YAYIN KURULU
Fatih UYUMAZ Şehriban UYUMAZ Özgür TÖNBÜL Yasemin ÖZÇELİK Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA
YAZI İŞLERİ VE TASARIM
Fatih UYUMAZ Şehriban UYUMAZ Özgür TÖNBÜL Yasemin ÖZÇELİK Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA
İLETİŞİM VE YAZI GÖNDERME psikomavi@gmail.com https://www.facebook.com/groups/psikomavi/ https://www.facebook.com/psikomavidergisi
Psikomavi E-Dergisi 2 ayda bir yayınlanmaktadır. Psikoloji, kültür ve edebiyat konularında yazılar içermektedir. Dergide yayınlanan yazılardan yazarın kendisi sorumludur.
Psikomaviden… Yaşadığımız toplumun en önemli ihtiyacı kişilikli insanların var olması. Çevremizdeki insanları bu konuda değiştiremeyiz ancak kendi çocuklarımızı kişilikli yetiştirerek bir toplumun değişimini sağlayabiliriz.
Bu düşünce ile dergimizin bu sayısını kişilik konusuna ayırdık. Kişiliği çeşitli psikolojik kuramlar açısından ele aldık. En çok merak edilen rahatsızlık arasında yer alan kişilik bozuklukları da değindiğimiz bir başka konu. Jung’un personası ile kişiliği yeniden okuyacaksınız. Kariyer süreçlerini kişilik gelişimi açısından incelemesini severek takip edeceksiniz. Serbest Çağrışım, Mavi Ayraç bölümlerimiz yine dopdolu. PsiKitap kısmımızda sizlere yine tanıtımını yaptığımız bir kitabı öneriyoruz. PSinema bölümümüzde ise sizlere Disosiyatif Kimlik Bozukluğu eski adıyla Çoğul Kişilik Bozukluğu ve kişilik teması ile ilgili 15 filmin kısa tanıtımları ve karakterlerinin özelliklerini paylaşıyoruz.
İyi okumalar.
İÇİNDEKİLER
1-2
Psihaber-Araştırma
16-18
Kişilik Gelişimi ve Kariyer Süreçleri
3-5
Psikolojik Kuramlar ve Kişilik Tanımlamaları
19-25
Parçalanmış Kişilikler
6-9
Kişilik Bozuklukları
26
10
Serbest Çağrışım
11-12
Kişilik Meselesi
13-14
Jung’un Psikolojik Tipleri
15
Mavi Ayraç
27-32
PsiKitap PSinema
Psikomavi
1
Psikohaber – Araştırma
Sınırda Kişilik Bozukluğu Bozukluğu Yaygın
Olanlarda
Yeme
Sınırda kişilik bozukluğu; duygularda, insan ilişkilerinde ve davranışlarda yaşanılan dengesizlikle birlikte seyreden aşırı kaybetme korkusunun hakim olduğu bir kişilik bozukluğudur. Klinik çalışmalara göre, düzensiz yeme alışkanlıkları ve kökeni duygusal sorunlara dayanan yeme bozukluklarının, sınırda kişilik bozukluğu ile ilişkisi olduğu görülüyor. En belirgin iki yeme bozukluğu türü anoreksiya nervoza ve bulumiadır. Ancak bunlar dışında “başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluğu”, yani anoreksiya ve bulumia tepkileri görülmeyen, fakat yeme bozukluğuna dair duygu ve düşüncelerin hakim olduğu bozukluk da oldukça yaygındır. Zanarini ve arkadaşları, bu ilişkinin uzun süreli etkilerine bakmak için 18-35 yaş aralığındaki sınırda kişilik bozukluğu olan hastaların katılımıyla bir araştırma gerçekleştiriyor. Katılımcıların hastalığından haberdar olmayan uzman bir görüşmeci, katılımcılarla 3 ayrı görüşme yapıyor. 10 yıl boyunca 2 yıl aralıkla 5 defa katılımcıların hastalık dereceleri ve bu hastalığın yeme bozukluklarıyla olan ilişkileri takip ediliyor. Sonuçlara bakıldığında, sınırda kişilik bozukluğu olan kişilerde yeme bozukluğu görülme olasılığının, diğer kişilik bozukluğu olanlara göre iki katı daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. Zaman
içerisinde sınırda kişilik bozukluğu olan hastalarda yeme bozukluğu tiplerinden olan anoreksiya ve bulimianın yaygınlığı düşerken, başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluğunun yaygınlığı artış gösteriyor. Katılımcıların %90’ının ise yeme bozukluğu tiplerini büyük ölçüde karşıladığı bulunuyor. Bu araştırma, sınırda kişilik bozukluğu ve yeme bozuklukları arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar arasında 10 yıl gibi uzun bir süre takip yapması açısından önem taşıyor. Araştırmacılar, sınırda kişilik bozukluğu olanlarda başka türlü adlandırılamayan yeme bozukluğunun, diğer yeme bozukluklarından daha yaygın olabileceğine dikkat çekiyor.
Detaylar için kaynak Zanarini, M. C., Reichman, C. A., Frankenburg, F. R., Reich, D. B., & Fitzmaurice, G. (2010). The course of eating disorders in patients with borderline personality disorder: A 10-year followup study, International Journal of Eating Disorders, 43:3, 226-232. http://ajanspsikoloji.com/2012/06/19/sinirdakisilik-bozuklugu-olanlarda-yeme-bozukluguyaygin/
2
Psikomavi
Aynı Ailede Büyümek Benzer Kişiliklere Sahip Olacağımız Anlamına Gelmiyor
Aynı ailede büyümesine rağmen birbirinden farklı olan çocuklar hep dikkat çekmiştir. Toplum nezdinde bir çocuğun kişiliğini belirleyen en önemli etken aile olduğundan, aynı ailede büyürken farklılaşan çocukların neden farklılaştığı merak edilen bir soru. Bu konuyu aydınlatmak için yapılan bir araştırma, çevresel etkenlerin yarattığı dikkate değer bir sonucu ortaya çıkarıyor. Araştırma, çevresel etkenlerin, aynı aileden gelen iki çocuğun toplam nüfus içinden rastgele seçilmiş iki çocuk kadar birbirinden farklı olmasına yol açtığını gösteriyor. Çalışmada, aynı aileden gelen çocukların maruz kaldığı çevresel farklılıkların, kişilik, bilişsel yetenekler ve psikopatolojiyle alakalı değişimin ana kaynağını oluşturduğu yargısı üzerinde duruluyor. Üstelik bu sonucu destekleyen kanıtlar da mevcut. Bu kanıtlardan en önemlisi, yaşamlarının erken dönemlerinden itibaren aynı ailede yetiştirilmiş evlatlık çocuklardan derlenen sonuçlardan geliyor. Bu çocuklar genetik kalıtım yerine aynı aile ortamını paylaştıkları için, elde edilen sonuçlar doğrudan aile ortamının etkisini anlamaya yarıyor.
Evlatlık kardeşler farklı açılardan incelendiğinde benzerlik katsayıları sıfıra yakın bulunuyor. Buradan yola çıkıldığında da aynı genetik mirası paylaşmadığı halde aynı aile ortamını paylaşan çocuklarda, aile ortamının belirleyici bir etken olmadığı anlaşılıyor. Yalnızca bilişsel yetenekler alanında bu durumun istisnası görülse de, son zamanlarda yapılan yeni bir araştırma ergenlik sonrasındaki bireylerin IQ gelişimi üzerinde aile ortamının bağlayıcı olmadığını öne sürüyor. Bu çalışma, temel olarak, kardeşler tarafından paylaşılmayan çevrenin, psikolojik gelişimin büyük kısmından sorumlu olduğunu kanıtlamış oluyor. Aynı ailedeki çocuklarda paylaşılmayan çevresel etkiler ve davranışsal farklılıklar arasındaki ilişkinin dikkate alınması da çalışmanın hedefleri arasında… Detaylar için kaynak
Plomin, R., Daniels, D. (2011). Why are children in the same family so different from one another? International Journal of Epidemiology, 40 (3); 563-582. http://ajanspsikoloji.com/2015/11/25/ayniailede-buyumek-benzer-kisiliklere-sahipolacagimiz-anlamina-gelmiyor/
Psikomavi
3
Makale
PSİKOLOJİK KURAMLAR VE KİŞİLİK TANIMLAMALARI Psikolojik Danışman Sündüs ADEM & Psikolog Ebru KÖSE teriminin
biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir.
yabancı dillerdeki ortak kökeni “persona”
Bununla birlikte kişilik kendine özgü ve
sözcüğüne dayanır. Persona asıl anlamı,
ahenkli bir bütündür.
Kişilik
Nedir?
Kişilik
tiyatro oyuncularının kullandığı maske’den gelir;
konuşma veya şarkılar maskenin
içinden çıkar, böylece persona
içinden
tınlama olan “personare” sözcüğüne dönüşür. Antik tiyatro ve Japon oyunlarında
Günlük dilde çok çeşitli anlamlarda karakter,
huy,
kullanılması,
mizaç,
benlik
gibi
zihin karışıklığına sebep
olmaktadır. Pek çok tanımı yapılan kişilik teriminin tanımı 3 kategoride toplanabilir:
maskelerin çokluğu ve çeşitliliği dikkat çeker. Her maske rengi, biçimi ve yüz ifadesi ile belirli bir kişilik özelliğini yansıtır.
Psikolojide kişilik, kapsamı en geniş olan kavramdır. Bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının,
yeteneklerinin,
konuşma
tarzının, dış görünüş ve çevresine uyum
1- Sosyal becerilerin toplamıdır. 2- Bir insanın diğer insanlarda oluşturduğu imaj ve başkaları üzerinde bıraktığı etkidir. 3- Kendinde olan özellikleri ile çevresi arasında oluşturduğu toplamıdır.
geliştirdiği davranış
ilişkilerin eğilimlerinin
4
Psikomavi ALFRED ADLER SİGMUND
FREUD
VE
BİREYSEL
PSİKOLOJİ
VE
PSİKOANALİTİK KURAM Adler’ e göre Freud’ a göre kişilik
biyolojik bir
yapıdan oluşur; id, ego ve süperego yapının parçalarıdır.
bu
Anında doyum
sağlamak isteyen ve kişiliğimizin ilkel yönü olan id,
toplumun bizden beklentilerini
içeren ahlaki yönümüz
ve kusursuz olma
çabamız olan süperegomuz
ve
ilkel
isteklerimiz ile toplumun bizden beklentileri arasındaki çatışmayı
dengelemek için
uğraşan yönümüz olan ego arasındaki ilişki döngüsü, çevreyle olan iletişimimizi ve davranış biçimimizi yani kişiliğimizi belirler.
kendisine,
kişilik; Bireyin
diğer insanlara ve topluma karşı
geliştirdiği
tutumların
ürünüdür.
İnsan
toplumsal bir varlıktır. Diğer insanlarla ilişki kurarak yaşar. Bu ilişki kurma isteği doğuştan vardır. İnsan kişiliğinin oluşumunda geçmiş yaşantılar önemlidir, fakat asıl önemli olan geleceğe yönelik beklentileri ve güdüleridir. Kişiliğin
merkezi
davranışlarının kimseyi
sadece
bilinçtir.
bilincindedir bilerek
İnsan,
ancak,
yaptığı
bir işlerle
tanıyamayız. Bir insanı en iyi tanıtan şey bilinçli
davranışları
değil,
bilinçsiz
duygularıdır. C.GUSTAV
JUNG
VE
ANALİTİK HARRY SULLIVAN VE KİŞİLER ARASI
PSİKOLOJİ
İLİŞKİLER Jung’
a
göre
kişilik,
birbiriyle
etkileşimde bulunan çok sayıda ögeden oluşan bir sistemdir. Bu sistemdeki her bir öge tek başına da önemli olmakla birlikte birbirleriyle etkileşimleri kişiliği oluşturur. Bu ögelerin bütünleşmesi için, ilk aşama bireyleşmedir. İkinci aşama kişinin birbirine karşıt olan eğilimlerini birleştirmesidir. Bu birleştirici olan işlev her bireyde doğuştan vardır. Bu sistemin ögeleri: ego, kişisel bilinçaltı, kolektif bilinçaltı, arke tipler, persona, anima, animus ve gölgedir.
Sullıvan’a göre kişilik bir ya da daha fazla kişi ile ilişki durumunda ortaya çıkar. Bunun için diğer insanların somut varlığı gerekmez. İmgesel hatta var olmayan kişiler de olabilir. Algılama, anımsama, düşünme, düş kurma ve diğer tüm ruhsal süreçler insan ilişkilerini içerir. Rüyalar insanlar arası ilişkileri
yansıtırlar.
Sullıvan,
Freud’un
kişiliğin ana yapısını ilk beş yıla bağlaması görüşüne katılmamış, kişiliğin ana yapısının sosyo kültürel koşullara ve her bireyin hayatının özelliklerine bağlı olarak 15- 20
Psikomavi
5
hatta 20’nin üzerinde bir yaşa kadar değişip gelişebileceğini savunmuştur. THORNDİKE VE SKİNNER DAVRANIŞÇI PSİKOLOJİ Davranışçı psikolojiye göre kişilik, uzunca bir süre içinde kazanılan mesleksel, ailesel, dinsel, siyasi ve ekonomik alışkanlıklar birikiminin son ürünüdür. Davranış bozuklukları ise, çocuklukta kazanılmış, yanlış öğrenilmiş davranışlara bağlıdır. Temelinde, çocukluk izleri, geçmişindeki anı ve hayaller değil, çocukluktan beri yapılan öğrenilmiş, yanlış tepkiler bulunur. DOLLARD KURAMI
VE
MİLLER
PEKİŞTİRME
Donald ve Miller kişiliğin dengeli ve sürekli yanlarını alışkanlık kavramı ile açıklamaya çalışmışlardır. Alışkanlık, bir uyaran ile tepki arasında kurulan bağlantıdır. Kişilik her ne kadar alışkanlıklardan oluşursa da temel yapısı bireyden bireye farklılık gösteren yaşam olaylarına bağlıdır. Bundan başka alışkanlıklar da geçicidir. Bugünkü alışkanlıklarımız ileriki yaşantılarımız sonucunda değişebilir. Kişilik tek yönlü alışkanlıklar dizisi değildir. Bunun yanı sıra birincil ve ikincil dürtüler ile tepkilerin hiyerarşisi kişiliğin devamlılığını sağlar. KURT LEWIN KURAMI
bütün olarak yansıtır. Kişilik bireyin örgütleyen ve idare eden davranışsal mekanizmasıdır. Bireyin güdü ve amaçlarına kısaca tüm davranışlarına düzen ve bütünlük getirir. Kişiliğin temelinde fizyolojik bir yapı bulunur. Bu yapının merkezi beyindir. SHELDON VE TİPOLOJİ KURAMI Kalıtsal yapı özellikleri ile kişilik arasında ilişki olduğuna inanmışlardır. Genetik ve doğuştan var olan faktörler yani kalıtsal etmenler kişilikte rol oynar. Bedenin temel yapısı ile davranışlar ilişkilidir. Bunlar bedenin morfolojisi( yapısı), fizyolojisi ve endokrin fonksiyonlarını içerir. Bedenin fiziksel yapısına göre kişiliği gruplamışlardır. GARDNER KURAM
MURPHY
VE
BİYOSOSYAL
Murphy’ nin kişilik kuramı son derece eklektik oluşu ile dikkat çeker. Kişilik bir ucu biyolojik bedende diğer ucu sosyal çevrede olan bipolar bir süreç olarak görülür.Ona göre insan karşılıklı enerji iletişimi ve etkileşimi içinde bulunan, çevreyi içeren büyük alan ve bedeni içeren küçük alan ilişkisi içinde yaşar. Böylece yetişkin kişilik hem biyolojik hem de sosyal bir bütündür.
VE TOPOLOJİK ALAN
Lewin’ e göre kişilik, yaşam alanının bir parçasıdır. Diğer parçası ise çevredir. Kişilik tipleri hem insandan insana hem de aynı insan için yaş ve gelişim evresine göre değişir. Kişilik ile çevre sürekli bir iletişim içindedir. Karşılıklı alış veriş vardır. Kişi bu alış verişler sonucu kişiliğin içindeki bölgelerde olan gerginliği giderir ve dengesini sağlar. HENRY MURRAY VE PERSONOLOJİ Murray’ a göre kişilik yaşamın tarihidir. Davranışın dinamik, tekrar eden ve özel yönlerini
Prof. Dr. Yanbastı Gülgün, ‘ Kişilik Kuramları’ . Ege Üniv. Edebiyat Fak.Yayınları kitabından derlenmiştir.
6
Psikomavi Makale
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI Özgür TÖNBÜL Psikolojik Danışman Kişilik
bozuklukları,
istikrarlı
olarak,
olumlu bir benlik bilincini şekillendirmede,
KİŞİLİK
yakın ve yapıcı ilişkiler sürdürmede sorun
SINIFLANDIRILMASI
BOZUKLUKLARININ
yaşama olarak tanımlanan, farklı yapıların yer aldığı bir grup rahatsızlıktır. Zaman
zaman
bozukluklarının şekillerde
DSM-5’te 10 farklı kişilik bozukluğu üç
hepimiz
kişilik
küme şeklinde sınıflandırılmış olup, bu
belirtilerine
benzer
bozuklukların tuhaf veya eksantrik (sıra
davranırız,
düşünürüz
ve
dışı) davranışlar (A Kümesi); dramatik,
hissederiz ancak esas kişilik bozuklukları
duygusal veya değişken davranışlar ( B
bu ayırıcı özelliklerin aşırı, son derece katı
Kümesi); kaygılı ya da korkulu davranışlar
ve uyumsuz şekillerde ifade edilmesi
(C Kümesi) ile ayırt edildikleri fikri
olarak tanımlanır.
belirtilmiştir.
Psikomavi
7
DSM-III öncesi kişilik bozukluklarının
aile, iş arkadaşları ve sıradan tanıdıklarla
tanısı net değildi. DSM-III bu nedenle
olan ilişkileri etkiler. Bu bireyler, yanlış
kişilik bozuklukları ile ilgili özgül tanı
davranılma ya da kullanılma beklentisinde
kriterlerinin de yer aldığı geliştirilmiş bir
olduklarından
akım başlattı. DSM-IV ile yapılandırılmış
düzenbazlık ve kötüye kullanma gibi
görüşmeler
devreye
davranışların işaretlerini sürekli kollar.
girerek terapistlere ve hekimlere daha çok
Genellikle düşmanca davranış sergiler ve
yardımcı oldu. Ancak burada temel sorun
algıladıkları hakaretlere öfkeli şekilde
bireylerin kendi kişiliklerini doğru şekilde
tepki gösterirler. Olaylardan gizli kalmış
anlatıp anlatamayacaklarıdır.
tehditkar mesajlar çıkarabilirler.
Kişilikle ilgili güvenilir tahminler elde
Bu
edebilme
farklıdır
ve
puanlayıcılar
konusunda
bulundurulması
göz
gereken
önünde
birçok
dolayı
bozukluk,
paranoid çünkü
ketumdur;
şizofreniden şizofreninin
konu
halüsinasyonlar gibi diğer semptomları bu
vardır. Yapılandırılmış görüşmeler ve bilgi
bozuklukta yoktur ve sosyal ve mesleki
veren çoklu kişilerin kullanılması da
işlevsellikte daha az bozulma vardır.
güvenirliği artırabilir ancak asıl üzerinde
Ayrıca şizofreninin karakteristik özelliği
durulması gereken konu bir çok tanının
olan bilişsel dağınıklıkta yoktur. Sanrısal
durağan olmamasıdır.
bozukluktan da farklıdır çünkü gelişmiş sanrılar yoktur.
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Şizoid Kişilik Bozukluğu Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler sosyal
A KÜMESİ – Tuhaf / Eksantrik Küme
ilişkiler istemez ya da bunlardan keyif almazlar
Bu kümede; paranoid, şizoid ve şizotipal
ve genellikle yakın arkadaşları yoktur. Sıkıcı,
kişilik
donuk ve yalnız görünürler ve başkalarına
bozukluğu
yer
alır.
Bu
üç
bozukluğun semptomlarında şizofrenide görülen
tuhaf
düşünme
ve
deneyim
türleriyle bazı benzerlikler mevcuttur. Paranoid Kişilik Bozukluğu Paranoid kişilik bozukluğu olan bireyler başkalarından şüphe duyarlar. Bu şüphe;
karşı sıcak, sevecen duyguları yoktur. Nadiren güçlü duygular hissederler ve cinselliğe ilgileri yoktur. Övgüye, eleştiriye ve başkalarının duygularına kayıtsız kalan bu bozukluğa sahip kişilerin tek yaptıkları, münferit ilgi alanlarının peşinden gitmektir.
8
Psikomavi Şizotipal Kişilik Bozukluğu
kaygısız olma, dürütsel davranma ve
Şizotipal kişilişk bozukluğu tuhaf ve
ileriye dönük planlardan kaçınma gibi
eksantirik düşünceler ve davranış, kişiler
sorumsuz davranışlar görülür. Bu kişiler
arası kopma ve şüphecilik ile tanımlanır.
doğrulara
Bu bozukluğu olan kişilerin tuhaf inançları
yaptıklarından pişmanlık duymazlar.
çok
az
önem
verirler
ve
ya da büyülü düşünme şekilleri olabilir. Bu insanların referans fikirlerinin olduğu ve
Sınırda Kişilik Bozukluğu
şüphecilik
Sınırda
ve
paranoid
düşünceler
kişilik
bozukluğu
çeşitli
sergiledikleri de sık görülür. Davranışları
nedenlerden ötürü başlı başına bir ilgi
ve görünüşleri tuhaf olabilir. Her ne kadar
odağı olmuştur. Bu nedenler arasında,
bu bireylerin çoğunda şizofreni gelişimi
klinik
olmasa da şizotipal kişilik bozukluğu tanısı
tedavisinin çok zor olması ve intihar
konulmuş
eğilimiyle ilişkili olması yer alır. Sınırda
kişilerin
bazılarında
zaman
ortamda
çok
rastlanır
bozukluğunun
içinde daha ciddi psikotik semptomlar
kişilik
gelişebilir.
ilişkilerde ve ruh halinde dürtüsellik ve istikrarsızlıktır.
B KÜMESİ – Dramatik/Değişken Küme
kestirilemeyen olarak
Bu
temel
olması,
kişilerin
dürtüsel
kendilerine
özelliği
önceden
ve
potansiyel
zarar
verdikleri
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
davranışları arasında kumar oynamanın,
Antisosyal kişilik bozukluğu, başkalarının
umarsızca para harcamanın, rastgele cinsel
haklarına karşı yaygın bir saygısızlık
faaliyetlerin ve madde kullanımının yer
davranışı türünü kapsar. Bu rahatsızlığı
aldığı söylenebilir.
olan
bireyler;
saldırgan,
dürtüsel
ve
şefkatsiz özellikleriyle ayırt edilir. DSM-5
Histriyonik Kişilik Bozukluğu
kriterleri, davranış bozukluğunun varlığını
Histriyonik kişilik bozukluğunun en temel
tanımlamıştır. Antisosyal kişilik bozukluğu
özelliği, aşırı heyecanlı ve ilgi çekme
olan insanlarda sıklıkla okuldan kaçma,
meraklısı davranıştır. Bu bozukluğu olan
evden
söyleme,
kişiler; tuhaf kıyafetleri, aşırı ya da farklı
hırsızlık, kundakçılık ve erken ergenlik
makyajı ya da farklı saç rengi gibi fiziki
dönemiyle birlikte kasıtlı olarak mal ve
görünüm özelliklerini dikkati kendilerine
mülkün tahrip edilmesi gibi belirtiler
çekmek için kullanırlar. Müsrifçe ve yoğun
mevcuttur. Antisosyal kişilik bozukluğu
duygular sergilemelerine rağmen duygusal
olan
anlamda
kaçma,
bireylerde,
sıkça
yalan
tutarsız
bir
şekilde
çalışma, yasaları çiğneme, huysuz ve fiziksel olarak saldırgan olma, borca girme,
sık
oldukları
görülmektedir.
Uygunsuz denecek düzeyde cinsel anlamda
Psikomavi
9 diğer tedirginlik işaretleri göstermekten
kışkırtıcı ve baştan çıkarıcı olabilir ve
aşırı derecede korkarlar. Diğer kimselerden
başkalarından kolayca etkilenebilirler.
daha yetersiz ve değersiz olduklarına inanırlar.
Narsistik Kişilik Bozukluğu
Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireylerde
Başkalarına aşırı derecede bağımlılık ve bir
yeteneklerini aşırı derecede yükseklerde
özgüven
görme söz konusudur ve büyük başarı
bozukluğunun temel özellikleridir. Bağımlı
hayallerine
az
kişilik bozukluğu olan bireylerde yoğun bir
denmeyecek kadar bencildirler ve sürekli
bakılma ihtiyacı vardır ve bu durum
ilgi görmeyi, aşırı hayranlık duyulmayı
genellikle yalnız kaldıklarında kendilerini
beklerler. Kişiler arası ilişkileri; empati
huzursuz hissetmelerine neden olur. Bu
yoksunluğu,
duygusuyla
bireyler, kurdukları koruyucu ilişkileri
birleşen kibir, başkalarından faydalanma
bozmamayı garanti altına almak için kendi
alışkanlıkları ve isim koyma duygularıyla
ihtiyaçlarına
bozulmaktadır. Bu bozukluğu olan bireyler
Kendilerini
eleştiriye karşı aşırı hassastır ve diğerleri
görmek ve karar vermek için başkalarının
ona
desteğini ararlar.
kafayı
takarlar.
kıskançlık
hayranlık
Çok
duymadığında
eksiliği
bağımlı
daha zayıf
az
önem
görürler
ve
kişilik
verirler. destek
öfkelenebilirler. Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu C KÜMESİ – Kaygılı/Korkulu Küme
Obsesif Kompulsif kişilik bozukluğu olan bir birey, mükemmeliyetçidir, ayrıntılara,
Çekingen Kişilik Bozukluğu
kurallara ve planlara çok fazla kafa yorar.
Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler,
Bu bozukluğu olan bireyler ayrıntılara o
eleştiri, reddedilme ve onaylanmamaktan o
kadar dikkat ederler ki projelerini ve
kadar
negatif geri
işlerini zamanında bitiremezler. Keyiften
bildirimlerden kendilerini korumak için işe
çok işe eğilimlidirler. Karar verme ve
girmekten
zamanı
çok korkarlar
ya
da
ki
ilişki
kurmaktan
düzenli
kullanma
konusunda
kaçınırlar. Sosyal ortamlarda aptalca bir
başarısızdırlar. Genellikle ciddi, sert, resmi
şey söylemekten, utanç verici duruma
ve
düşmekten, yüzlerinin kızarmasından ve
olmayan bireylerdir.
özellikle
ahlaki
konularda
esnek
10
Psikomavi Serbest Çağrışım Serbest çağrışım psikanalizin en önemli tekniklerindendir. Danışana herhangi bir konu hakkında aklına gelenleri baskı uygulamadan serbestçe aktarması söylenir. Söylenen şeyler bilinçaltının bir yansıması olarak kabul edilir. Bu sayımızda “Kişilik” ile ilgili serbest çağrışımlarımızı aktarıyoruz. Her renk bir kişiye ait çağrışımları betimlemektedir.
KIRMIZI Asalet Adalet Arınma Atalet Amaç
MAVİ Mavi Asil Kendilik Özgüven İyimser
SİYAH İlişkiler Sağlık İyilik hali Uzlaşma
TURUNCU Güven Çocukluk Kişisel gelişim Aile Öğrenim
PEMBE Huzur İçsellik İnanç Özgecilik Duyarlılık
YEŞİL Duruş Hayata bakış İrade Kabulleniş İnsanın özü Değişen ya da değişemeyen
KAHVERENGİ Genler İçe dönüklük Bilinç İç huzur Yaşantı
Psikomavi
11
Makale
KİŞİLİK MESELESİ Fatih UYUMAZ Psikolojik Danışman
1. Ne kadar da sabırlı biri.
tutarlılık
2. Arkadaşım çok dürüst bir insandır.
durumları iki uç arasında anlamlandırma
3. Çok tembelim.
eğilimi vardır. Bir zaman sonra hayatını
Gibi etiketlemeler herhalde herkese tanıdık geliyordur. Bu tarz ifadeler o kişini her zaman ve mekanda aynı özellikleri sergilediği ya da sergilemesi gerektiği hissi uyandırıyor insanda. 1. Durumda kişi acaba hiç mi sabırsızlık
ilkesiyle
çalışır.
Olay
ve
kolaylaştıracak yaşam kalıplarını hard diskine dosyalıyor ve duruma uygun dosyaları açarak hayatına düzem getirmeye çalışıyor. Genel olarak çalışkan olduğunu düşündüğümüz
kişilerin
tembelliklerini
örneği göstermedi ya da 2. Durumdaki
görmeyiz. Tembellik ettiyse de kesinlikle
arkadaş hiç mi yalan söylemedi. 3.
bununla ilgili bir açıklamamız olur. Çünkü
Durumda anlatılan birey yedi gün
eğer hard diskteki kalıplara uygun olmayan
yirmi dört saat boş boş oturuyor mu
bir veri olursa oradaki dosyayı değiştirmek
gerçekten? Madem o kişi gerçekten
daha büyük emek gerektireceğinden dıştaki
sabırlıysa sabırsızlık yaptığı zamanları
olaya yönelik savunma mekanizmaları
nasıl açıklayabiliriz?
kullanmak
İnsan beyninin çalışma prensibi bizi burada yanılgıya düşürüyor. Beynimiz her zaman
daha
kolayımıza
gelir.
12
Psikomavi ‘Kötü futbolcu’ aslında kötü Halbuki kişilik özellikleri bu kadar net
performans çıkarılan bir oyunu ifade
sınırlarla
etmek için
var
ya
da
diyemeyeceğimiz
yok
tanımlamalarla
açıklanamayacak kadar karmaşıktır.
‘Çok kabasın.’ Aslında kaba bir davranış sergiledin demek için.
Burada kişilik tanımlamalarıyla ilgili
‘Çok zeki
bilinmesi gereken insanların her kişilik
işlemleri
tipini kendi içinde az ya da çok
etmek için.
barındırmasıdır. Ali’nin genel olarak
hızlı
çocuk.’
Sayısal
yapabildiğini
Birbirimizle
ve
kendimizle
dürüst bir kişidir. Bu durum hiç yalan
ilişkilerimizde
söylemediği anlamına gelmeyebilir.
İfadesinden çok Ben nasıl biriyim?
Ama genel olarak belli bir oranda
İfadesi önem kazanmıştır. Yukarıda
dürüst
verilen
davranışlarının
daha
fazla
ben
ifade
ne
örnekler
yaptım?
aslında
olduğu anlamına gelir. Siyah ya da
değerlendirilen
beyaz şeklinde nitelendirilecek kişilik
olduğunu
tipolojisinden çok daha renkli kişilik
kullanılmıştır. Ama mesaj davranışın
özelliklerimizin olduğu bir yelpazenin
değerini belirtmekle yetinmeyip daha
olduğunu görmek gerekiyor.
da ilerideki davranışın ne olacağı
Çevremizdeki
insanların
kişilik
şeyin
ifade
etmek
davranış için
konusunda da yanılgılı bir içerik
özelliklerini bu kadar sert sınırlarla
taşımaktadır.
ifade edilmesi günlük hayatta da
yapısının psikolojik faturası maalesef
karşımıza çıkıyor.
ağır olmaktadır.
Beşiktaşlı
Bir gün eski
futbolcu
İbrahim
Üzülmez’in basın toplantısında ifade ettiği cümleler konu açısından çok manidardır. Ağzından şu tarz cümleler
Bu
tarz
düşünce
Kişilik, psikolojik anlamda oldukça derin ve psikologların yıllardır üzerinde çalıştığı bir kavramdır. Kişiliğimizin genel anlamda
çıktı. ‘Başka takımdan bir oyuncu bir
büyük parçalı özellikleri olduğu gibi bir de
maçta
formsuz
alt kişilik özelliklerimiz vardır. Aslında alt
olarak nitelendirilirken, bizler herhangi
kişilik özelliklerimizin de bizim birer
bir maçta kötü oynadığımızda kötü
parçamızdır. Psikolojik olarak daha sağlıklı
futbolcu
oluyoruz.’
bir birey olabilmek için bu özelliklerimizi
ifadesi
vardı.
kötü
oynadığında
Şeklinde
Aslında
bir
kişilik
de kabul etmemiz gerekmektedir.
tanımlamalarıyla ilgili içine düşülen
KAYNAKÇA
temel hata bu olsa gerek. Aslında
*ÖZER,A.K,Kişiliğin mi Var Derdin
açıklık getirmek istediğimiz kişinin
Var. Remzi Kitabevi,İstanbul,2014.
davranışı ya da performansı ama söze dökülen oluyor.
ifadeler
kişiliğe
yönelik
Psikomavi
13
Makale
JUNG’UN PSİKOLOJİK TİPLERİ Şehriban UYUMAZ Psikolojik Danışman
“Çevremizdeki hekes büyük olasılıkla bizi kendimizi anlayabildiğimizden daha iyi anlar. ” /Carl Jung
Kendinden önceki psikologlar gibi Carl
yazmıştır. “bir diğer grup ise aynı durumda
Jung da kişiliğin bireysel farklılıklarından
ani bir tepkiyle öne çıkıyor, davranışlarının
çok
haklı olduğunu düşünüyor.” Bu iki tipe
etkilenmiştir.
Danışmalarında
ve
gezilerinde rastladığı pek çok farklı kişiliği
örnek bulmak kolaydır.
anlamlandırmak için sonunda bir ayrım
Jung bu ayrımı iki temel tutum olarak
yapmaya karar vermiştir. “Bir grup insan
nitelendirmiştir. Birinci tip içedönüktür.
var ki belirli bir durum karşısında önce
Baskın
biraz geri çekilip hayır diyor ve ancak
yönlendirmektir. İçe dönükler ilgilerini
bundan sonra tepki gösterebiliyor.” diye
kendi iç dünyalarına verirler. İç gözlemler
eğilim
psişik
enerjiyi
içe
14
Psikomavi yaparlar
ve
toplumsal
olarak
Bu iki tutum ve dört işlev sekiz
çekingendirler. Diğer birey grubunda ise
farklı kişilik tipi yaratır.
baskın
dışa
kategoriye giren bütün insanların birbirinin
odaklamaktır. Dışa dönüklük insanlara ve
aynısı olmadığını kabul etse de iki çarpı
dış dünyaya duyulan ilgiyi ve aktif bir tarzı
dörtlük
yansıtır.
yapısındaki
eğilim
psişik
enerjiyi
Ancak sonraları dünyada bu iki tipten
daha
farklı
tipler
tablonun
insan
temel
Jung aynı
psikolojisinin
ayrımları
ortaya
koyduğunu söyler.
olduğunu
Psikolojik tipleri ölçmek için en sık
görmüştür. Kişinin bilinç ve deneyimi
kullanılan
arasındaki ilişkiye yani dünyayı nasıl
Göstergesi’dir.
algıladığımıza
anlamlandırdığımıza
Göstergesi insanları dört boyut üzerinde
bakmış ve dört ana işlev belirlemiştir.
kategorilere ayırır. Jung’un sekiz kişilik
Duygu, sezgi, düşünce ve duyu. Her
tipi insanları Dışadönüklük-içedönüklük,
birimizin deneyimlerinde baskın olan bir
duyu-sezgi, duygu-düşünce şeklinde ayırır.
işlev vardır. Eğer duyular sizin baskın
Buna ek olarak yargılama-algılama bölümü
işlevinizse
de
ve
doğrudan
deneyimlere
yöntem
Myers-Briggs Myers-Briggs
eklenmiştir.
Bu
test
Tip Tip
meslek
odaklanmak istersiniz. Gözlem gücünüz
danışmanlığı ve eğitim gibi ortamlarda
yüksektir ve bütün ayrıntıları belleğinizde
danışmanlar tarafından sıkça kullanılır.
tutabilirsiniz.
Ancak
deneyimlerinizi
sezgi
olasılıklar
baskınsa dahilinde
algılarsınız. Sağduyunuza ve içinizden gelen sese kulak verirsiniz. Hayalci ve soyutsunuzdur. Öte yandan düşünme işlevi baskın olan insanlar bilgiyi mantıksal ve nesnel bir yöntemle çözümlerler. Bir karara varmadan önce bütün savları ve işin içindeki
mantığı
eleştirel
bir
şekilde
incelerler. Eğer baskın işleviniz duygu ise bilgiyi, değerler ve özne izlenimlerinizle yorumlarsınız. Bir karar vermeden önce mantık ya da ilkeyi değil; insan boyutunu göz önünde bulundurursunuz.
“Kişilik psikologları davranışı kestirebilir mi? Elbette kestirebiliriz; yani bazen.” /Walter Mischell
Psikomavi
15
“Mavi Ayraç” “Mavi Ayraç” köşesinde edebiyat ve psikoloji alanında yer alan yazarların konuyla ilgili alıntılarına yer veriliyor. Bu ayki konumuz “Kişilik”
Benim mevsimim sonbahar. Sokakların tenhalaşmaya başladığı vakitler. Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben. Tek kişilik özlemler, tek kişilik acılar ustasıyım. Tarık Tufan - Hayal Meyal ***** Seni sevmeyene asla sabır gösterme. Çünkü sabrının adı yüzsüzlük, fedakârlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur Noel Arnaud - Boris Vianın Paralel Hayatları ***** Deli dedikleri şey tek kişilik bir azınlıktı George Orwell - 1984 ***** "Kanser insanlar için bir mihenk taşıdır, İşte o zaman gerçek kişilikleri ortaya çıkar, korkak mı, cesur mu, o zaman anlaşılır..." Aleksandr İsayeviç Soljenitsin - Kanser Koğuşu ***** Sizin saçınızın rengi doğuştan, benimki ise kendi kararım. Biz sonradan kırmızı saçlı olanlar için, saç rengi seçilmiş bir kişilik demektir. Bir kere saçlarımı kırmızıya boyattıktan sonra geri kalan hayatımda kırmızı saçlarıma bağlı kalmak için çırpındım. Orhan Pamuk - Kırmızı Saçlı Kadın ***** "İnsanlar, dehâya hayranlık duyarlar; fakat karakter ve şahsiyetin peşinden giderler." Adem Ergül - Hâce Musa Topbaş *****
‘Bir şahsiyet olmak’ bir insan için birey olmaktan öte, anlamlı bir gelişim aşamasıdır. Etrafında kimseyi bulamamak zor, içinde kimseyi bulamamak daha da zor. İçinde bir tarafının özgür olmaktan korktuğunu hissetti. Derin bir yalnızlık korkusu vardı içinde. Özgürlük yalnızlık getirir miydi? Doğan Cüceloğlu - Gerçek Özgürlük *****
İyi insan peşinde koşarken, iyiliği asırlara mal olmuş şahsiyetlerin gündemimizde olmaması çelişkidir. İyilerin konuşulması , örneklemeyi kolaylaştıracaktır. Nureddin Yıldız - İşi Vaktinden Çok Olanlar - 2 ***** "Yaşamın sorumluluğunun bilincine varmış bir insan, kültür robotu olmak yerine bir şahsiyet olmayı hedefler, bu kişi anlam çerçevesini kendisi oluşturmuştur," Doğan Cüceloğlu - Gerçek Özgürlük *****
16
Psikomavi Makale
KİŞİLİK GELİŞİMİ VE KARİYER SÜREÇLERİ Fatma ÇETİN PDR Öğrencisi etmiştir.
Psikanalitik
yaklaşımda
Freud:’’ Sevebilen ve çalışabilen bir
vurgulanan gelişimsel bağlantı, kişilik
insan sağlıklıdır.’’ der. Bu sözü ile işin
gelişiminin
erken
insan yaşamındaki
kaynaklandığı
yapar.
Freud’un
çocukluk yaptığı
önemine
vurgu
döneminden
teorisi
erken
yetişkinlikteki
dönemindeki vurguyla
deneyimlere
birçok
davranışlar
çocukluk
olayların
üzerinde
çok
ve
mesleki a
etkiye
kariyer
sahip olduğu öne sürülmektedir.
kariyer
Freud’un kişilik kuramında bilinçaltı
kuramcısına temel oluşturur.
Psikanalitik gelişimi önemli
yaklaşımın
yaklaşımlarına katkı,
yaptığı
bilinçaltının
en
kariyer
ve
çocukluk
bireyin
döneminin
yaşamını
büyük
gelecekte oranda
seçimi üzerindeki etkisini vurgulamak
etkilediği iki temel dürtüden söz eder.
olmuştur.
Bu
Bu
yaklaşımda,
meslek
seçimi kişiliğin somut bir ifadesi
temel
saldırganlıktı. doyuma
dürtüler; Birey
ulaştırmak
cinsellik bu
ve
dürtüleri
isterken,
öte
olarak değerlendirilmiş, özdeşleme ve
yandan toplumun normları ile karşı
savunma
karşıya kalmakta ve bunlar arasında
kavramların anlamada
mekanizmaları meslek
gibi seçimini
kullanılabileceğini
ifade
bir denge kurmaya çabalamaktadır.
Psikomavi Bu
17 yaklaşımda
bireyin
meslek
donanım,
özel
yetenekler,
seçimine doğrudan etki eden savunma
deneyimler,
mekanizması
beceriler gibi değişkenler sayılabilir.
‘’yüceltme’’
öğrenme
çevre,
(sublimation)dir. Yani mesleğin genel
Sosyal-bilişsel
işlevi, doğuştan getirilen saldırganlık
seçim
ve
problem
cinsellik
dürtülerinin
toplumun
çözme
becerileridir.
hazırlamaktır.
duygusal
Psikanalitik
yaklaşımda
normal
yaklaşımda,
sürecinin
onaylayacağı şekilde ifadesine zemin
biçimlendirebilir,
Danışanın
mesleki
kararsızlık
sorunu, daha temel bir psikolojik rahatsızlığın
göstergesi
olarak
görülür.
öğeleri,
karar
verme
bilişsel
ve
karşılıklı
etkileşimini içerir. Bireyler bilgilenerek
yaşamda da benzer bir biçimde
bu sorun tek başına ele alınmaz.
ve
süreçlerin
ve
meslek seçiminde sıkıntı yaşıyorsa,
kariyer
anahtar
Kariyer
şekilde gelişen bir bireyin, mesleki
ilerleyeceği varsayılır. Eğer danışan
yaşantıları,
akılcı
düşünerek
bu
bu
süreci nedenle
‘’öğrenme’’ bu alandaki kuramların odak noktasında yer alır (Yeşilyaprak, 2015). Kariyer danışmanlığı, 1909 yılında Parson
tarafından
önerilen
üç
aşamalı meslek rehberliği modeliyle başlayan, daha sonra birçok kuramcı tarafından farklı görüşler ileri sürülen bir
Gelişimsel
kariyer
bakıldığında,
kuramlarına
özelliklerin
alanıdır. meslekle
Bireysel
eşleştirilmesi
meslek
şeklinde özetlenebilecek Parsons’un
fikrinin nasıl doğup geliştiği, kariyer
görüşü, 1960’lara kadar en popüler
seçimi, kariyer değişiklikleri, mesleğe
yaklaşımlardan biri olmuştur. Kariyer
uyum sağlama ve kariyeri bırakma
müdahaleleri
üzerinde
2005),
sosyolojik odaklanır.
bireylerde
hizmet
etkili ve
olan kültürel
psikolojik, faktörlere
Gelişim dönemi,
gelişim
(Winston
bireyin
mesleki
ve
Oliver,
gelişimine
yardımcı olmak ve mesleki gelişim görevlerini kolaylaştırmak amacıyla
görevleri, kariyer olgunluğu, cinsiyet
düzenlenmiş
rolleri,
programlardır (Yeşilyaprak, 2015).
benlik
kavramının
gelişimi,
gelişimsel kuramcıların kariyer gelişim sürecinde arasındadır.
ele
aldığı
Gelişimsel
konular kuramlar,
meslek gelişimin yaşam boyu sürdüğü vurgusuyla dikkat çekerler. Sosyal-bilişsel kuramcılar ise kariyer süreçlerini etkileyen birçok değişken söz ederler. Bu değişkenler; genetik
yapılandırılmış
18
Psikomavi
Swanson,
kariyer
danışan
ve
arasında
meslek
danışmanlığını,
psikolojik
danışman
veya
iş
ile
ilgili
böyle
bir
ortamda
belirlenen
danışanların
amaçlara
ulaşması
sağlanabilir. Farkı kuramsal yaklaşım
konuları odak noktası alan, yüz yüze
savunucuları
iletişimle devam eden bir süreç olarak
uzlaşı içerisindedir. Danışman, kişisel
tanımlamıştır. Bu süreçte danışanın
bütünlüğe
gereksinimleri
özelliklerinin
belirlenir;
bu
sözü
geçen
ilkelerde
sahiptir,
kendi
farkındadır,
danışanı
gereksinimlerin karşılanması amacıyla
biricik olarak görür ve ona değer verir,
terapötik
oluşturulur;
danışanın
amaçlara uygun müdahaleler seçilir ve
öğrenmek
uygulanır.
çalışır (Hackney ve Cormier, 2008).
amaçlar
Kuzgun
(2006),
neyi ister
nasıl ve
yaşadığını
onu
anlamaya
meslek
danışmanlığının en önemli amacının, bireylerin zengin, ayrıntılı ve gerçekçi
KAYNAKÇA 1. Kuzgun,
Y.
(2006).
Zeka
ve
bir benlik/öz kavramı edinebilmesini
yetenekler. İçinde: Yıldız Kuzgun ve
kolaylaştırmak
Deniz
olduğunu
belirtmektedir.
Kendi
özelliklerinin
ayırdında olan bireyler çevreleri ve meslekleri
hakkındaki
bilgileri
Deryakulu(ed.).
Bireysel
Farklılıklar.
Eğitimde (s.13-72).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. 2. Yeşilyaprak,
B.
(2015).
Mesleki
gerçekçi değerlendirebilir ve kendine
rehberlik ve kariyer danışmanlığı:
uygun mesleği seçebilir.
Kuramdan
Kariyer
danışmanlığı,
her
yaştaki
uygulamaya.
Ankara:
Pegem Akademi.
insanın meslekle ilgili karar vermesine
3. Hackney, H. Cormier, S. (2008).
ve meslek yaşamıyla ilgili sorunlarına
Psikolojik danışma ilke ve teknikleri:
çözümler bulmasına yardım eden bir
Psikolojik Yardım Süreci El Kitabı (T.
alandır.
Ergene, S. Aydemir Sevim Çev.).
Bireyin
meslek
seçimi
süreçlerine de odaklanır; bu nedenle, alanda
çalışan
danışman
etkin
dinleme, yansıtma, özetleme, kendini açma, yeniden anlatma, yüzleştirme gibi
teknikleri
görüşme
sürecinde
etkili bir şekilde kullanılabilmelidir (Yeşilyaprak, 2015). Etkili bir danışma ilişkisi kurabilmek için doğru empati, içtenlik, saydamlık, koşulsuz kabul ve saygıya dayalı bir ortam yaratması zorunludur. Ancak
Ankara: Mentis Yayıncılık.
Psikomavi
19
Öykü
PARÇALANMIŞ KİŞİLİKLER Özgür TÖNBÜL Psikolojik Danışman Yine gerilimli bir rüyadan uyandım. Her gece ama her gece bir defa bu şekilde uyanıyorum. Artık sıkıldım mı yoksa alışkanlık mı oldu bilemiyorum. Kanıksadım galiba biraz. Rüyalarım hep bölük pörçük ne olduğunu da hatırlayamıyorum. Zaten uzun zamandır bir unutkanlık var bende.
Bu rüyalardan uyandıktan sonra bir daha uyumam hep zorlaşıyor. Her gece 02:47’de uyanıyorum saat 04:00’a kadar yatakta bir oyana bir buyana dönüp duruyorum. Bazen kendi çığlığıma uyanabiliyorum ter içindeyken.
Bazen azıcık hatırlar gibi oluyorum rüyamdan birkaç noktayı. Çocukmuşum, annem babamla bir sofrada yemek yiyormuşuz. Sadece burası geliyor aklıma hep.
Uykusuzluk beni kötü etkiliyor, iş yerinde hep gergin oluyorum. Sürekli tartışma içindeyim. Müdürüm bir psikiyatriste yönlendirdi beni. Bugün ilk kez bir araya geleceğiz. Kahvaltımı yaptım, dişlerimi fırçaladım. Takımımı giydim, kravatımı sıkıca bağladım ve kapıyı kilitledim. O an aklıma benim ne işim var psikiyatriste diye geldi. Deli miyim ben? Yok ya değilim sade uyku ilacı verecek gönderecek ne var ki bunda şimdi metropollerde herkesin bir psikiyatristi var, antidepresan kullanan milyonlar var… Bunları düşünürken hangi ara gelmişim buraya.
20
Psikomavi Çok güzel bir ofis, insan girer girmez huzur buluyor. Asistanı da gayet ilgili. Evet psikiyatrist bey beni bekliyormuş. Acaba içeri girince elini sıksam mı yoksa gösterdiği yere hemen otursam mı. Hep böyle ikircikli kalıyorum yeni bir durumda. Ben uzatmadan o uzattı elini. İlk defa mı psikiyatriste geliyormuşum, evet ilk defa. Kullandığım ilaçlar varmıymış, yok kullanmıyorum. Burada hem ilaç hem terapi yapıyorlarmış. Gerektiğinde ilaç verebilirmiş. Her hafta seanslara katılırsam sorunumu daha çabuk çözermişim. Ben mi çözeceğim, sen çözeceksin be adam. O kadar parayı çöz diye veriyor iş yeri. Ben çözeceksem bana verirdi parayı.
Kendimi tanıtacakmışım. 29 yaşındayım. Bekarım. Yalnız yaşıyorum. İşten eve, evden işe bir hayatım var. Bir firmada yönetici kadrosundayım. Annem babam köyde yaşıyorlar. 3 kardeşiz. Ben en büyükleriyim. Hiç evlenmedim. Evlenme teşebbüsüm bile olmadı. Hayır kız arkadaşımda olmadı. Hep yalnızdım anlayacağınız.
Sıkıntılarım neymiş. Ne olacak uyku. Rüya görüyorum. Uyanınca bir daha uyuyamıyorum. Rüyalarımı hatırlayamıyorum. Sıkıntılı rüyalar oluyor genelde. Aslında hep aynı rüyayı görüyorum bence. Ama çözemiyorum ne rüyası olduğunu. Hep aynı saatte uyanıyorum 02:47 aynı saatte de geri uyuyorum. 04:00.
İş yerinde günüm nasıl geçiyormuş. Sıkıcı. İstemediğim bir iş yapıyorum. Sıkılıyorum. Hep tartışma içindeyim. Ne üstümle ne altımla anlaşabiliyorum. İş yaşamım hep stresli anlayacağınız.
Depresyonda hissediyormuş muyum kendimi. Yalnız insan genelde depresyondadır zaten. Ama ben yalnızlığı seviyorum. Yalnızlık yaratıcılığımı tetikliyor. Ne yaratıyormuşum. Düşünce yaratıyorum. Düşünüyorum sürekli. En büyük tehlike düşüncedir. O yüzden tüm iktidarlar düşünmeyen halk isterler. Ben düşündüğüm için iş yerinde beni sevmiyorlar. Ailem ben düşündüğüm için bana düşman.
Ailemin bana düşman olduğumu mu düşünüyormuşum. Şimdi bir şey yakaladım havasında. Evet öyle düşünüyorum ama size şimdilik bir şey anlatmayacağım. Zaten süremiz de bitmiş. Uyku ilacı yazıyormuş bana. Haftaya aynı saatte bekliyormuş.
Psikomavi 50 dakika ne çabuk geçti. İş yeri dışında ilk defa birisiyle konuştum. Ne değişik bir duyguymuş. Aslında biraz iyi geldi gibi oldu. Ama güvenmeli miyim bilemiyorum. İşe geldim patrona terapi fişini vereyim de gitmedim sanmasın.
Akşam oldu. Seviyorum akşamları. Karanlıklar sanki beni içine çağırıyor. Aslında saklıyorlar beni herkesten. O yüzden karanlığı severim. Evde de hiç ışık açmam. Televizyonun ışığı açık olur bir tek. Aslında çocukken çok korkardım karanlıktan. İnsan korktuğu şeylere de alışıyormuş.
Evime geldim. Işığı açmadan da neyin nerede olduğunu rahat bulabiliyorum. Doğru dürüst yemek yemiyorum. Açlık hissetmiyorum. Karanlığa da açlığa da çocukken alıştım. Babam sayesinde günlerce karanlık kilerde aç ve ışıksız kalmaya alıştım. Nerden geldi yine bu aklıma.
Ne zaman aklıma gelse bir tuhaf oluyorum. Ama genelde de hep aklımda. İnsan çok kolay uyum sağlayabiliyor her şeye. Acıya, öfkeye, umutsuzluğa, sevgisizliğe, nefrete… Sevgi benim için olmayan bir şey. Sevilmemiş bir insan bir başkasını nasıl sevebilir ki.
Yine başım çatlıyor. Böyle düşündükçe başım hep ağrıyor. Uyku ilacımı içeyim. Yatağıma yatayım…
Saat yine 02:47 ilaç işe yaramadı işte. Yine uyandım. Yine rüya gördüm. Dev bir adam vardı, bıyıklı. Elinde Musa’nın asasına benzer bir şey vardı. Savurup duruyordu. Ben çok küçük bir şeyim. Yaş olarak değil, cüsse olarak dev adamın yanında miniminicik. Ağlıyorum. Uyandığımda hala ağlıyordum. Beni zindana atıyor. Elindeki asayı sırtıma sırtıma vuruyor. Zindan kapkaranlık. Ama duvar bana göz kırpıyor sanki. Sessiz ol diyor. Dev gitsin yardım edeceğim sana diyor. Ağlamayı kesiyorum. Dev gidiyor. Duvar gel diyor yanıma. Korkma küçüğüm diyor. Şaşkınım, duvar nasıl konuşabilir. Konuşuyor işte. Yaklaşıyorum. Sokuluyorum iyice. Sırtımı dayıyorum. Buz gibi duvar sanki sımsıcak bir anne kucağı. Buz gibi duvar içimi ısıtıyor. Tekrar başlıyorum hıçkırmaya… Sonrasında saat 02:47.
21
22
Psikomavi İlk defa rüyamı ayrıntılı hatırlıyorum. İlaç sayesinde sanırım. Sanki daha önce böyle bir şey yaşadım. Duvarlarla konuşmuşluğum vardı. Ya da onların benle konuşmuşluğu. Çok uykum var saat 03:59…
Haftalar hep böyle geçiyor. Yoğun tempoda çalış eve gel karanlıkta otur. Geçen gün gördüğüm rüyanın etkisindeyim. Gerçekten ben duvarlarla konuşuyor muyum? Bazen sanki ben kendim değilim. Bir başkasıyım. İçimde bir başkası var gibi geliyor. Özellikle annem ve babamla telefonda konuştuktan sonra bazen ne yaptığımı hatırlayamıyorum. Bazen kendime geldiğimde saçma sapan bir yerde buluyorum kendimi.
Bu haftaki seansımıza da zamanın da geldim. Yine tokalaştık. Evet doktor bey ilaçları kullanıyorum ve kullandıktan sonra rüyalarımı hatırlar oldum. Evet gördüğüm rüya tam da o şekildeydi. Sizce ne anlam ifade ediyor. Gördüğünüz dev babanızı temsil ediyor. Elindeki asada büyük ihtimalle sizi küçükken döverken kullandığı kemer. Buz gibi duvar size yapılanlar karşısında sesini çıkarmayan anneniz. Aa doğru şimdi taşlar yerine oturdu. Ama ben genelde böyle rüyalar görüyorum. Hep aynı saatte de uyanıyorum. Bir de ben duvarlarla gerçekten konuşuyorum galiba. Yani çocukken. Her şeyimi onlara anlatırdım. Ama sanırım onlarda benimle konuşurdu.
Babamı anlatırmış mıyım? Anlatırım… Babam çiftçi. Hem hayvanlarımız var hem tarlalarımız. Sabah ezanıyla çıkar akşama kadar annem bir yerde babam bir yerde sürekli çalışırlar. Akşam olunca da yemek yenir. Kimse konuşmaz. Azıcık kardeşlerimle oynamaya kalksak babam hemen bir küfür savurur herkes olduğu yerde kalır. Annem hiç ses etmez. Kimseyle konuşmaz. Bize de bir kere bile bağırmışlığı yoktur. Babamın eziyetlerine hep katlanır. Susar. Yemek yapar bir kere bile eline sağlık hanım denmemiştir. Yemeği sofraya koyar herkes yer o en son birkaç yudum bir şey anca yer. Babam gaddar bir insan. Köyde herkes korkar ondan. Soğuk. Kendimi bildim bileli hep korkarım. Hala da korkarım. Telefonda konuşmaya başlasak hemen ellerim terler, sesim titrer. Anlayacağınız korkum kanıma işlemiş.
Babamla ilgili ilk hatırladığım şey neymiş? Düşünmem lazım… Aklıma ilk gelen 3 yada 4 yaşındayım..dışarıda oyun oynuyordum…babam tarlada annem hayvanların yanındaydı..sonra birden babamı gördüm ahırda. Elinde kemer anneme küfür ediyor, kemer ile de sırtına sırtına vuruyor. Koştum baba anneme vurma dedim ama dememle birlikte kendimi bizim sarıkızın ayaklarının dibinde buldum. Zavallı annem iki büklüm olmuş, sanki anne karnındaki bebek
Psikomavi gibi, öylece yattı ve babamın kemeriyle dayak yedi… Neden böyle bir olay oldu hiçbir zaman bilemedim. Zaten sorsam da annem söylemezdi.
Seansımız yine bitti. Kendimi gözlemlememi istedi. Nerede ne yaptığımı not etmemi istedi. Tanımadığım bir yerde kendimi bulursam hemen birisinden orasının neresi olduğunu sorup not edecekmişim. Haftaya hipnoz ile devam edecekmiş.
Günler günleri kovalıyor, geceler geceleri… Her gece 02:47’de uyanmaya devam. Uyku ilacı işe yarıyor mu evet yarıyor aslında daha rahat uykuya dalıyorum. Gece uyandıktan sonrada 4’e kadar beklemek zorunda kalmıyorum.
Bu seans hipnozu deneyecek. Benden izin istedi verdim gitti. Kaybedecek neyim var ki…aslında tedirginim.korkuyorum da denilebilir..verdiği ödevi soruyor..hayır kendimi kaybettiğim bir yer olmadı..şimdi koltuğumda rahatça oturmama gerekiyormuş..gerçekten çok rahatım şu anda. Parmaklarını takip edip onun komutlarına uyacakmışım..zamanı geldiğinde parmağını şıklattığında gözlerimi açacakmışım…zaten ses tonundan şuanda uykum geldi..dışarıdan bir ses beni geçmişe doğru götürüyor… çocuğum… kilerde yapayalnızım… kaç gündür oradayım bilmiyorum… karanlık ve açım. Üstüne bir de güzel dayak yedim. Dayak yememin sebebi neydi? 4 yaşındayım… Traktörümüzün patlamış tekeriyle oynuyorum. Annem hayvanları otlatmaya götürdü…yalnızım… babamda tarlada… bir ses duyuyorum. Sesin geldiği yere bakıyorum kimseyi göremiyorum. İlerliyorum… ses babamın sesi… hangi ara geldi hiç görmedim… ama içerideki sesi de tanıyorum…komşumuzun karısı… Mehmet’in annesi… babamdan ilk defa güzel sözler duyuyorum… canım diyor… çok güzelsin diyor... kafamı kaldırıyorum pencereden içeri bakıyorum… evet Mehmet’in annesi bu…ama üzerinde bir şey yok… babamın da… babam sürekli arkadaşımın annesini öpüyor… babam ilk defa sevgi dolu… Mehmet’in annesi de ilk defa bu kadar güzel… ikisi de çırılçıplak… korkuyorum… tam o sırada ayağım kayıyor pencereye tutunuyorum… arkadaşımın annesi görüyor beni babam hemen dönüp bakıyor. O da görüyor. Hemen kaçmaya çalışıyorum… traktörün orada babam yakalıyor beni. Bir küfür sallıyor bir de tokat. Kocaman traktör tekerleğinin yanında küçücük kalıyorum. Küfürler durmuyor. Kadın o sırada giyinmiş uzaklaşıyor. Babam tuttuğu gibi havaya kaldırıyor. Eve götürüyor kemerini koyduğu yerden aldı. Sıra sıra vuruyor. Sırtımda izlerini hissediyorum. Artık ağlamaktan kendimden geçiyorum. Babam kileri açıyor ve beni atıyor içeri. Kilitliyor kapıyı. Aç baba kapıyı diyorum. Kimseye bir şey demem diyorum. Kimse beni duymuyor. O günden beri kimse duymuyor beni. Susuyorum. Susmam gerek biliyorum. Duvara yaslanıyorum. Soğuk. Üşüyorum. Annem bir kere bile gelip kapıyı açmaya çalışmıyor. Bir kere bile oğlum nasılsın demiyor. Asıl koyan bu oluyor. Artık kendimden geçmiş yatarken kaç gün geçtiyse kapı açılıyor. Ama etrafta kimse yok. Işığa gözüm yavaş yavaş alışıyor. Çıkıyorum.
23
24
Psikomavi Yanağım kıpkırmızı hala geçmemiş. Annem mutfakta. Yanına geliyorum ama konuşmuyor bile. Kilerdeki duvar daha sıcak annemden. Ağlıyorum. Bakmıyor bile…
Şimdi parmağımı şıklatıyorum yavaşça gözünü açıyorsun. Evet açtım. Neler oldu… Neler anlattım acaba. Asıl travmanın nedenini bulmuşuz. Karşı cinsten uzak durmamın nedeni ile babam ile aramdaki şiddet öyküsünün temelini bulmuşuz. Ben hatırlamıyorum nasıl anlatmışım bunları size. Evet üzerimden bir yük kalktı. Diğer seansta görüşürüz diyor.
Dördüncü seansa geldim. Aslında isteksizim o günden beri anlattıklarımı düşünüyorum. Başım inanılmaz ağrıyor. Başım ağrıdığı zaman çekilmez birisi oluyorum. Hatta başka birisi. Kendimi başka bir ilçede bir barda otururken buldum. Daha doğrusu adamın birini bir güzel dövdükten sonra kendime gelmişim. Ellerimde kan, gömleğim kan… Duvar dibinde oturmuş karanlığa bakarken adamın yerden kalkma çabaları ile kendime geldim… O anda ben neredeyim dedim kendime. Hiçbir yer tanıdık gelmiyor. Adam yerden kalkmaya uğraşırken gittim yanına kaldırdım. Adam tuhaf tuhaf bakıyor yüzüme, hem dövdün hem yardım mı ediyorsun nesin sen dedi. O an adama burası neresi diye sordum. Adam barın ismini söyledi. Hayır dedim şehir olarak. Şehrin ismini söyleyince afalladım. 80 km uzağa gelmiştim. Hangi ara geldim ve nasıl geldim hiç hatırlamıyorum bile. Adam hem korkuyor hem anlamaya çalışıyordu beni. Oysa ben bir an önce evime gitmek istiyordum. Adama otogarı sordum adam eliyle gösterdi hemen karşıda. Şansıma gecenin son otobüsü vardı. Bindim ve yaşadığım şehre geldim. Yolculuk sırasında hep düşündüm. İçimde başka bir kişi mi var?
Doktor yaşadığım travmalara bağlı olarak böyle tepkilerin olabileceğini söyledi. Bunun ne zamandır olduğunu sordu. Çocukluktan beri içimde hep bir başka kişi varmış gibi hissederim. En kötü zamanlarımda hep onunla konuştum, oyun oynadım. O kilerdeki duvarın dibi var ya orada da hep dostum o içimdeki konuştuğum kişiydi. Onunla ben karanlık korkumu yenmeye çalışıyorum. Onunla insanlar arasında rahatça dolaşabiliyorum. Ama bazen ben onu hatırlamıyorum, kendimi hatırlayamıyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum.
02:47’yi hatırlayabiliyor musun dedi doktor? Hatırlamıyorum dedim. Ama dövdüğüm adam kendine gelirken saate baktığımda 04:00’dı. Acaba ben 02:47’de mi kontrolü kaybettim? Bilemiyorum. Yine hipnoz yapacakmışız. Bu sefer 02:47’yi bulacakmışız. Deneyelim tabi ki. Bulalım. Bende kurtulayım artık. Parmağını takip ediyorum. Bu adamın hipnoz yaparken sesi de ayrı bir rahatlatıyor. Gözlerim kapanıyor kendiliğinden. Şimdi ilk olarak saati 02:47 olduğunda gördüğüm yeri hatırlamamı istedi. Gece hatırlıyorum. Karanlık her yer. Saate bakıyorum 02:47. ama sessizlik var her yerde. Herkes uyuyor.
Psikomavi Kaç yaşındayım 15 yaşındayım. Daha geçmişe gitmemi istiyor. 02:47’de kalktığım zamanları hatırlayamıyorum. Ağlıyorum. Ağladıkça hıçkırıyorum. Sakinleşmemi istiyor. 02:47’ye odaklan diyor. Odaklanamıyorum. Ağlıyorum. 10 yaşındayken ağladığım bir gece geliyor gözüme. Etraf karanlık. Kış günü. Sobanın etrafında hepimiz yatmışız. Bir ses duydum. Ne sesi, hıçkırma gibi. Ağlama gibi. Kedi miyavlaması gibi. Acı çeken birisi gibi. Yorganı açıyorum. Saat karşımda. 02:47. Bu ezan okuyan saatler var ya ondan. Işıklı. Saat çok rahat görünüyor. Sıra sıra yatmıştık. Ben en köşedeyim döşeğin. Yanımda erkek kardeşim. Onun yanında kız kardeşim. Babam ve annem sıralanıyor. Annem en köşede yatıyor. Ama babam kız kardeşimin döşeğinin yanında. Yorganın altında kıpırdanmalar var. Kız kardeşim ağlıyor. Bakıyorum babam hırıltılar çıkarıyor. Annem ise uyuyor. Hiç duymuyor sanki. Bir tek ben duyuyorum. Kalkıyorum döşekten. Uzanıyorum üstlerindeki yorgana. Açıyorum. Babam kardeşime bir şeyler yapıyor. Beni görünce ne yapacağını şaşırıyor. Kalkıyor beni tuttuğu gibi dışarı çıkarıyor. Yüzüme tokat atıyor. Nedir senden çektiğim diyor. Öldüreceğim seni diyor. Korkuyorum. Keşke öldürmese de kilere karanlığa kapatsa bari diyorum. Kemeri çıkarıyor vurdukça vuruyor. Ağlıyorum. Hem de hıçkıra hıçkıra. Annem duymuyor. Kimse duymuyor. Sabah kadar yiyorum dayağı. Saat 4’te atıyor beni kilere. Duvara gidiyorum. Soğuk buz gibi duvara. Yaslanıyorum. İçimdeki sesle konuşmaya başlıyorum…
25
26
Psikomavi PsiKitap Sayfa sayısı: 330 Baskı Yılı
: 24. Baskı, 2015, İstanbul
Dil
: Türkçe
Yayınevi
: İletişim Yayınları
Psikiyatri ve Psikoterapi uzmanı olarak çalışan François Lelord ve Christophe Andre’nin ilk ortak yapıtları “Zor Kişiliklerle Yaşamak (Comment Gerer Les Personalities Difficiles) Fransa’da 1996 yılında yayınlandı. Kitabın önsözünde bu kitabı yazmalarının nedenini şöyle açıklıyorlar: Bizler Psikiyatri ve Psikoterapi uzmanları olarak hastalarımızın profesyonel ya da duygusal yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları dinlemeye oldukça alıştık. Hastalar konuşmalarına kendilerini, acılarını anlatmakla başlayıp sonradan onları bir “psikologa” danışmak zorunda bırakan, onları günden güne daha çok yoran,
çevrelerindeki bir kişiyi tanımlamaya başlıyorlar. Tanımladıkları bu
kişilerin “ kişilik bozuklukları” gösterdiklerinden şüpheleniyoruz, hatta bu kişilerin hastadan daha çok yardıma ihtiyaçları olduklarını düşünüyoruz. Ancak bize başvuranlar “zor kişilikler” değil… “Zor kişilikler” doğal olaylar gibidir: onlar her zaman vardır ve her zaman olacaktırlar. Onlara öfkelenmek, kötü havaya veya yerçekimi kanununa kızmak kadar boşunadır. Kim aşırı derecede kaygılı, kuşkucu, başkalarına bağımlı ya da gereksiz olduğunu bilse de ayrıntılara takılmayı özgürce seçer? …
İnsan sosyal bir varlıktır. Çevremizle etkileşim halinde olarak hayatımızı idame ettirmek durumundayız. Koşul, zaman, çevre, genetik vs pek çok farklı etkeni düşünürsek bu etkileşim bir cambazın ipte yürümesi gibi zor bir hale dönüşebilir. Sizin de çevrenizde iletişim kurmakta zorlandığınız kişiler olabilir, özellikle bu kişi patronunuz, ebeveyniniz ya da sevgiliniz ise, onu daha iyi anlamak ve kabul edebilmenizi kolaylaştıracak stratejiler geliştirmeniz için ihtiyacınız olan bilgileri bu kitaptan edinebilirsiniz. Zor kişiliklerle yaşamak mümkün müdür? Bu “zor” kişiliklerin özellikleri nelerdir? , onlar hakkında ne düşünmeliyiz?, dünyayı nasıl görüyorlar? Nasıl idare edilirler?, v.b. soruların cevaplarını kapsayan bu kitabı okumanızı tavsiye ederiz.
Psikomavi
27
PSinema DİSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU VE KİŞİLİK İLE İLGİLİ 15 SİNEMA YAPITI
15. Charlie Bailey Gates – Ben, Kendim Ve Sevgilim (2000, Jim Carrey) Tuhaf Farrelly kardeşler iş başındaysa, kendinizin neyin içinde olduğunu bilirsiniz –sağlam senaryolu, tamamen kaba, kara mizah ve tuhaf bir biçimde uygunsuz durumlarla dolu bir komedi. Bu yüzden Fletcher Reede ve Llyod Christmas’ın yanı sıra, Jim Carrey onun en komik karakterini yaratmasında mükemmel bir araç omuştur. Jim Carrey, bir eyalet polisi için fazla nazik birini oynamaktadır ki onun nezaketi hayatı boyunca sayısız kez kullanılıp istismar edilmiştir. Yılların biriktirdiği bastırılmış öfke sonunda çanlarını eline alır ve karısının sadakatsizliğinin de tetiklediği bir sinir krizi geçirir. Burada zalim ve kaba öteki-ben olarak Hank ortaya çıkar ve istediği her şeyi almak ve Charlie’ye zarar veren insanlardan öç almak adına kendini kontrol etmeksizin her şeyi yapar. Kendisine, söylenilene göre basit bir vur-kaç suçundan hüküm giymiş bir kadına eşlik etme görevi verilir ve sonunda olaylar aslında pek de göründüğü gibi çıkmaz. Kadınla birlikte kendilerini bir anda kadının gangster eski erkek arkadaşı tarafından yönetilen bir grup yoldan çıkmış polisin ve haydutların peşinde kovalamaca içinde bulurlar. Ve Hank’in olur olmaz zamanlarda durmadan su yüzüne çıkması da hiç yardımcı olmaz. Bu hızlı komedi Carrey’nin yeteneğini doruk noktasına çıkarmasını sağlamıştır ve o bunu iyi huylu Charlie’den, kusursuz bir biçimde kötü ruhlu olan Hank’a muhteşem yıkıcılıktaki geçişlerle sağlar. O içinde bir azgınlığın bulunmasını kendini tamamiyle serbest bırakmakla eşit görmüştür ve filme de içten bir biçimde sahiptir. Eğer Jim Carrey hayranıysanız ve bir de kaba saba ve yer yer de müstehcen mizaha aldırış etmiyorsanız, tavsiye edilir. 14. Mort Rainey – Gizli Pencere (2004, Johnny Depp) Jack Nicholson’ın “Cinnet” teki tüyler ürpertici rolünden sonra Johnny Depp, Stephen King’in edebi eserine dayanan vahim durumdaki bir yazarı canlandırdığı bir başka iyi performansla karşımıza çıkar. Yakinen önceki kadar iyi olmasa da, bu filmin de Mort Rainey adında güçlü bir karakteri vardır, eskiden ünlü bir yazardır ve tuhaf bir adamın onu hikâyesini çalmakla suçladığı zaman kendini bir belanın içinde bulur ve zamanla giderek vahşileşmeye başlayan bir karaktere dönüşür. Dengesiz ve mental olarak tutarsız karakterlere çok da yabancı olmayan biri olarak Depp, arka bahçesinde kendisiyle ve gizemli misafiriyle aradaki noktaları bağlantılarken, akıl sağlığından şüphe etmeye başlayan ve ayrıca bunun da romanın kendi hayatıyla olan korkunç benzerliğini sorgulamasına yol açan birini oynamaktadır. Önünde sonunda bulduğu cevaplar son derece can sıkıcı olur fakat Depp’i kendi çarpıklığını ve gerçeklerin korkunçluğunu kabul ederken seyretmek izleyiciye büyük bir keyif verir ayrıca filmin akışını görmeye gelen izleyiciyi yazarın ruhuna başka bir bakış açısıyla bakmaya zorlamış olmak da filmin bir başka güzelliğidir. Ne yazık ki, Johnny Depp karakter olarak öne çıkarken, film önceden amaçladığı şok eden o ters köşe işinde başarısız olur ve bizi o bilindik “daha önce bunu görmüştüm” hissiyle baş başa bırakır. Yine de, sonu tahmin edilir olmasına karşın, Johnny Depp hayranları onu böyle dolu dolu bir roldeki mücadelesini görmekten oldukça memnun kalır. Onun tipik acayip tavrı bu film için oldukça uygundur da zaten.
28
Psikomavi
13. Robert Elliott – Ölüme Kuşanmak (1980, Michael Caine) Bu erotizm dolu heyecanlı hikâyede, Michael Caine hastasının kendisine çaresizce asılmalarını reddetmekte sorun yaşayan ve bir de cinsiyet değiştirmiş bir hastasını herhangi bir uygunsuz davranış yapmaktan alıkoymak zorunda olan bir psikiyatrı canlandırmaktadır. Caine burada kendisi için tamamen atipik bir rolü canlandırmaktadır ve bu da onun oyuncu olarak ne kadar çok yönlü olduğunu bir kez daha kanıtlar bize. Duygusal açıdan oldukça karmaşık bir rolü, büyük bir rahatlıkla oynamaktadır. Bunu ne kadar belirsizlik ve gerilim yaratması gerekiyorsa o biçimde yapar ve bu da elde olan malzemeyle her zaman o kadar da kolay yapılan bir iş değildir çünkü bu, her ne kadar yukarıda bahsi geçen başyapıta yetersiz gelecek bir yorum olacak da olsa direkt olarak“sayko” ya hürmet niteliğinde bir eserdir. Bu nedenle, her ne kadar yer yer memnun edici bölümleri olsa da, filmin sonu tam bir klişe ve tahmin edilebilir niteliktedir. Yine de, Caine filmde ikna edici karakterler arasındadır ve içinde olduğu hemen her sahneyi çalar ki tıpkı daha fazla sahnesi varmış gibi hissettirir seyirciye. Her ne kadar film ucuz bir mizah olmaktan kıl payı kurtulsa da, cinselliği hakkında büyük oranda karmaşık sorunları olan kafası karışık bir doktoru somut bir şekilde çizen performansıyla göz doldurur. Özellikle de kadınsı yanlarının öne çıktığı sahnelerde. 12. Carter Nix – İçimizdeki Şeytan (1992, John Lithgow) İşinde oldukça iyi bir çocuk psikologu karısının sadakatsizliğini öğrendiğinde açığa çıkacak olan bir takım sırlar saklamaktadır. Baba meseleleri birey üzerinde az da olsa iz bırakır ve karakterimiz geçmişteki bu izleri şimdi kendi kızına yöneltir ki bu izler farklı birçok kişilik olarak karakterimizde ortaya çıktığında onları karakterin intikamcı birer parçaları haline dönüştürür. Önceden bahsi geçen filmden 12 sene sonra Brian de Palma başka bir psikolojik hikâye olan oldukça tutarsız, hızlı ve bazen de eğlenceli ama gerçek anlamda korkunç olan bir senaryo ile yeniden ortaya çıkar. Ve bu hikâye büyük oranda şüphe ve duygusal rahatsızlık yaratmayı başarır. ( Daha çok çıplaklık içeriyor da olsa). Ve takdirin çoğu da tam anlamıyla büyüleyici olan ana karaktere, yani John Lithgow’a gider. Filmi, filmdeki işkence görmüş karakterini (açıkçası önceden kötü karakter olarak planlanmış) insani bir boyutta canlandırarak götürmeyi başarır ve bu da izleyicilerin onun önceki mental problemlerine aldırmaksızın bu karakterine odaklanmasını sağlar. Küçük bir bebekten yetişkin bir bireye kadar canlandırdığı her karakterde farklı bir konuşma, tavır ve jest sergiler. Gerçek anlamda muhteşem bir dönüşü olan bu filmi onun “Alacakaranlık Kuşağı” ve “Ricochet” filmlerindeki olağanüstü performanslarını akıllara getirir. Elindeki malzemeler tam anlamıyla birinci sınıf olmasa da o gerçek anlamda bunları en iyi şekilde kullanıp ortaya harika bir iş çıkarmayı başarır. Lithgow ve De Palma’nın bir hayranıysanız kesinlikle bu filme bir göz atmanız gerekir. Kendinizi büyüleyici bir oyunculuğun içinde bulacaksınız.
11. Earl Brooks – Mr. Brooks (2007, Kevin Costner) Kevin Costner’ı buradaki gibi duygusal olarak kompleks bir karakter içinde düşünmek kulağa biraz tuhaf gelebilir fakat yine de o bu işin üstesinden iyi gelmiştir. Konusu biraz yavan olmasına rağmen (saygıdeğer bir beyefendi aynı zamanda bir seri katil olduğunu gizlemeye çalışmaktadır), zaman zaman baskın gelen vahşi dürtülerini dizginlemeye ve aynı zamanda kendisinden şüphe
Psikomavi
29
eden ailesinden bunu saklamaya çalışan ve sürekli olarak da kafası karışık olan bir anti-kahramanı izlerken biz bunun çok başarılı bir şekilde ele alındığını görürüz. Sonunda ona acı veren ihtiyaçlarını kontrol edebileceğini düşündüğünde, öteki-ben (Parmak İzi Katili olarak bilinir) yeniden açığa çıkar ve onu yeniden öldürmeye iter. Bu film çok nadir kullanılan bir tekniği kullanır -iki kişilik de başından beri tamamiyle birbirinden farklıdır ( ve farklı aktörler tarafından canlandırılmışlardır). William Hurt, Mr. Brooks’un öldüren kişiliği olan Marshall gibi harika bir işle meşguldür ve kendisinin bir katil olmakla ilgili hiçbir sorunu yoktur fakat yine de kurban bir çiftin perdeler açık bir şekilde sevişmesinden tiksinti duyar. Harika bir şekilde zalimlik ve şakacılıkla kombine edilmiştir ve ikinci özelliği biz böyle bir karaktere ihtiyaç duyacağımız sırada daima ortaya çıkar (çünkü filmdeki en önemli karakterdir ve biz ona daima ihtiyaç duyarız). Peşlerindeki yılmaz bir dedektif yüzünden iki karakter de biat eden ve çözüm odaklı olmak zorundadır çünkü işler aynı anda bir beyefendi ve bir seri katilin birbirinden ayrılmasını oldukça zor hale getirmiştir. Şüphesiz ki bu rol Kevin Costner’ın son birkaç on yıldır oynadığı rollerin içinde daha iyi olanlardan biridir. 10. Henry Jekyll – Dr Jekyll And Mr Hyde (1931, Fredric March) ÇKR (Çoklu Kişilik Rahatsızlığı) veya ÇKB (Çoklu Kişilik Bozukluğu) hakkındaki her listenin Jekyll ve Hyde hakkında bir başlığı vardır çünkü bu romancık bu rahatsızlıktan bahseden ilk eserdir. Film yapımcıları için ne kadar entrika yüklü ve ilgi çekici olduğunu görmek için, onun şimdiye dek 123 tane uyarlamasının olduğuna bakmanız yeterli. Her ne kadar onların bir tanesi bile edebi eserinin yerini tamamen tutmasa da, Oscar da kazanmış olan Fredric March’la olan versiyonu bu filmlerin en ünlülerinden biridir. March, herkesin bir iyi bir de şeytani yönü olduğunu savunan ve bunları ayırmak için de bir ilaç üreten bir doktoru harika bir şekilde canlandırmaktadır. Beklendiği gibi vahşi yanının açığa çıkmasına ve korkunç cinayetler işlemesine izin verir. Bu, ekrandan adeta edebiyat aktığını hissedebileceğiniz yeri yerinden oynatan bir sinema filmi olduğu için, iki yönünün de oldukça ikna edici bir şekilde oynamasını gerektiren bir aktöre ihtiyaç duyulmaktadır. March, sevgiyle anılıp saygı duyulan bir doktorla zaman geçtikçe öne çıkmaya başlayan ucube ve katledici bir öteki-beni arasındaki ayrımı güzel bir biçimde dengeler. Rose Hobart ile ticaret için çiçekler hakkında romantik bir diyalog kurmak zorunda olan Jekyll ( ki bu bir süre sonra sıkıcı bir hale gelir), Hyde olması için hiçbir engeli yoktur ve bu çift karakterli kimliği büyük bir keyifle oynar. Onu, Doğu Londra’lı bir fahişenin hayatını kâbusa çeviren bu tehdit edici, canavar karakterin içinde izlemek tam anlamıyla bir zevktir. Onun hem psikolojik hem de olağanüstü ve sanatsal makyaj ve efektlerle dönüşümü bu filmin en çok öne çıkan kısmıdır. 9. Smeagol – Yüzüklerin Efendisi Franchise (2002/2003, Andy Serkis) Smeagol, üçlemenin en ilgi çeken karakterlerinden biridir. Bunun öncelikli nedenlerinden biri, grinin tüm tonlarını gösteren karakterlerin arasında ele avuca sığmaz olanı olmasıdır. Esasında o karakterlerin içinde muhtemelen en insancıl olanıdır. Hayatını belirgin bir şekilde uzatan yüzüğün kara büyüsünün etkisine çabucak düşer. Aynı anda hem yüzükten hem de kendinden hem nefret etmiş hem de onları sevmiştir ve bu onu, sürekli olarak yüzüğü arzulamak ve ona (ve onun elinde tuttuğu güce) sahip olmak arasında kalmaya itmiştir ve bu arzu onun şeytani etkisinin özgür kalmasına yol açmıştır. Bilgisayar ürünü bir karakter olmasını göz önünde bulundurursak Andy Serkis bu duygusal ikilemi yalnızca sesini kullanarak oldukça iyi bir iş çıkarmıştır. Onun sıkıntı çekmesinden ve neşesinden, acısından ve mutluluğundan bu işi ne kadar güzel yaptığını anlayabilirsiniz. Yoğun ses performansına etkili olsun diye boğazını yağlamak için Gollum suyu olarak da bilenen (limon, bal ve zencefil) şişelerce meyve suyundan bolca içtiği bilinir. Sesi o kadar etkileyici olmuştur ki Peter Jackson, onun dublajını olduğu kadar Gollum’un hareketlerini de canlandırmasına karar vermiştir. Kendi deyimiyle Gollum’un umutsuzluğunu ve tutkusunu eroin bağımlılığını bırakmaya benzetmiştir ve yine kendi dağ tırmanma hobisi de dört ayak üstüne düştüğü sahnesi için epey elverişli olmuştur. Bu şahane özveriler bir şekilde işine yaramıştır ve o Franchise’deki en heyecan verici karakterlerden biri haline gelmiştir.
30
Psikomavi
8. Malcolm Rivers – Kimlik (2003, Pruitt Taylor Vince) Hükümlü bir katilin infazından hemen önce ortaya yeni kanıtlar çıkar ve süreç adam iddiaya göre deli çıktığı için ertelenir. Biz ayrıca Nevada çölündeki şiddetli bir yağmur fırtınası boyunca pejmürde bir otelde tıkılı kalan on kişinin paralel hikâyesini izleriz. Beklendiği üzere bilinmeyen bir katil moteldeki misafirleri öldürmeye başlar. İki hikâye birbirine bağlıdır. Ama nasıl? Katliamların infaz edilmeyi bekleyen adamla bir ilgisi var mıdır? Cevaplar gerilim ve aksiyon yüklü doksan dakika içinde saklıdır ve filmin biraz hayal kırıklığı içeren tahmin edilebilir bir sonu olsa da, harika oyunculuklar bahse değerdir. Her ne kadar bahsi geçen deli filmin sadece başında ve sonunda görünse de, filmin sonundan önce onun zihninin bütün karanlık köşelerinde bir tur atacaksınız ve John Cusack ve Ray Lolita gibi birkaç aktörün muhteşem oyunculuklarını göreceksiniz. Bu tam olarak bir aktörün güç gösterisi içeren bir performans değildir, yetenek daha çok ortaya konmuştur burada. Parçalar birleştikçe karakterler giderek ürkütücü hale gelirler ve her ne kadar öngörülebilir bile olsa bu çözülme muhteşem bir oyunculuk içermektedir. Filmin sonu gelmeden evvel her şeyi tahmin etmiş olabilirsiniz fakat yine de gözlerinizi ekrandan ayırmamış da olacaksınız. 7. Teddy Daniels – Zindan Adası (2010, Leonardo DiCaprio) Martin Scorsese ile dördüncü çalışmasında Di Caprio akıl hastanesinden kaçan ve yakınlarda saklandığı tahmin edilen kadın bir katilin ortadan kaybolmasını araştırmakla görevlendirilen bir Amerikan mareşalini oynuyor. Doktorlardan neredeyse hiç yardım almayınca ve tuhaf tuhaf şeyler olmaya başlayınca herkesten her şeyden hatta zamanla kendi akıl sağlığından bile şüphe duymaya başlar. Bu, tamamen Di Caprio’nun lokomotifin başında yürüttüğü ve diğer oyuncuların onu takip ettiği bir filmdir. Onun performansı güçlü ve ikna edicidir fakat bir kez daha filmin ilk yarısından itibaren besbelli olan öngörülebilir bir sonuçla bozulmuştur. Kişisel nedenlerle araştırmaya dahil olan duygusal açıdan yıkıma uğramış bir adam portresini başarılı bir şekilde çizer. Bir şey düşünürken ya da bir şey üstündeyken takındığı kendini beğenmiş gülümseme ve dünyasının harap olduğunu fark ettiğinde yüzünde beliren sahici ümitsizlik arasındaki dengeyi güzel bir şekilde kurar. Leo bunu ortalamanın altında heyecanlı bir psikolojik hikâyenin harika bir görüntü ve prodüksiyon dizaynı ile birlikte sağlamıştır. Banyodaki ilk sahneden soğukkanlı bir şekilde kaderini çizdiği son sahneye kadar Di Caprio bu filmin kalbindedir ve bunu çok güzel bir şekilde yürütür. 6. Eve White – Üç Ruhlu Kadın (1957, Joanne Woodward) “Dr Jekyll and Mr Hyde“ ın yanı sıra ÇKR’yi filmlerde işleyen ve ayrıca bu rahatsızlığı belgeselleştiren ilk yapımlardandır. Önceden Paul Newman’ın karısı olmasıyla bilinen Joanne Woodward ona Oscar ödülü de kazandıran harika rolüyle bir stara dönüşmüştür. Ekseriyetle migren ağrısı çeken ve ara sıra da göz kararmaları olan ürkek bir ev hanımını canlandırmaktadır. Teşhis tedavisi sonucunda iki kişilikli bir kadın olduğu ortaya çıkar. İçlerinden bir tanesi yabani ve dikkatsizdir diğeri ise istikrarlı ve gerçekçidir. Woodward, farklı sesler, tonlamalar ve tavırlar verip bu ayrı kişilikleri eşit biçimde oynamak için elinden gelenin en iyisini yapmıştır. O geçişleri o kadar kolay ve acısız bir şekilde başardı ki o yılın en iyi oyuncu Oscar’ını alması işten bile değildi. Güneyli güzel daha sonra ne hikmetse aksanını kaybetmek için uzun yıllar çalıştı fakat Oscar kazanmak için onu yeniden kazanmaya da uğraştı. Oyuncu bu filmiyle izlenmeye kesinlikle değerdir.
Psikomavi
31
5. Trevor Reznik – Makinist (2004, Christian Bale) Christian Bale’in kendini rolüne manik adayışı ezelden beri bilinir (ve sadece ve sadece Daniel Day Lewis ile olduğunu da). Fakat bu sefer kendini 55 kiloya düşecek kadar fazla zorlamıştır zira bir fabrika işçisini ve iş arkadaşlarının arasında tuhaf karşılanacak kadar psikosomatik uykusuzluk çeken birini oynamaktadır. Düzenli olarak bir fahişeyle karşı karşıya gelir ve aynı anda genç bir garsona da takıntılı bir şekilde bağlıdır ve sonunda da birilerinin onu yok etmeye çalıştığına ikna olmuş biri haline gelir ve bunun için kanıt toplamaya başlar. Sadece onun yeteneğine sahip bir aktör bu kadar geniş perspektifli duyguları “Öteki” ve “Suç ve Ceza” gibi direkt Dostoyevsky efsanesi eserlerden alarak yansıtabilirdi. Film her ne kadar kısa olsa da biz Trevor Reznik’in büyük oranda uykusuzluk çektiği için gerçeği çarpıtılmış haliyle görmesine uzun bir turda tanık oluruz. Christian Bale’in muhteşem performansıyla zor bir filmi nasıl ünlü bir film haline getirdiğine tanık oluruz. Bu film onun için de harika bir araç olmuştur.
4. Bae Soo-Mi – Karanlık Sırlar (2003, Su-Jeong Lim) Genç bir kız kız kardeşiyle birlikte akıl hastanesinden aşırı ilgisiz babasına ve belli belirsiz küçümseyen ve her yerde durmadan beliren ve aniden ortadan kaybolan bir üvey annesinin yanına, eve döner. Ve kız kardeşlerden özellikle güçlü karakterli olan Soo-mi onun kendilerine zarar vermek istediğine iyice ikna olmuştur. Karanlık Sırlar aynı anda hem sürükleyici bir dram ve etkileyici bir psikolojik gerilim maceradır ki korku sahnelerinin cesurca serpiştirildiği klasik bir Asya filmi modasına oldukça uygundur. Son otuz dakikası bir şoktan diğerine sürüklerken biz parçaların nasıl usta birleştirildiğini fark etmeye başlarız ve Soo-mi’nin geri kalan oyuncularla birlikte nasıl harika bir oyunculuk sergilediğini görürüz. Dokunaklı konusu sebebiyle birçok bakış açısı gerekebilir filmdeki performansın güzelliğini görmek açısından. 3. Aaron Stampler – İlk Korku (1996, Edward Norton)
Edward Norton, kuşkusuz ilk rolü ve birkaç etkileyici performansının sayesinde doksanların ikinci yarısında oldukça kısa bir sürede epey ünlü oldu. İyi, içine kapanık ve kekeleyen bir çocuğun saygıdeğer bir insan gibi görünen fakat aynı zamanda pedofili olan bir başpiskoposun kurbanı olduğu ortaya çıkar. Aeron’un ayrıca ürkütücü alt benliği Ray tarafından ele geçirildiğinde tutan baş dönmeleri vardır ve o sırada yaptıklarını kesinlikle hatırlamaz. Norton’ın geçişlerini izlerken kimse bunun onun ilk rolü olduğuna inanmaz. Seyirci onun merhametli ruh halinden birkaç saniye içinde kemik kıran bir canavara dönüşmesini gözlerini ayırmadan izler. Norton sahiden rolünü iyi oynar ve hak ettiği gibi Oscar adayı gösterilir fakat rolü Osar için aşırı karanlık ve jüri için de fazla şeytanidir. O buradaki şahane rolünden sonra ünlü olmuştur ve siz de bu harika performansı o zaman izleseydiniz onun kesinlikle büyük bir oyuncu olacağını o an anlardınız.
32
Psikomavi
2. Anlatıcı – Dövüş Kulübü (1999, Edward Norton) Dövüş Kulübü, yapımından sadece 15 yıl sonra kült olan ve bunun hakkını veren büyük bir Hollywood klasiğidir. Filmin kurgulandığı eserin sahibi Chuck Palahniuk bile, filmin kitaptan daha ötede olduğunu söylemiştir. Bunda bütün oyuncuların katkısı vardır fakat o dönemin aranan oyuncularından olan Edward Norton’ın bunda etkisi büyüktür. İsimsiz bir varoluş kadar mükemmeldir, tıpkı Amerika şirketinin makinesindeki küçük bir vida kadar, ve uykusuzluk problemi onu farklı yerlerde farklı insanlarla tanışmaya iter. Bunlardan biri onun hayatını alt üst eder. Çünkü sayesinde kapitalizmin kötülüklerine dikkat kesilir ve çok hırslı bir tavırla onlarla kavga etmesi yönünde telkin alır. Beklendiği gibi bu geri kalan hayatının ilk günü olur. Zira artık hayatında ilk kez yaşadığını hissediyordur ve tabii ki bu da bir takım sonuçlara neden olacaktır. Hemen hemen her cümlenin altı çizilmesi gereklidir ve bu Norton’ın kendini en iyi genç aktörlerden biri olarak ispat etmesi açısında için mükemmel bir araçtır.
1. Norman Bates – Sayko (1960, Anthony Perkins) Her ne kadar üstünden 54 yıl geçse de, ALfred Hitchcock’un Sayko’sutüm zamanların en iyi psikolojik gerilim/korku türündeki yerini korumaktadır. Şu ana dek hep yönetmenin ve hikayenin kusursuzluğu üzerinde durulmuştur fakat korkarım ki Anthony Perkins’in muhteşem rolü biraz algılanması zor ve incelikli olduğundan göz ardı edilmiştir. Baskıcı bir annesi ile birlikte bir motelin sahibi olan birini oynarken şüphesiz kariyerinin en büyük rolünü oynamıştı. Filmde çok fazla tiradı yoktu fakat yüz ifadeleri, hareketleri ve kendi hakkında söylemediği fakat arka sesle duyulan özellikleri ile Norton klasik bir kötü karakteri oynamaz. Bu filmi kaç kez izlerseniz izleyin Perkins sizi şaşırtacaktır.