SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 4 8
M A RT 2012
HEMŞİRELİK MESLEĞİ KİMLİK KAZANIYOR
AYTÜN LEYMUN
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla Hemşirelerin Sorunlarına Işık Tutuldu
ZAFER ERGİN
Oynadığım Rollerde Kendimle Ortak Yönler Yaratmaya Çalışırım
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ 2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye Tel Faks
:+90 312 205 52 20 :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - Türkiye Tel :+90 212 441 50 86 Faks :+90 212 441 50 93
Gsm
:+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45 web :www.item.com.tr e-posta :novatek@item.com.tr
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ? Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir. RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır. Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
HoHenstein istanbul Tekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti. Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12 Kadıköy- Istanbul Phone: +90 216 338 03 63 – 65 E-Mail: info@hohenstein.com.tr
www.hohenstein.com.tr www.quality-laundry.com
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 48 • MART 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Baskı ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın
Merhaba...
K
ışın karın keyfini çıkardıktan sonra sıra baharda. Isıtan bir güneş, tatlı tatlı esen bir rüzgar, hafif kıyafetler… Şimdi yeni ekilmiş lale soğanlarından açacak rengarenk laleleri bekleme zamanı. Bahar yorgunluğuymuş, bahar gribiymiş hepsi bir yana ilkbaharın geldiğini hissetmeniz dileğiyle başlayalım… Tarihi çok eski bir meslek; hemşirelik. Eski Mısır, Hindistan, Yunanistan ve Roma’da ilk çağlarda bugünkü biçimde olmasa bile hemşireler tıp dünyasında kendilerine yer edinmişler. Tabii Dünyada modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale’i de unutmamak gerekir. Hemşirelik kadar çok sabır isteyen insan hayatıyla yakından ilgili olan az meslek vardır. Biz de SAYED Dergisi olarak sağlık sektöründe doldurulamaz yeri olan hemşirelere söz vermek istedik. Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhemşiresi Aytün Leymun’dan Sağlıkta Dönüşüm Programının
hemşireliğe yansımalarını değerlendirmesini istedik. Hemşire Handan Aktaş ise performans uygulamalarıyla ilgili bir durum tespiti yapıp yapıcı önerilerini siz okuyucularımızla paylaştı. Bu ay dergimizin Büyüteç bölümünde görüntüleme sistemlerini ele aldık. Sektörün temsilcilerinin görüşleriyle oluşturulan bu bölüm şimdiden dikkatleri üzerine toplayıp beğeni kazandı. Dergimizin tarih bölümünde içinizi aydınlatacak bir konu; Nevruz var. Yazarımız, Nevruz’un hiç bilinmeyen yönlerini siz okuyucularımız için araştırdı. İlginizi çekeceğini umuyorum. Ünlü konuğumuz ise “Kurtlar Vadisi” dizisinden tanıdığımız “Baron” ve “Arka Sokaklar” dizisinde izlediğimiz “Komiser Rıza” yani Zafer Ergin. Bir ekip arabasının yanında durup “Sizin gibi amirimiz olsa, polislik tadından yenmez.” gibi tepkilerle karşılaşan Zafer Ergin’in röportajını beğeneceksiniz. Gelecek ay görüşmek dileğiyle…
Sare Kuş
SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
MA OCA RT K 2012
3
Başkandan Değerli SAYED dostları; etin kış şartlarını geride bırakırken, baharı yaşamanın mutluluğu ve şükranlığı içerisindeyiz. Hayatımızı ikame ettirebilme adına hepimizin mesleği var. Bizler insanlara şifa dağıtma adına sağlık alanında görevlendirildik. Öğretmen, esnaf, avukat, birçok meslek. Ama hepimizin ortak noktası “insan” olmamız. Sevinçlerimiz, hüzünlerimiz…
Geride bıraktığımız dönemde SAYED olarak, İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Sağlık Eğitimi Kongresi ve Antalya’da gerçekleştirilen Evde Sağlık Hizmetleri Kongrelerine katkı verdik. Sizlerden aldığı güç ve şevk ile alanında öncü olmayı sürdüren derneğimiz, 17-21 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 4. Sağlık Kurultayı hazırlıklarına da planlandığı şekilde devam etmektedir.
18 Mart’ta hem gururu, hem de hüznü aynı anda yaşadık. Atalarımızı bir kez daha şükran ve minnetle anıyoruz. Afganistan’da görev yapan 12 askerimizin şahadet haberi yüreklerimizi burktu. Kulenin “Uçak düşüyor, atla!” ikazına, “Bu uçakta yetim hakkı var, belki kurtarırım” diyerek sonsuzluğa uğurladığımız Akrobasi timi “Türk Yıldızları”ndan bir kardeşimizi de rahmetle analım. Aslında buradan çıkaracağımız o kadar çok ders var ki!
Sağlıcakla kalın…
Ç
Dergimizin bu sayısında hemşirelik hizmetlerine değiniyoruz. Milattan önce 3500 yıllarına ait eski bir Hint kitabında sağlık ve tıbbi bilgilere ilişkin kayıtlarda, hasta bakım sürecinde ayrı bir grup üyesi olarak hemşirelerin tanımlandığına rastlanmaktadır. Bu vesileyle tarihi bu kadar eski olan bir mesleğe sahip olan ekip arkadaşlarımıza sevgi ve selamlarımızı iletiyorum.
Prof. Dr. Hayreddin Yekeler SAYED Yönetim Kurulu Başkanı
MA RT 2 0 1 2
5
MART
48
32
17
28
Prof. Dr. Recep Akdağ:
TUİK’in yaptığı anketlerde sağlık alanında diplomalı kişilerin istihdam sorununun en az yaşandığı ülke Türkiye.
08
Spot Haberler
32
Sağlık Eğitimi Taraflarca Ayrıntılı Tartışıldı
17
Başhemşire Aytün Leymun: Sağlıkta Dönüşüm Programıyla Hemşirelerin Sorunlarına Işık Tutuldu
38
Hastanelerin İmajını Belirlemede Zinciri Tamamlayan Bir Halka; Halkla İlişkiler Birimi
20
Hemşirelere Etkili Bir Performans Değerlendirilmesi Yapılmalı
42
Görüntüleme Sistemleri Büyüteç Altında
24
Sağlığın Geliştirilmesinde Hemşirenin Rolü Nedir?
54
Hastalar Tıbbi Cihazlara Ne Kadar Güveniyor?
28
Öğrenim Artık Yaşam Boyu
59
Günde Sadece Bir Tatlı Kaşığı Tuz Tüketin
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
67
70
72
42
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
Görüntüleme Sistemleri Büyüteç Altında
63
Yeni Ürünler
67
İlk Milli Türk Bayramı ‘‘Nevruz’’
70
BMW 5M
72
Röportaj: Zafer Ergin
76
Film Kritik: Bir Ayrılık, Sığınak, Toprağın Çocukları, J. Edgar
78
Kitap Kritik: Hayatın Kaynağı (The Fountainhead), Aşk’a Yolculuk /Veysel Karâni, Aşkın Matematiği, Kendine Ait Bir Oda
Reklam Sayfaları: Alvimedica ⁄ Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Hohenstein 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Siemens 9 Fiksmed 11 ⁄ Muka Metal 13 ⁄ Üzümcü 15 ⁄ Renka Sağlık 16 ⁄ MNT Sağlık 19 ⁄ İncekaralar 23 ⁄ Data Teknik 27 Alpdata 31 ⁄ Duman Çelik Eşya 35 ⁄ Mom Yapı 37 ⁄ Arı Medikal 41 ⁄ Filmat 45 ⁄ Kurt&Kurt 49 ⁄ Meditel 53 Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Kongresi 58 ⁄ Tasarımmed 61 ⁄ Atasam 62 ⁄ Promed 65 ⁄ OHSAD Kongresi 66 Işık Kardeşler 69 ⁄ Kenmak 75 ⁄ Ultra Görüntüleme 77 ⁄ Tüyap 79 ⁄ Kompozit 80 ⁄ Sisoft 82
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Doç. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER
Sağlık Sektörünün Kalbi Tüyap’ta Atacak EKSPOMED 2012 19. Uluslararası İstanbul Tıbbi Analiz, Teşhis, Tedavi, Koruma, Rehabilitasyon Ürün, Cihaz, Sistem, Teknoloji, Donanım ve Hastaneler Fuarı, LABTEK 2012 15. Uluslararası İstanbul Laboratuvar Teknoloji, Sistem ve Donanımları Fuarı ve EKSPOTERMAL 2. Termal, Doğal Sağlık, Rehabilitasyon Merkezleri, Sağlık Ürünleri, Donanımları ve Malzemeleri Fuarı, 12–15 Nisan 2012 tarihleri arasında sağlık sektörünün Avrasya Bölgesi’ndeki en büyük buluşması olarak TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece, İstanbul’da gerçekleştirilecektir. TÜYAP tarafından, yurt içi ve yurt dışı hedef pazarlara yönelik yıl boyunca yürütülen tanıtım çalışmaları neticesinde söz konusu fuarlar, hedef ziyaretçi kitlesi olan doktorların, hemşirelerin, eczacıların, laboratuar çalışanlarının, sağlık kuruluşu sahiplerinin, tıp kurumlarının satın alma yöneticilerinin; tıp ve veteriner fakülteleri mensuplarının, devlet, özel, askeri, meslek ve tıp fakültesi hastanelerinin başhekimlerinin, işletme müdürlerinin, satın alma yetkililerinin, tıp fakültelerinin mikrobiyoloji, biyokimya, fizik, tedavi ve rehabilitasyon anabilim dalı başkanlarının, öğretim üyelerinin, laboratuar klinik şeflerinin, T.C. Kızılay Derneği, kan merkezi yetkililerinin, T.C. Sağlık Bakanlığı temsilcilerinin, sağlık sigortası kuruluşları, medikal turizm şirketleri yetkililerinin, termal tesisler, kaplıcalar, rehabilitasyon merkezleri yöneticileri ve konu ile ilgili profesyonellerini bir araya getirmeyi planlıyor.
Acıbadem Üniversitesi “Hemşirelikte Yaratıcılık” Yarışmasının Ödülleri Sahiplerini Buldu Acıbadem Üniversitesi dünyada ve ülkemizde ilk defa hemşirelerin yaratıcılıklarını ortaya koyduğu özel bir yarışma düzenledi. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü tarafından yaratıcı hemşire sayısını artırmak ve bu olası potansiyele ışık tutmak amacıyla düzenlenen ‘Hemşirelikte Yaratıcılık’ temalı proje yarışmasının ödül törenine çok sayıda hemşire katıldı. Hemşirelikte Yaratıcılık Yarışması’na Türkiye’nin dört bir yanından toplam 113 projenin katıldı ve ödül alanlar bağımsız jüri üyeleri tarafından belirlendi. Yarışmada birinciliği “Portlet” projesiyle Acıbadem Adana Hastanesi’nden katılan hemşire Meltem Kaya ve Nursen Ülke kazandı. Kemoterapi hastalarının hayatını kolaylaştıran özel bir atlet olan “Portlet” hastaların infüzör denilen aletten kurtulmalarını sağlıyor. Hastalara kemoterapinin ardından takılan infüzör sosyal hayatlarında onları zorluyor. Halbuki atlet görünümünde olan portlet özel ceplerine yerleştirilen ilacın hastaya verilebilmesi sayesinde günlük hayatın sekteye uğraması engelleniyor. Yarışmada ikinciliği “Tıkanmayan İntraket” isimli projesiyle hemşire Nuğran Arslan, üçüncülüğü ise “Akıllı Pijama” projesiyle hemşire Hürkan Cantutan ve Sema Kınataş kazandı. Dereceye giren ilk üç projenin sahiplerine farklı miktarlarda para ödülü verildi. Yarışmaya katılanlar arasında seçilen 10 proje de teşvik ödülüne layık görüldü.
8
MART 2012
Bugünün sağlıklı bireyleri yarının en değerli kaynağıdır. Siemens, çözümleriyle bireylerin sağlığına nesiller boyu sürecek olumlu katkılar sağlıyor.
SPOT HABERLER
Sesa Elektronik HIFU’ya Hız Verdi
Politravma Konferansında Kurslar Yoğun İlgi Gördü Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği tarafından düzenlenen “Uluslararası Politravma Konferansı” 24-26 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Bilim insanları ve sektör temsilcileri tarafından ilgiyle takip edilen konferans politravma konusundaki uluslararası mevcut bilgi birikimini ve ülkemizde politravma konusunda yapılan çalışmaları bir arada değerlendirebilmek için de zemin oluşturdu. Sektörün köklü firmalarından Fiksmed’de konferansta çok sayıda workshop gerçekleştirdi. Workshoplara gösterilen yoğun ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Fiksmed Genel Müdürü ve Uluslararası Ticaret Koordinatörü Sanem Birgen, “Kursiyerlerimizden aldığımız olumlu geri dönüşümler bizim bundan sonra atacağımız adımlar için motivasyonumuzu arttırmıştır” dedi. Sektöre, uygulamalarla fark yaratacak yenilikçi, minimal invaziv ve yüksek değer katan medikal çözümler sunduklarını dile getiren Birgen, şirket profilini “Fiksmed Tic. Ltd. Şti ülkemiz sağlık sektörüne kaliteli ve yenilikçi hizmet vermek amacıyla 2006 yılında kuruldu. Kısa zamanda ortopedi ve travmatoloji alanında Italya ve Amerika menşeli, Amerika Nasdaq listelerine girmeyi başarmış bir dünya devi olarak bilinen ORTHOFIX firmasının Türkiye distribütörlüğünü alarak kendi alanında büyük bir hamle yaptı” diyerek aktardı.
10
MART 2012
Kanser tedavilerinde yan etkileri ortadan kaldırma yönünde açısından önemli adımlar atılıyor ve teknoloji bu yönde gelişiyor. Sesa Elektronik de yüksek yoğunlukta odaklanmış ultrason dalgasını kullanarak patojenik dokuyu ısıtmak ve yok etmek için kullanılan çok hassas bir terapötük ultrason yöntemi olan HIFU’ya (High Intensity Focused Ultrasound) yönelik çalışmalarına hız verdi. Sesa Elektronik’in distribütörlüğünü yaptığı HAIFU şirketi 23 yıldır bu teknoloji hakkında çalışmalar yapıyor. Sesa Elektronik yetkilileri söz konusu teknoloji ile ilgili şu bilgileri verdi: “HAIFU; Ultrason dalgasının odaklanarak, yoğunluğunun artması sağlanıyor. Bu yoğunluğu artan odaklanmış ultrason demeti, odak noktasında termal bir ısı artışı meydana getiriyor. 65 ile 100 derece arasında artan bu ısı, dokuda ablasyona sebep oluyor. HIFU tekniği, terapötik tümör tedavisinde minimum düzeyde toksik radyasyon yaydığı, odak noktasının uzağına termal etki azaldığı, komşu dokulara minimum yan etki yaptığı için tercih edilebilinecek bir sistem. Yine bu teknikle ablasyon yapılacak tümörün hacimsel olarak taranması ve gerektiğinde bu taramayı eş zamanlı görüntülemek, komşu dokulara yanlış hedefleme sonucu zarar vermemek için de çok önemli.” Söz konusu sistemin halen İngiltere, İspanya ve İtalya’da önemli sağlık kuruluşlarında kullanıldığı da öğrenildi.
SPOT HABERLER
Laboratuvar Yönetim Sistemi Yenilendi
Hacettepe’nin Organ Nakli Ruhsatı İptal Edildi Sağlık Bakanlığı Kompozit Doku Nakli Komisyonu, Akdeniz Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen yüz ile çift kol ve çift bacak nakillerini masaya yatırdı. Çift kol ve bacak nakli ameliyatı başarısızlıkla sonuçlanan Hacettepe Üniversitesi’nin ruhsatını iptal edilirken Akdeniz Üniversitesi uyarı aldı. Hacettepe Üniversitesi’nde geçtiğimiz ay gerçekleştirilen iki ayrı operasyonda Cengiz Gül adlı hastaya yüz nakli yapılmıştı. Dünyada ilk kez gerçekleştirilen çift kol ve çift bacak naklinde ise Şevket Çavdar isimli hasta hayatını kaybetmişti. Sağlık Bakanlığı Kompozit Doku Nakli Bilimsel Danışma Komisyonu, kararı açıklarken yapılan ameliyatların gerekliliğine ilişkin bilgiler verdi. Komisyon, Hacettepe’de yapılan yüz naklinin endikasyona uygun olmadığını (şahsın yüz nakli ameliyatına gerek olmadığı), ekstremite (ölümle sonuçlanan kol-bacak nakli) naklinin ise endikasyon dışında (mevzuatta belirlenen sınırların dışında) olduğunu tespit etti. Komisyon ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nde yapılan kol ve bacak nakli operasyonunda bacak naklinin kriterlere uymadığı gerekçesiyle üniversiteyi uyarma kararı aldı.
12
MART 2012
Talya Bilişim, Medisoft yazılımının laboratuvar yönetim sistemini yenileyerek süreç yönetimini ISO 15189 standartlarının gerektirdiği bilgi ve istatistikleri destekleyecek şekle getirdi. Talya Bilişim Genel Koordinatörü Nilüfer Durukal, yenilenen sistemde dış doktor ve dış laboratuvar bağlantılarının da web servisleri üzerinden yapıldığını belirterek şunları söyledi: “Hastanenin çalıştığı laboratuvarlarla yaptığı fiyat anlaşmaları da programdan takip ediliyor ve otomatik faturalama sağlanıyor. Medikal süreçlerin takibinin haricinde, hastanenin diğer bölümlerinde verilen servislerden sağlanan gelirlerin de eş zamanlı olarak hasta hesap dosyalarına yansımasını ve bu departmanlardaki maliyetlerin de otomatik olarak muhasebeleştirilmesini sağladık. Hastanın odasından yaptığı telefon görüşmeleri otomatik ücretlendiriliyor, restorandaki harcamalar hesabına yansıyor; diğer taraftan restoranda satılan ürünlerin maliyeti de reçetelerine göre maliyet hesaplarına işlenmiş oluyor. Kısaca hastanenin gelir sağlayan tüm departmanları tek bir yazılımla kontrol altına alınıyor.” 20 yılı aşkın süredir yazılım sektöründe faaliyet gösteren bir Talya Bilişim, bilindiği gibi sağlık sektörüne yönelik yazılımlarını, Medisoft Hastane Yönetim Sistemi markasıyla hizmete sunuyor. Sistem, bir hastanenin tamamını elektronik ortamda yürütülmesine olanak sağlıyor.
SPOT HABERLER
Datasel’den Veri Aktarımını Kolaylaştıracak Ücretsiz Yazılım
Okullarda Öğrencilere Süt Dağıtılacak Bakanlar Kurulu’nun “Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar”ı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın iş birliği ile hazırlanan ve bu yıl içinde yürütülecek olan “Okul Sütü Programı” kapsamında, ana sınıfından beşinci sınıfa kadar ilköğretim okulu öğrencilerine, dengeli beslenme suretiyle gelişme oranlarının artırılması, mevsimsel süt arzı fazlalığının değerlendirilerek üretimde istikrarın sağlanması için uzun ömürlü kutu süt dağıtılacak. Uygulamadan beşinci sınıf öğrencileri de yararlanırken özel okullar program kapsamı dışında tutulacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği okullardaki her öğrenciye günlük 200 mililitre uzun ömürlü sade kutu süt dağıtılacak. Süte karşı duyarlılığı olan öğrenciler, okul yönetimleri, aile hekimleri ve öğretmenlerce tespit edilerek program dışında tutulacak. İllerde, gelen sütlerin uygunluğundan sorumlu olmak üzere, vali yardımcısı başkanlığında İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Defterdarlık ve İl Sağlık Müdürlüğü temsilcilerinden oluşan “Okul Sütü Komisyonu” kurulacak.
14
MART 2012
Datasel, “TİG Veri Aktarım Programını” geliştirdi ve ücretsiz olarak kamu hastanelerinin kullanımına sundu. Bilindiği gibi Sağlık Bakanlığı, kaynak yönetimi ve kontrolü açısından büyük önem taşıyan ve beraberinde tasarrufu getirecek olan Teşhisle İlişkili Gruplar(TİG) için veri toplamaya başladı. Bu nedenle Bakanlık kendi hastanelerinden verileri toplamak için bir yazılım geliştirdi ve hastanelerin bu yazılımı kullanmalarını istedi. Datasel de bu gelişmeleri göz önüne alarak tüm kamu hastanelerinin, halen kullanmakta oldukları Hastane Bilgi Yönetim Sistemlerinden (HBYS) bağımsız olarak TİG için gerekli verilerin Sağlık Bakanlığı’nın TİG veri toplama yazılımına aktarılması işlerini çok kolaylaştıracak “TİG Veri Aktarım Programını” geliştirdi. TİG Veri Aktarım Programı sayesinde hastaneler, HBYS yazılımlarında ek bir geliştirme veya uyarlama gerektirmeden çok kolay ve basit bir şekilde Bakanlık uygulamasının istediği verileri aktarılabilecek. Böylelikle hastanelerin kendi sistemlerinde bulunan hasta verilerini yeniden girmelerine gerek kalmayacak ve bu sayede hem kullanıcıların gereksiz veri tekrarı yapmamaları sağlanacak hem de zaman kayıpları önlenecek. Ayrıca kullanıcıdan kaynaklanabilecek hata olasılıkları da azaltılmış olacak. Söz konusu uygulamanın ücretsiz olarak hastanelerin kullanımına sunduklarını belirten Datasel yetkilileri şunları söylediler: “DataSel olarak TİG konusunda yapılan ulusal çalışmaların öneminin farkında ve yanındayız. Bu bilinçle destekleyici yazılımlar geliştiriyoruz. DataSel olarak geliştirdiğimiz ‘TİG Veri Aktarım Programı’nı sosyal sorumluluk bilinci altında tüm hastanelerle ücretsiz paylaşma kararı aldık. Hastaneler, bu programımıza ve programın kullanımı ile ilgili bilgilere WEB adresimizdeki (www.datasel.com.tr) ‘Çözümler’ bölümünden ücretsiz olarak ulaşabilirler.”
O-arm® Multi-dimensional Surgical Imaging System Çok Boyutlu Intra-operatif Görüntüleme Sistemi
Navigasyon Entegrasyonu
Surface Rendering
MIP View Maxillo-facial
Cervical Spine
Lumbar Spine, Lateral and AP
Maxillo-facial Secro-Lumbar Stabilization AP
Anterior Cervical Fusion Lateral Cervical Spine
Thoracic Lateral Stabilization
Maxillo-facial Lumbar Spine
Cervical Cervical Spine Thoracic Junction
Thoracic Deformity
Maxillo-facial Lumbar Spine
Lumbar Multilevel Stabilization
Cervical Cervical Spine Cervical Spine Thoracic Junction
Cervical Fusion Lumbar Spine
Maxillo-facial Maxillo-facial
Thoracic Junction Cervical Spine
Cervical Thoracic Junction
Pelvic Trauma Lumbar Spine Maxillo-facial
Pelvic Trauma
Foot Thoracic Junction Cervical Spine
Cervical Spine
Pelvic Trauma Lumbar Spine Lumbar Spine
Foot
Foot
3
3
RENKA SAĞLIK HİZMETLERİ LTD. ŞTİ. ANTALYA Güzel Oba Mah. 2136 Sk. No:28/A Güzeloba / Antalya Pelvic Trauma Cervical Thoracic Junction Lumbar Spine Tel : 0 242 349 11 60 Pbx Faks: 0 242 349 11 66
İSTANBUL ANKARA Atatürk Foot Mah. Girne Cad. Şeref Sk. No:16Lumbar Yavuza Plaza Ataşehir / İstanbulFoot Hilal Mah. 679. Sk. (Eski 6. Cad.) No:30 Çankaya / Ankara Pelvic Trauma Cervical Thoracic Junction Spine Tel: 0 216 5803 94 95 Faks: 0 216 580 94 99 Tel: 0 312 440 91 10 Faks: 0 312 440 91 80 3 info@renka.com.tr
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla Hemşirelerin Sorunlarına Işık Tutuldu
H
yazı,
AY TÜN LEYMUN
DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAŞHEMŞİRESİ
emşirelik, geçmişten günümüze dek sosyal, kültürel ve teknolojik değişimlerle kendini yenilemeyi başaran, birey, aile ve toplumun sağlık durumu ile ilgilenen uygulamalı bir sağlık disiplinidir. Günümüzde de gelişimini aynı doğrultuda sürdüren hemşirelik; insanı tanımayı ve insanın yaşam süreci boyunca deneyimlediği sağlık/ hastalık durumlarında gereksindiği bakım ve uygulamaları gerçekleştirmektedir. Hemşire bu işlevleri, fizik, biyoloji, davranış, sosyal, tıp ve mesleki bilimlerinden oluşan hemşirelik bilimini sistematik ve organize biçimde kullanarak gerçekleştirir. Ayrıca hemşirelik bakımının bilimsel yapısı; birçok kuramları uygulamaya aktarıp klinik araştırma sonuçlarını bakıma yansıtma çabaları ile olgunlaşmaktadır. Mesleğin var oluş amacı; bireye kaliteli
sağlık bakım hizmeti sunmaktır. Hemşireler sağlık bakım sisteminin önemli bir bileşeni, nitelikli hasta bakım ve tedavisinin sağlanması için vazgeçilmez bir sağlık ekibi üyesidir. 2003 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında çıkarılan yönetmelikler hemşirelerin sorunlarına ışık tutmaya başlamıştır. Ülkemizde hemşirelerin eğitimindeki faklılıklar bulunmaktadır. Sahada yüksek lisans, ön lisans ve sağlık meslek liselerinden mezun hemşireler çalışmaktadır. 8 Mart 2010 Pazartesi yayınlanan 27515 sayılı hemşirelik yönetmeliği bu anlamda olumlu bir gelişme sayılabilir. Başhemşire, sorumlu hemşire ve branş hemşirelerinin görev tanımları ve bu görevlerdeki kişilerin eğitim düzeyleri belirlenmiştir. Bu yönetmelikte ilk kez “uzman hemşire” ve
MA RT 2 0 1 2
17
“yetki belgeli hemşire” kavramlarına değinilmiştir. Yönetmeliğin 4.maddesinde “Uzman hemşire; mesleğiyle ilgili lisansüstü eğitim alarak uzmanlaşan ve diploması Bakanlıkça tescil edilen hemşireyi, yetki belgesi; hemşirelerin meslekleriyle ilgili özellik arz eden birim ve alanlarda ilgili mevzuatında düzenlenen hizmet içi eğitim çalışmaları neticesinde Bakanlıkça tanzim olunan belgeyi, ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu gelişme ile hemşirelikte branşlaşma yönünde önemli bir adım atılmıştır. Sağlık Bakanlığımız yürütmüş olduğu sertifika programları ile hemşirelerin eğitimini desteklemekte sahada çalışan yetki belgeli hemşire sayısını arttırmaya çalışmaktadır. Ayrıca hemşirelerin eğitim düzeylerindeki farklılıkların giderilmesi amacıyla Ondokuz Mayıs ve Atatürk Üniversiteleri ile yapılan protokol gereğince hemşirelerin uzaktan eğitimle lisans mezunu olması sağlanmıştır. Eğitim düzeylerindeki farklılıkların yetki ve sorumluluklarda olduğu gibi ücretlendirme konusuna da yansıtılmasının hemşirelerin iş doyumu ve motivasyonunu artıracağı kanısındayım. Ücretlendirmeler İyileştirildi Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında hemşireliği etkileyen yönetmeliklerden bir diğeri de Tam Gün Yasası’dır. Yasa’da sağlık personelinin nöbet ücretleri artırılmış ve mesai saatleri de kırk beş saatten diğer kamu görevlileri gibi haftalık kırk saate indirilmiştir. Ayrıca fazla mesai ödemeleri de seksen saatten yüz otuz saate çıkarılmıştır. Böylece hemşireler seksen saatin üzerindeki mesailerini almaya hak kazanmıştır. Bununla birlikte hemşireler sekiz saate kadar olan fazla mesailerini alamazken son yayınlanan döner sermaye yönetmeliği ile bu oran altı saate indirilmiştir. Tüm bu gelişmeler mesleğimiz adına sevindiricidir. Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemek amacıyla 11.10.2011 tarihinde bir kanun hük-
18
MART 2012
Hastanelerin amaçlarına ulaşmalarında, hemşirelik hizmetlerinin rolü ve önemi büyüktür. münde kararname yayınlanmıştır. Kurum tarafından, kaynakların etkili ve verimli kullanılması amacıyla Kuruma bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları, il düzeyinde Kamu Hastaneleri Birlikleri kurularak işletilir. Birlik teşkilatı, genel sekreterlik ve hastane yöneticiliklerinden oluşur. Genel sekreterlik birliğin en üst karar ve yürütme organıdır. Genel sekreterlik bünyesinde tıbbî hizmetler, idarî hizmetler ve malî hizmetler başkanlıkları kurulur. Birliğe bağlı hastaneler hastane yöneticisi tarafından yönetilir. Hastane yöneticisine bağlı olarak başhekimlik, idarî ve malî işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlükleri kurulur. Hemşireler de Yönetici Olmalı Hastanelerin amaçlarına ulaşmalarında, hemşirelik hizmetlerinin rolü ve önemi büyüktür. Özellikle günümüzde kalite, verimlilik, hasta memnuniyeti gibi performans ölçütlerine
erişilmesi önemli ölçüde hemşirelik hizmetlerinin niteliği ile sağlanmaktadır. Sağlık hizmetlerinin sunumunda temel işgücü olarak kabul edilen hemşireler, hastanelerin kesintisiz olarak 24 saat süreli hasta bakım ve hemşirelik hizmetlerinin uygulanması ve hizmetlerinin yönetiminden sorumludur. Bunun yanında hemşireler sadece bakım ve tedavi alanında değil eğitim, rehabilitasyon, danışmanlık, araştırma gibi hastanelerin ve hastaların beklentilerine cevap vermektedir. Hizmet alanı bu kadar geniş bir meslek grubunun bu mesleği tanıyan, bu alanda eğitim almış, bu mesleğin sorunlarını anlayan, mesleğin etiğine uygun davranan ve kendi içlerinden seçilen yöneticiler tarafından yönetilmelidir. Hemşirelik alanında lisans / yüksek lisans mezunu hemşirelerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle hemşireler arasında uzmanlığının yönetim alanında yapmış kişilerde bulunmaktadır. Bu yasa ile kamu birliklerinin yönetim yapısı içinde hemşirelerin önü açılmıştır. Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ bir söyleşi esnasında “neden hemşirelerde bir genel sekreter olmasın” demiştir. Hemşireler önlerine sunulan bu kariyer fırsatlarını iyi değerlendirmeli ve mesleğimizi yönetimin her kademesinde temsil etmelidirler.
Radyasyon Onkolojisi ve Nükleer Tıpta
Sağlık Kuruluşlarının Tercih Edilen İş Ortağı
MNT SAĞLIK HİZMETLERİ VE TİC. A.Ş. Mongeri Binası 19 Mayıs Mah. Dr. Şevket Bey Sk. No:5 34360 Şişli / İSTANBUL Tel: 444 4 MNT (668) Faks: 0 (212) 219 82 22 www.mnt.com.tr
Hemşirelere Etkili Bir Performans Değerlendirilmesi Yapılmalı yazı,
HANDAN AKTAŞ
DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Hastane hizmetlerinin önemli bir boyutunda yer alan hemşire personelin, hizmetleri karşılığında verilecek ücret ve katkı paylarının adil ve emeğin karşılığına uygun bir şekilde belirlenmesi önemlidir. 20
MART 2012
H
emşireler sağlık hizmeti veren profesyonel meslek üyesi olarak çalıştıkları alanlarda hasta bakım uygulamalarında bağımsız fonksiyonlarını sürdürmektedirler. Sağlık hizmetinin dengeli, ulaşılabilir, sürekli, kaliteli ve en üst düzeyde verilmesinde en önemli role sahip olan sağlık ekibinin ise olmazsa olmazları arasında yer alan hemşirelere etkili bir performans değerlendirilmesi yapılması önem taşımaktadır. Bakanlığımızın 19 Nisan 2011 tarihinde 27910 sayılı resmi gazetede yayınlanan hemşirelik yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmeliğe göre hemşirelerin görev yetki ve sorumlulukları çalışılan alana göre belirlenmiş olup bu yönetmelik ile birlikte hemşirelerin bağımlı ve bağımsız uygulamaları yasal olarak ortaya konulmuştur. Hemşirelik mesleğinin daha etkin uygulanması amacı ile çıkan bu yönetmelik hemşireliğin meslekleşmesi adına bir dönüm taşı olmakla birlikte hemşirelik mesleğinin bağımsız
bir kimlik kazanmasının sağlanması açısından önem taşımaktadır. Bakanlığımız tarafından yayınlanan “Girişimsel İşlemler Yönergesine” göre hastanelerde görev yapan doktorlar yapmış oldukları girişimsel işlemler üzerinden puanlandırılarak performans ek ödemelerine yansımakta, diğer sağlık çalışanlarının ise bu puanlara oranlandırılmaktadır. Hastane hizmetlerinin önemli bir boyutunda yer alan hemşire personelin, hizmetleri karşılığında verilecek ücret ve katkı paylarının adil ve emeğin karşılığına uygun bir şekilde belirlenmesi önemlidir. Bu nedenle hemşirelik mesleği içinde buna benzer bir puanlandırma sistemi getirilmesi gerekmektedir. Hemşirelik yönetmeliğinde belirlenmiş olan iş tanımları doğrultusunda hemşirelik girişimleri puanlandırılması yapılmalı, buna paralel olarak hemşire yöneticiler tarafından hemşirelik hizmetinin etkinliğini ve verimliğine yönelik çalışmalar yapılarak hemşirelerin günlük bakım verdikleri hasta sayısı, her bir hasta-
ya ayırdıkları süre, servisle ilgili işlere ayırdıkları süreler belirlenmeli, hasta hemşire oranları da göz önüne alınarak verimlilik puanları hesaplanıp performans puanına eklenmelidir. Örnek verecek olursak stoma bakımı, yeni doğan emzirme eğitimi, göbek bakımı, basınç ülserini önleyici girişimler hemşirelerin bağımsız fonksiyonları arasında yer almakta olup bu ve benzeri işlemler hekimlik uygulamalarındaki gibi girişimsel işlemler listesine eklenerek belli bir puanlandırılması yapılmalıdır. Eğitimler Performansa Yansıtılmalı Hemşireler mesleğin önemli bir bileşeni olan eğitimci rolünü de yerine getirmektedirler. Hemşireler kurumsal hizmet içi eğitimlerde, Sağlık Bakanlığı tarafından açılan sertifikalı kurs programlarında eğitimci pozisyonunda görev almaktadırlar. Diyabet, stoma, enfeksiyon kontrol gibi özel dal hemşireleri bire bir hasta başı eğitimleri ya-
Hemşirelerin sağlık hizmetleri sınıfı içerisinde döner sermayeden düşük bir oranda faydalanmaları motivasyon kaybına yol açmaktadır. parak hastaların kaliteli sağlık hizmeti almaları bakımından önemli katkı sağlamaktadırlar. Hemşireler görev yaptıkları birimlerde de hastanın hastaneye yattığı andan itibaren hasta ve hasta yakınına yönelik eğitim fonksiyonlarını sürdürmektedirler. Hizmet kalitesinin ön planda tutulduğu bu süreçte, bakım kalitesini artırmada önemli yere sahip olan hemşirelerin yapmış olduğu eğitimler yadsınılmamalıdır. Bu nedenle hemşirelik hizmetlerinde ya-
pılan eğitim faaliyetlerinin uygun bir puanlama sistemi oluşturularak performansa yansıtılması bakım kalitesini artırdığı gibi hasta memnuniyetini de arttıracağı kanısındayım. Ek Ödemeler Düzeltilmeli 15.04.2011 tarihinde yayınlanan uzmanlık öğrencilerinin eğitim çalışmaları ile ilgili genelgede asistan doktorların eğitimine, mesleki gelişimine katkı sağlayacak her türlü eğitim araç ve gereçler (kitap, bilimsel yayın vb) döner sermaye kaynaklarından temin edilmesi şeklinde ifade edilmektedir. Hemşirelik mesleği de tıbbi gelişmeler ile birlikte yeni gelişmeler ve değişimler göstermektedir. Profesyonel bir meslek olan hemşireliğinde mesleki gelişimini sağlayabilmesi için hemşirelerin bilimsel yayınları takip etmesi, kongre ve sempozyumlara katılarak bilimsel bilgilerini geliştirmesi gerekmektedir. Bu nedenle döner sermaye gelirlerinden hemşirelik eğitim ve ge-
MA RT 2 0 1 2
21
Döner sermaye gelirlerinden hemşirelik eğitim ve geliştirme uygulamalarında kullanmak üzere ödenek miktarının artırılması doğru bir uygulama olacaktır. liştirme uygulamalarında kullanmak üzere ödenek miktarının artırılması doğru bir uygulama olacaktır. Gerek maddi gerekse manevi olarak emek harcayarak yüksek lisans ya da doktora yaparak bilim uzmanlığını alan birçok hemşire meslektaşımız çalıştıkları alanlarda harcadıkları çabanın karşılığını yeterince görememektedirler. “Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli personele döner sermaye gelirlerinden ek ödeme yapılmasına dair yönetmelikte” asistan, uzman ve eğitim sorumlusu hekimlerin performans puanları kadro ve unvan katsayıları ile çarpılırken lisansüstü eğitim ya da doktora yapan bir hemşire için herhangi bir unvan katsayısı ya da ek puan uygulaması mevcut değildir. Bakanlığımızın bu konuda yasal düzenlemeler yapması bu lisansüstü eğitim alan hemşirelerinde iş doyumunu ve bilimsel araştırma yapma isteğini artıracaktır. Bunun yanında ek ödeme yönetmeliğine göre lisansiyer konumda olan diğer sağlık çalışanlarına göre hemşirelerin unvan/ kadro katsayısı daha düşüktür. Kamu Hastane Birlikleri Yasasına göre ise hemşirelere için uygulanacak ek ödeme oranı %150’ yi geçemez ibaresi bulunmaktadır. Sağlık ekibinin ise olmazsa olmazları arasında yer alan hemşirelerin sağlık hizmetleri sınıfı içerisinde döner sermayeden düşük bir oranda faydalanmaları motivasyon kaybına yol açmaktadır. Bu nedenle hemşirelerin iş doyumu ve motivasyonlarını
22
MART 2012
arttırmak için katsayılarının artırılmasının uygun olacağı kanısındayız. Geçmişte yıllık izin kullanıldığında maaşları kadar döner sermaye katkı payını izin döneminde yıllık izine ayrılan hemşirenin döner sermayesi tamamen kesilmekteyken, son yasal düzenlemeler ile ( 375 sayılı kanun hükmünde kararnameye göre) yıllık izin ya da rapor kullanan hemşireler içinde hak edişine göre bir kısmı döner sermaye primin-
den karşılanmak üzere denge tazminatı başlığı altında ücret ödenmekte ve bu aylık maaşa yansımaktadır. Ortalama bu miktar aylık olarak 500-700 oranında değişmektedir. Bu olumlu bir gelişme olmakla beraber hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının haklarının yok olmaması açısından döner sermaye primlerinin maaşla birlikte emekliliğe yansıtılması biz hemşireler için olumlu bir gelişme olacaktır.
MA RT 2 0 1 2
23
Sağlığın Geliştirilmesinde Hemşirenin Rolü Nedir?
yazı,
EMEL ÖZEL SOYDAŞ
SULTANBEYLİ DEVLET HASTANESİ HİZMET İÇİ EĞİTİM HEMŞİRESİ BAŞHEMŞİRE YARDIMCISI
Hemşireler, mesleki sorumlulukları ve sosyal rolleri gereği sürdürdükleri yaşam biçimleri ile rol modeli olma ve sağlık eğitimi yönünden hizmet verdikleri grubu etkileme özelliğine sahiptir. 24
MART 2012
S
ağlık insan yaşamındaki en değerli kavramdır. İnsanın sosyal bir varlık olarak kendinden beklenen işlevleri yerine getirmesi, üretken olabilmesi, kendisinin, ailesinin ve ülkesinin mutluluğu için bir şeyler yapabilmesi ancak sağlıklı olması ile mümkündür. Bu nedenle “2000 yılında Herkese Sağlık” hedeflerinde sağlık hizmetlerinin öncelikli olarak sağlığı koruma ve geliştirme ile bireylerin kendi sağlık sorumluluğunu üstlenmelerine odaklanılması gerektiği vurgulanmıştır. Sağlığı geliştirme; doğrudan birey, aile ve toplumun sağlık potansiyelinin geliştirilmesi ve iyilik düzeyinin artmasına yönelik etkinlikleri ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle bireyin hastalık riskini azaltacak ve iyilik durumunu ilerletecek davranışları kazanması ve sürdürmesi için eğitimsel, sosyal ve çevresel kaynaklarının harekete geçirilmesidir. Kişinin gerek fiziksel gerekse ruhsal ve sosyal anlamda sağlık düzeyinin daha üst düzeye çıkarılması için öncelikle sağlığı olumsuz etkileyen
faktörlerin bilinmesi, daha sonra da bu faktörlerin olumlu hale getirilmesi gereklidir. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi, insanların çocukluk yaştan başlayarak sağlıklarının bilincinde olan ve bozulduğunda fark eden bireyler olarak yetiştirilmesi, olumlu sağlık davranışlarını yerine getirmesi, sağlıklı yaşam biçimini benimsemesi ile mümkündür. Sağlıklı yaşam biçimi, bireyin sağlığını etkileyebilen, tüm davranışlarını kontrol etmesi, günlük aktivitelerini düzenlemede kendi sağlık statüsüne uygun davranışları seçerek düzenlemesi, sağlık davranışı ise; bireyin sağlıklı olmak için inandığı ve yaptığı herhangi bir faaliyeti ve sağlıklı olduğu zaman hastalığı önleyici aktiviteleri olarak tanımlanmaktadır. Bunun yolu ise sağlık eğitiminden geçer. Sağlıklı Yaşam Biçimi Sağlık eğitimi, her şeyden önce bireyin ve toplumun sağlığını olumsuz yönde etkileyen davranışları ve onların te-
melinde yatan eğitsel nedenleri ortaya çıkarıp değiştirmeyi, olumlu davranışları pekiştirmeyi ve yeni olumlu davranışlar geliştirmeyi amaçlar. Kuramcı Pender’de tanımlarda belirtildiği gibi sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının sağlığı geliştirmede önemli olduğunu belirlemiş ve bu davranışların sadece hastalıklardan korunmak için değil, iyilik düzeyini artıracak şekilde olması gerektiğini vurgulamıştır. Çağdaş sağlık hizmetlerinin amacı olan sağlığı geliştirmeye yönelik yapılan sağlık eğitimi çalışmalarında bireylere kazandırılacak sağlıklı yaşam biçimi davranışları; yeterli-dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi, hijyenik önlemler gibi başlıkları içermektedir. Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü ve pek çok sağlık kuruluşu, sağlığı koruma ve geliştirme aktivitelerinin uygulanmasında temel insan gücü olarak hemşireleri önermektedir. Hemşireler, mesleki sorumlulukları ve sosyal rolleri gereği sürdürdükleri yaşam biçimleri ile rol modeli olma ve sağlık eğitimi yönünden hizmet verdikleri grubu etkileme özelliğine sahiptir. Bundan dolayı sağlığı geliştirme aktivitelerinde hemşirelere büyük sorumluluklar düşmektedir.
Sağlığın geliştirilmesi, mevcut koşullara, toplumdaki değişimlere, küresel gelişmelere paralel olarak değişkenlik gösteren dinamik bir disiplindir. tüm boyutlarıyla ilgili bir kavram olduğu düşünülmektedir. Bu anlamda sağlık; yaşamdan memnuniyeti, yaşam kalitesini içermekte ve kendini gerçekleştirmenin giderek artmasını ifade etmektedir. Bunu sağlamanın yolu ise; bireyin kendi öz sorumluluğunu almasının yanı sıra hemşire gibi felsefesinde birey, aile ve toplumun sağlığını koruma, geliştirme amacı yatan bir grubunun değişen ve gelişen profesyonel rollerine sahip çıkmalarıdır.
Hemşireliği diğer sağlık disiplinlerinden ayıran ulusal ve uluslararası birçok tanımı yapılmış olup, bu tanımların çoğundaki ortak nokta sağlığın geliştirilmesi, sağlık düzeyinin yükseltilmesi kavramlarıdır. Uluslararası Hemşirelik Konseyi de hemşireyi; sağlık düzeyinin yükseltilmesi, hastalığın önlenmesi, hastanın bakımı ve rehabilitasyon çalışmalarında hemşirelik bakımını planlamak, sağlamak ve değerlendirmekte yetenekli, sağlık bakımının bir üyesi olarak görevli ve yetkili bir kişi olarak tanımlanmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda toplumda hemşirenin görevlerinden biri de bireylere, ailelere ve gruplara yaşadıkları, çalıştıkları ortam içerisinde fiziksel, ruhsal, sosyal potansiyellerini belirlemeleri ve bu potansiyeli değerlendirme konusunda yardımcı olmaktır. Bunun için hemşireler sağlığın geliştirilmesi, sürdürülmesi ve hastalıkların önlenmesini sağlayacak işlevler geliştirmeli ve uygulamalıdır. Hemşirenin en ön-
Gelişmiş ülkelerde de sağlığın geliştirilmesi ile ilgili politikaların oluşturulması ve uygulanmasında hemşireler önemli bir sağlık insan gücü olarak rol almaktadır. Ülkemizde ise sağlığın geliştirilmesi ve sağlık eğitiminden özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan sağlık personeli sorumlu tutulmuştur. Ancak son yıllarda tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında Hizmet Kalite Standartlarının yaygınlaşması ile bireylere hastaneye kabul edildiği andan itibaren taburculuğuna kadar olan süreçte ilgili sağlık personeli tarafından sağlık eğitimi yapılmaktadır. Birçok Hemşirelik Tanımında Sağlığın Geliştirilmesi Vardır Günümüz sağlık anlayışının; insanın fiziksel, sosyal, duygusal, kültürel gibi
MA RT 2 0 1 2
25
celikli işlevi sağlığın geliştirilmesi ve korunması olup; bu işlevini bireyin kendi potansiyel gücünü kullanmasını sağlayarak yerine getirmesi gerekmektedir. Hemşirelik kuramcılarından Orem’in hemşirelik anlayışı da bireyin kendi potansiyel gücünü kullanmasına yardım etmeyi içermektedir. Diğer bir deyişle bireyler, sağlığı geliştirici davranışları gerçekleştirme ve karar verme için gerekli bilgiye, tutum ve becerileri gerçekleştirme yeteneğine sahiptir ve bu nedenle hemşirelik uygulamaları sağlığı geliştirici davranışların kazanılması ve sürdürülmesinde öz sorumluluğun geliştirilmesine yönelik olmalıdır. Bireye Holistik Yaklaşılmalı Sağlık eğitiminin önemli bir uygulayıcısı olan hemşireler, bireylerin sağlıkla ilgili davranış değişikliklerini başarılı bir şekilde başlatmaları ve sürdürebilmeleri için en iyi stratejileri ve son gelişmeleri her zaman yakından takip etmek zorundadırlar. Çünkü hemşirenin olumlu sağlık davranışlarının geliştirilmesinde ve sürdürülmesinde bireyleri tanıması, onların bilişsel, kişisel ve çevresel faktörlerden etkilendiğini bilmesi, onları motive etmesi ve sağlığa yararlı davranışları kazandırırken, sağlığa zararlı davranışlardan vazgeçirirken bu etkenleri göz önünde bulundurması, kısaca bireye holistik (bütüncü) yaklaşması gerekir. Aksi takdir bireyin iyilik durumlarını kendi kendine gerçekleştirebilecekleri davranışları ve içinde yaşadığı çevrenin değişimini sağlamak mümkün olamaz. Kısaca; sağlığın geliştirilmesi, mevcut koşullara, toplumdaki değişimlere, küresel gelişmelere paralel olarak değişkenlik gösteren dinamik bir disiplindir. Bu alanda yürütülecek programlar, faaliyetler, politikalar, yasal düzenlemeler, insan gücü planlaması da bu dinamik değişkenlikleri göz önünde bulundurmalı, bilimsel ve etkinliği kanıtlanmış tekniklerden faydalanarak güncellenmelidir.
26
MART 2012
Hemşireler bireylerin sağlığını etkileyebilen tüm davranışlarını kontrol etmesini, bu davranışların tutuma dönüşmesini sağlayarak bireylerin dolayısıyla toplumun sağlıklı olma halini sürdürebilmesini ve sağlık durumunun daha iyi seviyeye getirilmesini sağlar. Bunu yaparken bireylerin sağlıklı kalmak, hastalıklardan korunmak için inandığı tüm davranışlara yönelik doğru yaşam şeklinin oluşması ve sürdürülmesinde bireylere profesyonel yaklaşımlarla destek olur. Hemşirenin sadece destek olması yetmez. Bireyleri sağlıklı davranışlar konusunda bilgilendirebilmek ve yönlendirebilmek için kendilerinin de sağlıklı davranışlar göstererek rol model olması gerekir. Daha çok rol model oldukları sağlıklı yaşam biçimi davranışları kendi kendini gerçekleştirme, sağlık sorumluluğu, egzersiz, beslenme, kişiler arası destek ve stres yönetimidir. Ancak yapılan çeşitli araştırmalar çalışma koşulları nedeniyle rol model oldukları bu davranış biçimlerine uyumun orta düzeyde olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak hasta ve sağlıklı bireylerle sürekli etkileşim içinde olduğu bilinen hemşirelerin, sağlığı koruma ve geliştirmeye ilişkin olumlu davranış kazanılmasında sorumluluk ve yol gösterici olma özelliği taşımaları beklenmektedir. Hemşirelerin sağlığı geliştirme girişimleri arasında, sağlığı olumsuz etkileyebilecek alışkanlıkların toplumdaki yaygınlığını, risk faktörlerini belirleme, topluma sağlıklı yaşam biçimini kazandırma ve sağlıksız davranışların sağlığı geliştirme davranışlarına dönüştürme sayılabilir. Hemşirenin korumaya ilişkin etkinlikleri, öncelikle sağlığı geliştirmenin önemini kavramaları, kendi sağlıkları kadar bireyin sağlık davranışlarını olumlu yönde değiştirmeleri için gerekli yöntemleri öğrenmelerinin yararlı olacağı vurgulanmaktadır. Sağlıklarını korumanın öneminin gündemde olması ile değerinin farkındalığı özellikle hemşirelerin, sağlık eğitimi yapma, bireyleri pozitif sağlık arayışına motive etme şansına
sahip olduklarının göstergesi olarak kabul edilmektedirler. Kısaca; hemşireler hem bireysel, hem toplumsal ve hem de küresel sağlık anlayışı çerçevesinde insanların sağlığı koruma, geliştirme ve sürdürmede vazgeçilmez sağlık insan güçlerinden biridir. Kaynaklar 1-Kaya, H. : Küresel Sağlığı Geliştirmede Hemşirelik Eğitimi, Uluslar Arası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 7,Sayı 1, 2010 2-Kocaman, M., Aksoy, G. Ve Eker, H.H. : İstanbul İşlindekindeki Hemşirelik Yüksek Okulu Öğrencilerinin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları, S.D.Ü.Tıp Fak. Dergisi, Cilt 17 Sayı 2, 2010 3-Ocakçı, A. : Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesinde Hemşirenin Rolü, Sağlık ve Toplum, 2002 4-Özkan, S. , Yılmaz, E. : Hastanede Çalışan Hemşirelerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları, Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt 3, Sayı 7, 2008 5- Toplum Sağlığı Merkezi Çalışanlarına Yönelik “Sağlığın Geliştirilmesi Eğitimi Rehberi” , Sağlık Bakanlığı, 2011 6-1.Ulusal Sağlığı Geliştirme Kongresi Özet Kitabı, Sağlığı Geliştirme ve Sağlık Eğitimi, 2006 7-Sağlığın Geliştirilmesine Yönelik Dönüm Noktaları – Global Bildiriler
Sağlık Sektöründe de Çözüm Ortağınız.
Akıllı Hastane Sistemleri
Maliyet Muhasebesi Sistemi
Felaket Kurtarma Merkezleri
Merkezi Satın Alma ve Envanter Yönetimi
Veri Merkezleri
Lojistik Sistemleri
İlaç Bilgi Bankası
Network Altyapı Kurulumları
Elektronik Görüntüleme Sistemleri
Medikal Mimari Danışmanlığı
Sanallaştırma ve Bulut Bilişim
Bilişim Altyapı Tesisleri
Türkiye’nin lider sistem entegratörü Interpromedya tarafından her sene gerçekleştirilen Bilişim 500 araştırmasında, 2008 ve 2009 yıllarının ardından 2010 yılında da “Sistem Bütünleştirme Projeleri Yönetimi” kategorisinde birinci sıradayız.
İstanbul Merkez Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi C 1 Blok Kat:3 Esenler / İstanbul Telefon : +90 (212) 408 20 00 : +90 (212) 408 21 00 Fax
Ankara Ankara Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Cyberplaza C Blok Zemin Kat No:29 06800 Bilkent, Çankaya, ANKARA Telefon : +90 (312) 265 07 07 : +90 (312) 265 07 08 Fax
7/24 Çağrı Merkezi
444 0 140 www.datateknik.com.tr
Öğrenim Artık Yaşam Boyu İ
yazı,
SELMA KARAKAPL AN
DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
28
MART 2012
çinde bulunduğumuz çağın en önemli özelliklerinden biri “değişimdir”. Var olan bilgi ve teknolojiler, meslekler, iş tanımları, gereksinim duyulan beceriler, dolayısıyla gereksinim duyulan insan gücünün nitelikleri sürekli olarak değişmektedir. Bu hızlı değişim bilgide hızlı bir artışa ve bazı alanlardaki var olan bilgilerin üç-beş yıllık kısa bir sürede güncelliğini yitirmesine neden olmuştur. Bu durum toplumsal yaşamın birçok alanında değişimi zorunlu kılmıştır. Günümüzde bilgiye ulaşabilen, ulaştığı bilgiyi kendi yapısına uydurabilen, buna yenilerini katabilen ve bilgileri yayan toplum ya da kişiler güçlü olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, günümüz toplumlarının gereksinimi olan insan profili artık değişmiş, farklılaşmıştır. Küreselleşme, bilim ve teknolojideki gelişmeler günümüz toplumlarının gerektirdiği insan gücü profilini belirleyen temel etmenler olmuştur. Başka bir deyişle, toplumlar artık, “kendini geliştiren” ve “yaşam boyu öğrenme” becerilerine sahip bireylere gereksinim duymaktadır.
Öğretimin artık eğitim kurumlarıyla sınırlı olmadığı, yaşam boyu öğrenmenin zorunlu olduğu günümüz toplumları, bireylerinin ve toplumlarının gereksinimlerini yeniden sorgulamak zorunda kalmışlardır. Bu bağlamda, yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip bireylere gereksinim duyulmuştur. Bilgi Okuryazarlığı 21. yüzyılda en temel değer bilgidir. Bilgi dünya ekonomileri için yaşamsal önem taşıyan bir kaynak, teknolojik ve bilimsel değişim için önemli bir unsurdur. Kuşkusuz eğitimin de temel unsurudur. Klasik anlamda bilgi okuryazarlığı yaşam boyu öğrenme bilincini oluşturma, bu bilinci geliştirme, daha etkin öğrenme için bireylerin yeni beceriler kazanmalarını sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Bilgi çağında yetişen her bireyin, öğrenmeyi öğrenme temel becerisine, yani hızla değişen bilgiye çeşitli kaynaklardan ulaşma, bu bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerisine sahip olması gerekmekte-
dir. Bilgi okuryazarları ayrıca eleştirel düşünme, analiz ve sentez etmenin yanında başkalarıyla iş birliği yapabilme becerilerine de sahip olmaktır. Bilgi okuryazarlarının hem bilgi kaynaklarını hem de bu kaynaklardan eriştikleri bilgiyi etkin şekilde kullanmaları gerekmektedir. Bilgi okuryazarlığı üst düzey düşünme becerisi gerektiren, bir yaşam boyu öğrenme becerisidir. Yaşam Boyu Öğrenme Günümüzde sadece yüksek öğretim alanında değil, genel olarak tüm eğitim sisteminde benimsenen yeni paradigmalardan birisi yaşam boyu öğrenmedir. Yaşam boyu öğrenme, insana ve bilgiye daha çok yatırım yapma, dijital okuma yazma da dahil olmak üzere temel bilgi ve becerilerin kazanılmasını
Toplumlar artık, “kendini geliştiren” ve “yaşam boyu öğrenme” becerilerine sahip bireylere gereksinim duymaktadır.
mezara kadar olan süreçte kazanılması ve güncellenmesi anlamına gelmektedir. Formal eğitimin sınırlarının dışına çıkan ve her türlü in-formal eğitimi de içine alan yaşam boyu öğrenme bilgi ve yeterliliklerin gelişimine olanak yaratarak bireylerin bilgi toplumuna uyumunu sağlar.
teşvik etme, esnek ve yenilikçi öğrenme olanaklarını genişletme anlamına gelmektedir. Yaşam boyu öğrenme ile amaç tüm yaş gruplarındaki insanların nitelikli öğrenme olanaklarına ve çeşitli öğrenme deneyimlerine eşit ve açık biçimde erişim sağlamalarını kolaylaştırmaktır. Yaşam boyu öğrenme, her türlü bilgi, beceri ve niteliğin beşikten
Bilgi okuryazarlığı ve yaşam boyu öğrenmenin birbiriyle stratejik, karşılıklı olarak güçlendiren ve her bireyin, organizasyonun, kurumun ve küresel bilgi toplumundaki her toplumun başarısı için çok önemli olan bir ilişkisi vardır. Bu iki modern paradigmadan insanların ve kurumların 21. yüzyıl ve sonrasında başarılı bir şekilde hayatta kalmaları için bu kavramın ve ilişkisinin çok iyi anlaşılması gerekmektedir. Yaşam boyu öğrenme ve bilgi okuryazarlığı arasındaki ilişki nedir? Bilginin katlanan bir hızla arttığı, söz konusu bilgiye ulaşmak için kullanılan teknolojilerin hızla değiştiği bir dünyada bilgi okuryazarlığı becerilerinin yaşam boyu öğrenmeye temel oluşturduğunu belirten Breivik (2000), yaşam boyu öğrenmenin amaç olduğu yerde bilgi okuryazarlığının araç olduğunu ifade eder. Bilgi toplumları ancak yaşam boyu öğrenmeyi ilke edinmiş bilgi okuryazarları sayesinde karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelebilirler. Bilgi okuryazarlığı “bir dizi beceri” iken, yaşam boyu öğrenme iyi bir alışkanlıktır. Değiştirme isteği, merak ya da bilgiye susama, yaşam boyu öğrenmenin oldukça yararlı ön koşullarıdır. Bireylere bilgi okuryazarlığı becerilerinin kazandırılması yaşam boyu öğrenmenin gelişiminde önemli bir adımdır.
Bilgi Okuryazarlığı ve Yaşam Boyu Öğrenme
Hemşirelikte Bilgi Okuryazarlığı ve Yaşam Boyu Öğrenme Eğitim ve Hemşirelik Kuruluşları bilgi okuryazarlığını hemşirelik uygulamalarının temel yapı taşı ve hemşirelikte aranan bir nitelik olarak vurgulamaktadır. Amerikan Hemşireler birliği
MA RT 2 0 1 2
29
Gelecek bir yılı planlıyorsan, mısır ek, Gelecek on yılı planlıyorsan, ağaçlar dik, Eğer gelecek yaşamı planlıyorsan, insanları eğit. Guanzi, (İÖ.645.)
tarafından 2001 yılında yayınlanan Hemşirelik Bilgileri; uygulama kapsamı ve standartları adındaki yayınında bilgi okuryazarlığının hemşirelik uygulamaları ve profesyonel gelişim için zorunlu bir beceri olduğunu öne sürmektedir. Hemşireler için Bilgi Kaynakları Kurulu ( Interagency Council on Information Resources for NursesICIRN) bilgi okuryazarlığının hemşirelik uygulamaları için temel bir beceri olduğuna dikkat çekmektedir. Hemşirelik literatüründe hemşirelik süreci ve bilgi okuryazarlığı sürecinin aynı çatı altında toplandığı görülmekte, bu süreçte hemşirelerin yazılı ve elektronik bilgi kaynaklarını kullanmalarını, bilgiyi etkili arama yöntem ve tekniklerini seçmelerini, eleştirel biçimde değerlendirmelerini, etik, verimli ve bilinçli biçimde kullanmalarını amaçlayan hemşirelik eğitimi programlarına rastlanmaktadır. Tüm profesyonel mesleklerde olduğu gibi hemşirelikte de bilgi okuryazarı olma, etkin ve verimli hizmet sunma açısından büyük önem taşımaktadır. Bilgi okuryazarlığının bireysel ve mesleki yaşama etkisinin öneminin anlaşılması, geçmişteki hemşirelik eği-
30
MART 2012
timinin ve hemşirelik uygulamalarının anlaşılmasını sağladığı gibi günümüz eğitiminin anlaşılmasında ve geleceğin planlamasında etkin rol oynamaktadır. Bilgi okuryazarlığı becerisinin hemşirelere etkin bir biçimde eleştirel düşünme, sorun çözme ve karar verme becerisi kazandıracağı gibi eğitim ve uygulamadaki verimliliği de arttıracağı açıktır. Hemşirelerin sahip olması gereken bu yeteneğin kazanılmasında hemşirelik eğitimi kurumlarına, eğitim programları yoluyla bilgi okuryazarlığı becerisini geliştirme zorunluluğu getirmektedir. Günümüz bilgi toplumunda bağımsız bir şekilde yaşam boyu öğrenebilen hemşireler yetiştirmek eğitimin en önemli hedefidir. Bu hedefe erişmek için vazgeçilmez olan araç ise bilgi okuryazarlığıdır. Bu sebeple, zorunlu eğitim sürecinde hemşirelerin kişisel, toplumsal ve iş yaşamlarında karşılaşacakları bilgi gereksinimini karşılayacak olan bilgiye erişebilecek, bu bilgiyi değerlendirebilecek ve etkin şekilde kullanabilecek (bilgi okuryazarı) diğer bir deyişle yaşam boyu öğrenme eylemini bağımsız olarak gerçekleştirebilecek becerilere sahip hemşireler olarak yetiştirilmeleri zorunlu hale gelmiştir (Breivik, 2000). Hemşirelerin eğitimi yalnızca eğitim kurumları ile
sınırlanmamalıdır. Hemşirelik eğitimleri mezuniyet sonrası eğitimler ve hizmet içi eğitimler ile desteklenmelidir. Bu eğitimler hayat boyu eğitim ve öğrenme sisteminin bir alt sistemi, onun ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşam boyu öğrenme, aynı zamanda temel becerilerin güncellenmesi yoluyla kişilere ikinci bir fırsat yaratabilmek ve daha ileri düzeylerde öğrenim imkânları sunmak için de gereklidir. Kaynaklar AKKOYUNLU B.: Bilgi Okuryazarlığı Ve Yaşam Boyu Öğrenme, www.anadolu.edu.tr ( doc) DEMİRALAY R.: Öğretmen Adaylarının Bilgi Ve İletişim Teknolojilerini Kullanımları Açısından Bilgi Okuryazarlığı Öz-Yeterlik Algılarının Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Bilgisayar Ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008 KIZIL M.: Yükseköğrenimde Bilgi Okuryazarlığı Selçuk Üniversitesi Örneği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Ana Bilim Dalı Araştırma Yöntemleri Bilim Dalı Yüksek lisans Tezi, Konya,2007. KURBANOGLU S., AKKOYUNLU B.: Örgencilere Bilgi Okuryazarlığı Becerilerinin Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2001. 21 : 81-88 ÖZKUL H.: Hemşirelik Öğrencilerinin Kendi Bilgi Okuryazarlık Durumlarına İlişki Görüşleri, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Öğretimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007. SORAN H., AKKOYUNLU B, KAVAK Y.: Yaşam Boyu Öğrenme Becerileri Ve Eğiticilerin Eğitimi Programı: Hacettepe Üniversitesi Örneği, Hacattepe Üniversitesi Eğitim Faküllesi Dergisi, 2001. 30 :201-210.
MA RT 2 0 1 2
31
Sağlık Eğitimi Taraflarca Ayrıntılı Tartışıldı S
haber: SU ÖZGÜR
32
MART 2012
ağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun destekleriyle 7-10 Mart tarihleri arasında Pendik GreenPark Otel’de “Sağlık Eğitimi Kongresi” düzenlendi. Bilim İnsanları Dayanışma Derneği (BİDDER), Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED), Eğitim Hastaneleri Öğretim Elemanları Derneği, Mezuniyet Sonrası Tıp Eğitimi Derneği katkılarıyla düzenlenen kongreye yurt içinden akademisyenler, sağlık eğitimcileri, sağlık yöneticileri ve sağlık mensuplarının yanı sıra yurt dışından ilgili eğitimciler ve Türkiye’de tıp eğitimi almış yabancılar katıldı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın
katılımlarının gerçekletiği Kongre Çarşamba akşamı tıp fakültesi öğrencileri ve asistanlarının etkileşimli toplantısı ile başladı. Açılış konuşmasını yapan Keçiören E.A.H. Başhekimi Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu sözlerine bu kongrede hayatın değişmez unsuru olan sağlığın eğitim bahsinin konuşulacağını belirterek başladı. Sağlık eğitimi denince öncelikle sağlık hizmet sunumunda yer alan kişilerin eğitimi akla geldiğini ifade eden Kapıcıoğlu bununla beraber bu topyekun toplumun da sağlığını ilgilendiren bir husus ve doğumdan ölüme kadar süren bir süreç olduğunun al-
Prof. Dr. Recep Akdağ: TUİK’in yaptığı anketlerde sağlık alanında diplomalı kişilerin istihdam sorununu en az yaşandığı ülke Türkiye.
tını çizdi. Kongrenin amacını açıklayan Safa Kapıcıoğlu bugüne kadar neler yapıldığını, sorunların neler olduğunu, ne gibi çözümler üretebileceğini ve bundan sonra neler yapmalıyızı birlikte arayacağız dedi. İki günlük bu kongrenin birbirini takip eden sekiz oturumunda tartışılacak konuları yer aldığı kongre kitabının en kısa sürede hazırlanıp katılımcılara sunulacağının bilgisini veren Kapıcıoğlu verilen cevapların ve katkıların da yer alacağını sözlerine ekledi. Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyen bir medeniyetin mirasçıları olarak eğitimin özellikle
sağlık eğitiminin bilgi ve tecrübe birikimleri alıcılara aktarılmasının ötesinde bir şey olduğunu, başarılı bir eğitim sürecinde insanların birbirlerini iyi ve doğru bir şekilde anlaması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Sağlık çalışanlarının eğitiminde vurgulanması gereken temel noktanın kendisini sorunlu, ızdıraplı ve kaygıyla gelen kişilere şefkatle cevap veren sosyal görevliler yetiştirmek olduğunu düşünüyorum. İnsana ait tüm değerleri bizden hizmet bekleyenler için korumak hem görevimiz hem de sorumluluğumuzdur.” Ekip Çalışması Ön Plana Çıkmaktadır
İnsanı gözeten, gelişme huzur ve barışı esas alan toplumlar için sağlık eğitiminin öncelikli bir alan olduğunu hatırlatan YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya toplumun yaşam kalitesini ve geleceğini ilgilendiren bu önemli alana çeşitli kesimlerin özellikle siyaset yapıcıların ilgisiz kalmasının düşünülemeyeceğini vurguladı. Hükümetin en önemli görevlerinden birinin toplumun beden ve ruh sağlığını temel alarak yaşam kalitesini yükseltmek olduğunun bilgisini veren Çetinsaya bunun için gerekli olan siyasi irade gösterilmeli ve sağlıklı toplumu oluşturacak altyapı hazırlanmalıdır dedi. Gökhan Çetinsaya sözlerine şöyle devam etti; “Ülkemizde son
MA RT 2 0 1 2
33
Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu: İnsana ait tüm değerleri bizden hizmet bekleyenler için korumak hem görevimiz hem de sorumluluğumuzdur.
yıllarda bu yönde reform niteliğinde başarılı çalışmalar yürütülmektedir. Bu bağlamda hasta hakları temelli yapılan iyileştirmeler gerçekten memnuniyet vericidir. Sağlık hizmetlerinin herkese ihtiyaç duyduğu anda verilebilmesi bu hizmetleri verebilecek personele bağlıdır. Tam da bu noktada sağlık personelinin eğitimi nasıl olmalı, nasıl bir sistem oluşturulmalı soruları karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede dört noktanın öne çıktığını belirtebiliriz. Bir, sağlık personeli çağdaş sağlık hizmetini karşılayacak bilgi beceri ve tutumlarla donatılmalı. İki, sağlık sorunlarını takım anlayışıyla donatacak, evrensel niteliklere ve ülke gerçeklerine göre yetiştirilmeli. Üç, üretken bir şekilde değerlendirmeli ve ülke çapında dengeli bir istihdam sağlanmalıdır. Dört, sağlık hizmeti sunacakların nitelikli eğitim alabilmesi ve bu eğitimin doğru hedefler üzerinden ülke şartlarına uygun şekilde planlanması ilgili kurumların ortak bir strateji oluşturmalarına bağlıdır.” Sağlık eğitimi ve istihdam politikalarının doğru yönlendirilebilmesi insan kaynakları ve sağlık altyapısına yönelik güvenilir veri tabanlarına bağlı olduğunu kaydeden Çetinsaya bu veriler iyi analiz edilmeli ve gelecek planlaması paydaşlarca birlikte yapılmalıdır dedi. Dünyadaki kırılgan ekonomik gelişmeler göz önüne alındığında sağlık harcamalarının ekonomiye yansımalarının
34
MART 2012
da titizlikle izlenmesi gerektiğine değinen YÖK Başkanı ülkemizdeki sağlık çalışanlarının kurumsal farklılıklarıyla ortaya çıkan farklı özlük hakları uygulamalarının sağlık eğitiminin geleceğini tehdit etmekte, haksız rekabete sebep olmakta ve sürdürülebilirliği imkansız kılmaktadır şeklinde değerlendirdi. Çetinsaya şu görüşlere yer verdi; “Artık geçmişte kalan bireysel sağlık hizmeti sunumu yerini ekip çalışmasına bırakmıştır. Bu yeni model sağlık çalışanlarının tüm katmanlarını içine almakta ve ileri teknolojiyle desteklenmiş kurumsal ekip çalışmasını ön plana çıkartmaktadır. Nitelikli sağlık hizmeti için nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi gerekliliği hizmet kalitesini ve planlamasını etkileyen önemli bir eğitim sorunu olarak gündeme gelmektedir.” Sayıyı Arttıralım Ama Kaliteyi Ne Yapacağız? Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ açılış konuşmasına bir toplum doğru bilgiye, doğru zamanda üretebilmişse o toplum ve ülke gelişmiştir diyerek başladı. Sağlık eğitimi her bireyin ve toplumun vazgeçilmez ihtiyacı ve herkesin hakkı olduğunu ve sağlık hizmeti alma ihtiyacının da bunun çok önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Akdağ bilginin insana hizmet hedefiyle yönetilmesi gerektiğini hatırlattı. Yetişmiş insan gücünün bireyin ve toplumun ihtiyaçları ile örtüşmesi
gerektiğini vurgulayan Sağlık Bakanı Türkiye’de sağlık eğitimi tartışıldığı zaman genellikle bir eksende konuşulduğunu işaret etti. Sayısal anlamda Türkiye’de iş gücü yeterli midir sorusunun aslında çok da derinleşilmemesi gereken bir konu olduğunu savunan Akdağ sözlerine şöyle devam etti; “Göreve başladığım 2003 yılından önce sağlık insan gücü yetersizliğinden bahsedildiğini hemen hemen hiç işitmedik. 14 Mart Tıp Bayramlarında doktorların sayısının fazla olduğundan tıp öğrenci sayılarının azaltılması gerektiğinden bahsedildi. Daha enteresan doktorlar iş bulmakta sorun yaşamıyorlardı ama 2002’nin sonlarında hemşireler iş bulmakta zorluk çekiyordu. Başbakanla ne zaman bir ili ziyarete gitsek önümüze hemşireler ve diğer sağlık mensupları çıkıp istihdam arayışı içerisinde tavırlarını ortaya koyuyorlardı. Nereye gitsek ben tedirgin oluyordum. Gelin görün ki yıllar içerisinde ortaya çok faklı bir tablo çıktı. Sağlık Bakanlığı olarak hemşire, paramedik ya da diğer sağlık çalışanları için kadro ilan ettiğimizde özel hastaneler karşı çıkmıştı hemşiresiz kalıyoruz diye. O günden bugüne kadar hemşirelerin sayısında da öğrencilerin sayısında da kısmi bir artış var.” Prof. Dr. Recep Akdağ diğer ülkelerle karşılaştırıldığından Türkiye’deki doktor ve hemşire sayısının çok yetersiz olduğunun ve mutlaka bu sayıların arttırılması gerektiğinin altını çizdi.
Avrupa’da her yüz bin kişiye üç yüz elli hekim düşerken, Türkiye’de 2012 başı itibariyle yüz atmış hekim düştüğünün örneğini veren Akdağ yine Avrupa’da her yüz bin kişiye yedi yüzün üstünde hemşire ve ebe düşerken Türkiye’de iki yüz civarında düştüğünün altını çizdi. Prof. Dr. Recep Akdağ sözlerine şöyle devam etti; TUİK’in yaptığı anketlerde sağlık alanında diplomalı kişilerin istihdam sorununu en az yaşandığı ülke Türkiye. Sayıyı arttırmamız lazım ama kaliteyi ne yapacağız? Özellikle nüfusu küçük şehirlerde oluşturulmuş olan tıp fakülteleri için YÖK ile birlikte bir düzenleme yapmazsak hekim ve asistan yetiştirme konusunda yetersiz kalacağımız açıktır. İki yüz üç bin nüfuslu şehirlerimizde tıp fakülteleri var. Dolayısıyla müfredatları öğrenciler için sadece teorik tarafıyla değil pratik tarafıyla da doğru bir şekilde tanımlayıp altını tam olarak doldurmamız gerekir. Eğer bu küçük kentte öğrencinin görmediği hastalık ya da ameliyat varsa başka bir şehre götürmeli ve eksik kalan eğitimini tamamlamalıyız. Tıpta Uzmanlık Kurulu bu çalışmaları yapıyor.” Sağlık eğitimini bir hocanın ders verdiği, öğrencilerin de not aldığı bir sistemle götürüyorsak burada büyük bir yanlış var demektir diyen Akdağ hasta vizitleriyle de bu işin yürüyeceğine inanmadığını, artık böyle bir çağda olmadığımızı vurgulayarak teorik eğitimin mümkün olduğunca dijital ortamlarla sağlanabildiği, konferansla tecrübesini aktarması şeklinde büyük salon derslerin yapıldığı bir sisteme dönmek zorundayız dedi. Tıp eğitiminde bilgi yükü altında ezilindiğine değinen Akdağ bunun ne kadar gerekli olduğunu tartışmaya açılması gerektiğine inanıyorum diyerek sözlerine şöyle devam etti; “Örneğin bilgi yükü altında ilaç öğreniriz ama 2012 yılında akılcı ilaç kullanımının hepimizin başında büyük bir sorun olduğunu biliriz. Bir araştırma yaptık. Aile hekimliği seviyesinde en çok teşhis konan on hastalık var. Bu hastalıkların içinde olan üst solunum yolları ile ilgili evrensel standartlar kullanılarak kullanılan ilaçlar ne kadar doğrudur diye baktığımızda sonuç
36
MART 2012
lım. Bu sayı yüzde 10’u oluşturuyor. Hocaların yüzde 90’ı tam gün çalışmaya başladı. Yine performans konusunda da bunu çok doğru bir şekilde ilişkilendirebiliriz. Hükümet olarak Tam Gün Kanununda kazançların üst sınırlarını belirledik. Eğer performans çalışmalarını eğitimle ilişkilendirmek istiyorsak bu kanun oldukça müsait.”
Gökhan Çetinsaya: Artık geçmişte kalan sağlık hizmeti sunumu yerini ekip çalışmasına bırakmıştır. yüzde 20 çıktı. Üstelik teşhislerin doğru olduğu kabul edilmiştir. Çünkü üst solunum yolları enfeksiyonları genelde viraldir ama bakteriyel gibi antibiyotik verilerek tedavi edildiğini biliyoruz. Bir de işin o tarafına baksak yüzde 10’a düşebilirdi. O zaman biz herhalde eğitirken bir yanlış yapıyoruz. Bu kadar aşırı farmakoloji eğitimi altında öğrenciler boğuşurken mezun olduğunda hâlâ böyle bir reçete yazıyorsa o zaman bu eğitimde bir yanlışlık var.” Tıp eğitiminin usta çırak eğitimi olduğuna katıldığını ifade eden Akdağ Tam Gün uygulamalarının eğitimi ilgilendiren en önemli yanının bu olduğunu vurguladı. Sağlık Bakanı Tam Gün Yasasıyla ilgili şunları ifade etti; Yasanın zaman zaman tartışıldığı bir nokta var. Tam Günden sonra eğitim mahvolacak hatta kötü oldu. Çünkü hocalar hep dışarıyı tercih ediyorlar. Olmayan bir husus tartışılıyor Türkiye’de. Üniversitelerimizde on üç binin üzerinde hoca var. Bunların bin tanesi eğitimci olarak kaldı, üç yüzü de ücretsiz izin aldı. Bu bin üç yüz kişilik sistemin işleyişinden kaynaklı sorunlar olduğunu varsaya-
Prof Dr. Recep Akdağ şu anda hukuki mevzuat ve şartlar devlet üniversitelerinin kamu kaynağı dışında kaynak temin etmesini mümkün kıldığını ifade etti. Döner sermaye kanunlarının bunun için çok iyi bir baz oluşturduğunu vurgulayan Sağlık Bakanı tıp fakültelerinde yüzde 80’ine kadar diğer fakültelerde yüzde 50’sine kadar öğretim üyelerine ve diğer çalışanlara ek ödeme dağıtabilecek bir sistem olduğunu hatırlattı. Üniversitelerin bu tarzda üretmeye alışması lazım diyen Akdağ konuşmasını şöyle tamamladı; “Türkiye, bugün sağlık turizmi açısından inanılmaz potansiyel taşıyan bir ülke konumuna geldi. Bunu sadece özel hastaneler değil eğitim veren kurumlarımız ve kamuya ait kurumlar da en iyi şekilde değerlendirmektedir. Buralarda son derece iyi yetişmiş doktorlarımız var. Bir taraftan Türk halkına hizmet ederken bir taraftan yurt dışından gelecek hastalara hizmet ederek bir katma değer oluşturmamız mümkündür. Bu bir taraftan eğitimimizi zenginleştirir öte yandan mali gücümüzü arttırır. 2023’te Türkiye dünyanın en çok hasta çeken ülkelerinden biri olabilir ve üniversitelerimiz de bundan fazlasıyla nasiplerini alabilirler. Sayımız eksik olabilir ama çok iyi yetişmiş insan gücümüz var.” Firmalar da Destek Verdi Sağlık eğitiminin konuşulduğu toplantıya çeşitli firmalar destek verdi. Johnson and Johnson, Kompozit, Fiksmed, Orthofix, Dumankaya, Sersay Group, Akgün Yazılım, Ateksis, Ankara Etlik Tıbbi Görüntüleme ve İnşaat Ltd. Şti., Med-Kim Kimya, Alpdata, EES, Mega sponsor olurken HİS, Bertaş Teknik ve Tıbbi Malzeme, TAV, Rivosem, Songür Eğitim Hizmetleri Ticaret Kongreye stant açarak katıldı.
ANLATILMAZ
YASANIR HEM DE HEMEN YAŞANIR. ÇÜNKÜ GLOW3’ÜN 23 FARKLI PLAN SEÇENEĞİYLE, 239 DAİRESİ HAZİRAN’DA TAMAMLANIYOR. ÜSTELİK PORTMANTODAN, GİYİNME SOYUNMA BÖLÜMÜNDEKİ DOLAPLARA, DUŞAKABİNDEN ANKASTRELERE EN INCE AYRINTILAR SİZİN VE AİLENİZİN RAHATLIĞI IÇİN DÜŞÜNÜLDÜ. AÇIK-KAPALI SPOR ALANLARI VE HAVUZ, SOSYAL TESİSLER, YEŞİL ALANLAR HEPSİ GLOW3’TE SİZİ BEKLİYOR. BİR KEZ GELİN, AVRUPA HOLDİNG GÜVENCESİYLE HAYATA GEÇİRDİĞİMİZ BU ÇOK ÖZEL PROJEYİ KENDİ GÖZLERİNİZLE GÖRÜN. NE ANLATMAK İSTEDİĞİMİZİ ÇOK DAHA İYİ ANLAYACAKSİNİZ.
YAPI
SATIŞ OFİSİ
(0216) 527 26 03 NEC‹P FAZIL MAH. SARIGAZ‹ YOLU CAD. NO: 3 ESENŞEH‹R KAVŞAI YUKARI DUDULLU - ÜMRAN‹YE 34776
www.glow3.com
Hastanelerin İmajını Belirlemede Zinciri Tamamlayan Bir Halka;
Halkla İlişkiler Birimi
yazı,
BEHLÜL ÜNVER
MARMARA ÜNİ. TIP FAK. VAKFI ACADEMIC HOSPITAL & ÇİFTEHAVUZLAR TIP MERKEZİ VAKIF / İŞLETME MÜDÜRÜ
nsanlara verilen hizmetler içinde önemli bir yere sahip olan sağlık hizmetleri, Türkiye’de kamu kurumları ile beraber özel sektör kuruluşlarınca da yerine getirilmekle birlikte, devletin vatandaşlarına yeterli bir biçimde vermesi gereken başlıca hizmetlerden biridir. Bu nedenle, diğer hizmetlerde olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de iyileştirme amaçlı çalışmaların yapılması gerekmektedir.
İ
hastanelerin iletişim ilke ve yöntemlerinden faydalanmalarını gerektirmektedir. Bu düşünceden hareketle yaptığımız araştırmada, önemli bir hizmet olan sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi sağlamaya yönelik olarak, özel hastaneler ve kısmen de kamu kurumları halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri belirlemede çeşitli yöntem ve faaliyetler belirlemeye kurumun yapısına göre çalışmışlardır.
Söz konusu iyileştirmenin sağlık hizmetlerinde kalite amaçlı olabilmesi ise, hizmeti sunan yönetimin bunu ne ölçüde iyi anladığı ve hedef kitlenin tepkilerini ne ölçüde değerlendirdiği ile yakından ilgili olmaktadır. Sağlık hizmetlerini yerine getirmekle görevli kuruluşlar olarak hastane yönetimlerinin, bu görevlerini yerine getirirken kaliteyi önemsemeleri ve bu yönde girişimlerde bulunmaları ise, Halkla İlişkiler faaliyetlerini benimsemelerini gerektirmektedir.
Hastaneler, hasta hizmetlerine giderek daha fazla önem vermektedirler. Daha önceleri sadece “hastalar” sağlık hizmetinin müşterileri olarak kabul edilirken bugün gerçek anlamda sağlık hizmetlerine iştirak eden tüm bireyler müşteri olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar bu ifadeyi sevmiyor olsak da. Sağlık hizmetlerinde halkla ilişkiler uygulamalarının önemli yönlerinden birisi de, örgütün kendi yetersizliklerini tanıma ve tanımlama ile hizmetin kalitesini geliştirmek için yapılacak planlama ve tasarlamada hastalardan geri bildirim almaya yöneltmesidir. Geri bildirim alma yolu müşteri tat-
Bu anlayışın temelini oluşturan “iç ve dış müşteri tatmini” ile “herkesin katılımı” ilkelerinin yerine getirilmesi ise
38
MART 2012
mini ile ilgilenmek, onu anlamak ve yorumlamaktır. Sağlık hizmetlerinde halkla ilişkiler uygulamalarında başarılı olabilmek üzerinde durulması gereken temel unsur, tüm müşterilerin örgüte ilişkin algılarına yer verilmesi; müşterinin sesinin örgütün tümüne hakim kılınmasıdır. Sağlık hizmetleri ile halkla ilişkiler alanında yürütülen faaliyetlerde en önemli ortak özellik güven unsuru olmaktadır. Zira, hastanın henüz almadan deneme imkanının bulunmadığı sağlık hizmetlerinin tüketiminde, hasta doktor ilişkisi büyük ölçüde güvene dayanmaktadır. Hastanelerin bu güveni hastane içinde ve dışındaki hedef kitleye verebilmek için, halkla ilişkiler faaliyetleri konusunda profesyonel davranmaya ve bu tür hizmetleri vermek üzere halkla ilişkiler birimlerine ihtiyaçları vardır. Söz konusu birimlerin, hastane yönetimin izlediği sağlık hizmet politikasını halka duyurmak, benimsetmek, hastane hakkında toplumda olumlu bir hava yaratmak, diğer taraftan da halkın hastane hakkında düşünce, görüş, istek ve şikayetlerini öğrenmek ve sonuçta da hedef kitle ile işbirliğine gidebilmesi gerekir. Çünkü hastane hizmetleri konusunda genellikle bekletilmekten, görevlilerin çoğunlukla yanlış tutum ve davranışlarından şikayet eden halkın, hastane yönetimi ve işleyişi hakkında pek fazla bilgiye sahip olmadıkları göz önünde bulundurularak, toplumun sağlığı konusunda çok önemli bir görevi yerine getiren hastanelerin yaptıkları hizmetlerin tanıtılması, yayılması bu hizmetlere katkı ve desteğinin sağlanması gerekmektedir. Sadece topluma hastalıklar hakkında ya da tedavi yöntemleri hakkında ve yahut biz şu hizmetleri iyi yapıyoruzun yanında kurumun yeterliliği, yetkinliği, özellikleri, yapısı hakkında da bilgi vermek gerekmektedir.
Sağlık hizmetleri ile halkla ilişkiler alanında yürütülen faaliyetlerde en önemli ortak özellik güven unsuru olmaktadır.
İletişimden iyi bir sonuç alınabilmesi için ise başvurulan iletişim araç ve yöntemlerinin yanı sıra, hastane yönetiminin kuruluş içinde ve dışındaki tüm iletişim noktalarına mesaj yollamanın dışında, geri bildirime de önem vermesi gereklidir. Geri bildirimde başarılı olabilmek için, iletişim noktalarını iyi tespit etmek gerekir.
liyeti dengeli tutmaktan personelin tatminine ve kamuoyunun hastane yönetimi hakkındaki düşüncelerinin iyileştirilmesine kadar pek çok sorun alanında halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmalarının iyi bir çözüm olduğu ileri sürülebilir. Çünkü kuruluş içi ve dışı halkla ilişkiler için gerekli bütün öznelerin bulunduğu hastanelerde, hastane yönetiminin kuruluş çalışanlarına ve doğrudan hedef kitlesi olan hastalarına ilişkin sorunlarının giderilmesinde iyi bir iletişime ihtiyaç bulunmaktadır.
Örneğin, hastane içi halkla ilişkilerde etkili olabilmek için hastane çalışanlarının kendi aralarında ve hastane yönetimi ile çalışanlar arasındaki formal ve informal iletişimin varlığı ve gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, eğer kamu hastanelerini birer kamu kuruluşu olarak görmek gerekirse, hastane yönetimlerinin dış halkla ilişkilerde en çok geri bildirime dikkat etmeleri gereken iletişim noktası olarak, hastaları almaları gerekir. Çünkü bunun dışında kalan diğer iletişim noktaları olarak sağlık bürokrasisi, medya, gönüllü kuruluşlar ve hasta ziyaretçileri iletişim zincirini tamamlayan halkalar olmak-
İletişim Noktaları İyi Tespit Edilmeli Sağlık hizmetlerini veren kuruluşlar olarak hastanelerin, bakım kalitesini yükseltmekten etkili yönetime, ma-
MA RT 2 0 1 2
39
Geri bildirimde başarılı olabilmek için, iletişim noktalarını iyi tespit etmek gerekir. tadır. Bu nedenle, doğrudan hizmet veren sağlık çalışanları ile doğrudan bu hizmetleri alan hastaların hastane hizmetleri hakkındaki düşüncelerinin büyük bir önemi bulunmaktadır. Sağlık örgütlerinde müşteri beklentilerini karşılamayı hedefleyen kalite felsefesi aynı örgütlerde halkla ilişkiler uygulamalarının gerçek anlamda yerine getirilmesi ile kolaylaşacak ve zenginleşecektir. Bu nedenle, kuruluş içinde çalışan bütün personelin verilen hizmetlerin kalitesinden sorumlu olmaları, kapıdaki görevliden yöneticisine kadar herkesin doğal halkla ilişkiler birimi elemanlarının ise doğrudan görevli olarak halkla ilişkiler hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirilmeleri gerekmektedir. Kurumsal kimlik yaratmaya yönelik tanıtım faaliyetleri açısından işletme sistemine göre konumunun irdelenmesi gereken en temel unsur hastalardır. Hastalar hastanelerdeki kalite arayışında, sorunların çözümünde ve hastanelerin imajının belirlenmesinde zinciri tamamlayan önemli bir halkadır. Halkla ilişkiler süreçlerini değerlendirmek gerekirse; öncelikle gerekli ekipman ve teknoloji, bina veya yatırımlar başta olma üzere ücret ve rakipler dahil bütün kurum ve kuruluşlar finansı düzenlemek kaydı ile elde edebilir esas farkı oluşturan insan faktörüdür. Esas Proses: Hastanın halkla ilişkiler faaliyetlerine yönelik ihtiyaçlarının tanımlanmasından başlayarak, hizmetin sonuna kadar süren büyük bir prosestir. Destek Proses: Halkla ilişkiler faaliyetlerinin sürekliliğini sağlayan önemli proseslerdir. (Inter departmanlar: ya-
40
MART 2012
tan hasta, poliklinik, yönetim, finans) Anahtar Prosesler: Halkla ilişkiler faaliyetlerinin başarısı için hayati önemi olan proseslerdir. Hastalarla kurulan birebir ilişkiler anahtar proseslerdir. Bu konuda bir aksaklık olduğu takdirde hizmet kalitesinde başarısızlıklara veya kolaylıkla düzeltilemeyecek sonuçlar ortaya çıkar. Bu aşamada tüm halkla ilişkiler faaliyetleri çok önemlidir. Halkla İlişkiler Biriminin Sağlık Sektöründe Genel Olarak Karşılaştığı Sorunlar Bu noktada, halkla ilişkiler biriminin kaliteli bir hizmet sunumu gerçekleştirebilmesi için bilimsel yolarla var olan sorunu saptamalı, çözüm yolları üretmelidir. Benzer sorunlarla tekrar karşılaşılıyorsa, düzeltici faaliyetlere bünyesinde yer vermelidir. Bunun için de hasta şikayetleri dahil olmak üzere uygunsuzlukları tekrar gözden geçirmeli, uygunsuzlukların nedenlerini belirlemeli, tekrarını önlemek için alınacak tedbir ihtiyaçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Gereken tedbirlerin belirlenmesi ve uygulanması, alınan tedbirin sonuçlarının kayıtlarının tutulması ve en son aşamada da alınan düzeltici tedbirin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Böylece ortaya çıkan sorunlar çözümlenme yoluna gidilerek kaliteli hizmet sunumu birim içerisine yerleştirilmiş olur. Halkla ilişkiler birimi yaptığı araştırmalar sonucunda karşılaşabileceğini tahmin ettiği sorunlar için de önleyici faaliyetleri uygulamalıdır. Bunun için potansiyel uygunsuzlukları ve bunların nedenlerini belirlemelidir, uygunsuzlukların tekrarını önlemek için gerekli tedbirleri değerlendirmelidir. Gerek faaliyetleri belirlemeli ve uygulamalı, gerekse alınan tedbirlerin sonuçlarının kayıtlarını tutmalı ve tedbirleri yeniden gözden geçirmelidir. Önleyici faaliyetleri uygulamanın en iyi yolu sözlü ve yazılı eğitimdir. Halkla ilişkilerde bu faaliyetler uygulandığı zaman Kalite Hizmet Sistemi
olarak nitelendirilen yapı, düzenli işleyişi sağlayacaktır. Bunun sonucunda da; • Hasta ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlanır, • Hastalardan düzenli olarak geribildirim alımı gerçekleşir, • Hizmet sunumunun, ulaştırılmasının sosyal yönlerini gözetilir, • Hastaların algılama ve fikirlerini dikkate alınır, • Kurumsal kültüre dikkat edilir, • Personel eğitimi ve geliştirilmesi desteklenir, • Hizmet fiyatlarında kontrol ve yeterlilik sağlanır. Bunlarla birlikte halkla ilişkiler hizmetlerinde kalitenin değerlendirilmesi, özellikle iki noktanın birbirine bağlantılı olarak ölçülmesini gerektirir; 1) Hastanın halkla ilişkiler hizmetinden beklentilerinin, somut koşullar altında somut verimlilik olarak ne derecede gerçekleştirildiği ile ilgili algılamaları, 2) Hastanın hizmet veren kişi ile ilgili ilişkisinin kalitesi konusunda algılamaları. Planlı iletişim ortamı yaratmayı görev bilen halkla ilişkiler birimlerinin, hastane sektörü çatısı altında kaliteli hizmet verebilmeleri için çeşitli aşamalardan geçmeleri gerekmektedir. Bir halkla ilişkiler biriminin kalite standartlarına ulaşabilmesi için kendi bünyesinde hazırlayacağı belgeler, bir kalite kitapçığı ( rehberi ), kalite planı, kalite prosesleri ve tutulan kalite kayıtlarından oluşmaktadır. Geribildirim alımının zaman aldığı ve genellikle zor olduğu, ancak -olmazsa olmaz- olduğu iletişim hizmetlerinden halkla ilişkiler faaliyetlerinde kalite olgusunun, sağlık sektöründe günden güne daha da doyurucu bir oranla yerini almaktadır.
Görüntüleme Sistemleri Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
42
MART 2012
B
u ay ‘Büyüteç’ altına aldığımız konu “Görüntüleme Sistemleri”. Tanı ve tedavide önemi her geçen gün artan bu sistemlerin teknolojik gelişimi de oldukça hızlı. Bu gelişimin devam edeceğini belirten uzmanlar gelecekte görüntüleme sistemlerinin hastalık oluşmadan hastalığın gelişini haber verecek şekilde tasarlanacağını ifade ediyorlar.
Görüntüleme sistemlerinin kullanımında gelişmiş ülkeler seviyesinde olan Türkiye’de bu alanda yapılan yatırımlar ise hâlâ devam ediyor. Görüntüleme sistemlerinin gelişimi, yaşanan sorunlar, hastanelerin bu yatırımları yaparken nelere dikkat etmeleri gerektiği gibi tüm soruların yanıtları uzmanların görüşüyle ‘Büyüteç’te.
Teknolojinin Etkin Kullanımında Yetişmiş Personel Önemli
S
ENİS SONEMEL
SIEMENS SAĞLIK TÜRKİYE GÖRÜNTÜLEME VE TEDAVİ HİZMETLERİ PAZARLAMA MÜDÜRÜ
Bulut bilişim modelinde kullanım bazlı faturalama söz konusu olduğu için maliyetlerde ciddi şekilde azalmalar sağlanabiliyor.
iemens Sağlık, entegre teşhis şirketi olarak hem in vivo hem de in vitro teşhis alanlarında faaliyet gösteriyor. Görüntüleme sistemleri konusunda başta bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, anjiyografi ve nükleer tıp olmak üzere ileri görüntülemenin gerektiği tüm alanlarda teşhisin elde edilmesine yönelik olarak görüntü toplama ve değerlendirmeye yönelik geniş kapsamlı çözümler sunan şirket, bu çerçevede yeni sistemleri tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de sağlık dünyasının hizmetine sunuyor. Siemens Sağlık Türkiye Görüntüleme ve Tedavi Hizmetleri Pazarlama Müdürü Enis Sonemel, tüm dünyada nüfusun yaşlanmasına ve demografik değişimlere bağlı olarak görüntüleme sistemlerinin; Fonksiyonel görüntüleme (moleküler görüntüleme ve yeni biomarker’lar), Entegre teşhis ve tedaviye olanak sağlayacak yeni teknolojiler, Hibrid görüntüleme sistemleri olmak üzere üç temel alanda gelişim göstereceğini söyledi.
engel yetişmiş doktor ve teknisyen kadrolarının sayısındaki açıktır. Son yıllarda bu konuda önemli gelişmeler kaydedilmiş olmakla beraber kişi başına düşen doktor sayısı halen OECD ve Avrupa ortalamalarının çok altında seyretmektedir.”
Görüntüleme sistemlerinin ülkemizdeki kullanımları ve yaşanan sorunlara ilişkin sorumuzu ise Enis Sonemel şöyle yanıtladı: “Fonksiyonel görüntüleme alanı henüz gelişmekte olan ve halihazırda FDG bazlı moleküler görüntülemeye olanak vermektedir. Bu alandaki en büyük gelişme potansiyeli organ spesifik işaretleyici moleküllerin geliştirilmesi ve yaygın olarak üretilmesi olarak gözükmektedir. Mevcut durumda kaliteli sağlık hizmetlerinin yaygın olarak sunulmasının önündeki en büyük engellerden biri geri ödeme sisteminin kaliteli fakat etkin teşhisi özendirmeye yönelik olarak tasarlanmamış olmamasıdır. Gelişmiş teknolojilerin etkin olarak kullanımının önündeki en büyük
Teknolojinin en hızlı geliştiği üç alandan birisi olarak görülen sağlık teknolojilerinde her geçen gün önemli atılımlar gerçekleşiyor. Siemens Sağlık Türkiye Görüntüleme ve Tedavi Hizmetleri Pazarlama Müdürü Enis Sonemel, yaşanan gelişime yönelik olarak sağlık kurumlarının bu alanda yatırım yaparken cihazların ortalama yaşam sürelerinin 7-10 yıl arasında olduğunu düşünerek bu cihazları satın almalarını ve amaçlarına yönelik en ileri ve zaman içinde ihtiyaçlarına göre gerek kapasite gerekse teknoloji alanında upgrade edilebilir ürünleri tercih etmeleri gerektiğini belirtti.
Bu arada elde edilen görüntülerin saklanması, paylaşımı da önemli bir konu olarak ifade ediliyor. Sağlık sektörünün dışında diğer sektörlerde yaygınlaşan bulut (cloud) bilişim teknolojilerinin, sağlık sektöründe de arşivleme ve bilgi paylaşımını hem kullanım kolaylığı açısından hem de ekonomik yönden olumlu etkileyeceği belirtiliyor. Sonemel, “Medikal görüntü işleme uygulamaların, CT ile akciğer tümör taramaları veritabanı gibi nispeten yüksek maliyet gerektiren uygulamalara küçük ölçekli sağlık işletmelerinin sahip olabilmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Bulut bilişim modelinde kullanım bazlı faturalama söz konusu olduğu için maliyetlerde ciddi şekilde azalmalar sağlanabiliyor.” dedi.
MA RT 2 0 1 2
43
BÜYÜTEÇ
Muadili Olmayan Ürünlerin Satışında Sorun Yaşanıyor
S
ağlık alanında kullanılan teknolojilerde en hızlı gelişim görüntüleme sistemlerinde yaşanıyor. Renka Sağlık Genel Müdürü Kürşad Erdoğan da bu gelişimin devam edeceğini ve gelecekte her bir klinik için daha kompakt ve özellikli ürünlerin geliştirileceğini söyledi. Böyle hızlı büyüyen bir sektörde yaşanan sorunlarla ilgili sorularımızı da yanıtlayan Erdoğan, şu bilgileri verdi; ”Sağlık Bakanlığı çalışmaları ile bu pazarı disipline etmeye çalışıyor. Tabii ki bu süreçte aksayan, giderilemeyen sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Maalesef
44
MART 2012
Ulusal Bilgi Bankası (UBB) projesi ile ilgili hâlâ sorunlar yaşanıyor. Özellikle muadili olmayan ürünlerin satışında ihale kanunu karşımıza çıkıyor.” Ayrıca uygun fiyat kriterinin iyi değerlendirilmesi gerektiği de kaydedildi. İlk alım fiyatı düşük olan sistemlerin, çok kısa bir süre içerisinde ana parasının çok üzerinde maliyetlere neden olduğunu ileri süren Kürşad Erdoğan, ürün ve servis kalitesi ile ürün fiyatının hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği konusuna da özellikle dikkat çekti.
Renka Sağlık, Medtronic firmasının görüntüleme ürünlerini satıyor. Bu sistemler diagnostik amaçlı kullanılan sistemlerden ziyade mobil ve intraoperatif kullanıma uygun sistemler. Renka Sağlık Genel Müdürü Kürşad Erdoğan bu sistemlere örnek olarak POLESTAR intraoperatif MR’ı ve O-ARM Mobil 3D görüntüleme sistemlerini gösterdi ve “Her iki ürün de muadili olmayan ürünler ve ülkemizdeki yönetmelikler sebebiyle satışlarında ciddi sorunlar yaşıyoruz.” dedi.
BÜYÜTEÇ
Hastaneler PACS Yazılımı Alırken Daha Dikkatli Olmalılar
G
örüntüleme sistemleri konusunda dijital teknolojiye geçişle birlikte üç boyutlu görüntüler de gündeme geldi. Fujifilm bu alanda çıkardığı yeni ürünleri sağlık sektörünün kullanımına sundu. Fujifilm’in Türkiye medikal alanda distribütörlüğünü yapan Filmat da geçtiğimiz günlerde üç boyutlu (3D) dijital mamografi görüntüleme sisteminin Türkiye’de tanıtımını gerçekleştirdi. Ayrıca firma ilk dijital mamografi cihazının kurulumunu Euromed Görüntüleme ve Tanı Merkezi’nde gerçekleştirdi. Fujifilm 3D teknolojisi ile mamografi tanısında yeni bir dönemi başlatmış oldu. Filmat Sağlık Ürünleri Grup Satış Müdürü Hakan Bulut’la görüntüleme sistemlerindeki gelişim, ülkemizdeki çalışmalar ve yaşanan sorunlarla ilgili görüştük. Filmat, 2004 yılından beri Fujifilm’in medikal alanda geliştirdiği ürünlerin de Türkiye distribütörlüğünü yapıyor. Dijital görüntüleme sistemlerinde de önemli satış rakamlarına ulaştıklarını belirten Hakan Bulut, şunları söyledi: “İlk dijital mamografi cihazımız, Euromed Görüntüleme ve Tanı Merkezi’nde Prof. Dr. Levent Çelik yönetimindeki bir ekip tarafından kullanılmaya başlandı. Dijital görüntülemede 2010 yılının ortalarından itibaren 26 adet Flat Panel Dedector sistem kurulumunu gerçekleştirdik. Bu oldukça ciddi bir rakam. Fujifilm sağlık alanında inovatif bir teknoloji şirketi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bu alanda önemli ürünler üretiyor. Örneğin, dijital mamografi cihazımız dünyada ulaşılmış en yüksek çözünürlüğü sahip, hem hastanın daha az radyasyon alması hem de
46
MART 2012
doktorların yüksek imaj kalitesi ile değerlendirme yapabilmelerini sağlıyoruz. Fujifilm’in ürünlerini geliştirirken odaklandığı üç önemli nokta var. Bunlar; hastanın daha az X ışınlarına maruz kalması, kaliteli görüntü ve verimlilik. Bu üç başlık altında cihazların üretimi planlanıyor. Biz de bu yenilikçi ürünlerin Türkiye’de en iyi şekilde kullanımı için çalışıyoruz. Ciddi bir bayi kanalımız var. Müşteri memnuniyetine odaklanarak on dört bayiimizle birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” Bilindiği gibi 1990 yılların başında sağlık sektörü ilk dijital görüntü ile tanıştı. Bu CR sistemi ile gerçekleşti. CR sistemi konvansiyonel röntgen cihazında herhangi bir değişiklik yapılmadan kullanılan kasetlerle sağlandı. Bu aslında dijital görüntüleme teknolojisinin başlangıcıydı. Türkiye’de de hızla yayıldı. Örneğin Filmat 650’nin üzerinde kurulum gerçekleştirdi. Kaset taşımaları ortadan kaldıran sabit dedektörlerle dijital görüntüleme sisteminde bir aşama daha kaydetti. Ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren birçok şirket günümüzde bu iki teknolojiyi de sağlık kurumlarının kullanımına sunuyor. İşte bu noktada ‘Sağlık kurumlarının dijital görüntüleme sistemlerine yatırım yaparken nelere dikkat etmeliler?’ sorumuzu Filmat Sağlık Ürünleri Grup Satış Müdürü Hakan Bulut şöyle yanıtladı; “Biz iki ürünü de satıyoruz. Burada kritik nokta hastanelerin yoğunluğu. Eğer hastanenin çok yoğun bir röntgen çekimi yoksa CR tercih etmesi daha mantıklı. Ama üniversite hastaneleri gibi yoğun bir hastaneyse ve mevcut röntgen cihazının durumu kötüyse o zaman dijital
HAKAN BULUT
FİLMAT SAĞLIK ÜRÜNLERİ GRUP SATIŞ MÜDÜRÜ
Fujifilm sağlık alanında inovatif bir teknoloji şirketi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
röntgen teknolojisine geçilmesi doğru bir karar olur. Aslında bu konu Dünya’da da tartışılıyor. Görüntü kalitesi açısından çok büyük bir farklılık yok. Sağlık kurumlarının dikkat etmesi gereken bir diğer önemli konu ise arşivleme konusunda PACS sistemlerinde karşımıza çıkıyor. Burada maalesef son zamanlarda hiçbir klinik bilgileri olmadan, sadece otomasyon sistemi üzerinde açık kaynaklarla elde edilmiş yazılım tabanının üzeri-
ne yazılımlar geliştiriliyor ve oldukça düşük fiyatlarla hastanelere veriliyor. Bu yazılımlarda kalitenin kontrol edilmesi mümkün değil. PACS sistemi sadece görüntünün depolanması anlamına gelmiyor. İş akışını, raporları da eklerseniz anlamı oluyor ve verimlilik artıyor. Örneğin doktorun WEB üzerinden evinden de sisteme bağlanarak görüntüye ulaşması ve raporunu yazması lazım. Yaptığımız çeşitli seyahatlerde Amerikalı mes-
lektaşlarımız ile mevcut yaşanan bu durumları paylaştığımızda, onlar da bu süreçlerin Amerika’da yaşandığını ancak bu ürünleri tercih eden kurumların tekrar FDA onaylı ve klinik bilgiye sahip yazılımları tercih ettiğini belirttiler. O nedenle bu alanda yatırım yapan sağlık kurumlarının daha dikkatli olmaları, FDA onaylı yazılımları tercih etmeleri gerekiyor.”
MA RT 2 0 1 2
47
BÜYÜTEÇ
Radyolojinin Gelişim Yönü Kanserin Erken Teşhisinde Olacak
K
urt&Kurt A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Murat Balkan, görüntüleme sistemlerindeki gelişimin önümüzdeki dönem, kanserin en erken aşamada teşhis edilmesine yönelik olmasını beklediklerini söyledi. Balkan; “Eskiden görüntüleme cihazlarında doz göz ardı edilirken günümüzde artık en düşük dozlarla en iyi performans yakalanmaya çalışılıyor. Gelecekte kanser alanında Proton Beam Terapinin ve Moleküler Görüntülemenin büyük bir rolü olacağını düşünüyorum. Yine Türkiye’de artan cihaz sayıları, ihtiyaç olan radyolog ve medikal onkolog sayısının önüne geçeceğinden, Teleradyoloji ve PACS gelecekte hastanelerin önemli kalemlerini oluşturacak.” dedi. Görüntüleme sistemlerini yakından ilgilendiren bir diğer konu da bu sistemlerle elde edilen verilerin saklanması. Bilindiği gibi eskiden verilerin saklanması hastanelerin kendi arşivlerini oluşturmak içindi. Murat Balkan, artık günümüzde bu arşivlemelerin ameliyat öncesi planlamadan, ameliyatta hangi marka hangi model protez takılacağına kadar ön hazırlık yapabilme imkanı verdiğini ve böylece ameliyatların hem daha hızlı hem de daha ucuza planlanabildiğini söyledi. Ayrıca çekilen görüntüleri tüm klinisyenlerin, hatta yurt dışındaki hekimlerin ikinci görüşü için incelemesi de mümkün hale geldi. Türkiye’de artık bütün hastanelerde Hastane Bilgi Sistemleri mevcut, fakat şu anda sadece hastanelerin yüzde 15’ inde PACS Sistemi var. Görüntüleme sistemleri konusunda yaşanan sorunlara ilişkin sorumuzu yanıtlayan Murat Balkan, şunları
48
MART 2012
söyledi; “Mevcut PACS sistemlerinin çoğu Hastane Bilgi Sistemleri tarafından hastaneye sunulan yazılımlar. Türkiye’de ileride sağlam bir altyapı oluşturmak için Sağlık Bakanlığı’nın bu sistemler için bir akreditasyon oluşturması şart. Şu anda maalesef dünyada önemli hastanelerin kullandığı hızlı ve dinamik PACS çözümleri ile arşivleme sistemleri beraber anılıyor. Gelecekte doktor sayısının az olması dolayısı ile hastanelerin bağlı olduğu merkezler kurularak raporlamanın bu merkezlerden yapılması mümkün. Avrupa’da birçok hastanede bu uygulanıyor.” Bu arada Balkan, görüntüleme sistemleri yatırımlarında en önemli kriterin verilen servis hizmeti olduğunu da belirtti ve “Bir cihazın performansı ne kadar iyi olursa olsun, bakımı düzenli aralıklarla bu teknolojinin eğitimini almış kişilerce yapılmazsa o zaman hasta güvencesini de hiçe saymış olursunuz. Yine bu cihazlarda dikkat edilmesi gereken cihazın yeni yazılım versiyonlarında güncellenebilen cihazlar veya çözümler olmasıdır. Özellikle radyoloji, onkoloji ve endoskopide doğru bakımı yapılmayan cihaz, çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu alanda Sağlık Bakanlığı’nın da konuya hassasiyetini bekliyoruz” dedi. 1974 yılında çalışmalarına başlayan Kurt & Kurt A.Ş., Türkiye’de başta Hitachi, Sectra ve Pentax olmak üzere Radyoloji ve Endoskopi alanlarında görüntüleme ve arşivleme hizmetleri veriyor. 2005 yılından beri de Orta Asya ülkelerinde faaliyet göstermeye başlayan şirketin, Bakü, Almata, Taşkent ve Bişkek’te ofisleri
MURAT BALKAN
KURT&KURT A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Çekilen görüntüleri tüm klinisyenlerin, hatta yurt dışındaki hekimlerin ikinci görüşü için incelemesi de mümkün hale geldi.
BÜYÜTEÇ var. Bu ofislerden bölgeye montaj, servis ve eğitim hizmetleri veriyor. Ayrıca bu ülkelerdeki doktorların ve teknisyenlerin eğitiminin sürekliliği için Manisa ve Ankara’da merkezleri var. Doktorlar istedikleri kadar bu
merkezlerde kalıp cihazların aplikasyonu ve yeni teknolojiler ile ilgili eğitim alabiliyorlar. Bu arada Hitachinin uzun yıllardır geliştirdiği Proton Beam Terapi ilk kez Amerika’da MD Anderson Kanser Merkezi’nde
kuruldu ve FDA alan ilk firma oldu. Kurt&Kurt şirketinin amacı da şu anda dünyada sadece üç ülkede mevcut olan bu teknolojiyi ülkemize taşımak.
Yatırım Yaparken Hasta Yoğunluğu Göz Önünde Bulundurulmalı
S
on yıllarda görüntüleme sistemleri konusunda tüm sağlık kurumlarının gündeminde dijital görüntüleme sistemlerine geçiş süreci tartışılıyor. Dijital görüntülemenin yanı sıra görüntü arşivleme ve gönderim sistemi PACS da yine gündemde olan bir diğer önemli konu. Dijitale geçişte bu iki önemli sürecin tamamlanması sağlık kurumlarının artık maliyetsiz bir şekilde radyoloji bölümünü yönetebilmeleri anlamına geliyor. Ekol Tıbbı Ürünler Şirketinden Konvansiyonel ve Dijital Röntgen Cihazları Sorumlusu Faruk Ceyhan, Dijital Radyografi(DR)’yi radyolojik görüntülemede tasarruf devri olarak tanımladı. Bilindiği gibi ‘Direct Digital Radiography / Flat Panel Dedector System’ adıyla anılan bu teknoloji geçmiş görüntüleme sistemlerinde film ve banyo gibi yardımcı ekipmanları devre dışı bırakıyor. Tüm teknoloji cihazlarında olduğu gibi dijital görüntüleme sistemlerinde de yıllara göre fiyatlar ciddi bir düşüş eğilimi gösteriyor. Ceyhan, 2005 yılında Tavan Statifli Tek Dedektörlü bir DR cihazının fiyatının 600 bin lira iken bugün 200 bin liranın altına düştüğüne dikkat çekerek şunları söyledi: “Üstelik bu tip Dijital Radyografi (DR) den daha hızlı ve işlevsel olan U Kollu DR fiyatı da 180 bin liranın
50
MART 2012
altında. Ortalama 100 bin lira bedelle Görüntü Arşivleme ve Gönderim Sistemi PACS’a sahip olan bir kurum, yukarıdaki fiyatlardan satın aldığı DR’la, film, konvansiyonel/CR kaseti, banyo cihazı ve kimyasalları masraflarından tamamen kurtulabiliyor. Milyonlarca röntgen imajı, artık film üzerine değil, PC’lerin hard diskinde depolanıyor. Çekilen her imaj 3.5 saniyede ekrana düşüyor ve teknisyen sıradaki hastayı onuncu saniyede çekime hazır hale getirebiliyor. Çekimlerin tekrarı artık tarih oldu. Banyo kimyasallarının çevreye zararı da ortadan kalktı. Az sayıda personel ile büyük verim sağlanıyor. Sonuç olarak beş adet Konvansiyonel/CR Sisteminin yaptığı işi iki adet DR sistemi rahatlıkla yapabiliyor.” DR sistemlerinin sağladığı kolaylıklar tartışılmazken sağlık kurumların doğru zamanda doğru DR sistemine geçmeleri de oldukça önemli. Kullanıcının bu konuda en doğru kararı, elindeki konvansiyonel röntgen cihazının yaşına ve teknik servis maliyetlerinin durumuna bakarak değerlendirip vermesi gerektiğini belirten Faruk Ceyhan, bu konuyla ilgili sorumuzu şöyle yanıtladı; “Eğer sağlık kurumunun mevcut röntgen cihazı kendisine yıllık yüksek onarım maliyetleri oluşturmuyorsa ilk etapta Flat Panel Dedector sistemi ile dijital rad-
FARUK CEYHAN
EKOL TIBBİ ÜRÜNLER, KONVANSİYONEL VE DİJİTAL RÖNTGEN CİHAZLARI SORUMLUSU
Milyonlarca röntgen imajı, artık film üzerine değil, PC’lerin hard diskinde depolanıyor.
yografiye geçmeyi düşünebilir. Böylelikle mevcut röntgen cihazını da kullanmaya devam eder. Ancak, tek dedektörle, konvansiyonel sistemi DR’a upgrade işlemi, maliyeti yüksek olan dedektörün, akciğer statifinden yüzer masaya, tetkik amacı doğrultusunda taşınmasını gerektirdiği için çekinceli olarak değerlendiriliyor ve tercih edilmiyor. İki dedektör maliyeti ile DR’a geçişte ise, cihazın yaşı ve kalitesine göre bir kararı gerekli kılıyor. Çünkü bu işlemin maliyeti yeni bir U Kollu DR’a yakın. Bunlar, tek dedektör ile hem ayakta, hem de yatan hastaların filmlerini, hareketli dedektör teknolojisi ile çekebilen tavandan statifli senkronize tüp-akciğer statifine sahip sistem ile U Kollu Tam
Motorize Hareketli Sistemler. U Kollu Motorize Hareketli Sistemler, Tavan Raylı Sistemlere göre daha işlevsel, daha hızlı, yer tasarruflu ve daha düşük maliyetli olarak çok avantajlı görülüyor.” Öte yandan sağlık kurumlarının söz konusu dijital sistemlere geçişte teknik şartname hazırlama yetkisinin sadece hekimlere bırakmaması gerektiği de kaydedildi. Önümüzdeki dönemde bu alanda çok ciddi yatırımların yapılacağı öngörülürken Sağlık Bakanlığı’nın bir düzenlemeye gitmesi isteniyor. Bu konudaki toplu alımlarında farklı sorunları beraberinde getireceğini belirten Faruk Ceyhan, “Tek kalemde bir firmaya,
on milyon dolarlık dijital röntgen cihazı siparişi verilmesini doğru bulmuyorum. Nedeni şu; siz toplu bir alımla tek bir markaya ve onun arkasındaki tek bir firmaya on yıl bağımlı hale geliyorsunuz. Yeni ihale yasasının koşulları gereği küçük firma kalmadı. Orta ve büyük firmalarda ise sürekli personel değişikliği oluyor. En büyük firmalarda bile durum böyle. Toplu alım meselesine Sağlık Bakanlığı dikkat etmeli. Hastanelerin tek tek alımlarında bakıldığında ise Bakanlık bu noktada piyasa araştırmasıyla bir ihale çatı fiyatı oluşturabilir. Hastaneler bu fiyatın üzerinde alım yapmaz. Böylelikle Bakanlık düşük fiyat hedefine de ulaşmış olur.” dedi.
MA RT 2 0 1 2
51
BÜYÜTEÇ
Yazılımlarla Uygulamalar Çeşitlenecek
M
editel İş Geliştirme ve Pazarlama Yöneticisi Gökay Çelik, görüntüleme sistemlerinde dijital teknolojilerin hem bu sistemlerde hem de diğer tıbbi cihazlarda ağırlığını artıracağını ve yazılımların ön plana çıkacağını, bu yazılımlarla uygulamaların daha da çeşitleneceğini söyledi. Bilgilerin cep telefonlarına transfer edilmesi, depolama ve kayıtların tutulması gibi gelişmelerin de hız kazanacağı kaydedildi. Sağlık Bakanlığı’nın bu gelişmeleri yakından takip ettiğini belirten Gökay Çelik, konuyla ilgili şu bilgileri verdi; “Sağlık Bakanlığı ülkemizdeki aşırı film tüketim maliyetlerini iyi incelemiş, gerek Dijital Röntgen(DR) alımlarını, gerekse alınan görüntülerin depolanabilmesi, kolay transfer edilebilmesi için PACS sistemlerini teşvik etti ve bu sistemleri satın almaya da devam ediyor. Ayrıca, hizmet
52
MART 2012
alımları ve kiralama yöntemleriyle hastanelerimiz, DR ve PACS sistemlerine kolayca kavuşabiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın DR sistemlerine olan desteğiyle, hastaların görüntüleri yıllarca saklanabilecek. Ayrıca hem hastalara uygulanan X ışınları azalacak hem de uygulayıcı teknisyen ve doktorlarımız daha az radyasyona maruz kalacak.” Yirmi sekiz yıldır sağlık sektöründe faaliyet gösteren Meditel şirketi, 20. yüzyıl’ın başlarında Flat Panel Dedektörlerin (FPD) üretilmeye başlanmasıyla birlikte çalışmalarına bu alanda sürdürdü. Gerek mümessili oldukları Shimadzu/Japonya ve Sitec/Kore firmalarının üretimi olan Dijital Röntgen (DR) cihazlarını ithal ederek gerekse Digimed vasıtasıyla ülkemizde bunları imal ederek çalışmalarına devam ediyor.
GÖKAY ÇELİK
MEDİTEL İŞ GELİŞTİRME VE PAZARLAMA YÖNETİCİSİ
Hastalar Tıbbi Cihazlara Ne Kadar Güveniyor?
yazı,
UZM. ALPER KURU
SAĞLIK BAKANLIĞI SAMSUN İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ TIBBİ CİHAZ PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ BİRİMİ
Tıbbi cihazlar, tedavilerdeki kullanım sıklığı ve maliyetli olmalarına rağmen ne yazık ki ilaç kadar bir bütün olarak fark edilmemekteler. Tıbbi cihazların sınıflandırılmasındaki zorluklar, pazardaki sayısı ve çeşitliliği, farklı harcama kalemleri altında (Örn: tıbbi sarf malzeme, cerrahi alet vb.) gösterilmeleri ve ayrıntılı olarak kaydedilmemeleri tıbbi cihazların fark edilmemelerindeki en büyük nedenler olduğunu söyleyebiliriz.
3. Vücut Dışı (İn Vitro) Tıbbi Tanı Cihazları Yönetmeliği (98/79/EC),
Tıbbi cihazların ülkemiz ve Avrupa Birliği içerisindeki piyasa gözetimi ve denetimini (Tıbbi Cihaz PGD) düzenleyen yönetmelikler;
Hastalar Arasında Araştırma Yapıldı
1. Tıbbi Cihaz Yönetmeliği (93/42/ EEC), Örnek ürün: Cerrahi maske, iğneli enjektörler, kan torbaları. 2. Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi Cihazlar Yönetmeliği (90/385/ EEC), Örnek ürün: Geçici kalp pilleri, anestezi makinesindeki gaz mikseri.
54
MART 2012
Örnek ürün: Test kitleri, kan tüpleri, iğnesiz kan gazı alma enjektörleri, Tıbbi cihazların hastanın, kullanıcının veya üçüncü kişilerin sağlığını tehlikeye sokmaması ve cihazla ilgili her türlü risklerin hastanın sağlığı ve korunması ile uyumlu olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Tıbbi hataların sorgulanmasında kurum ve sağlık personelin üzerinden yapılırken asıl neden olabilecek tıbbi cihazlar ne yazık ki hastalarca da göz ardı edilebilmektedir. Bu konuda saha araştırmalarına ihtiyaç vardır. Samsun İl Sağlık Müdürlüğü ve Samsun İl Özel İdaresi ile birlikte, hastaların tıbbi cihazlara olan yaklaşımlarını saptamak için saha araştırması tabanlı çalışma yürütüldü. Türkiye’de ilk defa Samsun ili genelinde hastalar üzerinden tıbbi cihazlara yönelik 20 hastanede 1257 hasta görüşlerine başvurularak hazır-
lanan ve “Güvenli Cihazların Yaygınlaştırılması” başlıklı çalışmada dikkat çekici çıktılar elde edildi. Araştırma sonucu, güvenli tıbbi cihazların yaygınlaştırılmasında öncelikli olarak yapılması gerekenler sıralandığında aşağıdaki başlıklar öne çıkmaktadır; • Hastaların güvenli tıbbi cihazlara yönelik bilinçlendirilmesi, • Hastalara, tedavileri sırasında kullanılan marka ve miadı belirtilmiş tıb-
bi cihazlara ait fatura verilmesi, • Hastaların güvenli tıbbi cihaz isteklerinin dikkate alınması, • Tıbbi cihaz denetimlerinin ortak akılla artırılması, Tıbbi Cihaz Soruları Tıbbi hatalara neden olabilecek her tıbbi cihazın güvenilirliğini sorgulama konusunda hastaların yaklaşımları dikkat çekicidir.
Soru
Cevap
Hastanede Kullanılan Tıbbi Cihazdan Zarar Görürseniz Sizde Suçlu Olduğunuzu Düşünür müsünüz?
Evet Düşünürüm Hayır Düşünmem
Sayı (n) 338 881
% (100) 27,7 72,3
Evet Hayır Dikkat Etmedim
269 404 469
23,6 35,4 41,1
Kullanılan Tıbbi Cihazın son kullanma tarihi üzerinde var mıydı?
Evet Hayır Dikkat Etmedim
138 51 514
19,6 7,3 73,1
Kullanılan Tıbbi Cihazın “CE” işareti üzerinde var mıydı?
Evet Hayır Dikkat Etmedim
94 33 401
17,8 6,3 75,9
Hastanede kullanılan ambalajlı Tıbbi Cihazın ambalajı yanınızda mı açıldı?
Hastaların bilinçlenmesi tıbbi cihazın fiyatı dışında üreticilerin markası öne çıkacak ve hastalar sağlık işletmelerini tıbbi cihaz alımlarında yönlendirebileceklerdir.
Tablo 1. Hasta Güvenliği ve Tıbbi Cihaz Cevapları
MA RT 2 0 1 2
55
Sağlık işletmeleri kullanılan tıbbi cihazların marka ve miadı belirtilmiş faturasını hastalara vermesi kullanılan her tıbbi cihazın kayıt altında olduğunu ortaya koyacaktır. Tıbbi Hata Soruları Hatalı tıbbi cihazların boyutu ve yaygınlığı seyrek olarak incelenen olayların dışında bilinmemektedir. Çalışmamız sırasında hastalara yönelttiğimiz anket sorularına aldığımız cevaplar, hastalarla olan iş birliğinin ve iletişimin yetersizliği hakkında bir fikir vermekte.
Soru
Sayı (n) Evet 51 Hayır 846 Bilmiyorum 297 1 Aklıma Gelen Her Yere 6 Başhekime 3 Hasta Hakları Birimine Hastane Yönetimi 3 İl Sağlık Müdürlüğüne 5 Sağlık Bakanlığına 3 1 Şikâyet Etmedim 1 Ameliyat Sırasında Bilmiyorum 4 2 Bozuk Değerleri Yanlış Gösteriyordu 1 1 Denem Usulü Takıldı 1 Her şey olabilir 2 Steril Olmamasından 1 Kan Alma Seti Delikti Kuvüz’ün Çalışmaması 1 Makas Unutuldu Ameliyatta 1 Yanlış Tedavi Yapıldı 1 270 Sağlık Müdürlüğüne Hasta Hakları Birimine 281 Hastane İdaresine 623 Diğer 53
% (100) 4,3 70,9 24,9
Hastanelerde Üretim Yerinde Satış Yerinde
41,7 48,5 9,7
Cevap
Size veya bir yakınınıza hatalı tıbbi cihaz kullanıldı mı?
Kullanıldıysa Nereye Şikâyet Ettiniz?
Evet ise bu tıbbi cihazdaki uygunsuzluk neydi?
Hastanelerde kullanılan tıbbi cihazda imalat hatası çıkarsa ne yaparsınız? Tıbbi Cihazlara yönelik denetimlerinin nerelerde yapılmasını istersiniz?
Tablo 2. Tıbbi Hata Cevapları
56
MART 2012
510 593 119
17,8 6,3 75,9
Hastaların Tıbbi Cihaz Beklentileri Soruları Hastalar aldıkları hizmetin kalitesini sorgulamada kendi tedavilerinde kullanılan tıbbi cihazları da dahil ettiklerini ne yazık ki sağlık işletmeler göz ardı edebilmektedir. Hastalar, kendi üzerlerinde kullanılan tıbbi cihazlarla ilgili görüş ve önerilerinin tıbbi cihaz alımı karar verme süreçlerinde kullanılmasını istemekteler.
Soru
Cevap
Sayı (n=1192)
% (100)
Memnuniyet anketlerinde güvenli tıbbi cihazlardan olan memnuniyetinizin detaylı sorulmasını ister misiniz?
Evet Hayır
791 401
Soru
Cevap
Sayı (n=1192)
Kuruluşların tıbbi cihaz alımında sizin isteklerinizin de değerlendirmeye katılmasını ister misiniz?
Evet Hayır
770 432
Soru
Cevap
Sayı (n=1192)
% (100)
Size veya yakınınıza kullanılan tıbbi cihazların marka ve miadı belirtilmiş faturası size verilmesini ister misiniz?
Evet Hayır Bazen
674 378 162
55,5 31,1 13,3
66,4 33,6 % (100) 64,1 35,9
Tablo 3. Hastaların Tıbbi Cihaz Beklentileri Hastanelerin Güvenilirliği Artacak Hastaların bilinçlenmesi tıbbi cihazın fiyatı dışında üreticilerin markası öne çıkacak ve hastalar sağlık işletmelerini tıbbi cihaz alımlarında yönlendirebileceklerdir. Tıbbi cihaz üreticileri doğrudan hastalarla irtibat halinde olmaları, Ar-Ge çalışmalarında farkındalık sağlayacak. Böylece daha güvenli tıbbi cihazların hastalarca tüketimi ve üreticilerin rekabet güçlerine çarpan etkisi sağlanacaktır. Sağlık işletmeleri kullanılan tıbbi cihazların marka ve miadı belirtilmiş faturasını hastalara vermesi kullanılan her tıbbi cihazın kayıt altında olduğunu ortaya koyacaktır. Hasta elindeki faturayla kendisini aynı zamanda bir tüketici olarak algılayacak ve sağlık hizmetinin içinde kendisini konumlandıracaktır. Böyle bir belgenin verilmesi olası bir tıbbi hata olaylarında
Güvenli tıbbi cihazların yaygınlaştırılması, tıbbi cihaz kaynaklı tıbbi hataların önüne geçecektir.
delil ve güvensizliği engelleyecektir. Bu uygulama hayata geçirildiğinde; kullanılan tıbbi cihazın güvenilirliğinin sorgulanabilmesini, tıbbi cihazların hastada kullanılıp kullanılmadığı şüphesinin ortadan kaldırılmasını ve tek kullanımlık tıbbi cihazların son kullanma tarihlerinin takibi sağlanacak. Hastanelerin şeffaflığı ve güvenilirliği artacaktır. Sağlık Bakanlığı Tıbbi Cihaz Denetimlerini Arttırmalı Hastaların güvenli tıbbi cihazlardan olan memnuniyetlerinin artırılmasında tıbbi cihazların kabul ve red kriterler hazırlanmalı ve olabilecek olumsuzluk kontrol aralıkları sıklaştırılmalıdır. Tıbbi cihazların ( Örn. Steril gazlı bezin ambalajının hastanın yanında açılması ve hastanın veya refakatçisinin ürün etiketini görebilmesi gibi.) kullanılması gereken durumlar belirlenmeli
ve doğru kullanımları sağlanmalıdır. Uygunsuz tıbbi cihazlar konusunda yaşanan olumsuzluklar ve yapılan düzeltici ve önleyici faaliyetler veya iyileştirmeler “Tıbbi Cihaz Uyarı Sistemi” dahilinde kayıt altına alınıp Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna ivedilikle bildirilmelidir. Hastalar ankete verdikleri cevaplarda, Sağlık Bakanlığının tıbbi cihaz denetimlerini artırmasını istediklerini belirtmekteler. Oysa ki tıbbi cihaz üreticilerin ve tüketiciler gibi hastaların dahil olmadığı bir tıbbi cihaz denetimin etkin yapılması mümkün değildir. Ancak, Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da bir an önce belirlenen 12 bölgede görevlendirme ile çalışan 40’ı aşmayan Tıbbi Cihaz Denetçilerini kurum bünyesine almalı ve sayılarını artırmalıdır. Güvenli tıbbi cihazların yaygınlaştırılması, tıbbi cihaz kaynaklı tıbbi hataların önüne geçecektir. Yeter ki, tıbbi cihazları bir bütün olarak görüp, bütünden parçalara giderken hastalarla güvenli tıbbi cihazların yaygınlaştırılmasına yönelik ortak akıl iş birliği geliştirilebilsin. Kaynak: Uzm. Alper KURU, İstatistikçi Ahmet ÜSTÜNEL, Güvenli Tıbbi Cihazların Yaygınlaştırılması 2011.
MA RT 2 0 1 2
57
RAH
ED
ON
KA
İY E
AFY
Sİ
06-09 HAZİRAN 2012 Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk Kongre Merkezi / AFYONKARAHİSAR
İS A R B
EL
w w w.ter ma lko ngre si. org
58
MART 2012
Günde Sadece Bir Tatlı Kaşığı Tuz Tüketin B
eslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve elliye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Bu minerallerden sodyum ve klorun bir arada yer aldığı tuz için azı karar çoğu zarar mantığı ile hareket etmekte fayda vardır. yazı,
M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN
Uzmanların önerisi gün içerisinde altı hatta beş gram (yani silme olarak bir tatlı kaşığı) kadar tuz alınması yönündedir. Bu değer yemeklere ve ekmeklere eklenen tuz ile rahatlıkla karşılanabilmektedir. Buna karşılık yakın bir zamanda Hacettepe Üniversitesi ve
Türk Böbrek Vakfı tarafından yapılan iki farklı araştırmada Türk insanının günde ortalama 18 – 18,5 gram civarında tuz kullandığı saptanmıştır. Çünkü yemeğin ve salatanın tadına bile bakmadan tuz kullanan tek toplum maalesef Türkler. Diğer yandan dünyanın en tuzlu peynir ve zeytinlerinin ülkemizde bulunduğu, füme etler, konserveler, et suyu tabletleri, hazır çorbalar, turşu, salamura yaprak, kuruyemişler hatta çikolatalı gofretlerde bile (sanki tadı tuzu yerinde olsun düşüncesi ile hazırlanmış gibi) tuz bulunmaktadır. Halbuki tuz tadı sonradan kazanılan bir tattır ve insan gerçekten isterse bu alışkanlığını zamanla bırakabilir. Denemedikçe ne yapabileceğini kimse bilemez. İnsan ölüme bile alışırken tuz tadından uzaklaşmak da pek de
MA RT 2 0 1 2
59
Tuz tadı sonradan kazanılan bir tattır ve insan gerçekten isterse bu alışkanlığını zamanla bırakabilir. zor olmasa gerek. Buradan hareketle besinlerin tadını değiştirmek için tuzsuz bitkisel karışımlar ve çeşitli baharat kombinasyonları hazırlanabilir. Lezzet vermek için besinlerin üzerine eklenebilir. Tabii ki karanlık, serin ve kuru bir yerde saklamak koşulu ile… Çorbalarda, konserve balıkta, sebzelerde, sebze sularında, krakerlerde, patlamış mısırda ve hazır besinlerin etiketlerinde bulunan açıklamalarda “tuzsuz”, “sodyumu azaltılmış”, “sodyumsuz” ve “düşük sodyumlu” gibi çeşitli tanımlamalar görülebilir. Her zaman için daha düşük sodyum içeren besinleri satın almaya özen gösteriniz. Dışarıda hızlı servis yapılan yerlerde veya restoranlarda yemek yiyorsanız, bilinçli sodyum almaya gayret ediniz. Tuzsuz kuru yemişler, patlamış mısır
60
MART 2012
ve krakerlerde tuz tadı alıyorsanız, hafif tuzlu veya tuzsuz olanları deneyin. Dışarıda Yemek Yerken Marketten satın alınan besinlerin aksine, restoran mönülerindeki yiyeceklerdeki sodyum miktarını bilemezsiniz. Dışarıda çok sık yemek yiyorsanız, yiyeceklerdeki sodyum ayarlaması çok önemlidir. Aşağıdaki basit yollarla yiyeceklerinizdeki sodyum ve tuzu azaltabilirsiniz. 1. Tuzluğu başka bir masaya koyunuz. Besinlerin lezzetini artırma ihtiyacı duyuyorsanız, baharat karışımları veya limon suyu isteyiniz. 2. Mönüdeki bilgilere göre yüksek sodyum içerenleri belirleyiniz. Salamura, tütsülenmiş, kendi suyunda pişmiş, soya sosu veya et suyu gibi. 3. Tuzlu atıştırmalar yerine çiğ sebzeleri tercih ediniz. 4. Hamburger ve sosisli sandviçlerde kullanılan soslardan uzak durunuz. Bunlar hardal, turşu, ketçap ve tartar sosudur. Bunların yerine lahana, soğan ve domatesi tercih ediniz.
5. Servis elemanlarına sorarak yardım isteyiniz. Yemeğinizin tuzsuz hazırlanmasını isteyin ve yüksek sodyum içerikli soslardan uzak durunuz. Salatalarda daha çok limon ve sirke kullanılmasını isteyiniz. 6. Siparişlerinizi sade tutmaya çalışınız. Soslu yemekler yerine haşlama ve ızgara olanları tercih ediniz. Özel soslar, genelde yemeğe fazladan sodyum sağlarlar. Salata soslu ağır sandviçlerin yerine, taze sebze içeren etli sandviçleri tercih ediniz. İyotlu Tuz Nedir? İyotlu tuz, iyot eklenmiş sofra tuzudur. İnsan vücudunun çok az miktarda iyoda ihtiyacı vardır. Tuza iyot eklendiğinde -orta düzeyde tuz ve sodyum tüketildiğinde-, bu ihtiyaç da karşılanmış olur. Diyetinizdeki iyot, tiroit bezini düzenleyerek, guatr hastalığının önlenmesine yardımcı olur. Tuzdaki miktarlarla kıyaslandığında MSG’nin sadece 1/3 ü sodyumdur, fakat bu miktar besinlerin lezzetinin artırılmasında yeterlidir.
YENİ ÜRÜNLER
Exper Tüm Ürün Gruplarını Yeniliyor Exper; masaüstü, dizüstü, tablet bilgisayar ve sunucu sınıfındaki yeni ürün ve hizmetlerini düzenlediği bir toplantıyla tanıttı. Toplantıda satışa sunulan yeni ürünler hakkında bilgi veren Exper Pazarlama Direktörü Mert Erinç, “Yeni modellerimizle herkes aradığını Exper’de bulacak. Bu yıl ki konseptimizi müşterilerimizin farklı bir deneyim yaşamaları üzerine konumlandırdık. Bunun ilk üyesi olan Karizma serisinin 17.3 inç’lik modeli NCL1N, bilgisayar tutkunlarının yeni iletişim ve eğlence adresi olacak. Öte yandan NCL1N Hybrid disk teknolojisi sayesinde kullanıcılar bilgisayarlarını yüzde 50 daha hızlı açıp-kapatacak ve maksimum verim alabilecek. NCL1N’deki 1920x1080 piksel Full HD çözünürlüklü ekran ile kullanıcılara yeni bir görsel deneyim yaşatacağız” dedi.
Android Telefonlar İçin Yeni Uygulama Android işletim sistemli telefonlar için Magix Camera MX adlı bir uygulama geliştirildi. Bu telefonlara daha önce özel bir kamera uygulaması bulmak zordu. Çoğu kullanıcı telefonuyla beraber gelen standart uygulamayı kullanıyordu. Magix Camera MX uygulaması Android telefonlarda farklı çekim modları sunuyor. Zengin fotoğraf düzenleme seçenekleri, fotoğraf arşivleme ve sosyal medya bütünleşmesiyle dikkat çeken uygulamanın en önemli özelliğiyse 15 farklı görüntü efektine sahip olması. Bu özellik sayesinde örneğin çektiğiniz bir fotoğrafı bir dokunuşla kara kalem çalışmasına dönüştürebiliyorsunuz. Ayrıca sosyal ağ bütünleşmesi sayesinde hazırladığınız fotoğrafları Twitter ve Facebook gibi ortamlarda paylaşabiliyorsunuz. Magix Camera MX’in en güzel tarafı ise ücretsiz bir uygulama olması. Birkaç tıklama ile Android Market’ten kolayca indirilip kuruluyor.
Öte yandan Easypad tablet bilgisayar serisiyle, pazara yeni bir soluk getiren Exper, 2 model Windows, 2 model Android işletim sistemli P10EMS, P10EMS 3G, P10MAN ve P10MAN 3G modelini de ilk kez tanıttı. Tanıtımda sergilenen 10.1 inç ve 9.7 inç büyüklüğündeki modellerde 1,5 GHz frekansındaki Intel işlemciler kullanılıyor. Ayrıca tabletler 32 GB’a kadar SSD depolamayla beraber geliyor. Windows 7 Home Premium işletim sisteminin yanı sıra Android 3.2’nin de kullanıldığı yeni Easypad modellerinin ‘daha ulaşılabilir bir fiyata’ sahip olmasının hedeflendiği de belirtildi.
MA RT 2 0 1 2
63
YENİ ÜRÜNLER
hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI
Toshiba’dan 3D Özellikle Yeni Video Kamera Toshiba 3D eğlence dünyasını Camileo Z100 video kamera ailesiyle genişletti. Toshiba’nın Camileo video kamera serisinin son üyesi, kullanıcılara 3D videoları 1920 x 1080 çözünürlükte Full-HD olarak kaydetme olanağı sağlıyor. Bunun anlamı, 3D çekimler yerine standart 2D videolar da çekebilirsiniz. 3D moda geçiş yapmak için sadece kameranın üzerindeki 3D tuşuna basmanızın yeterli olacak. Ayrıca Camileo Z100’ün 3D kayıt modunda 8x oranında dijital yakınlaştırma olanağıyla en küçük detayları bile yakalamak mümkün. 3D fotoğraflar çekmek isteyenler için özel tasarlanan kompakt ve zarif Camileo Z100, HDMI çıkışıyla kolaylıkla 3D televizyonlara veya dizüstü bilgisayarlara bağlanabiliyor. 7.1cm (2.8”) LCD dokunmatik ekran üzerinden özel gözlük kullanmadan 3D video izlerken aynı anda 3D televizyon, dizüstü bilgisayar veya projektöre HDMI bağlantısı ile görüntü paylaştırmak da mümkün.
Mobil 2012 Fuarı’nda HTC One Serisi Tanıtıldı İspanya’nın Barselona kentinde düzenlenen Mobil 2012 Fuarı bu yıl da yeni teknolojilere, ürünlere ev sahipliği yaptı. Fuarda dikkat çeken ürünlerden biri de HTC firmasının HTC One Serisi cihazlarıydı. HTC One X ve HTC One S modelleri üzerinde bulunan kameraların 2.0 diyafram değerine sahip olması ve kamera lensinin de 28 mm olması kullanıcıları memnun etti. Ayrıca müzik kalitesini artırmak konusunda da atılım yapan HTC, One Serisi’ne Beats By Dr. Dre Audio’yu entegre ederek cihazlarında gerçek ses kalitesi sunuyor. 4.7 inç büyüklüğündeki ekranında 1280x720 piksellik ekran çözünürlüğü sunan HTC One X, 32 GB dahili hafıza ve 1 GB RAM ile kullanıcılarının her isteğine yetecek bir telefon. 7.9 mm kalınlığı ile HTC’nin şu ana dek ürettiği en ince telefon olan HTC One S ise, 1.5 GHz’lik çift çekirdekli Snapdragon S4 işlemcisi ile birlikte, 16 GB dahili depolamanın yanı sıra, microSIM hafıza kartlarını da destekliyor. Serinin giriş modeli olsa da, Beats Audio, Android 4.0 gibi özellikleri barındıran HTC One V ise, 5 MP kamerası, 1 GHz işlemci gücü ve yalnızca 115 gramlık ağırlığıyla, taşınabilirliği ön plana çıkarıyor. HTC One Serisi’nin, Nisan ayı gibi pazara sunulması bekleniyor.
64
MART 2012
İlk Milli Türk Bayramı ‘‘Nevruz’’
yazı,
DİDEM GÜLKAÇ
Nevruz’un ortaya çıkışına dair pek çok efsane bulunmaktadır.
M
art ayının 21. gününe tekabül eden ve Türklerin en eski milli bayramı olan Nevruz tüm dünyada Türklerin birleşerek kutladıkları tek gün olma özelliğini taşımaktadır. Altayların uzun süren soğuk iklim şartları altında yaşayan, hayvancılık ve tarım ile geçimini sağlayan Türkler, bahara geçiş döneminde doğanın yeniden canlanmasını, eşsiz güzelliğini cömertçe kendilerine bahşetmesini bir kutlama yaparak karşılık vermiştir. Bu kutlama Nevruz bayramıdır. Kaynağı Altaylar olan ilk milli bayramımız zamanla Asya üzerinden Avrupa’ya ve sonrasında tüm dünyaya yayılmıştır. Farsça nev ve rûz kelimelerinin bir araya gelmesi ile ‘‘Yeni gün’’ anlamına gelen Nevruz bayramı Türklerin “On iki Hayvanlı Takvim”i dahil kullandıkları takvimlerde yılın ilk günü olarak belirtilmiştir. Güneşin koç burcuna girmesi ile yeni bir yılın ilk başlangıcı olan 21 Mart aynı zamanda gece ve gündüzün de eşit olması nedeniyle ‘‘Gün Dönümü’’, ‘’Yılsırt’’ gibi isimlerle de ta-
nımlanmıştır. Türk dünyasının ortak kültürü olan Nevruz Müslüman Türk Dünyası, Hristiyan Gagavuz, Çuvaşlar ve Şamanist Yakut Türklerinde kutlanmaktadır. Nevruz doğa güçlerine törenler düzenlenmesi ve bu törenlerin etkisiyle toplum yaşantısının kolaylaşması dileği üzerine belirmiştir. Nevruz kutlamaları bahar bayramı olarak yüzyıllar boyu sürmüş halen de sürmektedir. Nevruz kutlamaları Osmanlı Devleti’nde de önemli günlerden biri olarak kabul edilmiş, Nevruziye denilen macun veya tatlı yenilmesi, doğa ile ilgili şiirlerin yazılması gelenek haline getirilmiştir. Nevruz günü Sarayda Müneccimbaşılar padişaha yeni yıl takvimini sunar ve “Nevruziye Bahşişi” isimli bir bahşiş kendisine takdim edilirdi. Sadrazam da padişaha at, silah ve pahalı kumaş gibi çeşitli hediyeler verirdi. Bu hediyelere ise “Nevruziye Pişkeşi” denilmekteydi. İslam öncesi, İslam dönemi ve günümüz Nevruz kutlamaları genel manada aynı şekilde sürdürülmektedir.
MA RT 2 0 1 2
67
Nevruz kutlamaları Osmanlı Devleti’nde de önemli günlerden biri olarak kabul edilmiş, Nevruziye denilen macun veya tatlı yenilmesi, doğa ile ilgili şiirlerin yazılması gelenek haline getirilmiştir. Çeşitli Efsaneler Var Nevruz günü kutlamaları genellikle yakılan ateşten atlanarak yapılır, ateşten atlama günahlardan arınmayı ve toprağın ısınmasını simgelemektedir. Ateşten atlayan insanların yıl boyunca hastalanmayacağına, kötülüklerin ve büyülerin yok olacağı inancı da oldukça yaygındır. Nevruz kutlamalarının bir diğer özelliği de hasta, fakir kişilere yardım edilmesidir. Nevruz’un ortaya çıkışına dair pek çok efsane bulunmaktadır. Anadolu’da Türklerin Ergenekon’dan çıkışlarını ve bağımsızlıklarına kavuşması olarak kutlanmış ve bu durumu törensel olarak ateşler yakılarak Türklerin dağı eritip Ergenekon’dan kurtuluşları canlandırılmıştır. Özellikle Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra bu geleneğe İslami kimlik kazandırılmak istenmiştir. Örneklendirilir ise; Allah dünyayı Nevruz günü yani 21 Martta yaratmıştır. Nevruz, Hz. Adem’in çamurdan meydana geldiği, Adem ve Havva’nın buluştukları, Nuh’un gemisinin karaya çıktığı, Yusuf Peygamber’in kuyudan kurtarıldığı, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yardığı gün olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Nevruz, Hz. Muhammed’in peygamber olduğu gün olarak kabul edilmiştir ki bu Nevruz’a İslami kimlik kazandırma konusunda ki çalışmaların
68
MART 2012
en keskin örneğidir. Alevi inanca göre ise; Hz. Ali’nin doğum günü ve halife olduğu gün, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendikleri gün, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in doğduğu gün, Kerbela olayının olduğu gün olarak kabul edilir. Bu gibi efsanelerin üretilmesi ve yayılmasının amacı geniş halk kitlelerince kabul görme talebidir. Nevruz efsaneleri de farklı lehçelere, dinlere ama aynı ırka mensup insanlar üzerinde bağlayıcı etki edinmiştir. Bayramımıza Sahip Çıkalım Nevruz şenlikleri günümüzde doğanın canlanmasının ön plana çıkarılarak kutlanması ile varlığını sürdürmektedir. Geleneklerin sürdürülmesine aracı olan Nevruz, kültürümüzün bir parçası olarak görev yapmaktadırlar. Türk
halkının ortak kültürü ve duygularını dile getiren mevsimlik törenlerimizdir. Türk milletinin birlik ve beraberlik günü olan Nevruz, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlıklarını teker teker ilan eden Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri’nde 21 Mart 1991’den itibaren resmî bayram ilân edilmiştir. Böylelikle Nevruz kutlamaları devlet töreni durumuna gelmiştir. Türkiye ise 1995 yılında Nevruz resmi bayram olarak kabul edilmiştir. Nevruz sonsuza dek sürecek olan bir Türk geleneği ve milli bayramıdır, bu bağlamda Türk vatanını bölmeye çalışan provokatörlerin Nevruz kutlamalarına gölge düşürmeye çalışmalarına karşılık bayramımıza daha bilinçli sahip çıkmalı ve hafızalarımızı tarihimizle yeniden tazelemeliyiz.
BMW 5M Bu sayıdaki test konuğumuz BWM 5M. BMW kullanmak, kendini farklı ve iyi hissetmek için yeterli bir sebep. Ancak bu BMW, yeni 5 serisi ise bu iki duygunun tavan yapacağından emin olabilirsiniz. BMW, marka değeri olarak diğer tüm markaların üstünde bir yere sahip. Yapılan araştırmalara göre 25. sırada olan marka, tüketicilerin algı dünyasında çok özel bir yere sahip. Dünyanın en değerli otomobil markası durumunda olan BMW, Business Week dergisine göre dünyanın marka özvarlığı en yüksek 15. markası, Luxurr Institude’a göre dünyanın en arzulanan markası. Bu büyük başarının arkasındaysa çok net ve yalın bir vaat yatıyor: Sürüş keyfi... BMW 5 serisi markanın tüm ruhunu karasorinin her santimetre karesinde hissettiriyor. BMW 5 serisi BMW ruhunu ve imajını bir adım ileriye taşımanın yanında, hem bulunduğu
70
MART 2012
segment hem de model imajı ile markaya değer katıyor. Diğer BMW otomobilleri düşündüğümüzde 5 serisi marka vaadini en iyi karşılayan model diyebiliriz. BMW marka kişiliğine baktığımızda markanın kendini 20-40 yaşlarında, erkek, yüksek profilli, modayı takip eden, sofistike, gösterişli ve sporcu olarak tanımladığını görüyoruz. BMW 5 serisini satın alan profili incelediğimizde marka kişiliği ile hedef kitlenin kişiliğinin çok net bir şekilde örtüştüğünü görebiliyorsunuz. BMW 5 serisi tasarımındaki zarafet ve elit duruşu ve sosyal statüyü ön plana çıkaran imajı ile iş adamlarını hedeflerken, aynı zamanda tasarımındaki sportif konturlar, dinamik çizgiler ve performansıyla çok daha genç bir kitleyi de kendisine bağlıyor. Otomobili satın alan 25-30 arasındaki gençlerde, 40-45 yaşındaki iş adamları da beklentilerinin karşılığını tam olarak alıyor.
hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
Tasarım
Rakipleri ile kıyaslandığında 5 serisi çok daha genç ve dinamik bir kişilik profili çiziyor. Otomobili satın alan kullanıcıların yaş ortalamalarına ve kırımlarına baktığınızda bu fark daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. En yakın rakibi Mercedes E serisi, ne kadar gençleşse de 5 serisine göre daha yaşlı, oturmuş ve ağır bir kişilik ortaya koyarken, hedef kitlesi ve mevcut kullanıcı profili de bu algıyı kuvvetlendiriyor. Yeni 5 serisinin rakiplerine göre daha genç bir hedef kitle profiline sahip olmasının en büyük ikinci nedeni tasarım. 5 serisi her ne kadar Mercedes CLS veya Audi A7 segmentinde olmasa da en az onlar kadar sportif bir tasarım sunuyor. Özellikle M versiyonu hem dış tasarımda hem de iç tasarımda coupe etkisini ciddi anlamda hissettiriyor. BMW’nin yeni tasarım şefi Adrian Van Hooydonk başta yeni 5 serisi olmak üzere BMW’de çok daha elit, çok daha sportif, çok daha güçlü çizgilere imza atmaya başladı. BMW 5 serisi bu tasarım anlayışının belki de en iyi örneklerinden birisi. Tasarımı kusursuz denilecek kadar güzel ve etkileyici... Yüksek performanslı şanzımanı ve alaşım disk frenleri hava girişleri tarafından soğutuluyor. Belirgin çamurluk kavisleri isteğe bağlı 20 inç M hafif alaşım 343 M jantları çevreliyor. Kavisli M dış aynalar rüzgârı yarıyor. Dış tasarım ve dizayn kadar iç tasarımda mükemmel. Bütün ayrıntılar düşünülmüş, estetik bir görünüm hakim. Koltuğa kurulduğunuz da görüyorsunuz ki içerideki kaplamalar ve bunların yarattığı spor ambiyans harika.
Sürüş Dinamikleri
Günlük kullanım için yarış pistlerinde geliştirilen BMW 5M, M felsefesine dayanıyor ve yüksek performansı, günlük kullanıma uygunlukla mükemmel bir şekilde birleştiriyor. Yüksek beklentileri karşılayan araç, gelişmiş M yüksek performanslı yürüyen aksam, tamamen yeniden geliştirilmiş. Sonuç olarak maksimum sürüş dinamikleri ve çevikliğin yanı sıra fizik yasalarının sınırlarında bile yüksek seviyede hassasiyet gösteren ve kontrol sağlayan bir otomobil ortaya çıkmış. Turbo V8 motor ve Drivelogic özelliğine sahip olan araç çift kavramalı 7 ileri otomatik şanzıman, dinamik sürüş ve hassasiyet alanında yeni standartlar belirleyen bir otomobil yaratıyor. Otomobil sadece tasarımı ile değil, teknolojisi, konforu, ekonomisi ile de fark yaratıyor. Dokunduğunuz her yüzey kusursuz bir forma ve kaliteye sahip. Tüm bu güzelliklerin performansla birleşmesi ise ayrı bir zevk. Güce sahip olmanın ve kontrol etmenin verdiği his ve yarattığı kendine güven duygusu bu araçtan aldığınız zevki kat kat artırıyor.
Yakıt Tüketimi
Otomobilin yakıt tüketimine inanamayacaksınız. Ara sıra sıkışan ve kilitlenen bir trafikte 45 km’lik bir mesafede ortalama yakıt tüketimi sadece 4.7lt/100km. Yani 5 serisi tüm bu yaşanılan deneyim için size sadece 7TL gibi bir fatura çıkarıyor... Yarattığı emisyon ise sadece 132g/km. MA RT 2 0 1 2
71
Zafer Ergin Oynadığım Rollerde Kendimle Ortak Yönler Yaratmaya Çalışırım Kurtlar Vadisi’nin Baron’u, Arka Sokaklar’ın en çok sevilen karakteri Rıza Baba’yı canlandıran Zafer Ergin sanat hayatına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Oynadığı tüm roller ile ortak yönler yaratttığını ifade eden sanatçı, dizilerde en çok üzüntü verici olayın çok başarılı dizilerin bile reyting girdabında kaybolup gitmesi olduğunu söyledi. Aynı zamanda dublajın aranan sanatçılarından olan Zafer Ergin, unutulmaz dizi “Charlie’nin Melekleri”nde “Charlie”ye sesiyle hayat vermişti. Evlerimize ilk olarak sesiyle giren sanatçı, yıllar geçtikçe oynadığı dizilerde üstün başarılara imza attı. Zafer Ergin ile dublaj yaptığı ilk günden, bugüne uzanan dizi macerasını SAYED okurları için konuştuk.
röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Tiyatro ve sinema camiasının aranan isimlerindensiniz. Beyaz perdeye ilk adımınızı ne zaman attınız, bu serüveni bizimle paylaşır mısınız? Tiyatro oyuncusuyum. Eğitimim, çalışmam ve çabam hep tiyatro üzerine. Ama şu da var ki tiyatro oyunculuğu sinema ve dizi oyunculuğunu da kapsıyor. Benim sinemayla pek ilişkim yok. Yani pek fırsatım olmadığı gibi öyle özgün bir çalışmam da olmadı. Ama televizyonda Ankara’dan ilk yayına başladığı dönemlerde uzun süre her konuda yoğun çalışmalarım oldu. Yarışmalar sundum, dublaj yaptım, TV filmlerinde ve dizilerinde oynadım.
72
MART 2012
Oyunculukla beraber dublaj tecrübeniz de oldu. Dublaj, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalışırken oyuncu arkadaşların kendi alanlarını ilgilendiren, gerek oyunculuk gerek dublaj çalışmalarında bulunmalarıyla başladı. Ama dublaj Ankara’da o zamanlar bizim pek bilmediğimiz bir şeydi. Televizyon yayını ile bunu öğrenmek istedik. Allah rahmet eylesin Bilim isminde bir arkadaşımız vardı, İngiltere’de dublaj yönetmenliği konusunda çalışmıştı. O gelince, arkadaşlarla ilk dublajımızı yapmak üzere bir odada toplandık. İlk dublajını yaptığımız dizi de “Shirley’s World” idi.
MA RT 2 0 1 2
73
Trafikte bir ekip arabasıyla yan yana geldik, bana “Amirim” diye selam verdiler ve “Sizin gibi amirimiz olsa, polislik tadından yenmez.” dediler. Bu ilk film için on beş gün prova yaptık. Arkadaşımız bize dublajın ilk nasıl yapılacağını anlattığında, ben böyle bir şey yapamam demiştim. Fakat sonradan arkadaşlarla o kadar başarılı seslendirmelere imza attık ki, tutulmayan dizileri dahi seslendirme sonucunda tutulur hale getirdik. Arka sokaklar adlı dizide “Rıza Baba” karakteri ile ortak yönleriniz var mı? Oynadığım rollerde kendimle ortak yönler yaratmaya çalışırım. Onun için gözlem yaparım, araştırırım. Bu rolde de böyle bir uğraşım oldu tabii. Sanat yaşamınızda sağlık eksenli bir sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız mı? Zaman zaman sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. Özellikle çocuklarla ilgili projeler konusunda çalışmalarım var. Tabii onların sağlıklı olmaları, sağlıklı düşünen bireyler olmaları da önem verdiğimiz konular arasındadır. Oyunculukta yıllarca alaylı mektepli kavgası yaşanıyor sizce buna son noktayı koyan unsur nedir? Her işi bilerek yapmak en iyisidir. Ama arz ve talep patlaması ve başka öne çıkan, değer ve beğeni yargıları bu işte önem kazanıyor maalesef. Türkiye’de dizilerin kalite çıtasını nasıl değerlendriyorsunuz? Zamana karşı bir yarış şeklinde geçiyor çalışmalar. Ama bakıyorum da gerçek-
74
MART 2012
ten bu zorluklara, zaman yokluğuna rağmen çok kaliteli işler çıkıyor. Tabii en üzüntü verici olay da bazı çok başarılı dizilerin bile reyting denilen girdapta kaybolup gitmesidir. Ama ben sadece dizilerde değil, yaptığım tüm işlerde oldukça seçiciyim. Kurallarım, kuramlarım ve ilkelerim var. Onlardan da çok memnunum ve mutluyum. İlkelerimden ödün vermem. Dizinizde izleyicilerinize mesaj verdiğiniz oluyor mu? Dizilerin didaktik bir şekilde mesaj vermesi gerektiğine inanmıyorum. “Arka Sokaklar”da olması gerektiği kadar mesaj var. Eğitici mesaj biçimi şudur; olanı, olması gerekenle beraber göstermek. Mesela bir vatandaş kırmızı ışıkta geçiyor ve yere tükürüyor. Bunu gösterir ve bırakırsanız işe yaramaz. Bunun doğrusunu gösterirseniz o zaman yararlı olur. Bu dizide bir sürü yanlış içinde bir dolu güzellik ve o yanlışların doğruları var. Mesaj böyle verilmeli. Emniyet Teşkilatı da bizi çok seviyor ve destekliyor. Bir başka gün trafikte bir ekip arabasıyla yan yana geldik, bana “amirim” diye selam verdiler ve “Sizin gibi amirimiz olsa, polislik tadından yenmez.” dediler. Koruyucu, sevici, dikkatli, doğruyu gösterici ve esprili bir karakter benim ki. Bunda senaristin ve yapımcının da büyük katkısı var. Sokakta yürürken izleyicilerinizden buna benzer tepkiler geliyor? Çok olumlu tepkiler alıyorum. Çünkü oynadığım karakter olumlu, babacan, esperili, tatlı sert biri. Seyirci kendilerinden biri olduğumun farkında. Zaten bizim dizideki karakterler evimizde, yanımızda, ailemizde her gün gördüğümüz yakınlarımız. Üniversiteleri ziyarete gittiğinizde öğrencilerinize en çok neyi öğütlüyorsunuz? Üniversitelerde ders veriyordum ama yoğunluğumdan dolayı artık ders veremiyorum, ancak fırsatım olursa istiyorum. Bu diziler dolayısıyla ara
verdim ama şu bir gerçek ki, öğrencilerle birlikte olmaktan büyük bir heyecan duyuyorum ve ben de onlardan çok ders alıyorum. Alışılmış bir hoca değilim. Ders olarak değil, ders verdiğim konuların yaşamdaki yararlarını anlatıyorum. Öğretmenler Günü’nde mesajlar atıyorlar, çok hoşuma gidiyor. Görüşüyorum birçoğuyla zaten. Çok yönlü düşünmeyi, sentez yapmayı ve tabii çok okumayı öğütlüyorum. Artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Artık önemli olan hangi bilgilere ulaşmak istediğiniz. Genç gösteriyorsunuz bunun için özel bir çabanız var mı? İltifatınız için teşekkür ederim. Ama şu an kaç yaşında görünüyorsam tam o yaştayım. Spor hayatımda önemli bir yer tutar. Oyuncunun enstrümanı bedenidir. Ona dikkat etmesi koruması gerek. Spor, sağlıklı beslenme, yaşam disiplini, her insanın aslında dikkat etmesi gereken olgular. Doktorlarımıza özel mesajlarınız var mı? Çok değerli doktor dostlarım var. Ve ben herkes gibi yaşamını tıp mesleğine adamış insanlarımızı hep saygı ve sevgiyle anarım. Büyük fedakarlık isteyen kutsal mesleklerden biri ve hepsi insanlık için çok değerli. İçinde bulunduğumuz tıp bayramında onlara sonsuz başarı ve mutluluk dileklerimle.
FİLM KRİTİK
Bir Ayrılık Filmi İran sinemasının her şeyden önce en önemli özelliği nazarımda “Küçük bir duygudan büyük bir iş” çıkarma özelliği. Özellikle siyasal sebeplerden ötürü sinema üzerindeki baskı, yönetmenleri başka mecralara ve anlatım tekniklerine sürüklüyor. Şu an epey gündemde olan “Ayrılık” filmi de bu türden. Altın ayı, Berlin film festivalinden bolca ödülle dönen ve geçtiğimiz günlerde yapılan Oscar töreninde “En İyi Yabancı Film” ödülünü de alan bu film Asghar Farhadi’nin de kaderini kökten değiştireceğine benziyor.
gitme yanlısı, baba rolündeki Nadir ise kalma taraftarı. Çünkü babası Alzheimer ve bakıma muhtaç.
Filmin konusu, açılış sahnesinden de öğreniyoruz ki, boşanmak üzere olan ama çocuklarının velayeti konusunda ikileme düşen bir çiftin öyküsüdür. Anne Simin, Avrupa’ya kızı ile
Eve alınan bir bakıcıdan sonra ise olaylar gelişir ve film sınıflar arası çatışma, kapitalist modernitenin yaşama dayatıcılığı, ülke sevgisi ve toprağından ayrılmanın zorluğu, ebeveyn-çocuk ilişkisinin nasıl olması gerektiği noktalarına evrilir. Yönetmen filminde esas olarak İran’ın şu an içinde olduğu ikileme bir gönderme yapıyor. Simin ülkeyi terk etmek isteyenleri simgelerken, baba ise her şeye rağmen İran’da kalma taraftarı olanların simgesi. Peki hangisi haklı? Bu sorunun cevabı da müthiş bir final ile kızları Termeh veriyor. Doğudan yükselen ve kaçırılmaması gereken bir baş yapıt…
Sığınak
Toprağın Çocukları
J.Edgar
Tür: Dram Yönetmen: Jeff Nichols Oyuncular: Michael Shannon, Jessica Chastain, Tova Stewart
Tür: Dram Yönetmen: Ali Adnan Özgür Oyuncular: Erkan Can, Ufuk Bayraktar, Türkü Turan
Tür: Biyografik Yönetmen: Clint Eastwood Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Naomi Watts, Armie Hammer
Bir Ayrılık Yönetmen: Asghar Farhadi Oyuncular: Leila Hatami, Peyman Moadi, Shahab Hosseini Yapım: İran - 2010 Dil: Farsça; İngilizce
yor um: ETHEM METE
76
MART MART2012 2012
MA RT 2 0 1 2
77
KİTAP KRİTİK
Engelleyemeye Çalıştığımız “BEN” çoğula savunması niteliğinde az sayıdaki insanın ben’i, kalabalıkların biz’ine karşı en güzel savunmasıdır. Hep olagelen fakat bizim görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz, nimetlerinden sonuna kadar faydalandığımız fakat bunu yaparken dahi bilinçaltımızda bulunan çekememezliğin ve hazmedilemez aşağılık duygusunun dışavurumu gibidir. Edison’un ampulü icat ederken karısı tarafından toplum ve ailesiyle ilgilenmeyen anti-sosyal bir kişi olmakla suçlanması, Galileo’nun dünya dönüyor dediğinde “biz”ciler tarafından işkenceye uğraması, bireysel akıl, kalabalıkların onaylamadığı bu büyük güç her çağda saldırıya uğradı. Kalabalıklar, yaratıcı bireye saldırırken elindeki silahı hep iyilik, hayırseverlik ve fedakârlık kurşunuyla doldurdular.
“Dünya bizleri kurtarmaya ve bize iyilik etme aşkıyla dolu, kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen insanlar tarafından hep kana bulandı. Hitler Almanları, Stalin işçileri, Mao köylüleri kurtarmak için dünyayı kana buladı… Milyonlarca insan kurtarıcıların şefkat dolu ellerinde can verdi. Onlar hep “biz” dediler hiç “ben” deyip kendilerini düşünmediler. Ama bilim, zenginlik, hayatı kolaylaştıran, yaşanır kılan her türlü buluş ve bilgi, kendi çıkarları için çalışan, işini iyi yapan bencillerin eseriydi. Onlar hiçbir zaman biz olmaya çalışmadılar. Sadece işlerini iyi yapmaya çalıştılar ve bizlere rağmen başardılar. Elinizdeki kitap dünyanın fedakârlık tüccarları tarafından yok edilmemesi için bir AKIL KALKANIDIR. Ben’in bir savunusu ve kalabalıklara karşı duran yaratıcılara verilmiş bir ödüldür.” (Sinan Çetin) Kalabalıkların salt batıl bir güruhtan öteye geçemediklerinin tertemiz bir göstergesini istiyor musunuz? İşte elinizdeki kaynak bunun en güzel savunularından biridir. Bu Platonun bireysel felsefi düşünüşünü, kolektif olduklarına inanan
Bilgi yoğunluğunun aşırıya çıktığı akabinde bilgi kirliliği ve kavram savaşlarına ortam hazırladığı günümüzde “ego” ve “ben” kavramlarına yüklediğimiz anlamsal çelişkiyi kavramanızda rehber niteliğinde olacak sayfa sayısı gözünüzde korkutucu gelebilecek ama okudukça önemini ve gerekliliğini özümseyeceğiniz bir başyapıt.
Hayatın Kaynağı (The Fountainhead) Yazar: Ayn Rand Çeviren: Belkıs Dişbudak Sayfa Sayısı: 968 Yayınevi: Plato Yayınları
Aşk’a Yolculuk Veysel Karâni
Aşkın Matematiği
Kendine Ait Bir Oda
Yazar: Sinan Yağmur Sayfa Sayısı: 272 Yayınevi: Destes Yayınları
Yazar: Emma Darwin Sayfa Sayısı: 464 Yayınevi: Pegasus Yayınları
Yazar: Virginia Woolf Sayfa Sayısı: 128 Yayınevi: Kırmızı Kedi yor um: ADNAN YETKİN
78
MART MART2012 2012
ekspoMED 12-15 Nisan TÜYAP
Değişken SID-FFD
6.4" LCD Hasta Bilgi ve Pozisyonlama Ekranı
ddArt TM Dekoratif Işıklı Panel Seçenekleri
C- Kol Tasarım
3PTM Panel Koruma Programı
SINIFININ EN İYİSİ
FP-5000TM Si Flat Panel Dedektör
➣ Kullanıcı Ara Yüzü
➣ Infrared Sensörler
➣ En İyi İmaj Kalitesi
➣ 3D Çıkarılabilir Kapak
➣ En Düşük Radyasyon Dozu
➣ Aktif Şok Emici Mekanizma
➣ Her Pozisyonda Ayrılabilir Grid
➣ AEC 5 Alan Ölçümlü İyon Odası ➣ Optimize Hasta Pozisyonlama
www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61
Dijital Röntgen Sistemleri
ekspoMED standımıza (3. HOL 311) davetlisiniz
➣ KARDİYAK ➣ Full Kardiyak Ölçüm Paketi ➣ 2D Strain Imaging ➣ StressEcho TM ➣ AutoIMT ➣ DICOM SR (Ekokardiyogra ve Vasküler) ➣ CV Raporu ➣ TDI(Tissue Doppler Imaging)
TM
➣ ElastoScan TM TM ➣ Dynamic MR /Dynamic MR Plus TM ➣ SRF (Speckle Reduction Filter ) ➣ Geniş Dinamik Aralık TM ➣ FSI (Full Spektrum Görüntüleme ) ➣ HAR (Harmonik Görüntüleme) ➣ INV (Pulse Inversion) ➣ PPI (Power Pulse Inversion)
➣ 2D
GÖRÜNTÜLEME ➣ 3D GÖRÜNTÜLEME ➣ 4D GÖRÜNTÜLEME
TM
➣ HDVI TM ➣ VOLUME NT TM ➣ 3DXI TM ➣ 3DMXI
➣ HPRF(High PRF)
www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61
Ultrasonogra Sistemleri