SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 5 5
EKM 2012
SAĞLIK YATIRIMLARI MI SAĞLIKLI YATIRIMLAR MI?
PROF. DR. HAYREDDİN YEKELER
Emsey Hospital Çevre Dostu Bir Hastanedir
MAKSUT YAVAŞ
Sağlık Yatırımlarında Dünden Bugüne Kadar Nerelere Gelindi?
MELİ
Bilindik Bir Tarzım Yok
www.plasmablade.info
TÜRKİYE YEK YETKİLİ SATICISI ANKARA MERKEZ
İSTANBUL OFİS
İZMİR OFİS
DİYARBAKIR OFİS
ADANA OFİS
ADRES: Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No: 8 Kat: 6 Daire: 33 06510 Çukurambar / ANKARA TELEFON: 0312 205 52 20 FAX: 0312 205 52 50 E-mail: novatek@item.com.tr Web: www.novatekmedikal.com.tr
ADRES: Uphill Court Towers A-1 A Blok Barboros Kat: 2 Daire: 7 34746 Batı Ataşehir / İSTANBUL TELEFON: 0216 688 36 48 FAX: 0216 688 15 46
ADRES: Sun Plaza Mansuroğlu Mah. 295/2 Sokak B Blok 52. Giriş Kat: 2 Daire: 222 35535 Bayraklı / İZMİR TELEFON: 0232 462 84 81 FAX: 0232 462 84 82
ADRES: Karakoç Plaza Yenişehir Mah. Selahattin Caddesi No: 24 / 57 21100 DİYARBAKIR TELEFON: 0412 228 32 78 FAX: 0412 228 32 79
ADRES: Süleyman Demirel Bulvarı Güzelyalı Mah. 81171 Sokak No:2 01170 Çukurova / ADANA TELEFON: 0322 212 02 07 FAX: 0322 212 02 08
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 55 • EKİM 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Merhaba...
Y
atırım kelimesi birçok insanın beyninde farklı imajlar oluştursa da genel imaj paradır. Peki sağlık yatırımı diyince ne gelir akla? Hastane, teknolojik cihaz, inşaat, deprem güçlendirmesi… Aslında bunların da ötesinde göremediğimiz bir enerji var. Gelişme, değişme, istihdam, eğitim, ekonomik genişleme, ülke tanıtımı ve örnek verebileceğimiz birçok olumlu örnek. Yani ülkemizi ileri taşıyacak adımlar. Türkiye’nin sağlık yatırımlarında da örnek bir ülke olması temennisiyle SAYED Dergisi Ekim sayısında “sağlık yatırımları”nı mercek altına alıyor. Yatırımların dünü ve bugününden bahsederek geçmişe bir dönüş yaptık ve gelişime şahit olduk. Yatırımın diğer bir alt başlığı
olan teknoloji yatırımı ile ilgili bir makalemiz var. Son sağlık yatırımı olan iki hastanemizi sizin için tanıttık. Sağlık sektörünün bileşenlerinden biri olan firmaların nabzını tutmaya devam ediyoruz. Bu ay Büyüteç bölümünde ameliyathane cihaz ve donanımları konusunda merak ettiklerimizi öğrenmek için mikrofonumuzu yetkililere uzattık. Her ay dergimize makale yazan yazarlarımız yine size ilgi çekici çalışmalar hazırladı. Ünlü konuğumuz ise ekranlarda çok görmesek de aslında dizi müzikleriyle evimize konuk olan sanatçı Meli. Zevkle okuyacağınız bir sayı olması dileğiyle…
Baskı ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
EKİM 2012
3
Başkandan Sevgili SAYED Dostları;
K
urulduğu 12 Mayıs 2005 tarihinden bu yana, sağlık yöneticilerinin yanında olmayı ilke edinen, sekizinci yılında dört büyük kurultay gerçekleştiren SAYED olarak, sizlere saygı ve şükranlarımızı sunuyorum. Son on yılda gerçekleştirilen planlı ve başarılı adımlarla ülkemizin geldiği noktaya bizzat tanıklık etmek, bizler için gurur kaynağı. Bu aşamada birçok tarihi gelişmeye de şahitlik ediyoruz. Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep AKDAĞ ve ekibi tarafından 2002 yılında toprağa bırakılan Sağlıkta Dönüşüm Programı koca bir çınar oldu. Kendini yenileyerek gelişmeye de devam etmekte. Biz sağlık çalışanları, “önce insan” temasıyla ülkemizin sağlık alanında çığır açmasına neden olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’na katkı vermekten
müteşekkir olmalıyız. Gelip geçici olduğumuz fani dünyada geride kalanlarımıza bırakabileceğimiz eşsiz bir hizmet ve eser oluştu. Bu vesileyle başta Sayın Bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ olmak üzere, önceki müsteşarlarımız Sayın Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR, Uzm. Dr. O. Fevzi GÜMRÜKÇÜOĞLU ve mevcut Müsteşarımız Sayın Prof. Dr. Nihat TOSUN ve çalışma arkadaşlarına şükranlarımı sunuyorum. Kurultayımıza gösterdiğiniz ilgi ve nezakete yeniden teşekkür eder, lider Türkiye’nin dünya platformunda söz sahibi olan sağlık yöneticilerinin artması temennisiyle hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. İyi ki varsınız.
SAYED Yönetim Kurulu Başkanı
EKİM 2012
5
EKİM
55
14
20
22
46
08
Spot Haberler
30
O Gün Neden Bugün Olmasın ki?
14
Türkiye Sağlık Yatırımlarıyla Öne Çıkıyor
34
Sağlık Reklamları Umut Ticaretine Dönüşebilir
20
Sağlık Yatırımlarında Dünden Bugüne Kadar Nerelere Gelindi?
38
Ameliyathane Cihaz ve Donanımları Büyüteç Altında
22
En Uygun HBYS Seçimi Nasıl Olmalıdır?
46
Hukuk ve Tıp Mensupları Arasında Ortak Bir Dil Olabilir Mi?
26
Acendis ve Delta Trade Company Yurt Dışında Hastane Projeleri Gerçekleştiriyor
49
Türkiye’nin “Dumansız Hava Sahası” Dünyaya Resmen Örnek Oldu
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
55
70
72
38
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
Ameliyathane Cihaz ve Donanımları Büyüteç Altında
52
Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde Hastalar Üretime Başladı
70
Ford Focus
55
Yaşanan Tüm Hastalıkların Yüzde Yirmisi Kalp Hastalıklarıyla İlgili
72
Röportaj: Meli
58
Sonbahar Aylarında Vücut Direncinizi Bitki Çayları İle Güçlendirin
76
Kitap Kritik: Kekeme Çocuklar Korosu
61
Bademcik ve Geniz Eti Ağrısı Çocuğun Psikolojisini Etkiliyor
78
Film Kritik: Tokyo
Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Muka Metal 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Çapa Medikal 9 Siemens 11 CNR Fuarcılık 12 ⁄ Atasam 19 ⁄ Delta Trade Company 24 ⁄ Kurt&Kurt 29 ⁄ Duman Çelik Eşya 31 ⁄ Fujifilm 33 Özcan Kardeşler 37 ⁄ Aygün Cerrahi Aletler 41 ⁄ Üzümcü 45 ⁄ İncekaralar 48 ⁄ Meditel 51 ⁄ Medisel 53 OHSAD Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları 54 ⁄ Fiksmed 57 ⁄ Ekol Tıbbi Ürünler 59 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi 60 ⁄ Datasel 63 ⁄ Tüyap Fuarcılık 64 ⁄ Çağdaş Medikal 67 Bayer Kimya 69 ⁄ Promed 75 ⁄ Tasarımmed 77 ⁄ Mespa 79 ⁄ Kompozit 80-81 ⁄ Sisoft 82
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİCİ Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER sıkıştırmalı EEG’yi temel alan Amplitude EEG, son yıllarda yeni doğan yoğun bakım birimlerinde bilindiği gibi daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu gerçekten hareket eden İncekaralar yeni nesil Amplitude EEG’yi sağlık kurumlarının kullanımına sundu. Yeni nesil Amplitude EEG ile elektrokortikal arka plan aktivitesindeki uzun dönemli değişimler ve trendler daha kolay değerlendirilebiliyor. CORNELIA DIAMOND
Özel ve Kamu Sağlık Zirvesi Antalya’da Buluşacak Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) tarafından organize edilen “Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları”nın dördüncüsü için hazırlıklar başladı. Kongre Sağlık Bakanlığı, SGK, İstanbul Üniversitesi ve SAYED iş birliği ile 24-28 Nisan 2013 tarihleri arasında Cornelıa Dıamond Hotel Antalya’da düzenlenecek. Bir gelenek haline gelen Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları’nda Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, SGK, İl Sağlık Müdürlükleri, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları, Kamu Hastaneleri, Hastane Birlikleri Yöneticileri, Üniversite Hastaneleri ve Sigorta Şirketleri, sağlık sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirmek için bir araya gelecek.
Yeni Nesil Amplitude EEG 72 Saat Kayıt Yapabiliyor Normal ve anormal beyin aktivitesi arasında, görece basit model patern tanıma yöntemi ile sinyalin genliğine odaklanan filtrelenmiş ve zaman
8
E KİM 2012
Amplitude EEG; yenidoğan ve özellikle asfiksi bebeklerde (mavi bebekler) kullanılıyor. Amacı beyin ölümlerini önlemek olan Amplitude EEG’nin 72 saatlik sürekli kayıt imkânı sayesinde, bebeğin beyin aktiviteleri uzun süreli takip edilebiliyor. Ayrıca, uzun süreli tedavi sırasında verilen ilaçların etkileri izlenip dozları ayarlanabiliyor. Amplitude EEG ile birlikte video da kullanılabiliyor ve bu sayede beyin dalgalarındaki değişim sırasında bebeğin hareketleri izlenebiliyor. Hem Yoğun Bakım -EEG, hem de NK-BSM 6000 serisi hastabaşı monitör ile beraber kullanılabilen amplitude EEG, bir bakışta beyin aktivitesi trendi ve değerli bilgiler veriyor. Son teknoloji ürünü, Amplitude EEG, dokunmatik ekranlı panel PC ve dahili SpO2 ve CO2 ile 38 kanal yükseltici, tam EEG kapasitesi sunuyor. Yoğun bakım ortamı için tasarlanmış hafif tekerlekli sehpaya sahip Amplitude EEG, portatif olarak hasta başına da taşınabiliyor.
SPOT HABERLER
5
Bu kapsamda, 2012 yılında “Bebek Dostu Hastane” sayısı 913’e ulaşırken, 33 ilde anne destek grupları ve anneden anneye destek grupları oluşturuldu. Emzirme problemi yaşayan annelere hizmet veren grupların 81 ile yaygınlaştırılması da hedeflendi. Çalışmalar sonucunda sadece anne sütü ile beslenen bebek oranında çok ciddi artış sağlandı.
Dünya Sağlık Turizmi Temsilcileri Ankara’da Buluşacak Türkiye Sağlık Turizmi Derneği tarafından her yıl düzenlenen Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi’nin beşincisi 18-21 Kasım 2012 tarihlerinde Congresium Ankara’da gerçekleştirilecek. Kongre’nin hazırlıkları Dernek tarafından hızla devam ediyor. Her yıl bir önceki yıldan daha geniş katılımla ve daha fonksiyonel bir şekilde gerçekleşen Sağlık Turizmi Kongresi’ne Dünyadan ve Türkiye’den başta Sağlık Turizmi Sektörünün önemli temsilcileri olmak üzere, hükümet temsilcileri, Sağlık Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bürokratlarının geniş katılımı bekleniyor.
İlk 6 ay sadece anne sütü ile beslenen bebek oranı 2003’te yüzde 21 iken 2008’de yüzde 42’ ye çıktı. Ayrıca ortalama emzirme süresi de arttı.
Baharatların Açıkta Satılması Yasaklanacak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nce, ‘’Türk Gıda Kodeksi Baharat Tebliği’’ taslağı hazırlanarak ilgili kamu, kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin görüşüne açıldı. Taslak ile baharatların tanımları ve ürün özellikleri belirlenirken, daha önce otuz yedi çeşit baharatı konu alan tebliğin kapsamı da genişletildi. Buna göre yeni tebliğ, elli üç çeşit baharatı kapsayacak. Taslağa göre baharatların dökme olarak satışı yasak olacak. Mevcut tebliğde baharat karışımlarına nişasta katılmasına izin verilirken, yapılan değişiklikle karışımlar dahil tüm baharatlara nişasta katılması yasaklanacak.
Anne Sütü İle Beslenen Bebek Oranı Arttı Sağlık Bakanlığı, emzirmenin bebek beslenmesinde öncelikli tercih edilmesi için uzun bir süredir çeşitli çalışmalar yürütüyor.
10
E KİM 2012
Filmi görmek için burayı okutun.
A91CT-9208-A1-7600
www.siemens.com/perspective-movie
BT’ye bakış açınızı değiştiriyoruz. SOMATOM Perspective www.siemens.com/somatom-perspective Siemens’in yeni nesil BT sistemi ile tanışın. SOMATOM Perspective, tepeden tırnağa medikal, teknik ve finansal verimlilik için dizayn edilmiştir. Etkin bir tarama sağlamak için, otomatize edilmiş bir yazılım çözümüne sahiptir.
Bu sayede sisteminizin ömrünü uzatırken, düşük dozlu, yüksek kaliteli görüntüler elde edebilirsiniz. Sağlık alanındaki başarınızı, yeni SOMATOM Perspective ile güçlendiriyoruz.
Answers for Life.
SPOT HABERLER
Hastanelere Karne Verilecek Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 3 Kasım’a kadar geçilecek ‘’birlik’’ sisteminde yöneticilere karne verilmeye başlanacak. Yeni sistemle kamuda ilk kez sözleşmeli yönetici dönemi başlayacak.
Kızılay ve Yeryüzü Doktorları İş Birliği Yapacak Dil, din, ırk, mezhep ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin yardımlarını ihtiyaç sahiplerine ulaştıran Türk Kızılayı, benzer bir amaç doğrultusunda insanlara sağlık hizmeti veren Yeryüzü Doktorları ile ortak projede buluştu. Bu kapsamda Türk Kızılayı ve Yeryüzü Doktorları sahada ortak çalışma yapacaklar. Dünyanın birçok ülke ve bölgesine insani yardım götüren Türk Kızılayı ve uluslararası yardım kuruluşu Yeryüzü Doktorları, Somali’nin Başkenti Mogadişu’da Yeryüzü Doktorları tarafından işletilen Şifa Hastanesi’nde Somalili iç mültecilere sağlık hizmeti sunmak ve sağlık alanında global hizmet vermek amacıyla işbirliğine gitti. Protokol, Türk Kızılayı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sefa Saygılı ve Yeryüzü Doktorları Genel Sekreteri Prof. Dr. Ethem Güneren tarafından imzalandı.
12
E KİM 2012
Düzenleme, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarının il düzeyinde Kamu Hastaneleri Birlikleri kurularak işletilmesini öngörüyor. Sağlık Bakanlığı, birliklerin verimliliğin ölçülebilmesi için değerlendirme kriterlerini bir yönergeyle belirledi. Yönerge, birliklerle sağlık tesislerinin Temmuz ve Ocak aylarında olmak üzere yılda iki kez verilecek karnelerle değerlendirmeye tabi tutulmasını öngörüyor. Değerlendirmede tıbbi, idari, mali, memnuniyet ve eğitim kriterleri baz alınacak. Yeni sistemle kamuda ilk kez ‘’sözleşmeli’’ yönetici dönemine geçilecek.
Türkiye Sağlık Yatırımlarıyla Öne Çıkıyor Ülkemizde her alanda olduğu gibi sağlık alanında da büyük yatırımlar yapılıyor. Gerek kamu hastanelerine gerekse özel hastanelere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Fiziki mekanlar yenilendikçe yeni teknolojiler de hastaların ayağına getiriliyor. Hâl böyle olunca istihdam alanları artıyor. Daha iyi hizmet veriliyor vatandaşa. SAYED Dergisi bu sayısında sağlık yatırımlarını inceledi ve önceliği insana hizmet olan iki yeni hastaneyi ziyaret etti. Bizi Özel Emsey Hospital’da Başhekim Prof. Dr. Hayreddin Yekeler ve Sağlık Bakanlığı Arnavutköy Devlet Hastanesi’nde Başhekim Op. Dr. Yaşar Doğan ağırladı.
yazı, SARE KUŞ
Y
olumuz ilk olarak Kurtköy’e düşüyor. Özel Emsey Hospital ferah ve estetik girişiyle karşılıyor bizi. Hastane tasarımı, renkleri, yürüyen merdivenleriyle adeta beş yıldızlı otel havası veriyor ziyaretçisine, bu da hastanın kuruma olan güveninin altyapısını oluşturuyor. 31 bin m2 kapalı alanda 190 yatak kapasitesi, 9 ameliyathanesi, 79 yoğun bakım ünitesi, 1 King Süit, 2 VIP Süit Oda, 6 Süit Hasta Odası ve 2 VIP Doğum Odası ile otel konforunda açılan ilk ve tek hastane olma özelliğini taşıyor Emsey Hospital. Baş-
14
E KİM 2012
hekim Hayreddin Yekeler hastalarının kendilerini beş yıldızlı otelde hissetmeleri için özel çaba sarf ettiklerini ifade ediyor ve şunları ekliyor; “Bunları yaparken hastalarımızın hastane stresinden kurtulmalarını ve kendilerini güvende hissetmelerini istedik. Polikliniklerden tutun da hasta yataklarına kadar her şeyi özel olarak dizayn ettik. Süit ve VIP süit odalarımız lüks bir oda şeklinde tasarlandı; refakatçi yatak odası, çalışma odası ve hasta odası... Ayrıca yurt dışından gelen bürokratların hizmet alabileceği üst düzey bir
king süitimiz var. Yabancı hastalarımız için farklı bir giriş oluşturduk ve bu mekanlarda bekleyen tercümanları hazırda tutuyoruz. Bu görüntü hastalarda bir güven oluşturuyor.” Hastanesini tanıtmaya devam eden Yekeler hastanenin akıllı bina konseptine sahip olduğunu, altı bin üç yüz noktadan kontrol edilebilir bir bina otomasyonu bulunduğunu anlatıyor. Emsey Hospital’ın çevre dostu bir hastane olduğu bilgisini veren başhekim, enerjilerini kendilerinin ürettiğini ve atık suları arıtıp bahçe sulamasında kullandıklarını belirtiyor.
Emsey Hospital açılış töreni
Emsey Hospital’ın 29 Mayıs 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ve çeşitli bürokratların katıldığı büyük bir törenle açıldığı günü hatırlıyoruz. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın hastane açılışını yaparken kullandığı “Biz Ferhat’ız, milletimiz Şirin. Ferhat Şirin’e ulaşacak” şeklindeki benzetmeyi hatırlatarak “Ferhat Şirin’e kavuştu mu?” diye soruyoruz. Hasta memnuniyetinin çok üst düzeylerde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hayreddin Yekeler özellikle yatan
hastalarda yüzde doksan dokuza, ayaktan hastalarda da yüzde doksan altılık bir hasta memnuniyetine ulaştıklarını belirtiyor. Çalışanı Memnun Edemezseniz Hastayı da Memnun Edemezsiniz Yeni bir kurum halka hizmet götürürken istihdamı da güçlendiriyor. Bu yatırımlar Türkiye’nin sahip olduğu genç iş gücü potansiyeline olanaklar sağlıyor. Bir hastanenin kurumsal imajında doktoru, hemşiresi, teknolojisi kadar
yardımcı personeli de büyük rol oynuyor. Hatta hastaneye giren hasta ilk olarak doktoru değil karşılamada görev alan personeli görüyor. Personelin iletişimi bir bakıma hastane hakkındaki ilk izlenimi oluşturuyor. Emsey Hospital çalışanları bu konuda oldukça başarılı, kibar ve güler yüzlü çalışanlar dikkatimizden kaçmıyor. Sağlık alanında personel sıkıntısı yaşandığı bilgisiyle Hayreddin Yekeler’e istihdam konusunda zorluk yaşadınız mı şeklinde bir soru yönlendiriyoruz. Sağlık personeli bulma konusunda sıkıntılar yaşandığını destekleyerek özel hastanelerin özellikle yardımcı personel istihdamında önemli sıkıntılar yaşadığını hatırlatıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor; “Bizim hastanemiz gerçekten A+ bir hastane olduğu için kuruluş aşamasında toplam on beş bine yakın müracaat oldu. Profesyonel bir firmayla anlaştık. Adaylarla görüşmeler gerçekleştirdiler ve kriterlerimize uygun seçimler yapıldı. Personel istihdamında zorluk yaşamadık bundan sonra da yaşayacağımızı düşünmüyorum. Çünkü çalışan memnuniyetine çok önem veriyoruz. Çalışanı memnun edemezseniz hizmet sunduğunuz kesimi de memnun edemezsiniz. Hastaneyi yapmadan önce İş-Kur’la bir proje hazırladık. Tüm yardımcı personeli iki aylık bir eğitime tabi tuttuk. Burası bir okul gibiydi.
PROF. DR. HAYREDDİN YEKELER EMSEY HOSPİTAL BAŞHEKİMİ
EKİM 2012
15
Halen eğitimler devam ediyor ve bunun sürekliliğine inanıyoruz. Şu anda altmış dörde yakın hekim kadromuz var. Bu kadronun on iki tanesi profesör ve doçentten oluşuyor. Toplam altı yüz elli personelle hizmet veriyoruz.” Gezdiğimiz mekanlarda kadın çalışanların ağrılıklı olması dikkatimizi çekiyor ve bu tespitimizi başhekimle paylaşıyoruz. Gülümseyerek doğruluyor bu çıkarımımızı. Kadın doğum uzmanlarının, ebelerin ve hemşirelerin özellikle kadın olmasına dikkat ettiklerini dile getiriyor.
Teknolojik olarak yapamadığımız hiçbir şey kalmasın düşüncesiyle hareket ettik. Kağıtsız hastane modelini hedefledik. Hastanemizde yoğun bakım otomasyonundan dijital görüntüleme arşivi ve HBYS’ye kadar bilgi teknolojisinin gerektirdiği her türlü altyapı var. Örneğin yoğun bakım otomasyon sisteminde, erişkin yoğun bakım ünitesinde hastanın bütün hayati skorları geriye doğru takip edilebiliyor. Sistem,
bu skorlar kritik düzeylere indiğinde personeli uyarabiliyor. Aynı zamanda hangi hemşire hangi tedaviyi ne zaman uyguladığı sistemden görünebiliyor. Dahası hastanın verileri doktorun cep telefonuna gelebiliyor. Bunlar teknolojinin en üst kullanımları. Bunları getirdik ki hem kendi vatandaşımıza hem de yurt dışından gelen hastalara hizmetin en iyisini sunalım.”
Teknolojik Olarak Yapamadığımız Hiçbir Şey Kalmasın Düşüncesiyle Hareket Ettik Hizmet kalitesinin ölçümünde sağlık personeli kadar teknolojinin en yüksek düzeyde kullanılması da önemli. Bu öneme binaen Prof. Dr. Hayreddin Yekeler’den sahip oldukları teknolojik imkanları anlatmasını istiyoruz. “Hastanemizde en üst teknolojiyi kullandık. Tıbbi cihazda o alanda en iyi ne varsa onu alma gayretinde olduk. Emsey Hospital
16
E KİM 2012
Arnavutköy Devlet Hastanesi açılış töreni
Arnavutköy Devlet Hastanesi: Sağlık Yanıbaşınızda İkinci adresimiz Arnavutköy Devlet Hastanesi. Şehrin biraz dışında kalan hastane binası yeşil rengiyle, geniş bir arazinin ortasında selamlıyor bizi. Hastane 30 bin metre kare kapalı alanda akıllı bina teknolojisi ile Temmuz 2010’dan beri hizmet veriyor. “Sağlık yanıbaşınızda” sloganıyla 200 bin nüfuslu Arnavutköy ilçesinin sakinlerine sağlık hizmetini tabiri yerindeyse ayağına getirmiş. Çünkü Arnavutköy Devlet Hastanesi inşa edilmeden önce
en yakın devlet hastanesi otuz kilometre uzakta bulunmaktaydı. Bizi karşılayan Başhekimi Op. Dr. Yaşar Doğan konuyla ilgili şunları söylüyor; “Arnavutköy’de yaşayan insanlar başı bile ağrısa hastaneye gitmek için otuz kilometre yol gidiyorlardı. Tabii bir günde işleri bitmiyordu, sonucu alana kadar perişan oluyorlardı. Hastanemiz kurulduktan sonra vatandaşlarımız rahatladı. Bir MRI çekimi için ertesi güne randevu verebiliyoruz. Yakın ilçelerden de hastalarımız geliyor. Çünkü ulaşım kolay, hizmet iyi, hastalarımız
bir günde işlerini bitirebiliyorlar.” Hastanenin, ferah girişi ve iletişimin kolayca sağlanabileceği kullanışlı kahverengi bankoları, ziyaretçide güven ve dostluk duyguları hissettiriyor. Renk ve mobilya seçiminin insan psikolojisi üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulmuş gibi. Geniş ve aydınlık koridorlarda bekliyor hastalar. Sohbetimize devam ederken Op. Dr. Yaşar Doğan hastanenin İstanbul İl Özel İdaresi tarafından inşa edildiğinin bilgisini vererek açılışının 2 Mayıs 2011 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldığını hatırlatıyor. 211 yatak kapasitesi, 16 yataklı yoğun bakımı, son teknoloji cihazları ile yıllık üç bin hastaya ulaştıklarını belirten Doğan günde yaklaşık üç bin poliklinik yaptıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam ediyor; “Arnavutköy İstanbul’un sayfiye yeri ve özellik hafta sonları çok sayıda piknikçi acil vakalar nedeniyle hastanemize başvuruyor. Terkos ve Karaburun ilçemize bağlı olduğu için boğulma vakaları da sık yaşanıyor. Bu sebeple hastanemizin yanına bir helikopter pisti arazisi almaya çalışıyoruz.” Teknoloji gelişiyor, insan hayatı kolaylaşıyor ama bu baş döndürücü süreçte
OP. DR. YAŞAR DOĞAN
ARNAVUTKÖY DEVLET HASTANESİ BAŞHEKİMİ
EKİM 2012
17
sinde doktorların sayısı az olduğu için nöbetçi bırakmakta zorluk çektiğini anlatırken bir de öneri sunuyor. “Mesela bünyemizde bir çocuk doktoru var bu sebeple nöbete kalamıyor. Okmeydanı Devlet Hastanesinde fazla duran hekimi alıp burada çalıştıramıyorum. Bir asistan beşten sonra gelse ve MEDULA’ya kimlik numarasını girse, sistemde nöbetçi olarak görülse ve ben de ona giderken parasını versem. Özel hastaneler nöbetçi doktorları para vererek tutuyor ellerinde. Nöbet ücretlerine yüzde iki yüz zam yapıldı ama yine de hekimlerimize gece nöbeti tutturamıyoruz. Yeterli para veremediğimiz için de doktor verimli çalışmıyor. Yeni kanun hükmündeki kararname ile bu sorunun çözülebileceğini düşünüyorum.”
atladığımız bir nokta var. Dünyamızdaki kaynaklar gün geçtikçe azalıyor. Duyarlı insanlar yeşil teknoloji olarak adlandırılan özel uygulamalara gidiyor, enerji tasarrufu yapmak için özel olarak tasarlanmış ürünler kullanıyorlar. 2010 yılı içerisinde Amerikan Enerji Bakanlığı’nın araştırmalarına göre yeşil teknolojiyi tercih eden şirket ve kullanıcıların sağladığı tasarruf toplamda 70 milyon dolara yaklaşmış. Arnavutköy Devlet Hastanesi internet aramalarında, yeşil hastane projesi uygulanan ilk devlet hastanesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu bilgiyi başhekime sorduğumuzda yeşil hastane projesinin iki yıldır var olduğu ama bazı aksiliklerin çıktığı cevabını veriyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor; “Hastanemizin kabaca seksen bin liralık elektrik harcaması oluyor. Ödenek yetersizliği ve mevzuatta yer alan bazı maddeler sebebiyle projeyi gerçeğe çeviremiyoruz. Aslında yapmak istediğimiz santralin bedeli bir ile bir buçuk milyon dolar civarında. İki yılda kendini amorti edebilir bu sistem. Bir de bu santraller ses yapan bir yapıya sahip olduğu için
açık alanlarda kurulması gerekiyor. Etrafımız ormanlık olması sebebiyle bizim için kolaylık sağlanabileceğini düşünüyorum.” Nöbetçi Doktor Sıkıntımız Var Arnavutköy Devlet Hastanesi son zamanlarda yapılmış büyük sağlık yatırımlarından sadece bir tanesi. Bu yatırımlarla ilgili ne düşündüğünü sorduğumuzda başhekim, çok iyi projeler yapıldığını ama yetişmiş eleman sıkıntısı olduğunu belirtiyor. Hastane-
Op. Dr. Yaşar Doğan farklı ve yapıcı fikirleri olan bir hastane yöneticisi. Son dönemlerde sıkça tartışılan sezaryen doğumlara getirilen cezai uygulamayla ilgili farklı bir fikir sunuyor. “Mesela normal doğumu cezai yaptırımla yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Ama normal doğum yapan kadına devlet bir tam lira hediye etse, kadınların çoğu doktoruna normal doğum yapmak istediklerini söyleyecektir. Doktora sezaryen yapma demekten daha kolay bir yöntem. Bu yöntem üst geliri etkilemez ama bu paraya ihtiyacı olan o kadar çok kişi var ki.”
Arnavutköy Devlet Hastanesi
18
E KİM 2012
Sağlık Yatırımlarında Dünden Bugüne Kadar Nerelere Gelindi? T
ürkiye’de son yıllarda görülen büyük değişim kendini en çok sağlık alanında göstermiştir. Bu değişimin temeli 2003 yılında “Sağlıkta Dönüşüm Programı” olarak isimlendirilen uzun soluklu bir dönüşüm projesi ile atılmıştır. Bu çerçevede atılan adımların başarılı olabilmesi için en önemli basamağın sağlık hizmeti verecek mekânlar olduğu anlaşılmıştır.
MAKSUT YAVAŞ
ANKARA ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MÜDÜR YARDIMCISI
2003 yılından önce ülkemizde 1.000 kişiye 2,3 yatak düşmekteydi ancak bu oran bölgeler arasında farklılık göstermekteydi. Örneğin; İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan Eskişehir‘de bu oran 3,7’ye kadar yükselirken, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran 0,60’a kadar düşmekteydi. Üç büyük şehrimizden Ankara, İstanbul ve İzmir’deki toplam yatak sayısı ülkemizin % 36’sına tekabül etmekteydi. Ülkemizdeki yatak sayısının OECD ortalamasının çok altında olması ve sayıların bölgeler arasında büyük farklılıklar göstermesi Sağlık Bakanlığı’nı
20
E KİM 2012
sağlıkta bölgesel planlama yapmaya itmiştir. Bakanlık bu bölgesel planlamayı yaparken taşra teşkilatından görüş almış, yerel bölgelerde yapmış olduğu inceleme ve tespitlerde nüfus, coğrafi yapı, kapsadığı bölge, merkeze uzaklık, ulaşım, yerel ihtiyaçlar ve mevcut sağlık envanterlerini dikkate almıştır. Sağlık Bakanlığı bu planlamaları ülke genelinde nüfus oranına göre yapmış, sağlık hizmetleri için fiziki mekân, personel sayısı, makine-teçhizat yetersizliklerini sorgulamış özellikli hizmet birimlerinin (Kardiyovasküler Cerrahi, Yoğun Bakım Merkezleri gibi) bölgesel farklılıklarını da göz önünde bulundurmuştur. 2003 yılından sonra yapılan bu yatırımlarla 7.844 olan hasta yatağı sayısı 33000’ e çıkmış ve hasta yataklarının tamamı nitelikli hasta yatağına dönüştürülmüştür. (Nitelikli hasta yatağı 1995 yılında % 5, 2002 yılında % 6) (Grafik 1) Sağlık Bakanlığı, “Sağlıkta Dönüşüm Programı“ ile 2003-2010 yılları arasın-
Grafik 1: Nitelikli Hasta Yatağı Oranı
da ülkemize 509 tanesi hastane, 1384 tanesi ise birinci basamak sağlık kuruluşu olmak üzere toplam 1893 sağlık tesisini hizmete sunmuştur. Hedef 2014: Sağlık Kampüsleri Sağlık yatırımlarında görülen bu iyileştirmelerden sonra Bakanlık “Toplum ve bölge temelli sağlık hizmetleri organizasyonunu 2014 yılı sonuna kadar tamamlayarak bölgeleri kendi içerisinde yeterli sağlık alanları haline getirme” hedefini koymuştur. Bu hedef çerçevesinde sağlık bölgelerinde, ayrı ayrı hastaneler yerine merkezi organizasyon mantığı ile hizmetin kapsamlı ve koordineli bir şekilde sunulacağı sağlık kampüsleri veya sağlık kentleri oluşturmak amaçlanmıştır.
Ülkemizin sağlık altyapısı ihtiyacı dikkate alındığında kamunun, kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmesi zor olan ‘sağlık kentleri’ gibi önemli ve acil yatırım projeleri ve bunlarla ilişkili hizmetlerin tasarım ve yönetim süreçlerinde özel sektörün sermaye, tecrübe ve becerilerinden istifade edilerek sağlık hizmetlerinin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulması amacıyla Bakanlık, sağlık kampüsleri için kamu özel ortaklığı modelini geliştirmiştir. Bu modelle Sağlık Bakanlığı’nda yapım aşamasında üç, sözleşme aşamasında altı ve ihale sürecinde dokuz olmak üzere toplam on sekiz proje mevcuttur.
Bakanlık,toplum ve bölge temelli sağlık hizmetleri organizasyonunu 2014 yılı sonuna kadar tamamlayarak bölgeleri kendi içerisinde yeterli sağlık alanları haline getirme hedefini koymuştur.
Kaynaklar 1- Akdağ, R. Sağlıkta Dönüşüm Programı Değerlendirme Raporu Haziran 2011 2- T.C. Sağlık Bakanlığı Stratejik Plan 1010-2014 3- http://www.kamuozel.gov.tr
EKİM 2012
21
En Uygun HBYS Seçimi Nasıl Olmalıdır? yazı,
DR. KORHAN AN
ORACLE SAĞLIK SEKTÖRÜ İŞ GELİŞTİRME DİREKTÖRÜ
B
ilindiği gibi ülkemizdeki yaklaşık sekiz yüz elli devlet hastanesi bugüne kadar kendi ihtiyaçlarını kendi açtıkları ihale ve alımlarla yapmaktaydı. Yeni kurulan Kamu Hastaneleri Kurumu ve yeni dönemde oluşturulacak Kamu Hastane Birlikleri ile bu alım tarzı değişecek ve artık kendi bünyesindeki hastanelerin ihtiyaçlarını Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterlikleri tek elden karşılamaya başlayacaklar. Bu yöntemin devlet hastanelerinin mal ve hizmet alımlarında gözle görülür bir avantaj oluşturacağı ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı bir gerçek, ancak bazı hizmetler var ki bunların tek elden alımında özellikle profesyonel bilgi birikimi ve iyi bir finansal analiz gerekiyor. Bunların başında da Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri gibi uzun süreli hizmet alımları yer alıyor. Kamu Hastaneleri Kurumu kurulduk-
22
E KİM 2012
tan sonra Başkanlık tarafından verilen önemli kararlardan biri 2012 sonuna kadar hastanelerin yapacakları hizmet alım ihalelerini durdurmak oldu. Buradan da anlaşılacağı gibi Kurum Başkanlığı da Genel Sekreterler atandıktan sonra hizmet alım ihalelerinin kendilerine bağlı olan tüm hastaneler için tek elden yapılmasını ön görüyor. Ancak bazı hastanelerde 2012 yılı içinde yapılmış üç yıllık HBYS hizmet sözleşmeleri bulunmakta, yani aynı Genel Sekreterliğe bağlı olan hastanelerin bir kısmının HBYS sözleşme süreleri 2012 yılında bitiyor, bazılarının ise 2015 yılına kadar devam ediyor olacak. Bu durumda HBYS işini tekleştirebilmek için Kamu Hastaneleri Kurumunun önemli bir karar vermesi gerekiyor. Ya sözleşmeleri 2015 yılına kadar sürdürüp mevcut durumu koruyacaklar, ya da bütün HBYS sözleşmeleri için bir son tarih belirleyecekler.
Karar ne olursa olsun olması gereken birlik yapısındaki hastanelerin ortak bir HBYS kullanması ve Genel Sekreterlik merkezinden bu ortak yapının yönetilebiliyor olması. Peki bunun teknik altyapısı nasıl olmalı? Kamu Hastane Birlikleri yapısal olarak bakıldığında özel sektörün “Zincir Hastane” mantığında kurgulanmış, ancak kamusal bir görev üstlenecek olan ve ticari kaygılar taşımayacak bir oluşum. Bununla beraber, ticari kaygılar taşımasa da “finansal sürdürebilirlik” ve “kaynakların etkili kullanımı” bu yapı içerisinde belki de en önemli unsurlardır. Bugün hem dünya örneklerinde hem de ülkemizde başarılı olan zincir hastane işletmelerine bakacak olursanız temelde iki farklı HBYS yazılım mimarisi görürsünüz; masa üstü yazılımlar ve web tabanlı yazılımlar. Masa Üstü Yazılımlar: En yaygın olanı ve klasik diyebileceğimiz bir mimaridir. Her hastanenin kendi sunucuları üzerinde çalışan ortak bir HBYS, her kullanıcı için ayrı bir PC üzerine teker teker kurulmuş masa üstü HBYS uygulamaları vasıtasıyla bu sunuculara bağlanan kullanıcılar bulunur. Ayrıca her hastanenin sunucusu merkez yönetim birimine internet veya intranet vasıtasıyla bağlıdır ve bağlantı korunduğu sürece buradan bütün hastanelerin anlık durumu görüntülenebilmektedir. Bu mimaride her kullanıcı için HBYS uygulamasını çalıştırabilecek kapasitede güçlü bir PC gereksinimi,
her hastane için ayrı bir sunucu ve depolama aygıtları gerekmektedir. Web Tabanlı Yazılımlar: Özellikle günümüzde giderek artan internet bant genişliği ve gelişmiş internet tarayıcısı teknolojileri web tabanlı HBYS yazılımlarının kullanılmasını mümkün kılmıştır. Masa üstü yazılımlarından en büyük farkı her kullanıcı için her PC üzerine ayrı ayrı kurulum gerektirmemesidir. Zincir hastane yapılarında her hastaneye ayrı sunucu ve depolama araçları gerektirmeden doğrudan merkezdeki bir sunucu üzerinden her hastaneye hizmet verilebilir. Kullanıcılar HBYS uygulamasına doğrudan İnternet Explorer, Firefox, Safari, Google Chrome, vb. gibi tarayıcılar üzerinden ulaşırlar ve kendi şifre yetkileri doğrultusunda HBYS uygulamasını kullanırlar. Yönetim birimi merkezde her hastanenin bütün faaliyetlerini on-line olarak gözleyebilir.
Bugün hem dünya örneklerinde hem de ülkemizde başarılı olan zincir hastane işletmelerine bakacak olursanız temelde iki farklı HBYS yazılım mimarisi görürsünüz; masa üstü yazılımlar ve web tabanlı yazılımlar.
Yazılım Mimarisinin Avantajları ve Dezavantajları Her iki mimari yapının da kendisine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Masa Üstü mimarisi uygulamayı çalıştırmak için güçlü ve performanslı PC ayrıca her hastaneye sunucu ve depolama aygıtları ihtiyacı duyarken, web tabanlı mimaride
EKİM 2012
23
uygulama tek merkezden çalıştırılacağı ve internet tarayıcısı üzerinden kullanılabileceği için zayıf PC’lerle, hatta “dummy” adı verilen sadece internete bağlanma yeteneği olan ucuz makinelerle bile ihtiyacı karşılayabilirler ve sadece merkezde güçlü bir sunucu ve depolama aygıtlarına ihtiyaç duyarlar. İşin bu tarafından bakıldığında web tabanlı mimaride donanım maliyeti avantajının olduğu söylenebilir. Öte yandan Masa Üstü Mimarisinde hastane kendi işini yaparken merkezle arasındaki iletişim ağı kesintiye uğrasa bile HBYS duraksamadan çalışmaya devam ederken, Web Tabanlı Mimaride hastane ile merkez arasındaki iletişim ağında oluşacak en ufak kesinti hastanenin HBYS kullanımının durması anlamına gelebilecektir. Bu nedenle Web Tabanlı Mimaride hastanelerle merkez arasına kesintisiz iletişim sağlayabilecek fiber optik kablolama ve biri kesildiğinde diğeri devreye girecek şekilde alternatif iletişim ağları kurulmalıdır. Bu taraftan bakıldığında
24
E KİM 2012
da Masa Üstü Mimaride network (ağ) maliyeti avantajı olduğu söylenebilir. Ülkemizde hem Masa Üstü Mimari hem de Web Tabanlı Mimari kullanan çok başarılı HBYS yazılım ürünleri bulunmaktadır. Kamu Hastane Birliği yapısında HBYS konusunda karar verecek olan yöneticilerin yukarıda belirttiğim detayları da dikkate alarak özellikle “maliyet / etkinlik çalışması” ile kendilerine bağlı hastaneler için en uygun olan HBYS yazılımını seçmesi ve ellerindeki teknoloji yatırımlarını da göz önünde bulundurarak yeni teknoloji yatırımları yapması, hem bahsettiğimiz “finansal sürdürülebilirlik” hem de “kaynakların etkili kullanımı” açısından çok büyük önem arz etmektedir.
Ülkemizde hem masa üstü mimarisi hem de web tabanlı mimari kullanan çok başarılı HBYS yazılım ürünleri bulunmaktadır.
Acendis ve Delta Trade Company Yurt Dışında Hastane Projeleri Gerçekleştiriyor haber, AYŞE YILMAZTÜRK
Delta Trade Company ve Acendis yurt dışında son dört yılda sekiz hastane projesi gerçekleştirdi. 26
E KİM 2012
M
erkezi Hannover- Almanya’da olan Acendis ve Merkezi İstanbul’da bulunan Delta Trade Company (DTC), yurt dışında birçok anahtar teslim projesine birlikte imza atıyor. 1995 yılından bu yana Türkiye’de yüz on dört hastanenin anahtar teslim projesini gerçekleştiren DTC, Acendis ile birlikte yurt dışında son dört yılda sekiz hastane projesi gerçekleştirdi. Delta Trade CompanyAcendis olarak Türkiye’nin gelişimini bir anlamda öne çıkarttıklarını söyleyen Delta Trade Company-Acendis Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Şahin sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye gerçekten son on yılda geliştirdiği ekonomik ve endüstriyel yapısını artık bölge ülkelerine taşıyor. Özellikle sağlık alanına baktığımızda, Türkiye bugün Kuzey Batı Avrupa, Kanada, Amerika, Japonya, Singapur gibi birkaç ülke dışında yıldız ülke. Türkiye’de birçok insan bunun far-
kında değil. Konumumuzun farkında değiliz. Konumumuzun farkında olamadığımız için sunuşumuzun farkında olamıyoruz.” 1995 yılından beri anahtar teslim hastane yaptıklarını belirten Şahin, sektöre başladıklarında özel hastane sayısının iki yüz civarında olduğunu hatırlattı. Yaklaşık dört yılda Portekiz, Kosova, Moldova, Lübnan ve Irak’ta alt taşeron olarak dört proje toplamda ise sekiz proje bitirdiklerinin altını çizen Delta Trade Company-Acendis Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Irak’ta beşinci projelerine başladıklarının bilgisini verdi. Hüseyin Şahin; “Delta Trade Company-Acendis grubu 6-7 şirketten oluşan bir grup. Bu grup ortak projelerde bir arada hareket etmektedir. Acendis, daha büyük ve yurt dışı kredisine dayalı projelerde etkin ve aktif, DTC ise Anadolu’ya ağırlıklı hizmet veren bir şirkettir.” dedi.
Kalite Arttırılmalı Dört yıl önce başlayan ve yurt dışında yer alan projelerdeki talepleri karşılama anlamında kendi bünyelerinde bir yapılanmaya gittiklerini anlatan Hüseyin Şahin sözlerine şöyle devam etti; “İkitelli’deki iki bin metrekare kapalı alandan oluşan binamızın temel konsepti de buradan çıktı. Öncelikle lojistiğin ve geri hizmetin (bakım, onarım, yedek parça ve kalibrasyon hizmeti) düzgün bir organizasyon şemasını ortaya çıkarmak ve harekete geçmek gerekiyordu. Birinci planda fiziki planın düzgün olmasını sağladık. Sonra bunu çok iyi bir şekilde organize edip bir kalite sistemi içerisinde -ki şu anda ISO kalite çalışmalarımız tüm personel ve bünye anlamında devam ediyor- kaliteyi içimize sindirmemiz lazım. Biz eğer yurt dışında iyi hizmet vermek, gelişmek istiyorsak, davet ve tercih usulüyle bizler isteniyorsak öncelikle kalitemizi gerçekten artırmamız gerekiyor. Bunun ilk adımını mekân anlamında attık. İnsanların hızlı ve doğru hareket edebilmesi için mekânın da
Türkiye inşaatta Çin’den sonra dünya ikincisidir. düzgün olması gerekiyor. Bu anlamda bu yer tıbbi cihaz ve geri hizmet veren firmalar için doğru bir örnektir. Mevcut personelin sürekli eğitilerek doğru yerlerde kullanılması kalitenin en önemli adımıdır. Eğitimlerin sürekli tekrarlanması ile bizim oluşturduğumuz sürece girdik.” Türkiye’de sağlık sektörünün 20032008 yılları arasındaki hızlı büyüme ve gelişme trendinin günümüzde değiştiğini hatırlatan Şahin proje kısmıyla öne çıkan ve tanınan bir firma olduklarını belirtti. Eskiden Türkiye’de çalıştıkları yüz yirmi proje olduğunu hatırlatan Delta Trade Company-Acendis Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı bu rakamın Türkiye şartlarıyla birlikte git gide azaldığını ileri sürdü. Bu tecrübe ve birikimin yurt dışına taşınmasının kaçınılmaz olduğuna işaret eden Şahin şunları kaydetti; “Türkiye’de proje
azalması açıkçası bizi üzmüyor. Demek ki Türkiye bir doygunluğa ulaştı. Artık bizim anahtar teslim projesi konusunda Türkiye’deki misyonumuzu yavaş yavaş tamamladığımızı ve bunu yurt dışında ihtiyaç duyan ülkelere ağırlıklı olarak taşımamız gerektiğinin ortaya çıktığını düşünüyoruz.” Alternatif Güç Bugün yurt dışında herhangi bir iş yapılacağı zaman öncelikle Türk müteahhit ve işadamlarının tercih edildiğine değinen Hüseyin Şahin, Türkiye’nin inşaatta Çin’den sonra dünya ikincisi olduğunu belirtti. Bölgedeki inşaat yapılanmasının en büyük kısmının Türkiye’deki büyük inşaat firmaları tarafından yapılmakta olduğunu söyleyen Şahin, “Onlar Türkiye’nin gerçek anlamda lokomotifi. Biz onların peşi sıra gidiyoruz. Tek başımıza gitmiyoruz. Bizim ilk Irak’a gidişimiz, Türkiye’deki bir inşaat firmasının orada aldığı bir hastane inşaatı işi sonrasında olmuştur. ‘Anahtar teslimi hastane projesini Türkiye’de kim yapar’ diye
EKİM 2012
27
araştırdıklarında bir hastane sahibinin referansıyla bize ulaşmışlardır. Moldova’daki proje İzmir Konak Hastanesi ve Summa İnşaat’ın ortaklaşa yaptığı bir proje. Konak Hastanesi’nin bizi önermesi sonucu bu projeyi gerçekleştirdik ve özetle şu süreç doğdu; bizim gibi şirketler artık Avrupa’da, Amerika’da bu konuda dev olan şirketlerin yanında birer alternatif güç oldu.” Anahtar teslim hastane yapmak demenin bir yerlerden mal almak, tıbbi cihaz toplamak olmadığını anlatan Şahin, bunu herkesin yapabileceğini ama önemli olanın bu işin tedarik edildikten sonraki süreci olduğunu kaydetti. Özellikle az gelişmiş ülkelerde cıvata bile bulunamadığını söyleyen Şahin şöyle konuştu; “Altyapınız ve lojistiğiniz iyi olmazsa çuvallarsınız. Yurt dışında bu durumu gördüğümüz için, yapılanmayı ve lojistiği daha önemseyerek işimizi sürdürdük. Avrupa’da büyük 2-3 şirket dışında bizim yaptığımız geri hizmeti veren firma yok. Avrupa’da da yok Türkiye’de de yok. İstanbul’daki merkezimizde elli beş kişi çalışıyor. Otuz kişisi mühendis ve teknisyen ağırlıklı geri hizmette çalışıyorlar. Yurt dışında geri hizmete ihtiyaç olan bölgelere gittiğinizde lojistiğinin ve kurulumunun yapılması, eğitimlerinin verilmesi ve garanti içerisindeki hizmetten sonra garanti sonrası hizmetlerin devam etmesi önemlidir. Örneğin bu anlamda Erbil, Bağdat ve Moldova’da ofislerimiz var. Sahada çalışan sürekli personellerimiz var. Büyük bakımlarda ve arızalarda Türkiye’den personeller sevk ederek bu hizmeti devam ettiriyoruz. Bu sebeple de tercih ediliyoruz.” Amerika’da Anahtar Teslim Hastane Amerika’da da anahtar teslim hastane projesi yapabilecek durumda olduklarını ifade eden Şahin, biz sadece tıbbi cihaz satan bir firma değiliz diyerek sözlerine şöyle son verdi; “Kuruma nasıl kredi sağlayabileceğini, devletin hangi teşvikleri verebileceği, projesinin fizibilitesinin hazırlığını, işletme süre-
28
E KİM 2012
cinde yaşayabileceği sıkıntıları hakkında uyarılar da yapıyoruz. Hastanenin bina, yapı, mimari ve ekipman altyapısındaki gereklilik, kalite ve özenin neler olacağını anlatıyoruz. İstenirse, çizip hazırlıyoruz. Dünyada yapılacak çok iş var. Yeter ki siz işinize odaklı olun. İşinizin başında olun. İşinizin içinde yaşayın.”
Mevcut personelin sürekli eğitilerek doğru yerlerde kullanılması kalitenin en önemli adımıdır.
O Gün Neden Bugün Olmasın ki? B
M. TURGAY KÖSE UZMAN DİYETİSYEN
eslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve elliye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan beslenme sadece fizyolojik bir olay gibi algılanmamalı, bunun sosyolojik ve psikolojik bir boyutunun da olduğu unutulmamalıdır. Nasıl Türk insanı neşeden de kederden de içki içiyorsa, aynı şekilde bu gibi durumlar kişinin beslenmesine de yansımaktadır. Kişinin morali bozuk iken çikolata yediğinde nasıl mutlu olmaz ki! Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda şişmanlık, vücutta fazla miktar-
30
E KİM 2012
da yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık şeklinde sıralanabilir. Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog, diyetisyen,
fizyoterapist ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Buna karşılık her gün gazete, dergi, televizyon gibi kitle iletişim araçlarında onlarca şok diyetler ile karşılaşılmaktadır. “İsveç Diyeti, Bridget Jones Diyeti, Hollywood Diyeti, Beverly Hills Diyeti, Manken Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti, Burçlara Göre Diyet, Sarı Kırmızı Diyet, Kan Grubu Diyeti, Amerikan Kalp Vakfı Diyeti, Atkins Diyeti, Acil Diyet, Son Şans Diyeti” ve daha yüzlerce garip isimli veya isimsiz diyet kitle iletişim araçlarında yer almakta. Peki, bu kadar çok diyet listesi ortalarda dolaşırken neden hala insanların kilo problemi var? Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Diyete Başlarken Acele Etmeli Starvasyon / mucize diyetlerin çoğu başlangıçta hızlı kilo kaybı sağlasa da, kısa bir süre sonra bu kilolar fazlasıyla geri alınmaktadır. Vücut ağırlığının hızlı kaybı; yağsız vücut kitlesinin daha çok kaybına, bazal metabolizma hızının azalmasına, kaybedilen ağırlığın korunmamasına, bazı minerallerin düzeylerinin düşmesine neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu tip diyetler sağlığa zarar vermenin ve metabolizmanın bozulmasını sağlayarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin ben bu işi başaramıyorum diyerek
32
E KİM 2012
Başkalarına eşlik etmek yerine, kendinize ve diğer kişilere “hayır” diyebildiğinizi görmek, özgüveninizin yükselmesine yardımcı olacaktır.
kas kaybı olmaktadır. Bu nedenle diyete başlarken acele etmeli, ancak zayıflarken aceleci olmamalı. Kilo verme konusunda öncelikli olarak bugün yiyeyim, yarın başlarım psikolojisinden kurtulmak gerekir. Daha kaç pazartesi geçecek? Bir şekilde kişinin yeterli, dengeli ve her şeyden önemlisi sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam biçimi haline getirmesi gerekmektedir. Bir söz vardır: Allah’ım,
umutsuzluğa kapılmasına neden olmaktadır. Gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkündür. Kas ve su kitlesindeki kayıplar hem sağlık açısından risklidir hem de kalıcı ağırlık kaybına neden olmamaktadır. Ağırlık kaybının hızlı olması öncelikle su, sonrasında kas kitlesindeki azalma ile ilişkilidir. Dengeli diyetlerde yağ, çok düşük oranlarda karbonhidrat içeren diyetlerde su ve açlık halinde
Değiştirebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver bana, Değiştiremeyeceğim durumları kabullenmem için sabır ver. İkisini ayırt edeyim diye de akıl ver. Değiştiremiyorum diyorsanız, o zaman kendiniz değişin, uyum sağlayın! Bu durumu kabullenin. Başkalarına eşlik etmek yerine, kendinize ve diğer kişilere “hayır” diyebildiğinizi görmek, özgüveninizin yükselmesine yardımcı olacaktır. Gündelik yaşantıda çok seçici davranarak yediğinize gerçekten değecek olan besinleri seçmeniz sizi sık sık zararlı besinleri yemekten kurtaracaktır. Diğer yandan zayıflama diyeti uygulanıyorsa; en azından bir kere olsun karşı koyamadığınız bir besine dur demelisiniz ki, sonrasında karşınıza çıkacak olan diğer alternatifleri görünce canınız onları hiç istemesin. O gün neden bugün olmasın ki…
Sağlık Reklamları Umut Ticaretine Dönüşebilir ÂDEM KOTAN
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI, STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI REDAKSİYON UZMANI, DÜNYA BANKASI DANIŞMANI
Hastaların ve yakınlarının zarar görmemesi, yasal ve etik ihlallerin olmaması için sağlıkla ilgili kurum ve kuruluşlarla, basının iş birliği yapması kaçınılmaz bir gerekliliktir. 34
E KİM 2012
M
edya, her konuda olduğu gibi, genel sağlık üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir. Medyanın sağlık üzerindeki etkisi nasıl kullanıldığına bağlıdır. Reyting kaygısı, bilgisizlik ve reklâm anlayışı toplum sağlığı üzerinde yıkıcı etki yaratırken, sağlıklı bir habercilik anlayışı toplumun bilinçlenmesi açısından umut verici sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle medyanın kimlerin elinde olduğu ve nasıl kullanıldığı çok önemlidir. Ticari boyutu milyar dolarlarla ölçülen sağlık sektöründe, meslek örgütleri, sağlık çalışanları, kamu, özel sektör, Sağlık Bakanlığı ve medya arasındaki iletişimin doğru kurulabilmesi, toplum yararı açısından var olan sorunların çözülebilmesinde anahtarkilit ilişkisini oluşturuyor. Sağlık habercisinin iyi haber yapma kaygısının yanında, yapılan haberden insanların nasıl etkileneceği kaygısını da taşıması gerekiyor. Bu noktada,
medya, toplumun doğru haber alma hakkını korurken basın ahlak ilkelerini, Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneğinin etik kurallarını ve Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde yer alan “sansasyondan” kaçınmak, umutsuzluk ya da sahte umut verecek haberler yapmamak, tıp alanındaki araştırmaları kesinleşmiş sonuçlar gibi göstermemek” gibi konularda da duyarlı olmalıdır. Bu kadar etkili bir gücün, şüphesiz ki bir haberi, olduğundan önemli ya da önemsiz göstermesi mümkündür. Sağlık İnsanlar İçin Önemlidir Sağlıklı bir haber için sağlıkçılara ve sağlık habercilerine büyük sorumluluk düşüyor. Yıllardır uygulanan tüp bebek yöntemlerinin yeni ve mucizevî yöntemlermiş gibi gösterildiği TV programlarını, ana haber bültenlerini izleyip “Bizim kliniğimizde başarı
Sağlık haberlerini ciddi bir denetim ve elekten geçirdikten sonra yayınlanmalıdır. oranı yüzde 99” diyen her hekimin peşinden koşan, varını yoğunu harcayan insanların sayısı hiç de az değil.
reklâmlarda olduğu gibi gelir sağlandığı düşünüldüğünde, haberin bilimselliği ve danışman hekimin verdiği bilgiler de su götürür hale geliyor. Gerek görsel gerekse de yazılı medya reklamlarında da sağlığın kullanıldığını görüyoruz. Şu hastalıktan korunmak için şunu yemelisiniz ya da, şu ürünle şöyle sağlıklı olursunuz, çocuğunuz şöyle büyür gibi sağlığın araç edildiği abartılı reklamlar
ile topluma doğru bilgilendirme yapılabilir mi? Sağlıkla ilgili bir haber okuduğumuzda bazen, yeni olmayan ve bilinen bir konunun yeni bir yöntem gibi anlatıldığını ya da neredeyse tamamen araştırma aşamasında, hatta hipotez seviyesinde bir olayın aktarıldığını görüyoruz. Böyle bir haberin etikliğini bir yana bırakırsak; bu hastalığı olan kişinin psikolojisini ve gereksiz
Sağlık ve tıp konusunda medyada yer alan haberler, yayınlar, bunlarda sunulan bilgiler okurun ilgisini çeker. Merak ve öğrenme isteği temel dürtüdür. Çünkü yaşam ve sağlık insanlar açısından son derece önemlidir. Onun için insanlar sağlık ve tıp haberlerini ve yayınlarını dikkatle okurlar ve izlerler, dahası çevrelerine aktarırlar. Tam bu noktada onlara da bir rehber, en azından bu haber ve yayınlarda dikkat edilmesi gereken noktaları vurgulamak, bu alanda çalışan bir kişi için bir görev sayılmalıdır. Yaşam süresi beklentisi uzadıkça, refah düzeyi iyileşip yaşam kalitesi arttıkça bu beklenen gelişme sağlığa ayrılan sayfa ve sürelerin artması olacaktır. Bu nedenle önce bilgi kirliliğine karşı önlem almak gerekiyor. Sağlık haberlerini ciddi bir denetim ve elekten geçirdikten sonra yayınlanmalıdır. Gazeteci eğitim politikaları içinde uzman gazetecilik kavramına daha fazla önem ve yer verilmesini gerektirmektedir. Özellikle sağlık haberleri yapan gazetecilerin bu konudaki eğitimleri de sorgulanmalıdır. Reklam Umut Ticaretine Dönüşebilir Üretilen malın pazarlanması ve kârlılığın artırılabilmesinin en iyi yolu kuşkusuz reklâmdır. Ancak, konu sağlık olunca reklâm umut ticaretine dönüşebiliyor. Yine sorgulanmadan, medyada boy gösteren hekimlerin “en iyi” hekimler, uyguladıkları tedavinin en doğru tedavi olduğu düşünülüyor. Medyada çıkan bu haberlerden, diğer
EKİM 2012
35
Sağlıklı bir haber için sağlıkçılara ve sağlık habercilerine büyük sorumluluk düşüyor. umutlanmasını nasıl açıklayacağımızı düşünmeliyiz. Toplumca hep beraber bilgilenmeye, aydınlanmaya, yeniyi ve doğruyu bulmaya evet ama sağlığın reklam aracı olmasına hayır demeliyiz. Sağlık Haberi Okurken İki Soru Sorulmalı Sütlaş (2006a) ‘a göre; okur ya da izleyenin, sağlık veya tıpla ilgili bir haber ya da yayınla karşılaştığında kendisine soracağı ilk soru “Bu yazı neden ya da kimin için yazılmış?”, “Bu yayın neden ya da kimin için yapılıyor?” olmalıdır. Bu soru haberi ya da yayını çözümleme noktasında en kritik sorudur. Eğer bu soruya verilen yanıt okurun o ana ya da genel herhangi bir gereksinmesini karşılıyorsa bu haber, yazı ya da yayın önemlidir ve okunmalıdır. Genellikle bu tür yazılar ve yayınlar üç farklı kesimin gereksinimleri için yayınlanır: İlki toplum ve onu oluşturan bireylerin gereksinimleridir. Bu bilgi insanların işine yarayacak, bir sağlık sorununun çözümü için yol gösterecek, yardımcı olacaktır. Geçmişte olduğu gibi bugün de reklam niteliğinde sayılabilecek sağlık haberlerinin yayınları devam etmektedir. Oysa iyi bir sağlık ortamının oluşturulabilmesi, hastaların ve yakınlarının zarar görmemesi, yasal ve etik ihlallerin olmaması için sağlıkla ilgili kurum ve kuruluşlarla, basının iş birliği yapması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Kitle iletişim araçlarında gözlenilen ve etik sorun yaratabileceği düşünülen, sağlık alanına ait bazı haberler şu başlıklar altında incelenebilir; (Arda, Duman, Şahinoğlu, Yetener, Yıldız: 190-191) • Yeni çıkan ilaçlarla ilgili reklam amacı taşıyan, sansasyonel, çoğu gerçeği yansıtmayan haberler,
36
E KİM 2012
• Hekimler ve sağlık kurumlarıyla ilgili reklam amacı taşıyan haberler, • Sağlık sisteminin işleyişinden kaynaklanan ancak faturası sağlık çalışanlarına çıkarılan haberler, • Acı çeken insanların istismar edildiği haberler, • Tıbbın kendi yapısından kaynaklanan sorunlar, bilinmezlikler, • Doğruluğu bilinmeyen haberler, • Bilimsel ve adli soruşturma yapılmaksızın “yargısız infaz” yapılması, • Tercüme hataları ve eski bilimsel haberler, • Hasta gizliliği ve mahremiyetinin ihlal edildiği haberler,
• İnsanlara umutsuzluk veren ya da sahte umut veren haberler, • Basının halkı bilgilendirmek adı altında özellikle magazin konuları ağırlıklı köşelerde gazetecilerin bir hekim gibi ilaç yazmaları ya da önermeleri, • Basında çifte standart uygulaması yapılması. Kaynaklar • ARDA, Berna; Duman, Ö.; Şahinoğlu, S.; Yetener, M., Yıldız, A. 2002 “Tıbbi Etik ve Basında Sağlık Haberleri”, Yaşama Dair Etikçe Bir Bakış, Ankara: Ankara Tabip Odası Yayınları. • SÜTLAŞ Mustafa 2006a “Sağlık Haberi Okuma, Yayınını İzleme Kuralları”, Bizim Gazete, 8 Haziran 2006.
Ameliyathane Cihaz ve Donanımları Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
38
E KİM 2012
S
ağlıkta hızlı büyüme ve gelişmenin yaşandığı alanlardan biri de ameliyathaneler. Üzümcü Tıbbi Cihazlar şirketinden Murat Üzümcü, ameliyathaneleri, laboratuarlar ve görüntüleme bölümleriyle birlikte hastaneleri otelcilikten ayrıştıran, hastanelere değer katan önemli mekânlar olarak tanımlıyor. Konu hakkında görüştüğümüz uzmanlar, ülkemizde yılda 10 milyonun üzerinde ameliyat ve cerrahi girişim gerçekleştiğini ifade ediyorlar. Artık
ameliyat için yurt dışına gidilmediği Türkiye’ye yurt dışından hastaların geldiği de ifade ediliyor. Gerek uzman kadro, gerekse ameliyathanelerde kullanılan teknik cihaz ve donanımlarda Türkiye oldukça iyi durumda. Bütün bu konular, yerli üretim, Ar-Ge, bu alanda yaşanan sorunlar ve çözüm yolları, teknoloji alanındaki gelişmeler bu ay ki Büyüteç konumuzu oluşturuyor…
Başarının Sırrı: Ar-Ge, Tasarım ve Kaliteli Üretim
T
ürk Tıp Endüstrisi’nin önde gelen firmalarından Aygün Cerrahi Aletler 36 bin cerrahi alet üretimi ile sektörün en büyükleri arasında yerini alıyor. Samsun’da hizmete açtığı yeni fabrika ile yüzünü ihracata çeviren Aygün’nün 24 yılda geldiği başarısının arkasında Ar-Ge’ye verdiği önem kadar, cerrahların taleplerine uygun alet tasarımını gerçekleştirmesi ve kaliteli üretim yatıyor.
BAHADIR TELMAN
AYGÜN CERRAHİ ALETLER ANKARA BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Tıp Endüstrisi’ne 1988 yılında beyin cerrahisi alanında hizmet vermeye başlayan Aygün’ün sektörde hızla gelişmesinin altında yatan sırrın ne olduğunu Ankara Bölge Koordinatörü Bahadır Telman anlattı. Kısa sürede sektörün en büyüğü haline geldiklerini ve bunun nedenin Ar-Ge’ye verdikleri önem olduğunun bilgisini veren Telman, SAYED Dergisi’ne şu bilgiyi verdi; “Aygün Cerrahi Aletler 1988’de önce beyin cerrahisi alanında alet üretimine başladı. Firma üretimle birlikte araştırma geliştirmeye büyük önem verdi ve bir Ar-Ge birimi oluşturdu. Kısa sürede tüm branşlara yönelik cerrahi alet üretimine başladı. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu cerrahi aletin büyük bölümünü karşı-
lamaya başlayan Aygün, 36 bin farklı cerrahi aleti üretmeye başladı. Sadece iç piyasaya değil, dünya pazarlarına sunduğu ürünler ile alanında tanınan uzman bir kuruluş oldu. Aygün’ün bu başarısının altında ARGE yatırımları kadar tasarımcılığı da geliyor. Üretim gamına doktor talepleri üzerine şekillendirdiği ve tamamen kendi bünyesinde tasarımını gerçekleştirdiği cerrahi aletleri de koyan Aygün, Samsun’da kurduğu yeni üretim tesisleri ile hem kapasitesini arttırma imkanı buldu hem de tıp camiasına kendi tasarımı olan farklı ve yeni ürünler sunma imkanı elde etti.” Yerli Üreticiye Daha Fazla Destek Verilmeli Türkiye’de tıp alanına yönelik üretim yapan çok sayıda firma var. Sektör kaliteli ve modern aletler üretmesine rağmen, yetkililer Türkiye’deki sağlık kurumlarının izlediği yanlış politikalar nedeniyle bu yerli firmaların zarar görebildiğini ifade ediyorlar. Uygulanan alım politikalarını eleştiren Bahadır Telman, son derece kaliteli bu ürünlerin bazı hekimler tarafından rağbet görmediğine dikkat çekti ve şu
Yerli üreticiye daha fazla destek verilmesi en büyük temennimiz. EKİM 2012
39
BÜYÜTEÇ görüşleri dile getirdi; “Yerli üreticiye daha fazla destek verilmesi en büyük temennimiz. Bu konuda yeterli destek alamadığımız kesin. Kullanıcıda genel kanı yabancı ürün ne olursa olsun kalitelidir mantığıdır. Alımlarda adı bile duyulmamış markalar sırf yabancı menşeli olduğu için yerli ürünlere karşı çoğu kez tercih ediliyor. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu genelgeler de var. Tek dileğimiz kullanıcıların üreticisine sahip çıkmasıdır.” Kurumların ve alıcıların satış sonrası hizmet alımına dikkat etmeleri gerektiğini söyleyen Bahadır Telman, çoğu yabancı firmanın satış sonrası hizmeti olmadığını, yerli firmaların bu konuda daha iyi olduğunu belirtti ve şunları söyledi; “Satış sonrasında hizmet alabilecekleri firmaları tercih etmeleri ilerde yaşayacakları sıkıntıları en aza indirgemek için önemli. Biz Aygün cerrahi aletler olarak Türkiye’de satılan birçok yabancı ürüne ücretli servis imkanı sağlıyoruz. Çünkü bu
40
E KİM 2012
ürünleri Türkiye’de yaptıracak merci bulamıyorlar. Dolayısıyla garanti hizmetinden faydalanamıyorlar. Ayrıca kaliteli ve iyi ürün sadece fiyat avantajı değildir. Ürünün hammaddesine bakmak, referanslarını araştırmak, Ar-Ge ürünlerine ne kadar meblağ ve zaman ayırdığını bilmek önemlidir.” Aygün olarak bir cerrahi aleti nasıl geliştirdikleri konusunda da bilgi veren Telman, “Yeni ürün tasarımı ve geliştirilmesi ilk aşamada bilgisayar ortamında modellenerek simule edilir. İlk prototip imalatı yapıldıktan sonra cerrahi alet veya cihaz yaşam süreci boyunca kullanılacağı şartların oluşturulduğu laboratuar ortamında kullanılarak muhatap olduğu standartlara göre uygunluğu test edilir. Tüm bu tasarım ve uygulama süreçleri için Aygün ciddi bir Ar-Ge altyapısını bünyesinde barındırmakla sektördeki gelişmelerde hep bir adım önde olmasını sağlamaktadır.” dedi.
Kullanıcıda genel kanı yabancı ürün ne olursa olsun kalitelidir mantığıdır.
BÜYÜTEÇ
Temel İlke: Yaşam İçin Teknoloji
1
889 yılında Kuzey Almanya’da kurulan Dräger, tıbbi ekipman teknolojisi alanında, özellikle yoğun bakım ve ameliyathane çözümlerine getirdiği önemli yenilikler ile dünyanın en önde gelen uluslararası şirketlerinden biri. Dräger, Medikal Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Alper Bahadır, “Yaşam İçin Teknoloji” temel ilkesiyle çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Önümüzdeki dönemde müşteri odaklı olan, satış sonrası hizmetlere ve Ar-Ge’ye yatırım yapan firmaların ayakta kalacağını ve büyüyeceklerini belirten Bahadır, özellikle ameliyathane donanımlarında yaşanacak teknolojik gelişimi ise şöyle anlattı; “Teknoloji, diğer alanlarda olduğu gibi sağlık sektöründe de baş döndürücü bir hızla gelişmeye devam etmektedir. Şirketim adına gururla söyleyebilirim ki, Dräger, bu teknoloji gelişiminde, Ar-Ge yatırımlarına ayırmış olduğu bütçe ile lokomotif görevi yaptı ve yapmaya devam ediyor. Öncelikle ameliyathane ortamında artan dokümantasyon gereksinimleri, tıbbi cihazların iletişim yeteneklerinin arttırılarak, tüm cihazların entegrasyonunu ve bu cihazların modüler ağ üzerinden birbirleri ile haberleşebilmesini daha da önemli hale getirdi. Entegre ameliyathane sistemlerinde, günümüzde farklı üreticilerin bir standart protokol üzerinden entegre edilebilme olasılığının çok sınırlı olduğunu görüyoruz. Bu sorunun çözümü için özel iletişim standartları ve ara yüzlerin kullanılması gerekiyor. Doktorundan, anestezi teknikerine tüm ameliyathane personelinin asıl odak noktası olması gerekenin hastanın kendisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. O nedenle; cihazların entegrasyonu sayesinde kullanıcının cihaza
42
E KİM 2012
müdahil olmasını gerektiren durumların bu otomasyon sistemleri sayesinde minimum seviyeye indirilmesi önümüzdeki dönemde çok hızlı bir şekilde gelişecek.” Türkiye Bölgede Parlayan Bir Yıldız Türkiye’de sağlık hizmet pazarının hâlâ tam anlamı ile doyuma ulaşmamış olması sağlık sektöründe büyümenin devam edeceğinin en büyük göstergesi olarak ortaya konuyor. “Sağlık sektöründeki değişim baş döndürücü bir hızla devam ettiği kadar sorunların ortaya çıkmasına da neden oluyor” diyen Alper Bahadır, sağlık hizmetlerinde, hizmet sunum dağılımı, kurumların yapılanmaları ve denetim gibi konularda devam eden bir takım sorunlar yaşandığını ifade etti. Bahadır, “Bu sorunlar iyi yönetilebilirse sektörde büyüme ve buna bağlı olarak dünya ile rekabet edebilme gücümüzün artacağı aşikardır. Türkiye’de sağlık harcamalarındaki artışa rağmen, OECD ülkelerindeki sağlık harcamaları kıstas kabul edilip bir karşılaştırılma yapıldığında henüz ortalamanın altında olduğu görülür. Orta ve uzun vadede ise kişi başına sağlık harcamasının OECD ortalamasına yaklaşacağını beklemek normal bir öngörü olarak karşımıza çıkıyor. Buna bağlı olarak da sağlık harcamaların 4-5 kat yükseleceğini ve 10 yıl içinde kişi başı sağlık harcamasının çok daha yüksek seviyelere ulaşacağını söylemek kehanet olmaz. Türkiye’nin içinde yer aldığı bölgede parlayan bir yıldız olacağı da aşikardır. Kısacası, sağlık sektöründe yer alan ve amacı hizmet olan firmaları güzel günlerin beklediğini düşünüyorum. Bunun etkisi olarak da Türk halkı hak ettiği üst düzeyde tedavi ve
ALPER BAHADIR
DRÄGER MEDİKAL TÜRKİYE SATIŞ VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ
Sağlık harcamaların 4-5 kat yükseleceğini ve 10 yıl içinde kişi başı sağlık harcamasının çok daha yüksek seviyelere ulaşacağını söylemek kehanet olmaz.
hizmete her zamankinden daha çabuk ve sorunsuz olarak ulaşabilecektir.” dedi. Biyomedikal Klinik Mühendislik Birimleri Hayata Geçirilmeli Dräger Medikal Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Alper Bahadır, ‘Sağlık kurumlarının özellikle ameliyathanelerde kullanılacak cihaz ve donanım konusuna yatırım yaparken nelere dikkat etmeliler?’ sorusunu ise şöyle yanıtladı; “ Maalesef ki sağlık kuruluşlarımızın ihtiyaçları, Kamu İhale Kurumu yasaları nedeni ile ekonomik fizibilite açılarından yaklaşılarak gerçekleştirilmektedir. Bunun yanı sıra ülkemizde birçok
kuruluşta en modern cihazlara rastlamak mümkün. Bununla birlikte, bazı kuruluşlar ise her ne kadar ithalatı yasak olmasına rağmen ikinci el cihazlar ile çalışma yöntemini seçiyor. Bu tip durumlar da göz önünde bulundurularak, asıl önemli olanın ihtiyacın iyi belirlenmesi, satın alma sürecinin tüm yönleri ile ele alınması, cihazların periyodik kontrollerinin yapılması ve satış sonrası destek hizmetlerinin kurumlar tarafından garanti altına alınmasının sağlanması gerekir. Ülkemizdeki sağlık kuruluşlarında teknolojik altyapı planlaması açısından karşımıza çıkan sorunların en önemlisi, biyomedikal teknolojinin satın alımında konunun uzmanı
biyomedikal mühendislerinden yeterince faydalanılmamasıdır. Ancak, mutlulukla görmekteyiz ki artık klinik mühendisliği birimlerinin birçok hastanede kurulduğu veya kurulma aşamasında olduğu dönemlere ulaşmış durumdayız. Önceden planlama yapılmadan gerçekleşen satın almaların hastanenin maliyetlerini azaltacağı ve iş akışını hızlandıracağı yerde tam tersi etkilere neden olabildiğinin birçok örneğini görüyoruz. Biz günümüzde ve ilerleyen dönemde tıp teknolojisini yakından takip eden biyomedikal klinik mühendislik birimlerinin hayata geçirilmesinin desteklenmesi ve özendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”
Üretim Sektörel Strateji ve Politikalarla Desteklenmeli
Ü
zümcü Tıbbi Cihazlar, 40 yıldır sağlık alanında faaliyet gösteren bir şirket. Ameliyat masası, lambası, koter, aspiratör cihazı ve paslanmaz çelik ameliyathane mobilyaları gibi ekipmanlar üreten şirketin, üretiminin odak noktasını ameliyathane ekipmanları oluşturuyor. “Türkiye’de bu alanda pazar lideri bir şirketiz” diyen Murat Üzümcü, ‘Ameliyathane Cihaz ve Donanımları’ dosyamıza ilişkin sorularımızı yanıtladı.
MURAT ÜZÜMCÜ
ÜZÜMCÜ TIBBİ CİHAZLAR A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ
Sağlık alanda üretim yapmanın temel zorluğunun, söz konusu üretimin birden fazla üretim disiplinini içermesi olarak ortaya koyan Üzümcü, üretim ve zorlukları hakkında şunları söyledi: “Üretimin birden fazla üretim disiplinini içermesi, güçlü yan sanayini önemli kılıyor. Bu alandaki güçlü yan sanayinin de dünyada belirli ülkelerde yoğunlaştığını görü-
yoruz. Ülke imajının önemli bir yere sahip olduğu da bir gerçek. Özellikle yurt dışında, ürününüzün kimliği, müşteri algısında önemli bir yere sahip. Türkiye bu alanda son yıllarda önemli bir mesafe kat etmiş olsa da gidilecek uzun bir yol var ve bunun ülkenin sektörel stratejisi ve politikaları ile desteklenmesi gerekir. Nitelikli eleman ve bilgi birikimi açısından da sağlık üreticilerinin işi diğer sektörlere göre daha zor. Üniversitelerde ilgili bölümlerin geçmişi çok kısa ve derinlik kazanabilmesi için zamana ihtiyaç var.” Bilindiği gibi son yıllarda sağlık alanındaki üretimleri de kapsamak üzere Ar-Ge desteklerinin bütçesi arttı ve daha önemli bir hale geldi. Murat Üzümcü de son dönemlerde Ar-Ge destekleri konusunda ülkemizde çok mesafe kat edildiği görüşünde. “Bu
EKİM 2012
43
BÜYÜTEÇ alanda verilmiş birçok destek var. Evrak yükü bir miktar ağır olmakla birlikte, bu destekler dünyadaki örnekleri ile eşdeğer ve ulaşılabilir. Destekler konusunda bu güzel cümleleri söylemekle birlikte, engellerin varlığından da bahsedeceğim. Örneğin, yüzde 8 KDV’den dolayı üreticinin üzerinde kalan devreden, iadesi gereken KDV miktarı çok yüksek. Bu, tüm sektörü olumsuz etkilemiyor. Üreticinin aleyhine bir durum çıkıyor. İthalatçı, yüzde 8 ile ithal edip, yüzde 8 ile satarken, üretici yüzde 18 ile hammadde ve yarı mamul alarak, üzerinde kalan yüzde 10 KDV’nin iadesi ile uğraşıyor ve maliye politikalarımız maalesef bu iadenin tam olarak ve zamanında alınmasını mümkün kılmıyor.” Bakanlıktan Yeri Üretime Destek Genelgesi Ar-Ge’ye yapılan yatırım yerli üretimi hiç kuşku yok ki daha üst seviyeye taşıyor. Ancak bu alana yatırım yapılması sağlık kurumlarının satın almada yerli üretime daha fazla önem vermesiyle mümkün oluyor. Geçtiğimiz ay bu konuda Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uz. Dr. Hasan Çağıl imzalı genelge yayımlandı. Murat Üzümcü’nün “İyi bir gelişme” olarak değerlendirdiği genelgede, “Devlet Malzeme Ofisi’nden gerçekleşecek alımlarda, öncelikli olarak Türkiye’de üretilen ürünlerin tercih edilmesi gerektiği” belirtiliyor. Üzümcü genelgeyle ilgili “Beni geleceğin yerli üretim açısından daha iyi olacağı umuduna sevk etti” dedi ve şunları söyledi; “Sağlık Bakanlığı bu alanda cesur ve önemli adımlar atarken, Devlet Malzeme Ofisi, yerli olarak üçten fazla üreticisi olan ürünlerde dahi ithal ürünleri satmaya devam ediyor. DMO açısından yerli üretimin hiç bir ehemmiyeti yok. Hatta çoğu zaman yerli
44
E KİM 2012
olmanız bir dezavantaj. Yerli alternatifleri olmasına rağmen ithal ürünler rakipsiz olarak dahi satılmaya devam ediyor. Yerli üretimin desteklenmesi sorununun sadece bu sektörün sorunu olmadığını da eklemek isterim.” Ayrıca Türkiye’de ve Dünya’da sağlık üreticileri için çok büyük fırsatların olduğuna da dikkat çeken Murat Üzümcü, ülkemizde bu alanda üretim yapan şirketlerin ve sektörün daha sağlıklı büyümesi için Sağlık Bakanlığı’na şu önerilerde bulundu; “Tıbbi cihaz üreticileri, sanayi olmakla birlikte, Sağlık Bakanlığı’nın da önemli partneri olarak düşünülebilir. Türkiye’de sağlık önemli bir mesafe kat etti. Birçok devletten bizim Bakanlığımızla temasta olan yabancı bakanlık vardır. Neden bu heyetlerden bazılarının bizlerin üretim tesislerini ziyaret etmesi planlanmasın? Ya da Sayın Bakanımız, yurt dışı temaslarında tıbbi cihaz üreticilerini birlikte götüremez mi? Bence bunlar çok anlamlı ve önemli adımlar olur. Sektörel sivil toplum kuruluşları olarak görece sayımız artsa da, niteliğimizi artırabildiğimize inanmıyorum. Bir bakıyorum, bir arkadaşım birden fazla sivil toplum kuruluşunda koltuk mücadelesinde. Öte yandan katma değer sıralamasında bu kadar yukarılarda olan bir sektörde stratejik planımızın bulunmaması, Bakanlığın açıklamaları ve yapılanmaları ile kendi firmalarımızı şekillendirmeye çalışmamız büyük eksiklik.” Ameliyathane Cihazları Birbiri ile Daha Uyumlu Hale Gelecek Ülkemizin sağlık alanında yaşadığı gelişmeler özellikle yurt dışından gelen hasta sayısını da ciddi oranda artırmış durumda. Gelen hastaların tedavi süreçlerinde ameliyatlar önemli bir yere sahip. Uzmanlar, cerrahi alanda kullanılan teknik donanım açısından da Türkiye’nin hiç de geri
olmadığı hatta birçok ülkenin ilerisinde olduğunu ifade ediyorlar. Gelecekte ameliyathanelerde kullanılan cihazların gelişimine ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Murat Üzümcü şunları söyledi; “Ameliyathanelerde kullanılan cihazlar, gelecekte ameliyatların seyri ile alakalı değişiklikler gösterecek. Örneğin bundan on yıl önce açık yapılan mide ameliyat sayısında, bugünkü rakamlarla kıyaslandığında çok büyük bir düşüş yaşandığı görülecektir. Çünkü bu ameliyatlar yerini kapalı sistem, endoskopik girişimlere bıraktı. Bu değişim hemen hemen tüm branşlarda yaşanıyor. Bu da ameliyathanelerdeki cihazların niteliğinin değişmesine neden oluyor. Ameliyathanelerde kullanılan cihazlar birbirleri ile daha uyumlu olmak yönünde de ilerliyor. Yakın gelecekte, ameliyat masasına pozisyon verdiğimiz kumanda ile lambamızın ışık şiddetini de ayarlayabiliyor olacağız. Görüntüleme sistemlerini de içinde barındıran hibrit ameliyathaneler gelişecek ve sayıları da hızla artacak.”
Ameliyathanelerde kullanılan cihazlar, gelecekte ameliyatların seyri ile alakalı değişiklikler gösterecek.
Hukuk ve Tıp Mensupları Arasında Ortak Bir Dil Olabilir Mi? H
yazı: Av. HALİDE SAVAŞ SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM UZMANI
ukuk ve tıp insanlığın başlangıcından beri var olan ve insanoğlu olduğu sürece var olacak iki temel alandır. Bu alanların kendine özgü terimleri, tabiri caizse “jargonu” vardır. Yani, hukukçular hukukçularla, sağlıkçılar sağlıkçılarla özel bir iletişim içindedirler. Bu alanların, köklü ve temel disiplinler olması; kendi içlerinde bir terminoloji geliştirilmesini sonuçlamıştır. Öyleyse neden, “hukuk ve tıp mensupları arasında ortak dil” şeklinde bir düşünce ortaya attık? Çünkü son yıllarda ülkemizde, sağlık hizmetlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların, davaların sayısı artmış ve bu davalarda iletişim sıkıntıları olduğu tarafımdan bizzat gözlemlenmiştir. Hekimin söylemek istediği ile hâkimin anlamaya çalıştığı konular arasındaki farklılıklar, uyuşmazlığın hakkaniyete uygun çözümlenmesini zorlaştıran durumlardır. Örneğin, tıbbi hata davalarında hâkimler tarafımı da, sağlık hukuku uzmanı bilirkişi olarak atadıklarında; yaklaşım farklılıklarımızı daha net fark ediyorum. Hiç unutmam bir dosyada hekim bilirkişi şöyle bir cümle kurmuştu; “Avukat hanım, bu olayda hekimin ihmali olabilir, ama kusuru yok.” Bu
46
E KİM 2012
cümleyi okuyan hukukçular eminim tebessüm etmişlerdir. Zira hukukta, ihmal kusurun içindedir. İhmalin olmaması ama kusurun olması durumu ancak kastın varlığında mümkündür. Yani hukuk ve tıp mensuplarının kelimelere yüklediği anlamlar farklıdır. Başka bir örnek dosyada gördüğüm iletişimsizlik ise şöyledir; Spina bifidalı doğan bebeğin, doğum öncesi gereken kontrollerin gereken şekilde yapılmaması sebebi ile zamanında fark edilmediğine yönelik iddia ile açılan davada, davalı doktorun avukatı, olayda müvekkilinin ihmalinin bulunmadığını; ultrason görüntülerinde, “hastalığın majör bulgularından, hidrosefalinin olmaması nedeni ile spina bifida düşünülmediği” şeklindeki savunma ile ifade etmeye çalışırken hâkimler, “savunmanın başka bir hastalık (hidrosefali) olmadığı” şeklinde yapılmasını anlamsız bulmuşlardır. Tarafımdan yapılan açıklama sonrasında iletişim sağlanmıştır. Ölü doğuma sebebiyet vermekten Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan bir müvekkilim dosyasını anlatırken, “Gece 02.00’da bebeğin CKS’leri
130’un altına düşmüş ama kimse bana haber vermedi” dediğinde; hekimin kusurlu sayılması için gereken “beklenebilirlik” unsurunun oluşmadığı tarafımdan anlaşılmakla birlikte, tıp eğitimi ve tecrübesi olmayan bir kimsenin bunu bu cümleden çıkarması olanaksızdır. Hukuk ve Tıp Mensupları Arasında Bir İletişimsizlik Mevcut Örnekler çoğaltılabilir. Bunlar ilk bakışta aklıma gelenler. Ancak net olan, hukuk ve tıp mensupları arasında bir iletişimsizlik olduğudur. Tıp mensupları kendilerini ifade ederken hukukçuların yaklaşımlarını bilememekte; hukuk mensupları karar verirken tıp mensuplarının ifade etmek istediklerini anlayamamaktadır. Bilirkişiler de çoğu zaman hukukçuların anlayabileceği dili kullanmamaktadır. Hukuk ve tıp mensupları arasında ortak dil olmalı mı? Olabilir mi? soruları bir tarafa, Mevlana Celaleddin Rumi’nin söylediği gibi “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilirler” diyerek, iki alanın meslek mensuplarının yerini değiştirmek ve tecrübe etmele-
rini sağlamak mı çözüm olur acaba? Tabii ki bu imkansız. Yapılabilecek olan, iki temel alan arasında “ortak dil oluşturmak” adı altında, hukuk ve tıp mensuplarının mümkün olduğu kadar çok birlikte olabileceği ortamlar sağlamak, bu ortamlarda mümkün olduğunca iki alanı da bilen kişileri, tabiri caizse “tercüman” olarak kullanmak çözüm olabilir. 2007 yılında koordinatörlüğünü yaptığım bir Tıp Hukuku Sertifika Programında hekimlere ve hukukçulara ayrı ayrı eğitim vermiştik. Hekimlerin derslerine genel olarak katılıyordum. Bir derste hocamız “zilyedlik” dediğinde “elde bulundurma” olarak anlamını hekim grubuna açıklamıştım. Bir süre sonra hekimlerden biri, hocaya örnekle bir konuyu anlatmaya çalışırken, “saturasyonu düşmüş” demişti. Bu kez hocaya, “oksijenlenmesi azalmış” şeklinde açıklama yapmış idim. Bu nevi tercümanlıklar olumlu olabilir. Kanaatimce, hukuk ve tıp mensuplarını mümkün olduğu kadar çok bir araya getiren akademik ve uygulamayı kapsayan toplantılar yapılarak, her alanın kendi içindeki sorunların kendi içinde kalmaması sağlanmış olur.
Paylaşılan sorunlar ve duygular anlaşmayı, hakkaniyeti sağlar. Hukuk ve tıp mensupları arasındaki iletişim uzun vadede, tıp mensuplarının sorumluluklarının farkına varması, hukuk mensuplarının tıp biliminin riskli yapısını anlaması yönlerinden faydalı olacağı gibi; iki alana da çok yabancı olan hastaların da, hem tıp hem hukuk alanında mağduriyetlerini önleyecektir kanaati ile tüm okuyuculara sağlıklı ve adaletli günler dilerim.
Hekimin söylemek istediği ile hâkimin anlamaya çalıştığı konular arasındaki farklılıklar, uyuşmazlığın hakkaniyete uygun çözümlenmesini zorlaştıran durumlardır. EKİM 2012
47
Türkiye’nin “Dumansız Hava Sahası” Dünyaya Resmen Örnek Oldu haber, SARE KUŞ
D
umansız Hava Sahası uygulamasının ardından Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) resmi internet sitesinde Türkiye’nin tütünle mücadelesinden övgüyle söz edildi. Türkiye’nin bu örnek mücadelesini “Başarı hikayesi” olarak nitelendiren DSÖ, tütün kullanımı yaygınlığının azaltılması konusunda böyle bir ilerlemenin, sağlıklı tütün kontrolü politikalarını benimseme ve uygulama konusunda güçlü bir siyasi irade ve hükümet kararlılığı olmadan yapılamayacağının altını çizdi. DSÖ’nün gerek internet sitesinden gerekse gerçekleştirdiği toplantılarda ülkemize yönelik övgü dolu sözleri bu mücadeleyi planlayıp hayata geçirenlerle böylesine önemli bir konuyu sahiplenip en büyük destekçisi olan halkımız ve güzel bir medya savunuculuğu örneği gösteren Türk medyası açısından tam bir gurur vesilesidir. Türkiye’nin 2008’den beri yürüttüğü tütünle mücadelede yakaladığı son
başarısı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi 62. Bölge Toplantısında duyuruldu. DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Zsuzsanna Jakab, Türkiye’nin DSÖ’nün MPOWER ölçütlerinin tamamını yerine getiren dünyadaki ilk ve tek ülke olduğunu açıkladı. MPOWER nedir, bu kapsamda neler yapıldı? MPOWER, DSÖ’nün ülkelerin tütün kontrol çalışmalarına rehberlik etmesi için tüm üye ülkelere önerdiği politika paketidir. Türkiye, MPOWER çalışmaları kapsamında aşağıdaki kazanımları elde etmiştir. İşte bu harflere denk gelen anlamlar ve yapılan çalışmalar; M “monitor”: Tütün kullanımının takip edilmesi kapsamında ülke genelinde çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Küresel Yetişkin Tütün Araştırmaları sonuçlarına göre 2008 yılında yüzde 31,2 olan ülke genelindeki sigara kullanma oranı, 2012 yılında yüzde
EKİM 2012
49
Son dört yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısı yaklaşık 3,5 milyon azalmıştır. 27,0’a düşmüştür. Yani son 4 yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısı yaklaşık 3,5 milyon azalmıştır. Bu oran özellikle halkın sağlığını korumakla görevli sağlık profesyonelleri arasında daha dramatik şekilde kendini göstermiştir. Şöyle ki; düzenli olarak sigara içme oranı uzman hekimlerde 2007’de yüzde 22,1 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 12,7’ye, pratisyen hekimlerde yüzde 30,5’ten yüzde 23,9’a, hemşire-ebelerde yüzde 29,5’ten yüzde 20,5’e, sağlık yöneticilerinde ise bu oran yüzde 39,5’ten yüzde17,5’e gerilemiştir. P “protect”: Pasif sigara dumanından halkın korunması amacıyla 4207 sayılı yasada düzenlemeler yaparak yasal mevzuatını güçlendirmiştir. Bu
50
E KİM 2012
kapsamda ikamete mahsus konutlar (evler) hariç tüm kapalı alanlara sigara içme yasağı getirilmiştir. 2008 yılı Mayıs ayından bugüne kadar ülke genelinde 2.828 denetim ekibi ile 3,5 milyon (3.670.672) denetim gerçekleştirildi. Bu denetimlerde 25.334.127 TL idari para cezası kesilmiştir. Ülkemizdeki denetimlerin etkinliğini daha da artırabilmek için tablet bilgisayarlarla online denetim sistemine geçilecektir. ALO 184 hattına gelen ihbarlar, eğitimli operatörlerin bulunduğu kontrol merkezine aktarılacak, burada görev yapan takım liderleri GPS yardımıyla ihlalin gerçekleştiği adrese en yakın denetim ekibini belirtilecek ve sistem üzerinden görevlendirilmesini yaparak olay yerine en kısa sürede intikal etmesi sağlanacaktır. O “offer”: Sigara bırakmak isteyenlere destek olmak amacıyla ALO 171 “Sigara Bırakma Danışma Hattı” ve Sigara Bırakma Poliklinikleri kurulmuştur. W “warn”: Sigaranın zararları konusunda toplumun uyarılması kapsamında halkı bilgilen-
dirmek ve uyarmak amacıyla sigara paketlerine resimli ve yazılı uyarı mesajları konmuştur. Bu yıl içinde yapılan mevzuat değişikliği ile sigara paketlerinin her iki yüzünde çerçevesiyle birlikte ortalama yüzde 50 yer kaplayan resimlerin oranını, yüzde 65’ten az olmayacak şekilde arttırılmıştır. Son değişikliklerle M-POWER haritasında en üst düzeyde yer alınmıştır. Sırada da düz paket uygulamaları ile ilgili çalışmalar yer alacaktır. E “enforce”: Tütün ürünlerinin reklâmlarının önlenmesi amacıyla sigaranın her türlü reklâmı, sponsorluğu, tanıtımı ve marka paylaşımı yasaklanmıştır. R “raise”: Vergilerin artırılması amacıyla tütün vergilerindeki artış trendi devam etmiş ve 2012 yılı itibariyle tütün ürünlerindeki vergi yükü yüzde 80.25’e yükselmiştir.
Teknolojinin İnsan Sağlığı ile Buluştuğu Nokta...
RADYOTERAPİ TEDAVİ CİHAZI Radyoterapi gören kanser hastaları için tümöre istenilen dozu yüksek hassasiyette verirken sağlam dokuları koruyan en gelişmiş tedavi cihazlarındandır. Adaptif, IGRT ve IMRT tedavi tekniklerinin kullanılabildiği Hi-Art ve Tomo-HD modelleri en gelişmiş radyoterapi sistemleri arasındadır. Tek seansta 40 x 160 cm² alanda ışınlama imkanına ve 6 MV Linak & Binary 64 MLC (6mm) & MVCT özelliğine sahip yegane cihazdır. Hi-Art sistemi ile Helikal Özelliği ve Tomo-HD ile Helikal ve Direk Işınlama Özelliği bulunmaktadır.
TomoHDTM Treatment System
www.meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92
haber, SU ÖZGÜR
S
ağlık Bakanlığınca, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde ülkemizde ağır ruhsal bozukluğu olan hastalara,toplum temelli ruh sağlığı modeli çerçevesinde,psiko-sosyal destek hizmetleri verilmesi takip ve tedavilerinin gerektiğinde evde sağlık hizmetleri uygulamasına entegre bir şekilde yaşadıkları ortamda sunulabilmesi için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi bünyesinde,Yahşihan Hacıbey T.O.K.İ. de açılan Toplum Ruh Sağlığı Merkezi, kısa zamanda önemli gelişmeler kaydetti. Ruhsal tedavi, toplumsal çevreye uyum, psiko-sosyal beceri kazandırıl-
52
E KİM 2012
Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde Hastalar Üretime Başladı ması ve geliştirilmesi, farkındalık yaratmak ve hastaların hobilerini destekleme programı çerçevesinde yapılan el sanat ürünleri görücüye çıktı. Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi poliklinikleri içerisinde oluşturulan bir stantta, ruh sağlığı merkezi hastalarının yapmış olduğu el becerisi ürünleri sergilenerek vatandaşların beğenisine sunuluyor ve aynı zamanda ürünler, personele ve vatandaşlara satılıyor. Satılan ürünler arasında takı çeşitleri, el yapımı oyuncak ve örgü bebekler, şal, atkı, yelek, hırka, lif, cep telefonu kılıfları ve ebru sanatı resim ve tablolar bulunuyor. Yüksek İhtisas Hastanesin-
de sergilenen ürünler vatandaşlar ve personelden tarafından yoğun bir ilgi görüyor. Ürünlerin Gelirlerinden Hastalara Pay Hemen her gün stant vitrinleri dolup, boşalıyor. Sembolik rakamlarla satışa sunulan ürünlerden elde edilen gelirlerin bir kısmı, hastalara verilerek teşvik ve güven duygusu verilmeye çalışılıyor. Konuyla ilgili olarak açıklamada bulunan Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Osman ACAR, şunları söyledi: “Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi olarak, Bakanlığımızın “Sağlıkta Dönüşüm Programının” iyi bir uygulayıcısı olabilmek için ilk günden itibaren var gücümüzle çalışıyoruz. Ruhsal ve toplumsal beceri eğitimini amaçlayan merkezimizde bu doğrultuda çalışmalar yaptığımız ilk başlangıç döneminde İlimizdeki asgari çalışma şartlarına rağmen, halk eğitim merkezimizde görevlendirilen uğraşı öğretmenlerimiz eşliğinde hastalarımızın ilgi ve yetenekleri ortaya çıkarılarak rehabilite edilmesi, psiko-sosyal destek hizmeti çerçevesinde topluma kazandırılması amaçlanmaktadır. Kronik-Ruhsal hastalığa sahip hastalarımız bu bakımdan beklenilenin üzerinde bir gayret ve özveriyle, ruhsal ve toplumsal gelişimlerine önemli katkılar sağlamışlardır.”
’den Medikal İnnovasyonlar Yeni HPL500 CIS; İdrar Analizörü entegre edilmiş Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon cihazı ile Klozete dökülen idrarın tahlili de yapılabilmektedir.
YENİ
NTLİ PATEDEL MO
HPL 500 CIS
HPL 500 C
İdrar Analizörlü Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı
Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı
Ayaktan açılıp kapanabilen kapak
HPL 400 Macerator Ördek Sürgü İmha Cihazı
MEP 010-020
Tek Kullanımlık Malzemeler
HBT 200
Ultrasonik Temizleyici
HSS 1023 B
HBT 320
Buharlı Sterilizatör
Paketleme Masası
ISO 9001:2008 ISO 13485:2003 ISO 14001:2004 Bursa Organize Sanayi Bölgesi Kahverengi Cad. No:20/B Nilüfer / BURSA 16140 TÜRKİYE Tel. : +90 224 243 68 17 Fax : +90 224 243 68 18 www.medisel.com.tr medisel@medisel.com.tr
CORNELIA DIAMOND
“Sağlıkta kalite için el ele”
ÖZEL HASTANELER VE SAĞLIK KURULUŞLARI DERNEĞİ T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
www.ohsadkurultayi.org
Yaşanan Tüm Hastalıkların Yüzde Yirmisi Kalp Hastalıklarıyla İlgili haber, AYŞE YILMAZTÜRK
Kalp hastalıkları ile ilgili farkındalığımız yüksek fakat bu hastalıklara sebep olan alt unsurlarla ilgili farkındalığımız az.
P
hilips, kalp sağlığı üzerine Türkiye genelinde yaptığı yeni araştırma ile “Türkiye’nin kalp haritası”nı çiziyor. Yedi coğrafi bölgede; İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde yapılan yeni araştırma; Türk halkının kalp ve damar hastalıkları hakkında bilinç düzeyi ile sağlıklı yaşam ve doğru beslenme konusunda sergilediği tutumu ortaya koyuyor. Türkiye’de kalp ve damar hastalıkları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla gerçekleştirilen Türkiye’nin kalp sağlığı profili konulu araştırmanın adeta mevcut kalp sağlığı haritasını ortaya koyduğunu ifade eden Philips Sağlık Türkiye Ticaret Direktörü Esen Tümer tüm dünyada sağlık hizmetinin bütün aşamalarını hedef alan yenilikler ortaya koyduklarını vurgulayarak, “Bu doğrultuda kalp hastalığının yaygınlaşmasını engellemeyi görev edinen, öncelikle “insan” odaklı sağlık hizmeti sunan ve kardiyoloji çözümlerinde küresel lider olan bir marka olarak, kalp
hastalığı tedavisinde önleyici tedaviden sürekli izlemeye kadar tüm evrelerini anlamada, elde edilen sonuçları iyileştirmede, maliyetleri optimize etmede ve anlamlı yenilikler sunma konusunda paydaşlarımızla işbirliği içerisinde çözümler üretiyoruz.” dedi. Farkındalığımız Az Yapılan toplantıda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Fetin Rüştü Yıldız son yıllarda özellikle tütünle ve obeziteyle mücadelede ciddi bir farkındalık oluştuğunu belirterek, “Günümüzde sigara, stres ve obezite kalp hastalıklarında çok yaygın bir altyapı teşkil ediyor. Son yıllarda ülkemizde özellikle tütünle ve obeziteyle mücadelede ciddi farkındalık oluşturuldu. Fakat bu bilinçlenmenin yanı sıra yangın çıkmadan önlem almanın yollarını da bilmemiz lazım. Türkiye geneline baktığımızda yaşanan tüm hastalıkların yüzde 20’sinin kalp hastalıklarıyla ilgili olduğunu görüyoruz. Araştırmalara göre Sağlık Bakanlığı kadrolarında kardiyolog sayısında
EKİM 2012
55
Kadınlar kalp hastalıkları konusunda erkeklerden daha duyarlı davranıyor. 2007 yılından bugüne yüzde 27’lik bir artış var. Polikliniklerde ise kardiyoloji ve kalp cerrahisi alanında hasta sayısında 4 yıllık bir sürede neredeyse iki katı artış görüyoruz. Kalp hastalıkları ile ilgili farkındalığımız yüksek fakat bu hastalıklara sebep olan alt unsurlarla ilgili farkındalığımız az. Özellikle son yıllarda Bakanlığımızın geliştirdiği kalp hastalıklarına zemin oluşturan unsurlarla yapılan mücadelenin bir devlet politikası haline gelirse başarılı olacağına inanıyorum. Bunun yanı sıra her şeye ilk başta kendimizle başlamamız gerekiyor. Önce kendimizi değiştirmeliyiz.” diye konuştu. Mücadele Çok Önemli Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol ise, “Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sorunlardan birini teşkil ediyor. Toplumdaki kalp-damar hastalıkla-
56
E KİM 2012
rı riskini azaltmak için alt faktörlerle ilgili yapılan mücadele çok önemli. Sigara kullanımı konusunda araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi azalma var. Bu anlamda, Bakanlığın yürüttüğü “Dumansız Hava Sahası” kampanyasını çok önemli görüyorum ve oldukça başarılı buluyorum. 15-20 yıl sonra bu kampanyanın sonuçlarını daha iyi göreceğiz.” dedi. Kalp damar hastalıklarını önlemede etkili olabilecek önerilerden bahseden Erol, “Spor açısından bizim önerimiz günde 30-45 dakika tempolu yürüyüştür. Halkımıza merdiven kullanmayı, kısa mesafelerde arabaya binmemeyi öneriyoruz. Halı sahalarda ısınmadan yapılan sporu önermiyoruz. Sigarayı içmemeyi aynı zamanda yanınızda da içirmemeyi öneriyoruz.” dedi. Yüzde 35’imiz Potansiyel Kalp Hastası Yapılan araştırmaya göre toplumun yaklaşık yüzde 35’i potansiyel kalp hastası. Nüfusun yaklaşık yüzde 5’lik bir kesimi, kalp krizi deneyimi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Görüşülen kişilerin yüzde 22’si ise kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını yitirmiş bulunuyor. Görüşülen zayıf ve normal kilolu kişilerin yüzde 2’si daha önce kalp krizi geçirdiğini belirtirken bu oran fazla kilolu ve obez kişilerde yüzde 6’ya çıkıyor.
Kadınlarda Duyarlılık Daha Yüksek Toplumun yüzde 43’ü bugüne kadar kalp ve damar sağlığı için kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitmemiş kişilerden oluşuyor. Kadınlar kalp hastalıkları konusunda erkeklerden daha duyarlı davranıyor. Kadınların yüzde 47’si kalp ve damar sağlığı için kontrol amaçlı olarak kontrole giderken bu rakam erkeklerde yüzde 38’e kadar düşüyor. Bugüne kadar kalp ve damar sağlığını kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitme sıklığı zayıf ve normal kilolularda yüzde 33 iken, fazla kilolu ve obezlerde yüzde 50’yi gösteriyor. Bel çevresi kalın olan kişiler yüzde 52 ile bugüne kadar kalp ve damar sağlığını kontrol amacıyla bir kalp doktoruna ya da sağlık kurumuna gitme oranı kalın olmayan kişilerden (yüzde 36) açık ara önde gidiyor.
FIKSMED Bilgi iรงin : 0312 284 15 25
Sonbahar Aylarında Vücut Direncinizi Bitki Çayları İle Güçlendirin haber, ÖMER DURAK
S
onbahar aylarının gelmesi ile hava şartlarında sık sık gözlenen değişimler, gündüz ve gece arasındaki artan ısı farklılıkları soğuk algınlığına yakalanma riskini artırıyor. Özellikle bu aylarda gençler için eğitim döneminin başlaması, çalışanlar için artan yoğunlukta iş temposu, kapalı mekânlarda geçirilen sürelerin artması nedeniyle soğuk algınlığı hızlı bir yayılış gösteriyor. Ardından ilaçlar, ağrılar, sızılar, eğitim aksıyor, işgücü kaybı ortaya çıkıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, hava değişikliklerinde alınması gereken önlemlere dikkat çekiyor. Soğuk algınlığı, öksürük denilince akla ilk olarak ıhlamur çiçeği geliyor, şüphesiz. Çoğu evde akşamları ıhlamur tek başına ya da içerisine bazı meyve ve baharat parçaları ilave edilerek hazırlanan farklı lezzetli içecekler halinde sıklıkla tüketiliyor. Ihlamurun kapaklı demlikte demlenerek hazırlanması halinde hem yangı ve ağrı giderici hem de yatıştırıcı etkileri bulunduğunu, taşıdığı müsilajların boğazdaki tahrişi onardığını büyük küçük herkes biliyor. Çevrenizde soğuk algınlığına yakalanmış kişiler varsa mutlaka olası riskleri önlemek için gün içerisinde sık sık
58
E KİM 2012
adaçayı ve ıhlamurun birlikte demlenerek içilmesi yararlı olacaktır. Bu çay içerisine karanfil taneleri, zencefil kökü dilimleri ve birkaç parça karabiber meyvesi atılabilir, böylece etkinliği atar. Tabii bu karışımda oranlar sizin lezzet beklentilerinize göre ayarlanmalıdır. Ayrıca hazırladığınız bu çay içerisine ekinezya çiçek çayı (Echinacea purpurea çiçeği) poşeti de ekleyebilirsiniz. Soğuk algınlığı çaylarında şeker yerine bal ya da ufak bir parça meyan balı ilave edilmesi önerilmektedir. Meyan balı içerisindeki glisirizin bildiğimiz şekerden 60 misli daha tatlıdır. Yani tatlandırırken aynı zamanda boğazı yumuşatmaya yardımcı olacaktır. Diğer taraftan, boğazınızda herhangi bir şekilde bir yanma hissi olması halinde üç tane adaçayı çay poşetini bir bardak taze kaynatılmış su içerisinde ılıyıncaya kadar bekleterek bu çay ile gargara yapmanız önerilir. Bu suretle virüsler boğazınızda hücre içerisine girmeye fırsat bulamadan öldürülür. Bu önlemleri zamanında ve yeterince uygulayamadığınızda virüs hücre içerisine girer ve o zaman hastalık başlar. Hastalığın başlaması durumunda da yukarıda önerilen çaylardan tedaviye yardımcı olarak yararlanılması hastalığın daha kısa sürede iyileşmesi, hastalık şikâyetlerinin daha hafif geçmesini sağlayabilir.
5
DÜNYA SAĞLIK TURİZMİ TEMSİLCİLERİ ANKARA’DA BULUŞUYOR
DÜZENLEYEN
KATKILARIYLA
SAĞLIK TURİZMİ DERNEĞİ
ASSOCIATION OF HEALTH TOURISM
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN:
www.saglikturizmikongresi.org - www.healthtourismcongress.org (www.saglikturizmi.org.tr)
Bademcik ve Geniz Eti Ağrısı Çocuğun Psikolojisini Etkiliyor
haber, SERRA KUL
Çocukluk çağının önemli ve sık tekrarlayan rahatsızlıklarından geniz eti ve bademcik rahatsızlıkları, kimi zaman yatakta geçirilen sıkıntılı günlere neden oluyor.
H
er çocukta olur deyip geçilen bademcik ve geniz eti rahatsızlıkları çocukların psikolojisini, sosyal hayatını, okuldaki başarısını bile olumsuz etkileyebiliyor. Rinoest Klinik’ten KBB Uzmanı Op. Dr. Coşkun Şanverdi, çok sık karşılaşılan bu sağlık sorunu ile ilgili neler yapılması gerektiğini bakın nasıl anlatıyor. Çocukluk çağının önemli ve sık tekrarlayan rahatsızlıklarından geniz eti ve bademcik rahatsızlıkları, kimi zaman yatakta geçirilen sıkıntılı günlere neden oluyor. Kulak Burun Boğaz ( KBB ) Uzmanı Dr. Coşkun Şanverdi, geniz eti ve bademcik sorunlarının hastanın günlük yaşantısını etkilediği gibi okul çağındaki çocukların başarısının da ciddi oranda etkilediğini, karşımıza ciddi bir sosyal ve eğitim sorunu olarak çıktığını belirtiyor. Yaşanan bu sağlık sorunu ile ilgili yapılması gerekenler konusunda bilgi veren Op. Dr. Coşkun Şanverdi, miniklerin korkulu rüyası haline gelen geniz eti ve bademcik rahatsızlıkları
nedeniyle çocuklarda burun tıkanıklığından, gündüz yorgunluk hissi ve baş ağrısına, horlamadan uykuda nefes kesilmesine, davranış bozukluklarından hiperaktiviteye kadar birçok sorun yaşanabildiğini ifade etti. Dr. Şanverdi, bu rahatsızlığın, yalnızca sağlık açısından değil psikolojik açıdan da sıkıntı yaratabildiğini vurguladı. “Geniz eti ergenlik sonrası gerileyen, bademcik ise daha çok 3-10 yaş arasında görülen bir rahatsızlık olma özelliğine sahiptirler ve vücudun bağışıklık sisteminde görev alırlar” diyen KBB Uzmanı Dr. Coşkun Şanverdi, buna rağmen bademcik ve geniz eti operasyonlarının neden yapıldığı ve bademciklerin neden ameliyatla alındığının en büyük merak konusu olduğuna değindi. Dr. Şanverdi bu konuya şöyle açıklık getirdi: “Sağlıklı olmayıp işlevini yerine getiremeyen bademcikler, vücudu dışarıdan giren mikroplara karşı savunmak yerine sürekli iltihaplanarak bırakın vücudu savunmayı, aksine vü-
EKİM 2012
61
Bademcik ameliyatlarında teknolojik gelişmelerin sayesinde artık yeni yöntemler kullanılıyor. cut için mikrop kaynağı oluşturmaktadırlar. Daha da önemlisi, çok sık geçirilen bademcik iltihapları sadece o bölgeyi etkilemekle kalmayıp; kalp, eklem ve böbrek romatizması için de önemli bir risk oluşturmaktadır.” Bu konuda başarılı çalışmalara imza atan Dr. Coşkun Şanverdi, geniz eti ve bademcik hastalıklarının tedavisinde öncelikli olarak ilaç tedavisi uygulanması gerektiğini, uygulanan ilaç tedavisine rağmen sonuç alınmayan durumlarda ise cerrahi yola başvurulması gerektiğinin altını çizdi. Geniz Eti Ameliyatlarına Hangi Durumlarda Karar Vermeliyiz? KBB Uzmanı Dr. Coşkun Şanverdi, geniz eti ameliyatına hangi durumlarda karar verilmesi gerekenler konusunda ebeveynleri şöyle bilgilendirdi: 1- Ortaya çıkan geniz eti iltihapları çocuğun sık tekrarlayan orta kulak iltihabı geçirmesine sebep oluyorsa, 2- Geçirilen geniz eti iltihapları kronik orta kulak enfeksiyonlarına yol açmışsa, 3- Senede 5 veya daha fazla sayıda geniz eti iltihabı geçiriliyorsa, 4- Ağzı açık uyuma, gündüz ağzı açık dolaşma, burun tıkanıklığı ve horla-
62
E KİM 2012
maya yol açan geniz eti büyüklüğü varsa, 5- Uykuda nefes kesilmelerine sebep olan geniz eti büyümesi varlığında geniz eti ameliyatı yapılmalıdır. Bademcik ameliyatı şu durumların herhangi birisinin olması durumunda gereklidir. 1- Sık bademcik iltihabı geçiriyorsa (senede 5 veya daha fazla sayıda) 2- Uykuda horlama ve nefes kesilmesine sebep olacak kadar sorun çıkaran büyük bademciklerin varlığında, 3- Çocuğun havale geçirmesine sebep olan sık bademcik iltihapları oluşuyorsa, 4- Beslenme bozukluğu ve kilo kaybına yol açıp büyüme gelişmeyi bozacak kadar büyük bademciklerin varlığında, 5- Erişkinlerde tüm tedavilere rağmen geçmeyen bademcik taşı ve ağız kokusu varlığında,
6- Geçirilen bademcik iltihapları kalp, eklem ve böbrek romatizmasına yol açmışsa… KBB Uzmanı Op. Dr. Coşkun Şanverdi, belirttiğine göre, bahsedilen bu sıkıntılar yaşandığı takdirde bademcik ve geniz eti ameliyatına gerek olduğuna kadar veriliyor. Bademcik ameliyatlarında teknolojik gelişmelerin sayesinde artık yeni yöntemler kullanılıyor. Thermal welding sistem denilen ve ameliyat sırasında dokulara verilen termal hasarı minimuma indirmeyi hedefleyen bu yeni yöntem sayesinde bademcik ameliyatları klasik yöntemlere oranla çok daha kansız geçiyor, kısa sürüyor ve termal hasarın minimuma inmesi, ameliyat süresinin kısalması gibi avantajları sayesinde ameliyat sonrası dönemde ağrı da büyük ölçüde azalıyor. Çocuk sadece birkaç gün içerisinde iyileşiyor ve kısa sürede okul yaşantısına geri dönebiliyor.
YENİ ÜRÜNLER
Acer’den Windows 8 Hizmeti Acer, Windows 7’den Windows 8’e yükseltme işlemini müşterilerine ücretsiz sunduğunu açıkladı. Daha önce ultrabook modelleri için geçerli olan bu kampanyanın Ekim ayından itibaren satın alınan diğer Acer marka ürünleri için de geçerli olacağı belirtildi.
Sağlam Anahtar DataStar, LaCie’nin ‘Sağlam Anahtar’ adını verdiği USB beleği satışa sundu. Özel tasarlanan bellek, 100 metre yüksekten düşmeye, ısıya ve suya dayanıklı olarak geliştirildi. 16 ve 32GB olmak üzere iki farklı depolama seçeneği sunan USB bellek, saniyede 150 MB’a ulaşan veri aktarım hızına sahip.
Söz konusu ürünler arasında orijinal olarak Windows 7 Home Basic, Home Premium, Professional veya Ultimate içeren Acer Aspire dizüstü bilgisayarlar, Acer Aspire masaüstü bilgisayarlar yer alıyor. Aynı zamanda orijinal olarak Windows 7 Home Basic veya Windows 7 Home Premium içeren Acer TravelMate dizüstü bilgisayarlar ve Veriton masaüstü bilgisayarların da dahil olduğu açıklandı. Yapılan açıklamada kullanıcıların detaylar ve yükseltmeyi gerçekleştirebilmek için www.acer.com/ windows8upgrade sayfasından yararlanabilecekleri kaydedildi.
AES-256-bit şifreleme anahtarı ile verileri koruyan ürün, parolalı koruma alanı oluşturulmasını da mümkün kılıyor. Ayrıca LaCie RuggedKey alan herkese LaCie’nin bulut depolama alanı olan Wuala’da da bir yıl boyunca belleğin kapasitesi kadar bir alan daha sunuluyor. Ürünün 16 GB sürümü 49 Euro + KDV, 32 GB sürümü 79 Euro + KDV fiyatla satışa sunuldu.
EKİM 2012
65
YENİ ÜRÜNLER
hazırlayan: GÜNEŞ KAZDAĞLI
Ortak Araç Kullanım Sistemi ile ‘araç kiralama’ uygulamalarını kolaylaştıracağını açıkladı. Fransa’da test edilen Ortak Araç Kullanım Sistemi ile kullanıcılar, istedikleri aracı rezerve edebiliyor ve dijital anahtarı kendi akıllı telefonlarına indirebiliyor. Rezerve edilen araç için kullanıcıların cep telefonlarına şifreli ve kopyası üretilemeyecek bir formatta veri kaydı gönderiliyor. SIM kartı üzerinden depolanan bu veriler, araç için gereken erişim yetkisini barındırıyor.
IdeaPad S400 Türkiye’de Lenovo, yeni IdeaPad S serisi dizüstü bilgisayarların S400 modeli Türkiye pazarında satışa sunuldu. 14 inç’lik IdeaPad S400, 21.9 mm incelik ve 1.8 kilogramdan az ağırlığıyla “ultra-taşınabilir” kategorisinde değerlendiriliyor. Notebook, 3. nesil Intel Core işlemcisi ve 500GB’a kadar sabit disk depolama kapasitesiyle de dikkat çekiyor. Söz konusu depolama kapasitesi kullanıcılara müzik, film ve belgeleri depolama alanı sunuyor ve akıllı enerji yönetimiyle de pil ömrünün 5 saate kadar uzamasını sağlıyor. Ayrıca stereo hoparlör ve Dolby Advanced Audio v2 sertifikasyonu olan IdeaPad S400, ‘Lenovo Quick Start-anında açılma’ özelliğine de sahip. Notebookta ayrıca; veri yedekleme, yeniden yükleme, bozuk dosya kurtarma gibi işlemleri tek tuşla halledebilen ‘OneKey - Tek Tuşla Veri Kurtarma Sistemi’ de mevcut.
Arabaların Yeni Anahtarları Akıllı Telefonlar Continental, Yakın Alan İletişimi (NFC) teknolojisini kullanarak geliştirdiği ve araba anahtarlarını akıllı telefonlara entegre eden
66
E KİM 2012
NFC teknolojisini kullanan cep telefonu ile aracın kapıları açılabiliyor; motor çalıştırıldığı an ise kullanıcıya gönderilen dijital anahtar doğrulanıyor. Sistem tüm araç modellerinde kullanılabiliyor. Ortak Araç Kullanım Sistemi’nin sunduğu teknoloji ile aracın nerede park halinde olduğu da bir önem taşımıyor. Kullanıcıların cep telefonları üzerinden kontrol edilen sistem ile aracını terk eden kullanıcıların yeri kaydedilerek; işlemler çok daha hızlı yapılabiliyor. Ortak Araç Kullanım Sistemi’nin cep telefonu ile Bluetooth üzerinden otomatik olarak eşleşebilme özelliği; sistemin gelecek dönemlerde birçok yeni özellik ile geliştirilmeye müsait olduğunu da ortaya koyuyor.
www.cagdasmedikal.com
Bayramın Bayram Olsun yazı,
GÖKHAN ÜMİT L ALELİ
A
kşam yemeği sonrasında odasına erkenden çekilmiş, içinde tarif edemeyeceği bir duygu fırtınası yaşıyordu. Önce pencereden sokağa doğru baktı sonrasında geriye bıraktığı ve sekiz büyük yıla sığdırdığı hayallerine. Odaya gelen diğer arkadaşlarının şakalaşmaları ve cıvıl cıvıl sesleri onu hiç mi hiç etkilemedi. Oysa daha dört gün öncesinde sessiz olmaları konusunda onlarla tartışmaya girmişti. Yastığının altında gizlediği poşeti yokladı birden, içindeki üç ayrı parçayı tek tek hissetti. Yatağa uzandı, yastığın altındaki poşeti kulağına alarak gözlerini kapadı. Yarın Bayramdı, artık farkına varıyordu her şeyin. Kendi anne ve babası nerede ve kiminleydi? Zordur yetiştirme yurtlarında bayramı beklemek. Devletin bu yıl ki uygulamasıyla kendisine babalık eden, şefkat elini uzatan aileyle tanışacaktı. Sabahın ilk saatlerinde dayanamadı. Hayallerini içine örttü, kafasındaki soru işaretleri ve yaşadığı heyecanı da küçük kollarının arasına sıkıştırarak uyuya kaldı. Sabahın beşinde ani bir ses ile uyandı. Ne zaman uyuya kaldığının farkında bile değildi. Hemen hediye poşetini yokladı yerindeydi sonrasında yüzünü yıkadı ve tuvalet ihtiyacını giderdi. Öncelikle çoraplarını giydi sonrasında üzerine büyük gelen mavi renkli gömleğini ve pantolonunu giyindi, boyu da biraz büyük gelmişti ama önemi yoktu. Son olarak ayakkabılarına baktı. Ayakkabının altını inceledi topuk kısmına o büyük parmaklarıyla baskı uyguladı, ışıkta yanıyordu. Pencereye yöneldi. Akşam koçağına
68
E KİM 2012
alarak rüyadaki hayallerini bırakmak istiyordu bahçedeki ağaçların altına. Dışarıya baktığında kalabalığı gördü, bahçe duvarının yanında ise sıralanmış rengarenk arabalar… Koşarak aşağıya indi. Diğer arkadaşlarına göz gezdirdi herkes yeni kıyafetlerini giymişti. Koridorda oluşturulan sıraya arkadaşları gibi o da geçti. Kalbi küt küt atıyordu. Yurt müdürü isimleri okuyor gelen ailelere çocukları tanıştırıyordu. Sonunda onunda ismi okundu, koşarak çıktı orta yerde kırklı yaşlarda bir adam gördü ve elini tutarak arabaya doğru yürüdüler. “Merhaba ben Hüseyin eşimin adı da Gülnihal. Senin adın ne bakalım?” diye sordular. “Sinan” dedi sadece “Bu bayram bizim misafirimizsin Sinan şimdi hep birlikte camiye gidip namazımızı kılacağız sonrasında vefat eden yakınlarımızın mezarlarını ziyaret edeceğiz. Daha sonra kurbanımızı keseceğiz. Akşama da seni öğretmenlerine teslim edeceğiz” Hiçbir şey diyemedi beraber camiye gittiler birlikte abdest alıp Bayram namazını kıldılar namaz çıkışında cemaatle teker teker bayramlaştı. Ne kadar da coşkulu bir kalabalık vardı, sonrasında mezarlık ziyaretini yaptılar ve evlerine giderek kurbanlarını kestiler. Hüseyin amcanın da elini öptü “Bayramın bayram olsun” dedi. Koşarak odasına çıktı. Acaba gelecek yıl hangi Hüseyin amcaya “Baba” , Gülnihal teyzeye “Anne” diyecekti. Bayramları otel odasında geçinmek yerine hayatta olan büyüklerinin duasını almak dileğiyle; Bayramınız bayram olsun…
Tasarım Mucizesi!
Ford Focus Markalar farklılaşma adına bir yandan fantastik tasarımlara imza atarken, diğer yandan teknoloji, güvenlik, konfor ve sürüş deneyimi üzerine onlarca farklı uygulamaya imza atıyor. Son yıllarda en çok mesai, emek ve para harcadıkları alan ise “tasarım”. Fakat tasarımın da artık sadece güzel ve fonksiyonel olması tek başına yetmiyor. Ardında bir felsefe, bir hikâye barındırması ve bunu hedef kitlesine anlamlı bir şekilde aktarması gerekiyor. İşte Ford Kinetik tasarım anlayışıyla böyle bir felsefe barındırıyor. 1908’de, otomotiv sektörünün üretim felsefesini ve sistemini kökten değiştiren, ucuz, kaliteli ve hızlı
70
E KİM 2012
otomobil üretme hayalinin gerçekleşmesinde devrim niteliğinde bir yenilik olan üretim bandı sistemini dünyaya hediye eden Henry Ford, böylelikle dünya otomotiv tarihine adını altın harflerle yazdırmış oldu. Ford Avrupa Kıdemli Tasarım Başkanı Martin Smith’in 2004 yılında ilk çizgilerini karaladığı kinetik tasarım anlayışı Ford’un yakın tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Dinamik sürüş karakteristiklerinin otomobilin her santimetre karesine yansıtıldığı, iç ve dış tasarım elementleri yoluyla görselleştirildiği kinetik tasarım felsefesi, markanın yeni görsel kimliğinin de temelini oluşturuyor.
hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
Tasarım
Kinetik tasarımı izah etmek biraz zor, ancak otomobile baktığınız ve hatlarında kaybolduğunuzda ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız. Ford Focus’u ilk gördüğünüzde her bir tasarım unsurunun, DNA’nızı harekete geçirdiğini hissedeceksiniz. Focus’un içi sizi en az 20 yıl geleceğe götürecek kadar iddialı. Sadece tasarım değil Focus’un performans ve kalitesi de üst sınıf otomobillerle yarışacak kadar iddialı. Sahip olduğu teknolojiler ise otomobilin segmenti düşünüldüğünde hedef kitlenin hayaline bile gelemeyecek kadar üst düzeyde. Otomatik park sistemi, dinamik tork kontrolü gibi birçok yeni teknoloji de çabası. Ford’un yeni Focus’la birlikte farklılaşmak ve pozitif algı yaratmak istediği bir başka alan da detaylara gösterilen özen ve kalite. Alerjiye karşı test edilmiş iç bölüm, 300 bin kez açılıp kapatılan kapılar, dünyanın etrafını 88 kez dolaşacak kadar uzun süren testler, tasarım ve sürüş kalitesinden taviz vermeden geliştirilen özel Ecotenic teknolojisi ve daha birçok ince ve özenle kurgulanmış detay. Bu kadar detayı ve fark yaratma adına gösterilen özeni gördükten sonra yeni Focus’a kayıtsız kalmak gerçekten imkansız. Sizin de farklı olmak, farklı hissetmek ve hayatın durağanlığından kurtulmak yönünde bir tercihiniz olacaksa Focus tüm bunların hepsini verebilecek kadar cesur ve özgün bir otomobil vaat ediyor.
İç Dizayn
Aracın mükemmel dış tasarımı gibi buna görsel bir şölen yaşatan iç tasarım bulunuyor. Modern, spor ve kolay kullanımlı şık bir orta konsol bulunuyor. Gösterge paneli gene çok hoşunuza gidecek, spor bir yapıya sahip gösterge paneli bulunuyor.
Motor
Araç Ford’un yeni nesil 1.6 litre EcoBoost benzinli motoru ile sunuluyor. EcoBoost motor daha az yakıt tüketimi ve daha düşük CO2 emisyon sağlıyor. Performansı oldukça iyi. Alt devirlerdeki yüksek tork ve üstün performans, motorun tüm devir aralıklarına yayılarak daha fazla sürüş keyfi verirken, büyük motorlarla aynı performansa sahip olmasına rağmen boyutu, ağırlığı ve yakıt ekonomisi ile küçük motor olmanın avantajını kullanıyor.
Konfor / Yol Tutuş
Yeni Ford Focus tasarımının yanında çokta konforlu bir otomobil. Seyahat esnasında hem kendinizi güvende hissediyor hem de uzun ve zorlu bir yolculuğu konforlu ve keyifli bir yolculuğa çevirme şansı sunuyor.
Güvenlik
Otomobil kullanırken en önemli şeylerden biri kendinizi güvende hissetmektir. Aktif Şehir İçi Güvenlik Sisteminin bulunduğu bu araçta bu duyguya fazlasıyla hakim oluyorsunuz. Bu sistem kızılötesi lazer teknolojisi, düşük hızdaki çarpışmaların riskini azaltmak için sürekli olarak öndeki araçla mesafeyi izliyor. İsteğe bağlı olarak devreye alınan sistem; 30km/s hız altında seyrederken öndeki araç ile mesafenin aniden azalması ya da aracın durması halinde, kazadan kaçınmanıza veya çarpışmanın etkisinin azaltılmasına yardım etmek için önceden frenlerini hazırlıyor ve sürücü zamanında tepki göstermezse sistem sürücü yerine otomatik olarak fren yapıyor. Bir anlık dalgınlığınızdan kaynaklanabilecek kazaları da bu sistem sayesinde en aza indirgeyebileceğinizi bilmek size o güven duygusunu veriyor.
EKİM 2012
71
Meli
Bilindik Bir Tarzım Yok Türkiye’de internet üzerinden albüm çıkartan ilk sanatçı Meli, “Akide Şekeri” adlı albümüyle büyük ilgi topladı. İlk olarak Yalan Dünya” adlı dizide seslendirdiği şarkılarla evlere konuk olan usta müzisyen, “Akide Şekeri” adlı şarkıyı da albümüne taşıdı. SAYED okurları için gerçekleştirdiğimiz röportajda Meli’yi daha yakından tanıyalım.
röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Müzik piyasasına hızlı bir giriş yaptınız bu serüven nasıl başladı? On dokuz yıldır şarkı söylüyorum. İlk sahneye çıktığım günden bu yana çok fazla emek harcamam gerekti. Birilerinin sizi tanıyor olması bu gerçeği değiştirmiyor. İlk albümünüzü çıkartırken neler hissettiniz kimler size destek oldu?
72
E KİM 2012
özellikle ailenizin yaklaşımı ne oldu? İki meslek sahibiyim, biri lojistik diğeri müzik. İkisi de riskli, ikisi de stresli ama birbirinden farklı motivasyonları var. Ancak yolda yürümenin bile güvenli olmadığı bir şehirde yaşıyoruz. Zaten risk almadan asla diğer basamağa geçemezsiniz, deveyi gütmek ya da diyardan gitmek misali.
İlk albümün hikayesi uzun olunca, destek olanların listesi de uzun oldu. Ama bu yoldaki ilk yakın arkadaşım Ceren Tuncer’dir. Albümde sözleri ve bestesi bana ait dokuz adet şarkı var. Aslında imece usulü bir albüm oldu. Gündüzleri çalıştığım bir işim olduğu için çok yoğun bir temponun ortasında doğdu bu bebek diyebilirim ve ben ilk çıktığı gün ne hissedeceğimi bile bilemedim.
Müziğin torpili olmaz diyorlar içinde bulunduğumuz şartlarla değerlendirecek olursanız bu teze ne kadar katılıyorsunuz?
Riskli bir sektördesiniz bu mesleği tercih etmenizde çevrenizdekilerin
Bugüne kadar birçok ses ve şarkı yarışmaları yapıldı, hâlâ da devam
Tamamen katılıyorum. İyi bir şey yapmadan iyi yerlere gelebilirsiniz ama herkes asıl yapmanız gerekeni kötü yaptığınızı bilir. Şarkı söylüyorsanız, bu işte iyi olmalısınız. Torpil sizi belli bir yere kadar belki taşır belki taşımaz bile.
EKİM 2012
73
Albümümün ilk çıktığı gün ne hissedeceğimi bilemedim. ediyor. Sizce bu isimlerin neden kalıcı olamadığını görüyoruz? Sağlıklı seçimler yapıldığını düşünmüyorum. Bazen jüri yetersiz, bazen halk oylaması olayın gidişatını etkiliyor. Ama her ülkede böyle değil, sanırım bizde bir sorun var. Örneğin Joss Stone böyle bir yarışma ile doğdu. En büyük hayaliniz nedir? Bir stadyum dolusu insana şarkı söylemek daha doğrusu onlarla birlikte şarkılarımı söylemek. Türkiye’de veya dünyada hangi isimleri kendinize örnek alıyorsunuz? Çizgisini beğendiğim müzisyenler var ama tarzıma yakın şarkıcılar çok olmadığından ekol olarak gördüğüm biri Türkiye’de yok. Yıllarca canlı performanslarımda pop-rock, soul ve ya funk tarzlarında şarkılar söyledim. Benim kahramanım Tina Turner, onunla büyüdüm.
74
E KİM 2012
Sağlığınızı nasıl muhafaza edersiniz? Nelere dikkat ediyorsunuz? Altı yıldır yüzüyorum. On dört yaşımdan beri düzenli spor yaparım. Yediklerime dikkat ediyorum. Asla kızartma ve glisemik indeksi yüksek yiyecekler tüketmem. Mutlaka sızma zeytinyağı kullanırım. Sebze ağırlıklı beslenirim. Sigara kullanmıyorum. Bunun dışında pek bir şey yapmam, vitamin takviyesi gibi şeylere de pek başvurmam. Kitaplarla aranız nasıl en son hangi kitabı okudunuz içeriğinden söz eder misiniz? Kitaplara aram hayli iyi, son zamanlarda yoğunluktan azalttım ama okumayı çok severim, bazen matematik ya da fizik kitaplarına da sardığım oluyor. Mesela durup dururken geometri problemleri çözmeye başlayabiliyorum. Su anda George Orwell in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli kitabını okuyorum. Bugüne kadar hayatınızda neleri gerçekleştirdiniz kendinizi bu müzik piyasasında nasıl konumlandırıyorsunuz? Bilmem, pek önemli şeyler gerçekleşmedi sanırım. Yaptığım her işte bir başarı sağladım ama sorunun özüne
verecek net bir cevabım yok. Müzik piyasasında da kendimi konumlandırmam inanın şu anda zor. Ne bilindik bir tarzım var, ne de popüler bir müzik türü bu. Nasıl konumlanacağımı sanırım zamanla hepimiz anlayacağız. Sizce albüm yapmak artık neden zorlaştı? İnternetten indirme ya da korsan bir nevi hırsızlık. Müzik onu üretenlere gelir getirmezse, kimse onunla uğraşmak istemez. Besteciden, yapımcıya kadar herkes hayal kırıklığı yaşar. Artık hiç bir yapımcı albüm ya da klip masraflarını üstlenmek istemiyor. Dolayısıyla cebinden para harcıyor sanatçı. Bu her zaman, herkes için mümkün değil maalesef. Dinleyicinin müzisyene karşı bir sorumluluğu var ve öncelikle bunun farkındalığını sağlamak lazım. Son olarak doktorlarımıza mesajlarınızı alabilir miyiz?
özel
Çok yoğun ve zor şartlarda eğitimlerini tamamladıklarını, yıllarca uğraş verdiklerini ve özveri ile çalıştıklarını biliyorum. Çok sayıda doktor arkadaşım var. Onlara kolay gelsin demekten başka bir şey diyemem herhalde. Ben kesinlikle yapamazdım bu mesleği ama onlar müzik konusunda çok yeteneklidirler.
LAPOROSKOPİK CERRAHİDE ALMAN MALI TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER MGB BERLIN
İthalatçı Firma: Bilgin Sağlık Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.
KİTAP KRİTİK
Kekeme Çocuklar Korosu “Bazen her şeyi anlayabildiğimi sanıyorum. Her şey normal gelmeye başlıyor. Bu beni korkutuyor.” Tarık Tufan Bir radyo programından dünya dertlerine kim davet eder bizi? Bir radyo programında kim içlenir dünyaya? Tarık Tufan, ilk kitabı olana Kekeme Çocuklar Korosu’nda kendi dönemini, çocukluğunu, dünyayı, insanı, dini, yaşamı ve yaşamın temeli denilen parçaları birbirine bütünlemeye çalışırken aynı zamanda dünya insanı ile de bütünleşmiştir. İslamcılık söyleminin bir tarafında yer tutmuş kişilerin “dışavurumu” olarak nitelediği bu kitapta yazar; çocukluğundan başlayarak olayları ve insanları yalnızca insan bağlamında işleyerek hiçbir söylemin “vicdan” dan daha nitelikli bir şey söyleyemeyeceğini gözler önüne sermiştir. Çocukluğunun Haydar mahallesinden, atölye zamanlarına ve atölye çalışanına bakmaya çalışırken
şimdiki zamanın edebiyatından da hayatı yorumlamaya çalışmaktadır. Üniversite yıllarını; “Ben hayatı üniversitede öğrenmedim.” cümlesiyle özetleyen yazar, hayatla kurduğu bağların paralelinde yeniden kendisini bulma telaşındadır. Bir kimlik gerekliliği gibi dayatmalara karşı koymaya çalışırken aynı zamanda kendi kimliğinin mücadelesini verişini anlatmıştır. Modern dediğimiz ve içinde harmanlanarak herkesleştiğimiz popüler kültürün dayattıklarıyla bir yandan savaşarak bir yandan modern zamanlara ait temel kavramların içimize işlediği gerçeğinin kabulü çaresizliğimize dönemsel destek veren Tarık Tufan, radyoda karşısına çıkan dinleyicilerle de bu konuları tartışmaktadır. Meksika Sınırı programının ardından Kafa Dengi ile devam eden yolculuğu öncesinde; Kekeme Çocuklar Korosu, Kraliçenin Pireleri ve Sen Kuş Olur Gidersin kitaplarını yayımlamıştır.
Guinnes Rekorlar Kitabı 2013
Bora’nın Kitabı
Yazar: Kolektif Sayfa Sayısı: 288 Yayınevi: İnfomag Yayıncılık
Yazar: Ayşe Kulin Sayfa Sayısı: 256 Yayınevi: Everest Yayınları
Kekeme Çocuklar Korosu Yazar: Tarık Tufan Sayfa Sayısı: 136 Yayınevi: Profil Yayıncılık
Nar Ağacı Yazar: Nazan Bekiroğlu Sayfa Sayısı: 536 Yayınevi: Timaş Basım yor um: İLKAY YAPRAK
76
E KİM 2012
FİLM KRİTİK
Tokyo
Shaking Tokyo, Merde, İnterior Design adlı üç hikaye sunuluyor filmde. Her hikaye Tokyo’nun
ruhuna ve bu şehrin algısı ile ilgili eleştiriler içeriyor. Değişen dönüşen dünyanın bir protitipi olan bu şehirin, teknoloji, insan, bürokrasi ve medyaya dair bir perspektifi sunuluyor. Kendi kabuğuna çekilen insan, gittikçe yalnızlaşan ve insan odaklı bir yaşamdan robota doğru evrilen bir şehir var artık. Merde hikayesinden anlatıldığı gibi, şehir içinde tutunamayan insanın bir de yer altı öyküsü başlıyor. Bir toplumun şehri yaşama şekli ile dejenere olmuş sahte ilişkilerin bireyleri nasıl da bir sandalyeye çevirip mutlu ettiğini merak ediyorsanız bu ilginç filmi tavsiye ediyorum.
Taken 2
Paranormal Activity 4
Bulut Atlası
Tür: Aksiyon, Gerilim Yönetmen: Olivier Megaton Oyuncular: Liam Neeson, Maggie Grace, Famke Janssen
Tür: Korku Yönetmen: Henry Joost Oyuncular: Katie Featherston, Matt Shively, Kathryn Newton
Tür: Dram, Bilimkurgu, Gerilim Yönetmen: Andy Wachowski Oyuncular: Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent
2008 yapımı Tokyo filmi, adından da anlaşıldığı üzere derdi Tokyo olan bir yapım. Daha doğrusu bir proje de diyebiliriz. Çünkü dünyanın en büyük kenti olan Tokyo’ya dair üç hikaye var filmimizde. Her hikayeyi farklı ve ünlü bir yönetmen çekmiş. Ana, Cinayet Günlüğü gibi filmlerden tanıdığımız “Joon Ho Bong”, Köprüdeki Aşıklar ile bilinen “Leos Carax” ve bir baş yapıt kabul edilen Sil Baştan’ın yönetmeni “Michel Gondry” filmin sahibi olan üç yönetmendir.
Tokyo Yönetmen: Joon-ho Bong, Leos Carax, Michel Gandry Tür: Komedi, Drama, Fantastik Oyuncular: Ayako Fujitani, Ryo Kase, Ayumi Ito
yor um: ETHEM METE
78
E KİM 2012
TIBBİ GÖRÜNTÜLEME SİSTEMLERİ
GENİŞ TIBBİ CİHAZ PORTFÖYÜ ● Fetal Monitör, Masaüstü ve El Tipi Dopler
● Dijital Radyoloji ve Tıbbi Görüntüleme
● EKG, Holter ● Hastabaşı Monitörleri ve
Sistemleri (DR, CT, MRI) ● Ultrasonografi Cihazları
Pulse Oksimetreler
➋
ACİL MÜDAHALE ÇÖZÜMLERİ
A’dan Z’ye
Hastane Donanımı
● Defibrilatör ve AED’ler (Hastane, Ambulans, Genel Kullanım) ● LUCAS Otomatik CPR Cihazı ● Ventilatör Cihazları (Transport, Ambulans)
İLERİ TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ
● Robotik İlaç Yönetim Sistemleri ● Yanık Üniteleri için Fluidizasyon Terapi Üniteleri
● Hava Yolu ile Bulaşan Enfeksiyonları Önleme Üniteleri ● Yazılım ve Donanım Çözümleri ● Serebral Oksijenasyon ve Hemodinamik Bilgilendirme Monitör Monitörü
KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com
AMELİYATHANE TEKNOLOJİLERİ ● Ameliyathane Masaları, Koltukları ve Operasyon Sandalyeleri
● Ameliyathane ve Muayene Lambaları ● Paslanmaz Çelik Ürünler ● Medikal Gaz Ünite ve Pendantları ● Komple Akıllı Ameliyathane Çözümleri
MÜKEMMEL HASTA VE KULLANICI KONFORU ● Yoğun Bakım; Hasta Servis ve Bakım Karyolaları ● Bariatrik Ürünler ● Jinekoloji - Doğum Masa, Koltuk ve LDR / SDL Karyolaları, Küvözler ● Diş Ünitleri ● Havalı Yataklar ve Medikal Şilteler ● Hastabaşı Komodinleri ve Yemek Masaları ● Sedyeler ve Fonksiyonel Taşıma Koltukları ● Mobil ve Tavan Tipi Hasta Taşıma Sistemleri ● Medikal Arabalar ve Depolama Üniteleri
➊
TASARIM VE PROJE YÖNETİMİ ● Tasarım, Proje, İnşaat ve
Renovasyon Uygulamaları ● Hastane ve Ofis Mobilyaları
KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com