SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 5 0
M AY I S 2 0 1 2
ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GÖZ DOLDURUYOR
PROF. DR. ALİ COŞKUN
Bu Ülkenin Güzel İnsanları Hak Ettikleri Hizmeti Alabilmeli
AYGÜL BULUT
Hemşire Hekimin Gerisinde Değil Yanında Yer Almalı
BEDİRHAN GÖKÇE
Aşk ve Merhametten İlham Alıyorum
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ 2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye Tel Faks
:+90 312 205 52 20 :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - Türkiye Tel :+90 212 441 50 86 Faks :+90 212 441 50 93
Gsm
:+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45 web :www.item.com.tr e-posta :novatek@item.com.tr
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ? Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir. RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır. Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
HoHenstein istanbul Tekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti. Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12 Kadıköy- Istanbul Phone: +90 216 338 03 63 – 65 E-Mail: info@hohenstein.com.tr
www.hohenstein.com.tr www.quality-laundry.com
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 50 • MAYIS 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Baskı ŞAN OFSET
Merhaba...
B
ilinen insanlık tarihi süresince kazalar, savaşlar ve afetlerde yaralanan ve acil sağlık sorunuyla karşılaşan vatandaşlar için çeşitli tıbbi girişimler yapılmıştır. 5000 yıl önce Mısır’da acil tıbbi müdahalenin geliştirildiği ve uygulandığı, eski Yunan ve Roma uygarlıklarının ilk yardım ve savaş meydanlarından yaralıların taşınması ile ilgili uygulamalar yaptıkları bilinmektedir.
Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıdır kuşkusuz.
Tarihi insanlık kadar eski olan acil hizmetler dünyanın hemen her ülkesinde gelişmiştir. Bu gelişime ülkemiz Sağlıkta Dönüşüm Programıyla ayak uydurmuştur. Acil Sağlık Hizmetleri sağlık hizmeti sunumunun en önemli ve birincil ayağı olduğu için Bakanlık yatırım ve yeniliklere ağırlık vermiştir. Bunlar o kadar belirgindir ki vatandaşın takdirini kazanmıştır. Acil sağlık hizmetlerinin önem kazandığının kanıtı, yeni teşkilat yasası ile Acil Sağlık Hizmetleri
Bu ay büyüteç altına aldığımız konu ortopedi ve travmatoloji. Yine sektörün sorunlarını ve çözüm önerilerini sektör temsilcilerinden dinledik. Dergimizde her ay takip ettiğiniz bölümleri tabii ki unutmadık. Ünlü konuğumuz ise şiirleriyle tanınan Bedirhan Gökçe oldu. Hekimlere uygulanan şiddete karşı açılan kampanyada ön sıralarda yer alan Gökçe’nin röportajını ilgiyle okuyacaksınız.
Biz de bu yenilikleri bir kez daha dile getirmek için Acil Sağlık Hizmetlerinin Gelişimini konu aldık. Bu gelişimde çok büyük payı olan Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali COŞKUN ile acil sağlık hizmetlerini konuştuk. Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Osman Acar ise hastanesinde başlattığı acil danışmanlık hizmetleriyle ilgili bilgi verdi.
Gelecek ay görüşmek üzere…
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın
Sare Kuş
SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
Nİ MAY S AINS 2 0 1 2
3
Başkandan Merhaba…
H
epinizi selam ve muhabbetle kucaklıyorum. SAYED olarak sizlerden aldığımız güçle yolumuza devam ediyoruz. OHSAD tarafından Antalya’da üçüncüsü düzenlenen “Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları” kongresine katıldık. Özel Hastane Yöneticilerini ve medikal sektör temsilcilerini, 17-21 Ekim 2012 tarihlerinde gerçekleştirecek 4. Ulusal Sağlık Kurultayı’mıza davet ettik. Sizden ayrı kaldığımız bir aylık süreçte yaşadığımız menfur bir saldırı hepimizi derinden etkiledi. Gaziantep Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nde Göğüs Cerrahisi Uzmanı olarak görev yapan kardeşimiz Uzm. Dr. Ersin ARSLAN’ı görevi başında kaybettik. Sağlık çalışanlarına karşı şiddet olayları son dönemlerde basında sıkça yer almaya başladı. Bir insanın hayatının devamı Cenab-ı Allah’ın takdirinde. Bizim görevimiz insanların şifa bulmalarına vesile olmak. Ancak insanların acılarını dindirelim derken, karşılaştığımız saldırılar bizleri üzmektedir. Bizler ki, ailemizden, sosyal hayatımızdan fedakârlık ederek mesleğimizde daha verimli olmaya çalışıyoruz.
Hastalarımız şifa bulunca mutlu oluyor, vefatlarında ise mateme bürünüyoruz. Olayın sağlık hizmetinin alınıp alınmamasından ziyade, vefat eden bir dedenin maaşından ve bakım aylığından faydalanma adına gerçekleştirilmiş olması bir başka trajedi. Bu tür üzücü olaylar bizim hizmet aşkımızı eksiltmeyecektir. Hastalarımızın duasını almak, onların şifa bulmasını vesile olmak, Ersin kardeşimizin ismini yaşatmak adına çok daha şevkle çalışacağımızın bilinmesini isteriz. Sağlık Bakanlığı, doktorumuzun ismini görev yaptığı hastanede yaşatma kararı aldı. Gaziantep Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi ismi, Dr. Ersin ARSLAN Devlet Hastanesi olarak değiştirildi. Sayın Bakanımıza ve Bakanlığımız yetkililerine teşekkür ve şükranlarımızı sunuyorum. Bu vesileyle Dr. Ersin ARSLAN kardeşimizi gani gani rahmet, başta eşi Dr. Sibel ARSLAN olmak üzere ailesine, Yönetim Kurulu Üyemiz Gaziantep Dr. Ersin ARSLAN Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Ali Güven FİNCAN’a, sağlık çalışanlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Dualarınızı eksik etmeyin. Ruhu şad olsun.
Prof. Dr. Hayreddin Yekeler SAYED Yönetim Kurulu Başkanı
MAY I S 2 0 1 2
5
MAYIS
50
15
20
22
Prof. Dr. Ali Coşkun:
Bu Ülkenin Güzel İnsanları Hak Ettikleri Hizmeti Alabilmeli
08
Spot Haberler
24
Hemşire Hekimin Gerisinde Değil Yanında Yer Almalı
15
Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Coşkun: Bu Ülkenin Güzel İnsanları Hak Ettikleri Hizmeti Alabilmeli
30
Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik Hazırlandı
20
Acil Danışmanlarımız Memnuniyeti Arttırdı
36
Ofiste Çalışırken Ne İçelim?
22
Acil Bakım Hemşiresi Olmak
38
Çapa Medikal Genel Müdürü Zekeriya Avşar: Kendi Vücudumda Kullanılmasını İstemediğim Ürünü Satmam
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
42
62
64
46
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
Ortopedi ve Travmatoloji Büyüteç Altında
42
Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları Gelenek Haline Geldi
62
Mercedes CLS
46
Ortopedi ve Travmatoloji Büyüteç Altında
64
Röportaj: Bedirhan Gökçe
56
Van’ımız Sağolsun
68
Film Kritik: Coriolanus
59
Dr. Ersin Gitti Başka Ersinler Gitmesin
70
Kitap Kritik: Sol Ayağım
Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Hohenstein 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 Çapa Medikal 9 ⁄ Orsa Ortopedi 11 ⁄ Üzümcü 13 ⁄ Muka Metal 14 ⁄ Filmat 19 ⁄ İncekaralar 27 Duman Çelik Eşya 29 ⁄ Promed 33 ⁄ Kurt&Kurt 35 ⁄ Alpdata 41 ⁄ Atasam 45 ⁄ Fiksmed 49 Tasarımmed 53 ⁄ Meditel 58 ⁄ SAYED 2012 4. Ulusal Sağlık Kurultayı 61 ⁄ Işık Kardeşler 67 Ultra Görüntüleme 69 ⁄ Mespa 71 ⁄ Kompozit 72 ⁄ Sisoft 74
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİL Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER
Termal Sağlık Turizmi Kongresi Afyon’da Düzenlenecek Afyon Kocatepe Üniversitesi 06 - 09 Haziran 2012 tarihleri arasında “Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Turizmi Kongresi” düzenliyor. Avrupa, Ortadoğu, Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri ve Orta Asya gibi yakın bölgeler olmak üzere birçok ülkeden önemli sayıda termal turizm temsilcilerinin davet edildiği kongreye ile yurt içinden termal ve sağlık turizmiyle ilgili profesyoneller, yöneticiler ve akademisyenlerin de katılması beklenmektedir. Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa SOLAK kongreyle ilgili yaptığı açılamada sağlık ve termal sağlık turizminin sürekli gelişen, yenilenen bilimsel kavramlar ve var olan doğal kaynakların en etkili şekilde birleştiği bir alan olduğunun altını çizerek şunları ekledi; “Termal sağlık turizmi alanında çalışanların hizmet kalitesinin artırılması, hizmet veren kurumların önemli bir destinasyon merkezi haline gelmesi ve Afyonkarahisar’ın termal sağlık turizminin marka şehri olması hem üniversitemizin hem de ilimiz yönetiminin önemli hedefleri arasındadır. Nitekim genç ve dinamik bir kurum olan Afyon Kocatepe Üniversitesi bulunduğu bölgeye katkı yapmaya büyük önem vermektedir. Bu anlayışla; üniversite-sanayi, üniversite-kent iş birliği kapsamında sağlık ve termal turizmi bir arada değerlendirecek olan Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Turizmi Kongresi’ni Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde düzenleyecek olmaktan mutluluk duymaktayız.”
Hastaneni Seç, Doktoruna Ulaş Sağlıkta ‘tek tık’ dönemi başlıyor. Vatandaş bundan sonra hangi özel hastane için ne kadar ilave ücret ödeyeceğini hastaneye gitmeden öğrenebilecek. Hazırlanan internet sitesi ay sonunda hizmete geçecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, vatandaşların sağlık hizmetlerine anında ulaşabilmesini ve hangi hizmete ne kadar fark ücreti ödendiğinin bilinmesini hedeflediklerini belirtti. ‘Hastaneni seç, doktoruna ulaş’ sloganıyla hazırlanan internet sayfasına şifresiz olarak girebileceğini işaret eden Çelik “İnternet sayfasına giren vatandaşlar, özel sağlık hizmet sunucularında verilen sağlık hizmetlerine SGK’nın ödediği miktarı görebilecek. Vatandaşlar, özel hastanelerde en fazla ne kadar ilave ücret ödeyeceklerini de anında öğrenecek. Ayrıca özel hastanelerin hangi hizmetleri verdiği, doktorların meslek bilgileri, işlemlerin sayısal bilgilerine ve çalışma saatlerine ilişkin veriler de yer alacak.” dedi. Projenin ikinci aşamasında, internet sitesine erişimi artırmak amacıyla android işletim sistemiyle çalışan kioskların ve tabletlerin özel hastanelere konulacağına işaret eden Bakan Çelik, bilgilere cep telefonlarından da ulaşılabilmesi için çalışmalar yapıldığını kaydetti.
06-09 HAZİRAN 2012 Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk Kongre Merkezi / AFYONKARAHİSAR
w w w. te r m a l k o n gre s i. o rg
8
MAYIS 2012
SPOT HABERLER
SESA Felçli Hastaları Ayağa Kaldıran Bionik Robot’u Türkiye’ye Getirdi SESA Elektronik A.Ş., fizik tedavi ve rehabilitasyon branşındaki çalışmalarına giyilebilir Bionik Robot sistemi ile devam ediyor. Dünya ile aynı anda Türkiye’de piyasaya sürülen Amerikan EKSO BIONICS firmasının üretimi sistem, felçli hastaların ayağa kalkıp yürümesine, merdiven çıkıp inmesine imkan sağlıyor.
Köri Kanser Tedavisinde Etkili mi? Köride bulunan kurkumin maddesinin, laboratuvar ortamında üretilen kanserli hücreleri yok ettiği tespit edildi. Hayvanlar üzerinde kemoterapiyle kurkuminin birleştirilmesiyle elde edilen başarılı sonuçların ardından, testlerin kapsamı da genişletildi. Bu çerçevede İngiltere’de, kemoterapiye başlamadan önce 40 hastaya 7 gün boyunca kurkumin hapları verilecek ve kimyasalın hastalığın üzerindeki etkisi ölçülecek. Kurkuminin, kanser hücrelerinin, kemoterapiye duyarlılığını artırdığı belirtiliyor. Böylece hastalara verilen kemoterapi dozunun düşürülebileceği ve kemoterapinin yan etkilerinin azaltılabileceği belirtiliyor. Bilim insanları, araştırmanın henüz başlangıç aşamasında olduğuna ancak kanser tedavisinde bitkileri kullanmanın çok umut vadeden bir yöntemi olduğuna dikkat çekiyor. Bilimciler kurkumin gibi maddeleri kullanarak gelecekte kansere karşı daha etkili ilaçlar geliştirmeyi planlıyor. Daha önce yapılan araştırmalar, kurkumin maddesinin kanser hastalarının yanı sıra felç geçiren ve bunama teşhisi konmuş hastalarda da işe yaradığını ortaya koymuştu.
10
MAYIS 2012
Türkiye’de ilk olarak TÜYAP Ekspomed 2012 fuarı sırasında lanse edilen sistemi, Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ da inceledi ve sistemi kullanan hasta ile görüştü. Sistem şu anda felçli hastaların rehabilitasyon merkezlerinde yürütülerek eğitilmesi ve egzersiz yaptırılması amacıyla kullanılmakta olup, 2013 yılı itibarı ile günlük hayatta, evde ve sokakta kullanılabilir modelleri ile hastaların hizmetine sunulacaktır. SESA Elektronik, yeni teknolojileri Türkiye’ye getirme konusundaki çalışmalarına devam edeceğini de açıkladı.
SPOT HABERLER
Tıbbı Atıklar İçin Yeni Bir Şirket: ABM Plastik Hastane tıbbi atıklarının ve kesici alet uçlarının enfeksiyon yaymadan, çevreye zarar vermeden veya hastane çalışanlarına enfeksiyon bulaştırmadan atılması ancak güvenli, sağlam ve amacına uygun atık kutularının kullanılması ile mümkün. Bu gerçekten yola çıkan ABM Plastik kuruluş çalışmalarını tamamladı ve geçtiğimiz ay çalışmalarına başladı. Apmedical ürünlerini Türkiye’de pazara sunan şirketin hedefi, çevre ve insan sağlığına karşı duyarlı hareket eden sağlık kuruluşlarına artı değer katmak. ABM Plastik şirketi yetkilileri çalışmaları ve Apmedical ürünleriyle ilgili şu bilgileri verdiler: “Arredo Plast Group’un 40 yıllık kalıp ve enjesiyon tecrübesi ile A.B.M.Italia.S.P.A. fabrikalarında üretilen Apmedical markası, uluslararası alanda referans markalardan biridir. Yüksek üretim
kapasitesi, geniş ürün çeşidi, kullanılan materyal özellikleri ve sertifikalar bu ürünlere olan talebi her geçen gün artırmakta. Şirketimiz de A.B.M.Italia.S.P.A.’in Türkiye şubesi olarak faaliyet gösteriyor. Bilindiği gibi, kesici alet atık kutularının uygun şekilde tasarlanmaması ve yeterli sağlamlıkta olmaması sağlık personeli için yaralanma veya enfeksiyon riskini ortaya çıkartıyor ve günümüzde hastane çalışanları bu tip yaralanmalar nedeni ile enfeksiyon kapıyor. Apmedical Kesici alet atık kutuları, hastane çalışanlarının yaralanmalarını önlemek üzere geliştirilmiştir. Aynı şekilde, tıbbi atık kovaları da kapak çevresine yerleştirilmiş ikinci
12
MAYIS 2012
bir yapışkan ile hava sızdırmazlığını sağlayarak enfeksiyon riskini önlemek üzere tasarlanmıştır. Atık yönetiminin her aşaması önemlidir ve duyarlılık gösterilmesi gerekir. Atık alanına gönderilecek olan dolu kutuların bile bu aşamada sağlamlığını koruması zorunludur. Apmedical ürünleri en kötü taşıma koşulları altında ve hatta ürünün düşürülmesi halinde bile, ürün sağlamlığını ve sızdırmazlığını koruyabilecek yapıda olup, sıcaklık değişikliklerinden de etkilenmeyecek şekilde üretilmişler, birçok düşme testlerinden geçirilmişlerdir. Bu anlamda da Apmedical ürünleri sağlık ve çevreye azami duyarlıdır.”
Kifidis’ten Tekerlekli Sandalye Kullananlara Büyük Rahatlık Müşterilerinin kaliteli yaşam standartlarına sahip olmaları için birçok ürün çeşidi sunan Kifidis, yürüme engelliler için de çok kullanışlı ve pratik katlanabilir tekerlekli sandalyeyi sunuyor. Diğer tekerlekli sandalyelerden farklı olarak birkaç basit hareketle katlanarak yassı hale gelen ve bir şemsiye hafifliğinde taşınabilen Kifidis tekerlekli sandalyeler hem engellilere, hem de engelli yakınlarına büyük kolaylık sağlıyor. Çok yer kaplayan ve bir türlü araçların bagajına sığmayan tekerlekli sandalyelerin aksine, katlanabilir tekerlekli sandalye sayesinde taşıtla yolculuk yapmak dert olmaktan çıkıyor. Hafif yapısı ve çantası ile de istenilen mekana taşımak ve tek bir basit hareketle yeniden konforlu bir tekerlekli sandalye haline getirmek mümkün. Katlanabilir tekerlekli sandalye sadece engelli kullanımı için değil, yürümekte zorluk çeken ve yorulan yaşlılar ve yaşlı yakınları için de büyük rahatlık sağlıyor.
Bu Ülkenin Güzel İnsanları Hak Ettikleri Hizmeti Alabilmeli
D
ergimizin bu ayki sayısında konuğumuz Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali COŞKUN. Sağlık Bakanlığı’nda acil sağlık hizmetlerinin dününden bugününe kadar geçen süreçte her kademede yer almış birisi. Dünyanın hangi noktasında sağlık çalışanları bayrağımızı dalgalandırıyorsa, Prof. Dr. Ali COŞKUN’un katkısı var.
Sayın Genel Müdürüm. Öncelikle yeni göreviniz hayırlı olsun. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
PROF. DR. ALİ COŞKUN ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ
röpor taj, SARE KUŞ
1963 yılında Bolu/Gerede’de doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladım. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başlayan üniversite tahsilim, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde devam etti. Uzmanlık ihtisasımı da yine GATA’da tamamladım. Samsun Askeri Hastanesi’nde Binbaşı rütbesi ile Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yaparken, kendi isteğimle Harran Üniversitesi’ne geçiş
yaptım. 2002 yılında Doçent, 2009 yılında da Profesör oldum. Tıp Fakültesi’nde Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini yürütürken, 2005 yılında Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne Daire Başkanı olarak atandım. Daha sonrasında Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı, Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimliği ve Klinik Şefliği görevlerinde bulundum. Yedi yıl boyunca Sağlık Bakanlığı’nın acil ve afetlerle ilgili yönetim kademelerinde görev aldım. Halen Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım. İngilizce biliyorum. Evli ve dört çocuk babasıyım. Geçmişten bugüne baktığımızda acil sağlık hizmetlerinde geldiğimiz noktada neredeyiz? Bunu dünya geneline yaydığımızda hangi konumdayız? Acil sağlık hizmetlerinde geçmişe bakıldığında mutlaka olumlu çalışmalar
MAY I S 2 0 1 2
15
Van Depremi’nde bölgeye, 1999’daki toplam 112 ambulansı kadar, kara ambulansı gönderdik. yapılmıştır. 2002 öncesiyle ilgili elimizde yeteri kadar kayıt yok. 2005’ten itibaren gelinen süreci yaşayan birisiyim. Gelişimin birçok etkeni var. Mesela, ambulanslardan bahsedersek; trafik kazası geçiren bir Teftiş Kurulu Başkanı’ndan dinlediğim bir hikâyedir. Ayağında parçalı kırıklar mevcuttur ve kaza yerinden ambulans ile hastaneye sevk edilmektedir. Araçların süspansiyonlarındaki arızadan dolayı kırık olan ayaktaki kemikler birbirine dokunduğunu hissediyor ve yarı baygın haldeyken kendine geliyormuş. Şimdilerde ambulanslar mekanik olarak konfor kazandı. Serum askısı olmayan ambulanslar vardı. Biz bugün obez ambulansını konuşuyoruz.
16
MAYIS 2012
Kaliteden ödün vermiyoruz. N1789 standartlarına uyum sağlamak için TSE ile görüştük. Bu çalışmalarının masraflarını da kendimizin karşılayacağını taahhüt ettik. Amacımız AB standartlarını yakalamaktı. Yeter ki biz kaliteyi sağlayalım. Nicelik anlamında olaya bakarsak size bazı rakamlar vermek istiyorum. Türkiye 1999 yılında Marmara Depremi’ni yaşadığında ülke genelinde toplam 454 ambulans vardı. Bu sayı 2002 yılında 617, şu anda ise 2.812 adet 112 ambulansımız var. Biz Van Depremi’nde bölgeye, 1999’daki toplam 112 ambulansı kadar, kara ambulansı gönderdik. Şu anda 1.735 adet 112 istasyonumuz var. Bu sayı 1999 yılında 349 idi. Geldiğimiz nokta iyi bir yerdir. Bizler gelinen noktayı da yeterli görmüyoruz. Daha iyiyi yapabilmek adına çalışmalarımız devam etmekte. Bu ülkenin güzel insanları hak ettikleri hizmeti alabilmeli. AB standartlarında 43.000 nüfusa bir istasyon ve ambulans düşmektedir. Bu
konuda AB standartlarını yakaladık. 2011 yılında 112 toplam çağrı sayısı 82 milyon 580 bindir. Yine aynı yılda 112 ambulansları ile taşınan hasta sayısı 2.680.571’dir. 2002 yılında toplam vaka sayısı 382 bin idi. Ambulans ve istasyon sayısındaki artış vaka sayısına da yansımış, personelin daha etkin çalışması sağlanmıştır. Biz en çarpıcı değişimi ambulans çeşitliliğinde yaşadık. Daha önce sadece kara ambulansına sahip iken, şimdilerde deniz bot ambulans, helikopter ambulans, uçak ambulans, motosiklet ambulans, kar paletli ambulans, kombi paletli ambulans, yeni doğan ambulansı ve obez ambulansı kullanmaktayız. Yıllar öncesinde yurt dışında bir toplantıya gittiğimizde sunumlarımızda sadece kara ambulansının resmini koyabiliyorduk. Şimdilerde ise hepsini tek sunumda vermeye kalksak yer yetmiyor. Ambulanslardan söz açılmışken, bizi çok etkileyen bir konu var. Öncelerde Amerikan filmlerinde
görürdük. ABD bir vatandaşını kurtarmak için uçak ya da helikopter ambulansını gönderir ve kendi ülkesinin propagandasını yapardı. Şimdilerde bakıyoruz, “Acaba bizde de olur mu?” dediğimiz olaylara kendimiz şahitlik ediyoruz. Sağlık Bakanlığı olarak helikopter ambulans uygulamasına 2008 yılında 17 helikopter ile başladık. Dünyada bu uygulamaya aynı anda 17 helikopter ambulans ile başlayan ikinci bir ülke yok. Uçuşlarımız şu anda gündoğumu ve günbatımı arasında. Önümüzdeki dönemde gece uçuşlarına uygun araçlarımız da olacak. Uygulamanın başlangıç tarihi olan 2008 yılından bugüne kadar helikopter ambulanslar ile 10.979 hasta transferi gerçekleştirdik. Bu hastaların; %25,93’ü kardiyovasküler hastalıklar, %17,51’i Travmalar, %10,33’ü ise yeni doğan hastalıklarıdır. Uçak ambulans ile transferini gerçekleştirdiğimiz hasta sayısı 2.540’tır. Bahsettiğiniz filmlere konu olan yurt dışından aldığımız hasta sayısı 141, bizim yurt dışına götürdüğümüz hasta sayısı 14’tür. Yine yurt dışı olarak kabul ettiğimiz dört hastayı da helikopter ambulanslarla ülkemize getirdik. Bunlardan ikisi Rodos Adası’ndan, diğer ikisi ise KKTC’dendir. Ülkemizin coğrafi konumu itibariyle stratejik bir noktadayız. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında yaşanan afetlerde ve sosyal olaylarda da siz ve ekibiniz görev alıyor. Sayın Bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ’ın sizin için söylediği güzel bir söz var. “Bizim Ali, sanki havaalanında yatıyor. Ne zaman bir olay olsa ilk yetişen ve en hızlı hareket eden o” şeklinde. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Sayın Bakanımızın söyledikleri bizim için iltifattır. Allah razı olsun. Biz Sayın Bakanımızın önderliğinde işlerimizi yapıyoruz. Pakistan’da Muzafferabat depremiyle başlayan süreçten bugüne kadar birçok noktaya yardım elini
uzattık. Sağlık Bakanlığı, bu ve benzeri yardımların tamamında kendi personeli, lojistiği ve donanımıyla görev başında oldu. Yaptığımız planlı çalışmalar neticesinde kısa sürede afet bölgesine ulaşıp sonuç alabilmekteyiz. Bunun son örneğini Van Depremi’nde gördük. Depremin ilk saatlerinde hem yönetim olarak hem de personel, lojistik ve donanım olarak deprem bölgesindeydik. Pakistan’daki sel baskınlarında, Libya’da yaşanan iç karışıklık sonrasında yaralıların tahliye aşamasında da en tehlikeli ve sıcak bölgede de uzanan el Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığıydı. Van Depremiyle birlikte kamuoyu UMKE’yi tanıdı. Yeni mi, eski mi, nedir bu UMKE konusu? UMKE / Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi. 99 Marmara Depremi sonrasında “Niçin bizde de medikal kurtarma ekibi yoktur?” sorusuna cevap olarak düşünülmüş. 2004 yılında ASOP (Afetlerde Sağlık Organizasyon Proje-
Libya’da yaşanan iç karışıklık sonrasında yaralıların tahliye aşamasında da en tehlikeli ve sıcak bölgede de uzanan el Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığıydı. si) olarak projelendirilmiş, 2005 yılında ise faaliyete geçmiş. Şimdilerde beş bine yakın elemanı ile dünyanın en önde medikal kurtarma ekiplerinde birisi konumunda. Pakistan Depremi ve sel felaketinde, Sudan ve Somali insani yardım ve medikal kurtarma çalışmalarında bulunmuştur. UMKE dünyada bir marka değeri kazanmış ve aynı zamanda kendini sürekli olarak geliştiren bir yapıya bürünmüştür. Van Depremi UMKE farkındalığının en fazla olduğu olaydır.
MAY I S 2 0 1 2
17
Biz en çarpıcı değişimi ambulans çeşitliliğinde yaşadık. Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak, mevcut başarılı çalışmalarınıza ivme kazandıracak yeni projeleriniz var mı? 2005 yılında beri sürecin içerisinde yer alan birisi olarak gönlümüzden geçen, ayrı bütçesi olan ve kolay karar alabilen bir Genel Müdürlüktü. Bizim geldiğimiz nokta, Sayın Başbakanımızın “Hayaldi, gerçek oldu” cümlesiyle örtüşmekte. Çevredeki gelişmeler devam ederken, buna yönelik idari tedbirler almalıydık. Bakanlığımız yeni yapılanmasında buna onay verdi ve Genel Müdürlük olduk. Bu birim, öncesinde Daire Başkanlığı idi. Şimdi altı Daire Başkanlığı’ndan oluşan bir Genel Müdürlük. Bu da de-
18
MAYIS 2012
mektir ki, hizmetlerimiz mevcut halinde altı kat daha artmalı. Dünya Sağlık Örgütü’nün Global Avrupa ve Güneydoğu Avrupa Ofisi olabiliriz. Birçok yeni projemiz var. Ancak bunları Sayın Bakanımızın onayını almadan açıklamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Yoğun bir çalışma temposunun içerisindesiniz. Aileniz ve sosyal hayatınıza ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Benim iki telefonum var. 24 sat açık. Yedi yıldır bu telefonlar sadece uçağa bindiğimde kapandı. Sabah uyandığımda elimi yüzümü yıkamadan gelen SMS ve e-postalara bakıyorum. Bazen düşünüyorum; hafta sonu ailemi de yanıma alıp, sessiz bir yere gitsem ve iki günlüğüne de olsa köy hayatı yaşasam. Ama her şey nasip. Kızımın düğününde bir hafta önceden davetiyeleri dağıtmaya planladım. Ancak Somali görevi
çıktı. Davetiye işi dostlara kaldı. Ben de düğüne bir gün kala yurda dönebildim. Bu yaptığımız hizmetler, inşallah çocuklarımıza ve ailemize, sağlık, mutluluk ve huzur olarak geri döner. Sayın Genel Müdürüm, şimdi sizinle bir kelime/bir cevap oyunu oynayalım. Sevgi / Huzur Hizmet / Görev, kutsallık Anne / Yokluğu çok büyük Baba / Olması gereken Eş / Huzur ve saygınlık Çocuk / Hayata bağlayan, hayat kaynağı Renk / Kahverengi Takım / Galatasaray Yemek / Karnabahar Kızgınlık / Gelip geçici Türkü / Yolun sonu görünüyor ( Musa Eroğlu) Sayın Genel Müdürüm, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.
Acil Danışmanlarımız Memnuniyeti Arttırdı S
OP. DR. OSMAN ACAR KIRIKKALE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİ BAŞHEKİMİ
ağlık Bakanlığı’nın uyguladığı, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en temel gayesi, hasta ve sağlık çalışanlarını bir bütün olarak içine alan insan merkezli sağlık uygulamalarıdır. Bu bakış açısıyla, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi olarak vatandaş ve sağlık çalışanları arasında oluşabilecek sıkıntı, gerilim ve şiddeti önlemek için iki yıl içinde iki önemli özgün projeye imza attık. Günlük olarak iki binden fazla hastanın tedavi için geldiği hastanemizde hasta ile sağlık çalışanı arasında oluşabilecek her türlü sıkıntı, stres ve yanlış iletişimden doğabilecek negatif durumları engellemek için hastane poliklinik girişinde “Danış” (Hasta Yönlendirme ve Transfer Birimi) adı altında bir birimi hizmete başlattık. Bu uygulamayla görevlendirdiğimiz bir ekip, vatandaşımız hastaneye adım attığından itibaren devreye girerek hasta takip işlemini başlatıyor.
Pozitif İletişim Kuruluyor Polikliniğe gelerek muayene olan hastaya, doktor tarafından verilen tali-
20
MAYIS 2012
matla, poliklinik sekreteri Danış’ı arayarak hasta yatışı var bilgisini iletiyor. Bu birimdeki görevli hastanın yatacağı servisin sorumlu hemşirelerini arayarak yatan hasta olduğunu, odanın ve yatağın hazırlanmasını istiyor. Daha sonra hastayı poliklinikten alıp Danış bölümünde ağırlayarak hastanın elinde dosyalarla birlikte kat kat dolaşıp mağdur olmamasını ve personelle pozitif yönde iletişim kurmasını sağlıyoruz. Ekibimiz tüm tetkik ve tedavi sürecini kontrol ederek hastayı yalnız bırakmıyor. Dolayısıyla, hem önemli bir hizmet, hem de moral vermiş oluyoruz. Acil’e Çözüm Acil“en” Danışman Adı üzerinde Acil Servis; topluma 7 gün 24 saat aralıksız, değişmez standartlarda sağlık hizmeti sunmak için belirlenmiş, stres ve sıkıntının en yoğun olarak yaşandığı alanlar. Hizmetin kesintisiz devam ettiği bu süreç, son günlerde sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artması ve acil hasta yoğunluğundan dolayı sıkıntıların yaşanmasıy-
la, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi yönetimini önemli arayış ve çabaların peşine düşürdü. Günlük olarak beş yüzden fazla hastanın geldiği Acil Servislerin işlevi gereği hastalara kısa zamanda müdahale edilmesi gerekiyor. Zaman zaman Acil Servis hizmetleriyle ilintili olarak vatandaşlardan ve sağlık çalışanlarından gelen şikayetler artış gösteriyordu. Bu şikâyetler, gürültü, kargaşa ve kavga ortamına dönüşerek, hoş olmayan hadiseler meydana geliyordu. Yine iki yıldır, vatandaşları dinleyen ve şikâyetlerine önem veren bir hastane olarak sağlık kökenli gönüllü hizmet edecek kişilerden oluşan bir ekip kurduk. Bu arkadaşlarımızın tek görevi hasta ile sağlıklı bir iletişim sağlamak ve tedavi ortamı hazırlamaktır. “Acil Danışmanı” hüviyetiyle bu ekip hasta Acil Servise adım atar atmaz devreye giriyor, hasta ve yakınını karşılayarak ilk anda endişe, stres ve yoğun telaş içerisinde olan vatandaşın negatif enerjisini pozitif yöne çevirmeye çalışıyor. 7 gün 24 saat hizmet veren bu ekip, anında bilgilendirme, hastanın güvenliğini sağlama, kontrol ve belli
Acil Danışmanları hasta Acil Servise adım atar atmaz stres ve yoğun telaş içerisinde olan vatandaşın negatif enerjisini pozitif yöne çevirmeye çalışıyor. bir düzen içerisinde tedavi olmasını sağlayarak Acil Servis hastalarının memnuniyetini artırmak için çalışıyor. Ayrıca ekip, hasta ve yakınları ile sağlık çalışanları arasında tampon görevi yaparak iyi bir diyalog kurulmasını sağlıyor ve böylece olabilecek kargaşa ve kavgaların önemli ölçüde azalmasında aktif rol oynuyor. Pek çok hastanede ücretli olan fotokopi, yönetim olarak aldığımız kararla hasta danış biriminde ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. Hastalar bu duruma hem şaşırıyor hem de sevinerek, geçmişte sunulanı sağlık hizmeti anlayışla günümüzde sunulan sağlık hizmeti
anlayışının çok değiştiğini belirtiyor ve bu durumdan dolayı memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Hastalarımızın Memnuniyeti Arttı Bilindiği üzere Aile Hekimliği uygulamasının başlamasıyla hastanelerde ciddi oranda hekim değişiklikleri yaşandı. Yeni başlayan ve oldukça yoğun çalışan doktorlarımızın adaptasyon sürecinde önemli sıkıntılar yaşadık. Öyle hale gelmişti ki her gece birkaç hasta evimi ya da cep telefonumu arayarak Acil Serviste oluşan çeşitli sıkıntılarla ilgili olarak yardım istiyordu. “Acil Danışman ekibini” kurduktan sonra hastaların acil serviste bilgilendirme ve yönlendirme sıkıntılarını çözmeye başladık ve sistem zaman içerisinde oturdu. Sıkıntılar önemli ölçüde azaldı. Vatandaşlarımızca, hasta hakları, şikayet ve dilek kutuları, mailler, mesajlar ve gelen telefonlardan da eski sistem uygulamalarla yeni uygulamaların farkı açıkça dile getirilmekte ve vatandaşlarımızın memnuniyeti gün be gün artmaktadır. İnşallah bundan sonra da çağdaş ve modern bir dizi sağlık hizmetlerini vatandaşlarımıza sunmaya devam edeceğiz.
MAY I S 2 0 1 2
21
Acil Bakım Hemşiresi Olmak T
ıbbi anlamda acil; bireyin fiziksel ya da duygusal yönden tehlike içinde bulunduğu durumlarda, birey ve ailesinin gereksinim duyduğu tıbbi bakımın anında verilmesidir. Organizmanın işlevlerini ve bütünlüğünü, yaşamı tehlikeye sokacak şekilde bozan etkilere karşı vücudun geliştirdiği onarıcı ve önleyici yanıtların etkisiz kaldığı durumlar ise; acil tıbbi bakım girişimleri gerektiren durumlardır. Tüm bu durumlardaki olgu, acil olgu niteliği taşır.
AYŞE TEKÇAM
DR. LÜTFI KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Acil sağlık hizmeti, acil olduğu düşünülen bireyin kurum içi veya kurum dışında ilk değerlendirildiği andan, hayati tehlikeyi atlatıp ve/veya durumu stabil olup, uygun bir servise nakledildiği ya da taburcu edildiği zamana kadar geçen süreçte verilen tüm hizmetlerdir. Acil hemşireliği; karmaşık, birincil ve akut tabiatlı, geniş kapsamda bilgi ve beceriye gereksinim duyulan, hastalığın teşhisine yardımcı, sağlığı destekleyici özelliklere sahip olunması gere-
22
MAYIS 2012
ken bir alandır. Hastanın esenliğinin korunarak ve öncelikle ‘bireylere zarar vermeme’ inancına bağlı kalınarak, her zaman aynı duygu, yargı ve empati ile hareket edilmesi gerekir. Bu özellikleri acil birim hemşiresinin uzman, ileri bilgi ve beceriye sahip, yasal düzenlemelerden haberdar olmasını zorunlu kılar. Acil Bakım Hemşiresi Acil bakım hemşiresi, birime kabul edilen hastayı hemşirelik süreci doğrultusunda değerlendirmeye çalışır. Bu doğrultuda; acil birim hemşiresi hastayı, acil tanılama ile değerlendirir, soruna uygun etkin bir yaklaşımla hasta ve çevresi için öncelikleri belirler, gereken bakım ve tedavi girişimlerini yönlendirir. Acil bakım hemşiresi, hastanın yanı sıra hasta yakınlarıyla da etkili iletişim kurabilmeli, stresle baş edebilmeli ve problem çözme yeteneğine sahip olmalıdır. Her türlü hizmetlerde olduğu gibi, acil servis hizmetleri de bir ekip hizmeti olup, ekip üyeleri acil servis hizmetlerinin gereği olan tam bilgi ve
beceriye sahip olmalı ve aynı amaca yönelmiş bir hizmeti verebilecek durumda bulunmalıdırlar. Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Acil Bakım Hemşireliği Hastanemizin sanayi bölgesi içinde, İstanbul girişinde bulunması, E5 karayolu kenarında olup ulaşımın kolay olması nedeni ile acil tıp merkezimiz oldukça yoğun olarak çalışmaktadır. Acil Tıp Merkezimiz 24 saat hemen hemen tüm branşlarda hizmet vermektedir. Suzan Yazıcı Acil Tıp Merkezinde toplam yüz otuz sekiz hemşire görev yapmaktadır. Hasta/ailesi ve çalışan haklarına saygılı, güvenilir, hasta güvenliği bilincine sahip güleryüzlü hemşirelerimizle birlikte hizmetin devamlılığını sağlamaya özen gösteriyoruz. Bilginin bir güç olduğunu benimseterek uzmanlaşmayı destekliyoruz. Hemşirelerimizin kaliteli bir oryantasyon ve hizmet içi eğitim süreci yaşamalarına olanak tanıyarak güvenli, mutlu, katılımcı, araştırmacı, hasta haklarına saygılı bir hemşire modeli oluşturmaya çalışıyoruz. Bu amaca yönelik kurumumuz hastane içi ve hastane dışında
Acil Bakım Hemşiresi olmak; yapılan kalp masajında dünyadaki en büyük gücün başparmağında toplandığını hissetmektir. sempozyum, kongre ve sertifika programlarına göndererek acil servis hemşirelerimizin eğitim ve gelişimine destek veriyoruz. Hastanemiz Sağlık Bakanlığımız tarafından düzenlenen Acil Bakım Hemşireliği Sertifika programına ev sahipliği yapan kurumlardan biridir. Hemşirelerimizin Kaleminden Acil Bakım Hemşireliği “Kocaman bir yüreği anlamak ve anlatmak. Beyaz bir melek olmak. Küçücük bir kalbin içinde tüm insanlığın kaygısını, sevincini, gözyaşını, umudunu taşımak.” “Anlaşılmak. Ambulanstaki siren sesinde kendini bulmak. Acil kapısının önünde
her dakika her saniye çocuğunu okuldan bekleyen bir anne gibi, her çocuğun babasının eve gelmesini bekleyen bir çocuk gibi, bir bayram sabahı bir beklenileni bekler gibi beklemek.” “Hemşire olmak. Yüreğinle hissetmek, bilginle gönüllere hayat vermek, ellerinin yardımıyla yeni ellerin can bulması.” “Acilde hemşire olmak… Bir tiyatro perdesinde daha önce yazılmamış, provası yapılmamış, yeni sahnelerde insanların yüreği olmak. Saniyelerle yarışmak. Ekip olmak, kardeş olmak, can olmak.” “Acil kapısından hasta ile giren hasta yakınları olmak. Hasta yakınlarının anlattıkları bilgileri harmanlamak. Soğukkanlı olmak. Belki ağlamak ama hiç kimsenin göremeyeceği gözyaşlarıyla ağlamak. Hissetmek. Anne olmak. Yapılan kalp masajında dünyadaki en büyük gücün baş parmağında toplandığını hissetmek. Hıçkıra hıçkıra ğlamak istemek ama sadece yutkunmakla geçen hatta geçmeyen dakika ve saniyelerde kaybolmak. Kapının dışında bekleyen bir annenin feryadı olmak. Kirpiklerinin birbirine değmediği gece ve gecelerde var olmak. Hastaneye çıkan tüm yollar olmak.”
MAY I S 2 0 1 2
23
Hemşire Hekimin Gerisinde Değil Yanında Yer Almalı AYGÜL BULUT
ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAŞHEMŞİRESİ
T
emelinde sevgi ve saygının yattığı hemşirelik diğer mesleklerde olduğu gibi toplumsal ihtiyaçlardan doğan bir meslek alanıdır. Ekip çalışmasını bilen ve el becerisi son derece iyi olan hemşire, sağlık bakım sistemindeki hizmet alanlarının tümünde uygulayıcı, eğitici, araştırıcı, yönetici ve profesyonel rollerde önemli yere sahiptir. Diğer taraftan, hemşirenin ayrılamaz bir parçası veya vasfı diyebileceğimiz sevgi, şefkat ve fedakarlık duygularının sonuna kadar aksamadan sürdürülebilmesi için de bu meslek grubunun gerek eğitim, gerekse psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan desteklenmesinin önemi yadsınamaz. Bu destek çerçevesinde Sağlık Bakanlığı tarafından 9 Mayıs’ta düzenlenen Hemşireler Günü Programı Ankara Grand Rixos Hotel’de seksen bir ilden gelen yılın hemşireleri ile kutlandı. Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ’ın ailesi ile birlikte programı sonuna kadar takip etmesi tüm hemşire-
24
MAYIS 2012
lerimizi onurlandırdı. İstiklal Marşı ile başlayan programın devamında sahneye çıkan Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi Halk Dansları Topluluğu misafirlere güzel anlar yaşattı. Açılış konuşmasını yapan Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ ebe ve hemşirelerin sağlık hizmetlerinde çok önemli bir yere sahip olduğunu, bu meslek mensuplarının toplumda her zaman saygı gördüğünü söyledi. Hemşirenin kelime anlamının “kız kardeş’’ olduğunu, bu mesleği yapanların hastalara anne şefkatiyle yaklaştığını anlatan Prof. Dr. Recep Akdağ, “Bir de erkek hemşireler var. Onlar da hastalara baba şefkatiyle yaklaşıyor’’ diye konuştu. Sağlık hizmetlerinden memnuniyetin artmasında ebe ve hemşirelerin payının büyük olduğunu, geçmişte sağlık alanında büyük sorunlar yaşandığını ifade eden Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ, ‘’Bunları düzeltmeyi hep istedik. O yüzden on yıldır günde on
saat çalışıyoruz. Biz de sizlerle nöbet tutuyoruz. Çocuklarımızın nasıl boy attığını göremedik. Sizler olmasaydınız başaramazdık, Allah razı olsun.’’ ifadesini kullandı. Ebe ve Hemşire Sayısı Yetersiz Prof. Dr. Recep Akdağ, Türkiye’deki ebe ve hemşire sayısının yetersiz olduğunu, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde 100 bin kişiye 850 hemşire düşerken, bu sayının Türkiye’de 230 civarında bulunduğuna dikkati çekti. Üniversitelerin ebe ve hemşire yetiştiren bölümlerinin kontenjanlarının artırılmasına geçmişte karşı çıkıldığını, ancak 2023’e kadar mezun olması beklenen 200 bin ebe ve hemşirenin işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalmayacağını vurgulayan Prof. Dr. Recep Akdağ, bu sayede ebe ve hemşirelerin iş yükünün de hafifleyeceğini söyledi. Ebe ve hemşirelerin ek ödemelerinin emekliliğe yansıtılması talebini de değerlendiren Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ, buna kendisinin de olumlu baktığını bildirdi. Bu meslek grubuna yönelik gece ve gündüz bakım evlerini önemsediğini ifade eden Sağlık Bakanımız; “Her ebe ve hemşi-
Prof. Dr. Recep Akdağ: Ülkenin Sağlık Bakanı olarak söylüyorum, kim bir sağlık çalışanına elini uzatırsa o eli bükmek de benim boynumun borcu olsun. re, çocuğunu hangi şiftte olursa olsun bakım evine bırakabilmelidir.’’ diye konuştu. Şiddete Yönelik Ciddi Tedbirler Alıyoruz Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ, konuşmasının devamında sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri de açıkladı. Ebe ve hemşirelerin şiddetle karşılaşan sağlık görevlilerinin başında geldiğini işaret eden Prof. Dr. Recep Akdağ; “Durum böyle, ama bunu kabullenmeyeceğiz. Çok ciddi tedbirler almaya başladık. Toplumda da bir has-
sasiyet oluştu. Bu lehimize bir durum.’’ değerlendirmesinde bulundu. Oluşturacakları 113 numaralı telefon hattına iletilecek şikayetlerle ilgili her türlü takibin Bakanlık tarafından yapılacağını, şiddete uğrayan sağlık çalışanlarını da hukuki olarak Bakanlığın temsil edeceğini bildiren Akdağ, hastaların sağlık çalışanlarına şiddet konusunda bilinçlendirilmesi için afişler asılacağını kaydetti. Sağlık çalışanlarının da stresle baş etmeleri için eğitileceğini belirten Prof. Dr. Recep Akdağ; ‘’Vatandaşın büyük kısmını sanki sağlık çalışanlarının karşısındaymış gibi gösterenlere de itibar etmeyeceğiz. Vatandaşla sağlık çalışanını karşı karşıya getirecek eylemlerin de içinde olmayacağız. Vatandaşla sağlık çalışanını asla karşı karşıya getirmeyeceğiz’’ vurgusunu yaptı. Hemşireler adına konuşan Sibel Yıldız’ın, “Bize şiddetle uzanan elleri güle döndüreceğiz’’ sözünü de değerlendiren Recep Akdağ; “Allah bu düşünce sahiplerinden razı olsun. Ülkenin Sağlık Bakanı olarak söylüyorum, kim bir sağlık çalışanına elini uzatırsa o eli bükmek de benim boynumun
MAY I S 2 0 1 2
25
Kadriye Gülseren: Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Hemşirelik Hizmetleri Genel Müdürlüğü” adıyla yeni bir birim ihdas edilmelidir. borcu olsun. Yeter ki böyle düşünün, böyle davranın.’’ dedi. Son dört ayda 84,5 kilodan 77,5 kiloya düştüğünü ifade eden ve obeziteyle mücadelede ebe ve hemşirelerden katkı isteyen Sağlık Bakanımız; “Kimin fazla kilosu varsa hep birlikte verdireceğiz.’’ diyerek konuşmasını sonlandırdı. Çözümlenmesini Arzu Ettiğimiz Sorunlar Var Programda söz alan Ebe ve Hemşireler Derneği (EHEM-DER) Başkanı Kadriye Gülseren geleneksel anlamda hemşirelik mesleğinin tarihsel süreç içerisinde gelişerek günümüze ulaştığını ve yeniden düzenlenen Hemşirelik Kanunu ile AB normlarına paralel olarak lisans düzeyinde profesyonel bir meslek haline geldiğini belirtti. Gülseren, dernek (EHEM-DER) tarafından hazırlanan “Ebe ve Hemşirelere Yönelik Mesleki Gelişim ve Kariyer Projesi” (MEG-KAP) kapsamında ön lisans mezunu ebe ve hemşireler için düzenlenen 2+2 lisans tamamlama programını bitiren meslektaşlarının, kazandıkları yeni bilgi ve becerilerini hizmete yansıtarak, “Hizmette Kalite ve Verimlilik” artışına katkı sağladıklarının altını çizdi. Son yıllarda, sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşılmaya başlandığını ve ülkemizin hem sağlık eğitimi hem de kaliteli sağlık hizmetinin sunumu açısından tercih edilen bir merkez haline geldiğini hatırlatan Kadriye Gülseren hemşirelik mesleğinde de önemli gelişmeler olmakla birlikte, halen çözüm-
26
MAYIS 2012
lenmesini arzu ettiği birçok sorunun da bulunduğunu ifade ederek şunları kaydetti;
dan orta ve yüksek öğretim kurumlarında da “öğretim elemanı” olarak yararlanılması sağlanmalıdır.
• “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre; AB ülkeleri ortalamasında 745 hemşirenin baktığı nüfusa Türkiye’de 141 hemşire hizmet vermektedir. 9. Kalkınma Planı (2007 – 2013) metninde yer alan verilere göre AB ülkelerinde hekim başına düşen nüfus 317 olduğu halde, Türkiye’de bu sayı ortalama 716 olarak görünmektedir. AB ülkelerinde hemşire başına düşen nüfus 135 olduğu halde, Türkiye’de hemşire başına düşen nüfus ise 799 olarak belirtilmektedir. Bu duruma göre; Türkiye’de hekim başına düşen nüfus, AB ülkelerindeki hekimlerden iki kat fazla, hemşire başına düşen nüfus ise AB ülkelerindeki hemşirelerden altı kat daha fazladır. Bu durum, Türkiye’de hemşirelerin çalışma yükünün çok ağır olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
• Hizmet içi eğitim programları kurumsallaştırılarak sağlık alanındaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler bu yolla hizmete yansıtılmalıdır.
• Nitekim Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 2005 yılı verilerine göre; 212 bin olan hemşire ihtiyacı, 2020 projeksiyonu için 400 bin olarak belirtilmektedir. Bu nedenle, söz konusu hemşire ihtiyacını karşılamaya yönelik istihdam çareleri aranmalıdır. • Derneğimiz (EHEM-DER) tarafından hazırlanan MEG-KAP Projesi kapsamında, hemşire unvanlı meslektaşlarımız arasındaki eğitim farklılıkları giderilerek, tüm hemşirelerin AB normları paralelinde en az lisans eğitimi almaları ve ihtiyaç duyulan meslek dallarında branşlaşmalarına olanak sağlanmalıdır. • Lisans düzeyinde eğitim almış meslektaşlarımıza, alanlarında uzmanlaşmaları için lisansüstü programların kontenjanları artırılarak, daha çok sayıda meslektaşımızın akademik kariyer yapması sağlanmalıdır. Bu suretle, lisans ve lisansüstü sağlık eğitimi almış meslektaşlarımız-
• Hemşirelerin, mesleki eğitimle ilgili ulusal ve uluslararası organizasyonlara katılmaları teşvik edilmelidir. Özellikle kongre, konferans ve sempozyum gibi eğitici etkinliklere katılan meslektaşlarımızın, giderlerini karşılamak üzere kurumlarının bütçelerinden yeterince ödenek ayrılmalıdır. Sağlık Bakanlığımızın evrensel sağlık turizmine yönelik politikasının bir gereği olarak, hemşirelerin uluslararası meslek standartları ve serbest dolaşım hakkı elde edebilmeleri için yurt dışındaki sağlık eğitim programlarından yararlandırılmalıdır. • Tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında hizmet eden yaklaşık 250 bin meslektaşımızın hak ve hukukunu korumak; görev, yetki ve sorumlulukları ile mesleki gelişimlerini Avrupa Birliği standartlarında sağlayabilmek için, Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Hemşirelik Hizmetleri Genel Müdürlüğü” adıyla yeni bir birim ihdas edilmelidir. Bu birimin yönetimi, hemşire veya hemşireliğe eşdeğer sağlık memurluğu alanında yüksek öğrenim gören nitelikli personelden oluşturulmalıdır. • Dünya Sağlık Örgütünün ifade ettiği modern sağlık hizmetleri anlayışına göre; Hekim-hasta-hemşire üçgeninde hemşire hekimin gerisinde değil, yanında yer almaktadır. Sağlık hizmetleri bir ekip işi olduğundan, hizmetteki kalite ve verimlilik de ekibin başarısına bağlı olup, bu ekibin hiçbir üyesi elde edilen başarının tek aktörü sayılamaz. Bu nedenle, döner sermaye gelirlerinden yapılacak ödemelerde hekim için uygulanan kriterler hemşireler için de geçerli olmalı ve hekimlerde
olduğu gibi hemşire ve diğer personel için de döner sermaye gelirleri belirli oranlarda emekliliğe yansıtılmalıdır. Zira sosyal devlet, çalışanların sadece bu günlerini değil, geleceklerini de güvence altına almak zorundadır. • Ayrıca hemşirelik mesleğini özendirici politikalar geliştirilmelidir. Bu bağlamda, hemşirelerin fazla mesai ücretleri tatmin edici ölçüde artırılmalı ve 24 saat esasına göre çok büyük özveriyle sağlık hizmeti sunan Ebe ve Hemşireler, fiili hizmet zammından yararlanan meslekler grubuna alınmalıdır. Bunun yanı sıra nöbet hizmetlerinin daha sağlıklı yürütülebilmesi için meslektaşlarımızın çocuklarına yönelik gece ve gündüz bakımevleri açılmalı ve her ilde “Ebe ve Hemşire Sosyal Tesisleri” kurulmalıdır. Bu tür projelerle, Ebe ve Hemşirelerin iş doyumu ve motivasyonları artırılarak hasta bakım hizmetlerinin daha kaliteli, etkin ve verimli olması sağlanmalıdır.
28
MAYIS 2012
Prof. Dr. Recep Akdağ Türkiye’nin dört bir yanından gelen yılın hemşire ve ebelerine plaketlerini verdi. • Yeni düzenlenen “Hemşirelik Kanunu” ile “Hemşirelik Yönetmeliği”nin içeriğinde ağırlıklı olarak görev ve sorumluluklara yer verilmiştir. Ancak hemşirelerin hak ve hukuklarına dair hükümler oldukça sınırlı tutulmuştur. Bu durum, profesyonel meslek kimliğiyle örtüşmemektedir. Modern hukuk anlayışından hareketle, güncelleştirilmiş olan mevzuatın, gelişmiş ülkelerdeki hemşirelere tanınan hak ve hukuka uygun hükümler içermesi gerekmektedir. Bu yönde yapılacak olumlu değişikliklerden, tüm hemşireler büyük memnuniyet duyacaktır.
• Sağlık personeline yönelik şiddetin önlenerek çalışan güvenliğinin sağlanması; kaliteli hizmet sunumunu, verimliliği ve memnuniyeti büyük oranda artıracaktır. Dolayısıyla, sağlık hizmetinin yeterli ve etkin olabilmesi için hasta, hasta yakını ve sağlık çalışanları arasında mutlaka iş birliğine gereksinim vardır. Diğer taraftan, çalışan güvenliğinin yanında hasta hakları da göz ardı edilmemelidir.” Program Türkiye’nin dört bir yanından gelen yılın ebe/hemşirelerine ödül ve plaketlerinin ödülleri bizzat Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından verilmesinin ardından Suat Yıldırım şefliğinde Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Korosu konseri ile sona erdi. Sağlıkta şiddetin son bulduğu, uygun çalışma ortamının sağlandığı, hemşirelerin özlük haklarının düzeltildiği, ekonomik şartlarının Avrupa ülkelerinin seviyesine yükseltildiği nice hemşireler günü kutlama dileklerimle…
Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik Hazırlandı haber, SU ÖZGÜR
S
ağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının güvenli ortamlarda ve yüksek motivasyonla çalışmasının sağlanması için “Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik” hazırladı. Ayrıca basın mensupları, iletişim uzmanları, idareciler ve sağlık çalışanlarıyla birlikte değerlendirildiği sempozyum düzenleyerek ulusal düzeyde sürekliliği olan “Emeğe Saygı Şiddete Sıfır Tolerans” kampanyasını başlatıldı. Sağlık Bakanlığı’nın tüm sağlık kurumlarında, hizmet alanlar ve sağlık çalışanları için güvenli bir ortam sağlanması amacıyla yayımladığı “Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik” doğrultusunda; 1. Çalışan güvenliği komitesinin kurulması, 2. Çalışan güvenliği programının hazırlanması, 3. Çalışanlara yönelik sağlık taramalarının yapılması, 4. Çalışanların kişisel koruyucu önlemleri almasının sağlanması,
30
MAYIS 2012
5. Çalışanlara yönelik şiddetin önlenmesi için düzenleme yapılması, 6. Enfeksiyonların kontrolü ve önlenmesine yönelik program hazırlanması, 7. Beyaz kod uygulamasına geçilmesi 8. Çalışanlara, çalışan güvenliği konusunda eğitimlerin verilmesi planlandı. Beyaz Kod Uygulaması a) “Beyaz Kod” uygulaması sorumlu başhekim yardımcısı vasıtasıyla yakından takip edilecek ve sistemin etkin şekilde yürümesi sağlanacaktır. b) Görevli müdahale ekiplerinin olay yerine en kısa zamanda ulaşması sağlanacaktır. c) Gerçekleşen olayların analizi yapılarak, ilgili sağlık kurumuna özgü tedbirler artırılacaktır. Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimi Hastane ile ağız ve diş sağlığı merkezle-
rinde bir başhekim yardımcısının doğrudan takip edeceği “Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimleri” kurulacaktır. Bağlı birimlerdeki çalışan hakları ve güvenliğine ilişkin iş ve işlemlerini yürütmek üzere halk sağlığı müdürlükleri ile il sağlık müdürlüklerinde de bir müdür yardımcısının doğrudan takibinde aynı birimler kurulacaktır. a) Bu birim tüm sağlık çalışanlarının kolay ulaşabileceği bir yerde olacaktır. Gerekli ekipman (dış hatta açık telefon, faks, internet bağlantılı bilgisayar ve uygun görüşme ortamı) temin edilecektir. b) Birimde tercihen sosyal hizmet uzmanı, psikolog veya halkla ilişkiler uzmanı sekretarya olarak görevlendirilecek ve yeterli sayıda personel bulundurulacaktır. c) Birim, çalışanların çalışan hakları ve güvenliğine yönelik talep ve şikâyetlerini kabul edecek, bu başvuruları değerlendirerek raporlayacak, gerekli düzeltici/önleyici faaliyetlerin başlatılmasını sağlayarak talep sahibine geri bildirimde
Hastane ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinde bir başhekim yardımcısının doğrudan takip edeceği “Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimleri” kurulacaktır. bulunacaktır. d) Birim, çalışan hakları ve güvenliğine yönelik uygulamaları yakından takip edecek olup aylık olarak başhekimliğe rapor sunacaktır. Risk Değerlendirmesi ve Güvenlik Tedbirleri Sağlık kurumları şiddet bakımından risk değerlendirmelerini yeniden yapacak ve riskin yüksek olduğu bölümlerde hizmet süreçleri yeniden gözden geçirilecek ve ilgili bölümdeki sağlık çalışanı sayısı yeterli hale getirilecektir.
Fiziki alanlar nitelik ve iyi çalışma şartları açısından gerekirse yeniden düzenlenecektir. a) Acil servis, yoğun bakım ve ameliyathane gibi şiddet riskinin yüksek olduğu bölümlerin bekleme alanlarında gerekirse sayıları artırılarak yeterli güvenlik elemanı bulundurulacaktır. b) Hasta mahremiyeti dikkate alınmak şartıyla, kurumların tüm alanlarını gözetleyebilecek şekilde güvenlik kameraları yerleştirilecek ve kamera görüntüleri sürekli takip edilecektir. Şüpheli durumlara ve kişilere bu konuda eğitilmiş özel güvenlik elemanları anında müdahale edecektir. c) İletişim becerileri ve sorunlu hasta/ hasta yakınlarını tanıma-çatışma yönetimi konularında eğitim almış kişiler, bekleme alanlarında görevlendirilecek ve “sorun çözücü” olarak çalışmaları temin edilecektir. d) Fiziki mekanlar 24 saat boyunca yeterli düzeyde aydınlatılacak ve havalandırılacaktır.
MAY I S 2 0 1 2
31
e) Personelin alternatif çıkış yolları oluşturulacaktır. Çalışanların Eğitimi a) Başta güvenlik görevlileri, 112 ve acil çalışanları olmak üzere çalışanlara iletişim becerileri, öfke kontrolü ve özellikle öfkeli hasta ve hasta yakınıyla iletişim konularında eğitim verilecektir. b) Sağlık çalışanlarına şiddet davranışına karşı tedbir alma eğitimleri verilecektir. Hasta ve Hasta Yakınlarının Bilgilendirilmesi a) Hasta ve hasta yakınlarının ilk olarak nereye müracaat edecekleri, hangi işlemler ve tedavinin yapılacağı, tetkik ve tahlillerin nerede yapılacağı, beklemeleri gerekiyorsa ne kadar süreyle bekleyecekleri gibi konularda bilgilendirme süreçleri gözden geçirilerek eksiklikler varsa tamamlanacaktır. Bu amaçla acil servisler başta olmak üzere hastanın durumu ile ilgili hasta ve/veya hasta yakınlarını bilgilendirmek üzere “hasta bilgilendirme alanları” güç-
lendirilerek ve hangi durumlarda, ne sıklıkta ve kim tarafından bilgi-
Başta güvenlik görevlileri, 112 ve acil çalışanları olmak üzere çalışanlara iletişim becerileri, öfke kontrolü ve özellikle öfkeli hasta ve hasta yakınıyla iletişim konularında eğitim verilecektir. lendirme yapılacağı belirlenecektir. b) Vatandaşı şiddete uğrayan sağlık personelinin hizmet vermekten çekilme hakkının bulunduğu, böyle bir durumda hizmet alma sürecinin aksayabileceği konusunda bilgilendirilecektir. c) Vatandaş, sağlık çalışanına yönelik şiddet uygulayanların mutlaka yargılanacağı ve cezalandırılacağı konusunda (pano/afiş/broşürler gibi vasıtalarla) bilgilendirecektir. Hizmetten Çekilme Sağlık çalışanları, sağlık hizmeti sunumu esnasında
şiddete uğraması halinde, acil verilmesi gereken hizmetler hariç olmak üzere hizmetten çekilme talebinde bulunabilir. a) Hizmetten çekilme talebi, kurum tarafından belirlenen yöneticiye sözlü veya yazılı olarak bildirilecektir. b) Bildirim üzerine yetkili yönetici, olayı derhal değerlendirerek hizmetten çekilme talebinin uygun olup olmadığı hakkında gecikmeksizin karar verecektir. c) Yetkili yönetici, hizmetten çekilme talebini uygun bulduğu takdirde hastanın sağlık hizmeti almasına ve tedavisinin devamına yönelik tedbirleri güvenlik tedbirleriyle birlikte alacaktır. Bu kapsamda ilgili hastanın sağlık hizmetini devam ettirecek yeni sağlık çalışanını belirleyecek, kurum içerisinde bunun mümkün olmaması halinde hastanın hizmet alabileceği başka bir sağlık kurumuna sevkini ve hizmet alımını sağlayacaktır. Bu süreç sırasında hastanın tedavisinin aksatılmamasına itina edilecektir. Bildirim Süreci ve Hukuki Yardım Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarını takip etmek üzere “Bakanlık Beyaz Kod Birimi” kurulmuş, 24 saat hizmet verecek “113” numaralı telefon ve “www.beyazkod.saglik.gov.tr” internet sayfası oluşturulmuştur. Kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen şiddet olayları, yöneticiler tarafından derhal “113” numaralı telefonla Bakanlık Beyaz Kod Birimine bildirilecek, eş zamanlı olarak ilgili kurumun hukuk birimine ve adli mercilere intikal ettirilecektir. Kamu görevlilerine karşı işlenen şiddet olaylarının takibi şikâyete bağlı olmadığından,
32
MAYIS 2012
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarını takip etmek üzere “Bakanlık Beyaz Kod Birimi” kurulmuş, 24 saat hizmet verecek “113” numaralı telefon ve “www.beyazkod. saglik.gov.tr” internet sayfası oluşturulmuştur. ilgili personelin şikâyetinin olup olmadığına bakılmaksızın yöneticiler olayı mutlaka adli mercilere intikal ettirecektir. Özel sağlık kuruluşları da adli bildirim konusunda gerekli hassasiyeti gösterecektir. a) Şiddete uğrayan sağlık çalışanı tarafından da “113” numaralı telefona doğrudan bildirim yapılabilecektir. b) Ayrıca yöneticiler, “www.beyazkod.saglik.gov.tr” adresinde bulunan “Beyaz Kod Bildirim Formu”nu dolduracaktır. c) Bildirim üzerine Bakanlık Beyaz Kod Birimi, yöneticilere ve/veya ilgili personele hukuki süreçle ilgili rehberlik yapacak, olayın adli makamlara intikal ettirilip ettirilmediğini araştıracak ve şayet ettirilmemiş ise olayı derhal adli makamlara bildirecektir. Ayrıca şiddet olayının gerçekleştiği sağlık kurumunun hukuk birimine olayın bildirildiğini tespit ederek olayın takibini temin edecektir. d) Hukuk birimleri, işlenen suçtan mağdur olan Bakanlık personeline veya vefatı halinde kanuni mirasçılarına bir avukatın hukuki yardımını isteyip istemediğini
34
MAYIS 2012
soracak ve talep etmeleri halinde Bakanlık avukatlarınca ilgili personele 28/04/2012 tarihli ve 28277 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hukuki yardım yapılacaktır. Diğer Hususlar a) “Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik”in 7 ve 8 inci maddeleri, “Hastane Hizmet Kalite Standartları” çerçevesinde daha etkili şekilde uygulanmaya devam edilecektir. b) İl sağlık müdürü konuyla doğrudan sorumlu bir sağlık müdür yardımcısı ile birlikte kurumlarda çalışan güvenliği uy-
gulamaları ve alınan tedbirleri aylık periyotlarla izleyecek ve Bakanlığa rapor edecektir. c) SABİM’e yapılan sağlık çalışanları hakkındaki şikayetler, başvuruların ancak % 4’ünü oluşturmaktadır. SABİM’e ve hasta hakları birimine yapılan sağlık çalışanları hakkındaki şikâyetler, öncelikle SABİM’den sorumlu il sağlık müdür yardımcısı ve hasta haklarından sorumlu başhekim yardımcısı tarafından ön değerlendirmeye tabi tutulacak, genel ve soyut nitelikte olan, şikayet sahibinin adı ve adresi belli olmayan veya personelin kusuru bulunmadığı açıkça görülen ihbar ve şikayetler değerlendirmeye alınmayacaktır.
Ofiste Çalışırken Ne İçelim? B
M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN
36
MAYIS 2012
ahar mevsiminin etkisini iyice gösterdiği şu günlerde hava sıcaklığının değişmesiyle birlikte bağışıklık sistemini biraz daha güçlendirmek gerekmektedir. Güçlü bir savunma mekanizmasının temelinde ise yeterli ve dengeli beslenme yer almaktadır. Öte yandan çevremizde sağlığı olumsuz yönde etkileyecek o kadar çok faktör var ki; vücutta metabolik yolla oluşabileceği gibi UV ışınlar, virüsler, radyasyon, çevre kirliliği, sigara dumanına maruz kalınması, enfeksiyon, stres, alkol ve bazı ilaçların alımı ile de oluşabilen reaktif oksijen türleri için, besinler yolu ile antioksidanların alımı artırılmalıdır. Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, canın istediği besinleri yemek, içmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve elliye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Ancak tek tip beslenerek, sürekli öğün atlayarak, bir besinden fazla miktarda yiyerek vs sağlıklı ka-
labilmek pek mümkün olamamakta. Besin çeşitliliğine önem verilmelidir. Ancak iş ortamında her zaman için sağlıklı mönüler ile karşılaşma imkanı bulunmuyor. Genelde kısıtlı bir zaman diliminde, alelacele yenilen fast food tarzı besinler hem sağlık hem de temizlik açısından kuşku uyandırmakta. Bu sıkıntılara ofise konulan çay, kahve, sıcak çikolata, capuccino makinelerinden alınan içecekleri de ekleyebiliriz. Bu tür içeceklerde bulunan kafein, kişide farkına varamasa bile az da olsa bağımlılık yapmakta, hatta birey çalışmadığı günlerde bu tarz içecekleri içmediği için uyanmakta güçlük çekmekte, baş ağrısı ile karşılaşmaktadır. İlave olarak şeker eklenmesi de fazla enerji alımına yol açmaktadır. Örnek olarak; her gün iki şekerli olarak içilen üç adet çay 72 kkal. enerji vermektedir. Göz ardı edilecek kadar az görünen bu enerji kişiye senede 3.75 kg ağırlık kazandırmaktadır. Ağırlık çok değişken bir kavramdır, gün içerisinde bile baskülde 1 - 2 kg farklılıkla karşılaşılmaktadır. Ancak on sene süre-
since bu şekilde içilen çay 37,5 kg olarak geri dönmektedir. İşte size obezite ve beraberinde elli üç farklı hastalık için çıkartılan bir davetiye. Halbuki o çayların içerisine yapay tatlandırıcı atıldığı durumlarda böylesi bir sorun ortaya çıkmamaktadır. Bu nedenle aşırı şeker tüketiminden kaçınmakta yarar vardır. Öte yandan bu tarz hiçbir makinede “yapay tatlandırıcılı” gibi
bir seçenek bulunmamakta, kişi de şeker tadını rafine şekerden karşılama yoluna başvurmaktadır. Son zamanlarda şeker kullanımının hızla artmasıyla birlikte kalp - damar hastalıkları, diyabet, kanser, sindirim sistemi hastalıkları ve romatizmal hastalıkların görülme sıklıklarında artışlar olmaktadır.
kekik otu gibi bitki çaylarının da vücut direncini artırmada olumlu etkileri bulunmaktadır. Bunlarla birlikte doğal maden suları, süt, ayran, taze sıkılmış veya piyasada artık sıkça karşılaştığımız % 100 meyve suları yemeklerle birlikte ve/veya ara öğünlerde rahatlıkla içilebilir. Yapılan bilimsel çalışmalarda biyoaktif bileşenlerin sebze ve meyvelere kıyasla sebze ve meyve sularından daha kolay emilebildiği belirtilmektedir. Bu nedenle sebze ve meyve yemenin yanında ara sıra taze sıkılmış sebze ve meyve sularının hazırlanması ya da uluslararası standartlara ve Türk Gıda Kodeksi’ne
Alternatif Olarak Neler İçilebilir?
göre içerdiği meyve oranı %100 olan ve hiçbir gıda katkı maddesi içermeyen %100 meyve sularının içilmesi tercih edilmelidir.
Su vücuttan toksinleri uzaklaştırmaya yardımcı olur. Kuşburnu, ıhlamur, adaçayı, zencefil, rezene, nar, ekinezya,
Bazı ilaçların ana maddesi bitkilerdir. Bu nedenle birtakım bitki çaylarının bazı tedavilerde etkin olması veya zıt
Kuşburnu, ıhlamur, adaçayı, zencefil, rezene, nar, ekinezya, kekik otu gibi bitki çaylarının vücut direncini artırmada olumlu etkileri bulunmaktadır. etki yaratması söz konusu olabilmektedir. O nedenle tedavi gören bir kişi hekimine danışmadan bitki çayları kullanma konusunda dikkatli davranmalıdır. Genel olarak karaciğeri fazla yormaması adına bu tür içecekleri günde 3 - 5 fincandan fazla içmemekte yarar vardır. Azı karar, ortası yarar, çoğu zarar prensibi bu tür içeceklerde de geçerlidir. Örneğin yeşil çayın kanserden koruyucu etkileri bilimsel olarak kanıtlansa da, “çok faydalı” diyerek günde beş fincandan fazla içerseniz kalp ritminde sıkıntılara yol açmaktadır.
MAY I S 2 0 1 2
37
Çapa Medikal Genel Müdürü
Zekeriya Avşar
Kendi Vücudumda Kullanılmasını İstemediğim Ürünü Satmam röpor taj, SU ÖZGÜR
Ç
apa Medikal yirmi beş yıldır sağlık sektörünün bir paydaşı olarak çok önemli işler yaptı. Birçok değişim ve gelişime şahit olduğunu söyleyen Çapa Medikal Genel Müdürü Zekeriya Avşar ile çok yönlü bir sohbet gerçekleştirdik.
Çapa Medikal’dan bahsedelim ilk olarak… Medikal sektör ile tanışıklığımız 1980 yılında başladı. Aile mesleğim gözlükçülüktür. Satış yapmak için bir yer bulamayınca bir eczanenin gözlük reyonunu kiraladım. O dönemde eczaneler tıbbi malzeme deposu gibiydi. 1987 yılında kendi şirketimi açtığımda bir anlamda bu işte tecrübe kazanmıştım. Türkiye’deki yeni başlayan değişimsel süreci gördüm. 1988-89’da ilk yoğun bakım ürünlerinin gelişine şahit oldum. Medikal sektörde gördüğüm iki önemli eksiklik vardı. Birincisi güven eksikliğiydi diğeri ise isabetli ürün verilmiyordu. Bu çerçevede kendi vücuduma uygulamayacağım şeyi satmama
38
MAYIS 2012
kararı aldım. Cerrahpaşa’da klinikleri tek tek dolaşarak istenilen ürünleri tespit ettim. Operasyon reçetelerinin düzenlenmesinde katkı sağladık. Bu uygulamalar bizim bölgede tanınmamızı sağladı. Birçok yeni ürünü o dönemde satan firma kimliğini kazandık. Daha sonra Amerikan Hastanesi’nin Koç Vakfı’na geçmesiyle birlikte Koç Grup’tan bize bir teklif geldi ve onlarla birlikte özel hastane çalışmalarını başlattık. Daha sonra A plus dediğimiz on beş, yirmi hastaneye malzeme verdik, diğer bölgelere ve özel hastanelere de ürün satışına başladık. Ama bundan memnun kalmadık çünkü malzeme stoklama sistemlerinde tam verim alamadığımızı düşünüyorduk. 2005 yılında diğer hastanelere de satış yapma noktasında yeni kararlar aldık. Ben alınan kararları beş senelik plan içerisinde yorumluyorum. 2010 yılında İstanbul’un hemen hemen yüzde doksanına hitap edebilecek duruma geldik. Daha sonra 2010-2015 arasında aynı sistemi Anadolu’ya da yayalım
dedik. Bunu ilk olarak zincir hastanelerde uygulamaya başladık ve hemen hemen hepsiyle iş birliği içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Bu bize yeni ufuklar açtı. Bir hastane büyük olunca ürün tedarik etmek kolaydır. Ama zincir hastanelere aynı standardı koymak o kadar kolay değil. İstanbul’da kullanılan ürünler ile Anadolu’da kullanılanların farklı olduğunu gördük. Bir tanesi yüksek standartlı ürün kullanıyorken bir tanesi ekonomik ürünler kullanıyordu. İki senedir hem A plus hem de ekonomik ürünler satıyoruz. Yirmi beş sene boyunca ağzımdan ucuz ürün diye bir tabir çıkmamıştır, belli standartları zorunlu görüyoruz çünkü. Bu uygulamayı 2015 yılına kadar tamamlamayı planlıyoruz. Anladığım kadarıyla bu işi severek yapıyorsunuz… Aslında son bir senedir yaptığım işten keyif almıyorum. Medikalcinin işi sadece ürün alıp satmak değildir. Hasta-
Yirmi beş sene boyunca ağzımdan ucuz ürün diye bir tabir çıkmamıştır. neye de katkı sağlanması lazım. Hastaneler sadece fiyata dayalı bir sisteme doğru gidiyor. Bunun yanlış olduğuna inandığım için 2013 senesinde uygulamak üzere kafamda bir proje var. Fiyatlar bir puan üste çıkabilir ama hastanın hastanede kalış sürecini azaltacak şekilde bir sisteme doğru çalışmanın gerekliliğini görüyoruz. Ameliyathanede doğru ürünler paketlenirse daha verimli hareket edilebilir, doğru ürünler kullanılabilirse enfeksiyon riski olmadığı için hastanın kalış süreci azalır. Çünkü düşünün ki enfeksiyon kapan hasta hastaneye altmış- yetmiş bin TL civarında bir ek maliyet getiriyor.
Çapa Medikal yirmi beşinci yaşında. Bu zamana kadar edindiğiniz tecrübeler ışığında sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yirmi beş sene içerisinde edindiğim tecrübelerden yola çıkarak gelecekte, sektörde ancak bu işten anlayan insanların kazanç sağlayabileceğini ama büyük meblağlar kazanılamayacağını, branşlaşan firmaların ayakta kalacağını, üç dört sene gibi kısa vade içerisinde firma sayısının yüzde yirmi oranında ayakta kalabileceğini ön görüyorum. 2015 yılından sonra tekrar bir değişim olacak ve şehir hastaneleriyle birlikte medikal sektörde tekrar değişime uğrayacaktır. Bu sektörde firma sahipleri sektörel eğitim almalı, tıbbi malzemeden anlamalı, diğer türlü başarılı olabilme şansı yok. Sağlık turizmi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Şu anda Türkiye’de dünyada rastlanmayan şekilde bir sağlık altyapısı oluştu.
Çapa Medikal Genel Müdürü Zekeriya Avşar MAY I S 2 0 1 2
39
Bulunduğumuz bölgede bizden daha iyi bir sağlık sistemi olan başka bir ülke daha yok. Avrupa’da aşağı yukarı aynı düzeyde olan ülkeler var ama onlar da çok pahalı. Mesela en çok harcama yapan hastalardan birisi diyaliz hastaları. Yaz turizminin olduğu şehirlerde mobil diyaliz üniteleri olsa, kışın da onları kayak merkezlerine çeksek yararlı olur. Bir şey yapmak istiyorsanız doğru adımlar atmalısınız. Planlama yaparken birlikte hareket edilmesi gerektiğine inanıyorum. Şu anda ülkemize gelen hastalar Orta Doğu ülkelerinden. Bunun riskli olduğunu düşünüyorum. Bir süre sonra bu ülkeler ekonomilerini düzelttiklerinde, gelen hastalar çekilecek ve tekrar bir boşluk doğacaktır. Halbuki bizim hedefimiz uzun vadede Avrupa’ya yönelik olmalı. Oradaki insanlar neden gelmiyor? Steril ortam eksikliğimizden dolayı. Eksikliğimizi de bilmek zorundayız. Sağlık turizminin standartları
40
MAYIS 2012
Bu sektörde firma sahipleri sektörel eğitim almalı ve tıbbi malzemeden anlamalı, diğer türlü başarılı olabilme şansı yok. konusunda da büyük sıkıntılar var. Bunun için neler yapılabilir? Bu konuda SAYED ve OHSAD gibi derneklere iş düşüyor. Üst çatı kurumları büyük turizm şirketlerini ziyaret edip sağlık turizmi altyapısı oluşturmalı. Böylece daha verimli sonuçlar doğabilir. Devlet bireysel anlamda ne bir hastaneyi ne de bir firmayı dinler ancak bir kurum olduğunuz zaman gücünüzle daha etkili olabilirsiniz. Aşağı çekilen fiyatlar konusunda birçok firma şikayetçi. Bu konuyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Devletin fiyatları aşağı çekmesini ilk etapta yanlış bulmuyorum. Bazı aşırılıklar vardı fakat bu aşırılıklar gitti. Bu sürecin devamlılığı zararlar getirecektir. Sağlık Bakanlığı, özel hastaneler, üniversite hastaneleri, SGK, medikal ve ilaç firmaları birleşip Sağlık Bakanlığı şemsiyesi altında bir ekip kurması lazım. Bu ekibin bir politika oluşturması lazım. Fiyatları indirdiniz indirdiniz belirli bir noktaya geldi. Daha fazla indiremediğinizde ilaçların kullanım tasarrufunu düzgün bir hale getirmeniz gerekiyor. Sektör, birbirine bağlı bir zincir olduğundan sadece bir tarafı düzeltmeniz yeterli olmaz. Sistemin her bir halkası ayrı davranış sergilediği için daha başarılı olamıyoruz. Devlet bazı unsurlara öncelik tanımalı. Mesela yerli firmalara ihalelerde yüzde on beş pozitif ayrımcılık koyması lazım. Kısa vadede belki maliyetleri arttırır ama uzun vadede dış ticaret açığını kapatıp, kaliteyi de arttırırsınız. Belirli bir politika dahilinde kaliteli hizmetten uzun vadede kâr elde edebilirsiniz.
Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları Gelenek Haline Geldi O
haber: SU ÖZGÜR
42
MAYIS 2012
HSAD, Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın iş birliği ile düzenlenen “Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları”nın üçüncüsü 25-29 Nisan 2012 tarihileri arasında Antalya Mardan Palace’da düzenlendi. Geleneksel hale gelen Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantılarında sektörün sorunları bir araya gelen paydaşlarla birlikte tartışılarak sorun önerileri sunuldu. Sağlık Bakanlığı ve SGK temsilcileriyle birlikte üç gün boyunca etkileşimli toplantılar gerçekleştirildi. Kongreye Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas ve SGK Başkanı Fatih Acar’ın yanında birçok üst düzey yönetici katıldı. Prog-
ramın ilk gününde sağlık sektörünün paydaşlarından temsilciler bir araya gelerek Ülkemizde Sağlık Sektörünün Geleceği konulu bir arama toplantısı düzenlendi. Toplantı sonrası oluşturulan swot analizi ilk oturumda katılımcılara sunuldu. Aciller Çok Ciddi Sorunumuz “Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları”nın açılış konuşmasını yapan OHSAD Genel Başkanı Dr. Reşat Bahat özel sektörün bu günlere gelmesinin siyasi bir iradenin sonucu olduğunu vurguladı. Bahat yüzde otuz beş sektör büyüklüğünün, doksan milyon muayene yapabilen sektörün siyasi idare ile olduğunu ama yolda ilerlerken ciddi kazalara maruz kaldığını ve bunların düzeltmesi gerektiğini ifade etti. Kısıtlar içinde büyümeye devam ediyoruz diyen Reşat Bahat özellikle 15 Şubat’tan sonra özel hastanelerin önüne koyulmuş planlama kriterlerini tekrar gözden geçirip özellikle küçük ölçekli işletmelerin önünün açılmasını istediklerinin altını çizdi. OHSAD Genel Başkanı küçük işletmelerin nefessiz bırakılmaması ve büyükler tarafından yutularak rekabet kurallarının ihlal edilmemesi ve asimetrik büyümeye yol açmamak için özel hastanelerin önlerinin açılması gerektiğine işaret etti. Bir çivinin bile yerini değiştirmek için on makamdan izin almak zorunda kaldıklarını belirten Bahat en azından tadilatların çok daha rahat yapılmasına müsaade edilmesini istiyoruz şeklinde bir istekte bulundu.
Kongreye Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas ve SGK Başkanı Fatih Acar’ın yanında birçok üst düzey yönetici katıldı.
Aciller çok ciddi sorunumuz diyen Reşat Bahat sözlerine şöyle devam etti; “Siyasetin bu konudaki hassasiyetini biliyoruz. Ama ülke genelindeki insanların yüzde otuzdan fazlası acilden giriş yapıyor. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Acil fiyatları çok düşük kalmakta bununla birlikte gerçekten acil olan hastalara düzgün hizmet verilememektedir.” OHSAD Özel Sağlık Sektörünü Bir Araya Getiren Bir Kuruluş Açılış konuşmasında söz alan SAYED Başkanı Prof. Dr. Hayreddin Yekeler geleneksel hale gelen bu etkinliklerle
sağlık sisteminin paydaşların bir araya gelip bilgi alışverişinde bulunması çok önemli bir gelişme olduğunu vurgulayarak, OHSAD özel sağlık sektörünü bir araya getiren bir kuruluş olarak yapmış olduğu etkinlikler takdire şayandır ifadesinde bulundu. Yekeler konuşmasının devamında Sağlık Bakanlığı’nın başarıyla yürüttüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde ülkemizin sağlık alanında önemli bir cazibe merkezi haline geldiğini hatırlatarak yurt dışından sağlık turizmi için gelen hastaların yanı sıra özellikle Orta Doğu ve Afrika’da devam eden siyasal karışıklıklar nedeniyle ülkemi-
zin birçok noktaya yardım elini uzattığını ifade etti. SAYED olarak sağlık turizmini önemsediklerinin altını çizen SAYED Başkanı sağlık turizminin özel hastanelerin geleceğine ve ülke ekonomisinin gelişmesinde çok büyük katkılar sağlayacağına inandıklarını, o alanda ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini düşündüklerini dile getirdi. Her Dönüşüm Programının Sancıları Vardır Üniversiteler ülkelerin vazgeçilmez kurumlarıdır sözüyle konuşmasına başlayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet; “Üniversitelerde bil-
MAY I S 2 0 1 2
43
Dr. Reşat Bahat: Acil fiyatları çok düşük kalmakta bununla birlikte gerçekten acil olan hastalara düzgün hizmet verilememektedir.
gi üretilir ve araştırma fonksiyonunun gereğidir. Bu bilgi daha sonra teknolojiye ve değişik ürünlere dönüştürülerek toplumun ve insanlığın hizmetine sunulur. Üniversitede üretilen bilgi eğitim ve öğretim vasıtasıyla aktarılır. Üniversitenin ikinci önemli fonksiyonu bilgi aktarımı fonksiyonudur. Özellikle çağdaş üniversitelerden beklenen üçüncü ve önemli fonksiyon ise topluma hizmettir.” şeklinde konuştu. Söylet konuşmasında üniversitelerin topluma en çok dokunduğu, toplumla en çok bütünleştiği ve hizmet fonksiyonunu aktardığı alanların tıp fakülteleri ve uygulama araştırma merkezleri olduğunu vurguladı. Sağlık sektörünün geçmişini hatırlatan Prof. Dr. Yunus Söylet, Türkiye’nin en çok yatak sayısına sahip Cerrahpaşa tıp fakültesine ultrasonun, acil ameliyathanesine ilk monitörün geldiğini ve bunun sevincini yaşadığının örneğini verdi. “Bugün benim otuz iki yıllık meslek hayatımdan bile sağlık sisteminin nereden nereye geldiğini görebiliyoruz” diyen Söylet Sağlıkta Dönüşüm Programı tüm Türkiye’de çok ciddi ve bütün katılanlarıyla birlikte yaşanılan ve rüzgarının her an hissedildiği ve çoğunlukla da olumlu sonuçlarının görülmekten mutluluk duyulduğu bir dönüşüm programı olduğuna değindi. İstanbul Üniversitesi Rektörü her dönüşüm programının sancılarının olduğunu hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü; “Üniversitelerin eğitim ve araştırma
44
MAYIS 2012
gibi fonksiyonları nedeniyle maliyetlerimiz yüksek. Karşılığını alamadığımız ücretler var. Yaptığımız işten zarar ettiğimizi bildiğimiz halde toplum hizmeti gereği, üniversite olmanın gereği uluslararası arenada adımızı duyurmak adına bu işleri yapmaya devam ediyoruz.” Tabipler Birliği Tavrını Değiştirmeli Sağlık Bakanı yardımcısı Agah Kafkas sözlerine geçtiğimiz günlerde öldürülen hekimi anarak başladı. Sağlık çalışanlarına şiddetin tüm dünyada yaygın bir şekilde yaşandığının bilgisini veren Kafkas, Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin birçok batılı ülkeden daha az yaşandığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti; “Ama bundan sonra hiçbir tedbir almayacağımız anlamına gelmiyor. Bakanlık olarak bu noktada büyük bir duyarlılık hissediyoruz. Bir doktorumuz şehit oldu. Ertesi gün Van’da bir olay daha yaşandı. Bir milletvekili bir doktorumuza saldırıda bulundu. Bir gün önce doktorumuzu katledenle bu zihniyet aynı. Sivil toplum örgütlerinin kimileri şehidimizi vesile kılarak Bakanlığa ağır eleştirilerde bulunurken ertesi gün yaşanan yumruk olayından sonra sustular. Tabipler Birliği’nin tavrını anlamakta güçlük çekiyorum ve bu örgütün yeniden yapılanması ve gerçekten tabiplerin sesi olması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Tabipler Birliği’nin bu dünyada son kullanım tarihi geç-
miş mantalitesi, bu ideolojik yaklaşımı artık tabipleri temsil etme kabiliyetini yitirdiğini gösteriyor.” Türkiye’de son on yılda Sağlıkta Dönüşüm Programında muhteşem başarı sağlanıldığını hatırlatan Agah Kafkas sağlık sektörüne kamu ya da özel olarak bakmadıklarını, her başarılı üniversite hastanesiyle ya da özel hastaneyle de gurur duyduklarının üzerinde durdu. Kongreye Destek Verenler Sektörün temsilcilerinden çeşitli medikal firmalar da Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları’nda yerini aldı. Ana sponsor Çapa Medikal, Bronz Sponsor Datateknik ve IBM oldu. Diğer sponsorlar ise; Delta Trade Company, Acendis, GE Healthcare, PrimeClass CIP Service, Vezir Araştırma Danışmanlık, APlus, DHL, Turkcell, Arter İnşaat, Philips, Sisoft, CGM CompuGroup Medical, Novatek, Üzümcü, İncekaralar, Mespa, Draeger, Mega, Bilgi Sistemleri, Siemens, Oracle, KBB Tautmann, Erguvan Bilişim oldu. Kongreye katılan diğer firmalar ise; Medicaltex, Özcan Kardeşler, Ağaoğlu Yün İpek Tekstil, EA Yazılım, Penta, Centro Laboratuvarları, Rivosem, Mesa, Olympus, Kompozit, Datasel, Çağdaş Elektronik, Doğsan cerrahi dikiş malzemeleri, Vamed, Promed, Temos, HMH Medikal, Meddata, Tink Promosyon, Aydek Görüntüleme, Sesa Elektronik ve Simeks oldu.
Ortopedi ve Travmatoloji Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
B
üyüteç Bölümü’nde bu ay ele aldığımız konu, Ortopedi ve Travmatoloji. Bu alanda üretim yapan ve ürün ithal eden şirketlerle görüştük. Pazardaki gelişim, yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri ile konuyu tüm detaylarıyla ele aldık. Öncelikle Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de büyüyen bir pazardan söz ediyoruz. Bunun en büyük nedeni yaşam süresinin uzaması. Tüm medikal
46
MAYIS 2012
cihaz pazarının tek başına yaklaşık yüzde 20’sini kapsayan ortopedi, önümüzdeki dönem önemini daha da artıracak. Bu alanda görüşlerini aldığımız tüm şirket yetkilileri özellikle kalitesiz, fason üretime dikkat çekerken fiyat baskısının kaliteyi düşürdüğünü ifade ettiler. Bu nedenle daha detaylı düzenlemeler, sıkı denetimler yapılması bekleniyor. Ortopedi ve Travmatoloji alanında yaşanan gelişmeler, pazar, sorunlar ve çözüm önerileri dosyamızda...
Kalitesiz Ürünler Sağlığı Tehdit Ediyor
F
SANEM BİRGEN
FİKSMED ŞİRKET MÜDÜRÜ
Hastalar ve kurumlar kalitesiz, fason, Çin ve kopya ürünler nedeniyle mağdur oluyorlar.
iksmed şirket Müdürü Sanem Birgen, sağlık kurumlarının ve hastaların kalitesiz, Çin ve kopya ürünler nedeniyle mağdur olduklarını söyledi. Ortopedi ve travmatoloji alanında yaşanan en büyük sorunun, alım esnasındaki değerlendirmenin sadece dış görünüş ve fiyat bazlı yapılması ve ürünlerle ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olunmaması olarak ortaya koyan Birgen, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Ortopedi özellikle travma vakaları insanların hayat mücadelesi sırasında onları yaşama bağlayan ürünlerdir ve insan sağlığını, iyileşme sürecini doğrudan iyi veya kötü etkileyebilirler. Bu nedenle ürünlerin kalitesi klinik veri testleri, mekanik dayanıklılıkları, ürün materyali ve ürün üretirken Ar-Ge çalışmaları çok önemlidir. Ülkemizde bu kıstaslar maalesef şu anda göz önüne alınmamakta, sadece ürünün dış şekline bakarak kıyaslama yapılabilmekte ve en düşük fiyat bazlı ürünler tercih edilmekte. Dolayısıyla kırılması, bükülmesi gibi ürün veya kullanım hatalarından kaynaklı revizyon ameliyatları yapılıyor. Bu da Sosyal Güvenlik Kurumu’na iki kez ameliyat ve hasta açısından geç iyileşme, ağrı, işe dönüş zamanlarında gecikmeye neden oluyor. Hastalar ve kurumlar bu tip kalitesiz, fason, Çin ve kopya ürünler nedeniyle mağdur oluyorlar. Diğer taraftan kaliteli ürün sağlayan firmalar da yanlış fiyat politikaları yüzünden yeni teknolojileri getirmeyip, eski jenerasyon ürünleri piyasaya sunmak zorunda kalıyor. Sonuç olarak, cihaz alımlarında cihazın üretim amacını gerçekten getirip getiremeyeceği, ürünün kalitesi, güvenliği, uluslararası standartlara uygunluğu, testleri, klinik yayınları göz önüne alınmalıdır.”
Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın neler yapması ve ne tür düzenlemelere gitmesi gerektiğine ilişkin de bilgi veren Fiksmed Müdürü Sanem Birgen, öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın insan sağlığını tehdit edecek, iyileşmeyi geciktirecek hem hastaya hem kuruma zarar veren kötü kalitede Çin ürünleri, merdiven altı üretim, fason ürünler ve bu ürünlerin kullanılmasının önüne geçmesi gerektiğini söyledi. “Piyasaya arzda kurallar koymalı” diyen Birgen, tıbbi cihaz yönetmeliğine ekler yapılarak ürün güvenliği ile ilgili uluslararası standartların aranması gerektiğini kaydetti. Ayrıca, hastanelere, satın alımlardaki personele tıbbi cihazlarla ilgili kapsamlı eğitimler verilmesi, marka, kod gibi ürünü tanımlayacak detaylar olmadan ürün alımları yapılmaması gerektiği ifade edildi. Sanem Birgen, bir diğer önemli nokta olan üretimde Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi gerektiği konusunun da altını çizdi. Öte yandan Türkiye’yi ortopedi ve travmatoloji alanında Avrupa ülkeleri ile karşılaştırdığımızda gelişimi de değerlendiren Fiksmed Müdürü Birgen, öncelikle TITUBB sistemi ile büyük bir adım atıldığını ve böylelikle firmaların, tüm ilaç ve medikal ürünlerin, bayilerin kayıt altına alınarak daha şeffaf ve stabil bir sistem kurma aşamasına geçildiğini belirtti. Aynı zamanda hasta yatışlarının kontrol edilerek ameliyatların takip edildiğini de kaydeden Birgen, ülkemizdeki aktif uygulamaların iyiye gittiğinin ancak yeterli olmadığını ifade etti. Birgen şunları söyledi: “Piyasaya arzda tıbbi cihaz firmalarından istenen veriler, belgeler ürün güvenliği bakımından yeterli değil. AB ülkeleri ve içinde bulunduğu GHTF( Küresel Uyumlaştırma Görev Gücü) Ameri-
MAY I S 2 0 1 2
47
BÜYÜTEÇ ka, Japonya, Kanada gibi ülkelerin de yer aldığı dünya tıbbi cihaz sektörünün öncü ülkeleri; tıbbi cihazların en sıkı şekilde kontrole tabi tutulduğu, küresel standartların belirlendiği ve ürünlerin piyasa arz edilişlerinde kontrol mekanizmaları olan ülkelerdir. Ülkemizde yeni oluşan projeler, oluşacak ürün-hasta takip sistemleri gerçekten olması gereken sistemlerdir. Ancak, kalitesiz, merdiven altı ürünlerin piyasaya girişi kontrol edilmiyor, eğer ürünle ilgili bir sorun veya bir şikayet olursa o durumda piyasa gözetim devreye giriyor ve araştırmalar başlıyor. Çoğu zaman da bu şikayetler yapılmıyor dolayısıyla merdiven altı, kalitesiz Çin menşeli ürünler piyasada kol geziyor. Ortak payda insan sağlığı olması nedeniyle bize göre piyasaya arz edilirken ürünler uluslararası standartlar altında değerlendirilmeli, tüm ileri dünya ülkelerinden ve sistemlerinden örnek alınmalı, ülkemize uyarlanmalı. Ürün güvenliği ile ilgili tüm gerekli incelemeler, değerlendirmeler yapıldıktan sonra belli standartlarda ve üstü ürünler ülkemizde satılmalı. Ayrıca hastane-ürün ve hasta takip sistemleri aktif şekilde çalışmalı, revizyon ameliyatları takip edilmeli, nedeni gizlilik içinde araştırılmalı ve sorunun kaynağı bulunmalı. Buna göre de önlemler alınmalı.” Tüm sağlık sektörünün insan sağlığı ve hayatı ile doğrudan bağlantılı olduğu bir alanda faaliyet gösterdiğini hatırlatan Sanem Birgen, tüm tıbbi cihaz taraflarının; üretici ve ithalatçı firma, devlet kurumları, hastaneler ve hasta olarak bütün tarafların ortak çalışma içinde, güçlü iletişim halinde düşünce ve görüşleri paylaşarak, eğitimler ile sektörü geliştirmek ve iyileştirmek adına iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi. Tüm tarafların ürün güvenliği adına
48
MAYIS 2012
maksimum fayda sağlayabilmek için kurallar çerçevesinde çalışması gerektiğini de kaydeden Birgen, “Unutmayalım ki hepimiz bir gün tıbbi cihaz kullanıcısı olmak durumunda kalabiliriz” uyarısında bulundu. İnsan Odaklı Kaliteli Hizmet Fiksmed 2006 yılında ortopedi ve travma sektörüne hizmet vermek amacıyla kuruldu. Kuruluşundan bir yıl sonra İtalya-Amerika menşeli bir Dünya markası olan Orthofix firmasının Türkiye distribütörlüğünü aldı. Fiksmed Müdürü Sanem Birgen, şirket olarak misyonlarının, ilkelerinden ödün vermeden insan odaklı uluslararası kalite standartlarında hizmet anlayışı ile sektörde öncü uygulamalarla fark yaratacak yenilikçi ve yüksek değer katan medikal çözümler sunmak olduğunu belirtti. Bu arada, Orthofix firması, 1980 yılında Prof. Giovanni De Bastiani’nin kırık kemiklerin doğal kaynama kabiliyetini göz önüne alarak yeni bir tedavi yöntemi geliştirmesiyle İtalya’da kuruldu. 1992 yılında da Nasdaq listelerine girerek halka açıldı. Birgen, Bastiani’nin Dünya’da ilk kez kırık alanında kemiğe tutturulan ve kemik
iyileşimini mikro hareketlerle uyarı yaparak sağlayan ‘Dinamik Aksiyel Fiksatör’ kavramını geliştirdiğini ve ürünün patentini alarak sektöre yeni bir anlayış getirdiğini söyledi. Orthofix şirketinin, Amerika, İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya, İsviçre, Brezilya, Porto Riko’da operasyon merkezleri ve ayrıca Dünya çapında yetmiş ülkede bağımsız distribütörleri bulunuyor. Fiksmed’in pazara sunduğu ürünler hakkında da bilgi veren Birgen, “Firmamız trafik kazaları, kazalar, yaralanmalar, kemikteki şekil bozuklukları ve kısalık gibi ortopedi-travma vakalarında hastalara cerrahi müdahale ile takılan ‘eksternal ve internal’ ürün çeşitlerini sağlık kurumlarının hizmetine sunuyor. Ürünlerimiz omuzdan ayak bileğine ve parmaklara kadar çok çeşitli kemiklere takılan vücut dışında kalan external fiksatörler ve vücut içine yerleştirilen ‘çiviler’ ve plaklardan oluşuyor. Ürün çeşitlerimiz tüm travma sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaktadır.” dedi. Merkezi Ankara’da bulunan Fiksmed’in Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaklaşık kırk bayisi bulunuyor.
BÜYÜTEÇ
Yaşam Süresinin Uzaması Ortopedi Pazarını Büyütecek
T
ürkiye’de medikal cihaz pazarı yıllık 1.8 ile 2 milyar dolar arasında değişiyor. Medikal pazara karşılık ilaç harcaması ise yıllık 10 milyar doların üzerinde seyrediyor. Türkiye 10 milyar dolarlık harcamasıyla Avrupa’nın en büyük beşinci pazarı olarak yer alıyor. Diğer tarafta hastanelerde kullanılan tüm ekipmanları içeren ki bunun içinde en yüksek teknoloji diagnostik görüntüleme sistemleri, diagnostik laboratuar cihazları, ameliyathane anestezi ve yoğun bakım cihazları, hasta odaları, hasta yatakları, yoğun bakım yatakları, göz, KBB, gastroenteroloji, kardiyoloji ve ortopedi gibi tüm branşlarda kullanılan medikal cihazlar ve en önemlisi vücut içine takılan yüksek teknoloji implantları da dahil olmak üzere Türkiye medikal cihaz pazarı sağlık alanında son on yılda yapılan yatırımlarla büyüyerek ancak iki milyar dolar seviyelerine ulaşmış durumda. Hastanelerin altyapısının gelişiminin devam ettiği günümüzde bu yatırımların önümüzdeki beş yılda da artacağı ve sadece medikal cihaz pazarının en az üç milyar dolara ulaşacağı öngörülmekte. Buna rağmen Türkiye sadece medikal cihaz harcamalarında Avrupa’nın ilk 10 pazarından biri konumuna ulaşmış olmayacaktır. Bu çerçeve de görüşlerine başvurduğumuz Orneo şirketi ortaklarından Ali Tülek, Dünya geneli ve Türkiye’de de benzer şekilde ortopedi alanında yapılan sağlık harcamalarının tüm medikal cihaz pazarının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturduğunu ifade etti. Özellikle dünyada hızla yaşlanan nüfus, artan ortalama yaşam süreleri, yaşam kalitesindeki düzelmeler ve ortopedi pazarındaki daha çok yaşlı hastaya hitap eden diz ve kalça
50
MAYIS 2012
protez harcamalarının önümüzdeki süreçte de artarak devam edeceği belirtildi. Bugün itibari ile her ne kadar Türkiye nüfusunun yüzde 50’si 29 yaş altında olsa da, ülkemizde 65 yaş üstü yaşayan 5 milyon üzerinde insan olduğu da göz önüne alındığında ortopedi alanındaki gerek harcamaların gerekse de doğru, güvenilir ve kalitesi ispatlanmış ürünlerin tercih edilmesi ve bu konuda gerekli düzenleme ve uygulamaların hayata geçirilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmış durumda. Ortopedi tedavilerinde kaliteli ürünün önemine değinen Ali Tülek konuyla ilgili şunları söyledi: “Türkiye’de medikal cihaz alanında ortopedi pazar harcamalarının büyüklüğü yaklaşık 350 milyon dolar. Biz Orneo olarak bu pazara sadece rakamsal olarak bakmıyoruz, hizmet olarak katkıda bulunmak için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ayrıca ortopedi alanında kullanılan ürünlerde kalite çıtasını yükseltmek için yoğun çaba harcıyoruz. İnsan sağlığının söz konusu olduğu bir alanda tek kriterin fiyat olmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Stryker ürünleri yoğun yürütülen bir Ar-Ge çalışması sonrasında piyasaya sürülen ürünler, klinik sonuçları, başarıları ortada. Biz de ileri teknoloji ile geliştirilen bu ürünleri Türk sağlık sektörünün hizmetine sunuyoruz.” Stryker’ın Türkiye’ye Yatırımları Devam Edecek Stryker Türkiye Genel Müdürü Mehmet Özkan, Stryker’ın Dünya genelinde Türkiye’yi hedef olarak seçtiği ilk beş ülke arasında değerlendirdiğini; Türkiye’de yatırım ve desteklerini bu çerçevede artırarak devam ettireceklerini söyledi. Özel-
KÜRŞAT ERDOĞAN
ORNEO GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
ALİ TÜLEK
ORNEO ŞİRKET ORTAĞI
MEHMET ÖZKAN
STRYKER TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ (soldan sağa)
Türkiye’de medikal cihaz alanında ortopedi pazar harcamalarının büyüklüğü yaklaşık 350 milyon dolar.
likle 2009 yılından itibaren Orneo ile başlatılan iş birliği sürecinde artroplasti pazarından çok hızlı bir büyüme başarısı gösterildiği ve yüzde 10 pazar payına ulaşıldığını kaydetti. Stryker’ın 2011 yılı itibari ile 8 milyar doları aşan cirosuyla Dünya’nın en büyük 10 medikal cihaz üreticilerinden biri olduğunu da ifade eden Özkan, bu cironun yaklaşık yüzde 60’ının ortopedi alanında sundukları ürün ve hizmetlerden elde edildiğini belirtti. Bu alanda 2000 yılından beri her yıl, yıllık gelirlerinin yüzde 5 ile yüzde 6.5’luk kısmını Ar-Ge çalışmaları için harcadıklarını vurgulayan Özkan, “Özellikle diz ve kalça protezlerinde yeni teknolojileri kullanarak geliştirilen ürünlerle insanların yaşam kalitesini artırmayı hedefliyoruz.” dedi. Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de ortalama yaşam süresinin 75-80 yaş seviyelerine ulaşacağı belirtiliyor. Bu çerçevede özellikle yaşlı nüfusta daha çok öne çıkan ortopedi hastalık ve ilgili tedavilerde kullanılacak medikal malzemelerde, ürün özelliği ve ömrü açısından farklı nitelikler aranması hususunda düzenlemeler yapılması gerekiyor. Uzmanların ortak görüşü malzeme seçilirken ilgili endikasyon
ile beraber hastaların yaş ve fiziksel özelliklerinin de dikkate alınması yönünde. Ayrıca uygun olmayan malzeme seçiminin revizyon vakalarının artışında önemli yer tuttuğu da yine uzmanlar tarafından sık sık dile getiriliyor. Bunun sonucunda hasta açısından oldukça eziyetli olan bu tip ameliyatların bir kez daha tekrarlanması yanında, bütçesel olarak kullanılan malzemelerin daha yüksek maliyetli olduğu ve tabii ki ameliyat sonrası hastanede geçirilecek süreçlerin uzaması ve ortaya çıkan ekstra harcamalar sağlık bütçesine ek maliyetlere neden oluyor. Bu nedenle özellikle kural koyucu ve karar verici durumundaki otoritelerin, ortopedik implantlarına yönelik satın alma süreçlerinde, malzeme özellikleri, ilgili klinik çalışmalarla desteklenmiş hasta verileri ve dünya genelinde kabul gören akredite kurumlar tarafından düzenlenmiş kalite belgelerini dikkate almaları ve düzenlenmesi bu yönde yapmaları gerektiği de kaydediliyor. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın ilaç alımları konusunda uyguladığı düzenlemeler çerçevesinde en düşük 5 Avrupa ülkesinin ortalama fiyatları baz alınarak Türkiye’deki satın alma fiyatları belirlediği ve benzer uygulamanın medikal cihazlar ilgili olarak da döviz bazında geri ödeme fiyatlarının tespitinde kullanılabileceği ifade ediliyor. Bütün bu öneriler sonucunda ortaya çıkan ortak görüş ise; kalite çıtasının fiyat baskısı nedeniyle aşağıya çekilmemesi. Dile getirilen bir diğer önemi sorun ise döviz konusu. Büyük çoğunluğun ithalata dayalı olduğu medikal cihaz sektöründe döviz ile ithal edilen malzeme maliyetlerinin kur değişimlerinden etkilenmesine rağmen, yürürlükte olan Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamında tanımlanmış geri ödeme fiyatlarının aynı kalması hatta dönem dönem azaltılması, sektörde sürdürülebilir kaliteli malzeme temini konusunda
önemli sıkıntılara neden olduğu da ifade edildi. Kemik Tümörü Tedavisinde Olumlu Sonuçlar Aldık Orneo Genel Müdür Yardımcısı Kürşad Erdoğan Orneo şirketinin, ortopedi, endoskopik görüntüleme sistemleri, cerrahi motorlar, spor cerrahisi, navigasyon, intraoperatif MR’ı ve mobil görüntüleme sistemleri ile hasta ve hekimlere çözümler sunduğunu söyledi. Dünyanın en büyük tıbbi cihaz firmalarından biri olan ve ortopedi pazarında lider konumda bulunan Stryker’ın Orneo olarak Türkiye dağıtıcılığını yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, sağlık kurumlarının hizmetine sundukları ürünler konusunda özetle şu bilgileri verdi: “Bizim Stryker olarak sattığımız ürünler, omurga cerrahisi hariç tüm ürün gruplarını kapsıyor. Diz, kalça implantları öncelikli sattığımız ürün grupları arasında yer alıyor. Medsurg adını verdiğimiz endoskopi, görüntüleme sistemleri de var. Cerrahi motorlar, el aletleri ve üroloji ve jinekolojideki görüntüleme ve sarf malzemeler yine öncelikli konularımızdan. Kısa bir süre sonra travma ürünlerinin Türkiye lansmanı yapılacak. Amerika’da lansmanı yeni yapılan en üst sistemlerini ticari şartlar elverdiği sürece Türkiye’ye eş zamanlı getirmek için çalışıyoruz. Bu arada 6 ay önce tümör cerrahisine yönelik çalışmalarımıza başladık. GMRS adı verilen tümör setinden kısa sürede olumlu sonuçlar aldık. Kemik tümörlerin tedavisinde elde edilen bu sonuçlar bizi de memnun etti. Bu konuda ülkemizde ciddi bir açık var ve hasta sayısı da oldukça fazla. Bizim diğer cihaz grubumuz olan görüntüleme sistemlerinde de yine teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Fiyat kalite anlamında oldukça iyi olan bu ürünlerimizle de Türkiye pazarında iddialıyız.”
MAY I S 2 0 1 2
51
BÜYÜTEÇ
Ortopedi Ürünlerinin Eczanelerde Satışı Artıyor
O
rtopedi alanında son günlerde gündemde olan konulardan biri ortopedik malzemelerin eczanelerde satılıyor olması ve bunun sonucu bu ürünleri perakende olarak satan firmalarda yaşanan tedirginlikler, eczanelere karşı oluşan tepki. Bu konuyla ilgili sorularımızı ortopedi alanında üretim yapan Orsa Ortopedi’nin Genel Müdürü ve aynı zamanda eczacı olan Necdet Çapa yanıtladı. Çapa, konuyla ilgili yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini şöyle dile getirdi: “Öncelikle bilgi eksikliğinden oluşan ve söylentilerle körüklenen bu durumun ancak yetkililerin bilgilendirme yapmasıyla düzelebileceğini düşünüyorum. Bugüne kadar hiç eczane açmasam da ben bir eczacıyım. Bu yüzden eczacıları çok iyi değerlendirebiliyorum. Çocukluğundan beri ortopedik malzeme üretimi ve satışı işinde olan bir kişi olarak da medikal ve ortopedi firmalarını çok iyi anlayabiliyorum. Aynı zamanda PROSÜDER-Protez Ortez Satıcıları ve Üreticileri Derneği Başkanı olduğumdan sektörümüzün sorunlarının bilincindeyim. Ortopedik malzeme satışları Türkiye’de ilk olarak eczanelerde başlamış sonrasında ilaç işindeki yoğunluktan dolayı eczacılar bu işle ilgilenmemiş ve eczaneler gelen reçeteleri ortopedi ve medikal firmalarına yönlendirmiştir. Son zamanlarda ise ilaç fiyatlarındaki ve karlarındaki düşüşlerinden dolayı eczaneler ilaç dışı ürünler ve Ortopedik malzeme satışı konusuyla ilgilenmeye başlamışlardır. Bu yüzden de eczacıları suçlamak yanlıştır. Tıbbi bilgiye sahip, etik kuralları ve hasta psikolojisini bilen, belirli kar marjıyla ürün satabilen eczacıların ortopedik malzeme satması gayet normaldir. Eczanelere
52
MAYIS 2012
ortopedik malzeme satmak isteyen bazı grupların malını satmak için eczacıları yalan yanlış bilgilendirmesiyle piyasa karıştı. Diğer taraftan ise ortopedik malzemeler sadece eczanelerde satılacak söylentisi yıllardır bu işten ekmeğini yiyen binlerce firmayı huzursuz ediyor. Sektörümüzde perakende satış yapıp hastaları yüksek fiyatla ve kalitesiz ürünle mağdur duruma düşüren paradan başka hiçbir etik kuralı tanımayan ortopedi ve medikal firmaları olduğu gibi alnının teriyle ve uygun kar marjıyla çalışan dürüst firmalar da mevcuttur. Bizim yıllardır karşı olduğumuz, bire alıp ona satan, vur kaç taktiğiyle çalışan, yakaladığı hastayı soymaya çalışan firmalar yüzünden diğer firmalarında mağdur edilmesi haksızlık olacaktır. Genel hatlarıyla tarafsızca aktarmaya çalıştığım bu sorunlar için çözüm önerilerim ise şunlardır; 1- Medikalciler için belli standartlar getirilip denetimler arttırılarak çürük yumurtalar sepetten çıkarılmalıdır. Protez- Ortez yapım yeri, İşitme Cihazı satış yeri veya Optisyenlik müessesesi gibi Medikal firmalar da kayıt altına alınmalıdır. 2- Ortopedik ürünler medula sistemine aktarılıp fiyat standardı sağlanmalı ve hem eczaneler hem de ortopedi- medikal firmaları eşit şartlarda provizyon sistemini kullanabilmelidir. 3- Mesleki eğitimlere ve sertifikasyona ağırlık verilmelidir.” Merdiven Altı Üretim Tehlikeli Orsa Ortopedi’nin ürettiği ürünlerin büyük bir bölümü Ek 5/C kapsamında olan ve sağlık kurumları tarafın-
NECDET ÇAPA
ORSA ORTOPEDİ GENEL MÜDÜRÜ
Ortopedik ürünler medula sistemine aktarılıp fiyat standardı sağlanmalı ve hem eczaneler hem de ortopedi- medikal firmaları eşit şartlarda provizyon sistemini kullanabilmelidir.
BÜYÜTEÇ dan doğrudan alınmayan ürünler. Bu kapsama giren, hiçbir standarda uymayan, tedavi değeri olmayan ve sektörün merdiven altı olarak tabir ettiği üreticiler tarafından piyasaya sürülen ürünler ise tehlike yaratmaya devam ediyor. Necdet Çapa, bu ürünlerin hiçbir sağlık kuralı düşünülmeden para kazanma hırsıyla üretildiğini veya Uzakdoğu’dan ithal edildiğini belirterek, “Bu tür merdiven altı firmaların en büyük özelliği sadece sürümü çok olan çeşitleri üretmesi veya ithal etmesidir. Biz 580 model ürünle bayiimize hizmet verirken bu tip firmalar 30-40 model ürünle ve sınırlı bedenlerle çalışıyor. Perakende satış firmalarının sürümü olan ürünlerde ufak fiyat farklılığında bile ucuz malı tercih etmesi bu tip üretici firmaların sayısının hızla artmasına yol açıyor.” dedi. Bu tip firmalara karşı Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan Piyasa Gözetim ve Denetimi Şube Müdürlüğü’nün denetimlerini artırması gerektiği belirtildi. Necdet Çapa konuyla ilgili şunları söyledi: “Ulusal Bilgi Bankası(UBB) kayıtlarından ve SGK geri ödeme kayıtlarından tüm üretici firmaları ve markaları tespit etmek mümkün. Bu firmaların üretim yerleri gezildiğinde hangi şartlarda üretimi gerçekleştirdiği kolaylıkla tespit edilecektir. Evinde hanımına kol askısı diktirip perakende mağazalarına satan, bırakın UBB kaydı maliye kaydı bile olmayan birçok firmayı tespit etmek için de perakende satış yapan firmalar gezilebilir. Böylece hiçbir resmi kaydı olmadığı halde satış mağazalarının raflarında bulunan ürün ve markalar tespit edilebilir. Bu arada sektörümüzde son gelişmeler karşısında Orsa olarak biz öncelikle kaliteden ödün vermeden ürünlerimizin uygun fiyatla hastaya sunulması için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bayilerimizde olduğu gibi eczanelerde de ortopedik malzeme satışının en iyi şekilde yapılma-
54
MAYIS 2012
sını sağlamak için yerel bayilerimiz kanalıyla eczane dağıtım ağları kuruyoruz. Çünkü ortopedi ürünleri ilaç gibi değildir, bedenleri, rengi, modeli vardır. Bir iki ürünü rafa koymakla satılan ürünler ise hiç değildir. Bu ürünler için stok, teknik, eğitim ve altyapı desteği verilmesi gerekir. Bu organizasyonda ancak yerel firmalar tarafından sağlanır. Üretimi olmayan veya sadece ithalatla hizmet veren dağıtım firmalarının yeterli ürün desteği sağlayamadığını tespit ettiğimizden üretici olmamızın avantajıyla dağıtım ağlarımızı arttırıyoruz. Türkiye genelinde bayilerimizle beraber organize ettiğimiz Ortopedik Malzeme Satışı eğitimleri ile satıcılarımızı bilinçlendirmeye ve hastaya en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz. Sonuç olarak, sağlık sistemimizde geçmiş yıllara göre devamlı iyiye doğru bir gidiş mevcuttur. Eczanesi – Ecza Deposu – Medikali - Ortopedi Firması
ismi ne olursa olsun insanlar dürüst, bilinçli ve eğitimli çalıştıktan sonra mutlaka başarılı olacaktır.” Otuz Beş Ülkeye Satış Orsa, 1976 yılından beri, tıbbi korseler-ortopedik cihazlar-felç yürüme cihazları-rehabilitasyon malzemeleri-protez ve ortezler dalında üretim yapan bir şirket. Orsa’nın Türkiye genelinde 580 satış noktası bulunuyor ve üretilen malzemeler yurt dışında 35 ayrı ülkede satılıyor. Üretiminin büyük kısmını yurt dışına gönderen şirket, eğitime ve Ar-Ge’ye büyük önem veriyor. Orsa Genel Müdürü Necdet Çapa, ürünlerinin fark yarattığı noktaları şöyle sıraladı: “Ürünlerimizde kullanılan hammaddelerin testlerinin ISO 10993 standartlarına göre akredite kuruluşlarca yapılmış olması, Avrupa’da yapılmış Klinik Araştır-
ma sonuçlarının bulunması ve yine Avrupa’da Akredite laboratuarlarca yapılmış Mikro klima test sonuçlarının olmasıdır. Ürünlerimizin zehirsizliği, klinik yeterliliği, vücuda takıldığında zarar verecek kadar terleme ve ısı artışı yapmadığı belgelerle ortaya konuyor. Firmamızda 2002 yılından beri ISO 9001 Kalite
Yönetim Sitemi belgesi mevcut olup 2010 yılında ISO 13485 belgesini Türkiye’de ilk alan da firmamız olmuştur. Ürünlerimizi Avrupa Birliği Ülkelerine gönderdiğimiz için 2001 yılından beri CE işaretini ürünlerimize koymaktayız. Firmamızın TSE Hizmet Yeri Yeterlilik belgesi mevcuttur. Ürettiğimiz ürünlerinin ham-
maddelerinin zararsızlığına dair test raporlarımız, mikroklimal, kompresyon vb. test belgelerimiz bulunmaktadır. Branşında yukarıda sayılan belgelerin tümünde ilk olma ve halen birçoğunda da ilk ve tek olma özelliği olan ORSA kalite ve kalite belgeleri konusunda sektörünün öncüsü olmaktan gurur duymaktadır.”
Denge ve Yürüme Analizi Yaşam Kalitesini Artırır
D
ARISTOTELIS KOUFOS PEDISSENCE TIBBİ EKİPMANLAR GENEL MÜDÜRÜ
Kişilerin hayat kalitesinin artırılmasında çok önemli bir yer taşıyan, postural denge ve yürüme analizi herkesin yaptırması gereken bir tanı yöntemidir.
enge ve yürüme bozuklukları, ortopedi alanında insan yaşam kalitesini doğrudan etkileyen önemli sorunlardan biri. Bu sağlık sorunun çözümü için öncelikle farkındalık yaratıp, tedavinin mümkün olduğunu geniş kitlelere anlatmak gerekiyor. Pedissence da Türkiye’de Postural, denge ve yürüme bozuklukları üzerine çalışmalar yapan bir şirket. Şirket, Dünya’da ürettiği teknolojik ölçüm yöntemleri ile hastalarda tanı ve tedavi yöntemlerini uygulanırken aynı zamanda hekimlere de destek oluyor. Pedissence Tıbbi Ekipmanlar Genel Müdürü Aristotelis Koufos, Türkiye’de postural denge ve yürüme bozukluklarına yönelik testler ve yöntemlerin yeni olduğunu belirterek, “Pazarda bu işle uğraşan 4-5 firma mevcut. Bu firmaların ortak sorunu halkın bu konuda bilgisinin son derece az olması. Tüm firmalar halkın bilgilendirilmesi için yoğun çaba harcıyor. Ancak bu tanıtımlar için desteğe ihtiyaç var. Kişiler aslında yaşadıkları bu tip problemlerin çözümü için kullanılacak tabanlıklar ve yapılacak tedaviler ile hayat kalitelerinin ne kadar artacağını tahmin bile edemiyorlar. Bu nedenle konuyla ilgili farkındalık yaratmak çok önemli” dedi. Denge ve yürüme bozuklukları önümüzdeki yıllarda önemini daha da
artıracak sağlık sorunları arasında yer alıyor. Koufos, bu alandaki teknolojik inceleme ve tanı yöntemlerindeki ilerlemenin önümüzdeki yıllarda bilgisayar teknoloji incelemeleri ile beraber gelişeceğini söyledi. Hastanın tüm vücut denge analizinin kısa bir sürede yapılarak bu veriler ile hastaya doğru tanının hızla konacağı ve kişilerin kullandıkları ayakkabılara çok kolay uygulanabilen tabanlıkların kullanılacağı da kaydedildi. Öte yandan Pedissence Tıbbi Ekipmanlar Genel Müdürü Aristotelis Koufos, sağlık kurumlarının bu alanda cihaz alırken, araştırmalarını bitirmiş ve protokollerini oluşturmuş olan firmaları tercih etme gerektiğini de belirtti ve şunları söyledi: “Bilimsel olarak kabul edilmiş yöntemleri kullanan firmalar olmasına da özen gösterilmeli. Sağlık Bakanlığı ise bu alanda yürüyüş ve postural analizi önleyici sağlık hizmeti olarak değerlendirilip, belirli yaş gurubundaki çocuklar için düzenli olarak yapılmasını sağlamalı. Bunun da Bakanlıkça bir politika olarak benimsenip desteklenmesi gerekiyor. Bu sektörümüz için çok gerekli. Sonuç olarak kişilerin hayat kalitesinin artırılmasında çok önemli bir yer taşıyan, postural denge ve yürüme analizi herkesin yaptırması gereken bir tanı yöntemidir.”
MAY I S 2 0 1 2
55
Van’ımız Sağolsun
ARİF ÇETİN
SAYED YÖNETİM KURULU ÜYESİ
röpor taj, SU ÖZGÜR
56
MAYIS 2012
M
ayıs ayındaki konuğumuz Arif ÇETİN. Aslında siz onu dergimizden tanıyorsunuz. 2011 yılından bu yana gerek kaleme aldığı yazılar, gerekse verdiği destekle bizden birisi. Sağlık Bakanlığı 14 Mart Tıp Bayramı’nda “VAN’ımız SAĞOLSUN” kitabını çıkarttı. Kitap fikrinin oluşmasından okuyucuya ulaşmasına kadar geçen süreçte onun katkıları var.
ulusal medyada da yazarlık ve yorumculuk yapmaktasınız. İki iş aynı anda nasıl gidiyor? Fotomaç Gazetesi’nde spor yazarlığı ve yorumculuk yaptım. Bazı televizyon ve radyo yayınları oldu. Bunun dışında dergiler ve internet sitelerinde gönlümüzden kopanları dostlarla paylaşıyoruz. Allah bize bunları nasip eyledi. Şükürler olsun.
Merhaba Arif Bey, bizim içimizdeki ifadeyle “Arif Abi”. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Maç yazılarını son 20 dakikada yazmaya başlarsın, maçın bitimiyle göndermek zorundasınız. Çünkü gazete baskıya yetişecek. O bölümü biraz zor. Diğer yazıları ise çoğunlukla gecenin sabaha döndüğü 03-04 gibi saatlerde yazıyorum. Hafıza daha berrak oluyor.
1973 yılında Antalya’nın portakalıyla anılan ilçesi Finike’de doğdum. Evli ve iki çocuk babasıyım. 21 yıllık memuriyet hizmetimiz var. Bu süreçte farklı görevler nasip oldu. Bizde elimizden geldiği kadar yerine getirmeye çalıştık. Bugün hayatta olan ama yarın unutulacak, sıradan bir faniyiz. Siz, devlet memurluğunun yanında
Gençler, spora ve özellikle de futbola çok meraklı. Spor yazıları yazarken cümle aralarında onlara da mesajlar verebilmek önemli. Onları bu vesileyle yönlendirebiliyorsunuz, şiddetten uzak tutabiliyorsunuz. Bunu yapabil-
diğim zaman mutlu oluyorum. Verdiğiniz mesajların yerine ulaştığını gelen e-postalardan anlayabiliyorsunuz. Hem yazarlık noktasında hem de mesleğimizde “ben yaptım” demek kolay. Ancak yaptıklarınızdan karşınızdakilerin memnun olması gerekir. Bu; yazarlık noktasında okurlarınız, meslekte de hizmet ettiğimiz halkımız ve sizi bu göreve layık gören üst amirlerimiz yani büyüklerimiz. Hayattaki en ağır yük güvendir. Bu sözü aklımızdan çıkartmıyoruz. Allah utandırmasın. VAN’ımız SAĞOLSUN. Bu kitabı okuyanlar çok duygulandıklarını ifade ediyor, gözyaşlarını tutamıyor. Nereden çıktı bu kitap fikri? Sayın Müsteşarımız ile birlikte Van’a gitmiştik. Gecenin geç vaktinde çadırda sabahı beklerken birçok hatıra konuşuldu. Hatıraların kalıcı olmasını dile getirdiğimde, Sayın Müsteşarımız Prof. Dr. Nihat TOSUN’un gözleriyle verdiği onayı emir telakki ettik. Depremin ilk günlerinde görev alan arkadaşlara ulaşmalıydık. Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali COŞKUN hocamızın yardımlarıyla bütün İl Müdürlüklerine kitapla ilgili yazı gönderip, hikâye ve fotoğraf istedik. Gelen hikâyeleri defalarca okuduk. Bir kısmını yayınlayamadık. Bir kısmında da düzeltmeler yaptık. Ama noktasına dahi dokunmadığımız, dokunamadığımız anılar da vardır. Bu süreçte başta Sayın Müsteşarımız Prof. Dr. Nihat TOSUN Bey’in büyük katkılarını gördüm. Bakanlık Müşavirimiz Sayın Hasan Can ve Dr. Hakkı Gürsöz’den de destek aldık. Sayın Bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ yoğun programına rağmen bize zaman ayırdı ve gerekli düzeltmeleriyle kitabımıza yön verdi. Hikâyelerin tamamı bire bir yaşanmış olaylar. Size bir hatıramı anlatayım. Kitabın baskısına az süre kala Antalya’da yaşayan ailemin yanına otobüsle giderken gözden geçirmelerimiz devam ediyordu. Hikâyeleri en az 30 – 40 defa
Bu kitapla birlikte çok daha fazla şükretmemiz gerektiğini öğrendim. okumuşumdur. Yine bu hikâyelerden birisini okurken gözyaşlarıma hâkim olamadım. Yan koltukta oturan yaşlı çift bana “Başın sağ olsun, bir akraban mı vefat etti?” diye sordular. Ben de, Allah’a şükür böyle bir şey olmadığını söyleyerek olayın gerçeğini anlattım. Birkaç hikâyeyi de onlara okuttum. Onlar da çok etkilendiler ve aynı duyguları yaşadılar. Sizce kitaptaki en etkileyici hikâye hangisi? Hepsinin birbirinden ayrı önemi ve değeri var. Ama beni en fazla etkileyen Manisa Merkez 1 Nolu 112 İstasyonunda görevli ATT Nilgün Karahan’ın “Devletin bizi bu kadar sevdiğini bilmiyorduk” başlıklı hikâyesindeki son cümledir. Elindeki krakeri küçük çocuğa verirken, çocuğun annesi arkadaşımıza teşekkür eder ve kendisini tanıtmasını ister. “UMKE” der, “Acil Tıp Teknisyeni” der anlatamaz. Hikâyenin
sonunu ise “Bizim kim olduğumuzun önemi yoktu, biz oradaydık, devlet oradaydı” cümlesiyle bitirir. Bu ülkenin isimsiz kahramanlara o kadar çok ihtiyacı var ki! Kitapta bir de evlilik teklifi var. Nedir bunun aslı? Kitapta komik hikâyeler de var. Hikâyeyi Orhan Çelik isimli bir arkadaşımız göndermiş. Okuduğumda bende şaşırmıştım. Hatta kitapta yer verme konusunda tereddüt yaşadım. Ancak büyüklerimizle konuştuğumuzda, hikâyenin kahramanlarından izin alınması şartıyla kitapta yer almasının uygun olabileceğini söylediler. Dr. Esra Hanım’a ulaşarak hikâyeyi aktardım. Kendisi böyle bir olayın yaşandığını ve yayınlamamızda bir sıkıntı olmayacağını söyledi. Kitabın, sizde bıraktığı iz nedir? İnsanoğlu şükretmeli. Şükredebilmek önemlidir. Bu kitapla birlikte çok daha fazla şükretmemiz gerektiğini öğrendim. Ülkemizin bütün noktasındaki insanların kardeşliğinin nasıl pekiştiğini gördüm. Şimdi sağlık çalışanlarına yapılan şiddeti görünce, bu insanların ne kadar fedakârca çalıştıkları, canlarını hastalar için nasıl tehlikeye attıklarını göz önüne getiriyorum. Sağlık mesleği kutsal bir görev. Yaşadıklarınız içinizi parçalıyor, duygularınız darmadağın oluyor. Ama hiçbir şey olmamış gibi acıları dindirmeye devam ediyorsunuz. Sonrasında da kuytu bir köşe bulup gündüz içinize attıklarınıza saatlerce gözyaşı döküyorsunuz. O vatandaşlarımızın yerinde biz de olabilirdik. Bunu unutmayalım. Başka projeleriniz var mı elinizde? Düşündüğümüz birkaç çalışma var. Herkesin şikâyetçi olduğu bürokrasi (benim deyimimle blok-rasi) konusunda bazı çalışmalarım var. Kitaba dönüştürebilirsem ne mutlu bana. Ama bu işler nasip meselesi. Rabbim nasip ediyor, bizde elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
MAY I S 2 0 1 2
57
Teknolojinin İnsan Sağlığı ile Buluştuğu Nokta...
RADYOTERAPİ TEDAVİ CİHAZI Radyoterapi gören kanser hastaları için tümöre istenilen dozu yüksek hassasiyette verirken sağlam dokuları koruyan en gelişmiş tedavi cihazlarındandır. Adaptif, IGRT ve IMRT tedavi tekniklerinin kullanılabildiği Hi-Art ve Tomo-HD modelleri en gelişmiş radyoterapi sistemleri arasındadır. Tek seansta 40 x 160 cm² alanda ışınlama imkanına ve 6 MV Linak & Binary 64 MLC (6mm) & MVCT özelliğine sahip yegane cihazdır. Hi-Art sistemi ile Helikal Özelliği ve Tomo-HD ile Helikal ve Direk Işınlama Özelliği bulunmaktadır.
TomoHDTM Treatment System
www.meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92
Dr. Ersin Gitti Başka Ersinler Gitmesin yazı,
ARİF ÇETİN
SAYED YÖNETİM KURULU ÜYESİ
M
erhaba ben Dr. Ersin ARSLAN. Adımı 18 Nisan 2012 tarihine kadar çok kişi bilmezdi. Marangoz Ramazan Usta ile Hatice Hanım’ın altı çocuğundan birisiyim. Babamın alın teriyle kazandıklarıyla kıt kanat geçinirken K.T.Ü. Tıp Fakültesi’ni kazandım. Başta annem babam olmak üzere tüm aile sevinmiştik. Benim üzerime daha bir yük binmişti. Günler günleri kovaladı, okul bitti. Memleketimde, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ihtisasımı tamamladım. Bu arada gönlümü meslektaşım Sibel’e kaptırdım. Evlendik, şimdi bir bebek bekliyoruz. 2011 sonunda da uzmanlığımı tamamlayarak Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nde Göğüs Cerrahisi Uzmanı olarak göreve başladım. Doğup büyüdüğüm ilde, kendi memleketimde görev yapmak bana ayrı bir şevk katıyordu. Yoruluyor, uykusuz ka-
lıyordum fakat acıları dindirmem gerekiyordu. Yine böyle bir günde yaşlı bir amca geldi. Maalesef kanser hastasıydı ve son evredeydi. Kliniğimizde bir süre tedavi edip acılarını dindirmeye çalıştık, sonrasında taburcu ettik. Dediğim gibi son evreydi ve tıbben yapacak fazla bir şey kalmamıştı. Aradan bir hafta geçti, aynı amca yine geldi. Torunu vardı yanında, 16-17 yaşlarında. Hastayı ilk yatırdığımızda sohbet etmiştik. Annesi ve babası ayrı olduğu için, delikanlıyı dedesi büyütmüş. Ona bağlılığı çok daha fazlaydı. Emaneti gerçek sahibine teslim etme vakti gelmişti yaşlı amcanın. Nihayetinde amcayı kaybettik. Allah mekânını cennet eylesin. Bu arada torunu yanıma geldi. Dedesinin bakım aylığını ve maaşını kendisinin aldığını belirterek ölüm işleminin resmi makamlara bildirilmemesini istedi. Hafif yollu da tehdit etti. Ben
MAY I S 2 0 1 2
59
de yakınını kaybetmenin acısındandır diyerek uygun bir dille bu işin olamayacağını ve amcanın ölümünün resmiyete geçtiğini belirttim. Tehdit daha da sertleşti. Aradan birkaç gün geçtikten sonra aynı delikanlıyı hastanede yeniden görmüştüm. Akşam eve gittik. Eşimin doğumu yaklaşmıştı. Çocuğumuzu düşündük birlikte. Adını ne koymalıydık? Yavaş yavaş odasını bile hazırlamıştık. Dışarıya her çıkışımızda doğacak bebeğimize kıyafet ve benzeri eşyalar alıyorduk. Eşime, yarın yoğun ameliyat programım olduğunu söyleyerek erken yattım. Kahvaltıdan sonra beraberce hastaneye geldik. Ben hızlı bir şekilde ameliyathaneye yöneldim. Şifa bekleyen hastalarımız vardı. Öğleye kadar ekibimizle ameliyatlar yaptık. Ameliyathane içerisinde bir şeyler atıştırdık. Yemek üzerine çay içmeye bile zamanı yoktu. Ellerimi yıkamak için lavaboya eğildiğimde sağ yanıma bir acı saplandı. Dönüp baktığımda geçenlerde kaybettiğimiz dedenin torunuydu. Kaç defa daha sapladığını bilmiyorum bıçağı. Sonrası zaten malum… Aslında o bıçağın acısını sadece ben hissetmedim. Ülkemizin tamamı paylaştı acımı. En fazla eşime, anneme, babama ve doğacak bebeğimize üzüldüm. Annem ve babam bana çok güvenmişlerdi. Kazandıklarımla hem onlara hem de kardeşlerime destek oluyordum. Eşim ve bebeğim. Hayallerimiz vardı. Üçümüz birlikte parka gidip salıncaklarda oynayacaktık. Balonlar alıp havaya bırakacaktık. Eşim hayat arkadaşını kaybetti, her şeyiydim ben onun. Bebeğim… Evimizin neşe kaynağı olacaktı. Onu dünya gözüyle bir kez olsun göremedim. O artık babasız büyüyecek. Belki de büyüdüğünde annesi ve babası gibi tıbbiyeyi okuyacak, hastaların şifa bulmasına vesile olacaktır. Ya bekleyen hastalarım! Çünkü söz
60
MAYIS 2012
vermiştim. Yemek arasından sonra onlarında ameliyatlarını gerçekleştirecektik. Ama nasip değilmiş. Evet, Dr. Ersin gitti, başka Ersinler gitmesin. Bizler hangi zorluklarla okullarımızı bitirip buralara kadar geldik. İnsanlara şifa dağıtma adına başta ailemiz olmak üzere birçok konuda sevdiklerimizi ihmal ediyoruz. Gün geliyor, uykumuzu bölüp gecenin bir saatinde hastaneye koşuyoruz. Kırk sekiz saat uyumadığımı bilirim ben. Yemeğimizi sofrada yarım bıraktığımız zamanlar oldu. Hafta içi, hafta sonrası ayrımı yapmadık, yapamadık. O yaşlı amcayı kaybettiğimizde, kendi dedem aklıma gelmişti. Keşke daha önce doktor olsaydım ve dedemin şifa
bulmasına vesile olsaydım diye iç geçirdim. Benzer birçok olay var. Hastanenin hangi noktasında bir acı görsek yüreğimiz burkuluyor. Sonuçta biz de insanız, bizlerin de aileleri ve sosyal hayatları var. Akşam eve gittiğimizde çok zaman boğazımıza düğümlenmiştir lokmalar. Güçlü olma adına içimize attıklarımız, evimizde gözyaşlarına dönüşür. Allah nasıl verdiyse o şekilde alıyor. Emanet O’nun. Vakti gelince hepimiz teslim edeceğiz. Kimi yaşlı dede gibi sekseninde, kimisi ise benim gibi otuzunda. Bu ülkede bilim adamı kolay yetişmiyor. Ersin’lere sahip çıkalım, şifa dağıtan elleri koruyalım. Hakkınızı helal edin…
Sağlık Bakanlığı’nın Yeni Teşkilatlanma Yapısı ve İşleyişi En Ayrıntılı Şekilde Bu Kurultay’da.
Otomotiv Dünyasında Tüm Kuralları Alt Üst Ediyor
Mercedes CLS Mercedes tasarımcılarının yeni CLS’nin tasarımına başladıklarında çıkış noktası olarak kullandıkları iki kelime, duygusallık ve anlamdı. CLS’nin biçim dili, sözcüklerle zor anlatılabilen tüm duyguları ifade etmek üzerine kurgulanmış. Mercedes tasarımcıları CLS’de modası geçmeyen bir şıklık ile dışa vurumcu tasarımı başka hiçbir otomobilde olmadığı kadar birleştirmeyi başarmışlar. 2004 yılında dünyaya tanıtılan CLS, otomotiv dünyasında tüm kuralları alt üst etti. Coupe formunda dört kapılı lüks bir sedan yaratma fikri başlı başına çok radikal bir devrim olarak tarihe geçti.
Tasarım Tek amacı sizi baştan çıkarmak olan bir tasarım objesinin, dışa vurumcu görünüşünün yanı sıra satın almak için çok sayıda mantıklı nedene sahip olması da bu dört kapılı coupe otomobilin en büyük kozu. CLS, duygulara hitap eden tasarım detayları ve sportif dış güzelliği yanında, dört kişinin ihtiyaç duyacağı yüksek konfor, fonksiyonel ve zeki çözümlere de sahip. Bu yönüyle de
62
MAYIS 2012
dört kapılı bir sedanın mantığa seslenen tüm özelliklerini bünyesinde taşıyabilen nadir otomobillerden biri. Keskin hatlara sahip kenarlar ile kavisler arasındaki karşılıklı etkileşim araca estetik bir cazibe katıyor. Aydınlatma sistemi diğer bir yenilik olarak göze çarpar. Ön fara entegre edilen LED gösterge şeritleri gece bile kolay tanınan bir görsel etki yaratan “C” şekli oluşturuyor. Tavan hattı arkada keskin bir eğim yapıyor ve arka camlardaki yüksekliğin darlığı otomobilin sportifliğini güç katıyor. Mevcut renk yelpazesi CLS’nin iddialı tasarımını yansıtıyor. Etkileyici, yüksek kalitedeki metalik ve opak boya koleksiyonu CLS’nin gösterişli siluetini gece-gündüz tamamlıyor.
İç Dizayn Çok fazla fonksiyonu olan bir araç olması nedeniyle ön konsol oldukça dolu. Ancak tasarım itibari ile çok güzel bir görüntüye sahip. Orta konsolda çok güzel tasarlanmış eksi tip kol saatini andıran bir saat var. Aracın içerisindeyken kendinizi özel hissediyorsunuz.
hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
Lüks ve kalitenin mükemmel harmanlandığı iç mekanda işçilik kusuru bulmak imkansız. Ön konsolda kullanılan malzemelerin kalitesi üst düzeyde. Direksiyonun arkasına alınmış vites kolu sayesinde hem eskiyi andıran bir izlenim ediniyorsunuz hem de şıklığı yakalıyorsunuz. Ayrıca direksiyon üzerinden ses sistemi, bluetooth telefon ve yol bilgisayarı kontrol ediliyor. Zarif görünümlü gösterge panelinde, hız göstergesinin orta kısmı yol bilgisayarına yer veriyor.
Motor Çok güçlü bir motora sahip olan aracın yol tutuşu çok iyi. Güçlü bir motor olmasına karşın dizel olması yakıtta inanılmaz bir tüketim tasarrufu yapmanızı sağlıyor. Araçta bulunan EPS Sistemi yoldan çıkmanıza izin vermiyor, siz kontrolü kaybetseniz de otomobil sizin yerinize kontrol ediyor.
Konfor/Yol Tutuş Mercedes CLS genel olarak çok sessiz bir otomobil. Aracın dizel olduğunu içeriden sesini dinleyerek anlamak oldukça güç. Özellikle yüksek hızlardaki sessizliği etkileyici. CLS içerisinde
çok konforlu yolculuklar yapmak mümkün. CLS 350 spor çizgisi ile hoş bir görünüme sahip. Koltuklar deri ve çok konforlu, arka koltuklar oldukça geniş. Tavandaki sunroof araca hem şık hem fonksiyonel bir görünüm katıyor. Aracın önündeki radar anlık olarak önünüzdeki araçla aranızdaki mesafeyi kontrol ediyor. Aynı zamanda bu sistem hız sabitleyicide de kullanılıyor. Aracı bir hıza sabitlediğinizde önüne bir araç çıkarsa sistem otomatik olarak fren yapıyor. Yeterli takip mesafesini bırakan otomobil, önündeki araç kaybolduğunda tekrar ayarlamış olduğunuz hıza çıkıp yoluna devam ediyor. Aracın yan taraflarını kontrol eden sensorlar, şerit değiştirmeye kalkıştığınızda kör noktada araç varsa hemen sesli ve görsel olarak sizi uyarıyor.
Güvenlik Mercedes dendiğinde insanda ilk yarattığı duygulardan biri güvenlik. Son teknolojilerle, çok iyi işçilikle, yüksek güvenlik seviyelerinde üretilen bu araç sizi çok güvende ve huzurlu bir yolculuk duygusu yaşatıyor.
M AY I S 2 0 1 2
63
Bedirhan Gökçe Aşk ve Merhametten İlham Alıyorum Üstad Necip Fazıl’a göre şiir hakikati aramaktır. Mehmet Akif ’e göre ise gözyaşıdır. Medeniyet dünyamızın en kutsal değerlerinden olarak kabul gören şiir sanatı günümüzde hâlâ kıymeti bilinmeyen, yalnız bırakılmış sahip çıkamadığımız en kıdemli edebiyat eserimizdir. Modern şiirin adresi Bedirhan Gökçe son albümü “Hesapsız Sevdik” ile yine gönüllere taht kurarken “Delikanlı” isimli kitabıyla da raflardaki yerini aldı. Kral FM de “Bedirhan Gökçe ile üçüncü sayfa” adlı programı sunan şair, radyoculuğa sıradan bir şiir programı olarak başladı. Hayata dair telkin ve teskinleriyle birçok kişinin adeta umudu olarak şiirlerin gölgesinde bunalım değil duygusal anlar yaşatıyor. Mütevazı duruşu ve yüzünden eksik etmediği tebessümüyle pozitif enerjisinden faydalandığımız sanatçı SAYED okurlarına önemli mesajlar verdi. Tıp camiasında @hekimesiddetehayır kampanyasına verdiği destekle büyük ilgi gören Bedirhan Gökçe’ye Kral FM Stüdyosunda konuk olduk.
röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Şiir ne zaman hayatınızın bir parçası oldu? Çocukken dinlediğim halk ozanları beni çok etkiledi ve okumaya başladığım andan itibaren de şiir hep beni kendine çekti. Sözler büyülü gibiydi ve okuduğumu ezberlediğimi fark ettim. Okumam ilerledikçe ve yaş almaya başladıkça da şiirin kısa ama koca kitapları dolduracak içerikte olduğunu gördüm. Herkes sevdasını yaşar ama bazısı çok yoğun yaşar, acı çeker. Bazısı daha yüzeyseldir. Fakat şiir herkesin yüreğinde vardır.
64
MAYIS 2012
açılması ile ben de radyo programcılığına başladım ve 93’den bu yana şiir profesyonel olarak hayatımda yer aldı. Şiir tutkusu hep bir başkadır. Size göre Türkiye’de şiir sevgisi nasıl? Hep bir ironiyle şöyle söylerim; Türkiye’de dört kişiden beşi şiir yazar. Mübalağa kaçmamak lazım ülkemizin yüzde 98’i şiir yazsa da yüzde 2’si şairdir. Çünkü öyle ya da böyle insanlar mutlaka şiirin bir köşesinden geçmiştir. Bir şekilde bir gün bir yeri takılmıştır.
Ne zamandır profesyonel olarak şiir hayatınızı sürdürüyorsunuz?
Size ilham veren en önemli şey nedir?
90’lı yıllarda başlayan özel radyoların
Aşk ve merhamet.
MAY I S 2 0 1 2
65
Şiir içinizde kaynar kaynar ve taşar, taşarken de elini ayağını yüreğini yakar. Ailede var mı şiire istidat? Babamda vardır, yazmaz ama severek dinler ve dinletirdi ki zaten babam o halk ozanlarını bana dinletmeseydi şiiri bu kadar sevemezdim. Şairlerin yaşamadıklarını yazması konusunda Sezai Karakoç’a katılıyor musunuz? Ustaya saygısızlık etmek istemem ama katılmıyorum. Kendisi bile Mona Roza’yı hayalen yazmış değil ama sorunuzu “Yaşayamadıklarını” şeklinde sorduğunuzu kabul edersem kısmen evet diyebilirim. Yaşamadığınız bir şey dilden kulağa gider, yaşadığınız bir şey ise yürekten yüreğe… “Delikanlı” isimli kitabınız da en çok satanlar listesinde yer alıyor. Delikanlılığın kitabını yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Aslında çok ani gelişti, arkadaşların ısrarı ile oldu, hiç “yazmalıyım” diye düşündüğüm bir kitap değildi. Sonra aklıma bu fikri soktuklarında iki gün düşündüm, kafamda çevremdeki insanlar ve bende bıraktığı etkileri dönmeye başladı. Nelerden şikayet ediyoruz ve neler olsun istiyoruz diye şekillendi ve ideal insandan ideal erkeğe, kadına doğru yol almaya başladı. Tamamı sıkı bir çalışma ile yetmiş günümü aldı. Hatta teşvik eden arkadaşlarıma minnettarım iyi ki yazmışım. Bu kitap çok daha önceden yazılmalıymış aslında. “Biz hesapsız sevdik” adlı albümünüz hayırlı olsun, içeriğinden söz edebilir misiniz? Çok teşekkür ederim, D&R satışlarında şiir bölümünde hâlâ ilk sırada. İçeriğe gelince; Moral Prodüksiyon’dan
66
MAYIS 2012
çıkan albümde; Nuray Hafiftaş, Bilal Ercan, Tansu Örçen ve Serpil Kılıç muhteşem düetleriyle renk kattılar. Ankara ve İstanbul stüdyolarında hazırladık albümü, Bilal Ercan ve Umut Mürare’nin yönetmenliğinde, ülkenin en iyi müzisyenlerinin katkısı ile hazırlandık. Albüm müzik marketlerde yerini aldıktan kısa süre bir sonra tekrar baskıya girdi. İlgi gösteren herkese bir kez daha teşekkürler.
ve çok da keyifli geçer. TUS sınavına hazırlananlara verdiğimiz konserlerde ise ilk yarım saatine ben intibak süresi diyorum çünkü devam eden kardiyoloji dersinin hocası değil de şiir okumaya geldiğimi fark etmeleri haklı olarak zaman alıyor ve bu kalbi değil yüreği anlatıyor diyor. Şakası bir tarafa gerçekten o kardeşlerimi gördüğümde çok üzülüyorum, insanüstü bir gayret istiyor doktorluk.
Kral FM de program yapıyorsunuz, dinleyici kitleniz ağırlıklı olarak hangi yaş grubu?
Şiir yazmak için hüzünlü olmayı mı tercih edersiniz?
Radyo elbette, kendimi en iyi ifade ettiğim alan ve bu bir heves değil. On dokuzuncu senesinde sürekliliğini koruyor. Raitinglere göre ifade etmem gerekirse %70’i 15-35 yaş aralığı, geri kalanı 35 üstü ve %52 kadın, %48 erkeklerden oluşuyor. Şiir albümü çıkartmak böyle bir ortamda riskli değil mi? Albüm çıkarmak riskli ama şiirin sahiplenicisi, dinleyicisi hem kaliteli hem de çok vefalı olduğu için bizi hiç mahcup etmediler, etmiyorlar. Hepsine müteşekkirim. Tıp dünyasının şiire olan yaklaşımı sizce ne düzeyde? Tıp öğrencilerinin ders yoğunluğundan nefes almaya vakti yok ki, yazmaya dinlemeye olsun. Ama doktorlar da çok iyi mesela her tıp bayramında binlerce doktora şiir konserlerimiz olur
Şiir yazdırır ve durumu ortamı o tercih eder siz değil. İçinizde kaynar kaynar ve taşar, taşarken de elini ayağını yüreğini yakar. Doktorlara ne söylemek istersiniz? Onları ne kadar sevdiğimi, onlara ne kadar değer verdiğimi sanırım @hekimesiddetehayır kampanyasının başını çekmemden bilirler. İnsan sağlığı zaten stresli bir şey, uykusuzluk yorgunluk buna eklenince bu daha da zor bir hal alıyor ama unutmasınlar ki onlar zor yetişen önemli insanlar, o yüzden kendilerine iyi baksınlar, en azından bizim için ve mutlaka sanat ya da sporu hayatlarında stres topu olarak bulundursunlar. Halk türkülerine kulak versinler, hastane önündeki incir ağacına nasıl türkü yakılır, bir kez de hasta psikolojisi ile dinlesinler ve bir şiiri eksiksiz ezberlesinler. Hafta içi her gece 23.00-01.00 arası ruhu daralan herkesi de KRAL FM’e beklerim.
FİLM KRİTİK
Coriolanus Coriolanus tanınmış İngiliz yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir trajedi oyunudur. Bu oyunun konusu Roma Cumhuriyeti zamanlarında yaşamış ve hayatı antik Romalılar tarafından bir menkibe haline sokulmuş bir lider olan Caius Martius Coriolanus’un (MÖ5. yüzyılda yaşamış olduğu olası ve bir efsane olması imkân dahilinde olan Romalı general) yaşam hikâyesinden alınmıştır. Ünlü oyuncu Ralph Fiennes’ın ilk yönetmenlik denemesi de olan bu film, aynı zamanda bir “deneysel” özellik taşıyor. Çağlar öncesinin tiyatral oyununu repliklere sadık
Gergedan Mevsimi Tür: Dram Yönetmen: Bahman Ghobadi Oyuncular: Beren Saat, Monica Bellucci, Yılmaz Erdoğan
kalarak günümüz savaş şartlarına uyarlamaya çalışmış Fiennes. Ortaya ilginç bir şey çıkmış ve fakat “gerçeklik” sınırı bazen kopabilmiş. Filmin verdiği tat şu: Esasında yüzyıllar evvelin bir savaş eleştirisi de şu an için gayet uygun ve değişen hiç bir şey yok. Siz geçmişi anlatan bir oyunu, bugünü göstererek gayet rahat anlatabilirsiniz. Filmi bu manada okursak bir yarar-eleştirel bakış alabiliyoruz. Filmin yer yer tekrara düşmesi ve bazı repliklerin sınırları zorlaması, yine yüksek teknoloji ürünü aletlerin telekonferans gibi yöntemlerde kullanılmış olması filmin kafası karışık tarafları.
Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir Tür: Belgesel Yönetmen: İmre Azem
Coriolanus Yönetmen: Ralph Fiennes Yapım Yılı: 2011 Tür: Dram, Gerilim Oyuncular: Gerard Butler, Ralph Fiennes, Brian Cox, Vanessa Redgrave
Kuzgun Tür: Gerilim, Korku Yönetmen: James McTeigue Oyuncular: John Cusack, Brendan Gleeson, Alice Eve, Dave Legeno yor um: ETHEM METE
68
MAYIS MAYIS2012 2012
KİTAP KRİTİK
Hayat İmkan Bekleyene Değil İmkan Yaratabilene Cömerttir Yazar/Kahraman Hakkında: 23 çocuklu bir ailenin, hayatta kalabilen on üç çocuğundan biri olarak Dublin’de doğmuştur. Beyin Felci ile dünyaya gelmiş ve uzun süre hareket ve konuşma yetenekleri olmadan yaşamıştır. Doktorlar, başlangıçta C.Brown’un zihinsel olarak özürlü olduğunu düşünmüşlerdir ve öleceğini söylemişlerdir. Fakat annesi doktorların sözüne aldırmayarak oğlunun eğitilebileceğine inandı. Annesinin bu çabaları sonuç verdi ve Christy Brown sol ayağını kullanarak yazmayı ve resim yapmayı başardı. Yaşamı boyu yardıma muhtaç olarak yaşaması onun İrlanda’nın tanınmış yazarları arasına girmesini engellememiştir. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı eserler, onun dünya çapında bir üne kavuşmasını sağlamıştır. Kişisel gelişim kitaplarından da aşina olduğumuz bir başarı hikâyesinin fakat
bir kurgudan öte gerçek bir hayatın panaromasıdır bu. Bazen büyük sebeplere muhtaç değildir hayat, salt hayat olduğu için ve olması gerektiği için de yaşanabilir. Fakat her anıyla hissedilebilecek ve büyük heyecanların sığdırılabileceği bir hayatın, başkalarının olanaklarına sahip olamamanın basit bahanesi altında sıradan, silik ve anlamsız olmaması gerektiğine katıksız inanmanın sonucunda oluşan bir hayat. Minimum olanaklardan maksimum ilerlemelere giden bir köprü gibi siz gitmeden, sadece izleyerek ki bu bile kolay değil bunları yaşayan bir insan olduğunu bilmenin ağırlığını yaşatıyor insana. Yılmadan; durmak bilmeden, inançla fedakâr bir annenin cefalarının inanılmaz meyvesi, kendini gerçekleştiren bir insanın hikâyesidir. Okuduktan sonra durup hayatınızı tekrar gözden geçirme ihtiyacı hissedeceksiniz.
Şeylerin Masumiyeti (Masumiyet Müzesi Kataloğu)
Çılgın Türkler Kıbrıs
Yazar: Orhan Pamuk Sayfa Sayısı: 264 Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Yazar: Turgut Özakman Sayfa Sayısı: 464 Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sol Ayağım Orjinal Adı: My Left Foot Yazar: Christy Brown Sayfa Sayısı: 184 Yayınevi: Nemesis Kitap
Taht Oyunları 1. Kitap Buz ve Ateşin Şarkısı Yazar: George R. R. Martin Çevirmen: Sibel Alaş Sayfa Sayısı: 580 Yayınevi: Epsilon Yayınları yor um: ADNAN YETKİN
70
MAYIS MAYIS2012 2012
Değişken SID-FFD
6.4" LCD Hasta Bilgi ve Pozisyonlama Ekranı
ddArt TM Dekoratif Işıklı Panel Seçenekleri
C- Kol Tasarım
3PTM Panel Koruma Programı
SINIFININ EN İYİSİ
FP-5000TM Si Flat Panel Dedektör
➣ Kullanıcı Ara Yüzü
➣ Infrared Sensörler
➣ En İyi İmaj Kalitesi
➣ 3D Çıkarılabilir Kapak
➣ En Düşük Radyasyon Dozu
➣ Aktif Şok Emici Mekanizma
➣ Her Pozisyonda Ayrılabilir Grid
➣ AEC 5 Alan Ölçümlü İyon Odası ➣ Optimize Hasta Pozisyonlama
www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61
Dijital Röntgen Sistemleri
➣ KARDİYAK ➣ Full Kardiyak Ölçüm Paketi ➣ 2D Strain Imaging ➣ StressEcho TM ➣ AutoIMT ➣ DICOM SR (Ekokardiyogra ve Vasküler) ➣ CV Raporu ➣ TDI(Tissue Doppler Imaging)
TM
➣ ElastoScan TM TM ➣ Dynamic MR /Dynamic MR Plus TM ➣ SRF (Speckle Reduction Filter ) ➣ Geniş Dinamik Aralık TM ➣ FSI (Full Spektrum Görüntüleme ) ➣ HAR (Harmonik Görüntüleme) ➣ INV (Pulse Inversion) ➣ PPI (Power Pulse Inversion)
➣ 2D
GÖRÜNTÜLEME ➣ 3D GÖRÜNTÜLEME ➣ 4D GÖRÜNTÜLEME
TM
➣ HDVI TM ➣ VOLUME NT TM ➣ 3DXI TM ➣ 3DMXI
➣ HPRF(High PRF)
www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61
Ultrasonogra Sistemleri