

sıklıkta” ve “canım istedikçe” gibi cevapların birbi-

san ilişkileri ve tüketim maddeleri arasındaki paralel-

riyle eş değerde düşünülerek veriliyor olması ile uy-

liği düşündürtmektedir. Nihai olarak; insanlar tüke-

gulamada tanışılan kişilerle birkaç kez görüşmenin

tim maddelerine dönüştürülmüş olsa da tüketim

ardından genellikle “görüşmek istememe, bırakıp

maddelerinin tekrar insana dönüştürülemeyeceğinin

yeni insanlarla konuşmaya başlama yahut gerçek ha-

(Bauman, 2017) unutulmaması gerektiği ve insanın

yatta görüşmeyi hiç tercih etmeme” gibi yanıtlardaki

hem üreticisi hem de ürünü olduğu toplumsal yapının

keyfiliğin ve “sıradaki gelsin” üslubundaki ısrarcılığın

hâl değişimine yönelik daha geniş çapta çalışmaların

benzer olduğu düşünülmektedir. Alınan cevaplar,

gerçekleştirilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmekte-

Bauman’ın (2017), “mağaza sahipleri tarafından bol

dir.

ve hesapsızca verilen sözlerle şımartılmış olan bizler, Kaynaklar

risklerle yüzleşip onlarla kendi başımıza başa çıkma-

Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of develop-

mız için gereken becerileri kaybettik. Dolayısıyla aşk

ment from the late teens through the twenties. American

ilişkilerinde de kendimizi güvende ve rahat hissettiği-

psychologist, 55(5), 469.

miz tek tavır olan ‘tüketimci’ tavırda davranmaya meyilliyizdir” sözlerindeki yaklaşımla paralelliği dü-

Ayan, G. (2016). Tüketim kültürü bağlamında kimlik inşasının

şündürmektedir.

sosyal medyada kullanımı: Instagram örneği (Master's thesis, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Ürünlerin işlevsellik, uzun ömürlülük ve ekonomiklik Bakıroğlu, C. T. (2013). Sosyalleşme ve kimlik inşası ekseninde

gibi özelliklerinden ziyade “farklılığı, özgünlüğü” şek-

sosyal paylaşım ağları. Akademik Bilişim, 13, 2014.

linde görsel ve biçimsel ayrımlar doğrultusunda tercih ediliyor olması dikkate değerdir. Yine Bauman’ın

28


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Bauman, Z. (2017). Kimlik. Çev., Mesut Hazır. Ankara: Heretik Yayınları. Demirel, S., & Yegen, C. (2015). Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü. Ellison, N., Heino, R., & Gibbs, J. (2006). Managing impressions online: Self-presentation processes in the online dating environment. Journal of Computer-Mediated Communication, 11(2), 415-441. Gatter, K., & Hodkinson, K. (2016). On the differences between Tinder versus online dating agencies: Questioning a myth.

An

exploratory

study. Cogent

Psychology, 3(1),

1162414. Kao, A. (2016). Tinder: True Love or a Nightmare?. Karaduman, S. (2010). Modernizmden postmodernizme kimliğin yapısal dönüşüm. Journal of Yaşar University, 5(17), 28862899. Korkmaz, İ. (2013). Facebook ve mahremiyet: Görmek ve gözetle (n) mek. Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(5). Morsünbül, Ü., & Çok, F. (2016). Kimlik gelişiminde yeni bir boyut: Seçeneklerin saplantılı araştırılması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4(40). Sumter, S. R., Vandenbosch, L., & Ligtenberg, L. (2017). Love me Tinder: Untangling emerging adults’ motivations for using the dating application Tinder. Telematics and Informatics, 34(1), 67-78. Ward, J. (2017). What are you doing on Tinder? Impression management on a matchmaking mobile app. Information, Communication & Society, 20(11), 1644-1659.

29


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Kanserde Psikososyal Yaklaşımın Önemi Rüya Çağrı madeinruya@gmail.com

K

anser tanısı almış olsun veya olmasın ki-

karmaşıklığını anlamaya çalışmak, tedavinin fizik-

şiler kanser kelimesi ile karşılaştıkla-

sel ve psikolojik yan etkileriyle başa çıkmaya ça-

rında akıllarına ilk gelen şey ölüm ol-

lışmak, hastalığın ilerlemesi veya tekrar etmesi

maktadır. Günümüzde artık biliniyor ki kanser

korkusuyla yaşamak ve olası bir ölüm düşünce-

hastalarının, ruhsal, ekonomik ve sosyal olmak

siyle yüzleşmek. Bu nedenledir ki kanserde yaşa-

üzere ağır sonuçları olan bu hastalıkla baş etme-

mın devamlılığını sağlamanın yanında ana amaç

lerinde sadece medikal destek yeterli değildir,

hastalığın ve tedavinin hastanın iyilik hali ve işlev-

psikososyal müdahaleler de gereklidir. Hasta ile

selliği üzerindeki olumsuz etkisini en aza indir-

hekimin ilişkisinin önemli olmasının yanı sıra

mektir (Arora, 2001).

hasta ile etkileşim içinde bulunan herkesin bu hastalığın psikolojik yan etkileri ve kanserli hastalara

Kanser bir hastalık olarak sürekliliği olan ve ölüm-

nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili bilgi sahibi ol-

cül olabilme özelliği taşıması yanında davranışsal

maları da önemlidir. Psikososyal müdahalelerin

ve ruhsal tepkiler meydana getiren umutsuzluk, kaldırılması güç ağrılar, korku, çaresizlik ve

tıbbi tedaviyle eş zamanlı yürütülmesi kanserli hastaların yaşam kaliteleri ve kanser tedavisinin

ölümle bir tutulan önemli bir sorundur (Ateşçi ve

gidişatı için elzemdir.

ark., 2003; Babaoğlu ve Öz, 2003). Bunun gibi düşünce ve duygulara yol açabilen bir hastalığa yakalanmanın, kişilerin uyumunu olumsuz olarak et-

***

kileyen bir etmen olarak psikolojik zorluklar yaKanser günümüzde halen hem hastanın kendisi

ratması kaçınılmazdır. Kanser tanısı alan hasta-

için hem de hasta yakınları için baş edilmesi en zor

larda genel popülasyona göre daha yüksek oran-

hastalıklardan biridir. Kanser olduğunu öğrenen

larda psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır

hastada genel olarak duygusal ve psikolojik bir yı-

(Arora ve ark., 2001; Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy

kım gerçekleşir ki bu konuda akla gelen ilk şey

1999; Meyer ve Mark 1995; Montgomery, Lydon

kanserin öldürebildiğidir. Belirsizlik ve hayat üze-

ve Lloyd, 1998; Nordin, Berglund, Glimelius ve

rindeki kontrolün kaybı kanser karşısında en çok

Sjöden, 2001; Tokgöz ve ark., 2008). Yaşam kali-

görülen tepkidir (McWilliam, Brown ve Stewart,

tesini etkileyen psikiyatrik rahatsızlık kendini sık-

2000). Hastalık sürecinde kanser hastaları yaşam

lıkla depresyon olarak göstermektedir (Ateşçi ve

kalitelerini bozan durumlarla karşılaşmaya başlar-

ark., 2003; Ersoy, 1999; Özgüven 1996; Tokgöz ve

lar: Doktorların kendilerine ilettikleri tıbbi bilginin

ark., 2008; Uchitomi, 2001). Bir diğer rahatsızlık ise kaçınılmaz denilebilecek olan anksiyetedir

30


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

(Nordin ve ark., 2001). Kanser hastalarında anksi-

bulundukları duyguların hastalıklarının kaçınıl-

yete ve depresyonun belirlenmesi ve izlenmesi ile

maz ve doğal bir sonucu olduğunu, bunların konu-

ilgili gerekliliklerin yerine getirilmemesi, hastala-

şulmasına gerek olmadığını düşünerek açık dav-

rın yaşam kalitesini düşürmekte, yatış süresini

ranmadıklarını ortaya koymuştur (akt. Özgüven,

uzatmakta, tedavi planına uyumu azaltmakta ve

1996). Bir diğer araştırmacı ise hastaların hastalık-

mental açıdan hastaya zarar verdiği için, prog-

larına karşı olan tutumlarının ve değerlendirme

nozu negatif yönde etkilemektedir (Giraldi, De

biçimlerinin anksiyete, depresyon ve yaşam kali-

Vanna, Malagoli ve ark., 2007; Ersoy, 1999; Kara-

tesiyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Karakaş,

kaş, 2007; Tokgöz ve ark., 2008).

2007).

Kanserli hastalarda görülen psikiyatrik morbidite-

Hastalığın fiziksel ve sosyal etkilerinin yanında,

nin önemi kadar, bu kişilerin etkileşim içinde bu-

tedavinin gidişatında önemli bir role sahip olan

lundukları başta doktor olmak üzere hastane ve

depresyon ve anksiyete ile ilgili yaşanılan sıkıntı-

yan kuruluşlarda çalışan sağlık personelinin has-

ların konuşulacağı birinin eksikliği de bu hastalar

taya olan tutumları ve hastalığın yan etkileri ile il-

için önemli bir sorundur (Nordin ve ark., 2001).

gili bilgileri de önemlidir (Arora, 2003; Ateşçi ve

Hastaların hastalıkları ve yan etkileri ile ilgili konu-

ark., 2003; Babaoğlu ve öz, 2001; Bahar, 2006;

şabilecekleri tek kaynağın hasta yakınları olması

Bakker ve ark., 2001; Çam ve Gümüş, 2006; Çelik

hasta için yeterli bir rahatlama getirmemektedir.

ve ark., 2002; Fogarty ve ark., 1999; Kelleci, 2005;

Zira yapılan araştırmalar hasta yakınlarında da

Lerman ve ark., 2003; McWilliam ve ark 2000,

neredeyse hastada görülen oranlarda depresyon

Molleman ve ark., 1984). Yapılan çalışmalarda,

görüldüğünü göstermektedir (Alacacıoğlu, 2007;

hekimin tek ve en önemli bilgi kaynağı olarak gö-

Babaoğlu ve Öz, 2003; Özgüven, 1996). Salander

rüldüğü, bu nedenle hekim ve diğer sağlık perso-

(2010) yaptığı çalışmada, psikolojik yardım alan

nelinin hastaya karşı tutumunun hastanın depres-

kanser hastalarının dörtte üçünden fazlasının

yonu ve kaygısıyla ilişkili olabileceği, karşılıklı gü-

kanserle ilişkili olmayan veya uzaktan ilişkili olabi-

venin hastanın tedaviye uyumunu etkileyebile-

lecek stres veren ilişki sorunlarından bahsettikle-

ceği belirtilmiştir (Alacacıoğlu, 2007; Arora, 2003;

rini belirterek, kanserli hastaların psikolojik yar-

Baker ve ark., 2001; Çelik ve ark., 2002; Ersoy,

dıma olan ihtiyaçlarının gerekliliğini ortaya koy-

1999; Kelleci, 2005).

muştur.

Kanser tanısının konulmasıyla ortaya çıkabilen

Kişisel Deneyim ve Gözlemler

psikolojik rahatsızlıklarda hastanın kendisinden

Bir buçuk yıldır kanser teşhisiyle tedavi görüp bu

kaynaklanan bazı durumların da etkili olabileceği

hastalığın psikolojik, sosyal, ekonomik, fiziksel ve

yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Maguire’e

duygusal yan etkileriyle başa çıkmaya çalışan biri-

(1985) göre hastalar doktorların ve hemşirelerin

yim. Bu süreç boyunca Ege Üniversitesi Hastanesi

kendi kişisel sorunlarına ayıracak zamanları olma-

ve Şişli Etfal Hastanesi Onkoloji Bölümü ve radyo-

dığını ve onları rahatsız edebileceklerini, içinde

terapi merkezlerinde sıra bekleyen 40 ila 60 yaş

31


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

arası 35’i (%73) kadın, 13’ü (%27) erkek olmak

bir üzüntün var mı? Ruh halin nasıl, anlatmak ister

üzere 48 kişi ile görüştüm. Kadınların 26’sı (%74,3)

misin? diye soran olmadı.”

metastaz yapmış meme kanseri, 4’ü (%11,4) akci54 yaşındaki bir erkek hasta: “Şimdiye kadar evde

ğer kanseri ve 5’i (%14,3) mide ve bağırsak kanseri

sözü geçen tek kişi olarak evin en güçlüsüydüm.

tanısı almış iken erkeklerin 7’si (%54) prostat kanseri, 3’ü (%23) akciğer kanseri ve 3’ü (%23) de be-

Kimse sözümden çıkamazdı. Şimdi herkese muhtaç

yin tümörü tanısı almış kişilerdi. Görüştüğüm 6 er-

oldum. Her şeyi içime atıyorum, aklımdan geçen-

kek ve 2 kadın hasta, hastalıklarıyla ilgili olarak

leri, yaşadığım sorunları anlatamıyorum çünkü an-

konuşmak istemediklerini belirterek görüşmeye

latsam eski güçlü kişi olmayacağım gözlerinde.”

devam etmeyi reddettiler. Gerek kendi tecrübele-

54 yaşında bir kadın hasta: “Aklımda o kadar çok

rime gerekse görüştüğüm kanser hastalarına yö-

soru oluyor ki doktora soracağım ama doktorun ya-

nelttiğim soruların (Ek-1’de gösterilmiştir) cevap-

nına gittiğimde orada ancak 15-20 dakika kalabili-

larına dayanarak söyleyebilirim ki; hastaların

yorum. Bu sırada doktor tahlillere bakıyor fiziksel

çoğu hekimleri tarafından psikolojik yardım al-

şikâyetlerimi soruyor ve bana kendi dertlerimi anla-

maya yönlendiriliyor ancak bu yardımı almaları

tacak zaman kalmıyor. Doktorlar çok iyi ama çok

kendi inisiyatiflerine bırakılıyor. Görüşme yaptı-

ciddiler, bir de dışarıda sıra bekleyen diğer hastalar

ğım hastaların büyük çoğunluğu, doktorlarının

olduğunu bildiğimden, doktoru rahatsız etmek iste-

psikolojik yardım almalarının önemli olabileceğini

miyorum kendi sorunlarımla.”

belirttiğini ama buna rağmen herhangi bir psikiyatrik veya psikolojik yardım almadıklarını belirt-

48 yaşında bir kadın hasta: “Etrafımdakiler kanser

tiler. Literatürle uyumlu olarak, görüştüğüm has-

olduğumu öğrendiklerinde o kadar çok üzüldüler ki

taların çoğu doktorlarını anlamakta güçlük çektik-

bir de ben kendi üzüntümden bahsedip onlara daha

lerini, hastalıklarıyla ilgili yeterince bilgilendiril-

fazla acı çektirmemek için hiçbir şey anlatmıyorum.

mediklerini ve doktorlardan çok sağlık çalışanla-

Onlar değil ben güçlü görünüyorum. Bazen tuva-

rıyla iletişim problemleri yaşadıklarını (Baker ve

lette ağzımı kapatarak ağlıyorum ki sesimi duyma-

ark., 2001; Lerman ve ark., 1993), doktora kendi

sınlar.”

sorunlarını anlatmaktan çekindiklerini (Maguire, 1985; akt. Özgüven, 1996), evde ise yakınlarına

50 yaşında bir kadın hasta: “Sanki kimse beni anla-

zaten yük olduklarını ve onları daha fazla üzmek

mıyor gibi geliyor, evde kimseyle konuşamıyorum,

istemediklerinden gerek hastalıkla gerekse has-

ne hissettiğimi nereden bilecekler ki. Ben de burada

talığın yarattığı psikolojik sorunlarla ilgili konuşa-

doktoru beklerken benim gibi kanser olan diğer has-

cak birini bulamadıklarını belirttiler.

talarla konuşuyorum. Onlar benim yaşadıklarımı anlar.”

57 yaşında olan bir kadın hasta: “Hem doktor hem de etrafımdakiler hep hastalıkla ilgili soru soruyorlar, biri de çıkıp teyze nasıl hissediyorsun, bir derdin

32


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Kanser tanısı alan diğer hastalarla konuşarak ra-

bölümlerinin yaygınlaştırılmasının gerektiğini

hatlama ve ancak onların birbirlerini anlayabilece-

vurguladılar. Hekimler, hastalarını kanserin psiko-

ğini düşünme, görüştüğüm hastaların çoğunda

lojik yan etkileri ile ilgili bilgilendirdiklerini, psiki-

görülen bir durumdu.

yatrik veya psikolojik yardım almanın önemli olabileceğini hastalarına ilettiklerini ancak psikolojik

55 yaşında bir erkek hasta; “Kendi doktorum iyi,

yardım alma gönüllülük esasına dayandığı için

hastanedeki hemşireler de güler yüzlü ama radyo-

hastaları buna zorlamadıklarını belirttiler.

terapiye giderken çok zorluk yaşadım oradaki doktor benimle göz göze bile gelmedi, doğru düzgün ko-

Sonuç

nuşmadı bile, hatta radyoterapi görürken dizanteri

Yukarıda bahsedilen çalışmalar göz önüne alındı-

olduğumu teşhis bile edemedi. Eğer radyoterapi

ğında kansere ve kanser hastalarına disiplinlera-

görmeden önce doktor beni neler beklediğini nasıl

rası bir yaklaşımın ve de psikososyal müdahalenin

yan etkileri olabileceğini bana söyleseydi, daha iyi

önemli olabileceği görülmektedir (Demiralp,

mücadele ederdim’’ diyerek hekimi tarafından bil-

2006; Fobair, 1997; Goodwin ve ark., 2001; Meyer

gilendirilmenin önemini vurguladı.

ve Mark, 1995). Kanserle beraber ortaya çıkan psikiyatrik morbidite, tedavi sürecini ve hastanın ya-

49 yaşındaki bir diğer erkek hasta ise; “Doktoru-

şam kalitesini kötü etkilemesi açısından müda-

mun suratını ciddi ve asık görünce hemen moralim

hale edilmesi gereken bir durumdur. Bu müda-

bozuluyor, acaba ciddi bir sorun mu var, hastalığım

hale süreci, hastanın tıbbi tedavisiyle eş zamanlı

kötüye mi gidiyor diye endişeleniyorum ve doktor

ilerlemeli ve bu konuda uzman psikiyatrist ve psi-

her şeyin iyi olduğunu söylese bile kendimi iyi his-

kologlar tarafından yerine getirilmelidir. Kanser

setmiyorum. Bir defasında randevusunu geciktirdi-

hastalarının ihtiyaç duyduğu psikososyal müda-

ğim ve tahlil kâğıtlarını kaybettiğim için doktor beni

hale biçimleri birkaç başlıkta toplanabilir. Bunlar-

azarladı, hala aynı doktora gidiyorum ama artık

dan ilki, gerek hekimlerin gerek hastayla iletişim

doktora hiçbir şey anlatmıyorum.”

içinde bulunan diğer sağlık personelinin hastalığın psikolojik yan etkileri konusunda bilgilendirilmesi

Bu sözler, hekimin hastaya karşı tutumunun has-

ve personele iletişim becerilerinin kazandırılması-

tanın ruh hali üzerindeki etkisinin ne kadar önemli

dır. İkincisi, hem hasta hem de hasta yakınlarının

olabileceğini göstermektedir.

hastalığın doğası, gidişatı ve tedavi süreci boPsikolojik yardımın gerekliliği ve önemi ile ilgili

yunca oluşabilecek psikolojik, fizyolojik ve sosyal

olarak görüştüğüm hekimler ise hastaların dep-

yan etkileri konusunda bilgilendirilecekleri ve is-

resyon ve stres gibi psikolojik rahatsızlıklarının

tedikleri zaman gerek telefonla gerekse bizzat

kanser tedavisini kötü yönde etkilediğini belirte-

başvurabilecekleri bir birimin oluşturulmasıdır.

rek psikososyal destek almalarının gerekliliğini,

Üçüncüsü, kanser hastalarının olası depresyon,

ruhsal iyilik halinin hastanın tedavisini aksatma-

anksiyete ve uyum sorunlarının giderilmesi için

ması açısından önemli olduğunu, psiko-onkoloji

33


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

psikolojik yardım almalarının sağlanmasıdır. Has-

manlaşacak ve bu birimlerde çalışacak klinik ve di-

talar için gerekli olan psikolojik konsültasyonun

ğer alanlardan psikologların da sayısının artması

gerekliliği ve önemi hekimler tarafından hastalara

gerekmektedir.

daha iyi anlatılmalı ve psikiyatrik morbidite daha Kaynaklar

sık kontrol edilmelidir. Hatta bu psikolojik yar-

Alacacıoğlu, A. (2007). Kanser hastaları ve hasta yakınlarının

dımdan hastaya bakım veren hasta yakınlarının

depresyon, umutsuzluk ve kaygı düzeylerinin değerlendiril-

da faydalanması sağlanmalıdır. Psikolojik yardım

mesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları

bireysel ve/veya grup terapileri şeklinde planlana-

Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Uzmanlık Tezi, İzmir.

bilir. Yapılan çalışmalarda destekleyici ve ifade Arora, N. K., Gustafson, D. H., Hawkins, R. P., McTavish, F.,

odaklı grup terapilerinin kanserli hastalardaki acı

Cella, D. F., Pingree, S., Mendenhall, J. H ve Mahvi, D. M

algısını ve ruh durumunu olumlu yönde etkilediği

(2001) ‘‘Impact of Surgery and Chemotherapy on the

(Goodwin ve ark., 2001), hasta eğitimi odaklı grup

Qua-

lity of Life of Younger Women with Breast Carcinoma: A Pros-

terapilerin hastaların depresyonunu ve anksiyete-

pective Study’’, Cancer, 92, 1288–1298.

sini azalttığı ve tıbbi tedavi ile ilgili daha az sorun Arora, N. K (2003) ‘‘Interacting with cancer patients: The sig-

yaşamalarına yardımcı olduğu (Fobair, 1997), bi-

nificance of physicians’ communication behavior’’, Social Sci-

lişsel davranışçı grup ve bireysel terapilerin hasta-

ence & Medicine, 57, 791–806

ların psikososyal uyumlarını arttırdığı, acı duygusunu kontrol edebilmelerine ve daha az stres ya-

Ateşçi F. Ç, Oğuzhanoğlu N. K, Baltalarlı, B., Karadağ, F., Öz-

şamalarını sağladığı (Dalton, Keefe, Carlson ve

del, O ve Karagöz, N. (2003). ‘‘Kanser hastalarında psikiyatrik

Youngblood, 2004; Fobair, 1997) ortaya konmuş-

bozukluklar ve ilişkili etmenler’’, Türk Psikiyatri Dergisi 14(2), 145-152.

tur.

Babaoğlu, E ve Öz, F (2003). ‘‘Terminal dönem kanser hasta-

Kanser vakalarında görülen psikiyatrik morbidite-

sına bakım veren eşlerin duygusal ve sosyal sorunları arasın-

nin sıklığı ve psikososyal müdahalenin önemi artık

daki ilişki’’, Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, 5(2), 24-

iyice bilindiğinden hastanelerin onkoloji bölümle-

33.

rinde psiko-onkoloji birimleri açılmaya başlanBahar, A. (2007). ‘‘Kanser hastalarına psikososyal yaklaşım’’,

mıştır. Ancak yaygınlaştırılması kritik önem taşı-

Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10, 1.

yan bu birimler henüz Türkiye genelinde yaygın ve tam işlerliğe sahip değildir. Kanser vakalarının

Bakker, D. A., Fitch, M. I., Gray, R., Reed, E., ve Bennett, J.

tedavisinde sadece hastalığın tedavisine odakla-

(2001). ‘‘Patient-health care provider communication during

nılmamalı, kanser hastası olan kişinin iyilik hali

chemotherapy treatment: The perspectives of women with

bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Psiko-

breast cancer’’, Patient Education and Counseling, 43, 61–71.

onkoloji birimlerinin çalışmaları kanser hastaları-

Çam, O ve Gümüş, A.B. (2006). ‘‘Meme kanserli kadınlar için

nın yaşam kalitelerinin ve tedavi uyumlarının artı-

duygusal destek odaklı hemşirelik girişimleri’’, C. Ü. Hemşirelik

rılmasında önemli bir yer tutarken, bu alanda uz-

Yüksekokulu Dergisi, 10 (3)

34


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Çelik, G., Dilek, L., Andrieu, M. N., Hiçsönmez, A., Akfırat, C.,

Kelleci, M (2005). ‘‘Kanser hastalarının umudunun geliştiril-

Çağar, A., Karaca, M., Erişir, B., ve Kurtman, C. (2002). ‘‘Klinik

mesine yönelik hemşirelik girişimleri’’, Anadolu Psikiyatri Der-

radyoterapide psikososyal problemler’’, Ankara Üniversitesi

gisi 6: 41-47.

Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yıllığı, 1(3), 25Lerman, C., Daly, M., Walsh, W. P., Resch, N., Seay, J., Barse-

28.

vick, A., Birenbaum, L., Heggan, T., ve Martin, G.(1993). Dalton, J. A., Keefe, F. J., Carlson, J., ve Youngblood, R.

‘‘Communication between patients with breast cancer and

(2004). ‘‘Tailoring Cognitive-Behavioral Treatment for Cancer

health care providers: Determin ants and implications’’, Can-

Pain’’, Pain Management Nursing, 5(1), 3-18.

cer, 72, 2612–2620.

Demiralp, M. (2006). Gevseme egitiminin, adjuvan kemote-

McWilliam, C. L., Brown, J. B ve Stewart, M (2000). ‘‘Breast

rapi uygulanan meme kanserli hastalarda, anksiyete ve dep-

cancer patients’ experiences of patient–doctor communica-

resyon belirtileri, uyku kalitesi ve yorgunluk üzerine etkisi, Ge-

tion: a working relationship’’, Patient Education and Counse-

nelkurmay Baskanlıgı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Saglık Bi-

ling, 39, 191-204.

limleri Enstitüsü Psikiyatri Hemşireliği Doktora Tezi, Ankara. Molleman, E., Krabbendam, P. J., ve Annayas, A. A. (1984). Ersoy, M. A (1999). Kanser hastalarında depresyon tanısının

‘‘The significance of the doctor–patient relationship in coping

incelenmesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim

with cancer’’, Social Science & Medicine, 18, 475–480.

Dalı Uzmanlık Tezi, İzmir. Montgomery, C., Lydon, A., ve Lloyd. (1999). ‘‘Psychologıcal Fobair, P. (1997). ‘‘Cancer Support Groups and Group Thera-

dıstress among cancer patıents and ınformed consent’’, Jour-

pies: Part I. Historical and Theoretical Background and Rese-

nal of Psychosomatic Research, 46(3) 3, 241–245.

arch on Effectiveness’’, Journal of Psychosocial Oncology. 15(I). Meyer, T. J., ve Mark, M. M. (1995). ‘‘Effects of psychosocial Fogarty, L. A., Curbow, B.A., Wingard, J.R., McDonnell, K., ve

ınterventions with adult cancer patients: a meta-analysis of

Somerfeld, M.R. (1999). ‘‘Can 40 Seconds of Compassion Re-

randomized experiments’’, Health Psychology, 14(2),101-108.

duce Patient Anxiety?’’, Journal of Clinical Oncology, 17, 371Nordin, K., Berglund, G., Glimelus, B., ve Sjöden, P.O. (2001).

379.

‘‘Predicting anxiety and depression among cancer patients: a Goodwın, P. J., Leszcz, M., Ennıs, M., Koopmans, J., Vıncent,

clinical model’’, European Journal of Cancer, 37, 376-384.

L., Guther, H., Drysdale, E., Hundleby, M., Chochınov, H. M., Navarro, M., Speca, M., ve Hunter, J. (2001). ‘‘The effect of

Özgüven, D. H (1996). İbni Sina Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kli-

group psychosocıal support on survıval ın metastatıc breast

niği’nde Yatarak Tedavi Gören Kanser Hastaları ve Yakınla-

cancer’’, The New England Journal of Medicine, 245(24), 1719-

rında Psikiyatrik Morbidite, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

1725.

Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Ankara.

Karakaş, S. A. (2007). Kanser hastalarının hastalığı değerlen-

Tokgöz, G., Yaluğ, İ., Özdemir, S., Yazıcı., A., Uygun, K ve

dirme biçimlerinin anksiyete depresyon ve yasam kalitesine

Aker, T. (2008). ‘‘Kanser hastalarında majör depresyon yay-

etkisi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Anabilim

gınlığı ve ilişkili etkenler’’, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 9, 59-66.

Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum. Uchitomi, Y. (2001). ‘‘Depression in cancer patients’’, Japanese Journal Of Clinical Medicine, 59(8), 1583-1587.

35


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Salander, P. (2010). ‘‘Motives that cancer patients in oncological care have for consulting a psychologist: an empirical study’’, Psycho-Oncology 19: 248–254.

Ek-1: Kanser Hastaları İle Görüşme Formu 1. Yaş: 2. Cinsiyet 3. Kanserin Türü: 4. Hastalıkla ilgili ne kadar bilgiye sahipsiniz? 5. Hekiminizin hastalığınızla ilgili size verdiği bilgileri anlıyor musunuz? 6. Hekiminizle hastalığınızla ilgili rahatça konuşabiliyor musunuz? 7.

Hemşire, radyoloji teknisyeni ve diğer sağlık çalışanları ile rahatça konuşabiliyor ve derdinizi anlatabiliyor musunuz?

8. Hekiminiz size hastalığınızın depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik yan etkilerinden bahsetti mi? 9. Hekiminiz sizi psikiyatrik veya psikolojik yardıma yönlendirdi mi? 10. Eğer yönlendirme olduysa siz herhangi bir psikolojik yardım aldınız mı?

36


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Yalnız Benlikler ve Sosyal Kimlikler Şeref Yetişgin yetisginseref@gmail.com

Y

alnız birey yoktur. Kişi kendini yalnız his-

bir aidiyet hissettiren kimliğin getirileri nelerdir? Ya

setse bile, o binlerce yalnızla beraber ve

da sosyal kimliklerimiz toplum elinde veya otorite-

yine o toplu yalnızlar grubunun bir üyesi ka-

lerce kontrol edilebilir mi? Tüm bu sorulara çerçeve

bul edilir. İnsanı tasvirde kullanılan ilk sözcükler ge-

oluşturmak için baz alınmış birkaç araştırma vardır.

nellikle onun kimliği ile ilgilidir. Birçok farklı kimliğin

1970’li yıllarda Turner ve Tajfel’in yaptığı “minimal

bir arada yer aldığı Lübnan’da yaşamış ve kimliğe dair

grup” araştırmaları sosyal kimliğe dair birçok olguyu

parçalanmışlığı en çok hissedenlerden biri olan Amin

açıklamaktadır. Söz konusu deneyde katılımcı olarak

Maalouf, kimliğin farklılık yaratıcı gücünü şu cümle-

seçilen kişiler gerçekte önemsiz bir kritere göre iki

siyle ortaya koyar: “Kimliğim beni başka hiç kimseye

gruba ayrılmışlardır (bir kâğıt üzerinde yer alan nokta

benzemez yapan şeydir.” (Maalouf, 2008). Ancak yine

sayısını tahmin etme, yazı tura atışı ya da iki ressam

de kimlikler, tarih ve coğrafyaya sığmayacak kadar

arasında seçim yapma gibi). Daha sonra bu katılımcı-

hareketli, çeşitli ve sadece farklılaşmayı doğurmaya-

lara belirli bir puanı ya da parayı diğerlerine dağıtma-

cak kadar canlıdır. İnsan, sosyal bir varlık olmasından

ları istenmiştir. Puanı dağıtacak kişinin diğerleri hak-

kaynaklı olarak, birey kimliğinin yanında bir de sosyal

kında tek bildiği, diğerlerinin hangi gruba ait olduğu-

kimlik kazanmıştır. Biyolojik olarak insanın organik

dur (yani kimlerin yazı veya tura dediği bilgisi gibi).

gelişimi nasıl belli bir zamanı gerektiriyorsa, sosyal-

Puan dağıtımı, dağıtan kişiye ve diğerlerine herhangi

leşmede de organik gelişme gibi belli bir sürece ihti-

bir kazanç sağlamamasına rağmen, dağıtıcının yine

yaç vardır. Organik gelişmenin mekânı ise toplum-

de aynı cevabı verdiğini bildiği katılımcılara daha

dur. Sosyalleşme, bir benzeşme ve farklılaşma süre-

fazla puan dağıttığı gözlenmiştir. Çalışma sonucunda

cidir. Fert seviyesinde benzeşme sosyal uyum ile,

insanların, herhangi bir geçmişleri ve gelecekleri ol-

farklılaşma ise kişilik ile açıklanır (Sözen, 1991). Ben-

mamasına rağmen, kendi grup üyelerini diğer grup

zeşme ve farklılaşmanın hem olumlu hem olumsuz

üyelerine tercih ettiği görülmüştür. Sosyal psikolo-

etkileri, tarih boyunca kişi üzerinde tesir etmiştir.

jide sıkça başvurulan “Minimal Grup Paradigması” adı verilen bu deney yöntemi, bizlere yalnızca kişile-

Sosyal kimlik, başkalarıyla ilişkilerimizde sahip oldu-

rin zihninde bir gruba üye olduğu bilgisine dayalı ola-

ğumuz özellikler doğrultusunda kendimizi nasıl ta-

rak oluşturulan grupların, kişilerin davranışlarını da

nımladığımızla ilgilidir. Ait olunan cinsiyet, politik gö-

etkilediğini göstermiştir. Bu sonuçlar bize, toplum-

rüş, inanç, meslek, akım, vb. gibi toplumdaki konu-

daki grupların birliktelik ve ait hissetme eğilimlerinin

mumuzla ilgili nitelikler buna örnek verilebilir. Peki

olduğunu fakat bu eğilimin altında toplumsal bir çı-

toplumca bize bahşedilen bu sosyal kimliklerin özü

kardan ziyade bireysel çıkar ve gereksinimlerin yattı-

nedir? Sosyal kimliksiz var olunabilir mi? Toplumsal

ğını anlatır: Olumlu bir öz-değerlendirme ve benlik

37


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

saygısını yüceltme gereksinimi (Demirtaş, 2011). Ki-

mez. Ancak kişinin önemsediği ve gerçekten ait his-

şiler kendileriyle övünebilecekleri veya doyumu elde

settiği grup üyelikleri bunları sağlar. Sosyal kimlikle-

edebilecekleri kimliklere ait hissederler kendilerini.

rimizin kayıtlı somut belgelerinden biri olan nüfus

Yakın geçmişte, tanınan bir bilgi yarışmasında yarış-

cüzdanları üzerinde belirli ibareler yer almaktadır.

macı olarak katılan kişi, boynunda bir steteskopla

Peki bu kısıtlı ibareler ile bizim gerçekte ait hissetti-

stüdyoya gelmiş ve yarışma boyunca steteskopla

ğimiz kimliklerimiz uyuşuyor mu? Pembe ve mavi

orada durmuştu. Bu kişinin diğerlerinden farkı, mes-

renklerle sözde kadın ve erkek cinsiyetlerini temsil

leki kimliğini yarışmacı kimliğinden daha çok benim-

eden nüfus cüzdanları gerçekte hissettiğimiz cinsiyet

semiş olması ve mesleki kimliğini yarışmacı kimliği-

üyeliğini ne kadar yansıtıyor? Din hanesinde Müslü-

nin önüne koymasıydı. Onun için yarışmacı kimliğine

man yazan kişinin sosyal kimliği gerçek inancıyla ne

olan aidiyet, aslında doktorluğun toplumdaki prestijli

kadar örtüşüyor? Türkiye gibi geniş ve çeşitli kültürel

yerine olan aidiyetinden sonra gelmiştir. Bu durum

ve etnik gruba ev sahipliği yapan bir ülkede nüfus

bireylerin olumlu öz-değerlendirme ve olumlu benlik

cüzdanlarında bu farklılıkların göz ardı edilmesinin ki-

oluşturma ihtiyaçlarının olduğunu bilmekle anlaşılır

şide uyandırdığı dışlanmışlık hissi o kişilerde ne kadar

bir hale gelir. Çünkü stüdyoda kendini haykıran o ih-

olumlu benlik saygısı uyandırıyor? Tüm bu sorular as-

tiyaç, az çok herkeste bulunuyor oluşuyla yadırgan-

lında toplumun ve otorite figürlerinin sosyal kimlikler

mayı bertaraf eder.

üzerindeki rolünü açıklamaya yöneliktir. Otoriteler için toplumu daha kolay şekillendirmek amacıyla ki-

Sosyal kimlik kuramının dört temel varsayımından

şilerin hangi sosyal kimliğe ait oldukları bilgisi önemli

biri grup kayırmacılığıdır. Burada kişi kendine olumlu

bir yer tutar. Bu bilgi otoriteler için o kadar önemlidir

bir sosyal kimlik edinmek ve benlik saygısını yükselt-

ki kişiyi bir sosyal kimlik seçmeye itecek kadar onları

mek için diğer gruplarla karşılaştırma yaparken kendi

zorlayabilir. Çünkü onlar için taraf olmayan bertaraf

grubunun olumsuz yönlerini göz ardı eder ve diğer

olmuştur. Aynı şekilde bir baba için çocuğunun hangi

grupları küçümseyerek taraflı bir algı oluşturur (De-

mesleğe yöneleceği ailede bir çatışma nedeni olabi-

mirtaş, 2011). Örneğin, etnik kökenini diğer birçok

lir. Toplumdaki üyeler için ise bu sosyal kimliklerin

kimliğinin önüne koymuş bir kişi anti-demokratik

görünür olması rahatlık sağlar. Çünkü kişilerin hangi

özelliğini göz ardı ederek bir başka etnik grubu eko-

sosyal kimliğe sahip olduğunu bilmek bizlere onlar

nomik gelişmişlik seviye açısından küçümseyebilir ve

hakkında kısa zamanda birçok bilgi verir. İnsanlar,

kendi etnik grubunu bu etnik grupla kıyaslayarak ge-

dünyayı anlayabilmek, dünya hakkında düşünebil-

lişmişlik düzeyi üzerinden kendine benlik saygısı dev-

mek için öngörülerde bulunma ihtiyacı duyarlar. Bu

şirebilir. Sosyal kimlikler kimi zaman kişinin gurur

nedenle, her yeni uyaranı ayrı ayrı değil de bir sınıf-

kaynağı olabilir. Ancak yine de Tajfel’e göre birey,

lama çerçevesinde değerlendirirler. İşte bu gruplama

her grup üyeliğinden bir sosyal kimlik çıkarmamakta-

işlemi sınıflandırma olarak adlandırılır (Göregenli,

dır. Dolayısıyla üye olunan her grup bize olumlu ben-

2012). Bilişsel kuramlardan biri olan Gestalt kura-

lik ya da kendini olumlu değerlendirme avantajı ver-

mına göre, “Bütün, kendisini oluşturan parçalardan

38


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

farklı bir anlam ifade eder.” Gestalt kuramının bir ya-

Başkalarının var ettikleriyle eksikliklerini ve başarısız-

sası olarak bilinen Pragnanz Yasası’na göre, zihnimiz

lıklarını örtmeye çalışır ve bu kimlikten kendilerine

uyarıcıları algılarken onları mümkün olduğunca en

benlik saygısı kazandırabilirler. Hatta benlik saygısı

basit biçime dönüştürme eğilimindedir. Bu yasaya

eksikliği bireyi sosyal kimliğine sımsıkı sarılmaya iten

göre kişi, bilişsel denge durumundan, bilişsel denge-

bir sebep haline getirebilir. Örneğin, kendinde her-

sizlik durumuna göre daha çok hoşnuttur. Yine bu ku-

hangi olumlu bir benlik oluşturamayan ya da haya-

ramın bir alt yasası olan benzerlik ilkesine göre şekil,

tında gururla bahsedebileceği kişisel bir başarı öy-

renk, doku, cinsiyet, vb. pek çok benzer uyarıcılar bir-

küsü olmayan bir taraftar, bulunduğu birçok ortamda

likte gruplanarak algılanma eğilimindedir (Corey,

tuttuğu takımın başarılarından ve kaldırdığı kupalar-

2007). Tüm bunlar bize insanların havada duran bilgi-

dan övünçle bahsedecektir. Ama asla kaybettiği

leri kabul etmekte zorlandıklarını, gerek olguları ge-

maçlardan değil. Çünkü onun için söz konusu takımın

rek insanları yaftalamak pahasına herhangi bir kalıba

kazandığı zaferler, kendisi de takımın bir taraftarı ol-

sığdırma ihtiyaçlarının olduğunu ve daha acınası, in-

duğundan kendisinin de zaferi sayılacaktır ve bu ko-

sanların belirsizliğe karşı inanılmaz bir tahammülsüz-

nudaki tebrikleri kendince hak etmiş olacaktır. Bazı

lük içinde olduklarını ortaya koymaktadır. 2016 yı-

durumlarda kişiler, bu tür bir kimliği o kadar çok sa-

lında mecliste kabul edilen Nüfus Hizmetleri Ka-

hiplenebilir ki, fanatik bir taraftara ve holigana dönü-

nunu’nda yer alan ‘nüfus cüzdanı’ ibaresi ‘kimlik kartı’

şebilir. Tüm bunlar kişinin olumlu benlik algısıyla ters

şeklinde yeniden isimlendirilip tek renk ama yine de

orantılı bir tamamlayıcıdır ve tekliğinin görünmez ör-

kadın-erkek kısıtlı cinsiyet belirtilerek ve dini, doğum

tüsüdür. Kişi burada sosyal kimlik geliştirerek bu kim-

yeri gibi sosyal kimlik belirten ibarelerin çipli sisteme

liğe yönelik olumlu nitelikleri üzerine giydirecektir. O

aktarılması, kişilerin sahip olduğu sosyal kimlik üye-

artık hiç tanışmadığı ve tanışmayacağı diğer grup

liklerini göz hizasından kaldırmaktan öteye geçme-

üyeleri ile beraber anılacaktır. Ve yalnız kalabalıkların

yecektir. Nitekim kimliklerimiz benzersizliğimizi ve

bir üyesi sayılacaktır. Zeki Demirkubuz’un “Bulantı”

eşsiz oluşumuzu nitelemek için yine de yetersiz kala-

adlı filminde, Ahmet karakteri anormal bir şekilde,

caktır.

gözleri açık halde ama zararsız uyku nöbetleri geçiren biridir. Bu rahatsızlığı onun için anlamsız ve hiçbir

Benlik saygısı, kişiyi olumlu yönde motive eden gü-

kalıpla örtüşmeyen bir şeydir. Bundan dolayı hasta-

düleyici bir etkendir. Benlik saygısı yüksek kişiler, iç-

neye giden Ahmet, doktor karakterindeki Ercan Ke-

sel sorunlarını aşarak başarıya ulaşmada bir şansa sa-

sal’ın müthiş tiradıyla yüz yüze gelir: “Yaşadığınız şey

hip olurlar. Öte yandan benlik saygısı eksikliği kişide

anormal olmasına anormal ama kim bilir neyin, hangi

güvensizlik, yetersizlik ve yalnızlık hissi uyandıran bir

ihtiyacın karşılığı! İnsan kendisi için yararlı, hatta üs-

durumdur. Bu nedenle sosyal kimlikler bazen insan-

tünlük kazandıran bir anormalliği dahi istemez. İyi bir

ların onlara sığınmasıyla kişileri avutacak birer kucak

şey olsa da istemez çünkü yalnız olmayı istemez.”

haline de gelebilirler. Kişiler çözmekte zorlandığı bazı

Ahmet gibi diğerleri de kendilerinde olup başkala-

problemlerle baş edebilmek için herhangi bir sosyal

rında olmayan bir şey gördüklerinde ürkebilirler. Bu

kimliğe bürünebilir ve oraya kendini ait hissedebilir.

39


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

şey her ne kadar zararsız olsa da kişi bundan kurtulmak isteyecektir. Çünkü o şey bir tek onda vardır ve bunun anlamı yalnızlıktır. Kaynaklar Corey, Gerald. (2008). Psikolojik danışma psikoterapi kuram ve uygulamaları. Çev. Tuncay Ergene. Mentis Yayınevi. Demirtaş, H. Andaç. (2011). Sosyal kimlik ve ayrımcılık. http://secbir.org/images/haber/2011/01/07-andac-demirtasmadran-2.pdf Göregenli, Melek. (2012). Temel kavramlar: önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık. Ayrımcılık: Çok boyutlu yaklaşımlar, 175187. Maalouf, Amin. (2008). Ölümcül Kimlikler. Çev. Aysel Bora. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Sözen, Edibe. (1991). Sosyal Kimlik Kavramı'nın Sosyolojik ve Sosyal Psikolojik Bir İncelemesi. Sosyoloji konferansları, (23), 93.

40


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

#Derkenar/1: Kelime, Kitap, Kişi Tarafsızlık Miti • Psychology and the Conduct of Everyday Life • Jill G. Morawski Sercan Karlıdağ karlidagsercan@gmail.com

“D

erkenar: Kelime, Kitap, Kişi” bölü-

temel fikir, anaakım psikoloji ve sosyal bilim anlayışı

münü bültenimizin sabit(leşecek)

içinde araştırmacının konumunun ‘tarafsızlık’ ol-

bir bölümü olarak düşündük. Ve,

duğu, olması gerektiğidir. İşte, tam da buna karşıt bi-

eleştirel-psikolojik dağarcığımızı canlı tutabilmek

çimde eleştirel yönelimli sosyal bilim kavrayışına

amacıyla Psikoloji ve Toplum’un yayın periyodu doğ-

göre, ‘tarafsızlık bir mit’tir.

rultusunda üç ayda bir tefrika edilen sözlük-ansikloBilimsel bilginin tarafsızlığı bir mittir; çünkü tarafsız-

pedi türünden bir girişim olarak tasarladık. Derkenar,

lığı varsayılan bilim insanı olarak psikolog da, psiko-

kelime anlamıyla ‘sayfa kenarına kaydedilen ufak

lojinin inceleme ‘nesnesi’ insan da toplumsal statü ve

yazı’ anlamına geliyor. Bültenimiz bağlamında eleş-

güç ilişkilerinden, tarihten ve kültürden, politik, sınıf-

tirel psikoloji ile ilişkili bir yerden ‘sayılara’ iliştirdi-

sal, sosyo-mekânsal angajman ve kimliklerden azade

ğimiz birer kelime, kitap ve kişiyi, fragman bir tanı-

değildir. Bir konuyu çalışmayı seçmekten itibaren

tım ve anlatımla bu bölüm kapsamında sizlere sun-

seyreden bilimsel/akademik emek ve üretim süreç-

maya çalışacağız.

leri, insan varoluşunun büyük formları tarih, kültür, ideoloji vd. ile iç içe sosyal ve dinamik bir pahadadır.

Bu bölümü kolektifleştirmek arzusundayız. Birbirin-

Buna göre, bu dünyanın yaşamına katılmaksızın, salt

den bağımsız ya da birbiriyle ilişkili birer kelime, kitap

estetize ‘merak’ ile malul, sözde tarafsız bilimsel bilgi

ve kişiyi tarifleyerek sayılara iliştireceğimiz derkenar-

arayış ve hedefini değil, statükoyu meşrulaştırma-

lar gelecek bülten sayılarında da olacak; fakat içerik

yan, sistemik eşitsizliklere ve yapısal şiddete karşı

üreten ve hazırlayan yazarlar her sayı farklılaşacak.

toplumsal adalet üzerine kurulu bir bilimsel bilgi etik

Şimdi, #Derkenar/1’deki kelimemizle başlayalım.

fikrini paylaşmanın önemi vurgulanmaya değerdir. Kelime

Peki, bu dünyanın yaşamına katılmak ve onu değiş-

Tarafsızlık Miti

tirmeye çalışmak zorunda mıyız? Bu soruya gönlü ba-

Doğa bilimlerine öykünen hegemonik, mantıkçı po-

sevgiden sevinçten söz açmak istemez miyim,’ diye

zitivistik ve nomotetik psikoloji ve sosyal bilim anla-

yanıt verir… Bu özdüşünümsel yanıt, bize, kolektif

yışına göre, psikolog / araştırmacı / bilim insanı, olgu-

politik bir sorumluluğa müşterek olma, ‘taraflı olma’

lara, değerlerini bir kenara kaldırarak yaklaşabilme

davetidir diye düşünüyorum.

har ferahlığında sevinçli bir adam, Yaşar Kemal, ‘ben

keramet ve maharetindedir. Kadim sayılabilecek bir felsefi konu olarak olgu-değer dilemmasında yatan

41


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Mutfak Hikâyeleri filminden bir kare: Isak (solda) ve Folke (sağda).

Bir sinema örneği üzerin den değerlendirelim: Mut-

3. Gözlemci asla gönüllüyle iletişime geçmeye-

fak Hikâyeleri (Salmer Fra Kjøkkenet) dostluk, poziti-

cektir.

vizm ve insan-mekân ilişkileri üzerine kurulu, taraf-

4. Gözlemci asla gönüllünün mutfak düzenine

sızlık mitini anlamak ve anlatmak için adres olabile-

müdahalede bulunmayacaktır.

cek bir İskandinav filmi. Çıkış tarihi 2003. II. Dünya

5. Gözlemci gönüllünün mutfak kullanımını et-

Savaşı’ndan sonraki dönemde geçen bu filmde, İs-

kileyemeyeceği bir köşede yüksek bir san-

veç’te bir araştırma şirketi mutfak kullanımı üzerine

dalye üzerinden gözlemlerini gerçekleştire-

eğilmektedir.1

cektir.

Filmde sunulan bilimsel araştırmanın kapsamı, yalnız

Kısaca ifade etmek gerekirse, filmdeki baş karakter-

yaşamakta olan erkeklerin mutfak kullanım pratikleri

lerden Folke’nin, veri toplama sürecinin kuralları ge-

üzerinedir. Folke araştırmada gözlemci, Isak ise katı-

reği oynadığı başarısız “büyük ortadan kaybolma

lımcıdır. Araştırmanın gözlem yoluyla veri toplama

oyunu” gerçek manada gösteriyor ki, hayata karşı

sürecinin birtakım kuralları bulunmaktadır:

sessiz seyirci, tarafsız gözlemci olunamaz. Bunun anlamı, hepimizin paylaştığı kolektif politik sorumluluk-

1. Gözlemci kendine ait karavanda gönüllünün

ların olduğudur! Film, irdelediği dostluk teması, pozi-

evinin dışarısında yaşamını sürdürecektir.

tivizm eleştirisi ve II. Dünya Savaşı akabindeki Nor-

2. Gözlemci istediği zaman gönüllünün evine

veç-İsveç ilişkileri ekseninde savaşa sessiz tanıklığa

serbestçe girip çıkabilecektir.

1

getirdiği eleştirinin yanında, daha da özelde İkea ve

Filmin fragmanına ve IMDb sayfalarına bu bağlantılardan ulaşabilirsiniz: https://goo.gl/T1geUj - https://goo.gl/RTRWNp

42


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

(ev-içi) iktidar/güç ilişkilerini sorunsallaştırmaya ideal

önemli bir soru var: Küreselleşme, ekonomik kriz ve

bir başlangıç sunuyor.

yoksulluk, teknoloji ve dijitalleşme, göçler, savaşlar gibi sosyal ve bireysel yaşamı etkileyen, dönüştüren

• “Tarafsızlık Miti”ne ilişkin yararlandığım kaynak:

olgular laboratuvardaki gerçekliğe ne kadar dahildir?

Göregenli, M. (2003). Sosyal psikolojiden hareketle sosyal bilimlerde olgu-değer ilişkisi üzerine düşün-

Kitap editörlerinin giriş bölümündeki ifadesiyle, 1970

celer. Toplum ve Bilim, 97, 234-246.

paradigmatik krizini bir dönüm noktası saymakla be-

(https://goo.gl/uqzHJF)

raber, daha öncesinde Wilhelm Dilthey, Lev Vygotsky, Wilhelm Stern, Kurt Lewin ve pek çokları psi-

• Filmi tariflerken yararlandığım kaynak: ‘baristure’ tarafından 4 Ocak 2017’de yayımlanmış-

kolojik araştırma pratiğinin epistemolojik dilemma-

tır: Mekanın Verimli Kullanımının Araştırılması Üze-

larını sorunsallaştırmıştır. Feminist psikoloji, feno-

rinden Bir Film Salmer Fra Kjokkenet

menoloji, söylemsel psikoloji, sosyal inşacılık ve eleş-

(https://goo.gl/ric73e)

tirel psikolojiler klasik deneysel ortamın gündelik hayat gerçekliğiyle buluşmadığına farklı güzergâhlar-

• “Tarafsızlık”a alternatif kavramlar için bkz.: değer yansızlık, olimpian yansızlık, büyük ortadan

dan işaret etmektedir. Buna göre, deneysel gerçek-

kaybolma oyunu

liğe karşılık gündelik gerçekliği odakta tutarak gündelik hayatı çalışmak geleneksel psikoloji ve sosyal,

• Ayrıca bkz.:

beşerî bilimlere eleştirel bir konum vazetmektedir.

olgu-değer ilişkisi, nesnellik, öznellik, pozitivizm, aka-

Bu bağlamda, Psychology and the Conduct of Every-

demi ve aktivizm, refleksivite

day Life, ele aldığı konu itibariyle eleştirel psikoloji literatürüne önemli bir katkı sunmaktadır.

Kitap

Psychology and the Conduct of Everyday Life Ernst Schraube ve Charlotte Højholt’un editörlüğünde 2016 yılında Routledge’tan yayımlanmış bir kitap. Kitabın ismini “Psikoloji ve Gündelik Hayatın İdamesi” olarak tercüme etmek mümkün görünüyor. Kitabın ‘tanıtım bülteni’nde psikolojik kuram, yöntem ve pratiğin laboratuvardan gerçek dünyaya ve gündelik hayata taşınması, bunun yanında gündelik hayatları bağlamında aktif özne olarak insanların

Kitap on üç bölümden oluşuyor. Özne-yönelimli sos-

modern toplumdaki dilemma ve çelişkilerini odak-

yolojiyle kuramsal bağıntılar; eleştirel psikoloji için

lanmanın, derleme kitaptaki bölümlerin ortak pay-

habitus ve perfomativite gibi farklı sosyal bilimsel

dası olduğu vurgulanıyor. Kitap dahilinde yer eden

43


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

kavramsal araçların gündelik hayatın idamesi ve sos-

kararlı olan Morawski, psikoloji hakkında kapsamlı

yal yapı arasındaki ilişkiye aracılık etmedeki rolü; sı-

bir bibliyografya çalışması geliştirmek için Psych

nıftaki verili eşitsizlik örneği üzerinden çocuklar öze-

Abstracts aracılığıyla litertür taramasına yoğunlaştı.

linde sosyal çatışmaya katılım gibi farklı tema ve içe-

Sonunda, yirmi yıl önceki yaklaşık altmış kaynağı or-

riklerde ‘gündelik hayatı’ irdeleyen bölümler bulunu-

taya çıkardı ve o zamanlar kadın psikolojisi hakkın-

yor.

daki araştırmanın ne denli seyrek olduğunu göstermiş oldu. Morawski, bu bibliyografiden yola çıkarak,

• Kitaba ilişkin diğer bilgiler için bu bağlantıyı kulla-

çalışmalardan birinin replikasyonunun yapılması ge-

nabilirsiniz:

rektiği konusunda danışmanını ikna etti ve böylece

https://www.taylorfrancis.com/books/9781317599708

yazarının erkek yahut kadın olduğu söylenen bir yazıyı kullanım durumunun değişimlendiği bir tasa-

Kişi

Jill G. Morawski

rımda kadınlara yönelik tutumları değerlendirmeyi

(Devam eden kısım bir kısa-biyografi çevirisidir.)

Morawski’nin yürüttüğü ilk ve son psikoloji deneyi ol-

seçti. Her ne kadar işler yolunda gitmiş olsa da, bu

muştur. Jill Morawski’nin feminist kimliğinin ortaya çıkışı bir kadın üniversitesi olan Mount Holyoke'daki lisans de-

Morawski için psikoloji alanında lisansüstü çalışma-

neyimlerine kadar uzanır. İlk yıllarını Betty Friedan,

lara devam etme kararı yüksek öğretim başvuru sü-

Simone de Beauvoir ve Phyllis Chesler gibi şimdinin

reçleri açısından kolay değildi. Morawski, çocukluk

kült feminist isimlerinin çalışmalarını tüketene kadar

aşkı ile evlenip Kanada’ya dönmeden önce, psikolo-

Minnesota'da popülist bir çevrede eşitliği savunarak

jide birçok programa başvurdu. Ne yapmak istediğin-

geçirmiş, kadın üniversitesinde feminist anlayış üze-

den emin olmasa da, okulda olması gerektiğinden

rine düşünmeye başladığı destekleyici bir bağlam de-

emin biçimde Ottawa'daki Carleton Üniversitesi'nde

neyimlemişti. Öğrenciler 1970'li yılların başlarında,

psikoloji yüksek lisans programına başladı. İlk önce

kimi sorgulamalara yöneldikçe, Mount Holyoke fe-

psikolojinin “pozitif bilimsel” yönleriyle ilgilenmekle

minist meselelerle ilgili canlı tartışmalara ev sahipliği

birlikte, diğer bilim modellerinin psikoloji üzerindeki

yaparak bilinçlenme için kusursuz bir ortam sağladı.

aşırı etkisine eleştirel yaklaşarak sosyal psikoloji disiplininde demirledi.

Yetmişli yılların başında Mt. Holyoke’un psikoloji bölümü oldukça gelenekseldi, bu yüzden Morawski’nin

Morawski daha sonra kendi kişisel tarihinde iki epis-

psikolojiye girmesi fizyolojik psikoloji ve Skinnercı

temolojik kriz olarak tanımladığı şeyi yaşadı. Bunlar-

davranışçılık ekseninde gelişti. Bununla birlikte, Mo-

dan biri, deneylerin meşruiyeti konusundaki kuşkula-

rawski lisans bitirme tezini feminist bir konu üzerinde

rını içeriyordu: Deney, gerçek-dünya olguları hak-

yapmayı başardı: Bu konuda literatür boşluğu oldu-

kında sahici anlamda bir şey söylüyor mu? İkinci kriz

ğunu söyleyen akademik danışmanın önerisiyle ka-

ise, zamansallıktı: Psikolojik fenomenlerin evrensel

dın psikolojisi ve cinsiyet farklılıkları konu/temalarını

ve tarihötesi olduğu görüşüne septik bir konum alı-

harmanladı. Mevcut az sayıdaki makaleyi bulmaya

44


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

yordu Morawski. Sosyal psikolojideki sıcak konular-

Morawski’nin çalışmaları, psikolojinin çeşitli konula-

dan sevgi, çekim, karar alma, bilişsel çelişki gibi ko-

rında geniş bir yelpazede dağılmıştır: Sosyal psikoloji

nular ve dahası üzerindeki araştırmalar kültürden ve

tarihi, erkeklik, kadınlık, androjenlik, ırk, erken psiko-

zamandan aşkın biçimde nasıl doğru olabilir?

lojide uzmanlık ve psikolojiye giriş ders kitaplarının retoriği gibi çeşitli feminist, eleştirel ve tarihsel konu-

Bu krizlerin nihayetinde Morawski, tezini atipik bir

lar üzerine mesai harcamıştır. Çalışmalarının ortak

konuya ilişkin, dört psikoloğun ütopyasına

paydası, psikolojiye ve onun

dair yazmaya karar verdi: G. Stanley Hall,

araştırma pratiğine getir-

William McDougall, Hugo Münsterberg ve

diği eleştirel bir mercek ol-

John B. Watson. Ne mutlu ki, tez danış-

muştur. Bu da onu, değerle-

manı psikoloji tarihinde çalışan bir ka-

rin ve kültürel anlamların

dındı; bu yüzden böyle bir projeye destek

nesnel ve tarafsız olduğu id-

olmaya meyilliydi. Morawski, bu ütopya-

dia edilen psikolojiye ne şe-

larda ‘toplumsal cinsiyet rollerini’, ‘psiko-

kilde nüfuz ettiğini irdele-

lojinin yerini’ ve ‘sosyal yapıyı’ çözümledi.

meye ve bilimsel pratikte öz-

Morawski’nin çözümlemeleri, dört psikolo-

nellik ve refleksivite konularına odaklanmaya sevk

ğun her biri için, bu ütopik fikirlerin kendilerine ait

etmiştir. Practicing Feminisms, Reconstructing Psyc-

psikolojik fikir ve tasarılarla bağlantısını irdelemeye

hology adlı kitabında Morawski, feminist araştırma-

ve sahip olunan değerlerin bilimsel projeleri ne ölçüde

nın psikoloji üzerindeki etkisini gözden geçirerek, fe-

etkilediğini açığa çıkarmaya dayanıyordu. Anaakım

minist eleştirmenlerin alanı güçlendiren yeni meto-

anlayışa karşılık eleştirel bakış açısına rağmen, Mo-

dolojileri nasıl ortaya koyduğuna dikkat çekmekte-

rawski’nin tezleri iyi karşılandı ve dahi bir versiyonu

dir. Morawski, bu kitabın yazılma sürecinin arka pla-

American Psychologist’de yayımlandı.

nında üç nokta olduğunu belirtiyor: Birincisi, feminist psikolojinin dikkate değer ilerleyişinin muhasebesini

Morawski, mezuniyetin ardından, bugün bulunduğu

yapmak; ikincisi, feminist psikolojinin kendi içindeki

Connecticut'taki Wesleyan Üniversitesinde işe baş-

çeşitliliğine rağmen hareketin ittifaklarını vurgula-

ladı. Derslere başladıktan bir hafta sonra, öğrencileri

mak; ve üçüncüsü, psikologları “yeni metodolojiler

kadın çalışmaları programının kolaylaştırıcısı olma-

denemeye ve indirgemecilik ve pozitivizmin ötesini

sını istediler. Deneyimsizliğinden çekinmesine kar-

düşünmeye” davet etmek.

şın, programı yürütmeyi kabul etti Morawski. Wesleyan'daki kadın çalışmaları programı, öğrencilerin ka-

• Elissa Rodkey tarafından 2013 yılında Jill Mo-

rar süreçlerine katılımı anlamında, yatay ilişkilenme

rawski’ye dair yazılmış biyografi bölümünden kısaltı-

ve konsensüs ile yürütülüyordu. Morawski, bu süreci,

larak çevrilmiştir. Birebir, motamot çeviri niteliğinde

kendisi açısından ikinci feminist uyanış deneyimi ola-

değildir.

rak gördü. Hem psikoloji bölümünün kaynakları hem

Orijinal metin ve Jill Morawski hakkındaki başka bil-

de kadın çalışmaları programı ile Wesleyan, Mo-

giler için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz:

rawski için destekleyici bir ortam olduğunu kanıtladı.

http://www.feministvoices.com/jill-morawski/

45


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

TODAP’tan Duyurular: Sincan Çocuk Hapishanesi’nde Yaşananlar Üzerine Kamuoyu Açıklaması ve VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu Kitapçığı Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) olarak

21 Aralık 2018 tarihinde Sincan Çocuk Hapishanesi’nde yaşanan olaylara ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz: Türkiye’de; Ankara, İstanbul, İzmir, Hatay, Tarsus,

Özellikle çocuk hapishanelerinde çok yaygın bir şe-

Diyarbakır ve Kayseri olmak üzere toplamda yedi ka-

kilde rastlanan taciz ve tecavüz olayları da yine kapa-

palı çocuk hapishanesi bulunuyor. 2017 yılında yayın-

tılan çocuğun cezasının bir parçası oluyor. Bu çocuk-

lanan verilere göre bu hapishanelerde yaklaşık 2 bin

lar yalnız hissediyor, bugüne ve geleceğe ilişkin kay-

800 çocuk tutuluyor. Çocukların herhangi bir davra-

gıları artıyor ve tüm bunların sonunda intihara sürük-

nışının “suç” olarak tanımlanması ve bunun sonu-

leniyor. Yaşamlarının en dinamik, en üretken dönem-

cunda ailelerinden, sevdiklerinden, okullarından

lerini hapishanede geçirmek zorunda kalan bu çocuk-

uzak “ıslah” edilmeye çalışılıyor olmaları çocuğun

lar için hapishaneden girdikleri gibi çıkmak mümkün

hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı açısından kabul

olmuyor. Yoğun olarak deneyimledikleri olumsuz

edilemez. Kapatma uygulamasının kendisi bile ço-

duygular ile baş edemeyen çocuk, hapishanede öğ-

cuklara yönelik başlı başına bir hak ihlaliyken, bir de

rendiği pek çok yeni suç tipine başvurarak dışarıda

bu çocuklar her gün şiddete, tacize, hakarete maruz

hayatta kalmaya çalışıyor ve bu sarmal sürekli tekrar-

kaldıklarını beyan ediyor. Çocuklar sadece özgürlük-

lanıyor. Yapılan araştırmalar bir kez tutuklanan ço-

ten mahrum bırakılarak cezalandırılmıyor, hapisha-

cukların çok yüksek oranlarda yeniden tutuklanma

nelerin iç işleyişindeki resmi ya da gayrı-resmi meka-

riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Hapishane

nizmalar ile cezaları katmerleniyor. Örneğin yeşilçam

sisteminin çocukları suçtan uzaklaştırmadığı aksine

filmlerinde kaldığını düşündüğümüz “koğuş ağalığı”

yeni suçlar öğreterek, suç işleme ihtimallerini arttır-

sistemi “mümessillik” adı altında çocuk hapishaneleri

dığı görüşü bilimsel verilerle destekleniyor.

başta olmak üzere birçok hapishanede devam ediyor. Bu mümessiller bizzat idare tarafından destekle-

Son zamanlarda yine Sincan hapishanesi örneğinde

niyor ve bulundukları koğuşlarda çeteleşme ve idare

olduğu gibi, çocukların yaşamak zorunda bırakıldık-

desteği yoluyla diğer çocuklara yönelik zorbalığın ba-

ları alanlarda darp, küfür, hakaretten bahsediliyor.

şını çekiyor.

Aileler aracılığıyla hapishanedeki gergin ortamı haber alarak çocuklarla görüşmek isteyen avukatların talepleri reddediliyor, cezaevi idaresi konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınıyor. Sabah saatlerinde

46


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

yapılan görüşmeler sonucu 6 çocuk ve 14 gardiyanın karıştığı bir olay yaşandığı, 6 çocuk ve 2 gardiyanın yaralandığı ortaya çıkıyor. Hapishane yönetimi çocuklar için “sadece ayaktan tedavi edilecek şekilde yaralandılar” gibi sorumluluktan uzak açıklamalar yapıyor. Bizler psikologlar olarak biliyoruz ki; hiçbir çocuk, yasanın suç olarak kabul ettiği herhangi bir durumu, olayı, davranışı ortaya çıkarmakla suçlanamaz ve cezalandırılamaz. Çocukların koşulları, aile içi dinamikleri, sosyal ve çevresel etkenleri çocuğa ve evrensel çocuk haklarına uygun biçimde düzenlenmezse; çocuğun ekonomik kaynaklara ulaşımı; çocuğun sağlık, barınma, eğitim gibi ihtiyaçları göz önünde bulundurarak planlanmazsa; yaşadıkları hayatla ilgili katılım, söz söyleme hakları tanınmazsa çocuğun yaşayacağı ve doğallığında yaşatacağı sıkıntıların azalmayacağını aksine artacağını biliyoruz ve çocuk hapishanelerinin bunun için bir çözüm olamayacağının tekrar altını çiziyoruz. Pozantı, Şakran, Sincan… Hapishanelerin sistematik olarak çocuk istismarına neden olduğunun göstergesi olarak toplumsal hafızamızda yer ediniyor. Daha fazla çocuğun bu döngüde kaybolup gitmemesi için çocuk hapishanelerinin derhal kapatılması gerektiğini psikologlar olarak bir kez daha dile getiriyoruz.

ÇOCUK HAPİSHANELERİ KAPATILSIN!

47


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nun

Bildiri Özetleri ve Program Kitapçığı’na çevrimiçi olarak ulaşmak için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz: https://goo.gl/Aqi4G8

48


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) Kimdir?

D

erneğin amacı, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin eşitlikçi, özgürlükçü ve kardeşlikten yana bir toplumsal dayanışma ekseninde mesleki örgütlenmesini sağlayarak, psikoloji teori ve pratiğinin eleştirisi ve yeniden üretimi yönünde çalışmalar yapmaktır. TODAP, emekten yana ve toplumcu bir eksende bir

araya gelen, çalışan, işsiz ve öğrenci psikologları çatısı altında toplamayı hedefler. Her türlü ayrımcılığa, baskı ve sömürüye karşı ezilenlerden yana ve insan hakları temelinde faaliyet gösterir. TODAP’ın emek eksenli çalışmaları, psikologların çoğunluğunun üretim ilişkileri içerisindeki konumlarından kaynaklanan deneyimlerini betimlemek, yorumlamak, görünür kılmak üzerine kuruludur. Psikologların çoğunluğu ücretli çalışan konumundadır ve güvencesiz çalışma koşulları ve işsizlikle gün geçtikçe daha fazla terbiye edilmektedir. TODAP'ın emek eksenli çalışmaların temeli, bu durumun idrak edilmesine ve güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına karşı mücadele etmek üzerine temellendirilmiştir. Psikoloji tarihine bakıldığında, psikolojinin, içinde ortaya çıktığı tarihsel koşullara ve güç ilişkilerine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve ideolojik varsayımlar üzerine kurulduğu görülür. TODAP'ın ikinci ekseni psikoloji bilgisinin ve pratiğinin eleştirisini üretmeye odaklanır ve bunu disiplinlerarası bir yaklaşımla yapar. TODAP, herkes için yaşanabilir bir dünya ve bütünlüklü bir meslek bilgi ve icrası için toplumsal dayanışmayı olmazsa olmaz bir koşul olarak tanımlar. Psikologların toplumun ezilenleriyle dayanışma içine girerken amaçladıkları, sadece dar anlamıyla toplumsal dayanışma değil, aynı zamanda dönüşen ve dönüştüren bir meslek inşa etmektir. TODAP, psikososyal refahın en temel taşı olan insan hakları mücadelelerini kayıtsız şartsız destekler. Bu üç eksene ek olarak dernek, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin öğrenim görürken veya alanda çalışırken karşılaştıkları hak ihlalleriyle, psikologların ve psikolojinin sebep olduğu hak ihlallerini ve eşitsizlikleri gündeme taşır. Lisans eğitiminin psikolog ünvanıyla istihdam edilmek için yeterli ve nitelikli hale getirilmesi için çalışır ve alanda çalışmak için gerekli kılınan eğitimlerin herkes için erişilebilir olması için çabalar. Bunların yanı sıra, bir sağlık hakkı olarak tanıdığı psikolojik hizmetin eşit, ücretsiz ve anadilde verilmesi için mücadele eder. TODAP bu görüşler ışığında kazanılmış hakları korur, onlara gelebilecek saldırılara karşı mücadele eder, bu hakların ve henüz kazanılmamış olanların savunuculuğunu yapar. Web: http://todap.org Facebook: https://www.facebook.com/todapder Twitter: https://twitter.com/todapder Email: todap.der@gmail.com

49


www.psikolojivetoplum.blogspot.com

Derneğe Üyelik Derneğe üye ya da fahri üye olmak için web sitesinde yer alan üyelik formunu doldurup iki fotoğrafınızla birlikte bize ulaştırmanız gerekmektedir. Derneğe üye olmak veya derneğin çalışmalarını yakından takip etmek ve tartışmalara katılmak için mail grubumuza üye olmak isterseniz todap.der@gmail.com adresinden bize ulaşabilirsiniz. Üyelik/Fahri Üyelik formlarını https://goo.gl/jt6QU1 linkinden indirebilirsiniz.

50


w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.