RAPTİYE No: 22

Page 1

. NICE YILL A

A P . BU TIYE

R

EYLÜL, 2016

BAGIMLILIKTAN

KURTULMAK

. S E. N I N ELINDE

sayfa 5

sayfa 1 0

SERBEST BÖLGE

RÖPORTAJ

Aysu'nun GAD macerası

Sosyalmedya.co

sayfa 22 . ASTROLOJI Eylül'de burcunuzu Gökhan Ayalp neler bekliyor?

RA

1

yil

FEN LEOERB KULA. H . .. E U. .C


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

.. . IÇINDEKILER .

ATATÜRK KÖSESI . Atatürk ve Barış

. . DEĞIŞIK Bi’ ŞEYLER Ne Olursan Ol Gel

TECH&TECH Akıllı Telefon Bağımlılığı

KÜLTÜR - SANAT - SPOR

. LEZZET KÖŞESI Ispanaklı Arap Poğaçası

2

FA Y A S

4 7 14 18 21

8 10 16

3 5 10 16 20

22 22

MESAJ VAR

SERBEST BÖLGE Aysu’nun GAD Macerası

RÖPORTAJ Sosyalmedya.co Köşe Yazarları

MODA 2016-17 Sonbahar/Kış Sezonunun En iyi 10 Şovu

NELER YAPTIK? NELER YAPACAĞIZ?

. ASTROLOJI


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü NO: 22

MESAJ VAR!

KÜNYE Editör

Özlem Özkan

Grafik Tasarım Merhabalar Raptiye Okurları; Eylül ayında yepyeni bir sayı ve konseptimizle karşınızdayız. Fenerbahçe Leo Kulübü olarak Eylül ve Ekim ayımızı “Bağımlılıkla Mücadeleye” ayırdık. Tabii ki bağımlılık geniş . bir konu; sigara bağımlılığı, alkol ve benzeri maddelerin bağımlılığı ve ülkemizdeki sentetik uyuşturucu kullanımının artmasından dolayı uyuşturucu bağımlılığı günümüzde birçok gencimizi etkisi altına almış durumda. Bu konularla ilgili farkındalık çalışmalarımız olacak. Ama günümüzde bildiğiniz üzere yeni bir bağımlılık türü daha oluştu: “Teknoloji Bağımlılığı”. Raptiyemizin bu sayısında aylık konseptimizle paralel olarak bu bağımlılık türünü de inceledik. Eylül ve Ekim ayları her zaman olduğu gibi Leosal anlamda yoğun geçecek. Motivasyon Kampı, MD Konseyi, Preforum... Bu da demek oluyor ki birlikte daha fazla vakit geçireceğiz. :)! Terör nedeniyle sıkıntılı zamanlar geçirdiğimiz ve birlik beraberliğe en ihtiyaç duyduğuğumuz şu günlerde hepinize huzurlu bir ay diler, Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım. En derin Leo sevgi ve saygılarımla,

Adnan Ayvaz

YAZARLARIMIZ Röportaj

Cansu Gümüşçü, Emir Gözüm

Lezzet Köşesi

Çağla Pekçeçınar

Değişik bi’ şeyler Ecem Gözüm

Teknoloji

Durukan Cedim

Moda

Şevval Yürüten

Astroloji

Ece Pirpir

Kültür - Sanat - Spor

Erce Kunter, Özlem Özkan, Meriç Tansi, Zeynep Demirkılıç KONUK YAZARLARIMIZ

Aysu Bulak, Kerem Sağlam raptiyedergi@gmail.com

DORUK SAY

Desteğinden dolayı Murat Şenel’e teşekkür ederiz.

Fenerbahçe Leo Kulübü 2016-17 Çalışma Dönemi Başkanı

3


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

Atatürk Köşesi 8

1881-

ATATÜRK ve BARIS.

epimizin bildiği gibi, Atatürk sadece başarılı bir komutan değil aynı zamanda barışı ana ilkelerinden biri olarak kabul eden büyük bir devlet adamıdır. Bu sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kabul edilen evrensel bir gerçektir. Bunu UNESCO Genel Konferansı’nın Atatürk’ün 100. doğum yıl dönümü dolayısıyla 27 Kasım 1978’de kabul ettiği karar suretinde de görmekteyiz. Konferansta, Atatürk’ün dünya ulusları arasında sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek oluşturduğunu ve eylemlerinin her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden gerçekleştiği söylenmiştir. Olağanüstü bir inkılapçı olan Atatürk, sömürgecilik ve emperyalizme karşı çıkmış; dünya ulusları arasındaki karşılıklı anlayışın ve sürekli barışın öncülüğünü yapmış; bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir anlayış içinde insan haklarına saygılı bir lider olmuştur. Çanakkale Savaşı sonunda ölen düşman askerleri için söylediği “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." sözlerinin dünya savaş tarihinde eşi benzeri yoktur. Ulu Önder, Milli Mücadele zamanında bir meclis toplantısında yere serilen Yunan bayrağını yerden kaldırtması ile de savaş halinde bile ne kadar insancıl olduğunu göstermiştir.

Atatürk, iç barışı sağladıktan sonra komşulardan başlayarak dost ve müttefik sağlamaya çalışmıştır. 26 Eylül 1922’de Daily Mail gazetesinin muhabirine verdiği demeçte Yunanlılar ve İngilizlerle hem dostluk hem de ticaret ilişkilerinin ilerlemesi gerektiği üzerine düşüncelerini paylaşmıştır. 1930’larda Avrupa’daki huzursuzluğu görerek Türkiye’ye yakın bölgelerin güvenliği için komşu devletlerle 1934’de Balkan Antantı’na ve 1937’de Sadabat Paktı’na katılım sağlanmıştır. Dünya barışı için birlik olunması gerektiğini düşünen Atatürk, bu fikrini; “Dünyada milletler bir apartmanın sakinleri gibidir. Eğer bir apartman, sakinlerinden bazıları tarafından ateşe verilirse, diğerlerinin yangının etkisinden kurtulmasına imkân yoktur.” sözleriyle savunmuştur. Atatürk’ün 17 Mart 1937 tarihinde Romanya Dışişleri Bakanı Victor Antonesco’nun Ankara’yı ziyareti sırasında söylediği şu sözler ise dünya barışına verdiği önemi ortaya koyan bir diğer beyanı olmuştur: “En uzakta sandığımız bir olayın bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz. Bunun için insanoğlunun hepsini bir gövde ve bir ulusu bunun organı saymak gerekir. Bir gövdenin parmağının ucundaki acıdan öteki bütün organlar etkilenir. Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa, bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu ilkeden şaşmamak gerekir, işte bu düşünüş, insanları, ulusları ve hükümetleri bencillikten kurtarır”. Sanırım bu sözlerin doğruluğu bugün Suriye’den bütün dünyaya yayılan terörle çok rahat anlaşılıyor.. Herkesin 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlarım. Buna çok ihtiyacımız var...

1931 yılında Avrupa’da dünya barışının tehlikeye girdiği bir dönemde herkesten farklı olarak “Yurtta sulh, cihanda sulh” söyleminde bulunması ve bu fikri ortaya atması onun ne kadar özel bir lider olduğunu kanıtlamıştır. Bugünleri bile tahmin edebilen bir öngörüye sahip olan Atatürk, bozulacak bir dünya barışının aynı zamanda çok kritik bir jeopolitik öneme sahip Türkiye’nin modernleşme ve çağdaşlaşma atılımına da yapabileceği olumsuz etkileri biliyor; Türk ulusunun kısa zamanda eksikliklerini tamamlayabilmesi için dünya barışının devamında gereklilik görüyordu.

4

Hazırlayan : Kerem Sağlam


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

Serbest Bölge

Hazırlayan: Aysu Bulak

Merhaba ben kulübümüzün dönem sekreteri Aysu Bulak. Bu ay siz Raptiye okurlarına Lions Gençler Arası Değişim Programı'ndan ve kendi GAD maceramdan bahsedeceğim. yirminin üzerinde çiftleştirdikleri cins ama yabani papağan vardı. Bazı sabahlar atları beslemeye çıktığımızda bahçede minik kanguru misafirler görebiliyorduk. Birbirinden güzel insanlarla tanıştım. Çok minik bir kasaba olmasına rağmen bir günümüz boş geçmedi. Koala Hastanesi, Wildlife Park, balina izleme turları, sahil ve ormanda ata binme, sörf dersleri, minik koylarda yüzme, tırmanış, yağmur ormanlarında yürüyüş gibi birbirinden değişik bir sürü şey yaptık. Sörf konusunda pek yetenekli olmadığımı gördüm. Aynı kasabada ben ve Emily dışında bir Alman, bir ettikleri Finlandiyalı kız ve bir İtalyan çocuk daha vardı; bugün hak koşullarda aslında bir açıdan minik kamptık. Sürekli başka değişim kapatılıyor. Atatürk bir Kültür öğrencileriyle olmak da vaktin çok çabuk geçmesini sağladı.

Üzülerek hatırlatmak isterim ki gerçek sanatçılar yaşamıyorlar ve çalışma yerleri birer birer Merkezi'nde, Süreyya Operası'nda, Fulya Sanat'ta Harbiye Muhsin Ertuğrul'da, Kadıköy Haldun Taner sahnesinde ve birçok farklı sanat merkezinde dolu dolu etkinliklerin gerçekleştirildiği günlere hasretiz. Ben, aktif olarak AKM'nin yıkımı, Devlet Opera ve Balesi'nin kapatılmasına karşı yapılan çalışmalara katılıyorum. Geçmişte on dört sene baleye emek vermiş ve devlet sanatçısı olmaya hak kazanmış olan ben, biraz kırgın, biraz da pişmanım. İyi yaşam koşullarına sahip olmak er şey kulübümüzün giriş toplantısına katılan terk ettim ve akademik hayata pahasına profesyonelüye balerin olma yolumu Salacak Leo Kulübü 2016-2017 dönemi başkanı Erkutcan döndüm. Bale tutkum, en bahsetmesiyle ufak hatırlatıcı Akınal'ın toplantıda bize GADdan başladı.uyaranla karşılaştığımda içimde sızlayan bir yaraya dönüştü. biliyorum Daha önce defalarca duyduğum ama hiçVe dikkat etmediğimkibuülkemizde sanata, spora ve bilime değişim programına için sonsebebiyle senem olduğunu verilen değerinkatılmak asgari olması onlarca hatta yüzlerce kişi sanatından öğrendiğimde “Tamam, bu yaz kesinlikle GAD'a katılmalıyım” vazgeçmeye mecbur kalıyor.

dedim. Bu kararı verdikten sonra yazılı ve sözel bir İngilizce sınavına girmek gerekiyor. Sınav sonucuna göre bir sıralama Ülkemizin son kampları sıralarda yer alması yalnızca ekonomik yapılıyor ve daha gelişmişlik sonra listedenendeksinin gitmek istediğimiz seçiyoruz. Ben Avustralya'da Camp arzuladığı Koala'yı tercih değişkenlerden değil; bulunan Atatürk'ün tüm buEğlencenin dallardakiyanı elim sıraeksiklikleriki Lions toplantısı ve bir etkinliğine ettim. katıldım. Bunların dışında Sue, bize çevredeki kasabaların Lions aktivitelerini gezdirdi.ilerleme Kasabalar çok küçüktü ve daha çok millet ki fennin gerektirdiği ki o de milletin Kamp seçmeye sıra geldiğinde bir daha şeyleri gitmeminyapmaz; zor olacağı,itiraf etmeli emekli kasabaları gibi olduklarından çevrede hiç Leo kulübü uzak ve ilginç bir yer seçmek istedim. Çünkü bu program bizlere yoktu. Bir günümüzü Hallidays Point Lions kulübünün en büyük 3-4 hafta başka bir ülkede yaşama fırsatı veriyor. Brezilya ve gelir kaynağı olan ikinci el mağazasında geçirdik. Orada yeni Avustralya çok kaldımalanında ama Brezilya'da dil çok sorun sıfatıyla gelen ürünlerin girişini yapıp yerleştirdik, gelen müşterilere yazık arasında ki, medeniyet yüksek insanlık yer almaktan ilelebet olacağı için Avustralya'yı tercih ettim. Uzak bir ülke kriterime yardımcı olduk. Ben mağazayı ilk gördüğümde iyi gelir elde kalacaklardır". lider olan saygıyla anarken; onun çok mahrum uygun bir tercih yapmışım çünküEşsiz gidişimbir 3 vasıta ile 26 saat Atamızı etmesinin zor olacağını, mekanın çok küçük ve konumunun bizden neler yapmamızı istediğini, bizimle neler konuşmamızı arzu (14 saat beklediğim aktarmalarla 40 saat) sürdü. Dönüşte Çin’de 2olsaydı kötü olduğunu düşünmüştüm ancak altı ayda bu minik dükkan günedeceğini aktarma beklemem için ve gitmişken dahaaz fazla tahmingerekeceği edebiliyorum ve bunları çok demeden çevremizdeki çocuk ve etmiş. Kasabada geçirdiğim 50 bin Avustralya doları net gelir elde gezebilmek adına GAD dönüşümü 10 gün uzatıp tek başıma diğer günlerde olsun olmasın gençlerle paylaşmamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Bir Lion çocuğu tiyatro,herkesin orada satılması için Avustralya’da fazladan 10 gün daha geçirdim. minik şeyler bağışladığını ve her önünden geçenin küçük de olsa

sinema, opera, müzik ile buluşturmak çok büyük bir değişime yol açabilir. Tüm bir yardım olması için girip bir şeyler almaya çalıştığını fark İlk önce Newcastle şehrine arabayla bir buçuk saat mesafedeki ettim. Elde ettikleri gelirle yakın zamanda bir trafik kazasında minik kasabada kaldım. Yanında kaldığım Lion Avustralya nabirdönüştürmeyen insanlar yapacaktır. Her mesleği icra edebiliriz. Hepimiz belden aşağısı felç olmuş maddi durumu olmayan ve hayattan değişim programı Amerika ve Kanada sorumlusu ve kendiCumhurbaşkanı Lions soyutlanmak olan bir çocuğa işimizde çok başarılı olabiliriz; dahası, bile üzere çıkabiliriz. Amaelektronik sandalye almışlar. kulübü Hallidays Point Lions Kulübü'nün 2. başkan yardımcısı Emekli kasabası olduğu için kasabanın emekli erkeklerine hem olmak bir bir yetenek ve çalışmadır. Sue sanatçı Newton'du. Evdebambaşka benden başka de Kanada'dan bir değişim öğrencisi Emily vardı. 2 haftamı bu minik kasabada geçirdim. Kaldığımız evde ikive at,saygılarımla. iki köpek, bir evcil papağan ve En derin Leo sevgi

bir meşgale olsun hem de gelir elde edebilsinler diye bir atölye açmışlar. Burada yaptıkları tahtadan süs eşyaları, mobilyaları da satıp gelir elde ediyorlar. Onlar da her ay bir Lions dergisi çıkarıp

5


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü

her ay kasabadaki her eve gazete servisi yapar gibi dergiyi teslim ediyorlar. Bizim katıldığımız iki toplantıdan bir tanesi kasabaya teşekkür toplantısıydı. Kasabada Lion olmayan ama desteklerini esirgemeyen; kasabanın ilerlemesine yardımcı olan insanlara yaptıkları şeyler için bir yemek düzenleyerek tek tek teşekkür edip plaket veriyorlar. Katıldığımız ikinci toplantı iste aylık toplantılarıydı. Bu kasabada iki hafta geçirdikten sonra 6 günlüğüne kampa geçtim. İlk iki haftamla kıyasladığımda kamp Leo ve Lions anlamında etkinlikler barındırmıyordu. Kampın ilk günü yapılan “Lions'da kim kimdir, görevi nedir?” konuşması dışında bir şey yapılmadı. Kamp daha çok değişik ülkelerden gelen insanların birbiriyle kültür paylaşımı yapması içindi. Kamptaki 4 gün daha çok kamp ve çevresi ile birbirimizi tanımak üzerine geçti. Diğer iki günden birinde bölgenin en büyük altın madenine gittik. Maden ve çevresi turistik olarak korunmuş, kurulduğu ve işlediği zamanlardaki kasaba gibi tutulmuştu. Kapıdan içeri girdiğinizde zamanda yolculuk yapmış gibi oluyordunuz. Maden bölgesinde madenlere girip içeriyi işleyişi görebilir, eski kasabada gezebilir ya da altın arayabilirsiniz. Ancak biz de bölgenin çoğu ziyaretçisi gibi zengin olma hayalleriyle gittiğimiz altın arama maceramızdan elimiz boş döndük; bizden önce gelenler altınları bitirmişti. Kampımız Melbourne'e bir saat uzaklıkta bir kasabada bulunduğu için bir günümüzü de Melbourne'de geçirdik. Bana kalırsa zayıf ve eksikleri bol olan iyi organize olunamamış bir kamptı.

Kamptan sonra bir haftalığına ikinci ailemin yanına misafirliğe Tazmanya Adası'na geçtim. Avustralya'da her mevsimi bir arada bulmak mümkün. Temmuz ayında ülkenin en kuzeyinde 40 dereceli bir hava varken Queensland eyaleti ilkbaharı, NSW eyaletinde sonbaharı, Tazmanya ise karlı eksi derecelerde kışı yaşıyor. Temmuz’da da kar görmedim demem artık. Ada çok

6

büyüktü. Benim de kısıtlı zamanım olduğundan aile turistik yerlere çok uzak yaşadığı için bir haftanın çoğu araba yolculuğu ile adayı gezerek geçti. Tazmanya’da kuruluş zamanlarında ülkenin en büyük hapishanesi olan Port Arthur gerçekten inanılmazdı. Avustralya 200 senelik bir ülke. İngilizler 200 sene önce suçlularını ve hayat kadınlarını hapis yatmaları için Avustralya'ya yollamış ve ülkeyi kendi hapishanesi için kullanmıştır. Ülkenin kökü aslında İngiltere'den yollanan suçlulara dayanmakta. Bu yüzden ülkenin her yeri eski hapishanelerle dolu; tarihi yerleri hapishane ve Anzak anıtlarından oluşmakta. Tarihlerini öğretip göstermenin yanı sıra beni kendilerinin Fenerbahçe - Galatasaray derbisi gibi bir maçlarına götürdüler. Maçı değil taraftarı izledim ve büyük ihtimalle Avustralya'da en şaşırdığım anlardan birini yaşadım. İki taraftar grubu bir arada yan yana maçı izlerken bir yandan alkol alıp karşı takıma kötü sıfatlar söylemelerine rağmen birbirlerine gülüp sarılıp maçı izlemeye devam ettiler. Bir başka ilginç şey ise Temmuz ayında da Noel adında ikinci bir Noelleri olması. Farklı bir yarım kürede olmalarından dolayı Aralık aylarında Avustralya sıcak yaz günleri yaşıyor. Alışıla gelmiş karlı bir Noel yaşayamadıkları için ülkede Temmuz ayında da bir Noel kutlaması yapıyorlar. Ben de aile ile beraber Noel kutlamalarına katıldım. Maçlara, doğal ve tarihi yerlere gittikten sonra Lions toplantılarına da gittik. Gittiğim Lions kulübünün en ilginç yanı kulüp sadece erkeklerden oluşuyordu. Toplantılarında onlara Leo kulüp flamamızı hediye ettim. Tazmanya’da bir haftamı tamamladıktan sonra Melbourne'e döndüm ve GAD programım bitti. Sonrasında 10 gün kendi başıma Melbourne, Gold Coast, Brisbane, Cairns ve Sdyney şehirlerini gezdim. İleride imkanım olursa hayatımın devamını kesinlikle Sydney’de yaşarım. Ülkenin konumu nedeniyle 10 gün içinde kış, ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarını peş peşe yaşadım. Şehirlerin turistik ve doğal güzelliklerini gezmenin yanı sıra üniversitelerle görüşüp bir de uçaktan paraşütle atladım ama bunlar GAD dışı anılar. Bunlarla ilgili benle iletişime geçebilirsiniz hepsini uzun uzun anlatmayı çok isterim. Bu ay bana verilen köşenin sonuna gelmiş oluyoruz. Dilerim GAD maceramı beğenmişsinizdir. Programa katılma imkanınız olursa da umarım gitmeyi değerlendirirsiniz.


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü

NE OLURSAN

OL

GEL!

ECEM .. .. GOZUM

OLDUĞUN GİBİ GEL : KUSURLARI KUCAKLAMAK! Sevgili Raptiye Okurları, hepinize sevgi ve huzur dolu bir ay diliyorum ve sizleri kusurlarımızla barışa davet ediyorum. Hadi bakalım bizi bu ay neler bekliyor? 25 yıl öncesine dönüyoruz, asla eskimeyen efsaneleşmiş bir şarkıya bakıyoruz, bakalım bize neler demiş; “Come as you are, as you were.” Nirvana, “gel olduğun gibi, önceden olduğun gibi” derken sanki hâlâ bu günün gençliğine bir yankı yapıyor. Z Kuşağı gençliği yeni bir kabul hareketine yelken açmış durumda; sosyal medya bağımlılığını reddediyor, kendini olduğu gibi kabul ediyor, kusurlarını kucaklıyor ve bu şekilde yeni bir hayat düzenliyor. Kısacası sosyal medya odaklı yapay dünyadan uzaklaşmaya başlarken bir de onu değiştiriyor… “Sosyal Medya İntiharı” başlıklı yazımda da özellikle Z Kışağı gençlerinin artık bu çılgınlıktan vazgeçmeye başladığından bahsetmiştik. Artık yeni aplikasyonlar da insanların popülerliğini yarıştırmaktan ziyade ne kadar özgün bir içeriği olduğuna fokuslanıyor. Yani artık fazlasıyla düzenlenmiş, gerçeği yansıtmayan şekilde filtrelenmiş paylaşımlar kendini daha geleneksel ve doğal bir içeriğe bırakıyor. Hatta yeni nesil web tasarımcıları bile “web brutalism” adında bir akıma kapılmış durumdalar. Neredeyse 50 yıl önce açılmış gibi duran internet siteleri karşımızda. Sosyal medyadan kopamıyor ama biçim değiştirmeye başlıyoruz. Z Kuşağının artışıyla birlikte pek çok kozmetik markası da doğal güzelliği ve kusurları göstermeyi destekler oldu. Yeni nesil spor merkezleri de aşırı seksi görünümlere dönüşmeye karşı çıkmaya başladı ve sosyal medya aracılığıyla danışmanlık veren bazı hesaplar da herkesi aynı görünüme sokmak yerine, artık kişinin yaşına uygun doğal görünümüne ulaşmasıyla yakından ilgilenir oldu. Barbie bile yıllar sonra normal insanlar olabildiğimizi hatırladı.

INSTA-BİLİNMEZLİK Kanıtlar gösteriyor ki milyonlarca genç sosyal medya intiharı yapıyor, yani sosyal medya hesaplarını birer birer siliyor. Fakat Snapchat hâlâ aylık 1,5 milyardan fazla aktif kullanıcıya sahip. Bu da demek oluyor ki yeni nesil sosyal medyada kalıcı olmak yerine adeta hayalet olmayı tercih ediyor ve arkasında hiçbir kanıt bırakmak istemiyor. Bununla birlikte yeni uygulamalar da gün yüzüne çıkıyor, mesela Ponder.

Nedir bu Ponder? 20 yaşından küçük iki genç tarafınan kurulan Ponder ’ın amacı size karakterleri ve egoyu dışarda bırakan mükemmel bir içerik sunmak. Uygulamaya giriş yapınca karşınıza bir mesaj çıkıyor, “We’re drama free!” Burada trolleme yok, zorbalık yok, negatiflik yok, sadece cool fotoğraflar ve videolar var. Beğendiğini işaretle, beğenmediğini kenara at. Burası bir popularite yarışması değil, kimin ne kadar takipçisi olduğu hiç önemli bir kriter değil.

7


Eylül - 2016 Bunun yanı sıra bir de tamamen bilinmez olmak ve bu çıtayı iyice yukarılara taşımak isteyen kullanıcılar için adeta anti-sosyal uygulamalar da ortaya çıkmaya başladı. Cloak isimli aplikasyon kullanıcılarına günlük hayatta tanıdığı kişilerden uzaklaşma imkanı tanıyor. Nasıl mı? Instagram, Facebook ve Foursquare hesapları olan arkadaşlarından sağladığı coğrafi veri ile size onların yaklaşık konumlarını gösteriyor. Böylelikle siz de tam tersi yöne hareket ederek onlardan uzaklaşabiliyorsunuz. Gerçekten tartışmalara açık ve amacına uygun(!) bir anti-sosyal uygulaması.

Fenerbahçe Leo Kulübü Sadece 4 saniyelik videolar yollayabiliyorsunuz ve bunları düzenleyemiyor veya tekrar izleyemiyorsunuz. Siz o an ne görüyorsanız takipçileriniz de filtresiz olarak aynısını görüyor. Zaten birçok kişi, yeterince iyi görün(e)memek, yeterince dikkat çekici ol(a)mamak, yeterince komik bulun(a)mamak gibi kaygılarla gerçek benliğini saklamak zorunda hissediyor sosyal ağlarda. Beme’nin kurucusu Caisey bu sorunu sizi olduğunuz yerde, olduğunuz gibi paylaşmaya iten bu uygulamayı geliştirerek çözmüş. “Filtreler, sevimli beğeni tuşları, kalpler yok”. İşte tamamen gerçek dünya!

OLDUKÇA KUSURLU Instagram’ın aşırı makyajlar yapma, kaş şekillemdirme, efendime söyleyeyim yüz renklendirme yok efendim kontür çekme şekilleri gibi detaylara fazlasıyla yönelmesiyle medyada bu mükemmele doğru gidiş çabasına karşı doğan bir tepki var. Neden olduğumuzdan çok farklı görünmeye çalışıyoruz ki?

FİLTRESİZ Instagram’ın “takibe takip” ve “beğeniye beğeni” yarışından sıkıldınız mı? Yeni nesil de fazlasıyla sıkılmış olacak ki artık daha geleneksel şeyleri ve gerçek dünyayı arar olmuş. Spontane ve tam olarak gerçek anlarını paylaşacakları ikinci bir hesap oluşturmayı düşünmüşler. Bunun için de Finstagram oluşumu popüler olmaya başlamış. Tamamen gizli bir hesap oluşturarak, birçoğunun ailelerinin de bulunmadığı ve sadece yakın arkadaşlarının bulunduğu gizli bir Instagram hesabı! Bakın siz şu işe :) Bir de “Beme” uygulaması var ki bu konuda ki en güzel örnek. Paylaşımlarında basit ve filtresiz olmanın en kolay yolu.

Yeni doğan bir hashtag olan #nofacetune, selfie düzenleme aplikasyonlarını önererek güzellik uzmanlarının popülerliğini ellerinden almaya çalışıyor. 3,000’den fazla paylaşım yapılan bu hashtagde kullanıcılar ya doğal hallerini paylaşıyorlar ya da makyaj yapmak yerine çeşitli aplikasyonları kullanarak yüzlerini daha düzgün gösteriyorlar. Artık çeşitli kozmetik markaları da yapay görüntülerden uzaklaşıp doğallığı vurgulamak istiyor, hatta ürünlerinde de bunları kullanmaya özen gösteriyor. Çiller ve lekelere tekrar merhaba deyin! Zaten neden onları saklamaya çalışıyorsunuz ki?

8


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü

Bu akım sadece genç kızları da kapsamıyor tabii. Haziran’da Milano’da gerçekleşen Erkek Moda Haftası’nda bir tasarımcı tüm mankenleri doğal yüzleriyle podyuma çıkardı. Lekeler, kızarıklıklar, çiller olduğu gibi ortadaydı. Hatta yüzü düzgün olanları bile makyaj sanatçıları kusurlu göstermek için emek harcadı.

YİYECEKLER GERÇEK OLUYOR! Yiyecek ve içeceklerde, kısıtlayıcı diyetlere ve stilize edilmiş yemeklere karşı tepkiler devam ediyor. Herkesin istediği şeyi yemesi kadar normal bir şey olabilir mi? Kocaman bir hamburgeri utanmadan yemek, kızarmış soğan halkasını kalori hesabı yatmadan hızlıca yutmak ve bol kalorili yemekler herkesin doğal hakkı, kim ne diyebilir ki?

Vice Magazine’de bir yazı serisi ile sağlıklı yaşam hareketini eleştiren yazılar yayınlıyor. “- Sağlıklı yemek yeme hareketinin dışında kendinizi mutlu etmenin pek çok yolu var. Hadi yeniden kendinizi tatlı, mükemmel kokulu, tereyağında karamelize edilmiş soğanla tanıştırın” diyerek adeta kalbimizi fethediyor.

Demem o ki, “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!” Sevgiler…

Benim de karşısından kalkamadığım programlardan biri olan “The Great British Bake Off”un 2013 yılı finalistlerinden Ruby Tandoh Nisan ayından beri

Not: Bu yazıyı hazırlayan bayan tam iki haftadır çok yakın arkadaşının düğününde giyeceği elbisenin içine sığabilmek için ölümcül bir diyette :) Gerçek hayata dön Ecem, hayat bir brokoli haşlamaktan çok daha kısa olabiliyor bazen. Patates kızartmaları, pastalar, kekler seni bekler!

9


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

Hazırlayanlar : Cansu Gümüşçü, Emir Gözüm

Merhaba! Raptiye’nin bu ayki röportaj köşesinde sizleri sosyalmedya.co ile buluşturuyoruz. SMCO bünyesinde sosyal medya, pazarlama, iş dünyası, teknoloji ve eğlence alanlarındaki; takipçileri için birbirinden ilgi çekici ve yararlı bilgileri içeren yazıların sahipleri ile sizler adına, internet ve sosyal medyanın avantaj, dezavantaj ve bağımlılığını uzun uzadıya konuştuk. Değişik görüşlerin yer aldığı bu keyifli sohbetimiz eminiz ki ilginizi çekecek...

Tuğçe İçözü, 28

Yaklaşık bir buçuk yıldır sosyalmedya.co bünyesinde yazar olarak çalışıyorum. Firmanın ve firmayla olan ilişkimin benim gözümde her geçen gün değer kazanmasının ise tek bir sebebi var: “A. Buğra Ferah!” Kendisinin yeni fikirlere açık tavrı, yazarlarını dinleyen ve onlara destek olan hali benim gözümde firmanın değerini arttırmıştır. Biz yazarlar olarak editörümüzden sınırsız bir destek görüyoruz. Sosyal medyayı iki farklı başlık olarak ele almalıyız belki de... İnternetin bir dezavantajı olduğunu düşünmüyorum. Dünyayı yerinizden keşfetmenizin, yepyeni şeyler öğrenmenin ve hatta bir takım resmi işleri oturduğunuz yerden halletmenizi sağlamanın en harika yolu internet! Artık bir şeyler öğrenmek için ansiklopedilere ihtiyacımız yok, bunun için YouTube, Wikipedia ve konusunda uzman blog ve bloggerlar ile web siteleri var. Bunların yanında ise global anlamda Lynda, ülke özelinde ise cevap.tv ve uzman.tv gibi kaynaklar söz konusu. Sosyal medya ise bambaşka bir yapı. Sosyal ağlar insanların, diğer insanlarla iletişimini dönüştürmeye başladı ve bence herkesin kendini bir marka olarak görmesine yol açtı. İnsanlar kendine uygun bir sosyal ağ bularak arkadaşlarına yaşadığı hayatın ne kadar güzel, yaşanabilir ve harika olduğunu gösterme zahmeti içinde. Dahası herkes kendini “Fenomen” olmaya hazırlıyor. Çoğu kişi uzun süredir sosyal medyayı para kazanmanın yeni yolu olarak görüyor. Ancak bu kişilerin büyük bir kısmı başarısız oluyor. Çünkü sosyal medyada “Fenomen” olmak düşünüldüğü kadar kolay değil. Özetle; sosyal medya vasıtasıyla insanlar iletişim yönünden yalnızlaşıyor. Sosyal medyanın bireysel olarak baktığımızda tek avantajı harika bir networking imkanı sunması! Toplumsal olarak baktığımızda ise sosyal medya toplumda ve ülkede yaşanan olayları çözmek için ideal bir mecralar bütünü. Özellikle de Twitter! Bu nedenle yaşanan birtakım olaylar karşısında sosyal medyada tepki vermek çok önemli! Bu açıdan sosyal medyanın faydalı olduğunu söylemek

10

mümkün. Bunun en güzel örneği Özgecan Aslan’ın yaşadığı

vahim olayda Twitter’da verilen tepkiler ve Change.org’da açılan kampanyalar nedeniyle benzer olaylarda alışık olduğumuz iyi halden dolayı verilen ceza indiriminin bu

olayda uygulanmaması oldu. Sosyal medyanın dezavantajlarını düşündüğümüzde ise linç kültürünüün gün geçtikçe sosyal medya üzerinde şiddettini arttırarak büyüyor olması akla geliyor. Ekşi Sözlük ve Twitter üzerinden büyüyerek devam eden linç kültürü; belki de bir çok kişiyi mağdur ediyor. Üstelik bu iş; klavye silahşörlüğü yapan insanlar tarafından daha da vahim bir hal alıyor. Kişilerin kaynağına inmeden bir şeylere hemen inanması ve fanatikçe davranması, sosyal medyadan gerçek hayata yansıyan en ciddi sorunlardan biri. Tavsiyem, insanların Ekşi Sözlük başlıklarına ve Twitter TT’lerine inanmadan önce hikayenin iki tarafını da dinlemesi yönünde. Kişilerin güvenliği açısından tehlikeli bir mecra olan sosyal ağlar üzerinde hırsızlıktan, pedofiliye kadar her suç yerini alıyor. Bu nedenle çocukların sosyal ağ kullanımında çok dikkatli olunması ve bu kullanımın bir yetişkin gözetiminde olması gerekirken, ebeveynlerin çocuklarınının ismini ve görsellerini paylaşmaması önemli! Yine yetişkinler güvenlik açısından profillerinde doğum günü, doğum yeri ve akrabalar gibi kişisel bilgilerini olabildiğince az kullanmalı ve yer bildiriminde bulunmamalı! Gerek kişisel bilgilerin çalınması gerekse hırsızlık gibi olayların önüne geçilmesi bu gibi önlemlerle mümkün. Bir marka olarak baktığınızda ise sosyal medya doğru kullanıldığında adeta bir cennet! Hem hedef kitleyi yakalama hem de onlarla iletişim kurarak etkileşim oluşturmak için inanılmaz fırsatlar sunan sosyal ağlar, markalar için hem bütçesel hem de iletişimsel olarak en kullanışlı ve en uygun çözüm. Nomophobia gibi rahatsızlıkların doğduğu çağımızda internet ve sosyal medya bağımlılığı ise oldukça yaygın. Ben bu bağımlılığın olumlu bir yanını göremiyorum. Olumsuz yanları ise bireyleri yalnızlaştırması, toplumun fertleri arasındaki iletişimi yapaylaştırması ve kişilerin sosyal yeteneklerini azaltması olarak sıralanabilir.


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016 Metin Özhan, 27

2 yıldır sosyalmedya.co firmasında freelance yazar olarak çalışıyorum. Türkiye’de dünyadaki teknoloji haberlerini yakından takip edip,

bunu insanlara gösterme çabası içerisinde olan bir sitede çalışmak ve bu göreve katkıda bulunmak gerçekten gurur verici. Yurt dışındaki girişimci hikayelerini ve uzman kişilerin görüşlerini Türk girişimicilere ulaştırdığı ve bunu sabırla yaptığı için sosyalmedya.co gerçekten başarılı. Sosyal medya ve internetin avantajları nedir dersek; Eşitlik: İnsanlar her yerden aynı bilgiye erişebiliyor. Eskiden iyi okulda eğitim gören her zaman daha iyi olurdu. İnternetin yaygınlaşmasıyla neredeyse dünya üzerindeki herkes her şeyi aynı anda görebiliyor. Ortak ilgi alanı olanlarları hızlı bulma: İnsanlar eskiden ilgi alanları üzerinde bir topluluk bulmakta zorlanıyordu. Şimdi basit bir Facebook sayfasıyla bile aynı şeye ilgi gösteren kişileri kolaylıkla toplayabiliyor. Pazarlamada kolaylık: Özellikle markalar artık hedef kitlesini çok kolay saptayıp, direkt onların ilgisini çekebiliyor. Lokanta çalışanı lokantanın önünden geçerken herkese buyrun demek yerine gerçekten yemek isteyen kişileri bulup sadece onlara buyrun diyor. Sosyal medya ve internetin dezavantajları ise; Yanlış anlaşılma: Telefonda mesajlaşırken bile insanlar birbirini yanlış anlayabiliyor. Eskiden bu olay sadece arkadaşlar arasında yaşanırken şimdi büyük bir topluluğa gönderilen veriler artıyor ve haliyle bunun yanlış anlaşılma oranı da artıyor.

Bilgilerin çalınması: İster kabul edelim ister etmeyelim internette paylaştığımız her şey neredeyse herkes tarafından görünüyor. Sadece Facebook, Twitter veya Instagram üzerinden bile hırsızlar bizim kişisel bilgilerimize erişiyor. Özellikle zengin kişiler bu konuda kurban seçiliyor. Zaman kaybı: Çalışan insanların %89’unun ofis ortamındayken sosyal ağlarda takıldığını düşününce ne kadar vaktin boşa gittiğini anlamak çok da zor olmaz. Hele ki internette takılanların %60’ının mobil cihazlardan bağlantı kurduğunu düşünürsek bunun nasıl bir kayıp olduğu bizi korkutabilir. Yorumlarda sözlü şiddet: Özellikle Youtube’da herhangi bir videonun altındaki yorumlar bile insanı artık video çekmekten soğutabilir. O kadar acımasız yorum yapılıyor ki video bile o yorumların yanında sönük kalıyor. Özellikle söz yazarları bu yorumların hiçbirini hak etmiyor ama maalesef her özgürlüğün bir de kötüye kullanım yanı var. Artık gerçek hayatın sosyal ağlarda olduğunu düşünürsek bağımlılık ise gayet normal gibi görünüyor. Hatta bağımlı olmayanı eksik bile görebiliriz. Bu bir artı olarak sayılabilir mi bilmiyorum ama herhangi bir şeye bağımlı olmanın çok fazla artısı da olamaz bence. 99 günlük özgürlük (www.99daysoffreedom.com) adlı bir sitede yapılan çalışmada insanların Facebook kullanmadan ne kadar dayanabileceği ölçülmüş ve çoğu sadece birkaç gün dayanabilmiş. Herhangi bir şeyi kendini zorlayarak bırakamamak çok büyük bir eksi. Bunun haricinde “Notification” sayısı tatminkarlığını söyleyebilirim. İnsanlar sosyal ağlarda paylaştığı bir şeye yapılan beğeni veya yorum sayısına göre moda giriyor. Gönderiye gelen beğeni veya yorum sayısı fazlaysa mutlu, azsa mutsuz oluyorlar. Son olarak da şunu söylemezsem olmaz; Arif’in Manchester’a attığı golü ararken Songül Karlı videosuna kadar ilerleyebilen bir YouTube kitlesi var. Eskiden televizyonda kanal değiştirmek vardı şimdi YouTube’da hep bir sonraki videoyu izleme isteği. Yani aslında televizyon alışkanlığı yerini YouTube’da (aslında televizyonun daha çok kanallısı) video izleme alışkanlığına bıraktı.

Özlen Öncel, 30 Bir yıldan fazla süredir sosyalmedya.co’da yazıyorum. Sosyalmedya.co, çizgisi, duruşu ve özgür diliyle Türkiye’deki diğer popüler haber sitelerinden kendisini net bir şekilde ayrıştırıyor. Burada yazmayı sevmemin en büyük nedeni de bu. Bizler, sadece insanların iyi vakit geçirmesi ya da teknolojik gelişmelerden haberdar olması için çalışmıyoruz. Bilimsel araştırmalara, kitlesel analizlere dayanan yazılarımızla, okuyucularımıza neler yapabileceklerini de göstermek istiyoruz. Günümüzde, hayatlarımızın büyük başarılara bakan pencereler olduğuna dair yanlış bir algı var. Bizler, başarıları izlemek zorunda olan seyirciler değiliz. İşte biz tam bu noktada, hayatın aslında bir pencere değil; hayata açılan bir kapı olduğu göstermek istiyoruz. Dışarı adım atmak, sizin elinizde.

Teknoloji çağının sunduklarını avantaj ve dezavantaj olarak ayırmayı pek doğru görmüyorum. İnsanlar, tehlike ya da kötülük barındıran her şey için suçlayacak bir şey bulabiliyor. Buna bildiğim bir noktayla örnek vereyim. Ben aynı zamanda bir reklam yazarıyım. Tüm dünyada reklamcıların gerçek şeytanlar olduğuna dair bir düşünce vardır; çünkü biz ürünleri süsler püsler, insanların aklını çeler ve daha fazla tüketmesini sağlarız. Ben bu düşünceye tamamen karşıyım. Eğer ben fikirlerim ve kelimelerim yerine, birinin kafasına silah dayayıp “Hayır efendim. Bu ürünü alacaksın!” deseydim, o zaman bir şeytan olabilirdim; ancak tüketim dediğimiz şey üretici, aracı kuruluşlar (reklam ajansı, PR ajansı vb.) ve tüketici arasında gerçekleşen bir süreç. Siz, seri yumurta üretiminde tavukların maruz kaldığı işkenceye karşı çıkıp yine de marketten ucuz yumurta alıyorsanız, reklamcıyı değil kendinizi suçlamalısınız. Piyasadaki en büyük güce sahip olan taraf son tüketicidir ama en çok şikayet eden de odur.

11 11


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016 Talebi bırakırsanız, gücü de azaltırsınız. Aynı şey internet ve sosyal medya için de geçerli. İnternet ve sosyal medyanın yaratmış olduğu faydalar zaten ortada. Bunlara hiç değinmeyeceğim bile. Dezavantaj dediğimiz şey, insanlığın içindeki karanlık tarafla alakalıdır. İnsan, işlediği her günah için bir şeytan yaratabilir. Hiçbir zaman kendi hatasını kabullenmez. Bugün, sosyal medya bağımlılığıyla alakalı harika karikatürler görüyorum. Daha sonra bir bakıyorsunuz, birisi “Ne kadar doğru!” gibi cümleler kurarak o karikatürü paylaşmış ve toplumu eleştirmiş. Profiline bakıyorsunuz, Farmville’de 571. seviyede. Candy Crush’ta önde gidiyor. Karikatürü çizen sanatçı güzel bir eleştiri yapmış ama kullanıcı, eleştirinin kendisine geldiğini anlamamış. Vazgeçmek çok zor değil oysaki.

Bence bu soru, “İnsanlığın dünyaya sunduğu avantajlar ve dezavantajlar nelerdir?” olarak değiştirilebilir :). Bağımlılık; hiçbir şart altında artıya sahip olan bir şey değildir. İnsanlık tarafından düşünüyorsak, her zaman koca bir eksidir. İnsanların bağımlılığa yönelmesinin sebebi, çok mutsuz olmalarıdır. Yani, uyuşturucu bağımlılığıyla, sosyal medya bağımlılığının oluşum sebepleri arasında çok büyük bir fark yoktur. Burada tartışılması gereken konu, neden insanların bu bağımlılığa meyilli olduğu. Ticari olarak baktığınızda ise tabii ki bu, pek çok artısı olan bir durum. Bu sayede tüketim çılgınlığı gittikçe büyüyor, şirketler kazandıkça kazanıyor. Bu noktada önemli olan hangi tarafta durduğunuz ya da durmak istediğinizdir. Acaba Sör Tim Berners-Lee ne tarafta durduğunu düşünüyor?

Osman Arı, 28 2 yıldır freelance yazar olarak çalışmaktayım. Sosyalmedya.co; Türkiye’nin sosyal medya, kariyer, kişisel gelişim, teknoloji anlamında derli toplu güncel bilgileri bulabileceğiniz tek sitedir. Bu açıdan burada freelance bile olsa yazarlık yapıp, insanlara yukarıda değindiğim konularda bir nebze olsun katkımın olması gurur verici bir durum. Günümüzde internet, dünyanın en güçlü iletişim aracı halini almış bulunmaktadır. İnternet sayesinde dünyamız global bir köy gibi nitelendiriliyor artık. Her bilimsel ve teknolojik yenilik gibi internetin de avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. İnternet, insanlık tarihinin iletişim ve teknolojik açıdan en muhteşem buluşudur. Bunun gibi hızlı ve kullanışlı başka bir şey de henüz bulunmuş değildir. Arkadaşlarla görüşmelere, video konferanslara, başka coğrafyalarda bulunan kişilerle bir konuda konuşmaya, tartışmak için insanların ortak bir platform oluşturup görüşmesine olanak sağlar. İnternet, herhangi bir konuda ihtiyacınız olan bilgi ve belgeler için adeta bir hazinedir. Ücretli - ücretsiz programlar, oyunlar, filmler için adeta bir okyanus olan internet, eğlenceli zaman geçirmenizi sağlar. İnternet ile beraber hayatımıza giren Facebook, Twitter, Instagram, Snapchat, Whatsapp gibi sosyal ağlar ve bu sosyal ağların sosyal hayatımıza etkisi yadsınamaz. Bu ağlar

12

ailemizle, arkadaşlarımızla ilişkilerimizi diri tutmayı sağlar, yeni iş ve sosyal ilişkiler geliştirmemize yardımcı olur. Bu tarz sosyal ağlar sayesinde dünyanın farklı yerlerinde kurulmuş sosyal gruplara üye olabiliriz. Sosyal medya, bu tarz ilişkilerin ötesinde iş hayatımıza da olumlu etkilerde bulunmaktadır. İnternet ve sosyal mecralar sayesinde iş araştırması yapabilir, network kurabiliriz. Bekar kişilere veya yeni arkadaşlar edinmek isteyenlere yönelik sosyal araçların olduğu yerlere üye olup yeni kişilerle tanışma imkanı bulabilirsiniz. İnternet sayesinde, online olarak işlerimizi evden veya ofisten kolayca halledebiliriz. Uçak bileti alabilir, faturalarınızı hesabınızdan online ödeme yoluyla ödeyebilirsiniz. İnternet ve sosyal medya insanlara olduğu kadar şirketlere de büyük avantajlar sağlıyor. Online ticaretin milyarlarca dolar hacme ulaşması ve online müşteri ilişkileri alanında yapılan geliştirmeler en büyük faydaların başında geliyor. Bir diğer büyük fayda ise müşteri kazanımı alanında kendini gösteriyor. Sosyal ağlarda insanlar toplanıyorsa, siz de o mecralarda reklamınızı birçok farklı şekilde yapabiliyorsunuz. Edindiğiniz fayda, yaratıcılığınız ile doğru orantılı. İnternetin dezavantajlarına geldiğimizde ise aklımıza gelen en önemli konu güvenlik. Hem kişisel güvenliğimiz hem de kredi kartı gibi bilgilerimizin güvenliği her zaman bir tehdit altındadır. Bunu kesin bir şekilde güvenli hale getirmek ise neredeyse imkansızdır.

Diğer ve belki de en önemli dezavantajlardan biri de internet aracılığıyla bilgisa-

yarımıza virüs bulaşması ve önemli verilerimizin elimizden uçup gitmesi ihtimalidir. Yetişkin olmayan kişiler için uygun olmayan sitelere erişimin kolay olması da çocuklarımıza büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Günümüz koşullarında görülen en büyük tehdit ve problemlerden bir diğeri ise internet dünyasında kullanıcıların gerçeklik algısının bozulmuş olması. İnternet kullanan kişiler bir müddet sonra gerçek dünya ile internet dünyasını karıştırmakta ve sanal alemin içinde hayatını idame ettirmeye başlamaktadır. Farklı kimliklere bürünmenin kolay olduğu internet dünyasını keşfeden kullanıcılar gerçek hayattan kopmakta ve psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar. Sosyal medya ve internet bağımlılığının pozitif bir yönü yokken olumsuz çok fazla yönüne değinilebilir. Aşırı sosyal medya ve internet kullanımından artık olmayan şeyleri bile görme eğilimi gösterip şizofreni; sürekli bilgisayar başında takılıp uyku uyuyamayıp insomnia; porno içerikli sitelere sürekli maruz kalıp cinsel problemler ve sapkınlık gibi ana problemler yaşamak ortaya çıkarabilecek temel sorunlardandır. Gerçek dünyadan ve kişilerden izolasyon, sosyal medya ve internet bağımlılarının depresyona girmesine ve stres bozukluğu yaşamalarına sebep olur. Düzensiz yeme içme alışkanlığı gelişir ve sağlığınızın bozulmasına sebep olur. 2005 yılında, 28 yaşında olan Güney Koreli genç 50 saat durmadan bilgisayar oyunu oynadığı için uykusuzluktan ve açlıktan ölmüştür. Bağımlılığın ölüm seviyelerine geldiği dünyamızda, sosyal medya ve internet kullanımına yönelik belki de en çok anne ve babaların dikkatli olması gerekmektedir.


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

Pelin Kayhan Dişkan, 30 1 yıl 6 aydır freelance yazarım. SMCO, ajansta çalışırken takip ettiğim bir siteydi. Sosyal medya alanında çalıştığım için gündemi ve gelişmeleri öğrendiğim ilk kanal burasıydı. Binlerce insanın takip ettiği bir platformda yazılarımın yayınlanması heyecan verici. Sosyal medyanın sunduğu avantaj ve dezavantajlar meselesi biraz da olaya nasıl baktığınızla ilgili. Ekran bağımlılığı, sosyalleşmenin sanal bir ortama indirgenmesi dezavantaj olarak tanımlanabilir. Ancak bence, kişilerin kullanımına bağlı bir avantaj ve dezavantaj tanımlaması daha doğru olur. Gündemin anlık takip edilebilmesi, doğru bilgiye erişimin kolaylaşmasının karşısına koyabileceğiniz dezavantaj, elindeki telefonu bırakma iradesi olan insanın bağımlılığı olmamalı. Herhangi bir bağımlılığın iyi tarafı olabileceğini düşünmüyorum. Belki durumu şöyle özetleyebiliriz: “İnsanlar artık daha çok şeyden haberdar. Ancak yalnızlar.”

Burak Budak, 27 Toplamda 10 yılı aşkın blog yazarlığı ve 5 yılı aşkın dijital pazarlama deneyimi ile sosyalmedya.co sitesinde 2 yıla yakın zamandır içerik üretiyorum. Sosyalmedya.co’nun internet dünyasının her kesiminin faydalanabileceği türden içerikleri sunuyor olması Türkiye için oldukça önemli; içerik üretiminin çok az olduğu Türkiye’de birçok farklı kaynaktan içerik sunuluyor olması da bu önemi ikiye katlıyor. İnternet ve sosyal medyanın dezavantajının olduğunu söyleyemeyiz. Burada bir yanılsama var. İnternet ve sosyal medya, var oldukları ilk günden itibaren iletişim ve erişimi kolaylaştıran birer araç olmaktan öteye gitmediler. Bunu tamamen “dezavantaj”a çeviren ise insanın kendisi. Bu nedenle suçu internet ve sosyal medyaya atmaktan ziyade insanlarda aramak daha doğru olacaktır. İnternet ve sosyal medya, iletişim ve erişimi kolaylaştırarak insanlığa kimsenin yapmadığı kadar önemli bir fayda sağladı. Hayal bile edemeyeceğiniz kaynaklara erişim ve aynı şekilde hayal edemeyeceğiniz kişilere erişim artık birkaç tık uzağınızda. Her zaman olduğu gibi burada da yaratıcılığınız ve zekanız öne çıkıyor. Kendinizi ne kadar öne çıkarabiliyorsanız, internette o kadar

varsınızdır. İnternet ve sosyal medyayı da bu amaçla kullanarak dilerseniz kendiniz için bir arkadaş platformuna çevirebilir, dilerseniz bir ekmek kapısına çevirebilirsiniz ve hatta belki dünya çapında bir star bile olabilirsiniz. Siz sadece amaç ve yeteneğiniz doğrultusunda interneti en iyi şekilde kullanmayı hedefleyin yeter. Bağımlılığa değinecek olursak da, bağımlılığın her türlüsünün kötü olduğunda hemfikir olmamız lazım. Bağımlılık, özgür iradeniz üzerinde kontrolü yitirdiğiniz anlamına gelir ve bunun olumlu bir etkisi olamaz. İnternet, bilgiye erişimi kolaylaştırdığı için yoğun kullanan kişilerde oldukça farklı etkilere yol açabilir. Bir internet kullanıcısı sosyal ağlarda her gördüğüne inanıyorsa, aktif bir internet kullanıcısı olmak onun için bir zarar anlamına gelir. Bir diğer internet kullanıcısı, internetin sağladığı erişim kolaylığını kullanarak sorgulama kabiliyetini geliştirmiş ise işte o zaman aktif bir internet kullanıcısı olmak onun için büyük bir fayda anlamına gelir. İnsanlık var olduğundan beri karşısına fırsatlar ve imkanlar çıkıyor. Bu imkanlar kimi zaman milyonlarca kişinin hayatını kurtarırken kimi zaman ise milyonlarca kişinin yok olmasına sebep olabiliyor. İnternet ve sosyal medya da diğer icatlar gibidir. Bunu büyük bir fayda uğruna da kullanabileceğiniz gibi kendiniz başta olmak üzere birçok kişiye zarar vermek amacıyla da kullanabilirsiniz. Umuyorum ki internetin gücünü çok daha doğru ve iyi işler için kullanmayı başarabiliriz.

13


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü

TECH &TECH Durukan Cedim

AKILLI

TELEFON BAĞIMLILIĞI Merhaba değerli Raptiye Dergisi okurları, Bu ayki köşemde sizlere akıllı telefonların insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini yazacağım. Yaşadığımız global dünya düzeninde internetsiz bir yaşam düşünülemez. Artık internet yaşantımızın bir parçası olmuş durumda. Peki bu görünmez sosyal ağları niçin bu kadar sık kullanıyoruz? Cep telefonlarının akıllanmasıyla beraber yani bir bilgisayar misali kullanmaya başladığımızdan beri, akıllı cep telefonuna bağmlı bireylere dönüştük. İletişim ihtiyacımızın çoğunu internet sağlayıcı uygulamalar üzerinden karşılıyoruz. Yurt içi veya yurt dışı aramalarımızı bile internet üzerinden yapabiliyoruz. E-postalarmıza erişim yine cebimizdeki telefonla artık daha kolay. Sosyal ağlar sayesinde artık insan ilişkilerimizin çoğunu bu platformlardan sağlıyoruz ya da bu platformlar üzerinden paylaşıyoruz. Yaptığımız bir gezi, arkadaş buluşması, yediğimiz yemekler, oynadığımız oyunların hepsinin “veri”lerini internette bulabiliriz.

14

Örnek vermek gerekirse, uluslararası bir danışmanlık şirketi olan Deloitte’un 2010-2015 yılları arasında 30 ülke üzerinde yaptığı araştırmaya göre Türkiye akıllı telefon bağımlılığında dünya birincisi konumunda. Araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye'deki kullanıcılar günde ortalama 71 kez, yani yaklaşık 15 dakikada bir telefonuna bakma ihtiyacı duyuyor. Türkiye’den 18-50 yaş arası 1000 kişinin katılımıyla ortaya çıkan sonuçlara göre Türkiye akıllı telefon bağımlılığının en yüksek olduğu ülke. Türkiye’deki kullanıcılar günde ortalama 71.7 kez cep telefonunu kontrol ediyor, bu da yaklaşık 15 dakikada bir ekran yüzü gördüğümüz anlamına geliyor (Ortalama 7 saatlik uyku dışındaki zamana göre). Türkiye'deki cep telefonu bağımlılığı Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa'nın diğer ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça yüksek. Türkiye'deki bağımlılık verileri bu ülkelerin iki katından bile fazla durumda. Türkiye'deki akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 22'si, yani yaklaşık 5 kişiden biri bağımlı durumda.


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü Cep telefonu bağımlılığına sahip olanların bir çeşit obsesif-kompulsif bozukluğa sahip olma olasılığı daha fazla (OCD): OCD olan bireyler her şeyi çok iyi bir şekilde organize etme ve belirli zamanlarda sıkı disiplin altında yapma ihtiyacı duyarlar. Akıllı telefonlar anında bildirimleri, kolay düzenlenme ve ihtiyacı karşılamadaki hızı sayesinde her şeyi kolayca ve rahatça yapmanızı sağlayabilmektedir. Bu da kompulsif davranış kalıplarına (akıllı telefonu her şey için kullanma ihtiyacı hissi) yol açabiliyor. “Çünkü akıllı telefon ile yapılan her şey, her an düzgün ve doğru şekilde yapılabilir ve sizi hiçbir zaman yanlış yöne sürüklemez.”

Akıllı telefon bağımlılığında Türkiye'yi yüzde 68.9 ile Brezilya ve yüzde 63.9 ile Meksika takip ediyor. Ufak bir örnek daha vermek gerekirse Türkiye, iletişim için Whatsapp uygulamasını en çok kullanan ülke. Kuzey Amerika ülkeleri ise Facebook üzerinden arama yapıyor ve mesaj atıyor. Çin Halk Cumhuriyeti, WeChat uygulamasını tercih ederken, Japonya ve Tayland LINE kullanıyor. Bu sözü geçen uygulamalar piyasaya sürüldüğünden beri, dünya genelindeki telekomünikasyon şirketlerinin en fazla tercih edilen iletişim paketleri internet ağırlıklı paketler olmuştur. Yani iletişim=internet. İnterneti olmazsa olmaz akıllı telefon. Artık yanımızdan ayırmadığımız, yenisi çıktığında hemen o modeli almak istediğimiz veya buna zorunda bırakıldığımız ( iPhonecular merhaba), şarjı bitse koşarak priz aradığımız hatta bazen eve dönme sebebimiz olan canımız akıllı telefonların bize olan zararları ise şöyle listelenebilir…

Sosyal beceri eksikliği: 7-18 yaşları arasında yapılan sosyal bir deneye göre, cinsiyet farkı gözetmeksizin gençlerin yaptıkları tüm sosyal aktiviteler, sohbetler veya ikili ilişkilerinde yalnızca akıllı telefon kullananların, pek çok sosyal durumda düzgün davranış ortaya koyamadıkları gözlenmiştir. Çünkü düzgün etkileşim için gerekli olan becerileri körelmiştir. Uykusuzluk: Melatoninin uykuya dalmak için beyin tarafından salgılanan doğal bir maddedir. Bazı bilimsel araştırmalara göre, akıllı telefon ve cep telefonlarının aşırı derecede kullanımından dolayı beynin, bedene melatonin salgısını yollamadığı ya da az salgıladığı görülmüştür. Bu durum özellikle yatakta saatlerce cep telefonu kullanılması ya da uyumadan hemen önce kullanılmasında ısrar edilmesinden dolayı olur. Telefon kullanımı ve ondan yayılan ışık, bedeninizi şaşırtır ve bedeninizin, henüz akşam olmadığını ve bu yüzden de melatonin salgılanması ya da düzgün uykuya dalmak için yeterli ölçüde salgılanmasının gerekli olmadığını düşünmesine yol açabilir. Değerli Raptiye Dergisi okurları, bu ayki köşemde sizlere akıllı telefonların insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini anlattım. Umarım biraz da olsa sizleri akıllı telefonlarınızı az kullanmaya teşvik edebilmişimdir. Hepinize mutlu günler dilerim.

Depresyon: Bilim insanlarının çoğu, dünya ile bağlantıda kalmak için aşırı derecede kullanılan cep telefonları ile kişiyi bir çeşit depresyona sokabilecek yalnızlık hissi arasında karşılıklı ilişki olduğunu düşünüyor. Evde otururken arkadaşlarımızın tatil fotoğraflarını görmek gibi ya da Twitter üzerinden arkadaşlarımızın yolladığı chek-in' ler... Hani biz ders çalışırken gördüğümüz… Soğuk odamızda yapayalnız hissetmemize sebep oluyor mu ?

15


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

Moda 2016-17

ŞEVVAL YÜRÜTEN

EN

SONBAHAR/KIŞ SEZONUNUN İYİ Şubat başında New York’tan Paris’e Londra’dan Milano’ya yaşanan heyecanlı moda yolculuğunda tanıtılan 2016-17 Sonbahar/Kış sezonun en iyi 10 koleksiyonunu sizler için seçtim.

Balmain Popüler kültürün kraliyet ailesi Kanye West- Kim Kardashian çifti Olivier Rousteing’in Balmain ordusunun ön sırasında yer alırken Kendall Jenner’dan Gigi Hadid’e geleceğin süper model adayları da podyumda seksi tasarımları taşıdı. Karışan kadın-erkek modasına uymayan genç tasarımcı Rousteing, feminen silüetlerin gücünü göstermekten çekinmedi. Pastel renklerin hüküm sürdüğü monokrom tasarımlar, dizüstü çizmeler, altın kemerler bu sezon belki bizim değil ama birçok ünlünün alışveriş listesinde yer alacak. Saint Laurent Hedi Slimane 4 yıllık Saint Laurent yolculuğuna couture-vari koleksiyonuyla cesur bir şekilde veda etti. Minimalist tasarımlar maksimalist formlarla buluştu ve Slimane’ın rock’n roll ruhu yine elbiselerin dokularına ince ince işlenmişti. Pop renkli kürklerden smokinlere, mini parti elbiselerinden erotik sivri burun topuklara koleksiyon sadece bu sezonda değil moda tarihinde unutulmamaya hazırdı. Slimane’ın elegan ama asi dizaynlarına dramatik bir makyaj ve seksi, ıslak saçlar eşlik etti. Louis Vuitton Bazı tasarımcılar kıyafetlerle sanat ortaya koyarken bazıları da moda alıcılarının gözdesi olmak için tüm hünerlerini ortaya koymuştu. Louis Vuitton’un Nicolas Ghesquiere’si karanlık ve fütüristik kıyafetleriyle ikisini de aynı anda başardı. Podyumdaki tüm kıyafetler giyilebilir özellikler taşırken sıradışılıklarını da korumaları muazzam bir başarıydı. Deri ve ipeğin beklenmedik birlikteliği, renklerin kontrast buluşması ve bir yandan sokağa hitap eden notalar bu kış Louis Vuitton’u bir kez daha neden her yerde göreceğimizi anlatmaya yeter. Marc Jacobs Monotonlaşan hayatın rengi olan modanın ihtiyaç duyduğu ilham bu sezon Marc Jacobs’tan geldi. Marc Jacobs’ın tuhaf zevki ikonikleşen kıyafet/kostümlerde can buldu. Yüksek modanın alt kültürü taklit ettiği bu sezon Marc Jacobs gotik yüzünü gösterdi. Oversized silüetler, baş döndüren desenler ve Zeki Müren, David Bowie gibi duayenleri hatırlatan yüksek platformlar şovun dikkat çeken noktaları oldu. Şovun sürpriziyse marjinal denince akla ilk gelen isim olan Lady Gaga’nın da podyumda yürümesiydi.

16

10

ŞOVU


Eylül - 2016

Fenerbahçe Leo Kulübü

Prada Prada; modern, metropol kadınlarının sınırlarını zorluyor. Güçlü bir duruş sergileyen tasarımları çağdaş kadınlara hitap ederken nostaljik ögeleriyle geçmişe de götürdü. Prada’nın defile notlarında kadının ne kadar kompleks ve tarif edilemez olduğu yer alıyordu; Prada’nın tasarımları bu tanımı destekler nitelikteydi. Kültürleri, dönemleri karıştıran Miuccia Prada bu sezon modanın tüm kurallarını yıkmaya geliyordu. Prada’nın yarattığı hayali kadın; zaman makinesinde yolculuk yapan multi-kültürel bir ikondu. Alexander Wang Modanın asi çocuğu, moda ve sokağın yeni birlikteliğini 2016-17 Sonbahar/Kış koleksiyonuyla kutladı. Sloganlar tişörtlerden çoraplara kadar atladı, chokerlar aksesuar olmak için fazla provakatifti ve tasarımlar iyi kızların dolabından alınıp reformüle edilmiş gibiydi. Yeni jenerasyonun nabzını tutan Wang sloganlarıyla Instagram’a atıfta da bulunuyordu. Wang özgürleşen moda hareketiyle güzellik, zevk ve estetiği yeniden tanımladı ve sokağın taklit edilmeye çalışan alt kültürlerinin gerçek halini gösterdi. Stella McCartney Veganlığıyla bilinen Stella McCartney bu sezon tasarımlarında hiçbir hayvan kürkünü kullanmayacağını açıkladı. Bu açıklamanın ardından hem elegan hem spor olan koleksiyonuyla moda dünyasından tam not aldı. Bu kışın hit trendi olacak kadifeleri pofuduk montlarda bile kullanan İngiliz tasarımcı ince, dökümlü elbiseler ve eteklerle efil efil bir koleksiyon tanıttı. Stella McCartney’nin bu tezat tavrı onu sezonun en iddialı isimlerinden yaptı. Balenciaga Vetements’ın tasarımcısı Demna Gvasalia, Balenciaga imparatorluğunun başına geçti. Herkes Demna’nın stilinin Balenciaga’nın ruhuna uyup uymadığını düşündü ama 2016-17 Sonbahar/Kış koleksiyonuyla modanın dahi çocuğu herkesi susturdu. Demna, modayı seven metropol kadınına günlük hayatta giyebileceği modern ve orijinal tasarımlar sunmuştu. Demna, kendi markası Vetements’a ilham veren sokak stilini; Balenciaga da lüks ve şıklıkla oluşturduğu tarzını ustaca birleştirmeyi başardı. Demna’nın tasarımlarını özgün kılan ise basit parçaları yüksek işçilikle yorumlaması oldu. Alexander McQueen Alexander McQueen 2016-17 Sonbahar/Kış şovunda modeller, romantik uykularından uyanıp gerçekliğe dönmüş gibiydi. Siyah, krem ve beyazın ağırlıklı olduğu koleksiyonda romantik tüller kelebeklerle buluşunca daha flörtöz bir hal almıştı. Kıyafetler kadar dikkat çeken başka bir detaysa modellerin dağınık topuzlarında konumlanan vintage görünümlü saç mücevherleri oldu. İç gösteren elbiseler içindeki dantel sütyenler de bu kış arzu nesnesi olmaya aday görünüyor. Gucci Alessandro Michele Gucci koltuğunu devraldıktan sonra her koleksiyon devrim niteliğinde oldu. Gucci’nin hız kesmeyen yükselişindeki ve onu moda sahnesinin başrolü yapmasındaki en büyük etken Michele’in her sezon kendini yenileyen tavrı oldu. Gucci kışın karartısına rağmen bu sezon en canlı renkleri ortaya çıkardı. Her kıyafetin kendi konsepti olsa da kıyafetler bir arada bütün olabiliyordu. Rönesans’tan esinlenen tasarımlardan zaman makinesinden çıkardığı 80’ler ruhuna Michele; ona dokunan, ilham veren her şeyi koleksiyona yansıtmıştı.

17


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

.. .. KULTUR & SANAT & SPOR

Hazırlayanlar: Özlem Özkan, Erce Kunter, Meriç Tansi, Zeynep Demirkılıç

SHAKESPEARE'IN BÜTÜN ESERLERi HAFİF KISALTILMIŞ Kahkaha garantili ve ödüllü bu çılgın Shakespeare komedisi, İngiltere'de West End'de 10 sezonu aşkındır kapalı gişe oynuyor. Üç ne yaptığını bilmez erkek oyuncu hemen hemen hazırlıksız ve pek bilgileri de olmadan Shakespeare'in bütün eserlerini birden oynayacaklarını iddia ederler; Hamlet, Ophelia, Romeo, Juliet, Jül Sezar, Macbeth, Othello, Desdemona, cadılar, periler derken işler karışır, çılgınlık boyutuna erişir… Değişik kurgusuyla bizleri şaşırtmaya hazırlanan oyunu izlemekte fayda var derim. Yer Tarih

Bkm organizasyonunca düzenlenen "Tadım ile Yaz Konserleri" kapsamında sevilen isimler seyircisiyle buluşacak. Eylül ayında gerçekleşecek konser, komedi şov ve birbirinden eğlenceli sahne etkinlikleri izleyenlerini büyülemeye hazırlanıyor. Yer Tarih

: Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi : 26 Eylül, Nil Karaibrahimgil 29 Eylül,Candan Erçetin 30 Eylül, Ziynet Sali

: Borusan Oto Dolmabahçe Sahne (Süzer Plaza) : 29 Eylül 2016, 20.30

OĞUZ GİDİYOR SERGİSİ

GEOMETRİNİN DÜZENİ SERGİSİ

Bu sergide, fotoğraf sanatçısı Oğuz Tan'ın İstanbul’dan Tayland’a yaptığı 16.000 km’lik bisiklet yolcuğunda çektiği fotoğraflar sergileniyor. 2 yıl süren bu yolculukta İran'dan Hindistan'a, Himalaya Dağları'ndan Tayland'a birçok yeri bisikletiyle gezen sanatçı, karşılaştığı farklı yaşamlardan eşsiz doğa manzaralarına gördüklerini; kısacası yolculuğu süresince biriktirdiklerini “Oğuz Gidiyor” sergisiyle ziyaretçileriyle paylaşıyor. Oldukça ilginç bir konuya sahip olan bu sergiyi kaçırmayın derim.

Geometrinin Düzeni Sergisi Gabor Kovacs Sanat Vakfı'ndan ve KOGART Çağdaş Sanat Koleksiyonu'ndan derlenen eserlerden oluşuyor. Geçen yüzyılın ortasından günümüze uzanan geometrik soyutlama üslubunun en önemli Macar resim ve heykel çalışmaları ziyaretçilerle buluşuyor. 20. yüzyılın başlarında yenilikçi artistlerin gerçeğin somut motiflerinden vazgeçip düşüncelerini veya duygularını şekil ve renkler aracılığıyla ifade etmeye başlamasıyla ortaya çıkan somutlama tekniğinin görülebileceği bu sergiyi ziyaret etmenizi öneririm.

Yer Tarih

18

TADIM İLE YAZ KONSERLERİ

: Zapata Moda : 18 Ağustos - 27 Eylül

Yer Tarih

: Macar Kültür Merkezi : 25 Nisan - 18 Eylül


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

BRIDGET JONES’UN BEBEĞİ

PELÉ: BİR EFSANENİN DOĞUŞU

10 yıl önce Mark Darcy ile mutlu sonda bıraktığımız Bridget Jones, şimdi karşımıza 40'lı yaşlarında boşanmış ve hayata yeniden atılan, bekar bir kadın olarak çıkıyor. Darcy ile ayrıldıktan sonra haber yapımcılığı işine daha sıkı sarılan, çevresini eski ve yeni arkadaşlarıyla donatan Jones'ta belki de değişmeyen tek şey sakarlığı. Her şey kontrol altındaymış gibi görünürken Bridget yine başına çorap örmeyi başaracak mıdır? Serinin yıllar sonra gelen üçüncü filminde başroller Renée Zellweger ve Colin Firth’e bu sefer Patrick Dempsey eşlik ediyor. Yönetmen koltuğunda ise ilk filmde olduğu gibi yine Sharon Maguire var. Romantik komedinin efsanelerinden olan filmin vizyon tarihi ise 14 Eylül.

1958 yılında henüz 17 yaşında olan genç Pelé, adını futbol tarihine altın harflerle yazdıracaktır. Zira o yıl Brezilya’ya ilk Dünya Kupasını kazandıran gol onun ayağından çıkmıştır. Brezilya’nın fakir mahallelerinden birinde büyüyen ama sıra dışı oyun tarzı ile arkadaşlarının arasından sıyrılmayı başaran Pelé, hırslı ve boyun eğmeyen bir karaktere de sahipti. Brezilya futbolunun adını dünyaya duyuran isim olarak tarihe geçen ünlü futbolcunun hayatını beyazperdede ilk oyunculuk deneyimini yaşayacak olan Kevin de Paula canlandırıyor. Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini ise Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist ikilisi beraber üstleniyor. Biyografik türdeki film 30 Eylül’de vizyonda olacak.

HARLEM GLOBETROTTERS

TURKISH AIRLINES WORLD GOLF FINAL

Basketbolu komedi ve şov ile birleştiren efsane basketbol takımı Harlem Globetrotters, 90. yılında İstanbul'a geliyor. Potanın sihirbazları, Guiness rekorlar kitabına en uzun basket atışıyla giren ve hâlâ rekoru elinde bulunduran Big Easy ile birlikte unutulmayacak bir basketbol şovu sunacak. 1926'dan beri yüzlerce ülkede 20 binden fazla gösteri maçına çıkan Harlem'i izlemek adına biletlerinizi almak için acele edin.

Türkiye Golf Federasyonu, Türk Hava Yolları’nın ana sponsorluğunda “Turkish Airlines World Golf Final” etkinliğini düzenliyor. Dünyanın en başarılı ve popüler oyuncularının yer alacağı turnuvada 30 milyon dolarlık toplam ödül için yarışılacak. Dünya çapında büyük bir ilgiyle beklenen etkinliği kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Yer Tarih

Yer Tarih

: Regnum Carya Golf Club, Antalya : 3 - 6 Kasım 2016

: Wolkswagen Arena - İstanbul : 15 Ekim 2016

19


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

NELER YAPTIK

-

AGUSTOS'16

16 Ağustos

22 Ağustos 118Y LYÇ Ağustos Ayı Konseyi

Fenerbahçe Lions Kulübü Ağustos Ayı Toplantısı

7 Haziran E YLÜ

11 Haziran

28 Ağustos Fenerbahçe Leo Kulübü Ağustos Ayı Toplantısı

11 Haziran

12 Haziran

L AY INDA

Neler Yapacağız?

18 Eylül Fenerbahçe Leo Kulübü Eylül Ayı Toplantısı

20

19 Eylül 118Y LYÇ Eylül Ayı Konseyi

20 Eylül

Fenerbahçe Lions Kulübü Eylül Ayı Toplantısı

24-25 Eylül 118Y LYÇ Motivasyon Kampı


Fenerbahçe Leo Kulübü

Eylül - 2016

-

IspanakLIı Arap POGACA. SI

LEZZET DURAĞI ÇAĞLA

Hamurumuz İçin: • 2,5 su bardağı un

Haydi yapmaya başlıyoruz :)

• 2 su bardağı ayçiçek yağı

Genişçe bir kap alıp maya, şeker ve suyumuzu kabımıza koyarak karıştırıyoruz. Kabımızın üstünü kapatıyoruz ve mayamızın kabarması için 10 dakika dinlendiriyoruz.

• 1,5 çay kaşığı maya • Yaklaşık 1 su bardağı ılık su

Ayrı bir kap içerisine un, tuz, kabartma tozu, karbonat ve süt tozunu koyup karıştırıyoruz. Sonra yağımızı da ekliyoruz ve tüm malzemelerin ekmek parçaları kıvamına gelene kadar karışmasını sağlıyoruz, bu işlem biraz zaman alabilir.

• 1 çay kaşığı şeker • 1/4 çay kaşığı kabartma tozu • 1/4 çay kaşığı karbonat • 1/2 çay kaşığı deniz tuzu • 1 yumurta

Deniz Tuzu

• 2 adet yağlı fırın kağıdı

Ispanaklı dolgu malzememiz için: • 1 kg ıspanak • Orta boy 4 adet beyaz soğan • 1 yemek kaşığı biber salçası • 3 yemek kaşığı limon suyu • Deniz tuzu • 1 yemek kaşığı sumak

PEKÇEÇINAR

Karışımı yaptığımız kaba dinlenmeye bıraktığımız mayamızı ekliyoruz ve karıştırmaya devam ediyoruz. Hamurumuzun hafif yapışkan hale gelmesi için az miktarda su ilave ediyoruz. Hamurumuz istediğimiz kıvamı aldığında hepsini top gibi yuvarlayıp hafifçe yağladığımız başka bir kap içerisine 45 dakika kadar dinlenmeye bırakıyoruz. Bu arada ıspanak dolgu malzememizi hazırlayabiliriz. Tabii ki güzelce yıkadığımız ıspanaklarımızı süzüp beyaz soğan, sumak, biber salçası, limon suyu ve deniz tuzu ile güzelce karıştırıyoruz. Ve tekrar hamurumuza geçiyoruz. Hamurumuzu 3 eşit parçaya bölüyoruz. 1. parçasını alıp diğer 2 parçayı yağlı kapta ve örtülü şekilde bekletiyoruz. Sıra geldi hamurumuzu açmaya… Hamurumuzu açmak için kullanacağımız zemini biraz unluyoruz ve oklava yardımı ile açıyoruz. Açtığımız hamuru çember yardımı ile yuvarlak parçalara ayırıyoruz. Her parçanın ortasına ıspanaklı iç malzememizi koyuyoruz. Yalnız burada malzememizi çok fazla koymamaya ve malzememizin yanlara değmemesine özen göstermeliyiz. Çünkü hamurlarımızın yanlarından toplayıp adete külah şekline getirerek yanlarından basıp en son üçgen görünümünü veriyoruz. Bu işlemi tüm hamurlarımız için uyguluyoruz. İşlemlerimizin bitmesine yakın fırınımızı 190 derecede ısıtıyoruz. Fırın tepsimize yağlı fırın kağıdı ile tüm hamurlarımızı diziyoruz. Veee tabii ki hamurlarımızın üzerine yumurta sarımızı sürüp poğaçalarımızı fırınlıyoruz. Çok değil, 15-20 dakika fırında tutmanız yeterli. Yanlarını biraz kızarmış olarak görmeniz poğaçaların servis için hazır olduğunu gösterecektir. Afiyet olsun! :)

21


Merhaba Sevgili Raptiye Okurları, Eylül ayının gelmesi demek sonbaharın bize serin yüzünü göstermesi de demek aslında. Ağustos sonu Eylül başında hem ülkemizde hem de burçlar özelinde çok ciddi etkileri olacak gökyüzü olayları gerçekleşecek. Dolunay etkilerini ay boyunca göreceğimiz Eylül ayının herkese güzel şeyler getirmesini umuyorum. Sevgiyle ve astrolojiyle kalın…

KOÇ Eylül ayı Koç burçlarına iyi gelecek! İş hayatında ummadığın başlangıçlar yapabilir, adeta paraya para demeyebilirsin. Ay sonuna doğru kalabalık ortamlara girecek yeni yeni insanlarla tanışacaksın. Her yeni insan yeni bir fırsattır bunu unutma.

YENGEÇ Sonbaharın gelişiyle içindeki duygusal çocuğu açığa çıkarıyorsun. Bazı konularda fazla alınganlık yapıp yanlış anlaşılmamak için kendini iyi bir şekilde ifade ettiğinden emin ol. Bir de benden sana tavsiye kış aylarına girmeden check-up işlerini hallet.

22

BOĞA Bu ayın sessiz ve sakin burcu sensin sevgili Boğa. Sonbaharın doğasından mıdır bilinmez, kendini ev işlerine adayacak ve kendinle kalmak için fırsatlar yaratmaya çalışacaksın. Benden sana tavsiye arada dışarıya çıkıp nefes almak her zaman iyi gelir.

ASLAN Tek taşımı kendim aldım tek başıma kendim taktım felsefesinden vazgeçeceğin bu ayda karşına belki de hayatının aşkı çıkacak. Yeter ki gözlerini dört açıp etrafındaki fırsatları gör. Yeni felsefeni açıklıyorum tatlım, evli mutlu çocuklu!

İKİZLER Bu ay boyunca etrafındaki sinsi . insanlarla mücadele edecek ve çok yorulacaksın. Tabii ki bu sürecin sonunda gerçekten yanında olması gereken insanları bulacak ve geri kalanları çöpe atacaksın. Onları çöpe atacağın poşete yazık tatlım, önüne bak gitsin.

BAŞAK Kendini baştan aşağı yenilediğin bir ay seni bekliyor sevgili Başak. Evdeki gereksiz eşyalardan başlayıp hayatındaki gereksiz kişileri çıkarmaya varan bir temizlik seni bekliyor diyebiliriz. Bu süreçte acele etmeyip iyi bir şekilde düşünüp olayları analiz etmeni tavsiye ederim.


. . ECE PIRPIR

TERAZİ Bu ayı en huzursuz geçirecek burç sensin sevgili Terazi. Dolunay etkisini en yoğun . şekilde hissettiğin için hayatının her alanına yansıyor bu huzursuz hava. Sana iyi bir haber: Ekim’den sonra şansın hiç olmadığı kadar açılacak, dişini biraz daha sık.

.

ASTROLOJI

YAY

AKREP İş hayatında hareketli bir döneme giriyorsun. İş değişiklikleri, terfiler, maaş artışları gündemde. Eğer yeni mezunsan hiç beklemediğin yerlerden iş fırsatları yakalayabilirsin. Eylül ayında mevsim geçişlerinden kaynakla. nan soğuk algınlıklarına dikkat et.

OĞLAK

KOVA

Yeni başlangıçlar ve radikal kararlar. Eylül ayını bu şekilde özetleyebiliriz senin için sevgili Oğlak burcu. Bu süreçte dikkat etmen gereken tek nokta insanları karşına almamak ve ilişkilerine zarar vermemek. Özgürlük maceranda sana başarılar.

Yaz bitti ama sen hala tatil peşindesin sevgili Kova. Eylül ayını sessiz ve sakin bir tatil . yapmak için fırsat bilip başlıyorsun araştırmalara. Tek başına da değilsin bu süreçte, kalabalık bir arkadaş grubuyla ya da sevdiğin kişiyle çıkabilirsin tatile. Aman bütçeye dikkat!

.

Aile içi ilişkilerde değişim ve dönüşüm ayı. Aileden ayrı bir eve çıkmak, eve yeni birinin dahil olması gibi pek çok yenilik gerçekleşebilir. Bu geçiş sürecinden gerginlikleri minimuma indirmek için sakin kalmaya çalışmakta fayda var benden söylemesi.

BALIK Balık için duygusal diyenler gelsinler bir de Eylül ayında görsünler. Duygularını açığa vurmakta en çok zorluk çekeceğin bu ayda adeta ağzından kerpetenle laf alacaklar. Kendi kabuğuna çekildiğin bu dönemde kitaplar, diziler ve filmler en yakın arkadaşların olacak. Kafanı dinlemek için iyi bir seçim.

23


• Türkiye'de 15 yaş üstündeki 16 milyon kişi sigara kullanıyor. Her gün düzenli olarak tütün ürünü kullananların oranı ise erkeklerde %39, kadınlarda %12,3.

. KENDINE . BILEREK

ZARAR VERME #eyluldefenerbahce

• Sigara günümüzde dünya çapında 15 yaş üstündeki 1.2 milyar insan tarafından kullanılmakta. Bu sayının 2025 yılında 1.6 milyara ulaşması ve bunun %85’inin de düşük-orta gelir düzeyine sahip ülkelerde olması beklenmekte. • Uyuşturucu kullanma yaşı 12’nin altına indi. Uyuşturucunun sigara ve alkole göre kullanım oranı %8. "Bonzai" en çok kullanılan uyuşturucu madde olarak ilk sırada yer alıyor. • Uyuşturucu en çok 18-29 yaş aralığındaki gençler tarafından kullanılıyor. • Uyuşturucu kullanmaya sebep olarak gösterilen temel faktörler: Merak, yaşıtlar, yalnızlık. • Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de alkol kullanım oranı erkeklerde %23, kadınlarda ise %4.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.