SAYI 05 ARALIK 2018
w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m
B a r a n G ü r s e l • B e y t u l l a h D u m a n • G öz d e Y ı l m a z • C e y l i n Ö z c a n • B ü şr a Ç i l e m D i b e k • Rüya Çağrı • Şeref Yetişgin • Sercan Karlıdağ •
w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m
Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) açık erişimli, süreli yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır.
Yayın Kurulu Sercan Karlıdağ Umut Şah Doğa Eroğlu Zeynep Biter Serap Dakak Abdullah Kahraman
İletişim psikolojivetoplum@gmail.com
Takip Adresleri facebook.com/psikolojivetoplum issuu.com/psikolojivetoplum
Logo tasarımı için Selçuk Avcı ’ya teşekkür ederiz.
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
SUNUŞ Beşinci sayımızla yeniden karşınızdayız! "Psikoloji ve Toplum Bülteni"nin ilk sayısını yayımlamamızın üzerinden tam bir yıl geçti! Psikoloji disiplininde eleştirel düşüncenin yaygınlaşması amacıyla başladığımız yayın hayatımızda bize katkı sunan tüm yazarlara ve okurlarımıza teşekkürümüz var. * Bir haberimiz var! Bültenimizde bu sayıdan itibaren yeni bir bölüm açıyoruz: “Derkenar: Kelime, Kitap, Kişi” isimli bu sabitleşecek bölümde, birbirinden bağımsız yahut da birbiriyle ilişkili birer ‘kelime’, ‘kitap’ ve ‘kişi’yi tarifleyerek sayılara derkenarlar iliştirip eleştirel-psikolojik dağarcığımızı beslemek ve dinç tutmak arzusundayız. * Bu sayıda yer alan yazıların bir kısmı 19-21 Ekim 2018 tarihlerinde İzmir’de “Bir-Aradalık: Hâller, İmkânlar, Dinamikler” temasıyla düzenlenen VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nda sunulan bildirilerin tam metinlerinden oluşmaktadır. Sempozyumda sunulan bildirlerin genişletilmiş Türkçe, Kürtçe ve İngilizce özetlerinin yer aldığı Bildiri Özetleri ve Program Kitapçığı'na şu linkten ulaşabilirsiniz: https://goo.gl/Aqi4G8 * Bültenin bu sayısına katkıda bulunan tüm yazarlara teşekkür ediyoruz. Bültenin Mart ayında yayımlanacak olan altıncı sayısına yazı göndermek için son tarih 15 Şubat 2019’dir. Bültende yayımlanmasını istediğiniz yazılarınızı psikolojivetoplum@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Yazılarınızı göndermeden önce, yayın ilkelerimizi ve yazım kurallarını görmek için web-sayfamızı incelemenizi tavsiye ederiz: www.psikolojivetoplum.blogspot.com Bir sonraki sayıda görüşmek üzere…
3
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
İÇİNDEKİLER 3 . . . Sunuş 5 . . . Türkiye'de Eleştirel Psikolojinin Kurumsallaşması,
Eleştirel Psikolojinin Uygulama Pratiği ve TODAP Baran Gürsel 10 . . . Psikotarih Perspektifinden “Bir-Aradalık” Kavramının Analizi ve Tarihçesi Beytullah Duman 19 . . . Kapsayıcı Kategoriler ve Genelleştirilmiş Diğeri Gözde Yılmaz 21 . . . Özgürlüğün Neoliberal Hâlleri: Ekran ve İnternetin Öznel Etkileri Üzerine Ceylin Özcan 25 . . . İlişkiler(d)e Müşteri Olmak: Gençlerin Sola Kaydırılan Kimlikleri Büşra Çilem Dibek 30 . . . Kanserde Psikososyal Yaklaşımın Önemi Rüya Çağrı 37 . . . Yalnız Benlikler ve Sosyal Kimlikler Şeref Yetişgin 41 . . . #Derkenar/1: Kelime, Kitap, Kişi Tarafsızlık Miti • Psychology and the Conduct of Everyday Life • Jill G. Morawski
Sercan Karlıdağ 46 . . . TODAP’tan Duyurular: Sincan Çocuk Hapishanesi’nde Yaşananlar
Üzerine Kamuoyu Açıklaması ve VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu Kitapçığı 49 . . . TODAP Hakkında
4
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Türkiye'de Eleştirel Psikolojinin Kurumsallaşması, Eleştirel Psikolojinin Uygulama Pratiği ve TODAP Baran Gürsel barangr@gmail.com
P
sikoloji ve Toplum’un ilk sayısında yer alan
sorulara dair cevaplar üretilebildikçe eleştirel psiko-
“Eleştirel Psikoloji Nedir, Ne Eleştirel Psiko-
loji alanındaki paylaşım ve aktarımların düzeni ve sü-
lojidir?” başlıklı yazıda, bültenin her sayı-
rekliliği daha iyi sağlanabilecek. O halde bu sorular
sına bir yazı yazacağımı ve ikinci sayıya yazacağım
zihnimizi yormaya devam ederken biz burada “ku-
yazıda da Türkiye’de eleştirel psikolojiyle uğraşmayı
rumsallaşma” ve özellikle de bu bağlamda gergin bir
gergin ve karmaşık bir konu haline getiren dinamik-
konu olan “pratik” meselesi üzerine bir tartışma yü-
lerden bahsedeceğimi söylemiştim.1 Sonrasında
rütelim.
böyle bir süreklilik içerisinde Türkiye’deki eleştirel psikolojinin gündem, soru ve açmazlarına dair fikir-
Kurumsallaşma ve TODAP
leri toparlayıp onları ifade etmenin, varsaydığımdan
2008’den bu yana yapılan Eleştirel Psikoloji Sempoz-
çok daha fazla çaba gerektiren bir iş olduğunu gör-
yumu’nun altıncısı 19-21 Ekim 2018 tarihlerinde “Bir-
müş ve bu çabayı gösterememiş oldum. Bu durumun
aradalık: Hâller, Dinamikler, İmkânlar” ana başlığı
bende yaratmış olduğu birçok sorudan özellikle “bu
çerçevesinde İzmir’de gerçekleştirildi.2 Etkinlik, bir-
süreklilik iddiası için erken mi ya da iddia fazla mı”,
aradalığa dair (eleştirel) psikoloji içinden, dışından ve
“konuları ve içeriği düzene sokmanın zorlukları mı
ötesinden yola çıkan birçok fikre, duruşa ve tartış-
var”, “hangi gündemler, hangi çerçevelerle, hangi şe-
maya ev sahipliği yaptı. Bu tartışmalar hepimizi bes-
killerde ve hangi sırayla aktarılmalı”, “aktarılanlarla
ledi ve besleyecek gibi duruyor.
kimler ilgilenecek”, “açılacak konuların yaratacağı
Fakat bu sempozyum, yalnızca bu gündem etrafında
başka gerilimler/sorular mı var” vb. gibi sorular aynı
yapılacak tartışmalara değil, aynı zamanda Türki-
zamanda tam da bir teorik/pratik geleneği kurumsal-
ye'de eleştirel psikolojinin kurumsallaşması üzerine
laştırmayı hedefleyen bir kurumun zihnini meşgul
yapılacak tartışmalara da vesile olabilir. Eleştirel psi-
edecek sorulara benziyor. Dolayısıyla bu soruların
kolojinin herhangi bir coğrafyada tek bir kurumsal
zorluğu ve bunlar karşısında yaşanan bireysel/kolek-
temsilcisi olması gerektiğini savunmak abes olur. Bu-
tif afallamaları hafife almamak ve bu soruları düşüne-
nunla birlikte TODAP, emekten ve toplumsal daya-
cek alanlar açmak anlamlı gözüküyor. Herhalde bu
nışmadan yana bir meslek örgütü olmanın yanında, Türkiye'de eleştirel psikolojinin yaygınlaştırılmasını,
1 Bakınız:
2
https://goo.gl/S3Em5B
5
Bakınız: https://goo.gl/w97c1N
www.psikolojivetoplum.blospot.com
bir gelenek olarak yerleşmesini, aktarılmasını ve de-
Pratiğin Eleştirelliği Üzerine
rinleştirilerek geliştirilmesini de amaçlıyor. Başka bir
Bu alanda sıklıkla üzerinde konuşulan ve sempoz-
deyişle, Türkiye’de eleştirel psikolojinin kurumsallaş-
yumda da ortaya çıkan bir soru şuydu: Eleştirel psiko-
masını bir hedef olarak belirleyip bu yönde adımlar
lojimizin pratiği nedir, nerededir, nasıl olmalıdır? Bu-
atıyor.
nunla bağlantılı başka bir soru ise şuydu: “Yerli” bir (eleştirel) psikoloji nasıl geliştirilebilir?
Bu adımlar içerisinde sempozyumlara ek olarak, geçtiğimiz sene ikinci baskısını yapan ve kolektif bir çe-
Bana kalırsa bu sorulardan birincisine verilen “eleşti-
viri ürünü olan “Eleştirel Psikoloji”3 kitabını, “Eleştirel
rel psikoloji pratiği biz ne yapıyorsak odur (çünkü biz
Psikoloji Bülteni”ne derneğin vermekte olduğu ve
eleştirel düşünüyoruz)” cevabı ne kadar aceleci ve ko-
vermeyi önüne koyduğu katkıları ve derneğin süreli
laycıysa, “hiçbir pratiğimiz, eleştirel psikoloji pratiği
ilk yayını olan “Psikoloji ve Toplum” bültenini sayabi-
içinde sayılmaz (çünkü biz anaakımın içindeyiz)” ce-
liriz. Aynı zamanda adında eleştirel psikoloji geçme-
vabı da bir o kadar aceleci ve kolaycıdır. Birinci ifade;
yen ama psikoloji alanında eleştirel yaklaşımların ya-
eleştirel olmanın, benimsendiğinde otomatik olarak
yılması ve tartışmaya açılmasına yönelik işlevler gö-
pratik açıdan da eleştirel sonuçlar veren, doğrulukları
ren “Ötekisiz Psikoloji Atölye Dizisi” ve çeşitli illerde
kendinden menkul tutum ve ideallere sahip olmak ol-
yapılan “eleştirel psikoloji tartışmaları” da eleştirel
duğu varsayımına dayanır. İkinci ifade ise bu saf eleş-
psikoloji geleneğinin oluşturulması çabası içinde de-
tirel konuma bir türlü ulaşamıyor olduğumuzu varsa-
ğerlendirilmeli.
yar ve şu düşünce üzerine kuruludur: Psikolojinin “iktidarı”, uygulama pratiği içerisinde olanları o kadar
Bu noktada, TODAP’ın kurumsal olarak veya üyeleri-
güçlü biçimde kuşatmıştır ki bu alandaki hareketleri-
nin bireysel olarak içinde olduğu uygulama pratikle-
mizin anaakıma uyması ve onu yeniden üretmesi iş-
rini -araştırma pratiği, teorik pratik ve politik pratik-
ten bile değildir. Dolayısıyla buradaki perspektiflere
ten ayrı bir pratik biçimi olarak, psikolojinin, birey ya
göre iki seçeneğimiz vardır; ya sürekli bir tefekkür fa-
da gruplarla yapılan çalışmalarda “hizmet” olarak su-
aliyeti içinde düşüncemizi arındırmaya çalışacağız –ki
nulduğu pratikleri kastediyorum- bu kurumsallaşma
bunun uygulama pratiğindeki yansımasının hangi
süreci içerisinde nereye koyacağımız sorusu doğu-
bağlamda ne olacağı sorusu yine yanıtsız kalır- ya da
yor. Bu soruya burada etraflıca yanıt vermeye çalış-
pratiğimizin alışılmış psikolojik pratiğine (şeklen)
mayacağım ama bu soruyu cevaplarken göz ardı edil-
benzemesini engellemeye çalışacağız. Elbette kendi
diğini düşündüğüm birkaç noktayı burada öne çıkar-
faaliyetimiz üzerine eleştirel düşünme çabası bu işin
mak isterim.
olmazsa olmazlarındandır ve “psikoloji dışı” faaliyetleri (sosyal çalışma, savunuculuk, görünür kılma faaliyetleri, vb.) psikolojik pratiğe entegre etmemizin anlamlı olabileceği yerler var. Fakat eleştirel psikoloji
3
Bakınız: https://goo.gl/g4892t
6
www.psikolojivetoplum.blospot.com
pratiğinin var olma koşulunu bu ikisine indirgeyeme-
Pratiklerdeki Eleştirelliği Değerlendirmek
yiz, bunlarla da sınırlayamayız. Böyle bir indirgeme,
Dolayısıyla TODAP’ın kurumsal olarak ya da üyeleri-
somut pratik içerisinde üretilen eleştirelliğin görül-
nin bireysel olarak gerçekleştirdiği uygulamalar doğ-
mesini imkânsızlaştırır –sanki eleştirelliğin eninde so-
rudan ne eleştirel ne de anaakım denilerek kenara
nunda bulunabileceği başka bir yer varmış gibi- ve bu
konabilir.
sınırlama bizi kolaycılığa itebilir –“psikoloji dışı” faaliyetleri psikolojiye ekleyerek gerçek anlamda eleşti-
Bu bültenin ilk sayısındaki yazımda öne çıkarmak is-
relliği bulduğumuzu varsayma kolaycılığına.
tediğim düşünce şuydu: Eleştirel psikoloji çatısı altında toplanan yaklaşım ve pratikler, psikoloji eleşti-
Unutmamalıyız ki somut gündelik psikolojik hizmet
risi ile toplum eleştirisinin iç içe geçmiş biçimleridir.
saf anlamda anaakım değildir. Evet, psikoterapiden
Her eleştirel yaklaşım/pratik, bu iki hatta belli eleşti-
çeşitli psikolojik hizmet faaliyetlerine kadar bu alan,
riler yapmaya ve onları sentezlemeye çalışır. “Ne
anaakım (bireyci, özne-nesne ayrımını mutlaklaştı-
eleştirel psikolojidir?” sorusunun doğrudan verilebi-
ran, ayrımcı, pasifize edici, vb.) eğilimlerin hâkim kı-
lecek ve hepimizi aşan bir cevabı yoktur. Bir yaklaşı-
lınmaya çalışıldığı bir alan olabilir. Bu alanda sıklıkla
mın/pratiğin eleştirel olup olmadığı sorusu bize bir
rastladığımız uygulamalar büyük ölçüde bu eğilimleri
düşünme alanı açar. Herhangi bir yaklaşımın/pratiğin
benimsemiş de olabilir. Ama bunlar, bu alanın bir mü-
psikoloji eleştirisi ile toplum eleştirisini hangi doz-
cadele alanı olduğu ve burada bir hegemonya müca-
larda ve şekillerde sentezlediğini tartışarak, bu soru
delesinin sürdüğü gerçeğini değiştirmez. “Anaakım”,
etrafında verimli yolculuklar yapabiliriz. Elbette bu
uygulama pratiklerine kendi rengini vermeye çalış-
yolculuk sırasında bazı yaklaşımlar/pratikler bize pek
maktadır ama hiçbir pratik, doğası gereği sadece tek
eleştirel gelmeyebilir, bazıları ise daha eleştirel gelir.
bir “ideolojinin” (anaakım psikoloji ideolojisi) mutlak
Önemli olan bu çıkarımlarımızı gerekçelendirebilmek
hâkimiyeti altında değildir. Her hizmet, içinde (amaç-
ve bu gerekçeleri ortak eleştirel alanlarda tartışmaya,
ları ve sonuçları açısından) çeşitli eğilimler barındırır
aktarılmaya ve geliştirilmeye açabilmektir.
ve bunlar arasında kuşkusuz eleştirel olanlar da, yani eşitlik ve adaleti destekleyenler, ayrımcılık karşıtı
Dolayısıyla “Eleştirel psikoloji pratiğimiz ne olacak?”
olanlar, dönüştürücü ve aktifleştirici olanlar, özne-
sorusuna yanıt ararken TODAP’ın, üyelerinin ve TO-
nesne arasına çekilen bariyerleri zorlayanlar da var-
DAP üyesi olmayan psikologların pratiklerini böyle
dır. İşte bizim işimiz kendini eleştirel olarak adlandı-
bir tartışma süzgecinden geçirmek gerekir. Böyle de-
randa da –ki o da büyük ölçüde eleştirel olduğu za-
ğerlendirmeler, hem mevcut olan ve potansiyel olan eleştirel yönleri, hem de daha fazla eleştiriye muhtaç
manlarda bile mutlak anlamda eleştirel değildir- ad-
olan tarafları öne çıkarır.
landırmayanda da bu (eleştirel) eğilimleri açığa çıkarmak ve güçlendirmeye çalışmaktır. “Eleştirel pratik”,
TODAP’ın, sokakta yaşayan bir grup insanla yürüt-
böyle bir çabanın adıdır.
tüğü çalışma, Soma’da hayatını kaybeden işçilerin yakınlarıyla ve oradaki işçilerle yapılan çalışmalar, göçmenlerle yürütülen çalışmalar, bombalı saldırılar
7
www.psikolojivetoplum.blospot.com
sonrası oluşturulan “Psikososyal Dayanışma Ağı”
yapılması ve ruhsal/toplumsal sonuçlarının da aynı
kapsamındaki faaliyetler -her ne kadar kuramsal ze-
özenle değerlendirilmesi.
minleri açıkça tartışılmamış ve eleştirel içerikleri yer Eleştirel psikoloji uygulamalarını sadece şu türden
yer hâlâ sorgulanmakta olsa da- bana göre eleştirel
özelliklerle anmak yanıltıcı olabiliyor; topluluk ha-
özellikleri ağır basan uygulama pratikleri arasında değerlendirilebilirler. Bu pratiklerin toplumsal iktidar
linde yapılan, psikoloğun kendini açtığı, psikolog
ilişkilerine getirdikleri eleştiriler kuvvetlidir, çünkü bu
kimliğinin taşınmadığı, “hiyerarşi” kurulmayan, vb.
pratiklerin içinde olanlar, mevcut düzenin sürme-
Elbette eleştirel psikolojinin uygulamaları arasında
sinde çıkarı olan öznelerin örtmeye çalıştığı durum,
bu türden özelliklere sahip olanlar olabilir, fakat bağ-
deneyim ve yaralarla meşgul olurlar, bu bağlamda
lamına göre farklı özellikler, hatta yer yer bunlara zıt
onarımlar gerçekleştirmeye çabalarlar; toplumsal
olanlar, daha eleştirel işlevler görebilir. Bu özellikle-
eşitsizlik ve adaletsizliklere karşı dönüştürücü bir po-
rin belli anaakım psikoloji geleneklerine karşı gelişti-
zisyonda yer almaya gayret ederler. Aynı zamanda
rildiğini akılda tutmakta fayda var. “Seçkinci, hiyerar-
bu pratiklerin psikolojiye de eleştirel yaklaştığı nok-
şik, kapalı, bireyci” yaklaşımlara karşı geliştirilen -ve
talar tespit edilebilir. Bu çalışmalarda; çalışılan özne-
yerine göre oldukça değerli olabilen- bu özellikleri
lerin (hizmet alanların) toplumsal koşullarıyla diya-
mutlaklaştırmamak, hem bu türden eleştirel uygula-
lektik bir ilişki içerisinde ele alındığı; psikolojik hizme-
maların eksiklerini görebilmek hem de eleştirel tutumları çoğaltabilmek açısından önemli gözüküyor.
tin mevcut düzenin sürmesinden yana olan işlevlerine karşı duyarlılıklar taşındığı; psikolojik hizmeti ve-
TODAP’ın kolektif olarak gerçekleştirdiği yukarıda
renlerin, kendi eksikliklerini tanımaya çalıştığı ve öz
sayılan çalışmalara ek olarak, üyelerinin birbirlerin-
eleştirel düşünmeyi canlı tutmaya gayret ettiği; hiz-
den ayrı şekillerde -örneğin çalıştıkları yerlerde- yü-
meti verenlerin çalıştıkları gruplarla “kader” ortaklık-
rüttükleri uygulama faaliyetlerinin de doğrudan
larını görme niyetinde oldukları söylenebilir. Bu özel-
“anaakım” ya da “kolektif değil” denilerek kenara ko-
likler, bu çalışmaların, bireyci, düzen içi, pasifleştirici
nulmasının da yine aceleci bir tutum olacağını düşü-
ve ayrımcı psikolojilerin eleştirisi üzerine kurulu yön-
nüyorum. İster öğrenciler, ister deneyim kazanma-
lerindendir. Bununla birlikte bu yönlerin bütünlüklü
mış yeni mezunlar, ister deneyimli psikologlar tara-
bir biçimde söze/yazıya dökülmemiş ve tam anla-
fından gerçekleştirilsinler; farklı üniversitelerde, sivil
mıyla tartışılmamış olması, uygulanan yöntemlerin
toplum kuruluşlarında, eğitim kurumlarında, danış-
başı ve sonu olacak şekilde oluşturulmamış olması ve
manlık merkezlerinde yapılan birçok mesleki ve aynı
pratiklerin sonuçlarının değerlendirmeye/tartışmaya
zamanda eleştirel faaliyet var. Sempozyumlar ve
açılamamış olması bu çalışmaların eleştirel dozunu
benzeri buluşmalar bunu daha da görünür kılıyor.
düşüren faktörler olarak değerlendirilebilir. Neticede
Bana kalırsa amacımız, bu faaliyetlerin hâkim iktidar
bana kalırsa bu tür eleştirel çalışmalarda birincil
ilişkilerini bozmaya yönelik eğilimlerini tanımaya ve
önemde olan, alışılmış psikolojik destek biçimlerinin
güçlendirmeye imkân sağlayacak kurumsal mekaniz-
şekilsel olarak tekrarlanıp tekrarlanmaması değil, uy-
maları çoğaltmak olmalı. Böylece mevcut profesyo-
gulamanın eleştirel gerekçelendirmesinin bütünlüklü
8
www.psikolojivetoplum.blospot.com
nel/mesleki hayatlarımızın içinde yeşeren eleştirellik-
Bu bağlamda “yerelin özgünlüğü” meselesini tartışır-
ler de kolektif faaliyetlerimizi daha çok şekillendire-
ken temel rotamızı; yerelde evrenselden ayrıldığı
bilir olacaktır.
varsayılan bazı geleneklerin idealize edilmesi amacı değil, yereldeki eleştirel sentezin tarihsel özgünlüğü-
Pratiğin Yerliliği Üzerine
nün (ya da ötekilere benzerliklerinin) “ne” ve “neden
“Yerli” bir (eleştirel) psikoloji pratiğini nasıl geliştirece-
öyle” olduğu soruları belirlemeli. Kuşku yok ki bu so-
ğiz? sorusu üzerine daha kapsamlı tartışmalar yürüt-
runun peşinden giderken, klasik psikoloji ve eleştirel
mek gerekiyor ama yeri gelmişken -sempozyumdan
psikoloji akımlarının içine girmemiş yorum ve eyleme
da yeni çıkmışken- bu konuya dair sadece bir not düş-
biçimleriyle de karşılaşabiliriz.
mek istiyorum. Bu sorunun; kültürel yerelciliğe, “Batı” karşısında konumlandırılan bir “öteki” güzelle-
Sonuç Olarak
mesine, yerelin evrensel özelliklerini kaçırmaya, kur-
Türkiye'de eleştirel psikolojinin kurumsallaşması ça-
gusal “bizliklerle” bazı iktidar ilişkilerini sürdürmeye,
baları arasında önemli bir işlevi olan TODAP bu ku-
evrensellik ve kurtuluş iddialarından tamamıyla vaz-
rumsallaşmaya bir yandan teorik pratik, bir yandan
geçmeye ve kapitalizmin kuşatıcılığını göz ardı et-
da uygulama pratiği üreterek katkı sunuyor. Aslında
meye doğru kaymadan cevaplanması gerektiğini dü-
şu an için bu uygulama pratiklerinin teorik olanlara
şünüyorum. Bu konuyu tartışırken özellikle şunu göz-
kıyasla daha parçalı, bazen daha az görünür oldukla-
den kaçırmamalıyız: “Yerli gözükmeyen” bazı yakla-
rını söyleyebiliriz. Bu, büyük ölçüde faaliyet eksikli-
şımlar, Türkiye’deki eleştirel psikolojilerin özgün ge-
ğinden değil ama faaliyetlerin eleştirel yönlerinin ye-
lişiminin dışsal değil de içsel bileşenleri, yani bizzat
terince işlenmemiş ve kuramsallaştırılmamış olma-
bu tarihsel/toplumsal bağlamın yerlileri olabilir. Bun-
sından kaynaklanıyor. Tabii böylece bu faaliyetlerin
lardan benim aklıma ilk gelenler; psikanaliz, söylem-
eleştirisi üzerinden yenilerinin yapılmasının da önü
sel psikoloji, marksizm, feminizm, bazı halkçı/top-
biraz tıkanmış oluyor. Dolayısıyla, yapılmış ve yapıla-
lumcu çalışma gelenekleridir. Türkiye eleştirel psiko-
cak (bireysel ve kolektif) faaliyetlerin eleştirel nitelik-
lojisinin kendi özgünlüğüne kavuşmak için bunlardan
lerini daha görünür hale getirip bunları yorumlamak,
uzaklaşmak yerine bu yaklaşımların içinden süzüle-
tartışmak ve eleştirmek, bu faaliyetleri Türkiye’deki
rek gelişmekte olduğunu söyleyebilir ve ancak böyle
eleştirel psikoloji hafızasının içine yerleştirmek ve
gelişeceğini öngörebiliriz.
daha özgün yaklaşımlar geliştirilmesine imkân tanıyacak çalışma/düşünme alanları açmak bizi bekleyen
Dolayısıyla klasik eleştirel psikolojilerin özellikle dış-
önemli bir görev olarak karşımızda duruyor.
ladığı/yadsıdığı/bastırdığı bireysel psikoterapilerden, ilk bakışta anaakım destek faaliyeti gibi gözüken psikolojik faaliyetlere; ilk bakışta psikoloji gibi gözükmeyen sosyal çalışma biçimlerinden dayanışma gruplarına kadar birçok pratik Türkiye’deki eleştirel psikoloji geleneğinin ve kurumsallaşmasının bir parçası oluyor ve olacak gibi de duruyor.
9
www.psikolojivetoplum.blospot.com
Psikotarih Perspektifinden “Bir-Aradalık” Kavramının Analizi ve Tarihçesi Beytullah Duman beytullahduman@yandex.com
P
sikotarih, tarih ile psikolojinin, entelektüel
kentleşme oranı ve insanları buna iten nedenler ince-
ve akademik amaçlar için güçlerini birleştir-
lendiğinde, temelinde çeşitli siyasal, ekonomik, din-
meleri ile meydana gelmiş olan disiplinlera-
sel, sosyolojik, tarihsel ve psikolojik etkenlerin ol-
rası bir çalışma alanı olarak tanımlanabilir. Teorik ola-
duğu göze çarpmaktadır. İnsanlar dönem dönem ya-
rak psikolojik tarih incelemesi, birçok farklı psikoloji
şadıkları baskıya direnmek için bir araya geldiler, çe-
kuramından herhangi birinin ya da bu kuramların
şitli ihtiyaçlarını karşılamak ve işlerini görebilmek
herhangi bir kombinasyonunun tarihsel analiz ama-
amacıyla bir araya geldiler, çeşitli inançlara mensup
cıyla kullanılmasıdır da diyebiliriz. Çoğu kişi için psi-
oldukları için inancın gereğini yerine getirmek üzere
kotarih, yalnızca psikoloji ve tarih değil, aynı za-
bir araya geldiler. Tüm bu nedenler göz önünde bu-
manda psikanaliz ve tarih anlamına gelir. Psikotarih
lundurulduğunda insanlar tarih boyunca çeşitli psiko-
pratisyenleri için bu yalnızca bir gerçek değil, aynı za-
lojik ve sosyolojik nedenlerle, tarihsel olaylar bağla-
manda arzu edilen ve kaçınılmaz olan bir gerçektir.
mında bir arada oldular ve olmaya da devam etmek-
Hans Meyerhoff’un ikna edici bir biçimde savunduğu
tedirler. İnsanları tüm bunları yapmaya ve yaşamaya
gibi, psikanalizin kendisi bizzat tarihseldir. O, diğer
iten olguları, psikoloji ve tarih bilimleri insan öznesini
psikolojilerden farklı olarak, insan davranışını inceler-
merkeze alarak anlamaya çalışır.
ken, “hastanın tarihini bildiğimiz zaman, kendisini de biliriz” düşüncesi ile temellenen tarihsel bir metod
1. Bölüm: Bir-Aradalık Kavramına Genel Bir Bakış
kullanır. Üstelik psikanalitik kavramlar, evrimsel ya
Bir-aradalık, kelime anlamı olarak “bir arada olmak,
da gelişimsel olduklarından dolayı tarihseldirler. Son
toplu bir biçimde, toplu halde” gibi anlamlara gelir.
olarak, psikanalizin temel tasarısı –geçmişin şimdide
İnsanlar siyasal, ekonomik, dinsel, sosyolojik, tarihsel ve psikolojik etkenler nedeniyle tarihin çeşitli dö-
keşfi- tarihseldir. Yalnızca bu üç nokta bile psikanalizin tarihsel doğasını gösterir. İnsanlar var oldukları ilk
nemlerinde –günümüzde halen devam eden bir sü-
andan itibaren çeşitli sebeplerle bir arada olmuşlar-
reç- bir araya gelerek toplumları oluşturmuşlardır.
dır. Bu bir araya gelme ile insan-insan, insan-toplum,
Toplumu meydana getiren bireyler ise kendi arala-
insan-doğa, insan-tarih gibi birçok özne ile ilişkiler
rında, toplumun geneliyle, farklı toplumlarla ve doğayla ihtiyaçlarının giderilmesi temel sebep olmak
yaşamıştır. Özellikle Tarım Devrimi’nden sonra baş-
üzere birçok sebeple ilişki içerisinde olmuştur. İnsan-
layan ve günümüzde de halen artmaya devam eden
ları bu ilişkiler içine iten, mensup oldukları toplumun
10
www.psikolojivetoplum.blospot.com
ve kendilerinin içinde bulundukları psikolojidir. Top-
kuramı; Oral Dönem, Anal Dönem, Fallik Dönem, Gi-
lumları bu şekilde davranmaya yönelten psikoloji ile
zil Dönem, Genital Dönem olmak üzere 5 evreden
sergiledikleri tutum, hâl ve davranışlar tarihin akışına
oluşur. Bu kurama göre, her dönemin bir haz kaynağı
yön vermekte, psikolojik bir tarih yazımının ortaya
vardır ve bireyin karakterini belirleyecek etkisi yadsı-
çıkmasına ön ayak oluşturmaktadır.
namayacak kadar büyüktür. Erikson ise kuramına “Psikososyal Gelişim Kuramı” adını vermiştir. Bu ku-
Toplumu oluşturan en küçük yapı ‘birey’dir. Birey,
ram; Temel Güvene Karşı Güvensizlik, Özerkliğe
kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek
Karşı Kuşku ve Utanç, Girişimciliğe Karşı Suçluluk,
varlık, fert anlamlarına gelir. Bireyler bir araya gele-
Başarılı Olmaya Karşı Yetersizlik, Kimlik Kazanmaya
rek toplumu oluşturur. Toplum ise, aynı toprak par-
Karşı Kimlik Karmaşası, Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık,
çası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını
Üretkenliğe Karşı Durgunluk, Benlik Bütünlüğüne
sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemi-
Karşı Umutsuzluk dönemlerinden meydana gelmek-
yet anlamlarına gelir. Toplumu oluşturan en büyük
tedir. Bu kuramda insanın içinde bulunduğu psikoloji
etkenlerden birisi bir-aradalıktır, insanların bir arada
ve onu insan-insan ilişkilerinde belirleyici kriter ise
çeşitli ilişkiler kurarak yaşamalarıdır. Bireyler ekono-
sosyal çevredir.
mik olarak geçinebilme, himaye altında olma, belli bir inanca bağlı bulunma, dönem şartlarına nazaran
Freud ve Erikson’un kuramları göz önüne alındığında
belli düzeyde eğitim alabilme, vb. nedenlerle insanla,
bireylerin yetiştiği sosyal çevre, yetişme tarzları in-
toplumla, dinle, çeşitli düşünce ve ideolojilerle bir
sanların karakter yapılarını belirlemektedir. Bu et-
arada yaşama ve yaşayabilme ihtiyacı hissederler. Bu
kenlerle bireyde oluşan karakteristik yapı toplum içe-
bağlamda insan;
risindeki insan-insan ilişkilerinin standardını belirlemektedir. Sosyal çevresinden gerekli ilgi, alaka ve
•
İnsan-İnsan,
desteği gören bireyler, sağlıklı bireysel ilişkiler kura-
•
İnsan-Doğa,
bilmektedir. İnsan-insan ilişkileri bağlamında değer-
•
İnsan-Din,
lendirildiğinde Freud’un kuramı bireyin yaşamını belli
•
İnsan-Toplum,
bir döneme kadar ele alabilirken, Erikson’un kuramı
•
İnsan-Tarih,
bireyin tüm yaşamını kapsamaktadır. Kuramların di-
gibi özne ve kavramlarla ‘bir-aradalık’ ilişkisi içerisine
namikleri göz önüne alındığında Freud’un kuramında
girmektedir.
yer alan haz kaynağı yine belli bir döneme kadar değerlendirilebilirken, Erikson’un kuramında yer alan
1.1. İnsan-İnsan İlişkisi
sosyal çevre tüm yaşam boyunca sabit bir görünüm
Psikotarihin kurucuları olarak addedilen Sigmund
ortaya koymaktadır. Sosyal çevredeki değişken ise
Freud ve Erik Erikson bireyi merkeze alan gelişim ku-
sadece, bireyin yaşına atfen giderek genişlemesidir.
ramlarında toplum içindeki insan-insan ilişkilerinin, sergilenen davranışların ve hâllerin altında yatan psi-
Toplumu oluşturan bireylerin kendi aralarında yaşa-
kolojik nedenlere ışık tutmaktadırlar. Sigmund
dığı ilişki, bir arada olmaları ve bireyleri bu bir-arada-
Freud’un “Psikoseksüel Gelişim Kuramı” adını verdiği
lığa iten nedenler, hâller ve psikoloji özelden genele
11
www.psikolojivetoplum.blospot.com
yayılarak tümevarımcı bir metodla toplumun gene-
aşamasında, üretmiş olduğu her yeni teknolojik araç
line sirayet etmektedir.
ve her yeni teknik uygulamayla birlikte, bir ya da birkaç canlı türünün yeryüzünden yok olmasına yol aç-
1.2. İnsan-Doğa İlişkisi
mış; buna karşılık, kendi türünün nüfusunu hızla art-
İnsan doğada varlık bulan ve yaşamını sürdürebilmek
tırmış ve artıştan kaynaklanan tüketim sorununu
için de zorunlu olarak doğayla ilişki içinde olan bir
çözme başarısını ancak teknik güç kullanımıyla sağ-
canlıdır. Bu ilişki, parçası olduğu doğa içinde kendi
lamıştır. Bunun sonucu olarak da teknik güç kulla-
gereksinimlerini karşılamaya dönük bir çabadır. Her
nımı, insanı kendi yarattığı aletlerin ve makinelerin
şeyden önce, o, ekosistemin bir parçasıdır ve diğer
birer parçasına dönüştürerek, onu üretimin bir aracı
canlılarla birlikte aynı besin zincirinin bir halkasını
yapmıştır; bir anlamda, her şeyi olduğu gibi kendisini
oluşturmaktadır. Böylesi bir bakış açısıyla, ister iste-
de metalaştırmıştır.
mez insanı doğal evrimin bir uzantısı olarak görmüş oluruz. Bu yönüyle insan, dış çevreye bağımlıdır ve
İnsan geliştirdiği teknoloji ile doğaya bir üstünlük
onun yasalarına boyun eğer. Bu onun özelliğinin bir
kurma çabası içindedir. Fakat insanlar Hubert Ree-
yönüdür. İnsanın, doğanın yasalarına bağlı olan fizyo-
ves’in “Doğayla savaş halindeyiz, eğer kazanırsak
lojisinin yanı sıra, özgür seçmelerinin kaynağı olan
kaybedeceğiz” sözünün önemini kavrayamamış-
aklı da vardır ve o, aklıyla bir kültür dünyası yaratmış-
tır. İnsanın var olduğu ilk andan itibaren doğa ile olan
tır. O, bu özelliğiyle, kendisini doğanın sınırlandırma-
ilişkisi hiçbir şekilde yadsınamaz. Çünkü insan ilk ola-
larından kurtarmış ve onun bir parçası olmaktan sıy-
rak doğada yaşamıştır, burada beslenmiştir, kendi-
rılmıştır. Bir yandan fizyolojik gereksinimlerini, öte
sini burada korumuştur ve burada bir medeniyet kur-
yandan tinsel gereksinimlerini karşılamak arzusu, in-
maya başlamıştır. İnsan tüm bunları doğaya borçlu-
sanın bu gereksinimlerini kendi estetik beğenisiyle
dur.
bütünleştirerek çevresini şekillendirmesinde önemli 1.3. İnsan-Din İlişkisi
rol oynamıştır. İnsanın geliştirmiş olduğu yaşam tek-
İnsanda teslim olma, eğilme ve yönelme özelliği var-
nikleri ve bu yaşam tekniklerine bağlı olarak çevresini yeniden ve yeniden düzenlemesi, onun, doğal yaşam
dır. Bu özellik, insanın bedensel yanına aittir. Din, bu
alanının dışında yeni bir yaşam alanı oluşturmasına
insani özelliğin, yerinde kullanılmasıyla, daha yüksek
aracılık etmiştir. İşte, insanın kültürel gelişimi so-
ve gayri maddi ihtiyaç ve hazların karşılanması ama-
nucu, kendisini doğal yaşam alanının dışına taşıması,
cına kanalize edilmesiyle ilgili bir olaydır. Kur’an’da
aynı zamanda, onun, doğanın dengesini de değiştirici
mealen “Bilerek kendini Allah’a teslim edip O’na yönelenden din yönüyle daha güzel kim olabilir?” denil-
bir unsur haline dönüşmesine neden olmuştur. En başta, kendisini doğal besin zincirinin dışına çıkar-
miştir. Burada din ile ilişki kurma ve onu idame ettir-
mıştır. Çünkü artık, yalnızca çevresinde bulduklarıyla
medeki insani şuur ve insan içtihadı, insanın dini yö-
yetinmeyen, yanı sıra, başka başka yerlerdeki canlı-
nüyle üstün ve en güzel olmasının yegâne şartı olarak
ları da tüketen, dahası artık kendisi için üretim yapa-
bildirilmiştir.
bilen bir varlık olmuştur. Ancak, üretiminin her yeni
12
www.psikolojivetoplum.blospot.com
İnsan yaratılışı gereği kendisini bir inanca bağlı olarak
1.4. İnsan-Toplum İlişkisi
görür. İnsanı bu inanç psikolojisine iten başlıca sebep;
Toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler bütünü
insanın kendisinden daha üstün olan bir varlığın hi-
olarak tanımlanmaktadır. Toplumbilimciler toplumu
mayesi altına girmeye yönelik düşünce yapısıdır. İn-
tanımlarken, onu bir organizmaya benzetirler. Her
san tarih boyunca uhrevi anlamda kendisini yücelte-
organizmanın bir yapısı olduğu gibi, toplumun da bir
bilmek, vicdan rahatlığı, korunma ihtiyacı gibi sebep-
yapısı vardır. Sosyal veya toplumsal yapı ve onun bir-
lerle bir inanca bağlanma gereği duymuştur. Din psi-
leştirici öğeleri sosyolojinin temelini oluşturur. Sos-
kolojisi ile insanda ilk çağlardan itibaren arkaik bir
yal yapı, toplumdaki organize olmuş, sosyal ilişkilerin
milliyetçilik tezahür etmiştir. Ortadoğu’da ortaya çı-
bütünüdür. Peter Berger’in işaret ettiği gibi: “Toplum
kan semavi dinlerin temel milliyetçilik anlayışı, arkaik
bizim dışımızdadır. Bizi çevreler ve yaşantımızın her
milliyetçilik olarak addedebileceğimiz aynı inancı
yönünü etkiler. Bizler de bir toplumun içinde toplum-
paylaşan insanların bir millet sayılabileceği düşünce-
sal sistemin belirgin bir sektöründe bulunmaktayız.
sini benimsemektedir.
İşte bu bulunduğumuz yer konuştuğumuz lisandan, etikete, pozisyona, inancımıza kadar her şeyimizi et-
İnsanlar inandıkları din ve inanç uğruna çeşitli ayin ve
kiler.” Toplum olmanın en büyük belirtisi ise toplum-
ibadetler yapmaktadırlar. Bu ibadetler bireysel ol-
sallaşmadır. İnsan davranışlarının büyük bir çoğun-
duğu gibi, toplu ibadetler olarak da karşımıza çık-
luğu öğrenilmiş davranışlardır. Yani, insanın kendine
maktadır. Bu toplu ibadetler, toplumdaki bireylerin
uygun insanca davranışları öğrenmesi süreci toplum-
insan-din ilişkisi çerçevesinde bir arada olmalarını
sallaşmadır. Toplumsallaşma süreci ise birkaç işlevi
sağlayan bir etkendir. Bu ilişkide karşımıza dindarlık
içinde barındırır. Bunlar; bilgi, tekrar, başkalarının
kavramı çıkmaktadır. İnsanın pek çok karakteristik
tepkileri ve sosyal destektir. Bu süreç akabinde insa-
özelliği gibi dindarlığı da kültürel bir fenomendir. Vy-
nın toplumsallaşması çeşitli kurumlara da ihtiyaç
gotsky gibi bazı psikologlar, üst düzey psişik fonksi-
duymaktadır. Aile, din, arkadaş grupları, eğitim ku-
yonların, kültürel ve bireysel olmak üzere çifte köke-
rumları, kitle iletişim araçları ve çalışma ortamı gibi
ninin olduğunu ortaya koydular. Buna göre psişik
çeşitli kurumlar insanların bir arada bulunarak top-
gerçekliğe ait bütün somut fenomenler, kültürel çer-
lumsallaşma sürecini hızlandıran dinamiklerdendir.
çeve tarafından belirlenir. Bilme, eylemde bulunma,
Bireyler bir arada oldukları tüm bu ortamlarla bera-
isteme ve hayal kurma gibi bütün zihinsel ve davra-
ber bir farklılaşma ve tabakalaşma durumuna gir-
nışsal durumlar ancak tarihsel-kültürel altyapısı gün
mektedirler. Bu sebeple dünyada farklı biçimlerde
yüzüne çıkarıldığında anlaşılabilir. Örneğin; duygular
ortaya çıkan tabakalaşma sistemleri bulunur. Bunlar
sadece doğal ve kaçınılmaz tepkilerin irrasyonel be-
mal-mülk sahipliğinden, politik güce, ırka, konuşulan
lirtileri olarak değerlendirilemez. Duygular, inanç sis-
lisana, prestije, hatta cinsiyetlere göre bile farklılık
temleri ve kültürel topluluklar tarafından belirlenen
taşımaktadır. Ancak, sosyal bilimciler toplumsal ta-
istekler, kanaatler ve değerlendirmelerin bir göster-
bakalaşmada dört ana tipe dayanan bir ayrım yapar-
gesidir.
lar. Bunlar, kölelik, kast, zümre ve toplumsal sınıf ve statü sistemleridir. Tüm bu sistemler ve kavramlar
13
www.psikolojivetoplum.blospot.com
değerlendirildiğinde insan çeşitli yönlerden bir toplu-
likle yerleşik düzene geçtiği dönemden itibaren lü-
luk olma ihtiyacı duymuştur, ve buna meyillidir.
gatte kendisine yer bulan ‘bir-aradalık’, bir arada olma ve yaşama isteği insanın çeşitli istek ve ihtiyaç-
1.5. İnsan-Tarih İlişkisi
larını karşılamasına yardımcı olmuş, temeli bu dü-
Psikoloji, insanların içinde bulundukları halet-i ruhi-
şünce ile oturtulmuştur.
yelerine istinaden gösterdikleri tepkileri ve davranışları, meydana gelen ve gelebilecek sonuçlarıyla bir-
İnsanlar beslenebilmek için avlanmışlar, çeşitli bitki
likte inceleyen bir bilimdir. Tarih ise insanın psikolo-
ve meyveleri toplamışlar, fakat bir müddet sonra in-
jisi gereği meydana getirdiği davranışların ve bunla-
san popülasyonu yoğun bir artış gösterince beslene-
rın sonuçlarının tam olarak kendisini ifade etmekte-
bilmek bireysellikten çıkmış, toplumsal bir hüviyet
dir. Bu bağlamda insan, tarih ve psikoloji bilimlerini
kazanmıştır. Bu sorunun çözümü için insanlar bir
meydana getiren, yaşayan, yaşatan ve oluşmasında
araya gelmişler ve ilkel köyler, şehirler böylelikle ku-
en büyük katkıyı sağlamış aktör olarak karşımıza çık-
rulmaya başlanmıştır. İnsanlar bu yerleşim yerlerinde
maktadır. Tarihsel ve psikolojik olaylar, insan mer-
çeşitli ürünleri yetiştirme imkânlarına sahip olmuş,
kezli olma özelliği taşır. İnsanlar da çeşitli dönem-
karnını doyurmuştur. Ürün fazlası ise satılmış ve tica-
lerde yaptıkları savaşlar ve barışlar, bir araya gelerek
ret ekonomisinin ve Tarım Devrimi’nin ilk tohumları
oluşturdukları topluluklar, kent yapıları ve tüm bun-
böylelikle atılmaya başlanmıştır. Toplum olmanın
ları yapmaya iten çeşitli sebepler –özellikle psişik ve
ekonomik boyutu ve yerleşik düzene geçişin ilk adımı
ideolojik sebepler- incelendiğinde tarihin ve psikolo-
Tarım Devrimi sayesinde atılmış, ilerleyen dönem-
jinin merkezinde olduklarını kanıtlamışlardır.
lerde gelişen teknoloji ve ihtiyaç açığı dolayısıyla 18.19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi ile altın çağını yaşa-
İnsanlar çeşitli durumlara ve dönemlere binaen birey-
mıştır.
sel ve toplumsal açıdan incelendiğinde görülüyor ki, her türlü sebepten ötürü bir arada olmaya ve yaşa-
Ekonomik boyutta bir arada olmaya ve yaşamaya
maya yöneldikleri vakit ortaya çıkan tarihsel boyutun
başlayan insan kendisini ve sahip olduğu maddi ma-
psikolojik arka planı vardır. Çünkü insanlar ya da top-
nevi her türlü şeyi koruma gereği de hissetmiş ve bu
luluklar belli başlı durumlara karşı içinde bulundukları
korunma isteğinin insanda oluşturduğu yansıma ile
psikolojileriyle ön plana çıkarlar ve tarih de bu şekilde
günümüz yerleşik devletlerinin temeli atılmıştır. Dev-
oluşur. Her psikolojik hâl insanı tetikler. Bu tetiklen-
letlerin kuruldukları dönem ve coğrafyaya göre farklı
menin akabinde ortada çıkan sonuç, bir arada bulu-
özellikleri bulunsa da genellikle ortaya çıkan intiba,
nan kişilerin ve toplulukların tarihini de yansıtır.
insanların lider vasfı ve gücü olan kişi ya da kişilerin etrafında toplanarak bir arada olmaya çabalamaları-
2. Bölüm: “Bir-Aradalık” Kavramının Tarihçesi
dır. Tarihin en uzun ömürlü imparatorluklarından bi-
Bir-aradalık, bir arada olmak ve birlikte yaşamak şe-
risi olan Roma İmparatorluğu, var olduğu süre zar-
killeriyle farklı formatlara sokabileceğimiz kavramın
fında hüküm sürdüğü tüm dönem ve coğrafyada ha-
tarihçesi insanlıkla başlamaktadır. İnsanların özel-
kimiyeti altında bulunan insanların ve toplulukların
14
www.psikolojivetoplum.blospot.com
bu korunma ve barınma ihtiyacını en iyi şekilde temin
rım dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Ta-
eden tarihsel objelerin başında gelmektedir.
rım Devrimi, günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce başlamıştır. Tarımın icadıyla birçok besin ve hayvan
İnsanlar çeşitli dönemlerde içinde yer aldıkları dü-
evcilleştirilmiştir. Devrimin insanlığa sağladığı fayda-
zene karşı da tavır almışlar ve bu uğurda bir dava şu-
ların yanında olumsuz etkileri de olmuştur. Ani nüfus
uru ve bilinciyle hareket etmiş, yeniden bir arada top-
artışları, yaşanan ekonomik karmaşa, haksız kazanç
luluk oluşturmayı başarmışlardır. Tarihin ve psikoloji-
ve servet artışı, statükonun farklılaşması gibi olum-
nin seyrini derinden etkileyen bir durum olarak baktı-
suz etkileri olmuştur. Tarım Devrimi ayrıca yakın ge-
ğımızda Fransız İhtilali bunun en güzel ve en bariz ör-
lecek ve coğrafyalarda ortaya çıkan büyük medeni-
neğini teşkil edecektir.
yetlerin, savaşların ve dahası Ortaçağ Avrupası’nda hüküm süren feodalizme giden sürecin temellerini
İnsanların tüm bu maddi olayların haricinde bir arada
atmıştır.
olmalarını temin eden en büyük ve en kuvvetli bir başka olgu da ‘din’ olgusudur. Bu olgu, bir aradalığın
Tarımın keşfi, insanların, toplumların; sosyolojik,
daha çok ruhi, manevi ve uhrevi bir kimliğe bürünmüş
ekonomik ve toplumsal statü ve dini yaşam gibi bir-
hâlidir. İnsanlar çeşitli dönemlerde kendilerinden
çok alanda da ses getirecek değişimlerin başlangıcı
güçlü olana itaat etme ve boyun eğme yolunu tut-
olmuştur. Erken Neolitik Dönem uygarlıkları ve top-
muştur. Böylelikle kendisini ve toplumunu manevi
luluklarında yeni tarım sanatına dinsel bir saygı ile
anlamda da koruma altına aldığını ve bu bir arada ol-
yaklaşılır. Ekin, göksel varlığın bir tezahürü olarak ka-
manın kendilerinin yararına olduğunu düşünecektir.
bul görür. Görüldüğü üzere Neolitik Dönem uygarlık-
İslâm dini, geldiği ve yayıldığı dönem ve coğrafyayla,
ları din aracılığıyla tarıma mitolojik ve dini anlamda
din olgusunun en tipik örneğini teşkil edecektir.
büyük bir kutsiyet atfetmişlerdir.
2.1. Tarım Devrimi
2.2. Rönesans
Tarım Devrimi, insanlık tarihinin, insanların bir araya
14. yüzyılda İtalya’da başlayan bu aydınlanma dö-
gelerek yaptıkları ve etkileri günümüze kadar ulaşmış
nemi, dünyanın bilim, sanat, arkeoloji, tarih, edebi-
ve halen geçerliliği olan ilk ve en büyük devrimlerin-
yat, insan sevgisi (hümanizm), kültür ve daha birçok
den biridir. Neolitik Dönem’de insanların tarımı bul-
alanda geliştiği bir dönemdir. “Yeniden Doğuş” an-
ması ve yaygınlaştırması ile başlayan Tarım Devrimi,
lamında ifade edilen Fransızca kökenli Rönesans te-
içinde geliştiği toplumları ve daha nice toplulukları
rimi, genellikle 14. yüzyılda İtalya’da başlayıp, 15. ve
sosyoekonomik temellerinden etkileyen büyük bir
16. yüzyıllarda Avrupa’ya yayılan bilim, edebiyat ve
oluşumdur.
sanat alanlarındaki uyanışa yönelik bir hareketi ifade eder. İtalya’nın kuzeyinde başlayan, Avrupa’yı etkile-
Tarım, dünya genelinde tek ve dar bir zamanda bu-
yen ve önemli gelişmelere yol açan bu dönem, Fran-
lunmuş ve gelişmiştir. Farklı topluluklar, farklı za-
sız düşünürler tarafından bu şekilde adlandırılmıştır.
manlarda tarımı defalarca bulmuşlardır. Böylece ta-
Devrin “Yeniden Doğuş” sözcükleriyle tanımlanması-
15
www.psikolojivetoplum.blospot.com
nın nedeni, o dönemde iz bırakan iki önemli gelişme-
üretimin karakterinin değiştiği 18. yüzyılın sonu ve
den kaynaklanmaktadır. Bu iki gelişmeden ilki, Antik
19. yüzyılın başını kapsayan zaman dilimi için kullanı-
Yunan ve Roma eserlerinin yeniden doğuşu, diğe-
lır. Avrupa’da 18.-19. yüzyıllarda ilk olarak İngiltere
riyse Orta Çağ boyunca süregelen durgunluğun, da-
merkezli olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni buluşla-
ralmanın sona ermesinde ve ilerlemenin sağlanma-
rın, bilimsel gelişmelerin üretime katkılarıyla ortaya
sında rol oynayan eleştirel düşünmenin etkin bir şe-
çıkan bir süreçtir. Bu dönemde ilk atılımlar buhar gü-
kilde yeniden devreye girmiş olmasıdır. Rönesans’ın,
cünün enerji ve üretime dönüştürülmesiyle karşımıza
eski Yunan Edebiyatı’nın ve bilimlerinin incelenmesi,
çıkmaktadır. Sanayi Devrimi, iki aşamalı olarak ilki İn-
matbaanın icadı, bilim insanlarının İtalya’ya göç et-
giltere, sonrasında Amerika’da olmak üzere gerçek-
mesi, klasik İslâm bilim ve düşünce kaynakları ile bir-
leşmiştir. Sanayi Devrimi, üretim, teknoloji, bilimsel
likte Roma eserlerinin Latince başta olmak üzere di-
gelişmelerde büyük bir atılıma neden olmuşsa da,
ğer Avrupa dillerine çevrilmesi, coğrafi keşifler gibi
sosyal tabakalar arasında büyük bir uçurum söz ko-
etkenlerle, Avrupa’da, önce İtalya’da başlayan ve za-
nusudur. En tipik örneğini Jack London’ın ‘Uçurum
manla Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, Hollanda
İnsanları’ kitabında görebiliriz. Sanayi Devrimi, eko-
gibi ülkelere kadar uzanan uzun soluklu bir harekete
nomik, bilimsel sonuçları itibarıyla insanlığa büyük
dönüştüğü bilinmektedir. Rönesans sürekli çalışılan,
hizmetlerde bulunmuş olsa da insanların sosyal sta-
yeniden yazılan, üretilen, sunulan, satılan, dönem
tülerinin değişmesi, ekonomik uçurumların ortaya
dönem yeniden adlandırılan bir tarih alanı olarak kar-
çıkması ve işçi sömürüsü açısından olumsuz etkileri
şımıza çıkar.
günümüzde de devam eden bir devrimdir.
2.3. Reform
2.5. Fransız İhtilali
Refom hareketi, dönemsel olarak 15.-17. yüzyıllar
Fransız İhtilali, günümüzdeki ulus-devletlerin, milli-
arasında Avrupa’da, özellikle Almanya merkezli or-
yetçi söylemlerin ve ideolojilerin doğmasındaki en
taya çıkmış dinsel bir harekettir. Katolik Kilisesi’nin
büyük etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
dini yaptırımlarına karşı Martin Luther ve benzeri re-
Fransız İhtilali, tarihsel olarak 20 Temmuz 1789 tari-
formistlerin ön ayak oldukları bir bir-aradalık hareke-
hinde muhaliflerin Bastil Hapishanesi’ni basmaları ve
tidir. Martin Luther, kiliseye karşı olan isteklerini ve
mahkumları serbest bırakmalarıyla fitili ateşlenmiş
eleştirilerini 95 maddelik bir tez halinde kilisenin du-
bir devrimdir. Temelinde, milliyetçi ideoloji ve söy-
varına asmıştır. Bu hareketle Almanya’da mezhepsel
lemlerden ziyade Sanayi Devrimi ile hakları sömürü-
çatışmalar baş göstermiş, 1555 Augsburg Barışı, Pro-
len işçi sınıfı ve patronlar arasındaki ekonomik ve sos-
testanlık mezhebinin kuruluşu, Otuz Yıl Savaşları gibi
yal statü mücadelesinden dolayı kaynaklanmaktadır.
siyasi, politik ve dini sonuçlara neden olmuştur.
İhtilalin, başarıya ulaşmasıyla imparatorluk yönetimi lağvedilmiş, cumhuriyet rejimine geçilmiştir. İhtilale
2.4. Sanayi Devrimi
karşı olanları sindirmek için giyotin ile idam yöntemi
Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, bir takım bu-
benimsenmiştir. Fransız İhtilali, 1815 yılında Avus-
luşun, üretim gücünü, tekstil, demir, çelik endüstrileri ile taşımacılığını etkilediği ve sonuçta İngiltere’de
16
www.psikolojivetoplum.blospot.com
turya-Macaristan şansölyesi Otto von Bismarck ön-
İnsanlar tarihsel süreç içerisinde çeşitli ihtiyaçlarını
cülüğünde toplanan Viyana Kongresi’ne zemin hazır-
karşılamak üzere bir arada yaşamışlar ve yaşamaya
lamıştır. Bu kongre ile günümüz ulus-devletlerinin te-
devam etmektedirler. Bir-aradalık kavramının ve ta-
meli atılmış, imparatorluklar ve çok-uluslu kozmopo-
rihinin incelenmesinde, insan ihtiyaçlarının karşılan-
lit devletler tarihe karışmıştır.
ması temel fikri yatmaktadır. İnsanlar çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, bir arada yaşamışlar, bir
Sonuç
arada yaşayabilmek için de çeşitli düşünsel, dini, top-
İnsanlar ve insanlık, tarihsel süreç içerisinde pek çok
lumsal ve ekonomik temelli hareketlerin içerisine gir-
farklı dönem ve coğrafya itibarıyle diğer insanlar,
miştir. Bir-aradalık kavramının iyice anlaşılabilmesi
toplumlar ve doğa ile çeşitli ilişkilere girmişlerdir. Bu
için, insanların ve insanlığın tarihsel süreç içerisinde
bir nevi karşılıklı çıkar ilişkisidir. İnsan, insanla, do-
ortaya koyduğu ihtiyaçlar hiyerarşisi ve bunların kar-
ğayla, diğer toplumlarla, tarihle ve dinle çeşitli ihti-
şılanması için gereken karşılıklı ilişkiler bütünü ince-
yaçlarının karşılanması için karşılıklı ilişkiye girmiştir.
lenmelidir.
Tüm bu etkenler insanların ‘bir arada’ yaşamalarına sebebiyet vermiştir. Beslenme ihtiyacını karşılamak
Kaynaklar
zorunda olan insan, özellikle doğa ve diğer toplumElektronik Kaynaklar
larla bir arada yaşamak zorunda olmuştur. Akabinde tarımsal devrim yaşanmış, insanlar yerleşik hayata
- arkeofili.com
geçmiş, şehirler kurulmuş, bir-aradalık format deği-
- dunyalilar.org
şikliğine uğramıştır.
- tdk.gov.tr
İnsanlar, içinde bulundukları topluma ait ve bu top-
Yazılı Kaynaklar Armstrong, Karen, Mitlerin Kısa Tarihi, Merkez Kitapçılık.
lumu oluşturan en küçük birim olarak karşımıza çıkmaktadır. Haliyle tarımsal devrimle format değişikli-
Belzen, Jacob, Din Psikolojisinde Tarihsel-Kültürel Yaklaşım,
ğine uğrayan bir aradalık kavramına binaen, insanlar
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, 2007.
toplum ile de karşılıklı çıkar ilişkisine bürünmüşlerdir. Coşkun, İsmail, Modernliğin Kaynakları: Rönesans Üzerine Bir
Toplumsal yaşam içerisinde beslenme, barınma, ko-
Değerlendirme.
runma gibi ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayan insan, fikir dünyası ve kafa yapısı itibarıyla çeşitli dinlere,
Deutsch, Marton, Kauss, Robert, Les Theories en Psychlogie
ideolojik fikirlere ve bizzat yön verdiği tarihle de ilişki
Sociale, Mouton, Paris, 1972.
içerisine girmiştir. İnsanın doğa ile olan karşılıklı ilişGürses, İbrahim, Kılavuz, Akif, Erikson’un Psiko-Sosyal Gelişim
kisi sonucunda Tarım Devrimi; diğer insanlar, top-
Dönemleri Teorisi Açısından Kuşaklararası Din Eğitimi ve İletişi-
lum, din ve tarih ile olan ilişkisi sonucunda ise Röne-
min Önemi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt
sans, Reform, Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali gibi
20, Sayı 2, 2011.
toplumsal yönü büyük ve etkileri halen devam eden Goody, Jack, Renaissances: The One or The Many?
gelişmeler ortaya çıkmıştır.
17
www.psikolojivetoplum.blospot.com
Küçükkalay, Mesut, Endüstri Devrimi ve Ekonomik Sonuçlarının Analizi, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Sayı 21, 1997. Noland, Richard, Psikotarih: Teori ve Pratik, Tarih Okulu, Sayı 6, Ocak-Nisan 2010. Özkalp, Enver, Sosyolojiye Giriş, Ekin Yayınevi, 26. Baskı. Şahin, Hasan, İnsan-Din İlişkisi, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1.
18
www.psikolojivetoplum.blospot.com
Kapsayıcı Kategoriler ve Genelleştirilmiş Diğeri Gözde Yılmaz gozdeylmaz7@gmail.com
K
apsayıcı kategoriler, Hannah Arendt’in
yalektik biçimde etkileyen bilişsel ve duygusal tepki-
(1969) söz ettiği üzere, enstrümantal şid-
meler, çoğunlukla kültürel olarak şekillenir ve Jose
deti haklı çıkarmak adına kullanılırlar. Kod-
Ortega’nın da belirttiği üzere sosyalleşme süreci, bi-
lar birbirleri ile yer değiştirdiğinde, kimliğe dair kon-
reyselleşme sürecini öncelediği için sosyal olarak da
septleri kontrol etmek ve adaletsiz uygulamalarda
yapılandırılır denilebilir (Holmes, 1975). Kapsayıcı ka-
bulunmak kolaylaşır. Böylelikle “doğrular” tekrar ve
tegoriler bizi, Herbert Mead’in (1934) deyimiyle “ge-
tekrar üretilebilir hale gelir. Perspektiflerin değiş-
nelleştirilmiş diğeri”ni kullanmaya iter ve bu bizim
mesi, ahlâki sınıflandırmaların da değişmesine yol
analitik bir süreçte yapılandıramadığımız kimliğimizi
açar. Birey, başka bir bireyi bu kodlar vasıtası ile ko-
aslında bir bakıma garanti altına alır.
layca düşman addedebilir. Bu süreçler bizleri, fiziki Carl Schmitt’in (2007) açıklamasıyla “düşman”, varo-
şiddet uygulamaya da açık hale getirir. Zira artık
luşsal açığımızı kapatmak ve bir çeşit aidiyet hisset-
“normallerimiz” de değişmiş, bir nevi kendimizi olağanüstü hâl koşullarına bilinçsiz bir şekilde adapte et-
mek, düşman olmayanlarla bizi bir arada tutabilmek
mişizdir. Burada vurgulamak istediğim nokta, kapsa-
açısından elzemdir. Aslında faşizmin tercih ettiği bu
yıcı kategorilerin analitik düşünce ile genellikle farklı
süreç, bizi izole hale gelmiş ve kendine bile yabancı
kutuplarda seyrettiğidir. “Biz”, “onlar”, “düşman”,
bireyler haline getirir. Zira sosyal bir atmosferde kişi,
“terörist”, “mağdur”, “fail”, “iyi”, “kötü”, “normal”,
diğer varlıkları birer ayna olarak kullanır ve kendi va-
“anormal”, vb. kategoriler, başka aidiyetleri tercih
roluşu bu sosyalleşmeden, bir-aradalıktan beslenir.
eden bireyleri, belirli kimliklerin içerisine sıkıştırır. Ör-
Politik alanda eylemek de bu bir-aradalığın en önemli
neğin, Nazi ırkçı ideolojisi hüküm sürerken Al-
unsurlarındandır. Isaiah Berlin’in (1969) de belirttiği
manya’da Hitler ve hükümeti, Ari ırktan olmayan her-
üzere bu, pozitif özgürlüğün olmazsa olmazıdır. Bu süreç yakalanamadığı vakit, kişiler kendilerini trav-
kesi düşman, yok edilmesi gereken “anormal insanlar” olarak görmüşlerdir. Rwanda katliamı zama-
malarla, kişilik çatışmalarıyla, güvensizlik ve yalnızlık
nında Hutular Tutsi’leri öldürülmesi gereken birer
hissiyatı ile çevirili halde bulur. Kendini toplumdan
“karafatma, iğrenç mahlûk, sıçan” gibi görmüş ve on-
izole etmiş birey, daha kolay kontrol edilebilir hale
ları katletmişlerdir. Yine yerli nüfusu katleden Avust-
gelir. Politik bir-aradalığa karşı isteksizlik ve farklı ai-
ralya ve Amerika gibi ülkelerde de yerliler birer
diyetlere karşı tolerans yokluğu, stratejik olarak plan-
“vahşi, ilkel, hayvan” olarak kabul edilmiş ve katledil-
lanabilir, manipüle edilebilir ve bir eylem adına yarar-
meleri uygun görülmüştür. Biliyoruz ki, birbirlerini di-
lanılabilir bireyler yaratır. Demokrasi kültürüne ait olmayan bu durum, aynı zamanda, yasa ve demokrasi
19
www.psikolojivetoplum.blospot.com
arasındaki diyalektik ilişkiye de zarar vererek hukuk-
tanıma şansı elde edebildiğimiz günümüzde, kapsa-
suz işleyen bir toplumsal düzen yaratır.
yıcı kategoriler ile manipüle edilmek geçmişe göre elbette zor. Ama eskisinden daha şiddetli maruz kaldı-
Kapsamlı kategorilerin haksızlıklar güdümünde kul-
ğımız görsel ve işitsel imgelerin varlığı ve bu imgele-
lanılması durumu, birbirlerimizin hikâyelerini dinle-
rin kaynağının da ekonomik ve politik gücü elinde bu-
meye karşı bizi isteksiz kılar. Heterojen bulunuşlar,
lunduran yapılar olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla
geçmişe dair izlenimler, bugüne dair varoluş sorun-
kapsayıcı kategoriler hakkında farkındalık sahibi ol-
salları ve geleceğe dair umut ve çıkarımlar, ancak bir-
mamız önem arz etmekte. Bu konularda daha çok
birimizin hikâyeleri ve karşıt izlenimlerimiz sayesinde
araştırmak ve tartışıp bilinçlenmek dileği ile…
vücut bulur. Fakat unutturmak, bireylerin geçmişle, şimdiyle ve gelecekle kurdukları bağları hafızasız bir
Kaynaklar
belirsiz zaman içerisine hapsetmek, “genelleştirilmiş
Arendt, H. (1969), On Violence, s. 46, New York Review of Bo-
diğeri” yaratanların en çok kullandıkları silahtır. Fou-
oks.
cault’nun (1975) da belirttiği üzere, unutturmak, karşı
Berlin, I. (1969), Four Essays on Liberty. s. 260. Oxford Univer-
belleği kontrol altına alan bir eylemdir. Hâlbuki ihti-
sity Press.
yacımız olan, Robert Putnam’ın (1994) da dile getirFoucault, M. (1975). Discipline and Punish: The Birth of the Pri-
diği üzere, müzakereci bir akıl yürütme süreci ve
son. New York: Pantheon.
“biz”in içine bir “ben” katmayı becerebilme gücüdür. Hikâyeler vasıtası ile kolektif bilince katılmak, açık
Holmes, O. W. (1975), Human Reality and the Social World: Or-
uçlu diyalogları sürdürebilme kâbiliyeti gerektirir. Bu
tega's Philosophy of History, s. 33. Amherst, MA: University of
Richard Rorty’nin (1991) de üzerinde durduğu ve
Massachusetts Press.
hikâyelerin “doğru”nun, “normal”in ötesini, farklı poMead, G. H. (1934), Mind, Self, and Society from the Standpo-
litik ve ahlâki idealleri görmemize yardımcı oluş ha-
int of a Social Behaviorist, University of Chicago Press, Chi-
linden beslenebilme durumudur. Varoluş hakkındaki
cago.
farklı elementler, çeşitlendirilmiş söylemlerin içerisinde gizlidir. Sanatsal faaliyetler, kapsayıcı katego-
Putnam, R. (1994), Making Democracy Work: Civic Traditions in
rilerin ötesini görme konusunda bize çokça yardımcı
Modern Italy, s. 160, Princeton University Press.
olacaktır. Zira sanat bize, o sanatı icra edene ait eşsiz
Rorty, R. (1991), Objectivity, Relativism, and Truth: Philosophi-
yorumu, görme biçimini sunar. Farklı anlatılar, bu yo-
cal Papers, s. 142, Cambridge: Cambridge University Press.
rumların içerisinde gizlidir. Herkesin birbirine benSchmitt, C. (2007), The Concept of the Political. Chicago: Uni-
zeştirilmeye çalışıldığı esnada sanat ile direniş, adeta
versity of Chicago Press, s. 28.
bir uyandırma gongu işlevi görür ve farklı anlatılara yönelik duyargalarımızın açılmasını sağlar. Teknolojik vasıtalarla dünyanın başka bir ucundaki insanlarla bile iletişim kurabilir hale geldiğimiz, onu
20
www.psikolojivetoplum.blospot.com
Özgürlüğün Neoliberal Hâlleri: Ekran ve İnternetin Öznel Etkileri Üzerine Ceylin Özcan ceylinozcan@yahoo.com
B
ugün “bir aradalığı”, bir araya gelmeye dair
“ağ” demek. İnternete bağlanmak, bir ağ arasında ol-
imkânlarımızı, bir arada olmanın kendine
mak, bir ağ algoritması içerisinde dolanmak demek.
has gerilimlerini konuşacağız.1 Hem ortak-
Bu ağ arasında dolanan, bir pencereden diğer pence-
lık, beraberlik anlamlarının ikamesi olarak bir arada-
reye kayanın, bıraktığı ize dair hiçbir temsilinin olma-
lık; hem de “bir” ve “ara”yı ayırarak yazdığımız ha-
dığı bir bağlantı arasında olmayı sağlıyor bir özne
liyle, bir “arada” olma, bir “araya denk düşme” du-
için, internet.
rumu veya “arada bir” olanın ritmi olarak bir aradalık. İnternet günümüz öznesinin dünyayla, ötekiyle ve
Başka bir deyişle:
sözle kurduğu bağı kökten değiştirdi. Haliyle müm▪
▪
▪
Hem bir yan yanalık hali: Dayanışma, omuz omu-
kün kıldığı bağlantı ağıyla, ilişki kurma modalitelerini
zalık; bir dayanak olarak öteki ve ben, çift olma
de dönüştürdü. Ekran karşısındaki birey için küresel
Hem bir olma hali: Birlik; tek vücut olma, ötekiyle
düzeyde bir antite oldu diyebiliriz. İnternet sayesinde
bir olma, kenetlenme, “ben”in “biz” içinde kaybı
bilgiye, imgeye, her türlü tüketim nesnesine her an
Hem de bir ara: “Aralık”; “aradalık”. Sınır; iki nok-
ulaşabilir, bir başkasına her an bağlanabilir, her an
tanın/durumun arasındaki üçüncülük; ötekiyle
ondan kopabilir, aynı hızla yeniden bağlanıp her boş-
zamansal, mekânsal hatta coğrafi mesafemiz;
luğu, her arayı doldurabilir hale geldik. Teknobilişsel
aramızdaki o boşluk; iki kelime arasındaki sessiz-
ilerlemelerle beraber internet, her veriyi rakamsal bir
lik. Ben ve öteki arasındaki kapanmayan ara.
veriye dönüştürerek, en ufak dolaşımı kaydeden sa-
Ötekinin yokluğunun izi, bir yara olarak bir
nal bir hafızaya dönüştü. Lacan’ın deyişiyle Öteki,
ara’lık. İki yakanın bir araya gelmeyişi.
özne için bir gösteren hazinesi, öznenin tarihsel ve kuşaklar arası havzası iken ve bilinçdışı bir üreti or-
Tam da bu duyuşun yarattığı yankılanmada, her biri-
taya koyan simgesel bir zincir oluşturuyorken, söz
mizin yaşamının hatta neredeyse organ misali bede-
konusu böylesi sanal bir veri tabanı değildi, şüphesiz.
ninin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş interneti dü-
Peki toplumsal bağın böylesi sanal bir alana kayarak
şündüm. “Inter”, “arasında” ve “net”, bildiğiniz gibi
1
Bu metin, TODAP tarafından düzenlenen VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nda (İzmir, 2018), Pınar Arslantürk ile yapılmış sunumun yazar tarafından kaleme alınmış olan ilk bölümüdür.
21
www.psikolojivetoplum.blospot.com
dönüşümünün, özne için ne gibi sonuçları olabilir?
var saydığımız genç bir kadının portre fotoğrafı ve bu
Ötekinin ve öznenin statüsüne dair ne söyler?
fotoğrafın üst köşesinde Netflix, Spotify ve Twitter logoları bulunuyor. İlettiği mesaj ise şu: “Şu dörtlüden
İnternet, Öznellik ve Toplumsal Bağ
biri giderse, Osmanlı gibi çökerim”. Bu iletinin ironik
Psikanalist Eric Laurent, “İnternetten zevklenmek”
yanı bir yana, ki bu ileti sözün öznel değerini taşıyor
adlı makalesinde (2017) “Bir ve sayısal (numerique)
mu, bu iletinin adresi kim? gibi ayrı sorulara da alan
medeniyetin Ötekisi’nin” aşırı mevcudiyetinden bah-
açıyor muhakkak, burada bize her nasılsa tesadüfen,
seder. Söz konusu olan, Arada bir’in sağladığı mevcu-
tam da bir ağ arasında dolaşırken karşılaşmayı seçme
diyet/yokluk ritmi, dinamiği, çocuksu masalların “bir
imkânlılığımıza tabi olmadan, ulaşan mesaj şu:
varmış, bir yokmuş” dengesinden, “her an, her dakika”ya kayan bir ruhsal gerçekliktir. Bir ara’lık, bilin-
Her biri eşdeğer dürtü nesnelerinin (bakış, ses) ika-
meyene açılan düşlemsel bir alan sunarken, “her an
mesi olarak artı-zevk nesneleri olan tüketim aygıtları
ve hemen”in doğrudanlığı, düşlemeye fırsat tanıma-
birbiriyle yer değiştirebilir, tıpkı kız arkadaşı gibi. An-
yan bir fazlalık halini alır. Ekranın sunduğu bir olanak
cak bu zevk modalitelerine işaret eden nesnelerden
olarak imgeselliğin genleşmesi, öznenin kendini
biri yerini boşaltırsa: bam! fallik çöküş. Simgesel olan
dünya çapında “bir ve tek” sanmasına kadar gidebilir.
gösterenin aleyhine imge ve teknobilişim karşısın-
Kendinden eksik değil, kendiyle dolu bir özne; tek ba-
daki böylesi bir büyülenme hali; fetişist bir büyü-
şınalığından karşı konulamaz zevklenme hali. Elbette
lenme, ki bu herkese ulaşabilirlik halinde, etik bir soru
bu narsistik karmaşa, başkasıyla kurulan ilişkide onun
da doğuyor: Bu gösterim/sergileme halinde, bir baş-
acısına duyarsızlaşmadan, kendi varlığını imgesiyle
kasının çiftin bir aradalığına ve mahremiyetine her an
ve imgesini de kimliğiyle karıştırmanın yarattığı ya-
dâhil edilebilir olması. Ayrıca ara vermenin,
bancılaşmaya kadar, kendine ve başkasına yönelik
sakla(n)manın özgürlüğünden, görülme ve beğe-
gizil bir şiddetin de önünü açar. Bir ideal benliği her
nilme zorunluluğunun dayatıldığı ekran, dolayısıyla
ne pahasına olursa olsun koruma davası, böylece de
imge karşısında öznel bir pasifleşme de buna eklene-
küresel, herkes için ideal olanın bir parçası olma, bir
bilir: “Yüzeysel ve geçici imge kültürü, bizden mahremi-
hayat projesi halini bile alabilir özne için.
yetimizi çalar, eleştirel düşüncenin yerini alır ve tüketilen varlıklara dönüştürür bizi, hiçbir seçme özgürlüğü
Toplumsal bağ ve ilişkilerdeki bu -Zygmunt Bau-
olmadan” (Internet avec Lacan, p. 32).
man’ın deyimiyle- “akışkanlık” ve bir nevi çölleşme; internetin, yani kapitalizmin başka bir biçimi olarak
Cinsellik, Nesne İlişkisi ve Bir Aradalık
bu bilişim çağının, öznenin cinsellik, aşk ve ölüm kar-
Freud’un dürtü kuramının bize öğrettiği, nesnenin ra-
şısındaki varoluşsal soru ve zorluklarına yanıt olama-
dikal kaybından sebep ikameleriyle olan karşılaşma-
dığının, yeterli bir çare sunamadığının kanıtı denilebi-
nın ancak hedefini ıskalamış, eksik bir karşılaşma ola-
lir. Bu noktada ilk aklıma gelen, iki gün önce okudu-
cağıdır. Kökensel, temel olan nesne annedir, ve onu
ğum 22,2 Bin beğeni almış genç bir adamın (onun ta-
kaybederiz. Onun kaybı, bizi dile sokan, insanileşti-
kip listesindekilerden kat be kat büyük bir sayı) attığı
ren, bizi diğerleriyle bir arada olma imkânlarına açan
bir tweeti örnek vereceğim. Kız arkadaşı olduğunu
22
www.psikolojivetoplum.blospot.com
bir kayıptır. Bizi konuşmaya, ayağa kalkmaya ve bas-
olan bir varlık değil. Ancak bir beden parçası, insani
tırmaya iter. Bu nedenle de kaybı temsil eden nes-
en temel nesnelerden biri olan bir ses olarak varlık ka-
neyle karşılaşma, ancak zevkin sınırlarını ve modali-
zanıyor. Hem de ne ses! Bu sese, Theodore, tanındı-
telerini belirleyebilir. Günümüz söyleminin bize va-
ğına dair bir bilgi varsayıyor. Bildiği varsayılan ancak
dettiği zevk, zaten mümkün değil. Ancak, bu imkân-
özne olmayan bir Öteki; ayrılık acısının dermanı. Fil-
sızlığın söylemdeki statüsünün değişmesi, bir arada-
min dönüm noktalarından biri bu ve elbette eksik bir
lık biçimlerimizi de etkiliyor.
karşılaşma; Samantha bir kadın değil, bir insan dahi değil. Diğer yandan, meselesini pek tarihselleştire-
Lacan’ın deyimiyle “cinsel ilişki/orantı yoktur” demek,
meyen Theodore için Samantha bir nevi bir düşlem
tam da cinsiyetler arası bir karşılıklılığın ve tamam-
nesnesi ve bu nesneye zamanla otistik ve yalnızlaştı-
lanmanın mümkün olmadığına işaret ediyor. Bu tam
ran bir zevk biçiminde kapanır.
olarak eksik olan karşılaşmanın bir ptototipi. Temel nesne eksiğinin ikamelerinden yani düşlem nesnele-
Theodore hiçbir hissin egemen olmadığı bir rutin ve
rinden geçerek, ötekiyle bağ kuruyoruz; küçük a nes-
monotonluk içinde işine gidip gelir. Ayrılık, sanki hiç-
nesi. Bu nesne, Öteki’nden ayrılırken, çeşitli mantıki
bir duygulanım uyandırmamışçasına bir apati ha-
anlarda bedenden kopup aramıza düşen nesne bi-
linde. Aşk, duygulanım ve beden bağını koparan bu
çimlerine karşılık geliyor. Psikanalitik bağlamda, bir-
noktada, Laura Petrosino (2013) çağdaş meseleler-
aradalık böylesi bir yerden düşünülebilir. Öteki’nden
den biri olarak “duygulanımların öznelleştirilmesin-
kopuşun sınırında beliren bir nesnedir, küçük a. Bu
deki yoksunluk” durumunu tanımlar. İlişkisel bir Öteki
nesnenin temellendirdiği bir düşlemin dolayımından
figürünün yerini teknik becerileriyle büyüleyen özne-
ötürü bir aradayız, yani. Bir arada oluşlarımızı ve bir
siz bir aygıt almıştır. Eğer Theodore bir özne olarak
araya gelişlerimizi, ayrılma ve kopma süreçlerimize
belirecekse, belki de simgesel bir bağ olarak bir mer-
borçluyuz. Düşlemin perdesini kaldırdığımızda, bir-
ciiyi daha iyi konumlayabildiği aşk mektupları yazar-
aradalık imkânlarımız da sönüyor.
lığında belirecek, diyebiliriz.
İnternet çağı, tam da kaybın ve eksiğin simgesel sta-
Belki bu hipermodern meseleye ek olarak şu söylene-
tüsünü belirsizleştiren bir çağ. Konuşmamı, bu mese-
bilir: Ötekinin bedeninin bağıntısı doğrultusunda da
leye dair önemli bir örnek olan ve değerli sorulara
düşünülmez “ses”, bir küçük a nesnesi olarak has he-
kapı açan, Spike Jonze’nin 2013’te vizyona giren
def gibidir. Samantha, sesin kendisidir. Ses, Sa-
“Her” filmi üzerine düşüncelerimi aktararak noktala-
mantha’ya ait değildir. Nesne, bir başkalık ve eksiği,
yacağım.
gediği, kendine özgülüğüyle ötekinin bedenine göndermez. Öyle ki sesi, bir imajla bile kapsamak, ört-
Film, sanal zekâ modeli olarak kurgulanmış bir bilgi-
mek en zor iş olur.
sayar sistemi ile aşk mektupları yazarı boşanma evresindeki Theodore arasında gelişen tuhaf bağ etra-
Belki çeşitli formlarda, cinsellik, cinsel yaşam ve
fında örülüyor. Bir robot yani teknik bir aygıt olan Sa-
orantı, ayrılık bir aradalık meselesi olarak hâlâ günü-
mantha ve Theodore, diyelim. Samantha, bedeni
müz öznesinin derdi olarak kalsa da, ifade alanları ve
23
www.psikolojivetoplum.blospot.com
bulunan çözümlerde radikal bir farklılık olduğunu söylemek, bu filmin ortaya koyduğu ana temalardan biri desek yanlış olmaz. Ötekinin tutarsızlığını, yanıltıcılığının açtığı mesafeyi, her an orada olan, bedeni olsun olmasın teknik kusursuzluğuyla bir boşluğu, aralığı dolduran artızevk unsuru aygıtlarla karşılamak, simgesel bir yanıt olamadığından, günümüz öznesinin bu vasat çaresizliğine de derman olmaz. Her ikisi de bir yalnızlık biçimi olmakla birlikte aralarındaki statü farklılığı, günümüz öznesinin kimi çözümlerinin sorunu hafifletmek bir yana dursun, daha da derinleştirdiğini ortaya koyar. Kaynaklar Bauman, Z. (2017). Akışkan aşk. Alfa felsefe. Freud, S. (1915). Métapsychologie. Paris: Gallimard. Harari, A., Badari, P., Basso, M., & Prado, T. M. (2017). Conversation Bresilienne İncidences d'internet Sur La Pratique Analytique: Dans Le respect Du Transfert. Paris: La Cause Du Desir, n. 97 Internet Avec Lacan, s. 31–36. Laurent, E. (2017). Jouir d’internet. Paris: La Cause Du Desir, n. 97 Internet Avec Lacan, s. 11–30. Soler, C. (2012). Qu'est-ce qui fait lien? Paris: Editions du Champ lacanien. Troianovski, L., Petrosino, L. (2013). A propos de Her -Les sanscorps. Revue Scilicet, Un réel pour le 21e siècle. Paris: Huysmans.
24
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
İlişkiler(d)e Müşteri Olmak: Gençlerin Sola Kaydırılan Kimlikleri Büşra Çilem Dibek cilem.dibek@bilgiedu.net
T
inder isimli aplikasyonu ilişki kurmak için
bir düzen var olmuştur. Toplumların karmaşıklaşma-
kullanmakta olan 18-29 yaş arası gençlerin
sına ve farklı toplumsallaşma şekillerinin belirmesine
ifade ettikleri tüketim alışkanlıklarıyla ilişki
koşut olarak kimliklerde de farklılaşma ve çeşitlenme
ve iletişim kurma yöntemlerinin kendilerine yönelik
görülmektedir (Bakıroğlu, 2013). Ayrıca bir başka
betimlemeleri, duygu, düşünce ve davranışları ara-
kaynakta aktarıldığı gibi, mikro ve makro çevresel et-
sında algıladıkları tutarlılıkları arasında ilişki olduğu
kenler kimlik gelişimi sürecinde birbirini etkilediğin-
düşünülmektedir. Bu çalışmada, yaşanılan dönemin
den sadece kişisel kimlikteki çözülmeler değil; birey
öznesi olan bireylerin aplikasyonda kendini sunma,
ve toplum arasında da çözülmeler gözlenmekte ve
sunulan kendilikleri seçme ve ilişki kurma süreçlerine
kimlikler parçalanmaktadır (Morsünbül & Çok, 2016).
odaklanan deneyimlerindeki nesneleştirme süreçle-
Tüketim kültürünün bölüp parçalayıcı özelliği kimliği
rindeki “akışkanlık” hali incelenmektedir.
absorbe etmektedir. Bu nedenle kimlikler belirsiz ve akışkan hale gelmiştir (Armağan, 2013; akt. Ayan,
***
2016).
Geçmişin üretici toplumundan bugünün tüketici top-
Kimlikle ilgili yapılandırmaların önem kazandığı, er-
lumuna geçişle birlikte toplumun bireyleri şekillen-
genlik ile genç yetişkinlik arasında “beliren yetişkin-
dirme biçimi ve bu minvalde değişen roller önem ka-
lik” adı verilen yeni bir dönemden bahsedilmektedir.
zanmaktadır. Zira toplum, üyesi olan öznelerden tü-
Arnett’in (2000), bu dönemde kimlik keşfinin gerçek-
ketici rollerini benimseyerek buna uygun olarak sim-
leştiğini belirttiği üç alandan birisi aşktır ve yine bu
geselliği kaybetmesini ve hemen her şeyi metalaştır-
dönemin özelliği olarak keşif süreci içerisindeki de-
masını beklemektedir. Tüketim toplumu insan ilişki-
ğişkenlik ile kendilerine yoğun olarak odaklanan bi-
lerini de metalaştırmış ve “kullan ve at” anlayışı gide-
reylerden bahsedilmektedir. “Özgür ve spontane bir
rek insan ilişkilerinin doğasını bozmuştur (Harvey,
ben vurgusuyla kurduğum ve ürettiğim şeyin ta ken-
1992; akt. Ayan, 2016).
disiyim; öyle ki şimdi böyleyim, ama daha sonra farklı olabilir ve kendimi farklı bir biçimde yaşarım” (Funk,
Jean Baudrillard’ın “Çağımızı karakterize eden dev-
2005: 62-63; akt. Karaduman, 2010) cümlesi tam ola-
rim, belirsizlik devrimidir, hayatlarımızın tüm cephe-
rak postmodern kimliği ifade etmektedir.
lerini, özellikle kimlik duygumuzu etkileyen bir belirsizliğin devrimi” ifadesinden de anlaşılacağı gibi yeni
25
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Bu dönemdeki gelişimsel görevlerden biri olan kimlik
kurulan iletişim ve ilişki biçimleri açısından birey üze-
gelişimi karşımıza çıkarken “bireyin kim olduğu” so-
rindeki etkilerine dikkat çekmektedir. Küreselleşme,
rusu önem kazanmakta ve ötekilerin davranışları-
postmodern kültür ve bahsi geçen elektronik iletişim
mıza verdiği geri bildirimlerle kurulan ilişkiler temel
araçlarının etkisiyle kimliği yapılandırma biçiminin
mesele haline gelmektedir (Karaduman, 2010). Erge-
değiştiği bilinmektedir. Tüm bu etkilerin nihayetin-
nin diğerleri tarafından nasıl görüldüğü meselesi, be-
deki değişimle birlikte sürecin hem kolaylaştığı hem
liren yetişkinlikte gitgide ciddi bir temele oturmakta
de zorlaştığı söylenebilir; zira bu kadar hızlı değişim
olan bilhassa romantik ilişkileri açısından oldukça
ve dönüşüm, ulaşılabilirlik olanağı, kalkan sınırlar ne-
önem teşkil etmekte; dolayısıyla bireyin diğerlerine
deniyle kişinin önünde sonsuz sayıda seçenek belir-
sunduğu kimliği büyük oranda bu minvalde biçimlen-
mektedir. Şule Öncü’nün (kişisel görüşme, 2016)
mektedir.
“sonsuz seçenekler yanılsaması” adını verdiği yeni nesil ilişki seyri, bireyi söz konusu seçeneklerin araş-
Günümüzde romantik ilişkiler bir tüketim objesi ha-
tırılmasında saplantılı hale getirebilmektedir.
lini almış durumdadır. Evrilen tüketim alışkanlıkları ve değişen yaşam tarzları çerçevesinde bireyler sıkça
Yöntem
partner değiştirebilmekte, aşkı tüketirken aslında
Araştırmaya katılan bireyler: Veriler 18-29 yaş ara-
karşı cinse ilişkin algı, beklenti, heyecan ve saygı gibi
sında ve %54’ü kadın, %43’ü erkek olmak üzere top-
nitelikler ve arzuları da tüketmektedir. Bunun bir so-
lam 15 kişiden elde edilmiştir. Cinsel yönelimleri
nucu olarak da sürekli arzulayan birey doyumsuzluğa
%69,2 oranında heteroseksüel, %15,4 oranında eş-
davetiye çıkarabilmektedir. Bu noktada tüketimin
cinsel, %15,4 oranında ise biseksüel olmakla birlikte;
önemli argümanlarından olan “arzu” kavramı ile bir
%66,67’si
sevgi biçimi olan “aşk” kavramı arasında bir ayrıma
%33,33’ünün üniversite öğrencisi olduğu ve yarısı ai-
giden Baumann’a (2009, s.18-20) göre, arzu tüket-
lesiyle birlikte yaşamaktayken diğer yarısının arka-
meyi, aşk ise benliğin hayatta kalmasını amaçlamak-
daşlarıyla ayrı bir evde yaşadıkları hakkında bilgi alın-
tadır ve bu yüzden arzu tükenirken, aşk sürebilmek-
mıştır.
çeşitli
meslek
gruplarında
çalıştığı,
tedir (akt. Demirel & Yegen, 2015). Veri Toplama Aracı ve Veri Toplama Süreci: Çalışmanın Küresel dünyanın iletişim kurma biçimlerinde yarat-
veri toplama aşamasında nitel araştırma yöntemleri
tığı dönüşümle birlikte temel araçlardan biri haline
içerisinde yer alan “Derinlemesine (Enformel, Biçim-
gelen internet, şüphesiz bahsi geçen kimlik yaratım
sel Olmayan) Görüşme” yönteminden yararlanılmış-
sürecinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Nitekim
tır. Ancak birebir tanınmayan katılımcılara ulaşabil-
yurtdışında yapılan araştırmalar (Ellison, Heino &
mek açısından yanıtların bir kısmı e-posta ve Google
Gibbs, 2006; James, 2015; Gatter & Hodkinson, 2016;
Formlar uygulaması aracılığıyla elde edilmiştir. Katı-
Kao, 2016; Sumter, Vandenbosch & Ligtenberg,
lımcılar tarafından cevaplandırılması istenen gö-
2017; Ward, 2017) internet kullanımının ve özellikle
rüşme formu ise araştırmacı tarafından hazırlanmış
çevrimiçi arkadaşlık siteleri ile mobil aplikasyonların,
olup kişisel bilgi almaya yönelik sorulan üç sorunun
26
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
haricinde (meslek, cinsiyet ve cinsel yönelim) kulla-
istekliliği” şeklinde görece edilgen bir tavırla ifade et-
nılmış olan farklı kaynaklardaki bilhassa bireysel kim-
tikleri; sanal ilişkileri reel ilişkilere nazaran “yapma-
liğe ilişkin başlıklarından seçilerek oluşturulmuştur.
cık” buldukları görülmektedir. Beğendikleri biri ile eş-
Formda yer alan sorulardan yalnız altı tanesi çoktan
leşmeleri halindeki hislerini ve düşüncelerini “mutlu
seçmeli olup; geri kalan tüm sorular açık uçlu olarak
oluyorum, kendimi güzel/yakışıklı buluyorum” şek-
yanıtlandırılmak üzere hazırlanmıştır. Araştırmanın
linde özetlemekte; ancak biriyle eşleşmedikleri yahut
sonucunda elde edilen verilerin anlamlandırılması
eşleştikleri kişiler tarafından eşleşmeden çıkartıldık-
açısından ise, yine nitel araştırma yöntemleri içeri-
ları zamanlarda his ve düşüncelerinde herhangi bir
sinde yer alan “Doküman İncelemesi (İçerik Analizi)”
değişiklik olmadığını ifade etmektedirler. Katılımcı-
yönteminden yararlanılarak, araştırma konusu hak-
ların kendilerine yönelik algıları hakkında vermiş ol-
kında bilgi içeren yazılı materyallerin çözümlenmesi
dukları cevaplarda hem olumlu hem olumsuz betim-
suretiyle yorumlama aşamasının geçerliğinin arttırıl-
lemelerde bulundukları, duygu-düşünce-davranış tu-
ması amaçlanmıştır.
tarlılıkları hakkında ise davranış ve düşüncelerinde tutarlılık sağlarken; hislerinde genel olarak “dalga-
Tartışma ve Sonuç
lanmaların olduğu” şeklindeki ifadeler dikkat çek-
Verilerin içerik analizi ile çözümlenmesi sonucunda;
mektedir. Tüketim alışkanlıklarına ilişkin; genellikle
katılımcıların Tinder isimli uygulamayı büyük oranda
ilgi alanları çerçevesinde tüketimde bulundukları ve
“yeni insanlarla tanışmak” amacıyla yükledikleri, uy-
en az harcamayı yemek için yapıyorken; en fazla tek-
gulamayı kendi ifadeleriyle “nadiren” kullanıyor ol-
noloji alanında harcama yaptıkları görülmektedir.
dukları ve yine kendi ifadeleriyle “uygulama üzerin-
Alışverişe konu olan ürünler hakkında seçim yapar-
den konuştukları kişilerin yalnızca birkaç tanesi ile
ken en fazla “özgünlük, farklı ve dikkat çekici olması”
gerçek hayatta buluştukları” bilinmektedir. Yine di-
gibi tıpkı kişileri seçerken olduğu gibi yine görünüşe
ğer sorulara verilen yanıtlar incelendiğinde; sanal
ilişkin kriterler belirtilmiştir. Ayrıca kişileri seçme sü-
olarak tanıştıkları kişilerle gerçek hayatta görüşme
recinde büyük oranının “kendi hakkında bilgi verdiği
oranlarının sınırlı olduğu ve bir süre sonra hiçbir şe-
açıklama kısmına pek dikkat etmiyorum” cevabını
kilde iletişim kurmadıkları, sözü edilen kişilerle ciddi
verirken keza kendilerine ilişkin de bir açıklama yaz-
bir ilişki yaşamadıkları ve uygulamayı kullandıkları
mamasının, diğer yanıtlarında sanal ilişkilere yönelik
esnada “kendilerini yanlış bir şey yapıyormuş gibi his-
“yapaylık, sahtelik” gibi nitelendirmelerde bulunma-
sedip ara ara uygulamayı kaldırdıkları” öğrenilmiştir.
larıyla bağlantılı olabileceği düşünülmektedir.
Katılımcıların uygulama üzerinden beğendikleri kişiler hususunda birincil olarak fotoğraflarına (dış görü-
Katılımcıların verdikleri cevaplar genel olarak değer-
nüşe) dikkat ettikleri; uygulamaya kendi fotoğrafla-
lendirildiğinde; sosyalleşmek için yoğun olarak sanal
rını yüklerken de çoğunlukla en beğenilen fotoğrafla-
ortamları tercih ediyorken yakın ilişkide oldukları ki-
rını seçmeye özen gösterdikleri belirtilmiştir. Konuş-
şilerle iletişim kurmak için yüz yüze görüşmeleri ter-
tukları kişilerle iletişimin sürmesini genellikle “karşı
cih ediyor olmaları; uygulamada ise biri tarafından
tarafın konuşmayı sürdürmek adına bir şey yapması,
27
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
“like” aldıklarında ve eşleştiklerinde kendilerine yö-
(2017) deyişiyle geçici fırsatlar ve kırılgan tahvillerin
nelik olumlu değerlendirmeleri artıyorken, aksi du-
cesur yeni dünyasında, eski tip katı ve müzakere edi-
rumda duygu ve düşüncelerinde herhangi bir değişik-
lemez kimlikler tek kelimeyle başarısız olacak gibi
lik olmadığını belirtmeleri ve yine kendilerine ilişkin
görünmektedir.
yaptıkları olumlu nitelemelerin akabinde olumsuz olanlara yer veriyor olmaları gibi ambivalans eğilim-
Seçen birey aynı zamanda seçilen olurken; “birey
ler dikkat çekmektedir. Benzer şekilde tüketim kültü-
kendine yarattığı kimlikle sahneye çıkarken” adeta
rünün içine sıkışıp kalmış ve onun bir parçası olmak-
“seyirlik bir nesne”ye dönüşmektedir (Bakıroğlu,
tan öteye gidemeyen birey için “fark edilme”, “gö-
2013). Daha geniş çerçevede, ‘Global Köy’ün fo-
rülme” bir armağan demekken (Barbarosoğlu, 2006;
toğraf, televizyon, sinema, bilgisayar ve internet gibi
akt. Ayan, 2016), “görülmüyor olma” yahut “artık gö-
en ışıltılı teknolojik araçları, ‘homo sapiens’in
rülmek istememe” ise herhangi bir şey ifade etmiyor
(düşünen insan) yerine ‘homo videns’i (gören insan)
gibi görünmektedir.
inşa etmektedir (Sartori, 2006; akt. Korkmaz, 2013). İmaj ve görünüş kıskacında takılı kalan bireylerin bu
Tüketim alışkanlıklarına ilişkin gerek alışveriş yapma
kültüre uygun şekilde kimliklerini iyi görünüşlü fakat
sıklıkları gerekse ürün seçimi hususunda, “gerektiği
“akışkan” öğeler üzerinde şekillendiriyor olmaları, in-
sıklıkta” ve “canım istedikçe” gibi cevapların birbi-
san ilişkileri ve tüketim maddeleri arasındaki paralel-
riyle eş değerde düşünülerek veriliyor olması ile uy-
liği düşündürtmektedir. Nihai olarak; insanlar tüke-
gulamada tanışılan kişilerle birkaç kez görüşmenin
tim maddelerine dönüştürülmüş olsa da tüketim
ardından genellikle “görüşmek istememe, bırakıp
maddelerinin tekrar insana dönüştürülemeyeceğinin
yeni insanlarla konuşmaya başlama yahut gerçek ha-
(Bauman, 2017) unutulmaması gerektiği ve insanın
yatta görüşmeyi hiç tercih etmeme” gibi yanıtlardaki
hem üreticisi hem de ürünü olduğu toplumsal yapının
keyfiliğin ve “sıradaki gelsin” üslubundaki ısrarcılığın
hâl değişimine yönelik daha geniş çapta çalışmaların
benzer olduğu düşünülmektedir. Alınan cevaplar,
gerçekleştirilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmekte-
Bauman’ın (2017), “mağaza sahipleri tarafından bol
dir.
ve hesapsızca verilen sözlerle şımartılmış olan bizler, Kaynaklar
risklerle yüzleşip onlarla kendi başımıza başa çıkma-
Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of develop-
mız için gereken becerileri kaybettik. Dolayısıyla aşk
ment from the late teens through the twenties. American
ilişkilerinde de kendimizi güvende ve rahat hissettiği-
psychologist, 55(5), 469.
miz tek tavır olan ‘tüketimci’ tavırda davranmaya meyilliyizdir” sözlerindeki yaklaşımla paralelliği dü-
Ayan, G. (2016). Tüketim kültürü bağlamında kimlik inşasının
şündürmektedir.
sosyal medyada kullanımı: Instagram örneği (Master's thesis, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
Ürünlerin işlevsellik, uzun ömürlülük ve ekonomiklik Bakıroğlu, C. T. (2013). Sosyalleşme ve kimlik inşası ekseninde
gibi özelliklerinden ziyade “farklılığı, özgünlüğü” şek-
sosyal paylaşım ağları. Akademik Bilişim, 13, 2014.
linde görsel ve biçimsel ayrımlar doğrultusunda tercih ediliyor olması dikkate değerdir. Yine Bauman’ın
28
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Bauman, Z. (2017). Kimlik. Çev., Mesut Hazır. Ankara: Heretik Yayınları. Demirel, S., & Yegen, C. (2015). Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü. Ellison, N., Heino, R., & Gibbs, J. (2006). Managing impressions online: Self-presentation processes in the online dating environment. Journal of Computer-Mediated Communication, 11(2), 415-441. Gatter, K., & Hodkinson, K. (2016). On the differences between Tinder versus online dating agencies: Questioning a myth.
An
exploratory
study. Cogent
Psychology, 3(1),
1162414. Kao, A. (2016). Tinder: True Love or a Nightmare?. Karaduman, S. (2010). Modernizmden postmodernizme kimliğin yapısal dönüşüm. Journal of Yaşar University, 5(17), 28862899. Korkmaz, İ. (2013). Facebook ve mahremiyet: Görmek ve gözetle (n) mek. Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(5). Morsünbül, Ü., & Çok, F. (2016). Kimlik gelişiminde yeni bir boyut: Seçeneklerin saplantılı araştırılması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4(40). Sumter, S. R., Vandenbosch, L., & Ligtenberg, L. (2017). Love me Tinder: Untangling emerging adults’ motivations for using the dating application Tinder. Telematics and Informatics, 34(1), 67-78. Ward, J. (2017). What are you doing on Tinder? Impression management on a matchmaking mobile app. Information, Communication & Society, 20(11), 1644-1659.
29
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Kanserde Psikososyal Yaklaşımın Önemi Rüya Çağrı madeinruya@gmail.com
K
anser tanısı almış olsun veya olmasın ki-
karmaşıklığını anlamaya çalışmak, tedavinin fizik-
şiler kanser kelimesi ile karşılaştıkla-
sel ve psikolojik yan etkileriyle başa çıkmaya ça-
rında akıllarına ilk gelen şey ölüm ol-
lışmak, hastalığın ilerlemesi veya tekrar etmesi
maktadır. Günümüzde artık biliniyor ki kanser
korkusuyla yaşamak ve olası bir ölüm düşünce-
hastalarının, ruhsal, ekonomik ve sosyal olmak
siyle yüzleşmek. Bu nedenledir ki kanserde yaşa-
üzere ağır sonuçları olan bu hastalıkla baş etme-
mın devamlılığını sağlamanın yanında ana amaç
lerinde sadece medikal destek yeterli değildir,
hastalığın ve tedavinin hastanın iyilik hali ve işlev-
psikososyal müdahaleler de gereklidir. Hasta ile
selliği üzerindeki olumsuz etkisini en aza indir-
hekimin ilişkisinin önemli olmasının yanı sıra
mektir (Arora, 2001).
hasta ile etkileşim içinde bulunan herkesin bu hastalığın psikolojik yan etkileri ve kanserli hastalara
Kanser bir hastalık olarak sürekliliği olan ve ölüm-
nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili bilgi sahibi ol-
cül olabilme özelliği taşıması yanında davranışsal
maları da önemlidir. Psikososyal müdahalelerin
ve ruhsal tepkiler meydana getiren umutsuzluk, kaldırılması güç ağrılar, korku, çaresizlik ve
tıbbi tedaviyle eş zamanlı yürütülmesi kanserli hastaların yaşam kaliteleri ve kanser tedavisinin
ölümle bir tutulan önemli bir sorundur (Ateşçi ve
gidişatı için elzemdir.
ark., 2003; Babaoğlu ve Öz, 2003). Bunun gibi düşünce ve duygulara yol açabilen bir hastalığa yakalanmanın, kişilerin uyumunu olumsuz olarak et-
***
kileyen bir etmen olarak psikolojik zorluklar yaKanser günümüzde halen hem hastanın kendisi
ratması kaçınılmazdır. Kanser tanısı alan hasta-
için hem de hasta yakınları için baş edilmesi en zor
larda genel popülasyona göre daha yüksek oran-
hastalıklardan biridir. Kanser olduğunu öğrenen
larda psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır
hastada genel olarak duygusal ve psikolojik bir yı-
(Arora ve ark., 2001; Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy
kım gerçekleşir ki bu konuda akla gelen ilk şey
1999; Meyer ve Mark 1995; Montgomery, Lydon
kanserin öldürebildiğidir. Belirsizlik ve hayat üze-
ve Lloyd, 1998; Nordin, Berglund, Glimelius ve
rindeki kontrolün kaybı kanser karşısında en çok
Sjöden, 2001; Tokgöz ve ark., 2008). Yaşam kali-
görülen tepkidir (McWilliam, Brown ve Stewart,
tesini etkileyen psikiyatrik rahatsızlık kendini sık-
2000). Hastalık sürecinde kanser hastaları yaşam
lıkla depresyon olarak göstermektedir (Ateşçi ve
kalitelerini bozan durumlarla karşılaşmaya başlar-
ark., 2003; Ersoy, 1999; Özgüven 1996; Tokgöz ve
lar: Doktorların kendilerine ilettikleri tıbbi bilginin
ark., 2008; Uchitomi, 2001). Bir diğer rahatsızlık ise kaçınılmaz denilebilecek olan anksiyetedir
30
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
(Nordin ve ark., 2001). Kanser hastalarında anksi-
bulundukları duyguların hastalıklarının kaçınıl-
yete ve depresyonun belirlenmesi ve izlenmesi ile
maz ve doğal bir sonucu olduğunu, bunların konu-
ilgili gerekliliklerin yerine getirilmemesi, hastala-
şulmasına gerek olmadığını düşünerek açık dav-
rın yaşam kalitesini düşürmekte, yatış süresini
ranmadıklarını ortaya koymuştur (akt. Özgüven,
uzatmakta, tedavi planına uyumu azaltmakta ve
1996). Bir diğer araştırmacı ise hastaların hastalık-
mental açıdan hastaya zarar verdiği için, prog-
larına karşı olan tutumlarının ve değerlendirme
nozu negatif yönde etkilemektedir (Giraldi, De
biçimlerinin anksiyete, depresyon ve yaşam kali-
Vanna, Malagoli ve ark., 2007; Ersoy, 1999; Kara-
tesiyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Karakaş,
kaş, 2007; Tokgöz ve ark., 2008).
2007).
Kanserli hastalarda görülen psikiyatrik morbidite-
Hastalığın fiziksel ve sosyal etkilerinin yanında,
nin önemi kadar, bu kişilerin etkileşim içinde bu-
tedavinin gidişatında önemli bir role sahip olan
lundukları başta doktor olmak üzere hastane ve
depresyon ve anksiyete ile ilgili yaşanılan sıkıntı-
yan kuruluşlarda çalışan sağlık personelinin has-
ların konuşulacağı birinin eksikliği de bu hastalar
taya olan tutumları ve hastalığın yan etkileri ile il-
için önemli bir sorundur (Nordin ve ark., 2001).
gili bilgileri de önemlidir (Arora, 2003; Ateşçi ve
Hastaların hastalıkları ve yan etkileri ile ilgili konu-
ark., 2003; Babaoğlu ve öz, 2001; Bahar, 2006;
şabilecekleri tek kaynağın hasta yakınları olması
Bakker ve ark., 2001; Çam ve Gümüş, 2006; Çelik
hasta için yeterli bir rahatlama getirmemektedir.
ve ark., 2002; Fogarty ve ark., 1999; Kelleci, 2005;
Zira yapılan araştırmalar hasta yakınlarında da
Lerman ve ark., 2003; McWilliam ve ark 2000,
neredeyse hastada görülen oranlarda depresyon
Molleman ve ark., 1984). Yapılan çalışmalarda,
görüldüğünü göstermektedir (Alacacıoğlu, 2007;
hekimin tek ve en önemli bilgi kaynağı olarak gö-
Babaoğlu ve Öz, 2003; Özgüven, 1996). Salander
rüldüğü, bu nedenle hekim ve diğer sağlık perso-
(2010) yaptığı çalışmada, psikolojik yardım alan
nelinin hastaya karşı tutumunun hastanın depres-
kanser hastalarının dörtte üçünden fazlasının
yonu ve kaygısıyla ilişkili olabileceği, karşılıklı gü-
kanserle ilişkili olmayan veya uzaktan ilişkili olabi-
venin hastanın tedaviye uyumunu etkileyebile-
lecek stres veren ilişki sorunlarından bahsettikle-
ceği belirtilmiştir (Alacacıoğlu, 2007; Arora, 2003;
rini belirterek, kanserli hastaların psikolojik yar-
Baker ve ark., 2001; Çelik ve ark., 2002; Ersoy,
dıma olan ihtiyaçlarının gerekliliğini ortaya koy-
1999; Kelleci, 2005).
muştur.
Kanser tanısının konulmasıyla ortaya çıkabilen
Kişisel Deneyim ve Gözlemler
psikolojik rahatsızlıklarda hastanın kendisinden
Bir buçuk yıldır kanser teşhisiyle tedavi görüp bu
kaynaklanan bazı durumların da etkili olabileceği
hastalığın psikolojik, sosyal, ekonomik, fiziksel ve
yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Maguire’e
duygusal yan etkileriyle başa çıkmaya çalışan biri-
(1985) göre hastalar doktorların ve hemşirelerin
yim. Bu süreç boyunca Ege Üniversitesi Hastanesi
kendi kişisel sorunlarına ayıracak zamanları olma-
ve Şişli Etfal Hastanesi Onkoloji Bölümü ve radyo-
dığını ve onları rahatsız edebileceklerini, içinde
terapi merkezlerinde sıra bekleyen 40 ila 60 yaş
31
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
arası 35’i (%73) kadın, 13’ü (%27) erkek olmak
bir üzüntün var mı? Ruh halin nasıl, anlatmak ister
üzere 48 kişi ile görüştüm. Kadınların 26’sı (%74,3)
misin? diye soran olmadı.”
metastaz yapmış meme kanseri, 4’ü (%11,4) akci54 yaşındaki bir erkek hasta: “Şimdiye kadar evde
ğer kanseri ve 5’i (%14,3) mide ve bağırsak kanseri
sözü geçen tek kişi olarak evin en güçlüsüydüm.
tanısı almış iken erkeklerin 7’si (%54) prostat kanseri, 3’ü (%23) akciğer kanseri ve 3’ü (%23) de be-
Kimse sözümden çıkamazdı. Şimdi herkese muhtaç
yin tümörü tanısı almış kişilerdi. Görüştüğüm 6 er-
oldum. Her şeyi içime atıyorum, aklımdan geçen-
kek ve 2 kadın hasta, hastalıklarıyla ilgili olarak
leri, yaşadığım sorunları anlatamıyorum çünkü an-
konuşmak istemediklerini belirterek görüşmeye
latsam eski güçlü kişi olmayacağım gözlerinde.”
devam etmeyi reddettiler. Gerek kendi tecrübele-
54 yaşında bir kadın hasta: “Aklımda o kadar çok
rime gerekse görüştüğüm kanser hastalarına yö-
soru oluyor ki doktora soracağım ama doktorun ya-
nelttiğim soruların (Ek-1’de gösterilmiştir) cevap-
nına gittiğimde orada ancak 15-20 dakika kalabili-
larına dayanarak söyleyebilirim ki; hastaların
yorum. Bu sırada doktor tahlillere bakıyor fiziksel
çoğu hekimleri tarafından psikolojik yardım al-
şikâyetlerimi soruyor ve bana kendi dertlerimi anla-
maya yönlendiriliyor ancak bu yardımı almaları
tacak zaman kalmıyor. Doktorlar çok iyi ama çok
kendi inisiyatiflerine bırakılıyor. Görüşme yaptı-
ciddiler, bir de dışarıda sıra bekleyen diğer hastalar
ğım hastaların büyük çoğunluğu, doktorlarının
olduğunu bildiğimden, doktoru rahatsız etmek iste-
psikolojik yardım almalarının önemli olabileceğini
miyorum kendi sorunlarımla.”
belirttiğini ama buna rağmen herhangi bir psikiyatrik veya psikolojik yardım almadıklarını belirt-
48 yaşında bir kadın hasta: “Etrafımdakiler kanser
tiler. Literatürle uyumlu olarak, görüştüğüm has-
olduğumu öğrendiklerinde o kadar çok üzüldüler ki
taların çoğu doktorlarını anlamakta güçlük çektik-
bir de ben kendi üzüntümden bahsedip onlara daha
lerini, hastalıklarıyla ilgili yeterince bilgilendiril-
fazla acı çektirmemek için hiçbir şey anlatmıyorum.
mediklerini ve doktorlardan çok sağlık çalışanla-
Onlar değil ben güçlü görünüyorum. Bazen tuva-
rıyla iletişim problemleri yaşadıklarını (Baker ve
lette ağzımı kapatarak ağlıyorum ki sesimi duyma-
ark., 2001; Lerman ve ark., 1993), doktora kendi
sınlar.”
sorunlarını anlatmaktan çekindiklerini (Maguire, 1985; akt. Özgüven, 1996), evde ise yakınlarına
50 yaşında bir kadın hasta: “Sanki kimse beni anla-
zaten yük olduklarını ve onları daha fazla üzmek
mıyor gibi geliyor, evde kimseyle konuşamıyorum,
istemediklerinden gerek hastalıkla gerekse has-
ne hissettiğimi nereden bilecekler ki. Ben de burada
talığın yarattığı psikolojik sorunlarla ilgili konuşa-
doktoru beklerken benim gibi kanser olan diğer has-
cak birini bulamadıklarını belirttiler.
talarla konuşuyorum. Onlar benim yaşadıklarımı anlar.”
57 yaşında olan bir kadın hasta: “Hem doktor hem de etrafımdakiler hep hastalıkla ilgili soru soruyorlar, biri de çıkıp teyze nasıl hissediyorsun, bir derdin
32
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Kanser tanısı alan diğer hastalarla konuşarak ra-
bölümlerinin yaygınlaştırılmasının gerektiğini
hatlama ve ancak onların birbirlerini anlayabilece-
vurguladılar. Hekimler, hastalarını kanserin psiko-
ğini düşünme, görüştüğüm hastaların çoğunda
lojik yan etkileri ile ilgili bilgilendirdiklerini, psiki-
görülen bir durumdu.
yatrik veya psikolojik yardım almanın önemli olabileceğini hastalarına ilettiklerini ancak psikolojik
55 yaşında bir erkek hasta; “Kendi doktorum iyi,
yardım alma gönüllülük esasına dayandığı için
hastanedeki hemşireler de güler yüzlü ama radyo-
hastaları buna zorlamadıklarını belirttiler.
terapiye giderken çok zorluk yaşadım oradaki doktor benimle göz göze bile gelmedi, doğru düzgün ko-
Sonuç
nuşmadı bile, hatta radyoterapi görürken dizanteri
Yukarıda bahsedilen çalışmalar göz önüne alındı-
olduğumu teşhis bile edemedi. Eğer radyoterapi
ğında kansere ve kanser hastalarına disiplinlera-
görmeden önce doktor beni neler beklediğini nasıl
rası bir yaklaşımın ve de psikososyal müdahalenin
yan etkileri olabileceğini bana söyleseydi, daha iyi
önemli olabileceği görülmektedir (Demiralp,
mücadele ederdim’’ diyerek hekimi tarafından bil-
2006; Fobair, 1997; Goodwin ve ark., 2001; Meyer
gilendirilmenin önemini vurguladı.
ve Mark, 1995). Kanserle beraber ortaya çıkan psikiyatrik morbidite, tedavi sürecini ve hastanın ya-
49 yaşındaki bir diğer erkek hasta ise; “Doktoru-
şam kalitesini kötü etkilemesi açısından müda-
mun suratını ciddi ve asık görünce hemen moralim
hale edilmesi gereken bir durumdur. Bu müda-
bozuluyor, acaba ciddi bir sorun mu var, hastalığım
hale süreci, hastanın tıbbi tedavisiyle eş zamanlı
kötüye mi gidiyor diye endişeleniyorum ve doktor
ilerlemeli ve bu konuda uzman psikiyatrist ve psi-
her şeyin iyi olduğunu söylese bile kendimi iyi his-
kologlar tarafından yerine getirilmelidir. Kanser
setmiyorum. Bir defasında randevusunu geciktirdi-
hastalarının ihtiyaç duyduğu psikososyal müda-
ğim ve tahlil kâğıtlarını kaybettiğim için doktor beni
hale biçimleri birkaç başlıkta toplanabilir. Bunlar-
azarladı, hala aynı doktora gidiyorum ama artık
dan ilki, gerek hekimlerin gerek hastayla iletişim
doktora hiçbir şey anlatmıyorum.”
içinde bulunan diğer sağlık personelinin hastalığın psikolojik yan etkileri konusunda bilgilendirilmesi
Bu sözler, hekimin hastaya karşı tutumunun has-
ve personele iletişim becerilerinin kazandırılması-
tanın ruh hali üzerindeki etkisinin ne kadar önemli
dır. İkincisi, hem hasta hem de hasta yakınlarının
olabileceğini göstermektedir.
hastalığın doğası, gidişatı ve tedavi süreci boPsikolojik yardımın gerekliliği ve önemi ile ilgili
yunca oluşabilecek psikolojik, fizyolojik ve sosyal
olarak görüştüğüm hekimler ise hastaların dep-
yan etkileri konusunda bilgilendirilecekleri ve is-
resyon ve stres gibi psikolojik rahatsızlıklarının
tedikleri zaman gerek telefonla gerekse bizzat
kanser tedavisini kötü yönde etkilediğini belirte-
başvurabilecekleri bir birimin oluşturulmasıdır.
rek psikososyal destek almalarının gerekliliğini,
Üçüncüsü, kanser hastalarının olası depresyon,
ruhsal iyilik halinin hastanın tedavisini aksatma-
anksiyete ve uyum sorunlarının giderilmesi için
ması açısından önemli olduğunu, psiko-onkoloji
33
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
psikolojik yardım almalarının sağlanmasıdır. Has-
manlaşacak ve bu birimlerde çalışacak klinik ve di-
talar için gerekli olan psikolojik konsültasyonun
ğer alanlardan psikologların da sayısının artması
gerekliliği ve önemi hekimler tarafından hastalara
gerekmektedir.
daha iyi anlatılmalı ve psikiyatrik morbidite daha Kaynaklar
sık kontrol edilmelidir. Hatta bu psikolojik yar-
Alacacıoğlu, A. (2007). Kanser hastaları ve hasta yakınlarının
dımdan hastaya bakım veren hasta yakınlarının
depresyon, umutsuzluk ve kaygı düzeylerinin değerlendiril-
da faydalanması sağlanmalıdır. Psikolojik yardım
mesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları
bireysel ve/veya grup terapileri şeklinde planlana-
Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Uzmanlık Tezi, İzmir.
bilir. Yapılan çalışmalarda destekleyici ve ifade Arora, N. K., Gustafson, D. H., Hawkins, R. P., McTavish, F.,
odaklı grup terapilerinin kanserli hastalardaki acı
Cella, D. F., Pingree, S., Mendenhall, J. H ve Mahvi, D. M
algısını ve ruh durumunu olumlu yönde etkilediği
(2001) ‘‘Impact of Surgery and Chemotherapy on the
(Goodwin ve ark., 2001), hasta eğitimi odaklı grup
Qua-
lity of Life of Younger Women with Breast Carcinoma: A Pros-
terapilerin hastaların depresyonunu ve anksiyete-
pective Study’’, Cancer, 92, 1288–1298.
sini azalttığı ve tıbbi tedavi ile ilgili daha az sorun Arora, N. K (2003) ‘‘Interacting with cancer patients: The sig-
yaşamalarına yardımcı olduğu (Fobair, 1997), bi-
nificance of physicians’ communication behavior’’, Social Sci-
lişsel davranışçı grup ve bireysel terapilerin hasta-
ence & Medicine, 57, 791–806
ların psikososyal uyumlarını arttırdığı, acı duygusunu kontrol edebilmelerine ve daha az stres ya-
Ateşçi F. Ç, Oğuzhanoğlu N. K, Baltalarlı, B., Karadağ, F., Öz-
şamalarını sağladığı (Dalton, Keefe, Carlson ve
del, O ve Karagöz, N. (2003). ‘‘Kanser hastalarında psikiyatrik
Youngblood, 2004; Fobair, 1997) ortaya konmuş-
bozukluklar ve ilişkili etmenler’’, Türk Psikiyatri Dergisi 14(2), 145-152.
tur.
Babaoğlu, E ve Öz, F (2003). ‘‘Terminal dönem kanser hasta-
Kanser vakalarında görülen psikiyatrik morbidite-
sına bakım veren eşlerin duygusal ve sosyal sorunları arasın-
nin sıklığı ve psikososyal müdahalenin önemi artık
daki ilişki’’, Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, 5(2), 24-
iyice bilindiğinden hastanelerin onkoloji bölümle-
33.
rinde psiko-onkoloji birimleri açılmaya başlanBahar, A. (2007). ‘‘Kanser hastalarına psikososyal yaklaşım’’,
mıştır. Ancak yaygınlaştırılması kritik önem taşı-
Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10, 1.
yan bu birimler henüz Türkiye genelinde yaygın ve tam işlerliğe sahip değildir. Kanser vakalarının
Bakker, D. A., Fitch, M. I., Gray, R., Reed, E., ve Bennett, J.
tedavisinde sadece hastalığın tedavisine odakla-
(2001). ‘‘Patient-health care provider communication during
nılmamalı, kanser hastası olan kişinin iyilik hali
chemotherapy treatment: The perspectives of women with
bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Psiko-
breast cancer’’, Patient Education and Counseling, 43, 61–71.
onkoloji birimlerinin çalışmaları kanser hastaları-
Çam, O ve Gümüş, A.B. (2006). ‘‘Meme kanserli kadınlar için
nın yaşam kalitelerinin ve tedavi uyumlarının artı-
duygusal destek odaklı hemşirelik girişimleri’’, C. Ü. Hemşirelik
rılmasında önemli bir yer tutarken, bu alanda uz-
Yüksekokulu Dergisi, 10 (3)
34
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Çelik, G., Dilek, L., Andrieu, M. N., Hiçsönmez, A., Akfırat, C.,
Kelleci, M (2005). ‘‘Kanser hastalarının umudunun geliştiril-
Çağar, A., Karaca, M., Erişir, B., ve Kurtman, C. (2002). ‘‘Klinik
mesine yönelik hemşirelik girişimleri’’, Anadolu Psikiyatri Der-
radyoterapide psikososyal problemler’’, Ankara Üniversitesi
gisi 6: 41-47.
Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yıllığı, 1(3), 25Lerman, C., Daly, M., Walsh, W. P., Resch, N., Seay, J., Barse-
28.
vick, A., Birenbaum, L., Heggan, T., ve Martin, G.(1993). Dalton, J. A., Keefe, F. J., Carlson, J., ve Youngblood, R.
‘‘Communication between patients with breast cancer and
(2004). ‘‘Tailoring Cognitive-Behavioral Treatment for Cancer
health care providers: Determin ants and implications’’, Can-
Pain’’, Pain Management Nursing, 5(1), 3-18.
cer, 72, 2612–2620.
Demiralp, M. (2006). Gevseme egitiminin, adjuvan kemote-
McWilliam, C. L., Brown, J. B ve Stewart, M (2000). ‘‘Breast
rapi uygulanan meme kanserli hastalarda, anksiyete ve dep-
cancer patients’ experiences of patient–doctor communica-
resyon belirtileri, uyku kalitesi ve yorgunluk üzerine etkisi, Ge-
tion: a working relationship’’, Patient Education and Counse-
nelkurmay Baskanlıgı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Saglık Bi-
ling, 39, 191-204.
limleri Enstitüsü Psikiyatri Hemşireliği Doktora Tezi, Ankara. Molleman, E., Krabbendam, P. J., ve Annayas, A. A. (1984). Ersoy, M. A (1999). Kanser hastalarında depresyon tanısının
‘‘The significance of the doctor–patient relationship in coping
incelenmesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
with cancer’’, Social Science & Medicine, 18, 475–480.
Dalı Uzmanlık Tezi, İzmir. Montgomery, C., Lydon, A., ve Lloyd. (1999). ‘‘Psychologıcal Fobair, P. (1997). ‘‘Cancer Support Groups and Group Thera-
dıstress among cancer patıents and ınformed consent’’, Jour-
pies: Part I. Historical and Theoretical Background and Rese-
nal of Psychosomatic Research, 46(3) 3, 241–245.
arch on Effectiveness’’, Journal of Psychosocial Oncology. 15(I). Meyer, T. J., ve Mark, M. M. (1995). ‘‘Effects of psychosocial Fogarty, L. A., Curbow, B.A., Wingard, J.R., McDonnell, K., ve
ınterventions with adult cancer patients: a meta-analysis of
Somerfeld, M.R. (1999). ‘‘Can 40 Seconds of Compassion Re-
randomized experiments’’, Health Psychology, 14(2),101-108.
duce Patient Anxiety?’’, Journal of Clinical Oncology, 17, 371Nordin, K., Berglund, G., Glimelus, B., ve Sjöden, P.O. (2001).
379.
‘‘Predicting anxiety and depression among cancer patients: a Goodwın, P. J., Leszcz, M., Ennıs, M., Koopmans, J., Vıncent,
clinical model’’, European Journal of Cancer, 37, 376-384.
L., Guther, H., Drysdale, E., Hundleby, M., Chochınov, H. M., Navarro, M., Speca, M., ve Hunter, J. (2001). ‘‘The effect of
Özgüven, D. H (1996). İbni Sina Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kli-
group psychosocıal support on survıval ın metastatıc breast
niği’nde Yatarak Tedavi Gören Kanser Hastaları ve Yakınla-
cancer’’, The New England Journal of Medicine, 245(24), 1719-
rında Psikiyatrik Morbidite, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
1725.
Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Ankara.
Karakaş, S. A. (2007). Kanser hastalarının hastalığı değerlen-
Tokgöz, G., Yaluğ, İ., Özdemir, S., Yazıcı., A., Uygun, K ve
dirme biçimlerinin anksiyete depresyon ve yasam kalitesine
Aker, T. (2008). ‘‘Kanser hastalarında majör depresyon yay-
etkisi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Anabilim
gınlığı ve ilişkili etkenler’’, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 9, 59-66.
Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum. Uchitomi, Y. (2001). ‘‘Depression in cancer patients’’, Japanese Journal Of Clinical Medicine, 59(8), 1583-1587.
35
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Salander, P. (2010). ‘‘Motives that cancer patients in oncological care have for consulting a psychologist: an empirical study’’, Psycho-Oncology 19: 248–254.
Ek-1: Kanser Hastaları İle Görüşme Formu 1. Yaş: 2. Cinsiyet 3. Kanserin Türü: 4. Hastalıkla ilgili ne kadar bilgiye sahipsiniz? 5. Hekiminizin hastalığınızla ilgili size verdiği bilgileri anlıyor musunuz? 6. Hekiminizle hastalığınızla ilgili rahatça konuşabiliyor musunuz? 7.
Hemşire, radyoloji teknisyeni ve diğer sağlık çalışanları ile rahatça konuşabiliyor ve derdinizi anlatabiliyor musunuz?
8. Hekiminiz size hastalığınızın depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik yan etkilerinden bahsetti mi? 9. Hekiminiz sizi psikiyatrik veya psikolojik yardıma yönlendirdi mi? 10. Eğer yönlendirme olduysa siz herhangi bir psikolojik yardım aldınız mı?
36
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Yalnız Benlikler ve Sosyal Kimlikler Şeref Yetişgin yetisginseref@gmail.com
Y
alnız birey yoktur. Kişi kendini yalnız his-
bir aidiyet hissettiren kimliğin getirileri nelerdir? Ya
setse bile, o binlerce yalnızla beraber ve
da sosyal kimliklerimiz toplum elinde veya otorite-
yine o toplu yalnızlar grubunun bir üyesi ka-
lerce kontrol edilebilir mi? Tüm bu sorulara çerçeve
bul edilir. İnsanı tasvirde kullanılan ilk sözcükler ge-
oluşturmak için baz alınmış birkaç araştırma vardır.
nellikle onun kimliği ile ilgilidir. Birçok farklı kimliğin
1970’li yıllarda Turner ve Tajfel’in yaptığı “minimal
bir arada yer aldığı Lübnan’da yaşamış ve kimliğe dair
grup” araştırmaları sosyal kimliğe dair birçok olguyu
parçalanmışlığı en çok hissedenlerden biri olan Amin
açıklamaktadır. Söz konusu deneyde katılımcı olarak
Maalouf, kimliğin farklılık yaratıcı gücünü şu cümle-
seçilen kişiler gerçekte önemsiz bir kritere göre iki
siyle ortaya koyar: “Kimliğim beni başka hiç kimseye
gruba ayrılmışlardır (bir kâğıt üzerinde yer alan nokta
benzemez yapan şeydir.” (Maalouf, 2008). Ancak yine
sayısını tahmin etme, yazı tura atışı ya da iki ressam
de kimlikler, tarih ve coğrafyaya sığmayacak kadar
arasında seçim yapma gibi). Daha sonra bu katılımcı-
hareketli, çeşitli ve sadece farklılaşmayı doğurmaya-
lara belirli bir puanı ya da parayı diğerlerine dağıtma-
cak kadar canlıdır. İnsan, sosyal bir varlık olmasından
ları istenmiştir. Puanı dağıtacak kişinin diğerleri hak-
kaynaklı olarak, birey kimliğinin yanında bir de sosyal
kında tek bildiği, diğerlerinin hangi gruba ait olduğu-
kimlik kazanmıştır. Biyolojik olarak insanın organik
dur (yani kimlerin yazı veya tura dediği bilgisi gibi).
gelişimi nasıl belli bir zamanı gerektiriyorsa, sosyal-
Puan dağıtımı, dağıtan kişiye ve diğerlerine herhangi
leşmede de organik gelişme gibi belli bir sürece ihti-
bir kazanç sağlamamasına rağmen, dağıtıcının yine
yaç vardır. Organik gelişmenin mekânı ise toplum-
de aynı cevabı verdiğini bildiği katılımcılara daha
dur. Sosyalleşme, bir benzeşme ve farklılaşma süre-
fazla puan dağıttığı gözlenmiştir. Çalışma sonucunda
cidir. Fert seviyesinde benzeşme sosyal uyum ile,
insanların, herhangi bir geçmişleri ve gelecekleri ol-
farklılaşma ise kişilik ile açıklanır (Sözen, 1991). Ben-
mamasına rağmen, kendi grup üyelerini diğer grup
zeşme ve farklılaşmanın hem olumlu hem olumsuz
üyelerine tercih ettiği görülmüştür. Sosyal psikolo-
etkileri, tarih boyunca kişi üzerinde tesir etmiştir.
jide sıkça başvurulan “Minimal Grup Paradigması” adı verilen bu deney yöntemi, bizlere yalnızca kişile-
Sosyal kimlik, başkalarıyla ilişkilerimizde sahip oldu-
rin zihninde bir gruba üye olduğu bilgisine dayalı ola-
ğumuz özellikler doğrultusunda kendimizi nasıl ta-
rak oluşturulan grupların, kişilerin davranışlarını da
nımladığımızla ilgilidir. Ait olunan cinsiyet, politik gö-
etkilediğini göstermiştir. Bu sonuçlar bize, toplum-
rüş, inanç, meslek, akım, vb. gibi toplumdaki konu-
daki grupların birliktelik ve ait hissetme eğilimlerinin
mumuzla ilgili nitelikler buna örnek verilebilir. Peki
olduğunu fakat bu eğilimin altında toplumsal bir çı-
toplumca bize bahşedilen bu sosyal kimliklerin özü
kardan ziyade bireysel çıkar ve gereksinimlerin yattı-
nedir? Sosyal kimliksiz var olunabilir mi? Toplumsal
ğını anlatır: Olumlu bir öz-değerlendirme ve benlik
37
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
saygısını yüceltme gereksinimi (Demirtaş, 2011). Ki-
mez. Ancak kişinin önemsediği ve gerçekten ait his-
şiler kendileriyle övünebilecekleri veya doyumu elde
settiği grup üyelikleri bunları sağlar. Sosyal kimlikle-
edebilecekleri kimliklere ait hissederler kendilerini.
rimizin kayıtlı somut belgelerinden biri olan nüfus
Yakın geçmişte, tanınan bir bilgi yarışmasında yarış-
cüzdanları üzerinde belirli ibareler yer almaktadır.
macı olarak katılan kişi, boynunda bir steteskopla
Peki bu kısıtlı ibareler ile bizim gerçekte ait hissetti-
stüdyoya gelmiş ve yarışma boyunca steteskopla
ğimiz kimliklerimiz uyuşuyor mu? Pembe ve mavi
orada durmuştu. Bu kişinin diğerlerinden farkı, mes-
renklerle sözde kadın ve erkek cinsiyetlerini temsil
leki kimliğini yarışmacı kimliğinden daha çok benim-
eden nüfus cüzdanları gerçekte hissettiğimiz cinsiyet
semiş olması ve mesleki kimliğini yarışmacı kimliği-
üyeliğini ne kadar yansıtıyor? Din hanesinde Müslü-
nin önüne koymasıydı. Onun için yarışmacı kimliğine
man yazan kişinin sosyal kimliği gerçek inancıyla ne
olan aidiyet, aslında doktorluğun toplumdaki prestijli
kadar örtüşüyor? Türkiye gibi geniş ve çeşitli kültürel
yerine olan aidiyetinden sonra gelmiştir. Bu durum
ve etnik gruba ev sahipliği yapan bir ülkede nüfus
bireylerin olumlu öz-değerlendirme ve olumlu benlik
cüzdanlarında bu farklılıkların göz ardı edilmesinin ki-
oluşturma ihtiyaçlarının olduğunu bilmekle anlaşılır
şide uyandırdığı dışlanmışlık hissi o kişilerde ne kadar
bir hale gelir. Çünkü stüdyoda kendini haykıran o ih-
olumlu benlik saygısı uyandırıyor? Tüm bu sorular as-
tiyaç, az çok herkeste bulunuyor oluşuyla yadırgan-
lında toplumun ve otorite figürlerinin sosyal kimlikler
mayı bertaraf eder.
üzerindeki rolünü açıklamaya yöneliktir. Otoriteler için toplumu daha kolay şekillendirmek amacıyla ki-
Sosyal kimlik kuramının dört temel varsayımından
şilerin hangi sosyal kimliğe ait oldukları bilgisi önemli
biri grup kayırmacılığıdır. Burada kişi kendine olumlu
bir yer tutar. Bu bilgi otoriteler için o kadar önemlidir
bir sosyal kimlik edinmek ve benlik saygısını yükselt-
ki kişiyi bir sosyal kimlik seçmeye itecek kadar onları
mek için diğer gruplarla karşılaştırma yaparken kendi
zorlayabilir. Çünkü onlar için taraf olmayan bertaraf
grubunun olumsuz yönlerini göz ardı eder ve diğer
olmuştur. Aynı şekilde bir baba için çocuğunun hangi
grupları küçümseyerek taraflı bir algı oluşturur (De-
mesleğe yöneleceği ailede bir çatışma nedeni olabi-
mirtaş, 2011). Örneğin, etnik kökenini diğer birçok
lir. Toplumdaki üyeler için ise bu sosyal kimliklerin
kimliğinin önüne koymuş bir kişi anti-demokratik
görünür olması rahatlık sağlar. Çünkü kişilerin hangi
özelliğini göz ardı ederek bir başka etnik grubu eko-
sosyal kimliğe sahip olduğunu bilmek bizlere onlar
nomik gelişmişlik seviye açısından küçümseyebilir ve
hakkında kısa zamanda birçok bilgi verir. İnsanlar,
kendi etnik grubunu bu etnik grupla kıyaslayarak ge-
dünyayı anlayabilmek, dünya hakkında düşünebil-
lişmişlik düzeyi üzerinden kendine benlik saygısı dev-
mek için öngörülerde bulunma ihtiyacı duyarlar. Bu
şirebilir. Sosyal kimlikler kimi zaman kişinin gurur
nedenle, her yeni uyaranı ayrı ayrı değil de bir sınıf-
kaynağı olabilir. Ancak yine de Tajfel’e göre birey,
lama çerçevesinde değerlendirirler. İşte bu gruplama
her grup üyeliğinden bir sosyal kimlik çıkarmamakta-
işlemi sınıflandırma olarak adlandırılır (Göregenli,
dır. Dolayısıyla üye olunan her grup bize olumlu ben-
2012). Bilişsel kuramlardan biri olan Gestalt kura-
lik ya da kendini olumlu değerlendirme avantajı ver-
mına göre, “Bütün, kendisini oluşturan parçalardan
38
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
farklı bir anlam ifade eder.” Gestalt kuramının bir ya-
Başkalarının var ettikleriyle eksikliklerini ve başarısız-
sası olarak bilinen Pragnanz Yasası’na göre, zihnimiz
lıklarını örtmeye çalışır ve bu kimlikten kendilerine
uyarıcıları algılarken onları mümkün olduğunca en
benlik saygısı kazandırabilirler. Hatta benlik saygısı
basit biçime dönüştürme eğilimindedir. Bu yasaya
eksikliği bireyi sosyal kimliğine sımsıkı sarılmaya iten
göre kişi, bilişsel denge durumundan, bilişsel denge-
bir sebep haline getirebilir. Örneğin, kendinde her-
sizlik durumuna göre daha çok hoşnuttur. Yine bu ku-
hangi olumlu bir benlik oluşturamayan ya da haya-
ramın bir alt yasası olan benzerlik ilkesine göre şekil,
tında gururla bahsedebileceği kişisel bir başarı öy-
renk, doku, cinsiyet, vb. pek çok benzer uyarıcılar bir-
küsü olmayan bir taraftar, bulunduğu birçok ortamda
likte gruplanarak algılanma eğilimindedir (Corey,
tuttuğu takımın başarılarından ve kaldırdığı kupalar-
2007). Tüm bunlar bize insanların havada duran bilgi-
dan övünçle bahsedecektir. Ama asla kaybettiği
leri kabul etmekte zorlandıklarını, gerek olguları ge-
maçlardan değil. Çünkü onun için söz konusu takımın
rek insanları yaftalamak pahasına herhangi bir kalıba
kazandığı zaferler, kendisi de takımın bir taraftarı ol-
sığdırma ihtiyaçlarının olduğunu ve daha acınası, in-
duğundan kendisinin de zaferi sayılacaktır ve bu ko-
sanların belirsizliğe karşı inanılmaz bir tahammülsüz-
nudaki tebrikleri kendince hak etmiş olacaktır. Bazı
lük içinde olduklarını ortaya koymaktadır. 2016 yı-
durumlarda kişiler, bu tür bir kimliği o kadar çok sa-
lında mecliste kabul edilen Nüfus Hizmetleri Ka-
hiplenebilir ki, fanatik bir taraftara ve holigana dönü-
nunu’nda yer alan ‘nüfus cüzdanı’ ibaresi ‘kimlik kartı’
şebilir. Tüm bunlar kişinin olumlu benlik algısıyla ters
şeklinde yeniden isimlendirilip tek renk ama yine de
orantılı bir tamamlayıcıdır ve tekliğinin görünmez ör-
kadın-erkek kısıtlı cinsiyet belirtilerek ve dini, doğum
tüsüdür. Kişi burada sosyal kimlik geliştirerek bu kim-
yeri gibi sosyal kimlik belirten ibarelerin çipli sisteme
liğe yönelik olumlu nitelikleri üzerine giydirecektir. O
aktarılması, kişilerin sahip olduğu sosyal kimlik üye-
artık hiç tanışmadığı ve tanışmayacağı diğer grup
liklerini göz hizasından kaldırmaktan öteye geçme-
üyeleri ile beraber anılacaktır. Ve yalnız kalabalıkların
yecektir. Nitekim kimliklerimiz benzersizliğimizi ve
bir üyesi sayılacaktır. Zeki Demirkubuz’un “Bulantı”
eşsiz oluşumuzu nitelemek için yine de yetersiz kala-
adlı filminde, Ahmet karakteri anormal bir şekilde,
caktır.
gözleri açık halde ama zararsız uyku nöbetleri geçiren biridir. Bu rahatsızlığı onun için anlamsız ve hiçbir
Benlik saygısı, kişiyi olumlu yönde motive eden gü-
kalıpla örtüşmeyen bir şeydir. Bundan dolayı hasta-
düleyici bir etkendir. Benlik saygısı yüksek kişiler, iç-
neye giden Ahmet, doktor karakterindeki Ercan Ke-
sel sorunlarını aşarak başarıya ulaşmada bir şansa sa-
sal’ın müthiş tiradıyla yüz yüze gelir: “Yaşadığınız şey
hip olurlar. Öte yandan benlik saygısı eksikliği kişide
anormal olmasına anormal ama kim bilir neyin, hangi
güvensizlik, yetersizlik ve yalnızlık hissi uyandıran bir
ihtiyacın karşılığı! İnsan kendisi için yararlı, hatta üs-
durumdur. Bu nedenle sosyal kimlikler bazen insan-
tünlük kazandıran bir anormalliği dahi istemez. İyi bir
ların onlara sığınmasıyla kişileri avutacak birer kucak
şey olsa da istemez çünkü yalnız olmayı istemez.”
haline de gelebilirler. Kişiler çözmekte zorlandığı bazı
Ahmet gibi diğerleri de kendilerinde olup başkala-
problemlerle baş edebilmek için herhangi bir sosyal
rında olmayan bir şey gördüklerinde ürkebilirler. Bu
kimliğe bürünebilir ve oraya kendini ait hissedebilir.
39
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
şey her ne kadar zararsız olsa da kişi bundan kurtulmak isteyecektir. Çünkü o şey bir tek onda vardır ve bunun anlamı yalnızlıktır. Kaynaklar Corey, Gerald. (2008). Psikolojik danışma psikoterapi kuram ve uygulamaları. Çev. Tuncay Ergene. Mentis Yayınevi. Demirtaş, H. Andaç. (2011). Sosyal kimlik ve ayrımcılık. http://secbir.org/images/haber/2011/01/07-andac-demirtasmadran-2.pdf Göregenli, Melek. (2012). Temel kavramlar: önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık. Ayrımcılık: Çok boyutlu yaklaşımlar, 175187. Maalouf, Amin. (2008). Ölümcül Kimlikler. Çev. Aysel Bora. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Sözen, Edibe. (1991). Sosyal Kimlik Kavramı'nın Sosyolojik ve Sosyal Psikolojik Bir İncelemesi. Sosyoloji konferansları, (23), 93.
40
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
#Derkenar/1: Kelime, Kitap, Kişi Tarafsızlık Miti • Psychology and the Conduct of Everyday Life • Jill G. Morawski Sercan Karlıdağ karlidagsercan@gmail.com
“D
erkenar: Kelime, Kitap, Kişi” bölü-
temel fikir, anaakım psikoloji ve sosyal bilim anlayışı
münü bültenimizin sabit(leşecek)
içinde araştırmacının konumunun ‘tarafsızlık’ ol-
bir bölümü olarak düşündük. Ve,
duğu, olması gerektiğidir. İşte, tam da buna karşıt bi-
eleştirel-psikolojik dağarcığımızı canlı tutabilmek
çimde eleştirel yönelimli sosyal bilim kavrayışına
amacıyla Psikoloji ve Toplum’un yayın periyodu doğ-
göre, ‘tarafsızlık bir mit’tir.
rultusunda üç ayda bir tefrika edilen sözlük-ansikloBilimsel bilginin tarafsızlığı bir mittir; çünkü tarafsız-
pedi türünden bir girişim olarak tasarladık. Derkenar,
lığı varsayılan bilim insanı olarak psikolog da, psiko-
kelime anlamıyla ‘sayfa kenarına kaydedilen ufak
lojinin inceleme ‘nesnesi’ insan da toplumsal statü ve
yazı’ anlamına geliyor. Bültenimiz bağlamında eleş-
güç ilişkilerinden, tarihten ve kültürden, politik, sınıf-
tirel psikoloji ile ilişkili bir yerden ‘sayılara’ iliştirdi-
sal, sosyo-mekânsal angajman ve kimliklerden azade
ğimiz birer kelime, kitap ve kişiyi, fragman bir tanı-
değildir. Bir konuyu çalışmayı seçmekten itibaren
tım ve anlatımla bu bölüm kapsamında sizlere sun-
seyreden bilimsel/akademik emek ve üretim süreç-
maya çalışacağız.
leri, insan varoluşunun büyük formları tarih, kültür, ideoloji vd. ile iç içe sosyal ve dinamik bir pahadadır.
Bu bölümü kolektifleştirmek arzusundayız. Birbirin-
Buna göre, bu dünyanın yaşamına katılmaksızın, salt
den bağımsız ya da birbiriyle ilişkili birer kelime, kitap
estetize ‘merak’ ile malul, sözde tarafsız bilimsel bilgi
ve kişiyi tarifleyerek sayılara iliştireceğimiz derkenar-
arayış ve hedefini değil, statükoyu meşrulaştırma-
lar gelecek bülten sayılarında da olacak; fakat içerik
yan, sistemik eşitsizliklere ve yapısal şiddete karşı
üreten ve hazırlayan yazarlar her sayı farklılaşacak.
toplumsal adalet üzerine kurulu bir bilimsel bilgi etik
Şimdi, #Derkenar/1’deki kelimemizle başlayalım.
fikrini paylaşmanın önemi vurgulanmaya değerdir. Kelime
Peki, bu dünyanın yaşamına katılmak ve onu değiş-
Tarafsızlık Miti
tirmeye çalışmak zorunda mıyız? Bu soruya gönlü ba-
Doğa bilimlerine öykünen hegemonik, mantıkçı po-
sevgiden sevinçten söz açmak istemez miyim,’ diye
zitivistik ve nomotetik psikoloji ve sosyal bilim anla-
yanıt verir… Bu özdüşünümsel yanıt, bize, kolektif
yışına göre, psikolog / araştırmacı / bilim insanı, olgu-
politik bir sorumluluğa müşterek olma, ‘taraflı olma’
lara, değerlerini bir kenara kaldırarak yaklaşabilme
davetidir diye düşünüyorum.
har ferahlığında sevinçli bir adam, Yaşar Kemal, ‘ben
keramet ve maharetindedir. Kadim sayılabilecek bir felsefi konu olarak olgu-değer dilemmasında yatan
41
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Mutfak Hikâyeleri filminden bir kare: Isak (solda) ve Folke (sağda).
Bir sinema örneği üzerin den değerlendirelim: Mut-
3. Gözlemci asla gönüllüyle iletişime geçmeye-
fak Hikâyeleri (Salmer Fra Kjøkkenet) dostluk, poziti-
cektir.
vizm ve insan-mekân ilişkileri üzerine kurulu, taraf-
4. Gözlemci asla gönüllünün mutfak düzenine
sızlık mitini anlamak ve anlatmak için adres olabile-
müdahalede bulunmayacaktır.
cek bir İskandinav filmi. Çıkış tarihi 2003. II. Dünya
5. Gözlemci gönüllünün mutfak kullanımını et-
Savaşı’ndan sonraki dönemde geçen bu filmde, İs-
kileyemeyeceği bir köşede yüksek bir san-
veç’te bir araştırma şirketi mutfak kullanımı üzerine
dalye üzerinden gözlemlerini gerçekleştire-
eğilmektedir.1
cektir.
Filmde sunulan bilimsel araştırmanın kapsamı, yalnız
Kısaca ifade etmek gerekirse, filmdeki baş karakter-
yaşamakta olan erkeklerin mutfak kullanım pratikleri
lerden Folke’nin, veri toplama sürecinin kuralları ge-
üzerinedir. Folke araştırmada gözlemci, Isak ise katı-
reği oynadığı başarısız “büyük ortadan kaybolma
lımcıdır. Araştırmanın gözlem yoluyla veri toplama
oyunu” gerçek manada gösteriyor ki, hayata karşı
sürecinin birtakım kuralları bulunmaktadır:
sessiz seyirci, tarafsız gözlemci olunamaz. Bunun anlamı, hepimizin paylaştığı kolektif politik sorumluluk-
1. Gözlemci kendine ait karavanda gönüllünün
ların olduğudur! Film, irdelediği dostluk teması, pozi-
evinin dışarısında yaşamını sürdürecektir.
tivizm eleştirisi ve II. Dünya Savaşı akabindeki Nor-
2. Gözlemci istediği zaman gönüllünün evine
veç-İsveç ilişkileri ekseninde savaşa sessiz tanıklığa
serbestçe girip çıkabilecektir.
1
getirdiği eleştirinin yanında, daha da özelde İkea ve
Filmin fragmanına ve IMDb sayfalarına bu bağlantılardan ulaşabilirsiniz: https://goo.gl/T1geUj - https://goo.gl/RTRWNp
42
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
(ev-içi) iktidar/güç ilişkilerini sorunsallaştırmaya ideal
önemli bir soru var: Küreselleşme, ekonomik kriz ve
bir başlangıç sunuyor.
yoksulluk, teknoloji ve dijitalleşme, göçler, savaşlar gibi sosyal ve bireysel yaşamı etkileyen, dönüştüren
• “Tarafsızlık Miti”ne ilişkin yararlandığım kaynak:
olgular laboratuvardaki gerçekliğe ne kadar dahildir?
Göregenli, M. (2003). Sosyal psikolojiden hareketle sosyal bilimlerde olgu-değer ilişkisi üzerine düşün-
Kitap editörlerinin giriş bölümündeki ifadesiyle, 1970
celer. Toplum ve Bilim, 97, 234-246.
paradigmatik krizini bir dönüm noktası saymakla be-
(https://goo.gl/uqzHJF)
raber, daha öncesinde Wilhelm Dilthey, Lev Vygotsky, Wilhelm Stern, Kurt Lewin ve pek çokları psi-
• Filmi tariflerken yararlandığım kaynak: ‘baristure’ tarafından 4 Ocak 2017’de yayımlanmış-
kolojik araştırma pratiğinin epistemolojik dilemma-
tır: Mekanın Verimli Kullanımının Araştırılması Üze-
larını sorunsallaştırmıştır. Feminist psikoloji, feno-
rinden Bir Film Salmer Fra Kjokkenet
menoloji, söylemsel psikoloji, sosyal inşacılık ve eleş-
(https://goo.gl/ric73e)
tirel psikolojiler klasik deneysel ortamın gündelik hayat gerçekliğiyle buluşmadığına farklı güzergâhlar-
• “Tarafsızlık”a alternatif kavramlar için bkz.: değer yansızlık, olimpian yansızlık, büyük ortadan
dan işaret etmektedir. Buna göre, deneysel gerçek-
kaybolma oyunu
liğe karşılık gündelik gerçekliği odakta tutarak gündelik hayatı çalışmak geleneksel psikoloji ve sosyal,
• Ayrıca bkz.:
beşerî bilimlere eleştirel bir konum vazetmektedir.
olgu-değer ilişkisi, nesnellik, öznellik, pozitivizm, aka-
Bu bağlamda, Psychology and the Conduct of Every-
demi ve aktivizm, refleksivite
day Life, ele aldığı konu itibariyle eleştirel psikoloji literatürüne önemli bir katkı sunmaktadır.
Kitap
Psychology and the Conduct of Everyday Life Ernst Schraube ve Charlotte Højholt’un editörlüğünde 2016 yılında Routledge’tan yayımlanmış bir kitap. Kitabın ismini “Psikoloji ve Gündelik Hayatın İdamesi” olarak tercüme etmek mümkün görünüyor. Kitabın ‘tanıtım bülteni’nde psikolojik kuram, yöntem ve pratiğin laboratuvardan gerçek dünyaya ve gündelik hayata taşınması, bunun yanında gündelik hayatları bağlamında aktif özne olarak insanların
Kitap on üç bölümden oluşuyor. Özne-yönelimli sos-
modern toplumdaki dilemma ve çelişkilerini odak-
yolojiyle kuramsal bağıntılar; eleştirel psikoloji için
lanmanın, derleme kitaptaki bölümlerin ortak pay-
habitus ve perfomativite gibi farklı sosyal bilimsel
dası olduğu vurgulanıyor. Kitap dahilinde yer eden
43
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
kavramsal araçların gündelik hayatın idamesi ve sos-
kararlı olan Morawski, psikoloji hakkında kapsamlı
yal yapı arasındaki ilişkiye aracılık etmedeki rolü; sı-
bir bibliyografya çalışması geliştirmek için Psych
nıftaki verili eşitsizlik örneği üzerinden çocuklar öze-
Abstracts aracılığıyla litertür taramasına yoğunlaştı.
linde sosyal çatışmaya katılım gibi farklı tema ve içe-
Sonunda, yirmi yıl önceki yaklaşık altmış kaynağı or-
riklerde ‘gündelik hayatı’ irdeleyen bölümler bulunu-
taya çıkardı ve o zamanlar kadın psikolojisi hakkın-
yor.
daki araştırmanın ne denli seyrek olduğunu göstermiş oldu. Morawski, bu bibliyografiden yola çıkarak,
• Kitaba ilişkin diğer bilgiler için bu bağlantıyı kulla-
çalışmalardan birinin replikasyonunun yapılması ge-
nabilirsiniz:
rektiği konusunda danışmanını ikna etti ve böylece
https://www.taylorfrancis.com/books/9781317599708
yazarının erkek yahut kadın olduğu söylenen bir yazıyı kullanım durumunun değişimlendiği bir tasa-
Kişi
Jill G. Morawski
rımda kadınlara yönelik tutumları değerlendirmeyi
(Devam eden kısım bir kısa-biyografi çevirisidir.)
Morawski’nin yürüttüğü ilk ve son psikoloji deneyi ol-
seçti. Her ne kadar işler yolunda gitmiş olsa da, bu
muştur. Jill Morawski’nin feminist kimliğinin ortaya çıkışı bir kadın üniversitesi olan Mount Holyoke'daki lisans de-
Morawski için psikoloji alanında lisansüstü çalışma-
neyimlerine kadar uzanır. İlk yıllarını Betty Friedan,
lara devam etme kararı yüksek öğretim başvuru sü-
Simone de Beauvoir ve Phyllis Chesler gibi şimdinin
reçleri açısından kolay değildi. Morawski, çocukluk
kült feminist isimlerinin çalışmalarını tüketene kadar
aşkı ile evlenip Kanada’ya dönmeden önce, psikolo-
Minnesota'da popülist bir çevrede eşitliği savunarak
jide birçok programa başvurdu. Ne yapmak istediğin-
geçirmiş, kadın üniversitesinde feminist anlayış üze-
den emin olmasa da, okulda olması gerektiğinden
rine düşünmeye başladığı destekleyici bir bağlam de-
emin biçimde Ottawa'daki Carleton Üniversitesi'nde
neyimlemişti. Öğrenciler 1970'li yılların başlarında,
psikoloji yüksek lisans programına başladı. İlk önce
kimi sorgulamalara yöneldikçe, Mount Holyoke fe-
psikolojinin “pozitif bilimsel” yönleriyle ilgilenmekle
minist meselelerle ilgili canlı tartışmalara ev sahipliği
birlikte, diğer bilim modellerinin psikoloji üzerindeki
yaparak bilinçlenme için kusursuz bir ortam sağladı.
aşırı etkisine eleştirel yaklaşarak sosyal psikoloji disiplininde demirledi.
Yetmişli yılların başında Mt. Holyoke’un psikoloji bölümü oldukça gelenekseldi, bu yüzden Morawski’nin
Morawski daha sonra kendi kişisel tarihinde iki epis-
psikolojiye girmesi fizyolojik psikoloji ve Skinnercı
temolojik kriz olarak tanımladığı şeyi yaşadı. Bunlar-
davranışçılık ekseninde gelişti. Bununla birlikte, Mo-
dan biri, deneylerin meşruiyeti konusundaki kuşkula-
rawski lisans bitirme tezini feminist bir konu üzerinde
rını içeriyordu: Deney, gerçek-dünya olguları hak-
yapmayı başardı: Bu konuda literatür boşluğu oldu-
kında sahici anlamda bir şey söylüyor mu? İkinci kriz
ğunu söyleyen akademik danışmanın önerisiyle ka-
ise, zamansallıktı: Psikolojik fenomenlerin evrensel
dın psikolojisi ve cinsiyet farklılıkları konu/temalarını
ve tarihötesi olduğu görüşüne septik bir konum alı-
harmanladı. Mevcut az sayıdaki makaleyi bulmaya
44
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
yordu Morawski. Sosyal psikolojideki sıcak konular-
Morawski’nin çalışmaları, psikolojinin çeşitli konula-
dan sevgi, çekim, karar alma, bilişsel çelişki gibi ko-
rında geniş bir yelpazede dağılmıştır: Sosyal psikoloji
nular ve dahası üzerindeki araştırmalar kültürden ve
tarihi, erkeklik, kadınlık, androjenlik, ırk, erken psiko-
zamandan aşkın biçimde nasıl doğru olabilir?
lojide uzmanlık ve psikolojiye giriş ders kitaplarının retoriği gibi çeşitli feminist, eleştirel ve tarihsel konu-
Bu krizlerin nihayetinde Morawski, tezini atipik bir
lar üzerine mesai harcamıştır. Çalışmalarının ortak
konuya ilişkin, dört psikoloğun ütopyasına
paydası, psikolojiye ve onun
dair yazmaya karar verdi: G. Stanley Hall,
araştırma pratiğine getir-
William McDougall, Hugo Münsterberg ve
diği eleştirel bir mercek ol-
John B. Watson. Ne mutlu ki, tez danış-
muştur. Bu da onu, değerle-
manı psikoloji tarihinde çalışan bir ka-
rin ve kültürel anlamların
dındı; bu yüzden böyle bir projeye destek
nesnel ve tarafsız olduğu id-
olmaya meyilliydi. Morawski, bu ütopya-
dia edilen psikolojiye ne şe-
larda ‘toplumsal cinsiyet rollerini’, ‘psiko-
kilde nüfuz ettiğini irdele-
lojinin yerini’ ve ‘sosyal yapıyı’ çözümledi.
meye ve bilimsel pratikte öz-
Morawski’nin çözümlemeleri, dört psikolo-
nellik ve refleksivite konularına odaklanmaya sevk
ğun her biri için, bu ütopik fikirlerin kendilerine ait
etmiştir. Practicing Feminisms, Reconstructing Psyc-
psikolojik fikir ve tasarılarla bağlantısını irdelemeye
hology adlı kitabında Morawski, feminist araştırma-
ve sahip olunan değerlerin bilimsel projeleri ne ölçüde
nın psikoloji üzerindeki etkisini gözden geçirerek, fe-
etkilediğini açığa çıkarmaya dayanıyordu. Anaakım
minist eleştirmenlerin alanı güçlendiren yeni meto-
anlayışa karşılık eleştirel bakış açısına rağmen, Mo-
dolojileri nasıl ortaya koyduğuna dikkat çekmekte-
rawski’nin tezleri iyi karşılandı ve dahi bir versiyonu
dir. Morawski, bu kitabın yazılma sürecinin arka pla-
American Psychologist’de yayımlandı.
nında üç nokta olduğunu belirtiyor: Birincisi, feminist psikolojinin dikkate değer ilerleyişinin muhasebesini
Morawski, mezuniyetin ardından, bugün bulunduğu
yapmak; ikincisi, feminist psikolojinin kendi içindeki
Connecticut'taki Wesleyan Üniversitesinde işe baş-
çeşitliliğine rağmen hareketin ittifaklarını vurgula-
ladı. Derslere başladıktan bir hafta sonra, öğrencileri
mak; ve üçüncüsü, psikologları “yeni metodolojiler
kadın çalışmaları programının kolaylaştırıcısı olma-
denemeye ve indirgemecilik ve pozitivizmin ötesini
sını istediler. Deneyimsizliğinden çekinmesine kar-
düşünmeye” davet etmek.
şın, programı yürütmeyi kabul etti Morawski. Wesleyan'daki kadın çalışmaları programı, öğrencilerin ka-
• Elissa Rodkey tarafından 2013 yılında Jill Mo-
rar süreçlerine katılımı anlamında, yatay ilişkilenme
rawski’ye dair yazılmış biyografi bölümünden kısaltı-
ve konsensüs ile yürütülüyordu. Morawski, bu süreci,
larak çevrilmiştir. Birebir, motamot çeviri niteliğinde
kendisi açısından ikinci feminist uyanış deneyimi ola-
değildir.
rak gördü. Hem psikoloji bölümünün kaynakları hem
Orijinal metin ve Jill Morawski hakkındaki başka bil-
de kadın çalışmaları programı ile Wesleyan, Mo-
giler için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz:
rawski için destekleyici bir ortam olduğunu kanıtladı.
http://www.feministvoices.com/jill-morawski/
45
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
TODAP’tan Duyurular: Sincan Çocuk Hapishanesi’nde Yaşananlar Üzerine Kamuoyu Açıklaması ve VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu Kitapçığı Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) olarak
21 Aralık 2018 tarihinde Sincan Çocuk Hapishanesi’nde yaşanan olaylara ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz: Türkiye’de; Ankara, İstanbul, İzmir, Hatay, Tarsus,
Özellikle çocuk hapishanelerinde çok yaygın bir şe-
Diyarbakır ve Kayseri olmak üzere toplamda yedi ka-
kilde rastlanan taciz ve tecavüz olayları da yine kapa-
palı çocuk hapishanesi bulunuyor. 2017 yılında yayın-
tılan çocuğun cezasının bir parçası oluyor. Bu çocuk-
lanan verilere göre bu hapishanelerde yaklaşık 2 bin
lar yalnız hissediyor, bugüne ve geleceğe ilişkin kay-
800 çocuk tutuluyor. Çocukların herhangi bir davra-
gıları artıyor ve tüm bunların sonunda intihara sürük-
nışının “suç” olarak tanımlanması ve bunun sonu-
leniyor. Yaşamlarının en dinamik, en üretken dönem-
cunda ailelerinden, sevdiklerinden, okullarından
lerini hapishanede geçirmek zorunda kalan bu çocuk-
uzak “ıslah” edilmeye çalışılıyor olmaları çocuğun
lar için hapishaneden girdikleri gibi çıkmak mümkün
hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı açısından kabul
olmuyor. Yoğun olarak deneyimledikleri olumsuz
edilemez. Kapatma uygulamasının kendisi bile ço-
duygular ile baş edemeyen çocuk, hapishanede öğ-
cuklara yönelik başlı başına bir hak ihlaliyken, bir de
rendiği pek çok yeni suç tipine başvurarak dışarıda
bu çocuklar her gün şiddete, tacize, hakarete maruz
hayatta kalmaya çalışıyor ve bu sarmal sürekli tekrar-
kaldıklarını beyan ediyor. Çocuklar sadece özgürlük-
lanıyor. Yapılan araştırmalar bir kez tutuklanan ço-
ten mahrum bırakılarak cezalandırılmıyor, hapisha-
cukların çok yüksek oranlarda yeniden tutuklanma
nelerin iç işleyişindeki resmi ya da gayrı-resmi meka-
riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Hapishane
nizmalar ile cezaları katmerleniyor. Örneğin yeşilçam
sisteminin çocukları suçtan uzaklaştırmadığı aksine
filmlerinde kaldığını düşündüğümüz “koğuş ağalığı”
yeni suçlar öğreterek, suç işleme ihtimallerini arttır-
sistemi “mümessillik” adı altında çocuk hapishaneleri
dığı görüşü bilimsel verilerle destekleniyor.
başta olmak üzere birçok hapishanede devam ediyor. Bu mümessiller bizzat idare tarafından destekle-
Son zamanlarda yine Sincan hapishanesi örneğinde
niyor ve bulundukları koğuşlarda çeteleşme ve idare
olduğu gibi, çocukların yaşamak zorunda bırakıldık-
desteği yoluyla diğer çocuklara yönelik zorbalığın ba-
ları alanlarda darp, küfür, hakaretten bahsediliyor.
şını çekiyor.
Aileler aracılığıyla hapishanedeki gergin ortamı haber alarak çocuklarla görüşmek isteyen avukatların talepleri reddediliyor, cezaevi idaresi konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınıyor. Sabah saatlerinde
46
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
yapılan görüşmeler sonucu 6 çocuk ve 14 gardiyanın karıştığı bir olay yaşandığı, 6 çocuk ve 2 gardiyanın yaralandığı ortaya çıkıyor. Hapishane yönetimi çocuklar için “sadece ayaktan tedavi edilecek şekilde yaralandılar” gibi sorumluluktan uzak açıklamalar yapıyor. Bizler psikologlar olarak biliyoruz ki; hiçbir çocuk, yasanın suç olarak kabul ettiği herhangi bir durumu, olayı, davranışı ortaya çıkarmakla suçlanamaz ve cezalandırılamaz. Çocukların koşulları, aile içi dinamikleri, sosyal ve çevresel etkenleri çocuğa ve evrensel çocuk haklarına uygun biçimde düzenlenmezse; çocuğun ekonomik kaynaklara ulaşımı; çocuğun sağlık, barınma, eğitim gibi ihtiyaçları göz önünde bulundurarak planlanmazsa; yaşadıkları hayatla ilgili katılım, söz söyleme hakları tanınmazsa çocuğun yaşayacağı ve doğallığında yaşatacağı sıkıntıların azalmayacağını aksine artacağını biliyoruz ve çocuk hapishanelerinin bunun için bir çözüm olamayacağının tekrar altını çiziyoruz. Pozantı, Şakran, Sincan… Hapishanelerin sistematik olarak çocuk istismarına neden olduğunun göstergesi olarak toplumsal hafızamızda yer ediniyor. Daha fazla çocuğun bu döngüde kaybolup gitmemesi için çocuk hapishanelerinin derhal kapatılması gerektiğini psikologlar olarak bir kez daha dile getiriyoruz.
ÇOCUK HAPİSHANELERİ KAPATILSIN!
47
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
VI. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nun
Bildiri Özetleri ve Program Kitapçığı’na çevrimiçi olarak ulaşmak için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz: https://goo.gl/Aqi4G8
48
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) Kimdir?
D
erneğin amacı, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin eşitlikçi, özgürlükçü ve kardeşlikten yana bir toplumsal dayanışma ekseninde mesleki örgütlenmesini sağlayarak, psikoloji teori ve pratiğinin eleştirisi ve yeniden üretimi yönünde çalışmalar yapmaktır. TODAP, emekten yana ve toplumcu bir eksende bir
araya gelen, çalışan, işsiz ve öğrenci psikologları çatısı altında toplamayı hedefler. Her türlü ayrımcılığa, baskı ve sömürüye karşı ezilenlerden yana ve insan hakları temelinde faaliyet gösterir. TODAP’ın emek eksenli çalışmaları, psikologların çoğunluğunun üretim ilişkileri içerisindeki konumlarından kaynaklanan deneyimlerini betimlemek, yorumlamak, görünür kılmak üzerine kuruludur. Psikologların çoğunluğu ücretli çalışan konumundadır ve güvencesiz çalışma koşulları ve işsizlikle gün geçtikçe daha fazla terbiye edilmektedir. TODAP'ın emek eksenli çalışmaların temeli, bu durumun idrak edilmesine ve güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına karşı mücadele etmek üzerine temellendirilmiştir. Psikoloji tarihine bakıldığında, psikolojinin, içinde ortaya çıktığı tarihsel koşullara ve güç ilişkilerine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve ideolojik varsayımlar üzerine kurulduğu görülür. TODAP'ın ikinci ekseni psikoloji bilgisinin ve pratiğinin eleştirisini üretmeye odaklanır ve bunu disiplinlerarası bir yaklaşımla yapar. TODAP, herkes için yaşanabilir bir dünya ve bütünlüklü bir meslek bilgi ve icrası için toplumsal dayanışmayı olmazsa olmaz bir koşul olarak tanımlar. Psikologların toplumun ezilenleriyle dayanışma içine girerken amaçladıkları, sadece dar anlamıyla toplumsal dayanışma değil, aynı zamanda dönüşen ve dönüştüren bir meslek inşa etmektir. TODAP, psikososyal refahın en temel taşı olan insan hakları mücadelelerini kayıtsız şartsız destekler. Bu üç eksene ek olarak dernek, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin öğrenim görürken veya alanda çalışırken karşılaştıkları hak ihlalleriyle, psikologların ve psikolojinin sebep olduğu hak ihlallerini ve eşitsizlikleri gündeme taşır. Lisans eğitiminin psikolog ünvanıyla istihdam edilmek için yeterli ve nitelikli hale getirilmesi için çalışır ve alanda çalışmak için gerekli kılınan eğitimlerin herkes için erişilebilir olması için çabalar. Bunların yanı sıra, bir sağlık hakkı olarak tanıdığı psikolojik hizmetin eşit, ücretsiz ve anadilde verilmesi için mücadele eder. TODAP bu görüşler ışığında kazanılmış hakları korur, onlara gelebilecek saldırılara karşı mücadele eder, bu hakların ve henüz kazanılmamış olanların savunuculuğunu yapar. Web: http://todap.org Facebook: https://www.facebook.com/todapder Twitter: https://twitter.com/todapder Email: todap.der@gmail.com
49
www.psikolojivetoplum.blogspot.com
Derneğe Üyelik Derneğe üye ya da fahri üye olmak için web sitesinde yer alan üyelik formunu doldurup iki fotoğrafınızla birlikte bize ulaştırmanız gerekmektedir. Derneğe üye olmak veya derneğin çalışmalarını yakından takip etmek ve tartışmalara katılmak için mail grubumuza üye olmak isterseniz todap.der@gmail.com adresinden bize ulaşabilirsiniz. Üyelik/Fahri Üyelik formlarını https://goo.gl/jt6QU1 linkinden indirebilirsiniz.
50
w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . b l o g s p o t . c o m