IDEA
Ş U B AT 2 0 1 3 S AY I : 8
AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI
1
“
BU SAYIDA
Sayfa Tasarımları & Illustrastonlar : İlker ŞİMŞEKCAN
2
Fotoğraf - Ayın konusu, IŞIK(LIGHT)
4
Sinema - Kült Filmler, Tetsuo: THE IRON MAN
22
Sinema - VİZYON TAKVİMİ
24
Müzik Kliniği - KARANLIK BİR DÜNYADA MÜZİĞİN MUM IŞIĞI
26
Müzik - ACİL SERVİS
30
Resim - Illustrasyon; Begüm AYDOĞDU
32
Edebiyat - Biyografi, Diego RIVERA
44
Edebiyat - Biyografi, Walt WHITMAN
62
Edebiyat - İnceleme, Aslınur AKDENİZ
66
Kapak Fotoğrafı : mfrogstock.deviantart.com Yayınlanan içerikten yazarları mesuldür.Herhangi bir yazının izinsiz tamamen kopyalanması durumunda hukuki işlem yapılacaktır. İçeriğe link verilerek bir paragrafı aşmayacak şekilde ve yazarın adı bildirilerek alıntı yapılabilir.
3
FOTOÄžRAF
AYIN KONUSU
www.facebook.com/ssametergun 4
IŞIK - LIGHT 5
angelitonegro.deviantart.com 6
apein.deviantart.com 7
bibia.deviantart.com
8
bufflyslayer.deviantart.com 9
chihucat.deviantart.com 10
cuteyushi.deviantart.com 11
12
fahadee.deviantart.com 13
darkmetaphor.deviantart.com 14
lilithia.deviantart.com 15
foureyes.deviantart.com
16
riviera2008.deviantart.com 17
ven-light-chaser.deviantart.com/ 18
santiago-simple.deviantart.com 19
tolgagonulluleroglu.deviantart.com
20
w1zzy.deviantart.com
21
SİNEMA
KÜLT FİLMLER I
Zor anlatılabilir bir film Tetsuo. Anlatılması zor almasına rağmen oldukça iyi de bir film. Gerek görsel açıdan, gerek anlatmak istedikleri bakımından film oldukça başarılı. Müzikleri ise bir o kadar mükemmel. Öncelikle film oldukça rahatsız edici. Bu sebepten dolayı bazı bünyelerin filmi kaldıramayacağı kesin. Bu sebepten filmin iyi olup olmadığı yada ne anlatmak istediği tartışılır bir konu alıyor. Film stop motion ile siyah beyaz çekilmiş. Stop motionun dibine vurulmuş desek yeridir bu filmde. Film 67 dakikalık süresince ken-
22
dini izletmeyi başarıyor. Ancak bazı sonu gelmeyen sahneler var hissi uyandırsa da insanda, asıl sebep görüntülere insanın daha fazla dayanamıyor oluşu. Filme baktığımızda Cronenberg, David Lynch karışımının Svankmajer anlatımıya karşımıza çıktığını görüyoruz ve bu ustalar kadar başarılı bir film çıkmış ortaya. Kamera kullanımları, sahneler arası geçişler oldukça başarılı. Film montajı incelikle yapılmış, aynı zamanda kostüm ve sahne tasarımları, düşük bütçeli bir
film için oldukça başarılı. Film metal fetişisti ol-
duğunu düşündüğümüz bir adamın, bacağını yararak bir demir parçası sokması ile başlıyor. Akabinde koşmaya başlayan adamımız arabanın altında kalır. Ona çarptığını düşündüğümüz iş adamı ertesi sabah uyandığında, yüzünde metal parçaları çıktığını görür. Tek tük çıkmaya başlayan bu metaller bir süre sonra tüm vücudunu kaplamaya başlar. Bu sırada metale dönen, bir kadın tarafından kovalanmaya başlar. Bu kadından kurtulunca evine gider. Yüzünde çıkan bu metallerden sevgilisi hoşlanmıştır. Tabi bunun bol bol fantezisini yaparlar. Ancak iş adamı iyice metale dönmeye başlamıştır. Penisi dev bir matkap halini almıştır. Tabi burada kadını öldürür. İyice
metale döndükten sonra arabayla ona çarpan metal fetişisti adamla telepati kurmaya başlar ve bu ikili savaşmaya başlar. Filmin sonunda, olayların ne olduğunu anlarız.
Belirttiğim gibi izlenmesi gereken filmler arasında, Tetsuo The Iron Man. Filmin başarısı üstüne ikincisi de çelikmiş. Eğer mideniz kaldırabilecekse kesinlikle izleyin.
Kaynak : film.kisiseldepresyonanlari.com 23
VİZYON TAKVİMİ KELEBEĞİN RÜYASI
SİNEMA
Vizyon Tarihi : 22 Şubat 2013 (2s 0dk) Yönetmen: Yılmaz Erdoğan Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Yılmaz Erdoğan... Tür : Dram Ülke : Türkiye Zonguldak’ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Mu-
zaffer Tayyip Uslu, II. Dünya Savaşı’nın çetin koşullarına, yaşadıkları küçük madenci kentinden tanıklık etmektedirler. Ayakları üzerine yeni yeni kalkan genç Cumhuriyet dünyadaki ciddi değişimlerle boğuşurken, sanata, edebiyata ve en çok da şiire gönül vermiş olan bu iki gencin yüreğine hiç umulmadık bir zamanda aşk ateşi düşer. Kente yeni gelen genç bir kıza aynı anda tutulan iki arkadaşın arasındaki dostluk açılmaz; bilakis yüreklerine düşen bu sevda onların kalemlerini ve hayata dair olan inançlarını daha da güçlendirir. Ama hem kendi gelecekleri, hem de ülkenin ve dünyanın gidişatı hayra alamet değildir... Yönetmenliğini ve senaristliğini Yılmaz Erdoğan’ın üstlendiği filmin yapımcılığı yine BKM’ye ait. Çekimler Zonguldak ve İstanbul’da gerçekleştirilen yapım aynı zamanda Zonguldaklı madencilerin de öyküsüne değiniyor. Oyuncu kadrosunda Erdoğan’ın yanı sıra Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Bilgin, Taner Birsel, Ahmet Mümtaz Taylan gibi genç-usta pek çok isim de yer alıyor.
HÜKÜMET KADIN
Vizyon Tarihi : 1 Şubat 2013 Yönetmen: Sermiyan Midyat Oyuncular: Demet Akbağ, Ercan Kesal, Bülent Çolak... Tür : Dram Ülke : Türkiye
Midyat’ta yaşayan, 8 çocuk annesi Xate okuma yazması olmayan bir kadındır. Fakat çevresindekilerden tek farkı kocasının Midyat Belediye Başkanı olmasıdır. Bir gün, hiç beklenmedik biçimde kendisini Midyat’ın Belediye Başkanı olarak bulur! Ev kadını olarak ne kadar işinde iyiyse, çocuklarına rağmen Başkanlığı da o kadar iyi götürmeye niyetlidir. Kısa zamanda ‘Hökümet’ gibi kadın olduğunu kanıtlayan Xate, her türlü problemi de kendi kadınca yöntemleriyle çözmenin yolunu bulur.Artık sadece Midyat halkı için değil, ülkedeki diğer insanlar için bile hayat eskisi gibi olmayacaktır. Ünlü oyuncu Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği komedi filmi Güneydoğu’da yaşayan ve görev yapan ilk kadın belediye başkanının, sekiz çocuklu Xate’nin hikayesini beyazperdeye aktarıyor. Çekimleri Mardin’in Midyat ilçesinde gerçekleştirilen filmin başrollerinde Demet Akbağ, Ercan Kesal ve Bülent Çolak bulunuyor...
24
LINCOLN Vizyon Tarihi : 8 Şubat 2013 Yönetmen: Steven Spielberg Oyuncular: Daniel Day-Lewis, Sally Field, David Strathairn... Tür :Biyografik, Dram Ülke : Hindistan, ABD Film, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı olan ve
kuzey eyaletlerinde 1861-1865 yılları arasında yaşanan iç savaşa öncülük eden Lincoln’un son dönemlerine ışık tutuyor. İç Savaş’ın hararetli günleri geride kalınca, Abraham Lincoln ile kabinesi arasında fikir ayrılıkları da su yüzüne çıkacaktır. En ciddi görüş ayrılığı ise kölelik konusunda yaşanacaktır... Senaryosunu Pulitzer Ödüllü tarihçi Doris Kearns Goodwin’in çok satan kitabından ödüllü senarist Tony Kushner’in (Münih (Munich)) uyarladığı yapımın baş rolünde Daniel Day-Lewis yer alırken, yönetmen koltuğundaysa Steven Spielberg oturuyor. Filmin adı gelecek Oscar sezonu için şimdiden kulislerde dolaşıyor.
KADINLAR Vizyon Tarihi : 1 Şubat 2013 Yönetmen: Malgorzata Szumowska Oyuncular: Juliette Binoche, Anais Demoustier, Joanna Kulig... Tür : Dram Ülke : Almanya, Fransa, Polonya
Anne iki çocuk annesi olan, Parisli ve iyi kazanan gazeteci bir kadındır. Elle dergisi için fahişelik yaparak hayatını kazanan genç kızlar hakkında bir araştırma makalesi yazmaktadır. Bu süreçte iki bağımsız genç kızla görüşür; Alicja ve Charlotte. Bu kendilerine güvenen kızların hayatları hakkında öğrendikleri kendi doğrularını da sorgulatacaktır. Toplum, kadın, ahlak, özgürlük hareketleri gibi bir fenomen olarak algılanan öğrenci fahişeliği, yönetmen Malgoska Szumowska’nın hiçbir yargıda bulunmadan izlediği bir konu. Para, aile, cinsellik hakkında en temel ahlak kurallarını ve inançları sorgulayan yapım, toplumsal irdelemeyi farklı bir bakış açısı ile gözler önüne seriyor. Filmin başrolünde Anne’yı Juliette Binoche canlandırırken, genç fahişeleri ise Joanna Kulig ve Anais Demoustier oynuyor. Farklı bir bakış açısına sahip olan filmin yurt dışı eleştirmen notu ise maalesef kıt.
25
MÜZİK
MÜZİK KLİNİĞİ
Karanlık Bir Dünya’da Müziğin Mum Işığı Süreli yayın yazarlığı emek ve büyük itina isteyen bir iştir. Amatör de olsanız profesyonel de olsanız bu bir sorumluluk işidir. Her ayın birkaç gününü bu işe ayırabilmeyi gerektirir. Bu iş, bir anda gaza gelip iki gün sonra yazmaya üşenmek değildir. Üstelik bu üşengeçliğe yazmakla ve yazabilmekle alakasız hususları bahane etmek hiç değildir. İster çok amatör ister çok profesyonel olsun, bu işin ilkesi aynıdır: Sürekliliği sağlamak. En ufak bir sıkıntıda, anlaşmazlıkta tası tarağı toplayıp gitmek değildir. IDEA Magazine ve benzeri yüzlerce dergi ve fotokopi fanzinler desteği en çok hak eden ve bekleyen yayınlardır. Amatör yayıncı-
26
lığın profesyonel manifestolarıdır. Ben kendi adıma Müzik Kliniği olarak hastalık ve ölüm olmadığı sürece sizlerle buluşmaya devam edeceğim. Bu ay yazımı evimden birkaç saat uzaktan, Bilecik’ten yazmaya başladım. Akşamın son ışıkları odaya giriyor. Özellikle böyle bir ortam yarattım kendime, ışığı vurgulamak istedim. Bu ay temamızın ışık olmasıyla doğrudan ilgili bu durum. Kış tüm güzellikleri ve soğuğu ile devam ederken müzik dinlemek içimizi ısıtacak sayılı şeylerden birisi durumunda. Özellikle yine bu dönemde içerisinde bulunduğum derin yalnızlıkta bana eşlik eden şeyler The Mentalist’in
üçüncü sezon bölümleri ve yeni çıkmış birkaç albüm. Bu aralar evden uzaktayım ve yalnızım, için belki de ürkütücü yanı bu yalnızlığın uzun sürede devam edecek olması. Başlık Carl Sagan’dan arak oldu. Kendisinin “Karanlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı” isimli bir kitabı vardır. Bilimin aslında gerçek bir aydınlık kaynağı olduğundan ama şu an Dünya’ya olan etkisinin ancak bir mum ışığı kadar olduğundan bahseder. Aynı benzetmeyi müzik için de yapamaz mıyız? Bence yapabiliriz ve işte bu sebepten dolayı bu başlığımız “arak” oldu. Geçtiğimiz hafta Pink Floyd’un Wish You Were
Here albümünü de plak formatında elde ettim ve sevdiğim tüm Pink Floyd albümlerini plak olarak toplamış oldum. İnanılmaz mutluyum. Adı geçmişken Pink Floyd’u öylece geçiştirmek istemiyorum. Bu ay ki temamızdan bahsedeceksek eğer Dark Side Of The Moon’a değinmeden geçmek büyük talihsizlik olurdu. Bu ay editörümüz “tüm yazar kadrosunun fikir belirttiği” platformumuzdan seçtiğimiz temayı duyurduğu zaman aklımda ilk beliren şey Pink Floyd’un prizması oldu. Şüphesiz bu prizma Pink Floyd’un bana göre üç başucu eserinden Dark Side Of The Moon’un küresel başarısında hiç de azımsanamayacak bir yere sahipti. Olanca basitliği ve sadeliğine rağmen bugün milyonlarca insan için bu albüm kapağını halen daha etkili bir kapaktır. Tasarımı Pink Floyd’un
neredeyse tüm albüm kapaklarını hazırlayan Storm Thurgeson tarafından yapılmıştır. Ünlü İngiliz tasarımcı bu albüm için gruba 7 farklı tasarım yapmış. Grup albü-
mün teması ile uyumlu olduğu için ikonik prizmada karar kılmış. Işığın prizmadan kırılarak yansıması ilk dönem fen bilgisi derslerimizden beri bildiğimiz bir olaydır. İşte bu tasarımda da altı renkli spektrum grubun altı kişiden oluştuğunu ifade ediyor. “Ay-
rıca bu kapak, grubun birçok küçük şaheserden bir araya geldiğini belirtiyor. Burada en iyilerin birleştiği ifade edilmiş oluyor.” Tasarımda ışığın bu denli yaratıcı ve yapılan işle uyumlu olarak kullanılması gerçekten hayranlık uyandırıyor insanda. Grafik tasarım olarak bakacak olursak pek çok albüm kapağında ışık teması farklı şekillerde kullanılır. Işığın tasarıma dâhil edilmesi güneş, mum, spot, otomobil farı, ateş gibi objelerle yapılmaktadır. Doğan ya da batan bir güneş, karanlıkta bir mum, sorgu odasında tepede spot, yolda bir araç, ateşler içerisinde bir kilise benim aklıma gelen albüm kapakları arasında. Temelde her birinin tasarımındaki öncelikli öge ışık ve ışığın kullanımıdır. Objeler tek başlarına anlamsızdır ya da anlamları sınırlıdır. Ancak bunları ışıkla süsleyerek is-
27
tediğimiz anlamı yükleyebiliriz. İyi bir albüm kapağı ait olduğu albümün içeriğini iyi özetlemelidir. Görseller insan zihninde manevi izler bırakmanın güçlü yollarıdır. Bu sebeple etkili bir albüm kapağı hazırlamak, albümün başarısını da çok olumlu olarak etkileyecektir. Özellikle konserlerde ışık kullanımı çok önemlidir. Çok iyi bir ses sistemine sahip bir konser salonu eğer çok iyi bir ışık sistemine de sahip değilse orada yapılacak konserler başarılı olarak nitelendirilemez. Amatör pek çok konserden gerçek anlamda keyif alamamamızın sebebi de budur. Çünkü görmek ve işitmek birbirleri ile çok yakın ilişkilidir. Zira yüzü seçilmeyen müzisyenin söylediği de anlaşılamaz. Bu çok kesin ve kabul edilir bir tespittir. Bu yüzden konserleri ön sıradan izlemek daha pahalıdır, daha
keyiflidir ve daha unutulmazdır. Bu yüzden profesyonel gruplar konserlerinde özel
28
sahne tasarımları ve senaryoları geliştirirler. Sahnedeki tüm ögeleri anlamlı ve ilişkili bütünler haline getirirler. Bu seyircinin gözünde albeniyi arttırır. Uygun ışıkla desteklendiğinde ise izlemesi ve dinlemesi harika bir olaya dönüşür. Bunun belki de en yakın örneğini bu yaz Roger Waters ülkemizi ziyaret ettiğinde göreceğiz. The Wall Live 2013 turnesi kapsamında Waters’ın hazırladığı şov, verilen her kuruşu hak eden bir görsel şölen olarak Dünya’da binlerce müziksever tarafından izlendi. Pink Floyd’un efsane albümünün efsane şarkıları Waters’ın önünde durduğu bir duvar üzerinde çeşitli ışık gösterileri ile seyirciye hem görsel hem de işitsel olarak sunuldu. Işığın bu denli etkileyici olması onun hem grafik obje hem de tema olarak güçlü olması sebebiyledir. Bu sebepten ışık temalı yüzlerce albüm
kaydedilmiştir. Özellikle metal müzikte ışık ve aydınlık iyiliğin ve Tanrı’nın yolundan gitmeyi; karanlık ise kötülüğü ve Tanrı’nın yolundan sapmayı simgeler. Ancak asıl vurgu burada, gerçek aydınlığın karanlığın ta kendisi olduğudur. En azından metal müzik söylemlerinde bu şekilde ifade edilmektedir. Tanrı’nın yolundan gitmekle elde edilecek aydınlığın yapay bir ışık olduğu, gerçek ışığı insanın kendi içerisinde ve tamamen özgür bir irade ile bulabileceği ifade edilir. Fantastik kurgularda da ışık kavramı genelde kudreti ve iyiliği temsil eder. Orta Dünya’dan bir karakter olan Galadriel’in adı “Işığın hanımı” anlamına gelmektedir. Galad, Elfçe ışık anlamındadır. Bu sözcüğün özellikle tema olarak Orta Dünya ve fantastik kurguları seçen müzik gruplarının şarkılarında çoğunlukla yer aldığını görebiliriz. (Müzikte tema ile ilgili kapsamlı bir sohbeti Ekim 2012 Müzik Kliniği’nde yapmıştık.)
Bu ay Müzik Kliniği’nde ışıktan bahsettik. Ben aklıma gelenleri sizlerle paylaştım. Bakalım önümüzdeki ay temamız ne olacak diye beklemeye bile başladım. Geçtiğimiz ayın başlarında metal müzik dünyasına yeni bir EP bomba gibi düştü. Editörümüz sayesinde benim de haberim olan bu “Metal EP”, eski Metallica basçısı Jason Newsted yeni heavy metal grubu Newsted ile yayımladığı ilk çalışma olma özelliği taşıyor. Soldierhead, Godsnake, King Of The Underdogs ve Skyscraper isimli parçalardan oluşan EP tipik bir heavy metal albümü özelliği taşıyor. Parçalardaki gitar riffleri, şarkı sözleri ve vokal olarak benim hoşuma gitti ve bana birazcık da olsa Motörhead’i anımsattı. Albümde kayıttan kaynaklı olarak, davullar biraz daha farklı geli-
yor kulağınıza. O açıdan ayrı bir tat yakalamış diyebiliriz. Albümde en sevdiğim parça ise Godsnake oldu. Zaten toplamda dört parça olduğu için bence dinlenilmesi gerekli bir çalışmadır. EP’den Soldierhead isimli parçaya bir de klip çekilmiş. Mart ayında Eskişehir’de yapılacak olan Rotting Christ konseri ile ilgili detaylar da belirmeye başlıyor. Konserde Rotting Christ’le birlikte Episode 13 ve Black Omen’ı da izleme şansına sahip olabileceğiz. İki Eskişehirli Black Metal grubunun da uzun süredir aynı konserde çalmadığını düşünürsek Rotting Christ ile birlikte efsane bir konser olacak gibi görünüyor. Bu konsere dair tüm detayları ve gelişmeleri gelecek ay Müzik Kliniği’nde bulacaksınız. İzmirli Melodik Black
Metal grubu Dark Eden, yeni albümü The Chaos Masquerade çıkardı çıkaracak sevgili okurlar! Belki de dergi yayınlandığında çıkarmış olur. Grup yıllardır “bizde neden böyle black metal yapan yok?” sorumun cevabı olarak karşıma çıktı. Müthiş bir altyapıya, gayet başarılı sözlere ve vokale sahip bu grubu çok yakında metal müzikseverler duymaya başlayacaktır. Grup ilk albümlerinin çıkış parçası olan The Crimson Path’e klip çekti. Zaten çıkışları da bu video ile sessiz sedasız oldu. Ancak giderek artan sayıdaki beğenilere ve elemanların mevcut müzikal çalışmalarına da bakıldığında “kaliteli müziği” görmezden gelmek imkânsızlaşıyor. Kısacası Dark Eden, kaliteli bir metal grubudur. Takip etmekte fayda var. Bu aylık Müzik Kliniği’nden bu kadar sevgili okurlar. Yaklaşık bir aydır Eskişehir’e sadece hafta sonları gidebiliyorum, hayatım Bilecik’te devam ediyor. Ancak ne olursa olsun Eskişehir’den kopmak mümkün olmuyor. Her ay belirttiğim üzere tüm görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerinizi bilgi@proofhead.net adresine ve IDEA Magazine iletişim kanallarına yollayabilirsiniz. Proohead My Resort kişisel bloğum olarak proofhead.net adresinde yayına devam ediyor. Bir sonraki sayıda görüşüp buluşmak ve konuşmak dileğiyle… Mesut Proofhead.
29
MÜZİK KLİNİĞİ
MÜZİK
ACİL SERVİS
Tim Buckley – Goodbye and Hello (1967) Saykodelik Rock’ın erken dönem temsilcilerinden Tim Buckley’in bu ikinci albümü İnsanoğlu Ay’a gitmeden 2 sene önce, sizi tamamen etkisine alıp bulunduğunuz atmosferden çıkarıyor. Saf müziğin tanımı olmayı hak ediyor albüm, çünkü kayıtlar tamamen analog olarak yapılmış. Albümde özellikle sevdiğim iki şarkı Phantasmagoria In Two ve albümle aynı adı taşıyan Goodbye And Hello muhakkak dinlenmesi gereken parçalar. Özellikle ilk dediğim parçayı dinleyip bana teşekkür edeceksiniz. http://www.timbuckley.com/
Dream Theater – A Dramatic Turn Of Events (2011) Albümün en büyük özelliği grubun yeni davulcusu Mike Mangini ile kayıt edilmiş ilk albüm olmasıdır. Dream Theater’ın progresif tarzına Mike Mangini ne katabilmiştir sorusunun cevabını veren, bana göre, başarılı bir albüm olmuştur. Albümde en sevdiğim iki parça On The Backs Of Angels (klip parçası) ve Build Me Up, Break Me Down isimli parçalar oldu. Onun dışındaki parçalarda yine klasik DT izleri görülüyor. Benim bu albümden çıkardığım şu oldu, Mangini gruba tamamen uyum sağlamış. http://www.dreamtheater.net/ 30
proofhead.net
NEKROPSİ KONSER
2 ŞUBAT 2013 31
RESİM
ILLUSTRASYON
begumaydogdu.blogspot.com
32
BEGÜM AYDOĞDU
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
RESİM
BİYOGRAFİ
Diego Rivera 1886 - 1957
44
Diego Rivera (d. 8 Aralık 1886 - ö. 24 Kasım 1957) özellikle duvar resimleriyle ünlü Meksikalı ressam. Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun kocası. Rivera, ana tarafından Katolik Kilisesi’nden dönme yahudi,[1][2] baba tarafındansa İspanyol kökenlidir. Mexico City’deki San Carlos Academy’sinde eğitim görmüştür. Latin Amerika’da ve ABD’de fresk sanatını yeniden canlandırdı. Duvar resmi yapmaya genç yaşta başlayan Rivera, Meksiko’da San Carlos Güzel Sanatlar Akademisi öğrencisiyken bir öğrenci eylemine katıldığı için okuldan atıldı. Öğrenimini sürdürmek için İspanya’ya giden Rivera, daha sonra Paris’e yerleşti. Orada Pablo Picasso ve Amedeo Modigliani gibi sanatçılarla dost oldu. 1920’de Rönesans dönemi fresklerini incelemek üzere İtalya’ya geziye çıktı.İtalya’da gördüklerinden çok etkilenen Rivera, ülkesinde uygulamak için taslaklarını çizdi. 1921’de Reform yanlısı Alvero Obregon’un devlet
başkanı seçilmesi üzerine Meksika’ya döndü. Yakın geçmişteki Meksika Devrimi’nin umutlarını ve eylemlerini dile getiren siyasi ve toplumsal içerikli bir dizi duvar resmi yaptı. ABD’de Detroit’te Detroit Sanat Enstitüsü ve New York kentindeki Rockefeller Merkezi için de duvar resimleri yapan Rive-
ra’nın resimleri o günlerde siyasi içeriklerinden dolayı yoğun tartışmalarla karşılaştı. Fresklerin çarpıcı renkleri, cesur, yalın ve anıtsal üslubu ABD’de ve Latin Amerika’da fresk sanatının yeniden canlanmasına yol açtı.
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
TİYATRO
KONSER
61
EDEBİYAT
BİYOGRAFİ
WALT WHITMAN
Walter Whitman (d. 1819 - ö. 1892) ABD’li şair. Daha çok Walt Whitman olarak bilinir. Hayatı [değiştir] 1819-1892 yılları arasında yaşamış olan, Amerikan edebiyatının gerçek manada uluslararası bir üne kavuşmuş ilk şairi. Resmi olarak eğitimine çok az devam etmiş, on bir yaşından sonra, matbaacılık, gezici okul öğretmenliği ve gazete ve dergi editörlüğü gibi işlerle uğraşmış, daha sonra da, politikaya atılmıştır. Whitman’ın ilham kaynağı, büyük bir hayranı olduğu transandantalist akımın öncüsü ABD’li şair ve yazar Emerson’dur. 62
BENİ BİR KADIN BEKLİYOR Beni bekleyen biri var, alabildiğine hazır, alabildiğine tamam, kusursuz bir kadın. Bir eksiklik olacaktı dünyamızda, eğer erkeğin erkekliği, cinsiyet olmasaydı. Cinsiyette her şey var, bedenler, canlar, Anlamlar, sonuçlar, saflıklar, incelikler, ispatlar, söylentiler, Türküler, emirler, sağlık, gurur, kadınlık sırrı, döl bereketi, Bütün ümitler, iyilikler, hediyeler, ihtirasların her türlüsü, Aşklar, güzellikler, yeryüzü nimetleri, Bütün hükümetler, yargılar, tanrılar, dünyanın ünlü kişileri, Bütün bunlar, daha niceleri, tohumun içindedir. Sevişmenin tadını bilen ve çekinmeden söyleyen erkeği severim, Sevişmeyi bilen ve çekinmeden söyleyen kadını severim. Dişiliği olmayan kadını ne yapayım? Beni doyuran, sıcak kanlı kadına, kadınlara gideceğim, Beni anlıyorlar, beni istiyorlar,benim değerimi biliyorlar, Ben de onların azgın kocası olacağım. 63
Onlar benden daha aşağı değil, Yüzleri güneşlerle, rüzgârla yanmış, Tenleri eski kutsal uysallığa, kuvvete sahip, Yüzmeyi bilirler, kürek çekmeyi, ata binmeyi, güreşmeyi, ateş etmeyi, koşuşmayı, vurmayı,kaçmayı, ilerlemeyi, dayanmayı da bilirler onlar, Haklarını sonuna kadar bilirler - sükûnet içinde, açıktırlar, kendilerini iyi tanırlar. Sizi çağırıyorum,yaklaşın bana kadınlar, Sizi bırakamam, ıslah edeceğim sizi, Siz benimsiniz, ben de sizinim,bu işte hatır gönül yok, insanları düşüneceğiz, Uykularımızda, saz sairleri, kahramanlar yatar, Başkaları değil, onları yalnız ben uyandırabilirim. İşte ben ey kadınlar kendi yolumdayım, Kimse durduramaz beni, büyüğüm, haşinim, sertim, ama sizi seviyorum, Gerektiğinden öte canınızı yakmam, korkmayın, Devletlere gerekli oğullar, kızlar yaratacak erkekliğimi boşaltıyorum size, Alabildiğine zorluyorum kendimi,yalvarmalara aldırmadan ben, Uzun zamandır içimde birikeni size doldurmadan geri çekilmeye niyetim yok. İçimin coşkun ırmaklarını boşaltıyorum size, Gelecek binlerce yılı içinizde kucaklıyorum, Size Amerika’nın ve kendimin en değerli aşılarını katıyorum, Sizden ateşli, güzel vücutlu kızlar, yeni sanatçılar, müzisyenler doğacak, Size ektiğim çocuklar, bir gün kendi geleceklerinin çocuklarının ekecekler, Tükenen aşkıma karşılık olgun kadınlar ve erkekler isteyeceğim, Onların da başkalarıyla, bizim gibi kaynaşmalarını bekleyeceğim, Onların da meyvalarınıza boşaltacağı coşkun sağanağa, benim şimdi size boşalttığım kadar güveneceğim, Doğumdan, hayattan, ölümden, ölmezlikten, sevdalı ürünler bekleyeceğim, İşte bunun için şimdi size aşk ekliyorum.
Walt WHITMAN Çeviren : Nevzat ÜSTÜN Şiirin Aslı : A Woman Waits For Me
64
KONSER
BRAZZAVILLE 9 ŞUBAT CUMARTESİ
65
Aslınur AKDENİZ
EDEBİYAT
İNCELEME
IŞIK
“ Nature’s scale of vibration is very wide in its extent. It commences with sound, then merges into thermal heat waves, and these vibrations climb the vibratory scale as the temperature increases and merge into the vibrations of the radiant heat waves in the infrared which reach up to the visible red of the light spectrum. Motion is the primary cause that gives rise to color and all other phenomena in existence. In order to trace the origin and progress of any effect,
66
visible or invisible, the aim must be to determine the movement or movements which brought the phenomena into existence.The principle of vibration permeates the whole science of radiation or motion and may be stated in a general way by saying that a body absorbs waves that are of the same period as those which it emits when it is itself in vibration.This principle applies to light, heat, sound, color, or energy of any kind, where it is distributed by a process of radiation.” Edebiyatın doğası gereği disiplinler arasılığına istinaden yukarıda alıntıladığım bölümün “color psychology”
bilimine ait olması ve bu bağlamda Halid Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah Romanı’nı inceleyecek olmam sanırım okuyucuyu şaşırtmayacaktır ya da şaşırtmamalıdır. Şayet romana işaret eden en önemli kısımlardan biri olan başlığı iki tür rengin oluşturması ve bu renkler itibariyle baş karakter Ahmet Celil’in dünyaya bakış açısı ve iç dünyasının kurgulanmasının temelinde yatan sebepler aslında tam da renk psikolojisinin alanıdır. Bu noktada, sadece mavi ve siyah renklerin doğası gereği birbirleriyle yarattığı çatışmanın da ötesine geçerek edebiyatta aşırı yorumun faydalı olabileceğini de göz önüne alarak, başlığı teşkil eden renklerin insan vücudunu oluşturan enerji merkezleriyle irtibatını ve bu merkezlerin bireyin dünyayı al-
gılayışını ve sosyal çevresiyle ilişkilerini dönüştürmesini irdeleyeceğiz. İlk olarak Servet-i Fünun edebiyatı ile ilgili, renk psikolojisi bağlamında belirtilmesi gereken mesele alıntıda vurgulanan, rengin aslında titreşen enerjiden başka bir şey olmadığı noktasıdır. Bu enerji, titreşimin frekansına göre kişinin psikolojisine de yansır. O halde Cenap Şehabettin’in “Elhan-ı Şita” şiirine “bir beyaz lerze” ile başlaması tesadüfi midir? Yoksa Şehabettin de lerze kelimesi ile sadece karın titreşimini hissettirmekten fazlasını mı düşünmüştü? Eğer öyleyse neden sürekli “beyaz” a vurgu yaparken bir yandan da ölümü hatırlatacak ikilemeler sayesinde bu iki olgu arasında benzerlik kuruyordu? Buradaki renk ve insan psikolojisi arasındaki çarpıcı ilişkinin de sonuç itibariyle tesadüfi olması mümkün değildir çünkü; “White is really the combination of all the seven colors. They are all found to unite informing the white ray” kısmındaki herşeyi kapsayan itibariyle ölüm de beyazdır, bu şekilde beyaz da ölüm haline gelmiş olur. Şehabettin bununla da kalmaz, “Son kalan mâi tüyleri kovalar/Karlar “ sözleriyle beyazın yanına maviyi ekler, tıpkı Halid Ziya’nın mavinin yanına siyahı eklemesi gibi. İşte tam da burada mavinin neyi sembolize ettiğini konuşmakta fayda var, Şayet ilk seviyede mainin, Ahmet Cemil’in hayatın soğuk gerçeklerine, zorundalıklara, maddeciliğe karşı aldığı bir gard, hayaller dünyası ve iyimserlik olarak yorumlamak olacaktır. Fakat daha alt seviyeye indiğimizde, ele aldığımız renk psikolojisine de dayanarak, mavi rengin Ahmet Celil’in beşinci çakrası yani
frekansı gereği mavi renkle özdeşleşen boğaz çakrasıyla ilişkilendiğini fark edebiliriz. “The throat Chakra is
aptly named as it is located in the region of the throat and larynx. This chakra is associated with communication and creativity. Communication between humans occurs on many different levels. There is both verbal and non-verbal communication which can take place through speaking, writing, hand gestures, body language, music, etc. The fifth chakra represents the exchange of information, via communication, between two people. The element sound or ether is represented by the fifth chakra. Sound is simply vibration, and ether represents the world of unseen vibration. Our ability to communicate with each other through words originates in the throat and vocal cord area. As we expel air from our lungs, our vocal chords vibrate, causing the air (pulled from the forth chakra) to produce the sound we desire in the fifth chakra. This chakra is associated with the color electric bright blue. The color blue has the fifth longest wavelength (520 nm) and fifth slowest frequency (570THz) in the visual color spectrum.” Bu yüzden romanın birinci kısmında geçen : “ Ahmet Celil hafifçe dönerek dudaklarının arasından bir şey söyledi, fakat işitilemedi” cümlesi, Mai ve Siyah karşıtlığındaki mavinin rolünü, yukarıdaki bağlamda vermesi açısından temel noktadır. Şayet hayattan kopukluğu ve hayal dünyasına sığınma durumu genelde yorumlana-
nın aksine mavinin asıl işaret ettiği durum olmaktan öte, bu mavinin işlevi/işlevsizliği sonucu ortaya çıkmış bir sonuçtur. Sonuç olarak, Ahmet Cemil’in iletişimsizlik psikolojisinin altında yatan mai renkle temsil edilen beşinci çakradaki enerji ve titreşim sorununda yatar. Bu hal de gerçeklikten kopukluğa neden olurken, ilüzyonlara sığınma ve dünyaya bir perdenin arkasından bakma sonucunu doğurur, edebiyat da aslında dördüncü çakranın ana işlevi olan yaratıcılık esasına dayanmaktadır. Bu yüzden Ahmet Celil, boğaz çakrasındaki enerji düzensizliğinin yarattığı psikolojiyle birlikte edebiyata sığınır. Hayale sığındıkça realiteyle bağı gittikçe çözülür ve sonunda maviden siyaha geçiş yaşanır. Bu itibarle baktığımızda aslında Servet-i Fünun yazarlarında görülen doğaya ve doğadaki hareket (titreşim veya lerze) ,ışık, ses gibi enerjinin farklı hallerine olan eğilim aslında bireye yapılan vurgunun kaçınmaz bir sonucudur. Ne de olsa insan aslında enerjiden başka birşey değildir. “The 5th Chakra – The Throat Chakra – Visuddha” 2
67
SLASH
KONSER
2 ŞUBAT 2013
68
TİYATRO
69
IDEA
AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI
http://www.facebook.com/ideartmagazine ideartmagazine@gmail.com
70