RAPTİYE NO:57

Page 1

NO.57 Åžubat, 2020


içindekiler 2

MESAJ VAR

3

ATATÜRK KÖŞESİ

5

DIŞ TİCARET

6

ASLILAND

7

TARİHTE İZ BIRAKANLAR

Ernesto Che Guevara

9

KENDİNE ZAMAN AYIR

Şevval’in Tavsiyeleri

11

TARİH 101

13

AUTOSHOW

14

SAĞLIK

15

BESLENME SÖZLÜĞÜ

16

2 NY / 1 MG

17

KÜLTÜR & SANAT

/raptiyedergi

Atatürk’ün Vatanına ve Milletine İnancı Otomotiv Sektöründe Dış Ticaret

Atom Bombasının İcadı

Fransız Aslanı: Peugeot

Çocuklarda Ağrı Yönetimine Yeni Farmakolojik Olmayan Yaklaşımlar

raptiyedergi@gmail.com

Antioksidan Nedir?

www.issuu.com/raptiyedergi

Dergimiz ile ilgili her türlü fikir ve görüşleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.


MESAJ VAR! 5

57

Şubat 2020

Herkese Merhabalar, Ocak ayındaki 35. Yıl Balomuzu çok güzel bir şekilde geride bıraktık. Kulübümüze başkanlık yapmış olan tüm başkanlarımıza bu kulübe verdikleri emekleri için teşekkür ederken aynı zamanda üzerinden yıllar geçmiş olsa bile eskimeyecek bağlar kurabildiğimizi görmüş olduk. Bizleri bu anlamlı gecemizde yalnız bırakmayan sizlere çok çok teşekkür ederiz, nice beraber 35 yıllara!

Caner Battaloğlu

Balomuzun hemen ardından ise hiç vakit kaybetmeden bir önceki sayıda bahsettiğim gibi Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetimizi 27–28-29 Ocak tarihlerinde ihtiyacı olan kardeşlerimiz için üst üste 3 gün daha gerçekleştirdik. Yine çok güzel ve anlamlı bir hizmet oldu. Hem kardeşlerimizin tedavilerini tamamladık hem de çocukların renkli dünyalarına dahil olduk. Umuyorum ki yine herkes adına fark yarattığımız bir hizmet olmuştur. Geçtiğimiz ay Elazığ’da yaşanan depremden etkilenen vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını bir nebze de olsa karşılayabilmek adına 118-Y Lions Yönetim Çevremiz tarafından gerçekleştirilen yardım kampanyasına destek olarak yardım kolimizi hazırladık. Umuyoruz ki çorbada bizim de bir tuzumuz olmuştur. 1 Şubat’ta gerçekleştirdiğimiz KİKA’mızda yine kulüp üyeleri ve adayları olarak birbirimizi daha da yakından tanıma fırsatını yakaladık, Şubat ayı sonundaki ev sohbeti ise heyecanla bekliyoruz. Geçtiğimiz aylarda bizlere sosyal medya hesabımızdan ulaşan bir okul öncesi öğretmenimizin Muş’ta görev yaptığı okuldaki öğrencileri için istediği kırtasiye malzemelerini de kendilerine bu ay içerisinde ulaştırdık. Böylece dönemimizin 11. hizmetini gerçekleştirmiş bulunduk. Tüm bu hizmetlerde görev alan, fikir veren, elini taşın altına koyan başta Yönetim Kurulumuz olmak üzere tüm üyelerimize ve adaylarımıza teşekkür ediyorum. Sizler olmadan bu sürede bu kadar hizmete imza atamazdık, iyi ki varsınız !

Adnan Ayvaz Alparslan Üke Alp Yıldırım Alp Kaan Önder Aslı Çicek Şahin Asunur Özkaldım Ayşe Doğa Ülgen Çağla Korkutoğlu Simge Sarı Şevval Güner

Burak KILIÇ 2019-20 Çalışma Dönemi Başkanı Fenerbahçe Leo Kulübü

Üçel Baskı Çözümleri Dumlupınar, Merdivenköy Yolu Sk. 3/1, 34720 Kadıköy/İstanbul

2


ATATÜRK KÖŞESİ

Atatürk’ün Vatanına ve Milletine İnancı

İngiltere tahtından kendi isteğiyle inen ilk kral olarak tarihe geçen VIII. Edward, görevinin kısa süresi boyunca sayılı ülkeye ziyarette bulunmuştu. Bu ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Kral Edward ziyareti için İstanbul’a gelirken yolu üstünde Çanakkale’yi ziyaret etmiş, burada şehitlikleri gezmiştir. İstanbul’a ulaştığında özel yatı Dolmabahçe önünde demir atmış, Kral motor yardımıyla saraya yanaşmıştı. Ancak o gün deniz çok dalgalıydı ve kralın motoru suya batıp çıkıyordu. Bu durum Kral’ın karaya çıkmasını zorlaştırıyordu. Rıhtıma çıkarken eliyle yerden güç almak istedi, eli tozlandı. Tam o sırada yukarıdan bir el uzandı, bu el Mustafa Kemal Atatürk’ün eliydi. Ona uzanan eli görünce Kral elini silmek üzere mendiline uzandı. Tam o sırada Atatürk, Kral’ın tozlu elini tutarak; “Vatanımın toprağı temizdir; o, elinizi kirletmez!” dedi ve Kral’ı rıhtıma çıkardı. Yani Atatürk, Kral’a zekasını ve vatan aşkını karşılaştıkları ilk andan itibaren göstermeye başlamıştı. Atatürk, Kral’ı saraydaki Somaki Oda’da ağarladı. O gece Kral

3

ATATÜRK KÖŞESİ

Alparslan Üke

onuruna Dolmabahçe Sarayı’nda ziyafet verildi ve şehirde fener alayı düzenlendi. 2 gün sonra yani 6 Eylül’de Atatürk ve Edward, Moda’da deniz yarışlarını beraber izlediler. Atatürk, Kral’ı Tophane rıhtımında bizzat karşılamış, bu durum ve Atatürk’ün ardındaki kalabalık, Kral’ı oldukça şaşırtmıştı. Aynı günün devamında iki lider üstü açık bir arabayla şehri dolaştılar. Akşamına Atatürk, Kral’ın yatında davetli olduğu kokteyle katıldı. Burada Kral, Atatürk’ün askeri anılarını, İngilizlere karşı mücadelelerini dikkatle ve ilgiyle dinledi. Bu durumdan memnun kalan Atatürk çok keyifli, çok neşeli bir akşam geçirdi. İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine kişisel günlüğüne, geceyle ilgili şu notu düştü; “Atatürk’ün ısınmasını ve sert kabuğundan sıyrılmasını görmek ilgimi çekti. Adamakıllı eğleniyordu.” Kral’ın İstanbul’a gelen heyetinde Wallis Simpson isimli bir bayan vardı. Atatürk, ziyaret boyunca bu kadının varlığını fark etmişti. Wallis Simpson bu dönemde Kral’ın aşkıydı ve Atatürk bu durumu Moda’da deniz yarışlarını izledikleri sırada anlayarak, yanındakilere dönüp şu sözleri fısıldadı; “Madam’a müthiş zaafı var... Korkarım bu yüzden tahtını kaybedecek”. Ve dediği olmuştu. İngiltere’ye döndükten sonra Kral, Madam’la evlenmek istemiş ancak kilisenin boşanmış kişilere karşı duruşundan dolayı isteği gerçekleşmemişti. Fakat Kral, aşkından vazgeçmemiş, onunla evlenebilmek için tahtı terk ederek kardeşine bırakmıştı.


Kral’a verilen ziyafette her şeyin mükemmel olmasını isteyen Atatürk, İngiltere Sarayı’nda verilen ziyafetlere dair bilgisi olan bir aşçı bulunmasını talep etmişti. Bu talebi de gerçekleşmişti. Kral ziyafet sofrasına oturduğunda Atatürk’e dönmüş, ona tebrik ve teşekkürler ederek sofranın ona İngiltere’yi, evini hatırlattığını ifade etmiştir. Verdiği her ziyafette olduğu gibi bu ziyafette de masaya Türk garsonlar hizmet etmekteydi. Bu garsonlardan biri heyecanından elindeki büyük tabakla beraber yere yuvarlandı ve elindeki yemekleri yere saçtı. Masada bütün ses kesildi. Bütün misafirlerin yüzü kıpkırmızı olmuştu. Atatürk, Kral’a doğru eğilerek şu sözü söyledi: “Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim”. O gece sofradaki herkesi zekasına hayran bıraktıran söz bu olmuştu. Garsona dönerek işine devam etmesi talimatını verdi. En sıkıntılı anlarında bile milletini yüceltmeyi beceren Atatürk, bu özelliğini o gece de göstermiş ve Kral’a kısa bir gezi boyunca vatan, millet sevgisinin; askeri ve kıvrak zekanın ne olduğunu ilk elden göstermiştir.

ATATÜRK KÖŞESİ

4


DIŞ TİCARET

Otomotiv Sektöründe Dış Ticaret

Giderlerine rağmen, her iki kişiden birinin kullanmayı tercih ettiği taşıtlar; kimine göre kolaylık, kimine göre ergonomik rahatlık, kimine göre lüks. Ancak vazgeçemediğimiz bir araç olduğu kesin. Tüm yeni araç alımlarına, araç değişimlerine karşın son yıllarda her sektörde yaşanan satış düşüşleri otomotiv sektöründe de yaşandı. 2019 yılını kapatırken otomotiv sektöründe 17 milyar dolar dış ticaret fazlası verdik. Oysa satışları korumak için önlemler alınmaya çalışılmış ve önemli teşviklere imza atılmıştı. 2019’da otomotiv sektöründe toplam üretim bir önceki yıla göre %6 azalarak 1 milyon 461 bin adet oldu. Ancak buna karşın satışlar %23 daralarak 492 bin adet seviyesinde kaldı. Bu daralma çok konuşulan kriz ortamına hatta bu ortamın büyümesine sebep oldu. Kimi markaların ülkemizdeki üretim tesislerinin kapatılması konuşulurken, kimi markalar toplu personel çıkarmalar ile bir yıl daha üretimi devam ettirmeye çalışıyor. 2020 yılında ise otomotiv sektörü için %18’lik bir artışla 580 bin adetlik pazar öngörülüyor. Üretimin ise yalnızca %1’lik artışla 1 milyon 475 bin adet olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Tabii bu satış rakamının gerçekleşmesi için uygulanması beklenen teşvikler var; yıl boyunca sıfır faiz oranı ile satış kampanyası ve kalıcı hurda desteği gibi.

5

DIŞ TİCARET

Çağla Korkutoğlu

Sadece talepkâr bir millet olduğumuz için değil, bu sektörde 4 milyon çalışana istihdam sağlandığı için sektörün gelişimine gereken özen gösterilmelidir. Ve tabii şimdi yerli otomobil üretimi ile beraber bu istihdamın artması beklenirken satışları destekleyecek rakamlar ve teşvikler bekleniyor. 2020’ye ve teşviklere hazır mıyız?


ASLILAND

Herkese merhaba! Bahara adım adım yaklaştığımız -ya da benim yaklaşmayı çok istediğim- bu zamanlarda, sizlere kapalı alanlarında da manzara ya da atmosfer eşliğinde mükemmel zaman geçirebileceğiniz mekanlardan bahsetmek istiyorum.

Ravouna 1906-İstiklal Caddesi Ravouna 1906, Taksim İstiklal Caddesi’nde bulunan bir otel. Geçtiğimiz yıl bir restorasyon geçiren bu güzel otelin giriş katındaki kafe tarihe karışmış durumda. Fakat terası ve mükemmel manzarası hâlâ bizlerle! Ravouna 1906’ya gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızda fayda var, aksi halde cam kenarı alanda yer bulmanız imkansıza yakın hale geliyor. Özellikle akşam saatlerinde şarap içmek ve bir şeyler atıştırmak için oldukça güzel ve romantik bir mekân burası. İçerinin ışıklandırması kapıdan girdiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alıyor. Müzikleri ve mekânın atmosferi deyim yerindeyse içinizi ısıtıyor. Tercih edeceğiniz şarap hakkında çalışanlara danıştığınızda pişman olmayacağınızı düşünüyorum. Fiyat/performans açısından benzerlerinin oldukça üzerinde olan Ravouna 1906; manzarası ve sıcak atmosferini de ekleyince, gitmeyi ilk sıralarda tercih edeceğim bir “şarap evciği” oldu benim gözümde.

Mangerie-Bebek Mangerie, Bebek Parkı’nın biraz ilerisinde kalan ve bulunduğu binanın en üst katında yer alan, karşısında bulunan apartmanlara rağmen gördüğü Boğaz manzarası nedeni ile hava güzel olduğu zamanlarda dışarıda yer bulmanın zor olmasını mantıklı bulduğum fakat hava kötüyken dahi dış kısmının dolu olmasıyla bir miktar kalbimi kıran bir mekân (kredisi bende bitmiyor, orası ayrı). Terasında oturmak için ya gerçekten çok erken gitmek gerekiyor ya da mekâna gidip isim yazdırmak çünkü dışarısı için rezervasyon kabul etmiyorlar. Kahvaltısından mı söz etmeli, tatlılarından mı yoksa sandiviçlerinden mi bilemiyorum. En özel noktaya değinmem gerekirse, Mangerie’ye gittiğim zamanlarda aklım onlarca şeyde kalsa da “haftanın kişi”nden vazgeçemiyorum. Tabanının yumuşaklığının yerinde olduğu, harcının tabanı vıcık vıcık ıslatmadığı, rahatça yenebilen, yanındaki salatayla beraber renk cümbüşü oluşturan harika kişler yapıyor burası; deneyin ve denetin. Vişneli crumbleı ve beyaz çikolatalı browniesi ise “burada yediklerimin en iyilerinden” diyebilirim rahatlıkla. Gidince saatlerce oturabileceğiniz bir mekân olmaması dışında bir eksisiyle henüz karşılaşmadım. Kahvaltısı ile güne güzel bir başlangıç yapmak ya da söz ettiğim lezzetleriyle güne Boğaz manzarası eşliğinde tatlı bir mola vermek istiyorsanız, Mangerie gitmeniz gereken yerlerden biri olmalı.

Nasıl hızlı geçtiği konusunda hiçbir fikrimin olmadığı 2019 yılının ardından, 2020’nin de 2. ayına nasıl geldiğimizi pek anlayabilmiş değilim. Bu durumdan öğrendiğim şey ise zamanın hızlıca uçup gittiği ve bizim, yaşadığımız her anın kıymetini bilmemiz gerektiği. Her anınız en mutlu anınız olsun!

Aslı Çicek Şahin

ASLILAND

6


TARİHTE İZ BIRAKANLAR

Ernesto Che Guevara Siyasetçi, doktor, devrimci… Ernesto Che Guevara kimdir? İşte Ernesto Che Guevara’nın biyografisi...

Ernesto Che Guevara, 14 Haziran 1928’de Arjantin’in Rosario şehrinde doğdu. Gerçek adı Ernesto Guevera de la Serna’dır. Hareketli, dinamik bir yapıda olmasının yanı sıra edebiyat, şiir, fotoğraf, satranç ve spora olan ilgisi ile de tanınmaktadır. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch, İrlanda asıllı bir aileden; annesi Clia dela Sena ise İrlandalı-İspanyol karışımı bir aileden geliyordu. Che, üç yaşında iken ailesi Buenos Aires’e yerleşti. Daha sonraları astım krizlerinden dolayı Che’nin durumu kötüleşti. Doktorlar tedavisinin çok güç olduğunu, mutlaka iklim değiştirmesi gerektiğini söylediler. Böylece Guevara ailesi yeniden göç etti ve Cordoba’ya yerleştiler. 1944 yılında yeniden Buenos Aieres’e göçen Guevara ailesinin durumu iyiden iyiye bozulmuştu. Che, bir yandan öğrenimine devam ederken bir yandan da çalışıyordu. Tıp fakültesine yazıldı. Fakültedeki ilk yıllarında Arjantin’in kuzey ve batı bölgelerini baştanbaşa dolaşmış, buralardaki orman köylerinde cüzzam ve tropikal hastalıklar üzerinde çalışmalar yapmıştı. Son sınıfta iken Che, arkadaşı Alberto Granadas ile bütün Latin Amerika’yı içine alan bir motosiklet turuna çıktı. Bu tur ona, Latin Amerika’nın sömürülen köylülerini yakından tanıma fırsatı verdi. Che, 1953 yılının Mart ayında üniversiteyi bitirdi ve

7

TARİHTE İZ BIRAKANLAR

Adnan Ayvaz

doktor oldu. Venezuela’daki cüzzam kolonisinde çalışmak üzere anlaşma sağlamıştı. Buraya gitmek için çıktığı yolculuğu sırasında Peru’ya da uğradı. Orada, yerliler hakkında daha önce yayınlanmış bir incelemesi yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hapisten çıktıktan sonra Ekvator’da birkaç gün kaldı. Burada Ricardo Rojo adında bir avukatla tanışması hayatının dönüm noktası oldu. Che, Venezuela’ya gitmekten vazgeçip Ricardo Rojo ile birlikte Guetamala’ya gitti. Devrimci Arbenz Hükümeti sağcı bir darbe ile devrilince Arjantin Büyükelçiliğine sığındı. İlk fırsatta ihtilalcilerin safına katıldı. Faaliyetlerinden dolayı elçilik binasından çıkartıldı. Guetamala’da kalması tehlikeli bir hal alınca Meksika’ya gitti. Ernesto, Guatemala’da birçok Kübalı sürgün ve Fidel Castro’nun kardeşi Raul ile karşılaşmıştı. Meksika’ya geçtiğinde ise Fidel Castro ve arkadaşları ile tanışarak Küba devrimcileri safında yer aldı. Daha sonra Granma gemisiyle Küba’ya hareket etti ve savaşın sonuna kadar en ön safhada carpıştı. Devrim sonrasında Binbaşı Ernesto Che Guevara, Havana’nın La Cabana Kalesi’nin komutanlığına getirildi. 1959 yılında Küba vatandaşı ilan edildi. Bir süre sonra silah arkadaşı Aleida March ile evlendi.


7 Ekim 1959’da Milli Tarım Reformu Enstitüsü Başkanlığına atandı. 26 Kasım’da da Küba Milli Bankası Başkanlığına getirildi. Böylece Che, ülkenin mali işlerini yüklenmiş oluyordu. 23 Şubat 1961’de Küba Devrim Hükümeti bir Sanayi Bakanlığı kurarak Che’yi bunun başına getirdi. Ancak Playa Giran çatışması sırasında, tekrar Kale Komutanlığı görevine getirildi. Daha sonra az gelişmiş ülkelere çeşitli seyahatler yapan Che, sömürülen halkları ve emperyalistleri daha yakından tanıma fırsatı buldu. Bu durum Che’nin savaşçı yanının tekrar canlanmasına yol açtı. Artık başka Latin Amerika ülkelerine gidip halkları örgütlemesi gerektiği kararını vermişti. 1965 Eylül’ünde bilinmeyen ülkelere doğru yola çıktı. 3 Ekim 1965’te Fidel Castro, Che’nin ünlü veda mektubunu Küba halkına okudu. İlk olarak Kongo-Kinşasa’ya (sonraları Kongo Demokratik Cumhuriyeti) daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri’nin ortak operasyonuyla yakalanacağı Bolivya’ya gitti. Guevara, 9 Ekim 1967’de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera’da Bolivya Ordusu’nun elinde iken öldü. Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler ise onun yargısız infaz sonucu öldürüldüğüne tanıklık ettiler. Ölümünden sonra Guevara, dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline geldi. Guevara’nın Alberto Korda tarafından çekilen fotoğrafı “dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü” olarak nitelenmiştir.

TARİHTE İZ BIRAKANLAR

8


KENDİNE ZAMAN AYIR

Şevval’in Tavsiyeleri Merhaba, Sizlere her ay dizi, film ve kitap önerisi yapacak ve kendimce puanlayacağım. İyi okumalar!

FİLM İlk olarak en sevdiğim tür olan korku türünün başarılı bulduğum örneklerinden The Uninvited’tan bahsedeceğim. Film, Anna adında bir genç kızın acılar içinde yaşamını sürdürmeye çalışması ile başlar. Annesi çok kısa bir zaman önce ölmüştür ve yaşadığı travmayı kolay atlatamamıştır. Bu beklenmedik ve trajik kayıbın ardından hastanede geçirdiği süreç sonrası evine dönmüş ve babasının, annesinin hemşiresi Rachel ile nişanlandığını öğrenince tekrar depresyona girmiştir. Anna, o gece annesinin hayaleti tarafından ziyaret edilir ve Rachel’in yapmak istedikleri için annesi onu uyarır. Bunun üzerine Anna ve kız kardeşi babalarını aslında nişanlısının göründüğü gibi olmadığına inandırmaya çalışırlar. Bu durum artık üvey anne ve üvey kızlar arasında ölümcül bir çatışmaya dönmüştür. Fakat bu filmin en güzel tarafı, sonunun beklenmedik bir şekilde bitmesidir. Her zaman şaşırmayı, değişik sonları severiz. Filmin sonu tam anlamıyla beklentinin üzerindeydi. Klasik bir korku filmi olmaktan sıyrılıp, seyircide farklı bir duygu bıraktığını söyleyebilirim. IMDb puanı 6,3/10 olsa bile bu puan korku filmleri içinde gayet başarılı sayılabilir. Filmdeki psikolojik ögeler, sürükleyiciliğin artmasına ve merak duygusunun filmde yer etmesini sağlamış. Herkese tavsiye ederim! Şevval’in Puanı; 8,7/10

Evet, ikinci olarak en sevdiğim oyunculardan olan Adam Sandler ve Jennifer Aniston’ın başrollerini paylaştığı yeni sayılabilecek Netflix yapımı Murder Mystery filminden bahsedeceğim. Filmin türü komedi, aksiyon ve cinayet... Kısaca film, evliliklerini canlandırmak için tatile çıkmayı planlayan bir polis ve karısının başına gelenleri anlatıyor. Tatile giden çift, uçakta tanıştıkları cana yakın bir milyarder tarafından yatında yaptığı bir partiye davet edilir. Çiftin katılmayı kabul ettiği partide, yaşlı milyarderin öldürülmesiyle her şey alt üst olur. Üstelik çift cinayetin baş şüphelisi olarak gösterilir. Polis ve eşi, kendilerini bu işten kurtarmak için vakit kaybetmeden cinayeti kimin işlediğini bulmak zorundadır. İkilinin macerası komik bir şekilde izleyiciye aktarılmış. İkilinin çift olarak uyumunu çok beğendiğimi söyleyebilirim. IMDb puanı 6.0/10 olması beni gayet üzdü… Benim severek izlediğim ve sıkılmadığım bir filmdi. Size de tavsiye ederim! Şevval’in Puanı: 8.9/10

9

KENDİNE ZAMAN AYIR

Şevval Güner


DİZİ

KİTAP

Son zamanların öne çıkan Netflix dizilerinden bir tanesi ile karşınızdayım. Bu diziyi illaki yakınlarınızdan veya bir muhabbet arasında tanımadığınız insanlardan bile duymuş olabilirsiniz: The Crown. Drama türü olan bu dizi, en uzun süre tahtta kalmış olan Kraliçe II. Elizabeth’in hükümdarlığını ve çevresinde gelişen olayları bizlere aktarmaktadır. Yani biraz biyografi hikayesi de diyebiliriz. Bu dizi Altın Küre Ödül Töreni’nde Drama dalında “En İyi TV Dizisi” ödülünü almış ve oyuncuları da çeşitli ödüller kazanmıştır. Benim fikrimce izlenmesinin ve beğenilmesinin en önemli faktörü dizinin gerçek hayatla bağlantısının olmasıdır. Ve dizinin sürükleyiciliği, karakterlerin oyunculuğu da oldukça ön plana çıkmıştır. Gerçek yaşantılar her zaman insanların daha çok ilgisini çekiyor. Üstelik bu kişi Kraliçe II. Elizabeth olunca daha da fazla merak uyandırıyor tabii ki. Yakın zamanda dizinin 3. sezonu yayınlandı ve merakla diğer sezonu beklemekteyiz. İzlememiş olan herkesi bu dizinin yeni sezonunu beklemeye davet ediyorum. IMDb puanı 8.7/10 olan bir dizi ne kadar kötü olabilir ki…

Sıra geldi kitap kısmına… Bu kitabı gerçekten dış görüntüsüne bakarak, bakarak, kapak rengi beni çektiği için almıştım. almıştım. Çok hoşuma gitmişti, yoksa aklımda alacağım kitaplar arasında değildi. İsminden yola çıkarak kitabın konusunu tahmin etmeye çalışmıştım ama çok fazla başarılı olduğum söylenemezdi. Dış görüntüsüne bakarak okuduğum en güzel kitaplardan biriydi sanırım. Çavdar Tarlasında Çocuklar… Bu sefer size kitaptan bahsetmeyeceğim, umarım bu önemli klasiğin rengi hoşunuza gider ve okursunuz! Tavsiye ederim…

Şevval’in Puanı:D 9.5/10

Şevval’in Puanı: 9.8/10

KENDİNE ZAMAN AYIR

10


TARİH 101

Atom Bombasının İcadı

Sevgili Raptiye okurları, Geçen ay sizlerle birlikte Apollo 11 üzerine, güzel bir konuya değinmiştik. Madem yakın tarihe yaklaşmış bulunuyoruz, bu ayki yazımızda da “Neden oradan devam etmeyelim?” diye düşündüm ve sizler için, insanlık adına kötü olsa da tarihin akışını değiştirmiş olması sebebiyle atom bombasının icadını ele aldım. Hepimizin bildiği bu devasa güç neymiş ve ilk nerede kullanılmış gibi bilgiler dâhilindeki yazımıza hadi gelin başlayalım. Keyifli okumalar. 1896’da Fransız fizikçi Henry Becquerel’in radyoaktiviteyi keşfetmesiyle geliştirilmeye başlanan atom bombası, fiziksel olarak ilk defa 1911 yılında denenmiştir. Fakat atom bombasının yıkıcı gücü ancak 1930’lu yılların sonuna doğru anlaşılmıştır. 2 Aralık 1942’de “Metalurji Projesi” kod adlı projesiyle İtalyan Enrico Fermi, resmen atom çağını başlatmıştır. Ardından atom enerjisinin silahlarda kullanılabileceğini öngören Albert Einstein, dönemin Amerika Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazmış ve Almanya’nın II. Dünya Savaşı başlamadan önce atom enerjisini keşfetmeye çok yakın olduğunu ve bunu savaşta yıkıcı bir güç olarak kullanmaya karar verdiğini bildirmiştir. Mektup olayından hemen sonra Almanya’dan daha hızlı davranan ABD, 1945 yılında Los Alamos/Meksika’da Prof. Dr. Oppenheimer kontrolünde atom enerjisinin kullanımını araştırmış ve saf uranyum ve plutonyumdan 50’şer kg. üretmiştir.

11

TARİH 101

Alp Yıldırım


Atom bombası hiç şüphesiz “kıyamet silahı” olarak kullanılabilecek bir teknolojiye sahiptir. Kitle kıyımı, düşman bir ülkenin, şehrin veya kıtanın üstünde tek canlı kalmaması hatta bir kıtayı, yüzlerce yıl en ufak bir canlının hayatına devam edemeyeceği kurak bir kara parçası haline getirebilecek yıkıcılıkta bir güçtür. Peki, atom bombasının adeta bir katil gibi insanlığı yok edecek güçte olmasına rağmen kullanımının ve yıllarca süren geliştirilme çabasının nedeni ne olabilir? Dünyanın tarihsel gelişimini inceleyecek olursak ulusların sömürge, ham madde, geniş pazarlara açılma ve köle ihtiyaçları coğrafi keşiflere neden olmuştur. Coğrafi keşiflerdeki çıkar çatışmaları iç savaşları, sonrasında da uluslararası savaşları yani Dünya Savaşını oluşturmuştur. Bu güç çatışması dönemi “küreselleşme” olarak adlandırılmıştır. Daha sonraları anlaşılacaktır ki ağır makineli silahlara rağmen, savaşın bitmesine karşın husumet son bulmamış ve aksine, Soğuk Savaş döneminde ülkelerin gövde gösterileri ile devam etmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında dünyanın süper gücü Amerika ve bazı diğer ülkeler, kimyasal madde ve silah terminolojisinden ziyade daha kuvvetli bir şeyler arayışına girmişlerdir. Aradıkları şey maddeler arasında tepkimeye yol açacak ve izleri yıllarca silinmeyecek bir şeydir. Öyle bir etki bırakacak ki etki ettiği ülkeyi anında mağlup edecek. Bu amaç uğruna ülkeler “Nükleer Yarış” dönemine girmiş, nükleer programlar oluşturmuş ve başlıklar yapmak için bir üretim ve deneme dönemine girmişlerdir.

Atom Bombasının Denenmesi 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye atılan “Fat Man” adlı atom bombası 80.000 kişinin, 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atılan “Little Boy” adlı atom bombası ise 140.000 kişinin aynı anda ölmesine neden olmuştur. Atom bombaları nedeniyle Japonya nüfusundan daha fazlasını kaybetmiştir. İlk patlama anındaki ışık süzmesi ve şok dalgası ile etraftaki bütün cisimleri paramparça eden bu güç, aynı zamanda radyoaktif serpinti yaparak bölgede belirli bir süre bitki ve insan yaşamı uygunsuz bir yere dönüşmesine neden olur. Bu nedenle Japonya’ya atılan atom bombası bir ırkın uzun vadeli ıstırabına sebep olmuştur. Günümüzde; Çin, Suudi Arabasitan, Fransa, Rusya, Hindistan, Kuzey Kore, Amerika, İngiltere ve ne gariptir ki hiçbir nükleer deneme yapmamasına rağmen İsrail’in de atom bombasına sahip olduğu bilinmektedir.

TARİH 101

12


AUTOSHOW

Fransız Aslanı: Peugeot Peugeot, 1810 yılında Fransa’da değirmen olarak kuruldu. Daha sonra Peugeot ailesinin aldığı kararla bu değirmen çelik üretmek için çelik dökümhanesine çevrildi ve o dönemde Fransa’nın en büyük çelik üreticisi oldu. Tarihinde kahve değirmeninden, korseye kadar birçok sektöre el atmış olan Peugeot, dikiş makinesi işine de girdi ve kendi geliştirdiği makinelerle adından söz ettirmeyi başardı.

üretmiştir. Armand Peugeot ürettiği her modelde çağının teknolojisinden sonuna kadar faydalanmış ve her zaman çevreye saygılı otomobiller üretmeye çalışmıştır.

Aslan Sembolü

1966 yılında Peugeot, Renault ile anlaşma imzalamış ve bu anlaşmayla birlikte Peugeot başka ülkelerde imalathane açma imkânı kazanmıştır. Aynı zamanda Toyota, BMW gibi otomobil pazarında adı duyulan birçok firmayla iş birliği yaparak gücüne güç katmıştır.

19. yüzyılın başında alet imalatının, özellikle de testere bıçaklarının kalitesi Peugeot kardeşlere başarı ve zenginlik getirmiştir. Bu hakimiyeti sembolize etmek üzere, amblem olarak (o tarihlerde logo denen olgu bilinmiyordu) çenelerinin gücü ile testere bıçağının dişlerinin kuvvetini yansıtan aslanı seçtiler. Aslanın diğer nitelikleri ile hatırlattığı hususlar bıçağın esnekliği ve kesme hızı idi.

Peugeot; 1983 yılında 205’in, 1984’te ise efsanevi 205 GTi’ın lansmanını yapmıştır. “205 Turbo 16” modeli Peugeot’ya 1985 ve 1986 yıllarında iki kez Dünya Ralli Şampiyonluğu sunmuştur. Peugeot 205, 5 milyon adetten fazla üretilmiştir. Onun yerini alan (reklamlarıyla da bildiğimiz) Peugeot 206, bu rekoru 6,5 milyondan fazla üretim adetiyle kırmıştır.

1880’li yıllarda ulaşım araçları üretimine merak salan firma, 1882 yılında iki tekerlekli bisikletler üretmeye başladı. 1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başında ürettiği bisikletlerden müthiş bir satış rakamı elde etti. Bu başarı Peugeot’nun mühendisi olan Armand Peugeot’yu otomobil sektörüne giriş yapma konusunda cesaretlendirdi. İlk olarak Armand Peugeot buharla çalışan 3 tekerlekli “Serpollet-Peugeot”yu üretti. Daha sonraları buhar yerine petrol kullandı ve 1905 yılında ilk dört tekerlekli aracını üretti.

2016 sonlarında başarılı bir lansmandan sonra Peugeot 3008 SUV; stili, iç tasarımı ve üstün özellikleri nedeniyle çok beğenilmiş ve 58 Avrupalı gazeteciden oluşan bir jüri tarafından “2017 Yılın Otomobili” seçilmiştir. Bu ödüle 504 modeli ile 1969, 405 modeli ile 1988, 307 modeli ile 2002 ve 308 modeli ile 2014’te de sahip olmuştur.

İlk otomobiliyle birlikte otomobil dünyasına hızla adını tanıtan Peugeot, 1921 yılına kadar sayısı 200’lere ulaşan model otomobil

Peugeot tarihi boyunca tasarımlarıyla birçok markaya öncülük etmiştir. Günümüzde de çok başarılı modeller çıkararak kayda değer satış başarıları yakalamış ve piyasada yerini korumuştur. Yakın zamanda Alman “Opel” markasını bünyesine katmıştır. Ayrıca çok tanınan bir marka olan “Citroën” de Peugeot grubunun bünyesindedir.

BONUS: Hangi Otomobil Markası Hangi Şirkete Bağlı?

13

Daimler

BMW Grup

Hyundai

Peugeot Grup

Volkswagen Grup

Fiat Chrysler

Mercedes-Benz Smart

BMW Mini Rolls-Royce

Kia

Citroën DS Peugeot Opel

Audi Bentley Bugatti Lamborghini Porsche Seat Skoda Volkswagen

Fiat Alfa Romeo Lancia Ferrari Maserati Chrysler Jeep

AUTOSHOW

Alp Kaan Önder


SAĞLIK

Çocuklarda Ağrı Yönetimine Yeni Farmakolojik Olmayan Yaklaşımlar

Ağrı; özellikle çocuklarda en yanlış anlaşılan, az teşhis edilen ve az tedavi edilen tıbbi sorunlardan biridir. Acıyı tanımlamak ve değerlendirmek çok zordur çünkü acı, belirgin derecede kişisel ve öznel bir şeydir. Çocuklarda, özellikle gelişimlerinin erken dönemlerinde ağrıyı değerlendirmek daha da zordur. Her çocuk, büyümesi sırasında morluklar ve çizikler gibi tehlikesiz şeylerden ciddi sağlık sorunlarına bağlı kronik ağrıya kadar değişik şekillerde ağrıyı tecrübe eder. Aslında, çocukların ve ergenlerin %40’ı haftada en az bir kez meydana gelen ağrıdan şikayetçidir. Eğer ağrı dikkate alınmazsa, ağrıya duyarlılığı artıran endişe ve korkuya da yol açabilir. Çocuklarda ağrının değerlendirilmesi yetişkinlere göre daha da zordur. Ağrıyı doğru bir şekilde değerlendirmek için birçok yaklaşım vardır, ancak her birinin asla tamamen objektif olmamalarından kaynaklı avantajları ve dezavantajları vardır. Kanadalı araştırmacılar pilot çalışmalarında tarafsız ağrı değerlendirmesinde yüz tanıma sistemi kullanmaya çalışıyorlar. İlk sonuçlar ümit verici görünüyor, ancak bu, klinik yararlılığını kanıtlamak için daha derin bir araştırmanın sadece başlangıcı. Çocuklar özellikle hayal güçlerini ve oyun duyularını içeren ağrı kontrol stratejilerine duyarlıdır. Sanal gerçeklik gibi modern teknolojiler de bunun için kullanılabilir. Araştırmacılar, kan alımı sırasında ağrı ve kaygı azaltmada kullanılan sanal gerçekliğin fizibilitesini ve etkinliğini değerlendirmeye çalışan Çocuk Hastanesi Los Angeles’ta rastgele bir kontrol

deneyi yapıldı. Sonuç çok olumluydu, hastalar ve bakıcılar prosedürden yüksek düzeyde memnuniyet bildirdi. Başka bir yaklaşım, ABD’deki bir tıp uzmanı tarafından araştırıldı. Çocuklarda fiziksel ağrıyı ve psikolojik kaygıyı azaltmak için bir mandala çizimi uygulamanın fizibilitesini araştırdılar. Buradaki sonuçlar da bize fizyolojik stres davranışlarında bir azalma olduğunu gösterdi. İtalyan bilim adamları tarafından yapılan son ilginç araştırma, venipunktür sırasında köpek varlığının etkinliğini araştırdı. Bir köpeğin varlığının, tıbbi prosedürler sırasında çocukların sıkıntısını azalttığı görülmektedir. Etkili pediatrik ağrı değerlendirmesi ve tedavisi ile ilgili bunlar gibi çok fazla veri olmasına rağmen, genellikle etkili bir şekilde uygulanmamaktadır. Mevcut çalışmalar, çocuklarda ağrı yönetiminin iyileştirilmediğini göstermektedir. Çocuklarda ağrı yönetimiyle ilgili, meslektaşlarını eğitmek ve uygun ağrı tedavisini savunmak sağlık profesyonellerinin sorumluluğundadır. Bebekler ve çocuklar yaşlarının, gelişim düzeylerinin, bilişsel ve iletişim becerilerinin, önceki ağrı deneyimlerinin ve ilişkili inançların dikkate alınmasını gerektiren benzersiz bir zorluk ortaya koyarlar. Çocuklarda ağrının tedavisini iyileştirmek, optimal ağrı yönetimini ve bu özel ihtiyaçları dikkate alan stratejileri aydınlatmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Simge Sarı

SAĞLIK

14


BESLENME SÖZLÜĞÜ

Antioksidan Nedir? Antioksidan, vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi besinlerle de vücuda alınabilen ve canlı organizmada toksinlerin etkisiz hale gelmesini sağlayan maddedir. Antioksidanların önemli olduğunu biliyoruz. Peki gün içinde antioksidan tüketmeye özen gösteriyor musun? Belki neden önemli olduğunun farkında değilsindir. Bu nedenle ben de bu tanımı buraya bırakıp bu konuya açıklık getirmeyi istedim. Hayatımızın devamlılığı için sürdürmek zorunda olduğumuz normal vücut fonksiyonlarımız (nefes alma, fiziksel aktivite, yeme, içme) sonucunda vücudumuzda oksidanlar/toksinler oluşmaktadır. Tabii zararlı alışkanlıklarımız (sigara vb.), çevre kirliliği, radyo dalgaları, radyasyon, stres gibi çeşitli nedenler bunu daha da arttırmaktadır. Günümüzün koşullarını düşündüğümüzde maruziyetin günden güne katlanarak arttığını kolaylıkla fark etmişsinizdir. Oksidanlar vücudumuzdaki hücrelerin oksidasyonuna neden olurlar, oksidasyonu paslanma gibi düşünebilirsiniz: Örneğin yaşlanmamız, oksidasyon sonucunda oluşan bir durum. Bununla birlikte hücrelerimizin bozulmasına hatta kanserde de olduğu gibi DNA üzerinde mutasyonlara neden olarak çeşitli hastalıklara yakalanmamıza neden olurlar. İşte bu noktada antioksidanlar devreye girer! Vücudumuzu oksidanlara karşı koruyan antioksidan aktiviteye sahip yüzlerce bileşik olduğu bilinmektedir. Zaten tıbbi bitki olarak değerlendirdiğimiz çoğu bitkinin etkisinin temelinde yatan neden antioksidan aktivitesinden kaynaklanmaktadır. Vücudumuzdaki hücreler gün içinde sayısız oksidana maruz kalmaktadır. Bunu engellemek; yaşlanmanın, hücre ölümünün ve mutasyonunun önüne geçebilmek için antioksidandan zengin sağlıklı beslenmeye özen göstermeliyiz. Sağlıklı beslenerek, bitki çayı içerek ve sana uygun gıda takviyeleri tüketerek gün içinde hücre hasarını engelleyebilirsin. Unutma; yemek yemek de oksidasyon ile sonuçlanıyor! Her şeyin fazlası zararlı. Sağlık profiline uygun besini seç ve dengeli tüket!

15

BESLENME SÖZLÜĞÜ

Asunur Özkaldım


Ocak’ta

Neler Yaptık

18

Fenerbahçe Leo Kulübü Aylık Toplantısı & 35. Yıl Balosu

21

Fenerbahçe Lions Kulübü Ocak Ayı Toplantısı

25

Salacak Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi: King of The Jungle

27, 28, 29

24 25

Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Şubat

Kerem Sağlam Şubat

Alp Yıldırım

Mutlu Günler

Şubat’ta

1

Neler Yapacağız

?

KİKA

4

Genel Yönetmen Danışma Kurulu 3. Toplantısı

10

Şubat Ayı Konsey Toplantısı

12

Adaylar Toplantısı

15

Başkanlar ve Kabine Toplantısı

18

Fenerbahçe Lions Kulübü Şubat Ayı Toplantısı

20

Maslak Rotaract Şubat Ayı Toplantısı Ziyareti

22

Korupark Leo Kulübü Gelir Getirici Aktivitesi

28

Ev Sohbet

29, 30, 1 3. Leo Çoğul Yönetim Çevresi Konsey Toplantısı

2NY / 1MG

16


KÜLTÜR & SANAT

The Illusionists

Anılarıyla sansasyon yaratan bir kadının, 1950’lerdeki McCarthy çetesinin o dönemde yarattığı baskı sonucu kısıtlanmış sanat ve politikayla savaşının, iç dünyasına yansıması... Yaşadığı dönemde gösterdiği güçlü duruşuyla kendine hayran bırakan Lillian Hellman’ın savaşını başka bir açıdan gözlemliyoruz. Kendini “aydın çevreden” sayanların, konforları söz konusu olduğunda nasıl da düzenin aydınına dönüştüklerini ve bir kadının gerçeğinden vazgeçmeden bu toplumla çekişmesini anlatıyor. Düzene ayak uydurmayı seçmeyip özgür ifade cesareti gösteren Hellman, yaşadığı dönemde rejimin yarattığı baskının arka odalarını bize sunuyor.

Onlar sihrin Cirque du Soleil’ı, onlar Broadway tarihinin en başarılı ve en çok satan sihir şovuna imza atan sihirbazlar! Nefes kesici, büyüleyici ve zaman zaman da birbirinden tehlikeli numaralar bu gösteride sizleri bekliyor. Kimi zaman suyun altındaki zindanlardan kaçan, kimi zaman ise kelepçelerinden kurtulan bir ekip üyesini göreceksiniz. Tanıklık edeceklerinizin hepsi de sıra dışı, hepsi de sihrin ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan cinsten olacak. Gerçeklik ve hayal gücünü ayırt edemeyeceksiniz.

Zamana Yetme Çabası

SERGI 17

Tarih : 22 Şubat’a kadar Yer : X-ist Beyoğlu İstanbul

KÜLTÜR & SANAT

Ayşe Doğa Ülgen

suyun rengİNİ BULMAK

Zilberman İstanbul, Elmas Deniz’in Zilberman’daki ilk kişisel sergisi “Suyun Üç Rengi”ne (Three Hues of Water) ev sahipliği yapıyor. Zilberman’ın ana galerideki mekânında izlenebilecek sergi, kavramsal odaklı çalışan sanatçının insan-doğa ilişkisi temelli üretimlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Tarih : 21 Şubat’a kadar Yer : Zilberman Gallery

SERGI

.

Aydın Berk Bilgin’in X-ist’te gerçekleşecek ilk kişisel sergisi “Gün İzi” sanatseverlerle buluşuyor. Çalışmalarında özellikle zaman kavramını sorgulayan Bilgin’in eserleri, sanatçının 7 yıldır sürdürdüğü deneysel bir sanat projesinin sonuçlarını yansıtıyor.

Tarih : 29 Şubat, 13:00 ve 21:00 Yer : İstanbul Kongre Merkezi

.

Tarih : 27 Şubat, 20:30 Yer : Kozyatağı Kültür Merkezi

TİYATRO

Güneyli Bayan


Just Mercy

Hukuk fakültesinden yeni mezun olan Bryan, kariyerine zor davalarla başlamak üzere karar alır. Alabama’da delil yetersizliği olduğu halde hapis tutulan siyahi bir mahkûmun davasını alan Bryan, yerel halk ve kendisi gibi idealist bir avukat olan Eva ile zor bir işe girişir. Tarih : 14 Şubat 2020

phıl

30’lu yaşlarında pek çok insan gibi Phil de kafasını telefonundan kaldırmayı pek başaramaz. Ancak bir gün Phil’in hayatı, yeni aldığı telefon ile tamamen değişir. Akıllı telefonun işletim sistemi Jexi, gerçekten de çok akıllıdır. Fakat biraz ağzı bozuk biraz da saplantılıdır. “Ezik” bir insan olarak gördüğü Phil’in hayatına müdahale etmeye başlar. Jexi sayesinde hayatını yaşamaya başlayan Phil, telefonuna eskisi kadar ilgi göstermeyince Jexi onu kıskanır. Phil’in bu yeni ve güzel hayatını mahvetmek, Jexi için hiç de zor olmayacaktır. Tarih : 7 Şubat 2020

Maluma

Maluma, 2015’te katıldığı Sony Music Latin üzerinden bugüne kadar üç albüm çıkardı, hepsi Billboard’un Latin Albümleri Listesine 1 numaradan giriş yaptı. Maluma’nın 11:11 Dünya Turu konserlerinde, Latin müzik sanatçısı tarafından daha önce hiç görülmemiş bir şekilde sunulan lazerler, efektler ve pirotekniklerle fütüristik olarak yüklenen görseller sayesinde muhteşem bir gece yaşanacak. Maluma, on iki kişilik dansçı grubu ile beraber unutulmaz bir sahne performansı sergileyecek. Bu muhteşem geceyi kaçırmayın... Tarih : 16 Şubat, 20:00 Yer : Ülker Sports Arena

MANGA

Türk Alternatif Rock müziğin MTV ödüllü öncü gruplarından maNga, dillerden düşmeyen şarkılarını sevenleriyle buluşturmaya hazırlanıyor. Fikret Şeneş’e saygı albümünde yeniden düzenlemiş oldukları “Haykıracak Nefesim” şarkısının fantastik klibiyle son zamanlarda adından çokça söz ettiren maNga, sürpriz konukları ve sahne şovlarıyla dinleyicilerine unutulmaz bir gece yaşatacak. Tarih : 1 Mart 2020 19:00 Yer : Bostancı Gösteri Merkezi

KÜLTÜR & SANAT

18



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.