RAPTİYE NO: 52

Page 1

NO.52 MART, 2019

. Onlardan geriye kalan

bu topraklar.

Bu vatan.

Çanakkale Zaferİ’nİn 104. Yılı!


5

3

13

7

9

15

içindekiler 2

MESAJ VAR

3

ATATÜRK KÖŞESİ

Atatürk ve Fenerbahçe

5

SERBEST BÖLGE

Alien 1979

7

TARİHE İZ BIRAKANLAR

9

GAME & TECH

11

RÖPORTAJ

13

SAĞLIK

15

TEKNOLOJİ

16

2 NY / 1 MG

17

KÜLTÜR & SANAT

/raptiyedergi

Albert Einstein

Dota 2 Auto chess Yeni Üyelerimizi Tanıyalım

Ağız ve Diş Sağlığı Apple Watch

raptiyedergi@gmail.com

www.issuu.com/raptiyedergi

Dergimiz ile ilgili her türlü fikir ve görüşleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.


MESAJ VAR! 4

52

Mart 2019

Pek Sevgili Raptiye Okurları, Yine birbirinden güzel ve dolu aktiviteler ile birlikte Şubat ayını geride bırakmış olmanın verdiği mutlulukla karşınızdayım. İliklerimize kadar baharı hissedeceğimizi umduğum Mart ayına ise elbette hızlı bir başlangıç yaptık. Dönemin, hiç şüphesiz, en önemli etkinliklerinden biri olan Anıtkabir Ziyareti için 2-3 Mart tarihlerinde 118-Y Leo Yönetim Çevremizin organizasyonuyla Ankara’daydık. Resmi tören eşliğinde Atamızı huzurunda ziyaret ettik. Her katıldığımda bana tarifsiz duygular yaşatan bu anlamlı ziyarete kalabalık bir şekilde katılabildiğimiz için oldukça mutluyum. Emeği geçen ve katılan herkese ayrıca teşekkür ederim! Anıtkabir Ziyaretimizden sonra H.İ.S Projemiz kapsamında gerçekleştirdiğimiz Patiliköy Ziyaretimiz ise Ankara’da geçirdiğimiz hafta sonunun anlamını katlamış oldu. Volkan Koç öncülüğünde kurulan ve günümüzde yüzlerce sahipsiz hayvan dostumuzun evi olan Patiliköy’e emek veren tüm gönüllülere ve o yoğun hafta sonu programı içinde vakit ayırıp ziyaretimize katılan herkese çok teşekkür ederim. Mart ayı, ailemize yeni isimler katıyor olmamız nedeniyle de ayrı bir önem taşıyor. Sevgili Alp Kaan, Alp, Sinem ve Utku’ya şimdiden ailemize “resmen” hoş geldiniz diyorum! Sizlerin de katılımıyla güçlenen ailemiz eminim her geçen gün başarılarına daha güzellerini ekleyecektir! Önümüzdeki günlerde en önem taşıyan etkinliğimiz ise tabii ki artık gelenekselleşen gelir getiri aktivitemiz Fries & Beers! Neredeyse üç aydır tarihinin üzerinde ısrarla durduğumuz aktivitemiz, uzun zamandır planladığımız üzere 6 Nisan’da Eski Beyrut Kadıköy’de gerçekleşecek! Kulüp olarak en önemli ev sahipliklerimizden biri olan gelir getiricimiz Fries & Beers Vol.3 için hiç kimsenin unutamayacağı güzellikte bir etkinlik olması adına komite olarak yoğun bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Siz de bizim kadar heyecanlı mısınız? :)

Adnan Ayvaz Atakan Zorbilmez Ayşe Doğa Ülgen Burak Kılıç Caner Battaloğlu

O halde, 6 Nisan’da Fries & Beers Vol.3 için Eski Beyrut Kadıköy’de görüşmek üzere!

Kerem Sağlam

En derin Leo sevgi ve saygılarımla,

Özlem Özkan Taha Başıtaş

Özlem ÖZKAN 2018-19 Çalışma Dönemi Başkanı Fenerbahçe Leo Kulübü

Rasimpaşa Mahallesi, Siftah Sk. No:7, Kadıköy/İstanbul

2


ATATÜRK KÖŞESİ

ATATÜRK ve FENERBAHÇE

“B

en sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu meşhur cümlesi spora ve sporcuya bakış açısını açıkca belirtiyor. Gazi, spora ve sporcuya son derece önem verir, futbol, güreş, boks, kürek, okçuluk ve binicilik gibi birçok çeşitli spor dallarını izlemekten ve yapmaktan keyif alırdı. Atatürk’ün spora verdiği önemin en büyük göstergelerinden biri de Milli Mücadele’ye başlamak için Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününü, 20 Haziran 1938 tarihinde TBMM kararı ile “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmesini sağlamasıdır. Ulu Önder yaşıyor olsaydı büyük ihtimalle günümüzde de birçok spor dalı ile ilgilenir, ülkemizin bayrağını en ileriye taşıyan kulüpleri şüphesiz desteklerdi. Fakat bir kulüp onun için eskiden olduğu gibi yine daha farklı olurdu. O “bir kulüp” hangisi mi? Fenerbahçe! Mustafa Kemal Atatürk Fenerbahçeliydi. Atatürk, gerek maddi gerek manevi olarak kulübümüze desteğini hiçbir zaman esirgememiş ve tarihe en büyük Fenerbahçelilerden biri olarak adını yazdırmıştır. Bu durum da

3

ATATÜRK KÖŞESİ

Taha Başıtaş


tabii ki Fenerbahçeliler için her zaman övünecekleri bir gurur kaynağı olmuştur. 5 haziran 1932’de Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki binası yanınca ve neredeyse içindeki her şey yok olduğunda, Fenerbahçe yuvasız kalmıştı. Yardım kampanyaları başlatılmıştı ve gazeteler her gün bağış yapanların adlarını yayınlıyordu. 21 Haziran 1932 Salı gününe ait 2917 no’lu Cumhuriyet Gazetesi’nin 1. sayfasının sağ üst köşesinde şöyle yazılıydı: “Gazi hazretleri Fenerbahçe’ye 500 lira teberru ettiler.” Atamızın bu yardımının yanı sıra, yaşadığı süre zarfında katıldığı tek spor kulübü balosunun 1927 yılında Kalamış Belvü Oteli ve Gazinosu’nda düzenlenen Fenerbahçe yaz balosu olması, Atatürk büstlerinin her tarafa konulması ve heykelerinin dikilmesi konusunda hassas olmasına rağmen 1 Haziran 1934 tarihinde Gazi’nin kararı ile Fenerbahçe Stadı’nın Türkiye’de Atatürk’ün büstünün konmasına izin verdiği tek stat olması ve bunlara ek olarak 1918 yılında cepheden kısa bir tatil için İstanbul’a geldiğinde Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret edip hepimizin bildiği “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafa mazhar-i takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim.” satırlarını hatıra defterine yazmış olması kulübe olan bağını açıkca gözler önüne sermektedir. Peki bu bahsettiğimiz tarihi anektodlar Atatürk’ün Fenerbahçe’ye olan özel ilgisinden kaynaklanmayıp Fenerbahçe’nin bir Türk spor kulübü olması nedeniyle mi yaşanmıştı? Gazi’nin şüphesiz hangi Türk kulübü olursa olsun milletimizi ve bayrağımızı temsil eden her kulübe desteğini esirgemeyeceği aşikar. Fenerbahçeli olduğunu nereden biliyorduk ve bu desteklerde bulunması onun Fenerbahçeliliğini kanıtlıyor muydu? Bunun yanıtını öğrenmek için 1928 yılının Haziran ayında yaşanan sohbeti inceleyebiliriz. 1928 yılı Haziranında Dolmabahçe Sarayı’nda yine bir sohbet anında sekiz kişiydiler. Atatürk, Şükrü Saraçoğlu, Necmeddin Sadak, Mustafa Necati, Ruşen

Eşref Ünaydın, Kazım Özalp (Fenerbahçe’ye üye olmadan önce), Kılıç Ali ve gazeteci İsmail Müştak spor üzerine söyleşmekteydiler. Atatürk birden Şükrü Saraçoğlu’na doğru dönüp “Bak onlar altı kişi. Fenerbahçeli olarak burada bir sen bir de ben varız. Bunlar 6-2 bize üstünler. Aman ayağımızı denk tutalım.” der. Bu anekdot daha sonra 1934-1950 yılları arasında Fenerbahçe Kulübü başkanı olan ve bunun yanı sıra 1942-46 yılları arasında Türkiye Başbakanı, 1938-42 yılları arasında Türkiye Dışişleri Bakanı, 1948 ile 1950 yılları arasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Şükrü Saraçoğlu tarafından anlatılmıştır. Onunla yıllarca aynı yönetim kurullarında yakın ilişki içinde bulunan Rüştü Dağlaroğlu tarafından da belirtilmiştir. Bu anektodun yanı sıra Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Fenerbahçeli olduğunu bir anısında daha belirtip bu konuya açıklık getirmiştir. 1928 yılında yaşanan bu olay aşağıdaki gibi tarihin kayıtlarına geçmiştir. 1928 yılının Ağustos ayında Fenerbahçe’nin ezeli rakibi Galatasaray’la, kazananın Ata’nın bir büstünü müzesine götüreceği özel bir maç yapıldı (Gazi Büstü Kupası). Bu maç Taksim Stadı’nda 10 Ağustos 1928’de oynandı ve Atatürk o sıralar İstanbul’da idi. Gündüz Büyükdere’de bir Milletvekili arkadaşının yazlığına konuk olan Atatürk, akşamüstü Dolmabahçe Sarayı’na dönmüştü. Henüz akşam sofrasına geçilmemişti. Atatürk’ün sofrasının konuklarından beşi Gazi ile sohbet etmekteydi. Söz, o günkü maçtan açıldı. Atatürk Akşam Gazetesi sahibi, Sivas Milletvekili, aynı zamanda Galatasaray Kulübü Başkanı Necmettin Sadak’a döndü ve sordu: “Bugünkü maç ne oldu?” Sadak’tan önce yine bir Galatasaraylı olan Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati yanıt vermek istese de Gazi ona “Sen dur, sana sormadım.” dedi. Bunun üzerine Necmeddin Sadak “3 - 3 berabere bitti Paşam” diye yanıt verdi. Bu sonucu öğrenen Mustafa Kemal, Sabri Toprak ve Vasıf Çınar Beyler’den oluşan iki Fenerbahçeli konuğuna doğru yaklaşıp, “Ya öyle mi! Zaten burada da 3-3 berabereyiz.” dedi. Çünkü Necmettin Sadak, Mustafa Necati’den başka orada bulunan Ruşen Eşref Ünaydın da Galatasaraylıdır. Hemen arkasından da şu cümleyi söyledi: “Ben de Fenerbahçeliyim”.

ATATÜRK KÖŞESİ

4


SERBEST BÖLGE

Merhaba Değerli Raptiye Okurları, Ben Atakan Zorbilmez. Sizlere bu ay Serbest Bölge’de beni etkileyen bir film olan Alien’dan bahsetmek istiyorum. Herkese keyifli okumalar!

A LI EN

1 9 7 9

A

lien, Ridley Scott tarafından yönetilen 1979 yapımı bilim kurgu ve gerilim filmidir ve her iki türde de sinema tarihindeki en iyi filmlerdendir. Film Dünya’ya dönmek için yola çıkmış olan Nostromo (Bu isim Joseph Condrad’ın 1904 tarihli aynı adlı romanından alınmıştır) isimli kargo gemisindeki 7 mürettebatın kimden geldiği belli olmayan bir sinyali kontrol etmek amacı ile yönlerini değiştirip yakınında oldukları bir gezegeni kontrol etmeleriyle ve o gezegenden bilmedikleri bir canlıyı gemiye sokmalarıyla başlar.

Kamera Arkası Alien filminden bahsetmek için öncelikle filmin arka planı hakkında birkaç şey söylemek istiyorum: Alien filminin yazarı Dan O’Bannon 70’li yıllarda uzaylı temasına fazlasıyla tutulmuş birisidir ve bir uzay gemisindeki mürettebat ekibi ile ilgili korku filmi yapmak istemektedir. Böylelikle Alien’ın senaryosunun ilk bölümlerini yazmıştır. O sıralarda da tesadüfen Dune (1983) filminin senaryosu için Paris’e çağırılır ve O’Bannon Paris’te kaldığı 6 aylık sürede Alien filminde de çok fazla emeği geçen H. R. Giger ile tanışır. Giger O’Bannon’a kendi çizimlerinden birkaç tanesini gösterir ve o çizimleri gördükten sonra O’Bannon’ın kafasında Alien filmi için bir şeyler canlanmaya başlar. (O’Bannon gördüğü bu çizimlerden o kadar çok etkilenmiş olmalı ki yıllar sonra bile gördüğü çizimlerin ne kadar rahatsız edici ve aynı zamanda etkileyici olduğundan bahseder). Paris’ten döndükten sonra Ronald Shusett’in de yardımı ile birlikte yazmış oldukları senaryoyu satmak için stüdyo arayışına girer. Uzun süre senaryosunun çok vahşi olduğu gerekçe gösterilerek anlaşacak stüdyo bulamadıktan sonra

5

SERBEST BÖLGE

Atakan Zorbilmez


Hollywood’un ikinci sınıf aksiyon filmlerini çeken stüdyosu olan Roger Coman ile anlaşmaya çok yaklaşır ancak O’Bannon’ın bir arkadaşı senaryoyu ve çizimleri kendi tanıdıklarına gösterirken bu çizimler ve senaryo 20th Century Fox’la bağlantısı olan birinin dikkatini çeker O’Bannon’a senaryonun çok daha iyi stüdyolara layık olduğunu söyleyen bu kişi senaryo için 20th Century Fox ile anlaşmanın bir yolunu bulur. 20th Century Fox’ta da uzun süren serüvenden sonra stüdyo yönetmen olarak Ridley Scott ile anlaşır. Ridley Scott’ın yaptığı açıklamalara bakacak olursak Alien filmini çekerken onu 3 farklı film etkilemiş: Bilim kurgu yönünden Stanley Kubrick’in başyapıtı olan “A 2001 Space Odyssey (1968)” ve George Lucas’ın Star Wars serisinin başlangıç filmi olan “Star Wars: A New Hope (1977)” filmleri korku tarafında ise vahşiliği ile ön plana çıkarken “The Texas Chainsaw Massacre (1974)” filminden etkilenmiştir.

Başrol Oyuncusu Alien filminin çıktığı döneme göre kendisini diğer tüm filmlerden ayıran özelliği vardır. Bu özelliklerinden bir tanesi de başrol karakteridir. James Bond, Han Solo ve Rocky gibi daima erkek karakterlerin kahramanlık yaptığı ve kadın karakterlerin sadece erkeklerin aşık oldukları kişi vasfıyla var oldukları zamanlarda bizlere Ellen Ripley karakterini tanıtmışlardır. Ayrıca AFI (American Film Institue)’nin 2003 yılında yapmış olduğu “Sinema Tarihinin En İyi 50 Kahramanı” listesinde Ellen Ripley’nin 8. sırada yer alarak kadın karakterlerin de başarılı bir şekilde kahramanlık rollerini üstlenebileceklerini herkese göstermiştir

Görsel Efektler Alien filminin The Thing (1982) gibi tarihteki en iyi bilim kurgu ve gerilim filmlerinden birisi olarak anılmasının aslında birçok sebebi var. Öncelikle sizlere görsel efektlerden bahsetmek istiyorum: Filmin yapımcıları ellerindeki bütçeyi, adından söz ettirecek tanınmış oyuncular ile anlaşmak yerine özel efektlere harcamaya karar vermişler ve yapabilecekleri en iyi efektleri yapmaya çalışmışlar. Alien filminin efekt olarak kendini diğer filmlerden farklı kılmasını ve daha güzel görünmesini sağlayan bir diğer etken ise pratik efekt kullanması; filmde ortaya çıkan karakterleri bilgisayar üzerinden yapılan efektlerle

değil de kostüm giymiş insanlar aracılığıyla oldukça uzun uğraşlar gerektiren setler neticesinde kendi çabalarıyla perdeye yansıtmalarıdır. Filmin yapıldığı yıldaki diğer filmlere de bakıldığında kolaylıkla fark edilir ki inanılmaz görüntülere sahip olan film tam anlamıyla çağının çok ötesinde görsel efektlere sahip. Ridley Scott’ın pratik efektlerde inanılmaz bir yeteneği olduğunu diğer filmi Blade Runner (1982)’da da görmek mümkündür.

Alien’ın Korkunç Yüzü Alien’ın korku seviyesinden bahsedecek olursak, bir korku filminin ne kadar iyi ve nitelikli olduğunu anlamanın en iyi yollarından biri ne kadar “jumpscare” kullandığına dikkat etmektir. Jumpscare’in ne olduğunu açıklamak gerekirse: Jumpscare, seyircileri korkutmak amacı ile yapılan ve çoğunlukla yüksek bir gürültü eşliğinde, ani görüntü ya da olay değişimine denir. Bu sinema taktiği seyirciyi korkutmak için hiçbir emek gerektirmediğinden genellikle tembel yazarlık olarak görülür ve sinema sektöründe çok fazla saygı görmez. Diğer taraftan jumpscare kullanmadan korkutmayı başarmak gerçek bir yetenek ister ve başarılı bir şekilde yapıldığında kendini tekrar tekrar izlettirir. Ridley Scott da filmlerde jumpscare görmekten hiç hoşlanmayan bir yönetmen olduğundan seyircileri, kurduğu gerilimli ortamlarla ve hakkında hiçbir bilgiye sahip olunmayan bir yaratık ile korkutmayı tercih etmiştir. Bu durum filmin korku kalitesinin, sıradan korku filmlerinden daha farklı ve daha üstün olmasını sağlamıştır. Alien filmi piyasaya sürüldüğünde birçok insanın kafasında oluşan uzaylı ve gelecek anlayışını çok fazla değiştirmiştir. Star Wars: A New Hope (1977) gibi filmlerin gösterime girmesiyle insanların aklında daha aydınlık bir gelecek canlandırdıkları bir dönemde Alien “In space no one can hear your scream” yani “Uzayda çığlığını kimse duyamaz” sloganı ve dehşet verici, klostrofobik ortamı ile insanlarda bir şok etkisi yaratmıştır. Aynı zamanda gerçek hayvan bağırsakları ve kanı kullanılarak yapılmış olan ünlü “Chestburster” sahnesi 2004 yılında çıkan “Bravo’nun En Korkunç 100 Film Sahnesi” listesinde de kendine 2. sırada yer bulmuştur. Sonuç olarak Ridley Scott’ın sadece 10.7 milyon dolar bütçe ile yönettiği Alien filmi 40 yıl sonra bile efsane olarak adından söz ettirmektedir ve bütün sinemaseverlerin bir defa da olsa şans verip izlemesi gereken bir filmdir.

SERBEST BÖLGE

6


TARİHE İZ BIRAKANLAR

Albert Einstein Kimdir? Her şeye meraklı ve hayal gücü zengin bir çocukluk Einstein 1879 yılında Güney Almanya’nın Ulm şehrinde sıradan bir çocuk olarak dünyaya geldi. Küçük bir elektro-kimya fabrikasının sahibi olan babasıyla, klasik müziğe meraklı annesi, Einstein konuşmaya geç başladığı için oldukça tedirgin olsa da daha sonra bunun ne kadar gereksiz olduğunu anlayacaklardı.

“Geri zekalı” olduğu düşünülürken atomu keşfedip insanlara başarının tanımını yapan isim, Albert Einstein’in hayatı.

K

üçükken “geri zekalı” olduğu düşünülmesine rağmen daha sonra atomu parçalayarak herkesi şaşırtam muhteşem zeka olarak tanıyoruz hepimiz Albert Einstein’i. Hatta hangimiz okuldaki üşengeçliğimizi, tembelliğimizi Einstein’i örnek göstererek örtmedik ki... Tabii hiçbirimiz daha sonra atom parçalayacak kadar dahi çıkmadık o ayrı. Zekası fark edilene kadar birçok zorluk yaşamış Einstein kendi dünyasında. Okulu belki hiç sevmemiş, ama zekasının kendisini yönlendirmesine de engel olmamış. Peki kimmiş aslında Albert Einstein? Neler yaşamış, neler hissetmiş?

Yaşarken o anlar ne kadar zor olsa da, daha sonra bu anların hayıflanmaları yerini büyük icatlara bırakacaktır. Einstein, ne kadar içine kapanıksa o kadar büyük hayaller kurmaya başlar. Her şeye duyduğu sınırsız merak, zamanla onu mükemmel bir hayal gücüne sürükler. Artık düşündüklerinin ve zamanla yapacaklarının sınırı yoktur.

Okulu hiçbir zaman sevmedi Einstein’e göre onun zekasının temelleri kesinlikle okulda atılmadı. Okul onun için ziyadesiyle sıkıcı ve ezber sisteminde gereksizdi. İlk ve orta öğretimi çok başarısız ve zor bir şekilde geçti. Mühendis olan amcasının desteği olmasa bu kadarını da yapması mümkün değildi. Ona göre eğitim, okulda öğrendiğin her şeyi unuttuğunda sana kalandı.

Çocukluğunda unutamadığı iki olay Amcası sayesinde tanıştığı geometriden adeta büyülenmişti. Çocukluğuna dönüp baktığında iki olay onun için çok etkiliydi: İlki beş yaşındayken amcasının ona hediye ettiği pusulada fark ettiği gizem, ikincisi de on iki yaşında öklit geometrisini öğrendiğinde hissettiği büyü. Özellikle geometri onun için sarsıcıydı. Hatta bu yaşlarda geometrinin büyüsüne kapılmadıysanız daha sonra sizi etkilemeyeceğini düşünüyordu Einstein.

Kuantumun değerini ilk anlayan Fizikçi Einstein, Kuantum Fiziği’nin değerini anlayan ilk Fizikçi olarak buradaki bilgilerini ışıma enerjisine uyguladı. Bu olaydan yola çıkarak da fotoelektriği açıkladı. Hatta bu çalışmaları 1905’te Annalen der Physik dergisinde iki makalesi yayınlandı. Üçüncü yazısında ise, görelilik teorisinin temellerini atıyordu. Einstein’in bu teorileri sert tartışmalara yol açıyordu. Daha sonra 20. yy’ın En Kuramsal Fizikçisi olarak anılmaya başladığında, Einstein, görelelik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji alanlarına önemli katkılar sağlamıştır.

7

TARİHE İZ BIRAKANLAR

Adnan Ayvaz


İzafiyet Teorisi Modern bilime etkileri çok büyük olan Einstein fizik alanındaki çalışmalarından özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık yani “İzafiyet Teorisi” ile tanındı. Bu teori üç bölüme ayrılmaktaydı: - 1905’te Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu iddia eden sınırlı bağlılık, - 1916’da eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren genel bağlılık, - 1916’da elektro-manyetizma ile yerçekimini aynı alanda birleştiren kapsamlı denemeler. Bu teorideki özellikle ilk iki kısmın atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerde çok başarılı olduğu denenmiştir. Çağdaş fiziğin de temel taşları arasındadır.

Nobel Fizik Ödülü aldı Özellikle kuramsal fiziğe katkıları yadsınamazdı. Bunun yanında fotoelektrik olayına getirdiği açıklamalar da çok önemliydi. Tüm bu gelişmeler Einstein’e Nobel Fizik Ödülü’nü kazandırdı.

“Ben atomu insanlığın yararı için keşfettim” Bir gün Einstein’a keşfettiği atomun bomba olup Hiroşima ve Nagazaki tepesinde patladıktan sonra neler hissettiği soruluyor. Einstein ise şöyle cevaplıyor bu soruyu: “Her savaş insanlığın ilerlemesini engelleyen kötülük zincirine bir halka daha ekler. Ben atomu insanlığın yararı için keşfettim. Ancak insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar. Böyle olacağını bilseydim ayakkabı tamircisi olurdum.’’

Einstein’den başarının formülü Daha 5 yaşındayken bir pusulanın gizemine duyduğu hayranlıktan yola çıkarak başarının formülünü de gerçekten matematiksel olarak formülize etmiş Einstein. Ona göre, Başarı; A=X+Y+Z. Denklem karmaşık gibi görünse de aslında anlaşılır ve basit. A: Başarı, X: Çalışmak, Y: Çalıştığın konuyu oyun gibi görmek, Z: Konuşmak yerine üretmek. İşte bu kadar basit. Bu koşullar bir araya geldiğinde başarı da kendiliğinden geliyor sanki.

Tek bir çocuk bile mutsuzsa bilim ilerleyemez Einstein’e göre bilimin ulaşması gereken son nokta tek bir çocuğun bile mutsuz olmaması. Çünkü tek bir çocuk dahi mutsuzsa icatlar olmayacağından bilim de ilerleyemeyecektir. Bence Einstein, herkesin kendisi kadar güçlü olamayacağını düşünüyordu. Ona geri zekalı denildiğide bile o hayal kurmaktan vazgeçmeyerek çok büyük bir cesaret göstermişti çünkü.

Aptal nedir? Einstein dünyanın aptallarla dolu olduğunu düşünüyor. Çünkü aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç bekleyen kişiye onun gözünde aptal deniyor. Nihayetinde aptallığın bir sınırı yok, dahilik ise bir sınır gerektirir!

TARİHE İZ BIRAKANLAR

8


GAME & TECH

Dota2 auto chess

M

erhaba Değerli Raptiye Okurları, bu ay sizlere köşemin ilk yazısında tanıttığım bir MOBA oyunu olun Dota 2 (Defence of The Ancients 2) oyununa eklenen bir oyun modunu tanıtacağım. Modumuzun adı Auto Chess. Auto Chess, günden güne popülerlik kazanmakta ve bu durum söylentilere göre Dota 2’nin yapımcısı Valve şirketinin dikkatini fazlasıyla çekmiş durumda. Geçtiğimiz ay içinde 300.000 oyuncu sayısını geçen Auto Chess, Dota’nın 3’te 1’i seviyesinde bir aktif oyuncu sayısına ulaştı. 5 milyon üzerindeki abonelik sayısını da unutmamak gerekiyor tabii. Peki bu Dota Auto Chess nedir? Drodo Studio adlı bir geliştirme ekibi tarafından üretilen oyun modunda her oyuncu kendi takımını oluşturmakla işe başlıyor. Bir satranç tahtası gibi görünen arenada önce oyun içi creepler ile, ardından oyunun içerisindeki diğer 7 oyuncunun takımları ile dövüşüyorsunuz. Oyun bir satranç tahtası gibi 8x8 bir alanda oynanıyor. Oyuncuların amacı, oyuncuların biriktirdikleri altını ve ellerine gelen kahramanları kullanarak mini turnuvaları kazanmak. Turnuvalar 8 oyuncudan oluşuyor ve 1’e 1 maçların sonunda kazanan belli oluyor. Kahramanlar otomatik olarak savaşıyor, oyuncuların kahramanları kontrol etme şansları yok. Dota Auto Chess’te oyuncular, ellerine gelen kahramanları biriktirdikleri altını kullanarak savaşa sürebiliyorlar. Aynı karakterden ya da aynı ırktan kahramanlar birbirlerine bazı bonuslar kazandırıyor. Örneğin üç adet Orc karakteriniz varsa, karakterleriniz canı 250 puan daha yüksek olurken, 3 karakteriniz de savaşçıysa her birinin zırhı 8 puan

9

GAME & TECH

Caner Battaloğlu


daha fazla oluyor. Bir başka örnek ise Druid ırkından iki karakteriniz varsa birlikte farklı combolar üretebiliyor olmak. Bununla birlikte creeplerden düşen eşyaları da birleştirme şansına sahipsiniz. Aynı kahramandan üç tanesine sahipseniz, hepsini birleştirip karakterin daha güçlü bir versiyonunu da elde edebilirsiniz. 100 canla başladığınız oyunda kaybettiğiniz raundlarda karşınızdaki takımın karakterleri canınızı götürüyor. 8 oyuncu arasından en son ayakta kalan ise oyunu kazanıyor. Oyunun eğlenceli kısımlarından bir tanesi de draft sürecinin zaman kısıtlaması olması. Elinizi hazırlayıp oynamaya başlamanız için sadece 30 saniyeniz bulunuyor. Bu esnada rakiplerinizin ne yaptığına da dikkat etmeniz gerek çünkü her kahramandan sadece 20 adet bulunuyor. Kısa süre içerisinde rakipleri engelleyecek durdurulamaz kombolar oluşturmak ve hem altın biriktirip hem oyunda kalacak stratejiyi oluşturmak için sadece 30 saniyelik bir süre bulunuyor. Farklı oyunlarda yayınlar yapan birçok oyuncu da Auto Chess tufanına katıldı ve oyun topluluğunun bu kadar genişlemesi Valve’nin dikkatini çekmiş olacaktır. Gelelim Valve’ın bu oyuna ilgisine, sosyal medyada konuşulan bir dedikoduya göre Valve bu oyunu Drodo Studio ekibinden satin almak istiyor. Peki bunun gerçekleşme ihtimali nedir? Valve en son Artifact projesiyle karşımıza çıkmıştı. Kısaca Artifact oyunundan bahsetmek gerek. Artifact, Dota 2’nin kart oyunu adaptasyonu diyebiliriz. İki oyuncu da 5’er kahramanın liderliğini üstlendiği desteleri eşliğinde birbirleri ile

3 koridorun 2’sinin kontrolü için yarışıyorlar. Hearthstone benzetmesi bir oyun olarak karşımıza çıktı fakat içinde Dota 2’yi barındıran mekanikler var. Daha da merak edenler için önümüzdeki ay bu oyunu sizler için oynayıp incelemelirimi daha detaylı bir şekilde anlatabilirim. Dönelim asıl konumuza. Artifact’in Valve oyunlarının aksine bedava olmasını bırakın, pahalı bir oyun olması güzel bir oyun olmasının önüne geçti ve beklenilen oyuncu kitlesi sayısına ulaşamadı. Ortalaması son zamanlarda 500-1000 oyuncu olan oyunun bir fiyasko olduğunu söylememek imkansız. Hatta TwitchTracker’a göre izlenme sayısı da 200 civarında dolanıyor. Oyun piyasasındaki temel yapıtaşlarını oluşturan oyunların çoğu mod iken Valve tarafından satın alınıp geliştirildi ve şu anki haline geldi. Team Fortress, Quake moduydu. Counter-Strike, Half-Life moduydu. Hatta ve hatta Dota oyunu da Warcraft 3’teki mod olarak sunulmuş bir haritaydı. Valve’nin böyle şeyler yaptığını biliyoruz ve önlerinde fiyasko bir oyun ile çok çabuk oyuncu kitlesi elde etmiş başka bir oyun var. Yakın zaman içinde böyle bir atılımı yapmaları içten bile değil diye düşünüyorum. Son olarak Dota 2 Auto Chess’i oyunun içinde ya da Dota 2 atölyesinde bulabilirsiniz. Bu oyun da Dota 2 gibi ücretsiz. Bu aralar benim favori oyunum. Oynayanlar, öğrenmek isteyenler, ve beraber oynamak isteyenler benimle Steam üzerinden iletişme geçebilir. Birlikte lobby kurup eğlenceli ve rekabet dolu oyunlar oynayabilirz. Steam ID: UptownMamba.

GAME & TECH

10


RÖPORTAJ

YENİ ÜYELERİMİZİ TANIYALIM

ALP KARAOSMANOĞLU

ALP KAAN ÖNDER

2. Leo olmaya nasıl karar verdin? Burada ilgini çeken ne oldu? “Hayat paylaşmayı bilmediğimiz için savaşa dönmüştü. Hâlbuki paylaşmak için birlikteydik savaşmak için değil” diye bir söz vardır. Ben de Fenerbahçe Leo Ailesi ile ‘paylaşmak için birlikteyim’. Daha önce kendi arkadaş çevremle yapmaya çalıştığım “bilgiyi ve iyiliği paylaşma” etkinliklerimiz vardı. Bir gün bu konular üzerine konuşurken önericim Seda Çağlar Taşkın Kan ile Leo hakkında konuşmalarımız oldu. Aynı amaç içerisinde, egodan yoksun insanlarla birlikte yol almaktan mutluluk duyacağımı hissettim ve Fenerbahçe Leo Ailesi’ne katılmak istedim.

1. Öncelikle kendini tanıtabilir misin? Ben Alp Kaan Önder, 21 yaşındayım. Maltepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü öğrencisiyim. Galatasaraylıyım. Bilgisayar oyunları ve arabalar en büyük hobilerimdir. 2. Leo olmaya nasıl karar verdin? Burada ilgini çeken ne oldu? Leo’yla tanışmam arkadaşım Ali Fuat’ın önerisi üzerine oldu. Kişisel gelişimim konusunda Leo’nun bana çok şey katacağına inanıyorum. Ayrıca, Leo’da sosyal sorumluluk kapsamında yapılan çalışmalar da ilgimi çeken bir diğer konu. 3. Bir Leo olarak neler yapmak istiyorsun? Kafanda belirlediğin birkaç hedef var mı? Sosyal becerilerimi geliştirmek ve sosyal çevremi genişletmek istiyorum. İlerleyen zamanlarda Yönetim Kurulu’nda görev alarak kulübümüz adına daha çok sorumluluk almak istiyorum. 4. Yaklaşık 6 aylık bir adaylık sürecinden geçtin. Bu süreç içerisinde senin Leo’da gözlemlediğin ve sana değer katabilecek hususlar nelerdir? Geçen 6 ay içersinde Leo’ya dair birçok şey öğrendim. Oturmuş kulüp kültürü ve kulübün sosyal bilinci kulüpte bulunduğum bu kısa süre içeresinde gözlemlediğim en önemli değerler oldu. 5. Raptiye’de en sevdiğin köşe hangisi? Neden? Teknoloji ve tarihe ilgi duyduğum için Teknoloji, Tarih ve Game & Tech sevdiğim köşelerdir. 6. Fenerbahçe Leo Kulübü senin için ne ifade ediyor? Oturmuş kulüp kültürüyle arkadaşlık ilişkilerimi geliştirdiğim ve büyük ölçüde kendimi içinde hissettiğim bir kulüp.

11

RÖPORTAJ

1. Öncelikle kendini tanıtabilir misin? Ben Alp Karaosmanoğlu, 24 yaşındayım. Bilgisayar Mühendisiyim. Özel bir firmada mobil uygulama geliştiriyorum. Aynı zamanda lisanslı olarak futbol hakemliği yapmaktayım. Boş zamanlarımı futbol maçları izleyerek değerlendiriyorum.

3. Bir Leo olarak neler yapmak istiyorsun? Kafanda belirlediğin birkaç hedef var mı? Her toplantının başında da söylediğimiz gibi, Leo; Liderlik, Deneyim, Olanak yaratmaktır. Yarattığımız olanaklarla ve içimizdeki liderlik vasıflarımızla edindiğimiz deneyim sayesinde etkin ve yetkili bir noktadan daha fazla insana, daha etkili şekilde dokunmak ve yardım etmek istiyorum. 4. Yaklaşık 6 aylık bir adaylık sürecinden geçtin. Bu süreç içerisinde senin Leo’da gözlemlediğin ve sana değer katabilecek hususlar nelerdir? Her zaman daha hareketli bir hayat, daha dinç beyinler ve daha güzel bir gelecek yaratır. Leo’daki bu hareketli ve faydalı faaliyetlerin yoğun ve amaca yönelik olması dikkat ettiğim konulardan biri oldu. Bu etkinlikleri de gönülden ve severek yapmak bambaşka bir HİS. 5. Raptiye’de en sevdiğin köşe hangisi? Neden? Serbest Bölge. Her ay birbirinden tamamen farklı ve ilginç konuların ele alınması; bilmediğim konular hakkında bilgi sahibi olmamı sağlıyor. Bu sebeple en sevdiğim köşe Serbest Bölge! 6. Fenerbahçe Leo Kulübü senin için ne ifade ediyor? Tek kelime ile özetlemek gerekirse: “Fırsat!”. Hem kendimizi geliştirebileceğimiz, hem insanlara yardım edebileceğimiz, hem de deneyimlenirken eğleneceğimiz; bu üç fırsatı da bize sunan yetenekli bir okul.


SİNEM NAZ TELATAR

UTKU AĞIRTICI

1. Öncelikle kendini tanıtabilir misin? İsmim Sinem Naz, 22 yaşındayım. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okuyorum, 3. sınıftayım. Elektronik müziği, film izlemeyi, gezmeyi, hayvanları ve yürümeyi severim.

1. Öncelikle kendini tanıtabilir misin? Merhaba arkadaşlar, ben Utku Ağırtıcı. 21 yaşındayım. İstanbul Kültür Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. İnşaat videolarına bakmaktan, çizgi roman okumaktan, film ve dizi izlemekten, bilgisayar oyunları oynamaktan hoşlanırım. Fenerbahçe en fazla zaman ayırdığım ilgi alanım diyebilirim (Sen her neredeysen koştuk hep peşinden!).

2. Leo olmaya nasıl karar verdin? Burada ilgini çeken ne oldu? Leo ile daha doğrusu Lions ile kuzenim sayesinde tanıştım ve araştırmaya başladım. Gülgün Hanım sayesinde bu anlamlı serüvenim başlamış oldu. 3. Bir Leo olarak neler yapmak istiyorsun? Kafanda belirlediğin birkaç hedef var mı? Bir Leo olarak kendimi geliştirirken aynı zamanda topluma yararlı bir birey olmayı amaçlıyorum. 4. Yaklaşık 6 aylık bir adaylık sürecinden geçtin. Bu süreç içerisinde senin Leo’da gözlemlediğin ve sana değer katabilecek hususlar nelerdir? Bu 6 aylık süreç içinde kolektif bir şekilde hareket ederek, hem çok eğlenip hem de çevreye ve topluma ne kadar yararlı olabileceğimi gözlemledim. 5. Raptiye’de en sevdiğin köşe hangisi? Neden? Raptiye’de en sevdiğim köşe Lezzet Köşesi çünkü yemek yemeyi severim. 6. Fenerbahçe Leo Kulübü senin için ne ifade ediyor? Fenerbahçe Leo Kulübü bana benzer hayat görüşlerini ve idealleri paylaştığım, bir bütün olabileceğim bir topluluğu ifade ediyor.

2. Leo olmaya nasıl karar verdin? Burada ilgini çeken ne oldu? Arkadaşım vasıtasıyla Leo’yu duydum, anlattıkları ilgimi çekti. Organize bir şekilde insanlara yardım edebileceğimi fark ettim ve Leo’ya girmeye karar verdim. Burada kendimi geliştirebilmem için sunulan olanaklar ve edindiğim iyi arkadaşlıklar da ilgimi çeken özellikler arasında. 3. Bir Leo olarak neler yapmak istiyorsun? Kafanda belirlediğin birkaç hedef var mı? Bir Leo olarak ülkemde ulaşabileceğim kadar çok insana ulaşıp onlara yardım etmek ve Atatürk’ü daha fazla insana anlatmak istiyorum. Bir Leo olarak ana hedeflerim bunlar diyebilirim. 4. Yaklaşık 6 aylık bir adaylık sürecinden geçtin. Bu süreç içerisinde senin Leo’da gözlemlediğin ve sana değer katabilecek hususlar nelerdir? 6 aylık adaylık sürecimde; buradaki arkadaşlık ortamı, insanların birbirine olan saygısı ve herkesin düşüncelerini özgürce konuşup tartışması bana yeni bakış açıları, sosyal özellikler ve yeni dostlar kazandırdı. Bu da bana kişisel olarak bazı anlamlı değerler kattı. 5. Raptiye’de en sevdiğin köşe hangisi? Neden? Raptiye’de en sevdiğim köşe Serbest Bölge çünkü her yeni Raptiye’de bilmediğim şeyler öğrenip farklı ilgi alanları hakkında bilgi ediniyorum. 6. Fenerbahçe Leo Kulübü senin için ne ifade ediyor? Fenerbahçe Leo Kulübü benim için aynı amaçlar ve düşünceler uğrunda beraber eğlenirken aynı zamanda çeşitli aktiviteler ve sosyal yardımlar yapabileceğim bir yer. Her bir ferdini ayrı ayrı sevdiğim ve saygı duyduğum bir sosyal çevredir.

RÖPORTAJ

12


SAĞLIK

Ağız ve Diş Sağlığı

M

erhaba Sevgili Raptiye okurları! Bu sayıda sizlere okuduğum bölüm olan diş hekimliği ile alakalı bir yazı yazmak istedim. Bugün sizlere çok kısaca diş, dişin etrafını saran yapılardan ve diş çürüklerinden bahsedeceğim. Hazırsanız başlayalım.

Bu iki tabakanın da altında bulunan doku ise dentin dokusudur. Dentin, dişin en iç kısmı olan pulpayı saran, kendi kendini yenileyebilme özelliğine sahip bir dokudur. Mine tabakası aşındıkça dişte ortaya çıkan sarımsı rengin sorumlusu da bu tabakadır. Dentin, diş çürüklerinin ilerlemesine cevap olarak pulpaya ulaşmalarını önlemek için kendi içerisinde bulunan kanalları tıkar. Böylece çürüklerin ilerlemesini yavaşlatmış olur. Pulpa için ise dişin kalbi diyebiliriz. Bütün damarlar ve sinirler pulpa bölgesinin içinde yer alır. Bu sinirler ve damarlar sadece her kökün ucunda bulunan ufacık bir delikten içeri girebilir. Dolayısıyla pulpanın çevre dokulardan başka damarlar aracılığıyla kana ulaşması mümkün olmadığından iyileşme süreci uzundur. Pulpanın dişi besleyici ve koruyucu özellikleri vardır. Bakterilerin ilerlemesi sonucu acı ve ağrı oluşturarak bize bir şeylerin ters gittiği ve önlem almamız gerektiği sinyalini vererek daha ileriki zararlardan bizleri korumuş olur.

Şekilde de gördüğünüz gibi dişi, dişeti üzerinde kalan kısmı (kron) ve dişeti altında kalıp görülmeyen kısmı (kök) olmak üzere basitçe ikiye ayırabiliriz. Dişeti seviyesinin üstünde kalan kısımda dişi mine tabakası sararken dişeti seviyesi altında kalan kısmı ise sement denilen tabaka sarar. Mine vücudumuzda bulunan en sert dokudur ve görevi dişi dış etkilere karşı korumaktır. Sement ise dişin kemiğe tutunmasına yardımcı olan bir tabakadır.

13

SAĞLIK

Burak Kılıç


Periodontal membran ise dişin çene kemiğine bağlanmasını sağlayan ana faktördür. Kök çevresini sararak dişe tutuculuk sağlar. Çeşitli hastalıklar sonucu bu ligamentin zayıflamasıyla diş kaybı yaşanabilir. Alveolar septum kökler arasında bulunan kemik bölgedir ve dişin içine oturacağı diş soketinin sınırlarını belirler. Size dişin yapısından çok kısaca bahsetmeye çalıştım. Sıra geldi önlem almadığımız takdirde bizi diş kaybına kadar götürebilecek olan diş çürüklerinden bahsetmeye.

Ağzımızda bulunan bakteriler besin olarak kullandıkları karbonhidratları metabolize etmeleri sonucu asit üretirler. Buna ek olarak tükettiğimiz besinlerdeki asitler de ağzımızda bulundukları sürede dişlerimizle temas haline geçer. Bu asitler sürekli olarak diş yüzeylerine saldırır ve diş yüzeyinde çözünmeye sebep olur. Ancak çürüme bir süreçtir yani birdenbire meydana gelmez. Bunun sebebi ağız ve diş sağlığımız için önlemler almamız olduğu kadar, vücudumuzun remineralizasyon gibi engelleyici mekanizmaları da olmasıdır. Remineralizasyon, minerallerin minenin yapısına kazandırılmasıyken; demineralizasyon, dişler üzerindeki mine dokusunun minerallerini kaybetmesidir. Eğer demineralizasyon hızı remineralizasyon hızını geçerse mine yüzeyinde çözünme yaşanır böylece çürüme başlamış olur. Peki bu süreci lehimize çevirmek için ne yapabiliriz? Tabii ki ağız bakımımız çok önemli ama maalesef elimizde mucize yaratacak gizli bir reçete yok. Çürükler diyetimizle yakından alakalı. Yediklerimizin içeriğindeki

asitler kadar (meyveler, meyve suları, gazlı içecekler gibi) yediğimiz şeylerin bakteriler tarafından besin olarak kullanılıyor olması da çok önemli. Çünkü sonucunda asit açığa çıkarıyorlar. Bakteriler ile başa çıkmanın mantığı basit: Ağzımızda bulundukları sürece karbonhidrata ulaşımlarını mümkün olduğunca kısıtlamak. Bunun için yemek aralarında yaptığımız atıştırmalar çok kritik öneme sahip. Çünkü: Birçoğumuz gün içinde yemek öncesi veya sonrası bir arkadaşımızın veya ofisteki bir meslektaşımızın nazik ikramlarını geri çevirmeyiz. Özellikle de bu ikram sevdiğimiz bir çikolata ya da bisküvi ise... Normalde yemeklerden sonra dişlerini fırçalayan birisi olsanız bile bu ara öğünde dişlerinizi fırçalamayacak olmanız (zaten her yediğimiz öğünden sonra dişlerimizi fırçalamayı beklemek fazla hayalci bir yaklaşım olur) ağzınızdaki bakteriler için bulunmaz bir fırsat. Dişlerinizin yüzeylerinde biriken bu besinler uzaklaştırılmadığı sürece devamlı bir asit üretimine sebep olacak ve böylece dişlerinize zarar verecek. Bir de yediğiniz şeylerin cips, ekmek gibi yapışkan gıdalar olduğunu veya ağzınızda ulaşılması zor bölgelerde (büyük azı dişlerinizin üzeri ve etrafı gibi) biriktiğini düşünürsek sebep olacakları zararlar daha da artıyor. Pratik bir çözüm olarak ağzınızı çalkalamayı önerebilirim. Kendiliğinden asit içeren meyve suları ya da gazlı içecekleri tüketirken ise pipet kullanmak güzel bir çözüm. Evet değerli Raptiye takipçileri bu yazının da sonuna geldik. En başta bahsettiğim gibi olabildiğince kısa, sizleri terimlere boğmadan ve günlük hayattan örnekler vererek bu yazıyı hazırlamaya çalıştım. Belki de bu konuyla beraber yeni bir seriye başlarız. Aşağıda bırakacağım mail adresime değerli geri dönüşlerinizi bekliyorum. Umarım hoşunuza giden bir yazı olmuştur. Sağlıkla kalın! burakkilic_@outlook.com

SAĞLIK

14


TEKNOLOJİ

Apple Watch’tan snowboard ve kayak tutkunlarına müjde...

G

ün geçmiyor ki yeni bir teknolojik ürün hayatımızın merkezine oturmasın. Günümüzün olmazsa olmazları arasına yavaş yavaş giren akıllı saatler, her geçen gün hayatımızda daha fazla yer kaplıyor. Samsung ve Apple’ın öncülük ettiği bu sektör giderek daha fazla markaya yayılacak gibi görünüyor. Sektörün devlerinden Apple, akıllı saatlerinde kış sporlarıyla uğraşanları da düşünerek onlara güzel özellikler sundu. Apple Watch, altimetre, jiroskop ve kalp atış hızını ölçen sensörleri sayesinde kayak antrenmanlarını kaydediyor ve gün boyunca yapılan inişleri ve lift’leri otomatik olarak algılayarak tüm aktivitelerini kolay ve en doğru şekilde ölçmeyi sağlıyor.

Watch kullanıcıları kayma verilerini kaydedebiliyor, dikey iniş bilgilerini ve diğer istatistikleri görebiliyor ve doğrudan Aktivite uygulamasına aktif kalori ölçümleri ekleyebiliyor. Akıllı saat kullanıcıları “Snoww” uygulaması sayesinde bileklerine bir bakışla yeni ölçümleri takip edebiliyor ve dağdaki arkadaşlarının yerini bulabiliyor. Ayrıca geliştiriciler akıllı saatte bulunan yerleşik GPS ve ölçümlerin takip edilebilmesini sağlıyor. Uygulamalar otomatik olarak duraklayıp devam edebiliyor ve kullanıcılar Aktivite halkalarını bu uygulamalarla tamamlayabiliyor. Antrenman bilgileri, kullanıcının izin vermesi halinde iPhone’daki Sağlık uygulamasına da kaydediliyor. Kullanıcılar kayma verilerini takip etmek için sadece Siri’yle konuşarak Slopes ve Snoww uygulamalarını başlatabiliyor. iPhone veya akıllı saatinizzden takip edebileceğiniz kayak uygulamalarına App Store’un Uygulamalar sekmesindeki “Kayak tutkunları için” koleksiyonundan ulaşılabilirsiniz.

15

TEKNOLOJİ

Kerem Sağlam


Şubat’ta

Neler Yaptık

2,3, 4,5

Ulusal Aktivite 1. Adım

3

?

Mart’ta

Neler Yapacağız 2, 3

118Y LYÇ Anıtkabir Ziyareti

Başkanlar & Yönetmenler 3. Toplantısı

2

H.İ.S Projesi Patiliköy Ziyareti

5

Fries & Beers Komite Toplantısı

6

Senin Sineman Komite Toplantısı

9

Ev Sohbet

7

Fries & Beers Komite Toplantısı

11

118Y LYÇ Şubat Ayı Konsey Toplantısı

9

Atalar Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı, Kabine Ziyareti & Üye Giriş Töreni

15

Beykoz Leo Kulübü GGA: Games of Beykoz III

9

Heybeliada Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı, Kabine Ziyareti & Üye Giriş Töreni

19

Fenerbahçe Lions Kulübü Şubat Ayı Toplantısı & Üye Giriş Töreni

10

Kadıköy Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı, Genel Yönetmen Ziyareti & Üye Giriş Töreni

22

Heybeliada Leo Kulübü GGA: Hey Leo Mod – Türkçe Pop

11

118Y LYÇ Mart Ayı Konsey Toplantısı

23, 24

3. MD Konseyi, İzmir

13

Fries & Beers Komite Toplantısı

27

Fries & Beers Komite Toplantısı

15

Kızıltoprak Zühtüpaşa Leo Kulübü GGA: College Party 3

28

YK Toplantısı

17

Fenerbahçe Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı & Üye Giriş Töreni

19

Fenerbahçe Lions Kulübü Mart Ayı Toplantısı

24

Çemenzar Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı & Üye Giriş Töreni

24

Beykoz Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı & Üye Giriş Töreni

24

Kızıltoprak Zühtüpaşa Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı & Üye Giriş Töreni

24

Sahilyolu Leo Kulübü Mart Ayı Toplantısı & Kabine Ziyareti

27

Leo Akademi Genel Kurul Eğitimi

29

Zeugma Leo Kulübü GGA

4

Mart Alp Kaan Önder

15

Mart Özlem Özkan

24

Mart Utku Ağırtıcı

Mutlu Günler

2NY / 1MG

16


KÜLTÜR & SANAT

BIRAK İÇERİ GİREYİM

Olağan bir cumartesi… Bir anne (Thelma) ve kızı (Jessie) gündelik işlere dalmıştır. Ama bu gece farklıdır. 2 saat sürecek olağan dışı bir gece onları beklemektedir. Oyun ilerledikçe Jessie’nin, annesi Thelma ile olan ilişkisini, anne kızın ayrı ayrı evliliklerini, hayatlarını, yaşam amaçlarını, birbirlerine duydukları sevgiyi, sevgisizliği, yaşam ve ölüme olan tavırlarını, kısaca her şeyi masaya yatırdıkları bir geceye şahit oluruz. Evin, mutfağın ve gündelik işlerin içinde sıkışmış hayatları arasında yaşarken birbirlerini görmediklerini, hayatın geçip gittiğini fark ederler. Tüm bunlar arasında geri dönüşsüz bir geceyi yaşadıklarını anladıkça birbirlerine daha fazla tutunabilecekler mi? Bilemeyiz...”

“Bırak İçeri Gireyim”, öteki olmanın ağırlığını farklı biçimlerde taşıyan iki çocuk Oskar ve Elias’ın hikayesini konu alıyor. Oskar, zorbalıkla baş etmeye çalışan bir çocuk. Elias ise Oskar’ın yan dairesine taşınan gizemli, sonsuz bir yaşamın içine hapsolmuş, uzun yıllardır aynı yaşta yaşayan biri. Peş peşe yaşanan gizemli çocuk cinayetlerinin gölgesinde kalmış bir banliyö mahallesinde, dehşet verici ve dokunaklı bir ilk aşk hikâyesi.

TİYATRO

İYİ GECELER ANNE

Yer : Zorlu PSM Tarih : 27 mart 2019, 20:30

Yer : Kenter Tiyatrosu Tarih : 28 Mart 2019, 20:30

SERGI

Harran: Bir Ovanın Çehresi sergisi, Doğu’ya yapılan kısa bir seyahatin izlenimlerini mimarlığın alışılagelmiş temsil araçları üzerinden tekrar iletmeyi amaçlıyor. Amaç pragmatik değil, etkileyici bir deneyimin farklı bir ortamda yeniden oluşturulması olunca, ölçülebilir verilerin soyut temsilleri yerlerini malzemenin doğası ve kesin olmayanın estetiğine bırakıyor. Yer : Studio-X İstanbul Tarih : 27 Mart’a kadar

Selçuk Artut, çalışmalarında ses sanatı, interaktif teknolojiler ve yapay zeka üzerinden ontolojik sorulara işaret etmektedir. Artut, kodlar ve algoritmalarla çalışarak, zamanın tekrarını ve değişimlerini barındıran küçük farklılıklarla ilgilenmektedir. Sanatçının metal plakalardan oluşan pürüzsüz heykelleri, içlerinde kablolardan oluşan bir dünyayı gizlemektedir. İçinde gizlenene hızlı bir bakış sunan bu dünya, Artut’un algılanan gerçeklik hakkındaki sorularını desteklemektedir. Yer : Zilberman Gallery Tarih : 12 Nisan’a kadar

17

KÜLTÜR & SANAT

Ayşe Doğa Ülgen

SERGI

.

HABITUATION

.

HARRAN: BİR OVANIN ÇEHRESİ


CAPTIVE STATE

Bir Şikago mahallesinde geçen İstila Altında, bölgenin dünya dışı bir güç tarafından işgal edilişini konu ediyor. Film işbirlikçilerin ve muhaliflerin bakış açılarından durumu ele alıyor. Sıradan bir uzaylı istilasını değil, istilanın ardından yaşanan süreci temeline oturtan film, 10 yılın ardından gezegenlerini geri almak için mücadele veren cesur insanları olduğu kadar sırtını uzaylılara yaslayarak bu istiladan memnun olan kesimi de işliyor. 10 yıl önce gerçekleşen istila sonucunda fakirlik ve suç tarihe karışmıştır. Ancak karşılığında ödenen bedeller nelerdir?.. Vizyon Tarihi : 15 Mart 2019

NİL KARAİBRAHİMGİL

WOMAN AT WAR

Halla, sessiz sakin bağımsız bir kadın ile tutkulu bir çevre aktivisti arasında gidip gelen çifte bir yaşam sürmektedir. İçindeki tutkulu, gözü kara kadını dinler ve bir gün gizlice yerel alüminyum endüstrisine savaş açmaya karar verir. Halla’ın eylemleri ses getirmeye başladıkça ise işler onun için çıkmaza girer. En etkili operasyonuna başlamaya hazırlanırken aldığı bir mektupla her şey tersine döner; çocuk evlat edinmek için yaptığı başvuru kabul edilmiştir. Halla, çevre için oynadığı kurtarıcı rolünü anne olmak için terk etmeye hazırlanırken bir yandan da alüminyum endüstrisini derinden yaralayacak son bir saldırı planlamaktadır. Vizyon Tarihi : 8 Mart 2019

BORA ÖZTOPRAK

Ülkemiz müziğinin en renkli, en farklı, en ilham verici karakteri Nil Karaibrahimgil sevilen şarkılarıyla müzikseverler ile buluşmaya hazırlanıyor.

Şarkıları ve etkileyici sesi ile 90’lara damgasını vuran isim Bora Öztoprak, en özlediğimiz hali “Sadece 90’lar” konseptiyle sevenleriyle buluşuyor.

Yer : Dorock XL Beşiktaş Tarih : 29 Mart 2019, 21:30

Yer : Dorock XL Kadıköy Tarih : 20 Mart 2019, 22:30

KÜLTÜR & SANAT

18



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.