SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 4 6
OCA K 2012
SAYED 5. YILINDA DA HABERDAR ETMEYE DEVAM EDİYOR
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ 2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye Tel Faks
:+90 312 205 52 20 :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - Türkiye Tel :+90 212 441 50 86 Faks :+90 212 441 50 93
Gsm
:+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45 web :www.item.com.tr e-posta :novatek@item.com.tr
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ? Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir. RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır. Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
HoHenstein istanbul Tekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti. Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12 Kadıköy- Istanbul Phone: +90 216 338 03 63 – 65 E-Mail: info@hohenstein.com.tr
www.hohenstein.com.tr www.quality-laundry.com
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 46 • OCAK 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Baskı ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın
Merhaba...
H
er şeyin inanılmaz bir hızla değiştiği bir zamanda yaşıyoruz. Değişim hayati önem taşır hale geldi. Hayatta kalanlar ise değişime ayak uyduranlar oluyor. Bildiğiniz üzere Sağlık Bakanlığı bu değişimin önemine binaen Sağlıkta Dönüşüm Programını bir bir uygulamaya koyuyor. Sağlık politikalarının gündemini tutarak sağlık çalışanlarının zihninde ayrı bir yer edinen SAYED Dergisi Ocak ayı ile birlikte beşinci yılına giriyor. Bakanlığın güzel çalışmalarını birinci ağızlardan okuyucularına ileten SAYED Dergisi sektörde akla ilk gelen dergilerden biri haline geldi. Daha da önemlisi sağlık sektörünün birçok paydaşını bir araya getirdi. Eğitim ve bilgilendirme hedefi ile yola koyulan SAYED Dergisi beş yıldır Türkiye’nin her yerine ulaşıyor. Bu ay özel sayı yaparak siz okuyucularımızı SAYED Dergisi’nin son bir yılına götürüyoruz. Ayrıca sektörün çeşitli alanlardaki temsilcilerine SAYED Dergisini sorduk. Güzel yorumların gelmesi çok sevindirici,
en önemlisi de amacımıza ulaşmış olduğumuzu görmek bizi çok mutlu etti. Kırmayıp görüşlerini bildiren tüm temsilcilerimize teşekkür ederiz. Yeni yılla beraber yeniliklerle karşınıza çıkıyoruz. İçerik olarak “Büyüteç” adında sektördeki belli başlı konuları inceleyen, sorunlara ışık tutan, çözüm önerilerini araştıran ve farklı bakış açılarından konuyu inceleyen bir bölüm hazırladık. Yine sizlerin ilgi alanlarını göz önüne alıp otomobil sürüş deneyimi sayfası hazırladık. İlginizi çekeceğine inanıyoruz. SAYED görsel olarak da yenilendi. Her zamanki gibi sade ama dikkat çekici bir tasarımla sizleri karşılayacağız. Dergide ünlü isimleri konuk etmeye devam ediyoruz. Bu ay “Evlerinin önü boyalı direk” türküsünü Flamenko tarzıyla harmanlayarak hazırladıkları video ile ünlü olan Öykü, Berk kardeşlerden Öykü Gürman’ı konuk ettik. Yeni yılla birlikte 5. yılımıza girerken, yenilenen yüzüyle ve keyifle okuyacağınız bir dergiyle sizlere merhaba demenin mutluluğunu yaşıyoruz.
SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
OCAK 2012
3
Başkandan
Ö
ncelikle 2012 yılının tüm insanlığa sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini temenni ediyorum. Sağlık camiasının siz değerli çalışanlarına yeni yılda üstün başarılar diliyorum. 12 Mayıs 2005’te diktiğimiz fidan, Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği SAYED’in sesi olan dergimiz beşinci yılına giriyor. Bu süre içerisinde sağlık çalışanlarının sorunlarına büyük bir ilgiyle eğilen SAYED Dergisi, geride bıraktığımız yıllar içerisinde alanında hep ilkleri dile getiren yayın organı olmuştur. Ele aldığı konulardaki seviyeli üslubu, eleştirerek değil doğruyu göstererek olaylara yaklaşma şekli, değişen mevzuatı takip konusundaki yenilikçiliği, alandaki diğer paydaşları ile yarış ve rekabet değil iş birliği içerisinde hareket etmesi SAYED
Dergisi’nin geride bıraktığımız dönemde öne çıkan özellikleridir. Derneğimizin bu günlere gelmesinde büyük emeği geçen Kurucu Başkanımız Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Sayın Prof. Dr. Nihat TOSUN’a, sonraki başkanımız Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin DOĞAN’a, şükranlarımı sunarken, Beşinci yılını kutlayan dergimizdeki emek ve katkılarından dolayı SAYED Dergisi Yayın Yönetmeni Sayın Feyzullah AKBEN’e, Yazı İşleri Müdürü Sayın Sare KUŞ’a ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın…
Prof. Dr. Hayreddin Yekeler
OCAK 2012
5
OCAK
46
23
28
36
SAYED Dergisi Hakkında Neler Söylediler? 08 15 23
Spot Haberler SAYED Dergisi Bir Yılda Neler Yaptı? SAYED Dergisi Hakkında Neler Söylediler? Prof. Dr. Recep AKDAĞ Prof. Dr. Nihat TOSUN Osman GÜZELGÖZ Prof. Dr. Hayreddin YEKELER Nebi ŞAHİNLİ Aygül BULUT Prof. Dr. Nurullah ZENGİN Prof. Dr. Haydar SUR Aytün LEYMUN Ömer SİSO Kemal YAZ
28 32 36
İbrahim Erdoğan: Yerli Üreticinin Teşviki Sözde Kalmamalı
38
Sağlık Kurumlarında Dezenfeksiyon - Sterilizasyon Büyüteç Altında
49 52
Dört Soruda Karatay Diyeti Behlül Ünver: Hastanelerin Halkla İlişkiler Birimlerine İhtiyaçları Vardır
Yönetimde Kuşak Farklılığına Önem Verilmeli Sağlık ve Teknoloji
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
49
64
67
38
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
Sağlık Kurumlarında Dezenfeksiyon - Sterilizasyon
Büyüteç Altında
57 61 64 67 70
Ağzınız mı Kokuyor? Yeni Ürünler Peugeot RCZ Röportaj: Öykü Gürman Film Kritik: Strada, Demir Leydi, Düşler Bahçesi Neşeli Ayaklar 2
Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa 1 ⁄ Hohenstein 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Renka Sağlık 9 ⁄ Muka Metal 11 Mespa 13 ⁄ Alpler Medikal 14 ⁄ Kurt&Kurt 19 ⁄ Filmat 22 ⁄ Arı Medikal 27 ⁄ Alpdata 31 ⁄ Meditel 35 DAS 41 ⁄ Bab Gencel 45 ⁄ DTH Sterilizasyon 48 ⁄ Pierre Cardin 51 ⁄ KBB Tautmann 53-55 Işık Kardeşler 56 ⁄ Atasam 59 ⁄ Ultra Görüntüleme 60 ⁄ Royal Halı 63 ⁄ Kenmak 66 ⁄ Tasarımmed 69 Uluslararası Katılımlı Sağlık Eğitimi Kongresi 71 ⁄ Kompozit 72 ⁄ Sisoft
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Doç. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER
Bakanlık Diyabetin Kontrolü İçin Web Sayfası Oluşturdu Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde yaklaşık altı buçuk milyon kişinin diyabetli olduğu, yaklaşık üç milyon kişinin ise diyabetli olduğunun farkında olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezite (şişmanlık)’nin artışına paralel olarak hızla arttığı ve yirmi yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır.
Sigaralardaki Uyarı Resimleri Büyüyor Sağlık Bakanlığı, sigaraya karşı mücadelede bir dizi yeni tedbiri uygulamaya geçiriyor. Bakanlık, sigara paketleri üzerlerindeki ‘zararlı içerik’ uyarılarının oranını yüzde 50’ye çıkaracak. Ayrıca işletmelerdeki denetimler sıklaştırılacak. Sağlık Bakanlığı, sigara paketleri üzerindeki uyarıların etkili olması üzerine bu uyarıların artırılması için çalışmalara başladı. Mevcut durumda sigara paketlerinin her iki tarafında ortalama yüzde 47,5 olarak yer alan resimli ve yazılı uyarıların oranı, yüzde 50’ye çıkarılıyor. Böylece Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) en önemli şartlarından birini de yerine getirmiş oluyor. Bakanlık, Dumansız Hava Sahası uygulamasındaki denetim eksikliğini sona erdirmek için denetçileri GPS (Global Yer Belirleme Sistemi) ile takip etmeye hazırlanıyor. Bu sebeple ilk olarak 1.500 adet tablet bilgisayar 2012’nin başında denetim ekiplerine dağıtılacak.
8
OCAK 2012
Kısacası ülkemizde diyabetli hasta sayısında önemli bir artıştan söz etmek mümkündür. Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve obezitedeki artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, toplumumuzda farkındalık oluşturmak ve diyabetin önlenmesi ve kontrolü amacıyla Bakanlığımız Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce www.diyabet.gov.tr adresli web sayfası oluşturulmuştur.
O-arm® Multi-dimensional Surgical Imaging System Çok Boyutlu Intra-operatif Görüntüleme Sistemi
Navigasyon Entegrasyonu
Surface Rendering
MIP View Maxillo-facial
Cervical Spine
Lumbar Spine, Lateral and AP
Maxillo-facial Secro-Lumbar Stabilization AP
Anterior Cervical Fusion Lateral Cervical Spine
Thoracic Lateral Stabilization
Maxillo-facial Lumbar Spine
Cervical Cervical Spine Thoracic Junction
Thoracic Deformity
Maxillo-facial Lumbar Spine
Lumbar Multilevel Stabilization
Cervical Cervical Spine Cervical Spine Thoracic Junction
Cervical Fusion Lumbar Spine
Maxillo-facial Maxillo-facial
Thoracic Junction Cervical Spine
Cervical Thoracic Junction
Pelvic Trauma Lumbar Spine Maxillo-facial
Pelvic Trauma
Foot Thoracic Junction Cervical Spine
Cervical Spine
Pelvic Trauma Lumbar Spine Lumbar Spine
Foot
Foot
3
3
RENKA SAĞLIK HİZMETLERİ LTD. ŞTİ. ANTALYA Güzel Oba Mah. 2136 Sk. No:28/A Güzeloba / Antalya Pelvic Trauma Cervical Thoracic Junction Lumbar Spine Tel : 0 242 349 11 60 Pbx Faks: 0 242 349 11 66
İSTANBUL ANKARA Atatürk Foot Mah. Girne Cad. Şeref Sk. No:16Lumbar Yavuza Plaza Ataşehir / İstanbulFoot Hilal Mah. 679. Sk. (Eski 6. Cad.) No:30 Çankaya / Ankara Pelvic Trauma Cervical Thoracic Junction Spine Tel: 0 216 5803 94 95 Faks: 0 216 580 94 99 Tel: 0 312 440 91 10 Faks: 0 312 440 91 80 3 info@renka.com.tr
SPOT HABERLER
I. Uluslararası Tıbbi Sosyal Hizmet Kongresi Antalya’da Gerçekleşti Sağlık Bakanlığı, Sağlıklı Nesiller Derneği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın iş birliğiyle gerçekleştirilen Tıbbi Sosyal Hizmet Kongresi 21 -25 Aralık 2011 tarihlerinde Sueno Hotel Beach Antalya’da gerçekleştirildi. Dört gün süren programa başta sosyal hizmet uzmanları olmak üzere, akademisyenler, sağlık yöneticileri, ilgili sağlık personeli yoğun ilgi gösterdi.
Mamografi Yepyeni Bir Tanı Aşamasına Giriyor Fujifilm en aza indirilmiş dozaj ve muayene süresiyle üç boyutlu Mamografi cihazını hizmete sunuyor. Bu yeni üç boyutlu sistem, iki boyutlu mamografiye kıyasla sadece 1,3 ile 1,5 kat daha fazla X-ışını dozajıyla ve çok daha az sürede, daha hassas tanı koyma özelliğini sunuyor. Fujifılm’in üç boyutlu mamografisi, farklı açılardan çekilmiş iki adet yüksek çözünürlüklü görüntüyü kullanarak üç boyutlu görüntüler oluşturuyor. Meme dokuları birbirinin üstüne geldiğinden, üç boyutlu olarak görüntülendiklerinde görsel olarak ayrıştırılabiliyor. Böylece yapısal bozuklukları veya tümörü belirlemek iki boyutlu klasik görüntülerden daha kolay oluyor. Sadece iki görüntü alarak üç boyutlu görüntü elde edilmesi, hastanın mevcut sistemlere göre daha az doz almasını sağlıyor.ayrıca daha hızlı yorumlanarak yanlış bulgu ihtimalini azaltıyor.
10
OCAK 2012
Sağlıklı Nesiller Derneği tarafından üstlenilen kongre kapsamında başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere, Üniversiteler, Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF, SGK gibi kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapıldı. Kongre’nin temel konu başlıkları arasında Sosyal Hizmet Uzmanlığı’nın geniş tanımı yapılırken, mesleğin dünü, bugünü ve gelişmekte olan yönlerinin yanı sıra, SHU’nun önemi ve bilinirliğinin daha yaygın hale getirilmesi ile ilgili tartışmalar da kongre süresince etkili şekilde işlendi. AjansFa organizatörlüğünde dört gün süren Antalya Tıbbi Sosyal Hizmet Kongresi’nde gümüş sponsor Nitrocare, altın sponsoru Mespa, destek sponsoru Sisoft, yaka kartı ipi sponsoru Alpdata, bronz sponsor Kenmak olurken Kompozit, KBB Tautmann, Falez Mobilya, Laressa, Kocaeli Neurofeedback Merkezi, Sünsa Yatak ve Mega İç ve Dış Tic. Kongreye destek verdi.
SPOT HABERLER Her iki sistemde de mevcut olan görsel oyunlar ve gerçek zamanlı feedback uygulamaları, hastaların egzersiz esnasında ekstra motivasyon ile eğlenceli vakit geçirerek tedavi olmasını sağlıyor. Sistemlerde tedavinin her aşamasında ölçümler kaydedilerek, hastanın iyileşme ve gelişim süreci doğru ve güvenilir bir şekilde takip ediliyor.
SESA Robotik El ve Kol Rehabilitasyonu Sistemlerini Ürün Yelpazesine Ekledi Rehabilitasyonda yeni ve etkin teknolojileri Türkiye’ye kazandırma çalışmalarını sürdüren SESA Elektronik, yenilikçi nörorehabilitasyon ürünlerini fizik tedavi alanına sunmaya devam ediyor. Robotik Yürüme Rehabilitasyon sistemini Türkiye ile tanıştıran SESA, Tyromotion firmasının robotik el ve kol rehabilitasyonu sistemlerini de ürün yelpazesine ekledi. Bu son teknolojiye sahip sistemlerden Amadeo, inme, iş/trafik kazası, hemipleji gibi nörolojik rahatsızlıklar nedeniyle el ve parmaklarda oluşan tam veya kısmi işlevsel bozuklukların tedavisinde kullanılabilen dünya üzerindeki tek cihaz olma özelliğini taşıyor. Sistem, el ve parmakların motor fonksiyonlarının geri kazanılmasında etkin rol oynuyor. Amadeo, uyguladığı aktif, adaptif ve pasif tedavi modları ile oldukça geniş hasta grubuna hitap edebilen sistem İstanbul’daki önemli bir merkezde hizmet veriyor. Diğer bir ölçüm ve rehabilitasyon sistemi olan Pablo, ROM değerlerini ve sıkma gücünü ölçerek, el-kol fonksiyonlarının dijital ortamda değerlendirilmesine ve raporlanmasına olanak sağlıyor.
12
OCAK 2012
Bitki Çaylarını Doğru Demlemek Gerekiyor Kış aylarının gelmesiyle birlikte gripten korunma amaçlı bitki çayları içiliyor. Ama bazen yanlış uygulamalar sonrası amaca uygun olmayan durumlar da ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar, kışın daha fazla tüketilen bitki çaylarının çok kaynatılmaması için uyarıyor. Bitki çaylarının yaygın olarak demleme şekli bitkileri çaydanlığın içerisine koyup üzerine su ilave ederek dakikalarca kaynamasını bekleme ve bittikçe üzerine su takviyesi yaparak tekrar tekrar kaynatma şeklinde gerçekleştiriliyor. Bu uygulama düşünülenin aksine içerisindeki vitaminleri öldürüyor ve hiçbir fayda sağlamıyor. Suyu kaynattıktan sonra bir başka kap içerisine bitki çaylarını koyup onun üzerine kaynar suyu ilave edip sararak ağzı kapalı bir şekilde bekletip demlemeye bırakmak en faydalı yöntem olarak uzmanlarca tavsiye ediliyor. Suda kaynadıkça aromatik yağları kaybeden bitkiler içildiğinde de işe yaramıyor. Tekrar tekrar kaynatma ise sadece bitkinin rengini çıkartıyor ve vitamin adına bir şey kalmıyor. Bu nedenle uzmanlar bitki çaylarını bir kullanımlık yapılması gerektiğini vurguluyor.
OCAK 2012
15
k Tek Tiptir a H i: m te a H v e sr ü Prof. Dr. H mlerin arının değil de heki 24. sayısında AYED Dergisinin rı yılı çerçeve2010 Hasta Hakla rını” kapak konusinde “Hasta Hakla almıştık. Değerli su olarak ayrıntılı ele Hüsrev Hatemi’ye hocamız Prof. Dr. lar yöneltmiştik. konuyla ilgili soru Hüsrev Hatemi’ye Hak tek tiptir diyen hasta haklarında1998 yılından sonra sorduğumuzda şu ki uyanışın nedenini ı; “Benim fikrime bilgileri paylaşmışt ief ‘in kitabının göre Doktor Veressa Paris’te bastırdığı rolü vardır. 1902’de ıraları” kitabında “Bir Hekimin Hat
S
ilaç firmal acılığından ve yaptığı tecrübelerin duğundan bahsetinsanlıktan uzak ol erinde dehşet vemiştir. Bizde hasta üz ir zaman olmadı. rici bir tecrübe hiçb a haklarla ilgili 80’li yılların sonund ya, bu Türkiye’yi uyanış oldu diyoruz madı. Türkiye’de bir beladan kurtar meyen formüller Avrupa’daki gibi bilin du. Dünyayı etikhastalara verilmiyor bizde 98’de Hasta çilik dalgası sarınca yayınlandı.” Hakları Yönetmeliği
Prof. Dr. Nil Sarı: Osmanlı Tıp Eğitim inde Usta Çırak İlişkisi Vardı
S
AYED 25. sayısında İstanbul Ünicaya öğrenci olunurdu. Birebir eğitim versitesi Cerrahpaşa Tıp Fakülteverilirdi. On kişiyi aynı sınıfa toplasi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim yıp, aynı imtihandan geçirip ortalama Dalı Başkanı Prof. Dr. Nil Sarı’ya, not belirleyerek sınıf geçirmek gibi bir “Osmanlı’da Sağlık” konusunda merak uygulama yoktu. Her zaman uyguetiklerimizi sormuştuk. “Osmanlı’da lanmasa da öğrencinin bir risale, yani tıp eğitimi nasıldı?” sorumuza gütez yazması beklenirdi. Ama daha da nümüzle karşılaştırıldığında oldukça önemlisi hasta başında usta çırak yofarklıydı cevabını veren Sarı sözlerine luyla öğrenim yapılırdı. Hiçbir zaman şöyle devam etmişti; “Klasik dönem çırak ustasının yanından ayrılmazdı. için konuşacak olursak, sınıf geçme Eğitimin belirli bir süresi yoktu, hoca değil hocadan geçme usulü vardı. Bir tamam diyene kadar öğrenci eğitim alhocadan geçince bir üst derecedeki homaya devam ederdi.
Kamuran Özden: İnsanlara Yardım Etmek Be
D
ergimizin 26. sayısında yirmi beş senedir Sağlık Bakanlığı’nda görev yaptığını, on yıldır da Dış İlişkiler Daire Başkanı olduğunu ifade eden Kamuran Özden, insanlara yardım etmenin, yaptığı projelerin başarıyla sonuçlanmasının, yorgunluğunu aldığını dile getirerek, dergimizin sorularını yanıtlamıştı. Kendisinden bir anısını anlatmasını istediğimizde şunları paylaşmıştı; “Gazze’ye yardım götürdü-
16
OCAK 2012
ni Mutlu Ediyor
ğümüzde basın mensuplarının olduğu tepeye çıktık. Beş dakika konuşmadan sonra bir basın mensubu arkadaşımız “Başkanım füze geliyor yat” dedi. Yere yattık, otuz metre ileride füze patladı. Aradan on dakika geçmedi, bir füze daha yirmi metre yakınımızdaydı. Zor şartlarda çalıştığımız zamanlar oluyor. Ancak insanlara yardım etmek beni mutlu ediyor.”
Uzm. Dr. Hatice Gül: Bir Ailenin Tek Kızı Gibiyim
D
ergimizde Türkiye’nin tek bayan Sağlık İl Müdürü olan Uzm. Dr. Hatice Gül ile keyifli bir röportajımız olmuştu. Gül’den sağlık yönetimindeki az sayıdaki kadınlardan biri olması sebebiyle görevi sırasında unutamadığı bir anısını paylaşmasını istemiştik. Yüzümüzde gülümseme bırakan şu anısını bize anlatmıştı. “Sağlık Müdürlüğü-
mün ilk günlerinde alışılmış bir erkek müdür kanısı olduğu için kiminle telefonla görüşsem beni sekreter zannedip kızım bağlasana müdürünü diye azarlıyordu. Sonra sekreterimiz benimle görüşmek isteyenlere müdürümüz bayan diye açıklama yapmaya başladı. Ben de azar işitmekten kurtuldum.”
Ertuğrul Sağlam
S
: Birçok Yıldız
Futbolcum Var
AYED Dergisi ne konuk olan ilgi vardır. B çekici ünlülerin enim yıldız an den biri de Burs layışım ikinci as- bölümdek por Teknik Dir ektörü Ertuğru i oy u n cu ti pidir. Kendi ta l Sağlam kım olmuştu. “Futb ımda tabii ki olda kaliteyi ya yı ld ız futbolcunun ka la mak olmasın yıldız futbolcu ı çok isterim. B larla mı yoksa tümüyle dız aşkalarının yıltakımın her yön lı k anlayışında olm den kaliteyi yaka as alar da benim la ma- birçok sı ile mi mümkü yıldız futbolcum ndür?” sorusun var. Bizim futu şöyle bol an cevaplandırmış layışımız bireyse tı; “Yıldız futbol l ye cu tenekler üzekav- rine değ ramını çok iyi il, genelde takım belirlemek lazı m. Bir ğine ve ekip birliismen bir de sa uyarlandığı için haya çıkma, pro b ir ey fe ler çok fazla syo- ön plan nellik anlayışıyl a çıkmaz. Genel a, diğer arkad likle bir bütün aşlarına olar örnek teşkil et ak olayları değ mesiyle yıldız erlendiririz. Bu futbolcu den nele takımız bizi b uralara getirdik .”
Uzm. Dr. Ayşe Turan: Türkiye Coğrafi Bakımdan Var Olan Mirasına Sahip Çıkmalıdır
S
AYED Dergisi 31. sayısında dünyadaki hasta hareketlerini takip rar ve süreklilik çok önemlidir. İşleri Türkiye’nin yurt dışında yaptığı etmemiz gerekiyor. Orta Asya Türk vefa ile takip etmemiz lazım çünkü soçalışmaları kapak konusu olarak işleCumhuriyetlerinin zengin elit kısmı nuçta elde edeceğimiz kâr, hem bilimmiştik. Bu konu çerçevesinde ABD şu anda Kore’deki Amerikan hastanesisel hem ekonomik, hem de sosyal bir Sağlık Müşavirimiz Uzm. Dr. Ayşe Tune gidiyor. Dil ve ülkü birliğimiz olan kârdır. Bunların hepsini bir araya geran ile bir röportaj gerçekleştirmiştik. bu insanların Kore’ye gitmesi yerine, tirec ek kaynaklarımız mevcuttur. GeTürkiye’nin medikal turizmde sahip Türkiye’ye gelmeleri ve Türkiye’de teçen ay Suudi Arabistan’dan bir prens olduğu potansiyelden nasıl faydalandavi olmaları gerekir. Türkiye coğrafi ABD’ye geldiğinde otele yüz kırk sekiz malı şeklindeki sorumuza Turan dikkat bakımdan var olan mirasına sahip çıktane refakatçi getirdi. Bu yüz kırk sekiz çekici bir örnek vererek cevaplamıştı; malıdır. Balkanlar, Orta Asya, Kuzey kişi otelin yarısını kapattı. Bunlar üç “Türkiye’nin çok büyük bir potansiAfrika Ülkeleri, Orta Doğu ve Orta ay New York’ta kaldılar, yediler, içtiler, yeli var ama bu potansiyeli değerlenAsya Ülkeleri ile bağlarımızı akıllıca alışveriş yaptılar. Milyonlarca dolar dirmek için sayı saymasını bilmemiz, geliştirmek ve bilimsel çalışmaları isNew York şehrine katkıda bulundular.” istatistikleri kullanmamız lazım. Tüm tikrarla takip etmek zorundayız. İstikOCAK 2012
17
SAYED 2010 3
. Ulusal Sağlık
S
Kurultayı Çok Renkliydi
AYED Dergisi 23. sayısında ge- dönüşüm niş katılımlı 20 gerçekleştirdik -24 Ekim tarih ama bunun leri son nok arasında Antaly başhekimi, An tası yoktur. Süre a, Belek Maritim talya Manavga kli yeni tebliğPine ler ya d Beach Resort t Devlet Hastanesi’nden a uygulamalar Otelde gerçekle ge İsmail Kılıç yı li şt şt ir irilir. Ümit ilen ediyoru 3. Ulusal Sağlık lın en başarılı hastane m ki sektörün Kurultayını kap müdürü, Elazığ diğer paydaşlaak ko- rı da nusu olarak seçm Devb let Hastanesi B u toplantılarda işti. Kurultayı zi aşhemşiresi Em benzeri dersleri yaret alarak eden Sağlık B ine Özdemir yılın en dönerler.” şeklin akanı Prof. D de bir açıklama r. Recep ya başarılı başhem Akdağ; “Bu to p m şiresi, ış H tı. Kurultay’ın so plantılardan Sa akkari Devlet ğlık Ba- zen n gününde düHastanesi’nden kanlığı olarak lenen gala gecesi Op. Dr. Aslı Gül önemli dersler nde SAYED Öd Akgül yılın en çıkarı- leri yoruz. Bu topla ü lb aş sa arılı hiplerini bulm doktoru, İstan ntılarda konula uştu. İstanbul bul Üniversitesi r toplu İl Sa olarak tartışıldığ ğlık Müdürü P Tıp Fakültesi’nden ı için iyileştirm rof. Dr. Ali İh Fatma Türker e yapı- Dok lacak alanları çı sa n i u yı cu lın en karıyoruz ve yo yılın en başarıl başarılı hemşire ı il sağlık mülumuza dürü si ve Karasu D bu doğrultuda evlet , Manisa Devle Hastanesi’nden devam ediyoru t Hastanesi’nd Önder Keskin z. Bir Dr. en başarılı id yı lı n Sami Karakoş en ari personeli se yılın en başar çilmişti. ılı
Op. Dr. Orhan Koç: B el
li Bir Süre Sonra Aile O luyoruz
S
AYED Dergisi her za man olduğu program lar var. Evde Sağlık Hizm gibi gündemin nabz etleını tutmaya ri açısı nd an da Sağlık Bakanlığı devam ettiği 33. sayısı olarak nda Türkiye’ye 2004 yılında çıkarttığımız bi yayılan Evde Sağlık H r yönetizmetlerini ka- meli ğim iz mevcut. Bu çerçeve pak konusu olarak seç de özel mişti. Bu yeni sektö r Evde Sağlık Hizmetl uygulamayla ilgili en eri yle ilgili doğru bilgiye birim ler kurmuştur ama bu ulaşma açısından Sağlı nlar tabii k Bakanlığı Te- ücret karşılığında yapılan hi davi Hizmetleri Genel zmetlerMüdür Yardım- dir. Sa ğlık Bakanlığı olarak cısı Op. Dr. Orhan Ko ise 1 Şuç ile görüşmüş bat 2010’da çıkarttığımız merak ettiklerimizi so bi r yönerge rmuştuk. Evde ile Evde Sağlık Hizmetleri Bakım Hizmetleri ile Ev ni disipline de Sağlık Hiz- ettik. ” metleri arasındaki far kı sorduğumuzda Koç, evde bakımın “Görevli sağlık çalışan yaşlı bakımını, ları hasta bakıözürlü bakımını ve mı hizmeti yanında ail hasta bakımını eleri de bakım içeren üçayağı olduğun konusunda bilgilendiriy u vurgulayarak or mu?” sorukonuşmasına şu şekild sunu yönlendirdiğimizd e devam etmişe; “Bu süreçte ti; “Yaşlı ve özürlü ba en önemli şey hasta ve kımıyla ilgili, ha sta yakınının ilgili bakanlıklar tarafı eğitimidir. Siz bir eve, ndan yürütülen sağlık hizmeti sunuyor olabilirsiniz. Oradaki kişilere
18
OCAK 2012
hastasıyla ilgili bilgi ve rilmemişse Evde Sağlık Hizmetini sü rdüremezsiniz. Özellikle yatağa bağım lı belki de mideye hortum vasıtasıyla beslenen hastalara sizi evde takip ed eceğiz diyoruz. Zaten belli bir süre so nra aile oluyoruz.” cevabını vermişti.
Hastaneye Neden Gideriz?
H
astanelerde yaşanan komik olayları siz okuyucularımızla paylaşan Savaş Doğru’nun makalesinden ilgi çeken bir bölümü hatırlatmak istiyoruz. … Zaten her insanın beklentisi de bu değil mi? Hastaneye gittiğimizde bizle akrabası gibi ilgilenecek bir sağlık çalışanı profili görmek. Çünkü biz, doktorların bırakın insanlara iyi bakmayı, arabalarına bile çok iyi baktıklarını düşünen bir milletiz. Bir İnsan Hastaneye Neden Gelir? 1. Hasta olduğu için 2. Gidecek başka yeri olmadığı için 3. Gün yapmak için 4. Oğluna kız bakmak için
Abartmıyorum, cevap hepsi. Bu sonuca varmamızın sebebi yıllarca yaptığımız “Hasta Beklenti ve Memnuniyet Araştırma Verileri”. “Hastanede yeni bir hemşire işe başlamış, oğlum için bakıyorum” diyen teyzeler var. Yine yapılan bir çalışma sırasında sürekli -her gün- Acil Servis’te muayene olan yaşlı bir hanımefendi, belli bir süre hastaneye gelmediğinde, ona alışmış olan personel kendisini arıyor ve neden gelmediğini soruyor, “hastaydım gelemedim” diyerek mazeret bildiriyor teyzemiz.
5. Hepsi
A. Ali Ural: Tıp Sanatla Köprüleri Olan Bir Meslektir
S
AYED Dergisinde 40. sayısında bir şeklidir ve doktorlar da sürekli yazar ve şair A. Ali Ural’ı konuk insanla karşı karşıya oldukların a etmiştik. Edebiyat üzerinde yaptıgöre edebiyata çok yakındırlar. Bir ğımız sohbette siz sağlık çalışanları adım atsalar kendilerini edebi alan için “Doktorlar çok farklı insan ve da bulacaklardır. Bu noktada zek a vakalarla karşılaşıyor. Özellikle acil ve düşüncenin birleşmesiyle sanat servisler tam bir hazine. Bu hazineyi alanında kalıcı yapıtların ortaya çıdeğerlendirmek isteyen doktorlakacağına inanıyorum. Türkiye’ni n ra tavsiyeleriniz var mı?” sorusun u en zeki insanları tıp fakülteleri ne giyöneltmiştik. İşte Ural’ın sorumuza diyor. Edebiyatın yüksek bir zekaya verdiği cevap; “Tıp sanatla köprüle - ihtiyacı vardır. Bu anlamda dok torri olan bir meslektir. Pek çok doktor lar potansiyel olarak yazar adaylarısanatın birçok alanında ürün veridır.” yor. İnsan, dünyanın küçültülmü ş
20
OCAK 2012
Ali Sait Septioğlu: Üreticilerimizi Daha Büyük ve Komplike Cihazlar Üretmeye Davet Ediyoruz
S
AYED Dergisi 43. sayısında Hastanelerde Tıbbı Cihaz Yönetimi konusu dahilinde İlaç Eczacılık Genel Müdür Yardımcısı Ali Sait Septioğlu ile bir röportaj gerçekleştirmiştik. Röportajımızda yönlendirdiğimiz “Yerli üretimin desteklenmesi için çalışmalarınız mevcut mu?” sorusuna Septioğlu şu cevabı vermişti; “TİTUBB siteminde kayıtlı toplam 1778584 ürün bulunuyor, bu ürünlerin sadece yüzde 26’sı imal ürün. Biz bu oranı yükseltmek için sürekli sektörle, yerli üreticilerin bağlı olduğu sivil toplum kuruluşlarıyla irtibata geçip, onlarla iş birliği yapıyoruz. Sektörlere ürün gruplarına yönelik eğitimler düzenliyoruz. PGD faaliyetleri sonrası bilgilendirme yapıyoruz. İş ve işlemler, CE belgelen-
dirme süreci ya da Mevzuatlar hakkında şikayet ve önerilerini değerlendiriyoruz. Haksız rekabeti önlemeye çalışıyoruz. Gelen bildirimlerini kayda alıp işlem başlatıyoruz. Soru ve sorunlarını dinleyip bilgilendirme yapıyoruz ya da ilgiliye yönlendiriyoruz. En son katıldığımız Tiskon/ Samsun Kongresinde Müsteşarımızın da belirttiği gibi ülkemizdeki tıbbi cihaz üreticilerinin çoğu el aletleri gibi düşük risk sınıfına ait ürünler üretiyor. Üreticilerimizi daha büyük ve komplike cihazlar üretmeye davet ediyoruz. Bu konuda da mevzuat ve düzenleme açısından her türlü desteği vermeye hazırız. CE işareti olsun, sınıflara bağlı takip edilmesi gereken işlemler olsun her türlü tavsiye de bulunabiliriz.”
Yabancı Doktorlara İzin Verilmiş Olması Onları Tamamen Başıboş Bırakmak Anlamına Gelmez
S
AYED Dergisi 44. Sayısında Sağlık Bakanlığı’nın yeni teşkilat yapısını kapak konusu olarak belirlemiştik. Dergimizin hemen hemen her kapak konusunda görüşüne başvurduğumuz İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur yeni kararnameyi değerlendirmişti. Yazısında yabancı hekim ve hemşire
çalıştırılmasının önündeki engellerin kaldırılmasına getirdiği yorum şöyleydi; Yabancı uyruklu hekim ve hemşire konusunda eleştiriler ise gerçek durumu anlamadan edilmiş ulu orta sözler düzeyinde kalıyor. Dil bilmeyen insan nasıl hekimlik yapacak, bilimsel olarak zayıf yerlerden Afrika’dan kişiler gelir ama
batılı ülkelerden kimseyi getiremezsiniz gibi kişisel tahminler şehir efsanesi gibi dolaşıyor. Öncelikle yabancı uyruklulara izin verilmiş olması onları tamamen başıboş bırakmak anlamına gelmeyebilir. Bunun yönetmeliği daha yazılmadığına göre, bu noktalara dikkat etmek gereklidir denebilir ama olmuş bitmiş bir zarardan söz etmek yanlıştır. İyi bir sınav sistemi ile kişilerin hem Türkçesini hem de profesyonel yetkinliğini değerlendirebilirsiniz. Bunu niçin yapmayalım? Yurt dışında çalışan Türk hekim ve hemşirelerine niye izin verilmesini istiyoruz o zaman? Ülkemizde eğitimini tamamlamış 3000 civarında hekimden söz ediliyor. Bunları kazansak bir faydadır. Uluslararası cazibe merkezi olunursa, sağlık turizminde belli bir düzeye ulaşılırsa, yabancı doktor ve hemşireler büyük yarar sağlayacaktır, unutmayalım. OCAK 2012
21
SAYED Dergisi Hakkında Neler Söylediler? SAYED Dergisi bu yıl beşinci yılına giriyor. Sağlık sektöründe önde gelen dergilerden biri olan SAYED okuyucuların beğenisini kazanmakla kalmayarak sağlık çalışanlarının iletişim platformu oldu. Dergimizi bir de okuyucularımıza sorduk. SAYED Dergisi hakkındaki düşüncelerini ve gelecek için önerilerini bizlerle paylaşan tüm okuyucularımıza teşekkür ederiz.
PROF. DR. RECEP AKDAĞ SAĞLIK BAKANI
SAYED Sağlık Mensupları Arasında Etkili Bir İletişim Platformu Oldu
B
akanlığımızın gündemini yakından takip etmesi ve işlenilen konuları objektif bir şekilde okuyucularına aktarması bakımından SAYED Dergisini başarılı buluyorum. Dergi sağlık yönetimi alanında, profesyonel ve kaliteli yayıncılık anlayışı ile sağlık mensupları arasında kısa sürede etkili bir iletişim platformu oldu. Özellikle Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesindeki uygulamalarımızı detaylı bir şekilde sağlık sektörüne duyurduğu için SAYED Dergisi yöneticilerine teşekkür ediyorum. SAYED Dergisi’nin gelecekte de aynı özen ve hassasiyetle yayın hayatına devam etmesini ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın takipçisi olmayı sürdürmesini diliyorum.
OCAK 2012
23
SAYED Büyük Bir Eksiklik Giderdi
G PROF. DR. NİHAT TOSUN SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI
ünümüzde değişime ayak uydurmak giderek zorlaşıyor. Bu zorluğa rağmen SAYED Dergisi’nin bunu başardığını açıkça görebiliyorum. Dergi, klasik bilgi yığını bilimsel dergilerin aksine dinamik, gündemi her alanda takip eden bir dergi olma özelliğini taşıyor. Sağlık politikaları ile ilgili yazı ve röportajların yer verildiği dergide farklı kültürel konulara da değinilmesini son derece yararlı buluyorum. SAYED’i diğer dergilerden ayıran en
belirgin özellik sağlık yöneticileri için hazırlanan bir dergi olmasıdır. Yönetime dair bilgilerin sağlık yöneticilerine ulaşmasını önemli bir hizmet olarak görüyorum ve SAYED’in bu alanda büyük bir eksikliği giderdiğini düşünüyorum. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’ndaki her birimin masasında SAYED Dergisini görmek beni gururlandırıyor. SAYED Dergisi’nin dinamizmini hiç kaybetmemesini temenni ediyor, gelecek dönemde de başarılar diliyorum.
Sağlık Alanında Dergicilik Yapmak Hassasiyet Gerektiren Zor Bir İştir
S
ağlık alanında dergicilik yapmak hassasiyet gerektiren zor bir iştir. SAYED Dergisi bu alanda zoru başararak beşinci yılını idrak ediyor.
OSMAN GÜZELGÖZ
SAĞLIK BAKANI BASIN MÜŞAVİRİ
Sağlık yöneticilerini ve konuyla ilgilenenleri doğru bilgilendiren, sağlık politikalarını ve uygulamalarını yakından
takip ederek hassasiyetle değerlendiren SAYED’in bu çabası takdire şayandır. Dergiye emeği geçen herkesi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
İletişimde Doğru Yoldayız
S
PROF. DR. HAYREDDİN YEKELER SAYED DERNEK BAŞKANI
ağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği olan SAYED, kuruluş tarihi olan 12 Mayıs 2005’ten bu yana üstlendiği vizyon ve misyon gereği sağlık sektöründe önemli sivil toplum kuruluşlarından birisidir. Aynı şekilde SAYED Dergisi de, derneğimizle paralel yayın hayatını sürdüren ve bu sayısı ile beşinci yılını kutladığımız başarılı bir basılı medya örneğidir. Bilimsellik, aktüalite, sanat ve hayatın bire bir gerçeklerini işleyerek ülkenin her noktasına ulaşan derginin her alandaki sağlık çalışanlarının sesi olması ve aynı zamanda her sayfasında sıkılmadan dolaşabileceğiniz çeşitlilikteki içeriği bence en belirgin özelliği.
24
OCAK 2012
Birçok Sağlık Argümanı SAYED Çatısı Altında Toplanabiliyor SAYED Dergisinin sağlık çalışanlarının iletişim platformu olduğunu gönül rahatlılığı ile söyleyebiliriz. Bugün, Bakanlığımız hastaneleri, üniversiteler, özel hastaneler, ilaç sektörü, medikal sektör ve diğer birçok sağlık argümanı SAYED çatısı altında toplanabiliyorsa, SAYED Kurultayları binleri bir araya getirebiliyorsa, iletişimde doğru yolda olduğumuzun kanıtıdır. SAYED Dergisi’nin gelecekte de aynı yayın politikası ve ciddiyet ile devam edip, Bakanlığımızca uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hızına ayak uydurabilen bir dergi olmasını diliyorum.
NEBİ ŞAHİNLİ
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT E.A.H. HASTANE MÜDÜRÜ
SAYED Dergisi Çok Önemli Bir Boşluğu Doldurmaktadır
S
AYED Dergisi sağlık hizmet kolunda bilimsel, teknik ve idari konularda var olan çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Belirlenmiş olan sağlık politikalarının daha iyi uygulanması konusunda sağlık personeline duyurulması ve bu doğrultuda eğitilmesinin yanında, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesine yönelik politika belirlenmesi noktasında da önemli katkı sağladığını düşünüyorum. SAYED Dergisi’ni diğer dergilerden ayıran en önemli özellik de budur. SAYED Dergisinin ülkemizin en ücra köşesine bile ücretsiz olarak ulaştırılıyor olması sağlık çalışanlarının yukarıda bahsettiğimiz bilimsel, teknik, idari vb. her konuda iletişim sağlamaları adına da çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Gelecek yıllarda da Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneğimizin (SAYED) yapmış olduğu eğitim çalışmalarının bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam ettirilmesi temennisi ile çalışmalarınızda başarılar dilerim.
AYGÜL BULUT
ATATÜRK E.A.H. BAŞHEMŞİRESİ
SAYED Dergisi Ülkemizdeki Sağlık Kuruluşlarının Sorunlarına Işık Tutmuştur
S
AYED Dergisi’ni profesyonel sağlık yöneticilerinin buluşma noktası olarak görüyorum. Günümüz Türkiye’sinde yeni sağlık politikalarını ve gelişen teknikleri yakından takip eden dergi hedef kitlesinin beklentilerini gereğince karşılayabildiği için beğeni toplamaktadır. Ayrıca bu ay 45. sayısını çıkarmış olan dergi bugüne kadar yapmış olduğu yayınlarla ülkemizdeki
sağlık kuruluşlarının sorunlarına ışık tutmuştur. Kaliteden ödün vermeyen bir anlayışla sağlık yöneticileri için bilgi paylaşımı her geçen gün yenilenen vizyonuyla devam etmektedir.
kendi alanındaki yayıncılığa yeni bir standart getirmiştir. Derginin bu misyonunu önümüzdeki dönemde de artırarak devam ettireceğine inanıyorum.
SAYED Dergisi’ni sağlık yönetiminde kaliteyi artırmak için araştırma ve gelişmeyi kendine hedef edinen ve bu hedefine ulaşmada doğru ve objektif olmaktan vazgeçmeyen tek dergi olarak görüyorum.
PROF. DR. HAYDAR SUR
Sağlık Profesyonellerinin Buluşma Noktası
Ü
SAYED Dergisi’nin ele aldığı konular sadece sağlık yöneticilerini değil tüm sağlık çalışanlarını da kapsayabilecek bir yapıda olduğu için tüm sağlık profesyonellerinin buluşma noktası olabilir. SAYED Dergisi’nin gelecekte de tüm kamu ve özel sektör sağlık yöneticilerinin ve sağlık çalışanlarının gelişimini destekleme adına, ülkemiz ve dünyadaki sağlık politikalarından ve tüm gelişmelerden zamanında haberdar olunabilecek bir platform olmaya devam etmesi dileğimle.
PROF. DR NURULL AH ZENGİN
ANKARA NUMUNE E.A.H. BAŞHEKİMİ
SAYED Dergisi Bir Okul Görevi Üstlenmiştir
Ü
lkemizde son dönemde sağlık alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak Sağlık Yöneticiliği de hem kavram hem de pratik uygulama açısından önemli gelişme göstermiştir. Bu gelişmede SAYED Dergisi ve Derneğinin önemli bir rolü olmuştur. Zengin içeriği ve istikrarlı çizgisi ile SAYED Dergisi başta hastane yöneticileri olmak üzere sağlıkla ilgili geniş bir kesim için bir “okul” görevini üstlenmiştir. Kendi adıma hastane yöneticisi olarak karşılaştığım pek çok konunun teoriğini ve detaylarını derginin sayılarında bulduğumu ve faydalandığımı ifade etmek istiyorum. SAYED konuları ele alışı, tüm yönleri ile değerlendirmesi, yayın periyoduna uyması ve baskı kalitesi ile
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ DEKANI
SAYED Okuyucu Dostu Bir Tasarım Üslubu Taşıyor lkemizde sağlık alanında dergi dendiğinde akla her zaman tıp dergileri gelirdi. Bugün de biraz öyledir. Çünkü tıp biliminin kendini sürekli yenileyen, çok hızlı bilgi üretme doğası vardır. Sonunda çok karmaşık sağlık hizmet kuruluşları ve sistemleri, aşırı uzmanlaşma ve yoğun ileri teknoloji karması bir yapı ortaya çıkmış oluyor. Bu karmaşık sistemlerin ve örgütlerin yönetimi de alelade bilgi ile yürütülemez hale geliyor. Bu durumda sağlık yönetimi, sağlık sistem ve politikaları yönetimi gibi bir bilim (veya bilim dalı) doğmaya başlıyor. ABD’de 1930’larda başlayıp 1960-70’lerde olgunlaşmış bu bilim Türkiye’de demini yeni yeni almaya başladı. Demini almak derken okulları, müfredatı, lisans ve lisansüstü eğitim kurumları ve programları, akademisyenleri, mesleki örgütleri, düzenli yayımlanan dergi ve diğer yayın organları anlaşılmalıdır. Son on yıl içinde sağlık yönetimi alanında çok güzel dergiler üretebildiğimiz bir dönem geçirdik. Bu dönem içinde kendini doğru konumlandırmış, kitlesinin ihtiyacını doğru analiz edebilmiş, buna yönelik güzel sayılar üretebilmiş dergiler arasında SAYED mutlaka yer alır. Görsel başarısını medya uzmanları daha iyi değerlendirecektir. Ancak okuyucu dostu bir tasarım üslubu taşıdığını söyleyebilirim. SAYED Dergisi’nin bir başka başarısı gündemini her zaman taze tutabilmiş olmasındadır. Ele alınan konuların yelpazesini ve yazar profilini de genişleten bir ülke haline gelebilirsek, SAYED’in diğer ülkelerde de okunan ve örnek gösterilen bir dergi olduğu günlere de ulaşırız.
OCAK 2012
25
AY TÜN LEYMUN
DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL E.A.H. BAŞHEMŞİRESİ
SAYED Dergisi Sağlık Sektöründe Önemli Bir İhtiyaca Cevap Veriyor
S
AYED Dergisinin sağlık yöneticilerine yönelik hazırlanan gündemi takip eden, en son gelişmeleri, doğru güvenilir ve objektif şekilde bizlere ulaşmasını sağlayan derginin, sağlık sektöründe önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini düşünüyorum. Sektörde yayımlanan dergilerden farklı olarak SAYED sağlık çalışanlarının sıkıntılarının yayımlanabildiği, çözümün yollarının da beraberinde sunulduğu bir ortam haline gelmiştir. Hitap ettiği grubun çoğunluğunun yönetici konumda olması yönetsel anlamda geçmiş, gündem ve işleyişle ilgili birçok ihtiyacı da beraberinde getirmiştir ve SAYED bu ihtiyaca cevap veren yayın olmuştur. SAYED hazırladığı yayınlarla geçmişin ışığında gelecekle ilgili planlamaların yapılmasında yardımcı olmaktadır. Ayrıca Sağlık Bakanlığı ile ilgili olan gelişmelerin yakından takip edilerek en doğru, güncel bilginin birinci ağızdan alınarak iletilmesi sektörde yer alan diğer dergilerle arasındaki farkın büyümesine neden olmuştur.
Sağlık Çalışanlarının İletişim Platformu SAYED Dergisi sağlık çalışanlarının iletişim platformu haline gelmiştir. Her kademede yer alan sağlık yöneticilerinin çalışmalarının, düşüncelerinin, örnek olayların sayfalarda yer alması ortak bir noktada buluşulmasını sağlamıştır. Yapılan nitelikli çalışmalar, profesyonelce tasarlanmış sayfalar sınıfta her öğrencinin söz hakkı alabilmesini sağlarcasına iletişimi verimli hale getirmeyi başarmıştır. SAYED Dergisi’nin çizgisini çok beğeniyorum. Naçizane isteğim sağlık çalışanlarının büyük bir çoğunluğunu oluşturan hemşirelik mesleği ile ilgili
26
OCAK 2012
yönetim birimlerine her sayıda yer verilmesidir. Ayrıca SAYED Derneği’nin de bilimsel eğitsel toplantılarında hemşirelik üzerine de çalışmaları ve sonuçlarının dergi aracılığı ile herkesle daha çok paylaşılması isteriz. SAYED ekibine çalışma hayatında başarılar dilerim.
ÖMER SİSO
SİSOFT GENEL MÜDÜRÜ
S
AYED Dergisi her sayısı ile alanına yönelik güncelliğini koruyabilen, gündemi başarı ile yakalayabilen, özgün, içerik ve görsel açıdan zengin bir dergidir. SAYED dergisi her sayısında kapak tasarımı, görselleri, sayfa tasarımı, röportajları, haberleri ve firmalarla olan iyi yöndeki ilişkileri ile sektöründeki diğer dergilerden ayrılmaktadır. Her sayısı ile sağlık sektöründe çalışan birçok kişinin güncel bilgilerini tazeleme başarısı ile iletişim platformu görevi de üstlenmiştir. Gelecek sayılarında güncelliği, kalitesi ve görselliğinden hiçbir şey kaybetmeden yoluna devam edeceğine inanıyorum.
Dergi, sağlık sektörünü ilgilendiren düzenlemelerden sektör paydaşlarını önceden haberdar ederek görüşlerini düzenleyici otoriteye ulaştırmaları için bir haberci gibi misyon üstlenmiş bulunmaktadır. Bu bilgilendirme paydaşlar açısından oldukça önemlidir. Bu uygulama diğer sektör dergilerinde pek sık rastlanan bir uygulama olmadığı gibi derginin her kademedeki sağlık yöneticisinin görüşlerini kolaylıkla aktarabildiği ve paylaşabildiği bir platform haline geldiği düşüncesindeyim.
ağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında sağlık hizmetlerinin sunumunda ciddi pozitif ve ölçülebilir değişiklikler meydana gelmiştir. SAYED dergisi bu değişiklik aşamasında yapılması gereken işler ve hedefler konusunda hem karar vericilerin görüşlerini yansıtarak sağlık yöneticilerinin hedeflerini belirlemede öncülük etmiş hem de toplumun bilinçlenmesine dolaylı olarak da olsa destek sağlamıştır.
Mal üreten işletmelerde hizmetin bütün süreçleri standart hale getirilip kalite ve ürün güvenliğine yönelik denetim kısa zamanda ve kolaylıkla sağlanırken özellikle sağlık hizmeti üreten sağlık işletmelerinde çok farklı disiplinlerin hizmet üretim kademesinde rol alması olayı biraz daha karmaşık hale getirmektedir. İmalat sektöründe kötü imalat atılarak yerine yenisinin yapılması mümkün iken, karmaşık hizmet verilen ve talepte bulunanın insan olduğu sağlık işletmelerinde sorumluluk oranı daha da artmaktadır. İşte bu kademede devreye girmesi, hizmet akışında ahengi sağlaması, hizmet kalitesinde sürekliliğin sağlanması ve insana karşı sorumluluğun tam olarak yerine getirilmesinde önemli rol alacak kişiler her kademedeki sağlık yöneticileridir. SAYED dergisinin, yöneticileri sektördeki değişimler ve yapılacak düzenlemeler konusunda önceden haberdar ederek kendilerini hazırlamaları açısından önceden bilgilendirmede bulunduğu gibi ülkemizin sağlık politikası hedeflerini de aktararak sağlık yöneticilerine önemli bir klavuzluk yaptığı inancındayım. Ayrıca yayınlarının yanında SAYED’in düzenlediği eğitim amaçlı toplantılarla da ciddi katkılar sağladığını düşünmekteyim.
Sağlık sektörü diğer sektörlerden çok farklı ve kapsamlı olduğu için SAYED Dergisi’nin birçok konuyu ve mesleği göz önüne alarak yayınlarını sürdürmek ve bu çok geniş hedef kitleyi bilgilendirmekle yükümlü olduğu açıktır.
2012 yılının hem sektörümüze hem de tüm paydaşlarımıza sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini, Ülkemiz için birlik-beraberlik ve olumlu ekonomik gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmasını diliyorum.
KEMAL YAZ
TÜMDEF YÖNETİM KURULU BAŞKANI
SAYED Dergisi Sağlık Yöneticilerine Önemli Bir Kılavuzluk Yapıyor
S
MECALL
CLISIS RF
CCD KAMERALI R/F CİHAZI Tomografi Bağlantısı Değişken FFD Hareketi Motorize Baskı Bandı Otomatik İris ve Pencere Tipi Kolimatör Karbon Fiber Masa Üstü Anjiografi / Ara İşlemler Omurga Yeniden Yapılandırma Paketi Alt Ekstremite Yapılandırma Paketi CINE LOOP ve DSA
www.arimedikal.com 444 1781
Yerli Üreticinin Teşviki Sözde Kalmamalı Devletimizin ve hükümetimizin dünya standartlarında başlayan üretim hamlelerini, getireceği idari düzenlemelerle destekleyip hızla ileriye taşıyacağına inanıyoruz.
röpor taj: SU ÖZGÜR
İBRAHİM ERDOĞAN
SESA ELEKTRONİK SAN. VE TİC. A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ
28
OCAK 2012
ildiğiniz üzere Sağlık Bakanlığı, sağlık alanında yerli ürünlerin kullanılması için çalışmalara başladı. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı da yerli üretimin ve hizmetlerin geliştirilmesine yönelik çalışmaları hızlandırmış durumda. Gündemin nabzını tutan SAYED Dergisi’nde yerli üretimde akla gelen ilk firmalardan Sesa’nın genel müdürü ile bu konuyu görüştük.
B
İleriye yönelik olarak plan ve hedefleriniz nelerdir?
Yerli üretim olan Simeks’te neler üretiliyor?
Saydığım alanlarda, piyasadaki ürünlerin tamamı ithal ürünlerdir. Bizler, bu alanlardaki ithalat zorunluluğunu ortadan kaldırıp, büyük döviz kaybına neden olan bu malzemelere katma değer ekleyerek Türkiye’de üretmeyi planlıyoruz. Bu konuda Avrupa’nın en büyük üreticisi olmayı hedefliyoruz.
2010 yılında Simeks’te üretilen yirmi bir çeşit ürün için CE belgesi alınmıştır. Bunlardan yirmi tanesi, önceleri tamamen ithal edilen invaziv kardiyoloji ürünüdür. Bir tanesi de diyaliz kan verme setidir. 2011 yılında da ilaçlı stentimiz olan SIMPAX ve diyagnostik kateterimiz SIMAGE için CE Belgesi aldık. Bu durumda, invaziv kardiyolojide kullanılan ürünlerin % 95’ini üretebilen kapasiteye erişmiş olduk.
Üretimimizi yaklaşık kırk seneden beri çalışmakta olduğumuz alanlardaki deneyimlerimizle en ileri teknolojik imkanları harmanlayarak gerçekleştirmeyi hedefledik. Bu alanların başında Girişimsel Kardiyoloji, Girişimsel Radyoloji, Girişimsel Nöroradyoloji ve Beyin Cerrahisi, Yoğun Bakım ve Genel Cerrahi geliyor.
Üretici olarak devletten ve ilgili kurumlardan herhangi bir destek aldınız mı? Bu konuda hiçbir destek talep etmedik, herhangi bir teşvik de almadık.
Ancak Sayın Başbakanımızın yüreklendirmesi, vizyonu ve Türkiye’nin geleceğinin iyi olacağına inanarak yola çıktık. Kırk senelik birikimimizi tekrar Türk halkına verebilmek için üretime başladık. Başarılı olacağımıza da inancımız tamdır. Yerli üretime hastanelerin, doktorların ve piyasanın yaklaşımı nasıl? Hükümetimiz yatırımcılara teşvikler vermekte ve bilinçli bir şekilde yerli üretimin ihalelerde tercih edilmesi gerekliliğini ilan etmektedir. Ancak yeniliklere dinamik bir şekilde ayak uyduramayan bazı kurum ve şahıslar dünyadaki değişime, ülkemizdeki dinamik ve çağdaş gelişmelere aynı inançla bakmamaktadırlar. Zaman zaman yerli üreticilerin şevkini kıracak uygulamalar olmaktadır. Aynı meyanda dünya standartlarındaki üretimimize bahane bulabilmek için farklı sebeplerle ortaya çıkan uygulama hatalarını, ürettiğimiz ürünlere mal etme yönünde bir eğilim gözlenmektedir. Suni bahaneler öne sürülerek ve çeşitli zorluklar çıkartılarak ürünlerimizin yaygın kullanımı engellenmektedir. Ancak genç ve idealist doktorların teşvikleri, anlayışları ve yaklaşımları sayesinde şevkle yolumuza devam etmekteyiz. Kırk senedir sektöre verdiğimiz emeğin karşılığını hep beraber göreceğimize inanıyoruz.
Kırk senedir bu sektörün içindeyim ve hiçbir hükümet döneminde Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın olaylara ve mevzuatlara bu kadar hakim olduklarını ve günün şartlarına göre anında değişiklik yapabildiklerini görmedim. Devletin ve hükümetin yerli üretimi desteklemelerine rağmen sizce neden bazı zorluklarla karşılaşılıyor? Yerli üretimin desteklenmesi konusunda TÜDER’in 28.12.2011 tarihinde Ankara’da Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı ile düzenlediği toplantıya katıldık. Bu toplantıda Sayın Nihat
Ergün ve çalışma arkadaşlarının yerli üreticilerin desteklenmesi konusunun üzerinde hassasiyetle durduğunu ve konunun üzerinde çok çalışmış olduğunu gördük. Sayın Bakan üreticilerin sorunlarını çok güzel bir şekilde ortaya koyarak bizlere moral verdi. Ancak yaşadığımız sorunlar devam etmektedir. Bildiğiniz gibi Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler ve diğer resmi kurumlar 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale yaparak mal alabiliyorlar. İhale ile ilgili olarak hazırlanan şartnamelerde talep edecekleri malzemeye ilişkin teknik özellikleri dikkatlice tanımlamazlarsa, ihaleye her türlü mal girebilmekte ve ucuz olan mal avantajlı duruma geçmektedir. Bu durumun sakıncalarının kurumlarca gözlenmesi nedeniyle kaliteli mal alabilmek için ihale mevzuatına ve KİK kurallarına aykırı olarak sadece bir firmayı işaret eden, “fiyat dışı unsurlar” adı altında yapılan bazı sanal puanlamalar ile ihaleler yapılır oldu. Son olarak katıldığımız büyük bir ihaleden önce yerli üretici avantajının değerlendirmeye alınmasını talep ettik ancak ihale makamı bu kadar büyük bir ihalede bunu yapmalarının zor olduğunu beyan ederek talebimizi reddetti. Daha zor olan ve vakit alan, tek bir firmayı işaret eden fiyat dışı unsurlarla puanlama yapmayı tercih ettiler.
OCAK 2012
29
Zaman zaman yerli üreticilerin şevkini kıracak uygulamalar olmaktadır. Böylece bizden alınmasını engellediler. Bu satış bizim için, hastanelerimiz ve Türkiye için bir çıkış noktası olacaktı. Büyük bir ekonomik krizin eşiğindeyken ve büyük bir cari açığımız varken, sadece tek bir kalemde yarım milyon TL pahalı ürünün tercih edilmesini anlamış değiliz. Bu tür uygulamalara bir an evvel son verilmesi için ilgili kuruma gerekli itirazları yapacağız ve gerekirse KİK’de hakkımızı arayacağız. İlgili hükümet yetkililerinin bir an evvel bu tür uygulamaları engellemesini önemle arz ediyoruz. Devlet Hastanelerinde görmüş olduğumuz bu üzücü tavırlara ilave olarak bilim, teknoloji ve araştırma merkezi olan üniversitelerin de bu tür alışkanlıklara devam etmek için raporlar düzenleyebildiğini görünce daha çok üzüldük. Bu tür önyargılı raporlara karşı gerekli itirazlarımızı üniversiteler ve gerektiğinde KİK nezdinde yapıyoruz ve mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu tür sorunların çözümü için önerileriniz nelerdir?
30
OCAK 2012
bağlı kurumların, hükümet tarafından çok önem verilen bu uygulamaya inanmaları, katkı sağlamaları ve kaliteli üretimi teşvik eder nitelikteki düzenlemeleri zaman geçirmeden uygulamaya koymaları gerekmektedir.
Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan verdiği demeçte beş sektörde yerli üreticiler için teşvik kullanılmasını önerdi. Derhal kendisine bilgi vererek bu beş sektör içinde tanımlanmayan Sağlık Sektörünün de stratejik ve önemli olduğunu ve Sağlık Sektöründeki üretimin de teşvik edilmesi gereken sektör olarak tanımlanması gerektiği şeklindeki talebimizi ilettik. Bir vatandaş ve üretici olarak yapmamız gereken vazifeyi yapmış olduk.
Kırk senedir bu sektörün içindeyim ve hiçbir hükümet döneminde Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın olaylara ve mevzuatlara bu kadar hakim olduklarını ve günün şartlarına göre anında değişiklik yapabildiklerini görmedim. Durum böyle iken Başbakanın ısrarı, hükümetin kararı ve Ekonomi Bakanı’nın talimatlarına rağmen yerli üreticilerin teşvik konusunun tatbik edilememesine anlam veremiyorum. Dolayısı ile Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı bu konuya derhal el atarak teşkilatlarını da buna göre yönlendirmeleri gerekmektedir. Bunları söylüyoruz ama belki de onların da bir bildikleri vardır ve bu mevzuat üzerinde çalışıyorlardır fakat bizim de dayanacak gücümüz kalmamıştır. Yerli üreticinin teşvik konusunun bir an evvel uygulamaya konulmasını bekliyoruz.
Buraya kadar vermiş olduğumuz örneklerde de görüleceği üzere, hükümet mensubu değerli Bakanlar, Sayın Zafer Çağlayan ve Sayın Nihat Ergün’ün bu konuları çok iyi bilmeleri yeterli olmamaktadır. Tüm Bakanlıkların, kurumların ve bilhassa satın alma konumundaki tüm çalışanların, toplumumuzun menfaatlerini koruyabilmek için bu işe inanması ve gereken hassasiyeti göstermeleri lazımdır. Ancak bugüne kadar gözlemlediğimiz kadarı ile bazı kurumlar, satın alma yetkilileri ve bilhassa kullanıcılar bu işin bilincinde değiller. Eski alışkanlıklarından vazgeçmeyerek böyle bir uygulamanın yürürlüğe konmasını istememektedirler. Hükümet üyesi tüm Bakanlıkların ve
Eklemek istedikleriniz var mı?
Bilinçli, modern teknolojiyi takip eden ve ne yaptığını bilen üreticilerin desteklenmesi isteniyorsa tamamen teknolojik gelişmeye, araştırmaya ve memleket yararına olan üretime teşvik verilmelidir. 2023’e doğru büyük hedefleri olan Türkiye için sağlık üretim sektöründe hızla gerekenlerin yapılacağına inanıyoruz. www.simeksmedical.com
Her şeyi devletten bekleyen ve isteyen, ufacık bir sorun karşısında şikayet eden, ileriye yönelik olarak plan ve program yapmayan ve gereğinden fazla konuşan muhalif bir azınlık vardır. Bizler her şeyi devletten beklemeden tamamen kendi öz kaynaklarımızı kullanarak, zaman kaybetmeden hızlı ve doğru kararlar alarak inançla yola çıktık ve üretime başladık. Bundan sonra devletimizin ve hükümetimizin dünya standartlarında başlayan üretim hamlelerini, getireceği idari düzenlemelerle destekleyip hızla ileriye taşıyacağına inanıyoruz.
Sayın Başbakanımızın ekonomik krize çözüm olarak her firmanın bir kişi daha istihdam etmesi yönündeki önerisinin gündemde olduğu bir dönemde bazı çevreler buna tepki gösterirken biz elli kişilik bir istihdam sağlayarak hükümetimize ve devletimize olan güvenimizi ortaya koymuş olduk.
Dört Soruda Karatay Diyeti
D
yazı,
M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN
32
OCAK 2012
ünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. O halde gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkündür. Kas ve su kitlesindeki kayıplar hem sağlık açısından risklidir, hem de kalıcı ağırlık kaybına neden olmamaktadır. Dengeli diyetlerde yağ, çok düşük oranlarda karbonhidrat içeren diyetlerde su ve açlık durumunda kas kaybı olmaktadır. Karatay diyeti ile ağırlık kaybının hızlı olması öncelikle su, sonrasında kas kitlesindeki azalma ile ilişkilidir. Çünkü protein ağırlıklı bir diyettir ve karbonhidrat içeriği yok denecek kadar düşüktür. Protein alımının yüksek olduğu bu diyet ile kan şekeri düşüşüne karşılık tansiyon, kan
kolesterol ve ürik asit değerleri artış gösterebilir. Uzun vadede vücutta geri dönüşü pek mümkün olmayan süreçler ortaya çıkabilir ve kişiyi ölüme kadar götürebilir. Karatay Diyeti Sağlıklı Bir Zayıflama Yöntemi mi? Gün geçmiyor ki kitle iletişim araçlarında çarpıcı açıklamalar yapılmasın. Bilim, doğruların artmasından ziyade yanlışların azalması ile de ilerler. Ancak sağlık, beslenme ve özellikle şişmanlık alanında gündemi meşgul eden o kadar çok yöntemden söz edilmektedir ki; insanlar neye, kime inanacağına karar verememektedir. On yılı aşkın süredir aktif olarak diyetisyenlik yapmama rağmen sadece bir adet yazılı eserim olmasına karşılık mankenlik yapan bir kişinin benden çok zayıfla-
ma kitabının olması, hele ki uzun bir dönem yok satması trajikomik bir durum. Bu doğrultuda gündemi meşgul eden Karatay diyetini sağlıklı olarak yorumlamak ve insanları özendirerek sağlıkları ile oynamak son derece yanlış bir durumdur. Şahsen böylesi bir diyeti kesinlikle onaylamıyorum ve onaylayan uzmanların da biliminden şüphe etmek gerektiği kanaatindeyim. Karatay Diyeti Türk İnsanı İçin Uygun Bir Yöntem mi? Üç ana öğün şeklinde beslenmek artık tarih oldu. Nasıl ki bir çiçeğe su vermek için kurumasını beklemiyorsak, yemek yemek için de ille de acıkmayı beklememek gerekir. Düşünün ki yılardır öğlen vakti yemek yiyorsunuz. Ne yerseniz yiyin, az ya da çok hiç fark etmez, akşam yine acıkacaksınız. Bu durumda acıkmayı beklemeden, kendimizi frenlemek adına ikindi vakti tüketeceğimiz küçük bir ara öğünün, akşam yemeğinde az ve yavaş yemeyi sağlamasının yanında ne gibi bir zararı olabilir ki? Zayıflamayı “aç kalmak” olarak gören, diyetisyenlerin hazırladığı beslenme programlarını görünce de “ben bunları yersem daha da kilo alırım” diye karşılık veren bir topluma; kan kolesterolünün kalp - damar sağlığı üzerinde pek de bir etkisi olmadığını hatta kolesterol ilaçlarına karşı olduğunu düşünen bir kardiyolog meslektaşları tarafından eleştirilecektir, zaten öyle olmaktadır. Ancak gün içerisinde çift yumurta ve bolca kırmızı et tüketiminde hiçbir sakınca olmadığını, diyette tahıllara yer olmadığını vs. savunur açıklamalar yaparsa, bu
Karatay diyeti kişiyi yetersiz ve dengesiz beslenmeye sürükler. Aynı zamanda Türk beslenme alışkanlıklarına da uygun bir diyet değildir. durumda biz diyetisyenlere de söz hakkı doğmaktadır. Halbuki Karatay diyeti kişiyi yetersiz ve dengesiz beslenmeye sürükler. Aynı zamanda Türk beslenme alışkanlıklarına da uygun bir diyet değildir. Türkler %70 tahıla dayalı beslenmekte ve bunun da %70’ini ekmek teşkil etmektedir. Toplum olarak makar-
na ve mantı ile birlikte bile ekmek yemeyi severiz. Diğer yandan et alım gücünün düşük olması da bu diyeti uygulamayı zorlaştırmaktadır. Gerçi biz toplum olarak siyasileri örnek alarak kuşburnu çayı da içeriz; işin ucunda kilo vermek olduktan sonra geçim sıkıntısından ağlasak da kilosu 70 - 100 TL olan altın çilek meyvesini de yeriz. Bu bakış açısı ile daha önceden İsveç Diyeti, Atkins Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti gibi yaşanmış acı tecrübeleri anımsayarak Karatay diyetinin de - ne kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerine ters düşüyor, sağlıksız ve Türk beslenme alışkanlıklarına aykırı görünüyor desem de - ülkemizde furya şeklinde yayılacağı kanaatinde idim ve maalesef yanılmadım. Karatay Diyetinin Bir Anda Bu Kadar Popüler Olmasının Sebepleri Nelerdir? Bu diyeti bu kadar popüler hale getiren üç önemli etmen var. En önemlisi fısıltı gazetesinin ülkemizde yok satması. “Güzel kilo verdiriyor, hem de aç bırakmadan” gibi kulaktan kulağa dolaşan sözler sayesinde insanlar sofralarındaki en eski dostu olan ekmeği bir a n d a hayatlarından çıkarabiliyor. Sırf yirmi senede aldıkları fazla kilolardan yirmi gün gibi kısa bir sürede kurtulmak gibi boş bir hayal uğruna… Diğer bir etmen, diyetin protein içeriğinin yüksek olması sayesinde fazla açlık hissi yaratmamasıdır. Aynı zamanda proteinli besinlerin sindiriminin daha zor olması
OCAK 2012
33
Karatay diyetini sağlıklı olarak yorumlamak ve insanları özendirerek sağlıkları ile oynamak son derece yanlış bir durumdur. ve diyeti uygularken metabolizmanın daha çok çalışmaya zorlanması denebilir. Unutulmamalıdır ki; kötü örnek, örnek değildir. Karatay Diyeti İçin Zayıflamada Yeni Bir Buluş Diyebilir miyiz? Bu diyeti etkili kılan unsur; daha önceki “kötü” örneklere nazaran (hiçbir çeşit ekmeğin tüketimini uygun görmemesi gibi) daha katı kuralların olmasıdır. Ancak bu durum biz sağlık profesyonellerini daha karamsar hale getirmektedir. Böylesi yanlış bir beslenme şekli ile vücut ağırlığının hızlı kaybı; yağsız vücut kitlesinin daha çok kaybına, bazal metabolizma hızının azalmasına, kaybedilen ağırlığın korunmamasına, bazı minerallerin düzeylerinin düşmesine neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu tip diyetler sağlığa zarar vermenin ve metabolizmanın bozulmasını sağlayarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin “ben bu işi başaramıyorum” diyerek umutsuzluğa kapılmasına neden olmaktadır. Nasıl ki bir diyetisyen ilaç yazma yetkisine sahip değilse, bir hekim de diyet yazma yetkisine sahip değildir ve o paralellikte hareket etmelidir. “Ekmek” parası uğruna toplumun
34
OCAK 2012
yanlış yönlendirilmesine hiçbir meslek grubunun sessiz kalmayacağı aşikardır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık... şeklinde sıralanabilir. Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde
multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisinde tek başına diyet tedavisi yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz programı ve davranış değişikliği tedavisi de gerekmektedir.
Hastanelerin Halkla İlişkiler Birimlerine İhtiyaçları Vardır İ
nsanlara verilen hizmetler içinde önemli bir yere sahip olan sağlık hizmetleri -Türkiye’de özel sektör kuruluşlarınca da yerine getirilmekle birlikte- devletin vatandaşlarına yeterli bir biçimde vermesi gereken başlıca hizmetlerden biridir. Bu nedenle diğer hizmetlerde olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de iyileştirme amaçlı çalışmaların yapılması gerekmektedir.
yazı,
BEHLÜL ÜNVER
MARMARA ÜNİ. TIP FAK. VAKFI ACADEMIC HOSPITAL & ÇİFTEHAVUZLAR TIP MERKEZİ VAKIF / İŞLETME MÜDÜRÜ
36
OCAK 2012
Söz konusu iyileştirmenin sağlık hizmetlerinde kaliteli amaçlı olabilmesi ise hizmeti sunan yönetimin bunu ne ölçüde iyi anladığı ve hedef kitlenin tepkilerini ne ölçüde değerlendirdiği ile yakından ilgili olmaktadır. Sağlık hizmetlerini yerine getirmekle görevli kuruluşlar olarak hastane yönetimlerinin, bu görevlerini yerine getirirken kaliteyi önemsemeleri ve bu yönde girişimlerde bulunmaları için Halkla
İlişkiler faaliyetlerini benimsemeleri gerekmektedir. Bu anlayışın temelini oluşturan “iç ve dış müşteri tatmini” ile “herkesin katılımı” ilkelerinin yerine getirilmesi ise hastanelerin iletişim ilke ve yöntemlerinden faydalanmalarını gerektirmektedir. Bu düşünceden hareketle yapılan araştırmalarda, önemli bir hizmet olan sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi sağlamaya yönelik olarak, halkla ilişkilerle ilgili faaliyetler belirlenmeye çalışılmıştır. Müşterilerden Geri Bildirim Alınmalı Hastaneler, hasta hizmetlerine giderek daha fazla önem vermektedirler. Daha önceleri sadece “hastalar” sağlık hizmetinin müşterileri olarak kabul edilirken bugün gerçek anlamda sağlık hizmetlerine iştirak eden tüm birey-
ler müşteri olarak kabul edilmektedir. Sağlık hizmetlerinde halkla ilişkiler uygulamalarının önemli yönlerinden birisi de örgütün kendi yetersizliklerini tanıma ve tanımlama ile hizmetin kalitesini geliştirmek için yapılacak planlama ve tasarlamada müşterilerden geri bildirim almaya yöneltmesidir. Geri bildirim alma yolu müşteri tatmini ile ilgilenmek, onu anlamak ve yorumlamaktır. Sağlık hizmetlerinde halkla ilişkiler uygulamalarında başarılı olabilmek üzerinde durulması gereken temel unsur, tüm müşterilerin örgüte ilişkin algılarına yer verilmesi; müşterinin sesinin örgütün tümüne hakim kılınmasıdır. Sağlık hizmetleri ile halkla ilişkiler alanında yürütülen faaliyetlerde en önemli ortak özellik güven unsuru olmaktadır. Zira hastanın henüz almadan deneme imkanının bulunmadığı sağlık hizmetlerinin tüketiminde, hasta doktor ilişkisi büyük ölçüde güvene dayanmaktadır. Hastanelerin bu güveni hastane içinde ve dışındaki hedef kitleye verebilmek için, halkla ilişkiler faaliyetleri konusunda profesyonel davranmaya ve bu tür hizmetleri vermek üzere halkla ilişkiler birimlerine ihtiyaçları vardır. Söz konusu birimlerin, hastane yönetimin izlediği sağlık hizmet politikasını halka duyurmak, benimsetmek, hastane hakkında toplumda olumlu bir hava yaratmak, diğer taraftan da halkın hastane hakkında düşünce, görüş, istek ve şikayetlerini öğrenmek ve sonuçta da hedef kitle ile iş birliğine gidebilmesi gerekir. Çünkü hastane hizmetleri konusunda genellikle bekletilmekten, görevlilerin çoğunlukla yanlış tutum ve davranışlarından şikayet eden halkın, hastane yönetimi ve işleyişi hakkında pek fazla bilgiye sahip olmadıkları göz önünde bulundurularak, toplumun sağlığı konusunda çok önemli bir görevi yerine getiren hastanelerin yaptıkları hizmetlerin tanıtılması, yayılması bu hizmetlere katkı ve desteğinin sağlanması gerekmektedir.
Sağlık hizmetleri ile halkla ilişkiler alanında yürütülen faaliyetlerde en önemli ortak özellik güven unsuru olmaktadır. İyi Bir İletişim Gerekli Sağlık hizmetlerini veren kuruluşlar olarak hastanelerin, bakım kalitesini yükseltmekten etkili yönetime, maliyeti dengeli tutmaktan personelin tatminine ve kamuoyunun hastane yönetimi hakkındaki düşüncelerinin iyileştirilmesine kadar pek çok sorun alanında halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmalarının iyi bir çözüm olduğu ileri sürülebilir. Çünkü kuruluş içi ve dışı halkla ilişkiler için gerekli bütün öznelerin bulunduğu hastanelerde, hastane yönetiminin kuruluş çalışanlarına ve doğrudan hedef kitlesi olan hastalarına ilişkin sorunlarının giderilmesinde iyi bir iletişime ihtiyaçları bulunmaktadır. İletişimden iyi bir sonuç alınabilmesi için ise başvurulan iletişim araç ve yöntemlerinin yanı sıra, hastane yönetiminin kuruluş içinde ve dışındaki tüm iletişim noktalarına mesaj yollamanın dışında, geri bildirime de önem vermesi gereklidir. Geri bildirimde başarılı olabilmek için iletişim noktalarını iyi tespit etmek gerekir.
Çünkü bunun dışında kalan diğer iletişim noktaları olarak sağlık bürokrasisi, medya, gönüllü kuruluşlar ve hasta ziyaretçileri iletişim zincirini tamamlayan halkalar olmaktadır. Bu nedenle, doğrudan hizmet veren sağlık çalışanları ile doğrudan bu hizmetleri alan hastaların hastane hizmetleri hakkındaki düşüncelerinin büyük bir önemi bulunmaktadır. Sağlık örgütlerinde müşteri beklentilerini karşılamayı hedefleyen kalite felsefesi aynı örgütlerde halkla ilişkiler uygulamalarının gerçek anlamda yerine getirilmesi ile kolaylaşacak ve zenginleşecektir. Bu nedenle, kuruluş içinde çalışan bütün personelin verilen hizmetlerin kalitesinden sorumlu olmaları, kapıdaki görevliden yöneticisine kadar herkesin doğal, halkla ilişkiler birimi elemanlarının ise doğrudan görevli olarak halkla ilişkiler hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirilmeleri gerekmektedir. Kurumsal kimlik yaratmaya yönelik tanıtım faaliyetleri açısından işletme sistemine göre konumunun irdelenmesi gereken en temel unsur hastalardır. Hastalar hastanelerin temel müşterileri arasındadır. Hastalar hastanelerdeki kalite arayışında, sorunların çözümünde ve hastanelerin imajının belirlenmesinde zinciri tamamlayan önemli bir halkadır.
Örneğin, hastane içi halkla ilişkilerde etkili olabilmek için, hastane çalışanlarının kendi aralarında ve hastane yönetimi ile çalışanlar arasındaki formsal ve informal iletişimin varlığı ve gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, eğer kamu hastanelerini birer kamu kuruluşu olarak görmek gerekirse, hastane yönetimlerinin dış halkla ilişkilerde en çok geri bildirime dikkat etmeleri gereken iletişim noktası olarak, hastaları almaları gerekir.
OCAK 2012
37
Sağlık Kurumlarında Dezenfeksiyon - Sterilizasyon Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
38
OCAK 2012
B
u sayımızdan itibaren her ay sağlık sektöründe farklı bir konuyu Büyüteç alıntına alacağız. Sektörün önde gelen temel konularını, yaşanan sorunları tarafların gözünden irdelenmesini sağlayacağız. Gelişmelerin ve yeniliklerin ele alınacağı Büyüteç’te sektörün gelecek projeksiyonunu ortaya koyacak bakış açılarına da yer vereceğiz. Bir anlamda kamu otoritesi ile sektör arasında bir bağ oluşturacağız.
Büyüteç altına aldığımız ilk konu, Sağlık Kurumlarında DezenfeksiyonSterilizasyon. Tüm sağlık kurumlarını yakından ilgilendiren dezenfeksiyon ve sterilizasyon alanında çalışmalar yapan dernek ve şirket yetkilileri ile bu konudaki gelişmeleri konuştuk, yaşanan sorunları ortaya koyduk ve önerilen çözümleri dile getirdik. Büyüteç’e sağlığın ilk adımı olan temizlik konusuyla başladık…
Büyük Gelişme Kaydedildi Ancak Yapılacaklar Bitmedi Günaydın aynı zamanda Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Merkezi Sterilizasyon Ünitesi (MSÜ) Sorumlu Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor. Derneğin Yönetim Kurulu’na Günaydın’ın yanı sıra Prof. Dr. Duygu Perçin, Prof. Dr. Şaban Esen, Hemşire Dilek Zenciroğlu, Prof. Dr. Bülent Gürler, Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu ve Prof. Dr. Recep Öztürk görev yapıyor. 2004 yılında kurulan DAS Derneği’ni, çalışmaları ve bu konuda yaşanan tüm gelişmeleri Prof. Dr. Murat Günaydın’la görüştük.
PROF. DR. MURAT GÜNAYDIN DEZENFEKSİYON ANTİSEPSİ STERİLİZASYON (DAS) DERNEĞİ BAŞKANI
Ü
lkemizdeki hastaneleri sterilizasyon, dezenfeksiyon açısından değerlendirir misiniz? Bakanlığımızın bu konuda çalışmaları oldukça önemli ve son beş yılda ciddi yol kat edildi. Hastane Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği’nin yayımlanması, bu konuda sağlık çalışanının sertifikasyonu, Derneğimizin DAS Okulu Projesi, konuyu popüler hale getirdi. Geçmişte bu konular gündeme giremezken, ülkemizde ne değişmiştir de bu konuda düzenlediğimiz okula 800’ün üzerinde başvuru olmaktadır. Gerçekten önemli bir farkındalık oluştu. Birçok hastanemiz uygulamalar açısından iyi durumda. Ancak standartların olmaması, ihale kanununda en ucuzun alınması yaşanan sıkıntılar arasında sayılabilir. Hastanelerimizde hem sterilizasyon hem de dezenfeksiyon konusunda yeterli bilgi mevcuttur. Ancak konuyu anlamış ve inanmış hastane yöneticilerinin artması ve SGK ödemelerinin düzenlenmesi gerekiyor.
Türkiye gelişmekte olan ülkelere benzer oranlarda hastane enfeksiyonu oranlarına sahip. Bundan sonraki aşamada ulusal ve uluslararası standartlara uygun işlemlerin yapılmasının sağlanması ve yapıldığının da denetlenmesi gerekecektir. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon ile ilgili ulusal rehber hazırlanıp yayınlandı. Ancak rehber, tek başına
bu konuda yeterli değildir. Sağlık Bakanlığı Kalite standartları gereği yapılan denetlemeler dışında yasal düzenlemeler yoktur. Oysa Merkezi Sterilizasyon Ünitelerinin denetlenmesi gereklidir. Hastane kalite standartlarının da geliştirilmesi ve güncel tutulması zorunludur. Validasyon Avrupa’da zorunlu olmasına karşın, halen kalite standartlarımızda yer almamaktadır. Bu bağlamda gerekli standartların oluşturulması ve yasal düzenlemenin de yapılması gereklidir. Daha önce de ifade ettiğim gibi DAS rehberinin sağlık kurumlarına
Bu alanda yapılması gereken yasal düzenlemeler var mı? Ülkemizde sterilizasyon ve dezenfeksiyon ile ilgili bir farkındalık oluştu.
OCAK 2012
39
BÜYÜTEÇ ve hastane enfeksiyonu oranlarının gelişmiş Batı ülkeleri seviyelerine ineceğini umuyorum. Hastane mimarisi ve hastane havalandırma sistemlerinin önemi büyük. Ülkemizdeki hastaneleri bu açıdan değerlendirir misiniz?
tavsiyesi önemlidir. Bazen bir genelge işi daha karmaşık hale sokabilmektedir. Örneğin 3 Şubat 2011’de yayımlanan Tıbbi Cihazların Sterilizasyonu Hakkında Genelge, sorunu çözmek yerine daha karmaşık hale getirdi. Tek kullanımlık malzemelerin birden fazla kullanımı için çıkarılan genelgede olduğu gibi sorunu çözmek yerine daha karmaşık duruma da getirmemelidir. Bakanlık kullanım ile ilgili kararı, kuruma bırakmış sorumluluğu ona yüklemiştir. Kurum ise yaptığı operasyondan zarar etmemek için tekrar kullanım yapmak zorunda kalmaktadır. Ancak bu kararı alması gereken malzemeyi kullanan hekimdir. Hiçbir hekim kendine kullanılmasını istemediği bir malzemeyi hastasına kullanmak istemez ve bunun sorumluluğunu almak zorunda da değildir. Yani ya hastaneler bu işlemi yapmayacak, ya yapacak ve zarar edecek, ya da usulsüz yapacak ve denetlemelerde cezaya alacaktır.
Hastane enfeksiyonları açısından Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? 11 Ağustos 2005 tarihinde Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği yayımlandı ve bu konuda çok olumlu gelişmeler devam ediyor. Hastane enfeksiyonları açısından diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye gelişmekte olan ülkelere benzer oranlarda hastane enfeksiyonu oranlarına sahip. Gelişmiş batı ülkeleri ile kıyaslandığında ise hastane enfeksiyonu oranları biraz daha yüksek. Hastane enfeksiyonlarını önleme adına yapılan çalışmalar ise gayet iyi durumdadır. Ulusal Hastane Enfeksiyonları Kontrolü ve Sürveyans biriminin yaptığı çalışmalar ile gerek enfeksiyon kontrol doktoru gerekse enfeksiyon kontrol hemşiresi yetiştirme ve sertifikasyon programları birçok Batı ülkesinden daha ileri düzeyde. Yakın zamanda bu organizasyonunun meyvelerinin alınacağını
Maalesef yeni hastanelerimizin bazıları beş yıldızlı otel gibi olsa da işlevsel olarak iyi bir hastane olmaktan uzak olabilmektedir. Zira hastane mimarisi konusunda deneyimli, bu konuda özelleşmiş mimarlarımız yoktur. Öncelikle Merkezi sterilizasyon Ünitelerinin (MSÜ) hastanelerin bodrum katına atılacak yerler olmadığını, bu ünitelerin ameliyathaneye bağlı olmadığını ve ameliyathane içinde bir ünite olmadığını bilmemiz lazım. Ulusal ve uluslararası standartlar bunu böyle söylüyor, zaten denetlemelerde bu değerlendiriliyor. MSÜ ameliyathane ile direk komşuluğu olan tercihen temiz/kirli koridoru ya da temiz/kirli asansörü ile ameliyathane ile ilişki içinde olan, aynı zamanda hastanenin diğer birimlerinden kirlenmiş malzemeyi alacak ve onlara ayrı bir yerden steril malzeme verecek bir bağlantı içerisinde olmalı. Ayrıca düzgün bir ünitenin kirli, temiz, steril depolama ve destek alanlarının bulunması gerekiyor. Malzeme akışı bu kirli, temiz, steril alan yönünde olurken, hava akımının tam tersi yönde olacak şekilde basınçlarının ayarlanması ayrıca sıcaklık ve nemin düzenlenmesi gerekiyor.
Dezenfeksiyon Çamaşırhaneden Başlar
D
ezenfeksiyon ve sterilizasyon konusunda güvenli bir hastane ortamının yaratılması, pek çok unsurun bir arada doğru şekilde yü-
40
OCAK 2012
rütülmesiyle mümkün. Söz konusu ortamın sağlanması için gerekli olan unsurlardan biri de sağlık kurumlarında kullanılan tekstil ürünleri ve bu
ürünlerin temizliği. İşte bu noktada çamaşırhaneler devreye giriyor. Ülkemizde birçok hastane çamaşırlarını kendi içlerinde bulunan çamaşırha-
BÜYÜTEÇ yoruz ve senede bir defa az önce söz ettiğim denetimi gerçekleştiriyoruz. Bütün süreçler olumlu sonuçlanırsa da bir yıllık gözetimden sonra hastane çamaşırhanesi RAL sertifikasyonu almaya hak kazanıyor. Daha sonra her yıl bu testler devam ediyor. Görüldüğü gibi oldukça titiz bir çalışma gerektiriyor. Çünkü insan sağlığı söz konusu.”
Hohenstein Institute
42
nelerde yıkıyor. Ancak bu yöntem, denetimden işletimine kadar farklı sorunları da beraberinde getiriyor.
Hastane çamaşırhanelerine verilen RAL sertifika sürecini ve bu süreçte nelere dikkat edildiğini şöyle anlattı:
Çamaşırhanelerde yıkanan hastane çamaşırlarında yeterli temizliğin, dezenfeksiyonun sağlanıp sağlanmadığı konusu ise tamamen farklı bir uzmanlık, denetim gerektiriyor. Bu denetimi yapan ve uluslararası sertifika veren kurumlar bu noktada devreye giriyor. Türkiye’de hizmet veren tek kurum Hohenstein Institute. Merkezi Bönnigheim Almanya’da bulunan Hohenstein Institute uluslararası alanda tekstil sektörüne yönelik araştırma ve hizmet veren bir merkez. Hohenstein Institute, elli yılı aşan deneyimle başta Almanya olmak üzere Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu kırk ülkede çamaşırhanelere RAL sertifikası vermeye yetkili tek kurum olarak görev yapıyor. Hohenstein Institute Türkiye Genel Müdürü Gürsel Sercan ve sertifika departmanından biyolog Önder Kipriye ile Türkiye’de hastanelere hizmet veren çamaşırhanelerle ilgili görüştük. Sercan, hastane enfeksiyonundan hayatını kaybeden hasta sayısının küçümsenmeyecek boyutlarda olduğunu belirterek, bu nedenle hastane dezenfeksiyon konusunun çok önemli olduğunu ve burada tekstil ürünlerinin de önemli bir yer tuttuğunu söyledi.
“Öncelikle çamaşırın dezenfekte olup olmadığına bakarız. Bunun için çamaşırhanelere yılda bir defa denetim yapılıyor. Burada çamaşırların yıkandığı makinelere laboratuar ortamında hazırlanmış mikrop içeren tekstiller konuyor ve enfekte çamaşır ile birlikte yıkanıyor. Yıkamadan sonra mikrobun ölmesi gerekiyor. Ayrıca çalışanların ellerinden doku örnekleri, çamaşırhane ekipmanlarından, yüzeylerden, çamaşırlardan örnekler alıp analizler yapıyoruz. Yapılan on testin bir tanesi ancak ölçütlerimizin dışında çıkabilir. Eğer bu rakam ikiye çıkarsa tüm testler yeniden yapılıyor. Uzman arkadaşlarımız tarafından gerçekleştirilen bu çalışmayla çamaşırhanenin RAL sertifikasına uygun olup olmadığına karar veriyoruz. Eğer uygun görünüyorsa yıkama örnekleri veriyoruz. Bu numunelerin çamaşırhanede yıkanması gerekiyor. Hastane çamaşırhanelerinde numunelerin aynı programda aynı deterjanlarla elli kere yıkanmasını istiyoruz. Bunlar daha sonra Almanya’daki laboratuarımızda analiz ediliyor. Eğer analizdeki sonuçlar olumlu çıkarsa aday oluyor. Ondan sonra yılda sekiz defa numunelerin yıkanmasını isti-
OCAK 2012
Bütün bu süreçleri başarıyla geçen ve RAL sertifikası almaya hak kazanan Türkiye’de dört tane çamaşırhane var. Öte yandan Hohenstein Institute Türkiye Genel Müdürü Gürsel Sercan önemli bir konuya daha dikkat çekti. Çamaşırhanelerde denetimsiz ve bilinçsiz yıkanan tekstil ürünlerinin insan sağlığını tehdit etmesinin yanı sıra bu ürünlerin ömürlerini kısalttığını ve hastanelerin masraflarını arttırdığını söyledi.
Hohenstein Institute, elli yılı aşan deneyimle başta Almanya olmak üzere Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu kırk ülkede çamaşırhanelere RAL sertifikası vermeyi yetkili tek kurum olarak görev yapıyor.
Yerli Malı Kullanılması Dikkate Alınmalı
S SERHAT BAŞAR
DÖRT-A TIP MALZEMELERİ GENEL MÜDÜRÜ
terilizasyon, her aşamanın bir bütün ve aynı titizlikle ele alınmasıyla hedefine ulaşılan bir süreç. Bu süreçteki zincirde bir halkanın kopması yapılan bütün çalışmaları sıfırlayabiliyor. Dört-A Tıp Malzemeleri Şirketi de bu zincirin önemli bir halkası olan paketleme grubu ürünleri üzerinde uzmanlaşan bir kurum. Şirketin Genel Koordinatörü Serhat Başar, ülkemizde sterilizasyon ve dezenfeksiyon konusunun son yıllarda detaylı bir şekilde işlendiğini kaydederek şunları söyledi: “Bu konuda firmalara düşen görev kullanıcıyı objektif olarak yönlen-
dirmek. Ayrıca bu konudaki yasal düzenleme ve denetim Bakanlığımızca yapılmaktadır. Ancak alıma çıkan idarelerin özellikle Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzalı ‘Yerli Malı Kullanılması’ Konulu 2011/13 Sayılı Genelgesi’ni dikkate almalarını ve Bakanlığın bu konuda gereğinin yapılmasını idarelerden istemesini önemli buluyoruz. Yerli istekli ve yerli malı lehine konan fiyat avantajı dışında, bir takım bürokratik belgelendirmelerden muaf tutulması ve yerli malı teklifinin önündeki engellerin kaldırılması yönündeki telkinler ciddiye alınmalıdır.”
Dezenfektan Süresine Bir Düzenleme Getirilmeli
H
ARMAĞAN ÖZÇUBUKÇU FEMTOED TIBBİ CİHAZLAR GENEL MÜDÜRÜ
astanelerde kullanılan her türlü cihazın dezenfeksiyonu doğal olarak hayati bir öneme sahip. En ufak ihmali kaldırmayan bu önemli konu titiz bir çalışmayı da beraberinde getiriyor. Femtomed Tıbbi Cihazlar Şirketi 2007 yılından beri bu titiz çalışmayı endoskoplarda uyguluyor. Bu konuda Türkiye’nin öncü firmalarından biri olduklarını belirten Femtomed Genel Müdürü Armağan Özçubukçu ‘Hastaneler tıbbi cihaz alırken nelere dikkat etmeliler?’ sorusunu şöyle yanıtladı: “Hastanelerin tıbbi cihaz alımı konusunda dikkat etmeleri gereken en önemli husus kalite, cihazı satan firmanın kurum-
sallığı, teknik servis altyapısı ve yedek parçasının bol ve ucuz bulunmasıdır. Fiyat unsuru en son gelmelidir.” Bu arada bütün üreticilerin ortak sıkıntısı kamu ihalelerinde fiyatın düşüklüğünü dikkate alan bir sistemin uygulanması. Görüşmemizde Özçubukçu, önemli bir konuya da dikkat çekti ve şunları söyledi: “Sterilizasyon konusunda birçok hastane olaya ticari yönden yaklaşmakta daha fazla hasta bakabilmek için kullanmış oldukları cihaz ve aletleri en kısa sürede ve en etkin bir şekilde dezenfekte eden solüsyonları tercih etmektedir. Biz de sisteme ayak uy-
OCAK 2012
43
BÜYÜTEÇ durabilmek için bu tür solüsyonlarla çalışan ve hızlı yıkayabilen cihazlar üretmeye çalışmaktayız. Aynı şeyi solüsyon üreten firmalar da yaptıkları için ülkemiz her çeşit ve marka dezenfektanın üretildiği, ithal edildiği bir dezenfektan cenneti durumuna gelmiştir. Bazı solüsyonların etkin-
lik derecesi çok yüksek olduğu için hem endoskopi cihazlarına hem de doğaya zarar vermektedir. Örneğin Sağlık Bakanlığı bu konudaki seçimi hastanelere bırakmayıp dezenfektan süresini en az 5-15 dakika olarak belirlemeli, süresi biten ve atığa atılacak dezenfektanların doğaya zarar verme-
mesi için kendiliğinden (bio-degrable) nötralize olma şartını getirmelidir. Bu uygulama her gün denetimsiz şekilde atığa verilen tonlarca kullanılmış solüsyonun olumsuz etkilerini de ortadan kaldıracaktır.”
Dezenfeksiyon Hâlâ Eski Yöntemlerle Yapılıyor
A
vrupa’da yayınlanan yeni yönetmeliklerle dezenfektanlarda bir takım etken maddelerin kullanımı yasaklandı veya kısıtlandı. Böylelikle insana ve çevreye uyumlu, zarar vermeyen etken maddeler içeren ürünler kullanılıyor. Ülkemizde de AB standartlarına uyumluluk çerçevesinde dezenfektanlarla ilgili Türkiye’de yeni yönetmelikler yayınlanarak bazı ürünler kullanımdan kaldırıldı ve bertaraftı konusunda katı kurallar konuldu. Bab Gencel İlaç ve Kimya Sanayi Genel Müdürü Handan Gencel’la bu konuyla ilgili uygulamaları konuştuk. Ülkemizde dünya ülkelerinde yasaklanmış veya kullanımı kısıtlanmış etken maddeleri içeren dezenfektanların hâlâ yaygın olarak kullanıldığını belirten Gencel sözlerine şöyle devam etti; “Biliyorsunuz ki hastanelerimiz altyapısı itibariyle etkin bir havalandırma sistemine sahip değil. MSÜ ve dezenfeksiyon ünitelerinde buharlaşan etken maddelerin maruziyet sınırları aşılıyor veya kontrol edilemiyor. Bu etken maddelerin belli değerler üzerinde hasta ve personel üzerinde toksik veya kanserojen etkilere sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Maalesef ülkemizde bu sınırlar takip edilmiyor, sağlık personeli kanserojen maddelerle çalışmak zorunda kalıyor. Bunun yanında kana kolay-
44
OCAK 2012
lıkla karışan ve zehirlemeye yol açan PVI içeren ürünler yara bakımlarında kullanılmaya devam ediliyor.” İnsan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip bu kimyasallar aynı zamanda çevre için de zararlı olduğunun altını çizen Handan Gencel T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tıbbi ve tehlikeli atık sınıflandırmasında yer alan bu kimyasalların nötralize edilmeden çevreye salınmasını yasakladığını belirterek şöyle devam ediyor; “Ancak bu konuda denetimler henüz başlatılmadı. T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından bu etken maddelerin kullanımına kısıtlama getirilmediği için de KİK mevzuatına göre alım yapan hastaneler maliyeti düşük olan bu toksik dezenfektanları alarak kullanmak mecburiyetinde bırakılıyor. Biz Bab Gencel İlaç ve Kimya Sanayi olarak, 2012 yılı itibariyle insan ve çevre sağlığı için zararlı olan bu etken maddeleri içeren dezenfektanları ürün portföyümüzden çıkardık. Dünya’da pazarında yaygın olarak kullanılan yeni nesil dezenfektanları ürün portföyümüze dahil etmeye ve enfeksiyon hemşirelerini bu etken maddelerin kullanımı üzerine bilgilendirmeye çalışıyoruz.”
HANDAN GENCEL
BAB GENCEL İLAÇ VE KİMYA GENEL MÜDÜRÜ
Sağlık personeli kanserojen maddelerle çalışmak zorunda kalıyor.
BÜYÜTEÇ
Otoklavlar Hastanelerin Demirbaş Ürünlerinden Biri
B
uharlı Sterilizatör(otoklav) cihazları, sıcaklık ve buhara dayanıklı her çeşit cerrahi alet, giysi ve özel olarak şişelenmiş sıvıların, yüzde 97 oranında doymuş buhar ile hızlı ve acil bir şekilde steril edilmesi amacıyla hastanelerin vazgeçilmez demirbaşlarının arasında gelen ürünlerdir. Kesin Medikal Genel Müdürü Bülent Bozkurt sterilizasyonda önemli bir yer tutan otoklav cihazlarıyla ilgili konuştuk. Bozkurt’un dikkat çektiği konu, sterilizasyon işlemine başlamadan önce her sabah kaçak testi ve Bowie-Dick Test uygulanarak otoklavların kontrol edilmesi oldu. Bülent Bozkurt şunları söyledi: “Testler olumsuz sonuç veriyor ise cihaz kullanılmaz ve ilgili servise bilgi verilerek problemin giderilmesi sağlanır. Servis kontrolünden sonra Bowie-Dick testi tekrarlanarak servis kontrolleri kayıt
altına alınmalıdır. Ayrıca, otoklavın biyolojik ölümü sağlayıp sağlamadığını test etmek amacıyla aletlerle birlikte biyolojik indikatör de sterilizasyona tabi tutulmalı. Biyolojik indikatör otoklavdan çıkarıldıktan sonra İnkübatör Cihazında takip edilip bakteri üremesinin olup olmadığı değerlendirilerek kayıt altına alınmalıdır. Ertesi gün biyolojik indikatör sonucu olumlu ise aletler kliniklere dağıtılmalıdır. Üreme tespit edilirse aletler kliniklere kesinlikle teslim edilmemelidir. Otoklav cihazı yetkili servis tarafından yeniden kontrol edilip olumlu sonuç alınmadan kullanılmamalıdır. Olumlu sonuç alındıktan sonra aletler tekrar otoklava atılmalıdır. Otoklavdan çıkan steril aletler uygun raf ve taşıma kaplarına konulmalı, sayımları yapılarak imza karşılığı kliniklere teslim edilmelidir.”
ÜNER SARIDUMAN HAKERMAN A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Yeni Bir Sterilizasyon Yöntemini Hayata Geçireceğiz
A
r-Ge tabanlı bir şirket olarak sağlık alanında on sekiz yıldır çalışmalarını sürdüren Teknomar şirketi Genel Müdürü Hasan Tahsin Özbek, sterilizasyon ve bu alanda yaşanan gelişmeleri anlattı: “Biz sterilizasyonun hep soğuk kısmında olduk, buhar ya da sıcak ısılı sterilizatörlerden uzakta gaz, plasma sistemleri uzmanlık alanımız ve üretim tercihimiz oldu. Yıllar içinde etilen oksit sterilizasyon cihazları kendini yazılım ve güvenlik olarak geliştirse de hidrojen peroksit sterilizatörler yavaş yavaş bu grubun yerini almakta. Kullanıcı için güvenlik tedbirleri ve sterilizasyon süreleri daha öne çıkıyor. Ancak yurt dışında da yeni yeni uygulanan sterilizasyon yöntemlerini izleyerek kendi ihtiyaç-
46
OCAK 2012
larımız doğrultusunda oluşturduğumuz yeni projelerimiz de var. Teknomar olarak 2012’de tamamen yeni bir sterilizasyon yöntemini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Hastanelerde olan izlenimimiz merkezi sterilizasyonun oturması, daha steril şartlarda ürün depolanmalarının sağlanması, çok pahalı cihazların re-steril edilerek ekonomik açığın bir nebze bu alanda kapanması, mevcut cihazların bakımlarının düzenli hale getirilerek kalibrasyon gibi önemli bir olgunun zorunlu hale getirilmesi gibi olumlu değişiklikler yaşandı. İthal ürünlerin ülkemize çok yüksek fiyatlarla girdiği günlerden rekabet gücü yüksek bir zamana geldik, ancak pazarda kaliteli ürün olduğu gibi her üreticinin
HASAN TAHSİN ÖZBEK TEKNOMAR GENEL MÜDÜRÜ
şikayetçi olduğu Çin menşei ürünler de var. Her kalitesiz ürün Çin malıdır diyemeyiz tabii, ancak bazı yerli üreticinin de oluşturduğu, kötü birer taklit olan üretimlerle bir pazar kirlenmesi sterilizasyon cihazlarında da yüksek seviyede. Ayrıca, günümüzde çevre yönetmelikleri, kullanıcı güvenliği, izlenebilirlik üzerine olan yaptırımları çok doğru buluyoruz. Yeni yeni enerji yasaları da oluşturularak uygulanma zorunluluğu getiriliyor. Bunlar sektörümüzde bizim de, kullanıcı tarafından tercih edilebilir olmamızı sağlayan önemli olgulardır. Yıllar içinde gerekli bilgilendirmeler
ile kullanıcı farkındalığının oluşmuş olması da sterilizasyon alanında doğru bilgi ile doğru cihazları bir araya getiriyor.” Özbek, yurt dışında her şey daha doğru uygulanıyormuş gibi gelse de aslında ülkemizde altyapısı önceden planlanarak oluşturulmuş çok doğru hastaneler ve sterilizasyon merkezleri olduğunu da söyledi. Ülkemizdeki tek sorunun plansızlık olduğuna dikkat çeken Hasan Tahsin Özbek, “Bir hastane kurulurken ilk adımlar düşünülerek atılmadığından ya da yeni teknolojiye uygun olmadığından yama mantığı ile eksik nokta-
lar tamamlanmaya çalışılıyor. Halen merkezi sterilizasyon birimi olmayan, ameliyathane de sterilizasyon cihazı çalıştırılan hastanelerimiz var. Yeni kanunlarla bunlar iyileştiriliyor, ama dediğimiz gibi baştan planlamadığımız alanlardaki çözümler hep boşluğu doldurmaya, hatayı düzeltmeye yönelik çözümler. Bazıları geçici bazıları ise bir sonraki iyileştirmeyi beklemekte. Çoğu zaman uygun olmayan şartlar altında ürünlerimizin kullanıldığını görüyoruz. Biz yerli üreticileri standart bant üretiminden uzaklaştıran da hep bu gibi sorunlar oldu.” dedi.
Sistem Bütün Olarak Ele Alınmalı
D
ÜNER SARIDUMAN HAKERMAN A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI
ezenfeksiyon ve sterilizasyon; bir malzemenin kirli olarak alınmasından, paketli ve steril olarak ameliyathane veya ilgili birimlerde tekrar kullanılmaya başlamasına kadar geçen süreç olarak tanımlanıyor. Bu kapsamda Hakerman, mimari aşamada; altyapı ihtiyaçlarının belirlenmesi, yer seçimi, alan ve metrekare tespiti, kısacası planlamadan başlayarak ilgili projelerin çizilmesi; inşaat aşamasında tüm üniteyi altyapısı ve havalandırması dahil olmak üzere yapıyor ve teslim ediyor. Daha sonrasında hastane kapasitesine uygun cihazları seçerek ünitenin birimlerine montajının yapılması, cihaz ve cerrahi alet takip sisteminin kurularak dokümantasyon imkanı sağlanması ve sonrasında sürekli personel eğitimi ve süreç takibi ile teknik servis hizmetlerini vererek çalışmaların devam etmesini sağlıyor. Hakerman A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Üner Sarıduman, doğru planlanmayan yıkama dezenfeksiyon ve sterilizasyonun ilk başta bölüm çalışanlarına, sonrasında ameliyathane
işleyişine ve sonuçta hastane yönetimine her zaman sorun çıkaracağını belirtti ve “Bu nedenle alıcılara bu işin diğer tıbbi cihaz alımından farklı olduğunu ve firma ile hastane arasında ayrılması mümkün olmayan bir ortaklık olduğunu hatırlatmak isteriz.” dedi. Sarıduman hastanelerin, bu alanda yatırım yaparken öncelikle dezenfeksiyon ve sterilizasyon bölümlerinin, onlar için bir külfet değil, aksine ameliyat sayılarını ve kalitelerini arttıracak, hasta tedavisindeki başarılarına destek olacak bölümler olduğunu bilmeleri gerektiği belirtildi. Bunun yanında dezenfeksiyon ve sterilizasyonun bir sistem olduğunu, sistemin herhangi bir yerinde mimari veya altyapısal bir sorun olduğunda sistemin tümünün aksayabileceğini de kaydeden Sarıduman, “Bu nedenle hastanelere firma seçimlerinde işin bütününe hakim olabilecek, bütün görev ve sorumluluğu üzerine alabilecek, altyapısı kuvvetli ve tecrübeli firmaları tercih etmelerini öneririz.” dedi.
OCAK 2012
47
Yönetimde Kuşak Farklılığına Önem Verilmeli K
imdir yönetici? Yöntemler başka başka olsa da bazı realiteler ortak. Yönetici; her şeyden önce yetkinliklerden yetenekleri yönetmeye doğru ilerleyendir. Başlıca görevi ise kuşaklar arasındaki farkı gözetmek, her birinde gizli yetenekleri ortaya çıkarmak ve çalışma ortamında sinerji oluşturmaktır. O halde yöneticilik, insan kaynağı ile iş başarma sanatıdır.
yazı,
SELİM TAŞKIN
Peki, iş başarmak üzere birlikte yola çıktığımız insan kaynağı kimlerden müteşekkil? Nasıl yaşıyor, nasıl çalışıyor, nasıl motive oluyor, en önemlisi de hedefe nasıl koşuyorlar? Asıl soru şu “Kimi zaman aşılması güç uçurumlar yaratan kuşak farkını nasıl kapatacağız? Dört Kuşak 1945-1964 aralığını kapsayan ‘Boomers Kuşağı’nı ilk sıraya koyabiliriz. Tam manasıyla işkolikler. Yeni nesle bir şeyler bırakmak ve katmak, onlar için en elzem konu. 1965-1976 yılla-
rı arasında doğanlar, ‘X Kuşağı’ olarak anılıyor. Marka sadakatlerinin yüksek olduğunu, teknoloji ile geç tanıştıklarını, iş ve özel yaşamını dengelemek istediklerini söyleyebiliriz ilk etapta. ‘Y Kuşağı’nı, 1977-1994 yıl aralığı içinde tanımlayabiliriz. Bireysel bakış açısının toplumsal kimliği belirlediği bir noktada, daha sonuç odaklılar. Teknoloji ile dostlar. 1995-2003 aralığı ‘Milenyum Kuşağı’na ait. Özgürlüğüne düşkün, kendine güvenen, teknolojiye tutkuyla bağlı, esnek çalışmaya hevesli genç kuşak, ilerleyen dönemlerde tüm iş yapış modellerini değiştirmeye aday. 2003 sonrasında doğanlar için de ‘Z Kuşağı’ tabirini kullanıyoruz. 2015 yılında, -tahminen- Türkiye genelinde 18 milyon gibi bir büyüklüğe ulaşacaklar. Kuşaklar arasındaki geçiş süresi giderek kısaldığından, kendilerinden öncekilerle –sanılanın aksine- uyum sorunu yaşamayacaklar. İletişime açık ve sosyaller, hiyerarşiyi sevmeyecekleri kesin. Bireysel anlamda kendilerine yükledikleri anlamın karşılığını arayacaklar
OCAK 2012
49
yaşamda. Sadakat kavramıyla tanışma ihtimalleri düşük, hırslı değiller, çabuk vazgeçebilirler. Bazı yönlerden, Milenyum Kuşağı’na benzeyecekler. Şu anda, dört kuşak birlikte çalışıyor iş yerlerinde. Aralarındaki farkı görmemek imkansız. Hepsini birden motive edip, hedefe daha hızla koşmanın vakti çoktan geldi. Bütünü oluşturan parçaları bir arada tutmak ve etkin kılmak için ne gerekiyorsa yapılmalı. Bunları düşünmek, araştırmak, tartışmak, sonunda da uygulamaya geçmek gerek. Onları şirketin geleceğine taşımak, ancak iş süreçlerine entegre etmekle mümkün. Şimdiye dek iş odaklı planlar yaptık, uygulattık, sonuçları izledik. İşte o noktada tıkandık kaldık. Beraber yol aldığımız insanları nasıl yöneteceğimiz konusuyla pek ilgilenmedik açıkçası. Bunu düşündüysek bile vakit bulamadık. Çalışanların iş hayatına bakışı değişiyor. Kaçımız farkında değişimin? Önce farklılıkları tehdit olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Değişik fikirler, çözümler, renkler... Büyük fotoğrafa anlam katan birer zenginliktir hepsi. Yöneticilik anlayışımızın değişmesi gerektiği çok açık. Herkesi “kendimize benzetme” çabası ile bir yere varılamayacağı da ortada. Onca farklılığı nasıl bir sinerjiye dönüştürebiliriz? Yeni dengeleri nasıl kurarız? Yanıt bekleyen sorular bunlar. Y Kuşağı’nın sabırsız ve sonuç odaklı olduğunu biliyoruz. X Kuşağı, bunu riskli görecektir ama bazı durumlarda sonuç odaklı olmak işe yarar. Sabırsızlık, bazen sorundur. Orada yönetici devreye girmeli ve denge unsuru olabilmelidir. Çünkü her kuşağın güçlü özelliklerini ortaya koyacak yapıdan bizzat yönetici sorumludur. Değişmek Gerek “Yılların yöneticilik deneyimi cepte; onu da biz biliriz, bunu da” diyenler var. Bu yöneticilerin hata yapma ve hedefe ulaşamama riski oldukça yüksek. Genelde seçilmiş hedeflere varamayınca, somut gerçeklere bakıyoruz. Olayın insan boyutuna bakmamak, kuşakları
50
OCAK 2012
Kuşaklar arasındaki farkı doğru okuyamayan, doğru konumlandıramayan bir yöneticinin, yetkinlikten yetenek yönetimine geçişi zordur. -özellikle X ve Y’yi- nasıl yöneteceğimizi düşünüp tartmamak, hedefle aramıza giren en büyük engel olabilir mi acaba? Yılların tecrübesi, bir takım önyargılar yüzünden “körleşme” sebebi sayılabilir mi? Çalışanları Geride Bıraktık Müşterilerimiz için kampanyalar düzenledik, sadakat programlarını yine onlar için planladık ve ölçtük. Onları motive edecek organizasyonlar temellendirip, satışlarımızı artırmanın peşine düştük. Çalışanları geride bıraktık. Personele kuşak nitelikleri açısından bakmak, pek azımızın aklına geldi. Fakat görünen köy kılavuz istemiyor.
Günümüzde başarı, yönetim ve organizasyon becerisine bağlı yani yönetici ile yönetimindeki personelin işi sahiplenme biçimine. Önyargılardan sıyrılıp, kuşak faktörlerini yönetim süreçlerine entegre etmeye... Mevcut kuşakların tamamının aynı zamanda müşterimiz olduğu gerçeği unutulmamalı. Vakti geldiğinde, Z Kuşağı da müşterimiz olacak. O nedenle dikkat! İki kere, üç kere, beş kere dikkat! Firmamızın gelecek projeksiyonunda -hem çalışan hem müşteri olarak- kuşak farklılığına önem vermeliyiz. Z Kuşağı’nın bireysel özellikleri, ileride tüketim ve beklentideki alışkanlıkları hissedilir derecede değiştirecek. Sağlık kurumlarımız bir an evvel revize edilmeli. Z Kuşağının beklentilerini şimdiden düşünmeli ve planlamalı. X Kuşağı yeteneklerini sergileyebileceği işlerde, Y Kuşağı ise rekabetçi çalışma ortamlarında verimli sonuç alacak durumda. Böyle böyle biriktirilen ipuçları, insan kaynağını daha etkin kullanmanın garantisi bir bakıma... Kuşaklar arasındaki farkı doğru okuyamayan, doğru konumlandıramayan bir yöneticinin, -başta da sözünü ettiğim- yetkinlikten yetenek yönetimine geçişi zordur. Dolayısıyla herkese bol şans...
SAĞLIK VE TEKNOLOJİ
hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI
Uzaktan Hasta Takibi Mobil sağlık uygulamaları her geçer gün hızla yaygınlaşıyor. Bu alanda yeni bir uygulama Vodafone ve Medline Acil Sağlık iş birliği ile hayata geçti. “Uzaktan Hastalık Takibi” hizmeti hastaların Vodafone’un mobil iletişim altyapısından yararlanarak en güncel sağlık verilerini anında doktorlarıyla paylaşmalarına olanak veriyor.
Tıbbi Cihaz Üretimine Destek Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 2011 yılının son toplantısını geçtiğimiz ay yaptı. Kurulun 23. toplantısının ana gündemini, Ulusal Yenilik ve Girişimcilik Sistemi ve bu sistemin daha da etkinleştirilebilmesi için atılması gereken adımlar oluşturdu. Toplantıda tıbbi cihazlarının Türkiye’de üretimi ve Ar-Ge konusu bir kez daha gündeme geldi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin tıbbi cihazlar alanında iki milyar dolarlık ithalatına karşılık ancak 200 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirebildiğini söyledi. Önümüzdeki yıllarda büyük sağlık projelerinin hayata geçeceğini ve sağlık turizmi konusunda Türkiye’nin önemli bir atılımın içerisinde olduğunu hatırlatan Bakan Ergün bu konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Büyük bir tüketim potansiyeli oluşacak. Eğer siz bunun üretim ayağını eksik bırakırsanız büyük bir sorun olur. Bu işin üretim ayağını ihmal edemeyiz. Bu büyük potansiyelin ihtiyaçlarının yerli üretimlerle karşılanmasını sağlamalıyız. Sadece yerli üretim değil. Artık bir adım daha öteye geçiyoruz. Türkiye’de geliştirilen teknoloji, Ar-Ge’si ülkemizde yapılan ‘ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürün’ sıfatını haiz ürün geliştiren kişiler, kamu alımlarında öne geçecekler. Eğer bir ürünün Ar-Ge’si burada yapıldıysa patenti buraya aitse teknolojisi burada geliştirildiyse ‘ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürün’ sıfatına sahipse kamu artık Kamu İhale Kanunu ile bunu öncelikle satın alacak.”
52
OCAK 2012
Uzaktan Hastalık Takibi hizmeti Vodafone Türkiye’nin sunduğu mobil sağlık uygulamalarının ilk örneğini oluşturuyor. Yetkililer söz konusu hizmetle kronik hastalıkların takibinin kolaylaşacağını ve yaşam kalitesinin yükseleceği görüşündeler. Vodafone ile Medline Acil Sağlık iş birliğiyle hayata geçirilen Uzaktan Hastalık Takibi, hastaların gün içinde kendi şeker veya tansiyon cihazlarıyla ölçtükleri değerleri cep telefonları üzerinden Medline Alarm Merkezi’ndeki doktorlara ulaştırmalarını mümkün kılıyor. Medline, ölçüm değeri standart değerin altında veya üstünde gelen hastalarla hızlıca irtibata geçerek gerekli yönlendirmeleri yapıyor, acil ve hayati durumlarda üyelerin bulunduğu bölgeye ambulans ve ekip sevk ediyor. Vodafone abonelerinin bu kampanyadan yararlanmak için kendilerine SMS ile gönderilen yazılımı internet bağlantısı yapabilen telefonlarına indirmeleri yeterli oluyor. Bu yazılımı indiren Vodafone abonesi diyabet ve tansiyon hastaları ayda sadece 9.90 TL vererek tüm değerlerini mobil ortamda takip ve kayıt edebiliyor herhangi bir sorun yaşadıkları takdirde Medline hekimlerini telefonla arayarak danışabiliyorlar. Ayda 19.90 TL’lik pakete abone olan Vodafone’lular ise bu hizmetlere ek olarak, acil bir durum söz konusu olduğunda yıl boyu sınırsız ambulans servisinden faydalanabiliyor.
SAĞLIK VE TEKNOLOJİ
amacıyla interneti kullanmaya en fazla ilgi duyanlar ise endokrinologlar ve kardiyologlar. Ayrıca yapılan araştırmada Türk hastaların, muhtelif kaynaklardan medikal bilgiye ulaştıkları, en çok danışılan ve en çok tercih edilen bilgi kaynağının doktorlar ve eczacılar olduğu ortaya çıktı. Türk hastalar, sağlıkla ilgili bilgileri aramak için interneti de tercih ediyorlar. Sağlıkla ilgili konular için internet kullanımının temel amacı araştırmada; hastalıklar hakkında (Yüzde 42) ve ilaç etkinliği hakkında (Yüzde 40) bilgi edinmek olarak ortaya çıktı.
Doktorların Yüzde 95’i İnterneti Aktif Kullanıyor Boehringer Ingelheim Türkiye, internet ve sosyal medyanın Türk hastaları ve doktorları tarafından hangi oranda ve düzeyde kullanıldığını saptamak üzere bir araştırma yaptı. Boehringer Ingelheim Türkiye Klinik Kalite ve İlaç Güvenliliği Departmanı’ndan Ecz. Yelda Arıkan ve Dr. Taylan Benker tarafından hazırlanan, 604 doktor ve 1204 hastayı kapsayan araştırma sonucuna göre doktorların yüzde 95’i internetten aktif olarak yararlanıyorlar ve internette harcadıkları zamanın yüzde 47’sini bilimsel araştırmalara ayırıyorlar. Araştırma, profesyonel internet kullanımında doktorların yüzde12’sinin amacının ilaçların yan etkileri/kontrendikasyonları hakkında bilgi almak olduğunu ortaya koydu. Hem doktorlar hem de hastalar tarafından internet kullanımının en yaygın nedenleri arasında ise; makaleleri / medikal literatür taramak (Yüzde 56,3), uzmanlık dalları ile ilgili gelişmeleri öğrenmek (Yüzde 54,2) ve klinik çalışmalar hakkında bilgi edinmek (Yüzde44,4) yer alıyor. Klinik çalışmalar hakkında bilgi edinmek
54
OCAK 2012
IBM’den Sağlığa Yeni Bir Destek IBM’in yeni nesil yapay zeka ürünü Watson, Jeopardy! yarışmasında kazandığı 1 milyon dolarlık ödülün bir kısmını Scripps Araştırma Enstitüsü’ne bağışladı. Enstitü bu parayı sıtma tedavisi araştırmalarında kullanacak. İlaçla tedavi edilemeyen sıtma hastalığı için bir tedavi yöntemi bulmayı hedefleyen projede, IBM’in World Community Grid bilgisayar ağı kullanılıyor. Bu ağa dünyanın dört bir yanından katılan insanlar kendi bilgisayarlarının atıl zamanlarını IBM’in kullanımına açıyor ve böylece, normalde iki milyon kişisel bilgisayarı gerektirecek ve yüz yıl sürecek araştırmaların, kamuoyunun da desteğiyle bir yılda tamamlanması hedefleniyor.
Ağzınız mı Kokuyor?
haber: AYŞE YILMAZTÜRK
A
ğız kokusu aslında bir hastalık değil. Pek çok kişi, sabah uyandığında ya da soğan, sarımsak gibi kokulu gıdalar tükettiğinde ağzının koktuğunu hisseder. Uzmanlara göre bu koku, normal kabul ediliyor. Ancak bu genel durum, bazı istisnalarla bozuluyor. Çünkü ağız kokusu kimi zaman genel vücut sağlığında oluşan bir bozukluğun habercisi de olabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi KBB Uzmanı Doç. Dr. Arif Ulubil, günümüzde her yüz kişinin 30’unda ağız kokusu sorunu oluştuğunu belirterek, bu durumu oluşturan neden- ler hakkında bilgi verdi. Ağız kokusuna nadiren ağız dışı etkenler de neden olabiliyor. Sinüzit, polip, geniz eti gibi burunla ilgili hastalıklar bu grupta yer alıyor. Söz konusu olu-
şumlar burundan hava girişini engelleyerek, burun mukozasının kurumasına; dolayısıyla burada kötü kokunun oluşmasına neden oluyor. Bu durumda kötü koku, ağızdan değil de burundan geliyor. Ağız ortamından kaynaklanan koku, ikiye ayrılıyor. Bunlardan ilki, alınan gıdalar nedeniyle oluşan geçici ağız kokusu; ikincisi de, “Anaerop” bakterilerin neden olduğu kronik ağız kokusu. Geçici ağız kokusu, alınan gıdanın cinsine göre belirli bir süre sonra kendiliğinden geçiyor. Kronik ağız kokusunun oluşmasında diş çürükleri, diş eti hastalıkları, aftlar, uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ile ağız kuruluğu gibi faktörler rol oynuyor. Sorunun esas nedeni olarak ise ağız içerisindeki yumuşak dokularda, özellikle de dil kökünde oluşan anaerop bakteri birikimi gösteriliyor. Tükürük akış hızı ve miktarındaki azalma da ağız kokusunu artırıcı etkenler arasında sayılıyor. Ağız kuruluğunda normalden daha az olan
OCAK 2012
57
Ağız kokusuna nadiren ağız dışı etkenler de neden olabiliyor.
tükürük, dil üzerinde oluşan sülfür bileşiklerini yeterince yıkayamadığından ağız kokusunun artmasına neden oluyor. Ağız kuruluğunun bir diğer olumsuzluğu da, tükürük azlığının, ortamdaki oksijen yetersizliğine neden olması. Ağız ortamındaki oksijen azlığı da anaerop bakterilerin oluşmasına neden oluyor. Peki kokuyu nasıl önleyebiliriz sorusuna Acıbadem Fulya Hastanesi KBB Uzmanı Dr. Deniz Hancı, ağız kokusunu giderecek alternatifleri sıralayarak cevap veriyor. Dilinizi Fırçalayın Doğru ağız hijyeni için, diş fırçalamanın yanı sıra mutlaka dil temizliği de yapılmalı. Dilin üzerinde, özellikle dil sırtının arka bölgelerinde oluşan bakteriler ağız kokusuna neden olabiliyor.
58
OCAK 2012
Bu bakterilerin özel olarak tasarlanmış dil fırçaları ile ya da bazı diş fırçalarının arkasında yer alan özel dil temizleme aparatlarıyla temizlenmesi gerekiyor. Bol Su İçin Su tüketimi, tüm sağlığımız için önemli olduğu kadar ağız kokusunu gidermede de etkin bir rol oynuyor. Böbrekler açısından risk taşıyan kişiler dışında, günde 2,5-3 litre su içmek tükürük salgısının artmasını sağlayarak, ağız kokusunu önlemeye yardımcı oluyor. Tarçın Tüketin Tarçın, ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silah olarak gösteriliyor. İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Yatmadan Önce Gargara Yapın
Yemek ve içmekle ilgili tüm faaliyetlerin bitirildiği uyku öncesinde, dişlerin mutlaka fırçalanması gerekiyor. Fırçalama dışında, alkolsüz ağız gargaralarını kullanmak da koku önleme konusunda yarar sağlıyor. Ağız Nemlendiricileri Kullanın Kötü ağız kokusunun oluşmasında tükürüğün önemli rol oynadığı kabul ediliyor. Yapılan muayenede tükürük miktarının az olduğu tespit edilen kişiler için uzmanlar ağız nemlendiricileri önerebiliyorlar. Çinkolu Sakız Çiğneyin Ağız kokusunu bastırmak için sıklıkla çiğnediğimiz sakızlar her zaman yarar sağlamıyor. Uzmanlar sadece çinkolu sakızların ağız kokusunu azalttığını söylüyor.
YENİ ÜRÜNLER
LG’den Yeni Dizüstü Bilgisayar Intel’in yaygınlaştırmaya çalıştığı ince, hızlı ve şık ultrabook kategorisi dizüstü bilgisayar ailesine LG’nin Xnote Z330’u da katıldı. LG’nin ultrabook kategorisindeki ilk ürünü olan Z330, düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Cihaz, özellikle 14.7 mm inceliğiyle dikkat çekiyor. LG Xnote Z330, Intel’in Core i5-2467M ve Core i7-2637M işlemci seçenekleriyle geliyor. Yapılan açıklamada, cihazın sadece yedi saniyede başlatılabildiği, kapanışının ise 9.9 saniye sürdüğü belirtiliyor.
USB Bellek Büyüklüğünde Kart Okuyucu Farklı ürünleriyle günlük hayattaki birçok ihtiyacı karşılayan Digitus, Multi Card Reader ürünüyle bu kez size, bellek kartlarına hapsolan bilgilerinize kolayca erişme fırsatı sunuyor. Multi Card Reader SD, MMC, MS ve microSD başta olmak üzere aklınıza gelebilecek her türlü kartı okuyor. Ortalama bir USB bellek boyutundaki kart okuyucu, USB 2.0 arabirimiyle bilgisayara bağlanıyor ve sürücü yükleme derdi olmadan birkaç saniye içinde çalışmaya başlıyor. Ürünün en önemli özelliği ise normalde bir çevirici ile SD boyutuna oluşturularak okutulabilen microSD bellek kartlarını doğrudan okuyabilmesi. Bu sayede cep telefonunuzda bulunan dosyaları tek hamlede bilgisayarınıza aktarabiliyorsunuz.
OCAK 2012
61
YENİ ÜRÜNLER
hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI
Kablosuz Düzenli Bir Çalışma Ortamı Samsung Electronics, yeni Central Station monitörü C23A750X’i tanıttı. Monitörle birlikte satılan kablosuz bir güvenlik cihazını dizüstü bilgisayara takmak ve monitörü bir metre uzağa yerleştirmek yoluyla kullanıcılar dizüstü bilgisayar ve monitörlerini otomatik olarak birbirine bağlayabiliyor. Ayrıca, Central Station’ın çift dayanak noktalı tasarımı kullanıcıların ekranlarını hem yatay hem de dikey şekilde onları rahat ettirecek pozisyonda kullanmalarına olanak sağlıyor. Ayrıca yerleşik USB 3.0, verilerin USB 2.0’a oranla on kat daha hızlı aktarılmasını sağlıyor. USB 3.0 aynı zamanda cihazı normal elektrikle şarj olma süresinden iki kat daha hızlı şarj ediyor.
Veri güvenliği için E6320 Farklı ortamlarda çalışıyorsanız ve veri güvenliğiniz sizin için önemliyse, Dell’in yeni piyasaya sürdüğü Latitude E6320 bilgisayarını daha yakından inceleyin. Bilindiği gibi Latitude, Dell’in iş dünyasına yönelik çözümlerini barındıran bir ürün ailesi. Bu ailenin yeni üyelerinden E6320, pil ile çalışma süresinin uzunluğu, farklı çalışma ortamlarında veri güvenliğini ön plana alan özellikleriyle dikkat çekiyor. Latitude E6320’de, Intel’in Core serisindeki en yeni işlemcileri kullanıyor ve performans ihtiyacını en uygun şekilde vermeye odaklanıyor. Ayrıca depolama seçenekleri şifreleme özellikleri sunuluyor ve böylelikle yetkisiz kişilerin veriye erişimi daha da zorlaşıyor. Veri güvenliğine ek olarak parmak izi okuyucu da bilgi güvenliğini artırıyor.
62
OCAK 2012
Samsung Türkiye BT ürünleri satış ve pazarlama müdürü Barış Kestep de yeni monitörle ilgili olarak şu bilgileri veriyor; “Bu monitör masalarınızdaki diğer cihazları kullanırken sizin konforunuzu en üst seviyeye taşıyacak, çift monitöre ihtiyaç duyan dizüstü bilgisayar kullanıcılarının ilgili tüm ihtiyaçlarını karşılayacak.”
Gözler Onun Üzerinde Etkinlik ile heyecanın benzersiz birleşimi;
Peugeot RCZ Peugeot RCZ’yi bir UFO’ya benzettik. Yolda üzerine çektiği bakışlar çok daha uzun ve hayret dolu… Peugeot markası çok cesur bir kararla radikal bir çıkış yapmış. Aslında bu radikal çıkışın arkasında markanın iki yüz yıllık tarihi ve tarihi anın yıl dönümünde markaya çizdiği yeni vizyon ve hedefler var. Bu perspektiften bakınca RCZ’nin, sadece dikkat çekmek için yaratılmış bir otomobil olmadığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. Peugeot, 2010 Ocak ayında Peugeot markasının çok önemli gelişmelerin eşiğinde olduğunu açıkladı. 2015 yılı hedeflerini tüm dünyaya açıklayan Peugeot, yepyeni bir marka projesinin de startını verdi. Peugeot’nun hedeflerinden ilki, dünya otomobil markaları sıralamasında üç basamak birden yükselmek. İkincisi tasarım alanında referans olmak. Üçüncü ve en önemlisi de ulaşım hizmetlerinde lider duruma gelmek. Bu sınavlardan ilki, “marka”yı benzersiz kılan özellikleri ön plana çıkarmak. Yeni marka projesiyle, Peugeot 2015 yılında dünya markalar sıralamasında üç sıra daha ilerleme hedefini RCZ’den de anlayacağınız üzere çok net ortaya koyuyor: Markayı yeniden tasarım için bir referans haline getirmek, hareketlilik ve mobilite hizmetlerinde lider konuma yükseltmek. Peugeot bu yeni hedef ışığında markasının temel konumlamasını ise şu cümle ile ifade ediyor: “Etkinlik ile heyecanın benzersiz birleşimi.”
Tasarım
Peugeot’nun tasarımına baktığınızda 1858’den itibaren Peugeot ile özdeşleşmiş olan “aslan” logosunun tasarımının da RCZ ile birlikte değiştiğini göreceksiniz. Peugeot tasarımcılarının ürünü olan ön ızgara üzerindeki “aslan” logosu bundan böyle daha yalın çizgileri, yeni bir duruş ve harekete sahip dinamik görünüşü, mat ve parlak yüzeylerin bileşiminden oluşan çift metalik izlenimi ile fark ediliyor. Peugeot’un yeni aslan logosunu taşıyacak ilk aracın Peugeot RCZ olması bu modelin marka içinde ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi. RCZ yollarda gördüğümüz birçok otomobilden farklı. Onu tanımlamak ve anlamlandırmak gerçekten çok zor. Hangi kalıba sokacağınıza, kafanızda nereye oturtacağınıza karar veremiyorsunuz. Hele bir de RCZ önünüzden hızla geçmişse vay halinize...
İç Dizayn Otomobile bindiğinizde, dışarıdan şık görüntüsüyle insanı büyüleyen tavan içeride sizi sıkabiliyor. Aslında coupe segmenti öndeki iki kişi için yaratılmış. Bununla beraber şık iç tasarım ve deri koltuklar oldukça rahat. Aracın arka koltuklarında oturduğunuzda içerisine gömüldüğünüz deri koltuklar ne kadar rahat olsa da tavandan kaynaklanan sıkıntı burada kendini gösteriyor. Arkaya doğru daha da alçalan tavan arkada başka yolcuların oturmasına izin vermiyor. Ama rahatsız ediciymiş gibi görünen bu durum aslında sizi hiç rahatsız etmiyor, zaten sizi bu aracı inanılmaz tasarımı için kullanıyorsunuz. Bu detayda araca esas havasını katan parça. hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
64
OCAK 2012
Motor
Motor, gerek performans gerekse yakıt tüketimi ve CO2 emisyonu açısından yüksek etkinlik seviyesine erişmesini sağlayan bir teknolojiye sahip. Euro 5 Avrupa emisyon standartlarını karşılayan iki yüksek performanslı motor seçeneğiyle donatılmış.
Konfor/Yol Tutuş
Şık görünümünün yanında konforlu bir araç, tek handikabı arkada yolculuk edenlerin biraz sıkıntı çekebilme ihtimalinin olması. Ama bu spor coupeyi kullanıyorsanız zaten araçta sadece siz ve sevgiliniz olsa daha havalı olmaz mı?
Güvenlik
Araç her durumda dengesini korumak ve sürüş keyfi sağlamak için birkaç işlevi birleştiren komple bir fren sistemi ile donatılmış.
Teknik Özellikleri
Version Adı PEUGEOT RCZ Araç Sınıfı E Yakıt Tipi Benzinli Motor Hacmi 1560 cc Silindir Sayısı 4 Motor Gücü 200 HP Maksimum Güç Devri 5500 d/d Tork 275 Nm Maksimum Tork Devri 1700 d/d 0-100 km/s Hızlanma 7.5 s Son Hız 237 km/s Şehir İçi Yakıt Tüketimi 9.1 lt Şehir Dışı Yakıt Tüketimi 5.6 lt Karma Yakıt Tüketimi 6.9 lt Kapı Sayısı 2 Gövde Şekli Coupe/2 Uzunluk 4287 mm Genişlik 1845 mm Yükseklik 1359 mm Aks Aralığı 2612 cm Boş Ağırlık 1297 kg Taşıma Kapasitesi 483 kg Yüklü Ağırlık 1780 kg
OCAK 2012
65
Evlerinin Önü Boyalı Direk Videosu İzlenme Rekoru Kırmıştı
N-BE Orkestrasının müzik piyasasına kazandırdığı en güçlü isimlerden Öykü Gürman “Bir Başka” adlı albümüyle bomba gibi bir dönüş yaptı. Kardeşi Berk ile birlikte dinlemeye alışık olduğumuz sanatçı bu kez tek çıkıyor karşımıza. Öykü Gürman’ın ismiyle müsemma olan albümünde beş şarkının söz ve bestesi kendisine ait. Hayranlardan gelen yoğun istek üzerine ilk klibini “Yalan gözlerim” adlı parçaya çeken Öykü Gürman’ın bu iddialı macerasını kendisinden dinledik. İkiz kardeşiniz Berk ile birlikte “Evlerinin önü boyalı direk” adlı çıkış parçanızla dikkat çekmiştiniz. Bu şarkıyı ilk youtube sitesine yüklediğinizde böyle bir ilgiyle karşılaşacağınızı bekliyor muydunuz?
röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Youtube’a yüklediğimiz videoda kardeşim ve arkadaşlarımla seslendirdiğimiz “Evlerinin önü boyalı direk” parçası ile tanındık. Video on milyon civarında izlenmişti. Sonra profesyonelliğe bir
adım atarak 2007 yılında “Kısmet” adında bir albüm çıkardık Berk ile. Yine aynı parçaya çektiğimiz profesyonel klip altı milyon kadar izlenildi. Parça tüm zamanlar için klasikleşmiş, çok özel bir güzellikte ve değerde olduğunu düşündüğüm bir eserdir ve yeniliklere her zaman ihtiyaç vardır. Albümde türküleri flamenco ile harmanlayıp seslendirdik. Farklı bir çalışma oldu nitekim de insanlar beğendi. Farklı olan farklılık yaratır.
OCAK 2012
67
İnsanların kariyerlerini değil, iyi hareketlerini örnek alırım. İlk solo albümünüz olan ‘Bir Başka’ ile beğeni topladınız. Bu albümünüzden bize bahseder misiniz? Bu albüm ismiyle müsemma yani “Bir Başka”. Albümde sözü ve bestesi bana ait beş şarkı var, iki tane de cover şarkıya yer verdik. Suat Sayın, Fikret Senesin ve Murat Hasarı besteleriyle albüme katkıda bulundu. İki tane Yunan bestesine yer verdik. Yani kısacası çok sesli ve çok renkli bir albüm oldu. Berk’in imzasını taşıyan şarkıların yanı sıra türküleri de Flamenko ile birlikte harmanlayıp albüme koymuştunuz. Bu albümde neden düeti tercih etmediniz? Benim tercihim solo albüm yapmaktı. “Olmaz olmaz bu iş olamaz” şarkısında Berk bana eşlik etti. İlk solo albümüm olduğu için düet yapmayı tercih etmedim. Berk’le küstüğümüz söylentileri çıktı. Böyle bir şey söz konusu değil onunla hep yan yanayız, sırtımızı dönmeyiz, kardeşlik hep baki. Muhabbetle, sevgiyle... Risk aldığınızı düşünüyor musunuz? Berk ile zihinlere kazındıktan sonra tek başınıza albüm yapmanın dezavantajları oldu mu? Birlikte tanındık ve çok sevildik. Bu tek başınalık gerçekleştirmeyi istediğimiz bir yoldu, aynı yolda ayrı ayrı albüm yaptık. Berk çok güzel Flamenko müzikler yapıyor. Yani daha çok işin mutfağında. Ben şarkı söylemeyi seviyorum. Tekrar dünyaya gelsem yine müzikle uğraşmak isterdim. Risk veya dezavantaj gibi kelimeler geçmedi aklımdan, bu başarıya inandım ve özgüvenle çalıştım, istediğim şarkıları yaptım, söyledim. Özellikle bana ait olan şarkılara olan ilgi beni her geçen gün daha da gururlandırıyor.
68
OCAK 2012
Bu albümde tarzınızı değiştirdiniz mi? Evet daha önce Akdeniz ve Arap müziğini harmanlayarak müzik yapan ikiz kardeşlerdik. Bu albümümde tarz olarak pop müziğini tercih ettim. Suat Sayın’ın ‘Ölümsüz’ bestesi beni çok etkilediği için farklı bir yorum kattığımı düşünüyorum. Elde Ege’nin Tasos Panagis bestesinin Türkçesi ‘Adı Yok Hâlâ’ adlı parça oldu ve albüme büyük bir renk kattı bence. Bu şarkı Türkçe hali daha güzel olan ender Yunan eserlerindendir. Çok büyük emek sarf ettik. Müzik yaşamınızda veya sosyal hayatınızda kendinize örnek aldığınız isimler var mı? İnsanların kariyerlerini değil, iyi hareketlerini örnek alırım. Kim olduğunun bir önemi yoktur, hayatımda isimler üzerinden gitmem. Benden önceki başarıları ileriye taşımak isterim. İlk klip “Yalan gözlerim” adlı şarkınıza çekildi. Neden bu parçayı seçtiniz? “Yalan gözlerim” çok severek söylediğim bir şarkı oldu. Konservatuarda Türk Sanat Müziği eğitimi aldım, alışık olduğumuz şekilde değil de daha farklı bir aranjeyle sunmak, duyurmak istedim şarkıyı. Nağme yapabileceğim ezgileri seviyorum ve buna uygun eserleri tercih ediyorum. Bu da kendi imzamı atabildiğim bir şarkı oldu. Müziğin torpili olmazmış siz erken yasta yakaladığınız kariyeriniz için bu albümden neler bekliyorsunuz? Beş yaşımdan beri müziğin içindeyim. Konuşmayı öğrenmeden keman ve piyano gibi iki büyüleyici enstrümanın icrasına mazhar oldum. Ben bir yere geldim ve siz dinleyenleri buraya bekliyorum. Sanatçı gözüyle baktığınızda doktorluk mesleğine ilişkin neler düşünüyorsunuz?
Amman doktor, her derde çare doktor! İnsan her şeye sahip olabilir ama sağlık yerinde olmazsa o sahiplik sahipsizlik olur. Atatürk’ün beni “Türk hekimlerine emanet edin.” sözünden anlaşılacağı üzere çok kutsal bir mesleği icra ediyorlar. Onlara sonsuz bir sempatim var. Sağlığınıza dikkat ediyor musunuz? Beslenme ve uyku çok önemli. Geç saatlerde yemek yemiyorum. Her şeyi tadını alıp kararında tüketmek gerekiyor. Azı karar çoğu zarar. Öykü Gürman’ın Vazgeçemediği en kutsal değer; Sevgi ve saygı. En çok sinirlendiği şey; Cehalet ve ahmaklık. En büyük tutkusu; Şarkı söylemek. En son okuduğu kitap; İskender Pala, Aşknâme En çok dinlediği sanatçı; Candan Erçetin, Şebnem Ferah Yaşamak istediği yer; Roma.
FİLM KRİTİK
Şu Günlerde Tekrar İzlenmesi Gereken Bir Başyapıt “İtalyan Yeni Gerçeklik” akımının en iyi filmi kabul edilmesine rağmen yönetmeni Frederico Fellini tarafından kabul edilmeyen 1954 yapımı “La Strada”, bana sorarsanız şu günlerde tekrar izlenmeyi hak eden bir başyapıt. Kadın, kent, yaşam, gerçekçilik ve hayal, fantezi ve toplumsallık gibi konularda ağzına geleni söyleyen ve tüm filmlerinin merkezine kendisini yerleştiren Fellini’nin La Strada’sı, kadın-erkek ilişkisinin ilginç bir “iletişimsizlik” örneği. Başrollerini ünlü oyuncu Anthony Quinn ve Fellin’inin eşi Giulietta Masina’nın paylaştığı film, erkek egemen zihniyetin sorgulanamaz
kalıbı arasına sıkışmış bir “yarım kadın” portresi veriyor. Her şeyin bir sebebi olduğu, eksik kalan aşk ve diyalogun tamamlanması gerektiği vurgusu ve kent faşizminin de yol boyunca eleştirel olarak aktarıldığı yapıtın Akdeniz esintili yapısı su kenarında başlayıp, yine su kenarında biten klasik Frederico kamerası ile “Klasik Erkeğin” ölümüne tanık ettiriliyoruz. Şen ve ünlü olmanın da getirdiği yalnızlık, filmin yan hikayesi olarak güzel durduğu söylenebilir. Giulietta Masina mimik performansı elbette aldığı onlarca ödülü de hak ettiğinin göstergesi…
La Strada
İyi seyirler
Tür: Dram Yönetmen: Federico Fellini Oyuncular: Anthony Quinn, Giulietta Masina, Marcella Rovere Senaryo: Giulietta Masina, Federico Fellini, Richard Basehart
Demir Leydi
Düşler Bahçesi
Neşeli Ayaklar 2
Tür: Biyografik, Dram, Tarihi Yönetmen: Phyllida Lloyd Oyuncular: Meryl Streep, Jim Broadbent, Iain Glen
Tür: Komedi, Dram Yönetmen: Cameron Crowe Oyuncular: Matt Damon, Scarlett Johansson, Thomas Haden Church
Tür: Animasyon, Komedi Yönetmen: George Miller Oyuncular: Carlos Alazraqui, Sofia Vergara, Robin Williams yor um: ETHEM METE
70
OCAK 2012