‘Başında, sonunda, ortasında üç gün saygı göstersen de oluyormuş hacı!’
Rafadan
Üç günlük dünyadan! rafadandergi@gmail.com
Düşünce, Edebiyat Dergisi Temmuz, 2012 Yıl: 1 Sayı: 9
Bir eşya gibi… ama bir fikri olan, yeni bir fikir olan ve herkesin bildiği; dua yaklaşıyor. Matematik, otomatik, bankamatik, falan ve filanmatik gibi pek çok başka yerde de olsa, kendi yerinde anlamlı ve zamanla yayılıp dağılan, ‘sen anladın ne demek istediğimi’ diye bütün tarifleri senin anlamana bağlı olan; dua yaklaşıyor. Gün ışığı kadar keskin, soğuk kadar izafi ve senin gibi de biricik olan; farkında olmadan katıldığın çekiliş ve ihtiyacın olmayan hediyeler gibi; yanınca yeniden, üşüyünce yeniden, kazanınca yeniden ve kullandıkça yeniden anladığın günışığı, soğuk, çekiliş ve hediye gibi, anladıkça tekrar tekrar teşekkür ettiğin hediye ve sair gibi… ama senin de biricikliğin gibi sana biricik; bir dua yaklaşıyor. Duanın o, ‘amin’in sen, yine de senin duana amin diyen… Saçlarından başlayıp bedenine yayılan yağmurların ilk damlaları gibi, saçlarından başlayıp seni saracak olan bir dua yaklaşıyor. Yastık gibi olan saçlarına, gözlerinde bir başka gözlük ve gözlerinde farklı bir bakış olacak… Zincirlere vurduklarını kuşanacağın, zincirlere vurulanların bacağını kırarak… Kaçırdıklarını yaklaştırıp, unuttuklarını hatırlatacak, tatlıya tat, çaya şeker ve hayata saçlarını katarak… altı veçhi olan bir dua, seni altı veçhinden saracak; saçlarından başlayarak. Üç ve beş milyar insanın senin için anlamsız, tarifsiz ve ütopik olduğu, ama en yakınlarının biricikliği gibi bir üç ve beş milyar… Hani şimdi ‘bir, bir, bir’ alıp verdiğin ve ‘herhangi’ olan; ama bir gün ‘son, son, son (mu?)’ derken biricikliğini anlayacağın nefeslerin gibi işte… Bir dua yaklaşıyor; Ramazan isminde.