SAYED Eylül 2012 Sayı:54

Page 1

SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

Y IL:5

SAY I : 5 4

EY LÜL 2012

BİLİŞİM

SAĞLIKTA GÜVENİ SAĞLIYOR

AYTÜN LEYMUN

Hemşirelik Bilişimi Mesleğe Güç Kazandıracak

YASİN KELEŞ

Bilişim Sağlığın Sürdürülebilirliğini Sağlıyor

SİNAN ÇETİN

Kendimi Çok Film Yapmak Zorunda Hissediyorum


ZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ

011 MODEL VERSİYON 2011 MODEL VERSİYON 3.01 3.01

KİNETİK TUR SİSTEMİ

TÜRKİYE TEK

YETKİLİSİ YETKİLİSİ

TÜRKİYE TEK TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ3.01 MODEL VERSİYON

ANKARA MERKEZ UFUK ÜNİVERSİTESİ CAD. NO:8 KAT:6 D:33 ÇUKURAMBARLAR / ANKARA - TÜRKİYE TEL: +90 (0312) 205 52 20 FAKS: +90 (0312) 205 52 50

KİYE TEK YETKİLİSİ

İZMİR OFİS SUN PLAZA MAHSUROĞLU MAH. 295/2 CAD. B BLK. 52. GİRİŞ K:2 D: 222 BAYRAKLI / İZMİR - TÜRKİYE TEL: +90 (232) 462 84 81 FAKS: +90 232 (462) 84 82

İSTANBUL OFİS UPHILL COURT TOWERS A-1 A BLOK BARBOROS BATI ATAŞEHİR / İSTANBUL - TÜRKİYE TEL: +90 (216) 688 36 46 FAKS: +90 (216) 688 15 46

ADANA OFİS SÜLEYMAN DEMİREL BULV. GÜZELYALI MAH. 81171 CAD. NO:2 ÇUKUROVA / ADANA - TÜRKİYE TEL: +90 (322) 212 02 07 FAKS: +90 (322) 212 02 08

Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No:8 Kat:6 Daire:33 Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye

Metroport Busidence DİYARBAKIR OFİS GSM: +90 (530) 662 86 64 Kartaltepe Mahallesi KARAKOÇ PLAZA YENİŞEHİR MH. +90 (532) 767 53 45 SELAHATTİN CAD. NO: 24/57 DİYARBAKIR TÜRKİYE Kültür Sokak TEL: +90 (412) 228 32 78 Gsm :+90 530 662 86 64 No:1 Kat:12 Daire:185 FAKS: +90 (412) 228 32 79 Metroport Busidence +90 532 767 53 45 Bahçelievler İstanbul - Türkiye web :www.item.com.tr :+90 312 205 52Kartaltepe 20 Tel :+90 212 441 50 86 Caddesi Tel Mahallesi o v 441 a t e 50 k @93 i t e m . c o m . t r e-posta :novatek@item.com.tr Metroport Busidence Faks :+90 312 205 52 50 Faks :+90n212

i e:33 Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak 10 Ankara - Türkiye

Kültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185

www.item.com.tr

Gsm

:+90 530 662 86 64




SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

YIL 5 • SAYI 54 • EYLÜL 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni

FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

SARE KUŞ

sare@sayeddergisi.org Editör

SU ÖZGÜR

Yazı İşleri

SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen

BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü

AHMET FERHAT AKBEN

Reklam

DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım

SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler

YASEMİN KERİMİ

Yapım

Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com

Merhaba...

S

ağlıkta bilişimin kullanılması artık lüks olmaktan çıktı, gereklilik haline geldi. Kaynak ve işgücünden tasarruf sağlayan bilişim hizmetleri artık hastanelerde ayrı departmanlar olarak anılıyor dahası ve en önemlisi Bakanlığın yeni teşkilat şemasında Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü mevcut. Randevu ve hasta çağırma sistemlerinden tutun da hastane bilgi yönetim sistemleri, klinik bilgi sistemlerine o kadar geniş bir yelpaze var ki. Hepsi de memnun ve mutlu bir hasta için. Aslında bu durumdan hem hasta memnun hem sağlık çalışanı. Amerika’da yapılan bir araştırmada hastanelerde kullanılan teknolojinin hastaların iyileşme sürecini büyük bir şekilde etkilediği kanıtlanmış. İnsanların en iyi sağlık hizmetini almak için deniz aşırı ülkelere bile gitmeyi göze

alması bu araştırmayı doğrular nitelikte. Memorial Sağlık Yatırımları A.Ş. Bilgi Sistemleri Koordinatörü ve Sağlık Bilişimi Derneği Başkanı Yasin Keleş ile bilişimin dününü bugününü ve geleceğini konuştuk. Uğur Kirez ise sağlık bilişiminde yaşanan sorunlardan bahsetti. Aytün Leymun dergimiz için hemşirelik bilişimini değerlendirdi. Her ay olduğu gibi büyüteç bölümü sektörü mercek altına almaya devam ediyor. Konumuz sarf malzemeleri. İlgiyle takip ettiğiniz yazarlarımız yine sizlere ilgi çekici yazılar hazırladılar. Ünlü konuğumuz ise Çanakkale Çocukları filmi ile son zamanlarda adından söz ettiren yönetmen Sinan Çetin. Zevkle okuyacağınız bir sayı olması dileğiyle…

Baskı ŞAN OFSET

Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24

Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.

EY LÜ L 2 0 1 2

3



Başkandan Sevgili SAYED Dostları.

Y

azdan ayrılıp sonbaharın tatlı kahverengisini yaşıyoruz şu günlerde. Gözbebeğimiz çocuklarımızın okul telaşı sardı hepimizi. Acaba düşündük mü hiç? Anne ve babalarımız bizler için aynı hazırlıkları yaptılar mı? Aynı tatlı telaşı yaşadılar mı? Geçmişle beraber geleceği düşünelim. Bizim çocuklarımız da aynı duygularla kendi yavrularını eğitim ve öğretim sezonuna hazırlayacaklar mı? Hangi dönemde olursa olsun, anne ve babanın evlat sevgisinin değişmeyeceğinden şüphemiz yok. Ancak zaman ve şartlar ne kadar da değişiyor. Dün neredeydik, bugün neredeyiz? Yarın nerede olacağız? Bu vesileyle ebediyete intikal etmiş anne ve babalara Allah’tan rahmet, hayattakilere sağlık ve huzur diliyorum. Yeni eğitim ve öğretim yılında öğrencilerimize üstün başarılar temenni ediyor, gözlerinden öpüyorum.

4. Ulusal Sağlık Kurultayı çalışmalarımızı tamamladık. SAYED’in, yıllardır klasikleşen çizgisinde, kalite ve verimliliğinden ödün vermeyen bir kurultay olacak. Sağlık yönetimi konusunda merak edilen tüm sorulara en yetkili kişilerden cevap bulabileceğiniz, ülkemizin her noktasında görev yapan sağlık yöneticilerinin uygulamaları hakkında fikir alışverişi imkânı sağlayabileceğiniz bir kongre olacak. Yılın Başarılı Yöneticisi Adayları konusunda titiz çalışmamız devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda gösterdiğimiz hassasiyeti aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Yönetim Kurulu arkadaşlarımız gayretli bir çalışma içerisindeler. Antalya / Belek’te gerçekleştirecek olduğumuz 4. Ulusal Sağlık Kurultayı’nda sizlerle birlikte olmak dileğiyle hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. Sağlıcakla kalın…

SAYED Yönetim Kurulu Başkanı

EY LÜ L 2 0 1 2

5


EYLÜL

54 14

18

22

24

28

AB Projeleri Zararlı Olabilir mi?

30

Uzlaşma Yönetmeliği’nde Sıkıntı Oluşturabilecek Beş Madde

32

Hastane Sarf Malzemeleri Büyüteç Altında

Teknoloji İyi Kullanılmadığında Size Doğrulan Bir Silah Olabilir

40

PKU Hastaları Toplumun Bir Parçasıdır

Sağlık İletişimi Eğitimde Merkezi Etmen Rolü Oynuyor

44

Hastaneler Tıbbi Karar Destek Sistemlerini Yapılandırmalı

08

Spot Haberler

14

Hemşirelik Bilişimi Mesleğe Güç Kazandıracak

18

Bilişim Sağlığın Sürdürülebilirliğini Sağlıyor

22 24


SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)

30

54

56

36

Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)

Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN

Danışma Kurulu

Hastane Sarf Malzemeleri Büyüteç Altında

46

Dünyada Her Dört Saniyede Bir Alzheimer Teşhisi Konuluyor

50

Yeni Ürünler

52

Hayatın İçinden: Retwitlemek Tokalaşıp Sarılmanın Önüne mi Geçti?

54

Mitsubishi ASX

56

Röportaj: Sinan Çetin

60

Kitap Kritik: Kitab-ül Hiyel Yedinci Gün Kuzular Vadisi Palto

62

Film Kritik: Olmak İstediğim Yer Araf La Vie d’une Autre Cennetteki Çöplük

Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Atasam 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 Çapa Medikal 9 ⁄ Siemens 11 ⁄ MNT 13 ⁄ İncekaralar 17 ⁄ Medisel 21 Ekol Tıbbi Ürünler 27 ⁄ Fujifilm 35 ⁄ Kurt&Kurt 39 ⁄ Promed 43 ⁄ Tasarımmed 45 Fiksmed 49 ⁄ Duman Çelik Eşya 53 ⁄ SAYED 2012 4. Ulusal Sağlık Kurultayı 59 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi 61 ⁄ Mespa 63 ⁄ Kompozit 64-65 ⁄ Sisoft 66

Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİL Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.


SPOT HABERLER

Kocaeli’ndeki Ruhsal Hastalar Müzikle Şifa Buluyor

17-21 EKİM 2012

MARITIM PINE BEACH RESORT CONVENTION CENTER BELEK / ANTALYA

4. Ulusal Sağlık Kurultayı Kayıtları Hızla Devam Ediyor Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED) sağlığın tüm birleşenlerini bir araya getirmeye devam ediyor. 2007, 2008 ve 2010 yıllarında yapılan Kurultaylarla adından bahsettiren Dernek, bu sene de 17-21 Ekim’de Antalya Maritim Pine Beach Resort Otel’de 4. Ulusal Sağlık Kurultayını düzenleyecek. SAYED bu kurultayla, sağlık hizmeti sunumuna yön veren; Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Sayıştay, Hazine Müsteşarlığı, Üniversiteler, özel sağlık sigorta kuruluşları, medikal sektör kuruluşları ve ilgili diğer kurumların üst düzey yöneticileri ile tüm kamu ve özel sektör sağlık yöneticilerini bir araya getirmeyi planlıyor. Ayrıca 4. Ulusal Sağlık Kurultayı Sağlık Bakanlığı’nın yeni teşkilatlanma yapısı ve işleyişi en ayrıntılı şekilde işlenecek olan ilk kurultay olma özelliğini taşıyor. 2010 yılındaki Kurultayda olduğu gibi bu yıl da yılın en başarılı sağlık yöneticileri seçilerek ödülleri takdim edilecek. 

8

EYLÜL 2012

Derince ilçesindeki Kusachi Kültür Merkezi’nde faaliyet gösteren Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezi’nde ‘’Kaliteli Yaşam İçin Müzikterapi ile Toplum Ruh Sağlığının Desteklenmesi’’ çalışması kapsamında akustik için ahşapla kaplı özel terapi salonu oluşturuldu. Ağır ruhsal sorunları olan hastalar bu merkezde sahip oldukları özelliklere göre belirlenen tedavi yöntemiyle rehabilite ediliyor. Proje danışmanı Marmara Üniversitesi (MÜ) İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, müziğin her türlü ibadette ve hastalıkların tedavisinde kullanılmasının tarihi gerçekler arasında olduğunu ifade ederek, müzikle tedavinin Türk hekimlerince icat edilmese de onların elinde geliştiğini ve yeniden şekil bulduğunu söyledi. Hangi makamın hangi rahatsızlığa iyi geldiğini tespit etmek için tarih boyunca müzikterapi uygulandığına işaret eden Turabi, ‘’Rast makamı beyin hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu makamın frekansı ve titreşimi, beyinde bulunan balgam sıvısını daha aktif hale getiriyor’’ dedi. Prof. Dr. Turabi, rast makamının kafa travmaları, beyin hastalıkları ve felce iyi geldiğinin tespit edildiğini vurgulayarak, ‘’Aynı şekilde hicaz makamı, uyku zorluğu olanlarda ve idrar zorluğu çeken prostat hastalarına iyi gelmektedir. Hicaz makamını sürekli dinleyen bir hastamızın daha sıklıkla idrara çıkabildiği, uyku zorluğu yaşayanların da pek rahat uyuyabildiği tespit edilmiştir’’ şeklinde konuştu. 



SPOT HABERLER Diğer önemli bir lojistik avantaj ise kompakt solunum sisteminin Leon Plus, Leon ve Leon mri için uygun olmasıdır. Solunum sistemi tüm cihazlarda da kullanılabilir. mri pozisyonu entegre bir manyetik alan şiddet ölçen monitör tarafından izlenmelidir.” 

Kişiye Özel Anestezi Cihazı Leon mri Medikal teknoloji alanında önemli çalışmalara imza atan Heinen + Löwenstein kişiye özel anestezi cihazı Leon mri Dünya sağlık sektörüne tanıttı. Uzmanlar Leon mri’in manyetik rezonans görüntüleme alanına yeni bir soluk getirdiği görüşündeler. İncekaralar’ın temsilciliğini yürüttüğü Heinen + Löwenstein’nın kişiye özel anestezi cihazı Leon mri Türkiye’de de hizmetine sunuldu. Yetkililerin verdiği bilgiye göre Leon mri modeli ile kişisel programlanmış çalışma istasyonları oluşturulabilmenin yanı sıra en üst düzey hijyen standartları baz alınan bu sistemlerde, mümkün olan en yüksek esneklik ve güvenlik de sağlanıyor. Ayrıca geniş aksesuar seçenekleri ile her yaştaki hasta için kullanılabiliyor. Bilindiği gibi günümüzün anestezi çalışma istasyonunun sadece en yüksek teknik performansı değil yeni ve genişletilebilir platform kavramlarını da sağlaması gerekiyor. Mevcut çalışma rutinlerine ve ortamlarına eksiksiz ve kolayca eklenebilen bu sistemler, kişisel taleplere göre yapılandırılabiliyor. Leon mri’nin teknik özellikleri konusunda ise İncekaralar yetkilileri özetle şu bilgileri verdi: “ Leon mri özellikle 40 militeslaya kadar olan şiddete sahip mri alanında kullanılmak için geliştirilmiştir. 1.5 tesla ve 3 tesla mri sistemlerinde çalışır. LED ışıkları ile değişik renkte alarm ve mesajlar, öncelik sıralamasının belirlenmesinde yardımcı olur. Bu görsel alarmlarda mr alanı içinde ve dışında rahatlıkla izlenebilir. Leon mri’ın güç spektrumu ve operasyon bilgisi Leon ile birebir eşleşmektedir.

10

EYLÜL 2012

Kağıtsız Hastane Projesi Başlatıldı Hastanelerde karmaşık hasta dosyalarının yerini tablet bilgisayarların alması planlanıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yeni projesiyle birlikte hastalarla ilgili tüm verilere tablet bilgisayarlar ya da akıllı telefonlarla ulaşılacak. Sağlık Bakanlığı’nın “Kağıtsız Hastane” projesi için Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi pilot hastane seçildi. Doktor ve hemşireler kağıt-kalem yerine tablet bilgisayar kullanmaya başladı. İleride tüm hastanelere yaygınlaştırılması planlanan uygulamayla hastanın hastaneye adımını attığı andan itibaren kayıtlan dijital ortamda tutuluyor. Hastaneye poliklinik ya da acilden girişi yapılan her hastanın kan ve idrar tetkikleri, tomografi, röntgen ve MR bilgileri dijital ortama yükleniyor, sonuçlar da buradan takip ediliyor. Hastane personeli bu bilgilere verilen özel şifreyle ulaşabiliyor. Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nde yazılı imza dönemi de kapanıp, yerine e-imza kullanılacak. Hastalardan alınacak onay dışında tüm işlemler bu e-imza ile yapılacak. Sağlık personeli, TÜBİTAK ile yürütülecek projeyle yakında e-imza kullanmaya başlayacak. 


MAGNETOM Spectra 3T anahtar覺


SPOT HABERLER

Sağlık Sektöründe En Fazla Talep Hemşirelik Mesleğine Geliyor Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) 2008 ile 2012 yılı Ağustos dönemi sağlık sektöründe açık iş talepleri ve işe yerleştirme verilerinden derlenen bilgilere göre, söz konusu dönemde İŞKUR’a 12 bin 333 açık iş talebinde bulunuldu. Son 5 yılda sağlık sektöründe en fazla talep, 4 bin 360 ile hemşirelik mesleğine oldu. En çok talep gelen ikinci meslek ise 2 bin 4 ile sağlık eğitimcisi olurken, bunu sırasıyla 984 ile acil tıp teknisyeni, 894 ile sağlık memuru, 421 ile diğer yardımcı sağlık personeli, 405 ile ebe, 300 ile laboratuvar teknisyeni, 291 ile veteriner hekim, 253 masör, 152 ile eczacı kalfası, 151 ile anestezi teknisyeni, 116 ile biyomedikal cihaz teknikeri, 111 ile diyetisyen, 96 ile diğer uzman tıp doktoru, 96 ile diş hekimi yardımcısı izledi. Bunların dışında da diğer sağlık personeli için toplam bin 699 talep geldi.

Hastanelerde İç Dizayn Değişiyor Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından yayımlanan duyuruda, karşılamayönlendirme, halkla ilişkiler, danışma, kayıtkabul, numune kabul, tetkik ve rapor sonuç alma, sekreterlik gibi hizmet alanlarında; hasta ve yakınları ile çalışanlar arasında iletişimi engelleyen yüksek banko ve benzeri uygulamaların (camekân, pencere, bariyer ve benzeri ofis malzemesi) kaldırılması gerektiği belirtildi. Hasta ve yakınlarının oturarak rahatça hizmet almalarını sağlayacak uygun yükseklikte hizmet alanları oluşturulması istendi. Banko ve desklerin, istenilen özelliklerde olacak şekilde revize edilmesi, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise amaca uygun çalışma masalarının temin edilmesi gerektiği kaydedildi. Bu kapsamda sağlık kuruluşları, 15 Ekim tarihine kadar banko ve desklerin söz konusu özelliklere göre yeniden dizayn edilmesini sağlayacak. Geciken kurumlar ise gerekçeli açıklamalarını Bakanlığa bildirecek. 

12

EYLÜL 2012

İŞKUR tarafından alınan 12 bin 333 açık iş talebinin, yüzde 35’ine denk gelen 4 bin 302’i talep işe yerleştirme ile sonuçlandı. En fazla işe yerleştirme, bin 839 kişi ile hemşirelik mesleğinde oldu. Hemşirelik mesleğindeki işe yerleştirme oranı yüzde 42,2 oldu. Acil tıp teknisyenliği de söz konusu dönemde 375 kişi ile sağlık sektöründe en fazla işe yerleştirilen meslekler arasında ikinci sırada yer aldı.


Radyasyon Onkolojisi ve Nükleer Tıpta

Sağlık Kuruluşlarının Tercih Edilen İş Ortağı

MNT SAĞLIK HİZMETLERİ VE TİC. A.Ş. Mongeri Binası 19 Mayıs Mah. Dr. Şevket Bey Sk. No:5 34360 Şişli / İSTANBUL Tel: 444 4 MNT (668) Faks: 0 (212) 219 82 22 www.mnt.com.tr


Hemşirelik Bilişimi Mesleğe Güç Kazandıracak D

yazı,

AY TÜN LEYMUN

DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAŞHEMŞİRESİ

14

EYLÜL 2012

ünyadaki tüm ülkelerin amaçlarından birisi de, sağlıklı bireylerden oluşan gelişmiş bir toplum yapısının oluşturulmasıdır. Sağlıklı ve gelişmiş toplum hedefine ulaşabilmek ise ancak iyi örgütlenmiş bir sağlık sistemi ile mümkün olabilir. Bu bağlamda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetleri ayrıcalıklı bir yere sahiptir. İyi örgütlenmiş bir sağlık sisteminin oluşturulmasında ise sağlık bilişim sistemlerinin önemi büyüktür. Bilgi teknolojileri diğer bütün sektörleri etkilediği gibi sağlık sektörünü de büyük ölçüde etkilemiştir. Sağlık sektöründe yer alan kurumlar, karar verme aşamasında verileri daha bilinçli şekilde kullanarak değerlendirmek, hizmet alanını genişletmek, verimliliği artırarak maliyetleri düşürmek, müşteri hizmetlerini iyileştirmek ve kaynakların daha iyi yönetilmesini sağlamak amacıyla bilgi teknolojilerinden ve sağlık bilişim sistemlerinden faydalanmak zorundadır. Sağlık sektöründe bilgisayara dayalı bilgi sistemlerinin

kullanımı hızla artmaktadır. Sağlık bilişimi ile bilginin yönetilmesi kolaylaşmakta, etkin iletişim sağlanarak kalitenin artırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, hemşirelik uygulamalarını kendi dili ile tanımlayan bilişim sistemleri önem kazanmıştır. Ülkemizde de kamu ve özel hastanelerde hastane otamasyon sistemlerinde hemşirelik hizmetleri modülü yazılmaya ve kullanılmaya başlanmıştır. Hemşirelerin Bilimsel Araştırma Yapmasını Destekliyor Bilgisayar ve bilişim teknolojilerinin gelişimi ile sağlık mesleklerinde ve hemşirelikte önemli değişimler yaşanmaktadır. Hemşirelik dokümantasyonu ve hemşirelik bilgisinin paylaşılması konusundaki gelişmelerin etkisi tüm ülkelerde görülmektedir. Bilişim teknolojileri, hemşirelik verilerinin ve bilgi birikiminin yayınlanmasını, paylaşılmasını ve bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmakta bu da hemşirelerin bilimsel araştırma yapmasını desteklemektedir.


Hemşirelik bilişimi; hemşirelik bakımını sağlamak ve hemşirelik uygulamalarını desteklemek için hemşirelik bilgisinin işlenmesinde ve yönetilmesinde yardımcı olmak amacıyla hemşirelik biliminin bir kombinasyonudur. Uluslararası Medikal ve Hemşirelik İnformatik Kuruluşu, hemşirelik bilişimini; “Sağlığı desteklemek için iletişim, teknolojisi ve enformasyon süreçleri ile enformasyon yönetiminin ve hemşirelik enformasyonunun hemşireliğe entegrasyonu” olarak tanımlanmıştır. Hemşirelik Bilişimi, Bilgi Teknolojisi Hastane Bilgi Sistemlerinde; bilgiye nasıl ulaşılacağı, verilerin nasıl elde edileceği, nasıl kullanılacağı, na-

sıl kayıt altına alınacağı ve ne şekilde saklanacağını tariflenmektedir. Bu teknoloji; klinik hemşirelik uygulamalarında, hemşirelik eğitiminde, hemşirelik yönetiminde ve araştırmalarında, hemşirelik hasta tanılaması, planlama, uygulamalarında ve aynı zamanda istatistiklerde kullanılabilmektedir. Bilgi Teknolojileri kullanımı; Sağlık Hizmetleri ve Hemşirelik Hizmetlerinin, kanıta dayalı çok önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Verilen Hizmetlerin Kalitesi Arttı Bakanlığımız tarafından yayınlanan Hastane Kalite Standartlarına göre tüm Kamu Hastanelerinde hemşirelik

İyi örgütlenmiş bir sağlık sisteminin oluşturulmasında sağlık bilişim sistemlerinin önemi büyüktür. hizmetleri dokümantasyon bazında standartlaşmıştır. Bu dokümanların otomasyon sistemine geçirilmesi konusunda hastanemizde ve İstanbul’da birçok kamu hastanesi otomasyon sistemlerinde hemşirelik modülü kullanılmaya başlamıştır. Otomasyon sistemleri sayesinde; hemşirelik yönetimi ve eğitiminde bilgiye kolay ulaşım sağlanmıştır. Hemşirelik bazında yapılan hastanın tanılaması, takipleri, tedavileri, fiziksel değerlendirmeleri, bakım uygulamaları ve sonuçları kayıt altına alınabilmektedir. Ayrıca bölümler arası ve vardiyalar arasında iletişim kurma, bakım sonuçlarını istatistiksel olarak değerlendirme gibi pek çok farklı amaçla meslektaşlarımız bilişim sistemini kullanmaktadır. İstatistiksel değerlendirmede Bakanlığımız kalite standartları gereği istenilen düşme riski, bası yarası, katater enfeksiyonları, delici kesici alet yaralanmaları, hemşire yer değişimleri gibi indikatörlerin takipleri tam otomasyona geçildiğinde daha hızlı ve doğru yapılabilmektedir. Ayrıca bakımlara ve takiplere yönelik prosedür ve talimatların saklanması, hasta bakım rehberlerinin otomasyan sistemi üzerinden oluşturulması verilen hizmet kalitesini artırmanın yanı sıra geri bildirimlerde bilgilere kolay ve çabuk ulaşılmasını da sağlamaktadır. Kayıtların bilişim/otomasyon sistemine girilmesi; hastaya uygulanan tedavi ve bakımın zamanını kontrol etme, eksikleri tespit etme, hemşirelere zaman kazandırma, okuma hatalarının önüne geçerek güvenilir tedavi sunma, hasta bilgilerine ulaşımın sadece hastaya bakım ve tedavi veren kişilere verildiği için hasta mahremiyetine fayda sağlamaktadır.

EY LÜ L 2 0 1 2

15


Bakanlığımız tarafından yayınlanan Hastane Kalite Standartlarına göre tüm Kamu Hastanelerinde hemşirelik hizmetleri dokümantasyon bazında standartlaşmıştır. Sorunlar da Yaşanıyor Kurumlardaki otomasyon sisteminin yararlarının yanı sıra kullanım esnasında zaman zaman sorunlarla karşılaşılmaktadır. Meslektaşlarımın gerek okul gerek sosyal ortamda bilgisayar bilgisinin kısıtlı olmasından ekranlara adaptasyon sürecinin uzaması, elektronik ve manüel kayıtların eş zamanlı tutulmasına bağlı hasta dosya bütünlüğünün bozulması, bilgi akışının aksaması, hekim istemlerinin hemşire ekranında görünmemesi, hemşire kayıtlarının silinmesi, hasta teslim ve nöbet teslim sürecinin uzaması gibi sorunlar sayılabilir. Sonuç olarak hemşirelik hizmetlerinde otomasyon/bilişim sistemlerini kullanmak; • Hasta bilgilerine çabuk ve kolay ulaşım imkânı, • Hasta mahremiyetinin korunmasını, • İletişimin hızlı ve etkin hale getirilmesini, • Hastaya ait tüm süreçlerin kayıt altına alınmasını, • Bakım kalitesi ve maliyetlerin yönetilmesini, • Veri tabanları oluşturarak analiz elde etme kolaylığını, • Zaman, maliyet, kişi açısından tasarruf etmeyi, • Sağlık bakım kalitesini artırmayı, • Arşivin iş yükünü azaltmayı sağlamaktadır.

16

EYLÜL 2012

Çağın getirdiği değişim ve gelişmelerin gerisinde kalmadan ve hemşirelik adına ortak bir dil oluşturarak hemşireliğin temel fonksiyonları olan yönetim, eğitim, bakım ve tedavi uygulama süreçlerinde hemşirelik bilişimini kullanarak mesleğimizin güç kazanacağı kanaatindeyim. Kaynaklar 1. Ay F., Uluslararası Elektronik Hasta Kayıt Sistemleri, Hemşirelik Uygulamaları Ve Bilgisayar İlişkisi, Gülhane Tıp Dergisi, 2009; 51:131-136 2. Işık B., Kaya H.;Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin (BİT) Öğretme-Öğrenme Sürecine Entegrasyonunda Hemşire Eğitimcilerin Rolü, İ.Ü.F.N. Hemşirelik Dergisi, 2011, Cilt 19 - Sayı 3: 203-209. 3. Ömürbek N., Altın F.G.; Sağlık Bilişim Sistemlerinin Uygulanmasına İlişkin Bir Araştırma: İzmir Örneği, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2009, Sayı:19, ss.211-232. 4. Turhan K., Köse A.; Hemşirelerin Hemşirelik Bilişimi Hakkındaki Düşüncelerinin Değerlendirilmesi: Trabzon İline Ait Bir Çalışma, VII. Ulusal Tıp Bilişimi Kongresi Bildirileri



Bilişim Sağlığın Sürdürülebilirliğini Sağlıyor H

astanelerde bilgi sistemlerinin etkin kullanımının önemi her geçen gün artıyor. Hasta odaklı hizmet anlayışı bir bakıma bu sistemleri kullanmayı mecbur kılıyor. Bir hasta, hastaneye gittiğinde tıbbi geçmişi anında doktorun bilgisayar ekranına taşınabiliyor. Bunlar sadece bizim gördüğümüz gelişmeler. Bilişim sistemleri ile ilgili bilmediklerimizi Yasin Keleş’e sorduk. Sağlık Bilişimi Derneği olarak neler yapıyorsunuz?

YASİN KELEŞ

MEMORIAL SAĞLIK YATIRIMLARI A.Ş. BİLGİ SİSTEMLERİ KOORDİNATÖRÜ SAĞLIK BİLİŞİMİ DERNEĞİ BAŞKANI

ropör taj: SU ÖZGÜR

18

EYLÜL 2012

Bundan on yıl önce sağlık sektörüne başladığımda neden insanlar bilişimi daha verimli kullanmıyor diye düşündüm. Beş altı arkadaşla birlikte bu işe bir hız kazandırdık ve sağlık bilişimcilerinin buluştuğu bir platform kurduk. Yaptığımız çalışmalarla belirli bir yere geldik. Birçok Bilgi Sistemleri yöneticisi ile buluşup konuşabiliyoruz. Aramızdan bir arkadaşımız kötü bir de-

neyim yaşamışsa bu deneyimini diğer bir arkadaşa aktarabiliyordu. Bu paylaşımlar büyüyerek devam etti. Birlikte çok büyük etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladık. Bir adım sonrasında dernekleşmeye gitme adına Sağlık Bilişimi Derneğini kurmaya karar verdik. Derneği bir paylaşma platformu haline getirmeye ve Türkiye genelinde aktif hizmet vermeye çalışıyoruz. Yaptığımız mini zirvelerle hem derneğimizi tanıtmayı hem de sağlık bilişimini yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Etkinlik odaklı açılım sloganıyla devam ediyoruz. Bilişimin sağlık sektörüne yansımaları nelerdir? Bilişim teknolojiye yansıdığı için otomatikman sağlığa da yansıdı. Eskiden kurumlar içerisinde masa telefonu kullanılıyorken artık cep telefonlarını kullanır hale geldik. Şirket içinde kâğıtlarla haberleşirken mail sistemi-


ne geçtik. Hastaneler arasında bir bağ yoktu ve her hastane kendi hesaplarını tutuyordu. Şu anda Memorial Hastaneleri içinde ciddi bir network var. Bir veri tabanı üzerinden tüm hastaneleri yönetebiliyoruz. Geçmişte yazılımlar hastanın medikal olmayan kayıtlarını tutma şeklindeydi, günümüzde ise hastanın tüm geçmişini ve tahlillerini sistem üzerinde tutabiliyoruz. Endüstri de çok gelişti. Eskiden bir server alıyorduk çok büyük bir alanı kaplıyordu artık küçücük oldular. UPS’ler çok enerji harcıyorlardı günümüzde çok daha az enerji ile yönetilebiliyor. Bütün bunlar toplamda sağlığın sürdürülebilirliğini sağlıyor. Teknoloji hastaların yatış süresini de kısalttı. Bilgiye çabuk ulaşan doktor daha hızlı karar veriyor. Bu ciddi bir gelişme. Mesela Amerika’da yapılan bir araştırmada hastaların, teknolojiyi kullanan hastanelerde yatış sürelerinde hem bir kısalma hem de güven duygusu ile beraber iyileşme sürelerinde de yüzde kırk civarında bir iyileşme olduğu görülmüştür.

Bilgiye çabuk ulaşan doktor daha hızlı karar veriyor. gelmeye başlıyoruz. Sağlıkta bilişimle daha tanışma evresindeyiz. Birçok alanda spesifik yazılımların kullanılmaya başlaması, hekimlerin bu işe tam manasıyla girmeye çalışması, tele tıp uygulamalarının gelişmesi gelecekte sağlık bilişiminin çok daha ilerleyeceğine işaret ediyor. Önümüzde yapacağımız çok büyük projeler var. Bunlar zaman içerisinde kurumların ve çalışanların evet demesiyle ortaya çıkacaktır. İnanıyorum ki beş sene sonra Türkiye’yi sağlık bilişimi alanında çok güzel bir yere getiririz. Çok güzel projeler yapılıyor ülkemizde. Mesela Bakanlığın yaptığı ilaç takip sistemi pro-

jesine Amerika’dan talipler var. Bugün Türkiye sağlık alanında çok geliştiği için tüm firmaların gözü ülkemizde, gelip ürün satmak istiyorlar. Ama tam tersi Türkiye’deki başarılı projeler üreten firmaların gidip yurt dışında ürün satması lazım. Bunu devletimiz nezdinde değerlendirip bir politika desteği ile yapabiliriz. Sağlık bilişiminde daha yolun başındayız dediniz. Peki sarf etmemiz gereken o yolda sağlık yöneticileri ne yapmalı? Bu bir takım çalışması. Bilişim alanında bir yönetici, medikal alanda bir yönetici, otelcilik alanında bir yönetici, lojistik ve satın alma bölümünde bir yönetici vs. bunların hepsi bir takım oluşturur. Bunlar birbirleriyle çok iyi bir koordinasyon içinde olmalı. En üstteki yöneticinin de bu ekibi çok iyi

Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları teknolojiye ayak uydurabiliyor mu? Teknolojiye alışma evresi yaşlara göre değişiyor mu? Yaşı büyük olduğu halde şu anda gençlerin bile kullanmadığı teknolojileri kullanan hocalarımız var. Kimi hekimlerimiz de uzun yıllar kâğıtla çalıştığı için bilgisayara daha mesafeli bakabiliyor. Teknolojiye karşı direnç gösterenler elbette çıkabilir ama biz sağlık bilişimcileri olarak kendilerine destek verip faydalarını gösterdikçe direnç azalıyor desteğe dönüşmeye başlıyor. Hekimlerimiz en büyük hedef olan hasta memnuniyetini, neticesinde görüyor. Sağlık bilişimi Türkiye’de ne kadar tanınıyor? Daha yolun başındayız ama iyi yerlere

EY LÜ L 2 0 1 2

19


Bilişimle ilgili cihazlar verimli kullanıldığında sağlık kurumunda elektrikten, kâğıttan ve insan gücünden tasarruf edilebilir. tanıması lazım. Yapılan projelere destek vermesi ve arkasında durması gerekiyor. İkinci konu ise kurumun tasarrufuna yönelik şapkaları da bilişim yöneticisinden bekliyor olabilirler. Bilişimle ilgili cihazlar verimli kullanıldığında sağlık kurumunda elektrikten, kâğıttan ve insan gücünden tasarruf edilebilir. Bu nedenle bu alanda fırsatlar verilmesi gerekiyor. Sağlık sektöründe bir handikabımız var, bir işi birçok kişiye yaptırabiliyoruz. Bir elektrik teknisyenine bilişim işi yaptıramazsınız bunlar ayrı mesleklerdir. Bilişim tarafındaki bir adama git trafoyu kapat dediğinizde acı so-

20

EYLÜL 2012

nuçlarla karşılaşabilirsiniz. Yanlış bir iş yapabilir. Buna şahit oldum. Doğru işi doğru uzmana yaptırıp oradan tasarruf beklemek çok daha mantıklı. Yabancı tanımı Green IT olan Türkiye’de Yeşil Bilişim olarak anılan kavram nedir? Hastanede kullandığımız tüm cihazlar enerji tüketiyor. Dünyada toplam harcanan enerjiyi aza indirmek, daha az enerjiyle o işi yapıyor hale getirebilmek, daha az karbon tüketimi yapmak, enerjiyi kendi imkanları ile üretmek, enerji dönüşümünü sağlamak mümkün. Buna yeşil bilişim deniyor. Şu anda çok bilinmese de önümüzdeki üç sene içerisinde yeşil bilişim kavramının daha fazla gündeme geleceğini düşüyorum. Bilişim dostu doktor ve bilişim dostu hemşire terimlerini açıklayabilir misiniz? Biz doktorlar ve hemşirelerle daha fazla temas halindeyiz. Onların kullandığı altyapılara destek olmaya çalışıyoruz. Bunu Prof. Dr. Bingür Sönmez Hocamla paylaştım ve ilk bilişim dos-

tu doktor olur musunuz diye sordum. Olurum dedi zaten kendisi öyledir. Ama devamında çok güzel bir şekilde, neden bilişim dostu doktor var da doktor dostu bilişimci yok şeklinde bir cevap verdi. Biz hep doktorlardan ya da hemşirelerden ürettiğimiz ürünleri kullanmasını ve geri bildirim yapmasını istiyoruz. Doktor da bu ürünleri kullanıyorken beni asiste edecek doktor dostu bilişimciye ihtiyacım var diyor. Bu çok doğru bir yaklaşım ve ihtiyaçtır. Hekimlerimiz ürünü kolay kullanmak istiyor, tersi olduğu takdirde itici hale geliyor. Bu konuda dernek olarak ciddi bir faaliyette bulunuyoruz. Çok büyük markalarla görüşmelerimiz var. Ocak ayındaki zirve ile bunun lansmanını yapıp 2013’de ciddi toplantılar tertipleyebiliriz. Eklemek istedikleriniz var mı? Sağlık yöneticilerinin kendi içindeki Bilişim Sistemleri yöneticileriyle sürekli iletişim içinde olmasını tavsiye ediyorum. Son olarak tüm sağlık profesyonellerini 10-13 Ocak 2013 tarihinde yapacağımız Sağlık Bilişimi Zirvesine davet ediyorum. 


’den Medikal İnnovasyonlar Yeni HPL500 CIS; İdrar Analizörü entegre edilmiş Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon cihazı ile Klozete dökülen idrarın tahlili de yapılabilmektedir.

YENİ

NTLİ PATEDEL MO

HPL 500 CIS

HPL 500 C

İdrar Analizörlü Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı

Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı

Ayaktan açılıp kapanabilen kapak

HPL 400 Macerator Ördek Sürgü İmha Cihazı

MEP 010-020

Tek Kullanımlık Malzemeler

HBT 200

Ultrasonik Temizleyici

HSS 1023 B

HBT 320

Buharlı Sterilizatör

Paketleme Masası

ISO 9001:2008 ISO 13485:2003 ISO 14001:2004 Bursa Organize Sanayi Bölgesi Kahverengi Cad. No:20/B Nilüfer / BURSA 16140 TÜRKİYE LÜ L: +90 2 0 1 2224 243 68 1821 Tel. : +90 224 243 68 17EYFax www.medisel.com.tr medisel@medisel.com.tr


Teknoloji İyi Kullanılmadığında Size Doğrulan Bir Silah Olabilir UĞUR KİREZ

ÖZEL GAZİOSMANPAŞA HASTANESİ BİLGİ SİSTEMLERİ MÜDÜRÜ

Başarılı bir HBYS kurulumu ne kadar önemli ise bu başarının devamlılığını sağlamak da o kadar gereklidir. 22

EYLÜL 2012

G

ünlük hayatımızda, teknolojinin öneminin her geçen gün arttığına şahitlik ediyoruz. Cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar, tabletler, gelişen yazılım ve donanımlar hayatımıza dört bir koldan girdiler. Bu teknolojiler bireysel olarak hayatlarımızı kolaylaştırdığı gibi kurumsal tarafta da karmaşık sorunların çözümünde aktif rol alıyorlar. Ürettiğimiz çözümün etkin olabilmesi için ise doğru bilgiye sahip olmamız çok önemli. Bilgiye ne kadar hâkim olursanız görev aldığınız projelerde kendinize olan güveniniz o kadar artıyor ve çözümleriniz gerek maliyet gerekse de etkinlik olarak çok daha uygun oluyor. Bilginin size sağladığı özgüven çalıştığınız ekibe de yansıdığı için ortaya çok daha başarılı işler çıkıyor. Sağlık Bilişim Yöneticisi meslektaşlarımın (Hastane Bilgi Sistemleri Yöneticilerinin) işlerinin neredeyse tamamı bilgi yönetiminden oluşmaktadır.

Ajandasının en başında Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri (HBYS) yer alır. Bunun yanı sıra İletişim Teknolojileri, Veri Depolama birimleri, Sunucular, İşletim Sistemleri ve çeşitli donanım ve uygulamaları yönetiyoruz. En dikkat ettiğimiz konu üretilen bilgilerin kaybedilmemesi. En istemediğimiz durum ise çalışan bir HBYS’nin yeni bir HBYS ile değiştirilmesidir. Bu o kadar zorlu bir dönemdir ki bir taraftan sunulan sağlık hizmetinin sürekliliğini ve kalitesini korumaya çalışırken diğer taraftan da kullanıcıları memnun etmeye ve görevinizin başında kalmaya gayret edersiniz. Başarılı bir HBYS kurulumu ne kadar önemli ise bu başarının devamlılığını sağlamak da o kadar gereklidir. Kurum kendine uygun bir HBYS seçimi konusunda çok titiz davranmalıdır. Öncelikle ne istediğini çok iyi saptamalı, kendi yazılımını yapmadığı sürece isteklerinin bir kısmının olmayacağını ve birçok isteği içinse


Ürettiğimiz çözümün etkin olabilmesi için ise doğru bilgiye sahip olmamız çok önemli. uzun bir zaman beklemek zorunda kalacağını kabullenmelidir. Kurumun kendi içinde yazılım geliştirmesinin de dezavantajları olduğunu eklemek gerekir. Kullandıkları paket programlar ne kadar parametrik olursa olsun birçok sağlık sunucusu ile beraber kullanılacakları için bir takım istenmeyen durumlar olacaktır. HBYS firmalarından hizmet alımlarında aksamalar yaşanacaktır. Kurum bu aksamaları ne ölçüde kabul edebildiğini iyi analiz etmeli ve ona göre çözüm önerilerini geliştirmelidir. HBYS alım sürecine tüm yönetim kademelerinin dahil edilmesi son derece kritik önem taşımaktadır. Tepe yönetim de HBYS sorumluluğunu sadece Bilgi Sistemleri yöneticilerine bırakmamalıdır. Kurum iş süreçlerini iyi belirleyip sadece uyarlanması için Bilgi Sistemlerini desteklemesi gerekmektedir. En basit örneği ile Bilgi Sistemleri kullanıcılara ne yetki verilmesi gerektiğini kendi belirlemeli ve yönetimde bu tip bir anlayışa sahip olmamalıdır.

rol altına alınamayan ilaç giderleri ve indirimleri örnekler vermek mümkün. Teknoloji iyi kullanılmadığı takdirde size doğrulan bir silah olması çok tabidir. Aynı şekilde donanım tarafında yapılan seçimler de çok önemlidir. Hastanelerde üretilen bilgilerin saklanması, işlenmesi ve iletilmesi çok kritik durumdadır. Şöyle bir örnek verelim. Sosyal Güvenlik Kurumu hastalarına bakan özel bir sağlık sunucusunun bir ay fatura kesemediğini düşünelim. Personel maaşları, aylık sabit giderler ve faturalar, oluşan itibar kaybı baş edilmesi gereken sorunlar. Bu büyük sıkıntının kaynağının veritabanınızı taşıyan cihazın arızasından kaynaklandığını bilmek çok sinir bozucu olabilir. Tek başına bu sorun bu örneği oluşturmaz ancak hatalar birbirini izlerse çok da mümkündür. Bugün Bilgi Sistemleri Yöneticilerinin ortak sıkıntılarından biri de bütçe alamamaktır. Bunun nedeni olarak projelerin yönetime doğru anlatılamaması veya başka birçok neden sayılabilir. Fakat yukarıdaki örnekte bahsettiğim durumun olmaması için kurum tepe yöneticileri Bilgi Sistemlerinin yaptığı işin önemini son derece iyi anlaması gerekir. Aksi takdirde Bilgi Sistemlerinin yaptığı sunumlar teknoloji haberlerinden öteye geçemez.

Sağlık Bilgi Sistemleri Yöneticileri İçine Kapanık Olmamalı Bilgi Sistemleri kendine iletilen sorunların çözümü için mutlaka tüm ilgili taraflara zaman ayırmalı ve dikkatle not almalıdır. Sorunu neden sonuç ilişkisine göre analiz edip, ilgili birimlerin çözüm önerilerini tartışmalıdır. Daha karmaşık sorunların çözümünde kendi meslektaşlarından yardım alması çok yararlı olacaktır. Bunun için Sağlık Bilgi Sistemleri yöneticilerinin içe kapanık olmaması çok önemlidir. Bu alandaki Sağlık Bilişim Topluluklarını takip etmeli, ajandalarında etkinlikler yer ayırmalı ve katılmalıdırlar. Her fırsatta hem kendi çözümlerini anlatmalı hem de diğer çözümleri dinlemelidirler. Bu çok daha hızlı yol alınmasını sağlayacaktır. Kurumlarda Bilgi Sistemleri yöneticilerinin bu tip etkinliklerine destek olmalı onlara yol göstermelidir. Gelişen teknolojileri takip etmek açısından tespit ettiği firmalarla belli dönemlerde bir araya gelmeli ve çözüm önerilerini dinlemelidirler. İhtiyaç olsun ya da olmasın üreticiler ve firmalar ile sundukları çözümlerin dinlenmesi faydalı olmaktadır. Alt kadrolarını iyi kullanan yöneticiler bu tip faaliyetlere daha çok zaman ayırabileceklerdir. 

Süreç Yönetimi Bilgi Sistemlerine Bırakılmamalı Kurum Kalite Standartlarındaki gibi Bilgi Yönetim Komiteleri sayesinde bir politika belirleyip tepe yönetimin desteğiyle bunları hayata geçirmesi için yetkilendirmelidir. Aksi takdirde süreç yönetimini de Bilgi Sistemlerine bırakırsa bölümler arası gerginlikler, bilgi sistemlerinin işin içinden çıkamaması ve işin sorgulanması yerine kişilerin ve HBYS’nin sorgulanmasını doğurur. Türkiye’de iyi yönetilemeyen HBYS’ler yüzünden çok yüklü mali kayıplar yaşanıyor cümlesine karşı çıkacak pek fazla sağlık yöneticisi olduğunu düşünmüyorum. Eksik faturalandırma, stok yönetimindeki sorunlar, bir türlü yapılamayan maliyet analizleri, kont-

EY LÜ L 2 0 1 2

23


Sağlık İletişimi Eğitimde Merkezi Etmen Rolü Oynuyor

24

S

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI, STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI REDAKSİYON UZMANI, DÜNYA BANKASI DANIŞMANI

ağlık eğitimi, halk sağlığının birçok disiplinini ilgilendiren alanlarından biri olup günümüze kadar pek çok farklı şekilde tanımlanmıştır.

Sağlık iletişimi, sağlık davranışının hangi yollarla ve hangi koşullar altında değiştiğine ilişkin önemli veriler taşır.

Ruhi Selçuk Tabak’ın tanımına göre sağlık eğitimi; eğitim süreçleri aracılığıyla, sağlıklarını korumaları ve geliştirmeleri amacıyla kişilere ve topluma istenilen bilgi, tutum ve davranışları kazandırmaya yönelik uygulamalar bütünüdür. Schou ve Blinkhorn’a göre sağlık eğitimi; sağlığa yönlendirici istemli davranışları hazırlamak, ortaya çıkarmak ve pekiştirmek amacıyla planlanmış her tür öğrenme deneyimlerinin bileşimidir. Smith’in tanımına göre ise sağlık eğitimi, bireylerin ve toplumun sağlığının geliştirilmesi, sürdürülmesi ve iyileştirilmesi ile ilgili davranışları kolektif olarak belirleyen etkileşimler bütünlüğüdür. Bu tanımda yer alan etkileşimler ailede, okulda, toplumda sağlık hizmetleri kapsamın-

ÂDEM KOTAN

EYLÜL 2012

da verilen her türlü resmi ve resmi olmayan eğitim çalışmalarını kapsamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımında ise sağlık eğitimi kapsamlı olarak şöyle ifade edilmiştir: “Bireylere ve topluma sağlıklı yaşam için alınması gereken önlemleri benimseyip uygulatmak, sunulan sağlık hizmetini kullanmayı öğretmek ve alıştırmak, sağlıklarını ve çevrelerini iyileştirmek için insanları ikna etmek, ortak karara vardırmak ve eylemlere yöneltmek amacıyla gerçekleştirilen eğitim uygulamaları bütünüdür.” Tüm bu tanımlamaların ışığında sağlık eğitimi, bilgi, tutum, beceri ve davranış değişikliğini amaçlayan bireysel, grupsal, kurumsal, toplumsal ve sistematik stratejiler geliştiren ve biyoloji, psikoloji, sosyoloji, tıp ve benzeri bilimlerden temel alan bir sosyal bilim olarak kabul edilebilir.


Sağlık Eğitiminin Temel İlkeleri Sağlık eğitiminin temel ilkeleri şunlardır; 1. Sağlık eğitimi demokratik olmalıdır. Öğrenenlerin aktif katılımı ön plana alınmalıdır. 2. Sağlık eğitimi gerçeğe dayalı olmalıdır. Eğitim yapılan kişi ve grupların gerçeklerini göz önünde bulundurmalıdır. Aşırı idealist yaklaşımlarla öğrenenlerin yalnızca belleklerinde taşıyacakları çok sayıda doğru bilgileri kazanmalarını sağlamak yerine bildiklerini yaşantılarını ve toplumu değiştirmek amacıyla uygun yer ve zamanda uygulamaları önemsenmelidir. 3. Sağlık eğitimi öğrenen merkezli olarak planlanmalı ve hedef kişi ya da gruba uygun yöntem ve içeriğe sahip olmalıdır. 4. Sağlık eğitimi bütüncül olmalıdır.

Sağlık mesajı, bireye bir ihtiyacını karşılayacak bilgiler ilettiği zaman tutum değişikliği ve motivasyon yaratabilir. İnsan yaşamını bedensel, duygusal, kültürel ve ruhsal boyutları içinde bir bütün olarak göz önünde bulundurmalıdır. Modern sağlık eğitimi yaklaşımı yalnızca pozitif sağlığın korunmasını değil aynı zamanda geliştirilmesini de amaçlar. Sağlığın ve onu etkileyen etmenlerin karmaşıklığı sağlık eğitiminin amaçlarının yanı sıra kapsamının da modern eğitimin kuram ve uygulamalarını içerecek biçimde geliştirilmesini gerektirmiştir.

Sağlık Eğitimine Etkisi Yönünden Sağlık İletişimi Sağlık alanında iletişim, bilgilendirme boyutunun üzerinde, davranışa yönelik psikososyal etkileşim yönüyle de yer almaktadır. Halk sağlığı açısından, sağlığı etkileyen insan davranışlarına iletişim stratejileri kullanılarak nasıl etki edilebileceği önem taşır. Wilbur Schramm “insan davranışları ile ilgili her dalın iletişimle ilgilenmesi zorunludur” ifadesiyle konunun önemini vurgular. Rogers (1986) sağlık iletişimini içeriği sağlık olan her türlü insan iletişimi olarak tanımlamaktadır. Diğer bir anlatımla sağlık iletişimi, bireyler arasında sağlıkla ilgili olarak oluşan etkileşim ve işlemlere iletişim kavram ve kuramlarının uygulanmasıdır. Bu tanım doğrultusunda; halk sağlığına ve sağlık davranışına yönelik sağlık iletişiminin kapsam ve işlevini; öncelikle sağlık hizmetlerinin tanınması, doğru sağlık bilgilerinin yayılması, sağlıkla il-

EY LÜ L 2 0 1 2

25


gili tutumların değiştirilmesi ve sağlıklı yaşam biçimlerinin temeli olan sağlık davranışının geliştirilmesi açısından temel süreç olarak belirleyebiliriz. Sağlık eğitiminin amacı da insanlara sağlıklarını korumalarına ve geliştirmelerine temel olacak sağlık davranışlarını kazandırmaktır. Bu çabada sağlık iletişimi, merkezi etmen rolünü oynar. Çünkü iletişim insan davranışlarının temeli olan motivasyonu ve tutum değişikliğini hızlandırır. Diğer bir ifadeyle karar verme sürecinin sonucu olan “ikna” için gerekli olan anlamların paylaşılmasıyla ilgili işlemler bütününü gerçekleştirir. Sağlık davranışını hazırlayıcı tutumların geliştirilmesi doğrultusunda sağlık iletişimi şu kritik noktalara dikkat çeker. 1. Yalnızca doğru sağlık bilgilerini iletmek bireyleri doğru sağlık davranışına yöneltmez. Bilgi kazandırma açısından iletişimin başarısı, bireylerin biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, fiziksel ve ekonomik özellikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Riskin söz konusu olmadığı durumlarda bilgi kazandırmanın tutum değiştirme üzerinde yeterince etkili olmadığı bilinmektedir. Riskin ve riske karşı duyarlılığın algılanması, riskle doğrudan ilişki içinde olma ve riske müdahale edebilme gibi riske ilişkin bilişsel yapı geliştirildiğinde, bilgi edinme motivasyonu ve tutum değişikliğine yönelim aynı düzeyde artmaktadır. 2. Davranışa yönelik eğilim ile davranışın kendisi birbirinden ayrılmalıdır. Tutum değişikliğinin sağlık davranışına dönüşmesinde sosyal, çevresel ve benzeri ilişkilerin rolü büyüktür. Bunun anlamı sağlık davranışının oluşmasının yalnızca tutum değişikliğinin ürünü olmadığıdır. Bu durumda sağlık iletişimi bireyleri yalnızca tek bir eyleme yöneltecek uygulamaları değil, sağlık davranışı ile ilgili diğer koşulları da dikkate almak durumundadır.

26

EYLÜL 2012

3. Sağlık mesajları, genellikle sağlıkla ilgili yanlış davranışların sonuçlarını korku, endişe, suçluluk duygusu yaratacak biçimde iletmektedir. Ancak bu uygulamalar motivasyon yaratmaya ve tutum değiştirmeye etkili olmakla birlikte bazen de bumerang etkisi yaratarak kişileri sağlıklı davranışlara tepki duymaya itebilir. 4. Sağlık iletişiminde, insanların yakınları ve sevdiklerinin sağlıkları ile daha ilgili oldukları gerçeği göz önünde tutulmalıdır. 5. Gruptaki lider kişiler sağlık eğitimi açısından özel mesaj kanalları olarak değerlendirilmelidir. 6. Tutum değişikliğinin izole olmaması ve süreklilik kazanması için çevrenin katkısı sağlanmalıdır. 7. Motivasyon birey ve gruplarda farklılık gösterebilir. Sağlık mesajı, bireye bir ihtiyacını karşılayacak bilgiler ilettiği zaman tutum değişikliği ve motivasyon yaratabilir. Günümüzün iletişim toplumunda sağlık mesajları sağlık karşıtı mesajlarla mücadele edebilecek nitelikte olmak zorundadır.

Sağlık eğitimi, öğrenen merkezli olarak planlanmalı ve hedef kişi ya da gruba uygun yöntem ve içeriğe sahip olmalıdır. Sağlık iletişimi, sağlık davranışının hangi yollarla ve hangi koşullar altında değiştiğine ilişkin önemli veriler taşır. Bu nedenle sağlık iletişimi, sağlık eğitiminin etkinliği yönünden önemsenmesi gereken bir konudur.  Kaynaklar 1. Aktı E. Aslı. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2002. 2. Arık A. Öğrenme Psikolojisine Giriş. Der Yayınları, İstanbul ,1995. 3. Baltaş Z. Sağlık Psikolojisi : Halk Sağlığında Davranış Bilimleri. Remzi Kitabevi, İstanbul,2000. 4. McGolgrick P.Principles of health behaviour and health education.In: Community Oral Health :188-204.Wright 5. Tabak Ruhi Selçuk. Sağlık Eğitimi. Somgür İstanbul, 2000.



AB Projeleri Zararlı Olabilir mi?

HÜLYA ERBABA

KEÇİÖREN EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

Kurumların, STK’ların, özellikle de üniversitelerin doğru işe doğru adamı seçme konusunda tek kriterlerinin yabancı dil yeterliliği olmaması gerekir. 28

EYLÜL 2012

B

en bir sağlık çalışanıyım. Mesleğimin yanı sıra ilgi alanıma girdiği için yaklaşık sekiz yıldır AB mesleki eğitim ve gençlik projeleri ile uğraşmaktayım. Bu yazıda önemine binaen şu konuya dikkat çekmek istiyorum; AB Projeleri zararlı olabilir mi? Evet olabilir. Avrupa Birliği adı altında toplanan ülkelerin her birisinin ne kadar materyalist olduğu herkesçe malum. Dolayısıyla proje yapan ya da proje çalışmalarından yararlanan herkesin bilmesi gereken bir şey var; AB ülkeleri bir şey almadığı sürece hiçbir şey vermez. Konuya açıklık getirmek adına kısaca AB projelerinin ortaya çıkış gayelerinden sadece birisi üzerinden hareket edelim ki bu asıl gayedir; ‘’Ortak akılda buluşmak’’ şöyle ki; AB ülkelerine yapılacak hareketlilikler, yani akışlar, yani çalışma ziyaretleri birkaç ülkeden çalışanların bir araya gelip spesifik bir konuda çalışma, ge-

liştirme, araştırma yapmalarıdır bazen de farklı uygulamaları görme, staj yapma amacını taşır. İlk etapta size çok verim sağlar, harika bir toz bulutunun içinde “X kişiler nelerle uğraşıyor biz nelerle” diye bir kıyaslamaya girersiniz, doğrudur da. Adamlar sizden 20-30 yıl önce metro istasyonlarını yer altından yürütmüş, kuyrukta beklemeyi öğrenmiş, hastane acil servislerinde bile sessiz yığınlar olmayı becermişlerdir. Lakin arka plandan başka bir gerçek seslenir. Teknolojileri gelişmiştir, sistemleri oturmuştur, her şey yerli yerindedir ama yarın için bir kaygıları vardır. Nüfusları yaşlanıyor, milliyetçi duyguları küresel bir millet olma duyguları ile yer değiştirmekte, sanayi ülke sınırlarını çoktan terk etmiş üstelik sömürgelerdeki kaynaklar sınıra dayanmış. Şimdi ne yapsın bu adamlar? En sempatik tavırlarını takınarak elbette ortak akılda buluşsunlar, mesleki eğitim ve diğer projeler ile iş alanlarında


Eğer biz projeciler; proje çalışanlarını, yurt dışı ve içinde partnerlerimizi, yararlanıcıları, çalışma konusunu ve konunun ülkeye katkısını hesap ederek çalışırsak çok güzel işler çıkarabiliriz. bir aksiyon belki motivasyon oluştursunlar, cüz’i bütçeler verdikleri ülkelerin yeni fikirlerini ya da becerilerini ucuza keşfetsin ya da kullansınlar. Sonrada kendi keşifleriymiş gibi süsleyip yeni ekonomik pazarlar oluştursunlar. Gençlik Programlarında Başarısızlık Söz Konusu

sizliğine neden olur ve Avrupa hayranı hipoksik gençlerle yeni bir nesil oluşturmuş oluruz. Üstelik onlara göre kişisel menfaatler için her şey mubah hale gelmiştir, bu yeni durumun adı da ölesiye profesyonelliktir. Kurumların, STK’ların, özellikle de üniversitelerin doğru işe doğru adamı seçme konusunda tek kriterlerinin yabancı dil yeterliliği olmaması gerekir. Uygulamaya bakınca dil yeterli gibi görünse de aslen akademik başarı, işini iyi yapabilme, iyi bir temsil insanı olabilme, en azından büyüklerin dediği gibi ele güne karşı oturmayı kalkmayı bilme gibi çok önemli meziyetler göz önünde bulundurulmalı. Proje yararlanıcılarında ise devletin parası ile bir çalışmaya katılıyorum hakkını nasıl verebilirim düşüncesi öncelikli olmalı aksi takdirde yurt dışı onun için gayrimeşru isteklerini özgürce karşılaya-

bileceği kötü kokulu bir zemin olabilir ve bu kişiler memleketlerine zarar vermekten başka hiçbir şey yapmamış olurlar. Örneğin AB Vetpro projesinden yararlanan bir adamın bir haftalık çalışma ziyareti toplamda neredeyse 2000 eurodur. Memleketimiz vasıfsız insanların ufkunu açacak kadar zengin değil. Bu durumda yine de AB projeleri yapalım mı? Kesinlikle evet! Bir Türk vatandaşı olarak ülkemizin hayrına, milli menfaatleri gözeterek daha da fazlasını, mükemmelini yapalım. Eğer biz projeciler; proje çalışanlarını, yurt dışı ve içinde partnerlerimizi, yararlanıcıları, çalışma konusunu ve konunun ülkeye katkısını hesap ederek çalışırsak çok güzel işler çıkarabiliriz. Ülkem adına nalıncı keseri olmak gibi yani… 

Türkiye de bu AB proje bütçesine destek vermiyor mu? Evet tabii ki veriyor. Uluslararası platformdaki bazı anlaşmalar bunu gerekli kılıyor. Burada söylemek istediğim şu; neredeyse on ülkede gözlemlediğim kadarıyla halen uygulanan gençlik projelerinde Türkiye’nin aldığı bütçe payı ve katılımcı gönderme sayısı oldukça yüksek görünmekte. Gerçekte ise Türkiye nitelikli katılımcı gönderememe, gördüğünden istifade edememe, ülkemizi iyi temsil edememe, projeler sonucunda somut ürün elde edememe gibi bir başarısızlıkla karşı karşıyadır. Erasmus projelerinden giden pek çok öğrenci farklı kültürlere o denli uyum sağlıyor ki görünce bu mu bizim öğrenci yoksa diğeri mi, çelişkisinde kalıyorsunuz. Yabancı turistlere dikkat edin ülkemize gelirken her türlü tarihi ve geleneksel özelliklerimizi öğrenip gelirler. Bizden giden pek çok öğrenci ise gittikleri yerin en meşhur eğlence mekanlarını öğrenir, tarihi ya da bilimi onları birinci derecede ilgilendirmez. Bu durumda en azından Avrupa görmüş olur diye eksik hava solutmak solunum yeter-

EY LÜ L 2 0 1 2

29


Uzlaşma Yönetmeliği’nde Sıkıntı Oluşturabilecek Beş Madde yazı: Av. HALİDE SAVAŞ SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM UZMANI

Ü

Uzlaştırıcının tanımı çok genel yapılmış ve uygulamada olamayacak şekilde, birbirini tanımayan ve menfaat çatışması olan tarafların üzerinde anlaşacakları bir kişi bulacakları öngörüsü ile hareket edilmiştir. 30

EYLÜL 2012

lkemizde, tıbbi müdahale hataları nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararların giderilmesi genellikle, yargılamalar sonucunda alınan kararların infazı ile olmaktadır. Trafik kazaları gibi olaylarda yaşanan, istenmeyen yaralanma, sakat kalma ve ölümlerde, hukuk mahkemelerine yansımayan uzlaşmalar olabilmekte ise de; tıbbi müdahale hatalarında, dava dışı uzlaşmalar şu an için fazlaca yaşanmamaktadır. Nedeni tarafların, yaşananların sebeplerinden ve sonuçlarından emin olamaması; olayda kusurlu fiil ile zarar sebep olunduğunun, yargılama yapılmadan ya da bilirkişiler bakmadan tam olarak anlaşılamamasıdır kanaatimce. Ancak bu sene, sağlık hukuku mevzuatımıza eklenen bazı düzenlemeler ile tıbbi hata kaynaklı zararların giderilmesinde mahkeme dışı bir sistem getirilmeye çalışılmıştır. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Uzlaştırma” prosedürü getirilmiş ve detaylarının belirlenmesi alt düzenlemelere bırakılmıştır. Uzlaştır-

ma prosedürünün detaylarını belirten, “Sağlık Mesleklerinin Uygulanmasından Dolayı Uğranılan Zararların Uzlaşma Yoluyla Halledilmesine İlişkin Yönetmelik” 14 Ağustos 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bütün mevzuat incelemelerinde ya da yeni sistemlerin irdelenmesinde belirttiğim gibi, “yapılıp ortaya konulan bir şeyi eleştirmek ne kadar kolaysa, yapıp ortaya koymak da o kadar zordur”. Bu nedenle öncelikle, belirteceğim konuların, düzenlemenin uygulanabilirliğini artırmaya yönelik yapıcı tespitler olduğunu belirtmek ve “hazırlayanların eline sağlık” demek isterim. Yönetmeliği, sağlık hukuku teorisi ve pratiği yönünden genel çerçevede inceleyecek olursak şunları söyleyebiliriz: Kapsamına Sağlık Bakanlığı Personeli Dışındaki Sağlık Mesleği Mensuplarını da Alması Hukuk Teorisi ve Uygulaması Açısından Sıkıntı Oluşturmaya Müsaittir


Öncelikle “Kapsam” başlıklı 2. maddesinden yönetmeliğin, tüm sağlık meslek mensuplarını kapsadığı anlaşılmaktadır. Oysaki yönetmeliğin dayanağını oluşturan 663 sayılı KHK, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının teşkilat ve görevlerini belirleyen bir mevzuattır. Üstelik genellikle, sağlık mevzuatındaki düzenlemelerin kapsam maddelerinde, Milli Savunma Bakanlığı’nın hariç tutulduğu görülür. Bu mevzuatta kapsam çok geniş alınmıştır. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde oluşan tıbbi hatalar nedeni ile yapılan şikayet ya da başvuruların, bu yönetmelik çerçevesinde hali uygundur. Ancak, özel hastanede ya da üniversite hastanesinde yapılan tıbbi hataların Bakanlığa şikayet edilmesi halinde de mi bu yönetmelik uygulanacaktır? Üstelik, üniversite hastanelerindeki personelin yargılanması ya da kamu görevlisi olmayanların yargılanması hem ceza hukuku hem tazminat hukuku açısından farklı prosedürler gerektirir. Özetle kapsam maddesinde tüm sağlık meslek mensuplarını kapsamına alması uygulamada zorluklar yaratacaktır. “Uzlaştırıcı” Tanımı, Yönetmeliğin Uygulanmasını Zorlaştıracaktır Uzlaştırıcının tanımı çok genel yapılmış ve uygulamada olamayacak şekilde, birbirini tanımayan ve menfaat çatışması olan tarafların üzerinde anlaşacakları bir kişi bulacakları öngörüsü ile hareket edilmiştir. Oysaki uzlaştırıcı hukukçunun, ülkemizde her ilde bulunan Barolarda, bu konuda özel olarak eğitime tabi tutulmuş bir grup avukattan sıra ile atanması, tarafsızlık vb. diğer yönlerden daha uygun olurdu diye düşünmekteyim. Zaten bu avukatın, sağlık hukuku ve hesap bilmesi gereklidir ki, bilirkişilerin raporlarını layıkıyla değerlendirip hakkaniyetli sonuçlara ulaşabilsin. Uzlaştırıcı için, “Hukukçu” tabirinin

kullanılması hakim, savcı ya da akademisyenlerin de uzlaştırıcı olabileceğini düşündürmekle birlikte, zaten fazlaca dosya ile uğraşan hakim savcılarımız için bu görevi yapmak çok zor olacaktır. Akademisyenler için de teori-pratik farklılığı zorluklar yaratacaktır kanaatindeyim. Tıbbi Bilirkişi Seçiminde Sınırlama Yapılması Tarafsızlığa Gölge Düşürmektedir 9.maddede uzlaştırıcının bilirkişi olarak sadece Yüksek Sağlık Şurası’nın belirlediği bilirkişilerden faydalanabileceği şeklinde sınırlama yapılması hakkaniyetin sağlanması ve tarafların huzuru açısından sıkıntı oluşturabilir. Yüksek Sağlık Şurası ülkemizdeki en yetkin kurumlardan biri olmakla birlikte Bakanlığın Kurumu olduğundan taraflar istemeyebilir. Bu durumda başka bilirkişilere gidilebilmelidir. Yönetmelik Usulü, İdari Yargılama Usulüne Uygundur; Ancak, Uzlaşma İçin Gereken İşlemler, 6 Aylık Sürede Sonuçlandırılması Zor İşlemlerdir Yönetmelikte belirtilen uzlaşma sürecinin en fazla 6 ay olabileceği hususu, İdari Yargılama Usul Kanunu’nun, “başvuru yapılan idarenin kesin olmayan cevabı üzerine en fazla 6 ay beklenebileceği” maddesi (10.maddesi) ile uyumludur. Ancak, bu 6 aylık sürede hukuka aykırı fiilin, zararın, illiyet bağının, kusurun ve zararı gidermek için gerekli miktarın belirlenebilmesi zor olacaktır. Uzlaşma, İdarenin Kusursuz Sorumluluğunda ve Bina Sahibi, İstihdam Eden Olmaktan Kaynaklanan Benzeri Sorumluluklarında Uygulanamayacaktır Yönetmeliğin, sadece sağlık mesleği mensuplarından kaynaklı zararları kapsamına alması; idarenin kusursuz

sorumluluğunun ve bazı hallerdeki kusur sorumluluğunun hatırlanmadığını ya da bunların bilinçli olarak uzlaşma kapsamına sokulmadığını düşündürmektedir. Zira, idarenin (Bakanlığın) yönetim, denetim, gözetim görevinin ihmalinden ya da bina, alet, makineden kaynaklanan (yani sağlık mesleği mensubundan kaynaklanmayan) tıbbi zararlarda da uzlaşma yöntemi işletilebilirdi. Ayrıca, son (2012 yılının 2.ayında) çıkan Hukuk Genel Kurulu Kararları ile kamu görevlisi sağlık mesleği mensuplarının görevleri dolayısıyla oluşturdukları zararlardan dolayı, şahsına değil idareye dava açılması gerektiği belirtilmektedir. Bu durumda, aleyhine açılan davada idare, tazminatı öder ve kusuru bulunduğunu düşündüğü kamu görevlisine rücu eder (ödediği miktarın kusuru oranındaki kısmını kamu görevlisinden ister). Sonuçta yine kamu görevlisi (veya sigortası), kusur var ise tazminat öder ama önce idare ödemiş olur. Üstelik rücu davası sırasında (davanın ihbarı yapılmış olsa dahi) tekrar kusur tespiti yapılarak idarenin kusurunun varlığı ya da kusursuz sorumluluğu ortaya çıkarılabilir. Uzlaşma durumunda ise Yönetmeliğe göre taraflar arasında İdare yoktur. Uzlaşmayı hasta, hekim, sigorta yapar. Bu sebeplerle, kamu görevlisi hekimler ve sigortalar yönünden uzlaşmanın kabul edilmemesi ihtimali yüksek görünmektedir. Tabii, idari dava sonuçlandığında tazminat ödenmesi halinde faiz, avukatlık ücreti ve masraflar gibi tazminata ek ödemelerin de olacağı gözden kaçırılmamalıdır. Yönetmeliğin genel çerçevede tarafımızdan irdelenmesi yukarıdaki şekilde olmakla birlikte, “en kötü sulh davalaşmaktan iyidir” diyerek uzlaşma müessesesinin uygulanabilirliğinin artmasını diler saygılar sunarım. 

EY LÜ L 2 0 1 2

31


Hastane Sarf Malzemeleri Büyüteç Altında hazırlayan,

GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com

32

EYLÜL 2012

S

ağlık sektöründeki gelişme doğal olarak tıbbi cihazları, hastane sarf malzemelerini yani medikal sektörü de olumlu etkiledi. Uzmanlar medikal sektörün yıllık hacminin altı milyar doları bulduğu görüşündeler. Hastane sarf malzemeleri ameliyat ipinden sargı bezine kadar birçok farklı amaçlarda kullanılan çok sayıda ürünü kapsıyor. Bunun yanı sıra biyokimya laboratu-

arlarının ihtiyaçları da bu kapsamda değerlendiriliyor ve bu laboratuarlarda 500 farklı malzemenin kullanıldığı belirtiliyor. TOBB Medikal Meclisi’nin hazırladığı 2009 yılı raporuna göre, tıbbi cihazlar sektörü 300 binden fazla ürünü bünyesinde barındırıyor. Sektörün alt dallarını tıbbi görüntüleme sistem ve


cihazları, ameliyathanedeki tüm cihazlar, solunum cihazları, cerrahi alet ve cihazlar, protez dişler, tıp, cerrahi ve dişçilikte kullanılan mobilya ve aksamları, elektro teşhis cihazları ve aksamları, dişçiliğe özgü alet ve cihazlar, steril dikiş malzemesi, gözle ilgili tıbbi alet ve cihazlar, dişçi tornaları, X ışınlı cihazlar, suni eklemler, protezler, ses ve işitme cihazları, optik tıbbi cihazlar, tek kullanımlık sarf malzemeleri, radyoterapi sistemleri, fizik tedavi cihazları, biyokimya, moleküler biyoloji, hematoloji, gene-

tik ve mikrobiyoloji cihazları oluşturuyor. Pazarın büyüklüğü sağlık kurumlarında kullanılan sarf malzemelerinin yerli üretimini daha da önemli kılıyor. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın attığı önemli adımlar var. Ancak birçok üretici firma sağlık kurumların yerli üretime gereken önemi vermediği, özellikle düşük fiyat nedeniyle Uzak Doğu ürünlerinin tercih edildiği görüşündeler. Yerli üretimin gelişmesinde Ar-Ge teşviklerinin

önemi büyük. Sektör temsilcileri, sağlıkta ihtisas OSB’leri (organize sanayi bölgesi) kurulmasını öneriyorlar. Öte yandan ithalat ürünlerinde ise fiyattan çok kalitenin, standartların öne çıkması gerektiği görüşünü savunuyorlar. Bunun için de toplam maliyetlerin işin içene katıldığı, hesaplandığı ‘ekonomik ürün’ kavramından söz ediyorlar. Bütün bu konuların detayları Hastane Sarf Malzemeleri Dosyamızda yer alıyor…

Yerli Üretim Artışı İçin Yeni Öneriler METİN DEMİR

TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI BAŞKANI

Ülkemizin ithalat verilerinden elde ettiğimize göre iki milyon dolarlık tıbbi cihaz harcamasının en az yarısının sarf malzemeleri olduğunu tahmin ediyoruz.

S

ektörün sağlıklı büyümesi için önemli çalışmalara imza atan Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası Başkanı Metin Demir, tıbbi sarf malzemeleri konusuna ilişkin sorularımızı yanıtladı. Tıbbi sarf malzemeleri pazarı, yaşanan sorunlar, yerli üretimin önemi üzerinde duran Demir, sektöre verilen teşviklerin kapsamının genişletilerek yeniden ele alınması gerektiğini söyledi. Sendikanız ve çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası, kısa adıyla SEİS; 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümlerine uygun olarak 2003 yılında kurulmuş bir işveren sendikasıdır. Her sendikada olduğu gibi üyelerinin ortak ekonomik hak ve çıkarlarını korumak için kurulmuştur. Bu amacını gerçekleştirmek için de ulusal sağlık politikalarının belirlenmesi amacıyla oluşturulan her platformda yer alarak belirlenen politikaların sektörümüz açısından uygun çalışma zemini oluşturması için çalışmakta. Ayrıca kuralları belirlenmiş bir medikal sektör oluşması için çalışmalar yapan sendikamız, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu,

Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) , Kamu İhale kurumu (KİK), Sanayi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı gibi sektörümüzü etkileyen düzenlemeleri yapan kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yapmakta. Mesela MYK’nın sendikamızı yetkilendirmesi sonucunda sektörümüzde çalışacak olan kişilerin sahip olması gereken yeterlilikleri belirleyen meslek standartlarını yaptık. Yakın bir zaman içinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun sektöre yönelik tüm mevzuat çalışmalarına destek olmaktayız. Çıkarılacak olan mevzuatlar konusunda sektör görüşü oluşturarak ilgili birime iletmekteyiz. SGK ile geri ödeme kuralları ve ödeme listeleri konusunda çalışmalar yürütmekteyiz. Sektörümüzde çalışan firmaların ve kamu görevlilerinin başvuru kaynağı olabilecek beş adet kitap hazırlanarak yayımladık. Hastane sarf malzemeleri pazarının büyüklüğü ne kadar ve bu pazardaki gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemizin toplam tıbbi cihaz tüketiminin 2 milyon dolar civarın-

EY LÜ L 2 0 1 2

33


BÜYÜTEÇ da olduğu bilinmektedir. Ancak bu tüketimin ne kadarı sarf, ne kadarı demirbaş olduğunu ayırmak çok zor. Son zamanlarda kamunun tüm tüketimini elektronik ortamda toplamış olması dolayısı ile yakın zaman içinde bu rakamlara ulaşmayı bekliyoruz. Ancak bugüne kadar Bakanlık bu bilgileri paylaşmadığı için bu büyüklüğü tam olarak bilemiyoruz. Ülkemizin ithalat verilerinden elde ettiğimize göre iki milyon dolarlık tıbbi cihaz harcamasının en az yarısının sarf malzemeleri olduğunu tahmin ediyoruz. Sarf malzemeleri, en düşük teknoloji ile üretilen üründen çok ileri düzeyde teknoloji ve bilgi gerektiren ürünlere kadar geniş bir alanı kapsıyor. Yerli üretimimiz üretilen ürünlerde kendini kanıtlamış kalite ve ürün güvenliği ile ilgili olarak da dünya piyasasında belli bir yer edinmiştir. Son yıllarda yapılan Ar-Ge çalışmalarıyla da yüksek teknoloji gerektiren sarf malzeme üretiminde önemli gelişmeler olmuştur. Yüksek yatırım maliyetinden çok bilgi gerektiren bu tür araştırmalar, üretim ve özellikle de pazarlaması desteklendiğinde ülkemiz bu pazarda olması gereken yeri alacaktır. Sarf malzemelerinde yerli üretimde yaşanan sıkıntılar var mı? Bu sorunların giderilmesi için ne tür adımlar atılmalı? Tıbbi sarf malzeme üretiminde yaşanan sıkıntılar, diğer alanlardaki üretimde yaşanan sıkıntılardan çok farklı değil. Farklı olan tıbbi malzemelerin satışının Kamu İhale Kanunu kapsamında olması dolayısı ile ürünü satmak için üretim maliyetinin ithal ürünlerle özellikle de Uzak Doğu’da üretilen ürünlerle yarışabilecek bir rakam olması gerekmesidir. Ülkemizde üretim maliyetleri maalesef çok yüksek. Enerji maliyeti, işçilik

34

EYLÜL 2012

maliyetleri, hammaddedeki gümrük vergileri üretim maliyetlerini çok yükseltmekte. Son yıllarda üretime yönelik çok çeşitli kamu destekleri mevcut. Ancak doğrudan üretime destek olan teşvik yasası yapılırken limitin 20 milyon Lira olarak belirlenmesi sektörümüzü doğrudan teşvik yasası kapsamı dışında bırakmakta. Oysa tıbbi cihaz ve özellikle de sarf malzemesi üretmek için çok büyük yatırımlara gerek bulunmamakta. 5–10 milyon liralık yatırımla önemli bir tıbbi cihaz üretim tesisi kurulabilir. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı biyoteknolojik ilaç ve kan ürünleri üretimi stratejik yatırım olarak kabul edilmiş ve 20 milyon lira tutarındaki yatırımlar teşvik kapsamına alınmışsa da bu düzenlemenin tıbbi cihazları kapsadığı açıkça belirtilmemiştir. Kapsama alınmış olsa bile 20 milyon liralık bir yatırım tıbbi cihazlar için çok yüksek kalmakta. Küçük bir laboratuar ortamında bile katma değeri çok yüksek tıbbi cihazlar özellikle de sarf malzemeleri üretilmektedir. Bu tür üretimi destekleyecek sektöre özel teşviklere ihtiyaç duyulmakta.

Türkiye’nin bu alandaki yerli üretimde bölgede bir güç olma şansı var mı? Her zaman belirtildiği gibi ülkemizin coğrafi konumu hem batı ülkeleri ile ilişkilerimizde hem doğu ülkeleri ile olan ilişkilerimizde önemli avantajlar sağlamakta. Bunun yanı sıra komşu ve Afrika ülkelerinde Türk markalarına karşı büyük bir güven bulunmakta. Ülke olarak coğrafi konumumuzu ve bu güveni doğru kullanarak üretim yaparsak birçok ülkeden daha şanslı olacağımızı düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda atması gereken adımlar ya da yasal düzenlemeler var mı? Sağlık Bakanlığımız sağlık alanını düzenleyici otorite olarak yapması gereken yasal düzenlemeleri önemli ölçüde gerçekleştirdi. Regülasyonu eksik olan alanlar ile de çalışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Denetleyici otorite olarak ise piyasa denetim ve gözetimini yeterli derecede çalıştırdığını söyleyemeyiz. Özellikle yerli üreticimizi ucuz ve kalitesiz ürünlerle rekabetten koruyacak PGD işlemlerini etkin olarak yürütmesi çok önemli.



BÜYÜTEÇ Çünkü taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar gereği tıbbi cihazlarda gümrük denetimi yapılamıyor. Tek denetim mekanizması olarak ürünlerin piyasa denetim ve gözetimi kalıyor. Bu yol da etkin olarak kullanılmadığında yerli üreticimiz kalite olarak gelişmiş ülkeler ile rekabet ediyor olmasına rağmen ihalelerde kalitesiz ve çok ucuz olan ithal ürünler ile rekabet edememektedir. Ay-

rıca Kamu ihale mevzuatında düzenlenen ancak uygulamada hiç görmediğimiz yerli ürüne yüzde 15 fiyat avantajı sağlanmasına dair düzenleme yerine Bakanlığın yapacağı bir düzenleme ile yerli malı kullanan hastanelerin kullandığı miktar kadar hazine payından muaf tutulmak gibi döner sermayelere avantaj sağlayan uygulamalar geliştirilirse hastaneler yerli ürün kullanma

konusunda daha istekli ve duyarlı olacaklardır. Bir de Bakanlığın tıbbi cihaz üretimini stratejik üretim içine alıp sektörün özelliklerine uygun destekler vermesini üretilen ürünün en büyük tüketicisi olması dolayısı ile de alım garantisi vererek tıbbi cihaz üretimlerini desteklemesini bekliyoruz. Bunun da off-set uygulamaları ile gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz.

Sektörden Düzenleyici Kurul Talebi

Ü

lkemizde 25 yıldır sarf malzemeleri alanında çalışmalar yapan Çapa Medikal’in yöneticilerinden Zekeriya Avşar, sağlık kurumlarında kullanılan sarf malzemeleriyle ilgili olarak iki temel konunun altını çizdi. Bunlardan biri ekonomik ürün, diğeri de bütün sektörünü ilgilendiren, sorunlara birlikte çözüm arayacak, Sağlık Bakanlığı şemsiyesi altında tüm sağlık alanındaki paydaşların yer aldığı bir kurulun oluşturulması. Avşar, konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi; “Öncelikle sağlık alanında sadece fiyata bakamayız. Biz şirket olarak, 25 yıldır ‘Kendi vücudumuzda kullanılmasını istemediğimiz hiçbir ürünü satmayacağız’ ilkesiyle hareket ediyoruz. Sağlık kurumlarının sarf malzemeleri satın alırken, kullanılan ürünün miktarını, hastaların hastanelerde kalış sürelerini ve bunun maliyetlerini, kullanılan kalitesiz malzemenin yol açtığı sağlık sorunlarını ve bu sorunların giderilmesi için harcanan tedavi ücretlerini, sürelerini değerlendirmeleri gerekiyor. Örneğin daha ucuz olarak bilinen bir ameliyat ipinin kullanılması daha sonra çeşitli sorunları beraberinde getirebiliyor. Bu sorunların giderilmesi için antibiyotik kullanılıyor, hasta daha uzun süre hastanede kalıyor, dolayısıyla

36

EYLÜL 2012

toplamda maliyet çok daha fazla artıyor. Bütün bu unsurlar göz önüne alınarak sarf malzemesi alımı yapılmalı ve tercih ekonomik üründen yana kullanılmalı. Özellikli hastanelerde kaliteli ve ekonomik ürün alımı genel alanda hizmet veren hastanelere göre daha yüksek. Önümüzdeki yıllarda bunun daha yaygınlaşacağını düşünüyorum. Benim gözlemlerime göre devlet 2015 yılına kadar ekonomik ürüne geçecektir ve bu çerçevede sekreterlik konusunu çok doğru bir karar olarak değerlendiriyorum. Sağlık sektörü açısından baktığımızda önemli ikinci konu ise daha önce sözünü ettiğim Sağlık Bakanlığı’nın şemsiyesi altında oluşturulacak olan ‘Kurul’ konusu. Sağlık alanında her alan birbiriyle bağlantılı ve birbirini tamamlayarak çalışıyor. İlaç sektöründen medikal cihazlara kadar bütün birimler tek kaynak olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nun bütçesinden pay alarak çalışmalarını sürdürüyor ve söz konusu bütçe de belli. Bütün paydaşların bir araya gelip devletin bu bütçeyi daha verimli kullanır hale gelmesine katkı sağlaması gerekiyor. İlaç ve medikal sektörü, eczaneler, özel ve devlet hastaneleri ve Bakanlık bürokratlarının katılımıyla Sağlık Bakanlığı’nın şemsiyesi altında bir kurul oluşturulmalı. Danışma kurulu niteliğinde olacak bu yapıda

ZEKERİYA AVŞAR

ÇAPA MEDİKAL GENEL MÜDÜRÜ

İlaç ve medikal sektörü, eczaneler, özel ve devlet hastaneleri ve Bakanlık bürokratlarının katılımıyla Sağlık Bakanlığı’nın şemsiyesi altında bir kurul oluşturulmalı.


görev yapacak kişiler de akil insanlar olarak tanımlanan güvenirliliğini kanıtlamış, deneyimli ve kendi alanlarında seçilerek bu kurulda yer almalı. Böyle bir yapı öncelikle sorunların birlikte hareket edilerek çözülmesini sağlar, ekonomik ürün kullanımını artırır, israfı önler, standartları daha yükseğe taşır. Ayrıca sektör daha sağlıklı büyür ve ayakta kalır.” Sanayi Bölgeleri Oluşturulmalı Sağlık alanında kullanılan sarf malzemelerinin üretimi konusunda Türkiye’nin bölgesel bir güç olabileceği ve doğru teşviklerle üretimin çok daha üst seviyelere çıkabileceği de belirtildi. Çapa Medikal olarak piyasaya sundukları ürünlerin yüzde 50’nin yerli üretim olduğunu belirten Zekeriya Avşar, ancak sarf malzemeleri konusunda kullanılan ürünlerin yüzde 85’nin ithal, yüzde 15’nin yerli ürün olduğunu söyledi. Yerli ürün kullanımının artması gerektiğini ve doğru teşviklerle Türkiye’nin önemli bir güç olabileceğini de kaydeden Avşar, ”Bu arada yüzde 50’nin üzerinde imalata katkı sağlanıyorsa bir yerli üründen söz edebiliriz. Bazı ürünler yurt dışından getirilip sadece burada ambalajlanıyorsa buna yerli ürün diyemeyiz. Daha önce söz ettiğim Kurul’un bir görevi de bu olabilir. Ayrıca yerli ürünün desteklenmesi Sağlık Bakanlığı’nın dışında bir bütçeyle gerçekleşmeli. Eğer yerli ürüne böyle bir destek verilirse uzun vadede bunun katma değeri çok yüksek olacaktır. Bunun için bir politika geliştirilmeli, standartlar oluşturulmalı. Ayrıca sağlık alanında Organize Sanayi Bölgeleri hayata geçirilmeli. Bu bölgeler oluşturulurken de hem yerli üretim hem de ithal ürünler desteklenmeli. Bu destekler doğru kullanılmalı ve yapı buna göre oluşturulmalı” dedi.

Öte yandan sarf malzemeleri konusunda görüştüğümüz yetkililerin dile getirdiği sorunların başında zamanında yapılmayan ödemeler geliyor. Bu konuya ilişkin sorumuzu da yanıtlayan Zekeriya Avşar şunları söyledi; “Medikal sektörün en büyük sorunu resmi kurumlarda ödeme tarihlerinin belli olmaması. Özellikle üniversite hastanelerinde ağırlıklı olarak yaşanan bu sorun 20-25 yıllık firmaların batmasına neden oldu. Devlete güvenerek ihalelere giren şirketler bazen iki seneye yaklaşan ödemelerle karşılaşıyorlar. Böyle durumda ya batıyorlar ya gayrimenkul satarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ödeme süreleri uzun olabilir ancak tarihlerinin net ve kesin olarak belirtilmesi lazım. Şirket de ona göre maliyetlerini hesaplar ve bir planlama yapar. Belirsizlik sektörü büyük sıkıntıya sokuyor.” Sattığımız Her Ürünü Takip Ediyoruz 25 yıldır ülkemizde sarf malzemeleri konusunda çalışmalarını sürdüren Çapa Medikal ürün çeşitliği konusunda ilk sıralarda yer alıyor ve yedi

bine yakın ürünü sağlık kurumlarının hizmetine sunuyor. Bunun yanı sıra ürünler hakkında tüm detaylı teknik bilgiye sahip bir ekiple çalışmalarını sürdüren şirket için satılan ürünün özelliklerini bilmek ve bunu müşteriye aktarmak temel ilkelerin başında geliyor. Çapa Medikal’in çeyrek asırdır çalışmalarının temelini oluşturan bir diğer ilke de stok miktarının iki kat daha uzun olması. Zekeriya Avşar, finans yüküne bakmaksızın son kullanım tarihlerini göz önünde bulundurarak stok miktarını iki kat daha uzun tuttuklarını ve müşterilerini son kullanma tarihleri konusunda sürekli uyardıklarını söyledi. Siparişleri müşterilerine İstanbul içerisine aynı günde, İstanbul dışına ise 48 saatte ulaştırma prensibiyle çalıştığı belirtilen şirket, ayrıca her ürünü kendi barkot sistemiyle kontrol altına alıyor ve ürün son kullanıcıya ulaşana kadar takip ediliyor. Böylelikle bir üründe hata çıktığı durumlarda bunu Türkiye çapında çok daha kolay ve kısa sürede toplatabiliyor.

EY LÜ L 2 0 1 2

37


BÜYÜTEÇ

Türkiye Üretimde Her Türlü Altyapıya Sahip

İ

pek Plastik Kimya-Boya ve Sağlık Ürünleri Şirketi, Nakpa Plastik A.Ş’nin grup firmalarından biri. İstanbul’da ameliyat ipliği üretimi yapan şirket aynı zamanda kendi alanlarında uzman firmaların ürünlerinin de bayiliğini yürütüyor. Satış Müdürü Mustafa Palabıyıklı, ameliyatlarda çok ciddi bir öneme sahip olan cerrahi sütur ve iğnelerin uzman bir kadroyla üretimini gerçekleştirdiklerini söyledi. “Üretimimizin yerli sermaye olması ve geniş ürün gamına sahip olmamız bu sektörde bizi özel kılan nedenlerin başında geliyor” diyen Palabıyıklı, Türkiye’nin 81 ilinde iş ortakları, bayilerinin olduğunu ayrıca yurt dışı çalışmalarının da devam ettiğini ifade etti. Hastane sarf malzemeleri oldukça büyük bir pazar. Bunun en büyük nedeni çok sık kullanılan ana kalemlerden oluşmasına bağlanıyor. Böyle büyük bir pazarda yerli üretimin önemi de arttırıyor. Konu hakkında görüştüğümüz yetkililerin ortak görüşü, yeri üretimin daha fazla teşvik

38

EYLÜL 2012

edilmesi ve Türkiye’nin bu alanda güçlü markalar oluşturabileceği yönünde oldu. Oluşturulacak bu markalarla hem bölgede hem de dünyada Türkiye’nin söz sahibi olabileceğinin altı çizildi.

MUSTAFA PAL ABIYIKLI

İPEK PLASTİK KİMYA-BOYA VE SAĞLIK ÜRÜNLERİ SATIŞ MÜDÜRÜ

Yerli üretim konusuna ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Mustafa Palabıyıklı bu konuda şunları söyledi; “Yerli üretim ülke ekonomilerinin temel taşlarıdır. Bizim ülkemiz her alanda üretim yapmaya elverişli coğrafi ve iklim koşullarına sahip olması ve ülkemizde işsizlik oranının düşmesi, istihdamın artırılması için yerli üretimin önemi büyüktür. Türkiye bu anlamda her türlü altyapıya sahiptir. Yerli üretime ülke olarak da, devlet olarak da yeterli desteği sağlayabilirsek Türkiye bu alanda çok büyüyerek ilerleyecektir. Yerli üretime daha çok destek vermelerini bekliyoruz. Bu sayede hem ülke ekonomisi hem de istihdam gelişerek daha iyi bir Türkiye yaratacaktır.” Denetim Arttırılmalı Sağlık sektöründeki sarf malzemeleri denetimlerinin yetersiz olduğu konusu da sektörün yaşadığı ve dile getirdiği sorunlar arasında geliyor. İpek Plastik Kimya-Boya ve Sağlık Ürünleri Satış Müdürü Mustafa Palabıyıklı, “Sarf malzemeleri konusunda yapılan denetim bizce yeterli değil. Bazı ürünler özellikle Ortadoğu’da ucuza üretilip ülkemizde satılıyor. Bu malzemeler insan sağlığını tehdit eder konuma ulaşmıştır. Bununla ilgili bazı haberlere de gerek gazetelerde, gerek televizyonlarda rastlanmaktadır. Bu ürünler ile ilgili denetimlerin daha da artırılıp kapsamlı hale getirilmesi insanlarımızın sağlığı açısından büyük önem taşıyor.” dedi.

Yerli üretime ülke olarak da, devlet olarak da yeterli desteği sağlayabilirsek Türkiye bu alanda çok büyüyerek ilerleyecektir.



PKU Hastaları Toplumun Bir Parçasıdır E

t ve et ürünleri yemeniz yasak…

Süt içmeniz ve süt ürünleri olan yoğurt, ayran, cacık, peynir tüketmeniz yasak… Fındık, leblebi, fıstık, ceviz, badem gibi kuruyemiş tüketmeniz yasak… Kuru fasulye, nohut, mercimek, bakla, soya, barbunya gibi kuru baklagiller yemeniz yasak… Makarna, ekmek, poğaça, yumurta, simit, kraker, bisküvi gibi unlu mamuller yemeniz yasak…

DENİZ ATAKAY

PKU DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ KURUCU VE YÖNETİM KURULU BAŞKANI

ropör taj: Z AFER DERELİ

40

EYLÜL 2012

Neden mi? Çünkü siz bir fenilketonüri yani PKU hastasısınız. Türkiye, kalıtsal ve metabolik bir hastalık olan PKU’nun görülme sıklığı en fazla olan ülke. Yaklaşık 30.000 civarında hasta var ve her yıl 400 civarında hasta bu sayıya ekleniyor. Ülkemizde, her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğu düşünüldüğünde, genetik bir bozukluktan kaynaklanan ve hastanın düşük protein içeren gıda tüketmek

zorunda olduğu fenilketonüri hastalığı ciddi konu. Bu hastalığın beraberinde getirdiği, düşük proteinli gıda tüketme zorunluluğu ve kısıtlamalarının yanı sıra, toplumdaki bilincin yeterli seviyede ve idari yapının yeterli duyarlılıkta olmaması, hastalığın maddi ve manevi yükünü daha da ağırlaştırıyor. İstanbul’da PKU Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Deniz Atakay ile yaptığımız uzun ve bilgilendirici sohbetimizin, röportajımıza alabildiğimiz, sadece çok önemli ve belirtilmesi gereken kısımlarını yazabiliyoruz. PKU’lu bir birey olarak yaşamanın getirdiği yaşam standartlarındaki eksilmeyi empatik olarak hissedebilmek için ancak onlarla beraber olmak, onlarla beraber nefes almak gerekmekte. PKU hastalarının Türkiye’de karşılaştıkları toplumsal bilinç ve idarelerden kaynaklanan sorunları nelerdir?


Öncelikle SAYED ve SAYED Dergisine, bu duyarlılığından dolayı, PKU (Fenilketonüri) Bireyleri ve aileleri adına teşekkür ederim. Kızım Lal’in, doğumundan sonra, topuğundan alınan kanda PKU (Fenilketonüri) testi pozitif çıkması ile tanıştığımız bu hastalık, ilk etapta ailelerin şaşkınlığı ve sonrasında da düşük proteinli gıda tüketmek zorunda oldukları için arayış içinde oldukları bir süreci beraberinde getiriyor. Ülkemizde düşük protein içeren gıdaların üretiminin az sayıda olması nedeniyle, ithal edilerek alınabilen bu gıdaların temininde ciddi güçlüklerin yaşandığı inkar edilemez bir gerçektir. Düşük protein içeren gıda tüketmek zorunda olan çocuklarımızın, okullarında, diğer arkadaşları ve öğretmenleri ile olan iletişimlerinde ve beslenme farklılıklarına yönelik ayrıcalıklarında, ders kitaplarında bilgilendirme ve eğitim çalışmaları yararlı olacaktır. Sağlık Bakanlığı’nın hazırlatacağı Kamu Spotlarının görsel medyada ya-

yınlanması, PKU Hastalığı olan bireylerin, toplumdan ayrı değil, toplumun bir parçası olduğu fikrini arttıracaktır. Jinekologlardan başlayarak, tüm doktorları, öğretmenleri, velileri eğitmek ve bilgilendirmek gerekiyor. Protein tüketildiğinde geri dönülemez ve kalıcı zekâ geriliği bıraktığından dolayı PKU hastalarının, diyetleri için almaları gereken protein ölçümleri testlerinin daha sık aralıklarla yapılması faydalı olacaktır. PKU bireylerine SGK tarafından ödenen yardımların nakdi değil, ilaç ve toz olarak ayni olarak verilmesi daha faydalı olacaktır. Ekonomik durumu kötü olan bazı ailelerin, nakdi olarak verilen yardımın, PKU’lu bireye ilaç ve toz alarak, yardımın amacına ulaşmadığı gözlenmekte ve protein tüketen bireylerin, kalıcı zekâ geriliğine doğru bir tabloya sürüklendiğini görmekteyiz.

Protein tüketildiğinde geri dönülemez ve kalıcı zekâ geriliği bıraktığından dolayı PKU hastalarının, diyetleri için almaları gereken protein ölçümleri testlerinin daha sık aralıklarla yapılması faydalı olacaktır.

Diyetlerine dikkat eden sağlıklı gençlerimiz ise okullarını bitirdikleri halde işsizler. Çünkü yemek problemi olduğu için işe alınmıyorlar. Yaşam boyu

PKU tiyatro oyunu EY LÜ L 2 0 1 2

41


Diyetlerine dikkat eden sağlıklı gençlerimiz ise okullarını bitirdikleri halde işsizler. Çünkü yemek problemi olduğu için işe alınmıyorlar. diyetli ve heyet raporlu olmalarına rağmen, Kamu’da ya da özel sektördeki istihdamda ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar. Yeni doğanlarda Genişletilmiş Yeni Doğan Tarama kapsamında olan, araştırılması gereken hastalılıkların sayısının araştırılması, genetik yapımızdaki çeşitliliği baz alırsak, sağlıklı doğacak bebeklerimiz adına da inanın çok gerekli. Sağlık Bakanımızın Sağlıkta Dönüşüm Programında da ciddi olarak eğildiği, “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın” düşüncesinden yola çıkarak, Sağlık Bakanlığının pozitif gelişme ve uygulamalarından memnun kalmakla beraber, kendilerine PKU Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği olarak, sorunlarımızı ve önerilerimizi içeren bir sunum yapmak üzere görüşme talebimiz olacaktır. Elbette PKU Hastalığı hakkında konuşulması gereken çok şey var. Yapılması gerekenleri ve yapılanları düşündüğümüzde, belki de bir arpa boyu yol almamış gibi de görülebilir. Ama ülkemizin sağlık sorunları bir günde oluşmadığı gibi bir günde de çözülmesi çok zor. Eğitimli bireyler arttıkça, sağlıktaki eksiklerimizi toplumsal bilinçle çözmüş olacağız. Samimi ve bireyi merkeze alan yazılarını takip ettiğim SAYED Dergisinin, PKU (Fenilketonüri) Bireyleri ve ailelerinin sorunlarını iletmemizde köprü olmasından dolayı PKU Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği olarak teşekkür ederim. 

Bir PKU Hastasının Dilinden… Ben Ankara PKU Derneği Başkanı Burak ILICA. 25 yaşında bir fenilketonuri hastasıyım, evliyim. Türkiye’nin kendi alanında lider sayılabilen şirketlerinden birinde çalışmaktayım. Pku maceram 1987 yılında başladı. Doğduğumda ‘’topuğumdan alınan kan’’ hayatımı değiştiren en büyük faktör. Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan tetkikler sonucu bu metabolik hastalığa sahip olduğum tespit edilmiş ve evimize bir mektup vasıtası ile bilgi verilmiş. Ailem hayatı boyunca hiç bilmediği ve duymadığı bu hastalıkla nasıl mücadele edeceğinin yollarını aramıştır. O yılların kısıtlı imkanları ile üniversitede bulunan saygıdeğer doktor ve hemşirelerin aileme sağladıkları destek ve bilgiler benim toplumdan soyutlanmamış bir birey olarak yetişmemi sağlamıştır. Okul hayatıma gelince Akdeniz Üniversitesi Biyomedikal Teknoloji mezunuyum. Okuldan mezun olduktan sonra çeşitli şirketlerde kısa süreli çalıştıktan sonra şu anda bulunduğum şirkete başladım ve burada devam ediyorum. Aynı zamanda Ankara’da PKU Derneği’nin başkanlığını yapıyorum. Bu görev benim için çok önemli çünkü ben ve PKU’lu akranlarım ülkemizde ilk teşhis ve tedavi edilen PKU’lu bireyleriz. Artık bir neslin büyüdüğünü ve sosyal hayata karıştığını kanıtlayan güzel bir örnekti benim gibi bir PKU’lunun bu derneğe başkan olması. İlk adımımı bu şekilde attım tabii dernek başkanı olmam ile düğün hazırlıkları aynı zamana denk gelince biraz pasif kaldım ancak artık derneğe ayıracak daha çok zamanım var ve aklımdaki projeleri elimden geldiği kadar ekibimin desteği ile gerçekleştirmeye çalışacağım. Aklımdan ve kalbimden geçen ilk proje bir kreş açmak. Bunun yanında ulaşabildiğimiz bütün okullarda çeşitli seminer ve sunumlarla gençleri ve öğretmenleri bilinçlendirmek istiyorum. En fazla PKU hastası ülkemizde ancak bu konuda şartlarımız hiç de iyi görünmüyor. Zaten yenilen ve içilen gıdaların sayısı çok kısıtlı, bize özel üretilen ürünlerde çok pahalı ve sosyal güvencesi olmayan aileler çok zorlanıyor, bazen hastaneye aileler ile konuşmaya gittiğimde cidden çok üzücü durumlarla karşılaşıyorum. Umarım bu hastalıkla ilgili çok önemli gelişmeler olacak, elele verip engelleri aşacağız. Teşekkür Ederim

42

EYLÜL 2012


LAPOROSKOPİK CERRAHİDE ALMAN MALI TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER MGB BERLIN

İthalatçı Firma: Bilgin Sağlık Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.


Hastaneler Tıbbi Karar Destek Sistemlerini Yapılandırmalı H

asta güvenliği kültürünün geliştirilmesi zorunluluğu, sürekli geliştirme faaliyetlerinin yapılandırılması ve kalite geliştirme tekniklerinin ihtiyaçlarından biri de sağlık bilgi sistemleridir. Günümüz bilgisayar ve iletişim teknolojisinin yer aldığı sağlık bilgi sistemlerinin en üst düzeyde kullanılmasıyla tıp alanındaki sağlık müşterisi için toplanan bilgilerin üretimi, değerlendirilmesi, analizi, saklanması, işlenmesi, sunulması ve depolanmasıyla doğru, ayrıntılı ve güvenilir sonuçlara ulaşılması sağlanmaktadır. Sağlık işletmeleri verdikleri sağlık hizmetlerin gün geçtikçe karmaşıklaşmasından dolayı sağlık bilgi sistemlerinin kullanımıyla kaynakların yerinde kullanılması ve israfın önlenmesi, oluşturulmaya çalışılan kalite ve standartların tesis edilmesi ve korunmasıyla sağlık memnuniyetinin önündeki eksiklik ve sorunları çözebileceği düşünülmektedir. Bu düşünce doğrultusunda sağlık bilgi sistemleri sağlık işletmelerin belli bölümlerine hizmet vermekten ziyade sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi, karar verme sürecinin en iyi duruma getirilmesi için sağlık iş-

44

EYLÜL 2012

letmeleri mevcut sistemlerini internete taşıma gayreti içerisine girmişlerdir. Sağlık bilgi sistemlerdeki karar almaya girdi sağlayan verinin internete taşınmasıyla destek sistemleri uygulamaları ve rasyonel karar alma çalışmaları yoğunlaşmıştır. Sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi karar verme sürecinin en iyi duruma getirilmesine bağlıdır. 1970’lerde başlayan ve günümüzde yaşanan teknolojik gelişmelerle tıp alanında karar desteği veren sistemler geliştirilerek sağlık müşterisi memnuniyeti en az hatayla yukarılara çekilmek istenmektedir. Tıbbi karar destek sistemleri insanın karar verme sürecini taklit ederek tanı işlemini kolaylaştırabilen en iyi uygulamaların kullanılmasını sağlayan, tıbbi hataları önleyen, otomatikleştirilmiş sistemlerdir. Reçete yazımındaki hataların algılanması, sağlık müşterisi için düşük radyasyon, film kaybolması olmayan, eski sonuçlarıyla karşılaştırma, filmi hekimden hekime taşıma yok, klinisyene hızlı servis verebilme, görüntüye her yerden erişim, rapor yazma süresi kısalması, evden hekimin

çalışabilmesi, klinik sonuçların doğru değerlendirilmesi, daha hızlı teşhis ve tedavide artış, aynı branştaki hekimlerin performans karşılaştırılması, kritik yol ve yöntemlerin geliştirilmesine ilişkin sonuçlar, klinik alternatiflerin maliyetleri, üretkenliğin izlenmesi, maliyetlerin azaltılması ve en önemlisi tüm süreçlerde verimlik artışı tıbbi karar destek sistemi içersinde değerlendirilmektedir. Bilgisayar destekli, kararlarını gerekçeli olarak açıklayabilme olanağına sahip tıbbi karar destek sistemleri karar vericinin insan yaşamı üzerinde daha fazla alternatif göz önünde bulundurup hayati karar verme sürecini hızlandıran, kolaylaştıran ve karar vericiyi destekleyen sistemlerdir. Artan karar sayısı ve karar süreci karmaşıklığı sağlık memnuniyetini olumsuz etkilemektedir. Sosyo-ekonomik, iletişim ve bilişim teknolojisindeki gelişmeler hasta güvenliği programlarını kalite iyileştirme programlarının bir parçası olarak değerlendirilmesini zaruri kılmıştır. Sağlık işletmeleri kalite iyileştirme programlarının içinde tıbbi karar destek sistemlerini yapılandırmaları gerekmektedir.  yazı, ALPER KURU



Dünyada Her Dört Saniyede Bir Alzheimer Teşhisi Konuluyor haber: AYŞE YILMAZTÜRK

Yaşlı nüfusun artış hızını göz önüne alırsak, önümüzdeki 40 yıl içinde dünya çapında 115 milyon demans hastası olması bekleniyor. 46

EYLÜL 2012

A

lzheimer hastalığı hakkında farkındalık yaratmak ve hastalığın hastalar, hasta yakınları ve toplum tarafından bilinmeyen gerçeklerine dikkat çekmek ve hastalık konusunda bilinç yaratmak amacıyla Türkiye Alzheimer Derneği, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü vesilesiyle Alzheimer Derneği Gündüz Bakımevi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Hastalıkla ilgili önemli bilgilerin, yeni bulguların paylaşıldığı toplantıda tanı ve tedavi konusundaki gelişmelere de değinildi. Toplantıda Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Emre ve Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, unutkanlık görülen, özellikle 65 yaş üstü hastaların, mutlaka bir uzman muayenesinden geçmeleri gerektiğini söyledi. “Alzheimer Hastalığı: Doğrular, Yanlışlar, Gerçekler ve Hurafeler” başlıklı toplantıda, toplumda belirli bir yaş üzerindeki kişiler için unutkanlığın normal karşılandığı, bunun da Alzhe-

imer erken tanı ve tedavisinin karşısındaki en önemli engel olduğu ifade edildi. Toplantıda unutkanlığın hayatın hiçbir evresinde normal bir davranış olmadığı özellikle vurgulandı. İlerleyici bir hastalık olan Alzheimer’da tedaviye erken başlayan ve tedaviyi sürdüren hastalarda klinik kötüleşmenin tedavi olmayan hastalara göre göreceli olarak daha düşük olduğu söylendi. Toplantıda ayrıca toplumda Alzheimer görülme oranının yaşlanan nüfusa paralel olarak arttığına ve erken teşhisin önemine dikkat çekildi. Hastalığa dikkat çekmek amacıyla şimdiye kadar pek çok projeye imza atan Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Emre şunları söyledi: “Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, dünyada her 4 saniyede 1 demans teşhisi konuluyor. Bugün dünyada yaklaşık 38 milyon, Türkiye’de ise 350-400 bin Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Yaşlı nüfusun artış hızını göz önüne alındığında, önümüz-


deki 40 yıl içinde dünya çapında 115 milyon demans hastası olması bekleniyor. Bunun pek çok ülkede sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin üzerine büyük bir yük getirmesi bekleniyor. Bizim ülkemizde bu ülkeler arasında bulunuyor. Bu nedenle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Alzheimer hastaları için ihtisas bakım evleri kurma projesine tam destek veriyor, bu projenin en kısa zamanda hayata geçmesini umuyoruz. Biz de Alzhemier Gündüz Bakımevi’ni Alzheimer hastalarının hayatlarını kolaylaştırmak, sosyalleşmelerini sağlamak ve hasta yakınlarına yardımcı olmak amacıyla hizmete açtık. Derneğimizin ilk kurulduğu günden bu yana Alzheimer hastalarının yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlıyoruz.” Daha Erken Teşhis Mümkün Prof. Dr. Murat Emre Alzheimer hakkında bazı yeni bulguları paylaşarak sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde nüfusun yaşlanması Alzheimer hastalığına verilmesi gereken önemi de artırmakta. Halkımızın bu konuda daha fazla bilinçlenmesi ve bu alandaki gelişmelerin duyurulması gerekiyor. Bu alanda son dönemde pek çok yeni gelişme yaşanıyor. Örneğin Alzheimer için geçerli olan teşhis kriterleri 30 yıldan sonra yenilendi ve artık bu hastalığa daha erken teşhis koymak mümkün.”

Ülkemizde nüfusun yaşlanması Alzheimer hastalığına verilmesi gereken önemi de artırmakta. teklenmesi ve hasta yakınının kendi ihtiyaçlarını da göz ardı etmemesi gibi konuların önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Kulaksızoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Alzheimer söz konusu olduğunda yalnız hastaların değil hasta yakınlarının da psikolojik destek sağlanmasına ihtiyaçları var. Alzheimer Derneği, bilgi broşürleri hazırlayarak, aileler için moral destek toplantıları düzenleyerek, gündüz bakım evi hizmeti vererek ve hasta yakını ve personel eğitimi yaparak yardımcı olma çabası içindedir. Unutmamalıdır ki, insanlar yaşlılık döneminde de en az diğer yaşlardaki kadar yaşamdan zevk almak ve mutlu olmak isterler.”

Dünya Alzheimer Raporu 2012 Alzheimer’s Disease International (ADI) tarafından 21 Eylül’de yayımlanan Dünya Alzheimer Raporu’na göre, dört demans hastasından neredeyse 1 tanesi (yüzde 24) kendilerine koyulan teşhisi saklıyor ve bunun ilk nedeni olarak damgalanmayı gösteriyor. Ayrıca demans hastalarının yüzde 40’ı günlük yaşama dahil edilmediklerini ifade ediyor. Buna ek olarak, her 3 demans hastası ve bakıcısından 2’si kendi ülkelerinde demans konusunda anlayış eksikliği bulunduğuna inanıyor. Çalışmaya katılanların neredeyse yarısının eğitim ve bilincin önemli bir öncelik olduğunu söylediği raporda, devletler ve toplumlara damgalamanın önüne geçmek için toplumun daha fazla eğitilmesini sağlamak gibi 10 tavsiye sunuluyor. Öne çıkan bir diğer noktaysa demans hastalarını deneyimlerini paylaşmaları için teşvik etmek ve günlük faaliyetlere katılmalarını sağlamak. Raporu yazan Nicole Batsch şöyle

Türkiye Alzheimer Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu ise, Alzheimer hastalığında konunun sadece unutkanlığa odaklı olmadığını, hastalarda ilaveten depresyon, şiddetli sıkıntı, uyku bozuklukları, hayaller ya da saçma düşüncelerin oluşabildiğini söyledi. Bu belirtilerin bakım veren kişileri de çok zorladığını ve yorduğunu ifade eden Prof. Dr. Kulaksızoğlu, hastalara bakarken, hastaların kendi işlerini yavaş ve az da olsa yapmasına izin verilmesi; her gün yarım saat fiziksel aktivite yapılması; hastaya moral verecek aktivitelerin (müzik dinleme çiçek bakma vb.) des-

EY LÜ L 2 0 1 2

47


Alzheimer söz konusu olduğunda yalnız hastaların değil hasta yakınlarının da psikolojik destek sağlanmasına ihtiyaçları var. konuşuyor: “Damgalanma, demans hastalarının bakım koşullarının iyileştirilmesi, hastalara ve onlara bakanlara destek sağlanması, araştırmalara fon sağlanması gibi tüm diğer girişimlerin ilerlemesi için bir engel olarak önümüze çıkıyor. Rapor aynı zamanda demans hastalarının ve onlara bakan kişilerin bazen arkadaşları ve aile bireyleri tarafından toplumun dışına atıldıklarını hissettiklerini ortaya koyuyor. Bu kişiler kendilerine normal insanlar gibi davranılmasını, eksikliklerine değil, yapabildiklerine odaklanılmasını istiyorlar. Bu konulara ışık tutmak demans hastalarının ve onlara bakanların hayat kalitelerinin artırılmasına yardımcı olacaktır.” ADI Yönetim Kurulu Üyesi Marc Wortmann şöyle konuşuyor: “Demans ve Alzheimer hastalığı dünya çapında yaşlanmanın artmasıyla birlikte büyük bir hızla artış gösteriyor. Bu hastalığın, vurduğu ailelerde büyük bir etkisi oluyor ama ekonomik maliyeti sebebiyle sağlık ve sosyal güvence sistemleri de büyük ölçüde etkileniyor. Pek çok ülke bu etkilere karşı hazırlıksız. Damgalanma sorununun üstesinden gelmedikçe, demans hastalarına daha iyi bakım sunma çabalarımızı artırmadıkça ve bir tedavi bulmadıkça da hazırlıksız kalmaya devam edeceğiz.” Rapor şu bulguları ortaya koyuyor: • Demans hastalarının yüzde 24’ü ve onlara bakan her 10 kişiden 1’i (yüzde 11) konulan demans tanısını sakladıklarını söylüyor. 65 yaş altı kişiler iş yerlerinde ya da çocuklarının okullarında zor durumlarla karşılaşabileceklerine inanıyor.

48

EYLÜL 2012

• Demans hastalarının yüzde 40’ı günlük yaşama dahil edilmediklerini söylüyor. o Bu kişilerin neredeyse yüzde 60’ı kendilerinden muhtemelen uzak duracak ya da iletişimi koparacak kişilerin başında arkadaşlarının geldiğini söylüyor. Bunları aile üyeleri izliyor. • Hastalara bakanların dörtte biri (yüzde 24) demans hastalarına bakanlara karşı ülkelerinde negatif bir algı olduğunu hissediyor, yüzde 28 kadarıysa göz ardı edildiklerini ya da farklı davranıldıklarını hissediyorlar. • Hem demans hastaları hem hasta bakıcıları, insanlarla yakın ilişkiler kurmayı bıraktıklarını çünkü bunu çok zor bulduklarını söylüyorlar. • Demans damgalanmasının ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilecek en temel öncelikler arasında eğitim, bilgilendirme ve bilinçlendirme sayılıyor. Rapor 50’den fazla ülkede 2500 kişiyle (demans hastaları ve onlara bakan aile üyeleri) gerçekleştirilen küresel bir anketi temel alıyor. Anketi yanıtlayan demans hastalarının yüzde 50’sinden fazlası Alzheimer hastası ve anketi yanıtlayanların neredeyse yarısı 65 yaşın altında. Anketin temel amaçları, demans hastaları ve onlara bakan aile üyelerinin yaşadıkları bireysel yaftalanma deneyimlerini kayıt altına almak ve ülkelerin ulusal demans programlarının bu damgalanmayı ortadan kaldırmak için etkili olup olmadığını ortaya koymak. Demans hem hastalar hem de hastaların aileleri ve onlara bakan kişiler için son derece engelleyici bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, dünyada her 4 saniyede 1 demans teşhisi konuluyor. Yaşlı nüfusun artış hızını göz önüne alırsak, önümüzdeki 40 yıl içinde dünya çapında 115 milyon demans hastası olması bekleniyor. Bunun sağlık ve sosyal güvenlik

sistemlerinin üzerine büyük bir yük getirmesi bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü üyesi 193 ülkeden yalnızca 8 tanesinin ulusal demans programlarını uygulamaya koymuş olması hem ekonomik hem de sosyal maliyetleri azaltmak için devletlerin daha yapabileceği pek çok şey olduğunu gösteriyor. 


FIKSMED Bilgi iรงin : 0312 284 15 25


YENİ ÜRÜNLER

Samsung’dan Yeni Akıllı Televizyon Samsung Electronics 75 inçlik (189 santimetre) ES9000 LED Smart TV’yi Türkiye’de satışa sundu. Yetkililer, yüksek kaliteli televizyon almak isteyen tüketicilerin, ES9000’le kalite, işlevsellik, televizyon özellikleri ve gelişmiş tasarım konularında taviz vermek zorunda kalmayacaklarını belirttiler.

HTC Desire X’i Üç Operatör Satışa Sunacak HTC, Güneydoğu Avrupa Executive Direktörü Nikitas Glykas’ın katılımıyla İstanbul’da düzenlenen toplantıda yeni HTC Desire X’in tanıtımı yapıldı. Toplantıda Glykas, daha önceki yıllarda dünya çapında “Yılın Telefonu” seçilen Desire serisinin son modeli olan HTC Desire X’le ilgili şunları söyledi: “HTC Derise X, video kaydetmeyi, fotoğraf çekmeyi, müzik dinlemeyi ve tüm bu zevklerini her an online kalarak paylaşmayı bir yaşam biçimi haline getirenler için gerekli tüm altyapıya sahip ideal bir telefon. Kısa süre sonra ekonomik fiyatı ile Türkiye’deki takipçilerin beğenisine sunulacak olan HTC Desire X aynı anda üç operatör tarafından satılacak.” HTC Desire X, HTC Sense arayüzü ve Android 4.0 işletim sistemiyle geliyor. Telefonda 800×480 çözünürlüğünde 4-inç LCD WVGA ekran, 5 megapiksel geniş açı lensli kamera, 768 MB sistem belleği ve 4 GB depolama alanı, entegre Beats Audio ses sistemi gibi özellikler yer alıyor. 

50

EYLÜL 2012

7,9 mm kalınlığında ince yuvarlak kenarlı çerçevesi bulunan ES9000’in dahili kamerası bulunuyor, ayrıca yeni Smart TV özelliği olan Sound Share özelliğine sahip. Bu özellik, televizyonun ses sistemini otomatik ve kablosuz olarak Samsung’un 6 ve 7 serisi kablosuz ses sistemlerine bağlantı kurulmasını sağlıyor. Çift çekirdek işlemci bulunan televizyonda birçok uygulama indirme ve kullanmanın yanı sıra aynı anda web’de gezinme de gerçekleştirilebiliyor. 


hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI

Dokunmatik Bilgisayarlar Sony, 10 nokta çoklu dokunuş özelliğine sahip VAIO ailesinin yeni dokunmatik bilgisayarlarını kullanıcıların beğenisine sundu. VAIO Duo11, VAIO Tap 20, VAIO T Serisi 13 ve VAIO E Serisi 14P’den oluşan VAIO kişisel bilgisayarlar ailesi, Ekim 2012 sonu itibariyle raflardaki yerini alacak.

499 Liraya Akıllı Telefon Sony Xperia akıllı telefon serisinin yeni modeli Xperia tipo’yu 499 liradan satışa sundu. Ürünün ilk kez akıllı telefon kullanacak tüketicileri, en kolay şekilde akıllı telefon dünyasıyla tanıştırma hedefiyle geliştirildiği belirtildi. Android 4.0’a sahip yeni Xperia tipo, Türkiye’de beyaz ve siyah renk seçenekleriyle satışa çıktı. Turkcell İletişim Merkezleri’nde ve Turkcell’in anlaşmalı olduğu zincir mağazalarda satışa sunulan Xperia tipo ile 3 ay boyunca 250MB internet kullanımı ve sınırsız Facebook deneyimi ücretsiz olarak geliyor.

Yaklaşık 1,3 kg ağırlığa ve 17,85 mm kalınlığa sahip olan VAIO Duo 11, kişisel bilgisayardan kullanışlı bir tablete dönüşebiliyor. 11,6 inç tam HD dokunmatik ekranı üzerinde yazmak, çizmek, medya ve uygulamalarla etkileşime geçmeyi verimli hale getiriyor. VAIO TAP 20, yatay hale getirilerek büyük çoklu dokunuşlu ekran üzerinde herkesin katılabileceği oyunlar oynama imkanı sunuyor. Dik hale getirilerek tam donanımlı bir masaüstü kişisel bilgisayara dönüşebilen cihaz, 50,8 cm büyüklüğündeki panel, geniş görüş açısı ile net, parlak görüntüler sunuyor.VAIO T Serisi 13, magnezyum ve alüminyum gibi premium malzemelerden üretilen cihaz, 13,3 inç büyüklüğündeki ekranı son nesil Intel Core işlemciler ve hızlı SSD veya hibrit HDD/SSD depolama imkanı ile bir araya getiriyor. VAIO E serisi 14P ise 4 inç büyüklüğündeki dokunmatik ekranı sayesinde verimli bir kullanım vadediyor. 

3.2 megapiksel kamera, 4x dijital zum, mekan etiketleme, zamanlayıcı, webde paylaşma, dokunmatik yakalama, video kaydetme gibi kamera özellikleri olan Xperia tipo’nun pil ömrünün ortalama 5 saat konuşma, 470 saat bekleme süresi olduğu da kaydedildi. 

EY LÜ L 2 0 1 2

51


Retwitlemek Tokalaşıp Sarılmanın Önüne mi Geçti? yazı,

GÖKHAN ÜMİT L ALELİ

İ

letişim çağının hızla geliştiği günümüz dünyasında internet erişimi mobil olarak daha sık kullanılmaktadır. Birleşmiş Milletler’in 2010 yılı araştırmasına göre giderek artan sayıda devlet birkaç yıl öncesine kadar mevcut olmayan online diyalog imkanını yaratarak, online içerik ve e-hizmetleri geliştirerek vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele etmektedir. Portallar bu nedenle daha da entegre bir yapıya kavuşmuştur. Hemen hemen herkes için bilgiye ve e-hizmetlere ulaşmak eskiye göre çok daha kolaylaşmıştır. Bu özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Az gelişmiş ülkeler sosyal ağlar ve video paylaşımı da dahil olmak üzere online uygulamasını birleştirmek için çalışmaktadır. Sosyal medyada “ANLIK” olgusu önemli bir ayraçtır. ABD Başkanı B. Obama’nın yıllık olarak gerçekleştirdiği meclis toplantılarının ardından eyaletler bazında ülkenin nabzının tutulması amacıyla da kullanılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun ‘’2012 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçlarını’’na göre, bu yılın Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen araştırmada hanelerin

52

EYLÜL 2012

yüzde 47,2’si internet erişim imkanına sahip bulunuyor. Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 42,9 düzeyinde idi. Sosyal ağlar kullanımına bakıldığı zaman, bu listede birinci sırayı İsrail yüzde 53 ile alırken onu ABD yüzde 50 ile takip etmekte. Türkiye’nin yüzde 29’luk bir sosyal ağ kullanım oranının bulunması ise şaşkınlık verici. 30 milyonun üzerinde Facebook kullanıcısı olan bir ülkenin sadece yüzde 29’u sosyal ağ kullanıyor bilgisi bir yerlerde bazı şeylerin yanlış hesaplandığını gösteriyor ya da bu 30 milyon Facebook kullanıcısının içerisinde sahte hesaplar oldukça yüksek. Facebook ve Twitter, günümüzün en çok konuşulan kelimelerinden sadece ikisi. Cep telefonlarından internet kullanımının yaygınlaşması ile hayatımızı esir alan virüs salgını. Ülkem insanının yazmaya karşı alışkanlığı eskiden mevcut. Konuyla ilgili olarak bazı hatırlatmalarda bulunacağım. Sıkıntılı geçen 80’li yılların başında gençlerin ellerinde boya kutuları, evlerin duvarlarına deftere dönüştürürlerdi. Günün ağarmasıyla birlikte ev sahibi bu yazıları temizler, ertesi gece ise karşıt görüşlü gençler aynı fiile iştirak ederdi. Park ve bahçelerdeki masalar, banklar, ağaç gövdeleri, trafik levhaları, umumi

tuvalet kapıları aynı paraleldeki diğer örnekler. Twitter, kendilerinin elit, sosyete kategorisinde olduklarını iddia edenlerin tercih ettiği bir ortam. Facebook ise daha çok öğrenci ve gariban takımı. Facebook’u yıllarca kullanıp, Twitter dünyasında kendisini bulanlara göre, Facebook’un suyu çıktı. Sosyal medyayı tabii ki iyi yönüyle kullanalar da var. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL, halkla iç içe olmak adına farklı ve özel bir uygulama başlattı. Görüş ve taleplerinizi direkt olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kanaldan iletebiliyorsunuz. Siyasetçilerimizin tatlı sert atışmaları, olaylara yönelik anlık değerlendirmeleri de sosyal medyadan takip edilebiliyor. İşin bu bölümü daha çok basın mensupların ekmeğine yağ sürüyor. Çok iyi bir haber kaynağı. Gazeteci bir dostum, Twitter hesabında güzel bir duygusunu paylaşmış. Diyor ki; “Sosyal medyayı kullanırken giderek asosyallaştığımızın farkında mıyız?” Aslında tehlike burada. Yüz yüze iletişimin yerini kopyala / yapıştır kolaycılığı tutmamalı. İletiye veya habere yorum yapmak, beğenmek, retwitlemek, tokalaşıp sarılmanın önüne geçmemeli. 



Maceraya Hazır Olun

Mitsubishi ASX Mitsubishi marka felsefesini “HUMAN TOUCH – JAPAN TECH CLEAN&SIMPLE” kavramları üzerine kuruyor. İnsan ruhunun değdiği, üstün teknolojiyi insan ve makinenin kusursuz bütünlüğünde buluşturan üretim felsefesi Mitsubishi’yi özellikle tasarım ve çevreci teknolojilere yöneltmiş. Mitsubishi ASX 2007 Frankfurt Otomobil Fuarı’nda bir konsept olarak tanıtıldığında otomotiv

54

EYLÜL 2012

sektörü için yeni bir kavramı da beraberinde getirdi. “Kompakt dinamizm” ASX’in hangi sınıfa ait olduğu noktasında bakanı şüpheye düşüren sporcu hatları ve otomobilin kompakt boyutları “kompakt dinamizm” kavramını ilk bakışta anlamlandıramamanıza neden olsa da bir süre sonra gözleriniz bu yenilikçi tasarıma alışmaya ve zevk almaya başlıyor.


hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com

Tasarım

ASX kompakt boyutlarıyla birçok fonksiyonel ve duygusal ihtiyaca cevap vermeye çalışıyor. Yerden yüksek yapısı ve kaslı duruşu ile güven verirken, tasarımdaki sportif dokunuşlarla bakmaktan keyif alacağınız bir sanat eserine dönüşüyor. Yollarda çok görmeye alışık olmadığımız küçük spor arazi aracı segmentine ait bir otomobil olan ASX henüz yeni olması ve ciddi satış rakamlarına ulaşmamış olması dolayısıyla yollarda çok dikkat çekiyor. Bu yönüyle de artık her köşe başında gördüğümüz Nissan Juke, VW Tiguan gibi rakiplerine göre dikkatli bakışlara daha çok maruz kalıyor.

hızlanmasını 11,4 saniyede gerçekleştirirken 183 km/s maksimum hıza ulaşabiliyor. Mitsubishi ASX’de Start&Stop sistemi standart olarak sunuluyor. Sistem kırmızı ışık gibi kısa süreli dur kalk zamanlarında motoru otomatik olarak stop ederek yakıt tüketimini düşürüyor.

Konfor / Yol Tutuş

Performans, iç tasarım ve sürüş zevki olarak beklentileriniz yüksek değilse ve dış tasarımı ile yollarda sıradan olmaktan kurtulmak size yetiyorsa Mitsubishi ASX almanızın tam zamanı. İç tasarımı size çok cazip gelecek bir görünüme sahip değil ancak ihtiyacınız olan her şey elinizin altında.

Araç içerisinde konforlu bir uzun yolculuk yapabiliyorsunuz. Yokuş Kalkış Sistemi, dik bir yokuşta kalkış anında aracın geriye kaymasını engelleyerek daha rahat bir kalkış sağlamanızı sağlıyor. Cruise Control sistemi uzun yolculuklarda hızınızı belli bir hıza sabitlemenizi ve daha az yorulmanızı konforlu bir seyahat geçirmenize yardımcı oluyor. Güvenli bir sürüş keyfi yaşıyorsunuz. Aracın, yola daha sağlam tutunması için geniş sırtlı lastikler ve 2670 mm’lik uzun dingil aralığı bulunuyor.

Motor

Güvenlik

İç Dizayn

Mitsubishi, ekonomik ve sağlam motorlara sahip. Test aracımızdaki motor, 1.6 litrelik motor hacminden 6000 d/d’de 115 hp güç üretiyor. Aracın maksimum torku 154 Nm ise 4000 d/d’den itibaren sürücünün emrinde oluyor. 1270 kg ağırlığındaki ASX’i zorlanmadan hızlandıran motor sayesinde araç, 0-100 km/s

Aktif denge ve çekiş kontrolü lastiklerin her birinin kayma durumunu, direksiyon açısını, gaz pedalı pozisyonunu birçok sensorla ölçerek aracın ne şekilde kaydığını ve patinaj çektiğini anlıyor. Gerekli tekerleklere ayrı ayrı fren yaptırarak ve gerekirse motor gücünü düşürerek ani manevralarda kaymayı engelliyor.

EY LÜ L 2 0 1 2

55


Sinan Çetin Kendimi Çok Film Yapmak Zorunda Hissediyorum Çektiği sinema filmleri ve reklamlarıyla adından sıkça söz ettirmeyi başaran ünlü yönetmen Sinan Çetin SAYED’e konuştu. “Çanakkale Çocukları” filmini Sinan Çetin’den dinledik.

röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN

Son günlerde çok tartışılan “Çanakkale Çocukları” adlı filminiz şimdiden hayırlı olsun. Filmin içeriğinden söz eder misiniz? Savaş olgusunu bir güzelleme olmaktan çıkarıp kendi hissettiğim anlamda izleyiciye gösterebilmek için üç buçuk sene düşündüm. Filmde bir anne rüyasında iki oğlunun Çanakkale Savaşında birbirini öldürdüğünü görür. Üstelik biri İngiliz diğeri Osmanlı siperindedir. Bunu kocası Kasım Bey’le paylaştığında kocası onun delirdiğini düşünür. Ancak evlatlarının tehlikede olduğunu hisseden annenin durmaya niyeti yoktur. Bir annenin yüreğindeki sesin peşine takılarak çıktığı bu yolculuk Çanakkale Savaşının kanlı meydanlarına kadar onu sürükleyecektir. İki ayrı cephede iki düşman kardeş. Bir anne onları kurtarabilir mi sorusunun cevabı veriliyor. Her şehidin arkasından Vatan sağ

56

EYLÜL 2012

olsun denir. Bu filmde evlatlar da sağ olsun sloganı dikkatimizi çekti. Neden evlatlar da sağ olsun dediniz? Herhangi bir ölümü kutsamak aslında ölümü kutsamaktır. Bu anlamda bir anne için evladının ölümü düşünsel ve durum olarak sahip olduğu acıyı değiştirmeyecektir. Bir annenin gözünde “evlatlar da sağ olmalı”dır. “Çanakkale Çocukları”nı çekerken neler hissettiniz? Filme başladığımda söylemek istediğim çok sözüm vardı ama bir erkek olarak bir annenin acıları üzerinden savaşı tanımlamak tahmin edebileceğimden bile daha zorlu bir çatışma oldu. Neyse ki başardığımı düşünüyorum. Hedef kitleniz kimler peki, bu filmi kimlere ithafen yaptınız? Bu filmi savaşlarda ölmeyecek çocuklara adıyorum.


EY LÜ L 2 0 1 2

57


Hiçbir şey yapmadan oturup başkalarının yaptıklarını eleştirmekten nefret ederim. Ne zaman mesajınız ilgili yerlere ulaşır sizce? Dünya aydınlarının savaş kavramını en dürüst halleriyle reddettikleri gün. Yanlış anlaşıldığınızı düşündünüz mü? Ben bir yönetmenim, aslında sadece filmlerimle anlaşılmayı beklerim ama yaşadığımız ülkemin gündemi kişisel fikirlerimi açıklama mecburiyeti doğuruyor. Keşke böyle olmasıydı. Kendimi bu yüzden o kadar çok film yapmak zorunda hissediyorum ki.

58

‘Romantik Komedi’ filmimde oynadı. Ama o zaman daha 13 yaşındaydı. Şu an bir uzun metrajlı film çekiyor mesela. Orfeo ise daha önce birçok reklam filminde oynadı ama ‘Çanakkale Çocukları’ sinemada ilk oyunculuk deneyimiydi. Sadece oyunculuk değil, sıcakta kostümlerle savaş alanında koşturmak, kavga etmek de onları oldukça zorladı. İlk gün, ilk hafta biraz tedirgin oldular ama sonra hemen alıştılar. Zaten benimle çalışıyorlar ve setteki herkesi tanıyorlar. Filmde oynarken en çok nelerden etkilendiler sizce? En çok etkisi altında kaldıkları sahne kardeşlerin birbirlerini öldürdükleri sahneydi. Filmde iki kardeş birbirine istemeden de olsa düşman oluyor. Film, kardeşliği çok güzel bir şekilde temsil ediyor.

Bu filminizde oğullarınıza rol verdiniz. Onlar neler hissettiler?

Yedi yüzün üzerinde reklam filmine imza attınız. Sürpriz isimlere rol veriyorsunuz. Rolleri neye göre belirliyorsunuz?

“Çanakkale Çocukları”nda başrolü, oğullarım Cemo ve Orfeo Çetin’e verdim. Filmde de iki kardeşi canlandırdılar. Çok da başarılı olduklarını düşünüyorum. Cemo‘nun daha önce oyunculuk deneyimi oldu aslında. Kendi çektiği kısa filmlerde ve benim

Bu konuda sanırım çok başarılıyım tevazu gösteremeyeceğim, bir casting dehası olduğum söylenir. İnsan seçip oynatıyorum. Sizi de oynatabilirim mesela. Hayat tesadüflerle dolu, o kişi önümüzde dolaşıyor, seçimi iyi yapabilmektir önemli olan.

EYLÜL 2012

Bir de sinema eleştirmenleri vardır ki hep merak ediyorum yönetmenler bu insanlar hakkında ne düşünürler? Bence sinema eleştirisini ancak sinema yönetmenleri yapabilir. Bir gazetede bir adam gazetecilikten anlar, film yönetmeni de filmden anlar. Bana göre böyle bir meslek yok! Sinema yapmayı bilen birisi ancak sinemayı eleştirebilir. Ama ne yalan söyleyeyim insan yaşlandıkça onlarla bile arası düzeliyor. Onları bile sevebiliyorsunuz. Ben bu dünyada yapan-edenler tarafında olan bir sinemacıyım. Hiçbir şey yapmadan oturup başkalarının yaptıklarını eleştirmekten nefret ederim. Plato Film’in bir de okulu varmış bahseder misiniz? Evet Plato Filmin çatısı altında Türkiye’nin en saygın özel üniversiteleri arasında yer alan T.C. Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi iş birliği içinde geleceğin sinemacılarını yetiştirmeyi arzu ediyoruz. Plato Film ekibi olarak hem sinema hem televizyon hem de reklam alanında iyi işler çıkarttığımızı düşünüyorum. Biz de çalışanlar kendi alanlarında imza sahibi filmciler ve yeni meslektaşlar yetiştirmek için Plato Film okulunun öğrencileriyle bu tecrübemizi paylaşarak onların geleceğine ışık tutmaya çalışıyoruz. 



KİTAP KRİTİK

Mucitlerin Hikâyeleri Sağ garipler devecisi dörtboynuz Halil Efendi, Kalafat Kethudasi Karabasseyyid Paşa Eniştezadesi Kedi Bekir Efendi, Beygircizade Kanuni Tayyar Bey bunlardan yalnızca bir kısmıdır.

İlk kitabı Puslu Kıtalar Atlası ile kendisine geniş bir okuyucu kitlesi oluşturan İhsan Oktay Anar, ikinci kitabını Kitab-ül Hiyel’i 1996 yılında yayımlamıştır. Okuyucunun dil zekasını farklı kelimelerle sınamanın yanı sıra kurguladığı hikayeler ile de dimağında özel bir lezzet bırakan İhsan Oktay Anar bu özel dil anlatımına ve şaşırtıcı kurguya; Efrasiyâb’ın Hikâyeleri, Amat ve Suskunlar kitaplarıyla devam etmiştir. Kitab-ül Hiyel, Osmanlı Devleti döneminde yaşayan ve mekanik (hiyel) ilmi ile dünyaya hükmetmeyi arzulayan mucitlerin hikâyelerinden oluşmaktadır. III. Selim döneminden İkinci Meşrutiyet’e uzanan zaman içerisinde halkın, hayatın ve devletin değişimini de aktaran yazar, romanın ana parçasını oluşturan icatların çizimini ise bizzat kendisi yapmıştır. Romanın gerçekliğinin sorgulanmasına tedbir oluşturan “rivayet edici” kişilerin şahsına münhasır mahlasları ise, kitabın akışı içerisine zenginlik kazandırmaktadır.

Yafes Çelebi ile başlayan macera, Câlud, Davud, Uzun İhsan Efendi gibi isimlerle devam etmekte, dünyaya hükmetme hırsı özellikle sonsuz bir kibrin sonucuna bağlanırken aynı zamanda hikaye içindeki rivayetler ile de insanoğlunun dünya ile ilişkisi derin bir biçimde karakterler üzerinden incelenmektedir. Hz. Ali’nin “nokta” metaforuna gönderme yapılmakla kalmayıp, Davud Peygamber’in Câlud’u öldürmesi hikâyesine de göndermeler yapan İhsan Oktay Anar, bu hikayelerin temeline ise; dünya sevgisini oturtmuştur. “Gör” ve “kör” kelimelerin Arapça kökenleri kitabın içerisinde bir sonuç gibi durmakla birlikte; insanın yalnızlığına ve kâinatta yalnızca “nokta” oluşuna tasavvufi bir bakış açısının sebebidir.

Kitab-ül Hiyel Yazar: İhsan Oktay Anar Sayfa Sayısı: 144 Yayınevi: İletişim Yayınları

Yedinci Gün

Kuzular Vadisi

Palto

Yazar: İhsan Oktay Anar Sayfa Sayısı: 224 Yayınevi: İletişim Yayınları

Yazar: Prof. Dr. Üstün Dökmen Sayfa Sayısı: 160 Yayınevi: Remzi Kitabevi

Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol Sayfa Sayısı: 72 Yayınevi: Kolektif Kitap yor um: İLKAY YAPRAK

60

EYLÜL 2012



FİLM KRİTİK

Kendi Yolunu Bulduğun Her Yer Evindir Sean Peann’ın son filmi “Olmak İstediğim Yer” sağ gösterip sol vuran bir film. Cheyenne yaşını başını almış eski bir rock yıldızıdır ve eski yaşamına dair tüm alışkanlıkları devam etmektedir. Düşünce ve giyim yapısı ile çevresinde sorunlar yaşamaktadır… Tabii izleyiciye bir değişim dönüşüm beklentisi sunmayan film olayı müzikten sıyırıp Dublin’den New York’a taşıyor. Otuz yıldır görmediği babasının ölmesi üzerine ait olduğu topluluğun içine gidiyor. Her şeyin yabancı ve garip olduğu bu yerde Cheyenne’nin işi daha zordur. Çünkü babasının son bir isteği vardır:

II. Dünya Savaşı sırasında ona Auschwitz toplama kampında Naziler tarafından işkence eden Nazi subayını bulmak… Pek çok müzik parçası ile süslenen film, iki kola ayrılarak devam ediyor. İlki aile ilişkilerindeki ‘sevgi’, diğeri de ‘Nazi’ler üzerinden bir intikam derdi. Bir yüzleşme meselesi… Yönetmen ve Cheyenne’nın beraber çıktığı bu yolculuk hayatta intikam almanın ve aşağılamanın farklı bir boyutunu gösteriyor. İntikam illa öldürmek değildir. Bazen bir fotoğraftır…

Olmak İstediğim Yer Yönetmen: Paolo Sorrentino Tür: Dram, Romantik Oyuncular: Sean Penn, Frances McDormand, Judd Hirsch

Araf

La Vie d’une Autre

Cennetteki Çöplük

Tür: Dram Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu Oyuncular: Özcan Deniz, Nihal Yalçın, Yasemin Conka

Tür: Dramatik Komedi, Romantik Yönetmen: Sylvie Testud Oyuncular: Juliette Binoche, Mathieu Kassovitz, Aure Atika

Tür: Belgesel Yönetmen: Fatih Akın

yor um: ETHEM METE

62

EYLÜL 2012



Dijital Radyoloji ve Tıbbi Görüntüleme Sistemleri (DR, CT, MRI)

Ultrasonografi Cihazları

Defibrilatör ve AED (Hastane, Ambulans, Genel Kullanım)

LUCAS Otomatik CPR Cihazı

Fetal Monitör, Masa Üstü ve El Tipi Dopler

EKG, Holter

Hastabaşı Monitörleri ve Pulse Oksimetreler

Serebral Oksijenasyon ve Hemodinamik Bilgilendirme Monitörü

Ventilatör Cihazları (Transport, Ambulans)

Ameliyathane Masaları, Koltukları ve Operasyon Sandalyeleri

Ameliyathane ve Muayene Lambaları

Medikal Gaz Üniteleri, Pendantları

A’dan Z’ye hastane donanımı

Komple Ameliyathane Çözümleri

KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com


Paslanmaz Çelik Ürünler

Hava Yolu ile Bulaşan Enfeksiyonları Önleme Üniteleri

Jinekoloji - Doğum Masa, Koltuk ve LDR / SDL Karyolaları, Küvöz

Diş Ünitleri

Bariatrik Ürünler

Yoğun Bakım; Hasta Servis ve Bakım Karyolaları

Havalı Yataklar ve Medikal Şilteler

Hastabaşı Komodinleri ve Yemek Masaları

Sedyeler ve Fonksiyonel Taşıma Koltukları

Yanık Üniteleri için Fluidizasyon Terapi Üniteleri

Mobil ve Tavan Tipi Hasta Taşıma Sistemleri

Medikal Arabalar ve Depolama Üniteleri

Robotik İlaç Yönetim Sistemleri

Yazılım ve Donanım Çözümleri

Tasarım, Proje, İnşaat ve Renovasyon Uygulamaları

Hastane ve Ofis Mobilyaları

KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.