Sayı 07 • Psikoloji ve Toplum

Page 1

SAYI 07 TEMMUZ 2019

w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . t o d a p . o r g

D O S Y A: L G B T İ + O n ur H a f t a s ı 2 0 1 9 • Y a vu z Er t en • G i z e m S er t e l Ö n e r Ce y l a n

S a n d y R o ff e y

Ke r e m D ü l g er

• T O D AP

D O S Y A D I Ş I • J o h a n n H a r i • D i l a r a Ç a v d a r • Er d a l Ko z a n • H ü n e r Ay d ı n


w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . t o d a p . o r g

Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) açık erişimli, süreli yayınıdır. Dört ayda bir yayımlanır.

Yayın Kurulu Sercan Karlıdağ Umut Şah Doğa Eroğlu Zeynep Biter Serap Dakak Abdullah Kahraman

İletişim psikolojivetoplum@gmail.com

Takip Adresleri facebook.com/psikolojivetoplum issuu.com/psikolojivetoplum

L ogo ta sar ımı iç in Selçuk Avcı ’y a te şe k k ür ede r iz .


www.psikolojivetoplum.todap.org

SUNUŞ Psikoloji ve Toplum Bülteni’nin yedinci sayısıyla karşınızdayız! * Bültenin bu sayısında 2019 LGBTİ+ Onur Haftası’na özel bir dosya hazırladık. Bu dosyanın hazırlanmasında emeği geçen Özge Tuğçe Güdül, Doğa Eroğlu ve Umut Şah’a teşekkür ediyoruz. * Dosya kapsamında Yavuz Erten’in ve Kerem Dülger’in psikanaliz odaklı teorik yazılarının yanı sıra deneyim aktarımı içeren üç yazı daha var: Gizem Sertel’in, Öner Ceylan’ın ve (Doğa Eroğlu’nun çevirisiyle) Sandy Roffey’nin yazıları. Bu yazılarda anlatılan deneyimlerin her birinin gerek ruh sağlığı alanında çalışanlar/okuyanlar için gerekse alan dışından olanlar için çok anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu aktarımlarla ilişkili olarak, 2017’de TODAP tarafından yayımlanan “Psikologlar için LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu”ndan da iki kısa yazıyı dosyaya ekledik. * Dosya kapsamındaki yazılar haricinde dört farklı yazı daha yer alıyor bu sayıda. “Kaybolan Bağlar: Depresyonun Gerçek Nedenleri ve Beklenmedik Çözümler” adlı kitabı Metis Yayınları tarafından bu yıl içerisinde Türkçe’ye çevrilen Johann Hari’nin “neoliberalizmin depresyon ile ilişkisi” hakkındaki yazısını Can Önalan bülten için çevirdi. Buna ek olarak Dilara Çavdar, Hüner Aydın ve Erdal Kozan’ın yazıları da bu sayıya ayrı ayrı renk kattılar. * Bültenin bu sayısına katkıda bulunan tüm yazarlara ve çevirmenlere teşekkür ediyoruz. Bültenin Kasım ayında yayımlanacak olan sekizinci sayısına yazı göndermek için son tarih 15 Ekim 2019’dur. Bültende yayımlanmasını istediğiniz yazılarınızı psikolojivetoplum@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Yazılarınızı göndermeden önce, yayın ilkelerimizi ve yazım kurallarını görmek için web sayfamızı incelemenizi tavsiye ederiz: www.psikolojivetoplum.todap.org Bir sonraki sayıda görüşmek üzere…

3


www.psikolojivetoplum.todap.org

Fotoğraf: Doğa Eroğlu

4


www.psikolojivetoplum.todap.org

İÇİNDEKİLER 3 . . . Sunuş

DOSYA: LGBTİ+ Onur Haftası 2019 6 . . . Cinsellik, Cinsiyet, Granit ve Gökkuşağı Yavuz Erten 13 . . . Gerçeğimin Eğilip Bükülmeye Çalışılmasıyla Bir Derdim Var. Gizem Sertel 16 . . . Eşcinsel Birinin Terapi Deneyimleri Öner Ceylan 20 . . . Çocuğumuz Trans: Arkadaşlara, Ailelere ve İnternete Açık Mektup Sandy Roffey (Çev. Doğa Eroğlu) 22 . . . Psikologlar için LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu TODAP 25 . . . Ruh Sağlığı Alanında Var Olan Ayrımcı ve Etik Dışı Uygulamalar TODAP 28 . . . Cinsiyetin Öte(ki)si Kerem Dülger

DOSYA DIŞI 31 . . . Neoliberalizm Depresyon ve Anksiyete Krizimizi Derinleştiriyor mu? Johann Hari (Çev. Can Önalan) 35 . . . Kültürel Psikolojide Kültür Kavramının Yeri Üzerine Dilara Çavdar 38 . . . Hafıza-i Beşer Nisyan ile… Erdal Kozan 41 . . . Yaşamın İhtiyacı: Oyun Hüner Aydın

5


www.psikolojivetoplum.todap.org

45 . . . TODAP Hakkında

Cinsellik, Cinsiyet, Granit ve Gökkuşağı* Yavuz Erten

S

imone De Beauvoir’ın “Kadın doğulmaz

ve felsefeden devşirmiş (yaratmış?) olmaları2 da

kadın

sözüne

(Sweetnam, 1996) bu eğimin yolunun “aklın yolu”

gönderme yapan Guignard (2012) “Erkek

olduğunu bize söyler. Bence bu sosyal bilimler için de

doğulmaz, erkek olunur” der ve devamında

psikanaliz için de böyledir. Bunu özellikle ekliyorum

ekler: “Anne doğulmaz, anne olunur”, “Baba

çünkü psikanalistler arasında “gender”ın psikanalitik

doğulmaz, baba olunur” (s. 39). Böylece kadın

bir kavram olmadığı ve kullanımının psikanalitik

olmanın ve erkek olmanın muhteviyatında anatomik

düşünce zincirlerinde bir geçerliliğinin olmadığı

değişkenin yetersizliğini vurgular. Bu bağlamda

şeklinde yanlış (ve fazla sorgulanmamış, üzerine

Rosemary Balsam (2001) psikanalizin ilgi odağının

çalışılmamış) bir düşünce olduğunun farkındayım.

anatomi değil “psikoanatomi” veya “intrapsişik

Bence bu yanlışlık, “gender” kavramının “toplumsal

anatomi” olduğunu öne sürer. Tüm bu görüşler bizi

cinsiyet”

“gender” kavramına yöneltiyor. “Gender” kavramını,

anlaşılmalarından kaynaklanıyor. Ve psikanalistlerin

Türkçe çevirisini yapmadan olduğu gibi kullanmak

bireysel bilinçdışı derinliğinde çalışma yöneylerinin

istiyorum çünkü “Toplumsal Cinsiyet”, “Cinsiyet

“toplumsal”, “sosyal” gibi kavramlardan rahatsız

Rolü” ve “Toplumsal Cinsiyet Rolü” gibi çevirilerin

olduğunu biliyoruz. Bu tür bir yöney değişikliği

kavramın

“dışsallaştırma”,

olunur”

anlam

(1949,

genişliğini

s.

15)

karşılayamadığını

gibi

bazı

çevirileri

ve

bağlantılı

“somutlaştırma”,

düşünüyorum. “Gender” tüm bunları içermekte ama

“entellektüelleştirme” gibi tuzaklar barındırıyor diye

daha fazlasını imâ etmektedir. Özellikle psikanalitik

düşünülür.

bir anlayışla ele alındığında…1 Konunun doğası

Cinsiyet, cinsiyet rolleri ve cinsellik kavramlarının

gereği ortaya çıkan bir eğilim (veya eğim) bizi bu

içinde yer aldığı bir alanı taramak bizi içgüdüden

noktaya sürükler. Kaldı ki konuyla ilgili düşünenlerin

dürtüye kadar olan geçiş ve gelişim süreçlerine

çalışmalarının bir noktasında “gender” kavramına ihtiyaç

duymaları

ve

gözledikleri

taşıyor. Dürtüler içgüdüleri içerir. Ancak içgüdülerin

olguların

varlığı dürtülerin şekillenmesinin tabanıdır. Dürtüler

simgeleştirilmesi yönünde böyle bir kavramı dilbilim

Yazının özünü kavrayan Hakan Kızıltan’ın “gender”ın bu kullanımıyla ilgili önerdiği “ruhun cinselliği” veya “ruhsal cinsellik” çeviri alternatiflerini anmak isterim.

2 “Gender” kavramı ilk kez bugünküne

1

6

yakın bir anlamda 1955 yılında Money, Hampson ve Hampson tarafından Johns Hopkins Hastanesi’nin bülteninde hermafroditizm konulu bir makalede kullanılmıştır.


www.psikolojivetoplum.todap.org

bu taban üzerinde başka olguların katkısıyla gelişir.

bu durumu bugünün cinselliği ile karşılaştıran

Benzer bir ilişkinin cinsiyet ile gender ve cinsellik

Joannidis şöyle diyor:

arasında kurulduğunu söyleyebiliriz. Dürtü zihinsel

Örneğin, arzu, arzunun nesneleri, cinsel

olanla bedensel arasındaki sınırda ortaya çıkar ve

edimler ve davranışlar, cinsel kimlik, ruh

bilinçdışı düşlem de yine burada şekillenir. Dürtü

sağlığı, erotik duyarlılık, kişisel üslup ve

olgusunun düşlemsel bir senaryo olmadan var

normallik dereceleri ya da sapkınlık ve

olamayacağı kesindir. Aynı şey gender ve cinsellikle

bunların yanı sıra üreme işlevini tüm

ilgilidir. Üreme içgüdüsü gerekli şarttır ancak yeterli

kişiliğin bireyleştirici norma-bağlı bir

şart değildir. Homo Sapiens Sapiens sevişirken

özelliği ile kaynaştıran ve ona hem

konuşmayı sever: Ya sesli olarak partneriyle ya sessiz

görünür hem de kesinlikle örtük olan,

olarak kendi kendine (ve içsel partnerleriyle) ya da

hem gerçeğe dayanan hem de düşleme

herkesle (içsel ve dışsal)… Her konuşmanın da bir

dayanan, hem bilinçli hem de bilinçdışı

hikâyesi vardır.

motivasyonlar

yükleyen

ruhsallaştırılmış

Kişinin Cinselliği

cinsel

çokça

öznellik

-

şimdilerde “kişinin cinselliği” diye bilinen

Chris Joannidis “Tefekkür Yakınlıkları”nda (2013)

şey- modeline

sahip çağımızla

şöyle yazıyor:

karşılaştırma kaçınılmazdır (s. 183).

Bu noktada hepimize hatırlatmak isterim

Joannidis

ki bizim cinsellik ve cinsiyet anlayışlarımız

kavramlaştırdığı insan cinselliğini, tabiatın üreme

ve hatta bedenimizle olan ilişkimiz eşit

devinimlerinden veya hayvan sürülerinin dönemsel

derecede

kişinin

cinselliği

diye

tarafından

ve toplu ritüellerinden farklı bir yere taşır. Acaba

belirlenir. Belirli dini, kültürel ve bilimsel

Kubie’nin (1974) değindiği ve farklı bir anlam verdiği

paradigmalar, arzu gibi biyolojik ve ruhsal

“post coitum triste”nin (cinsel birleşmeden sonra

unsurları sayesinde

zamanın

hem

ruhu3

burada

bir

oluşturan

dışavurumlarını

hem

de

hüzün) böyle bir anlamı ve açıklaması var mıdır?4

buldukları,

Yani her bir cinsellik hep bir buluşma, kavuşma,

belirli şekillendirici kanalların oluşmasını

bütünleşme umudu barındırsa da nihai aşamada hem

dayatmaktadırlar (Foucault, 1984, akt.

bir araya geldiğimiz partnerimizle ilişkide hem de

Joannidis, 2013, s. 182).

Joannidis

burada

Foucault

türümüzle referansıyla

başımıza

cinsel

ilişkide

yalnız

kaldığımıza

dair

olduğumuza, bir

hüzün

kendi mü

eylemlerin faillerden ayrı tutulmuş olduğu bir

yaratmaktadır? Acaba orjisel arayışların kökeninde

durumu anlatmaktadır. Farklı çağlarda görülebilen

kişinin cinselliğinden türün cinselliğine dönme nostaljisi mi vardır? Psikanalizin bize öğrettiği şekliyle, eğer bireysel psikolojideki her kazanım

3 Orijinali

“Zeitgeist”. makalesinde insanın en temel dürtülerinden birinin her iki cinsten de olmak olduğunu ileri sürer. Ona göre cinsel

arzunun temelinde bu vardır. Cinsellikteki “bir olma” arzusu iki parçanın bir araya gelerek bütüne ulaşma isteğine dairdir.

4 Kubie bu

7


www.psikolojivetoplum.todap.org

öncelikle bir kayıp yaşama şartına bağlıysa, bireysel

Sweetnam, bu “gender’lı beden” hâline gelme

cinsel düşlemlerdeki senaryosal yoğunluk ve çeşitlilik

sürecinin önemli bir aşamasının iki partnerin

(ki belki tüm sanatı ve özellikle edebiyatı bu

cinselliği sırasında oluşan “öznellikler-arası erotik

gelişmeye

de

üçüncü” (intersubjective erotic third) ile mümkün

türümüzden ayrılma kaybının sonucunda teselli

olduğunu iletir. Sweetnam’ın burada yakından

mükafatı mıdır?

izlediği analitik kuramcı Thomas Ogden’ın (1994)

borçluyuz)

sürümüzden

belki

“analitik üçüncü” kavramına gönderme yaptığını

Burada bir paradoksun girdabına girmememiz

görürüz. Bu da ilişkinin bir tür Geştalt özelliğidir. Bu,

imkânsızdır. Bir yandan her cinsellik ağırlıklı olarak

ilişkinin bütününün, ilişkiye katılanların toplamından

ruhsal ve zihinsel olduğuna göre ve her ruhsallık

daha fazla olmasıdır. İlişkiye giren iki kişi vardır;

bizim kendimize kapalı olduğumuz bir varoluş

bundan ayrı olarak ilişkinin bizatihi bir kişilik, bir

olduğuna göre her cinsel özneliğin ve öznelliğin bizi

karakter gibi tezahür ettiği bir üçüncü vardır. Bu

yalnızlığımızla daha fazla yüzleştirmesi gerçeği

cinsel ilişkide de böyledir, analitik ilişkide de böyledir.

varken, öte yandan bu özneliğin veya öznelliğin

Bir analistin analizanını dinlediği kadar bu analitik

gelişim süreci nesne ilişkisel bir topluluğu işaret eder.

üçüncüyü de dinlemesi gerekir. Analizan, analistinin

Bu da cinsel öznenin görünürdeki tek başınalığının

yorumlarını dinlediği kadar analitik üçüncünün

arkasındaki -temsilî düzeyde- bir çoğulluğa ve

kulağına fısıldadıklarını da duyar.

kalabalığa dairdir. Kişi görünürde tek başınadır ancak içinde bir topluluk taşır: Temeli İlk Sahne olan bir

“Öznellikler-arası Erotik Üçüncü” (Intersubjective

topluluk...

Erotic Third) içinde gender duyarlılıklarının oluştuğu ilişkisel bir matristir. Yaşamın hangi döneminde

Gender Derisi

hangi cinsel ilişki matrisi içine girersek girelim, bu

Beden bir cinsiyetle doğar ancak o bedenin bir

matrisin başlangıç noktası şaşmaz bir şekilde Anne-

gender’a sahip olması ve cinselliği hem bedensel

Baba-Çocuk ilişkisidir.

hem de ruhsal bir devinim olarak yaşaması o bedenin

Joannidis’in daha önce alıntı yaptığım yazısının

“gendered” (gender’lı) olması ile olur. Annie

önemli bir bölümü bebeğin içselleştirdiği anne

Sweetnam’ın (2000) Didier Anzieu ve Didier

imgesinin ikili yönü üzerinde durur. Anne-bebek

Houzel’in tanımladıkları ve üstüne çalıştıkları “deri-

ilişkisinde karşılaşılan anne sadece “meme-anne”

ben” kavramına gönderme yaparak belirttiği gibi

değildir. İlk bakışta seçilemese de ve daha geri planda

beden gelişim sürecinde üstüne bir “gender deri”

kalsa da kadın olarak anne (yani “vajina-anne”) de

(gender skin) geçirir. Sweetnam’a göre bu “gender

oradadır. Zaten anneliğini mümkün kılan da vajina-

derilenme” süreci yaşamın erken zamanlarında

annenin varlığıdır. Bu ilişkide vajina-annenin varlığı

sonraki zamanlara göre daha kritik ve daha belirleyici

yokluğundan çıkarımsanır. Vajina-annenin içinde

görünen periyotlardan geçse de yaşam boyu devam

onun kadın olmasına katkı sağlayan baba da vardır.

eder.

Bunu bu ilişkisel matristeki ikinci yokluktan yargı olarak düşünebiliriz. İlk olarak, çocuk babanın

8


www.psikolojivetoplum.todap.org

varlığını, annenin varlığı ve babanın yokluğundan

Kaës özellikle bireysel cinsellik ve link’in ilişkisi

çıkarımsar.

vajinanın

üzerinde çok durur. Kaës’e göre cinsellikte (cinsel

görünmezliği babanın varlığını, onun cinsel organının

fanteziler, cinsel edimler, cinsel işlev bozuklukları,

çıkıntısını çağırır. Anne-çocuk ilişkisinin ortak

vb.) cinsel bir kişiler-arası bilinçdışı alan belirleyiciliği

düşlemleme alanında (reverie) annenin arzusu

vardır. Aynen rüya görme gibi çok bireysel ve öznel

babayı işaret eder. Sahnede olmayanın yani babanın

olduğu düşünülen bir şeyin bazen kuvvetle link ürünü

varlığı üzerine düşünürken şunu söylemeliyiz:

ve -bir anlamda- “sosyal” olmasında olduğu gibi

Sahnede baba yoksa da düşlemleri vardır. Vajina-

(Social Dreaming) (Scharff ve Scharff, 2011).

Vajinanın

girintisi,

anne, babanın düşlemlediği beden veya gender’lı bedendir.

Anne-Baba-Bebek

ilişkisindeki

Moses Laufer’in (1984, akt. Joannidis, 2013) “merkezî

bu

mastürbasyon düşlemi”nin de her zaman bebeğin

öznellikler-arası karşılaşmayı “ilk sahne”nin kaidesi

içine doğduğu bu öznellikler-arası erotik bağlamla ve

olarak düşünebiliriz. Bu anlamda Kleincı bir şekilde üçgensel

konumlanmayı

yaşamın

en

onun

başına

içerdiği

İlk

Sahne

ile

ilgili

olduğunu

düşünüyorum. Mastürbasyon doğası gereği öznesini

taşıyabiliriz. Belki burada Sweetnam’ın “öznellikler-

her

arası erotik üçüncü” kavramında bir düzeltme

zaman

bir

röntgenci

durumunda

tutar.

Mastürbasyonun öznesi gözetler, hayal eder,

yapmak gereklidir. Her öznellikler-arasılık -başta

hatırlar, öykünür, gıpta eder, “dolayımlı özdeşleşme”

burada konuştuğumuz erotik durum olmak üzere- en

(vicarious identification) içine girer ama olay ânında

az üç kişiliktir. Bu en az üç kişilik etkileşimi kapsayan

etkinliğin içinde değildir. Belki mastürbasyonu cinsel

ve tüm katılımcıları o ilişkiye özgü, biricik duruma

ilişkiden farklı kılan, bazen cinsel ilişkiye üstün kılan,

sokan ilişkiye “öznellikler-arası erotik dördüncü”

bazen cinsel ilişkiyi bile gizli bir mastürbasyon

dememiz gerekir. Bu “erotik dördüncü”yü bir ailenin

hâlinde yaşamaya yol açan şey onun özünde arzuyla

ortak bilinçdışı cinselliği olarak düşünebiliriz. Freud

ilişkinin

(1899) her cinsel ilişkide yatakta dört kişinin

doğasındaki

korunmasıdır.

olduğunu söylemişti. Yukarıdaki mantık yürütmeyle

Cinsel

imkânsızlığın ilişkide

yakıcılığının

tüketilen

arzu,

mastürbasyonda canlılığını korur. Arzuya hem bir

bunu altıya çıkarmamız gerekir.

yanılsama olarak ulaşılır hem de tüketilmez,

Pichon-Riviere’in “Link Kuramı”nı çağdaş psikanalize

imkânsızlığını korur. Mastürbasyon her zaman

uyarlayan Rene Kaës’in (2007) katkısını anmak

röntgencidir. Hiçbir zaman gerçekten olay yerinde

yerinde

paragraflarda

olunmaz. Görüntülere (içsel veya dışsal kaynaklardan

tanımlanan şekliyle, “bilinçdışı öznellikler-arası

gelen resimlere, filmlere) bakarak olaya katılmak

matris” veya “kişiler-arası bilinçdışı” (interpersonal

hayal edilir.

olur.

“Link”i

önceki

unconscious) olarak tanımlayabiliriz (Scharff ve

Gender gelişiminin ve onun hammaddesi olan geçiş

Scharff, 2011).

olgularının temeli olan düşlemlerin çekirdeği İlk

Kaës’e göre Ben’in ortaya çıkışı şu formüle dayanır:

Sahne’dir. İlk Sahne’de gözetlenen oyuncular kişinin

BİZ + BİR (Birey) = BEN. Ona göre bireysel bilinçdışı

özdeşleşme nesneleridir. Ancak özdeşleşme yalnızca

ve kişiler-arası bilinçdışı sürekli bir alışveriş içindedir.

nesnelerle sınırlı değildir. Bu sahneyle kurulan ilişkide

9


www.psikolojivetoplum.todap.org

o sahneyi tanımlayan ve ona can veren senaryo,

Son paragrafın düşündürttüklerinin ışığında devam

içselleştirme düzeneğiyle bütün olarak iç dünyaya

edelim. Halperin’den (2002) alıntıyla:

alınır. Bunun anlamı, İlk Sahne’yi gözetleyenin

[…] Antik Yunanlılar ve Romalılar tarafından

(çocuğun) sahnedeki tüm kişilerle ve onların rolleriyle özdeşleşme

potansiyeline

ulaşmasıdır.

yapılmış en dikkat çekici erotik ayrım,

Bunun

anatomik cinsiyetlerin fiziksel tipolojisine

modelini, porno seyreden bir insanın erotik

(eril-dişi) ya da hatta cinsiyet farklılıklarına

uyarımlarında görebiliriz. Porno sahnesinde kadın ve

(erkek-kadın) değil gücün toplumsal olarak

erkeğin birleşmesini seyreden kişi, bilinç düzeyinde

dile

baskın olarak bir tarafla özdeşleşiyor gibi görünse de

kimliğe

aslında her iki tarafla ve onları içine alan senaryo ile

dayanmaktaydı. Sonuç, erilliği, etkinliği,

(belki buna Sweetnam’ın verdiği adla “erotik üçüncü”

penetrasyonu ve üstünlüğü bir eksen

diyebiliriz) özdeşleşmektedir. Kişi erkeğe bakıp

üzerinde,

“Kadını nasıl da yapıyor...” derken, kadına bakıp

olmayı ve teslim olmayı başka bir eksende

“Nasıl da yapılıyor...” diye heyecanlanır; gözetlerken

hizalayan toplumsal/kavramsal/erotik bir ağ

heyecanlanan kendine bakıp “Nasıl da gözetliyor;

dizgesi

nasıl da heyecanlanıyor...” der; sevişen çiftlere bakıp

ayrımlarına

karşılık

“Nasıl da gözetleniyorlar...” der… Şüphesiz çok daha

onlardan

bağımsız

fazla şey söyleme olasılığı ve olanağı vardır. Bunlar

işleyebilmektedir (s. 56).

öznellik kumaşının sınırsız sayıdaki kıvrımlarında

getirilmesine karşı

(yüksek

alt

dişilliği,

olmuştur.

toplumsal

toplumsal

edilgenliği,

İki

eksen

kimlik)

penetre

cinsiyet

gelmekte

fakat

olarak

da

Halperin’in sözlerini yorumlayan Joannidis (2013) o

gizlidir.

günlerde aşikâr olanın bugünlerde ruhsallığımızda

Gender olgusu, arka planında bu düşlemsel

gizil bir şekilde varlığını sürdürüyor olduğunu söyler:

özdeşleşme çoğulluğunu barındırır. Bu çoğulluğun

“Sırf biz bugün zengin ve çok biçimli bilinçdışı

içinde, cinsel kimlik oluşumu doğrultusunda denge

dünyamızı

ve

denge

hissettiğimiz için, böyle bir utanç duymayan

noktalarının tekillik ve homojenlik doğrultusunda

başkalarının bedensel ve zihinsel yapımızın özünde

yanılgılar yaratması olasıdır. Gender’ın cinsiyet ve

olanı açıkça sergilemeyecekleri sonucu çıkarılamaz”

cinsellikle bağlantıları her zaman karmaşık ve

(s. 184).5

uzlaşma

noktaları

oluşabilir.

Bu

heterojendir. Gender’da “sabit” özelliklerin yanında

saklama

ve

inkâr

etme

gereğini

Joannidis böylece gender’da tekil ve homojen gibi

her zaman “akışkan” özellikler de vardır (Sweetnam,

görünenin özündeki çoğul ve heterojen olana dikkat

1996).

çeker. Bunlar bana Virginia Woolf’un (2011 [1928])

Orlando

“Orlando” adlı romanını çağrıştırıyor.

Cinsiyet ile arasında bağlar kurulan çeşitli olguların ifade biçimlerinin şekillendirdiği gender özelliklerinin “güç” olgusuyla sınırlı olmadığı fikrindeyim. Tarihin o noktasında hâkim olan üretim-tüketim ilişkilerinin üzerine odaklandığı ve

altını çizdiği kavramlar nelerse, cinsiyet ve o kavramların toplumsal ifade biçimleri, sosyal tezahürleri, kültürel temsilleri arasında ilişkiler ortaya çıkmakta ve o dönemin gender yapısı bu ilişkilere göre kurulmaktadır.

5

10


www.psikolojivetoplum.todap.org

Orlando genç bir İngiliz soylusu olarak Kraliçe

bilindik bir insanlık durumu olarak herkes kabul eder.

Elizabeth dönemindeki İngiltere’de yaşamaktadır.

O çoğullukta neler neler vardır: “Allah kahretsin sana

Yakışıklı ve çapkındır. Androjen özellikleri olan bir

ne (!)”, “Aslında berbat hissediyorum”, “Bazen iyi

Rus kadınla yaşadığı kırık bir aşk hikâyesinin ardından

bazen kötüyüm”, “Aslında ne iyi ne kötüyüm”, “Bu

bunalımlara sürüklenir. Bu arada Elizabeth ölmüştür.

sorunun yanıtını hiçbir zaman bilmedim ki” ve nice

Sonrasında kral onu İstanbul’a elçi olarak atar.

diğerleri… Ancak tüm bunlara karşın dudaklar

Şehirde çıkan bir ayaklanmanın sabahında kadın

aralanır ve “Teşekkür ederim, iyiyim” cümlesi söze

olarak uyanır. Devamında onu bir kadın bedeninde

dökülür.

Bursa civarında dolaşan Roman topluluğunda

Bu yanıtın bu jenerik, basit ve kolaycılığının; cinsiyet,

yaşarken görürüz. Sonra Londra’ya döner ve bu sefer

cinsel yönelim ve gender konusunda topluma,

bir kadın olarak malının mülkünün başına geçer. Bir

devlete, dünyaya, kendimize, eşimize, sevgilimize

kadın olarak erkeklerle deneyimler yaşar. Hatta

verdiğimiz

geçmişte kadın olan bir erkekle ilişkisel bir oyuna

arkasındaki alanda mesele hiçbir zaman bu kadar

ekonomik dönemlerin öznesi olur. Woolf çok usta bir

basit değildir. Arka alanda psikoseksüel gelişimin

şekilde Orlando kişiliği içinde hem kadın hem erkek,

karmaşık doğasının tüm özdeşleşmelerinin yol açtığı

hem İngiliz hem Türk hem Roman, hem Batılı hem

bir çoğulluk vardır. Arka alan her zaman bu çeşitli,

Doğulu, hem 17. yüzyıllı hem sonraki yüzyıllı oluşları

bazen çelişen özdeşleşmelerin oluşturduğu bir

kaleme alır ve temsilî dünyamızın sınırlarını zorlar, içimizdeki

olduğunu

“gay”, “straight”, “trans”, vs.dir; ancak bu yanıtın

boyunca yaşar ve değişik kültürel, politik ve

dair

benzer

düşünüyorum. Yanıt çoğu zaman “erkek”, “kadın”,

girer. Bu arada bu çoğul kimlikli Orlando üç yüz yıl

ötekileştirdiklerimize

yanıtlardakine

kokteyldir. Bu kokteyl bazen bir uzlaşma, bazen de

darlıklara

uzlaşma taklidi olarak bir isim kullanır ve “gay”,

yüklenir, orada alanlar açmaya çalışır.

“trans”, “straight”, “versatil”, vs. gibi tek ve homojen

Toplumsal ilişkilerde bir iletişim kodu hâline gelmiş

bir yanıt verir. Bu isim kullanılır çünkü sosyal

şekilde, gender ve cinsel yönelimle ilgili kimlik

iletişimin kimliksel kodlara ihtiyacı vardır ve her

özelliklerinin doğasında bir tür çoğulluğu gizleyen ve

şeyden önemlisi hiçbir sosyal/toplumsal iletişimin

heterojenliği

psikanaliz süreci kadar çok zamanı yoktur.

homojenliğe

indirgeyen

bir

yön

olduğunu düşünüyorum.

“Nasılsınız?” sorusunun yerine kişinin gender’ı ve

Ne söylemek istediğimi hayalî bir diyalog üzerinden

cinsel yönelimiyle ilgili bir soruyu koyalım. Kişi,

anlatmaya çalışayım. Biri yeni tanıştığı birine

“Nasılsınız?” sorusuna verilen yanıtta olduğu gibi bir

kibarlıktan ve sosyal norm olarak sorar: “Nasılsınız?”

jenerik yanıt verecektir. Ancak aynı bir önceki

diye. O kişi de gene aynı normlar çerçevesinde yanıt

sorunun yanıtında olduğu gibi, bu yanıtın arkasında

verir: “Teşekkür ederim, iyiyim.” Aslında bu jenerik

çoğu zaman çoğulluk, heterojenlik ve zaman zaman

sözün homojenliği ne söyleyeni ne de söyleneni

çelişki gibi duran değişkenlikler vardır. Yanıtın bu

aldatmaz. O sözün arkasındaki bazen kafa karıştırıcı,

“kokteyl” özelliği yanıtın içerdiği kompozisyonu

baş döndürücü çoğulluğu, heterojenliği, çelişkileri

kişiye özgü ve biricik yapar. Bu kompozisyonun

11


www.psikolojivetoplum.todap.org

içerdiği gender, cinsel yönelim ve cinsel fanteziler o

çoğulluk/belirsizlik arasında bir karşıtlık kurar ve ilkini

kişiye özgü bir denklem hâlindedir. Belki de böyle bir

Granit’e ikincisini Gökkuşağı’na benzetir. Granit,

soruya verilecek yanıtın o kişiye özgü biricikliğini

kişilikteki sabit, katılaşmış ve kolay dönüşüme

ifade edecek metaforik yanıt, bu soru Ayşe’ye

uğramayan

sorulduğu zaman “Ayşe”, Ali’ye sorulduğu zaman

değişken, çoğul ve akışkan özelliklerin gösterenidir.

“Ali” olabilir. Bu yanıtın kimliksel özelliği onu bir

Psikanalistler

parmak izine benzer kılar: Benzerleri olsa da

Granitleri bulmanın yanında Gökkuşağı’nı görmeyi

tamamen o kişiye özgü ve eşsiz.

ve anlamayı da hedeflemeliyiz. Kendi Gökkuşağı’nı

açıklanmasını

ve

moralist yapar.

bu karmaşık kokteyle yönelmesi gerekmektedir.

______________________________________________

Gender derisi bir psikoanatomidir, intrapsişik artık

düşlemlenen

araştırmalarımızda

yüceltmesi analiz sürecini yok eder ve analisti

kolaycı jenerik yanıtlarla yetinmeyip, arka alandaki

O

biz

gökkuşağı

başkalarının Gökkuşaklarını yargılaması ve Granitleri

anlaşılmasını

hedefleyen bir bilimdir. Psikanalizin basit, homojen,

anatomidir.

olarak

simgelerken;

yakalayamayan veya ondan kaçan analistlerin

Psikanaliz kompleks zihinsel ve ruhsal süreçlerin araştırılmasını,

özellikleri

*Editör Notu: Psikeİstanbul tarafından düzenlenen “Cinsiyet, Cinsel Kimlik ve Cinsellik” sempozyumunda sunulan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından aynı isimle yayımlanan kitapta yer alan bu yazı (bkz: https://bilgiyay.com/kitap/cinsiyet-cinsel-kimlik-vecinsellik/) yazarın izni ile yeniden yayımlanmıştır. ______________________________________________

bedendir.

Düşlemlenen beden de hem cinsiyeti hem cinselliği hem cinsel düşlemleri ile “geçiş alanı”nın (transitional space) varlığıdır. Daha önceki sayfalarda yazdığım gibi, gender’ın psikanalitik bir kavram olmadığıyla ilgili ana-akım psikanaliz çevrelerinde fazla dile getirilmeyen ancak

KAYNAKÇA

üzerinde mutabık olunan bir kanı var gibidir. Önceki paragrafta dile getirdiğim özelliklerle düşünürsek,

Balsam, R. (2001). Integrating male and female elements in a woman’s gender identity. Journal of American Psychoanalytic Association, 49, 1335-1360.

yani gender’ın bedensel gerçeklikle ilişkisi olsa da,

Beauvoir, S. (1949). Le deuxieme sexe (Cilt 2). Paris: Gallimard.

diğerini paranteze alacak şekilde düşlemlenen

Guignard, F. (2012). “Baba kimsin sen?”: Baba işlevi ve ötekinin keşfi. I. Ertüzün (Haz.). Baba İşlevi, Psike İstanbul Psikanaliz Kitaplığı içinde, (s. 39-47). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

bedene dayalı olması sebebiyle -ki bu onu tamamen geçiş alanı olgusu yapar- gender psikanalitik bir kavramdır. Hatta diyebilirim ki bugünün dünyasında

Halperin, D. (2002). How to do the history of homosexuality. Chicago, IL: University of Chicago Press.

cinsel kimlik üzerindeki yoğun tartışmaların harareti

Joannidis, C. (2013). Algılayan bedenden düşlemlenen vücuda. M. Tanık Sivri (Haz.). Tefekkür Yakınlıkları, Psike İstanbul Psikanaliz Kitaplığı, Şimdi ve Burada Dizisi içinde, (s. 173-185). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

düşünülürse psikanalizin belli bir süredir kaybettiği dinamizmi geri kazanacağı bir psikanalitik kavram odağı olmaktadır. Virginia

Woolf

(2010

[1958])

Kaës, R. (2007). Linking, alliances and shared space. Londra: International Psychoanalytic Association.

biyografik

Kubie, L. (1974). The drive to become both sexes. Psychoanalytic Quarterly, 43, 349-426.

çalışmalarında incelediği kişilikleri ele alışında bir tarafta

teklik/kesinlik

diğer

tarafta

12


www.psikolojivetoplum.todap.org

Ogden, T. (1994). The analytic third: Working with intersubjective clinical facts. International Journal of Psychoanalysis, 75, 3-19.

Sweetnam, A. (2000). Sexual sensations and gender: The psychological positions and the erotic third. Fort Da, 6, 87100.

Scharff, D. E., Scharff, J. S. (2011). The interpersonal unconscious. Lanham, MD: Jason Aronson.

Woolf, V. (2010). Granit ve gökkuşağı. (İ. Güzel, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. (Özgün eser 1958 tarihlidir).

Sweetnam, A. (1996). The changing contexts of gender: Between fixed and fluid experience. Psychoanalytic Dialogues, 6, 437-459.

Woolf, V. (2011). Orlando: Yaşam öyküsü. (S. Akar, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. (Özgün eser 1928 tarihlidir).

13


www.psikolojivetoplum.todap.org

Gerçeğimin Eğilip Bükülmeye Çalışılmasıyla Bir Derdim Var. Gizem Sertel

O üzerinden

nunla ilk kez yolumun kesiştiği zamanı

Konuştuğumuz, flört ettiğimiz süre boyunca ve hatta

hatırlıyorum.

şehirlerde

yüksek sesle sevgili olduğumuzu söylediğimiz

yaşadığımızdan bu karşılaşma internet

zamanlarda bile kafamdan sürekli geçen bir şey

gerçekleşmişti.

vardı: “N’oluyor burada yahu?”. Kendimi keşfedip

Farklı O,

okuduğu

okulu

bırakmış ve daha sonra -biraz da inzivaya çekilmek

tanımladığımdan

için- başka bir şehre, başka bir okulda okumaya

kadınlarla

gitmişti. Ona dair kafamda oluşan ilk izlenim ilginç

edeceğimi düşünüyordum ve şimdi bir erkekleydim,

bir hayat hikayesinin olduğuydu, bu hikâyenin

bu nasıl olabilirdi ki? Bunu anlayamıyordum.

ayrıntılarını merak etmiştim. Bir şekilde içinde başka

bir

izlenimimde

oluyordum

kadınlarla ve

olmaya

olmuştum, da

devam

Kendimi lezbiyen olarak tanımladığım ilk zamanları

bulunduğumuz gruptan ayrı olarak, başbaşa sohbet ettiğimizde

beri

hatırlıyorum, açıkçası biraz geç bir yaştı ve nispeten

de

toplumsal normlara uygun bir kültürde yetiştiğim için

yanılmamıştım; o, sohbetinden keyif alabileceğim,

sancılı bir süreçti. Aslında böyle tanımladığım yaştan

duruma göre kahvemi ya da biramı alıp saatlerce

öncesine ait, kesik kesik görüntüler var kafamda.

konuşabileceğim biriydi. Yüz yüze gelme fırsatı

İlkokuldayken karşı sınıfımda bir kızdan hoşlandığımı

bulduğumuzda da durum tam olarak böyle oldu;

hatırlıyorum mesela, ama o yaşta yeterli bilgiye sahip

kendimi onunla saatlerce sohbet ederken, onun

olmadığımdan

hikayesini dinlerken, hatta yer yer ona içimi açarken

bunun

hoşlanmak

olduğunu

bilmiyordum. Sadece gördüğümde çok mutlu

buldum. Ondan hoşlanmıştım. Neyse ki o da aynı

olduğumu, hatta bu yüzden onu görebilmek için okul

fikirdeydi, bir geceyi beraber geçirdik, sonrasında

çıkışında uzun süre beklediğimi hatırlıyorum.

birbirimizin bulunduğu şehirlere giderek daha birçok

Lisedeyken

geceyi.

internet

üzerinden

tanıştığım

bir

“arkadaşımı” da hatırlıyorum ve birbirimize olan

Buraya kadar aslında her şey bayağı sıradan bir flört

duygu yoğunluğumuzun bir arkadaşlık için aslında ne

hikayesi gibi görünüyor ancak bu hikâyede özellikle

kadar fazla olduğunu. O yaşlarda bu hissettiğim

yakın arkadaşlarıma ilginç gelen, belki bu yazıyı

şeylerin ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim

okuyan bazı insanlara da ilginç gelebilecek ve bu

yoktu, çünkü ilişkilere ve cinselliğe dair kafamda tek

yazının ana konusu olan bir şey vardı: O bir erkekti ve

bir bilgi vardı: Kadınlar erkeklerden hoşlanır, erkekler

ben kendimi lezbiyen olarak tanımlıyordum. Ek

de kadınlardan. Başka türlüsü olamazdı, imkânsızdı.

olarak -bu aynı zamanda bir itiraf- bu yaşananlar

Bu yüzden hissettiğim şeyi bırak tanımlamayı, ne

sadece arkadaşlarıma değil bana da ilginç geliyordu.

olduğu üzerine bile düşünemedim; çünkü bunu

14


www.psikolojivetoplum.todap.org

düşünecek kadar bile bilgim yoktu. Lisede bu durum

bulduğumu” düşünüyor. O dönemde bir arkadaşıma

biraz değişti, çok yakın bir arkadaşım kendini eşcinsel

yakınlarda

olarak tanımlıyordu. Onun ilişkileri, hissettikleri

istediğimi,

üzerine

O

söylediğimde “Bilemiyorum canım, homofobik

konuşmalarla kafamdaki o norm da kırılmıştı, artık

değilsin umarım ya?” gibi bir tepki almıştım. Açıkçası

erkeklerin

bu tarz sözlerden çok fazla etkilenen, tetiklenen birisi

konuşmalarımızı erkeklerden,

hatırlıyorum.

kadınların

kadınlardan

hoşlanabileceğini biliyordum.

gerçekleşecek isterse

bir

beraber

partiye

gitmek

gidebileceğimizi

olmadığımı, bir şeye tetiklenmem için saldırganlık ve fiziksel şiddet içermesi gerektiğini düşünüyordum.

Ama iş kendime, kendi duygularımı yüksek sesle

Ayrıca bu söylemlerde bulunan hiçbir arkadaşımın

tanımlamaya gelince, o içselleştirilmiş homofobiyi

böyle bir amaçla yola çıktığını düşünmüyorum. Bu

kırmak o kadar da kolay değildi. Uzunca bir süre

sebeple bu tarz espriler yapıldığında o insanlar kadar

kendime açılmakta zorlandım, hatta bende bir

ben de güldüm, eşlik ettim. Hatta bu esprilerden

problem olduğunu düşündüm. Yanlış olmadığımı, bir

bazılarını

problemimin olmadığını kendime anlatabilmek için

partnerimle

sürdürdük.

Yine

de

tetiklenmemiş ya da rahatsızlık duymamış olmam ve

ciddi bir efor harcadım. Aldığım tepkiler ve

bana bunu söyleyen insanların niyetinin kötü

oluşturduğum güvenli alanlar konusunda nispeten

olmaması,

şanslıydım; ama yine de yer yer dışarıdan

aslında

bu

söylemlerin

oldukça

problematik olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Bir

gördüklerim bu yanlışlığı hissetmeme yetiyordu. O

problem vardı ve bu problemden etkilenen tek kişi

gördüklerime göre kadınlar ve erkekler birbirlerinden

ben değildim.

hoşlanmalılardı ve benim gibilere pek yer yoktu. Kendimi “dışarıda” hissetmiştim, “içeri” girmeme

Açıkçası oldukça uzun bir süre bunun üzerine fazlaca

sanki imkân yoktu. O dönemlerde “Sadece olduğum

düşünmedim. Bu esprileri sürdürdüm. Bir yandan

kişi yüzünden diken üstünde ve dışlanmış hissetmem

artık kendimi lezbiyen olarak tanımlayamıyordum;

gerçekten haksızlık değil mi?” diye düşündüğümü

ama bi+seksüel ya da benzer bir tanım içinde de

hatırlıyorum sık sık. Heteroseksizm, üzerimde tam

kendimi o kadar rahat hissedemiyordum, beni

olarak

tanımlayan kelimeler bunlar değildi. Ama artık

böyle

bir

etki

yapıyordu;

şimdilerde

monoseksizmin yaptığına benzer bir şekilde.

kendime lezbiyen de diyemezdim, bir erkekle olmuştum sonuçta, bu imkansızdı(!) Bir süre bu

Bir erkekle beraber olmaya başladığımda, insanlar

bocalamayla devam ettim. Bir şeyler yolunda değildi;

bunu da pek anlayamadılar. Yakın arkadaşlarımın doğaüstü

bir

olaya

tanık

ama ne olduğunu bilmiyordum. Sonradan bunun

oluyormuşçasına

üzerine düşündükçe sorunun ne olduğunu anladım:

şaşkınlıkları, “Aaa canım senin de lezbiyenlik düştü

Ne olduğum, kendime ne dediğim, kendimi nasıl

yani!”, “Eyvah, içeriden birini kaybettik!” gibi esprileri

tanımladığım başkalarına göre, partnerime göre mi

bir dönem hayatımın bir parçası olmuştu. Kendisine

belirleniyordu? Ya da neden ne olduğumu bu kadar

ilk açıldığımda “Karşına bir erkek çıkar, saçmalama!”

keskin sınırlar içerisinde tanımlamak zorundaydım?

diyen annem bu haberi duyunca çok sevindi,

Bu soruların cevabını o süre içerisinde veremedim,

tahminen şu anda “düzeldiğimi”, “doğru yolu

sadece lise yıllarında hissettiğim o dışarıda olma

15


www.psikolojivetoplum.todap.org

halini, o zamanlara göre belki daha hafif düzeyde de

olduğumun, ne olduğumun başkaları tarafından

olsa tekrar hissediyordum. Bir şekilde kendim

belirlenmesiyle derdim var. Birilerinin beni bir

olamıyordum, varoluşumu ortaya koyamadığımı

yerlerden atıp, başka yerlere koymaya çalışmasıyla

düşünüyordum. Sanki belli kurallarla, “katılım

bir derdim var. Ve hatta, sanırım, bir yerde olma

şartlarıyla” yaşıyorduk ve ben tanımlamak istediğim

zorunluluğuyla da bir derdim var.

şeyin şartlarını sağlayamıyordum.

Aramızdaki konuşmalarda ve aktivizm yaptığımız

“Monoseksizm” kelimesiyle karşılaşmak, maruz

alanlarda,

kaldığım şeyin ne olduğunu anlamamı sağladı.

yönelimlerin sosyal inşa olduğunu söylüyoruz.

Sadece benim değil, bir şekilde birden fazla cinsiyet

Yürüyüşlerde kullandığımız pankartlarda “Bedende

kimliğine ilgi duyan herkesin maruz kaldığı şey bu. Bir

değil, beyanda!” diye bas bas bağırıyoruz. Ama buna

biseksüelin ayrımcılığa uğramasının altındaki şey bu

rağmen bir insanın varoluşuyla ilgili vereceği beyanı,

ya da benim bir erkekle beraber olmam sonucu

onun yaptıklarına veya hayatına giren partnerlere

duyduklarımın temeli de bu. Ayrıca, bunu yeterince

bağlayabiliyoruz,

konuşmasak da monoseksizm heteroseksizm kadar

etmeyebiliyoruz.

tehlikeli bir şey aslında. Ve bu konuda yalnız

veya ileride kendimi tanımlamaktan vazgeçeceğim

biraz diken üstünde, tetikte yaşıyorsunuz. Bir şekilde

ve sadece “ben” olacağım, bunu bilmiyorum. Bunu

birileri sizi belli etiketlerin içine koymaya çalışıyor.

bilmek için daha çok şey deneyimlemem gerektiğini

gerektiğini

düşünüyorum ya da sadece biraz daha zaman

söylüyorlar ya da sadece tek bir cinsiyetten hoşlanmanız

gerektiğini.

Bazen

bu

kabul

biseksüelim ya da sadece bir şey deneyimliyorum

hissediyorsunuz. Belki de hayatınız boyunca hep

hoşlanmanız

beyanı

cinsel

yaşadığımı açıkçası bilmiyorum. Belki gerçekten

sahip oluyorsunuz. Olduğunuz kişi yüzünden tedirgin

cinsten

verdiği

ve

kendimi lezbiyen olarak tanımlıyorum. Şu anda ne

kendinize, çevrenize açıldığınızda benzer bir derde

karşı

kimliklerinin

Ben buradayım. Hâlâ kadınlardan hoşlanıyorum, hâlâ

olmadığıma eminim. Bir şekilde LGBTİ+ olarak

Size

cinsiyet

geçmesi gerektiğini. Şu an için bir erkekle beraber

etiketleri

olduğumu ve beraber olduğum insanı oldukça da

reddediyorsunuz, bazen de şu ya da bu sebeple

sevdiğimi biliyorum. Gerçek bu ve benim gerçeğimin

kendinizi bunların içinde buluyorsunuz. Çevremdeki

eğilip bükülmeye çalışılmasıyla bir derdim var.

insanların beni bir kutuya koyma isteklerine ve maruz bıraktıkları monoseksizme pek anlam veremiyorum. Aklıma Ej Levy’nin “Ben Bir Lezbiyenim ve Bir Erkekle Evleniyorum” başlıklı yazısı geldi.1 Levy’yle çok benzer bir derdimiz var aslında; ikimizin de çevresinde bizi “kendi yönlerine çekmeye çalışan”, “vagondan düştüğümüzü” söyleyen insanlar var. Kim

Levy, E. (2014). I’m a lesbian marrying a man. Erişim Tarihi: 27.05.2019,

https://www.salon.com/2014/07/29/im_a_lesbian_marrying_a _man/

1

16


www.psikolojivetoplum.todap.org

17


www.psikolojivetoplum.todap.org

Eşcinsel Birinin Terapi Deneyimleri Öner Ceylan

İ

lk

terapi

deneyimim

ortasındaydı;

sanırım

1980’li

olmalı.

davranmamı istediklerinde ve ben bunu terapistime

15

ifade ettiğimde, o da bunu olumlu bir işaret olarak

yaşındaydım. Ergendim ve hemcinslerime

almıştı: “Demek ki seni aralarına almak istiyorlar!” Bu

yönelik

aklımı

kişiler benim yaşıtlarımdı yani başka ergen erkekler

karıştırıyordu. Daha doğrusu bu duygulardan

ve aslında geriye dönüp baktığımda, benden

kurtulmak, “normal” olmak istiyordum. Tabii benden

toplumsal olarak oldukça farklılardı. Yani arkadaşım

başka kimsenin bundan haberi yoktu. Ancak ağlama

olmaya uygun değillerdi ama ben o yaşta etrafımdaki

krizlerim oluyordu. Elbette ergenliğin ağırlığı da

insanlardan kimi arkadaş olarak seçeceğime kendim

bunda rol oynuyordu. Bunun üzerine annem, o

karar verebileceğimi bilmiyordum! Bana kollarımı iki

dönem kendisinin de psikoterapisti ve Cerrahpaşa’da

yana açarak yürümeyi öğretmeye çalışıyorlardı, ben

doçent olan bir psikiyatriste gitmemi önerdi, fakat

de deniyordum ama sanırım pek olmuyordu. Hâlâ da

ben kabul etmedim. “Ben deli değilim” dedim. Daha

kendilerini kasıp, kollarını yana ve arkaya garip bir

sonra durum iyice çıkışsız gözükmüş olacak ki kabul

anatomik şekilde açan erkekleri gördüğümde hiç

ettim ve önce özel bir klinikte, daha sonra zaman

hoşuma

zaman Cerrahpaşa Hastanesi’nde, sonrasında da

terapistimin beni aslında psikolojik testler için

muayenehanesinde, aralıklarla sekiz yıl boyunca bu

yönlendirdiği bir psikolog bana testleri yapmadan

psikiyatristin danışanı oldum. Kendisi iyi bir terapist

önce, ilk başta beni rahatsız eden bir şekilde “Sorun

ve iyi bir insandı. Ancak, belki hâlâ birçok terapistin

nedir?” gibi sorular sormuştu. Ben de cinsel

ve uzmanın olduğu gibi, eşcinsellik konusunda

duygularımdan bahsetmekten utanmış, terapistimin

önyargıları vardı. Bunu da şuradan çıkarıyorum;

dosyaya yazdığı şekilde “sosyal uyumsuzluk” gibi bir

hiçbir zaman yüzüme karşı bunun yanlış olduğunu

şey

söylemese de, benim duygularımdan “kurtulma”

başlamıştık. Bana neden o kişilerle arkadaş olmak

taleplerimi asla reddetmedi, tersine, dolaylı olarak

istediğimi sordu. Ben de bilmiyorum dedim. Sonra

bunlara destek verdi. En azından benim algıma göre

bana ilgi alanlarımı sordu. Müzikti tabii ki. O da

ikimiz birlikte, başka konuların yanı sıra (ki o

bunun üzerine, “Sen de müzikle ilgilenen birilerini

konularda çok yardımı ve yararı oldu bana) benim

bulup

erkeklere yönelik cinsel duygularım üzerine de

Dâhiyane bir fikirdi! Daha önce hiç aklıma

çalışıyorduk ve bu duygularımdan kurtulma isteğim

gelmemişti. Bunun mümkün olduğunu bilmiyordum.

doğrultusundaydı bu çalışma. Spor aracılığıyla

Çocuk dediğin, etraftaki diğer çocuklarla oynardı. Bu

“duygularımı” kanalize etmemi öneriyordu örneğin.

konuşma zihnimde yeni bir kapı açmıştı. Dönüp

Ya da bir sosyal çevrede benden “erkek” gibi

bakınca çok basit gibi görünüyor ama o zaman benim

cinsel

1986

yılların

duygularım

18

gitmez,

söylemiştim.

onlarla

tuhaf

Bunun

arkadaşlık

bulurum.

üzerine

Neyse

ki

konuşmaya

edebilirsin”

demişti.


www.psikolojivetoplum.todap.org

için bu konuşma çok önemli, çok yeniydi. Terapistim

onlarla birlikte olmak. Ama ben erkekleri de

bana kendim gibi olmam konusunda pek de cesaret

arzuluyordum. Bu böyle uzun yıllar devam etti.

vermemişti, daha ziyade toplumda, ya da etrafımda

Terapi ve ilaç tedavileriyle geçen yıllar. Sonra bir

kabul

gerekenlere

noktada, 23 yaş civarında bu terapiste gitmeyi yavaş

odaklanmıştık. İşe yaramıyordu ama ben bunu o

yavaş bıraktım. Kafamda da yavaş yavaş boşa kürek

zamanlar bu netlikte göremiyordum ne yazık ki.

çektiğimi,

Yıllar sonra bir konferansta söz alıp bir psikiyatriste

mücadelede yenildiğimi hissediyordum. Bir türlü

“Terapistim benim isteğim doğrultusunda bana

olmuyordu, kurtulamıyordum. Böyle birkaç yıl daha

yardım etmeye çalışıyordu. Ben duygularımdan

geçtikten sonra 25 yaş civarında, eşcinsellikle ilgili

kurtulmaya çalışıyordum, o da benim isteğimi yerine

olumlu görüşlerini medyadan bildiğim Psikolog

getirmeye

“İkinizin

Arşaluys Kayır’a gittim. Ona cinsel yönelimimden

süperegoları el sıkışmış” diyecekti. Bu terapi sürecim

bahsettim. Yönelimimi biliyordum ama birilerinin

giderek seyrelen biçimde sekiz yıl devam etti.

bunu onaylamasına ihtiyaç duyuyordum. Bir de bu

Ailemle ve okul arkadaşlarımla ilişkilerimde bana çok

şekilde nasıl yaşayacağımı da bilmiyordum. Bana

yararı oldu. İçime kapanıktım, terapi sonrası kabak

“Tamam, olabilir. Peki bunu kimseyle paylaşacak

çiçeği gibi açıldım. Ama ne yazık ki cinselliğim benim

mısın?” diye sordu. Ben de “Asla, bu sır benimle

için bir sıkıntı ve mutsuzluk kaynağı olmaya devam

mezara gidecek” dedim. “Peki sevişeceğin kişilerle

etti.

örneğin, bunu paylaşmayacak mısın?” dediğinde,

görmem

için

yapmam

çalışıyordu”

dediğimde,

Ayrıntılar aklımda kalmadı ama ben rahatlamaya

sıkıntı yaratıyordu. Aynaya bakıyordum ve “ben

başlamıştım. En azından kendime az da olsa izin

kadın olmak istemiyorum” diyordum. Görüntümden

vermeye başlamıştım bu duygularım için.

memnundum aslında, yani en azından erkek olmakla yoktu.

Dayatılan

duygularımla

bilecekti. Sonra birkaç seans boyunca konuştuk.

kişinin bilmediği gibi. Bu da benim açımdan çok

sorunum

olan

ya, bir erkekle birlikte olursam otomatik olarak o da

bilmiyordum, tıpkı bugün hâlâ Türkiye’de pek çok

bir

karşı

bunu hiç düşünmemiş olduğumu fark ettim. Doğru

Bir kere, eşcinsellikle transseksüelliğin farkını

ilgili

erkeklere

cinsiyet

Sonra askerliğimi bitirip çalıştığım büyük, kurumsal

kalıplarıyla ilgili sorunum vardı belki ama bu daha

şirkete geri döndüğümde, ilk kez internet erişimim

farklıydı. O erkek halimle beni hiçbir erkeğin

oldu. İnternet henüz çok yeniydi, daha evlere

beğenmeyeceğini,

saçlı

girmemişti. Hatta internet kafeler bile yoktu.

kadınları beğendiğini düşünüyordum. Kendimi öyle

Dolayısıyla hazine gibiydi. Bugüne göre çok ilkeldi,

hayal

olmam

arama motorları çok gelişmiş değildi. Ben direkt

gerekeceğini düşünüyordum ve bu da bana çok kötü

“gay” falan yazmış olmalıyım. Önce cinsel açlığımı

geliyordu.

kaynağı

giderdim internette, ardından bilgi açlığım ön plana

heteroseksizmdi. Bir erkeğin ancak bir kadınla

çıktı. İnternet çoğunlukla İngilizceydi. Başka dillerde

olabileceğini sanıyordum. Ben de kadın olmak

kaynak çok azdı. Neyse ki İngilizce biliyordum.

istemediğime göre geriye bir seçenek kalıyordu, o da

Eşcinsellikle ilgili kaynakları yutarcasına okudum.

bir erkek olarak kadınlardan hoşlanmak ve yalnızca

ABD’de

erkeklerin

edemiyordum.

sarı,

İleride

Sorunlarımın

uzun

kadın

başlıca

19

olan

bitene

hâkimdim

artık.

Ellen


www.psikolojivetoplum.todap.org

DeGeneres’in açılmasıyla ortalık yıkılıyordu. 1997’nin

olduğumu bildiği halde bunun altında bir sorun

Nisan ayıydı. Benim için her şey çok yeni ve heyecan

aramıyordu. Birkaç seans (belki 4-5, bilemiyorum)

vericiydi. Farkında olmadan kafamın gerisinde bir

devam ettim.

yerlerde

“Eşcinseller

vardır”

fikri

oluşmaya

Şimdi biraz ileri sarıyoruz. Bir sonraki terapi sürecim,

başlamıştı. Sadece soyut bir küfür, ya da Beyoğlu’nun

Psikolog Rana Şen’le olmuştu. Yeni bir terapist

arka sokaklarında “sefil” hayatlar süren bir güruh

denemeye çok da istekli değildim ama tavsiye

değildi üstelik. Çeşit çeşit sosyal ve politik gruplar

üzerine ona bir şans vermeye karar verdim. İlk birkaç

vardı ABD’de. İnsanların %10’unun eşcinsel olduğu

seans cinsel yönelimimi bilerek gizledim. Bundan

gibi bir tahmin de vardı internette okuduklarım

etkilenip en başından terapinin yanlış bir yere

arasında. (Bugün bana çok anlamlı gelmeyen bir

gitmesini istemedim. Önce beni biraz tanımasını

tahmin bu, çünkü kendilerini öyle adlandırmasalar da

istedim. Sonrasında ona açıldım ve bir önyargıyla

bu duygulara sahip bundan çok daha büyük bir insan

karşılaşmadım. Aslında sanırım bu konuda çok çok

topluluğu olduğunu düşünüyorum). Evet, eşcinseller

bilgili de değildi ama önyargılı da değildi. Anlamaya

her yerdeydi. Peki İstanbul gibi büyük bir şehirde de

çalışıyordu ve sanırım benden bu konuda bir şeyler

olmalıydı o zaman birileri. Neredeydiler? Açıldığım

öğrendi. Bence bu da gayet iyi oldu.

arkadaşlarımdan biri Lambdaistanbul’u duymuştu Express

dergisi

aracılığıyla.

Ama

bir

türlü

(Şimdilik) son terapistim ise Tuba Akyüz oldu. Yine

ulaşamamıştım çünkü Lambda artık Express’te GL

tavsiye üzerine gitmiştim. Homofobik olmayacağını

(gey-lezbiyen) sayfası yapmıyordu. En sonunda

baştan biliyordum. Üç dört yıl kadar birlikte çalıştık.

internette Lambdaistanbul’un sayfasını ve hatta

Benim için gerçekten iyi bir deneyimdi. Cinsel

dergisinin çevrimiçi hâlini bulduğumda dünyalar

yönelimim ya da cinselliğim konusunda bana

benim olmuştu. Sonra korka çekine Lambda’ya

kesinlikle yargılamadan yaklaştı. Beni şu ya da bu

gittim ve açılma sürecim, durdurulamaz bir biçimde

şekilde yönlendirmeye çalışmadı. Bu da benim asıl

başlamış oldu.

sorunlarıma odaklanmamızı kolaylaştırdı, kendimi rahat hissettirdi.

Bundan 3-4 yıl sonra, 2001 yılında hayatımda değişimlerin olduğu bir dönemden geçerken terapiye

Psikoterapi yapan kişilerin cinsel yönelimler ve

ihtiyaç duydum. Bu kez terapinin konusu LGBTİ+

cinsiyet kimlikleri konusunda belli başlı bilgilere ve

olmak değildi ama bu konuya önyargısız yaklaşan bir

tutumlara sahip olması bence çok önemli. Kimliğiyle

terapist bulmam gerektiğini biliyordum. Aksi halde

büyük ölçüde barışmış bir danışanın gerçek

terapist, sorunumun kendisini bir yana bırakıp,

sorunlarına odaklanabilmesi açısından önemli. Ama

aslında benim için sorun oluşturmayan, ama belki

asıl, kendine yeni yeni açılan, kimliğiyle barışma

kendisi için oluşturan eşcinsellik konusunu ele

sürecindeki kişiler, bilhassa da küçük yaşlardakiler

alacaktı. Bu da benim açımdan gayet gereksizdi,

için çok ama çok önemli. Cinsel Eğitim Tedavi ve

zaman kaybıydı. O yüzden, yine hem medyadan hem

Araştırma Derneği’nin (CETAD) “Eşcinsellik” başlıklı

de Lambda aracılığıyla tanıdığım Psikiyatrist Şahika

10. Bilgilendirme Dosyası’nda yer alan bilgiler,

Yüksel’e gittim. Gerçekten de kendisi benim eşcinsel

uluslararası araştırmalara göre gey, lezbiyen ve

20


www.psikolojivetoplum.todap.org

biseksüellerin (GLB) yaşamları boyunca intihar düşüncesi ve intihar girişimi sıklığının, özellikle ergenlik döneminde heteroseksüellerden daha fazla olduğunu söylüyor1. LGBTİ+ kimliklerden en az birine sahip, özellikle genç yaştaki bir danışan terapiye başvurduğunda, terapistin yaklaşımı, danışanın yaşamını ciddi şekilde etkileme potansiyeline sahip bence. Örneğin, 15 yaşında gittiğim terapist bana hemcinse duyulan cinsel duyguların gayet olağan olduğunu, yanlış olmadığını anlatsa, kendim gibi yaşama

doğrultusunda

takınsaydı,

çok

daha

destekleyici erken

yaşta

bir

tavır

kimliğimi

benimseyecek, hayatıma mutlaka daha mutlu ve sağlıklı biçimde devam edecektim. Bu yüzden tüm psikoterapistlere çağrım, cinselliğe daha geniş çerçeveden bakmaya çalışın, kendinizi geliştirin, eğitimler alın ve LGBTİ+ danışanlarınızı kendileri gibi olmaları yolunda destekleyin. Eğer bu konuda kendinizi yetkin hissetmiyorsanız lütfen danışanınızı bu

konuda

bilgili

bir

başka

meslektaşınıza

yönlendirin.

1

http://kaosgl.org/sayfa.php?id=15708

21


www.psikolojivetoplum.todap.org

Çocuğumuz Trans Arkadaşlara, Ailelere ve İnternete Açık Mektup* Sandy Roffey

Çeviren: Doğa Eroğlu

S

evgili arkadaşlar, aileler ve ilgilenen herkes,

onun

için olması

gerekenin

erkekler

tuvaleti

olduğunu söyledi. O zamanlar çocuğumuzun da Bazı haberlerimiz var. Bize yakın olanların

kabul ettiği geçici bir çözüm bulduk: Hemşirenin

zaten biliyor, kimileri tahmin ediyor, ama

kullandığı tuvaleti kullanmak.

artık resmiyet kazanmak üzereyken daha geniş bir kitle ile paylaşmak istedik.

Ama eninde sonunda çocuklar sorular sormaya başladı. Çok fazla soru. Trans bir çocuk için bu sorular

Neredeyse iki yıl önce, oğlumuzun oğlan çocuğu

stres vericiydi. Tüm bunlar bizi, eve gelip kendini

olduğuna ilişkin ısrarının bir aşama olduğunu

kollarıma atıp bana neden “farklı değil, aynı olmak”

düşündük. Bunu sorun etmedik ve yalnızca “tamam”

istediğine dair uzunca bir liste verdiği güne getirdi.

dedik. Ama zaman geçtikçe, onun ısrarının, onu

“Ben farklıyım ve farklı olmak istemiyorum, ben aynı

duyamayışımızın bir ürünü olduğunu ortaya çıktı.

olmak istiyorum” dedi. Bu listede tüm diğer “erkek çocuklar” gibi erkekler tuvaletini kullanıyor olması

Ama artık onu dinliyoruz. Okul döneminin başında,

gerektiği yazılıydı. Ayrıca listesinde şu da vardı:

okulda değil ama evde ona eril zamirlerle (he/him)

Çocuklar hep Lily isminin kız ismi olduğunu

hitap etmemizi istedi. Herkesin aynı noktada

düşünüyordu ama o bir erkek çocuktu.

buluştuğundan —yavrumuz muhtemelen transtı, ama henüz emin değildik ve aceleci davranıp

Bizim çocuğumuz trans.

varsaymak istemiyorduk— emin olmak için okul psikologu ile görüştüm. O zamanlar 5 yaşındaydı.

Biz ona inandığımızı söyledik. Aylar boyunca annesi ve babası seçtiği için Lily ismini kullanmak istediğini

Saçının kesilmesini istedi biz de müsaade ettik.

söyledikten sonra, yeni bir isim seçme ihtiyacı

Saçının

izlerken

olduğuna karar verdi, “kulağa kız ismi gibi

yüzündeki o saf neşe, kim olduğu konusunda şüphe

gelmeyen”. Böylece ismini seçti. Yaklaşık olarak iki

bırakmamalıydı.

saatini

uzun

kısımlarının

düşmesini

aldı

çünkü

ismimizi

sadece

bir kez

değiştirebileceğimizi belirtmiştim (ismini okulda Okulun 3. gününde öğretmeni aradı; çocuğumuz

değiştirmek istedi, bu geçişi sınıftakilerin yaşına

kızlar tuvaletine gittiği için mutsuzdu. Öğretmenine

uygun olarak harika bir şekilde anlattılar, ama çok

22


www.psikolojivetoplum.todap.org

çeşitli

nedenlerle

bunu

sadece

bir

kez

2) Onu destekliyoruz. Biz, ebeveynleri, her gün

yapacağımızdan emin olmak istemiştim). İki saat

yanında olan insanlar olarak ve onu herhangi

harcadı, düşünüp taşındı ve yeni bir isim buldu.

birinden daha iyi tanıyan kişiler olarak candan destekliyoruz.

Yeni ismi “Red” olmadığı için memnundum —3 yaşından 4 yaşına kadar bu ismi kullanmıştı— ya da

3) Güzel dilekleri hoş karşılıyoruz. Soruları da öyle. Bu

“Virgil” olmadığı için (babasının katkısıydı).

yazıyı

bir

forumda

bu

şekilde

yazmamın

nedenlerinden biri, eşimin de bu sabah bahsettiği Acele etmedi. Dikkatlice seçti. İsmini seçtikten sonra

gibi, zorlu konuşmalar yapmazsak (ironik olarak, bu

artık eski ismine cevap vermeyecekti. Bazen kendi

durumu tartışmıyorduk) nasıl ilerleriz? Daha fazla

tercihine göre eski ismini kullanıyor. Ama diğer

bilgi

herkesten, başından beri gösterdiğimiz saygıyı

yargılamayacağız. Oğlumuz için daha iyi bir gelecek

bekliyor. Dolayısıyla biz de onun yeni ismini

inşa edebileceğimizi umut ettiğimizi insanların

kullanacağız (Not: İnsanım. Bazen unutuyorum. O

anlamasını istiyoruz. Ama olumsuz eleştirilerin,

zaman da “Jack’in kavanozuna” bir çeyreklik

destekleyici olmayan yorumların ve yargılamaların

atıyorum).

hayatımızda yeri yok. Biz de diğer ebeveynler gibi

edinmek

için

soru

sorarsanız

sizi

çocuklarımızın iyiliğini gönülden istiyoruz ve onları Kızımı kaybetmişim gibi hissetmiyorum çünkü hiçbir

yalnızca kabul ile sarmalayacağız.

zaman kendisi dışında başka biri olmamıştı. Ama kafa yorup onun için seçtiğimiz ismi kaybettiğimiz

Son olarak, sizi trans ikon Laverne Cox’un sözleriyle

için küçük bir üzüntüm var, o da yalnızca diğer

bırakıyorum:

çocuklar ona farklı şekilde davranana kadar bu ismi sevdiği için. Ama dünyayı onunla yönlendirmek

“Başkalarının olduğumuzu söylediği kişi değiliz.

zorunda olduğunu göz önüne aldığımda, bu değişimi

Olduğumuzu bildiğimiz kişiyiz.”

ona çok görmüyorum. ________ “Dünyaya hoşgeldin Jack” derdim ama zaten o hep buradaydı. Onun yerine “umarım bizi dünyana

*Yazının

orjinaline

almaya devam edersin” diyeceğim.

https://goodmenproject.com/featured-content/ourchild-is-transgender

Şaşıranlar ya da anlayamayanlar, yalnızca şu 3 şeyi bilmeniz yeterli: 1) O mutlu. Kendisi olması ona verebileceğimiz en güzel hediye. Jack’in pediatristi (çocuk sağlığı uzmanı) de aynı fikirde.

23

şu

linkten

ulaşabilirsiniz:


www.psikolojivetoplum.todap.org

Psikologlar için LGBTİ’lerle (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) Çalışma Kılavuzu Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP)

T

ODAP tarafından Ekim 2017’de yayınlanan

algılandı

“Psikologlar

“normalleştirilmeye, düzeltilmeye” çalışıldılar.

için

LGBTİ’lerle

Çalışma

ve

çeşitli

telkin

ve

tekniklerle

Kılavuzu”nun Önsöz’ünü bültenin bu sayıdaki

dosya konusuna uygun oluşu itibariyle yayımlıyoruz. Kılavuzun tümünü okumak ve indirmek için şu linki kullanabilirsiniz: https://drive.google.com/file/d/0B1GoQ3VaadJ9eldW RnNyRU9pSUU/view *** LGBTİ’ler1 (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) ruh sağlığı alanında çalışan meslek gruplarının (psikologlar, psikiyatristler, psikolojik danışmanlar, pedagoglar, sosyal hizmet uzmanları, vb.) sık karşılaştıkları

bir

grup.

LGBTİ

hareketinin

güçlenmesiyle, LGBTİ’lerin maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddet ve hak arama mücadeleleri çok daha görünür olmaya başladı. LGBTİ’lerin ruh sağlığı çalışanlarıyla

karşılaşması

ise

bu

mücadele

tarihinden çok daha eskiye dayanıyor. Çok az sayıda

Çeşitli

toplum ve kültür dışında, LGBTİ’ler çoğu zaman

değişmeleri

“hastalıklı, ucube, genel ahlaka tehdit” olarak

Geçtiğimiz yıldan itibaren LGBTİ kısaltmasının sonuna “+” ifadesi de eklenmeye başlamıştır. 2016 LGBTİ+ İstanbul Onur Haftası Komitesi, “+” ifadesinin eklenmesini, “hareketimizde aslında gökkuşağı paletinin tüm kombinasyonlarının var

“uzmanlar”

ve

gerektiğine,

“kitaplar”, değişimin

LGBTİ’leri mümkün

olduğuna ve bu değişimi sağlayabilecek şeyin olduğunu ve dışarıdan bakarak kimseye kimlik tayin edilemeyeceği bilincinin toplumsallaştırılmasını amaçlıyoruz” şeklinde açıklamaktadır.

1

24


www.psikolojivetoplum.todap.org

kendileri veya kendi önerdikleri yöntemler olduğuna

yetişkinin de kendi arzusuyla, değişme ve/ya

dair vaatlerde bulunmaya başladılar. Çocuklarının

“normalleşme” beklentisiyle ruh sağlığı çalışanlarıyla

“normalleşmesini” isteyen aileler veya Türkiye’de

temas kurduğunu biliyoruz. Bazen de kendi cinsiyet

eşcinsel, biseksüel ve/veya trans/interseks olmanın

kimlikleri ve yönelimleriyle mutlu bireylerin, cinsiyet

zorlukları karşısında güçsüz ve yenik hisseden ve

kimliklerini ve yönelimlerini tartışmaya açmak için

kendileri de “normalleşmek” isteyen LGBTİ’ler bu

değil, sadece toplumda maruz kaldıkları ayrımcılık ve

“uzmanlar”ın kapısını çalmaya başladılar, bazen kapı

diğer şiddet türleriyle mücadele etme sürecinde

kapı dolaştılar, değişme umudu satan tüccarlara,

girdikleri psikolojik zorlanmalar için ruh sağlığı

enerjilerini, hayallerini, iç dünyalarını, ekonomik

çalışanlarına

kaynaklarını teslim ettiler. LGBTİ hareketinin

başvurularda

güçlenmesiyle birlikte, LGBTİ’lerin ruh sağlığı

karşılaştıkları önyargı, ayrımcılık ve psikolojik

çalışanları tarafından maruz bırakıldıkları şiddet ve

şiddetle, çoğu zaman okullarda, hastanelerde,

ayrımcılık da görünür olmaya başladı. Çünkü ruh

görüşme odalarında da karşılaştılar. Bizler de

sağlığı çalışanları olarak bizler de içinde yaşadığımız

aldığımız

toplumun homofobik değer ve tutumlarından azade

deneyimlerimizden süzülen sağduyumuzla düşe

olmayabiliyoruz. Bununla birlikte zamanla (özellikle

kalka yol almaya çalıştık. Hatalar yaptık, incittik,

1970’lerden itibaren) tıp, sosyal bilimler ve psikoloji

yaraladık, çoğu zaman farkında bile olmayarak.

başvurduklarını LGBTİ’ler

ve

eğitimlerle,

biliyoruz. aileleri,

bazen

Bu

toplumda

de

sadece

bu konuları tartışmaya başladı. Normal, anormal, cinsel kimlik, cinsel yönelim, cinsellik ve cinsiyet gibi

Toplumsal

kavramları tartışırken, bu toplumda büyümüş ve bu

dayanışmayı, mesleki dayanışmayı ve psikolojide

toplumun pek çok değerini içselleştirmiş olan bizler

eleştirel perspektifi kendine ilke edinmiş TODAP’ın

de

da bu konuya ilgisiz kalması elbette söz konusu

kendi

önyargılarımızı

öğretilerimizi, ve

gruplarla

olamazdı. Bu kılavuz, sadece LGBTİ’lerin alanda

uygulamalarımıza etkilerini ve mevcut meslek

karşılaştıkları ayrımcılık ve diğer şiddet türlerini

etiğimizi sorgulamaya başladık. Aktivistlerden,

görünür kılmayı ve yok etmeyi hedeflemiyor; ayrıca,

sosyologlardan, felsefecilerden, antropologlardan,

eğitimleri boyunca bu konuları tartışma/öğrenme

siyaset

fırsatı bulamamış olan ve bu nedenle LGBTİ’lerle

süzülenlerle, mevcut

değerlerin

ezilen

mesleki

bilimcilerden,

bu

değerlerimizi,

dayanışmayı,

ekonomistlerden psikoloji

anlayışımızı

bize ve

mesleki

uygulama biçimimizi sorgulamaya başladık.

alanda

ilk

kez

karşılaştıklarında

deneyimsizlik, şaşkınlık, çaresizlik hisleri yaşayan meslektaşlarımızla

da

dayanışmayı,

onları

Pek çok aile, çocuklarında gördükleri (hâkim

güçlendirmeyi hedefliyor. Bu kılavuz detaylı bir

normların dışında kalan) çeşitliliklerden ve/ya

müdahale veya terapi kılavuzu değildir; daha ziyade

farklılıklardan kaygıya kapılıp, onları “değerlendirip

LGBTİ’lerle

değiştirmeleri” için bu alanda çalışan kişilere

psikologlara, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair

başvurabiliyor. Hâkim normların dışında olmanın

temel kavramları, görüşme ilkelerini ve güncel bakış

getirdiği zorluklarla mücadele eden pek çok

açılarını aktarmayı ve ayrıca psikoloji alanında var

25

çalışacak

ve/ya

çalışmakta

olan


www.psikolojivetoplum.todap.org

olan

homofobik

yaklaşım

ve

uygulamaları

ruh sağlığı hizmeti almalarında etkili olmasını

sorgulatmayı hedefleyen bir giriş niteliğindedir. Konu

hakkında

meslektaşlarımız, Okumalar

daha

derinleşmek

kılavuzun

bölümünde

sonunda

sıralanan

umuyoruz.

isteyen Önerilen

okumalardan

Kılavuz Yazarları:

faydalanabilirler. Bu çalışmanın, insanla karşılaşan,

Arife Gökçeoğlu, Banu Bülbül, Burcu Ovacık, Damla

insanla

arkadaşlarımızın

Gürkan, Doğa Eroğlu, Efsun Sertoğlu, Ezgi Toplu

psikolojik

Demirtaş, Ezgi Tuna, Melek Göregenli, Nurgül Öztürk,

hizmet

Özge Tuğçe Güdül, Özge Kantaş, Özlem Çolak, Pınar

çalışan

(doktorların, danışmanların,

diğer

ekip

psikiyatristlerin, öğretmenlerin,

sosyal

uzmanlarının, vb.) çalışmasını da kolaylaştıracağını

Önen, Umut Şah, Zeynep Güney

umuyoruz. Yayıma Hazırlayanlar: Bu çalışma, TODAP üyesi bir grup psikoloğun kolektif

Özge Güdül, Özlem Çolak, Pınar Önen, Umut Şah

ürünüdür. Bununla birlikte, LGBTİ aktivistler de bu çalışmada yer almalıydı. Çünkü hakikate ulaşmanın yolu öncelikle öznelerin sözünü dinlemekten geçer. Psikologlar “ortalama” insan psikolojisini, ruhsallığını

*Kılavuzun olabildiğince çok meslektaşa ve öğrenciye

ve davranışların çalışma mekanizmalarını kabaca

ulaşabilmesi adına basılı formatı ücretsiz olarak

bilebilirler. Ancak her öznenin ve grubun hikayesi

dağıtılmaktadır.

biriciktir ve psikologların işi bu hikayeleri anlamak ve

todap.der@gmail.com adresine isim, meslek, kurum

kişilerin yolculukları boyunca onların yürüyüşünü

ve adres bilgilerinizi göndermeniz yeterlidir.

kolaylaştıracak birer eşlikçi olmaktır. Bu çerçevede, bize deneyimleriyle destek veren LGBTİ örgütlerine (Lambdaistanbul, Kaos GL ve SPoD) ve öznelere dayanışmaları

için

teşekkür

ediyoruz. Ayrıca

kılavuzun basımına sağladığı maddi destek için İstanbul

Tabip

Odası’na

da

teşekkürlerimizi

sunuyoruz. Bu kılavuzun, LGBTİ’lerle çalışan psikologların mesleki uygulamalarında onlara eşlik ederek işlerini kolaylaştırmasını ve daha önemlisi LGBTİ’lerin de adil, etik ilkelere bağlı, güvenilir ve destekleyici bir

26

Kılavuzu

edinmek

için


www.psikolojivetoplum.todap.org

Ruh Sağlığı Alanında Var Olan Ayrımcı ve Etik Dışı Uygulamalar Psikologlar için LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu (TODAP)

B

ültenin bu sayıdaki dosya konusuna uygun

değişebileceğini ve heteroseksüel olabileceğini

olarak, “Psikologlar İçin LGBTİ’lerle Çalışma

düşünen kişiler de olabiliyor. Böylece bu kişilerin

Kılavuzu”nun 8. Bölümü’nde yer alan bu

kaygıları, ideolojik ve ekonomik çıkarlar için

yazıyı (s. 73-78) yayımlıyoruz. Kılavuzun tümüne şu

sömürülüyor. Bu uygulamalar, hem mesleğimizin

linkten

ulaşabilirsiniz:

saygınlığına ve güvenilirliğine zarar veriyor, hem de

https://drive.google.com/file/d/0B1GoQ3VaadJ9eldW

LGBTİ’ler ve ailelerine maddi-manevi zararlar

RnNyRU9pSUU/view

veriyor. ***

Yayınlar

Danışmanlık ve Terapi

Eşcinselliği,

biseksüelliği

ve

trans

varoluşları

“hastalık”, “anormallik” veya “sapkınlık” olarak Eşcinselliği,

biseksüelliği

varoluşları

niteleyen ve LGBTİ’lerın sözde “tedavilerine” yönelik

“hastalık”, “anormallik” veya “sapkınlık” olarak

tekniklerin yazıldığı bilimsel veya mesleki açıdan etik

niteleyen

olmayan

ve

ve

trans

eşcinsel-biseksüel-trans

bireyleri

kitaplar

da

ebeveynlere

tüm ruh sağlığı alanlarında. “Diyet terapi”, “onarım

“çocuğunuzun homoseksüel olmaması için neler

terapisi” gibi bilimsel literatürde hiçbir şekilde yeri

yapmalısınız” gibi içeriklerle, bilimsel gerçeklere

olmayan

dayanmayan

terapi

yöntemleriyle

kişileri

de

çeşitli

çeşitli

Ayrıca

“tedavi” ettiğini iddia eden ruh sağlığı çalışanları var,

sözde

yönelik

yayımlanıyor.

yayınlar

yayınlar.

Bu

var;

tür

“normalleştirdiklerini” iddia ediyorlar. Bu kişiler,

homofobik/bifobik/transfobik kitapların satışı ve

yukarıda da bahsedildiği gibi, ya kişisel ahlaki

yanlış bilgileri dolaşıma sokması ayrımcılık ve şiddet

değerlerini/ideolojilerini sürdürmek ve topluma

iklimini daha da besliyor ve LGBTİ’lerin en temel

yaymak için veya ekonomik çıkarları için, “uzmanlık”

insan haklarını bir kez daha ihlal ediyor. Bu yayınlar,

sıfat ve yetkilerini kötüye kullanarak mesleki etiğe

açıkça

aykırı uygulamalarda bulunuyorlar. Toplumda bu tür

geliyor.

bilimsel/mesleki

etiğin

2015’de

ruh

ihlali

anlamına

sağlığı

örgütleri,

“uzmanlara” başvuran, başvurma ihtiyacı hisseden kaygılı,

sıkıntılı,

homofobisi/transfobisi

olan,

içselleştirilmiş heteroseksist

Ocak

bir

“Homofobik

toplumda yaşamanın güçlükleriyle baş etmekte

ve

çeşitli

Transfobik

Psikoloji/Psikiyatri

Kitapları ve Uygulamaları Hakkında Açıklama” ile bu

zorlanan ve bu yüzden değişme isteği taşıyan,

27


www.psikolojivetoplum.todap.org

yayınlara karşı ortak bir mücadele başlattıklarını

sorunlarınızı gündeme getiriyorum işte daha ne

kamuoyuna duyurdular.1

olsun”, vb. gibi cevaplar verilerek daha en başından araştıran-araştırılan ilişkisini bir çeşit muhtaçlık

Araştırmalar Psikoloji

ilişkisi olarak tasavvur etmiş oluyor.

alanındaki

alan

Ön araştırma, hazırlık yapılmaksızın ya da geri

araştırmalarının ilgi alanında cinsel yönelim ve

bildirim almaksızın yapılan araştırmaların ortaya

cinsiyet kimliği ile ilgili konular son yıllarda özellikle

çıkardığı diğer bir sıkıntı da araştırma sorularının

oldukça önemli bir yer tutuyor. Niceliksel anlamda

dilinin ve yaklaşımının çoğu zaman baskın norm olan

ödev, tez, alan araştırması, vb. akademik çalışmalar

heteronormativiteyi

daha yoğun bir şekilde cinsel yönelim ve cinsiyet

Örneğin, toplumsal baskıyı ve bu baskıya karşı

kimliği konularını ele alıyor. Psikoloji alanında

koruma

yükselen bu ilgi, LGBTİ’lerin doğru ve güvenli

görmeksizin, eşcinsel

hizmete

ve

erkeklere göre daha depresif kişilik özelliklerinin

çalışanlarının toplumsal önyargılardan bağımsız

olduğu üzerinden bir araştırma kurgulamak, baştan

hizmet

sundukları

heteronormatif düzeni değişmez bir veri olarak kabul

toplulukları tanıması açısından önemli bir boşluğu

etmek demektir ve bu da araştırmayı baştan

doldurmaya aday. Ancak akademik alandaki bu

hatalı/yanlış bir zeminde başlatmak demektir.

ulaşmaları verebilmeleri

akademik

ve

psikoloji

için

hizmet

ve

öğrenci

kendine

mekanizmalarının

temel

almasıdır.

yetersiz

erkeklerin

olmasını

heteroseksüel

niceliksel artış, araştırmaların niteliksel olarak da daha kaliteli hale gelmesine ve/veya etik sorunların

Bununla bağlantılı olarak, araştırma için öznelere

ortadan kalkmasına tek başına vesile olmuyor,

ulaşmaya çalışırken genellikle şu tür taleplerle

maalesef.

karşılaşılıyor; “bana araştırmam için iki lezbiyen, üç gey lazım”, “benim acilen bir hafta içinde 5 trans

Bu

alandaki

akademik

çalışma/araştırmalarda

bulmam lazım”, “üyelerinize şu anketleri dağıtabilir

karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi, yapılmış

misiniz, bir hafta içinde 50 kişiye ulaşmam lazım”, vb.

önceki araştırmalara/çalışmalara yönelik bir tarama

Bu tür yaklaşımlar, yukarıdaki muhtaçlık algısına ek

yapılmadan ama en önemlisi de çalışmanın öznesi

olarak, araştırmaya/anlamaya çalıştığı öznelere bir

olan LGBTİ topluluklarla ilgili yeterli ön bilgiye sahip

meta muamelesi yapmakta ve nesneleştirmektedir

olmadan söz konusu araştırmaların tasarlanması ve

(LGBTİ aktivistlerin diliyle söyleyecek olursak; “Sanki

öznelerin bu tasarıma göre hareket etmelerinin

pazardan meyve-sebze satın alıyor!”). Üstelik bu tür

beklenmesi oluyor. Bu yaklaşım, araştırmaya konu

tekliflerde çokça karşılaşılan zaman sıkışıklığı ve

olan öznelerden, örneğin LGBTİ aktivistlerinden ve

hızlıca

örgütlerinden gelen eleştiri ve geribildirimlere karşı,

yaklaşımındaki

“ama ben sizin haklarınızı savunuyorum”, “sizin

araştırmaya

Sözü edilen açıklamayı şu linkten görebilirsiniz: http://todap.org/bolum_detay.aspx?link=3&yaziId=1502 1

28

yapılması

gerekenler,

özensizliği

konu

öznelerin

araştırmacının

gösterdiği kendi

gibi,

hayatları,


www.psikolojivetoplum.todap.org

zamanları,

zaman

planlamaları

yokmuş

ve

onlardan gelen geribildirimleri dikkate almaları

araştırmacının zaman planına uymak gibi bir

gerekmektedir.

yükümlülükleri varmış gibi yanlış bir algıyı ortaya çıkarıyor ki bu da yukarıda bahsettiğimiz muhtaçlık

Etik İhlallerle Karşılaştığımızda;

algısıyla doğrudan bağlantılı.

Maalesef, meslek yasamız ve odamız olmadığı için,

Bu alandaki diğer bir önemli etik sorun da

bu tip etik dışı tutum sergileyen psikologlara henüz

araştırmacıların soruları hazırlarken ve sorarken

yeterli bir yasal yaptırım uygulanamamakta ve

kişilerin özel hayat sınırlarını ihlal etmeleridir.

meslekten

Cinsellik, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, toplumsal kişilerin özel hayatlarının da bir parçasıdır. Hakim

araştırma/çalışma

psikologlarla

için

psikologların

deneyimlerini paylaşmayı kabul etmeleri, bütün

yönlendirmemek,

sınırlara dikkat edilmemesi ya da araştırmacının

etmek,

onlara

Toplumsal

Dayanışma

Psikoloji alanında okuyan ya da çalışan kişiler olarak

Meslek örgütlerinin etik kurullarına başvuru ve şikâyet için e-posta adresleri:

ilişkin

araştırma/çalışma yapmak isteyenlerin yukarıda TODAP LGBTİ Etik Kurulu: todap.lgbtietik@gmail.com

bahsedilen hatalı uygulama ve yaklaşımlardan kaçınmaları için; etik ilkeleri dikkat almaları, araştırma öznelerini kendi araştırmaları dışında da birer

birey

olarak

görmeleri,

Türk Psikologlar Derneği Etik Kurulu: etik@psikolog.org.tr

ön

hazırlık/çalışma yaparak araştırmaya konu edilen kişiyi/topluluğu

tanımaları,

araştırmanın

İçin

sayılabilir.

sorabilmesi etik açıdan kabul edilebilir değildir.

olan

danışan

şikâyette bulunmak bunlardan bazıları olarak

sorulması) hiçbir sınır gözetmeksizin rahatlıkla

var

ve/veya

meslek örgütlerinin etik kurullarına bu kişilerle ilgili

yaparken “siz nasıl sevişiyorsunuz” sorusunun

kimliğine

tür

Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Tabipler Birliği gibi

sorularını (örneğin, ayrımcılıkla ilgili bir araştırma

cinsiyet

bu

Psikologlar Derneği, Türk Psikologlar Derneği,

araştırma soruları dışında kendi merakını giderici

ve

çalışmamak,

homofobik/transfobik

duyurmak/ifşa

anlamına gelmez. Araştırma soruları hazırlanırken bu

yönelim

birlikte

cinsiyetçi tutumlarını ilgili kişi ve kurumlara

hayatlarını ve özel alanlarını araştırmacıya açtıkları

cinsel

uygulamalara

tip etik olmayan ve ayrımcı uygulamalarda bulunan

cinsiyet kimliği ya da cinsel pratiklere sahip olan bir

gibi

Yine de yapabileceğimiz şeyler var; çevremizde bu

toplumsal normların dışındaki cinsel yönelim, akademik

etme

gidilememekte.

cinsiyet mevzuları, toplumsal konular olduğu kadar

kişilerin

men

Türkiye Psikiyatri Derneği Etik Kurulu: tpd-myk@psikiyatri.org.tr

veri

toplama kısmına yeterli zamanı ayırmaları ve en Türk Tabipler Birliği Etik Kurulu: ttb@ttb.org.tr

önemlisi de LGBTİ örgütleri ile ilişkilenmeleri ve

29


www.psikolojivetoplum.todap.org

30


www.psikolojivetoplum.todap.org

Cinsiyetin Öte(ki)si Kerem Dülger

F

reud,

anatominin

olduğunu

istisna olmayanların fantezileri ve düşleri ile ulaştığı

söylediğinden beri bir çıkmazdaydı. Bu

konumdur. Bu mitten sonra, kastre edilmiş oğullar

çıkmaz onu “Kadın ne ister?” sorusunda

kastre edenlere dönüşür. Baba-nın Adı vardır. İster

duraklatmıştı.

Oidipus

inkâr edilsin, ister men edilsin, ister bastırılsın, herkes

kompleksindeki çıkmazını da açıklar. Erkek çocuk için

kastrasyona tabidir. Fark, kastrasyona verilen

yol bellidir: Anneden vazgeçip babayla özdeşleşmek.

cevaptadır.

Bu,

kader

onun

Kız çocuk için ise yol biraz daha karışıktır: Penis

Kastrasyon, her iki cins için de bir kaybı, yani

kıskançlığından yola çıkan kız çocuk, anneden

jouissance’ın bir kısmının feda edilmesini gerektirir.

vazgeçip babaya yönelir; ancak tekrar anneyle nasıl

İşte burada bir ayrım devreye girer ki bu bizi

özdeşleştiği sorunsaldır.

organların

ötesine

götürür:

Fallusun

eksiğin

Freud’un tıkandığı yere Lacan bir açılım getirir.

göstereni olarak simgeselle ilişki içinde oluşuna

Lacan’a göre cinsel ayrım anatomiden bağımsızdır.

karşılık, jouissance “Gerçek”le ilişkilidir. Bu ayrım, bu

Freud’un en büyük yanılgısının penisi

fallus

ilk eksikliğin ya da kaybın nasıl deneyimlendiğine ve

zannetmesi olduğunu söyleyen Lacan, her iki

ona göre nasıl bir konum alındığına göre dişil ve eril

cinsiyeti de fallusa göre konumlanan özne konumları

konumları oluşturur. İşte asimetri burada ortaya

olarak tanımlar1. Fallus, eksiğin gösterenidir ve her iki

çıkar. Erkekler tamamıyla “fallik işlev” tarafından

cinsiyete de uygulanır. Her ikisi için de eksiklikle

belirlenirken, kadınlar tamamıyla “fallik işlev”

ilişkilidir; çünkü her iki cinsiyet de kastrasyona uğrar.

tarafından belirlenmez. Onları tam yapmayan bir şey

Burada Lacan’ı Freud’dan ayıran, kastrasyonu gerçek

vardır. Bunun belli sonuçları vardır: Erkek tamamen

organların sınırlarının ötesine konumlandırmasıdır.

simgesel düzenin içindedir, simgesel düzeni kuran

Bunu yaparken bir ayrıma daha gider Lacan: Babayı;

zaten onun sınırıdır; o yüzden fallik jouissance ile

etin, kemiğin ve spermin ötesine, Baba-nın Adı’na ya

sınırlıdır. Kadın ise fallik işlevin bir kısmını reddetse

da 1963’te Lacan’ın da eksik bıraktığı hali ile Baba-nın

de, simgesel düzenin içindedir ve bu yüzden fallik

Adları’na yazar. Babalık işlevi, anneyi ayıran, üçüncü

jouissance’a da Öteki jouissance’a da erişimi vardır.

terim olarak, ya da yasayı getiren olarak, fallik işlevle

Burada cinsiyetlenmenin iki düzeyine tekrar vurgu

özdeştir. Freud’un Totem ve Tabu’daki, cinsel ilişkiyi

yapmak isterim. Birincisi, dil yüzünden/sayesinde

imkânlı halde yaşayan ve tamamen jouissance içinde olan

ilksel

ilkel

babası

oğulları

simgesel ile olan ilişkisi (Baba-nın Adı); ikincisi,

tarafından

birincinin Gerçek üzerinde etkisi itibari ile jouissance

öldürüldüğünde, bu bir istisnayı doğurur. En az bir

ve onun konumları ile olan ilişkisi. Bu açıdan

erkeğin kastrasyona tabi olmadığı bu istisna konum,

bakıldığında cinsiyetlenme sadece kastre olanlar,

31


www.psikolojivetoplum.todap.org

yani simgeselin içinde konumlananlar için söz

doğuracak olandır. Lacan’ın deyimiyle penisinden

konusudur. Baba-nın Adı’nın men edildiği, fallik

men edilen Schreber, bir kadına dönüşerek çözüm

işlevin işlemediği, dolayısıyla jouissance’ın fallik işlev

bulmuştur3. Baba-nın Adı’nın oluşturduğu boşluğa

doğrultusunda

için

“kadın” göstereni ile bir ikame sağlar. Freud’un

cinsiyetlenme söz konusu değildir. Günümüzde

söylediği hali ile dışarıdan delilik emaresi olarak

Schreber vari bir imgenin çevrelediği cinsiyetler (tam

görülen bu semptomlar aslında bir çözüm, uzlaşma

kadın ve tam erkek imgeleri) ile ele avuca gelmeyen

girişimidir2.

yazılmadığı

özneler

bir kimlik olarak cinsiyetler vardır. Bu açıdan bakıldığında

imgesel

indirgenemeyecek

bir

Lacan “Kadın yoktur”, “Cinsel ilişki yoktur” derken

özdeşleşmelere cinsiyet

teorisi

bunu Gerçek’le ilişkilendirir. Nevrotik için bu

ile

kendisini çoğu zaman cinselin alanında semptomla

cinsiyetlenme teorisinin ayrışması gerekir; çünkü

ifade

öznenin Jouissance konumu belirleyicidir.

etme

dönüştürmenin

yoludur.

Bu

yoludur.

Gerçek’i

Histerik,

soruya kadınlığın

Baba-nın Adı’nın men edilmesi simgesel düzende bir

hakikatine ulaşmaya çalışırken bunu bir soruya

aksaklığa neden olur, bir boşluk oluşur. Beden de bir

çevirir: “Kadın nedir?”, “Ben kadın mıyım, erkek

arada tutulamaz. Nevrozda kastrasyon ile kısmi ama

miyim?”

radikal bir kayba uğrayan jouissance, bedende

özdeşleşmeler yoluyla sağlar. Dora’nın Bay K ile

konumlanır ve erojen bölgelere yerleşir. Bu Baba-nın

özdeşleşmesinde olduğu gibi4. Soru açıktır, cevap ise

Adı’nın işlevidir. Baba-nın Adı’nın men edildiği

bir o kadar muğlaktır.

psikozda ise bu işlevin tökezlediğini de görürüz.

yanında, bireysel ve biricik olan cinsiyet’ler her bir kişi

ayak uçlarından başına kadardı. Denilebilir ki bu

için hem bir mücadele hem de bir keşif alanı oluyor.

jouissance’ın işgalidir ve katlanılmazdır. Sindirim

Tam bu noktada Lacancı psikanaliz; geleneksel

sisteminden boşaltım sistemine kadar hipokondriyak büyük

cinsiyetleri, kadın ve erkeği, bedensel gösterenlerin

Öteki

ötesinde

konumundaki Tanrı’nın onun kadına dönüşmesi

olarak

oluştur. Kafa karışıklığı gider ve Tanrı’nın karısına sürecini

Bu

açıdan

göre

bakıldığında

karşımıza

çıkan

cinsiyetlerin

farklı

yapılanabilecekleri ve bunun hem söylemin hem de

dönüşür. Artık o biricik bir pozisyondadır. Kendi dönüşüm

ilişkilerine

cinsiyetlenmenin gösterdiği, imgesel bir kimlik

femme” buradan gelir. Bu bir istek değildir, bu bir razı

kadına

fallusla

konumlandırmaktadır.

isteğine razı olur. Kadın-a itilme “pousse-à-la-

hatıratında,

maskülen

söylemlerinin işaret ettiği kimlik mücadelelerinin

olmak çok hoş olmalı.”2. Yaşadığı “cinsel şehvet”

Schreber,

bunu

özneler için geçerlidir. Günümüz politik ve kültürel

“Cinsel birleşme eylemine boyun eğen bir kadın

yaşayan

histerik

Sonuç olarak, kimlik olarak cinsiyet elbette tüm

Schreber’in kadına dönüşümü şu düşünceyle başlar:

problemler

Çoğunlukla

öznenin semptomu içinde farklı dolaşımlarının ve

olanca

etkilerinin olabileceğidir.

karışıklığıyla anlatır ve kendisi için bir denge bulur. Hem büyük Öteki’nin huzurunda adlanmıştır -o artık onun karısıdır- hem de jouissance sorununa bir konum bulmuştur; o artık bir kadındır ve yeni ırkı

32


www.psikolojivetoplum.todap.org

4. Freud, S. (1920). Dora Vakası: Olgu Öyküleri I. İstanbul: Payel Yayınevi. Kaynakça 1. Lacan, J. (1998/1972–3). The Seminar of Jacques Lacan, Book XX: Encore 1972– 1973, ed. J.-A. Miller, trans. B. Fink. New York: W.W. Norton. 2. Freud, S. (1911). “Bir paranoya olgusunun öz yaşamsal öyküsünün üzerine ruhçözümsel notlar”. Olgu öyküleri II. İstanbul: Payel Yayınları, 111–189. 3. Lacan, J. (1964). Psikanalizin Dört Temel Kavramı (N. Erden, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.

33


www.psikolojivetoplum.todap.org

Neoliberalizm Depresyon ve Anksiyete Krizimizi Derinleştiriyor mu? Johann Hari

Çeviren: Can Önalan

D

onald

Trump’ın

başlamasından

başkanlık birkaç

görevine

gün

beyinlerindeki

bozukluklardan

kaynaklandığını

önce,

düşünebilirdiniz. Beyin tarama resimlerine baktık ve

kampanyasını finanse edenlerden birinin

içsel beyin mekanizmaları hakkında konuştuk. Bir

ilginç bir davetini kabul ederek San

grup bilim insanı 2050’ye kadar depresyonu yok

Fransisco’ya seyahat ettim. Peter Thiel, PayPal’in

etmeyi

hedeflediklerini

söyledi

milyarder kurucusu ve onun Silikon Vadisi’ndeki risk

araştırmalarının odağı tamamıyla biyolojikti.

ama

sermayesi fonu; Birleşik Devletler’de yükselişte olan depresyon, anksiyete ve bağımlılıkla başa çıkacak

İnsan kafatasının dışında atıf yapılan tek etken,

uygulamalar tasarlamaya yardımcı olacak tam

kısaca değinilen çocukluk travmasının rolüydü. En

günlük bir konferans düzenliyordu.

son ben konuştum ve ne kadar açık sözlü olacağından emin değildim. O ana kadar üç sene boyunca

Yeni kitabım “Kaybolan Bağlar: Depresyonun Gerçek

depresyonun

ve

Nedenleri

araştırmıştım.

Dünyanın

ve

araştırmalarıma öğrendiklerim,

Beklenmedik devam tam

etmekteydim.

Bütün

uygulamanın

önde

gelen

sosyal

bilimcileriyle görüşmeler yapmıştım ve öğrenmiştim ki, aslında, depresyonun ve anksiyetenin önemli

problemleri çözeceği fikrinin, bu salgını besleyen

ölçüde derin sosyal güçlere verilen tepkiler olduğuna

derin kültürel yanılgının bir semptomu olduğunu

dair çok kuvvetli bulgular vardı. Birkaçını anmak

bana söylüyordu. Fakat yine de meraklıydım, bu

gerekirse: İşinizde denetim altındaysanız ve çok az

yüzden gelen başkana karşı protesto hazırlıklarını

özerkliğe sahipseniz (çoğu şirkette yaşandığı gibi),

tamamlamış olan San Fransisco’ya iniş yaptım.

depresyona girme olasılığınız daha fazladır.

Gün boyunca, ülkenin en önemli bilim insanlarından

Yaşadığınız toplumda eşitsizlik arttıkça, depresyona

bazıları bu problemler üzerine olan araştırmaları

girme olasılığınız artar. İş güvenceniz yoksa,

hakkında konuştu. Yine de, gün ilerledikçe, bir şey

depresyona girme olasılığınız artar. Konferansın

kafamı karıştırdı. Depresyon, anksiyete ve bağımlılık

odağına dair kafa karışıklığımı açıklamak için bir

hakkında tüm bildikleriniz bu tam gün konferansta

metafor bulmaya çalıştım. Dedim ki, Romeo ve

sunulanlar

Juliet’in olay örgüsünü Newton fiziğiyle ifade etmek

bu

bir

için

nedenlerini

bu

olsaydı,

da

Çözümler”

anksiyetenin

durumların

insanların

34


www.psikolojivetoplum.todap.org

gayet

de

mümkündür.

vücudunda

bir

yöne

Atomlar doğru

Romeo’nun

gider,

konuşmalar yaptım. Ancak halka açık sunumlarında,

Juliet’in

bu etkenler -en hayatileri- kültürel bir kör noktaya

vücudundaki atomlar tepki verir ve bu böyle sürer

düşmüştü.

gider. Hepsi de doğru olurdu, ama oyundaki hiç kimsenin neyi neden yaptığına dair hiç bir şey

On yıllardır süren kamuoyu tartışması, depresyonun

anlamazdınız. Asıl noktayı ıskalamış olurdu.

düşük serotoninden kaynaklandığı fikrinde olduğu gibi -ki yanlış olduğu kanıtlanmış bir mit- biyolojik

Konferans, tesadüfen, bağımlılık ve depresyon

faktörlere

problemleri olan evsizlerin yaşadığı Tenderloin

neoliberalizm devreye giriyor. Benim hayatım

bölgesine yürüme mesafesinde gerçekleşiyordu.

süresince de -39 yaşındayım- istikrarlı bir şekilde

Herkesi oraya yürümeye, karşılaştıkları ilk bağımlı

ilerleyen düşünce sistemi neoliberalizm, bize temel

kişiyle konuşmaya, hayat hikayelerini dinlemeye ve

bir

daha sonra geri dönüp o insanın yaşamındaki temel

buyuruyor: İnsanlar, kendi çıkarlarını rasyonel bir

problemin düzgün çalışmayan beyni olduğunu

şekilde maksimuma çıkararak hayata yaklaşan,

söylemeye davet ettim.

atomlarına ayrılmış bireylerdir.

Aslında, Chicago Üniversitesi’nden Prof. John

Ben çocukken Margaret Thatcher’ın ifade ettiği gibi

Cacioppo,

yaşam

“Toplum diye bir şey yoktur. Erkek ve kadın bireyler

bana

vardır ve aileler vardır.” Neoliberalizm birçok sorun

öğretmişti. Örneğin, Londra’da taksi sürücüleri

yaratıyor ama belki de en çok ihmal edilen sorun,

lisanslarını alabilmek için çok zor bir testte Londra

bugünkü

haritasını ezberlemek zorundalardı. Hasta oldukları

güçlendiriyor

için değil, farklı şekilde kullandıkları için, beyin

psikolojik

taramalarında beyinleri seninkinden benimkinden

güvende olduğumuzu, değer verildiğimizi ve güvenli

farklı görünüyordu. Benzer bir şekilde, aşırı eşitsizliği

bir geleceğe sahip olduğumuzu hissetme. Bunlar

deneyimlemek, ya da işte kontrol sahibi olamamak,

hepimizin

ya da çocukluk travması, beyninizin değişmesine de

insanın doğasına dair kuramı esasen insan doğasına

sebep oluyordu ve bu bozulmadan kurtulmak

uymadığından,

beyninizi bir kez daha değiştiriyordu.

ihtiyaçları karşılamada oldukça kötü bir iş çıkarıyor.

Cacioppe, beynin sosyal güçlerle yeniden şekillendiği

Tüm insanlar bağ kurmayı arzular – öteki insanlarla,

“sosyal sinirbilim” açısından düşünmemiz gerektiğini

anlamla, doğal dünyayla. Bizim için işe yaramayan

söylüyor. Thiel’in konferansındaki bilim insanları,

şekillerde yaşamaya başladık ve bu derin bir acıya

belli ölçüde, depresyonu, anksiyeteyi ve bağımlılığı

sebep oluyor. Derin bir yalnızlık içindeki bireyler

tetikleyenin

bilmiyor

olarak yaşıyoruz; hayatın, reklamlarda gördüğümüz

değillerdi. O gece birçoğuyla uzun ve ilgi çekici

gereksiz ürünleri elde etmek olduğuna inanmaya

beyinlerimizin

sürdüğümüze

bağlı

sosyal

olarak

güçler

nasıl

bir

değiştiğini

olduğunu

35

odaklandı.

anlayış

etrafında

depresyon olması.

ihtiyaçları

içinde

Ve

tam

toplum

ve

bu

inşa

anksiyete

Bütün vardır:

etmemizi

krizimizi

insanların Ait

kökleşmiştir. neoliberalizm,

noktada

doğal

olduğumuzu,

Neoliberalizmin bu

psikolojik


www.psikolojivetoplum.todap.org

şartlandırılmışız; ne kadar sıkıntıda hissettiğimizi

terk

edilmesi

gerektiğini”

maskelemek için ekranlar aracılığıyla birbirimize

antidepresanların bazı faydaları olduğu halde,

bağırmaya bırakılmışız. Buna rağmen, neoliberalizm

çoğumuz için bu problemleri çözemez; en iyi

yükselirken, büyük oranda kâr amacı güden ilaç

ihtimalle, bazılarımız için semptomları azaltabilir.

şirketleri tarafından, bu sıkıntıya alternatif bir

BM,

açıklama bize satıldı: Biyomedikal model.

odaklanmayı

açıklamasına, bırakıp

açıkladı.

“kimyasal güç

Kimyasal

dengesizliklere dengesizliklerine

odaklanmaya başlamamız” gerektiğini eklemişti. Bize

bu

sıkıntının,

beynimizde

kendiliğinden

gerçekleşen kimyasal dengesizliklere bağlı olduğunu

Yine de, neoliberalizm ve biyomedikal model günlük

söylediler. Bu, bilim insanlarından ziyade, büyük

hayatlarımızı sinsice takip ediyor ve zombi fikirler

oranda ilaç şirketlerinin PR departmanları tarafından

olarak yaşamaya devam ediyor. Aralarındaki ilişkinin

desteklendi. Bu hikayeye 13 yıl boyunca inandım;

bilinçli bir süreç olduğunu öne sürmüyorum – ki

çünkü

yardım

kesinlikle böyle değil. Hayır; neoliberalizm kendimizi

istediğimde bana sıkıntımı bu şekilde açıklamıştı.

atomlarına ayrılmış bireyler olarak düşünmemiz

Ama Montreal’de McGill Üniversitesi’ndeki Prof.

yönünde bizi yetiştiriyor ve bu herkesin -bilim

Laurence Kirmayer’in bana dediği gibi, depresyonun,

insanları

“sosyal faktörleri (ya da) temel insani süreçleri

şekillendiriyor.

hesaba

depresyonum

katmayan”,

için

doktordan

“aşırı

basitleştirilmiş

da

dahil-

dünyaya

nasıl

baktığını

bir

resmiyle” baş başa kaldık.

Hatta daha da önemlisi, sıkıntıların sadece paraya çevrilebilen ve satılabilen tepki verme biçimlerine

Böyle olunca, neoliberalizm sadece alıcılar ve

finansal teşvikler sağlıyor. Örneğin, araştırmamdan

satıcılar için tasarlanmış bir toplum yaratarak bizi

öğrendiğime göre, sarsıcı ve sağlam bulgular

perişan

gösteriyor ki, doğal dünyaya maruz kalmak

ediyor.

Sonra,

beyinlerimizin

bozuk

olduğunu ve bunu düzeltmek için bize daha fazla şey

depresyon

-ilaçlar- satması gerekeceğini söyleyerek, böyle

okyanuslara, ormanlara ve dağlara erişimi satmak az

distopik bir projenin sebep olduğu acıyı bahane

para kazandırdığı için bu tedaviler göz ardı ediliyor.

olarak kullanıyor. Hem neoliberal ekonomi hem de

Depresyon ve anksiyeteden uzaklaşmak için ihmal

biyomedikal

kaybetti.

edilen birçok benzer yol, neoliberal ideolojinin

Neoliberalizm 2008’de küresel ekonomiyi çökertti ve

sınırlarının ötesinde bulunuyor. San Francisco’daki o

gezegenin ekolojisini de çökertme yolunda.

gün, bana, bir araya gelen bu güçlerin mükemmel bir

model

artık

itibarını

ve

anksiyeteyi

azaltıyor;

fakat

ifadesi olarak göründü. Birleşmiş Milletler, 2017’deki Dünya Sağlık Günü için resmi

bildirisinde,

“depresyona

ilişkin

baskın

Konferansı düzenleyen, bir taraftan dünyayı daha da

biyomedikal anlatının”, “araştırma sonuçlarının yanlı

eşitsiz ve şirketlerin hükmettiği hale getirecek bir

ve seçici kullanımına” dayandığını; bunun “iyilikten

projeye şevkle fon sağlarken; diğer taraftan Ayn

çok zarara yol açtığını, sağlık hakkını baltaladığını ve

Rand’ın kutsal kitaplarından vaazlar veren, dünyanın

36


www.psikolojivetoplum.todap.org

en

zengin

adamlarından

biriydi.

Konferans;

etrafımızda yayılan ve bizi aşağı sürükleyen sıkıntının kalın katranının, basitçe amigdalamızdaki bozukluk, eksik

beyin

kimyasalları

ve

diğer

nörolojik

kusurlardan kaynaklandığını söylemeye adanmıştı. Konferans sona erdikten birkaç gün sonra, göreve başlama gününde, Golden Gate Köprüsü’ne gittim. Trump’ın yemin ettiği anda, köprü boyunca yayılan, el ele tutuşarak önümüzdeki yeni çağa direnişimizi gösteren uzun bir insan zincirinin parçasıydım. Koyun üzerinden bakarken ne kadar güzel olduğuna ve önümüzdeki dört yılın ne kadar korkunç olacağına ağladım. O gün köprüdeki diğer birçok insan da ağladı. Bana öyle geliyordu ki, bu -sosyal bilimlerden öğrendiğim her şeyle uyumlu olarak- depresyon ve anksiyeteden çıkış yolumuzu bulmak için herhangi bir beyin taraması resminden çok daha güçlü bir pusulaydı. Neoliberal anlatıya meydan okumuştuk. Alışverişe gitmemiş,

ekonomik

çıkarlarımızı

arttırmaya

çalışmamıştık. Hayatta gerçekten anlamlı olanla bağ kurabilmek için birbirimize elimizi uzatmıştık.

*Yazının

orijinali

için

bkz:

http://inthesetimes.com/article/20930/depressed-anxiousblame-neoliberalism Çevirmen

Notu:

Johann

Hari’nin

“Kaybolan

Bağlar:

Depresyonun Gerçek Nedenleri ve Beklenmedik Çözümler” kitabı bu yıl Metis Yayınları tarafından basıldı: https://www.metiskitap.com/catalog/book/36607

37


www.psikolojivetoplum.todap.org

Kültürel Psikolojide Kültür Kavramının Yeri Üzerine Dilara Çavdar

P

sikoloji literatürünün çoğunlukla Batı

tanımdan hareketle, kültürel psikoloji literatüründe

odaklı olduğu bilinen bir durum. Psikoloji,

eksik olabileceğini düşündüğüm bir noktadan

Avrupa ve Amerika’da ortaya çıktığı için,

bahsetmek istiyorum.

bu

toplumların

kültürel

pratiklerine

yakından bağlı (Berry, 2013). Dolayısıyla psikoloji

Yakın zamanda ebeveyn-çocuk anlaşmazlıklarında

disiplini belirli toplumlar için geçerli olacak ve

kültürün konumuna bakan bir literatür taraması için

kültürün insan davranışı üzerindeki etkisini pek

göçmen

dikkate almayacak şekilde gelişim gösterdi zaman

anlaşmazlıklarıyla

içinde (Berry, 2013). Ancak bu durum, edinilen

taradım. Taradığım çalışmalarda genellenebilecek

bilginin evrenselliği ve genellebilirliğiyle ilgili sorulara

bulgulardan biri, makalelerin hemen hepsinde

yol açıyor. Amerika’daki psikologların veri topladığı

karşılaştırma yapılan gruplardan birinin Kuzey

örneklemlerin dünya nüfusunun %5’ini temsil ettiği

Amerika

bilinen bir istatistik (Arnett, 2008). Psikolojinin batı

çalışmalardan genellediğim kadarıyla Kuzey Amerika

merkezli olması, yerele ait bazı temel meselelerin

toplumları

gözden kaçırılması ya da yanlış anlaşılmasına yol

karşılaştırmalarda bir arkaplan görevi görüyor ve

açabilecek bir durum (Arnett, 2008). Ancak, bu

karşılaştırması

durumun bir sorun olarak kabul edilmesiyle son

yaşayan

zamanlarda psikolojik süreçlerde kültürün önemi ve

toplumlardan çoğu zaman farkları ve zaman zaman

kültürlerarası çalışmaların daha fazla gözetilmeye

da

başlandığı söylenebilir (Matsumoto & Juang, 2013).

Gözlemlediğim bir başka eksiklik ise incelediğim

Kültürlerarası

aldığı

makalelerin birinden geliyor. Berry (1997), göçmen

etnografik araştırma teknikleri ile psikolojinin

ailelerin bulundukları ülkede yaşayabilecekleri olası

kavram ve araçlarını birlikte kullanarak kültürel

stresle baş etmelerinin yolunun sadece bireysel

bağlam ile insan davranışı arasındaki ilişkiyi

faktörlerde (çocuk yetiştirme pratikleri, ebeveynlik

karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlar (Berry,

stili gibi) aranmaması gerektiğini, bulunulan ülkenin

2013). Kültürel psikolojinin amacını, Berry (2013)

bazı özelliklerinin de etkili olabileceğini belirtiyor ve

kültürlerarası bir psikolojiye ihtiyaç duyulmaması,

bu ülke düzeyindeki değişkenlere örnek olarak yasal

kültürel çeşitliliği göz önüne alan evrensel bir

düzenlemeleri ve toplumun göçmenlere karşı

psikoloji bilimi oluşturmak olarak ifade ediyor. Bu

tutumunu

psikoloji,

antropolojiden

38

ailelerdeki ilgili

ebeveyn-çocuk psikoloji

toplumlarından -özellikle

de

olması. ABD-

yapılan topluluklar

Latin-Amerikan

benzerlikleri

üzerinden

veriyor.

Ancak

aileler

çalışmalarını

Taradığım kültürlerarası -Amerika’da gibi-

bu

konumlandırılıyor.

literatürde

ülke


www.psikolojivetoplum.todap.org

düzeyindeki değişkenleri dahil eden çalışma sayısı

Ng, Harter, & Arora, 2010). Poortinga’nın (2015)

oldukça az ve araştırmaların çoğu karşılaştırma için

belirttiği bir başka değişken ise bilişsel beceriler.

Kuzey Amerika ülkelerini tercih ettiğinden başka ev

Kültürün bilişsel beceriler üzerindeki etkisine dair

sahibi

kültürel

bulgular bulunsa bile (Matsumoto & Juang, 2013),

tecrübeleri ne kadar benzer veya farklı olduğuna dair

eğitimli ve eğitimsiz kimseler arasında bulunan bazı

veriler çok kısıtlı. Karşılaştırmaların Kuzey Amerika

bilişsel becerilerdeki farklılıkları, alınan eğitim ve

veya bazen de Avrupa toplumlarına karşı yapılması

bireylere özgü deneyimlerle açıklamak mümkün

aile

olabiliyor (Poortinga, 2015). Bu noktalar özellikle

ülkelerdeki

pratikleri

göçmen

dışında

ailelerin

başka

konularda

da

gözlemlediğim bir durum oldu (bkz. Matsumoto &

ülkeler

arası

yapılan

psikoloji

Juang, 2013). Kültürel çeşitlilik tartışmalarının Doğu

sonuçların

ve Batı ayrımına varması da sık rastlanan bir durum.

olabilir çünkü bu çalışmalar kültürün milliyete

yorumlanmasında

çalışmalarında,

sorunlara

neden

indirgenmesi riskini taşıyor, ülke içindeki kültürel Kültürlerarası psikoloji çalışmalarına yöneltilen çeşitli

çeşitliliği yok sayabiliyor ve kültür üzerinden

eleştiriler mevcut. Örneğin, Poortinga (2015) kültür

gereğinden fazla genelleştirmeye yol açabiliyor

kavramının kültürel psikoloji için ne kadar işler

(Matsumoto & Juang, 2013). Ancak bu noktalar göç

olduğuna

baktığı

çalışmalarda

bir

gruplar

yazısında,

kültürlerarası

ve azınlık çalışmaları için de önemli noktalara işaret

arasındaki

farklılıkların

ediyor ve Berry’nin bahsettiği ülke düzeyindeki

gereğinden fazla vurgulandığını ve bu farkların

değişkenlerin önemini

de

destekler nitelikte.

aslında beklenenden daha küçük olduğunu ve

Verilerin yorumlanması, ortaya çıkan farklılıkların ne

farklılıkların benzerliklerden daha fazla önem

kadarını kültüre ne kadarını çevresel, ekonomik, vb.

gördüğünü belirtiyor. Bu savı destekleyen bazı

etkenlere

bulgular mevcut. “Online Readings in Psychology

gerektiriyor. Bu ayrımı yaparken kültürün tanımı ve

and Culture” dergisinde yayımlanan bir takım

çalışmada hangi davranışların kültürden sayıldığı da

araştırmaların analizi gösteriyor ki araştırmaların

önemli olabilir. Örneğin, Poortinga’nın farklılığa yol

%69’u hipotezlerinde sadece farklılık beklerken

açacak

%71’inde hem farklılık hem benzerlik bulunuyor

örneklerden biri de din. Büyük dinlerde paralellik

(Brouwers, van Hemert, Breugelmans & van de

gözlenmesine karşın sayılamayacak çeşitlilikte inanç

Vijver, 2004). Poortinga (2015) yazısının devamında,

ve ibadet olduğunu belirtiyor (Poortinga, 2015).

grupların davranışlarında farklılığa yol açacak

Ancak farklılığa yol açabilecek değişkenler arasında

kültürden başka değişkenlerin de olabileceğini ileri

dini vermedim çünkü din, kültürle çok fazla iç içe olan

sürüyor. Bu değişkenlerden biri, yoksulluğun temel

bir değişken. Öte yandan sosyoekonomik durum

psikolojik süreçlerden olan mutluluk ve refah

kültürden büyük ölçüde farklı ve psikolojik süreçlere

üzerindeki etkisi (Poortinga, 2015). Özellikle ülkeler

dolaylı yoldan etkisi olabiliyor.

atfedileceği

kültürden

başka

konusunda

değişkenlere

dikkat

verdiği

arası karşılaştırmalarda bu iki etkende görülen farklılık büyük ölçüde kişi başına gayrisafi yurtiçi

Toparlayacak

hasıla ve sosyal destek ile öngörülebiliyor (Diener,

çalışmalarının hâlâ bir miktar Batı merkezli olduğunu

39

olursam,

kültürel

psikoloji


www.psikolojivetoplum.todap.org

düşünmekteyim. Kültürel psikoloji, ortaya çıkışı ve kullandığı teknikler gereği, grupları karşılaştıran ve gruplar arasındaki farklılıklara odaklanan bir alt alan olarak gelişti (Berry, 2013; Poortinga, 2015). Ancak

Kaynaklar

bu karşılaştırmaların çoğunlukla Kuzey Amerika

Arnett, J. J. (2008). The neglected 95%: Why American psychology needs to be less American. American Psychologist, 63, 602–614. doi:10.1037/ 0003-066X.63.7.602

ülkeleriyle yapılması, karşılaştırılan ülkelerin Kuzey Amerika

ülkelerinden

farklılıkları

üzerinden

Berry, J. W. (2013). Achieving a global psychology. Canadian Psychology, 54. doi: 10.1037/a0031246.

konumlandırılması riskini taşıyor. Bununla birlikte, özellikle göçmen ve azınlıklarla yapılan çalışmalarda,

Berry, J. W. (1997). Immigration, acculturation and adaptation. Applied Psychology: An International Review, 46. doi:10.1111/j.1464-0597.1997.tb01087.x

psikolojik davranışlarda farklılığa sebep olacak diğer etmenler yeterince göz önünde bulundurulmuyor

Diener, E., Ng, W., Harter, J. & Arora, R. (2010). Wealth and happiness across the world: Material prosperity predicts life evaluation, whereas psychosocial prosperity predicts positive feeling. Journal of Personality and Social Psychology, 99, 5261. http://dx.doi.org/10.1037/a0018066

olabilir. Literatürde çalışılan ev sahibi ülkelerin belli bazı ülkeler olması sebebiyle göçmen ve azınlıkların adaptasyon süreçlerinin bulundukları ülkeden nasıl etkilendiğine dair veriler kısıtlı. Bu sebeplerden

Matsumoto, D., Juang, L. (2013). Culture and psychology. Belmont, CA: Wadsworth Cengage Learning.

kültürün fazla genelleyici bir kavram olarak

Poortinga, Y. (2015). Is “culture” a workable concept for (cross-)cultural psychology? Online Readings in Psychology and Culture, 2(1). https://doi.org/10.9707/2307-0919.1139

kullanılması riskini taşıdığını düşünüyorum.

40


www.psikolojivetoplum.todap.org

Hafıza-i Beşer Nisyan ile… Erdal Kozan

M

alul

müydü

yoksa

mamul

mü,

sorusuyla gündemi meşgul edilmiş bir dost meclisinde az sonra yükselecek olan serzenişin niyeti muhtemelen bu

yazının ekseni olmak değildi. Yine de tam olarak oradan devam edebiliriz; amaaan be ne fark eder? 19. yüzyılın sonlarında Ebbinghaus isimli bir araştırmacı kendisini odasına kapatmış bellek 21. yüzyılın başlarında ise akıllı telefonlar ve arama

çalışmalarının tarihinde bir ilk olarak anılacak olan

motorları gibi teknolojik imkânların bellek gibi

deneyi için çalışıyordu. Ebbinghaus’un deney

bilişsel yapılarda tembelliğe yol açtığına dair bulgular

materyali kendisinin ürettiği anlamsız kelimelerden

paylaşılıyor (Barr, Pennycook, Stolz ve Fugelsang,

oluşuyordu. Bu kelimeler bir kez öğrenildikten sonra

2015; Willmer, Sherman ve Chein, 2017). Tekrarlama,

ne kadarının hatırlanacağı araştırmanın temel

bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe

sorusuydu. Kendi deneyinin tek katılımcısı da yine

aktarılmasında önemli bir işleve sahipken akıllı

kendisiydi. Deneyin bulguları yıllardır geçerliliğini

telefonlara bir kez kaydedilen bilgiyi hatırlamaya

koruyan bir kavramı ortaya çıkarttı; unutma eğrisi.

çalışmıyoruz.

Öğrenmenin ardından hatırlanan kelime sayısı bu

düşüş

yavaşlıyordu

bellekten

çıkartılıp,

akıllı

telefonlara yüklendiğinden beri hatırlama ihtiyacı

başlangıçta oldukça hızlı bir şekilde düşerken zaman içerisinde

Bilgi

duymayan insan bilişsel becerilerini kaybediyor. Bu

(Şekil-1)

da hafıza-i beşer nisyan ile malul oluyor demek değil

(Ebbinghaus, 1885). Yani unutmanın hızı değişse de

mi?

kendisi baki kalıyordu. Hafıza-i beşer nisyan ile mamul mü oluyordu o halde?

Şimdi biraz bilimsel verilerden ve APA stilinden uzaklaşarak, düşün aleminde kısa bir yolculuğa

Şekil 1. Ebbinghaus'un Unutma Eğrisi

çıkalım. Elbette yolun sonunda bir cevaba ulaşmayı umarak

yapacağız

bunu.

Bugün

için

neyi

unutacağımız ve neleri hatırlayacağımız kontrol edebildiğimiz süreçler değil. Çeşitli teknikler ile hafızanın güçlendirilmesi hatta hafıza olimpiyatları ile bu becerilerin yarıştırılması yabancı olduğumuz durumlar değil ya da hipnoz ve kimi terapi yöntemleri

41


www.psikolojivetoplum.todap.org

ile bazı anıların unutturulabileceği tartışmalarına da

reel dünyamızda bu sorunu çözdük, etik açıdan çok

şahit olabiliyoruz. Ancak bu yöntemlerin hiçbirinde

duyarlı teknikerler yetiştirdik ve hükümetler seçtik.

hatırlama ve unutma süreçleri üzerinde tam bir

Diyelim ki bunlar elde ettikleri bilginin gücünü kötüye

kontrol sahibi olamıyoruz. Burada sadece belirli

kullanmamaya yeminli şövalyeler gibi mesleklerini

sınırlar

sonuçlardan

icra ediyorlar. Sorun çözülmüş olur muydu? Etik

olmak

ile

ikilemler ortadan kalkar ve sadece özgür iradesi ile

kastettiğimiz şey ise adeta bir bilgisayardaki

kötü anılarından kurtulan mutlu insanlardan mı

dosyaları

geri

bahsediyor olurduk? Hangi bilimsel gelişme, hangi

dönüştürmek gibi anılarımızla oynayabilmek. Bunu

icat kötülük niyetiyle ortaya çıkmıştır ki zaten? Gelin

becerebilseydik neler olurdu? Sinema sektöründe bu

görün ki nice bilimsel bilgi ve icat sonuçları itibariyle

soruya verilmiş birçok cevapla karşılaşmak mümkün.

dünyada hiçbir “cahilin” yaratamayacağı yıkımlara

Örneğin Black Mirror dizisinin birinci sezon üçüncü

sebep olmuştur. O yüzden belki de unutma-

bölümünü ele alalım. Bu bölümde insanlar gözlerine

hatırlama

takılan bir lens sayesinde günlük hayatta gördükleri

insanların kişisel özelliklerinden ziyade böylesi bir

her sahneyi birebir kaydedebilir durumdadır. Tıpkı bir

keşfin nesnel sonuçları üzerine düşünmeliyiz. Yoksa

kamera gibi. İstediğiniz görüntüleri tekrar izleme,

bütün çabamız insanların kendisini daha iyi, daha

hoşunuza gitmeyen ayrıntılardan ise birkaç tuşa

mutlu hissedeceği bir dünya için zaten… İyi

basarak kurtulabilme becerisine sahip olmak istemez

hissetmek, mutlu olmak… Nasıl? Nazan Öncel

miydiniz? Diğer bir örnek ise Eternal Sunshine of the

estetikle ile görüşlerini paylaşmak için sosyal medya

Spotless

hesabına yüklediği videoda şöyle diyor;

ve

kesin

bahsedebiliyoruz.

olmayan

Kontrol

sınıflandırmak,

Mind.

Filmde

sahibi silmek

bir

ya

kişiyi

da

tamamen

belleğinizden silebilen bir teknolojinin olası sonuçları

Spoiler

vermeden

edebilecek

istemesi ile ilgili bir durum diye

sizi aldatan o eski sevgiliyi hiç tanımamış olmayı miydiniz?

kontrol

Estetik insanın kendisini iyi hissetmek

bir çiftin hikayesi üzerinden ele alınıyor. Düşünün, istemez

mekanizmasını

düşünüyorum.

devam

Yapabilen

herkese

saygıyla yaklaştığım kadar kaygıyla da

edebilmek için tartışmayı bu örneklerin biraz uzağına

bakıyorum.

taşıyacağız. Kişisel tarihinizin en büyük dramını

dümbeleklerine gelirsek de, (burada

düşünün; sevdiğiniz birinin kaybını, onulmaz aşk

yüzündeki çizgileri gösteriyor) bu çizgi

acınızı, yer yarılsaydı da içine girseydim dediğiniz o

benim acılarım, bu çizgi yıllarım,

ânı… O anlarda beyninizde alev alev yanan nöronları

kayıplarım, alın yazım diyerek hiçbir

bir tuşla kapatma şansınız olsa mesela… Çok cazip bir

şeyine dokunmaya kıyamazsın. …

teklif gibi durmuyor mu? Peki böylesi bir teknolojinin

Hadi hepsini geçtim bir de demezler

olumsuz sonuçları olamaz mı? Bu teknolojinin

mi adama kendinden nereye kadar

uygulayıcıları tarafından istismarını ya da böylesi bir

kaçacaksın?

gücü kitleleri istedikleri kolaylıkta yönetmek için

yaşadıklarına? E derler tabii... Her

kullanacak

olan

hükümetleri

öngörmek

Benim

Nasıl

şeyin bir bedeli var.

için

müneccim olmak gerekmiyor. Haydi diyelim ki bizim

42

gibi

ayıp

ukala

ettin


www.psikolojivetoplum.todap.org

Mutlu olmak, iyi hissetmek adına yüzündeki

işlevsellik

çizgilerden veya belleğindeki anılardan kurtulmak

mekanizmaların defolarını biliyoruz, hata paylarını

arasındaki paralelliği vurgulamama gerek yok

hesaplayabiliyoruz ve bazen bu mekanizmaların

sanırım. Bir başka paralellik ise bilimin insanların

başımıza büyük dertler açtığının da farkındayız ama

sorunlarına dair önerdiği çözümler arasında var gibi

doğanın binlerce yıl sürmüş olan işçiliğinin ürünü olan

geliyor. Rahatsızlık veren her ne ise onu yok etmek.

bu mekanizmaları kırıp dökmeden önce dikkatle

Oysa

düşünmeye ihtiyacımız var.

rahatsızlıklarımızın

kaynağı

olan

kırışıklıklarımız veya anılarımız bizim öz be öz

Bugün

bu

atalarımızın bilgisi kuşkusuz bir sezginin ürünüydü.

nasıl bir işlevleri olduğunu sormadan silip süpürmek parçalarımıza

sahip.

daha önce “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” diyen

bağlamı, neden ortaya çıktıklarını ya da bizim için kendi

çeşitliliğe

Başa dönecek olursak; belki de Ebbinghaus’dan çok

parçalarımız değil mi? Onların ortaya çıktıkları

yerine,

ve

Unutmanın baki olduğunu kavramış ancak bunu

yabancılaşmamızı

sakatlık olarak yorumlamışlardı. Ben ise hafıza-i

engelleyecek bir icat bilimin derdi olamaz mı? Yoksa

beşerin nisyan ile mamul olduğunu düşünüyorum.

bu konu ilgi alanımız değildir damgasıyla felsefeye mi

Belleğimizin

postalanmalı?

özü,

ham

maddesi

unutmak.

Unuttuklarımız sayesinde hatırlıyoruz. Bu iki kavrayış

Bilimin ne kadar ilerleyeceğini tahmin etmek zor, bir

arasında ise bir fark olduğu aşikar. Eğer unutmak

gün insan zihnini tamamen modellemek ve kontrol

sakatlık olarak yorumlanırsa müdahaleye açılır ve

etmek mümkün olacak mı? Genlerin yol açtığı

tedavi için binlerce yol ve yöntem önerilir. Oysa

davranış örüntüleri, beyin loblarının sorumlu olduğu

unutmak belleğin özüyse, maddesiyse bunu doğal

suç davranışları ya da hoşlanmadığımız anıları

karşılamak ve kendi haline bırakmak gerekir.

belleğimizden çıkartan bir makine… Bugün için bunlar üzerinde kontrol sahibi olabilecek kadar

KAYNAKÇA

bilgiye sahip değiliz ve umarım hiçbir zaman

Barr, N., Pennycook, G., Stolz, J. A., & Fugelsang, J. A. (2015). The brain in your pocket: Evidence that Smartphones are used to supplant thinking. Computers in Human Behavior, 48, 473480.

olmayacağız. Çünkü bunu bir kere bildiğimiz zaman, tüm iyi niyetli beklentilere rağmen, işin sonunda doğadan çok uzak bir yapaylığın içinde tek tip bir

Ebbinghaus, H. (1885). Ueber das Gedächtnis.

hayat yaşıyor olacağız gibi hissediyorum. Oysa üzerinde

kontrol

sahibi

olamasak

da

Wilmer, H. H., Sherman, L. E., & Chein, J. M. (2017). Smartphones and cognition: A review of research exploring the links between mobile technology habits and cognitive functioning. Frontiers in psychology, 8, 605.

sahip

olduğumuz biyolojik mekanizmalarımız binlerce yıldır türümüzün devamını sağlamış olan bir

43


www.psikolojivetoplum.todap.org

Yaşamın İhtiyacı: Oyun Hüner Aydın

O

yun, tek bir tanımda uzlaşılmamasına

ederek kurgusal, tasarıma dayalı düşünmeye başlar

karşın evrensel kabule açık birçok

ve “-mış gibi” oyun oynar. Sembolik oyunda

nitelemeyle

gösterilen

davranışlar,

özellikleri

bakımından

Gelişimin

açıklanmaktadır. öncüsü

oluşu

veya

Fenson’a üçe

ayrılır;

bilişsel odaktan

gelişimdeki kritik rolü, gelişimsel döneme göre istek

uzaklaşma,

ve ihtiyaçlarla şekillenmesi, bilişsel gelişimi ve üst-

bütünleştirme. Pellegrini de çocuğun sembolik

bilişsel becerileri güçlendirmesi, evrimsel süreçteki

oyunu nasıl oynadığıyla ilgili iki tür sembolik

varlığı,

bunlardan

dönüştürmeyi ele alır; nesneleri dönüştürme ve bir

bazılarıdır. Piaget, bilişsel gelişim kuramında oyunu

özne olarak kendini dönüştürme (Şener, 1996).

bilişsel süreçlerle açıklamış ve insan türünün diğer

Piaget’nin üçüncü oyun sistemi olan ve somut

davranışlarından apaçık bir biçimde ayrılmadığını

işlemler dönemiyle paralel ilerleyen, yedi yaş

ifade etmiştir. Ona göre oyun, uyumdan çok

dolaylarında

özümleme ile ilgilidir. Özümlemenin uyumdan

toplumsallaşmanın berrak bir göstergesidir.

toplumsallaşmadaki

rolü

ayrışmasıyla ve kendi başına işlevde bulunmasıyla

ortamdan

göre

ortaya

bağımsızlaşma

çıkan “kurallı

ve

oyun”

ise

Vygotsky ise oyunun esas olarak üç yaş dolaylarında,

gerçekleşir (Nicolopoulou, 2004). Çocukluğun ilk

Piaget’nin

yedi yılında birbirini takip eden oyun sistemlerini üçe

sembolik

oyununa

benzer

kabul

edebileceğimiz fakat taklitten farklı bir temele

ayırmıştır; alıştırma oyunu, sembolik oyun ve kurallı

oturttuğu “-mış gibi” oyunla başlar. Vygotsky oyunu,

oyun. Alıştırma oyunu ilk on sekiz ayda varlığını

sosyo-kültürel bir aktarım, toplumsal bir gelişim aracı

sürdürür; özellikle ilk on iki ayda duyu-devinim

olarak görür ve yakınsak gelişim alanını yarattığını

şemaları kazanılır, nesne kullanımı, motor etkinlikler

söyler. Oyunun soyut bir dünya prototipi çizmekten

ve hazcılık ön plandadır (Nicolopoulou, 2004). On iki

çok, çocuğun kültürel ögeleri benimsediği ve

aydan sonra yavaş yavaş sembolik oyun sistemine

içselleştirdiği

geçilir. Sembolik oyun genellikle 2 yaş dolaylarında

bir toplumsal

özelliği

olduğunu

vurgular. Gelişimsel ilerleme etkinliklerinde öncü

ortaya çıkar, çocuk bu dönemde gerçeği manipüle

olduğunu, potansiyel gelişim alanına doğru seyir

44


www.psikolojivetoplum.todap.org

ettiğini aktarır. Ona göre oyunda iki temel öge bulunmaktadır; imgesel durum ve ona bağlı örtük

“Oyun temel bir insani ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı karşılamak için

kurallar. Çocuğun yaşarken çok da dikkat etmediği

ne yapıyorsunuz? Bunları düzenli mi yapıyorsunuz? Bir

kültürel kodların, oyun esnasında bir kural olarak

yerden başlamak ister misiniz?”

ortaya çıktığından ve oyunun temelinde kuralların

Sura Hart (Çocukla Barış, 2018)

olduğundan söz eder. Bu sebeple apaçık veya örtük kuralların

sadece

kurallı

oyunlarda

mevcut

Oyun, Antik Yunan’dan itibaren çocuklara özgü bir

olmadığını, sembolik veya “-mış gibi” oyunlarda da

şey olarak algılanmaktadır. Özellikle de ergenlik

bulunduğunu ve bu noktada da toplumsal işlevin

döneminin sonlarına doğru, beliren yetişkinlik

belirleyici olduğunu ifade eder (Nicolopoulou, 2004).

dönemi itibariyle oyun, yaşamımızdan ayrılan ve

Bateson da Vygotsky’yi destekler bir şekilde oyunun

gelişimsel olarak döneme uygun bulunmayan bir

üst-iletişimsel bir niteliği olduğunu, kuşaklar içinde

olgu olarak zihinlerimize yerleşmiştir. Oyunun yerini,

ve kuşaklar arasında aktarıldığını, sosyal gelişimin

“büyümek”

öncüsü olarak varlığını sürdürdüğü belirtmektedir

kavramların aldığı gözlemlenmektedir. Oyunun

(Kaya, 2018). Smilansky de Piaget’ye benzer bir

“yetişkinlere dair olmama” algısını gündelik dil

biçimde oyunu bilişsel gelişime dayalı olarak ele alır

pratiklerinde görebilmek mümkündür. Örneğin,

ve dört sınıfa ayırır; işlevsel oyun, inşa oyunu,

“Oyun mu oynuyoruz biz burada?” bir yetişkin

dramatik oyun, kurallı oyun. Parten ise toplumsal

cümlesidir.

katılım ekseninde, daha çok Vygotsky’yi hatırlatır

büyümeye işaret eder, oyun gayriciddi ve çocuklara

şekilde oyun davranışlarını sınıflandırır: uğraşsız

özgü olarak konumlanır, gelişimsel döneme uygun

davranış, izleyici davranış; tek başına, paralel, birlikte

bulunmaz ve orada oyun yerine başka bir şey yapmak

ve işbirlikçi oyun (Karaman, 2009).

gerekir. Benzer şekilde “Çocuk muyuz biz?” serzenişi

ve

odaklanmış

oyun hâle

oynarkenki atıfta

yüksek bulunan

Oyunun

başka

ihtiyaçların

oynanamayacağı

ve

kadar

de hemen hemen aynı kökleşmiş algının ürünüdür.

Akış kuramını açıklarken sıklıkla oyun davranışına yer veren

sebebiyle

Lenore Terr’e (2000) göre iş ve oyun, çalışma ve oyun

düzeyde

arasındaki ayrım da böyle bir algıdan ileri

Mihail

gelmektedir.

Csikszentmihalyi, oyunun gerçekleşme imkânı olan

Oyun,

dildeki

konumlandırılışına

bakacak olursak, ciddiyetin karşısında yer almaktadır

bir şeyin peşinden gitmeye dayalı bir etkinlik

(Huizinga, 2018). Bu sebeple Terr, çocukların oyun

olduğunu ifade eder (Terr, 2000). Huizinga ise

oynadığını,

oyunun anlamlı bir işlev olduğundan, gönüllü

yetişkinlerinse

rekabet

ettiğini;

büyümenin oyuna bir ikame olarak rekabeti

gerçekleştiğinden, eğlence barındırdığından ve

getirdiğini

kültür öncesi bir tarihselliğe sahip olduğundan –

söyler.

Oyun

oynamayı

giderek

unutmakta olduğumuzu, oyunu önemsiz ve vakit

gelişimsel bir döneme veya bir türe atfetmeden- söz

kaybı bir etkinlik olarak gördüğümüzü ifade eder

etmektedir (Huizinga, 2018).

(Terr, 2000). Carl Gustav Jung, Terr’in aktardığı şekliyle çalışma ve oyun ikilemine “Sınırsız bir hayalle

Oyun ve Yetişkinler

oyun oynanmayan bir yerde yaratıcı bir çalışma asla

45


www.psikolojivetoplum.todap.org

ortaya çıkamaz,” diyerek açıklık getirmiştir. Huizinga

veya erişkin hayvanları düşündüğümüzde oyuna

(2018) ise oyunun kültür içindeki yerinden söz

ihtiyaç duyduklarını fark ederiz. Bu açıdan, oyunun

ederken dini törenlerin, ayinlerin ve ritüellerin de

türe özgü bir ihtiyaç olmadığını konuşabilmeyi

birer oyun olduğunu belirtmiştir. Kaygısız ve

kolaylaştırmak adına primatlara, primatların oyun

endişesiz, bulaşıcı bir güç olarak oyun, türe özgü

davranışlarına

olmaksızın büyümeyle kaybolmayan bir dürtüyle

şempanzeler ve bonobolar, en yakın “kuzen”lerimiz

ortaya çıkar (Terr, 2000). Esasen yetişkinlerin sadece

olarak anılmaktadır. Şempanzeleri –Bonobolara

farkında olarak oyun oynamadıkları, bu sebeple

kıyasla- daha savaşçıl, ataerkil ve bugünün insanına,

oyunsuz bir yaşam sürmedikleri ifade edilebilir.

düzenine yakın bir yaşama işleyişinde görürüz.

Yalnızca, oyunun, yetişkin yaşamında dışarıda

Bonobolar ise barışçıl, anaerkil, uzlaşmacı ve

durmadığını;

“oyuncu” görünürler. Bu yüzdendir ki Bonobolarla

önemli

bir

ihtiyaç

olduğunu

dillendirmek, hatırlatmak gereklidir.

bakmak

gereklidir.

Örneğin

olan yakınlığımızdan, insanın ve ataerkinin iktidarını sarsacağı tehlikesiyle şempanzeler ve goriller kadar

Bateson, oyunu sosyal gelişim, üst-iletişimsel ve üst-

söz edilmemiştir (Waal, 2014). Burada savaş ve

bilişsel becerileri geliştirme açısından kuvvetli

cinsellik üzerinde durmayı önemli görüyorum. Çünkü

bulmaktadır (Kaya, 2018). Bu beceriler çocukluğa

her iki durumda da bonobolar ve şempanzeler

özgü değildir. Gelişim ve hayvanlardaki oyun

arasında belirli farklılıklar bulunuyor.

davranışları üzerine çalışan Robert Fagen’in dediği gibi “Yeniliklere ve belirsizliklere ayak uydurmaya

Huizinga (2018) savaşın “soylu bir şeref oyunu”

çalıştığımız bir dünyada, oyun bizi gelişmekte olan

olarak kabul edildiğini ifade ediyor. Böylece

bir gezegene hazırlar” (Terr, 2000). Oyun, yetişkinler

şempanzeler ve insanların savaş algısının paralel

için de sosyal anlamda destekleyicidir; öğretici, keyif

nitelikte

verici, duygusal ihtiyaçları fark ettirici ve bunları

Bonobolar ise toplulukçu ve barışçıl olmaya dair öyle

karşılayıcı bir alan sunar. Aynı zamanda çocuklukla

güçlü tutumlar içindeler ki bu “soylu şeref oyunu”

sürdürülebilir

bağları

yerine barışı sağlamak adına birçok başka oyun

Çocukken

kuruyorlar. Örneğin cinsellik, yalnızca üremek için

oynadığımız oyunları, bir şekilde yetişkinlikte “arka

sergilenmeyen gündelik ve sosyal bir davranış

bahçe”mize taşırız ve dönüştürerek devam ettiririz

sistemi olarak karşımıza çıkıyor (Waal, 2014).

(Terr, 2000).

Primatlar

bağlar

anlamlandırmaya

yaratır

yardımcı

ve olur.

bu

olduğunu

görmek

arasında

mücadelesinde

mümkün

herhangi

“yavru

bir

öldürme”ye

oluyor.

iktidar sebebiyet

vermeyecek bir kolektif ebeveynlik oyunu olduğunu Oyun İhtiyacı Türe Özgü mü?

görüyoruz. Bir anneden doğan bonobo yavrusu,

Oyunun türe özgü bir ihtiyaç olmadığından

içinde yaşadıkları bonobo topluluğunun yavrusu

bahsetmeyi önemli kılan, en gündelik ve kolay

olarak kabul ediliyor. Cinselliğin sosyal ve kolektif bir

ulaşılabilir şekilde, hayvanlardaki oyun davranışının

davranışa dönüşmesi, tek eşliliğin bulunmayışı

alenen ortada olmasıdır. Aynı evi paylaştığımız yavru

böylelikle

barışçıl

stratejileri

de

beraberinde

getiriyor. Şempanzelerde “soylu bir şeref oyunu”

46


www.psikolojivetoplum.todap.org

olarak karşımıza iktidar mücadelesi, kavga ve

dönem ayırt etmeksizin yerleşiktir. Yetişkin insan

çatışmalar

bir

dünyası, oyunu bir yandan reddederken bir yandan

dayanışma oyunu” olarak cinsellik karşımıza çıkıyor.

da ihtiyaç duymaktadır. Toplumsal olayların, kültürel

çıkarken;

bonobolarda

“soylu

rutinlerin veya ritüellerin oyun davranışını karşılar

Bonoboların cinselliğinin sosyal bir oyun olduğundan

özellikler barındırması da bu yerleşik güdünün

ve toplumsal barış ihtiyacını karşıladığından söz

yetişkin

etmek hiç de zor değil. Üstelik Parten’in toplumsal

etmektedir.

katılım eksenli açıkladığı oyun sınıflandırmasının her

toplumların

Bu sebeple oyundan söz ederken daha geniş ve

başına oyun, paralel oyun, birlikte oyun ve işbirlikçi

toplumsal bir perspektifi de aktarmak; çocukluk

oyun sınıflamasında bonobolar cinsel davranışlarıyla

kültürüne ve türe indirgemektense yaşamsal bir

eşsiz bir örnek havuzu sunmaktalar. Huizinga’ya gündelik

oyunsuz

işaret

sosyal bir körelmeden bahsetmek de mümkündür.

sahipler. Uğraşsız davranış, izleyici davranış; tek

kültürlerdeki

Huizinga,

sürdürüldüğüne

köreldiğini ifade etmektedir. Esasen bireysel ve

basamağını karşılayabilecek cinsel oyun davranışına

baktığımızda

dünyasında

varoluşa, tarihselliğe sahip olduğundan, yaşamın bir

rutinler,

ihtiyacı olduğundan bahsetmek gereklidir.

ritüeller, toplumsal olaylar ve oyun arasındaki ilişkinin varlığına dikkat çeker; bu oyunlarsa

Kaynakça

Vygotsky’den hareket edersek toplumsal bir alt

Hart, S. (2018, Aralık 17). Çocukla Barış.

metne sahiptir, toplumsal bir sözleşme içerir.

Huizinga, J. (2018). Homo Ludens: Oyunun Kültür İçindeki Yeri Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: Alfa Basım Yayın .

Primatların oyun davranışlarının da -Vygotsky’nin

Karaman, N. G. (2009, Cilt: 42 Sayı: 2). Okulöncesi Eğitim Kurumuna Devam Eden 5–6 Yaş Grubu Çocukların Bilişsel Üslûpları ile Oyun Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 163-182.

değindiği üzere- belirli kuralları, kültürel aktarımı, toplumsallığı barındırdığı ortadadır. Buna ek olarak, Bateson da üst-iletişimsel beceriler diyerek dikkat

Kaya, G. İ. (2018). Oyun, Gelişim ve Tarihsel Olarak Oyunun Eğitimdeki Yeri. Ulusal Eğitim Akademisi Dergisi, 66-78.

çektiği noktada oyunun kritik olabileceğinden söz etmiştir.

Şempanzelerle

kıyaslandığında

Nicolopoulou, A. (2004, Cilt: 37 Sayı: 2). Oyun, Bilişsel Gelişim ve Toplumsal Dünya: Piaget, Vygotsky ve Sonrası. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 137-169.

bonobolardaki empati becerisinin daha yüksek olduğu görülmektedir (Waal, 2014).

Şener, T. (1996). 4-5 Yaş Anaokulu Çocuklarında Dramatik Oyunun ve İnşa Oyununun Bakışaçısı Alma Becerisine Etkisi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Ana Bilim Dalı.

Sonuç ve Öneriler Oyun, literatürde ve dil pratiklerinde çoğunlukla

Terr, L. (2000). Oyun Yetişkinler İçin Neden İhtiyaçtır. İstanbul: Literatür Yayıncılık.

çocukluk dönemine özgü bir ihtiyaç ve gelişimsel öncü araç olarak ortaya çıkmaktadır. Oysa oyuna duyulan ihtiyaç ve yaşamın erken dönemlerindenTe itibaren var olan güdü yaşamda tür veya gelişimsel

47

Waal, F. D. (2014). İçimizdeki Maymun. İstanbul: Metis Yayıncılık.


www.psikolojivetoplum.todap.org

Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) Kimdir?

D

erneğin amacı, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin eşitlikçi, özgürlükçü ve kardeşlikten yana bir toplumsal dayanışma ekseninde mesleki örgütlenmesini sağlayarak, psikoloji teori ve pratiğinin eleştirisi ve yeniden üretimi yönünde çalışmalar yapmaktır. TODAP, emekten yana ve toplumcu bir

eksende bir araya gelen, çalışan, işsiz ve öğrenci psikologları çatısı altında toplamayı hedefler. Her türlü ayrımcılığa, baskı ve sömürüye karşı ezilenlerden yana ve insan hakları temelinde faaliyet gösterir. TODAP’ın emek eksenli çalışmaları, psikologların çoğunluğunun üretim ilişkileri içerisindeki konumlarından kaynaklanan deneyimlerini betimlemek, yorumlamak, görünür kılmak üzerine kuruludur. Psikologların çoğunluğu ücretli çalışan konumundadır ve güvencesiz çalışma koşulları ve işsizlikle gün geçtikçe daha fazla terbiye edilmektedir. TODAP'ın emek eksenli çalışmaların temeli, bu durumun idrak edilmesine ve güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına karşı mücadele etmek üzerine temellendirilmiştir. Psikoloji tarihine bakıldığında, psikolojinin, içinde ortaya çıktığı tarihsel koşullara ve güç ilişkilerine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve ideolojik varsayımlar üzerine kurulduğu görülür. TODAP'ın ikinci ekseni psikoloji bilgisinin ve pratiğinin eleştirisini üretmeye odaklanır ve bunu disiplinlerarası bir yaklaşımla yapar. TODAP, herkes için yaşanabilir bir dünya ve bütünlüklü bir meslek bilgi ve icrası için toplumsal dayanışmayı olmazsa olmaz bir koşul olarak tanımlar. Psikologların toplumun ezilenleriyle dayanışma içine girerken amaçladıkları, sadece dar anlamıyla toplumsal dayanışma değil, aynı zamanda dönüşen ve dönüştüren bir meslek inşa etmektir. TODAP, psikososyal refahın en temel taşı olan insan hakları mücadelelerini kayıtsız şartsız destekler. Bu üç eksene ek olarak dernek, psikologların ve psikoloji öğrencilerinin öğrenim görürken veya alanda çalışırken karşılaştıkları hak ihlalleriyle, psikologların ve psikolojinin sebep olduğu hak ihlallerini ve eşitsizlikleri gündeme taşır. Lisans eğitiminin psikolog ünvanıyla istihdam edilmek için yeterli ve nitelikli hale getirilmesi için çalışır ve alanda çalışmak için gerekli kılınan eğitimlerin herkes için erişilebilir olması için çabalar. Bunların yanı sıra, bir sağlık hakkı olarak tanıdığı psikolojik hizmetin eşit, ücretsiz ve anadilde verilmesi için mücadele eder. TODAP bu görüşler ışığında kazanılmış hakları korur, onlara gelebilecek saldırılara karşı mücadele eder, bu hakların ve henüz kazanılmamış olanların savunuculuğunu yapar. Web: http://todap.org Facebook: https://www.facebook.com/todapder Twitter: https://twitter.com/todapder Email: todap.der@gmail.com

48


www.psikolojivetoplum.todap.org

Derneğe Üyelik Derneğe üye ya da fahri üye olmak için web sitesinde yer alan üyelik formunu doldurup iki fotoğrafınızla birlikte bize ulaştırmanız gerekmektedir. Derneğe üye olmak veya derneğin çalışmalarını yakından takip etmek ve tartışmalara katılmak için mail grubumuza üye olmak isterseniz todap.der@gmail.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.

Üyelik/Fahri

Üyelik

formlarını

linkinden indirebilirsiniz.

49

https://goo.gl/jt6QU1


w w w . p s i k o l o j i v e t o p l u m . t o d a p . o r g


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.