SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 5 2
T EMMUZ 2012
İNTERNET
NE KADAR SAĞLIKLI?
YELİZ SOYDAN
Sağlık Sektöründe İnternet Etkin Bir Şekilde Kullanılıyor
OP. DR. AYŞE DUMAN
Her Şeyi Google’a Soruyoruz
CEYHUN YILMAZ
Kendimi Radyocu Olarak Tanımlamıyorum
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ 2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye Tel Faks
:+90 312 205 52 20 :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - Türkiye Tel :+90 212 441 50 86 Faks :+90 212 441 50 93
Gsm
:+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45 web :www.item.com.tr e-posta :novatek@item.com.tr
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ? Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir. RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır. Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
HoHenstein istanbul Tekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti. Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12 Kadıköy- Istanbul Phone: +90 216 338 03 63 – 65 E-Mail: info@hohenstein.com.tr
www.hohenstein.com.tr www.quality-laundry.com
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 52 • TEMMUZ 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Baskı ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın
Merhaba...
İ
nternet hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. Telefonlarımızdan on dakika süren toplu taşıma yolculuğumuzda bile internete bağlanıp çeşitli sosyal medyaları takip eder olduk. İnternet sağlık sektöründe de etkin bir şekilde kullanılıyor. İnternet üzerinden randevu alabiliyor, laboratuvar sonuçlarına bakabiliyor, tedavi olduğumuz doktorumuzu seçebiliyoruz. Hatta ABD’de doktorların yüzde 39’u muayene ve tetkik gerektirmeyen durumlarda hastaları ile iletişimi internet üzerinden sağlıyor. Bu kadar kolaylık ve avantajın yanında dezavantajlar da var tabii. İspanya Miguel Hernandez Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre; her üç doktordan biri internetteki sağlık bilgileri yüzünden güvenilirliliklerinin azaldığını düşünüyor. Çünkü hastalığını internette araştıran hastaların karşısına ilgili ilgisiz birçok sonuç çıkıyor. Dahası özellikle kadın hastalar sormaya çekindiği şeyleri internetten
bulabiliyor ya da doktora sor sitelerinde dertlerine derman arıyorlar. Tüm bu bilgi kirliliğinin içinde yanlış izlenimlerin ve korkuların oluşması insanları hastalık hastası bile yapıyor. Toplumu ilgilendiren bu konuya SAYED dergisi olarak ışık tutmak istedik. Memorial Sağlık Grubu iletişim koordinatörü Yeliz Soydan sağlık sektöründe internetin nasıl kullanıldığına dair bir yazı hazırladı. Op. Dr. Ayşe Duman ise kadınların sormaya çekindikleri hastalıklarını internetten araştırmasının zararlarına yönelik bir makale hazırladı. Bu ay Büyüteç altına aldığımız konu “İlaç Sektörü”. İlaç sektörünün önde gelen temsilcileriyle sektörün bugününü ve geleceğini konuştuk. Hastane yöneticilerinin dikkatini çekecek makalelere de yer verdik. Bu ay ünlü konuğumuz sağlık alanında sosyal sorumluluk projelerinde gördüğümüz Ceyhun Yılmaz.
Sare Kuş
SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
TEMMUZ 2012
3
Başkandan Değerli SAYED okurları;
R
ahmet, mağfiret ve bereket ayı Ramazan-ı Şerif ’i huşu ile idrak etmenin şükür ve mutluluğunu yaşıyoruz. On bir ayın sultanını layıkıyla yaşayıp uğurlayanlardan olalım inşallah. Sizler dergimizin sayfalarında keyifle dolaşırken Ramazan Bayramı’nı da idrak etmiş olacağız. Bu vesileyle sizlerin ve sevdiklerinizin Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. 4. Ulusal Sağlık Kurultayı için yaptığımız çalışmalarda artık sona gelindi. Kurultay’da bilgi ve tecrübeleriyle bize güç katacak Kurum Başkanları ve üst düzey yöneticilere davetiye mektuplarına daha önce göndermiştik. Temmuz ayı içerisinde ilgili bürokratları yeniden ziyaret ederek gerekli görüşmeleri tamamladık. “Geleneksel SAYED Yılın Yöneticisi Ödülleri” ile bu yıl da karşınızdayız. Bilindiği üzere Bakanlığımız yeni bir yapılanmaya gitti. Bu yapılanmada yönetici
tanımları da değişti. Yılın Yönetici Ödülleri için ilgili zaman dilimi, 2010 Ekim – 2012 Ekim tarihleridir. SAYED olarak, 4. Ulusal Sağlık Kurultayı için 663 Sayılı KHK öncesindeki yönetici tanımlarını ödül kategorisinde değerlendirmeyi uygun gördük. Genel Sekreter, Halk Sağlığı İl Müdürü, Tıbbi Hizmetler Direktörü ve Hasta Bakım Hizmetleri Direktörü gibi unvanlara sahip çalışanlarımızı gelecek dönemlerde ödül kategorisine dâhil edeceğiz. Yine geçtiğimiz yıllardan farklı olarak internetten oylama yapılmasını kaldırdık. Bu konuda birçok geri bildirim aldık. Yeni kriterlerle daha objektif olacağını düşünüyoruz. Başvuru formlarına www. sayed.org.tr ve www.sayedkurultayi.org internet sitelerinden erişebilirsiniz. Katılım şartları ve değerlendirme esasları da formlarda belirtilmiştir. Selam ve sağlıcakla…
SAYED Yönetim Kurulu Başkanı
TEMMUZ 2012
5
TEMMUZ
52 14
18
20
24
08
Spot Haberler
14
Yeliz Soydan: Sağlık Sektöründe İnternet Etkin Bir Şekilde Kullanılıyor
18 20
24
Hastanelerde Teknoloji Finansmanının Sürdürülebilirliliği Öncelikli Konular Arasında
30
İlaç Sektörü Büyüteç Altında
Her Şeyi Google’a Soruyoruz
40
Kurumsal Kaynak Planlanması Çözümleri Avantaj Sağlıyor
Starvasyon Diyetler Sağlığımızla Oynuyor
44
Yeni Ürünler
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
40
54
56
30
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
İlaç Sektörü Büyüteç Altında
46
Açık Satılan Bal Almayın
48
Baş Ağrınızın Sebebi Çene Eklemi Rahatsızlığından Olabilir
50
Ramazan’da Dikkat Edilmesi Gereken Sekiz Şey
53
Hayatın İçinden: Gülümseyin!
54
Nissan Juke
56
Röportaj: Ceyhun Yılmaz
60
Kitap Kritik: Yorum ve Aşırı Yorum Şemspare Mesnevi Terapi 22/11/63
62
Film Kritik: Arirang
Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Hohenstein 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Çapa Medikal 9 Kurt&Kurt 11 ⁄ Fujifilm 13 ⁄ Fiksmed 17 ⁄ İncekaralar 23 ⁄ Tasarımmed 29 ⁄ Duman Çelik Eşya 33 Promed 39 ⁄ Atasam 43 ⁄ Lösev 59 ⁄ 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi 61 ⁄ Mespa 63 Kompozit 64-65 ⁄ SAYED 2012 4. Ulusal Sağlık Kurultayı 66
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİL Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER
Fiksmed 1.Orthofix Kursunu Gerçekleştirdi Türkiye’de ilk kez ORTHOFIX Eksternal Fıksator kursu düzenlendi. Kursu ORTHOFIX Türkiye Distribütörü Fiksmed organize etti. Ankara’da yoğun katılımla gerçekleştirilen kursa ortopedi cerrahları katıldı. İki aşamalı düzenlenen Eksternal Fıksator kursunda sunumlardan sonra uygulamalar gerçekleştirildi. Fiksmed Dış İlişkiler ve İthalat Koordinatörü Sanem Birgen, yoğun talep üzerine böyle bir kursu gerçekleştirdiklerini ifade etti ve önümüzdeki yıllarda kursun kapsamını daha da genişleteceklerini söyledi. Birgen, konuyla ilgili şu bilgileri verdi; “Biz ORTHOFIX’in Türkiye distribütörüyüz. ORTHOFIX Verona’da 1980 yılında dünyada ilk kez ‘Dinamik Aksiyel Eksternal Fiksatör’ buluşunu yaparak, ortopedi üzerine kurulmuş ve daha sonra 1992 yılında Amerika’da halka açılarak dünya markası olmuş uluslararası bir şirket. ORTHOFIX, aynı zamanda eğitime çok önem veriyor ve her ay farklı ülkelerde ve değişen konsepte doktorlara yönelik kurslar gerçekleştiriyor. Biz de Fiksmed olarak aynı konsepti Türkiye’ye
taşımak istedik. ORTHOFIX Fıksatorün patentini almış ve öncü bir firma olduğu için, fıksatörlerin nasıl kullanıldığını ve fıksatör üzerinde şu an ki mevcut kavramların neler olduğunu, yaklaşımları ve bunların nedenlerini konunun uzmanları tarafından tartışılmasını istedik. Bu çerçevede İtalya’dan gelen uzman hocalar ile Türkiye’deki hocalar bir araya geldi. Kursumuz iki aşamalı olarak gerçekleşti. Sadece workshop üzerine kurulmuş bir kurs olmadı. İlk aşama bilgilendirme ağırlıklı oldu, doktorlar sunumlarını yaptılar, vakaları tartıştılar. İkinci aşamada ise ürünlerle ilgili uygulamalar katılımcılarla paylaşıldı.” Bu arada söz konusu kursun devamlılığını sağlamak ve her yıl farklı boyutlarda gerçekleştirmek istediklerini de ifade eden Sanem Birgen, “Örneğin üniversite ve başka hastanelerin de desteğini alarak, onların da katılımlarıyla kurs kapsamını büyütmeyi ve komşu ülkelerden de doktorları davet etmeyi düşünüyoruz. Her sene farklı konular üzerinde hem ORTHOFIX Fiksatör kursu hem de ORTHOFIX Intrameduller Çivileme Kursu düzenlemeyi planlıyoruz. Bu ilk kursumuz olmasına rağmen katılım oldukça iyiydi. Hocalarımızdan da güzel geri dönüşler aldık, çok beğendiklerini söylediler” dedi. Öte yandan düzenlenen Eksternal Fıksatör Kursu’nda yeni “Galaxy Eksternal Fıksasyon” sisteminin de tanıtımı yapıldı. Sistem ORTHOFIX’in, hem üst ekstremite, hem de alt ekstremitede uygulanabilen yeni tübüler sistemi olarak anlatıldı. Bunun dışında Hybrid Halkalı Sistem uygulaması ile ‘Gelişmiş LRS’ olarak ifade edilen çok farklı klempleri ile deformite, kemik kayıplarında, kemik transportu gibi farklı endikasyonlarda kullanılan sistem uygulamaları da gerçekleştirildi.
8
TEMM UZ 2012
SPOT HABERLER ve şunları söyledi: “Bu yıl KOSGEB ile işbirliği içerisinde SİSOFT da dahil olmak üzere onun üzerinde teknoloji ve yazılım firmasını Amerika’da ağırlayacağız. Bu alanda önemli Amerika firmalarıyla Türk firmalarını bir araya getireceğiz. Bugüne kadar birçok başarıya imza atan SİSOFT’un Amerika’da da kesinlikle başarılı olacağına inanıyoruz. Biz tüm networkumuz ve tecrübelerimizle yanlarındayız.”
SİSOFT Amerikan Türk Ticaret Odası’nın Yeni Üyesi Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri (SİSOFT) Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM)’nin yeni üyeleri arasına katıldı. Böylelikle, Türkiye, Azerbaycan ve Kıbrıs başta olmak üzere bölgesinde yüzün üzerinde büyük hastanede yazılımları kullanılan, 120 çalışanı ile uluslararası bir çok yazılım ödülüne layık görülen SİSOFT, Amerika pazarında da yer almak için önemli bir adım daha atmış oldu. SİSOFT’un Kurucu Genel Müdürü Ömer Siso, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünün artırılmasına katkıda bulunmak için hedeflerinin odağına uluslararası alanda faaliyet göstermeyi konumlandırdıklarını söyledi. 2010 yılının son yarısında uluslararası rekabeti artırmak, yazılımlarını farklı coğrafyadaki ülkelerin hizmetine çok geniş bir yelpazede sunmak için geniş çaplı bir atılım başlattıklarını anlatan Ömer Siso, “Bu bağlamda, uluslararası arenada rol alan ABD kökenli kardeş şirketimiz Sisoft Healtcare Information System ile Türkiye, KKTC ve Azerbaycan ile sınırlı pazarımızı, özellikle yakın coğrafyamız başta olmak üzere tüm ülkelere yaymayı planlıyoruz. Amerikan pazarına özel ürünler üzerinde iki senedir çalışmalar yapıyoruz. New York’ta bir ofisimiz var. Bu pazara güvenimiz tam. Yavaş ama emin adımlarla ilerliyoruz” dedi. Amerikan Türk Ticaret Odası Başkanı Prof. Dr. İhsan Işık da ATCOM’un yeni üyelerle küresel bir ticaret odası haline geldiğini belirtti
10
TEMM UZ 2012
Kansere Karşı Süperbrokoli İngiltere’deki John Innes Merkezi ve Norwich Gıda Araştırmaları Enstitüsü’nden bilimadamları brokolinin içindeki, sağlığa yararlı olduğu bilinen doğal maddeleri artırmayı başardı. 1983’te doğal olarak yüksek seviyede glükofaranin maddesini içeren yabani brokolinin bulunmasından yola çıkan bilimadamları, normal brokoliye benzeyen, ancak bu maddeyi 2-3 kat fazla içeren “süperbrokoli”ye “Beneforte” adını verdi. Araştırmacılar “Beneforte”nin sülforafan seviyesini normal brokoliden 2-4 kat artırdığını belirtti. İngiltere’de satışa sunulmaya başlayan bu brokolinin suda az haşlanarak ya da hafif ateşte az pişirilerek yenmesi tavsiye ediliyor. Glükofaranin, brokoli ve aynı gruptaki sebzelerde bulunan sülforafan maddesini, bağırsak florasıyla birleştiğinde aktif hale getirme özelliğine sahip. Daha önce yapılan birçok araştırma sülforafanın kronik iltihapları azalttığını ve bazı kanser türleriyle savaştığını göstermişti.
SPOT HABERLER
Foton Sayma Teknolojisine Sahip MicroDose Türkiye’de İncekaralar, temsilciliğini yürüttüğü Philips’in yeni teknolojilerle donatılan dijital mamografi sistemi MicroDose’u sağlık kurumlarının kullanımına sundu. MicroDose, Dünyada Tek Foton Sayma Teknolojisi’ne sahip Dijital Mamografi Sistemi . Foton Sayma, daha önce X-Işın spektrofotometreleri için kullanılan teknolojinin mamografi sistemine uyarlanmış biçimi.
FUJIFILM Filmat’ı Satın Aldı FUJIFILM artık Türkiye’de. Türkiye’nin yıllık büyüme potansiyelini gören FUJIFILM Corporation, Türkiye’de dijital kamera, fotoğraf baskı ürünleri, medikal ve grafik sistemleri dağıtıcısı olan Filmat Dış Ticaret A.Ş.’nin tüm hisselerini satın aldığını düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Basın toplantısında konuşan FUJIFILM Dış Ticaret A.Ş. Türkiye Başkanı Jun Higuchi, Türkiye’de, global strateji olarak belirlenen, dijital kamera, fotoğraf baskı ürünleri, medikal ve grafik sistemlerinde hızlı bir büyümeyi gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi Grafik ve Medikal Sistemler Genel Müdürü Cengiz Metin ise FUJIFILM’in Vizyon 80 olarak adlandırılan büyüme politikasında belli iş alanlarına ağırlık verildiğini ve bu alanlar arasında medikal pazarın da yer aldığını açıkladı. Metin, “FUJIFILM’in, medikal çözümlerdeki dijitalleşme sayesinde geliştirdiği ürünlerle, Türkiye’deki hastaların hizmet kalitesini arttırmak yönünde farklılık yaratacağına inanıyoruz” dedi. FUJIFILM’in iş alanları arasında medikal çözümlerin de yer aldığı Bilgi Çözümlerinin, 8.9 milyar Avro ile global olarak toplam gelirin yüzde 40’ını oluşturduğu belirtildi. Kurumsal Planlama Genel Müdürü Shinichiro Takeuchi de, FUJIFILM’ın 2011 mali yılında global cirosunun yaklaşık 22 Milyar Avro olduğunu kaydetti ve yeni ürünlerle Türkiye pazarında fark yaratmayı planladıklarını söyledi. Bu arada, FUJIFILM Dış Ticaret A.Ş’nin Türkiye’deki hedefi ise 51 milyon Avro olan satış gelirini 3 yıl içerisinde yüzde 100 büyüme ve yüzde 5 net kar elde ederek 100 milyon Avro’ya çıkarmak.
12
TEMM UZ 2012
Foton Sayma yönteminde, X-Işını fotonlarının her biri sayılarak dijital sinyallere dönüştürülüp görüntü haline getiriliyor. Philips MicroDose Mamografi sisteminde diğer dijital mamografilerde olduğu gibi Tüp, Kolimatör, Baskı Plakası ve Dijital dedektör bulunmuyor. Ayrıca, tüp önünde, dedektör üzerinde ve şutlama esnasında birbirleriyle senkronize hareket eden iki adet kolimatör ve dedektörde klasik sintilatör yerine foton sayıcı olarak ASIC (Application Specific Integrated Circuit) devresi yer alıyor. Bilindiği gibi klasik mamografilerde baskı plakası ile meme sıkıştırılması yapılmasının ardından şutlamaya geçildiğinde X-Işını tüp penceresinden tek noktadan kolimatör yapraklarından geçtikten sonra piramit şeklinde memeye doğru yönlendirilir ve meme dokusundan geçen ışınlar dedektör tarafından algılanır. Microdose sisteminde ise tüp önündeki ve dedektör üzerindeki kolimatör ince bir yarığa sahip ve sadece güçlü (primer) X-Işınlarının geçebildiği bu kolimatör aynı röntgenlerdeki lineer tomografilerde veya standart CT’lerde olduğu gibi tarayarak hareket ediyor. Aynı işlem senkronize olarak hareket eden ikinci kolimatör için de geçerli.
Sağlık Sektöründe İnternet Etkin Bir Şekilde Kullanılıyor
S
YELİZ SOYDAN
MEMORIAL SAĞLIK GRUBU İLETİŞİM KOORDİNATÖRÜ
on yıllarda hızla gelişen teknoloji ile internet, mobil iletişim ve sosyal medya gündelik hayatın vazgeçilmez parçası oldu. Özellikle akıllı cep telefonları ve tablet bilgisayarların yaygınlaşması sonucu, bilginin her an her yerden ulaşılabilir olması, dünyada büyük bir değişim başlattı. Bilgiye kısıtlı kaynaklarla erişim yapılabildiği dönemden, sürekli bilgiye erişim ve paylaşımın çoklu iletişim kanalları aracılığıyla yapılabiliyor olması toplumsal davranış modellerini etkileyerek, iletişim yöntemlerini değiştirdi. Bu gelişmeler tüm sektörleri olduğu gibi sağlık sektörü de derinden etkiledi, iletişim modellerini geliştirdi. Geleneksel mecraları kullanarak sağlık sorunları ile ilgili araştırma yapan, hastane ve doktorunu daha çok tavsiye ile seçen hasta ve hasta yakınları internetten tüm hastane ve doktorlara ula-
14
TEMM UZ 2012
şabilir, tanı tedavi yöntemleri ile ilgili bilgilere tek bir tıkla ulaşabilir oldular. Aynı şekilde uzmanlık alanındaki gelişmeleri kongreler ve basılı yayınlar aracılığıyla izleyen doktorlar, hemşireler ve sağlık profesyonelleri, dünyadaki tüm yeniliklere ve ihtiyaçları olan tüm bilgilere online ulaşabilir hale geldiler. Hastaneler önce web siteleri ile tedavi hizmetleri ve kurumsal bilgilerini kamuoyu ile paylaşmaya başlayıp, sonrasında online randevu sistemi, laboratuvar, görüntüleme sonuçlarına erişim gibi hizmetleri hastalarına sunmaya başladılar. Sosyal medya kullanımın yaygınlaşması ile birlikte hastaların ihtiyaç ve beklentilerine göre sağlık bilgilendirmeleri, güncel bilgi paylaşımları yaparak gruplar oluşturmaya başlayan hastaneler, son olarak iphone, ipad uygulamaları ile hastaları ile mobil iletişime geçtiler.
Ülkemizde dünya ile eş zamanlı yapılan bu çalışmalar sayesinde bugün kamu, özel ve üniversite hastaneleri gelişen teknolojiyi etkin şekilde kullanarak hem tanıtımlarını yapıyor hem de hastalarını bilgilendirmeye çalışıyorlar. Hastalar ise web sayfaları, bloglar, facebook ve twitter gibi sosyal ağlar aracılığıyla araştırma yaparak, sunulan bu hizmetlerden faydalandıkları gibi yine aynı mecraları kullanarak şikayet ve memnuniyetlerini de paylaşabiliyorlar. Hastaneler tüm iletişim yöntemlerini kullanarak bir yandan hizmete erişimi kolaylaştırmaya çalıştığı gibi bir yandan da hasta ve hasta yakınlarından gelen bu tip paylaşımları dikkatle değerlendirerek, duyarlı ve dikkatli hareket ediyorlar. Dünyada İnternet ve Sağlık • ABD’de internet kullanıcılarının % 61’i sağlıkla ilgili bilgileri internetten araştırıyor.
Önerilerini rahatça paylaştığı internet ve sosyal medya pek çok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. • Sosyal ağlara başvurma oranı %3, • Bloglar ve sohbet platformlarını kullanma oranı ise %2. • Türkiye’de ‘hastane’ kelimesinin aylık aranma sayısı 11 milyon, ‘doktor’ kelimesinin aranma sayısı 3 milyon, ‘tedavi’ kelimesinin aranma sayısı da yine 3 milyon civarında. • Ülkemizde doktorlara ve konunun uzmanlarına soru sorulmasına imkan veren portallar en çok kullanılanlar arasında. Türkiye’deki bu tip sitelerin 1 milyona yakın üyesi var.
Internet ve Sosyal Medya Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler • İletişim sürekli ve tutarlı olmalı. • Sağlık sektörüne yönelik iletişim kısıtlarına göre iletişim yöntemleri belirlenmeli. • Tıbbi deontoloji, hasta hakları ve etik kurallara çok dikkat edilmeli. • Bilgiler sürekli güncel tutulmalı, yapılan güncellemelerin tarihleri belirtilmeli. • Hasta, hasta yakını ve sağlık profesyonellerinin ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yapılmalı. • Mesleki yetkinliği olan kişilerden oluşan bir iletişim ekibi kurulmalı ya da profesyonel sağlık iletişimi ajanslarından destek alınmalı. Internet, mobil iletişim ve sosyal medya sadece hasta ve hasta yakınları ile iletişim kurmak için değil, sağlık sek-
• ABD’de internet kullanıcılarının % 38’i egzersiz ve fitness çalışmalarını internetten takip ediyor. • ABD’de doktorların % 39’u muayene ve tetkik gerektirmeyen durumlarda hastaları ile iletişimi internet üzerinden sağlıyor. • İspanya Miguel Hernandez Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre hastaların % 90’ı gideceği doktoru önceden internetten araştırıyor. • ABD’de sosyal medyada sağlıkla ilgili bilgi araştıranların % 32’si bu verilere “çok güveniyor”. • ABD’de yapılan bir araştırmada internet kullanıcılarının % 59’u yeni hastalık belirtilerini internette araştırıyor. Türkiye’de İnternet ve Sağlık Ağustos 2011’de 12 ilde yapılan sağlık araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de hastaların sağlık konusunda bilgi almak için: • Web sitelerini kullanma oranı %21, TEMMUZ 2012
15
törünün pek çok alanında da etkin şekilde kullanılıyor. Dünyada pek çok hastane yeni teknikleri ya da özellikli operasyonları internet ve sosyal medya aracılığıyla sağlık profesyonelleri ile paylaşıyor. Doktorların hastalarını takip ettikleri sistemlerden, PACS sistemi gibi farklı illerde bulunan doktorların aynı hastaya eş zamanlı yaptığı konsültasyona kadar, internet tabanlı teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilen pek çok uygulama mevcut. Diyabet gibi kronik hastalıkların düzenli takiplerinin yapıldığı, hamilelik süresince anne adayını bilgilendiren ya da diyet uygulayan hastanın hangi öğünde hangi besini tüketmesi gerektiğini hatırlatan özel yazılımlar sayesinde hastaların hayatları kolaylaştırılmaya çalışılıyor. Yakın zamanda uygulamaya geçen e-reçete, akıllı hasta kartları gibi projeler ise daha pek çok yeni uygulamanın hayatımıza gireceğinin en büyük göstergesi. Hastalar Kaynağı Belirsiz Bilgileri Kullanıyor
16
TEMM UZ 2012
Ülkemizde doktorlara ve konunun uzmanlarına soru sorulmasına imkan veren portallar en çok kullanılanlar arasında. İnternet üzerinde bilgiye erişmek ya da dilediğiniz bilgiyi paylaşabilmek kesinlikle inanılmaz bir kolaylık. Ancak kaynağı belli olmayan sağlık bilgilerinin çığ gibi arttığı, hastaların kendi deneyim ve önerilerini rahatça paylaştığı internet ve sosyal medya pek çok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Bu kaynağı belli olmayan bilgileri okuyarak gelen hastalar hem doktorların hem de hastanelerin yükünü daha da artırıyor. Doktorların ve hastanelerin hastalarına; kaynağı belirsiz bilgileri kullanmamalarını, tedavinin kişiye özel olduğunun unutulmaması gerek-
tiğini anlatması, bu anlamda bilinçlendirmesi gerekiyor. Ayrıca onların doğru bilgiye erişebilmesi için hastanelerin web sayfalarını güncel tutması ve doktorlarında hastalarının internette yanıt aradıkları sorularına kendi web siteleri aracılığıyla ışık tutması da bu anlamda çok önemli. Günümüzde internet, sosyal medya ve mobil iletişim alanında teknolojik değişimleri kullanarak sundukları hizmetleri geliştiren sağlık kurumları ve doktorlar, kullanmayanlara göre hasta ve hasta yakınları ile iletişimde daha başarılı ve önde oluyor. Bu nedenle sağlık sektörünün tüm paydaşlarının ve sağlık profesyonellerinin bu hızlı değişimi dikkatle takip etmesi ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak hastalarına sundukları hizmetleri yenilemesi gerekiyor. Kaynaklar Sonnenberg, F.A. “Health Information on the Internet: Opportunities and Pitfalls.” Archives of Internal Medicine ERA Research & Consultancy adwords.google.com
Her Şeyi Google’a Soruyoruz yazı,
OP. DR. AYŞE DUMAN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM UZMANI
Sanal ortamda çare aramak komşudan ilaç sormanın yerini almıştır. 18
TEMM UZ 2012
G
ünümüz insanı sorunlarının çözümü için bir bilene sormanın yerini “google” a sormayı tercih ediyor. Sorunları tek bir pencereden değerlendirip hedefe sağlıksız, sadece fizik ve laboratuar bulgularını girerek internette cevap aramak, insanı doğru anlamamaktan kaynaklanmaktadır. Bir an evvel cevaba ulaşma telaşıyla yapılan bu yanlış başvurular, bazen kimseye açıklanmayan sırların ve sıkıntıların çözümlerini bulmak için yapılmaktadır. Özellikle kadınlar kimseye açamadıkları cinsel sorunlarını (vajinismus, cinsel isteksizlikler, Anorgazm vb. ) bilgisayar başında çözmeye çalışmaktalar. Sanal ortamda birçok kişiye ve birçok hikayeye rastlamak mümkün. Kişinin konuyla ilgili sıkıntısı olduğuna göre hangi hikayenin ya da hangi yöntemin kendisine uyacağını bilmesi mümkün olmamaktadır. Bir de rastladığı ve okuduğu hikayeler hayal kırıklığı ile bittiyse, çare ararken umutsuzluğu
artmakta sorununun çözümsüz olacağı inancını geliştirmektedir. Sorunların Kaynağı Farklı Olabilir İnternet ortamında rastladığı tedavi yöntemleri kendisine çok itici gelerek tedaviden vazgeçen birçok vajinismus sıkıntısı olan kadın gördüm. Tıbbi yaklaşımda birçok kural vardır. Herkesin sorunu temel şikayetleri aynı görünse bile sorunun kaynağı parmak izleri gibi birbirinden ayrıdır. Zira insan bedeni dışında ruhu, zihni, enerji bedeni olan bir varlıktır. Doğum korkusu olan bir anne adayı korkularının kaynağını kendisi bile bilmiyorken “google” ın bilmesi ve yönlendirmesi mucize olur. Yine kimseye açamadığı, kendisinin bile çoğu zaman bilemediği ilk gece korkuları için “google” dan medet ummak doğru bir tercih değildir. Sanal ortamda çare aramak komşudan ilaç sormanın yerini almıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle tüm bilgiye kolaylıkla ulaşabilme-
yi getirmiş fakat hiç kimseyi doğru ve uygulamalı bir bilgeliğe taşımamıştır. Hele de insanı zihin, ruh ve beden bütünlüğü içinde ele almaktan vazgeçirip sanal ortamlarda beden üzerinden değişimi, çözümü hedeflemek teknoloji çağının en büyük yanlışlarındandır. Sohbet Sitelerinin Zararları Sanal ortamlarda özellikle kimseye açamadığı sorununa çözüm aramaya çalışan bu konu ile ilgili sohbet sitelerine giren kadınların farklı özel hayatları öğrenmiş olmaları başka sorunları da beraberinde getirmektedir. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür gerçeği ile kendi hayatının hatta eşinin ne kadar kötü olduğunu, başkalarında nasıl eşler olduğu düşüncesiyle halledilebilecek sorunları daha da çözümsüz hale gelmektedir. Özellikle tüm sorunların çözümünü karşı taraftan bekleyen, hep kendisinin iyi hissettirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünen kadınlarımız için fayda yerine zarar vermektedir. Geçmişte bilge kişilerden oluşan istişare heyetlerinin yerini kendi keline merhemi olmayan sanal bilgelerin almış olması rahatsız edici bir durumdur.
Farklı eğitim, kültür algı, anlayış, değer yargıları olan kadınların aynı platformda birbirlerini destek olmalarını beklemek gerçekçi değildir. Yazılı iletişimde vurguların, duygu durumlarının ifade edilebilmesi mümkün değildir. Noktalama işaretlerinin doğru kullanılmamasının tüm ifadeyi, anlamı değiştirdiğini de göz önüne aldığımızda insanların internet ortamlarında birbirlerini doğru anlayabilmelerinin ve birbirlerine doğru rehberlik yapabilmelerinin şansa kaldığını apaçık bize göstermektedir. Farklı eğitim, kültür algı, anlayış, değer yargıları olan kadınların aynı platformda birbirlerini destek olmalarını beklemek gerçekçi de değildir. Birisine rehberlik yaparken onun alış kapasitesine ve değerlerine göre rehberlik yap-
mak ideal olandır. Kişinin kendisine rehber kabul ettiği kişiye güvenmesi de ayrıca önemlidir. Bu şartların sağlanamadığı sanal ortam paylaşımlarında kafa karışıklıkları, bilgi kirliliği, yanlış yönlendirme yoğun olarak yaşanmaktadır. Sanal ortamda doğumun ne kadar ağrılı, sancılı, kanamalı olduğunu anlatan anne ile karşılaşan anne adayının doğumdan korkması beklenen bir durumdur. Fakat bu arada o doğumda neler yaşandığını, niçin ağrı olduğunu, kanama nedeninin ne olduğunu bilmemesine rağmen oluşan doğum korkusu, rahat ve keyifli olabilecek bir doğumu engeller ve hatta gereksiz yere anne adayı sezaryen ile doğumu tercih edebilir. Her şeye kolayca oturduğumuz yerden ve hızlı ulaşmayı marifet saydığımız günümüzde, bu amaçla kullanılan sohbet sitelerindeki iletişim kazalarından dolayı ağır yaralılar oluşmaktadır. Derdimize gerçekten çare arıyorsak bunun için emek ve çaba sarf ederek doğru adreslere ulaşmamız gerektiği bilinci ile hareket etmek zorundayız.
TEMMUZ 2012
19
Starvasyon Diyetler Sağlığımızla Oynuyor Ü
M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN
20
TEMM UZ 2012
nlülerin toplum tarafından örnek alındığını bilmesi ve sürekli olarak ekranlarda olmaları dış görünümlerine biraz daha önem vermelerini gerektiriyor olabilir. Doğru ya da yanlış, tartışılır. Ancak, kişi işini layıkıyla yapıyorsa fiziksel görünüm pek de önemli olmamalı. Nice sanatçı, müzisyen, oyuncu fazla kilolarından şikayetçi. Bu durumun farkında olmalarına rağmen sorunun üzerine giderler veya gitmezler, kilo verirler veya vermezler. Bu durum tamamen kişinin kendi sağlığı ile ilgili bir olaydır ve hiçbir zaman için mesleklerinin önüne geçmemelidir. Bu uğurda kısa süreli diyetler yaparak sağlığını hiçe sayan ünlüler topluma da kötü örnek olarak Goethe’nin sözünü doğrulamaktadır. “İnsanlar para kazanmak için sağlıklarını kaybederler, sonra ise sağlıklarını geri alabilmek için kazandıkları paralarını harcarlar.”
Şişmanlık Nedir, Nedenleri ve Komplikasyonları Nelerdir? Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler; kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık şeklinde sıralanabilir.
Kişiye Özel Tedavinin Önemi Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Öte yandan her gün gazete, dergi, televizyon gibi kitle iletişim araçlarında onlarca şok diyetler ile karşılaşılmaktadır. Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Kişiye özel diyet listeleri diyetisyenler tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyenler aldıkları eğitimin gereği olarak beslenme programını kişiye göre ayarlayabilen, aynı zamanda zayıflama diyetlerini yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı sağlayabilecek şekilde düzenleyebilen kişilerdir.
Kimse 10 senede aldığı kiloları 10 günde vermeye kalkışmamalı, sabırla tedavinin üzerine gitmelidir. Şişmanlık Tedavisi ve Starvasyon Diyetler
Ağırlık kaybının geçmişine bakıldığında; midede hacim oluşturan posa tabletlerinin sindirim sisteminde tıkanmalara, kafein ve amfetaminlerin bağımlılığa, çok düşük kalorili diyetlerin ve sindirim sistemine yapılan cerrahi müdahalelerin besin öğesi yetersizliklerine, protein diyetlerinin böbrek ve kalp problemlerine, kalp yetmezliği sonucu ölümlere neden olduğu görülmektedir.
Zayıflama diyetlerinde temel ilke, bir yandan alınan enerjinin sınırlandırılması ile besin gereksinimlerinin karşılanması, diğer yandan fiziksel aktivite ile enerji harcanmasının artırılmasıdır. Günlük enerji alımının kısıtlanması, obezitenin tedavisinde en uygun yöntemlerden birisidir. Ancak bu amaçla kontrolsüz olarak kullanılan ve kısa sürede hızlı ağırlık kaybını hedefleyen çok düşük kalorili ve bilimsel olmayan diyetler çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır.
“İsveç Diyeti, Bridget Jones Diyeti, Hollywood Diyeti, Beverly Hills Diyeti, Manken Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti, Burçlara Göre Diyet, Sarı Kırmızı Diyet, Kan Grubu Diyeti, Amerikan Kalp Vakfı Diyeti, Atkins Diyeti, Acil Diyet, Son Şans Diyeti” ve daha yüzlerce garip isimli veya isimsiz diyet. Peki, bu kadar çok diyet listesi ortalarda dolaşırken neden hâlâ insanların kilo problemi var? Çünkü bu tip diyetlerin çoğu başlangıçta hızlı kilo kaybı sağlasa
TEMMUZ 2012
21
da, kısa bir süre sonra bu kilolar fazlasıyla geri alınmaktadır. Vücut ağırlığının hızlı kaybı; yağsız vücut kitlesinin daha çok kaybına, bazal metabolizma hızının azalmasına, kaybedilen ağırlığın korunmamasına, bazı minerallerin düzeylerinin düşmesine neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu tip diyetler sağlığa zarar vermenin ve metabolizmanın bozulmasını sağlayarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin ben bu işi başaramıyorum diyerek umutsuzluğa kapılmasına neden olmaktadır. Hatalı Diyetin Diyetini Ödemeyin! Gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkündür. Kas ve su kitlesindeki kayıplar hem sağlık açısından risklidir hem de kalıcı ağırlık kaybına neden olmamaktadır. Ağırlık kaybının hızlı olması öncelikle su, sonrasında kas kitlesindeki azalma ile ilişkilidir. Dengeli diyetlerde yağ, çok düşük oranlarda karbonhidrat içeren (ketojenik) diyetlerde su ve açlık halinde kas kaybı olmaktadır. Zayıflama alanı çok geniş bir yelpazede iş olanağı sağlamaktadır. Diyet / light
22
TEMM UZ 2012
Daha fazla ağırlık kaybının faydadan çok zarar vereceği asla unutulmaması gereken, çok ciddi bir konudur. ürünlerden zayıflama ilaçlarına, aktarlarda bulunan karışımlardan ameliyatlara, spor aletlerinden zayıflama çaylarına kadar çok geniş bir pazar söz konusudur. Kimisi çıkıp tek tip diyetler, protein ağırlıklı formülalar, bitkisel tabletler, %100 doğal ürünler önermekte; kimisi de bazı iğneler ile kişileri zayıflattığını iddia etmektedir. Doğru Hedef Belirleyin Dünya Sağlık Örgütü aylık ağırlık kaybını 2 – 4 kg arasında olması gerektiğini vurgulamaktadır. Kişi çok şişmansa, ameliyata hazırlanacaksa, kişide kiloya bağlı olarak herhangi bir sağlık problemi oluşmuş veya oluşma sürecinde ise, doktor ve diyetisyen gözetiminde ayda
6 kg verdirilebilir. Daha fazla ağırlık kaybının faydadan çok zarar vereceği asla unutulmaması gereken, çok ciddi bir konudur. Kimse 10 senede aldığı kiloları 10 günde vermeye kalkışmamalı, sabırla tedavinin üzerine gitmelidir. Zayıflamanın temelinde eğitim yer almaktadır. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog kontrolünde yapılacak klinik muayenenin ardından elde edilen kan tahlil sonuçları yorumlanarak, kişi diyetisyen eşliğinde tıbbi beslenme tedavisine alınmalıdır. Egzersiz ve davranış değişikliği tedavisinin yerleştirilmesi ile hedefe ulaşılmalı ve kişi koruma programına alınmalıdır. Üç ay süresinde diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavisi uygulanmadan kimseye ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmamalıdır. Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisinde tek başına diyet tedavisi yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz programı ve davranış değişikliği tedavisi de gerekmektedir.
Doğru şeyi yaptığını bilmek mükemmel bir duygudur.
Dünyanın en gelişmiş pipeti ile çalışıyor olmak da...
Pipetlemede yeni standart… Eppendorf
Research® plus
• Fizyo ergonomi konsepti • Pipet ucu atma düğmesi • Otoklavlanabilme özelliği • Hızlı bağlantı klipsi • Yaylı uç tutucu • Geliştirilmiş hacim göstergesi • Çalışılan kanal sayısını azaltma imkanı
Hastanelerde Teknoloji Finansmanının Sürdürülebilirliliği Öncelikli Konular Arasında yazı,
SERAP İNTAŞ
İSTİNYE DEVLET HASTANESİ BAŞHEMŞİRE YARDIMCISI
Tıbbi teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak hastanelerde tıbbi teknoloji ve ürünleri daha yoğun kullanılır hale gelmiştir. 24
TEMM UZ 2012
H
astaneler genel olarak birçok sistematik problemi bünyesinde barındırmaktadır. Hem finansman hem de hizmet sunumu açısından yüksek düzeyde bölünmüşlük, makro ve mikro düzeydeki zayıf yönetim kapasitesi, tedavi edici sağlık hizmetlerinin ağırlıkta olması, buna karşılık tıp teknolojisinin hızla değişimi başlıca sorunlardandır. Teknoloji ve tıbbi cihazların dengesiz dağılımı, zayıf finansman kaynakları, sağlık hizmetlerine erişim ve kullanım sorunu, yetersiz kullanılan imkânlar, verimsiz kurumlar ve gereksiz tıbbi donanım ile hastaneler arası farklılıklar da bu problemler arasında sayılabilir.
Teknolojinin hızla değişmesi, artan maliyetler, hastaların artan şikâyetleri ve iyi bakım isteklerinin yaygınlaşması sağlık hizmetlerinin daha teknoloji yoğun bir yapıya bürünmesine neden olmuştur. Sağlık sektöründe sunulan hizmet % 100 güvenilirliliğe sahip olmalıdır. Bunun anlamı, bu sektörde sunulan hizmetin diğer hizmetlere oranla daha modern teknolojide olması gerektiğidir. Tıbbi keşiflerin hızındaki olağanüstü bu artışla birlikte, yoğun bakım üniteleri, böbrek nakli,
göz cerrahisi ve kalp kapakçıklarının değiştirilmesi gibi ilk yüksek teknolojiye dayalı tedavi yöntemlerinin devreye girmesi ile birlikte tıbbi hizmetlerin yapısındaki dönüşüm hız kazanmıştır. Tıp bilimi ve teknolojisinin birbirlerini etkileyerek sürekli gelişmesi aynı zamanda sağlık sektöründe hizmet kullanım talebini ve sağlık harcamalarını da hızla arttırmıştır. Verilen sağlık hizmetinin giderek daha yüksek maliyete sahip olduğu ve tüm harcamaların yükseldiği koşullarda, hastanelerin karlılığının düşmesi ciddi finansal sorunlara yol açabileceği için, gelişen tıbbi teknoloji ürünlerine yapılacak olan yatırımlara kaynak yaratılması ve karlılığının devam etmesi büyük önem taşımaktadır. Hastaneler açısından, mevcut teknolojinin etkin kullanımı, gelecek yıllarda da verimli kullanılabilecek biçimde korunmasını uygun değer düzeyde sağlamak için hastanenin gelecek beklentilerine göre, teknoloji üretmesi, sürekliliği sağlaması, likidite düzeyinin yüksek olması, fırsatlardan yararlanabilmesi ve hastanenin gelecekte verimliliğini azaltmaması gerekmektedir.
Bu gereklilik ise teknoloji finansmanının sürdürülebilirliği ölçümünü beraberinde getirmektedir. Ölçemediğimiz şeyin sürdürülebilirliliği mümkün olmadığından, teknoloji finansmanının sürdürülebilirliliği hastaneler ve sağlık hizmetleri sektörü açısından en öncelikli konuların başında gelmektedir. Ölçüm konusu ise, hastanelerde en az anlaşılan konu olması teknolojinin yoğun ve karmaşık yapıda olması sağlık sektöründe ölçüm işlemini zorlaştırmaktadır. Tıbbi teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak hastanelerde tıbbi teknoloji ve ürünleri daha yoğun kullanılır hale gelmiştir. Hastanelerde kendi yapılarında bir işletme gibi düşünülmektedir. Tüm işletmeler için geçerlilik gösteren amaçlar; kârlılık, sosyal sorumluluk ve süreklilik olarak hastaneler için de sıralanmaktadır. Bütün bu amaçların yerine getirilmesi ise teknolojik üstünlüğün sağlanması ve sürdürülmesi ile doğrudan ilgilidir. Burada
Yeni teknoloji maliyetlerinin yüksek olması, yatırım öncesinde finansman sorunlarını gündeme getirmektedir. önemli olan var olan teknolojik yapının duranlığının korunması değil yeni teknolojiyi üreterek ya da transfer ederek, özümsenip kullanılması dağıtılması geliştirilmesi ve hastaneye fayda olarak dönmesidir. Teknolojiyi ana rekabet unsuru olarak ekonomik değere çevirebilme, geleceğin teknolojilerine yatırım yapabilme, yeni gereksinimleri karşılamak üzere teknoloji geliştirebilme veya uyarlayabilme, ürettiği ürün ve hizmetler ile teknolojiyi daha iyi buluşturabilme ve bütün bunları rakiplerinden daha
düşük maliyetle ve daha kısa sürede yapabilme becerileri de hastanelerin teknoloji hâkimiyetini sağlayacaktır. Ayrıca sağlık hizmetleri talebinin de, teknoloji yoğun hastanelere kayması, hastaneleri modern teknoloji teminine ve teknolojinin sürdürülebilirliliği, hastanenin kârlılığını arttırmak için yönetsel bir dizi sorunları çözme arayışına itmiştir. Bununla birlikte, yeni teknoloji maliyetlerinin yüksek olması, yatırım öncesinde finansman sorunlarını gündeme getirmektedir. Hastaneler bir yandan sınırlı olan kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirebilmeli, öte yandan da hizmet sunumuna en iyi şekilde devam edebilmeli, kârlılığını arttırabilmeli, rekabet avantajı sağlayabilmeli ve hedeflerine ulaşabilmelidir. Bu ise, diğer tüm hastanelerde olduğu gibi sağlık alanında da finansal analizlere yer verilmesi, yatırımın ve dolayısıyla kurumun karlılığının göz önünde bulundurulması koşuluyla mümkün olmaktadır.
TEMMUZ 2012
25
Hastanelerde tıbbi teknolojilerinin etkilerinin değerlendirileceği bir birimin kurulması büyük yarar sağlayacaktır. Teknoloji Finansmanının Sürdürülebilirliliği Hastanelerin araştırma içinde tartışılan nedenlerden dolayı teknoloji yoğun kuruluşlar olduğu göz önüne alınacak olursa, ülkemizdeki hastanelerin maliyetli bir iş alanı olması, sürekli ve yüksek yatırımlar gerektirmesi, bu tip hastanelerin devamlı olarak finansal performansının ölçülmesini, gerekli kılmaktadır. Ölçemediğimiz şeyin sürdürülebilirliliği mümkün olmadığından, teknoloji finansmanının sürdürülebilirliliği hastaneler ve sağlık hizmetleri sektörü açısından en öncelikli konuların başında gelmektedir. Çünkü sürekli analizler hastanelere, sürekli hazır halde bulunma, fırsatlar karşısında erken müdahale yapabilme ve gelecekte de teknolojinin finansmanının sürdürülebilirliliğini mümkün kılacaktır. Yaptığımız araştırmada, incelenen bulgulardan ve değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar ve öneriler şöylece sıralanabilir: • Araştırma yapılan İstanbul ili kamu özel sektör hastanelerinin, modern teknolojiye sahip olduklarını teknoloji ediniminde kiralama, satın alma tercihlerinin hastanelerin kamu, özel statüsüne göre ve finansal likiditesine göre farklılıklar gösterdiği sonucuna varılmıştır. Ülkemizin tıbbi cihaz ve ürünler konusundaki zaafı hem çok büyük bir sağlık riski oluşturabilmekte, hem de denetimsizlik nedeniyle ülkemize giren kalitesiz ve sertifikasız cihazlar finansal darboğazlara sebep olmaktadır. • Teknoloji yatırımı yapılacağı zaman
26
TEMM UZ 2012
yalnızca hekimler tarafından değil konu ile ilgili olabilecek, mühendis, işletmeci vb. bir grup tarafından karar verilmeli, bu kararın verilmesi sürecinde yatırımdan beklenen sonuçlar, yatırımın yerindeliği ve kârlılığı ölçülebilir parametrelerle değerlendirilmelidir. Sağlık sektöründe sunulan hizmetlerin standart olmaması nedeni ile kapasite hesaplarında ölçek (hasta, tetkik, kesit vb) olarak hangi parametrenin kullanılacağına belirlenirken farklı alanlardaki uzmanların (doktor, teknisyen, biyomedikal mühendis, fizikçi vb) görüşlerinden yararlanılmalıdır. • Hastanelerde tıbbi teknolojilerinin etkilerinin değerlendirileceği bir birimin kurulması büyük yarar sağlayacaktır. Araştırma yapılan hastane-
lerde biyomedikal klinik hizmetleri biriminin bu veriler doğrultusunda yeteri kadar önem verilmediği ve birimlerin hastane bünyesinde henüz oluşturulmadığı gözlemlenmiştir. • Yatırımın finansal açıdan gerekliliği değerlendirildikten sonra, yatırımın geri dönüşünü (kârlılığı) hesaplamak üzere, geri ödeme süresi, net şimdiki değer ve nakit akım (iç karlılık yöntemi) analizleri gibi analizlerin yapılması ile yatırımın karlılığı belirlenmelidir. Tüm bunların ışığında, hastanelerin finansal performansları üzerine önemli etkiye sahip olan çalışma sermayesi yönetiminin etkinliği önem kazanmaktadır. • Bütün işletmeler gibi kamu hastanelerinin de çalışma sermayesi yönetimlerinin etkin olması, gerek
Hastanelerin dış çevre üzerindeki kontrolleri kısıtlı olmakla birlikte, hastane yöneticileri faaliyette bulundukları dış çevredeki değişimleri devamlı izlemelidirler. hizmeti veren sigorta şirketlerinin öneminin artacağı bilinmektedir. Sigorta şirketleri kamu yükünü azaltırken özel hastanelerde de finansman kolaylığı sağlayacaktır.
finansal kârlılık açısından gerekse mali yükümlülükleri karşılama ve faaliyetlere devam edebilme açısından önemlidir. Çalışmamızda çalışma sermayesinin yeterli olduğu sonucu çıkmakla birlikte hastanelerde oran analizleri yapılmadığı için likidite yapıları açısından hastanelerin cari oranlarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. • Hastanelerde teknolojinin finanse edilmesi her ülkenin politik durumuna göre farklılık göstermektedir. Araştırmamızda hastanelerin teknolojik yapının finansmanında özellikle kamu ve özel hastaneler arasında önemli farklılıkların olduğu ortaya çıkmıştır.
• Kamu hastanelerinin döner sermaye ve SGK payları ile finansman sıkıntısı çekmediği halde özel hastanelerin SGK paylarının sabit ve düşük oranlarda kalması sebebi ile maliyetlerini bile karşılamakta sıkıntı çektikleri, literatür de anlatıldığı gibi paralellik göstermektedir. Rekabet ortamındaki özel hastaneler bir taraftan teknoloji yenileme yatırımları yapmaya itilirken diğer taraftan artan maliyetleri karşılamakta zorlanmaktadırlar. Bu da kamu özel sektör arasında finansman kaynak dağılımının adaletsiz olduğunu göstermektedir. • Ayrıca, genel sağlık sigortası ve tamamlayıcı sağlık sigortasının başlaması ile Türkiye’de sağlık sigortası
• Hastanelerde tıbbi cihaz teminin de amortisman değerlemelerini dikkate alma konusunda hassasiyet söz konusudur. Ancak modern finansman tekniklerinden yeterince yararlanılmamaktadır. Harcama kalemlerinin kontrolünün yapılması, teknoloji sürdürülebilirliğinde, açık otofinansman gizli otofinansman ve diğer finansman kaynaklarının hastane yapısına uygun olarak değerlendirilmesinin sürdürülebilirlik kavramı için büyük önem arz etmektedir. Ülkemizdeki hastane işletmeciliğinin maliyetli bir iş alanı olması, sürekli ve yüksek yatırımlar gerektirmesi, bu tip hastane işletmelerin teknolojilerini sürdürülebilirliğinde finansman kaynağı olarak sürekli hazır halde olmalarını ve sektörde öncü kabiliyetinde bulunmalarını gerektirmektedir. • Hastanelerin, teknoloji değişim sürecinin devam ettiği gerçeğini benimsediği, finansal performanslarını ve kârlılıkları artırmalarında etkili olan, aktiflerinin büyük bir kısmını oluşturan çalışma sermayesi unsurlarının etkin şekilde yönetmeyi hedefledikleri gözlemlenmiştir. Öz kaynakların yabancı kaynaklara eşit olarak dağıtılmasıyla uygun değer kaynak dağılımının sağlanamama sebebi ise, kamu ve özel hastanelerin statü farkından TEMMUZ 2012
27
Hastanelerde teknolojinin finanse edilmesi her ülkenin politik durumuna göre farklılık göstermektedir. kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Hastanelerde finansal performansı önemli derecede etkileyen likidite eksikliğinin dezavantajlarını ortadan kaldıracak alternatif stratejiler geliştirilmelidir ve hastaneler daha likit pozisyonda olmalıdır. Hastanelerde karar vericileri finansal durum hakkında uyaran belli finansal göstergelerin belirlenmesi ve uygulamaya konulması gerekmektedir. • Yüksek düzeyde maliyet gerektiren teknolojik altyapı veya bina yatırımlarının giderleri gelirlerle finanse edilmelidir. Bu tip yatırımlar tamamen borçla finanse edilmemelidir. Ve buradan hareketle öz kaynak yabancı kaynak dengesi hastane lehine uygun olacak şekilde oluşturulmalıdır. • Araştırma yapılan hastanelerde büyük oranda yenileme, modernizasyon yatırımı yapılmaktadır. Ancak yenileme yatırımları ciddi finansman sıkıntılarına da sebep olabileceğinden, hastane yöneticileri yatırımın kârlılığını ve gelecekte de verimliliğe katkı sağlayacağını göz önünde bulundurarak karar vermelidirler. Gereksiz harcamaların azaltılması, rekabet ortamının kontrolü ve teknolojinin etkin kullanımı amaçlı olarak teknoloji ediniminde mutlaka bir denetim mekanizması ya da kurumunun oluşturulması gerekmektedir. Eldeki varlıklar daha verimli şekilde kullanılmalı ve bu varlıkların hastaneye pozitif katkıda bulunması sağlanmalıdır. • Araştırma yapılan hastanelerde yabancı kaynaklardan yeteri kadar yararlanmadığı gözlemlenmiştir. Has-
28
TEMM UZ 2012
tanelerde etkili bir tahsilât sistemi kurulmalı ve borç-alacak dengesinin sağlıklı bir şekilde oluşturulmasına çalışılmalıdır. Bu denge noktası hastanenin finansal yükümlülüklerini ve nakit ihtiyacını tatmin eden bir nokta olarak seçilmelidir. • Hastanelerin dış çevre üzerindeki kontrolleri kısıtlı olmakla birlikte, hastane yöneticileri faaliyette bulundukları dış çevredeki değişimleri devamlı izlemelidirler. Çünkü bu değişimlere uyum sağlama kapasiteleri hastanelerin finansal durumu için de olumlu sonuçlar doğurabilmektedir. • Hastanelerde daha fazla finansal oranın dikkate alınarak yapılan finansal performans analizi, finansal başarısızlığa uğraması muhtemel hastanelerde finansal yönetim açısından daha yüksek başarı sağlayabilir. • Sağlık finansmanı için makro temelli sonuçlar, sağlık statüsünü yükseltmek, fonların harekete geçirilmesini sağlamak, riske karşı sigorta ettirmek, harcama gücünü zenginden fakire ve sağlıklı olandan hasta olana doğru yeniden dağıtmak, kapsamı genişletmek ve kaynakların bulunabilirliliğini artırmak için yapılan çalışmalara hız kazandırmaktır. • Sağlık finansmanı için mikro temelli sonuçlar, hastanelerde, sağlık hizmetlerinin üretimi ve pazarlaması için ihtiyaç duyulan fonların sağlanması, bu fonların yatırımlara yönlen-
dirilmesi ve oluşan gelir veya karların dağıtımı ile ilgili bir dizi karar ve işlemi içeren faaliyet kararlarının alınmasında, analiz ve ölçümler ile gelecekteki faaliyetlerinde düşünülerek değerlendirilmesi, planlı ve denetim altında yapılması öncelikli konuları oluşturmaktadır. İstanbul ili 100-200 yatak kapasiteli hastanelerin teknolojik yapılarının modern teknolojik donanıma uygun olduğu, teknolojinin sürdürülmesine yönelik yenileme yatırımlarının yapıldığı ancak kamu hastaneler ile özel hastaneler arasında finansal kaynak dağılımının özel hastanelerin aleyhinde ciddi sıkıntılara sebep olduğu, teknoloji finansmanına kaynak ayırmakta sıkıntı çektikleri gözlemlenmiştir. Hastanelerde teknolojik yapının sürdürülebilirliliğinin finansmanında, teknoloji denetim mekanizmasının, sağlık hizmetleri finansman kaynaklarının; kamu, üniversite, özel sağlık hastaneler açısından uygulanan politikaların ve borçlanma, otofinasman, aşınma payı ile modern finansman kaynaklarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Kaynaklar BENGSHIR, Türksel Kaya (1996), Bilgi teknolojileri ve Örgütsel Değişim, TODAİE, Ankara BERKOWITZ, Eric N. ve HILLESTAD, Steven G. (2004), Health Care Market Strategy (From Planning to Action), Jones and Barlett Publishers, 3rd Edition DE CASSAS, Susana Isabel and Curt (1994), Health Care in Latin America, Health and Development, Routledge, London New York FOLLAND, Sherman vd. (2001), The Economics of Health and Health Care, Upper Saddle River, New Jersey
İlaç Sektörü Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
30
TEMM UZ 2012
S
ağlıkta Dönüşüm Projesi ile ilaç sektörü tam bir değişim süreci yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Fiyat düşüşleri, yeni yasal düzenlemeler, yerli üretimin teşvik edilmesi bu sürece damgasını vuran gelişmeler oldu. Bütün bu gelişmeleri, sektörün büyüklüğünü,
geleceğini, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini İlaç ve Eczacılık Kurumu Derneği, Novartis ve Bilim İlaç yetkilileri ile görüştük. Yaşanan sorunlarla birlikte önemli fırsatları da içerisinde barındıran ilaç sektörü bu ayki ‘Büyüteç’ konumuzu oluşturdu.
İlaç Sektöründe Radikal Değişimler Yaşandı
İ
laç ve Eczacılık Kurumu Derneği (İVEK) Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Hüseyin Kenan Aktan, son on yılı ilaç sektöründe en radikal değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak değerlendirdi. Yaşanan gelişmelerle Türkiye’nin yakın zamanda yeni ürünlerin geliştirilip, dünya pazarlarına da sunulduğu çok farklı ve güzel bir ülke olacağı görüşünü de paylaşan Aktan, yaşanan değişim, sorunlar ve ilaç sektörünün geleceğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
ECZ. HÜSEYİN KENAN AKTAN İLAÇ VE ECZACILIK KURUMU DERNEĞİ (İVEK) YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Öncelikle Derneğiniz ve çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? İVEK Derneği olarak misyonumuz, sektörümüzün akademik birikimi ve mesleki tecrübelerinden aldığı güçle, bilim çevreleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde, Avrupa Birliği normlarını esas alan, ilaç, eczacılık ve diğer sağlık mesleklerini en ileri seviyeye taşınabilecek projeler üreten akademik bir kurum olmayı hedeflemektedir. Akademisyenlik ve akademik çalışmalar üzerine yoğunlaşan bir dernek olarak faaliyetlerimizi yürütmekteyiz. Türkiye ilaç sektörünün büyüklüğü ve büyüme hızı ne kadar?
Ülkemiz yakın zamanda yeni ürünlerin geliştirilip, dünya pazarlarına da sunulduğu çok farklı ve güzel bir ülke olacaktır.
İlaç toplam harcamalarından yola çıkarsak devletin toplam alımı yaklaşık 16,5 milyar TL’dir. 2011 verilerine göre pazarın total büyüklüğü ise 21 milyar TL civarındadır. Ayrıca Türkiye’de şu an toplam firma sayısı 182’dir. Yabancı firma sayısı 48, yerli firma sayısı ise 134’tür. 42 adet ilaç üretim yeri, 11 adet ise hammadde üretim yeri mevcuttur. Son dönemlerin ilaç sanayi açısından en önemli açılımı, sermaye hareketlerinde çok uluslu şirket yapılanmalarının özel-
likle birleşme ve devirlerle yaygınlaşma ve ulusal ölçekli olan ilaç üretim sermayesinin el değişim sürecinin aşırı ivmelenmesidir. Son 10 yıl, Türkiye için ilaç sektöründe belki de en radikal değişimlerin yaşandığı dönem oldu. İlaç sektöründeki değişimlerin yanı sıra sağlık hizmetleri alanında da reform niteliği taşıyan yenilikler gündeme geldi. Değişen satış, tanıtım koşulları, yeni regülâsyonlar, paydaşların önem derecelerinin değişmesi, haliyle farklı gereksinimleri de beraberinde getirdi. Bütün bunlarla birlikte devletin tüm alım kısıtlamalarına rağmen sektörün yıllık büyüme hızı 7 ila 9 civarındadır. Yeni yasal düzenlemelerle birlikte yerli ilaç üretimini değerlendirir misiniz? Teşvikleri de içerisine alan bu düzenlemeler ilaç sektörünü nasıl etkiliyor? Son değişiklikler ilaç sektörünü tabiri caiz ise deleme (fırıldak) gibi döndürdü. Şartların zorlaşmasını gören bazı ilaç firmaları acele davranarak yabancı yatırımcılara satıldılar. Ayakta kalanlar ise konumunu muhafazaya çalışıyor. Altyapısı ve öngörüsü iyi olan firmalar farklı ürün üretimine yöneldiler. Biyoteknolojik ürünlere yatırım başladı. Yukarıdaki gelişmeler olumsuz gibi gözükse de firmalar farkında mı bilemem bizim ilaç üretimi yapan yerli firmalarımız özellikle kaliteli ürünü uygun fiyata üreten ve satabilecek konumda olan bir bölge ülkesi haline geldiğimizi göreceklerdir. Bu durum ülke olarak ve firmalar için orta ve uzun vadede büyük avantaj oluşturmaktadır. Gelecekte dünyaya çok kaliteli ve uygun fiyatlı ilaç satışı yapılacaktır.
TEMMUZ 2012
31
BÜYÜTEÇ Ayrıca bu dönemde hızla değişen ekonomik koşullar, yeni yasa ve düzenlemelerin birbiri ardına yürürlüğe girmesi sektördeki tüm paydaşları etkileyip, değişime zorlamıştır. Yıllarca tartışılan Sosyal Güvenlik Kurumlarının tek bir çatı altında toplanarak Genel Sağlık Sigortasının kurulması, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimliği çerçevesinde geliştirilmesi gibi konuları kapsayan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başlatılması bu dönemde gerçekleşti. Bu değişim sektörü ve devletin sağlık giderlerini ciddi anlamda etkilemiştir. İlaç şirketleri, önümüzdeki dönemde en başta işe alımda titiz davranarak en iyileri seçecek, sonrasında performans yönetimi araçlarıyla çalışanlarının gelişimini planlayacak, eğitimlerle bu planları destekleyecek, ödüllendirme ve performans değerlendirme sistemleri ile hem iyi çalışanları şirkette tutacak hem de üstün performansı sürekli kılacaktır. Yeni yasalarla gelen yeni teşvikler de işe farklı bir boyut kazandıracaktır. Ülkemiz yakın zamanda yeni ürünlerin geliştirilip, dünya pazarlarına da sunulduğu çok farklı ve güzel bir ülke olacaktır. Öngörüsü yüksek ve sabırlı olan firmalar kazanacaktır. Bu anlattıklarınızdan yola çıkarak, ilaç üretimi konusunda Türkiye bölgesinde önemli bir güç olabilir mi? Ülkemiz bölgede ve dünyada çok önemli bir güç olacaktır. Türkiye pek çok açıdan ilerlemeye müsait bir ülkedir. Bu iş için gereken şey çalışacak yeterli sayıda eğitilmiş personeli yetiştirmektedir. Eczacıların da özellikle bu alana rağbet etmesini müteakip sektörün de canlanması ve ilerlemesi mümkündür. Yerli ve patentli
32
TEMM UZ 2012
ilaç üretimine ve bunun için gerekli olan AR-GE çalışmalarına yönelindiği takdirde ciddi bir ilaç üreticisi ve yerli müstahzar sahibi olacaktır. Yabancı ilaç şirketlerinin artan yatırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyadaki gelişmelere paralel olarak yerli ilaç endüstrisinin orta vadede yabancı ortaklıklara ve iş birliklerine yönelme eğilimi son yıllarda hızlanmakta olup bu eğilim, ulusal firmaların yabancı sermayeli firmaları satın almasından çok satılmaları ve devrolmaları biçiminde seyretmektedir. Sektör firmaları arasından uluslararası düzeyde birleşme ve devralma süreçlerinde yer alma ortalama yüzde yedi oranında gerçekleşmiştir. Türk ilaç pazarına yeni katılan yabancı ilaç firmalarının işe alım anlamında bir hareketlilik sağladığı gözleniyor. Mevcut ilaç şirketlerinden, bu firmalar tarafından yapılan transferler sonucunda birçok yeni mezun ilaç endüstrisine katılma imkânı bulmuş-
İlaç sektöründeki en önemli sorun yeni molekül araştırmalarının yetersiz olması, var olanın ise gerektiği düzeyde yürütülememesidir. tur. Mevcut durumda, sözleşmeli olarak çalışanların da dâhil edilmesiyle toplam ilaç profesyoneli sayısının 25.000 civarında olduğu söylenebilir. İlaç sektöründe yaşanan en önemli sorunlar ve bu sorunların çözümü hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye’deki ilaç firmalarının çoğu genelde küçük ya da orta boyutlu, yeni ilaç geliştiremeyen, jenerik ilaç satışında yoğunlaşan tipik ulusal kuruluşlardır. Bir kısım firmalar ise
BÜYÜTEÇ jenerik ilaçlarda AR-GE çalışması yapabilen, ulusal ve uluslararası boyutlarda üretim ve satış kapasitesine sahip firmalardır. Durum böyle olunca ilaç sektöründeki en önemli sorun yeni molekül araştırmalarının yetersiz olması, var olanın ise gerektiği düzeyde yürütülememesidir. Sektördeki yöneticilerin AR-GE çalışmalarını daha fazla önemsemesi ve bu misyonla hareket etmesi şarttır. Geleceğe yönelik uzun plan yapabilen firmalar kazançlı çıkacaktır. İlaç sektörünün geleceği ve biyoteknolojik ilaç konusundaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Türkiye ilaç sektöründe üretim standartlarının gelişmişlik düzeyi, klasik üretim sistemleri ve teknolojisi ölçeğindedir. Biyoteknolojik üretim yöntemleri henüz kurulu kapasite yatırımına dönüştürülmemiştir. Sektörde bu türden ilaç üreten firma olmamasına karşın, ürün ithalatı yüksek düzeylere ulaşmaktadır.
Dünya açısından bakarsak biyoteknolojik ilaçlar hızla diğer ilaçların yerini almaktadır. Dünyada bu işe ciddi bir eğilim vardır. Biyoteknolojik sistemler tedavide spesifikliğin önünü açmaktadır. Diğer yöntemlere göre daha akılcı olan bu yöntemden bihaber kalan bütün ilaç endüstrileri, ne yazık ki birkaç yıl içinde ya kendini yenileyecek ya da bir şekilde piyasanın oldukça gerisinde kalacaktır. Sektörün paydaşları arasında yer alan SGK, eczaneler ve ilaç şirketleri arasındaki ilişkide yaşanan sorunlar var mı? Varsa bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz neler? Devlet en güçlü alıcıdır. Bu böyle olduğu müddetçe sektörün bileşenleri arasındaki sıkıntılar bitmeyecektir. Yeni sorunlar ve yeni çözümler gündemde olacaktır. Eczaneler yeni yasa ile tedricen sınırlandırılıyor. Bu güzel bir gelişme ancak kısa vadede sorunların çözümüne katkısı olamayacak. İlaç firmaları kendi aralarında uyum sağlayamadılar. Eczacılar ilaç firmala-
rı ile birlikte hareket edemedi. Devlet büyük oyuncu olduğundan ilaç firmalarının ve eczacıların bu hatalarını pahalıya ödetti. Şu anda eczanelerin çoğu zor durumda ve yerli ilaç sanayinin birçoğu yabancılara satıldı. Bir kısımda tabiri caizse can çekişiyor. Uzun sürtüşmelerden sonra eczane ve ilaç firmalarının mağduriyetlerini artık devlet de anlamış durumda. Bundan sonraki süreçlerin daha olumlu olacağını düşünüyorum. Bazılarımız devletle mücadeleye kalkıştılar. Devletle asla mücadele edilmez. Ancak akıllı müzakereler yapılarak mağduriyetler anlatılırsa sorunlar daha rahat çözülür. Nihayetinde devlet eczaneler ve ilaç firmaları batsın diye düşünmez. Bu hususta sanayi ve ilaç firmalarını temsil eden sivil toplum kuruluşlarına, TEB ve ecza odalarına büyük sorumluluk düşmektedir. Geçmiş dönemde iyi bir sınav vermediler. Umulur ki gelecek dönemde ülke ve sektör menfaatlerini bir ararda düşünerek çözümler üretirler.
Orta Vadede Türk İlaç Sektörü İhracata Yönelmeli
S
ağlık Bakanlığı bilindiği gibi Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında ilaç konusunda da çok ciddi yeni düzenlemelere gitti ve ilaç konusunu bu dönüşümün bir parçası haline getirdi. Bilim İlaç Genel Müdürü Dr. Erhan Baş, içerisinde bulunduğumuz yılları Türk ilaç sektörü için çok zor ve aynı zamanda sektörün yeniden şekillenmesinde kritik dönemler olarak değerlendirdi ve şunları söyledi: “Regülasyonlardaki değişiklikler, resmi otoritenin ilaç harcamalarını azaltmak amacıyla bütçe kısıtlama
34
TEMM UZ 2012
uygulamasına geçmesi sonucunda ilaç fiyatlarında son iki yıl içinde yüksek oranda düşüş ve iskonto artışı gerçekleşti. Bu durum Türk ilaç sektöründe bulunan 300‘den fazla firma için zor bir ortam yarattı, neredeyse karlılıklarını bitirdi ve firmaların kendilerini tekrar gözden geçirmesini gerektirdi. İlaç sektörü oldukça dinamik bir sektör olduğu için değişimi öngörmek ve yönetmek, yeni ve değer katan ürüne hızla ulaşmak, ürün dağılım ve performansını iyi analiz ederek etkin bir yönetim anlayışı ge-
Türk ilaç sektörü ihracata yönelmeli ve özellikle bölgesel pazarlarda büyük oyuncu olma hedefi ile çalışmalıdır.
DR. ERHAN BAŞ
BİLİM İLAÇ GENEL MÜDÜRÜ
Fiyat düşüşleri ve iskonto artışları sektördeki tüm paydaşları geleceğe dönük yatırım açısından zorluyor.
liştirmek bizim sektörümüzde daha da kritik önem kazanıyor. Bundan sonraki dönemde ilaç firmaları sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmeli ve sağlıklı bir şekilde büyümek üzere verimliliklerini artırmalı. Ayrıca globalleşmek ve ihracat rakamlarını büyütmek de önemli hedefler arasında yer almalı. Bu alanda rekabet, yeni ürüne hızla sahip olabilmek ve fiyat konusunda rekabetçi olabilmek konularına odaklanıyor. Bu alanda başarılı olabilmek için çok çeşitli stratejilere (geriye doğru entegrasyon gibi) ihtiyaç bulunmakta ve otoritenin ilaç sektörüne vereceği teşviklerin önemi çok artmakta. Orta vadede Türk ilaç sektörü ihracata yönelmeli ve özellikle bölgesel pazarlarda büyük oyuncu olma hedefi ile çalışmalıdır. Devletin özellikle ihracat ve Ar-Ge konularında teşvikler vermesi, yetişmiş eleman bulma güçlüğüne yönelik çözüm geliştirilmesi ve Ar-Ge‘de teknolojinin artırılması, biyoteknolojik ve biyobenzer ilaçların ülkemizde geliştirilmesi, ülkemizin bir Ar-Ge üssü olması konularına odaklanması Türk ilaç sektörünün sağlıklı olarak büyümesine büyük bir katkı getirecektir.” Sağlık Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği önemli regülasyonlardan biri de ilaç firmalarının ithal ilaç yerine Türkiye’de üretim yapmalarını teşvik etmesi. Yaklaşık 60 yıldır çalışmalarını sürdüren ve yüzde yüz ulusal bir şirket olan Bilim İlaç, bu uygulamanın Türk ilaç sanayinin gelişmesine önemli katkılar sağlayacağı görüşünde. Dr. Erhan Baş, yaşanan gelişmelerle artık Türk ilaç üreticilerinin özellikle bölgesel pazarlarda rahatlıkla yer alabildiklerini ve ihracat yapabildiklerini, ayrıca uluslararası firmaların ürünlerini de sadece ülkemize yönelik değil, diğer ülkeler için de üretebildiklerini söyledi. Bu uy-
gulama sadece ilaç sektörü için değil, sağlanan istihdamın ve ülkeye sağladığı katma değerin yanında, diğer yardımcı sektörlerin (matbaalar, şişe, folyo gibi ambalaj malzemeleri üreten firmalar, lojistik firmaları) gelişmesine de katkı sağlıyor. Akılcı İlacı Desteklemek İlaç Sanayinin Büyümesini Katkı Sağlayacak Daha önce de söz ettiğimiz gibi Sağlık Bakanlığı sadece yerli ilaç üretiminin teşvik edilmesi değil, fiyatın düşürülmesinden yapısal düzenlemelere kadar bir dizi farklı uygulamalara imza attı. “Bakanlığın ilaç konusunda düzenlemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda yaşanan sıkıntılar var mı?” sorularını bu çerçevede Bilim İlaç Genel Müdürü Dr. Erhan Baş şöyle yanıtladı. “Sağlık Bakanlığı’nın düzenlemelerine çok olumlu bakıyorum. Özellikle SSK’ların devlet hastanelerine dönüştürülmesi ve hastaların ilaçlarını serbest eczanelerden alabilme şanslarının olması, yeşil kart uygulamaları, hastaların doktora erişiminin son yıllarda çok kolaylaşması, hastalıkların tanısının hızla konulmasını sağlayan ekipmanların artması, özel hastanelerin sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki hastalara da bakmaları çok faydalı ve memnuniyeti artıran gelişmeler. Tabii ki bu çalışmalar ilaç sektörünü de pozitif etkilemektedir. Özellikle sağlık politikasının ortaya konması firmaların stratejik planlarını yapmalarına katkı getirmekte ve firmaların önlerini görmelerini sağlamaktadır. Erken tanı ve tedaviyi sağlamak üzere; ilk değerlendirmeyi yapan, birinci basamakta verilmesi gereken tüm koruyucu sağlık hizmetlerini sunan Aile Hekimliği uygulamasını çok önemsiyorum. Bilim İlaç olarak sektörün dinamiklerini yakından takip ediyoruz. TEMMUZ 2012
35
BÜYÜTEÇ Firma olarak portföyümüzde birinci basamak tedaviye uygun birçok ürünümüz var. Sağlık Bakanlığı’nın ilaç tanıtımına getirdiği kısıtlamalar ve yeni tanıtım ilkeleri de son dönemde gündemde yer alan konulardan oldu. Sektörde oyuncuların fazla olması tanıtım faaliyetlerinde zamanın iyi planlanması ve değerlendirilmesi zorunluluğunu getiriyor. Bu kapsamda medikal bilgi düzeyinin yüksek olması, zaman planının iyi oluşturulması etik ve tanıtım ilkelerine uygun tanıtım yapmak kritik hale geliyor. Tanıtım faaliyetlerinde bilimsel toplantıların ve eğitimlerin artırılması, inovatif tabanlı teknolojinin yakından takip edilerek farklı tanıtım materyallerinin iyi kullanılması günümüzün getirdiği zorunluluklardan. Öte yandan Türk İlaç sektöründe son birkaç yıldan bu yana büyük değişimler yaşanıyor. Fiyat düşüşleri ve iskonto artışları sektördeki tüm paydaşları geleceğe dönük yatırım açısından zorluyor. Bu gelişmeler ışığında birçok firma küçülme, yeni ilaç sayılarını azaltma, istihdamı sınırlama gibi önlemler almak ve yatırımlarını durdurmak zorunda kaldı. Beklentim Sağlık Bakanlığı’nın ilaç fiyatlarındaki düşüşü önleyerek ve akılcı ilaç kullanımını destekleyerek ilaç sanayinin sağlıklı büyümesine katkı getirmesidir.” Büyüme Biyoteknolojik İlaç Pazarında Yaşanacak Bir firmanın sağlıklı büyümesi, rekabetçi olması ve global pazarlarda var olabilmesi ancak yeni ve değer katan ürünlere en kısa sürede ulaşabilmesi ile mümkün. Biyoteknoloji tüm dünyada çok hızlı bir gelişme gösteriyor. “Orta ve uzun vadede büyüme biyoteknolojik ilaç pazarında yaşanacak” görüşünü dile getiren Dr. Erhan Baş, özellikle kronik hastalıklar ve kan-
36
TEMM UZ 2012
ser hastalıklarında biyoteknolojik ürünlerin hızla pazara sunulduğunu söyledi. Aynı zamanda bu ürünlerin biyobenzerlerinin de değişik ülkelerdeki birçok firma tarafından hazırlandığını belirten Baş, “Her geçen gün ağırlığı daha fazla hissedilen ve kullanıcı sayısı artan biyobenzer ve nanoteknoloji ürünlere yönelik çalışmaları Bilim İlaç olarak yakından takip ediyoruz. Bu yeni teknolojilerin Bilim İlaç bünyesine nasıl ve ne zaman adapte edilmesi gerekliliği uzmanlarımız tarafından değerlendiriliyor ve uygulanıyor. Şu anda Türkiye’nin en büyük Ar-Ge merkezini kurmuş durumdayız. 4 bin 500 metrekare laboratuar alanına sahip Ar-Ge Merkezimizde 110 bilim insanı çalışıyor ve ileri teknolojiye sahip 220 adet makine, cihaz ve ekipmanla donatılmış durumda. Orta ve uzun vadede; biyobenzer ilaçlara odaklanan ve değer katan eşdeğer ilaçlara yönlenen çalışmalar gerçekleştirmeyi ve ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz.” dedi. Son Beş Yılın En Hızlı Büyüyen İlaç Şirketi 1953 yılında çalışmalarına başlayan Bilim İlaç’ın Türk ilaç pazarında şu anda 300’ü aşkın firma içinde üçüncü sırada yer aldığı ve büyümesini sağlıklı bir şekilde sürdürdüğü belirtildi. Son beş yılın en fazla büyüyen ilaç şirketi olduklarını da kaydeden Bilim İlaç Genel Müdürü Dr. Erhan Baş, istikrarlı ve dengeli büyümeyi sürekli gelişmeye açık olmakla, “öğrenen bir organizasyon” kurmakla ve “başarı odaklılık” değerleriyle sağladıklarını ifade etti. Bilim İlaç, üretimini iki ayrı tesiste gerçekleştiriyor. Almanya Sağlık Bakanlığı onaylı Bilim Çerkezköy tesisi, Türkiye’nin en önemli Penisilin üre-
tim tesislerinden biri. İngiltere Sağlık Bakanlığı onaylı Bilim Gebze tesisi ise Türkiye’nin en büyük, yeni ve çevreye en duyarlı ilaç üretim tesislerinden. Bilim İlaç, sadece yurt içinde değil, yurt dışı pazarlarında da etkin olmak amacıyla çıktığı yolda bugün elli ülkeye ihracat yapıyor. Moldova, Gürcistan, Ukrayna ve Arnavutluk’ta ofisleri bulunan şirketin ihracatta önemli bir sıçrama yakaladığı ve bu alanda elde ettiği gelirleri her yıl ikiye katlayarak ilerlediği ifade edildi. Ayrıca Batı Avrupa’da ilaçlarını ruhsatlandırma çalışmalarının devam ettiği ve ABD’ye de ilaç ihraç etme konusunun stratejik planları içinde yer aldığı öğrenildi.
Hasta Memnuniyeti Arttı
N
GÜLDEM BERKMAN
ovartis Ülke Başkanı Güldem Berkman, Sağlık Bakanlığı’nın hayata geçirdiği Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin çok başarılı bir çalışma olduğunu ve bu proje ile hastaların doktora ve ilaca erişiminin büyük ölçüde kolaylaştığını söyledi. Bu çalışmaların sonucu olarak sağlık hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranının 2003’te 40 iken, 2010’da yüzde 73’e ulaştığı belirtildi. Yürütülen tüm bu hizmetlerin sağlık harcamaları üzerinde bir takım etkileri olduğunu kaydeden Berkman, konuyla ilgili şu bilgileri verdi.
Tüm paydaşlarımızla el ele vererek sorunların çözülebileceğine inanıyoruz.
“Sağlık hizmetlerinden faydalanma kapsamının hızla genişletilmesi, daha önce hasta başına yılda 2 olan doktor ziyaretlerinin 7’ye çıkması ve yaşlanan nüfusla birlikte artan kronik rahatsızlıklar Türkiye’de sağlık harcama bütçesinin hızla artmasına neden oldu. 2008’de başlayan global ekonomik krizin etkisiyle makro ekonomik dengelerde oluşan değişim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösterdi. Bu süreçte hazırlanan Orta Vadeli Ekonomik Program kapsamında tüm sağlık harcamaları için global bütçe uygulamasına geçilirken kamu ilaç harcamaları için de global bütçe uygulandı; ancak bütçe aşıldı, oluşan açık fiyat indirimleri ve iskonto artışlarıyla kontrol edildi. İskonto artışları, ilaç şirketleri arasındaki büyüme ve bütçe aşımına katkı farklılıkları göz önüne alınmaksızın, tüm sektöre aynı oranda yansıtıldı. 2009 yılının sonunda uygulamaya giren Global Bütçe ile 2010, 2011 ve 2012 için sırasıyla ilaç harcama bütçesi 14.60, 15.56, ve 16.67 milyon TL olarak belirlendi. Şu anda gelinen noktada ilaç fiyatlarındaki ilave indi-
NOVARTIS ÜLKE BAŞKANI
rim yüzde 41 seviyesine ulaştı. Bu dönemde ilaç fiyatları, kur uygulaması nedeniyle ciddi şekilde olumsuz yönde etkilendi.” Bilindiği gibi, ülkemizde beşeri ilaçların fiyatlandırılması 2004 yılından beri uluslararası referans fiyatlandırma sistemi uygulanarak belirleniyor. Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan başta olmak üzere para birimi Avro olan beş referans ülkede ve ürününün imal ve ithal edildiği ülkede ruhsatlı ve piyasada satışı olan ürünün “en düşük depocuya satış fiyatı” referans fiyat olarak tespit ediliyor. Referans fiyat para birimi olarak Avro kullanılıyor ve ürünün Türkiye’deki depocuya satış fiyatı hesaplanırken Bakanlıkça belirlenen dönemsel Avro kuru üzerinden Türk Lirasına dönüşümü yapılıyor. Novartis Ülke Başkanı Güldem Berkman, 1.95’te sabitlenen Avro kurunun bugün 2.5 seviyesine ulaşmasından kaynaklanan yüzde 26,4 civarında bir kayıp yaşandığını ve yapılan tüm uygulamaların ilaç fiyatları üzerindeki toplam etkisinin ise yüzde 60’a eriştiğini, hatta kimi durumda bunu aştığını söyledi. Ancak özellikle yeni tedavilerin hastalara sunulabilmesi için inovatif ürünlerin güncel kur üzerinden fiyatlandırılarak hastaların yenilikçi ürünlere tüm dünya ile paralel zamanda erişmesini sağlanması gerektiği de ortak görüş olarak belirtiliyor. Berkman, kur ile ilgili bir diğer önemli noktanın, ülkemizde imal edilen ürünlerin fiyatlandırılmasında 90 günlük ortalamanın alındığı kur bandı uygulamasının yerine kurun güncel haliyle kullanımının ilaç üretimini destekleyeceğini de ifade etti.
TEMMUZ 2012
37
BÜYÜTEÇ Gelecekte Kişiye Özel İlaç ve Tedaviler Artacak Novartis Ülke Başkanı Güldem Berkman, geleceğe ilişkin sorularımızı da yanıtladı. Berkman konuyla ilgili şunları söyledi: “Geçen on yılda birçok teknolojik gelişmeye kıyasla sağlık alanında atılan adımların çok daha hızlı ilerlediğini görülmektedir. Bunlardan biri olan biyoteknolojik ilaçlar, kimyasal bileşimler yerine biyolojik yöntemlerle, organizmalardan ve canlı sistemlerden üretilen ürünlerdir. Gelecekte bu alanda önemli bir büyüme olacağına inanıyoruz. Bilim adamalarının odağındaki diğer bir konu ise kişiye özel ilaç ve tedavilerdir. Kişiye özel tedavi hizmetleri yaklaşımı, yeni moleküler verileri ve teşhis yöntemlerini kullanarak ilaçları özel olarak üretmek ve hastalıkları daha iyi yönetebilmektir. Aynı hastalığın teşhisi konulmuş iki hasta, aynı ilaca farklı tepkiler gösterebilir. Bir hasta uygulanan tedaviden fayda görürken, bir diğeri beklenen klinik sonuçlar yerine ilacın istenmeyen yan etkilerine maruz kalabilir. Bu değişkenliğin bir kısmı hastalar arasındaki genetik ve diğer bazı biyolojik farklılıklardan kaynaklanabilmektedir. Kişiye özel tedavi altında yatan düşünce de, bu farklılıkları gen haritası sayesinde moleküler düzeyde değerlendirerek belirli hasta gruplarının ihtiyaçlarına uygun, özel tedavi yöntemleri geliştirmektir.” İlaç Sektörü İhracat Şampiyonu Novartis, 140 ülkede yaklaşık 124 bin çalışanıyla hastalara en iyi tedavileri sunmak amacıyla çalışan, sağlık alanında öncü şirketlerden biri. Türkiye’de ise Novartis, 1956 yılından bu yana 4 üretim tesisi ve yaklaşık 2 bin 200 çalışanıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Novartis Ülke Müdürü Güldem Berkman, son 7 yıldır
38
TEMM UZ 2012
Türkiye’nin ilaç sektörü ihracat şampiyonu olarak aralarında İsviçre’nin de bulunduğu yaklaşık 100 ülkeye ihracat yaptıklarını belirtti ve şu mesajı verdi: “Şunu kabul etmeliyiz ki, ilaç sektörü yaşanan sıkıntılar nedeniyle ciddi bir darboğazdan geçiyor. Ancak, tüm paydaşlarımızla el ele vererek sorunların çözülebileceğine inanıyoruz. Sonuçta yaptığımız işin nihai amacı, hastalarımıza doğru tedavileri doğru zamanda sunabilmek. Türkiye, Novartis’in her zaman inandığı, öncelik verdiği ve yatırım yaptığı ülkeler arasında yerini almıştır. Biz de Novartis Türkiye olarak Novartis grubu içinde yaptığımız çalışmalar ve yeni yatırımları ülkemize çekmek için büyük gayretlerimizle Türkiye’nin öne çıkmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz.” Bu arada Ar-Ge’ye ve inovasyona önem veren şirketlerden biri olan Novartis, 2011’de gelirinin beşte birini (yaklaşık 9,1 milyar ABD Doları) araştırma-geliştirmeye ayırdı. Şu
Geçen on yılda birçok teknolojik gelişmeye kıyasla sağlık alanında atılan adımların çok daha hızlı ilerlediğini görülmektedir. anda Novartis’in araştırmaları devam eden 130 molekül ile geniş ve zengin bir yeni ürün yelpazesine sahip olduğu da öğrenildi. Kardiyovasküler hastalıklar, solunum, romatoloji, metabolizma hastalıkları, immunoloji, enfeksiyöz hastalıklar, merkezi sinir sistemi, oftalmoloji, onkoloji ve hematoloji alanlarında çalışmaları devam ediyor. Şirket, yürütmekte olduğu Ar-Ge faaliyetleri ile değişen hasta ihtiyaçlarına cevap vermeyi hedefliyor. Ayrıca, Novartis’in 2009 ve 2010’da Amerika ve Avrupa’da en fazla yeni ilaç ruhsatı alan ilaç şirketi olarak Ar-Ge çalışmalarında ki başarı oranını da böylelikle ortaya koyduğu belirtildi.
Kurumsal Kaynak Planlanması Çözümleri Avantaj Sağlıyor yazı,
TÜLÜN SAYITA
İSTİNYE DEVLET HASTANESİ BAŞHEMŞİRE YARDIMCISI
Kurumsal kaynak planlaması işletmenin tüm kaynaklarının birleştirilip, verimli olarak kullanılması için tasarlanmış sistemlere denmektedir. 40
TEMM UZ 2012
K
âr amacı olmayan kamu sağlık işletmeleri, toplumun tamamına veya bir kesimine sosyal fayda sağlamayı esas almaktadır. Sağlık işletmeleri, eğer profesyonelce yönetilirlerse, kaynak kullanım verimliliği artacak, hizmet alanların memnuniyeti sağlanacak, bunun sonucunda beklenen sosyal fayda sağlanmış olacak ve finansal olarak başarılı olan işletme varlığını sürdürülebilecektir. Teknolojik gelişmelerin ve sağlık alanındaki yeniliklerin, sosyal güvenlik sisteminde yapılan düzenlemelerin ve Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı çalışmaların da etkisi ile Türkiye’de sağlık işletmeleri son yıllarda önemli gelişmeler göstermiştir. Emek ve teknoloji yoğun sağlık işletmeleri temel işletmecilik bilgilerinin yanı sıra hastanelerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek yetenekte kapsamlı bir ERP (Enterprise Resource Planning/ kurumsal kaynak planlaması) yazılım ile donatılması büyük önem arz etmektedir. Kurumsal kaynak plan-
laması sistemleri, bir işletmenin tüm veri ve işlemlerini bir araya getirmeye veya bir araya getirilmesine yardımcı olmaya çalışan ve genelde kullanımı kolay olan sistemlerdir. Klasik bir KKP yazılımı işlem yapabilmek için bilgisayarın çeşitli yazılım ve donanımlarını kullanır. KKP sistemleri temel olarak değişik verilerin saklanabildiği bütünleşik bir veritabanı kullanırlar. Kısaca kurumsal kaynak planlaması anlam olarak, işletmenin tüm kaynaklarının birleştirilip, verimli olarak kullanılması için tasarlanmış sistemlere denmektedir. ERP, kısaca tanımlanacak olursa, kurumların tedarikten, dağıtıma kadar tüm is süreçlerini bütünleşik bir veri/ bilgi yönetim sistemi desteğiyle yönetmesini sağlayan geniş kapsamlı ve modüler yapıya sahip bir yazılım paketidir. Türkiye’de ERP uygulamalarında işletmelerin, ERP sayesinde stok seviyelerinde ve işletme maliyetlerinde azalma olduğu, daha doğru kararlar verildiği ve ERP’nin müşteri bağlılığı-
na olumlu etki yaptığı bilinmektedir. Hastanelerinde artık sağlık işletmesi olarak rekabet piyasalarında yer alması gereği, kurumsal kaynak planlamasının kapsayacak nitelikte, etkin bir hastane bilgi sistemine sahip olmak istemeleri yöneticilerin en doğal hakkıdır. İşletmelerde bilginin elde edilmesi, saklanması, paylaşılması ve kullanılmasına, diğer bir deyişle bilgi yönetiminin etkin ve başarılı bir şekilde gerçekleşmesine aracı olan bilgi yönetim sistemi hastanelerimiz de mevcut adıyla hastane bilgi yönetim sistemi olarak yapılandırılmıştır. Birçok Beklentiye Cevap Vermektedir Son yıllardaki sağlık bilişimindeki gelişmeler çerçevesinde, Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri (HBYS) sadece hastane içi süreçleri etkileyen ve bu süreçlerden etkilenen bir yapı olmayıp diğer sistemlere de veri alışverişi yapabilen sistemlere dönüşmüştür. Bu ne-
Hastaneler bir yandan yönetim işlevlerinde, diğer yandan tıbbi bilgi saklama ve derleme amacına yönelik olarak bilgi sistemleri desteğine zorunlu ihtiyaç duymaktadırlar. denle veri tabanında yer alan tüm verilerin gerektiğinde kullanılmak üzere başka bir veri tabanına idarece öngörülen içerik ve kapsamda aktarılması, ihtiyaç duyulacak başka verilerin Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS), Kimlik Paylaşım Sistemi (KPS), Çekirdek Kaynak Yönetim Sistemi (ÇKYS), elektronik faturalama süreçleri (MEDULA), diğer sistemlerden hastane
sistemine elektronik olarak aktarılması, sisteme veri aktarabilecek kurumda aktif çalışan cihazların sistemle entegrasyonu, üretilen sağlık verilerinin Sağlık-Net projesi kapsamında Bakanlık Veri Merkezine gönderilmesi, hastanelerde çalışmakta olan Laboratuar Bilgi Yönetim Sistemi (LBYS), Görüntü Arşiv ve İletişim Sistemleri (PACS) gibi sistemlerle entegrasyonu, hastane içi yönetim, karar destek ve iş akış süreçlerinin iyileştirilmesi, kaynak yönetimi ve tasarrufu sağlanması gibi beklentiler de cevap verecektir. Uygun otomasyonun kurulduğu hastanelerde stok yönetiminde zaman ve kullanılan malzemelerde önemli oranda tasarruf sağlanarak, giderler azaltılmaktadır. HBYS’nin faydalarından genellikle maddi kazanç kısmı ön plana çıkmış olarak gözükmüş olsa bile son dönemde, bu sistemlerden elde edilecek düzgün ve güvenli verilerin, istatistiki bilgilerin faydası daha çok ön plana çıkmaya başlamış ve bu bilgilerin has-
TEMMUZ 2012
41
Uygun otomasyonun kurulduğu hastanelerde stok yönetiminde zaman ve kullanılan malzemelerde önemli oranda tasarruf sağlanarak, giderler azaltılmaktadır. tane yönetiminden başlayarak ulusal sağlık politikalarını geliştirmeye kadar birçok aşamada etkili ve verimli bir şekilde kullanılabileceği gerçeği artık kabul edilmiş durumdadır. Artık esas amaç ham verinin, kullanıma hazır bilgiye dönüştürülebilmesi olmuştur. E-Sağlığın temeli olan Sağlık Bilişimi alanında ulusal ve uluslararası standartların belirlenip uygulamaya konduğunu, başta hastanemiz olmak üzere tüm sağlık kurumlarının bilişim altyapılarının güçlendirildiğini ve uygulamaya geçiş sürecine hazır hale getirildiğini gün geçtikçe artan, değişen ve gelişen bilgiyi saklama ve yayma konusunda önemli bir araç olan etkin bir HBYS’nin kurumlara sağladığı faydalar bugün ortadadır. Hastaneler bir yandan yönetim işlevlerinde, diğer yandan tıbbi bilgi saklama ve derleme amacına yönelik olarak bilgi sistemleri desteğine zorunlu ihtiyaç duymaktadırlar. Hastanenin bütün birimlerini ve fonksiyonlarını, tek bir sistem içinde birleştirip birbirinden farklı olan çok sayıda birimin, aynı yazılım sistemi içinde bir araya getirilmesi ve aynı veritabanını paylaşması ile kurumsal kaynak planlanması çözümleri bu aşamada sağlık işletmeleri yöneticileri için artan rekabet ortamında büyük avantajlar sağlayacaktır. Sağlık sektörü çalışanları olarak, hastanelerimizde iyi bir entegre HBYS
42
TEMM UZ 2012
iletişimi sağlarsak diğer kurumlar arasındaki bilgi akışı ile iletişime kolay ulaşabilir olmamız ve işletmeler için uygulanan ERP çözümlerinin de gözden geçirilmesiyle sağlığın yeniden yapılandırılmasına katkı sağlamış oluruz.
Kaynaklar 1. ÖMÜRBEK, Nuri ve ALTIN (2009), “Sağlık Bilişim Sistemlerinin Uygulanmasına İlişkin Bir Araştırma: İzmir Örneği”,Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:19, ss.211-232 2. ÖZSARI, Haluk (1998), “Sağlık Projeleri ve Sağlık Enformasyon Sistemleri Çalışmaları Hakkında Genel Bilgi Notu”, Modern Hastane Yönetimi Dergisi, Cilt 2, Sayı6, Ağustos-Eylül 1998, s.15 3. “Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri Alım Klavuzu”, http:// www.bilgiformu.net/tag/hastane-bilgi-yonetim-sistemlerialim-kilavuzu-5-1 (04.05.2012)
YENİ ÜRÜNLER
Yeni USB’lerle Hızlı Veri Aktarımı SanDisk Corporation hızlı aktarım, maksimum depolama kapasitesi ve şık tasarıma sahip yeni USB flash sürücülerini tanıttı. USB 3.0 özellikli SanDisk Extreme USB flash sürücü, maksimum 190 MB/s hızla oldukça büyük dosyaları 10 kata kadar daha hızlı bir şekilde aktarıyor, depoluyor ve paylaşabiliyor. Yeni USB flash sürücü 3 GB gibi büyük dosyaları 20 saniyede ve 40 GB büyüklüğünde dosyaları dört dakikada aktarabiliyor. 128 GB Cruzer GlideUSB flash sürücü ise SanDisk’in şimdiye kadarki en yüksek kapasiteli USB sürücüsü ve fotoğraf, video, müzik ve diğer dosyalar için güvenilir, güvenli ve taşınabilir depolama sağlıyor. Sürücünün, depolama alanı 128 GB ile sınırlı ultra ince dizüstü bilgisayarları kullananlar için ideal bir ürün olduğu ileri sürüldü. Bu tür bir konfigürasyonda Cruzer Glide USB, rahat ve taşınabilir bir çözümle tüketicinin depolama alanı imkanlarını iki katına çıkarıyor. İki yıllık sınırlı garanti verilen Cruzer Glide USB flash sürücüye, 4 GB - 64 GB arası kapasitelerle ulaşılabiliyor.
Microsoft Yeni Tabletlerini Tanıttı Microsoft, beklenen açıklamayı yaptı ve Surface adıyla iki farklı Windows 8 kullanan tablet modelini tanıttı. Surface tabletlerinin sonbaharda çıkması bekleniyor. Tanıtımı yapılan tabletlerden biri Windows RT, diğeri ise Windows 8 Pro kullanıyor. 10,6 inçlik ekranla ön ve arka kameralara sahip çoklu dokunmatik ekranlı tabletlerde, modeline göre Micro SD kartı, USB yuvası, mini DisplayPort ve video çıkışı bulunuyor. 9,3 mm ve 13,5 mm inceliğinde olan yeni cihazların ağırlığı 676 ve 903 gram. 31.5 W-h pil kullanılan Windows RT modelinde MicroSD, USB 2.0, Micro HD Video arabirimleri bulunuyor. Depolama birimi olaraksa 32 ve 64 GB’lık iki farklı model olarak piyasaya sunulacağı kaydedildi. .PC’de yapabileceğimiz işleri tam anlamıyla yapabileceğimiz Windows 8 Pro işletim sistemli model yukarıda da belirttiğimiz gibi 10.6 inç ClearType HD ekrana sahip.Söz konusu ürün de 64 GB ve 128 GB olmak üzere de iki farklı depolama boyutuyla satışa çıkması bekleniyor.
44
TEMM UZ 2012
hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI
Televizyondan Fazlası Terranova 3D Smart LED TV Vestel Terranova LED TV serisine Smart TV ve 3D özelliklerine sahip Terranova 3D Smart LED TV’yi ekledi. Yetkililer, 42 ve 47 inç ekran seçeneklerine sahip Vestel Terranova 3D Smart LED TV’nin, internet ve televizyon içeriğini bir araya getirerek ve klasik yayınları 3D’ye çevirerek televizyon izleme alışkanlığına yeni boyutlar kazandırdığını ifade ediyorlar.
Fotokopide Bol Çözümlü Yeni Ürünler Japon Kyocera Document Solutions’ın Türkiye yetkili dağıtıcısı olan Bilgitaş, FS-C2026MFP+ ve FS-C2126MFP+ A4 çok fonksiyonlu renkli fotokopi modellerini pazara sundu. Dakikada 26 sayfa A4 renkli hızına sahip FS-C2026MFP+ ve FS-C2126MFP+ ürünleri standart olarak fotokopi, ağ yazıcı, ağ tarayıcı ve otomatik doküman besleme özelliklerine sahip. Ayrıca taranan dokümanlar PDF, PDF/A, JPEG, TIFF, XPS gibi farklı formatlarda sayısal dosyalara dönüştürülebiliyor. Doküman maliyetlerini azalttığı belirtilen cihazların, ECOSYS teknolojisiyle verimlilik artışı sağladığı da kaydedildi.
Vestel Terranova 3D Smart LED TV ile yapabilecekleriniz şöyle sıralanıyor; klavye ve mouse’a ihtiyaç duymadan tek bir tuşla, binlerce filme, normal yayın akışı sırasında kaçırılan diziye, milyonlarca farklı videoya ulaşabiliyorsunuz, sunulan geniş müzik arşivinden istediğiniz müzik türünü dinleyebiliyorsunuz, güncel haberleri, hava ve para durumlarını takip edebiliyor, online bankacılık işlemlerini yapabiliyorsunuz. Farklı kanallardan alışveriş ve fırsat sitelerine kadar 50’den fazla yerel içerik sağlayıcıyı Vestel Smart TV portalinde buluşturan televizyon, Facebook ve Twitter gibi sosyal mecralara Türkçe erişimi de mümkün kılıyor.
TEMMUZ 2012
45
Açık Satılan Bal Almayın
haber, AYŞE YILMAZTÜRK
Kıvamına ya da rengine bakarak, koklayarak, hatta tadarak balın gerçeğini sahtesinden ayırt etmek neredeyse olanaksızdır. 46
TEMM UZ 2012
B
alın sayfalarca uzayan faydalarını okuyoruz. Kahvaltı soframızda mutlaka yer veriyoruz. Ama her şeyde olduğu gibi bu doğa harikasının da taklidini yapmayı başardılar. Üstelik ister petek, ister süzme olsun, hakiki balı sahtesinden ayırmak mümkün değil. Peki uzmanlar bu konuda ne diyor? Hakiki bal almak için nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
den ayırt etmek neredeyse olanaksızdır. En doğru, sağlıklı ve güvenilir yol, laboratuvar analizidir. İleri teknoloji ile donatılmış laboratuvarlarda, deneyimli uzmanlarca yapılan analizler, hakiki balın sahtesinden ayırt edilmesini sağlar. Bu olanaklar ile donatılmış bir laboratuvarla iş birliği içerisinde olan markanın tercih edilmesini ve tüketilmesini öneriyorum.
Türkiye’de bal ihracat analizleri ile ilgili olarak Ekonomi Bakanlığı tarafından “Doğal Arı Belgesi” düzenlemek üzere yetkilendirilmiş sadece iki laboratuvardan biri olan SGS Gıda Laboratuvarları Teknik Müdürü Tuncay Çınar balla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Ayrıca balın petek halinde olması, hakiki bal olduğunu kanıtlamaz. Kovan yakınına konan şeker şurubu ve benzeri maddelerin arılar tarafından bala dönüştürülmesi ile de petek bal elde edilebilir. Bu tür petek ballar çiçeklerin, bitkilerin, doğanın tadını ve şifasını içermezler. Bal üretiminde katkı maddesi kullanımı laboratuvarlarda analiz yapılarak tespit edilebilir.
1. Hakiki bal nasıl anlaşılır? İster petek, ister süzme olsun, hakiki balı sahtesinden ayırmak, uzmanlar için bile son derece zordur. Kıvamına ya da rengine bakarak, koklayarak, hatta tadarak balın gerçeğini sahtesin-
2. Bal için sağlık açısından kritik olan analiz hangisidir? Balda gerek mikrobiyolik gerekse zirai
ilaç ve antibiyotik kalıntısı analizleri yapılır. Balda arı hastalıkları ve zararlılarıyla mücadelede zirai ilaçların ve veteriner ilaçlarının kullanımı neticesinde kalıntı oluşur. Bu kalıntılar uzun dönemde insan vücudunda birikince sağılığı tehdit eder hale gelir. Ayrıca balın içerisinde bulunmaması gereken ve hile amaçlı konulan kimyasal ve suni bileşenler (ticari glikoz, nişasta vb.) ise insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Zararlı bakterilerin (Salmonella, E.coli vb.) mikrobiyolojik açıdan analizi ile sağlık risklerinin önlenmesi gerekir. Bu yüzden, üretilen her parti ürün, piyasaya sunulmadan önce Türk Gıda Kodeksi’ne uygunluk açısından mutlaka analiz edilmelidir.
Balın petek halinde olması, hakiki bal olduğunu kanıtlamaz. 4. Tüketici bal alırken nelere dikkat etmelidir? Ambalajının üstünde markası, etiketi, üretici izin numarası, üretim ve son kullanma tarihi olan sağlam ambalajlı ürünlerin alınmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda Tarım Bakanlığı sertifikasına da bakmak önemli. Tezgâhlarda açık satılan ballar kontrollü olmadığın-
dan ve her türlü riski barındırdığından açık bal satın almaktan kesinlikle kaçınılması gerekir. 5. Üreticiden satın aldığı balı kendi markası ile satan firmaların, tüketici nezdinde marka değerini koruması adına firmalara ne tavsiye edersiniz? Bal gibi saf ve sağlık deposu olan bir ürünün kovandan çıktığı gibi doğal, hijyenik, denetimli koşullarda; ileri teknoloji ile üretilmiş ve tam donanımlı laboratuvarlarda analizleri yapılarak kalitesi onaylanmış şekilde tüketiciye ulaşması gerekir. Böylece firmalar tüketiciye her zaman iyi standartlarda bal sunabilir ve marka değerini koruyabilir.
3. Hakiki balın besin değerleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Genel olarak ballar toplandığı bitki kaynaklarına göre farklı aroma, tat, renk, yoğunluk ve kristal özelliğe sahiptir. Balın temel bileşimi früktoz, glikoz, sakkaroz ve maltoz şekerlerinden oluşan karbonhidrattır. Balın bileşimini etkileyen en önemli faktör ise nektarın (bal özlerinin) toplandığı bitkinin türüdür. Hakiki balı oluşturan bileşenler: Su: Olgunlaşmış ballar yüzde 20’den daha az su içerir. Karbonhidrat: Balda früktoz, glikoz, sakkaroz ve maltoz şekerleri bulunur. Mineral Maddeler: Balda bulunan en önemli minareler potasyum, fosfor ve kalsiyumdur. Amino Asitler: Balda yaklaşık on yedi amino asit bulunur. Diğer asitler: Balda, bala has kokuyu veren yaklaşık on üç organik asit bulunur. Enzimler: Balda en çok bulunan enzimler diastaz, invertaz ve katalazdır. Vitaminler: Balda B grubu vitaminler ile C, E ve K vitaminleri bulunur.
TEMMUZ 2012
47
Baş Ağrınızın Sebebi Çene Eklemi Rahatsızlığından Olabilir haber, AYŞE YILMAZTÜRK
Diş hekimi tarafından yapılan detaylı muayeneniz, sadece çene eklemi rahatsızlığıyla ilgili değil bütün genel sağlığınızla ilgilidir. 48
TEMM UZ 2012
Ç
ene eklemi rahatsızlığının semptomları, teşhis ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Diş Hekimi Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, çene eklemi rahatsızlığı çeken birçok kişinin, hangi doktora başvuracağını bilmediğini, bu rahatsızlık için KBB uzmanları, çene cerrahları hatta nöroloji uzmanlarının kapısını çalan hastalar olduğunu söyledi. Çene rahatsızlığı konusunun, eklem uzmanı diş hekimlerinin branşı olduğunu belirten Kışlaoğlu, doğru teşhis sonrasında sorunun, çeşitli tedavi yöntemleriyle çözülebildiğini ifade etti. Çağdaş Kışlaoğlu, çene eklemi rahatsızlığının hangi semptomlarla kendini gösterdiği, nasıl bir tedavi yöntemi izlenmesi gerektiği konusunda merak edilen soruları yanıtladı. Çene eklemi rahatsızlığının, çene ek-
lemlerinin “tam açılmama”, “hiç açılmama” yahut “çene açıldıkça yerinden çıkma” gibi fonksiyon bozukluklarını kapsayan bir rahatsızlık olduğunu belirten Kışlaoğlu, bu rahatsızlığın daha çok genç ve orta yaşlarda görüldüğüne dikkat çekti. Semtomları Nelerdir? Diş Hekimi Kışlaoğlu, bu rahatsızlığın; baş, kulak, çene-yüz ağrıları, kulak çınlaması, çene ekleminden ses gelmesi, ağız açmada kısıtlılık, ağrı veya kaymalar şeklinde semptomlarla kendini gösterdiğini belirtti. Kışlaoğlu, kimi kez klinik belirti vermeden yıllarca devam eden, kimi kez de insanları adeta canından bezdiren bir rahatsızlık olarak süren çene eklemi rahatsızlığının nedenlerini kısaca şöyle anlattı: “Çene eklemi rahatsızlığının oluşmasında birçok neden vardır. Farkında olmadan
çene ekleminize ve yüz kaslarınıza aşırı yüklenmeye sebep olabilecek şekilde dişlerinizi sıkıyor veya gıcırdatıyor olabilirsiniz. Çene eklemi rahatsızlığına sebep olabilecek fizyolojik olmayan bir diş kapanışına sahip olabilir veya daha önceleri çene yüz bölgesinde bir travmaya maruz kalmış olabilirsiniz.” Çağdaş Kışlaoğlu, aşağıdaki sorulara cevap vererek çene eklemi rahatsızlığını test edebileceğinizi belirtti. Çene Eklemi İçin Basit Test Diş Hekimi Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, aşağıdaki soruların üç veya daha fazlasına evet diyorsanız çene eklemi sorununuz olabileceğini ve böyle bir durumda mutlaka bir diş hekimine başvurmanızı tavsiye etti. - Ağzınızı açtığınızda çene eklemlerinizden ses geliyor mu? - Ağzınızı açıp kapamada, yemek yemede veya esnemede zorluk çekiyor musunuz? - Bazen çenenizin kilitlendiğini hissediyor musunuz? - Sabahları uyandığınızda çene-yüz kaslarında ağrı hissediyor musunuz?
Çene eklemi rahatsızlığının nedenlerin anlaşılmasına yardım eden diş hekimi muayenesi, tedavinin ilk aşamasını oluşturuyor. sadece çene eklemi rahatsızlığıyla ilgili değil bütün genel sağlığınızla ilgilidir” diyen Kışlaoğlu, bu muayenede, stres altında olup olmadığınız, dişlerinizi sıkıp sıkmadığınız, dişlerinizi gıcırdatıp gıcırdatmadığınız, ailenizde çene eklemiyle ilgili şikâyetlerinizin olup olmadığına dair sorular sorulduğunu anlattı. Alınan cevaplar ve muayene sonuçlarıyla rahatsızlığın nedenlerinin anlaşılmaya çalışıldığını söyleyen Diş Hekimi Kışlaoğlu, şöyle devam etti: “Yine muayene sırasında kaslarınızı etkileyecek sinir sistemi veya ortopedik bir bozukluk olup olmadığı, çene-yüz ve boyun kaslarınızın uyum içinde çalışıp çalışmadığı anlaşılmaya çalışılır.
Doktorunuz çene eklemlerinizi çene yüz kaslarınızı parmak uçlarıyla palpe ederek ağrı olup olmadığını, ağzınızı açıp kapatarak çene eklemlerinizde ağrı olup olmadığını ve çene eklemlerinizden ses gelip gelmediğini ve alt çenenizi açıp kapatma sırasında kayma yapıp yapmadığını ve maksimum ağız açıklığınızı ölçerek muayenenizi tamamlar.” Tedavide Nasıl Bir Yöntem Uygulanır? “Çene ekleminizdeki problemlerin düzeltilmesi için tek bir tedavi şekli yoktur.” diyen Çağdaş Kışlaoğlu, çeneyüz kaslarındaki spazmın azaltılması, optimum bir kapanışın sağlanması veya çene eklemlerinin aşırı yüklerden kurtulması gibi çeşitli tedavi şekilleriyle çene-yüz bölgesinde uyum sağlanabildiğini ifade etti. Okluzyon uyumu (kapanış) tam olmayan dolgu, protez ve kuron köprülerin de ayrıca gözden geçirileceğini kaydeden Kışlaoğlu, kapanış hattını dengelemek ve aşırı çiğneme basınçlarını önlemek için özel bir aparat olan gece plağı yapılabileceğini de belirtti.
- Ağzınızı kapattığınızda dişleriniz birbirine temas ediyor mu? - Eksik dişleriniz fazla mı? - Zaman zaman kapanışınızın değiştiğini hissediyor musunuz? - Çiğneme sırasında zorluk çekiyor musunuz? Çene Eklemi Rahatsızlığı Nasıl Teşhis Edilir? Diş Hekimi Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, çene eklemi rahatsızlığınız olduğu teşhis edildikten sonra nasıl bir tedavi yöntemi uygulanması gerektiği konusuna da değindi. Kışlaoğlu, çene eklemi rahatsızlığının nedenlerin anlaşılmasına yardım eden diş hekimi muayenesinin, tedavinin ilk aşamasını oluşturduğunu söyledi. “Diş hekimi tarafından yapılan detaylı muayeneniz,
TEMMUZ 2012
49
Ramazan’da Dikkat Edilmesi Gereken Sekiz Şey haber, SU ÖZGÜR
Sahur yapılmadan oruç tutulduğu takdirde aç kalma süresi artıyor, metabolik hız düşüyor, halsizlik, baş ağrısı, yorgunluk ve dikkatte azalmalar görülebiliyor. 50
TEMM UZ 2012
R
amazan ayıyla birlikte beslenme alışkanlıklarımız tümüyle değişiyor. Kilo alımı, kilo kaybı, mide sorunları, hazımsızlık, kabızlık, hipertansiyon ve kalp krizleri Ramazan ayı boyunca en sık karşılaşılan sağlık problemleri arasında yer alıyor. Bu sıkıntılarla karşılaşmamak için beslenmenizde yapacağınız olumlu değişiklikler orucunuzu da rahat şekilde tutmanızı sağlıyor. Ramazan boyunca sağlığınızı ve kilonuzu korumak için sahura kalkmalısınız ve iftardan sahura kadar dört öğün yapmalısınız. Gün boyu sizi tok tutması için kan şekerinizi kontrol altına almak için iftar ve sahurda besin seçimlerine dikkat etmelisiniz. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Küçük, yaz sıcağında ramazanı sağlıklı geçirmek için özel önerilerde bulunuyor.
Sahura Mutlaka Kalkın Sahura kalktığınızda uykunuzun bölünmesinden şikayet ediyorsanız ak-
şamları bir saat erken yatın. Çünkü sahura kalkmadığınız takdirde gün içerisinde çok daha fazla sağlık sorunu yaşıyorsunuz. Sahur yapılmadan oruç tutulduğu takdirde aç kalma süresi artıyor, metabolik hız düşüyor, halsizlik, baş ağrısı, yorgunluk ve dikkatte azalmalar görülebiliyor. Uzun süreli açlık sonrası; iftarda aşırı besin tüketimini ve gün içerisinde kan şekerinin düşmesini engellemek için sahurda sindirimi yavaş besin değeri yüksek gıdaları tüketin. Sahur Sofranızda Meyve ve Komposto Mutlaka Olsun Sahurda çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçının. Bunların yerine hazmı kolay, mide - bağırsak sisteminde uzun süre kalabilecek lif içeren sebze, meyve ve tam tahıllı besinleri tercih edin. Gün boyu kan şekerinin düşmesini engellemek, mide boşalmasını geciktirmek sahurda protein açısından zengin beslenmekle mümkün.
Bu nedenle sahurda yağlı ve kalorili ağır yemekler yerine daha hafif kahvaltılıkları yiyin. Sahur için en ideal besinler, zeytin, peynir, yumurta, kepek ekmeği, çiğ sebzeler, süt, yoğurt, meyve veya meyve kompostoları. Çok Zamanda Az Yemek Yiyin Gün boyu aç kalan mideye, iftarda birden yüklenilmesi, birçok sağlık sorununa neden olacağı gibi kalbin yükünü de artırıyor. Dolayısıyla kalp krizi, yüksek tansiyon, beyin kanaması ve felç gibi hastalık riskleri doğuyor. Uzun süre aç kalan mideye bir anda yüklenmeyin. Az az ve sık sık beslenin. Yemek yerken acele etmeyin. Çok zamanda az yemek yiyin. İftarla Sahur Arasında İki Ara Öğün Yapın Normal zamanda 5 veya 6 öğün olan beslenme sayısı ramazan ayında sahur
Özellikle mevsim meyvelerinden yapılan sütlü tatlılar ya da dondurma sizin için daha hafif ve sağlıklı bir seçim oluyor. ve iftardan oluşan iki ana öğüne düşüyor. İftardan uykuya gidene kadar ki zaman dilimine iki ara öğün ekleyin. Bu şekilde yaşanabilecek olumsuzlukları ve metabolizma hızınızın düşmesini engellemiş oluyorsunuz. Yoğurt ve Ayran İftar Sofranızın Olmazsa Olmazları Olsun Orucunuzu su ve hurmayla açtıktan sonra çorba ve salata gibi hafif besinlerle iftara devam edin. Ana yemeğe
geçmeden önce 5-10 dakika kadar ara vermeniz midenizi rahatlatıyor ve daha az yemenizi sağlıyor. Aradan sonra ana yemeğinizde etli veya etsiz sebze veya ızgara et yemeği ile az miktarda pilav/ makarna /bulgur pilavı tercih edebilirsiniz. Bunların yanında hem protein hem kalsiyum açısından zengin olan yoğurt veya ayran tüketmeyi de unutmayın. Yaz Meyvelerinden Yapılan Tatlıları Tercih Edin Yemekten 1-2 saat sonra meyve veya tatlı yiyebilirsiniz. Fakat tercih edeceğiniz tatlının şerbetli hamurlu ve kızartılan tatlılar olmamasına dikkat edin. Özellikle mevsim meyvelerinden yapılan sütlü tatlılar ya da dondurma sizin için daha hafif ve sağlıklı bir seçim oluyor. İftar ve Sahur Arasında On Bardak Su İçin
TEMMUZ 2012
51
İftardan sahura kadar en az 8-10 bardak su tüketin. Ramazan ayı yılın en sıcak günlerine denk geliyor. Yaz aylarında terlemenin çok olması sıvı kaybını da artırıyor. Bu nedenle özellikle bu dönemlerde su tüketimine ağırlık verin. Gün içindeki su kaybı karşılanmadığında vücutta halsizlik, işte verimsizlik, konsantrasyon güçlüğü, uyuklama, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi sorunlar yaşanabiliyor. Su kaybının önlenmesi için özellikle sahurda sıvı alımına önem verin. İftar ve sahur arasındaki zamanı sıvı açısından düzgün bir şekilde kullanın. Sıvı kaybını karşılamak için su dışında ev yapımı az şekerli limonatalar, ayran, meyve kompostoları tercih edin. Ramazan boyunca 2 litre su tüketimin altına düşmeyin. İftardan sahura kadar en az 8-10 bardak su tüketin. Fakat çay ve kahve gibi içeceklerle sıvı ihtiyacının karşılanmadığını unutmayın. Yağlı ve Tuzlu Gıdalar Vücuttaki Ödemi Artırıyor İftar ve sahur arasındaki saatlerde beslenmenize önem vermeniz oruç tuttuğunuz saatleri daha rahat geçirmenizi sağlıyor. Bu nedenle yağlı ve tuzlu gıdaları asla tüketmeyin. Çünkü bu gıdalar gün içinde daha çok susamanıza ve su tüketemediğimiz için de yüksek tansiyon ve ödem gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden oluyor. Karbonhidrat açısından zengin hamur tatlıları, kurabiyeler, yağlı hamur işleri boş enerji almanıza neden oluyor ve sizi kısa sürede acıktırıyor. İftar ve sahurda tuz içeriği yüksek olan turşu, salamura, yağ ve tuz oranı yüksek olan pastırma, sucuk gibi besinler, şeker oranı ve kalorisi yüksek olan kurabiyeler, hamur tatlıları gibi besinlerden mutlaka uzak durun.
52
TEMM UZ 2012
Gülümseyin!
yazı,
GÖKHAN ÜMİT L ALELİ
S
onsuzluğun Sahibi’ne şükürler olsun ki yine sizlerle birlikteyiz. Yaz sıcağının bastırdığı bugünlerde mübarek Ramazan ayı ile gönüllerimizi serinletiyoruz. Rahmet ve bereket yağmurunda sırılsıklam olmanızı, sonrasında Ramazan Bayramı’nı aileniz ve sevdiklerinizle birlikte bahar havasında geçirmenizi dilerim. Bu ayki satırlarıma bir soru ile başlamak istiyorum. İçten bir gülümsemeyle karşılaştığınızda ne hissediyorsunuz? Bana sorarsanız, kendimi anestezi uygulanmış gibi hissediyorum. Hele karşıdaki insan, değer verdiğim ve de aynı şekilde değer görmeyi beklediğim birisiyse değmeyin keyfime. Şimdi sizlerle güneşin doğuşundan batışına kadar tura çıkalım. Sabah kalktınız, karşınızda eşiniz, çocuklarınız, ya da anne ve babanız. Dişlerim kötü görünür diye korkmayın! Gülümseyin… Karşınızda diş macunu reklamı çeken birisi yok. Size en yakın insanlar var, aileniz var. İnanın onlardan da aynı karşılığı göreceksiniz. Onlar nasıl mutlu oluyorsa, sizde aynı şekilde güne mutlu başlayacaksınız. Trafiktesiniz ve çevrenizdeki araçlar kuralları ihlal ediyor olabilir. Gülümseyin! Karşıdan karşıya geçen dalgın birisi ani fren yapmanıza sebep olabilir. Gülümseyin! O hatasını anlayacak ve sizin ne kadar anlayışlı birisi olduğunuzu düşünecektir. İşyerinizde çalışma arkadaşlarınıza, hastalarınıza gülümseyin. Korkmayın! Sermayenizden bir şey eksilmez. Eğer
yönetici pozisyonunda iseniz, birlikte çalıştığınız arkadaşlarınıza teşekkür edin ve gülümsemeyi unutmayın. Hatalarında bile onları gülümseyerek ikaz edin. İçten bir tebessüm, onların daha dikkatli olmaya itecektir. Geldik en önemli noktaya. Mesai bitimi yaklaşmış ya da işlerinizi tamamlayamadığınız için hâlâ işyerindesiniz. Paydos saatinin üzerinden 3-4 saat geçmiş, yoğun tempo sizi iyice bunaltmış ve günün yorgunluğu üzerinize çökmüş. Belki öğle yemeği fırsatı bile bulamadınız. Mesaiyi bitirmenin, dışarıdaki ve evdeki sorumluluk alanına yol almanın zamanı. Aynı şekilde sizi bekleyen diğer mesai arkadaşlarınız, nöbetçiler... Vedalaşırken onların elini sıkmanız, bu saate kadar bekledikleri için teşekkür etmeniz ve mutlaka gülümsemeniz paha biçilmez. İnanın o insanların tüm yorgunluğunu alıyorsunuz. Empati yapın. Aynı şekilde size davranılsa ne hissedersiniz? Bazen çevrenizdekilere yapacağınız küçük jestler onlar için çok önemli olabilir. Lütfen bu konuda sınır tanımayalım. Artık uyku vakti. Yine gülümseyin. Bu defa O’na gülümseyin. Sağlıklı bir şekilde gün geçirdiğiniz şükredin ve yine gülümseyin. Sabaha daha zinde kalkacaksınız. Unutmayalım, içten bir gülümseme, insanlar arasındaki en kısa mesafedir.
TEMMUZ 2012
53
Sıra Dışı Formuyla Alışkanlıklarınızı Değiştirecek
Nissan Juke Nissan yapılan araştırmalara göre otomobil kategorisinde dünyanın en değerli 6. otomobil markası durumunda ve 2011 yılında bir önceki yıla göre %17’lik artışla marka değerini en çok yükselten marka. Son yıllarda yaptığı yeni model yatırımların yanında, inovasyon ve çevre adına yaptıkları da marka değerinin yükselmesinde oldukça etkili oldu. Ama asıl başarıyı farklılaşma üzerine kurduğu cesur ve sıra dışı tasarım anlayışı ile yakaladı. Nissan’ın marka vizyonunu ortaya koyan çok net bir sloganı var... “SHIFT_the way you move”. Nissan, tüketicilerin
54
TEMM UZ 2012
ihtiyaçlarını karşılamanın ötesine geçerek, beklentiler üzerinde çalışıyor. Tasarım konusunda cesur bir anlayış tercih ediyor. Buna göre Nissan’ın tasarımları, alışılagelmiş otomobil anlayışının çok daha dışına çıkan ve tüketiciyle bire bir ilişki kurabilen araçlar yaratmaya yönelmiş durumda. Farklı müşteri profillerine seslenen araçları ile yeni, cesur ve akıl dolu tasarımlarıyla ne istediğini bilen kişiler tarafından çok geçmeden hak ettiği ilgiyi gördü.
hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
Tasarım
Sıra dışı bir formla birleştiren Nissan Juke, yollarda görmeye alıştığımız birçok otomobilden oldukça farklı. Hatta bugüne kadar üretilen hiçbir otomobile benzemediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Juke’un gerçekten başarılı bir model olduğu ve beklentileri fazlasıyla karşıladığını görüyoruz. Burada tasarım ekibinin radikal tasarım anlayışı yanında tüketicilerin iç görülerine saklanmış detayları yakalaması ve zekice fonksiyonelliği hayata geçirmesine bağlayabiliriz. Nissan yöneticileri, Juke’u tasarlarken üç unsura önem verdiklerini dile getiriyor; Orijinallik, varlığını hissettirme ve robiotic. Bunlar içerisinde özellikle “orijinallik” kelimesinin altını çiziyor ve klasik açıklamayı bir adım öteye götürerek Juke’daki orijinalliği “gelecekte üretilecek hiçbir otomobilin de ona benzemeye cesaret edememesi” olarak tanımlıyor. Cesur tasarımlar ve yeniliklerin bu kadar hızlı kabul görmesi tabii ki zor bu nedenle satış rakamlarına bakıldığında seveni olduğu kadar sevmeyeni de olan bir otomobil. Özelikle kullanım alışkanlıkları, yaşanılan sosyal çevre ve ikinci elde değer kayıpları Juke’un Türkiye pazarındaki en önemli dezavantajları olarak görülüyor. Her şeye rağmen Juke fark yaratan sıra dışı tasarımı, kendinizi özel hissetmenizi sağlayacak imajı ve tercihlerinizle farklılaştığınızı hissettiren sahip olma duygusu ile sizin için çok iyi bir alternatif olabilir.
İç Dizayn
Juke, sürücü ve yolcularına eşsiz bir iç kabin sunuyor. Konfor veren sportif tasarım anlayışı beklentilerinizden fazlasını vererek, içinizdeki enerjiyi ortaya çıkartıyor. Juke’un dashboard tasarımı spor otomobil kullanma zevkini size gündelik hayatta yaşatıyor. Spor direksiyon, led ışıklandırmalı gösterge paneli ve merkezi konsol ünitesi sportif koltuklarla birleşerek sizi haylazlığa teşvik ediyor.
Juke’ un orta konsolu adeta bir motosikleti andıran tasarım anlayışıyla onu eşsiz kılıyor. Kırmızı veya siyah renklere sahip metalik kaplama Juke’ un sportif ruhunu ön plana çıkartıyor. Araç üzerindeki kontrolü artırmak için spor kullanım ve ergonomik tasarım sağlayan yüksek sürüş pozisyonu trafikte daha emniyetli yolculuk yapılmasını sağlıyor.
Motor
117HP güç üreten yakıt ekonomi ve performansıyla içinizdeki eğlenceyi ortaya çıkartacak bu motorda düz ve X-TRONIC CVT vites seçenekleri bulunuyor.
Konfor / Yol Tutuş
Yeni Nissan Juke’ta bulunan Nissan Dynamic Control System ile sürüş esnasında tam istediğiniz kullanım tarzı için SPORT/NORMAL/ECO olmak üzere üç farklı sürüş modundan birini seçebilir ya da klima ayarlarını merkez konsoldaki LED ekran üzerinden kolayca yapabilirsiniz. DRIVE ve ECO INFO ile yakıt tüketimi verilerinden G-Force verilerine kadar birçok veriye gerçek zamanlı ulaşabilirsiniz.
Güvenlik
Yeni Nissan Juke eğlenceyi sever ama güvenlik her zaman önde gelir. Daha iyi görüş hakimiyeti elde etmek için tasarlanan yüksek sürüş pozisyonu Juke’un güvenlik anlayışı içinde yer alıyor. ABS, EBD ve Brake Assist, Elektronik Denge Programı(ESP), sürücü, yolcu, yan ve perde hava yastıkları gibi aktif ve pasif güvenlik ekipmanları Juke’un donanımlarından sadece birkaçı.
TEMMUZ 2012
55
Ceyhun Yılmaz Kendimi Radyocu Olarak Tanımlamıyorum Sağlık alanında sosyal sorumluluk projelerinin öncüsü olarak görmeye alıştığımız Ceyhun Yılmaz son günlerin en çok konuşulan isimlerinden oldu. Omurilik Felçlileri Derneği yararına stand up Show gösterisiyle büyük beğeni kazanan sanatçı, başarı çıtasını yükseltmeye devam ediyor. 2001 yılından itibaren yazdığı tüm kitap gelirlerini LÖSEV, Türk Böbrek Vakfı, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bağışlayan Showman 2013 yılında çıkacak yeni şiir kitabının bütün telif gelirlerini Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne bırakacağını açıkladı. Sohbetimiz esnasında her fırsatta radyocu olarak tanımlanmayı reddeden Ceyhun Yılmaz doktorlara gereken saygı gösterilmediğinden yakınarak “Vatandaşım hemşehrim kardeşim adına ben sizden özür diliyorum” dedi. Best FM stüdyolarından doktorlara seslenen sanatçı SAYED okurları için çarpıcı açıklamalarda bulundu. röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Radyoculuk kariyerinize nasıl başladınız? Kendimi radyocu olarak tanımlamayı doğru bulmuyorum. On iki yıldır televizyon ve sahnede var olduğum kadar duysal iletişimde de varım. Televizyondan dört yıl sonra Best FM’de başladı. Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim beni radyomuza önermişti. Beni buldu, yetiştirdi ve kendisi gönderdi. Televizyon muhabirliği yaptığınız dönemlerde neden ekran yüzü olmak varken siz bu mecrayı tercih ettiniz? Aslında işin doğrusu televizyon hayatım daha önce başladı. Radyoyu da hiç bırakmadığım için bu yanlış algı bir kaç kere daha karşıma çıktı. 2013 yılında ara vermeyi düşündüğümüz radyo yayınları çok derin ve içten bir kitle ile buluşmamızı sağladı.
56
TEMM UZ 2012
Yazarlık, tiyatro, gazetecilik, televizyon programcılığı, standup gibi birçok alanda üstün başarılara imza attınız bunca yetenekleriniz arasında kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Nasıl anılmak istersiniz? Sorudaki iltifatlar için teşekkür ederim. Bir komedyenim ve bu komediyi sahneden, televizyondan, radyodan, internetten sergilemeye çalıştım. İlk vazifemiz anlama oldu; memlekette ve dünyada olanları, tarihi, bugünü anlamak ve anlatmak. Komedi aslında bu anlatma şekillerinden sadece biri. Edebiyatın büyüsünü keşfettiğimde de çok okuyup yazmaya çalıştım. Son kitabınız hayırlı olsun içeriğinden söz eder misiniz? Son kitabım 2011 Şubatta çıktı. Yine
TEMMUZ 2012
57
Tüm medeniyetlerden büyük hürmet gören meslek öğretmenlik ve tıp doktorluğudur. kitabım ise 2013 Şubatta çıkacak yine şiir kitabı. İnşallah sözlerin dansını yine o güzel okuyucularla birlikte müziksiz hissedeceğiz. Hep şiir kitapları yazdınız roman yazmayı hiç düşündünüz mü? Evet bir hazırlığım da var bununla ilgili. Ceyhun’u ağlatan şey ne oldu? Elbette annem. Bir gün gitti ve ağladım, ağlamak maharet veya meziyet değil. Anlamanın bir şeklidir ağlamak. Anlamadıklarınız varsa hâlâ boşa akmış gözyaşları. Annem bizi ağlattı ama çok şey de anlattı. Hatta ablam ile bana “Bundan sonra gereksiz hiç bir şeye üzülmeyeceksiniz” dedi ve bizi boş dertlerden kurtardı. Aydın Üniversitesi’nde hocalık yaptığınızı öğrendik derslerde nasıl bir hocasınız onlara en çok neyi empoze ediyorsunuz? Esasında daha başlamadık konferanslarım ve üniversiteyi ziyaretlerim oldu ama derslere bu sene başlıyoruz. Değerli dostum Fatih Aydın ve Öğretim Görevlileri dostlarım kurumun ismi gibi aydınlık bakıyorlar. Benim gibi isimlere imkan verip kapılarını açıyorlar. Biz de anladıklarımızı aktarabiliyoruz gençlere. Dizilerin ve sinema setlerinin aranan yüzü oldunuz. Önümüzde ki günlerde sizi nasıl bir televizyon projesinde izleyeceğiz? Oyunculuk mesleğinde hep misafir oldum haddimin de bu olduğunu düşünüyorum. Konuk olarak devam edecek. Hayat boyu bu mesleğin yakınında duracağım. Ama oyuncu zanne-
58
TEMM UZ 2012
dilmekten rahatsızım. Hele ki gerçek oyuncuların yüzüne bakarken. Sosyal sorumluluk projelerinin en çok görüldüğü bir radyo kanalındasınız. Best FM ailesinde olmak size neyi öğretti? Best FM her şeyden önce bana hayatı, iyi bir insan olmayı bilgili olmanın gerekliliğini öğretti. Güzel bir röportaj yapmayı düşünüyorum 2013’te veda ederken. Orada duygularımı daha geniş açıklayacağım. Hep komik adam nasıl bu kadar duygusal şiirler yazar?
Durmadım. Oldum sanmadım. Hâlâ çalıştığıma emin olabilirsiniz. Ne diyor Hayyam “Kifayet etme bulduğunla, bir sır daha var bütün çözdüklerimizden başka.’’ Bunca yıllık radyoculuk hayatınızda unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? En güzel anım hem radyoda hem televizyondaki ikinci programımda elektrik kesilmişti ve devreye giren o pek havalı sistem bozulmuştu. Çok üzülmüştüm ama ne der tiyatro “Trajedi artı zaman eşittir komedi.”
Hayatta gün de var gece de.
Genel olarak toparlarsak ufukta ne gibi projeler var?
Sağlık alanında hangi projeleriniz oldu ileride neler yapmayı hedefliyorsunuz?
Ufukta kimsenin para harcamadan eğleneceği yeni bir iletişim şekli var bekleyiniz.
Türk Böbrek Vakfı, LOSEV, Türk Omurilik Felçlileri Derneği veya gördüğünüz herhangi bir şeker hastası ne yaptığımı veya hedefimi anlatabilir size.
Hastanelerde başınıza gelen ilginç olaylar oldu mu?
Sosyal medya ile ne kadar ilgilisiniz?
Doktorlara özel mesajlarınızı alabilir miyiz?
Hiç alakam yok desem yalan olur. Facebook, Twitter hayatımın bir parçası haline geldi özellikle yayınlarımızda bu böyle. İnterneti çok kullanırım. MSN’den özlediğim, konuşamadığım, görüşemediğim arkadaşlarım varsa özel randevu ile girer yazışırım. İzleyici gözüyle baktığınızda sizde iz bırakan dizi veya filmler hangileridir? Bizler Perihan Abla, Kara Şimşek, Bizimkiler ile dizi hayatına başladık. Sonra Oğlum Adam Olacak dizisi güzel oyuncularla keyif vermişti. Zeki Alasya, Metin Akpınar’ın oynadığı tüm dizileri. Ekmek Teknesi, Hayat Bilgisi, Eşref Saati hatırladıklarım arasındalar. Uzun süredir medya camiasında kalıcı olan isimlerdensiniz bunu nasıl başardınız nelere dikkat edersiniz?
Ameliyattan önce anestezi uzmanı doktor dostumuzu sorularımla bayıltmıştım.
Tüm medeniyetlerden büyük hürmet gören meslek öğretmenlik ve tıp doktorluğudur. Size gereken saygı gösterilmediği için vatandaşım, hemşehrim kardeşim adına ben sizden özür diliyorum. Benimle röportaj yapma fikrini kalbinde taşıyanlara emeği geçenlere ve okuyanlara teşekkür ederim.
KİTAP KRİTİK
Yorum ve Aşırı Yorum Gülün Adı kitabıyla geniş kitlelerde huzursuz bir tedirginliğin imarı olan Eco, kitapları kendisine sorulduğunda aynı tedirginliği hiç taşımamaktadır. Focoult’un Sarkacı ile Türkiye’de de birçok okura ulaşan Eco, Yanlış Okumalar, Yorum ve Aşırı Yorum’la bambaşka noktalara dikkat çekmektedir. Umberto Eco’nun İtalya’da bir konferansta yaptığı konuşmalardan oluşan eser aynı zamanda Eco’nun fikirlerine karşı çıkanların görüşlerini de içerisinde barındırmaktadır. Özellikle günümüzde bilginin internet ve diğer ağlar üzerinden hızlı yayılmasının doğal bir sonucu olarak “yanlış” iletilerle muhatap olmaktayız. Farklı yer ve zamanlarda farklı bilgi birikimlerine ulaşabildiğimiz sanal dünya bize bilgiyi sunmakla birlikte büyük bir kaosu da cazip kılmaktadır. Bu kaos ki; Mevlana C. Rumi’ye ait bir sözü internet üzerinde Ece
Ayhan imzası ile karşımıza çıkarmakta, adeta bilgimizi sınamaktadır. Umbrto Eco, Yorum ve Aşırı Yorum’da bu kaosa dikkat çekmekle birlikte aynı zamanda eserlerin okuyucu tarafından anlaşıldığı gibi sunulduğunu da söylemektedir. Eserin kendinden menkul kıymetinin bir kenara bırakılarak ve hatta yazarın anlatmak istediği ana temadan uzaklaşarak okuyucu esere yeni bir yorum kazandırmakta ve kazandırdığı yorum üzerinden eserin yazarı ile birebir muhatap olabilmektedir. İletişim hızlanması ile birlikte ise her okuyucu fikirlerini blog sayfalarından sunulabilmekte, böylece fikirler artmaktadır. Özellikle akademik yayınlar üzerinden yapılan bu konuşmalarda Eco, sunduğu fikirlerini kitabın adeta tamamlayıcısı olan Yanlış Okumalar ile de pekiştirmiştir.
Yorum ve Aşırı Yorum Yazar: Umberto Eco Sayfa Sayısı: 170 Yayınevi: Can Yayınları
Şemspare
Mesnevi Terapi
22/11/63
Yazar: Elif Şafak Sayfa Sayısı: 252 Yayınevi: Doğan Kitap
Yazar: Nevzat Tarhan Sayfa Sayısı: 240 Yayınevi: Timaş
Yazar: Stephen King Sayfa Sayısı: 816 Yayınevi: Altın Kitaplar yor um: İLKAY YAPRAK
60
TEMM UZ 2012
DÜNYA SAĞLIK TURİZMİ TEMSİLCİLERİ ANKARA’DA BULUŞUYOR
17-20 KASIM 2012
Congresium (ATO Kongre Merkezi)
ANKARA
DÜZENLEYEN
KATKILARIYLA
SAĞLIK TURİZMİ DERNEĞİ
ASSOCIATION OF HEALTH TOURISM
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN:
www.saglikturizmikongresi.org - www.healthtourismcongress.org (www.saglikturizmi.org.tr)
FİLM KRİTİK
Güney Kore Yapımlı Bir Belgesel Güney Kore sineması denince ilk akla gelen yönetmenlerin başını şüphesiz Kim Ku Duk çekiyor. Dünyanın dört bir yanından hayran kitlesine sahip olan Duk’un doğal olarak sevenleri kadar sevmeyenleri de var. Ülkemizde daha çok 2003 yılları ile tanındı. Sinematografik takılanların kaçırmadığı bir anlayışı var. Sinemanın sadece eğlence kısmında olanlar için ise bir çeşit ızdırap onun filmleri. Özellikle “İlkbahar, yaz, sonbahar, kış ve ilkbahar” filmi ile yakaladığı ivmeyi “Fedakar kız, Boş Ev, Yay, Zaman, Nefes ve Rüya” ile sürdürmesini bildi. Bu filmler aynı zamanda tüm festivallerin de kapılarını açan birer başyapıtı niteliğinde. Hemen her yıl bir film çeken yönetmen, son filmi Rüya’dan (Dream, 2008) sonra üç yıl ara ile herhangi bir film yapmadı. Bu hem
sevenler hem de kendisi için şoke edici bir durum olarak anıldı. Ve nihayet kendisi 2011 yılında “Arirang” adlı bir belgesel-dram ile çıktı ortaya. Meğersem bu zaman aralığında yalnız bir yaşamı tercih etmiş. Bir dağın yamacında bir köye çekilmiş. Ve kendini, neden üç yıldır film yapamadığını belgesel yapmış. Kendisi ile röportajdan oluşan bir yapım bu. Sinemaseverler için sürprizlerle dolu bir deneme bu belgesel. Kim Ku Duk sinemaya bakışını, tarzını, oyuncu-kamera ilişkisini ve bu sanata olan bakışını sorgulayıp bir bir fikir belirtip sertçe eleştiriler yapıyor. Aynı zamanda Kore’ye de çok kızgın: “Ben anlamıyorum onları, her filmim onlara eleştiri ama hiç izlemeden dünyada ödül aldığı için onlar da ödül verip duruyor” Kim Ku Duk severler bu belgeseli kaçırmasın derim…
Kara Şövalye Yükseliyor
Olmak İstediğim Yer
Vahşiler
Tür: Aksiyon, Dram, Gerilim Yönetmen: Christopher Nolan Oyuncular: Christian Bale, Anne Hathaway, Tom Hardy
Tür: Dram, Romantik Yönetmen: Paolo Sorrentino Oyuncular: Sean Penn, Frances McDormand, Judd Hirsch
Tür: Dram, Gerilim Yönetmen: Oliver Stone Oyuncular: Taylor Kitsch, Blake Lively, John Travolta
Arirang Yönetmen: Kim Ku Duk Yapım Yılı: 2011 Tür: Dram, Belgesel Oyuncular: Kim Ku Duk
yor um: ETHEM METE
62
TEMM UZ 2012
Konfor, Ergonomi ve Hız Bir Arada
SDL/LDR
Sancı, doğum ve lohusa karyolası • Hastayı yataktan kaldırmadan, doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası kullanıma uygun çok fonksiyonlu SDL (sancı-doğum-lohusa) karyolası • Elektrikli motorlar ile pratik kullanım • Sırt, yükseklik, trendelenburg, ayakucu ve bacak destek ayarları • Fonksiyonel korkuluktan kumanda sistemi • Çıkartılabilir ABS plastik başucu paneli • Katlanabilir-gizlenebilir ABS plastik yan korkuluk • Mobilite; merkezi kilitleme sistemli 4 adet tekerlek • Ayarlanabilir ve gizlenebilir ayakucu bölümü • Ayarlanabilir jinekolojik bacak destekleri • Karyola yan taraflarında ıkınma-tutunma barları • Demonte özellikli atık küveti • Kolay temizlenebilir ve çıkartılabilir yatma yüzeyi • Manuel CPR (kalp masaj pozisyonuna hızlı geçiş) • Yüksek stabilite, dayanıklılık
KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com
Bariatrik Mobil ve Tavan Statifli Lift Sistemleri
Bariatrik HASTA KARYOLASI 300kg/600kg güvenli taşıma kapasitesi
Carisma 300 Serisi KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com
Sağlık Bakanlığı’nın Yeni Teşkilatlanma Yapısı ve İşleyişi En Ayrıntılı Şekilde Bu Kurultay’da.