SAYED Haziran 2012 Sayı:51

Page 1

SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

Y IL:5

SAY I : 5 1

H A Z IRA N 2012

SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI

ÇÖZÜM NE?

PROF. DR. RECEP AKDAĞ

Sağlık Çalışanlarına Yapılmış Her Yanlış Hareketi Kendime Yapılmış Addediyorum

PROF. DR. HAYREDDİN YEKELER

Sağlıkta Şiddete Karşı Cezai Önlemler Alınmalı

KUBAT

Türkülere Aşığım


PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ 2011 MODEL VERSİYON 3.01

TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye Tel Faks

:+90 312 205 52 20 :+90 312 205 52 50

Metroport Busidence Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - Türkiye Tel :+90 212 441 50 86 Faks :+90 212 441 50 93

Gsm

:+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45 web :www.item.com.tr e-posta :novatek@item.com.tr



GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ? Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!

Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir. RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır. Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.

HoHenstein istanbul Tekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti. Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12 Kadıköy- Istanbul Phone: +90 216 338 03 63 – 65 E-Mail: info@hohenstein.com.tr

www.hohenstein.com.tr www.quality-laundry.com


SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

YIL 5 • SAYI 51 • HAZİRAN 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni

FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

SARE KUŞ

sare@sayeddergisi.org Editör

SU ÖZGÜR

Yazı İşleri

SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen

BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü

AHMET FERHAT AKBEN

Reklam

DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım

SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler

YASEMİN KERİMİ

Yapım

Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com

Baskı ŞAN OFSET

Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24

Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.

Merhaba...

Ş

iddet hayatımızın her evresinde. Çocukluğunuzu hatırlayın; yürümeye başladığınız ilk günlerde çarptığınız eşyalara anne ya da babanız kızıp vurmuyor muydu? Ya da sizi itip düşüren büyük kardeşinizi yalandan dövmesi. Televizyonda izlediğimiz filmler, diziler, trafikte ya da derbilerde yaşanan tatsızlıklar… Tüm bunlar küçük şeylermiş gibi görünebiliyor ama şiddete eğilimli bireyler olarak yetişmemize katkı sağlıyor.

mesajları derledik. SAYED Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hayreddin Yekeler’i yerinde ziyaret ederek sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili görüşlerini aldık. Uzun yıllar sağlık alanındaki davalara bakmış olan avukat Halide Savaş konuyla ilgili çözüm önerilerini siz okurlarımızla paylaştı. Sağlık çalışanlarının büyük bir çoğunluğunu oluşturan hemşireleri de unutmadık. Başhemşire yardımcısı Sevgi Türkmen konuyla ilgili makalesini sizlerle paylaştı.

Tabii ki şiddetin sebeplerini, sonuçlarını, etkilerini irdelemeyi uzmanlara bırakıyorum ama Mevlana’yı hatırlamadan geçemiyorum; “Sesini değil, sözünü yükselt! Yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüleri değil.”

Bu ay büyüteç altına aldığımız konu acil sağlık hizmetleri. ATUDER Yönetim Kurulu Başkanının açıklamaları ilginizi çekecektir. SAYED Dergisi sağlık alanında yapılan kongreleri takip etmeye devam ediyor. Bu ay konuk olduğumuz kongreler “Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Turizmi Kongresi” ve “Ortopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması 2012”. Yine ünlü isimler konuğumuz oldu. Türk Halk Müziği’ne yeni bir bakış açısı getiren Kubat röportajının ilginizi çekeceğine inanıyorum.

Son dönemde sıkça duyduğumuz ve üzülerek şahit olduğumuz sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunu SAYED Dergisi olarak inceledik, çözüm önerilerini sizlere sunmaya çalıştık. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın bu konuyla ilgili siz sağlık yöneticilerine iletmek istediği

Sare Kuş H AZ Nİİ RS A N 2 0 1 2

3



Başkandan Değerli SAYED okurları;

B

ir yılın yarısına geldik. İnsanoğlu hayatın meşgalesiyle uğraşırken zaman akıp geçiyor. Çocuklarımız, en değerli varlıklarımız… Yorucu bir okul döneminin ardından karnelerini aldılar, tatili hak ettiler. Onlara da selam ve sevgilerimizi yolluyorum. Geride bıraktığımız bir aylık dönemde, terör saldırıları sonucunda şahadet mertebesine erişen evlatlarımızı ebedi istirahatgâhlarına uğurladık. Bu vesileyle evlatlarımıza Cenab-ı Hakk’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. 4. Sağlık Kurultayı kapsamındaki çalışmalarımız gün yaklaştıkça yoğunlaşarak devam etmekte. Sizlerin desteğiyle sağlık yönetimi alanında marka haline gelen Kurultaylarımız için tüm ayrıntıları düşünerek hareket ediyoruz. 17-21 Ekim 2012 tarihleri arasında Antalya / Belek’teki organizasyonda

sağlık camiasının bütün paydaşlarını bir arada bulabileceksiniz. Dergimizin bu ay ki konusu “Sağlıkta Şiddet”. Geçtiğimiz ay yazımızda konudan bahsetmiş, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin karşısında, çalışanlarımızın arkasında olduğumuzu net olarak ifade etmiştik. Bugün sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok noktasında sağlık çalışanlarının şiddete maruz kaldıkları bir gerçektir. Özveriyle ifa ettiğimiz mesleğimizin kutsallığını bu ve benzer üzücü olaylar etkilemeyecektir. Sağlık Bakanlığı’nın konuya ilişkin çalışmaları ve Sayın Bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ’ın kararlı tavrı nedeniyle ayrıca teşekkürü borç biliyorum. Bu vesileyle Yönetim Kurulumuz adına hepinize selam ve sevgilerimizi iletiyor, sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.

SAYED Yönetim Kurulu Başkanı

H AZ İ R A N 2 0 1 2

5


HAZİRAN

51

15

18

22

Prof. Dr. Recep Akdağ

Sağlık Çalışanlarına Yapılmış Her Yanlış Hareketi Kendime Yapılmış Addediyorum

08

Spot Haberler

26

Hemşireler Daha Çok Şiddete Maruz Kalıyor

15

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ Sağlık Çalışanlarına Yapılmış Her Yanlış Hareketi Kendime Yapılmış Addediyorum

28

Şiddet Türleri Nelerdir?

18

Prof. Dr. Hayreddin Yekeler: Sağlıkta Şiddete Karşı Cezai Önlemler Alınmalı

32

Kilo Vermek İçin On İki Öneri

22

Sağlıkta Şiddete Karşı Çözüm Nedir?

36

Hasta Tatmini Sağlık Yöneticileri İçin Önemli Bir Konu Haline Geldi


SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)

44

62

64

48

Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)

Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN

Danışma Kurulu

Acil Sağlık Hizmetleri Büyüteç Altında

40

Aplus Genel Müdürü Candan Göksu:

Sağlık Dışındaki Tüm Hizmetlerde Örnek Olma Yolundayız

44

Termal Sağlık Kongresi Yapıldı

48

Acil Sağlık Hizmetleri Büyüteç Altında

57

Ortopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması 2012 Gerçekleşti

60 62 64 68 70

Hayatın İçinden: Yollarda Mini Cooper S Countryman Röportaj: Kubat Film Kritik: Battleship Kitap Kritik: AZ

Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Hohenstein 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Çapa Medikal 9 ⁄ İncekaralar 11 ⁄ AP Medical 13 Fujifilm 14 ⁄ Kurt&Kurt 17 ⁄ Ekol Tıbbi Ürünler 21 ⁄ Fiksmed 25 ⁄ Alpdata 31 ⁄ Duman Çelik Eşya 35 ⁄ Meditel 39 Tasarımmed 43 ⁄ Promed 51 ⁄ Atasam 55 ⁄ Ultra Görüntüleme 59 ⁄ SAYED 2012 4. Ulusal Sağlık Kurultayı 67 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi 69 ⁄ Mespa 71 ⁄ Kompozit 72 ⁄ Sisoft 74

Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİL Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.


Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu

SPOT HABERLER

çekeceğini ifade eden Erdöl bu hastalara hizmet verecek kişilerin de yabancı lisanları bilmesi ve konuşmasının önemine değindi.

Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi 30 Mayıs 2012 tarihinde ‘Hemşirelikte Yeni Ufuklar’ adlı sempozyumu gerçekleştirdi. Sempozyuma Ankara, Bursa, Aydın, Konya, Denizli, Kırşehir ve diğer illerden Başhekim, Başhemşire ve idareciler katıldı.

İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Sevim Savaşer hemşire yetersizliği konusunda politika yapıcılar olarak bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ifade ederek bu tür sempozyumların sık sık yapılması gerektiğine değindi.

Sempozyumda YBÜ Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan sağlık hizmetinin çeşitli sektörleri kucakladığını ve tüm tarafların insanın temel hakkı olan sağlığın korunması için son derece itinalı davranması gerektiğini ifade etti. Doğan hasta bakım hizmetinin en önemli unsuru olan hemşire eğitimi için üniversitelerin kapasite artırımına gitmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye Hastaneler Birliği Başkanı Hasan Çağıl ise yeni dönemde Başhemşirelik kavramının Bakım Hizmetleri Müdürlüğüne dönüşeceğinin ve hastayla temas eden tüm klinik çalışan gruplarının bu pozisyon altında değerlendirileceğinin bilgisini vererek yeni yapılanmanın en geç iki ay içinde oluşturulacağını açıkladı.

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl de sağlık eğitiminde lisans diplomasının gerektiğini belirterek lisan eğitiminin de çok önemli olduğunu söyledi. Gelecek yıllarda Türkiye’nin sağlık konusunda referans ülke olma hasebi ile çok sayıda yabancı hasta

K.E.A.H Başhekimi Prof. Dr. M.İ. Safa Kapıcıoğlu hastanenin önümüzdeki dönemde kendi coğrafyamızdaki ülkelere bilgi köprüsü olma vazifesini gururla yerine getireceğinin bilgisini vererek hastanenin bölgesinde ve çevresinde gerçekleştirdiği hizmetlerden bahsetti. 

Hülya Erbaba

Hemşirelikte Yeni Ufuklar Sempozyumu Yapıldı

8

HAZ İRA N 2012



SPOT HABERLER

ÖDÜ L L E R I

SAYED, Bu Yıl da En Başarılı Sağlık Yöneticilerini Seçecek En başarılı sağlık yöneticisini seçen Geleneksel SAYED Ödüllerinin çalışmaları başlatıldı. 2010 SAYED Sağlık Kurultayında ses getiren ödül töreninin ardından, 2012 ödülleri 4. Ulusal Sağlık Kurultayı’nda sahiplerini bulacak. Geleneksel SAYED Ödülleri yine SAYED Yönetim Kurulu ve jüri oylarıyla seçilecek. Oylamaya İl Sağlık Müdürleri, Başhekimler, Başhekim Yardımcıları, Hastane Müdürleri, Hastane Müdür Yardımcıları, Başhemşireler, Başhemşire Yardımcıları katılabilecek. Adaylar, Yılın SAYED Ödülleri için başvuru formunu www.sayed.org.tr veya www.sayedkurultayi.org sitelerinden indirerek eksiksiz doldurup “Meşrutiyet Cad. No: 42/1 Kızılay/ Ankara/Türkiye” adresine ya da info@sayed.org.tr adresine gönderebilecekler. Ödüllerin son başvuru tarihi olan 10 Eylül 2012 ardından kategorilerinde ilk ona giren adaylar 01 Ekim 2012 tarihinde www. sayed.org.tr adresinden açıklanacak. Yılın en başarılı sağlık yöneticisi olarak seçilen adayların plaketleri ve ödülleri 17-21 Ekim 2012 tarihinde Antalya’da yapılacak ‘4. Ulusal Sağlık Kurultayı’ Gala gecesinde dağıtılacak. Kategorilerinde ilk ona girenlere hatıra plaketi takdim edilirken, birinciler ise ödüllendirilecektir. Ayrıca aynı gün SAYED Yönetim Kurulu’nca seçilecek kişi veya kurumlara “SAYED Onur Ödülü” verilecektir. En başarılı sağlık yöneticisi seçilmek istiyorsanız başvuru formundaki başarı hikâyenizi sade, yalın ve anlaşılabilir bir dille yazmanız ve 10 Eylül 2012’ye kadar “Meşrutiyet Cad. No: 42/1 Kızılay / Ankara / Türkiye” adresine ya da info@sayed.org.tr adresine göndermeniz yeterli. 

10

HAZ İRA N 2012

İncekaralar FluoView FV10i’nin Tanıtımını Yaptı Olympus FluoView FV10i görüntülemesistemi sağlık sektörünün kullanımına sunuldu. İncekaraların, temsilciliğini yürüttüğü Olympus firmasının ürünü olan FluoView FV10i sistemi kurulum ve kullanım kolaylığı ile birlikte konfokal mikroskop anlayışını da daha üst seviyeye ulaştırıyor. Bilindiği gibi hücre veya doku gibi hücre biyolojisi içeren aplikasyonlarda, kolay çalışma imkanı sağlayan konfokal mikroskoplara olan talep, gün geçtikçe artıyor. Konvensiyonel geniş-alan optik mikroskoplara göre farklı avantajlara sahip konfokal mikroskopi sistemi, alanın derinlik kontrolünü, odak düzleminden gelen (uzak görüntü bozulmasına yol açan) arka plan sinyallerinin elimine edilmesini ya da azaltılmasını ve kalın numunelerdeki optik kesitlerin seri olarak toplanmasını sağlıyor. İyi bir optik ve mekanik modüle sahip FV10i sistemindeki konfokal yaklaşımın da temel anahtarı görüntü üzerinde filtreleme teknikleri kullanarak ışık veya parlamayı ortadan kaldırmak ve tek bir plandan gelen ışığı topluyor olmak. Lazer birleştirici ve inkübatör gibi tüm gerekli fonksiyonları bir arada bulunduran bu kompakt sistem, ayrıca ışık geçirmeyen kapak ve titreşimli izolasyonu sayesinde, karanlık oda ihtiyacını da ortadan kaldırır. Özel bir oda hazırlamadan laboratuvarın uygun bir alanına kolayca kurulumu yapılabiliyor. Öte yandan Olympus FluoView FV10i sisteminin bütün parçaları motorize ve yazılım ile kontrol edilebiliyor. Fokuslama, poz, floresan dalga boyu seçimi ve hatta lamel kalınlık düzeltmesi otomatik olarak yapıldığı için kullanıcının mikroskoba dokunmalarına gerek kalmıyor. 



SPOT HABERLER

Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D SisoPACS Ödüle Doymuyor Sisoft tarafından geliştirilen, Sanal Gerçekliğe Dayalı 3 Boyutlu PACS Projesi 220 proje arasında Bilgi ve İletişim Teknolojisi Uygulamaları Kategorisinde birinci oldu. Ayrıca altı kategorinin yer aldığı Genel Kategoride ise 20 bin TL değerinde üçüncülük ödülüne layık görüldü. TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), İMMİB (İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikteleri), İstanbul Şehir Üniversitesi, TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı) tarafından düzenlenen TET Proje Pazarı’nda ödüller, 25 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Sisoft’un ödülünü, Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Necat ÇAKMAK, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin elinden aldı. Sanal Gerçekliğe Dayalı 3 Boyutlu PACS Projesi, Üçüncülük Ödülü ve Üstün Başarı Ödülleriyle geceye damgasını vurdu. Bilindiği gibi söz konusu proje geçtiğimiz aylarda Avrupa Sağlık Bilişimi Yöneticileri Derneği “European Association of Healthcare IT Managers (HITM)” ve Avrupa Hastane Yöneticileri Derneği “European Association of Hospital Managers (EAHM)” tarafından düzenlenen uluslararası “IT and Networking Awards” yarışmasında da ödüle layık görülmüştü. Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri, ödül sonrasında başta Avrupa Birliği’nden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış olmak üzere çok sayıda kişi ve kurumdan kutlama mesajı aldı. 

12

HAZ İRA N 2012

Kalp Sağlında Sosyal Sorumluluk Ödülü Alvimedica’nın Alvimedica, Sağlık Gönüllüleri-Türkiye (SG-T) tarafından, Kalp Sağlığı Alanında Sosyal Sorumluluklarını En İyi Yerine Getiren Sağlık Kuruluşu Ödülü’ne layık görüldü. Sağlık Bakanlığı, Avrupa ve Türk Kardiyoloji Derneklerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği; ambulanslarda ve kalp krizi vakalarına müdahaleler sırasında, acil servislerde sürekli çalışan anjiyo cihazının bulundurulması; bu vakalara acil müdahale için uzman doktor, hemşire ve teknisyenlerin dönüşümlü ama 24 saat sistemiyle çalışmasının sağlanması; konuyla ilgili sağlık ekibinin girişimsel kardiyoloji simülasyon eğitimleri gibi çalışmaları içeren “Yaşam için stent” (Stent For Life) projesine verdiği önemli destekle ödüle layık görülen Alvimedica’nin ödülünü firmanın CEO’su Cem Bozkurt aldı. Cem Bozkurt ödül töreninde yaptığı konuşmada, sürdürülebilir büyüme ve kurumsal sorumluluk bilincine büyük önem verdiklerini belirterek şunları söyledi: “Geçtiğimiz ay, şirketler için bir rehber oluşturması amacıyla, insan hakları, çalışma şartları ve çevre gibi konular etrafında şekillenen 10 temel ilkeyi hayata geçiren Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UN Global Compact) imzaladık. Bu sözleşme ile Alvimedica’nın insan hakları, çalışma şartları, çevre sağlığı dahil tüm sorumluluklarının bilincinde; içinde yaşadığı toplumun gelişimine, değişimine katkı sağlamayı hedefleyen kurumsal kimliğinin altını bir kez daha çizmiş olduk. Bugün aldığımız kalp alanında sosyal sorumluluklarını en iyi yerine getiren sağlık kuruluşu ödülü ile çalışmalarımızın sonucu almaya başladığımızı görüyor ve bundan büyük mutluluk, onur duyuyoruz. Alvimedica olarak bu alanda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” 


TRBA 250



Sağlık Çalışanlarına Yapılmış Her Yanlış Hareketi Kendime Yapılmış Addediyorum

PROF. DR. RECEP AKDAĞ SAĞLIK BAKANI

Şiddeti önlemek için yapacaklarımız ne hastaların haklarında bir gerilemeye ne de insanımızın sağlık hakkına ulaşmasını zorlaştıracak uygulamalara imza koyacağız.

D

ünya genelinde sağlık çalışanlarına karşı şiddet diğer meslek gruplarından daha fazladır. Çeşitli ülkelerde yürütülen sağlık çalışanlarına yönelik şiddet araştırma verilerine göre son bir yıl içinde sağlık çalışanlarının yüzde 47 ile yüzde 76’sının sözel ya da fiili şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı olarak şiddetin hiçbir türlüsünü kabul etmiyoruz. Bunu kanıksayamayız ve asla kabul edemeyiz. Türkiye şiddetle mücadele konusunda pek çok ülkeden hızlı davranıp çok başarılı sonuçlar elde edebilecektir. Bunun için öncelikle siyasi kararlılık gerekmektedir. Kim bir sağlık çalışanına bir fiske vurursa Türkiye Cumhuriyeti’nin Sağlık Bakanını karşısında bulacaktır. Onlara söylenmiş her kötü sözü ve yapılmış her yanlış hareketi kendime yapılmış addediyorum. Şiddeti önlemek için yapacaklarımız ne hastaların haklarında bir gerilemeye ne de insanımızın sağlık hakkına ulaşmasını zorlaştıracak uygulamalara imza koyacağız. Vatandaşımız hakkını da arayabilecek, hizmetini de alacak. Ancak, zaman zaman haddini aşan kişilerin bilmesi gereken bir konu var. Hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız sahipsiz değildir. Büyük bir iş yükü altında çalışan sağlıkçılara karşı bu eli bükmeye kararlıyız. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili önlemler konusunda yeni düzenlemeler yaptık. Bunların hepsinden önemlisi problemin birinci derecede sahiplenicisi sağlık yöneticileri olacaktır. Her kim sağlık

H AZ İ R A N 2 0 1 2

15


yöneticiliği yapıyorsa kendi hastanesinde meydana gelecek ister sözlü, ister fiili olsun şiddet olayına karşı verilecek mücadele açısından bir numaralı kişi olduğunun iyice şuuruna varmalıdır. Şiddete karşı en önemli anahtar kelimelerden biri iş birliğidir. Sağlık Bakanlığı öncülüğünde emniyet, adalet, basın, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının ve muhalefet partilerinin de dahil olduğu bir iş birliği zorunludur. Özellikle yargının bu hususta bize çok yardımcı olması gerekli. Bir sağlık çalışanına yöneltilen şiddet eylemi, bir kamu görevlisine yapılmışsa doğrudan takip edilmek durumundadır. Ama şikayet gerekli değildir. Kanuna göre şiddetin varlığında derhal Cumhuriyet Savcılığı haberdar edilecektir. Bunun için şikayete bağlı bir takip gerekmiyor. Ancak emniyetimizden ‘şikayetim yok’ diye evraklar alındığı, dosyanın böyle kapatıldığını biliyoruz. Ya da iki gün üst üste bıçakla acil servise saldırmış bir kişinin sadece birinci gün değil, ikinci gün de tutuksuz yargılanmak üzere salıverildiğine de şahit olduk. Bunlar kabul edilemez. O zaman nasıl caydırıcı olacağız? Ne yaparsak yapalım, 75 milyonluk bir ülkede bu şekilde şiddete eğilimi olan insanlar ‘eğer ben bir elimi sağlıkçıya uzatırsam bu elimi bükerler’ diye düşünmezse biz bu işin üstesinden gelemeyiz. İşin bu tarafını çok önemli görüyorum. Sağlık Çalışanı Töhmet Altında Bırakılmamalı Bunların yanında hasta, hasta yakını ve hekim arasındaki iletişim daha sıcak hale getirmek gerekiyor. Özellikle yöneticiler acil servislerde, yoğun bakım ve ameliyathane önündeki süreci çok iyi takip etmelidirler. Bu konudaki yeni mevzuatlar yakında hazır hale gelecektir. Meslek örgütlerine de bu süreçte önemli görevler düşüyor. Problemlere dikkati çekmek için yapılan toplantı ve protestoların halkın sağlık hizmetini engelleyecek hale gelmemesi gereklidir. Şiddetle ilgili haberlerde sağlık

16

HAZ İRA N 2012

Her kim sağlık yöneticiliği yapıyorsa kendi hastanesinde meydana gelecek ister sözlü, ister fiili olsun şiddet olayına karşı verilecek mücadele açısından bir numaralı kişi olduğunun iyice şuuruna varmalıdır. çalışanını töhmet altında bırakacak ifadelere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim. Sağlık yöneticilerinin de medya mensuplarına doğru bilgi vermesi gerekiyor. Yeni Eylem Planı Hazırlandı Bakanlığımız sağlık çalışanlarına yönelik çalışmalarını genişleterek “Çalışan Sağlığı ve Güvenliği” eylem planını oluşturdu. Şiddete karşı “Beyaz Kod” sistemini hazırladık. Sistem bir numarayı arayarak harekete geçecek ve riskli alanlarda alarm düğmesi sistemi devreye girecektir. Hastanelerde

oluşturulacak olan “Çalışan Güvenliği Komiteleri”nin de aktif çalışması gerekiyor. Kamu hastanelerinde sağlık çalışanları şiddetle karşılaştığında Bakanlığın hukukçuları davaları takip edecektir. Özel sağlık kuruluşları ve üniversite hastanelerinde de bu yapıya benzer bir sistemin kurulmasını bekliyoruz. Bununla birlikte yeni dönemde uzlaşma prosedürleri getireceğiz. Birçok davaya gidilebilecek hususu, vatandaş davaya gitmeden sigorta şirketi, doktor ve sağlık kuruluşu ve vatandaş arasında birlikte çözeceğiz. Bildirimi Yapmayan Sağlık Yöneticisini Sorumlu Göreceğiz Sağlık çalışanlarına karşı şiddet uygulayanlara karşı cezaların caydırıcılığı arttıracak şekilde yeniden düzenlenmesi için Adalet Bakanlığı ile çalışıyoruz. Şiddet olaylarının bildirimini zorunlu hale getiriyoruz ve kamu davası açılması konusunda da sizlerin hassasiyetini beklediğimizi biliyorsunuz. Bu bildirim yapılmamışsa işin takipçisi biz olacağız ve bu bildirimi yapmayan sağlık yöneticisini de sorumlu göreceğiz. Kamera sistemlerimizi çok daha geliştirerek reel zamanlı izlemeyi kuvvetlendirmemiz gerekiyor. Özellikle riskli bölgelerde polisin etkinliğini arttırmak için İç İşleri Bakanımızla görüştük. Onlarla da yerine göre güvenlik görevlilerine bugünkü standart güvenlik görevlisi eğitimlerinin dışında eğitimler vereceğiz, hem güvenlikle ilgili hem insan iletişimiyle ilgili. Şiddet potansiyeli tespit edilmiş ve bilinen hastaların uygun ortamlarda muayenelerini sağlayacağız. Sağlık kuruluşlarında özel alanlarda vatandaşa bilgi verecek personel bulundurulması gerekmektedir ve bu kişiler hassas bilgilendirmeleri yapmak üzere eğitimlilerden oluşan özel birimlerden oluşturulacaktır. Ayrıca sağlık personeline temel güvenlik, iletişim, insan ilişkisi ve stres yönetimine ilişkin eğitimler de verilecektir. Tıp fakültelerinde eğitim müfredatlarına da bu konuda derslerin konulması için YÖK ve MEB ile iş birliği içerisindeyiz. 



Sağlıkta Şiddete Karşı Cezai Önlemler Alınmalı ropör taj: SARE KUŞ

S

ağlık Bakanlığı’nın hasta ve çalışan güvenliğini sağlamak amacıyla hazırladığı yönetmeliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

PROF. DR. HAYREDDİN YEKELER SAYED DERNEĞİ BAŞKANI

18

HAZ İRA N 2012

Sağlık Bakanlığı’nın hasta ve çalışan güvenliği konusunda çok güzel çalışmaları var. Bu çalışmalar hasta haklarındaki bir takım düzenlemelerle başladı. Daha önceki uygulamalarda buyurgan hekim ve ezilen hasta modeli vardı. Bakanlığımızın Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber hasta hakları konusunda çok güzel değişiklikler oldu. Hastaların sıkıntı ya da problemlerini iletebilecekleri Hasta Hakları Birimleri açıldı. Bunlar hastalar için çok güzel gelişmelerdi ve bu çalışmaların hasta memnuniyetinin artmasında çok büyük katkısı olmuştur. Bakanımız hasta odaklı hizmetlerini sürdürdüğü için bu bağlamda Hasta Hakları önem kazanmıştır. Doğal olarak sadece hastaların değil çalışanların da hakları vardır. Zaten hasta ve sağlık çalışanı birbirini tamamlayan hizmet birimidir. Bunlar kesinlikle birbirinin rakibi değil, birbirine ihtiyaç duyan, birbirini tamamlayan hizmetin parçaları konu-

mundadır. Bu nedenle her ikisinin de karşılıklı hak ve sorunlulukları vardır ve bunlara saygı göstermesi gerekir. Bu hakların bir denge halinde olmalı, birinin diğerine hükmettiği bir sistem olmamalıdır. Sağlık hizmeti karşılıklı sevgi ve saygı ölçüsünde sürdürülebilecek bir hizmettir. Hastalar olmasa sağlık çalışanının ya da hastanelerin bir manası yoktur. Ama sağlık çalışanları olmasa hastaların tedavi olması da mümkün değildir. Demek ki bu iki kesim birbirine ihtiyaç duyuyor. Sağlık Bakanlığı önceliği hastalara vermesi gerekiyordu çünkü hastaların hakları ciddi şekilde ihlal ediliyordu. Ama zaman içerisinde sağlık çalışanlarının da bir takım mağduriyetleri olduğu görüldü. Özellikle son zamanlarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet had safhaya vardı. Bir hekim arkadaşımız hiçbir kusuru olmadığı halde şehit edildi. Sağlık çalışanlarına yönelik darp haberlerini basından takip ediyoruz. Gerçi bunlar münferit olaylar ama bizleri üzüyor. Bunların olmaması için Sağlık Bakanlığı Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yö-


netmelik yayınladı. Yurt genelindeki başhekimlerle şiddeti önlemek adına toplantılar yaptı. Sağlıkta şiddete karşı çözüm nedir? Sağlıkta şiddete karşı mutlaka gerekli cezai önlemlerin alınması gerekiyor. Yapılan saldırılar ya da hakaretler karşılığını bulmazsa önlenemez. Mesela Sağlık Müdürlüklerinde ve hastanelerde hukuki danışmanlar olmalı ve Sağlık Bakanlığı bunu bizzat takip etmeli. Şiddet kullanan insanlara cezası verilemeli ki başka insanlar da aynı yanlışı yapmaya yeltenmesinler. Gerçi halkımızın büyük çoğunluğu sağlıkta gelinen seviyeden memnun ama kültür seviyesi düşük bazı insanlar bu tür taşkınlıklar yapabiliyorlar. Son yıllarda Bakanlığın hasta haklarını ön plana çıkarması ve farkındalığını arttırması sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti körükledi mi? Bunun belli bir oranda payı olabilir. Ama şu anda hastaların hekime ulaşımı çok kolay. İstediği hastanede istediği hekimi seçebilme hakkı var. Eskiden SSK’lı hasta SSK hastanesi dışında hiçbir hastaneye gidemiyordu. Sağlık Bakanlığı’nın uygulamaları sayesinde sağlığa erişim kolaylaştı, her türlü hastaneye gidebilme imkanı var. Bunlar olması gereken şeyler. Hasta haklarının ön planda tutulması bazı insanların fütursuzca hareket etmesine sebebiyet vermiş olabilir. Halkımızın çoğu aklı selim sahibidir, sağduyuludur, sağlık çalışanına saygılıdır. Bu bir süreçti hasta haklarına öncelik verildi çünkü onların haklarında mağduriyet vardı. Onlar giderildi. Şimdi sağlık çalışanlarının haklarında bir takım mağduriyetler var. İnanıyorum ki bunlar da alınan önlemlerle giderilecektir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin hizmet kalitesini düşürdüğü fikrini destekler misiniz? Hasta ve çalışan memnuniyeti birlikte olmalı. Çalışan memnun olmazsa hizmet sunduğu kesimi de memnun ede-

H AZ İ R A N 2 0 1 2

19


mez. Ama hastanın hakları olduğunu kadar sorumluluklarının da olduğunu bilmesi gerekiyor. Sağlık çalışanlarının kendilerine özveri ve fedakarlıkla hizmet sunduğunu bilmesi ve onlara saygılı olması lazım. Çünkü onlar hastaların şifa bulması, ağrılarının ve ızdıraplarının giderilmesi için gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlar. Hastanın da bunu bilip kendisine fedakarca hizmet eden sağlık çalışanlarına karşı sevgi ve saygısını koruması gerekiyor ki denge sağlansın. Hasta ve sağlık çalışanları arasında saygı, sevgi ve muhabbete dayalı bir ilişki olmalı, böylece verim de ortaya çıkar. Bu tür şiddet olayları sağlık çalışanlarında çekingenliği sebep olabilir. Zaten sağlık çalışanının mutsuz olmaması gerekir. Sloganımız sağlıkta sıfır şiddet. Özellikle halkımızı bilgilendirmemiz lazım.

20

Çalışan memnun olmazsa hizmet sunduğu kesimi de memnun edemez.

verip, karşımızda bir insan olduğunu düşünerek ona gerektiği şekilde davranmazsak agresifleşebilir. Doktorun öncelikle mutlaka hastayı bilgilendirmesi gerekiyor. Hastayı hastalığı hakkında bilgilendirmeli ve hasta mahremiyetine saygı duymalı. Bu olduğu sürece hastanın şiddet içerikli davranışlara girmesi beklenmez. Tabii istisnalar dışında.

Uzun yıllar hekimlik yaptınız. Tecrübelerinize dayanarak şiddeti engellemek için sağlık çalışanlarına önerileriniz neler olur?

Bir de haberlerde şu dikkatimi çekti. Sanki bu şiddet olayları daha önce yoktu da son zamanlarda yaşanmaya başladı. Her gün bununla ilgili bir haber yayınlanıyor. Basın biraz abartıyor gibi.

Hekimler olarak da kendimizi eleştirmeliyiz. Hastaya hak ettiği değeri

Evet biraz basın abartıyor. Şu anda beş yüz milyonun üzerinde muayene var,

HAZ İRA N 2012

tasvip etmiyorum kıyaslama açısından belirtiyorum şiddet olaylarını toplasanız çok azdır. Bu haberler abartılmamalı aksi takdirde şiddete eğilimli kişileri teşvik edebilir. Önceden de oluyordu şimdi de oluyor. Tabii ki hasta sayısına bağlı olarak artış olabilir. Ama bunun üzerine gidilecektir. Bu bir bilinçlendirme işidir ve Sağlık Bakanlığımız en güzel şekilde yapacaktır. Eklemek istedikleriniz… Özellikle konuşmam boyunca vurguladım. Sağlık çok önemli ve o olmadan hiçbir şeyin önemi yok. Zaten sağlık kaybedilmeyince kıymeti bilinmiyor. Dolayısıyla sağlık çalışanları ve onların sunduğu hizmet de önemli. Çünkü insanların tedavisi için uğraşıyor bu kesim. Bu mesleği kutsal kılan yön de budur. Bu meslek kıymetliyse, insan hasta olunca hiçbir şey gözü görmüyorsa hizmet sununlar da hastalar da kıymetlidir. Hastalarımızın bunun farkında olmasını diliyoruz. Hastalarımızı seviyoruz ve onlara hizmet için varız. 



Sağlıkta Şiddete Karşı Çözüm Nedir? H

yazı,

AV. HALİDE SAVAŞ

SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM UZMANI

ayatımızın her alanında zaman zaman şiddet olgusu ile karşılaşıyoruz. Büyürken şiddetle büyüyoruz. Testi kırılmadan önce tokat atılması gerektiğini; kızını dövmeyenin illa ki bir yerlerini dövmesi gerektiğini; dayak olgusunun çok değerli olduğunu bu nedenle cennetten çıktığını ve daha birçok şeyi çeşitli yöntemlerle öğreniyor, bu öngörülerle hayatımızı şekillendiriyoruz. Sadece sağlık alanında değil her alanda belki de hiç farkına varmadan şiddete eğilimli, şiddeti kabullenmiş hatta destekleyen bireyler oluveriyoruz. Önemli olan, şiddetin çözüm olmadığının; şiddet yolu ile sorunların ortadan kaldırılamayacağının bilincinde olmak ve bu bilinçle hareket ederek yeni nesilleri yetiştirmek. Sağlık, hayatımızdaki en önemli değer. İnsan sağlığının değerini kaybettikten sonra anlıyor ve sağlığına kavuşabilmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu aşamada, bir yandan ağrılarla, acılarla başa çıkmak bir yandan da

22

HAZ İRA N 2012

hastalığının ne olduğunu, tedavisinin olup olmadığı, daha ne kadar süreceği vb. konuları düşünmek çok zor tabiî ki. İşte tam burada sağlık çalışanları devreye giriyor ve bu zor durumdaki insanlara yardım etmek, ağrılarını dindirmek, tekrar sağlıklı olmalarını sağlamak amacı ile bilgi ve tecrübeleri dahilinde ellerinden geleni yapıyorlar. Empati Kurmak Önemli Bir tarafta yardıma ihtiyacı olan hastalar, diğer tarafta onlara yardım etmeye çalışan sağlık çalışanları. Tarafların birbirini anlaması için sağlık çalışanının hasta, hastaların sağlık çalışanı olması gerek aslında ama bu her zaman mümkün değil. Mevlana’nın dediği gibi “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilirler.” Sorunlarımızı çözebilmek için empati kurmalıyız. Ancak, sözlü ya da fiziksel saldırı ile çözülebilecek bir sorun olmayacağı gibi böyle bir çözüm yolu da ne olursa olsun kabul edilemez, ko-


runamaz. Sağlık çalışanlarına yapılan sözlü ve fiziki saldırıların en önemli nedeninin tarafların, empati kurmaksızın iletişim kurması ya da iletişim kuramaması olduğunu düşünmekteyim. Uzun zamandır sadece tıbbi hata davalarına bakıyorum. Müvekkillerim hastalar, hasta yakınları, hekimler, hastaneler… Bugüne kadar, “Sizin çocuğunuzun tedavisinde yanlış yapan bu doktor” dediğimiz halde, o doktoru dava etmek istemeyen, “Hayır o doktor bizim çocuğumuz için elinden geleni fazlasıyla yaptı” diyen hasta yakını müvekkillerim olduğu gibi; hekim olup, yakınının tedavisinde hata yapan hekim arkadaşını, “Hastamızla hiç ilgilenmedi” diye dava etmek isteyen müvekkillerim de oldu. Yani sağlık çalışanlarının iyi iletişim kurması, karşısındaki kişinin anlayabileceği şekilde kendini ifade etmesi çok önemli.

Sağlık çalışanlarının iyi iletişim kurması, karşısındaki kişinin anlayabileceği şekilde kendini ifade etmesi çok önemli. şiddete yönelik somut çözümlerden birinin de, Baro bünyesinde böyle bir kurulun varlığı ve çalışması olduğunu düşünmekteyim. İnsanoğlu kendisine tanınan ayrıcalıkları, hakları bazen kötüye kullanma eğiliminde olabilir. Hep daha fazlasını isteyen ve kendi amaçları için var olan bir yapıya bürünebilir. İnsan psikolojisi ve sosyal hayat buna müsaittir. Bu

nedenle toplumdaki tüm bireyleri koruyan, kaosu önleyen bazı sınırlar konulmalıdır. Hasta hakları bağlamında da, hasta ve hasta yakınlarının, statüleri itibarı ile var olan ve kendilerine tanınan haklarının sınırlarını aşmaması ve bu haklarını kullanırken sağlık çalışanlarına fiziksel ve psikolojik şiddet oluşturmaması gerekmektedir. Aksi halde, toplum sağlığının uzun vadede ciddi tehlikeye gireceğini öngörmek çok da zor olmaz. Bu olumsuz durumun bireylere açıklanması, sağlıklı nesillerin yetişebilmesi için sağlık çalışanlarının işlerini yaparken huzurlu, mutlu olmasının önemi konuları tüm bireylere çeşitli şekillerde anlatılmalıdır. Murat Uyar’dan Birkaç Öneri Bu çalışmaların daha spesifik, net şekillerde yapılabilmesi için etkili çözüm

Çözümler Bulunmalı Olumsuz durumların nedenlerini bulmak, sorunun çözümünde çok etkilidir. Bu sebeple iletişim ve empati eksikliğinden kaynaklanan şiddet olgularının çözümünde; hastalara, hasta yakınlarına ve toplumdaki bütün bireylere, sağlık çalışanlarının ne kadar zor eğitimlerden geçtiğini, ne kadar zor şartlarda çalıştığını ve yaşam şartlarının tahmin edilen kadar iyi olmadığını anlatan çalışmalar yapılmalıdır. Sağlık çalışanlarına da hastalıkla mücadelenin ve hasta olmanın zorluğu, psikolojisi konularını içeren sunumlar ve bu amaçlara yönelik çalışmalar yapılmalıdır kanaatindeyim. Ne sebeple olursa olsun şiddet uygulamanın haklı, hukuken korunan bir sebebi olamaz (meşru müdafaa, ıztırar hali, kendi hakkını vikaye vb. hukuka uygunluk sebepleri hariç olmak üzere). Başkanı olduğum İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi’nde oluşturduğum alt kurullardan biri de “Sağlık Çalışanı Hakları ve Güvenliği Alt Kurulu”. Bu alt kurulun sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda da çalışmaları bulunmakta. Sağlıkta

H AZ İ R A N 2 0 1 2

23


Olumsuz durumların nedenlerini bulmak, sorunun çözümünde çok etkilidir. yararlanamadığı gibi kaliteden ödün verilerek sadece kantiteye bakıldığı, zor ameliyatlardan ve müdahalelerden kaçınıldığı vs. işlenmelidir. Hekimlerimizin ulusal ve uluslararası her türlü başarıları saygınlığı ve değeri anlaşılacak şekilde kamuoyunda çok iyi işlenmelidir.

yolları oluşturulmalıdır. Burada sizlerle, Hukuk Danışmanı olduğum Türk Oftalmoloji Derneği’nin TTB temsilcisi Göz Hastalıkları Uzmanı Doktor Murat Uyar’ın tarafımdan da desteklenen net çözüm önerilerini paylaşmak isterim. “Kanımca hekime (sağlıkçıya) şiddetin altında yatan en önemli nedenlerden biri çoğu kez sistemden kaynaklanan iletişim eksikliğidir. Öncelikle Dünya Sağlık Örgütü ölçütlerine göre bir hastaya en az 20 dakika ayrılması ile muayenenin hakkı verilmeli, hekim–hasta ilişkileri birçok yönden geliştirilmelidir. Sonra, yardımcı sağlık personeli sayısı ve kalitesi, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkartılmalıdır. Profesyonel medya kullanımı ve halkla ilişkiler yoluyla, halk doğru bilgilendirilerek hekimlere karşı kışkırtılmasının önüne geçilmelidir. Politikacılar, toplum önderleri, sanatçılar (hekimler), sporcular vb kişilerin de rol aldığı kamu spotlarıyla bir hekimin nasıl yetiştiği, liseden sonra en az altı yıl tıp fakültesi, iki yıl zorunlu hizmet, on binlerce hekimin girdiği TUS sınavını kazanabilen şanslı ilk bin-iki bin kişi-

24

HAZ İRA N 2012

nin en az 4-5 yıl gecesini gündüzüne katarak çalıştığı sonrasında yine zorunlu hizmet, eş durumunda çıkan zorluklar, erkeklerde askerlik durumu çok iyi işlenmeli. Bu işlenirken diğer sağlık personellerinin de önemi takım ruhuyla çok iyi vurgulanmalı. Bu konuyla ilgili uzun filmler, belgeseller, tartışma programları yapılmalıdır. Toplumun sevilen kişileri, sanatçılar, önderler hasta hakları ve mevzuatın izin verdiği ölçüde çeşitli organizasyonlarla hastane nöbetlerine, gündüz polikliniklerine, ameliyathanelere davet edilerek sağlık çalışanlarının iş hayatları birebir işlenmeli, empati kurulması sağlanmalıdır. Mevcut dizi filmlerde hekime şiddet kınanmalı, hekim ve sağlıkçıların yaptığı hizmetin kutsallığı, saygınlığı yoğun bir şekilde işlenmelidir. Aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı da Cuma hutbelerinde ve mümkün olan her fırsatta bu konuyu özellikle işlemelidir. Hekime şiddetin bir yönü de bilinçaltında oluşan ‘’paragöz Dr’’ imajıdır. Bu imajın kırılması için gerçekler vurgulanmalı, performans sisteminin her yerde farklı uygulandığı, herkesin eşit

Bir maçta en ufak şiddet uygulayan kişiye sonraki maçlara alınmama cezası verilirken, şifa dağıtmaya çalışan hekim ve sağlıkçılara şiddet uygulayanlara acil koşullar dışında sağlık hizmeti verilmeyeceği gibi en basitinden başlanarak suçun derecesine göre hapis de dahil caydırıcı yasa ve yönetmelikler çıkarılmalıdır. Poliklinik ve acil alanlarında, birden çok hasta yakınının doktorlara fiziksel olarak yaklaşamayacağı mekanlar düzenlenmeli, muayene alanları dışında güvenlik personeli ve kamera sistemleri ile caydırıcılı önlemler alınmalıdır. Sağlık Müdürlükleri ve Tabip Odalarında konuyla ilgili 24 saat süresince işbirliğiyle acil idari ve hukuk hizmeti verilmeli, işlemler hızla yürütülmelidir. Bunlara ek olarak hekimlere ve sağlık personellerine konuyla ve branşlarıyla ilgili ek eğitimler verilmeli, otokontrolün de elden geldiğince sağlanmasına çalışılmalıdır”. Bu çözüm önerilerini tarafımla paylaşan Dr. Murat Uyar’a teşekkürlerimi sunuyorum. Sağlıkta şiddete çözüm olarak paylaşmaya çalıştığım düşüncelerin uygulanabilir olduğunu ve bu amaçla gerçekleştirilecek çalışmalarda, şahsen ve çeşitli platformların üyesi olarak hazır olduğumu belirtir ve tarafıma bu konuda sizlerle buluşma fırsatı veren SAYED Dergisi yöneticilerine teşekkürlerimi sunarım. 



Hemşireler Daha Çok Şiddete Maruz Kalıyor Ş

yazı,

SEVGİ TÜRKMEN

DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAŞHEMŞİRE YARDIMCISI

iddet sözlük anlamı olarak; temel dürtü ve varoluş gereği savunma veya karşı savunma harici daha çok insanlarda ve topluluk halinde yaşayan hayvanlarda grup içi otorite sağlamak için diğerinin varlığını tehdit unsuru görmek ve onu bu konuda denemek daha doğrusu sindirmek için karşı tarafa uygulanılan zarar vermeye yönelik psikolojik davranış türüdür. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şiddet; ”Kişinin kendisine ya da başka birisine, bir gruba ya da topluma karşı fiziksel gücünü istemli olarak kullanması ya da tehdit etmesi ve bunun sonucunda yaralanma, ölüm, psikolojik zarar görme, gelişiminin olumsuz etkilenmesi ya da tükenme durumunun ortaya çıkabilmesidir.” İş yerinde şiddet ise, “Çalışanın işiyle ilgili durumlar sırasında bir kişi veya kişiler tarafından istismar edildiği veya saldırıya uğradığı olaylar” şeklinde tanımlanmıştır. Bizler hastalarımızla ağlayan, acısını paylaşan, dertleşen, yeni doğmuş mi-

26

HAZ İRA N 2012

nicik bebeklerini kucaklarına aldıklarında hep birlikte gülen insanlarız. Çalışırken hem bedenen, hem de manevi olarak yıpranan başka bir meslek dalı var mıdır? Şiddete Yönelik Araştırmalar Türkiye’de yapılan bazı çalışmalar şiddetin, diğer meslek gruplarına oranla sağlık alanında daha fazla ortaya çıktığı, bunun da sıklıkla hemşirelerde görüldüğünü göstermiştir. Meslek olarak şiddetin hemşirelerde görülme sıklığının sebebi ise; hasta ile daha fazla zaman geçirmelerinden, hastanın tüm bakım, tedavi gibi uzun işlemlerinde yanında olmalarından dolayıdır. Onları hekimler ve diğer personeller takip etmektedir.1 ABD’de yapılan bir araştırmada sağlık çalışanlarının şiddete uğrama riskinin diğer hizmet sektöründe çalışanlara göre on altı kat fazla olduğunu belirtilmiştir.


Türkiye’de yapılan bir başka araştırmaya göre ise de; hemşirelerin hastanede şiddete maruz kalma oranının 49,1 olduğu, hemşirelerin stres belirtilerinin dağılımı incelendiğinde ise; ilk üç sırayı baş ağrısı (%55,8), moral bozukluğu (%55,8) ve çabuk sinirlenmenin (%47,2) aldığı saptanmıştır.2 Bütün yapılmış olan bu araştırmalar şiddetin toplumda giderek arttığını, sebebinin ise başta kişinin kendini bulunduğu toplum içerisinde otorite sağlamak zorunda hissetmesi yani güçlü ve agresif davranışlarının isteklerini yaptırabilme gücünü oluşturması, hemşirelere yönelik şiddetin kabullenilmiş, kanıksanmış olması, daha kolay şiddet uygulama davranışı olması, hemşirelerin iş yükünün fazla olması, şiddet uygulayana yaptırımların olmaması, hasta ve hasta yakınlarının sağlık çalışanını karşı taraf gibi algılaması, hem hastanın hem de çalışanın bulunduğu uygun olmayan ortam koşullarının şiddeti arttırdığı yönündedir.

Türkiye’de yapılan bazı çalışmalar şiddetin, diğer meslek gruplarına oranla sağlık alanında daha fazla ortaya çıktığı, bunun da sıklıkla hemşirelerde görüldüğünü göstermiştir. lenebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamların oluşturulması, ilgili risk analizlerinin yapılarak düzeltici önleyici faaliyetlerde bulunulması gereklidir.

Şiddeti önleyebilmenin yolu bir bütün olarak çalışmaktan geçmektedir. Sağlık kurumu yeterli koruma ve önleme tedbirlerini almak, çalışanlar objektif olarak hizmet vermek gerektiğinde empati yapmak, hastalar ise doğru ve düzgün bilgi akışı sağlamak durumundadır. Bir zamanlar öğrenciliğim sırasında bir öğretmenim şöyle demişti “Bir insanın özgürlüğünün başladığı yerde diğerinin özgürlüğü biter.” Evet, bizler de toplum olarak bu kurala uymayı öğrendiğimizde hayatımızı bu şekilde yaşamayı sürdürdüğümüz ölçüde toplumsal şiddette ve diğer tüm olumsuzluklarda bitecektir. Buna tüm kalbimle inanıyorum.  Kaynaklar 1 Alçelik ve ark., 2005 2 Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:3 (2006)Emel Yılmaz Sultan Özkan

Şiddete Maruz Kalan Hemşire Hastalara mesleği doğrultusunda yardım etmeye çalışan hemşirelerin çalışma ortamında şiddet ve saldırıya maruz kalması, şaşırtıcı ve kabul edilemez bir durumdur. Şiddete maruz kalan bir hemşirenin birey olarak sağlığının bozulduğu aşikârdır. Sağlığı koruma, geliştirme, bakım ile ilgili önemli görev ve sorumluluğu olan bizler, yaptığımız işin bilincinde ve yeterliliğinde olan yoğun tempoda çalışan profesyonel bir meslek grubuyuz. Bu kadar yoğun şiddet olaylarının yaşandığı bugünlerde çözüm ne olmalıdır? Sadece ve sadece çözüm toplumsaldır. Toplumda bir arada yaşamayı, birlikte hareket etmeyi öğrenmeliyiz. İnsanlar bir bütün olmayı öğrendiğinde bir amaca ulaşmış olurlar. Bunun için şiddet gibi öğrenilmiş davranış modellerinin değiştirilmesi amacıyla çocukluk çağından başlayarak şiddeti önleme programlarının bir defalık değil sürekli olarak uygulanması, şiddetin sadece sağlıkta değil tüm alanlarda ön-

H AZ İ R A N 2 0 1 2

27


Şiddet Türleri Nelerdir? yazı, DERYA DEĞERLİ

S

on dönemlerde bir doktorun hasta yakını tarafından öldürülmesi sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin gündeme oturmasını sağladı. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin temelinde birçok unsur bulunmaktadır. Metodolojik sistemi kapsayan ve uzun süreli bir reform gerçekleştiren bir altyapı kurulmadan bu saldırıların bitmesi ya da ciddi anlamda önlenmesi mümkün görünmemektedir.

Şiddetin Psikolojik Boyutu

Tepkisel şiddetten, bir insanın kendisinin ya da başkasının-yaşamını, özgürlüğünü, onurunu ve malını korumak için kullandığı şiddeti anlıyoruz. Bu şiddet korkudan doğar; bu yüzden belki de en çok rastlanan şiddet biçimidir. Gerçeklikten ya da evhamdan doğan bir korku, bilinçli ya da bilinçsiz bir korku olabilir. Varsayılan bir tehdide inanmaktan doğan ruhsal sonuçlarla gerçek bir tehdidin yarattığı ruhsal etkiler elbette aynıdır. İnsanlar kendilerini tehdit altında duyarlar; kendilerini savunmak için de öldürmeye, yok etmeye hazırdırlar.

Şiddet ve şiddete başvurmanın nedenleri psikolojinin en temel konula-

Tepkisel şiddetin bir başka biçimi de engellemelerden doğan gerginlikte

Amerika’dan Kanada’ya, İngiltere’den Japonya’ya kadar en gelişmiş ülkelerde dahi sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sorunuyla savaşılıyor. Peki bu kadar global bir düzeyde gerçekleşen bu sorunun temelleri nedir? Kısmen pahalı ve uzun süreli tedaviler, çaresizlik hissi, tıbbi anlaşılmazlıklar, iletişimsizlik, eğitimsizlik ve mağduriyet duygusunun kombinasyonları…

28

HAZ İRA N 2012

rından biri olmakla birlikte yıllardır araştırılan, üzerinde çalışmalar yapılan ve ekollerle birlikte tartışılan bir konudur. Bu ekollerden birini oluşturan Eric Fromm ruhsal kaynaklarını araştırırken, bizi ilgilendiren şiddet türlerini üçe ayırarak inceliyor; tepkisel şiddet, ödünleyici şiddet ve kana susamışlık.


ortaya çıkan şiddettir. Herhangi bir istekleri ya da gereksinmeleri engellendiği zaman hayvanlarda, çocuklarda ve erginlerde saldırgan davranışlar görülmektedir. Bu türden saldırgan davranışlar engellenen amaca şiddet kullanarak ulaşma yolunda çoğu zaman boşa çıkan girişimlerdir. Bunun yok etmek amacıyla değil, yaşamak amacıyla girişilen bir saldırganlık olduğu açıktır. Engellemeden doğan saldırganlığa bağlı olan başka bir tür de gıpta ve kıskançlıktan doğan düşmanlıktır.

Şiddet ve şiddete başvurmanın nedenleri psikolojinin en temel konularından biri olmakla birlikte yıllardır araştırılan, üzerinde çalışmalar yapılan ve ekollerle birlikte tartışılan bir konudur.

Öç Alıcı Şiddet Tepkisel şiddete benzer ama hastalığa ondan bir adım daha yakın başka bir şiddet türü de, öç alıcı şiddettir. Öç alıcı şiddeti ilkel ve uygar topluluklarda da görülmüştür. Öç alma dürtüsü bir topluluğun ya da bireyin güçlülüğü ve yaratıcılığıyla ters orantılıdır. Güçsüzlerin, sakatların, zarar görerek yıkılmışlarsa, kendilerine saygılarını onarmak için başvurabilecekleri bir tek yol vardır: “göze göz dişe diş” kuralına göre öç almak. Öte yandan yaratıcı biçimde yaşayan bir insan hiç de böyle bir gereksinme duymaz. Aşağılanmış, incinmiş olsa bile üretici yaşama süreci ona geçmişte gördüğü zararları unutturur.

hazır olacağına inanır. Bu inanç babaya, anneye, büyükanneye ya da büyükbabaya, başka bir yakına karşı duyulan inanç olabilir. İnsanların çoğunda bu

inanç küçük yaşta yıkılır. Çocuk babasının önemli bir konuda yalan söylediğini duyar; babasının annesinden korktuğunu, onu memnun etmek için kendisine (çocuğa) yüz çevirmeye hazır olduğunu görür. Çocuğun anne-babasının sevgisine, doğru sözlülüğüne ve adaletine duyduğu ilk, özgün inanç pek çok kez yıkılır. Şiddet açısından önemli olan tepki aslında çok daha başka bir tepkidir. Büyük ölçüde aldatılmış ve düş kırıklığına uğramış bir kişi yaşamdan nefret de edebilir. İnanacak hiç kimse, hiçbir şey yoksa kişinin iyiliğe ve adalete olan inanç bir yanılsamadan başka bir şey değilse, o zaman yaşam gerçekten nefret edilecek bir şeydir; insan artık düş kırıklığının getirdiği acıya katlanamaz. Yaşamın kötülük dolu, insanların

Ağır ruh hastalıklarında öç alma duygusu yaşamın en yüce amacı olur çünkü öç alma duygusu olmayınca yalnızca insanın kendine saygısı değil, benlik ve özdeşlik duygusu da yıkılmaya yüz tutar. İlkel toplumlarda yoğun, giderek kurumlaşmış öç alma duyguları ve davranış biçimleri vardır: Bütün topluluk, üyelerinden birinin gördüğü zararın öcünü alma zorunluluğunu duyar. Öç alıcı şiddete yakından bağlı olan başka bir tür de çoğu zaman çocuğun yaşamında görülen ve inancın yıkılmasından doğan yıkıcılıktır. Burada inancın yıkılmasıyla anlatılmak istenen nedir? Çocuk yaşamına iyilik, sevgi ve adalete inanarak başlar. Bebek, annesinin göğsünde güven bulur; onun üşüdüğü zaman üstünü örteceğine, hastalandığında kendisini rahatlatmaya

H AZ İ R A N 2 0 1 2

29


kötü, kendisinin de kötü olduğunu kanıtlamak ister. Yaşama inanan, yaşamı seven ama düş kırıklığına uğramış olan kişi böylece sinik, yıkıcı birisi olup çıkar. Ödünleyici Şiddet Ödünleyici şiddet, yaşanmamış, sakat bir yaşamın sonunda zorunlu olarak doğan bir şiddet türüdür. Bu şiddet cezalandırılma korkusuyla bastırılabilir, her türlü seyir ve eğlenceyle başka yönlere saptırılabilir. Gene de bir yeti olarak var gücüyle saklanır, bastırıcı güçler zayıflar zayıflamaz hemen ortaya dökülür. Ödünleyici şiddet, güçsüz bir kişide üretici etkinliğin yerine geçen şiddet türüdür. İnsan, yalnızca kendisi dönüştürülmek ve değiştirilmekle yetinmez, dünyaya damgasını vurmak, onu dönüştürmek ve değiştirmek de

ister. Bütün bu etkinlikler insanın istencini belli bir ereğe yöneltmesinin, bu ereğe ulaşıncaya dek çabasını sürdürme yetisinin sonucunda doğmuştur. İnsanın kendi güçlerini bu yolda kullanabilme yetisi, güçlülüktür. İnsan zayıflık, kaygı, yetersizlik vb. gibi nedenlerle eyleme geçemiyorsa güçsüzdür, acı çeker; güçsüzlüğün yarattığı bu acı insanca dengenin bozulmasından, insanın eyleme geçme yetisini onarmaya çalışmasından, bütünüyle güçsüz olmayı kabul edememesinden doğar. Güçsüz insan tabancası, bıçağı ya da kuvvetli bir bileği olduğu sürece başkalarının ya da kendisinin içindeki yaşamı yok ederek aşabilir. Böylece kendisini yadsıyan yaşamdan öç almış olur. Ödünleyici şiddet, güçsüzlükten doğan, güçsüzlüğü ödünleyen bir şiddet türüdür.

Güçsüz insan tabancası, bıçağı ya da kuvvetli bir bileği olduğu sürece başkalarının ya da kendisinin içindeki yaşamı yok ederek aşabilir. Kana Susamışlık Açıklanması gereken bir diğer şiddet de artık eskimiş olan kana susamışlıktır. Bu, sakat insanın gösterdiği türden bir şiddet değildir; bütünüyle doğaya bağlı olarak yaşayan insanın kan tutkusudur. İlkel insan gelişmekten, tümüyle insan olmaktan korktuğundan ondaki bu öldürme tutkusu yaşamı aşmanın bir yoludur Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin temel kökenlerine bakılması gerekir. Hastaların ve yakınlarının gereksinimleri ya da beklentileri istedikleri düzeyde karşılanmadığından, kendilerine olan saygılarını hissetmek ve güçlerini göstermek kısacası öç alma duygularından, tehdit altında hissetmelerinden, zayıflık, kaygı ve yetersizlik, güçsüzlük ve acı hislerinden, nadir olmakla birlikte denetim sağlama duygusundan ve bir takım psikolojik problemlerden kaynaklanan sebeplerden ötürü bireyler sağlık çalışanlarına yönelik şiddete başvurmaktadır. Şiddetin temellerini anlayabilmek burada önemlidir çünkü hangi sektörde olursa olsun psikolojinin kökenleri aynıdır. Sağlık çalışanlarına yönelik yazı dizisinde bir sonraki bölümde sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin çözümü hakkında görüşmek dileğiyle…  Kaynaklar (Eric Fromm Sevginin ve Şiddetin Kaynağı adlı eserinden alıntılar içerir) Yazı Dizisi 1. Sağlık Çalışanlarına yönelik şiddete genel bakış ve şiddetin psikolojisi Yazı Dizisi 2.Sağlık Çalışanlarına yönelik şiddet ve çözümü (iletişim vs) Yazı Dizisi 3.Sağlık Çalışanlarına yönelik şiddet ve beden dili.

30

HAZ İRA N 2012



Kilo Vermek İçin On İki Öneri

B

M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN

32

HAZ İRA2012 MAYIS N 2012

eslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak hatta canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve elliye yakın türde besin öğesinin yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yoluyla alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan beslenme sadece fizyolojik bir olay gibi algılanmamalı, bunun sosyolojik ve psikolojik boyutunun da olduğu unutulmamalıdır. Nasıl Türk insanı neşeden de kederden de içki içiyorsa, aynı şekilde bu gibi durumlar kişinin beslenmesine de yansımaktadır. Tüm bunların neticesinde çağımızın en önemli sağlık problemlerinden biri olan obezite ile karşı karşıya kalınmasına neden olmaktadır.

Aşırı besin alımı, hareketsiz yaşam tarzı, genetik, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık, tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Doktor, diyetisyen, spor antrenörü ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda çok daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Tabii öncelikli olarak bugün de yesem, yarın başlarım psikolojisinden kurtulmak gerekir. Daha kaç pazartesi geçecek? Bir şekilde kişinin yeterli, dengeli ve her şeyden önemlisi sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam biçimi haline getirmesi gerekmektedir. Başkalarına eşlik etmek yerine, kişinin kendine


ve çevresindekilere hayır diyebildiğini görmesi, özgüveninin yükselmesine yardımcı olacaktır. İşte kilo verme konusunda hedefi 12’den vurmada etkili 12 altın öneri: 1. İnanmak, başarmanın yarısıdır. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır. 2. Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır. 20 senede alınan kilolardan 20 günde kurtulmaya çalışmak mağlubiyeti en başta kabul etmektir. Bu nedenle uzman ile birlikte gerçekçi, ulaşılabilir bir hedef belirlenmelidir. 3. Günlük uyku süresinin ortalama 7 – 8 saat arasında tutulması önerilmektedir. Sürekli olarak daha kısa veya uzun süren uyku kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir. 4. Uyandıktan sonra ilk fırsatta bir şeyler yenilmelidir. Başta kahvaltı olmak üzere asla öğün atlanmama-

lıdır. Öğün atlayan kişi kilo almaya mahkumdur. 5. Sık aralıklarla, azar azar beslenilmelidir. Yapılan bilimsel araştırmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak sonraki öğünde fazla ve hızlı yemeyi engellemektedir. 6. Yemek süresi uzatılmalıdır. Tokluk hissi yirminci dakikada oluşur. Yenilenlerden keyif ve tat alabilmek adına besinler iyice çiğnenmeli, küçük lokmalar halinde yutulmalıdır. 7. İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden olabildiğince uzak durulmalıdır.

Yapılan bilimsel araştırmalar, aynı miktarda enerji alsalar da üç öğüne göre altı öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Şekerin fazlasının da yağa dönüştüğü unutulmamalı. 8. Yemeklerin sularına ekmek bandırmak, tabak sıyırmak fazladan ekmek yenilmesine neden olduğu gibi farkında olunmadan yemekteki yağın da tüketilmesine sebebiyet verir. 1 kg sebze yemeğine en fazla 2 yemek kaşığı sıvıyağ eklenmeli, hatta etle pişen yemeklere yağ konulmamalıdır. 9. Fiziksel aktivitenin artırılması metabolizmayı hızlandırıcı etkiler göstermektedir. Düzenli yapılan egzersiz diyetin etkinliğini artırdığı gibi,

H AZ İ R A N 2 0 1 2

33


koruma programında da başarıyı destekler. Seratonin gibi mutluluk hormonlarını salgılaması açısından strese karşı birebir gelir. 10. Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru barbunya), kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur, kepekli pirinç / makarna / erişte / un), yulaf, sebze ve meyveler içerdikleri lifler sayesinde midede hacim sağlayarak uzun süre tok tutar ve diyete uyumu artırırlar. Ayrıca şeker, kolesterol ve tansiyonu istenilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemekte, kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler içermektedir. Lif alımını artırmak adına soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveleri kabukları ile birlikte tüketmekte yarar vardır. 11. Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde bol su ve sıvı besinler tüketmeye özen gösterilmelidir. Besinlerin sindiriminden metabolik atıkların vücuttan uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevler üstlenen suyun %20’lik kaybı ölümle sonuçlanabilir. Kilo kaybetmek, kaybedilen kiloları korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Yetişkin bir bayanın günde 2,7 lt, erkeğin 3,7 lt sıvı alması önerilmektedir. İçilen çay, kahve, bitki ve meyve çayları, maden suyu, ayran gibi sıvıların da günlük ihtiyacı karşılamadaki etkisi göz ardı edilmemelidir. Özellikle yaz döneminde ve spor yapıldığında sıvı alımına daha bir önem vermek gerekir. 12. Kişi, yenilmemesi gereken herhangi bir yiyeceği çok istiyorsa yemeli; fakat o yiyecekle aldığı enerjiyi yürüme veya bir başka aktivite ile mutlaka harcamalıdır. Ya da davet, kutlama gibi özel bir olay nedeni ile diyet dışındaki yiyeceklerden azar azar yemeli, fakat onu izleyen

34

HAZ İRA N 2012

öğünü sadece salata ve yoğurt gibi düşük enerjili besinlerle geçiştirmeli. Bu genel ilkeler benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Uzmanların danışanı daha yakından tanıması ve en iyi hizmeti sunabilmesi için; doktor kontrolünde yapılacak klinik muayenenin ardından mevcut kan tahlil sonuçları yorumlanmalı, diyetisyen tarafından vücut bileşim analizi yapılmalı ve ardından diyet programı düzenlenmelidir. Egzersiz ve yaşam tarzı değişikliğinin yerleştirilmesi konusunda spor antrenörü ve psikolog desteği alınmalı-

Kişi, yenilmemesi gereken herhangi bir yiyeceği çok istiyorsa yemeli; fakat o yiyecekle aldığı enerjiyi yürüme veya bir başka aktivite ile mutlaka harcamalıdır. dır. Kişi, hedefe ulaşılmasının ardından kilo koruma programına alınmalıdır. 3 ay süresinde diyet, egzersiz ve yaşam tarzı değişikliği tedavisi uygulanmadan hiç kimseye ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmamalıdır. 



Hasta Tatmini Sağlık Yöneticileri İçin Önemli Bir Konu Haline Geldi yazı,

FİLİZ GARİP

ARNAVUTKÖY DEVLET HASTANESİ BAŞHEMŞİRESİ

S

ağlık işletmelerinin yapısal açıdan çok karmaşık olması, müşterilerinin de karmaşık olmasına neden olur. Bu nedenle sağlık işletmeleri müşterilerinin oldukça heterojen olduğu söylenebilir.1 Sağlık işletmelerinin tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Eskiden sağlık işletmelerinin müşterisi denildiği zaman hastalar akla gelirken günümüzde “Sağlık hizmetleri üretimi sürecine katılan tüm birey ve kurumlar” müşteri olarak kabul edilmektedir.2

Müşteri kavramının genel olarak, “bir mal veya hizmeti satın alan kişi” olarak tanımlanabilir. İmalat işletmelerinde de hizmet işletmelerinde de iç müşteriler ve dış müşteriler olmak üzere iki farklı müşteri grubu bulunmaktadır.3 Sağlık işletmesinde çalışan veya sağlık işletmesi ile organik bir ilişkisi bu-

36

HAZ İRA N 2012

lunan kişi veya gruplar iç müşterileri oluşturmaktadır. Sağlık işletmesinin hizmetlerinden doğrudan veya dolaylı olarak yararlanan kişi ve kurumlar ise sağlık işletmesinin dış müşterisidir. Sağlık işletmesinde hastalar birincil müşteriler olarak tanımlanır ve aynı zamanda büyük bir dış müşteri grubunu oluşturur. Hasta yakınları ve çevresi, refakatçiler, ziyaretçiler, diğer sağlık işletmeleri, anlaşmalı kuruluşlar, eczaneler, dernekler, medya, sigorta şirketleri, tıbbi malzeme ve ilaç firmaları, inşaat şirketleri, çamaşırhane işletmeleri, çiçek satıcıları, müteahhitler, devlet ve toplum sağlık işletmelerinin diğer dış müşterilerine örnek olarak verilebilir. Bunun yanında teknik personel ve destek personeli, sağlık profesyonelleri, üst ve orta kademe yöneticileri, işletmenin pay sahipleri ve danışmanlar sağlık işletmelerinin iç müşterilerini oluşturmaktadır.


Kalite Yönetimi Günümüzün kaliteye bakış açısı müşteriler üzerine yoğunlaşmaktadır. Örneğin “İç müşteri” kavramının yönetime kazandırılması, büyük ölçüde Toplam Kalite Yönetimi’nin prensiplerinden kaynaklanmıştır. Toplam Kalite Yönetimi bakış açısına göre işletme içindeki birimler birbirlerinden mal veya hizmet alıyorsa birbirlerinin müşterisidirler. Buna göre, sağlık işletmelerinde de hizmetin uygunluluğu, kalite denetimi ve kalite geliştirme bütün kademe ve bütün süreçlerde yönetilmesi gerektiğinden, sağlık işletmesi içindeki birimlerin çıktıları da müşteri olarak kabul edilir.4 Bu anlamda sağlık işletmelerindeki birimler fonksiyonel ilişkiler nedeniyle birbirlerinin müşterisi olabilmektedirler. Örneğin hemşirelik servisi, ilaç kullanımı nedeniyle eczanenin, hastaların diyetiyle ilgilendiği için de beslenme biriminin müşterisi olabilmektedir.

Sağlık alanında kaliteli hizmetin önemli bir göstergesi hizmeti alanların tatmin düzeyidir. Tatmin düzeylerinin belirlenmesi hizmet kalitesinin arttırılması ve beklentiler doğrultusunda daha nitelikli hizmet sunulması bakımından önemlidir.5 Sağlık İşletmelerinde Rekabet 1970’li yılların ortalarına kadar sağlık işletmelerinin rekabet içinde oldukları düşüncesi yoktu. Oysa günümüzde rekabet” oyunun adı” olarak değerlendirilmektedir. Sağlık hizmeti pazarlama uzmanları bugünün rekabet ortamı ile ilgili çeşitli nedenler öne sürmektedir. Bazı araştırmacılar sağlık işletmelerinde güçlü bir şekilde ortaya çıkan rekabetin en önemli nedeninin kapasite fazlası olduğunu öne sürerken, bazıları rekabetin asıl kaynağı olarak tüketim eylemini neden göstermektedir.6 Güçlü bir şekilde ortaya çıkan rekabet karşısında sağlık işletmelerinin hasta

Bazı araştırmacılar sağlık işletmelerinde güçlü bir şekilde ortaya çıkan rekabetin en önemli nedeninin kapasite fazlası olduğunu öne sürerken, bazıları rekabetin asıl kaynağı olarak tüketim eylemini neden göstermektedir.

H AZ İ R A N 2 0 1 2

37


Sağlık işletmelerinin tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. tatmini ile sonuçlarına önem vermeye başladıkları görülmektedir. Örneğin; 1990 yılında Amerika’daki sağlık işletmelerinin yüzde 90’ının hasta tatmini ölçümlerini periyodik olarak kullandıkları tespit edilmiştir.7 Hasta tatmini sağlık kurumları yöneticileri için önemli bir konu haline gelmiştir. Konu ile ilgili çalışmalar gözden geçirildiğinde hasta tatmininin bir kalite geliştirme aracı olarak kullanıldığı görülmektedir.8 Sağlık çalışanları kendi ihtiyaçları karşılanmadığı zaman müşterilerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda güçlük çekerken, sağlık kurumları yöneticilerinin hem çalışanları hem de hastaları tatmin etme gibi sorumluluğu bulunmaktadır.9 Hasta tatmininin odak noktası olan sağlık hizmet kalitesi konusunda yapılan araştırmalar, yalnız hasta tatmini odaklı hizmetlerde hastanın medikal ihtiyaçlarının arka plana atılabildiğini ya da salt medikal ihtiyaçların karşılanması odaklı hizmetlerde hasta istek ve beklentileri ihmal edilebileceğini göstermektedir.10 Bu anlamda sağlık işletmelerinin bir taraftan bilimsel norm ve standartlara uygun tanı ve tedavileri prosedürleri uygulaması diğer taraftan hizmet sunum süreçlerinde hastaların beklenti ve isteklerini göz ardı etmemesi gerekmektedir. Günümüzde yoğun rekabetin olduğu sağlık bakım çevresinin varlığı, bir hastanenin, diğer sağlık kurumlarıyla kıyaslanmasına ve bu da hasta memnuniyetinin çok daha önemli hale gelmesine yol açmıştır. Hizmetlerin deneyimsel niteliğinden dolayı hastanelerin hastalar üzerinde ilk seferinde bırakacağı olumlu etki ve izlenimin bir

38

HAZ İRA N 2012

sonraki satın alma kararlarına da yansıyacağı göz önünde bulundurularak, hizmet kalitesinin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Kıt olan hastane kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması ve bu yolla maliyetlerin düşürülmesi, rekabet avantajı elde edilmesi ve hasta beklentilerinin karşılanması ya da aşılması açısından yenilikçi teknolojinin takip edilerek hizmet kalitesinin bu şekilde değerlendirilmesi, günümüzün rekabetçi sağlık hizmetleri pazarında önemli bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.  Kaynaklar 1 Atilla İ., 21. Yüzyılın başındaki olanaklar; fırsatlar ve darboğazlar, Yüksek Öğretimde Toplam Kalite Yönetimi, Friedrich Ebert Stiftung Yayını, İstanbul, 2000. 2 Şahin K., Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kita-

bevi, Ankara, 2000. 3 Rakich, J. S., Longest B.B., Darr K., Managing Health Services Organizations, Health Professions Press, Third Edition, USA, 1992. 4 İlker E., Ediz B., Kan İ., Sağlık Kurumlarında Teknik Olmayan Boyut İçin Hizmet Memnuniyetini Ölçebilmek Amacıyla Geliştirilen Ölçek, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 30 (3), s. 151-157, Uludağ, 2004. 5 Baybars Ö., Pazarlama İlkeleri, Beta Yayınları, İstanbul, 1999. 6 Steiber S.R, Krowinski W.J. Measuring and Managing Patient Satisfaction, American Hospital Publishing, USA, 1990. 7 Cheng vd.;2003. 8 Kaarna M., Polluste K. , Lebnurm R. , Thetloff; M. “ The Progress of Reform job satisfaction in a typical hospital in Estonia”, International Journal for Quality in Health Care, 16(3), s. 253 - 261, 2004. 9 Engiz, O. “Sağlık Hizmetlerinde Hasta Tatmini”, Hastane Yöneticiliği, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 1997. 10 Özsarı, H. “Sağlık Hizmetlerinde Kalite”, Modern Hastane Yönetimi, Sayı: 3, 1997.


Teknolojinin İnsan Sağlığı ile Buluştuğu Nokta...

RADYOTERAPİ TEDAVİ CİHAZI Radyoterapi gören kanser hastaları için tümöre istenilen dozu yüksek hassasiyette verirken sağlam dokuları koruyan en gelişmiş tedavi cihazlarındandır. Adaptif, IGRT ve IMRT tedavi tekniklerinin kullanılabildiği Hi-Art ve Tomo-HD modelleri en gelişmiş radyoterapi sistemleri arasındadır. Tek seansta 40 x 160 cm² alanda ışınlama imkanına ve 6 MV Linak & Binary 64 MLC (6mm) & MVCT özelliğine sahip yegane cihazdır. Hi-Art sistemi ile Helikal Özelliği ve Tomo-HD ile Helikal ve Direk Işınlama Özelliği bulunmaktadır.

TomoHDTM Treatment System

www.meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92


Sağlık Dışındaki Tüm Hizmetlerde Örnek Olma Yolundayız röpor taj, SU ÖZGÜR

Ö

zel sağlık sektöründe en dinamik, çağdaş ve kurumsal şirketlerinden biri olan Acıbadem Sağlık Grubu’nun yapı taşlarından biri olarak 2006 yılında hayat bulan Aplus Hastane Otelcilik Hizmetleri A.Ş. hizmet kalitesinde örnek olma hedefiyle yiyecek-içecek, kat hizmetleri/temizlik, endüstriyel çamaşırhane, hastane otelcilik ve tesis yönetimi hizmetleri veriyor. SAYED Dergisi olarak biz de Aplus Genel Müdürü Candan Göksu ile bir röportaj gerçekleştirdik. Aplus olarak hangi hizmetleri veriyorsunuz? Aplus olarak, yiyecek ve içecek, kapalı ve açık alanlardaki temizlik hizmetleri, çamaşır, teknik, bahçe bakım ve peyzaj hizmetlerini veriyoruz. Öncelikle sağlık kurumlarında, sağlık hizmeti dışındaki tüm hizmetlerde örnek olma yolundayız. Acıbadem Hastanesi kaliteli sağlık hizmetleri yanında, yedi yıldızlı otelleri aratmayacak otelcilik hizmeti veriyor. Bu konu sağlıkta çok önemli,

40

HAZ İRA N 2012

hastanın tedavi görürken diğer hizmetleri en mükemmel şekilde alması hızlı iyileşmesine bile katkı sağlıyor. Hastane yemeği denince herkesin aklına tatsız, tuzsuz yemek imajı gelir. Aplus bu imajı kırdı mı? Acıbadem’deki hekimler hastalarının tedavileri sırasında yemekleriyle de bizzat ilgileniyorlar. Hastanın durumuna ve diyetine uygun yemek veriliyor. Hekimler yemeğin yağı, tuzu dahil reçetesi ile direk ilgileniyorlar. Ameliyat eden profesör bile tarife bir şey ekleyebiliyor. Standartlarımızı ilgili hekimler ve diyetisyen ekibi ile oluşturduk. Konusunda uzman diyetisyenlerimiz tarafından belirlenen diyet çeşitlerimiz ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitlendiriliyor ve geliştiriliyor ve yüzdendir ki misafirlerimizin (hastalarımızın) yemeklerimize dair memnuniyeti maksimum seviyede seyretmekte. Kafeteryalarımızda her çeşit damak tadına hitap eden yiyecekler bulunmaktadır. Tüm misafirlere Aplus kali-


tesinde servis verilmekte olup, ürünler mevsimsel, yöresel ve Türk damak tadına uygun olarak hazırlanıp servisi yapılmaktadır. Çamaşır hizmetleri verdiğinizi söylediniz. Sterilizasyon konusunda uygulamalarınız nelerdir? Çamaşır fabrikamızda, tekstil hijyeninin sağlanmasında gereken adımları, bu doğrultuda olası riskleri kontrol altına almak için RAL –GZ 992 (Profesyonel Kumaş Bakımı Kalite ve Test Spesifikasyonları) belgemiz bulunmaktadır. Türkiye’de bu belgeyi ilk Aplus almıştır. Acıbadem Grubu’nda kalite belgelerinin, kalite kurallarını kültür olarak benimsemek için alındığını tüm çalışanlar bilir. Sürekli gelişim göstererek en kaliteli servisi veriyor olmak bizim kültürümüz olmalı. Bu nedenle eğitime çok önem veririz. Sürekli ölçü-

İki bine yaklaşan hizmet kadromuzu hizmeti sevenlerle oluşturuyoruz. lerek eksikler tespit edilir ve yoğun bir eğitim uygulanır. Çamaşır çeşitlerine göre uygun yıkama reçeteleri hazırlanarak çamaşırlar yıkanıyor. Kurutma ve ütüleme aşamalarında belirlenmiş kalite kuralları çerçevesinde uygulama yapılıyor. Yıkanan çamaşırlar otomatik bir şekilde katlanıp paketleniyor ve kalite prensiplerine uygun bir şekilde kendi lojistiğimiz ile hastanelere transfer ediliyor. Türkiye’de diğer operasyonlarımızda olduğu gibi hijyen çamaşır yıkama konusunda da örnek olma yolundayız.

Anladığım kadarıyla personelinizle çok ilgilisiniz. Bir açıdan topluma hizmet ediyoruz, sosyo-ekonomik düzeyi düşük bir grupla, asgari ücretle çalışan kişileri istihdam ediyor ve onlara bir meslek edindiriyoruz. Kariyer potansiyeli olan çalışanlarımızı gelişim grubunda düzenli olarak aylık dört saatlik toplantılarla kitap okuma programları, grup çalışması, örnek olay çözümleriyle eğitiyoruz. Bu arada yıllık olarak sonuç odaklı yönetim ve müşteri eğitimleri, iş hukuku eğitimi alıyoruz. İş hukukundaki amacımız; her saha yöneticisi aynı zamanda insan kaynakları yöneticisi olduğu için iş kanununu bilmek, süreçleri takip etmek. İnsan kaynaklarının stratejik bir önemi var. Çünkü sadece memnun edebildiğiniz müşteri size geri dönecektir.

Aplus Genel Müdürü Candan Göksu H AZ İ R A N 2 0 1 2

41


Aslında insanların çoğu belki doktorunu araştırmaz ama hastaneye yattığında ilk baktığı şey yatak çarşaflarıdır. Kesinlikle doğru. Çarşafların temiz ve ilk gün ki beyazlığını koruması lazım. Beyazlık çok önemli. Healthguard isimli bir sistem kullanıyoruz. Bu sistem çapraz bulaşmayı engelliyor, otomatik dozajlama ile kişilerin kontrolünden çıkıp cihazdan takip ediliyor. Türkiye’de bu konuda öncüyüz. Renk kuralına uygun bezlerimiz var. Mesela lavabo için ayrı, toz almak için ayrı renk bezler kullanılıyor. Servis elemanlarımız arabalarında günlük temizleyecekleri oda sayısı kadar bezi önceden bulundurdukları için hem zaman kaybı yaşanmıyor hem de çapraz buluşmayla ilgili bir endişemiz kalmıyor. Çünkü her odada ayrı bir bez kullanıyorlar. Eskiden oda temizlen-

42

HAZ İRA N 2012

Acıbadem’deki hekimler hastalarının tedavileri sırasında yemekleriyle de bizzat ilgileniyorlar. dikten sonra sularını ve kimyasallarını değiştirdikleri için hem zaman, hem kimyasal, hem de iş gücü sarfiyatı oluyordu. Bunun yanında sularını değiştirdiklerini de kontrol edemiyorduk. İlk, yatırım maliyeti yüksek gelebiliyor ama zaman içerisinde fayda maliyete baktığınızda oldukça avantajlı bir sistem. Temizlik hizmetlerinde hedefimiz binaların ilk gün ki gibi korunması. Binalar için milyon dolarlık yatırımlar yapılıyor. Günlük işlerin yanında periyodik bakım planları yapıyoruz. Havalandırmaların temizlenmesi, koltuk ve

perdelerin yıkanması, camların temizlenmesi gibi. Takip çizelgemiz var, aksi halde binayı temiz ve bakımlı tutmak mümkün olmuyor. Hizmetleriniz hastaneyle sınırlı mı? Farklı sektörlere de iş yapabilme gücüne sahibiz, bu anlamada satış ve pazarlama faaliyetlerimiz sürüyor. Yani bir fabrikada veya bir alışveriş merkezinde yiyecek içecek ya da temizlik hizmetleri yapabiliyoruz. Şu anda farklı sektörlerden altı projeye hizmet veriyoruz. Zaten Acıbadem Grubu çok büyük ve içeride belli bir büyümemiz var. Gruba sadece iştirak şirketi olarak sınırlı kaldığımızda potansiyeliniz gelişemiyor. Acıbadem olmasa Aplus’ın başka bir işi olabilir mi sorusunu uyandırmamak için dışarıya da iş yapabilme gücümüzü göstermek istiyoruz. 



Termal Sağlık Kongresi Yapıldı A

fyon Kocatepe Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Afyonkarahisar Valiliği, Afyonkarahisar Belediyesi ve Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) iş birliğiyle düzenlenen “Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Turizmi Kongresi” 6-9 Haziran tarihleri arasında ANS Kampusü Atatürk Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.

haber: SU ÖZGÜR

44

HAZ İRA N 2012

Kongrenin açılış konuşmasını yapan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Afyonkarahisar ilinin termal sular bakımından zengin bir il olduğunu ve il sınırları içinde ve şehir merkezinde dört termal havza bulunduğunu belirtti. Bu havzaların her birisi uluslararası termal

06-09 HAZİRAN 2012 Afyon Kocatepe Üniversitesi

cazibe merkezi olabilecek termal su zenginliğine sahip olduğunu vurgulayan Solak, her havzada bulunan termal suyun mineral zenginliğinin de farklı olduğunu ifade ederek sözlerine şöyle devam etti; “Örneğin gazlı göl termal havzamızda çıkan maden suyu Kızılay markası ile bilinmektedir. Kızılay maden suyu dünyaca ünlü olup, mineral zenginliği ve lezzeti bakımından ödüller kazanmıştır. Hüdai kaplıcalarında çamur uygulamaları dünyanın dört bir tarafından gelen misafirlerimizce tercih edilmektedir.” Prof. Dr. Solak, bu kongrede öncelikli amacın termal zenginliği yeterince an-


Prof. Dr. Solak: Bu kongrede öncelikli amaç termal zenginliği yeterince anlatmak ve tüm dünyanın istifadesine sunmaya çalışmaktır.

latmak ve tüm dünyanın istifadesine sunmaya çalışmak olduğunu aktardı. Solak konuşmasını şöyle sürdürdü; “Şimdiye kadar dört termal havzada yer alan sekiz adet 5 yıldızlı otel ile birlikte ilimiz belgeli 12 bini aşan yatak kapasitesine sahiptir. Bunun yanında yakın çevrede bulunan ve termal özelliği olan devre mülk nitelikli yatak kapasitesi de 10 binden fazladır. Ayrıca üç yıldızlı çok sayıda konaklama tesisimiz bulunmaktadır. Afyonkarahisar’da yer alan bu termal su zenginliği ve birinci sınıf konaklama imkanlarının yanı sıra, benzerlerinden farklı olarak bu merkezlerle entegre çalışabilecek Acil Yardım ve Fi-

zik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi de bu yıl içinde hizmete açılmaktadır. Üniversitemizde ayrıca on yılı aşkındır faaliyet gösteren 400 yataklı Uygulama ve Araştırma Hastanesi hizmetini sürdürmektedir. Bu hastanemizin hemen yanına ve termal otellerin çok yakın bir bölgesine inşa edilen 200 Yataklı Acil Yardım ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, otellerimizle iş birliği içinde hizmet verecektir. Diğer yandan termal sağlık turizmi alanında hizmet verecek sağlık ve turizm personelinin ilimizde yetişmesi için gerekli eğitim birimlerimiz faaliyette olup, nitelikli eleman yetiştirmeyi sürdürmektedir.”

Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser, kongreye yüzün üzerinde yurt dışından katılımcı olduğunu ve bunun kendilerini çok mutlu ettiğini ifade etti. Bundan sonraki kongrelerde bunun artarak devam etmesini diliyerek bu durum Türkiye’ye, termal sağlık turizmine gösterilen ilginin bir göstergesi olduğunu belirtti. Valimizin başkanlığında, Belediye Başkanımız ve Rektörümüz çok güzel bir sinerji oluşturduk diyen Serteser buna Sayın Bakanımız ve Sayın Milletvekillerimiz de tüm güçleriyle destek sağladıklarının altını çizdi.

H AZ İ R A N 2 0 1 2

45


Prof. Dr. Cevdet Erdöl: Afyonkarahisar’da böyle bir etkinliği yapılıyor olması sadece Afyonkarahisar için değil, Türkiye için de ufuk açıcı bir penceredir.

Türkiye’yi Nasıl Tanıtırız? YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof Dr. Muhittin Şimşek, bugün üniversitelerin bulundukları kentleri bir anonim şirket olarak kabul edip, vilayetlerini nasıl pazarlayacakları hesabını yaptıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti; “Kimlerle? Bölgenin dinamikleriyle. Valisiyle, Belediye Başkanıyla, iktidarı-muhalefeti milletvekilleriyle ve sanayi-ticaret odası başkanlarıyla ki bu, fevkalade önemli bir husustur. Ama bizim asıl arzuladığımız şey ise üniversitelerimizde Türkiye A.Ş. mantığını yerleştirmektir. Türkiye’yi nasıl pazarlarız? Türkiye’yi dünya kamuoyuna nasıl lanse ederizin hesabı içinde olmalıyız. Çünkü biliyoruz ki, artık yapılan bilimsel çalışmalar artık rafları süslemekten öte geçmelidir. Yapılan bilimsel faaliyetler bölgenin, ülkenin ve dünya insanlığının ihtiyacını karşılayacak katma değere yönelik olmalıdır.” Karşılıklı Uluslararası Anlaşmaları Hızlandırmalıyız TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl, bu kongreyi çok önemsediğini belirterek Afyonkarahisar’da böyle bir etkinliği yapılıyor olmasının sadece Afyonkarahisar için değil, Türkiye için de ufuk açıcı bir pencere olduğunu vurguladı. On yıl önce Türkiye’den yurt dışına gidip böbrek nakli olmak isteyenlere karaciğer nakli olmak isteyenlere yardımcı olmak için turizm

46

HAZ İRA N 2012

acentelerinin oluşturulmuş olduğunu anımsatan Erdöl şimdi ise Türkiye’ye yurt dışından özellikle de batı ülkelerinden yüz binlerce hastanın geldiğinin altını çizdi. Termal sağlık turizminin sadece sağlıkla irtibatlı olan bir konu olmadığına değinen komisyon başkanı aynı zamanda turizm faaliyetlerinin iç içe olduğu, farklı bir hibrit modelin düşünülmesi gerektiği, yeni bir anlayışısn ortaya konulması gerektiği bir durum olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Cevdet Erdöl sözlerini şöyle sürdürdü; “Burada oteller, üniversiteler, Sağlık Bakanlığı hastaneleri, özel hastaneler belki bunların hep bir arada yönetimsel olarak birbirlerinden faydalanabilecekleri farklı bir konsepti geliştirmemiz lazım. Bunlardan daha önemlisi biliyoruz ki Avrupa yaşlanan bir ülke. Bu tip hizmet talebine korkunç ihtiyaç var. Kendi kaynakları buna yeterli değil. Verdikleri hizmetler çok pahalı. Türkiye çok daha kaliteli hizmeti çok daha ucuza mal ediyor. Bu cazibe ortamında belki yurt dışından gelecek insanlar için sosyal güvence, sigorta sistemlerini ülkemizle kaynaştırmamız, karşılıklı uluslararası anlaşmaları hızlandırmamız gerekiyor.” Termalin Adı Afyonkarahisar Olmalı Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, yerel yönetimlerde değerli belediye başkanlarımızda muhteşem bir birliktelik, bir kültür oluştuğunu vurgulayarak rektörü kutladığını aktardı. Demok-

ratik toplumlarda başarının sırrı ortak aklı kullanabilenler ve demokrasiyi ve ortak mücadele kültürünü gerçekleştirebilenler diğerlerine fark atacaklardır diyen Kafkas aralarındaki çekişmelerle zamanı ve kaynakları heder edenler de bu birlikteliği sağlayanları gıptayla seyredeceklerdir dedi. Sağlık Bakan yardımcısı sözlerini şöyle tamamladı; “Gerçekten termalin adı Afyonkarahisar olmalı diye düşünüyorum. Çünkü biz Türkiye’de böyle biliyoruz. Ülkemiz artık dünyanın en önemli termal merkezlerinden biri haline gelmeye başladı. Biz dünyanın pek çok yerine gidip görüyoruz, şu gördüğümüz otellerde Afyonkarahisar’ın standartları dünya termal standartlarının çok üstünde. Bunu yakalamış Afyon. Hizmet kalitesiyle, şehir sunumu ve kültürüyle ki bu önemli bir şey. Afyonkarahisar’ın termalin başkenti olma özelliğini bundan sonraki süreçlerde de hep birlikte beslemeliyiz, desteklemeli ve katkı vermeliyiz.” Avrupa’da Birinciyiz Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Abdurrahman Arıcı, ülkemizin doğal güzellikleri tarihi ve kültürel değerleriyle son yıllarda dünyanın en önemli ve en çok tercih edilen tatil ülkelerinden biri durumuna geldiğini hatırlatarak eşsiz sahilleri, mavi bayraklı plaj ve marinalarıyla önemli bir kıyı turizmi potansiyeline sahip olmanın yanı sıra yılın on iki ayı tatil yapma imkanı sağladığının


Agah Kafkas: Termalin adı Afyonkarahisar olmalı diye düşünüyorum.

bilgisini verdi. Arıcı konuşmasına şöyle devam etti; “Bu turizm türleri arasında sağlık turizmi, önemi giderek artan bir turizm türü olarak ön plana çıkmaktadır. Dünya nüfusunun artması yaşam kalitesinin ve birçok ülkede tedavi masraflarının artması sebebiyle tedavileri daha kaliteli ve ekonomik yapan ülkelerin oluşmasıyla sağlık turizmi yapan ülkelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ülkemizde sağlık turizmi, medikal, termal ve yaşlı turizmini kapsayan bir turizm hareketi olmak üzere şekillenmektedir. Türkiye, 1500’ün üzerinde kaynağı ile önemli bir jeotermal potansiyele sahiptir. Ülkemiz jeotermal potansiyeli açısından dünyada yedinci, Avrupa’da birinci, kaplıca uygulamaları açısından ise üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde bulunan kaplıca sular gerek derece sıcaklığı, gerekse kimyasal fiziksel ve tedavi edici özellikleriyle Avrupa’daki termal sulardan daha kaliteli, daha üstün nitelikler taşımaktadır.”

rine şöyle devam etti; “Termal su deyince bazen insanlarımız yanlış anlıyor. Sadece hasta ve yaşlı insanların istifade etmesi gerektiğini düşünüyor. Hâlbuki termal suların pek çok ekstra özellikleri var. Türkiye’de büyük bir kesim insan eğer senede bir veya iki kez termal suyla kür ve tedavi olursa kışı rahat geçirir ve senenin geri kalan kesiminde rahat ederiz inancına sahipler. Bu düşünce hiç de yabana atılır bir düşünce değil, kanıtlanmış bir uygulama.” Uluslararası Katılımlı Termal Sağlık Turizmi Kongresine Oruçoğlu Termal Otel, Fuar Hastanesi, Sandıklı Park Termal Group, Palas Termal Otel, Park Hastanesi, Yeldan Tıbbi Malz. Tic. Ltd. Şti., Eczacıbaşı Girişim Pazarlama Tü-

ketim Ürünleri San. ve Tic. A.Ş., Zafer Kalkınma Ajansı, Hematoloji Uzmanlık İktisadi İşletme Derneği, Aziziye Belediye Başkanlığı, Hospitadent, Gelişim End. Tıb. Ürün. Tic. Ltd. Şti., Elsa Ortopedi Rehabilitasyon Spor Malz Ltd. Şti, Bolvadin Belediye Başkanlığı İşletme ve İştirakler Mdğ., Aftaş Afyonkarahisar Otobüs İstasyonu Turizm A.Ş. Afyon Ekmek San. A.Ş., Yıldız Su, Türk Kızılayı Maden Suları, Tika-Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Anemon Termal Oteller Zinciri, Güral Afyon Thermal Hotel Spa, İkbal Termal, Korel Termal Otel, Safran Termal Otel Villa, Ic İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. stant alanlarındaki yerlerini aldı. 

Termal Suların Pek Çok Ekstra Özellikleri Var Vali İrfan Balkanlıoğlu, Afyonkarahisar’ın çevreci, doğal, yağan yağmurlarla daima kendini yenileyebilen güzel bir enerjiye sahip olduğunu ama Türkiye bu enerji kaynağından bugüne kadar yeterince istifade edemediğini belirtti. Termal sağlık ve termal turizm açısından Afyonkarahisar’ın hem Türkiye’de hem dünyada önemli bir merkez olduğunun altını çizen Balkanlıoğlu sözle-

H AZ İ R A N 2 0 1 2

47


Acil Sağlık Hizmetleri Büyüteç Altında hazırlayan,

GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com

48

HAZ İRA N 2012

A

cil Tıp, kişilerin sağlık sorunlarında ölümlerin ve kalıcı sakatlıklarının önlenmesinde gerekli olan hızlı müdahale ve hızlı karar vermeyi içeren bir anabilim dalı. Acil tıp hizmetleri ülkemizde ve tüm dünyada baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Bu gelişim Sağlık Bakanlığı’nın da gündeminde oldu ve

konuyla ilgili Bakanlık geçtiğimiz dönemde yeni düzenlemelere imza attı. Günde 1000 ile 1500 arasında hastaya bakan acil servislerde yaşanan gelişme, daha iyi hizmet için alınması gereken önlemler, ortak yaşam alanlarında acil müdahaleler bütün bu konular bu ay ki dosyamızın başlıkları arasında yer alıyor.


Acil Servislere Yılda Seksen Altı Milyon Kişi Başvuruyor

Ü

lkemizde acil tıp konusunda çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinden biri de Acil Tıp Uzmanları Derneği (ATUDER). On üç yıldır bu alanda çalışmalar yapan ATUDER’in Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Başar Cander ile derneğin çalışmaları, gelecek planları, acil tıp konusunda yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri hakkında görüştük. Derneğinizin çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

PROF. DR. BAŞAR CANDER

ATUDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Zorluğuna ve riskine göre acil tıp uzmanları özel bir kategoride değerlendirilmeli ve özlük hakları buna göre iyileştirilmeli.

Derneğimiz 1999 yılında kuruldu. Bu tarihten itibaren birçok konuda giderek artan bir yelpazede hizmet veriyor. Kuruluş tarihimiz, aynı zamanda ülkemizde ilk acil tıp uzmanlarının hizmet vermeye başladığı zamana denk gelmektedir. Amacımız acil tıp hizmetlerinin geliştirilmesi, iyileştirilmesi öneminin kavranması, acil tıp uzmanlığının anlaşılması, gerekliliğinin önemsenmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, seçilgenliğinin arttırılması, eğitim standardizasyonu, mezuniyet sonrası eğitim gibi birçok farklı konuda hizmet veriyoruz. Bu amaçla yılda giderek artan sayıda aktivasyonlar yapıyoruz. İlk yıllarda iki yılda bir kongre düzenlemekle başlayan faaliyet programımız şu anda yılda bir ulusal kongre, iki sempozyum ki bunlara şu anda uluslararası sempozyumları da ekledik, acil tıp okulu, ileri kardiyak yaşam desteği kursları gibi yirmi beşi aşkın aktivasyonu içeriyor. Bu şekilde yılda binlerce kişiye ulaşıyoruz. ATUDER bir uzmanlık derneği, bu çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Evet, Derneğimiz bir uzmanlık derneği. Öncelikle acil tıp uzmanlarına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Ancak

acil servislerde hizmet kalitesini arttırmak adına toplumu bilinçlendirme çalışmaları dahil birçok çalışmamız da var. Dernek olarak iki dergi çıkartıyoruz ve bu dergilerden vaka sunumları dergisi diğer branşlarda olmayan ülkemizde tek örnektir. Birçok bilimsel çalışmanın ilk yayım yeri olan bu dergiler ulusal ve uluslararası yirmiye yakın indeks tarafından taranıyor ve kabul görüyor. Acil tıp hizmetleri ülkemizde en çok geliştirilmesi gereken hizmetlerdir. Bunların nasıl iyileştirileceği, hasta bakım kalitesinin nasıl arttırılacağına dair değişik çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’nin en genç branşı olmakla birlikte yirmi seneye yaklaşan acil tıp deneyimizi pek çok alana ve acil tıp uzmanlığını henüz kurmamış olan ülkelere de taşımak istiyoruz. Bu amaçla bu sene Bakü’ de, Azerbaycan’da sempozyum yaptık ve Azerbaycan Üniversitesi’yle kapsamlı bir protokol imzaladık. Bu şekilde kardeş ülkede de acil tıp hizmetleri geliştirme ve acil tıp uzmanlığını kurma çabalarımız var. Bu çalışmalarımız diğer Türki Cumhuriyetlerde, Balkanlarda devam edecek. Türkiye’de acil servislere başvuran hasta sayısı yıllık ne kadar? Bu sayıya karşılık acil tıp uzmanı sayısı yeterli mi? İnanılmaz rakamlar var elimizde. En son 2010 verileri yılda 86 milyon başvuruya ulaşmış durumda. Günde 1000-1500 arası hasta bakan birçok acil servisimiz var. Bu rakamları Avrupa’daki meslektaşlarımızla paylaştığımızda inanılmaz buluyorlar. Tabii böyle büyük bir kitleye hizmet vermek için uzman sayımız çok yetersiz. Yapılan planlamalara göre şu an itibariyle ihtiyaç duyulan acil tıp uzmanı

H AZ İ R A N 2 0 1 2

49


BÜYÜTEÇ sayısı on bin civarında. Oysa ülkemizde şu anda ancak altı yüze yakın acil tıp uzmanı var. Acil tıp uzmanlığının zorlukları ve bu alanda yaşadığınız sorunlar hakkında bilgi verir misiniz? Acil tıp uzmanlığı en zor branş. Bunu sağduyusu sağlam herkes kabul ediyor. Riski en yüksek branş aynı zamanda. Acil tıp uzmanlığına geçiş açısından Avrupa’daki birçok ülkeden daha iyi durumdayız. Ancak maalesef bu çok zor ve kutsal mesleğin tercih edilmesi için gerekli altyapı sağlanmadı. Dolayısıyla hem birçok kişi tercih etmiyor hem de kadroların birçoğu boş kalıyor. Bu konunun çok ciddi şekilde teşvik edilmesi lazım. Zorluğuna ve riskine göre acil tıp uzmanları özel bir kategoride değerlendirilmeli ve özlük hakları buna göre iyileştirilmeli. Örneğin, acil tıp uzmanlığının beşiği olan ABD’de bu konuda çok önemli avantajlar sağlanmış, hatta branşı teşvik etmek için hepimizin bildiği ER dizisi çekilmiş. Ancak ülkemizde maalesef bu durum gözetilmemiş. Bunun dışında en önemli zorluklardan birisi de bu konuda özellikle birçok meslektaşımız dahil olmak üzere herkesin bilgisi olmadan fikir sahibi olmasıdır. Başta idareci konumunda olanlar. Acil servisler söz konusu olduğunda ‘Bence’ diyerek söze başlamayan hiçbir uzman veya doktor bulamazsınız. Ancak diğer branşlarda bu söz konusu değildir. Bilindiği gibi branşımız hemen her klinikle irtibatlı. Dolayısıyla onların bakış açılarını geliştirerek ortak zemin oluşturmak konusu oldukça sorunlu. Herkese bu branşın ne olduğunu anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Yetmiyor olur olmaz kısıtlamalarla karşılaşıyorsunuz. Örneğin SGK, ilaç ve müdahalelere kısıtlılık getiriyor. Hayati bazı ilaçları kullana-

50

HAZ İRA N 2012

mıyorsunuz. ‘Acilde şu yapılmaz, bu edilmez’ gibi sorunlarla boğuşuyoruz. Ancak bu karaları verenlerin hiçbirinin acil tıp eğitimi yok. Sağlık Bakanlığı, acil tıp konusunda geçtiğimiz aylarda yeni düzenlemeler yaptı ve Acil Tıp Yapılanması konusunda bir tebliğ yayımladı. Bu düzenlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz, geçen sürede ne gibi iyileşmeler oldu? Bu çalışmayı oldukça önemsiyoruz. Zaten çalışmanın büyük kısmı bana ait. Ancak bazı istemediğimiz eklemler ciddi bakım problemleri oluşturuyor. Örneğin bazı branşların acil serviste istihdamı gibi. Hastaların bunları dolaşabileceği düşünülmüş, böyle bir şey pratik değil. Ancak genel anlamıyla çok faydalı buluyoruz. Tebliğde karşılaştığımız en önemli problem ise yeterince uygulanmaması ve denetlenmemesi. Gerek nöbet ve hizmetlerde gerekse gerekli malzeme temininde başhekimler veya idareci-

Acil tıp çalışanları 24 saat 365 gün bitip tükenmeyen bir savaşta en ön safta çarpışan isimsiz kahramanlardır. ler keyfi davranıp yerine getirmiyorlar. Bakanlığın bunları denetlemesi gerekiyor. Ayrıca bazı konularda ufak tefek de olsa revizyonlar çok faydalı olacak diye düşünüyorum. Tebliğde özellikle mimari açıdan ve donanım açısından önemli iyileştirmeler sağlandı. Bakanlığın acil servis hizmetinin daha iyi bir seviyeye taşınması için yapması gereken başka çalışmalar, düzenlemeler var mı? Tabii var. Öncelikle acil tıp uzmanlığını teşvik etmeli ve ihtiyaç duyulan



BÜYÜTEÇ sayıda elemanın eğitim standartlarından taviz verilmeden yetiştirilmesi sağlanmalı. Acil servis kalabalığını azaltacak tedbirler alınmalı. Acil servislerde her şeyin rahatlıkla ve ücretsiz yapılması gereksiz başvuruları arttırmaktadır. Bunun önüne geçmek için yeni bir ücretlendirme politikası belirlenmeli. Acil servis ilaç ve müdahale kısıtlamaları kaldırılmalı. Bunun için de acil servisle ilgili karar mercilerinde acil tıp uzmanlarının yer alması önemli katkıyı sağlayacaktır. Son dönemlerde artan doktorlara yapılan saldırılara sıklıkla acil servislerde çalışan uzmanlar da maruz kalıyor. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Şiddet toplumsal bir sorun. Ancak hastanelerde hele acil servilerde olması çok daha önemli bir sorun. Sizin hayatınızı kurtarmak isteyenlere şiddet uygulamak nasıl bir ruh hali? Acil servis kalabalığı bu konuda şiddete zemin hazırlıyor. Triaj bilincinin mutlaka yerleşmesi lazım. Örneğin en gelişmiş ülkede dahi (ABD) Triaj skalası uygulanıyor. Hasta hemen doktora ulaşamıyor. Aciliyet durumuna göre belli süre içinde doktor tarafından değerlendiriliyor. Oysa

bizde hemen herkes kendi hastasının çok daha önemli olduğu düşüncesiyle her şeyin ben merkezli yürütülmesini istiyor. Buna maalesef idareciler de çanak tutuyor. Eğer her iki dakikada bir hasta değerlendiriyorsanız tıbbi yanlışlıklar olması kaçınılmaz. Bunun faturası da doktora çıkarılıyor. Medyanın negatif rolü de bunu kamçılıyor. Bu konuda toplumun tüm kesimlerinin ciddi bir eğitime ihtiyacı var. Acil servisleri kullanılan ekipman ve donanım açısından değerlendirir misiniz? Bu altyapı yatırımları yeterli mi? Yeni yapılan acil servisler özellikle tebliğden sonra daha düzenli hale geldi. Ancak köklü hastanelerimizin çoğunda inanılmaz derecede kötü binalar var. Yıllarca acil servisler ihmal edilmiş, bodrum katlarında uyduruk ikinci el cihaz ve donanımla hizmet veren binalar halinde. Gerçekten acil tıp mimarisini geliştirerek bilimsel verilerin ışığında ve tabii ki acil tıp uzman ve öğretim üyelerinin rehberliğinde geliştirilmesi, yenilenmesi gerekiyor. Bunda da anahtar nokta acil hizmetlerin önemini anlayan ufku geniş idarecilerden oluşuyor.

Sizin eklemek ya da iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Acil tıp çalışanları 24 saat 365 gün bitip tükenmeyen bir savaşta en ön safta çarpışan isimsiz kahramanlardır. Lütfen bu kahramanların kıymetini bilelim.

Ortak Yaşam Alanlarında Acil Müdahalenin Önemi Artıyor

D

ünyada acil müdahale sadece sağlık kurumlarında değil ortak yaşam alanlarında da etkin bir şekilde rol oynamaya başladı. Doğru ve zamanında yapılan ilk yardım uygulaması çoğu zaman hayat kurtarıcı olabiliyor. Bilindiği gibi tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada, kadın, erkek, yaşlı, hatta genç ve çok sağlıklı görünen insanlarda bile görülebilen “Ani Kalp Durması” geliyor.

52

HAZ İRA N 2012

Bu vakalarda doğru ve zamanında yapılan acil müdahaleler büyük önem taşıyor. İncekaralar Klinik Sistemler Departmanı Satış Müdürü Murat Diker, böyle durumlarda kişinin yaşama dönme şansını arttıran tek etkili yöntemin, en kısa süre içinde uygulanacak elektroşok (defibrilasyon) işlemi olduğunu söyledi. Diker araştırmalara bakılacak olursa “Ani Kalp Durması geçiren kişiye, bir dakika

MURAT DİKER

İNCEKARALAR KLİNİK SİSTEMLERİ DEPARTMANI SATIŞ MÜDÜRÜ


Acil müdahalelerde kullanılan Otomatik Harici (Eksternal) Defibrilatör cihazı, kalp ritmini analiz ederek, kalbi durmuş olan kişinin emniyetli bir şekilde defibrile edilmesini sağlar. içinde elektroşok uygulandığında kişinin yaşama dönme şansı yüzde 90 iken, üç dakika içinde yüzde 70’lere düşüyor. Elektroşok uygulanmadan geçen her dakika kişinin yaşama şansını yüzde 10 azaltıyor ve on dakika sonunda yaşama şansı yüzde 1’in altına iniyor. Türkiye’de ambulansın olay yerine gelme süresi ortalama 8 -13 dakika. Bu nedenle Ani Kalp Durması vakalarının yüzde 95’inde kişi yaşamını yitiriyor” dedi. Rakamların da ortaya koyduğu gibi ani kalp durmasına karşı ciddi acil tıp önlemlerinin alınması şart. İşte bu noktada Murat Diker şu bilgileri verdi: “Bulunduğumuz her ortamda ‘Ani Kalp Durması’ vakası ile karşı kaşıya gelebiliriz. Temel yaşam desteği eğitimi almış herkes kişiye kalp masajı yapabilir. Eğer bulunduğunuz ortamda otomatik defibrilatör cihazı varsa kişiye güvenli bir şekilde elektroşok uygulayabilirsiniz. Acil müdahalelerde kullanılan Otomatik Harici (Eksternal) Defibrilatör cihazı, kalp ritmini analiz ederek, kalbi durmuş olan kişinin emniyetli bir şekilde defibrile edilmesini sağlar. AED cihazı sağlık personeline gerek kalmadan yetişkinler tarafından kullanılabilecek bir cihaz. Türkçe sesli talimat-

ları sayesinde kullanımı çok kolay. Türkiye’de ortak yaşam alanlarındaki acil müdahale konusuna daha çok önem verilmelidir. Sonuç olarak acil müdahale zamanın çok kısa bir zaman olduğunu düşünürsek ortak yaşam alanlarındaki bu tür cihazların sayısı artırılmalı ve halkımız bu konuda bilinçlendirilmelidir.” AED Cihazlarının Sayıları Artırılmalı Acil müdahale konusunda temel yaşam desteğinin geliştirilmesinden sonraki en büyük ilerleme AED cihazlarında yaşandığı belirtiliyor. Amerikan Sağlık Birliği, AED cihazlarının yatlar, oteller, havaalanları, alışveriş ve spor merkezleri, kulüpler, işyerleri, stadyumlar, metro istasyonları, otogarlar, turizm merkezleri, kamu binaları, okullar gibi kalabalık yerlerde, uçak, tren, feribot gibi toplu taşıma araçlarında ve ayrıca itfaiye ve polis kurtarma araçlarında bulundurulmasını öneriyor. İncekaralar Klinik Sistemler Departmanı Satış Müdürü Murat Diker, Amerikan Sağlık Birliği’nin, 1995 yılından bu yana AED cihazlarının öğretilmesi için program hazırlanması konusun-

da öneriler geliştirdiğini ve yurt dışında Heartsaver AED isimli eğitim kursları düzenlendiğini de ifade etti. Diker, “Taşınabilen, kullanımı kolay, çok pahalı olmayan bu sistemlerin yeni düzenlemeler ile sayılarının artırılması ve bazı alanlarda mecburi tutulması gerekmektedir. Konunun önemi paylaşılmalıdır. İlk yardım eğitimleri gibi eğitimler düzenlenebilir.” dedi. Altmış İki Yıldır Çözüm Üretiyor 1951 yılında kurulan İncekaralar, tam altmış iki yıldır uluslararası markaların ileri teknoloji ürünü tıbbi cihaz ve sistemleri ile güvenilir teşhis ve tedavi imkânları sunarak ülkemizde sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılmasına ve gelişimine katkı sağlıyor. Sağlık sektöründe olduğu kadar endüstriyi de içine alan tüm teknolojik gelişmeleri yakından takip eden şirket, yüksek kalite standartlarında üretilen, yenilikçi, özel isteklere cevap verebilen sistem ve cihazları Türkiye’ye getirmenin yanı sıra, müşterilerinin ulusal ve uluslararası teknolojik koşullarda çeşitlilik gösteren gereksinim ve beklentilerinin üzerinde çözümler de geliştiriyor.

H AZ İ R A N 2 0 1 2

53


BÜYÜTEÇ Pazarlama ve satışın yanı sıra montaj, aplikasyon, eğitim, bakım, onarım ve yedek parça konularında da ciddi yatırımlar yaptıklarını anlatan İncekaralar Klinik Sistemler Departmanı Satış Müdürü Murat Diker, şirketin çalışmaları ve politikası konusunda şu bilgileri verdi; “İncekaralar, proje aşamasından işletme aşamasına kadar tüm safhaları kapsayan anahtar teslimi laboratuvar ve hastane projelerini de gerçekleştiriyor. ‘Müşteri Memnuniyetini’ en üst düzeyde oluşturmak

ve devamlılığını sağlamak için Kalite Yönetim Sistemi’ni benimsemiştir. Bu amaçla da teknolojiye olduğu kadar, insan kaynakları, kaynakların etkin ve bilinçli kullanılması, eğitim vb konulara da gerekli önemi gösteriyor. Temsilcisi olduğumuz ürünlerin kullanım alanları, kullanıcı eğitimi, uygulama, bakım, onarım vb, satış ve satış sonrası gerekli olan bilgi ve donanım için çalışanlarının sürekli eğitilmesine büyük önem veriyoruz.”

Yeni Düzenlemeler Acil Servislerin Gelişimini Olumlu Etkiledi

N

ettaş Grup Şirket yetkilisi Tarkan Bulan, acil tıp konusunun yeni bir kavram olduğunu ve gelişmeye devam ettiğini söyledi. Geçmişe göre çok daha hızlı, iyi ve kaliteli bir gelişim yaşandığını da belirten Bulan, “Ancak halen alınacak yol olduğu da bir gerçek. Acil servisler geçmişte sağlık kurumlarına sadece maliyet getiren bir bölüm olarak görülürken, yeni düzenlemeler ile kendini ispatlamış ve faydasını göstermiş bir bölüm haline geldi. Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki kararlılığını ve çabasını takdir etmemiz gerekir.” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda hayata geçirdiği Acil Tıp Yapılanması ile ilgili çalışmaları da değerlendiren Tarkan Bulan konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “İnanılmaz bir devrim yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Acil Tıp eskiden fazla bilinmeyen ve üzerine gidilmeyen, göz ardı edilen bir dal iken, Bakanlığımız sağladığı yeni düzenlemeler ile bu bölüm hak ettiği öneme kavuştu. Artık, birçok ilin özellikle 112 acil hizmetleri ve hastanelerinin acil servisleri yeni

54

HAZ İRA N 2012

teknoloji ile donanmakta ve bu donanım da ihtiyaç duyan yaralıların iyileşmesine son derece olumlu katkılarda bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda bu yapılanmanın bir ürünü olan UMKE (Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri) son derece hayati ve önemli bir boşluğu doldurmak amacı ile kurulmuştur. Bu yapılanmanın ve arkasındaki kararlılığın sürmesi ve gelişmesi, ülkemiz gibi sıklıkla afet yaşanabilen bir ülke için çok önemlidir.” Acil servislerde yaşanan sorunların giderilmesi için öncelikle müdahale ekiplerinin bilinç ve bilgilerinin artırılması gerektiği belirtiliyor. Tarkan Bulan, planlamada çalışan personelin mutlaka sahadan gelmesi gerektiği noktasına dikkat çekerek, sahanın taleplerinin dinlenmesi ve yaşanan sorunların elden geldiğince çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Donanımın ve bilginin maksimum düzeye ulaşması ile acil servislerin başarı oranının daha da artacağı ve ülkemizde son 6-7 yılda acil servis ve hizmetler konusunda atılan adımların çok önemli olduğu kaydedildi.

TARKAN BUL AN

NETTAŞ ŞİRKET YETKİLİSİ

Altın saat uygulamasının yanı sıra yaralıyı aldıktan sonra yapılacak maliyetleri düşürmek için yüksek teknolojilerin kullanılması gereklidir.



BÜYÜTEÇ İleri Teknoloji Maliyetleri Düşürür Sağlık kurumlarının acil servis konusunda yatırım yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğine ilişkin sorumuzu ise Nettaş Grubu Şirket Yetkilisi Tarkan Bulan şöyle yanıtladı: “Altın saat uygulamasının yanı sıra yaralıyı aldıktan sonra yapılacak maliyetleri düşürmek için yüksek teknolojilerin kullanılması gereklidir. Bu da hem yaralının iyileşme sürecini kısaltırken, hem de kurumun prestijini artıracak bir adım. Bu konuda çok sayıda yayın var. Yatırım programları, donanımlar gibi bilgilere artık kolaylıkla ulaşılabilmek mümkün. Yurt dışından da bu konuda tecrübe ve bilgi almak kurumlara daha doğru yatırım yapma imkanı verecektir.” Acil tıp konusunda gündeme gelen konulardan biri de yerli üretim. Bu alanda yatırım yapan girişimcilere Sağlık Bakanlığı’nın destek vermesi gerektiği konu hakkında görüştüğümüz pek çok yetkili tarafından dile getirildi. Tarkan Bulan, yerli üretimin ülkemize ekonomik katkısının büyüklüğünün yanında, yerli üreticilerin AR-GE kapsamında yapacağı çalışmaların, ülkemizi bu sektörde de ciddi bir ihracatçı konuma getireceğini söyledi. Böylelikle, hem ülkemiz üniversite mezunlarına bir iş kolu yaratılacağı hem de yapılacak ihracat ile ekonomik katkı sağlanacağı da ifade edildi. “Bu konunun Bakanlığımızca ciddi bir şekilde ele alınması ve programlanması gerekmektedir” diyen Bulan, özellikle tedbir amaçlı ürünlerin üretiminin, hastanelerdeki yoğunluğu, yatış süresini ve ilaç masraflarını düşüreceği gibi birçok konuda son derece hızlı ve olumlu sonuçlar alınmasına yardımcı olabileceği görüşünü de savundu. Ankara’da Üretime Başladı Nettaş şirketi, 1993 tarihinde insan kaynakları outsource hizmetleri vermek için kuruldu. 2005 tarihinde

56

HAZ İRA N 2012

acil tıp ve afet müdahale ekiplerinin yüksek teknoloji ürünlerini ithal etmeye başladı. Şu anda gerek acil tıp/ ilk yardım ve gerekse de afet ürünleri konusunda geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Dünyada marka bilinirliği olan ve pazarda ilk sıralarda olan kanama durdurucu, yanık ilk yardım örtüleri, pelvis sabitleme kemerleri, açık pnömotoraks valfleri, alüminyum ateller, femur traksiyon atelleri, hemostatik turnikeler, acil travma bandajları, manual aspiratörler gibi medikal ürünlerin yanında Nettaş Grubun, afet esnası ve sonrasında kullanılabilecek su arıtma sistemleri, aydınlatma sistemleri, yangın söndürücü ve çevre temizlik ürünleri gibi ürünleri de pazara sunuyor. Ayrıca bu ay Ankara’da üretimine başladığı yeni bir ilaç dışı (OTC) sarf ürün gurubu da bulunuyor. Nettaş Grubun müşterileri arasında Silahlı Kuvvetler, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar, hastaneler, büyük üretim tesisleri yer alıyor.

Acil Tıp eskiden fazla bilinmeyen ve üzerine gidilmeyen, göz ardı edilen bir dal iken, Bakanlığımız sağladığı yeni düzenlemeler ile bu bölüm hak ettiği öneme kavuştu.


Ortopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması 2012 Gerçekleşti haber, AYŞE YILMAZTÜRK

O

rtopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması 2012” Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği (TOTDER) tarafından 30 Mayıs – 02 Haziran tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlendi. Tartışmalı Oturum – Vaka Tartışması – Güncel Tedavi şeklinde düzenlenen toplantıya yerli yabancı birçok katılımcı ve konuşmacı iştirak etti. Artroplasti, Ortopedik Travma, Pediatrik Ortopedi, Spor Yaralanmaları ve Diz Cerrahisi, Ortopedik Onkoloji, Omuz ve Dirsek, El Cerrahisi, Ayak – Ayakbileği, Ortopedi’de Yeni Oral Antikoagülanların kullanımı gibi ortopedi ve travmatoloji alt dalları üç gün boyunca enteraktif olarak konuşuldu. Dünyada Ne Yapılıyorsa Türkiye’de de Yapılıyor Ortopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması Programı hakkında bilgi aldığımız TOTDER önceki başkanı Doç. Dr. İrfan Öztürk her alanda olduğu gibi Ortopedi ve travmatoloji alanında

da bilimsel toplantıların düzenlendiğini belirtti. Özellikle asistan ve genç uzmanları yetiştirmek için toplantılar yaptıklarını vurgulayan Öztürk “Ortopedi ve Travmatoloji İstanbul Buluşması”nın da bu toplantılardan bir tanesi olduğunu söyledi. Amaçlarının Ortopedi ve Travmatoloji ailesine yakışan, eğitim ve bilimsel yanı ağırlıklı fakat sosyal yönü de İstanbul’a yakışacak kadar canlı bir toplantı organize etmek olduğunun altını çizen Doç. Dr. İrfan Öztürk sözlerine şöyle devam etti; “Ortopedi ve travmatolojide iki tane önemli dernek var. Biri Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği (TOTDER) biri de Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD)’dir. Bu iki dernek beraber hareket eder. Ortopedi ve travmatolojinin ulusal kongresini TOTDER yapar. Yılda iki kere Akif Şakir Şakar ve Derviş Manizade hocalarının anısına kongreler yapardık. Yılda iki tane kongre yapacağımıza tek bir kongreye çevirelim dedik ve İstanbul merkez ol-

H AZ İ R A N 2 0 1 2

57


duğu için İstanbul Buluşmaları adında üç gün süreli bir toplantı yapma kararı aldık.” Programda oturumların düzenlendiği salon isimlerinin ne ifade ettiğini sorduğumuzda Öztürk; “Bizim iki önemli hocamız var. Birisi Çapa Tıp Fakültesi’nden Akif Şakir Şakar diğeri ise Cerrahpaşa’nın kurucu hocalarından Prof. Dr. Derviş Manizade. Bu toplantıda onların anısını yaşatmak adına toplantı salonlarına adlarını veriyoruz. Onlar bizim büyük hocalarımız ve bu şekilde onları yad ediyoruz.” dedi. Türkiye’nin ortopedi ve travmatoloji branşında geleceği hakkında ön görülerini paylaşan Öztürk Türkiye’de ortopedi ve travmatolojinin inanılmaz derecede üst seviyelerde olduğunun altını çizdi. Şu anda dünyada ne yapılıyorsa Türkiye’de de yapıldığını vurgulayan İrfan Öztürk bu kongreler ve yurt dışına açılımlar sayesinde bilgi alışverişi yapıldığını ve bu sayede gelişmelerin yaşandığını söyledi. “Tabii ki bizim de geliştirdiğimiz methodlar var.” diyen Öztürk ortopedi ve travma-

58

HAZ İRA N 2012

tolojinin ülkemizin sağlık konusunda yüz akı olan branşlardan bir tanesi olduğuna işaret etti. TOTDER önceki başkanı konuşmasını şöyle sürdürdü; “Gelecekte de aynı çağdaş, bilimsel bir yönde ileri teknoloji ile beraber iş yapacağımıza inanıyoruz. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın uygulamalarında sorun yok ama ileride önümüze herhangi bir engel konulmazsa teknolojinin gerisinde kalmadan en modern teknolojilerle tedaviye devam edeceğimizi düşünüyorum.” 

Ortopedi ve travmatoloji ülkemizin sağlık konusunda yüz akı olan branşlardan bir tanesidir.

TOTDER önceki başkanı Doç. Dr. İrfan Öztürk



B

ugün yollardayım. Otogar’a doğru yol alıyorum. Biliyorum hava trafiğinin oldukça gelişti, uçak fiyatları alternatif ulaşım araçlarına göre daha ucuz olabiliyor. Ama otobüsün yeri başka! Otogarlar o kentin, hatta ülkenin sosyal analizidir. Tez konusu olabilecek araştırmaların bilgi toplama sahasıdır. Sevincin ve hüznün en yalın halidir. Evsizlerin, kimsesizlerin malikânesidir.

yazı,

ARİF ÇETİN

SAYED YÖNETİM KURULU ÜYESİ

60

HAZ İRA N 2012

Etrafıma bakındım, bankların üzerine uzanmış bir genç var. Tek kişilik yer yatağı, yastığı ve battaniyesinin içerisine umutlarını sarmış. Diğer tarafta yetmişine merdiven dayamış ihtiyar delikanlı. Bıyıkları sararmış tüttürdüğü hayat cigarasindan. Ve o anne. Belki de kalabalığın içerisinde en çok dikkat çekeni. Dizine yatırmış bir bebesini, diğeri ise kucağında. Öyle dalmış ki hayat okyanusunun derinliklerine. Acaba kimleri düşünüyor? Eşini,

çocuklarını ve belki de anne olmasına rağmen çocukluğunu? “Bir insanın anavatanı çocukluğudur” demiş düşünür. Anavatanı terk etmenin hüznü mü çoktu üzerine yoksa? Dedik ya hüzünler ve sevinçler. Ben diyeyim on sekiz, siz deyin yirmisinde. Görünüşüne bakılırsa üniversite öğrencisi. Cep telefonundan hararetli bir şekilde konuşuyor. Sevdiği var anlaşılan hasretin diğer yakasında. Mutlu, bir o kadar da hayat dolu. Neyse, vakit tamam. Binmek gerek artık. Şoförleri ve diğer görevlileri görüyorum. Hepsi janti. Sanırsın biraz ilerideki düğünde damat ya da düğün sahibi. Ak saçlı ihtiyarlar her yerde belli ediyor kendilerini. Kaptanlardan daha tecrübeli olanı otobüsün çevresinden, içindeki yolculara kadar her şeyi daha dikkatli gözden geçiriyor. Şükürler olsun ki bu günlerde otobüslerde sigara içilmiyor. Öncelerini dü-


şünmek bile istemiyorum. Yanınızda Samsun sigarası içen birisi oturdu mu, nükleer santrale girmekten beter olurdunuz. Allah’ın selamını ilettim yanımdaki yol arkadaşıma. Selam Allah’ın olunca sağ olsun yerde bırakmadı. Ama çok istekli de karşılamadı. Önceden böyle değildi. Yolculuk sonunda yan koltukta oturanla akraba çıkan bile olurdu.

İşte böyle dostlar… Sizlerle birlikte başladığımız bir seyahat daha yine sizinle birlikle sona erdi. Kurdelesi kesilmemiş mutluluklar, boğazlarda düğümlenen hüzünlerle hayat devam ediyor. Kimi aç, kimi tok. Kiminin ayranı var içmeye, kiminin çorabı yok

giymeye. Ama insan olmak, Âdem oğlu, Havva kızı olmak değişmiyor. Daha dün sağ kulağımıza okunan ezanın ardından bugün salâmız veriliyor. Baki kalan şu kubbede hoş bir seda bırakabilmek dileğiyle... 

Şöyle geriye doğru baktım. Aklıma rahmetli Kemal Sunal’ın meşhur filmi geldi. Hani o her defasında başka bir heyecanla izlediğimiz birbirinden güzel eserler. Kabadayının kafasına süt bakracı dökülmüştü de, Şaban kendini zor kurtarmıştı. Tabii şimdilerde ne köyden şehre bakraçla süt gönderen var, ne de İnek Şaban! Dalmışım, kendimden geçtim. Baktım şoför pür dikkat devam ediyor. Konumuza uygun bir fıkra geldi aklıma, paylaşayım sizlerle. İki babaanne otobüse binmiş, uzaklara gidiyorlar. Şoförün hemen arkasında oturuyorlar. Başlamışlar konuşmaya. Otobüsün tekerleri yorulmuş, onlar yorulmamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde mola vermek için otobüs durunca, babaannenin birisi utanarak şoföre seslenmiş. “ Kusura bakma evlat! Bu çenesi düşmüşün yüzünden seni de uyutmadık!” Hayallere dalarsınız giderken. Yol çizgileri içinde bulunduğunuz durumu tarif eder. Bazen kesik kesik, bazen ise uzayıp giden. Hasretinizin kronometresini yol kenarlarındaki uzaklık belirten tabelaları tutar. En büyük dostunuz camlardır. Tabii ki cam kenarını seçmiş iseniz. Başınızı camlara dayarsınız. Kelimelere dökemediklerinizi fısıldarsınız. Göz yaşlarınızın şahidi camlardır. Bir tarafta yağmur taneleri, diğer tarafta gözleriniz. Sabahın olmasına yakın TRT radyolarından türkülerle uyanırsınız. Gözünüzü açtığınızda yine bir otogardasınız. Burada da durum farksız. İnsanın var olduğu her yerdeki gibi. H AZ İ R A N 2 0 1 2

61


62

HAZ İRA N 2012


hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com

H AZ İ R A N 2 0 1 2

63


KUBAT Türkülere Aşığım İlk çıktığı günden beri herkesi şaşırtmıştı. Uzun saçlarıyla, çocuksu yüzündeki muzip gülümsemesiyle, Halk Müziği Solisti profiline ters düşen bir sanatçı o. Kubat’tan söz ediyoruz. Rahmetli babası halk ozanı ve şair, kendisi gibi oğluna da türkü sevdasını aşılamayı başarmış. Hatta iyi ki de bunu yapmış. Halk müziklerini gençlere sevdirmenin yolu onu özümseyerek yaşamaktan geçiyor. Pop ve rock eğilimli gençliğin popüler kültür tutkusuna rağmen genç yaşta halk müzikleri söyleyerek değerlerimize sahip çıkan Kubat’ın beklenen albümü çıktı. Albümüyle aynı adı taşıyan “İnce İnce” adlı programı her Pazar 18:00-20:00 arasında ekrana geliyor. Her albümde dinleyicilerine sürprizler yapan Kubat, bu albümündeyse ilk kez prodüktörlüğünü kendisi yaptı. Kubat ile SAYED okurları için sohbet ettik. röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN

Beş yaşında doğum gününüzde babanızın hediyesi olan cura ile müzik dünyasına ilk adımınızı attınız. İlk deneyiminizi bizimle paylaşır mısınız? Sekiz yaşında iken babamın Belçika’da işlettiği müzikholde mikrofonla tanıştım. Klasik Gitar eğitimim var aynı zamanda beş yaşımdan beri bağlama çalıyorum. Rahmetli babamdan iyi ki de öyle güzel bir hediye almışım. Hayatımı ve duygularımı şekillendirdi diyebilirim. Babam da on üç yaşında eline sazı almış. Dedem ona “Çalgıcı mı olacaksın?” deyince içinde ukde kalmış. Evde saz çalardı. Ona özenirdim. Sazına dokunmam yasaktı. Beşinci doğum günümde bana cura (sazın küçüğü) hediye etti. Yasaklar bazen iyi oluyor, bir haftada çalmayı öğrendim. Geleneklerine bağlı bir ailenin çocuğu olarak yabancı bir ülkede yaşamanın manevi anlamda çok büyük eksikliğini

64

HAZ İRA N 2012

hissederdim ama Türk Halk Müziğini özümsemiştim. Belki de beni ben yapan unsurlar beş yaşında elime aldığım bağlama ile gelişti. 1995 yılında ilk albümünüzü çıkarttınız o dönemde talep görmeyen bir müzik alanında albüm yapmanın ne gibi eksilerini, artılarını yaşadınız? 1995 yılında THM alanında daha neler yapabiliri fark edip, içine klasik müzikten, pop caz’a, alternatif sound’lar arayışına girerken Türk Halk Müziği’nin özünü merkez alarak, genç bir yorumcunun duymak istediği müziği yaptık. Bir nevi Türk Halk Müziği’nden kopuk olan gençliği yakalamayı hedefledik. Türk Halk Müziği’ne yeni bir soluk getirirken, imaj da dikkat çekti. Genç kitlenin, Türk Halk Müziği’ne olan kompleksli tutumunu yıkarak, sadece belirli yerlerde ve ortamlarda dinlenilen Türk


H AZ İ R A N 2 0 1 2

65


Tülk Halk Müziği’nden kopuk olan gençliği yakalamayı hedefledik. Halk Müziğimizi genele yayarak kent müziği haline getirmeyi başardık. Dinleyici kitleniz ağırlıklı olarak hangi yaş grubuna hitap ediyor? Aslında çok şanslı olduğum bir konu bu çünkü belki de en geniş dinleyici profiline sahip sanatçılardan biriyim. 7’den 70’e diyelim. Dinleyici portföyü olarak böyle en azından. Gittiğim yerlerde genç arkadaşlarım tanıyor beni çünkü albüm yaparken onları düşünüyorum. Anonim müzik seslendirdiğim için yetmiş yaşındaki insan da dinliyor beni. Bunlar belki sayı olarak yedi kişidir, belki de daha fazladır. Farklı bir çizginiz var, kendinizi bu camiada nasıl konumlandırıyorsunuz? Biz oluşturduğumuz tarzla zaten çok farklı bir çizgi yakaladık. Yani baştan beri hem mistik ve otantik hem de modern ve klasiği bir araya getirdik. Müzik konusunda kendimizi fazla kısıtlamıyoruz. Albüm çalışmaları sırasında senfonik yapı gerekiyorsa kaçınmıyoruz gelsin arkadaşlarımız, çalışsın, deneyelim, bakalım diyoruz. Sekizinci albümünüz “İnce ince”nin içeriğinden söz eder misiniz? Kimlerle çalıştınız hangi şarkılara klip var? Yaptığım sekiz albümün de tarzı aynıydı. Ancak her albümün kendine has sound’u oldu. Ama dokuzuncu albüm farklı tarzda olacak. O da sürpriz olsun. Bu albümde, sound olarak da cimri davranmadık. Bir parçanın önce caz versiyonunu yaptık, baktık olmadı, bu defa rock yaptık. Anonim türkülere zarar vermemeye çalışıyoruz. “İnce ince” ilk kez prodüktörlüğünü yaptığım biraz daha farklı bir albüm oldu. Sevgili dostum Funda Arar sesi ile

66

HAZ İRA N 2012

“İnce ince”ye güzellik kattı. Mahsuni Şerif ’in orijinal kaydı ile bir düetimiz oldu. Müzik yönetmenliğini İsmail Derker, aranjörlüğünü Mehmethan Dişbudak yaptı. Ve benden de ‘’Evlendir beni’’ isimli şarkı yer aldı. Bu albüm repertuarıyla, heyecanıyla diğer albümlere fark atıyor. İçime sinmeyen hiçbir parçayı bu albüme koymadım. Küçük bir çocuğun heyecanı ile olgun bir adamın tecrübesi bu albümde birleşti. Rahmetli babanız bir halk ozanı. Ona duyduğunuz en önemli vefa ve sorumluluk nedir? Yaşamı boyunca, kişiliğimle ve yapmış olduğum müzikle benimle gurur duymasını sağlamaya çalıştım. Rahmetli babam adına bu dünyada gerçekleştiremediğim çok şükür hiç “keşkem” yok. İşime olan saygımda babamın rolü çok büyüktür. İnşallah benimle gurur duymuştur. Mekanı cennet olsun. Elbette ki ailemin desteği her zaman olmuştur. Fakat şu da bir gerçektir ki insanın kendine olan güveni her şeyden önemlidir. Ben yorumuma ve sesime dolayısıyla kendime her zaman güvendim. Güzel bir şeyler sunacağıma inandım ve inşallah başarmışımdır. Kendinizi neden “Otantik Türkücü” olarak tanımlamak istemiyorsunuz? Ben otantik bir türkücü değilim. Türkülere aşığım. Duymak istediğim gibi yorumluyorum. Mahsuni’lere, Neşet Ertaş’lara ve nice otantik değerlere olan saygımızdan. Ama türküler bir mirastır, kültürü geleceğe taşımak adına dikkatli olmak gerekiyor. Anonim şarkılarını günümüzde modern batı tarzıyla harmanlamak nasıl tepkilere yol açtı? Türküleri sadece kendisinin sanan ve başkasının icralarını samimi bulmayan zihniyetedir kastım. Albüm yapan herkes karınca kararınca en iyisini yapmaya çalışır, çabalar. Yoksa bu işe kalkışmaz. Takdir her zaman dinleyicinindir. Toparlayıcı kucaklayıcı hümanist

bir ruhunuz var bu pozitiflik nerden geliyor? Maneviyata çok önem veririm. Çok neşeli bir insanım ama gurbette doğup büyümüş olmak hiç kolay şeyler değil takdir edersiniz. Evimizde sanatın olması bütün bu boşluğu dolduruyordu. Gurbet sorgulamayı öğretir, yaşadığınız ne olursa olsun sorguladıkça olgunlaşırsınız. Bu açıdan şanslı olduğumu düşünüyorum. Belçika’da Türk Halk Müziği’ne nasıl ilgi duydunuz? Amcam bugün ozanlık geleneğini sürdüren, ülkemizi yurt dışında temsil eden Aşık Yoksul Derviş (Şemsettin Kubat). Afyon’a sağ iken heykelini diktiler, o kadar değer veriyorlar. Yani anlayacağınız genlerimizden gelen bir özellik diyelim. İyi bir aşçı olduğunuz doğru mu peki? Muhteşem makarna ve salata çeşitleri yaparım. Ancak makarnaya bir yıldır ara verdim. Doktorlara buradan mesaj iletmek ister misiniz? Canımızı doktorlarımıza emanet ediyoruz. Yeri geliyor bir aile ferdinden daha yakınımızda oluyorlar. Bu yüzden de sabır ve tebessümle aile şefkatini hastalarından esirgemesinler. 


Sağlık Bakanlığı’nın Yeni Teşkilatlanma Yapısı ve İşleyişi En Ayrıntılı Şekilde Bu Kurultay’da.


FİLM KRİTİK

Battleship Bol ünlü ve şişirilmiş kadrosu ile sırtını küresel teröre dayayan, 11 Eylül’ün soğuk yüzünü somut örnek olarak sunan ve “Birlik-beraberlik” vurgusu yapan Battleship; tüm dünya ülkelerine “Gelin bir olalım” diyor. Bu dünyanın sahibi biziz. Ama düşmanlar var ve mücadelemiz beraber olun vurgusu açıkça göze sokuluyor. ABD güncel politikasından bağımsız film yapmaz. Örneğin filmin ana karakterine kan veren Japonlar oluyor. Bu aynı zamanda ekonomik bir selamlaşmadır. Davettir. Pearl-Harbor meselesine de “olur böyle şeyler” deyip, şimdi sırt sırta savaşma vaktidir diyor. Filmde

düşman uzaydan geliyor. Çizilen düşman motifi net değil. Düşmanı gezegen dışından karakterize ediyor. Ama adını da koymuyor. Yani bu düşman her yerden gelebilir ve “özü” itibari ile bizim kaynakları, bizim özgürlüğümüze kastı var. Peki yeni dünya konseptinde savaş stratejisi nasıl olmalı? Film iki şey ile cevap veriyor; birincisi teknoloji ikinci ise geleneksel bir milliyetçilik…

Peki Şimdi Nereye?

Kırık Midyeler

Azrail’i Beklerken

Tür: Komedi, Dram Yönetmen: Nadine Labaki Oyuncular: Nadine Labaki, Sasseen Kawzally, Mostafa Al Sakka

Tür: Dram Yönetmen: Seyfettin Tokmak Oyuncular: Volga Sorgu, Engin Benli, Feridun Koç, Maria Akgüllü

Tür: Animasyon, Dram Yönetmen: Marjane Satrapi Oyuncular: Jamel Debbouze, Mathieu Amalric, Maria de Medeiros

Şu zamanın ruhuna ters, ucuz bir propaganda filmi olmaktan öteye gidemeyen filmimizi kutlarım. ABD’nin propagandaya doymayan azmini de kutlamak gerek tabii.

Battleship Yönetmen: Peter Berg Yapım Yılı: 2012 Tür: Aksiyon, Bilim Kurgu, Gerilim Oyuncular: Taylor Kitsch, Rihanna, Liam Neeson

yor um: ETHEM METE

68

HAZ İRA N 2012


DÜNYA SAĞLIK TURİZMİ TEMSİLCİLERİ ANKARA’DA BULUŞUYOR

17-20 KASIM 2012

Congresium (ATO Kongre Merkezi)

ANKARA

DÜZENLEYEN

KATKILARIYLA

SAĞLIK TURİZMİ DERNEĞİ

ASSOCIATION OF HEALTH TOURISM

DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN:

www.saglikturizmikongresi.org - www.healthtourismcongress.org (www.saglikturizmi.org.tr)


KİTAP KRİTİK

A ve Z “... Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüz binlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...” Birbirinden ayrık ve farklı iki koskocaman hayatı kelimelerle ne kadar anlatabilirse insan o kadar…11 yaşındayken annesi tarafından okulundan alınıp salt kendi geleceğinin kaygısıyla bir tarikat şeyhinin

oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ. Farklı bir coğrafyanın meyvesi hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının basit ama anlamlı hikayesidir. Kitap, Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesini, kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının hikâyesini, bu kesişim anına kadar, kendilerine dayatılan zorlu sınavlardan geçişlerini, bu süreçte yitirdiklerini ve tahrip gücü yüksek zaman karşısında muhafaza etmeye çalıştıklarını akıcı ve sade bir dille anlatır. Yazarın Oğuz Atay’a olan hayranlığını kitabın kurgusunun yarısına yaymış olmasının ve özellikle karakterler üzerindeki anlaşılmaz etkiyi garipsemezseniz gerçekten etkileyici bir eser. “Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…”

AZ Yazar: Hakan Günday Sayfa Sayısı: 360 Yayınevi: Doğan Yayıncılık

Bir Çay Daha Lütfen

Bir Çift Ayakkabı

Karışık Odalar

Yazar: Katharine Branning Sayfa Sayısı: 392 Yayınevi: Kaynak Kitaplığı

Yazar: Sunay Akın Sayfa Sayısı: 192 Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları

Yazar: Tuna Lütfü Yukay Sayfa Sayısı: 125 Yayınevi: Şule Yayınları yor um: ADNAN YETKİN

70

HAZ İRA N 2012



Değişken SID-FFD

6.4" LCD Hasta Bilgi ve Pozisyonlama Ekranı

ddArt TM Dekoratif Işıklı Panel Seçenekleri

C- Kol Tasarım

3PTM Panel Koruma Programı

SINIFININ EN İYİSİ

FP-5000TM Si Flat Panel Dedektör

➣ Kullanıcı Ara Yüzü

➣ Infrared Sensörler

➣ En İyi İmaj Kalitesi

➣ 3D Çıkarılabilir Kapak

➣ En Düşük Radyasyon Dozu

➣ Aktif Şok Emici Mekanizma

➣ Her Pozisyonda Ayrılabilir Grid

➣ AEC 5 Alan Ölçümlü İyon Odası ➣ Optimize Hasta Pozisyonlama

www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61

Dijital Röntgen Sistemleri


➣ KARDİYAK ➣ Full Kardiyak Ölçüm Paketi ➣ 2D Strain Imaging ➣ StressEcho TM ➣ AutoIMT ➣ DICOM SR (Ekokardiyogra ve Vasküler) ➣ CV Raporu ➣ TDI(Tissue Doppler Imaging)

TM

➣ ElastoScan TM TM ➣ Dynamic MR /Dynamic MR Plus TM ➣ SRF (Speckle Reduction Filter ) ➣ Geniş Dinamik Aralık TM ➣ FSI (Full Spektrum Görüntüleme ) ➣ HAR (Harmonik Görüntüleme) ➣ INV (Pulse Inversion) ➣ PPI (Power Pulse Inversion)

➣ 2D

GÖRÜNTÜLEME ➣ 3D GÖRÜNTÜLEME ➣ 4D GÖRÜNTÜLEME

TM

➣ HDVI TM ➣ VOLUME NT TM ➣ 3DXI TM ➣ 3DMXI

➣ HPRF(High PRF)

www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com Tel: +90 216 499 99 18 Faks : +90 216 499 01 61

Ultrasonogra Sistemleri



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.