SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:5
SAY I : 5 6
K A SI M 2 0 1 2
4. ULUSAL SAĞLIK KURULTAYI
TÜM PAYDAŞLARI BİR ARAYA TOPLADI
FATİH ACAR
Sağlıkta Önemli Şart Sürdürülebilir Olmaktır
PROF. DR. M. İHSAN KARAMAN
Yeryüzü Doktorları Orada ve Her Yerde
NAZAN BEKİROĞLU
Şiire Olan Talebin Azalması Ürkütücü
www.plasmablade.info
TÜRKİYE YEK YETKİLİ SATICISI ANKARA MERKEZ
İSTANBUL OFİS
İZMİR OFİS
DİYARBAKIR OFİS
ADANA OFİS
ADRES: Farilya İş Merkezi Ufuk Üniversitesi Caddesi No: 8 Kat: 6 Daire: 33 06510 Çukurambar / ANKARA TELEFON: 0312 205 52 20 FAX: 0312 205 52 50 E-mail: novatek@item.com.tr Web: www.novatekmedikal.com.tr
ADRES: Uphill Court Towers A-1 A Blok Barboros Kat: 2 Daire: 7 34746 Batı Ataşehir / İSTANBUL TELEFON: 0216 688 36 48 FAX: 0216 688 15 46
ADRES: Sun Plaza Mansuroğlu Mah. 295/2 Sokak B Blok 52. Giriş Kat: 2 Daire: 222 35535 Bayraklı / İZMİR TELEFON: 0232 462 84 81 FAX: 0232 462 84 82
ADRES: Karakoç Plaza Yenişehir Mah. Selahattin Caddesi No: 24 / 57 21100 DİYARBAKIR TELEFON: 0412 228 32 78 FAX: 0412 228 32 79
ADRES: Süleyman Demirel Bulvarı Güzelyalı Mah. 81171 Sokak No:2 01170 Çukurova / ADANA TELEFON: 0322 212 02 07 FAX: 0322 212 02 08
PTCA BALON KATETER
CTO* uygulamaları için baştan yaratılmış bir *Kronik Tam Tıkanıklık
2mm Yumuşak Uç
220mm “Esnek” Distal Şaft 2.5 F
110mm “Pusher” Distal Şaft 2.7 F
Tapered Down Geçiş Bölgesi
PTFE Kaplı Hypotube 1.9 F
Özel Tasarım Tapered-Down ve Hibrit Polimer Özellikli Distal Şaft Tapered-Down:
Distalde Geçiş Özelliği için 2.5 F, Proksimalde Yüksek İtilebilirlik için 2.7 F’den Başlayan Distal Şaft
Hibrit Polimer:
Distalde Esneklik için Yumuşak, Proksimalde Destek için Sert Yapılı Polimer
SIMEKS Tıbbi Ürünler Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesi Orjin Cad. 10. S o k . N o: 113 / 3 3 4 9 5 3 Tuzla / İSTA N BU L Tel:
+90(216)3940071
|
Faks:
+90(216)3940081
We b: h t t p: // w w w. s i m e k s m e d i c a l . c o m
MADE IN TURKEY / TÜRK MALIDIR
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 5 • SAYI 56 • KASIM 2012 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi ve Yayın Yönetmeni
FEYZULLAH AKBEN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR
Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK GÜNEŞ KAZDAĞLI Görsel Yönetmen
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN
Reklam
DİDEM GÜLKAÇ reklam@ajansfa.com Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ songul@ajansfa.com Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com / info@ajansfa.com
Merhaba...
B
ir kurultayı daha arkamızda bıraktık. Sağlık sektörünün ses getiren organizasyonlarından olan SAYED Sağlık Kurultayı’nın dördüncüsü dergimizin kapağında da belirttiğimiz gibi yine sağlığın tüm paydaşlarını bir araya topladı. Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı’nın üst düzey yöneticileri, kamu, özel ve üniversite hastanelerinin yöneticileri, çeşitli medikal firmalar… SAYED Dergisi olarak biz de oradaydık. Üç gün boyunca programı izledik. Sizlerin takdirlerini ve teşekkürlerini işiterek evimize döndük. Bu şüphesiz büyük bir motivasyon sağladı. Bizi takip eden ve beğenen herkese teşekkürlerimizi sunarız. Bu ay sayımızda Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanı Fatih Acar ile yaptığımız geniş çaplı röportajı
sunduk. Fatih Bey’in gerek performansa dayalı ek ödeme sistemi gerekse tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili söyledikleri ilginizi çekecektir. Yine dergimizde 4. Sağlık Kurultayına geniş yer verdik. Katılamayanlar için okumalarını tavsiye ederiz. İsmini sıkça duyduğumuz yardım bölgelerinde bayraklarını gördüğümüz bir sivil toplum kuruluşu olan Yeryüzü Doktorları Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman ile uzun bir söyleşi yaptık. Dünyanın birçok ülkesinde şahit olduğu muhtaçlıkları anlatan Karaman’ın sözleri yapmamız gereken çok şey olduğunu bizlere hatırlattı. Kasım sayımızda ünlü konuğumuz yazar Nazan Bekiroğlu oldu. Bize yeni kitabının serüvenini anlattı. Bu doyurucu röportajın ilginizi çekeceğini umuyoruz.
Baskı ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
KASIM 2012
3
Başkandan Saygıdeğer SAYED Okurları;
S
ağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği olarak 4. Ulusal Sağlık Kurultayı’nı başarıyla gerçekleştirmiş olmanın huzuru ve mutluluğu içerisindeyiz. Nasıl öğrencilerin sınavları ve sonrasında karne heyecanı varsa, kurultay ve sempozyum gibi etkinlikler bizim sınavlarımız, sizlerin memnuniyeti ise karnelerimizdir. İnşallah sınavımızı başarı ile atlatmış ve sizlerden iyi not almışızdır. Kurultayımıza gösterilen ilgi bizleri fazlasıyla memnun etti. Sağlık, Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları üst düzey yöneticileri ve bürokratları, Sayıştay Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, üniversitelerimizin rektörleri ve seçkin akademisyenleri, sağlık sektörünün kamu ve özel kesimdeki bütün paydaşları ve siz sağlık yöneticileri, sağlık çalışanları…
SAYED ailesi olarak hepinize ayrı ayrı teşekkür eder, şükranlarımızı sunarız. 4. Ulusal Sağlık Kurultayı bize gösterdi ki, gidilecek çok yol, keşfedilecek çok yer var. Sizlerin ilgi ve samimiyeti, SAYED’in sektördeki sorumluluğunu daha da arttırdı. Yüklendiğimiz sorumluluğun farkındalığı ile sizlerle daha çok beraber olmak amacıyla çalışmalarımıza ara vermeden başladık. Kurultay devam ederken yaptığımız yönetim kurulu toplantısında, güzel ülkemizin birbirinden güzel illerinde SAYED etkinliklerine devam etme kararı aldık. Artık sahada sizlerle daha fazla birlikte olacağız. Doğruluğun gökkuşağında buluşmak dileğiyle…
SAYED Yönetim Kurulu Başkanı
KASIM 2012
5
KASIM
56
18
14
26
34
08
Spot Haberler
31
Yeni Nesil Bir Hastane Daha: Özel Damla Hastanesi
14
Fatih Acar: Sağlıkta Önemli Şart Sürdürülebilir Olmaktır
34
Tıbbi Kayıtların Güvenliğinde Özenli Davranılmalı
18
4. Ulusal Sağlık Kurultayı Tüm Paydaşları Bir Araya Topladı
40
Tıbbi ve Hijyenik Tekstil Ürünleri Büyüteç Altında
26
Yeryüzü Doktorları Orada ve Her Yerde
47
Türkiye Artık Kendi Zatürre Aşısını Kendi Üretecek
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Hayreddin YEKELER (SAYED Derneği Genel Başkanı)
47
54
56
40
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİN Zafer DERELİ Prof. Dr. Metin DOĞAN Hülya ERBABA Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN Opr. Dr. Ali Güven FİNCAN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Dr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma Kurulu
Tıbbi ve Hijyenik Tekstil Ürünleri Büyüteç Altında
51
Hayatın İçinden: Hikaye Bu Ya!
54
Subaru XV
56
Röportaj: Nazan Bekiroğlu
60
Kitap Kritik: Aspidistra Doğu’dan Uzakta İnsan İlişkilerinde Nasıl Çok Başarılı Olursunuz? Bir Yıldıza Övgü
62
Film Kritik: Gergedan Mevsimi The Master Gözetleme Kulesi Hobbit: Beklenmedik Yolculuk
Reklam Sayfaları: Novatek ⁄ Sesa Elektronik 1 ⁄ Atasam 2 ⁄ Yeşil Vadi Arsa Ofisi 4 ⁄ Çapa Medikal 9 Dobidos 11 ⁄ Siemens 13 ⁄ Fujifilm 21 ⁄ Meditel 23-25 ⁄ OHSAD Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları 4 30 ⁄ Kurt&Kurt 33 ⁄ Tasarımmed 37 ⁄ İncekaralar 39 ⁄ Medicaltex 43 ⁄ Fiksmed 45 Tüyap Fuarcılık 46-50 ⁄ Duman Çelik Eşya 49 ⁄ Lösev 53 ⁄ Promed 59 ⁄ Medisel 61 ⁄ Mespa 63 Kompozit 64-65 ⁄ CNR Fuarcılık 66
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİCİ Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT HABERLER sunmak için sağlık serbest bölgeleri oluşturacağız. Bu bölgelerde de yatırımcılar için birçok avantajlar oluşturuyoruz. Bunların şu anda hazırlığını yapıyoruz. Zaten Türkiye’nin sağlık sisteminin doğasında var olan kaliteli ve ucuz hizmet, bu sağlık serbest bölgeleriyle ya da sağlık turizmine verilen diğer teşviklerle biraz daha cazip hale gelmiş olacak. Bu yatırımcılara vergi indirimi yapıldı ve tanıtım desteği verildi. Bu alanda yatırım yapmak isteyenlere, destinasyonların tanıtımında ve ortak potansiyelin ortaya konmasında ortak çalışma yapmalarını öneriyoruz.”
Prof. Dr. Recep Akdağ 5. Sağlık Turizmi Kongresine Katıldı 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi 18-21 Kasım 2012 tarihleri arsında Ankara ATO Congresium’da yapıldı. Beşinci Sağlık Turizmi Kongresi, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Paç, Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED) Başkanı Prof. Dr. Hayreddin Yekeler ile dünyadan ve Türkiye’den Sağlık Turizmi Sektörünün önemli temsilcilerinin geniş katılımıyla gerçekleşti. Kongrede konuşan Akdağ, Türkiye’nin dünyada sağlık turizminde gözde ülkeler arasında bulunduğunu, 10 yıl önce uygulanmaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesinde Türkiye’den hastaların ABD ve Avrupa’ya tedavi için gittiğini bildirdi. Akdağ, ‘’Şimdi Türkiye sağlık turizminde dünyada ilk 10 ülke arasında ve hızla yükseliyor’’ dedi. Yılda 200 bine yakın kişinin Türkiye’de tedavi olduğunu, bunların yarısını tatil için Türkiye’ye gelip rahatsızlananların, diğer yarısını ise sadece tedavi için gelenlerin oluşturduğunu anlatan Akdağ, siyasi ve ekonomik istikrarın Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirdiğini anımsattı. Sağlık serbest bölgeleri kurmak üzere kanun yaptıklarını, Ekonomi Bakanlığı ile konunun detayları üzerinde çalıştıklarını kaydeden Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü; ‘’Özellikle yurt dışından gelen misafirlerimize sağlık hizmeti
8
KASI M 2012
Canlıdan Akciğer Nakli Yapılacak Türkiye’de kadavradan çok az sayıda akciğer naklinin yapılıyor olmasından yola çıkan Sağlık Bakanlığı harekete geçti. Japonya’ya giderek canlıdan akciğer nakli konusunda iki aylık eğitimden geçecek olan uzman sağlık ekipleri, canlıdan alınacak akciğer parçalarıyla akciğer nakli gerçekleştirilebilecek. Böylelikle hastalar hem akciğer nakli için yurt dışına gitmekten hem de kadavradan organ bağışı beklemekten kurtulacak. Akciğer hastalarına müjdeli haberi veren Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Koordinatörü Arif Kapuağası “Konunun uzmanı bir ekibimizi canlıdan akciğer naklinin yapıldığı Japonya’ya gönderiyoruz. Döndüklerinde ise canlıdan organ naklini başlatmış olacağız. İnsanlarımız sevdikleri için ölümü göze alarak organlarını veriyor. Geçen yıl bin 292 beyin ölümü gerçekleşti, bunlardan 344’ünün organları bağışlandı. Bu da yüzde 25’e denk geliyor” diye konuştu.
SPOT HABERLER oldu, çok kötü şartlardalar ve ücretli hizmet veriyorlar. Bizim burada verdiğimiz hizmet tabii ki yerel hastanelere göre daha kaliteli. Hastalar buraya geldiklerinde muayene oluyorlar, ilaçlarını ücretsiz alıyorlar, gerekiyorsa ameliyatlarını yapıyoruz. Dolayısıyla iyi bir hizmet sunduğumuzu düşünüyorum. Hastalar memnuniyetlerini de ifade ediyorlar.”
Somali’deki Sahra Hastanesi Günde Altı Yüz Hastaya Bakıyor Sağlık Bakanlığı’nın Mogadişu’daki ağır iklim koşullarına dayanıklı çadırlardan oluşan Sahra Hastanesi’nde günde ortalama 600 hastaya sağlık hizmet sunuluyor. Somalili hastalar, Mogadişu’nun ücretsiz hizmet veren tek hastanesinde, Türk doktorlara muayene olabilmek için kilometrelerce uzaktan geliyor. Kentin en modern ameliyathanesine sahip olan hastanede, ayda yaklaşık 300 hastaya lokal ve genel anestezi altında ameliyat yapılıyor. Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ömer Tuna, Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşık 1.5 yıldır hizmet veren Mogadişu’daki Sahra Hastanesi’nde, 10. grup sağlık ekibi olarak yaklaşık 1.5 ay görev yaptıklarını söyledi. Ekiplerinde 4 doktor ve 12 yardımcı sağlık personeli bulunduğunu ifade eden Tuna, şunları anlattı: ‘’Mogadişu’da insanlar çok kötü şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Hem barınma hem de beslenme sıkıntısı var ama en önemlisi sağlık problemleri var. Burada Somali’nin yerel hastanelerini de görme imkanımız
10
KASI M 2012
İsveçli Hastalar Tedavi İçin Türkiye’ye Geliyor Ekonomi Bakanlıkları arasında imzalanacak protokolle, İsveçli ileri yaş grubundaki hastalar, Türkiye’deki sağlık kuruluşlarında tedavi görecek. Ülkelerindeki sigorta dışı, diş, kaplıca ve saç ekimi gibi tedaviler için Türkiye’yi seçen İngiliz hastalardan sonra sıra İsveçlilerde. Amaç, yaşlanan ekonomik seviyesi oldukça yukarıda olan İsveç’ten ileri yaş grubunun sağlık hizmetlerinden istifade etmeleri için Türkiye’ye getirmek. İsveç, 9,5 milyonluk bir ülke ve kişi başına düşen gelir de 57 bin dolarlar seviyesinde. Türkiye, İsveç’ten kök hücre tedavisi ve robotik protez teknolojisi sağlayacak. Türkiye karşılığında kalça protezleri, diz protezleri, bel fıtığı ameliyatları, ortopedinin diğer ameliyatları, ondan sonra romatizmal hastalıklar, güneşin azlığından dolayı dermatoloji nöroloji kaynaklı hastalıkları tedavi etmek üzere hizmet önerecek. Protokolün bir kaç ay içinde imzalanması bekleniyor.
Ultra Özellikleri
Otomatik Kapak Sensörü sayesinde kullanıcıyı algılar ve kapağını otomatik açıp kapatır. Otomatik Sifon Kullanım süresini algılayarak büyük yada küçük sifonu otomatik olarak çeker ve su tasarrufu sağlar. Water-Jet Vakumlu Sifon Water-jet vakumlu sifon yüksek basınçlı suyla atıkları %100 performansla boşaltır ve standart klozetlere göre %70 su tasarrufu sağlar.
SMART
T
KLOZE
Büyükdere Cd. Akıncı Bayırı Sk. No:4-1 (GS Store Yanı) Mecidiyeköy / Şişli - İSTANBUL Tel: +90 212 273 22 30 Faks: +90 212 273 22 51 www.dobidos.com.tr
SPOT HABERLER
Kardiyoloji Alanında Yenilikçi Ürün Simpass CTO Simeks Medikal yeni ürünü Simpass CTO balon kateterinin tanıtımını yaptı. Simpass CTO balon kateter yenilikçi tasarımıyla zorlu ve tam tıkalı lezyonların dilatasyonunda başarı ile kullanılıyor.
CO2 sensörü Cap-ONE Türkiye’de İncekaralar, dünyanın ilk ve tek, entübe olmayan hastalar için mainstream metodu ile ölçüm yapan CO2 sensörü Cap-ONE’ı Türkiye pazarına sundu. Nihon Kohden’in en son ürünü Cap-ONE, entübasyon sorunu ile karşı karşıya olan hastalarda kullanılmak üzere geliştirilmiş mainstream yöntemini kullanarak CO2 ölçümü yapıyor. Cihaz entübasyon problemine çare olurken dayanıklılığı ile de dikkat çekiyor.
Kardiyoloji alanında başarılı çalışmalar yürüten Simeks Medikal’in yaklaşık 2 yıl süren Ar-Ge ve tasarım çalışmaları sonucu geliştirdiği Simpass CTO balon kateter, hibrit polimer özelliği sayesinde, kullanıcılara yüksek lezyon geçiş performansı sağlıyor. Ayrıca hibrit şaft kullanıcılara, distalde esneklik, proksimalde destek için sert bir yapı sunuyor. Simpass CTO balon kateter’in, akıllı katlama tekniği sayesinde kazanılmış düşük profili ile total tıkanıklıkların geçilmesinde rakipsiz olduğunu ifade eden Simeks Medikal yetkilileri şu bilgileri verdiler: “Bu özelliğinin yanı sıra ‘Tapered Down’ 2.5 F distal şaft ile lezyon geçiş kabiliyeti arttırıldı. Proksimal-distal şafttaki ‘pusher’ özel gövde tasarımı sayesinde ise yüksek itiliebilirlik sağlandı. Ayrıca Simpass CTO balon kateterler, 1.00 – 1.25 – 1.50 – 2.00 ve 2.50 mm çap ve 10 – 15 – 20 mm uzunluk seçenekleriyle piyasaya sunuldu.”
Cap-ONE’la ilgili olarak İncekaralar yetkilileri ayrıca şu bilgileri verdiler: “Daha iyi ve kaliteli solunum yakalamak için geliştirilen ve her türlü testten geçirilen Cap-ONE, maske ve oksijen kanülü ile aynı anda kullanılabilme özelliğine sahip. Bağlantı anında hastaya ağrı ve rahatsızlık veriyor, yüksek oksijen akışlarında bile burun kuruluğunu engelleyerek hastalara kaliteli solunum sunuyor. Cap-ONE sensörünün yıkanabilirlik özelliğiyle de hijyenden ödün vermeyerek, hastayı enfeksiyon riskinden uzak tutuyor. Ayrıca Cap-ONE sensörü, 22 saat ve üzeri ölçüm imkanı ile de diğer yöntemler karşısında üstünlüğünü de kanıtlıyor.”
Bilindiği gibi Koroner arterlerde kronik tam tıkalı damarlara Perkütan Translüminal Koroner Anjiyoplasti (PTCA) uygulamalarına Kronik Total Oklüzyon (CTO) tedavisi adı veriliyor. Bu tedavilerde ortalama tıkalı damarlarda kullanılan balon kateterlerden farklı olarak özel üretilmiş CTO balon kateterler kullanılıyor.
Uygunsuz İlaç Kullanımı Tespit Edildi Sağlık Bakanlığı’nın 32 ilde bin 200 aile hekimi üzerinde yaptığı çalışmaya göre ilaçların yarısından fazlası uygunsuz yazılıyor. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Hakkı Gürsöz, pilot çalışma sürecinde tespit edilen aksaklıkları anlattı. DSÖ’nün de yüzde 50’lere varan oranda uygunsuz ilaç kullanımından söz ettiğini, yaptıkları çalışmada da buna benzer, hatta biraz daha üzerinde sonuç elde ettiklerini bildirdi. Gürsöz, ‘’Özellikle en sık yazılan on tanıyı, on hastalık grubunu ele aldığımızda buralarda yüzde 50’leri biraz aşan akılcı olmayan reçeteleme tespit ettik. Bu önemli. Bu noktada hekimlerimize olumlu reçeteleme yönünde desteklerimiz devam edecek’’ dedi.
12
KASI M 2012
Filmi görmek için burayı okutun.
A91CT-9208-A1-7600
www.siemens.com/perspective-movie
BT’ye bakış açınızı değiştiriyoruz. SOMATOM Perspective www.siemens.com/somatom-perspective Siemens’in yeni nesil BT sistemi ile tanışın. SOMATOM Perspective, tepeden tırnağa medikal, teknik ve finansal verimlilik için dizayn edilmiştir. Etkin bir tarama sağlamak için, otomatize edilmiş bir yazılım çözümüne sahiptir.
Bu sayede sisteminizin ömrünü uzatırken, düşük dozlu, yüksek kaliteli görüntüler elde edebilirsiniz. Sağlık alanındaki başarınızı, yeni SOMATOM Perspective ile güçlendiriyoruz.
Answers for Life.
Sağlıkta Önemli Şart Sürdürülebilir Olmaktır
röpor taj, SARE KUŞ
D
eğişim ve dönüşüm sürecinde önemli bir rol üstlenen Sosyal Güvenlik Kurumu çalışmalarına devam ediyor. Bu çalışmaları öğrenmek için SGK Başkanı Fatih Acar’a sorularımızı yönelttik. 2008 yılında başlayan değişimi Sosyal Güvenlik Kurumu penceresinden değerlendirir misiniz?
FATİH ACAR SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI
14
KASI M 2012
Sosyal Devlet ilkesinin gereği olarak toplumun ve bireylerin sağlık açısından güvenliğinin sağlanması devletin asli görevidir. Ülke vatandaşlarının sağlıklı fertlerden oluşması ve bunun devamının sağlanması ekonomik kalkınmada önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Sağlık alanında sunulan hizmetlerin iyileştirilmesi ve toplumun geneline yayılması eğitim gibi beşeri sermayeye yapılan bir yatırımdır. Bu yatırım ülke ekonomisinin kalkınmasına da şüphesiz olumlu yan-
sıyacaktır. Bildiğiniz üzere Türkiye’de 2008 yılında sosyal güvenlik reformu gerçekleştirilmiştir. Sigorta hak ve hükümlülüklerinin eşitlendiği, mali olarak sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminin yanı sıra nüfusun tamamının genel bir sağlık sigortası şemsiyesi altına alınmasını doğuracak önemli bir adım atılmıştır. Şu anda en gelişmiş ülkelerin ötesinde bir sağlık teminat paketimiz var. Bu reformdan sonra SGK olarak çok yoğun bir çalışma dönemine girdik. Sistemin oturması adına yüzlerce projeyi hayata geçirdik. Bundan sonraki hedefimiz sürdürülebilirliktir. Bu terimi yakın zamanda masaya yatırmak zorundayız. Çünkü bir değişim söz konusu ve ancak değişimi iyi kavrayanlar ve yönetmesini bilenler başarılı olabiliyor. Bu sebep hangi önlemlerin alınması gerektiğini hep beraber düşünmek durumundayız. Bugün itibariyle SGK olarak 1073
Bugün yetmiş dört milyon nüfusu olan hiçbir ülkede e-reçete uygulaması yoktur. devlet hastanesi, 98 üniversite hastanesi, 1677 özel sağlık hizmet sunucusu ve 23.622 eczane, 4679 optisyenlik müessesesi olmak üzere toplam 31.129 sağlık hizmet sunucusundan sağlık hizmeti satın alan bir kurum durumundayız. Sağlık tesislerine müracaat sayısını incelediğimizde 2002 yılında ikiyken 2011 yılı itibariyle sekize yükselmiştir. Hekime müracaat sayısı OECD ortalamasına göre altı buçuktur. Biz ise sekize çıkmışız. Bu elbette ki güzel bir şeydir ama bir açıdan da değerlendirmemiz gereken bir noktadır. Çünkü OECD üyesi ülkelere baktığımız zaman özellikle altmış beş yaş üstü nüfusun genel nüfusa oranı yüzde 15-20 arasıdır. Bizim ise yüzde 7. Yani ülkemiz çok daha genç ve dinamik bir nüfusa sahip. Ama biz o ülkelerden daha fazla hastaneye gidiyoruz. Buraya bir soru işareti koymak lazım. Neden çok gidiyoruz, şifa mı bulamıyoruz, gerekli olmadığı halde mi hastaneye gidiyoruz? Bu sorgulamamız gereken bir sorudur.
yata geçirdiğimiz Karekod uygulamasını başlattık. Tıbbi malzeme listelerinin oluşturulmasında da çok ciddi bir kargaşa vardı. Aynı tıbbi malzemeye bir hastanemiz 100TL öderken bir hastanemiz 200 TL ödüyordu. Bununla ilgili yedi yüz bin tıbbi malzemeyi masaya yatırıp pozitif listeler oluşturduk ve neleri ödeyeceğimizi belirledik. Bu yılın sonuna kadar hazırlıklar tamamlanmış olacak. Bu anlamda çok önemli bir çalışma oldu ve bu çalışma maddi olarak kuruma büyük kazanımlar sağladı. Tabii burada tıbbi malzemelerin bedelini ödemeyeceğimiz söz konusu değil. Ama aynı tıbbi malzeme üç katı fiyata satılabiliyordu, bu suiistimali önlemiş olduk. SGK suiistimallere karşı tabiri yerindeyse savaş açmış durumda. Bu konuyla ilgili başka neler yapıyorsunuz? Artık bu başlığı 2013 yılından itibaren hiçbir yerde konuşmayı düşünmüyorum. Maalesef toplum olarak bu konuda sınıfta kalıyoruz. Çok güzel açılımlar yapıyoruz. Birçok kolaylık getiriyoruz. Vatandaşa kimlik numarasıyla tedavi hakkı tanıyoruz ama geçenlerde bir hastanemizde beş bin tane kimlik fotokopisi yakaladık. Bunlar üzücü şeyler. Bu parayı yetmiş
dört milyon insan ödüyor. Altı hastane yüzde 90’ın üzerinde acilden girişi bize fatura ediyor. Bir doktor günde üç yüz tane reçete yazıyor. Biz bu ve bunun gibi olayları bir daha açmamak üzere kapatmak istiyoruz. 2013 yılında bu konuyla ilgili düzenlemeler tamamlanmış olacağından artık bu konuları konuşmayacağımızı ümit ediyorum. İlaçla ilgili neler yapılıyor? Sağlık Bakanlığı hastanelerinde global bütçe üzerinden hizmet almaya devam ediyoruz. Bu çalışmayı ilaçta da gerçekleştirdik ve çok önemli tasarruflar elde ettik. Ancak ilaç harcamalarında geçmişte yaşadığımız tecrübelerin gereği olarak fiyat indirimleri ve iskonto artışlarıyla bu işin devam etmesini arzu etmiyoruz. Bundan sonra sürdürülebilirliği sağlayacak uygulamaları hayata geçirmeliyiz. En son Ekonomik Koordinasyon Kurulu’ndan alınan karar gereği yazılan reçetelerden 3TL alınması, yazılan ilaç kutu sayısının üçten fazla olması durumunda her bir ilave ilaç için 1 TL alınması 8 Mart 2012 tarihinde hayata geçirilmiştir. Üç önemli projeyi devreye koyduk. Bunlardan birisi e-reçete. Bugün yetmiş dört milyon nüfusu olan hiçbir ülkede e-reçete uygulaması yoktur. Artık her şey elektronik ortamda yürüyor.
2008 yılındaki reformdan sonra Sağlık Bakanlığı ile birlikte çok önemli kazanımlar elde edildi. SGK olarak da bizler bu dönemde yüzlerce projeyi hayata geçirdik. Bunları sayacak olursak ilk olarak sağlık karneleri kaldırıldı. Bugün her Türk vatandaşı cebindeki kimlik numarasıyla istediği hastanede tedavi olabiliyor. Bu önemli bir açılım oldu. Özellikle kronik hastalığı olan vatandaşlarımız büyük sıkıntılar yaşıyordu. Sürekli ilaç alması gerektiği için tasdikti, vizeydi uğraşıyorlardı. Bu bize yakışmayan bir durumdu. E-rapor uygulamasıyla vatandaşlarımız artık bu perişanlığı yaşamıyor. Sağlık Bakanlığı ile iş birliği içinde olduğumuz, sahteciliği önlemek için ha-
KASIM 2012
15
Şu anda en gelişmiş ülkelerin ötesinde bir sağlık teminat paketimiz var.
doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanıyor. Nüfusumuzun yüzde 57’si son bir yıl, yüzde 25’i ise son bir ayda antibiyotik kullanmıştır. Bu oranları mutlaka düzeltmemiz gerekiyor.
Hem doktor hem hasta hem de eczacı açısından bürokrasi ortadan kaldırıldı ve her şey elektronik ortama taşındı. Aslında bu kadar kalabalık bir nüfusta bu uygulama risktir ama bu riski almak zorundayız. Bu yılsonuna kadar e-reçete olayını inşallah tamamen çözüyoruz.
İş adamlarımız ve sanayicilerimiz büyük yatırımlar yapıyor. Çok güzel tıbbi malzeme üretimleri gerçekleşiyorlar. Yakın zamanda Kurum olarak Türkiye’de yatırım yapan bu iş adamlarını mutlaka desteklememiz gerekiyor. Yerli üreticileri tebrik ediyorum. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak bu yerli üreticilere kapımız her zaman açıktır. Çünkü bizi derinden üzen konulardan bir tanesi budur. En ufak bir plastik tıbbi malzemenin bile yabancı menşeli olduğunu gördüğümüzde üzülüyoruz. Neden bu ürünler Türkiye’de üretilmesin ki?
Bu yılın sonu itibariyle seksen bir ilde avuç içi damar izi ile kimlik doğrulama sistemine geçilecek. Vatandaşımız avuç içini cihaza okutturacak ve işlemlerini bu şekilde tamamlayacak. Böylece suistimalleri çok önemli ölçüde ortadan kaldıracağız. İlaç tüketiminden bahsetmişken Akılcı İlaç Kullanımı konusunu da hatırlamakta fayda var. Doğru ve akılcı kullanılmayan ilaç hem sağlığımıza hem de milli servetimize ciddi zararlar veriyor. Bu sebeple akılcı ilaç konusunda da toplumumuzu mutlaka eğitmemiz gerekiyor. Bu konuyla ilgili bir projemiz var. Yediden fazla doktora giden ailelere bilgilendirici kitap dağıtacağız. İki milyon aileye akılcı ilaç kullanımı ile ilgili bilgi verilecek. Önemli bir açılım yapmayı planlıyoruz. Ülkemizde bir buçuk milyar kutu ilaç tüketilmektedir. Hane başı 4.78 kutu gereksiz ilaç kullanımı olduğu ve ülke genelinde yetmiş iki milyon kutu artık ilacın olduğu tahmin edilmektedir. Nüfusumuzun yüzde 19’u doktordan kendi istediği ilacı yazmasını talep ediyor. Hastaların yüzde 25’i ileride işe yarar diye ilacı alıyor, miladı dolunca da çöpe atıyor. Tüm bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bir başka konu ise antibiyotik kullanımı. Gereksiz o kadar çok antibiyotik kullanıyoruz ki sağlığımıza zarar veriyoruz. Hastaların yüzde 26’sı
16
KASI M 2012
SGK yerli üreticiye destek verecek mi?
Hastaneni Seç Doktoruna Ulaş Projesi’nden ve amaçlarından bahseder misiniz? Özel hastanelerle ilgili başka hangi projeleriniz var? SGK olarak bize gelen en çok şikayet,
hastanın gittiği özel hastaneye SGK’nın ne ödediğini bilmemesiydi. Her şeyin şeffaf olmasını istedik. İnternet sitemizde “Hastaneni seç doktoruna ulaş” bölümü var. Burada hastane, doktor ve tıbbi işlemler arayabilir, bilinmesi gerekenleri inceleyebilir, ilave ücret hesaplayabilirsiniz. Mesela bir hastamız, özel hastaneye gidecek ve ameliyat olacak. SGK bu hastanede kendisi için ne kadar ücret ödeyecek, hastane kendisinden ne kadar fark alabilecek bunu görebilecek. Özel hastanelerimiz yüzde 30 ile yüzde 90 arasında ilave ücret alabilirler. Ama bazen üç ya da beş katı kadar işlem bedeli tahsil edildiğini görüyoruz. İşte bu uygulamayla bu olumsuzluğu ortadan kaldırdık. Özel hastanelerimizle güzel bir sözleşme yaptık. Bu sözleşmede vatandaşlarımız özel sağlık hizmet sunucularımız ve kurum açısından bir denge getirdik. Herkesin ihtiyaç ve taleplerini imkanlar doğrultusunda göz önünde bulundurduk. Bu sektörün en önemli sıkıntısı cezalardaki orantısızlıktı. Cezalar kabul edilebilir ve orantılı hale getirildi. Fesih cezası ancak suç maddelerini içeren fiillerle sınırlandırıldı. Yeni söz-
Her şeyi ödeyen bir sistemimiz var. Bu konuyu da değerlendirmemiz gerekiyor. Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışmalarımız devam ediyor. Her şeyi ödeyen bir ülkenin sürdürülebilir bir sağlık sistemine sahip olması beklenemez. Bu anlamda özel sağlık sigortasını ve tamamlayıcı sağlık sigortasını sisteme entegre etmemiz gerekiyor. Türkiye’de tüm özel sağlık sigortacılık oranı yüzde 2.5. Almanya’da ise bu oran yüzde 30. Hollanda’da tamamlayıcı sigorta orası yüzde 92 ve Fransa’da yüzde 90. Gelecek dönemde tamamlayıcı sağlık sigortasıyla ilgili çalışmalarımız sürecek. Hazine Müsteşarlığı ile ilgili görüşmelerimiz devam ediyor. Performansa dayalı ek ödeme sistemi hakkında rahatsızlıklar dile getiriliyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
leşmede hem hastaların hem da hastanenin lehine bir takım düzenlemeler yer aldı. Yirmiye yakın düzenlemeler yapıldı mesela hasta özel hastaneye gittiği zaman 100 TL’nin üzerinde bir bedel talep ediliyorsa özel hastane mutlaka belge vermek zorunda, altında ise istediği zaman vermek zorundadır. Yine bir saatte altıdan fazla hastaya bakılmayacak hükmü getirdik. Bu da doktorun hastaya en az on dakika vakit ayırması demektir. Tamamlayıcı sağlık sigortası sıkça dile getirilen bir konu. Bu Türkiye’de uygulanacak mı ya da uygulanabilir bir sistem mi? Ülkemizde teminat paketi çok geniş.
Performansa dayalı ek ödeme sistemi ilk çıktığı dönemlerde hastaların sağlık hizmetine daha kolay erişimi sağlamış ve dolayısıyla hasta memnuniyetinin artmasına sebep olmuştu. Sabit maaşın getirdiği ağır işleyen hizmet sunumunu dinamikleştirmişti. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra olumsuzluklar da yaşanıyor. Performansa dayalı ek ödeme sistemi suni sağlık sisteminin, irrasyonel tetkik ve tanı giderlerinin artışına neden olduğu bilimsel raporlarla ifade edilmiştir. Performans sisteminde sadece niceliği değil müdahaleden sonraki süreç de göz önüne alınmalıdır. Bir doktor, doksan hastayı tedavi ediyor ve bu hastalardan sadece onu iyileşiyorsa ödeme sisteminden daha az yararlanmalıdır. Yine yapılan 100 ameliyatın 90’ı başarısızsa bu doktora fazla performans ödenmesi doğru değildir. Koruyucu ve sağlığı geliştirici niteliği taşıyıp taşımadığı, tanı tedavi kılavuzlarına uygunluğu gibi bir takım kriterlere göre performans sisteminin mutlaka yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyor. Bu sorunu inşallah birlikte aşmış olacağız.
Performansa dayalı ek ödeme sistemi suni sağlık sisteminin, irrasyonel tetkik ve tanı giderlerinin artışına neden olduğu bilimsel raporlarla ifade edilmiştir.
Bunun bir diğer sakıncalı yanı da var. Bilimsel bir rapora göre yeni yetişen hekim neslinin basit ve kolay uygulamalarla hedeflediği performans gelirine ulaşabildiği için üst düzey tedavi yöntemlerine ve emek gerektiren kritik tedavi ve operasyon tekniklerine, zor olguların tedavilerine yeteri kadar ilgi göstermiyor. Mesela Prof. Dr. Ömer Özkan dünya tarafından konuşulan bir yüz nakli gerçekleştirdi. Bu doktorumuz sekiz saat ameliyatta kaldı. Bunun bedelini mutlaka ödemeliyiz ki gelecek nesiller açısından motivasyon kaynağı olsun. Eklemek istedikleriniz var mıdır? Tüm sağlık camiası olarak üstüne eğilmemiz gereken birkaç konu söz konusu. Öncelikle sağlık harcamalarındaki artış değişikliğin göstergedir. Ama sağlıkta önemli şart sürdürülebilir olmaktır. Nüfusumuz hızla yaşlanıyor. Ortalama yaşam süremiz altmış dokuzlardan yetmiş birlere çıkmış. Bundan yirmi-otuz yıl sonra daha yaşlı bir nüfusla karşı karşıya kalacağız. Bunu şimdiden ön görmek ve hesaplarımızı buna göre yapmak zorundayız. Daha yaşlı bir toplum daha fazla sağlık harcaması demektir.
KASIM 2012
17
4. Ulusal Sağlık Kurultayı Tüm Paydaşları Bir Araya Topladı T
.C. Sağlık Bakanlığı’nın iş birliği ile Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED) tarafından düzenlenen 4. Ulusal Sağlık Kurultayı 18-20 Ekim 2012 tarihleri arasında Antalya Maritim Pine Beach Resort’te düzenlendi.
haber: SARE KUŞ
18
KASI M 2012
Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sayıştay, Kamu İhale Kurumu ve Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili diğer kurumların üst düzey bürokratları, kamu, özel ve üniversite hastanelerinden birçok sağlık yöneticisi olmak üzere yaklaşık 1500 kişinin katıldığı
kurultaya, medikal sektörün önemli firmaları ile sağlık yatırımcıları da teşrif ederek destek verdi. Tüm Paydaşlar Bir Çatı Altında Program, İstiklal Marşı ve saygı duruşunun ardından SAYED Başkanı Prof. Dr. Hayreddin Yekeler’in açılış konuşmasıyla başladı. 2005 yılında Prof. Dr. Nihat Tosun’un öncülüğünde kurulan SAYED’in aldığı destek ve çalışma azmi ile alanında ilkleri yaşayan ve yaşatan bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirten Yekeler bu vesileyle başta kurucu üyeleri olmak üzere eme-
Prof. Dr. Hayreddin Yekeler: SAYED tüm paydaşları ortak bir çatı altında toplayan bir kuruluştur.
ği geçen herkese şükranlarını sundu. Hayreddin Yekeler SAYED’in kurulduğu yıldan beri büyük çaplı sağlığın tüm paydaşlarını bir araya getiren bilimsel ve sağlık politikalarının tartışıldığı, yön verildiği çok sayıda toplantı ve organizasyonlar düzenlediğini hatırlatarak SAYED’in kuruluşundan bu yana ülkemizde sağlık alanında dünyada benzeri yaşanmamış bir değişim ve dönüşümün gerçekleştiğini dile getirdi. Tüm dünyada örnek gösterilen ve tartışılan bu büyük değişim ve dönüşüm en başta Sağlık Bakanlığı, Çalışama ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın planlama başarısıdır diyen SAYED Başkanı sahadaki yönetici ve çalışanların bu süreci doğru yönetemezlerse ve uygulamazlarsa planlamanın başarısından söz etmemin mümkün olmayacağını ifade etti. Bu başarının ortak bir başarı olduğunun altını çizen Yekeler şunları ekledi; “Sağlıkta dünyanın da ülkemizin de standartları her geçen gün yükseliyor. Bu standartlara uyum ve standartların daha da yukarıya çıkarılmasında çok fazla kişiye çok farklı görevlere ihtiyaç duyulmaktadır. Sağlık yöneticisine olduğu kadar sağlık bilişimcisine, sağlık bilişimcisine olduğu kadar sağlık tedarikçisine, tedarikçiye olduğu kadar finansçılarına ihtiyaç var. Gerek özel gerekse kamu sektöründe yer alan tüm paydaşların ortak bir amaca yönelmesi ve hizmet standartlarının eşit olması başarının en temel anahtarıdır. Övünerek söylemeliyiz ki tüm bu paydaşların ortak yoldan yürümesini sağlayan tüm
paydaşları ortak bir çatı altında toplayan bir kuruluştur SAYED.” Prof. Dr. Hayreddin Yekeler bu kongrenin gerek katılımcı çeşitliliğinden, gerekse seçilen her bir konunun önümüzdeki günlerde gündeme oturacak ve ülkemizin sağlık geleceğinde yeni bir sıçrama oluşturacak nitelikte olmasından dolayı Türk sağlık tarihine geçecek kongrelerden birisi olacağını vurgulayarak üç günün her bir dakikası dolu dolu geçecektir dedi. Bu yıl sosyal etkinliklere de ayrı bir önem verdiklerinin bilgisini veren SAYED Başkanı daha önceki yıllarda da olduğu gibi SAYED ödüllerinin dağıtımını yapacaklarının müjdesini verdi. Prof. Dr. Hayreddin Yekeler konuşmasını Yönetim Kurulu üyelerine ve kongrede emeği geçenlere teşekkürlerini sunarak bitirdi.
Her şeyin siyasi ya da ekonomik güce bağlı olmadığını ileri süren Metin Doğan önemli olanın insanların iyi niyeti ve hedefi olduğuna değindi. Sağlıkta Dönüşümün temel hedefinin aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kolay ulaşılabilen, hakkaniyetli bir sağlık hizmeti sunmak olduğunu hatırlatan Doğan bu hedefle yola çıkıldığı için başarılı olunmuştur dedi. Bu Kurultay Bize Işık Tutacak Açılış konuşmasında söz alan SGK Başkanı Fatih Acar sağlık konusunda Türkiye’nin son on yılda çok önemli kazanımlar elde ettiğini belirterek bu kazanımların devam etmesi için her yıl
Türkiye Sağlık Alanında Örnek Gösterilen Bir Ülke İkinci açılış konuşmasını yapan SAYED İkinci Başkanı Prof. Dr. Metin Doğan Türkiye’de sağlık hizmetlerinde son on yılda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşandığını belirterek bunda herkesin büyük bir özveriyle rol aldığını çok yakından bildiğinin altını çizdi. Türkiye’nin artık sadece bölgesinde değil dünyanın gelişmiş ülkelerinde de sağlık alanında örnek gösterilen bir ülke olduğuna değinen Doğan Türkiye’nin dünyada sağlık dönüşümünü başlatan bir ülke konumuna geldiğini hatırlattı.
Prof. Dr. Metin Doğan KASIM 2012
19
“ Yöneticiler Sandalyenin Kenarına Oturacak” S ağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun üçüncü gün ilk oturuma başkanlık yaptı. Yeni hastane birlikleri sekreterliklerinin çalışmaları devam ettiği için kurultaya ilk günden itibaren katılmadığından dolayı duyduğu üzüntülerini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü; “Sağlık Bakanlığı olarak Kamu Hastane Birlikleri ile Bakanlığımızın yöneticilerini profesyonelleştirmeye çalışıyoruz. Amatör ruhunu kaybetmeden, ölçülebilir performans ölçütleriyle değerlendirilen ve bunların sonucuna göre görevlerinin devamı, geliştirilmesi ve diğer yaptırımları içine alan yeni bir profesyonellik modeli oluşturduk. Bu sözleşmeli model adeta kamuda yeni bir personel rejimidir. Birçok insanının dile getirdiği ama cesaret gösterilemeyen bir alan. Bazı kuruluşlara sözleşmeli personel alındı ama onlar yine 657 gibi oldu. Bizim bahsettiğimiz hem sözleşmeli olacaksınız hem belli bir ölçüte göre bireysel ve kurumsal performansınız değerlendirilecek ve bunun sonucuna göre geleceğiniz, motivasyonunuz belirlenecek. Özgüvenimiz var çünkü sizlere güveniyoruz. Şu anda geçiş sürecindeyiz. Bu sisteme geçtikten sonra hem performansı ölçütlerimizi belirleyeceğiz hem de yöneticilerimizi profesyonel bir yöneticiliğe geçirmiş olacağız. Şöyle bir misal vermek istiyorum. Bir başhekim arkadaşımız mesaisinin üç dört saatini baş-
20
KASI M 2012
hekimlikte geçirerek işini çözmeye, geri kalan zamanda ise mesleğini yapmaya çalışıyor. Bu on sene önce olabilirdi. Çünkü doğru dürüst bir ek ücret almıyordu hem de böyle profesyonel sorumluluklar üstlenilmiyordu. Halbuki bugün bu yöneticilere o kadar çok sorumluluklar
veriyoruz ki. Eğer görevi yöneticilikse en az sekiz saatini buna harcaması lazım. Böyle part time bir görevde verimlilik beklenmez çünkü insan konsantre olamaz. Bu yüzden istediğimiz başarıyı ve motivasyonu yakalayamıyoruz. Yeni sistemde yönetici sayımız çok azaldı. Yedi bin civarında yöneticilikten üç bin civarında bir yöneticiliğe iniyoruz. Yöneticiler sadece işletme diplomasıyla değil sağlık işletmeciliği ile ilgili eğitimleri alarak da kendilerini teçhiz etmeleri gerekiyor. Artık sağlıkta yöneticilik bu alana kaydı. Profesyonel manada bir yönetici olmak istediğiniz zaman karar vereceksiniz. Bizim mesleğimiz öyle bir meslek ki yapmazsanız unutursunuz.
Doktor olmayan yöneticiler şimdiye kadar bir realite olarak büyük oranda hekimlerin baskınlığıyla hep ikinci planda durmuş gibi oldu. Ama artık o arkadaşlar da kabuğunu kırmak durumundalar. Onlar için de çok ciddi açılımlar getirmiş olduk. Yeni sekreterliklerimizde daha az arkadaşımıza görev vermiş gibi görünüyoruz. Buradaki amacımız bu arkadaşlarımızın da önlerinin açık olduğunu, bu alanda gayret sarf ettiklerinde, eğitimlerini ve cesur müdahalelerini belirlediklerinde daha çok görev alacaklarını biliyor olmalarını sağlamak. Sağlık Bakanlığı yöneticileri tuzu kuru oturuyordu. Özel sektör ise tedirgin ve ilgili oturuyordu. Ama herkes özel sektör gibi sandalyenin kenarına oturacak. Yani işine gitmek üzere kenarda oturacak. Bakan Bey makam diyince çok kızıyor. Artık makamlar kalktı çalışma ofisi oldu. Oturduğunuz yerde nasıl reel olarak emanetçiyseniz artık kamu sektörü de bu hale geliyor. Üniversitelerin de bu sürece katılacaklarını düşünüyoruz. Getirdiğimiz sistemle gerçek profesyonelliği nasıl getireceğimizi süreç gösterecek. Türkiye Cumhuriyeti yönetim sisteminde bu anlamda en radikal personel değişimi içerisindeyiz. Sizlerin destekleriyle bu sistemin ülkemize faydalı olacağını düşünüyoruz.”
Agah Kafkas: On yıl önce horlanan bir ülkeden bugün model olan bir ülke haline geldik. arttırmadık. Sağlık çalışanı sayısındaki artışla, doktora başvurma sayısının arasında dağlar var. Sağlık çalışanlarımız hem çalıştı hem koştular, koşarken de bu işin destanını yazdılar. Takım çalışmasının başarıyı nasıl getirdiğini somut bir örnekle dünyaya takdim ettik.”
bir değerlendirme yapmak, muhasebe yapmak ve bu muhasebeye göre yol haritası belirlememiz gerekiyor dedi. Ulusal Sağlık Kurultayı’nın buna vesile olacağını kaydeden Acar, kurultaydan çıkacak sonuç geleceğe yönelik alacağımız kararlarda bizlere de ışık tutacaktır dedi. Model Alınan Bir Ülke Haline Geldik Açılış konuşmalarının sonuncusunu yapan Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas SAYED’in kurulduğu yıldan beri sağlığın temel parametrelerinin daha iyi işlemesi konusunda güzel çalışmalar yaptığını hatırlatarak yeni yapılanmanın gerçekleştiği bugünlerden bu kurultayın sonraki dönemlerde ülkemize yararlı olacağını düşündüğünün altını çizdi. Türkiye’nin bir imkansızı başardığına işaret eden Kafkas sözlerine şöyle devam etti; “On yıl önce horlanan bir ülkeden bugün model olan bir ülke haline geldik. Bugün sağlıkta muasır medeniyet seviyesinde dediğimiz ülkelere ders veriyoruz. Türkiye’nin doktor sayısı nüfusa yetecek kadar değil. Milli gelir de diğerlerine göre çok aşağıda. Tüm bunlara rağmen sağlıkta büyük bir başarı elde edildi. Sağlık çalışanlarımız ciddi bir emek sarf ettiler. Hastanın doktora ulaşımı dört kat arttı. Ama biz sağlık çalışanlarının sayısını
22
KASI M 2012
Agah Kafkas beş yıldır çalışmaları süren Kamu Hastane Birliklerinin yakın zamanda büyük ölçüde bütün Türkiye’de kurulmuş olacağının müjdesini verdi. Dünya modellerinin incelendiğinin ve ülkemize özgü bir model oluşturulduğunun bilgisini veren bakan yardımcısı, hiçbir önyargı ve sübjektif kriter olmaksızın, hesap verebilirlik ölçüsü içerisinde sürdürülebilir bir yapı nasıl yapılabilir, işi en ehil ellerle nasıl yürütebiliriz diye kılı kırk yaran bir çalışma içerisinde olduklarını belirtti. Sağlıkta tüm ezberlerin bozulduğunu savunan Kafkas sosyal güvenlik reformunun yıllarca her iktidar tarafından konuşulduğunu ama reformu yapmaya kalkıldığı zaman herkesin de gardını aldığını ileri sürdü. Bedel ödenemeden bir başarı elde edilmez diyen Agah Kafkas; “Biz bugün övünerek şunu söylüyoruz; dün sağlıktan yararlanma koşulları statü ve cebindeki para ölçüsündeydi. Ama bugün temel haklardan dolayı hiç
kimsenin bir ayrıcalığı olmaz diyoruz. Üçüncü bin yılın başında Türkiye’ye yakışan bu cümleyi söyleyebilmekti ve bu cümleyi söyleyebilmek için dün ne mecalimiz ne imkanımız ne vizyonumuz vardı.” dedi. Bakan yardımcısı Agah Kafkas konuşmasını şöyle sonlandırdı; “Tüm bunları devlet olarak tek başına yapma şansınız yok. Sağlığın her bir birleşeni bu anlamda çok ciddi katkı verdi. Sağlıkta Dönüşümün destansı başarısının altında sektörle beraber yürümemiz ortak aklı ortaya koymamız ve birlikte hareket etmeyi başarabilmemiz vardır. Farklı kurumlarda olsak da birlikte karar vermeliyiz. Karşı masalarda oturmak birimizin dediğini diğerinin itiraz etmesi anlamına gelmemeli. Umutlarımızı, bilgi ve birikimlerimizi örtüştürmeliyiz. Kuracağımız sağlık kentleriyle dünyanın hiçbir yerinde olmayan yapıyı gerçekleştirmiş oluyoruz. Bütün dünyanın baktığı ve model almaya çalıştığı bir ülkenin yurttaşlarıyız. İnanıyorum ki yapacağımız yatırımlarla sağlık turizminde inanılmaz bir nokta yakalayacağız.” Sağlık Sektörüne Yön Verecek Konular Konuşuldu Sağlık yöneticilerinin katıldığı kurultayda Sağlıkta Makro Düzeyde Finansal Yönetim, Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısında Yeni Kurumlar, Sağlık Kurumlarının Denetimi, Sağlık Yönetiminde e-sağlık ve Mobil Sağlık Uygulamaları, Sağlıkta Şiddet ve Karşılıklı Sorumluklar, Sağlıkta Performans, Tıbbi Tedarikçilerin Yeni Dönemde Hiz-
Optimum Dozda Yüksek Çözünürlüklü Görüntüler...
“SHIMADZU” 1875’den günümüze... 1896 > İlk Röntgen Görüntüsü 1911 > İlk Büyük Boyutta Medikal Röntgen Cihazı 1957 > Japonyadaki ilk 6 MeV’lik Betatron 1961 > Dünyadaki İlk Floroskopi Cihazı (RF) 2003 > Dünyadaki ilk Direct-Conversion’lı FPD 2004 > Dünyadaki İlk Tam Dijital Mobil Röntgen
2012+ > Ultrasonlar > Anjiyografi Sistemleri > Dijital Röntgen Sistemleri > Dijitalizasyon Çözümleri > Mobil Röntgen Sistemleri > Flat Panel Dedektör Çözümleri > C-Kollu Sistemler
www.meditel.com.tr info@meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92
gösterileriyle, ikinci gün spor yazarları Zeki Uzundurukan ve Turgay Demir söyleşileriyle, Aziz Yıldız Sıra Gecesiyle ve üçüncü gün gala gecesinde ise Serdar Tuncer ve ekibi şiir ve müzik dinletisiyle Kurultaya renk kattılar. SAYED Ödülleri Sahiplerini Buldu
Yoğun toplantıların ardından her akşam katılımcılar bir sosyal programla günün yorgunluklarını üzerlerinden attılar. met Sunumundaki Rolleri, Üniversitelerde Sağlık Hizmetleri, Özel Sektörde Sağlık Hizmet Sunumu ve Hastane Birliklerinde Finansal Yönetim konuları tartışıldı. Ayrıca paralel salonlarda hemşirelik hizmetleri, sağlık kampüsleri, acil ve afet sağlık hizmetleri, sağlık turizmi ve sağlık hukuku konularına değinildi. Özel toplantılar kapsamında 19 Ekim akşamı Prof. Dr. Nihat Tosun’un başkanlığını yaptığı medikal sektörün sorunları ve yerli üretimin geliştirilmesi konulu bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya Bakanlık yetkililerinin yanı sıra kongreye katılan sponsor kuruluşların yetkilileri de katıldı. 20 Ekim sabahı yine Prof. Dr. Nihat Tosun’un başkanlık ettiği kahvaltılı toplantıda sağlık serbest bölge değerlendirmesi yapıldı. Yoğun toplantıların ardından her akşam katılımcılar bir sosyal programla günün yorgunluklarını üzerlerinden attılar. İlk gün gazeteci Tayfun Talipoğlu söyleşisiyle ve Grup Bilmem Ne tiyatro
24
KASI M 2012
Kurultayın son gününde gerçekleştirilen Gala Gecesinde Geleneksel Yılın Yöneticisi Ödülleri sahiplerini buldu.
Kurultayın son gününde gerçekleştirilen Gala Gecesinde Geleneksel Yılın Yöneticisi Ödülleri sahiplerini buldu. Bu isimler şöyledir; Yılın Sağlık Müdürü Dr. Mustafa TEPE (Rize Sağlık Müdürü), Yılın Başhekimi Prof. Dr. Behzat ÖZKAN (İzmir Katip Çelebi Ünv. Atatürk E.A.H. Başhekimi), Yılın Hastane Müdürü M. Şemseddin DÖĞÜCÜ (İstanbul Fatih Sultan Mehmet E.A.H. Hastane Müdürü) ve Yılın Başhemşiresi Emine DUDU (Erzurum Bölge E.A.H. Başhemşiresi) oldu. Firmalar da Destek Verdi 4. Ulusal Sağlık Kurultayına sağlık yöneticilerinin yanı sıra çeşitli firmalar da destek verdi. Bu kapsamda YDA İnşaat ana sponsor olurken, Emsaş, Çapa Medikal, Akgün Yazılım altın sponsor, Sisoft gümüş sponsor, Kardelen Yazılım ve Metdem-Metset bronz sponsor oldu. Diğer sponsorluklar ise şöyle; IBM Bilişim sponsoru, Datasel Bilgi iletişim sponsoru, EES Yazılım ikram bardakları, yönlendirme ve dijital ekran sponsoru, Bilgi Sistemleri yaka kartı ipi sponsoru, Sersay Group ve A-plus katılımcı odalarına insert dağıtım sponsoru, Probel katılımcı çantalarına insert dağıtım sponsoru, Kompozit ikram evi sponsoru, Medonbeş, Oxy
Endüstriyel Temizlik, Muka Metal, Prestij Bilgisayar,Varinak, Türkerler İnşaat, Evulocare, Erguvan Bilişim, Arter İnşaat, Novatek, İncekaralar, Üzümcü, EMS destek sponsoru. Mindray, Nitrocare-Ofisline, Delta Trade CompanyAcendis, Medicaltex, Akgün Cerrahi, Özcan Kardeşler, Demoteks, Akfa Medikal, Synapsis, Atlas Sağlık-Samatıp, Afka Bilişim, Bmb Soft, Evkal Yazılım, BTL Türkiye, Verikonn, Promed, Rivosem, Monad, Çağdaş Elektronik, Medisel, Dobidos ise stant açarak destek verdiler.
Teknolojinin İnsan Sağlığı ile Buluştuğu Nokta...
RADYOTERAPİ TEDAVİ CİHAZI Radyoterapi gören kanser hastaları için tümöre istenilen dozu yüksek hassasiyette verirken sağlam dokuları koruyan en gelişmiş tedavi cihazlarındandır. Adaptif, IGRT ve IMRT tedavi tekniklerinin kullanılabildiği Hi-Art ve Tomo-HD modelleri en gelişmiş radyoterapi sistemleri arasındadır. Tek seansta 40 x 160 cm² alanda ışınlama imkanına ve 6 MV Linak & Binary 64 MLC (6mm) & MVCT özelliğine sahip yegane cihazdır. Hi-Art sistemi ile Helikal Özelliği ve Tomo-HD ile Helikal ve Direk Işınlama Özelliği bulunmaktadır.
TomoHDTM Treatment System
www.meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92
Yeryüzü Doktorları Orada ve Her Yerde
www.yyd.org.tr
O
nlar Yeryüzü Doktorları. Yardıma muhtaç insanlara uzatılan kardeşlik eli. Çoğu sağlık çalışanlarından oluşan bu sivil toplum kuruluşunun faaliyetlerine basında da sıkça rastlıyoruz. Bu kuruluşu hem daha yakından tanımak hem de sizlere tanıtmak adına Kurul Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman ile sohbet ettik. Bu doyurucu sohbetten biz çok memnun kaldık ve gönüllü olmaya karar verdik. Umarım sizde de aynı etkiyi yapar. Nedir Yeryüzü Doktorları?
PROF. DR. M. İHSAN KARAMAN YERYÜZÜ DOKTORLARI YÖNETİM KURULU BAŞKANI
ropör taj: SARE KUŞ
26
KASI M 2012
Yeryüzü Doktorları 2000 yılında İngiltere’de, 2004 yılında ise Türkiye’de şubesini açarak çok daha güçlü ve hızlı faaliyetlere başlayan, gönüllülük esasına dayalı olarak çalışan, kâr amacı gütmeyen uluslararası tıbbi ve insani bir yardım kuruluşudur. Kendimizi daha iyi ifade etmek için “Orada ve Her Yerde” sloganını kullanıyoruz. Şöyle açıklayım; yeterli sağlık
hizmetine ulaşamayan yeryüzünün her hangi bir yerinde bir hasta, felaketzede ya da muhtaç olduğunda Yeryüzü Doktorları olarak “orada” olmayı bir vazife biliyoruz. Bugün potansiyel olarak sağlıklı ya da felakete uğramamış bir bölge yarın ihtiyaç sahibi olabilir. Mesela Haiti’de deprem oldu, o zamana kadar ihtiyaç yokken bir günde bu ihtiyaç doğabiliyor. Bu nedenle biz potansiyel olarak dünyanın “her yerinde” olabiliriz. Yeryüzünün herhangi bir yerinde din, dil, ırk farklılığı gözetmeksizin sağlık hizmetine ihtiyaç duyan tüm insanlara yardım ediyoruz. Aynı hedefi güden, Amerika ve İngiltere gibi değişik ülkelerde görev yapan Müslüman doktor arkadaşlarımızla bir takım temaslarımız sonucunda böyle bir kurumun dünyada ihtiyaç olduğunu düşünerek kararımızı netleştirdik ve 2000 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde resmi kuruluşumuzu yaptık.
Bu soru çok soruluyordur. Neden ilk yurt dışında kuruldunuz? Evet bu soru sıkça soruluyor. Hazırlık yaptığımız 1990’lı yıllarda ülkemizde bürokratik engeller ve dünyaya açılımın bu kadar fazla olmaması sebebiyle yardım yapmak çok zordu. Özellikle son on yılda hükümetin yaptığı değişiklikler ve bürokrasinin azaltılmasıyla Türkiye’nin önce çevresinde sonra da dünyada sesinin, sözünün duyulur olması nedeniyle zihniyet değişikliğine ve bu değişikliğin sahada fiiliyata çevrilmesini şahit oluyoruz. Ama bizim bu işe başladığımız yıllarda böyle değildi. Buradan herhangi bir şeyle bir yere yardıma gitmeye kalktığımızda bin türlü soruşturma ve zorlukla karşı karşıya kalıyorduk. O zaman TİKA adı olan ama aktif olmayan bir kurumdu. Eğer biz bu örgütü dünyanın merkezinde kurarsak bürokratik engellere takılmadan ihtiyaç sahiplerine yardım götürürüz diye düşündük. İkinci sebebimiz ise 90’lı yıllarda Türkiye’den
Yeryüzü Doktorları olarak proje tabanlı, sürdürülebilir, gidilen ülkenin sağlık sistemini tümüyle olmasa bile lokal olarak yenilenmiş bir hale getirmeye yönelik çabalar gösterdik. yurt dışına sağlık yardımı götürmek, hiç bilmediğimiz coğrafyalarda faaliyet yapmak gibi bir birikim ya da tecrübemiz yoktu. Hâlbuki bu dünyanın birçok ülkesinde yapılıyor. İşte bu işi daha önce yapmış olan arkadaşlarla el birliği yaptık ve işi kısa sürede öğrendik.
Peki yardım götüreceğiniz ülkeleri nasıl belirliyorsunuz? Onlar mı sizden talep ediyor? Bunun çok değişik yolları var. Bir tanesi şöyle dünyanın bir yerinde sabah kalktığınızda deprem oluyor. Bu şekilde basına yansıyan savaş ya da doğal afet gibi durumlarda kendimiz karar verip oraya ekip gönderiyoruz. Bir başka yol ise sizin de belirttiğiniz gibi ihtiyaç sahiplerinden gelen talepler doğrultusunda yardım götürüyoruz. Yemen’de devam etmekte olan faaliyetlerimiz var. O bölgede bazı küçük dernekler Yeryüzü Doktorları’nın burada hizmet yaptığını görüyor ve bize talep mektubu yazıyorlar. Bu talebi fizibilite yaptıktan sonra değerlendirmeye alıyoruz. Üç gün önce Etiyopya’dan eski adıyla Habeşistan’dan bir mektup aldık. Türkiye’de mühendislik eğitimi alan bir kişi çok dokunaklı bir yazı yazmış. Burası Bilal-i Habeşi’nin ülkesi ve bu topraklarda yıllarca Osmanlı Devleti hizmet etti. Şimdi Osmanlı’nın
KASIM 2012
27
Yeryüzünün herhangi bir yerinde din, dil, ırk farklılığı gözetmeksizin sağlık hizmetine ihtiyaç duyan tüm insanlara yardım ediyoruz. torunları olarak yaşadığımız açlığa, sefilliğe derman olmak zorundasınız diye yazmış. Bunu değerlendirmeye aldık. Diğer bir yol ise aracılar tavsiye ediyorlar. Ama bizim çalışma tarzımız farklı, bir yerde birinin yardıma ihtiyacı var hadi oraya yardım götürelim demiyoruz. Yeryüzü Doktorları’nın diğer sivil toplum kuruluşlarından en büyük farklı proje bazlı çalışmasıdır. Bir yerde bizim misyon ve vizyonumuza uygun bir ihtiyaç varsa ilk önce sahaya inceleme ekibi gönderiyoruz. Orada ihtiyaç değerlendirme analizi yapılıyor. Yönetim kurulu toplanıp o bölge için proje hazırlıyoruz. Mesela Yemen’in bir bölgesinde dudak damak yarıklı olan çocuklar tedavi edilemiyor. Çünkü cerrah yok. Bunun için proje hazırlıyoruz. Bu tür yardımlarda sürdürülebilirlik de önemli. Anında yardım götürülüyor ama bu yardımlar sürdürülmeyince tam anlamıyla yardım olmuyor. Çok önemli bir konuya değindiniz. Birçok yardım kuruluşu bir yere yardım götürdüğünde genellikle kısa süreli daha ziyade reklam yapma amaçlı giderler bütün dünya basınının ilgisi olduğu o akut dönemde sahada boy gösterirler fakat milletin dikkati dağıldıktan sonra hemen çekilirler. İz bırakmazlar. Biz buna tamamen karşıyız. Bu tür yardımın mantığını ve yöntemini değiştirmeyi çalışıyoruz. Beş altı doktor, hemşire sağlık taraması için bir bölgeye giderler. Yanlarına bir miktar da ilaç alırlar. Gelenler muayene edilir ilaçları verilir ve gönderilir. Mesela
28
KASI M 2012
tansiyon hastasının eline bir kutu ilaç verirsiniz ama kutu bittiğinde bir daha ilaç bulamaz. Bu noktada sürdürülebilirlik çok önemli. Biz proje tabanlı, sürdürülebilir, gidilen ülkenin sağlık sistemini tümüyle olmasa bile lokal olarak yenilenmiş bir hale getirmeye yönelik çabalar gösterdik. Sağlık kuruluşları kurduk birçok yerde hastanemiz, anne çocuk sağlığı merkezimiz ve mobil sağlık ekibimiz var. Mesela ameliyat yaparken oradaki doktorlara da bu ameliyatı öğretmiş olduk. Böylece biz çekildiğimizde orada hizmet devam etmiş oldu. Dünyanın her yerinden uzmanlaşmasını istediğimiz doktorları Türkiye’ye getirip süreli eğitimler verdik. Gittiğiniz yerlerde gerek ameliyat için gerekse muayeneler için gerekli altyapıyı nasıl sağlıyorsunuz? Proje başlatacağımız ülkeye gönderdiğimiz ekip orada hangi hastalığın çok olduğunu, hangi tedaviye ihtiyaç olduğunu orada bulunan hastanenin kapasitesini ve eksiklerini tespit ediyor. Projenin içine, bütçe finansman kalemine tespit edilen eksiklikleri de koyuyoruz. Sponsorlar kanalıyla temin etmiş olduğumuz malzemeleri bazen geri getiriyoruz bazen de hibe ediyoruz.
Felaket olduğunda genelde insanların aklına yiyecek ve giyecek yardımı geliyordu. Bu anlayış değişmeye başladı mı? Evet, çeşitli sivil toplum kuruluşları sağlık ekipleri kurmaya başladı. Tabii bu bütünlük içinde olmalı. Bir yere gittiğinizde ameliyatı yaparsınız ama bölgede sağlıklı içme suyu yoksa hastalıklar devam eder. Mesela sıtma hastalarını tedavi ettiniz ama ilaçlı cibinlikten bolca temin edilmesi gerekir ki bir daha yayılmasın. Yani sağlık yardımına destek olacak başka insani yardım gereklilikleri de var. Bunlar da kardeş kuruluşlar tarafından sağlanıyor.
Somali’ye bu zamana kadar büyük meblağda yardımlar yapıldı. Siz oraya şahit olmuş bir kişi olarak şu anda durum nasıl? Bu yardımlar bir şeyleri değiştirdi mi? Somali bir örnek vaka. Onun kadar adı duyulmamış, Başbakanımızın gitmediği, gündeme gelmeyen birçok yer var. Somali’ye iki kez gittim. Yeryüzü Doktorları olarak en büyük yardımı oraya yaptık. Oranın şartlarına göre Medicalpark Sağlık Grubu’nun sponsor olduğu çok modern bir hastane yaptık. Somali’ye dediğiniz gibi çok büyük yardımlar gitti, bazıları da toplandı ama gönderilmedi, henüz bir projeye sarf edilmemiş yardımlar var.
Size çok büyük gelen yardımlar devede kulak kalıyor. Bunlar uluslararası krediler gibi çarçur edilmiyor. Ben yakinen biliyorum Türkiye’de her kurum bizzat gidiyor ve bu yardımları sarf ediyor. Somali son yirmi yılda iç savaş nedeniyle çok büyük sıkıntılar çekmiş. Eski fotoğraflarını gördüm çok gelişmiş, şehirleşmiş, medeni bir ülkeymiş. Ülke öyle bir hale gelmiş ki şu kadar yardıma rağmen hâlâ çok büyük bir
değişim görülmüyor. Vatandaş olarak iç savaştan öyle bıkmışlar ki tekrar düzelme ümidini kaybetmişler. Ama yardımlar hem halk hem de yönetim açısından yeni bir motivasyona sebep oldu. Yeryüzü Doktorları için herkes gönüllü olabilir mi? Türkiye’den bin civarında dünyada üç bin civarından gönüllümüz var. Doğal olarak çoğunu sağlık çalışanları oluşturuyor. Bu bin kişinin üç yüzü öğretmendir, ev hanımıdır, öğrenci, mühendistir vs. www.yeryuzudoktorlari.org sitesinden gönüllü olarak neler yapılabileceği ayrıntılı olarak yazmaktadır.
Son olarak doktorlarımıza ne söylemek istersiniz? Dünyanın birçok yerinde adını bile bilmediğimiz ülkelerde Adem’in çocukları olmak hasebiyle kardeşimiz olan birçok insan bugün bizim tahayyül bile edemeyeceğiz muhtaçlıklar içerisinde yaşıyor. Türkiye’de bir mezrada yaşayan bir insan hiç parası olmasa bile meyvesini sebzesini yetiştirip karnını
Nijer’de bizim hayvanlara yedirdiğimiz otları yerden koparıp yiyen insanlar gördük. doyurabiliyor. Yahut çevresinde yardım edecek insanlar yaşıyor. Ama bunların hepsinden mahrum olan insanlar var. Şöyle düşünün Nijer’de bizim hayvanlara yedirdiğimiz otları yerden koparıp yiyen insanlar gördük. Somali’de bu otu bulamayan ya da artık yiyecek gücü bulamadığı için çölün ortasında kıvrana kıvrana ölen insanlar gördük.
Geçici dünya zevkleri için harcadığımız paradan çok az bir miktar tasarrufla bu insanlara yardım etme zevkini tadabiliriz. Hepimizin inandığı hesap gününde aynı dönemde yaşadığın bu aç insanlar için ne yaptın soruna muhatap olacağız. Bu sorunun dehşetinden ürpermemiz ve bugün başımıza bu felaketler gelmeden, gelmişçesine onların elinden tutmamız lazım.
KASIM 2012
29
CORNELIA DIAMOND
“Sağlıkta kalite için el ele”
ÖZEL HASTANELER VE SAĞLIK KURULUŞLARI DERNEĞİ T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
www.ohsadkurultayi.org
Yeni Nesil Bir Hastane Daha: Özel Damla Hastanesi haber, SU ÖZGÜR
Açılış töreninde konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Damla Hastanesi’nin bölge için çok büyük bir kazanım olduğuna dikkat çekerek, hastaneye olan beğenisini dile getirdi.
T
ürkiye’de sağlığa büyük yatırımlar yapılmaya devam ediyor. Özel Damla Hastanesi de onlardan birisi. 23 Mayıs 2011 tarihinde, 12.000 m2 arazi üzerinde 33.000 m2 kapalı alanda Elazığ’da sağlık hizmeti vermeye başlayan Hastane, hastalarına sunduğu sağlık hizmetleri ile birlikte modern tesisleri, konforu, profesyonel hizmet anlayışı ve güler yüzlü yaklaşımıyla halkın beğenisini kazanıyor. Yakın gelecekte dünyanın yükselen trendi ve artan ihtiyacı olan sağlık turizmi alanında da uluslararası nitelikte hizmet verecek şekilde dizayn edilen hastane bu yönüyle başta Elazığ olmak üzere, ülke ekonomisine büyük katkı sağlanmayı hedefliyor. Bölge İçin Çok Büyük Bir Kazanım Birçok yeni hastane açılışına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 20 Ekim günü de Özel Damla Hastanesi’nin açılışındaydı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Elazığ ziyareti
kapsamında Elazığ yeni Havalimanı, yeni terminal binası ve şehirde yapımı tamamlanan diğer tesislerin toplu açılış töreninin ardından, son durağı Özel Damla Hastanesi’ydi. Açılışa Başbakan Erdoğan ile beraber Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ak Parti Elazığ Milletvekilleri, Elazığ Valisi Muammer Erol ve protokol üyeleri katıldı. Elazığ Özel Damla Hastanesi’nin açılış töreninde konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Damla Hastanesi’nin bölge için çok büyük bir kazanım olduğuna dikkat çekerek, hastaneye olan beğenisini dile getirdi. Başbakan Erdoğan açılışta yaptığı konuşmasında; “Damla Hastanesi Elazığ’da daha önceden hizmete girmişti. Ancak ben kendilerine Elazığ’a ilk gelişimde resmi açılışı yapacağıma söz vermiştim. Bugün bu resmi açılışı gerçekleştiriyoruz. Gerçekten Elazığlı
KASIM 2012
31
Modern yapısıyla hastalarının tüm beklentilerine cevap vermeyi hedefleyen Elazığ Damla Hastanesi, 3.500 noktadan komuta edilen akıllı bina teknolojisine sahip. kardeşlerimizin şanına yakışır güzel bir hastaneyi, Damla Hastanesi’nin açılışını yapıyoruz. Gerek yönetimine gerek burada hizmet veren tüm doktor, hemşire, sağlık memuru kardeşlerime başarılarının artarak devamı temennisinde bulunuyorum. Allah şifa kaynağı kılsın diyorum, kurdeleyi bu temenniyle kesiyorum.” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyet, açılış kurdelesini kestikten sonra hastaneyi gezdi. Yeni doğan bölümünde doğum yapan hastalara altın hediye ederek, yeni doğmuş iki bebeğin isim babası olan Başbakan,
bebeklerden birinin adını da Abdullah Tayyip koydu. Damla Hastanesi Radyoloji ve Onkoloji bölümlerindeki son teknoloji cihazlar hakkında bilgiler de alan Başbakan Erdoğan, hastaneye duyduğu beğeniyi yineledi. Hastanenin Özellikleri Modern yapısıyla hastalarının tüm beklentilerine cevap vermeyi hedefleyen Elazığ Damla Hastanesi, 3.500 noktadan komuta edilen akıllı bina teknolojisine sahip. Hastanenin 19 tanesi yeni doğan toplam 58 yoğun bakım yatağı, 2 anjiyo odası, 14 yataklı
anjiyo sonrası dinlenme odası, 12 suit olmak üzere toplam 198 yatak kapasitesi bulunuyor. Son teknoloji ürünü cihazlar ile donatılmış 13 ameliyathane ve 3 doğumhanesi ile vatandaşa sağlık hizmeti sunuluyor. Damla Hastanesi Onkoloji bölümüyle toplam 1 milyon nüfusa hizmet veren tek özel kanser merkezi özelliğini taşıyor. Onkoloji servisi, hastane içine sıkışmış tek bir poliklinik olmayıp ayrı bir girişi, Radyasyon Onkolojisi ve Radyoloji Birimlerine yakınlığı nedeniyle özel bir Onkoloji Hastanesi izlenimini veriyor. Kanser hastalığını en etkin şekilde tedavi eden yoğunluk ayarlı 2 adet LINAC radyoterapi cihazlarıyla, 10 yataklı kemoterapi ünitesi ile Türkiye’nin en büyük onkoloji merkezlerinden biri olmak hedefleniyor. Ayrıca Özel Damla Hastanesi’nde; Genel Cerrahi, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Kalp-Damar Cerrahisi, Kardiyoloji, Nöroloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları, İç Hastalıkları, Kulak-BurunBoğaz Hastalıkları, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek ve Üreme, Üroloji, Anestezi ve Reanimasyon, Uyku Bozuklukları Merkezi, Medikal Onkoloji, Radyoloji, Biyokimya Laboratuvarı, Patoloji Laboratuvarı, Genel Yoğun Bakım, Kalp-Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, Koroner Yoğun Bakım, Yeni Doğan Yoğun Bakım, Beslenme ve Diyet olmak üzere 28 branşta 66 poliklinik bulunmaktadır.
32
KASI M 2012
Tıbbi Kayıtların Güvenliğinde Özenli Davranılmalı
H
er kişinin kendine özel bilgileri, yaşadıkları, verileri vardır. Bunların paylaşılmaması, paylaşılmasının istenmemesi de kişilik haklarının korunması dahilindedir. Bu özel bilgiler kişinin telefon numarası olabileceği gibi kronik hastalığı ya da yaptırdığı bir estetik operasyon olabilir. Yani tıbbi bilgi ve kayıtların güvenliğinin ihlali de özel hayatın gizliliğinin ihlalini sonuçlar. Makalemizde özel hayatın gizliliği yani tıbbi kayıtların güvenliği ile ilgili ulusal mevzuatı sizlerle paylaşacağız. yazı: Av. HALİDE SAVAŞ SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM UZMANI
34
KASI M 2012
1 Kasım 1998 tarihli bizim de kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde de “Özel hayatın ve aile hayatının korunması” konusu, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu
olabilir” şeklinde belirtilmiş ve özel hayatın korunmasına yönelik gizliliklerin açığa çıkarılabilmesi; ulusal güvenlik, kamu emniyeti, sağlığın korunması gibi zorunlu şartlara ve yasayla düzenlenmiş olunmasına bağlanmıştır. Anayasamızın “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı 20. maddesi “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” şeklinde kişisel verilerin saklanması, korunması ve özel hayatın gizliliği konularının çerçevesini çizmiştir. 09.12.2003 tarihinde 25311sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve iç hukuk düzenlemesi hali-
ne gelen “Biyoloji Ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları Ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi”nin 10.maddesinde: 1. Herkes, kendi sağlığıyla ilgili bilgiler bakımından, özel yaşamına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. 2. Herkes, kendi sağlığı hakkında toplanmış herhangi bir bilgiyi öğrenme hakkına sahiptir. Bununla beraber, bireylerin, bilgilendirilmeme istekleri de gözetilecektir. 3. İstisnai durumlarda, ikinci paragrafta belirtilen hakların kullanılmasında hastanın yararları bakımından kanun tarafından kısıtlamalar öngörülebilir şeklinde sağlıkla ilgili bilgilerin korunması konusu “Özel yaşam ve bilgilendirilme hakkı” başlığı altında ele alınmıştır. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Ceza Kanunumuz’un “Özel hayatın gizliliğini ihlâl” başlıklı 134. Maddesinde” (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır” şeklinde özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu ve cezası belirtilmiştir. Yine Ceza Kanunumuz’un “Kişisel verilerin kaydedilmesi” başlıklı 135. maddesinde “(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.(2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin
bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır” hükmü ile eskilerde “fişleme” olarak tabir ettiğimiz kişilerin bilgilerinin isteği dışında kaydedilmesi hususunun suç olarak tanımlanması ve cezası yer almaktadır. “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlıklı Ceza Kanununun 136. maddesinde ise Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” kişisel bilgilerlin hukuka aykırı olarak verilmesi, yayılması, ele geçirilmesi suçu ve cezası hüküm altına alınmıştır. Ceza Kanunu’nun 137.maddesi, özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetme, verme, yayma, ele geçirme suçlarının, kamu görevinin veya sağlık mesleğinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak işlenmesi halinde daha ağır cezalandırılması gerektiğini belirtmiştir. Ceza Kanunumuzun 138. maddesi ise kaydedilmiş ve silinmesi gereken verilerin, kişisel bilgilerin silinmemesi fiilini suç olarak “Verileri yok etmeme” başlığı altında “Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde tanımlamış ve cezalandırmıştır. Türk Ceza Kanunumuzda sayılan özel hayatın gizliliğini ihlale ve kişisel verilerin korunmasını engellemeye yönelik suçların soruşturulması kovuşturulması şikayete bağlıdır ve bu suçlar özel hukuk tüzel kişilerince işlenirlerse yani kurumlarda kişisel verilerin hukuka aykırı kaydı, yayılması vb. söz konusu ise bu kurumlara özgü güvenlik tedbiri uygulaması ceza hukuku çerçevesinde yapılabilir. Örneğin bir özel hastane tarafından
Veri güvenliği konusunda üç temel prensibin göz önüne alınması gerekmektedir. Bunlar; gizlik, bütünlük ve erişilebilirliktir. hastanın kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak yayılmışsa o özel hastane hakkında ceza hakimi, eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi ve faaliyet izninin iptali güvenlik tedbirlerinden birinin uygulanmasına karar verebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi, “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir” şeklinde kişisel verilerin hukuka aykırı yayılması ya da özel hayatın gizliliğinin hukuka aykırı ihlali durumlarında hukuk hakiminin müdahalesinin istenebileceğini yani, hakimden gizlilik ihlali oluşturan fiillerin tespiti, durdurulması ve ihlal sebebi ile oluşan maddi-manevi zararlarının giderilmesinin istenebileceğini belirttikten sonra ikinci fıkrasında “Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” şeklinde kişilik hakkının ihlalini oluşturmayacak durumları belirlemiştir. Ayrıca Medeni Kanun’un 25. maddesinde hukuka aykırı olarak özel hayatının gizliliği ihlal edilen ya da kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak kaydedilen, yayılan, saklanan kişinin hukuk mahkemesi hakiminden isteyebilecekleri şu şekilde belirtilmiştir:
KASIM 2012
35
“Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır”. 06.06.2007 tarihli ve 5228 sayılı makam onayı ile yürürlüğe giren “Yataklı Tedavi Kurumları Tıbbi Kayıt ve Arşiv Hizmetleri Yönergesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönerge”nin “Kişisel Sağlık Kayıtlarının Güvenliği” başlıklı Ekinde (Ek.5.7) sağlık kayıtlarının güvenliği, korunması konusunda kurumlara düşen yükümlülükler şöyle belirtilmiştir: “Kişisel sağlık kaydı kapsamına, hasta ile ilgili sözlü bilgi, yazılı bilgi, tıbbı müdahaleler, ön tanı, teşhisler, grafik imajları, fatura gibi konular girmektedir. Kişisel sağlık kayıtlarının güvenliğinin sağlanması amacıyla; Bakanlığımıza bağlı bütün kurum ve kuruluşlarda hasta sağlık bilgisinin mahremiyeti hususunda uyulması gereken temel kurallar şunlardır: • Veri güvenliği konusunda üç temel prensibin göz önüne alınması gerekmektedir. Bunlar; “gizlik, bütünlük ve erişilebilirlik”tir. • Kurumda kimin hangi yetkilerle hangi verilere ulaşacağı çok iyi tanımlanmalıdır. Rol bazlı yetkilendirme yapılmalıdır ve yetkisiz kişilerin hastanın sağlık kayıtlarına erişmesi mümkün olmamalıdır. • Sağlık kayıt bilgileri hastaya aittir. Yetkilendirilmiş çalışanlar ancak
36
KASI M 2012
kendisine kayıtlı olan hastaların sağlık kayıtlarına erişebilmelidirler. Ancak hastanın yazılı onayı ile diğer sağlık çalışanları bu veriye erişebilirler. • Hasta taburcu olmuş ise hiçbir kurum çalışanı hastanın sağlık kayıtlarına erişemez. • Hastanın rızası olmadan hiçbir çalışan sözle de olsa hasta sağlık bilgilerini hastanın yakınları dışında üçüncü şahıslara ve kurumlara iletemez. • Hasta sağlık bilgileri ticari amaçlı olarak da üçüncü şahıslara iletilemez. Hastanın kullandığı ilaçlar, diyet programları vs. buna dahildir. • Hasta dosyasının bir kopyası hastaya teslim edilmelidir. İlgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla hiç bir hasta kaydı, elektronik veya kağıt ortamında üçüncü kişi ve kurumlara verilmemelidir. • Hastanın dosyasının izlenmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. [Hasta dosyalarının gelişigüzel ortada bırakılmaması, bilgisayar ek-
Kurumda kimin hangi yetkilerle hangi verilere ulaşacağı çok iyi tanımlanmalıdır. ranının başkalarınca okunabilecek şekilde bırakılmaması gibi]. • Telefon ile konuşurken hasta ile ilgili mahrem bilgilerin üçüncü şahısların eline geçmemesine azami özen göstermelidir. • Bütün hasta, sağlık kayıtları fiziksel olarak korunmuş mekanlarda saklanmalıdır. • Elektronik hasta kayıtlarına internet ortamından erişim mümkün olmamalıdır. Hasta sağlık bilgileri bilginin üretildiği kurum tarafından veya Bakanlığımızın Bilgi Yönetim sistemleri tarafından araştırma, istatistik ve Karar Destek Sistemleri için kullanılabilir. Bu durumda hasta sağlık bilgisi hasta tanımlayıcısı ile ilişkilendirilemez.
Bilgi Toplama, İşleme ve Paylaşma Yetkisi Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat yapısı ve görevleri hakkındaki 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede de teşkilat yapısı değişen Sağlık Bakanlığı’nın Hizmet Birimleri arasında, “Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü” ve “Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü” şeklinde iki müdürlük bulunmaktadır. Bu müdürlüklerden Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün görevi KHK’nin 8.maddesinde belirtilmekle; j) fıkrasında, konumuzu ilgilendiren, “İlgili mevzuat çerçevesinde kişisel verilerin korunmasına ve veri mahremiyetinin sağlanmasına yönelik düzenleme yapmak” görevinden bahsedilmiştir. Ayrıca “Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü”nün görevleri arasında da 11. maddenin b)fıkrasında “Kişisel sağlık verileri ile ülke düzeyinde sağlık durumu ve sağlık hizmetlerine ilişkin veri ve bilgi akışını içeren her türden bilgi sistemleri ve projelerini yapmak ve yaptırmak” görevi belirlenmiştir. Mevzuattan anlaşıldığı üzere, Sağlık Bakanlığının yeni teşkilat yapısında hasta kayıt ve bilgilerinin korunmasını sağlamakla görevli iki genel müdürlük bulunmaktadır. Ayrıca 663 sayılı KHK’nın “Bilgi toplama, işleme ve paylaşma yetkisi” başlıklı 47. maddesinde Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının ülkemizdeki sağlık kuruluşlarından hizmet alanların kişisel bilgilerini ve bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri her türlü vasıtayla toplamaya, işlemeye ve paylaşmaya yetkili olduğu şu şekilde belirlenmiştir: “(1) Bakanlık ve bağlı kuruluşları, mevzuatla kendilerine verilen görevleri, e-devlet uygulamalarına uygun olarak daha etkin ve hızlı biçimde yerine getirebilmek için, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından; sağlık hizmeti alanların, aldıkları
38
KASI M 2012
sağlık hizmetinin gereği olarak ilgili sağlık kurum ve kuruluşuna vermek zorunda oldukları kişisel bilgileri ve bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri her türlü vasıtayla toplamaya, işlemeye ve paylaşmaya yetkilidir. (2) Bakanlık ve bağlı kuruluşları işlediği kişisel sağlık verilerini ilgili üçüncü kişiler ve kamu kurum ve kuruluşları ile ancak bu kişi ve kurumların bu verilere erişebileceği hususunda kanunen yetkili olması halinde ve görevlerini yapmalarına yetecek derecede paylaşabilir. (3) Bakanlık ve bağlı kuruluşları, mevzuatla kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmek için gereken bilgileri, kamu ve özel ilgili bütün kişi ve kuruluşlardan istemeye yetkilidir. İlgili kişi ve kuruluşlar istenilen bilgileri vermekle yükümlüdür”. Ancak, bu maddede belirtilen “bu kişi ve kurumların bu verilere erişebileceği hususunda kanunen yetkili olması halinde ve görevlerini yapmalarına yetecek derecede paylaşabilir” hükmünün uygulaması yoktur kanaatindeyim. Zira “kanunen yetkili olmak” demek “kanunla bu yetkinin verilmesi” demek. Günümüzde hastaların teşhislerinin yazıldığı reçete-
ler, hasta dosyaları ortalıklarda dolaşmaktadır. KHK’nın ilgili maddesine bakılırsa, resmi olarak hasta bilgilerinin paylaşıldığı her kişi ve kurumun kanunen yetkili kılınması gerekmekle bu olmazsa hukuka aykırılık oluşacaktır. Sağlık hukuku uygulamasında deşilirse çok sıkıntı çıkacağını bildiğim konulardan biri de bu konudur. 1998 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliğinde de, tıbbi kayıtların tutulması, korunması ve hastanın mahremiyet hakkı konusunda düzenlemeler bulunmaktadır. Makalemizde, tıbbi kayıtlar ile ilgili mevzuattan söz edilirken tekrara düşmemek adına bazı alt düzenlemelere yer verilmemiştir. Sonuç olarak, özel hayatın gizliliği açısından tıbbi kayıtlar ve bu kayıtların güvenliğinin mevzuatta nasıl korunduğu konularını irdelediğimiz makalemizde, ilgili mevzuata uygun hareket edilmesini ve hasta haklarının başında gelen mahremiyet hakkının temelini teşkil eden “tıbbi kayıtların güvenliği” konusunda, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm sağlık kurum-kuruluşları ile sağlık çalışanlarının dikkatli ve özenli davranmaları gerekliliğini hatırlatarak sağlıklı ve hakkaniyetli günler dilerim.
Tıbbi ve Hijyenik Tekstil Ürünleri Büyüteç Altında hazırlayan,
GÜNEŞ KAZDAĞLI guneskazdagli@hotmail.com
40
KASI M 2012
T
ıbbi ve hijyenik teknik tekstilleri, teknik tekstiller içerisinde güçlü bir büyüme gösteren ve geniş bir ürün grubunu oluşturan alanlardan biri. Tıbbi tekstiller ve bununla ilgili olan bakım ve hijyen sektöründeki büyüme hem tekstil teknolojisindeki hem de tıbbi yöntemlerdeki sürekli devam eden ilerleme ve yenilikler sayesinde gerçekleşiyor. O nedenle tekstil ve tıp alanlarındaki gelişmeleri birlikte değerlendiren, bunları ürünlere yansıtan Ar-Ge çalışmaları büyük önem taşıyor. Uzmanlar, özellikle tam anlamıyla ön-
lenemeyen hastane enfeksiyonları ve yaşlanan nüfus nedeniyle, önümüzdeki dönemde de tıbbi ve hijyenik tekstil sektörünün büyümesini sürdüreceği düşüncesindeler. ‘Tıbbi ve Hijyenik Tekstil Ürünleri’ başlıklı dosyamızda, hastane enfeksiyonu ve kullanılan tekstil ürünleri, hastanelerin söz konusu ürünleri alırken nelere dikkat etmeleri, bu konuda alınması gereken önlemler dosyamızda ağırlıklı olarak ele aldığımız konular oldu.
Tıbbi Tekstil Ürünlerine Standart Getirilmeli
T
METEHAN ÖZTOPRAK MEDICALTEX AR-GE MÜDÜRÜ
eknik tekstil alanında hızlı bir büyüme gösteren tıbbi ve hijyenik tekstil ürünlerinin kullanımı sağlık açısından oldukça önemli. Bunun temel nedenlerinden biri sağlık kurumlarının sorunları arasında yer alan hastane enfeksiyonları. Bilindiği gibi söz konusu enfeksiyonlar tamamen önlenemiyor, ancak azaltılıyor ve kontrol altına alınabiliniyor. Hastane enfeksiyonlarını önlemenin başlıca yolları, dezenfeksiyon, sterilizasyon, çevre temizliği, el hijyeni, sürveyans ve hasta izolasyonu gibi kontrol yöntemlerini oluşturmaktan geçiyor. Tıbbi ve hijyenik tekstil ürünlerinin üretimi konusunda faaliyet gösteren Medicaltex, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Medicaltex Ar-Ge Müdürü Metehan Öztoprak, hastanelerde dezenfektan olarak kullanılan kimyasallara karşı bakterilerin zaman içerisinde direnç geliştirdiğini, MRSA(Methiciline Resistant Staphylococcus Aureus), Acinetobacter gibi bakterilerin de tedavisi mümkün olmayan enfeksiyon hastalıklarına
neden olduğunu söyledi. Öztoprak, “Kullanılan antimikrobiyal kimyasalların zamanla etkisini yitirmesi, enfeksiyon riskinin günümüzde de varlığını korumasının temel nedeni. Enfeksiyona neden olabilecek kaynaklardan biri de üzerinde çok sayıda bakteri bulundurabilen tekstil ürünleridir. Hastaların uzun süre kullandıkları nevresim takımları, kullanım esnasında oluşan sıcaklık ve nem dolayısıyla mikropların üremesi için elverişli ortamlar oluştururlar. Daha sağlıklı hastane ve hasta odaları için öncelikle kullanılan tekstil ürünlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde dezenfekte edilmesi gerekir” dedi. Bu ürünlerin kullanımında hastanelere düşen önemli görevler var. Hastanelerin, tekstil ürünlerine gereken önemi göstermediğini ve konuyu ciddiye almadıklarını belirten Öztoprak, şu bilgileri verdi: “Hastaneler, tekstil ürünlerinin sterilizasyonunu sadece otoklav ile giderecekleri düşüncesiyle ucuz, kalitesiz ve merdiven altı ürünler almaya yönleniyorlar. Hastanelerde nevresimden havluya, dok-
Ameliyat odaları gibi enfeksiyon bulaşma riskinin çok yüksek olduğu ortamlarda tekstil ürünleri de çok önemli bir enfeksiyon kaynağıdır. KASIM 2012
41
BÜYÜTEÇ tor, hemşire, hasta kıyafetlerinden perdeye kadar birçok tekstil ürünü kullanılıyor. Tekstil ürünleri, hastane enfeksiyonlarının yayılması ve bulaşması için gerekli koşulları barındıran materyallerdir. Bu nedenle tekstil ürünlerinin son derece titizlikle dezenfekte edilmesi gerekir. Yapılan çalışmalar, hastane odalarında kullanılan nevresim ve çarşafların, doktor önlüklerinin, çalışan kıyafetlerinin, hasta giysilerinin, ameliyat tekstillerinin hastane enfeksiyonlarının kontaminasyonuna neden olan önemli faktörler olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin 2009 yılında ABD’de yapılan bir çalışma hastanelerde kullanılan beyaz örtülerin yüzde 23’ünün S. Aureus kontaminasyonuna, yüzde 18’inin ise MRSA kontaminasyonuna neden olduğu gösterdi.” Bakanlık Yoğun Bir Çalışma Yürütüyor Sağlık Bakanlığı, hastane enfeksiyonları ile mücadelede yoğun bir çalışma yürütüyor ve tedbir alıyor. Bu kapsamda, yasal düzenlemelere gidiliyor, bilimsel çalışmalar yapılıyor, enfeksiyon riskini en az indirgeyecek hastane içi kurallar belirleniyor. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın almış olduğu tedbirlere rağmen, Sayıştay tarafından geçtiğimiz yıllarda hazırlanan Hastane Enfeksiyonları ile ilgili raporda sorunun devam ettiği ve ekstra maliyetlere neden olduğu görülüyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda almış olduğu tedbirlerin yeterli olmasına rağmen, böyle bir sonuçla karşılaşılmasının nedenini Metehan Öztoprak planlanan faaliyetlerin gerçek hayatta doğru bir şekilde uygulanmamasına bağlıyor. Öztoprak daha sonra konuyla ilgili şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda yaptığı etkin çalışmalar var. Bakanlık, hastanelerde enfeksi-
42
KASI M 2012
yon kontrol komiteleri kuruyor ve bu komiteler hastane içerisinde hastane enfeksiyonu riskini en aza indirgeyecek kontrolleri gerçekleştiriyor ve kuralları belirliyor. Bizce hastane enfeksiyonlarının en önemli bulaşma yollarından birisi hastane yüzeyleri. Buralarda kullanılan tekstil ürünlerinde biyosidal ürün ruhsatına sahip ürünlerin kullanımı teşvik edilmeli. Tekstil ürünlerinin sterilizasyonu otoklav yıkama ile sağlanabilir, fakat çamaşırhanelerde kullanılan bohçalar ve hastane yüzeyleri nedeniyle çapraz kontaminasyon meydana geliyor ve yapılan otoklav yıkamanın hiçbir etkisi kalmıyor. Ayrıca yoğun bakım üniteleri, ameliyat odaları gibi enfeksiyon bulaşma riskinin çok yüksek olduğu ortamlarda tekstil ürünleri de çok önemli bir enfeksiyon kaynağıdır. Bu nedenle gerek ameliyathanelerde kullanılan önlük ve diğer giysiler gerekse kullanılan örtülerin enfeksiyon bulaştırmaması gerekmektedir. Hastane çalışanlarının enfeksiyon tehlikesiyle sürekli karşı karşıya kaldığı ve immun sistemi zayıflaşmış olan hastaların bulunduğu bu ortamlarda enfeksiyon bulaşmasını engelleyecek tekstil ürünlerinin kullanılması zorunlu hale getirilmelidir. Sağlık Bakanlığı’ndan beklentimiz, hastanelerde kullanılan tekstil ürünlerine belirli standartlar getirmeleri ve kalitesiz, kanserojen madde içeren, hiçbir test ve denetimden geçmeden yapılan alımların önüne geçilmesidir.” Öte yandan sağlık kurumlarının tekstil ürünleri alırken sadece konuya maddi açıdan yaklaşmamaları, özellikle merdiven altı ve kalitesiz ürün almaktan kaçınmaları gerektiği de belirtildi. Söz konusu ürünleri satın alırken, kendilerine bir takım standartlar belirlemeleri, hastane içindeki diğer tüm koşulları düşünülerek hareket etmeleri ve çapraz kontaminas-
yona neden olacak her türlü etkeni göz önüne almaları gerektiği kaydedildi. Metehan Öztoprak “Tıbbi tekstiller, hem hastane enfeksiyonları ile mücadelede etkin bir silah, hem de sağlık standartlarının yükseltilmesi açısından prestij sağlayacak önemli bir araçtır” dedi. Inter-disipliner Ar-Ge Müşterilerine kaliteli, güvenilir ve inovatif ürünler hedefiyle çalışmalarını yürüten Medicaltex, sağlık sektörünün beklentileri doğrultusunda geliştirilen, uyku ürünlerinden üst giyime kadar geniş ürün gamına sahip. Medicaltex Ar-Ge Müdürü Metehan Öztoprak, bünyelerinde bulunan multi-disipliner Ar-Ge ekibinin, sağlık sektöründeki uzman kadroların yönlendirmeleriyle, ülkemizde bugüne kadar yapılmamış olan tekstil ve tıp bilimlerinin inter-disipliner Ar-Ge faaliyetlerini yürüttükle-
BÜYÜTEÇ rini söyledi. Öztoprak’ın tıbbi tekstil ürünleri konusunda sektöre iletmek istediği mesajı ise şöyle; “Hastane enfeksiyonlarının tekstiller aracılığıyla bulaşma riskini önlemek üzere çıktığımız bu yolda, etkinliğimizi göstermemiz için sağlık sektörünün bir fırsat vermesini istiyoruz. Bizim beklentimiz, vatandaşlarımızın sağlığı ve ülkemizin prestiji açısından Sağlık Bakanlığı tarafından tıbbi tekstiller konusunun ciddiyetle ele alınması ve
tıbbi tekstil standartlarının oluşturulmasıdır. Medicaltex, sağlık sektörünün talepleri doğrultusunda hareket eden, uzman Ar-Ge ekibinin yaptığı dinamik çalışmalarla tıbbi tekstiller konusunda sektöre farklı bir boyut kazandıran, hastane enfeksiyonları ile mücadelede tekstillerin etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayan bir kurumdur. Medicaltex olarak, sağlık sektörünün uzman ve yöneticilerine, beklentileri doğrultusunda birlikte
Ar-Ge çalışmaları yapmayı teklif ediyoruz. Etken maddesi Sağlık Bakanlığı Biyosidal Ürün Ruhsatına sahip ürünlerimizin, hastane enfeksiyonu ile mücadelede etkin bir rol üstlendiğini, hastane enfeksiyonlarından kaynaklanan kişisel rahatsızlıkların, ölümlerin, maddi kayıpların en aza indirgenebilmesi için sağlık kurum ve kuruluşları tarafından kullanılmasını tavsiye ediyoruz.”
Personel Eğitimi Önemli
Ü
lkemizde tıbbi tekstil konusunda faaliyet gösteren şirketlerden biri de Demoteks. Demoteks Kurumsal Satış Müdürü Kağan Bilgütay, tıbbi tekstil ve hastane enfeksiyonu konusunda öncelikle sağlık kurumlarında personel eğitimine önem verilmesi gerektiğini söyledi. Bilgütay, “Hastane enfeksiyonu konusunda personel eğitiminin daha iyi seviyelere çıkarılması ön planda tutulmalı. Bunun dışında diğer ürünler gibi tekstil ürünleri konusunda da öncelikli kaliteli ve katma değer sağlayan ürün ve tedarikçi seçilmeli. Ekonomik göstergeler her zaman ön planda ve seçimi etkileyen faktör olmakla birlikte sağlık söz konusu olduğundan gıda tüketimi konusunda yapılan tercih öncelikleri gibi kaliteli ürünler ve bu ürünleri üreten firmalar tercih edilmeli ve bu şirketlerle çalışmalı.” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini de hatırlatan Kağan Bilgütay, ancak kaliteli ürün seçimi konusunda sağlık kurumlarının daha iyi bilgilendirilmesi gerektiğini ifade etti. Günümüzde hastanelerin söz konusu ürünleri alır-
44
KASI M 2012
ken tercihlerini çoğunlukla düşük fiyatlı ürünlerden yana kullanmaları, sektör yetkilileri tarafından en fazla eleştirilen konu. “Maalesef öncelik fiyat konusu olmakta” diyen Bilgütay, bu konunun her zaman önemli olduğunu ancak insan sağlığı söz konusu olduğunda kurumların, ürünün öncelikle kalitesine bakmaları ve kaliteli hizmet veren firmaları tercih etmeleri gerektiğini söyledi. Medikal tekstil ve ortopedik ürünlerin üretimi alanında çalışmalar yapan Demoteks, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere Türki Cumhuriyetler ve Avrupa’ya ürünlerini ihraç ediyor. Demoteks’in ayrıca Afrika ve Latin Amerika ülkelerindeki pazar çalışmalarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptığı belirtildi. Demoteks Kurumsal Satış Müdürü Kağan Bilgütay, “Firmamız kurulduğu günden bu yana kurumsal tekstil ürünleri üretimi ve tedariği konusunda uzman işgücü ve profesyonel çalışma ekibi ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarına yönelik efektif çalışmalarına devam etmekte ve sektörde her zaman bir adım önde olmayı hedefliyor” dedi.
Hastane enfeksiyonu konusunda personel eğitiminin daha iyi seviyelere çıkarılması ön planda tutulmalı.
FIKSMED Bilgi iรงin : 0312 284 15 25
Türkiye Artık Kendi Zatürre Aşısını Kendi Üretecek haber, AYŞE YILMAZTÜRK
Yıllık 75 milyon doz üretim kapasitesine sahip olan tesis, ülkemizin yıllık yaklaşık 6 milyon dozluk ihtiyacını karşılıyor.
P
fizer, dünyanın önemli biyoteknoloji ürünlerinden biri olan Konjüge Pnömokok Aşısı üretimi için ABD ve İrlanda’nın ardından dünyadaki üçüncü tesisini Sağlık Bakanı Yardımcısı Agah Kafkas’ın katılımıyla Türkiye’de açtı. 13 Kasım’da açılışı gerçekleştirilen tesis yıllık 75 milyon doz aşı üretim kapasitesine sahip. Sağlık Bakanlığı’nın Ulusal Aşı Takvimi’nde de yer alan ve ülkemizde doğan çocukların pnömokok bakterisinin yol açtığı zatürre, orta kulak iltihabı gibi hastalıklara karşı bağışıklanmasında kullanılan aşı, Türkiye’de günümüz teknolojileriyle formülasyon aşamasından başlayarak üretilen ilk aşı olma özelliği taşıyor. Bu yatırımla Türkiye pnömokok aşısı açısından kendi ihtiyacını karşılayan ülke konumuna gelirken, 3 yılda toplam 21 milyon doz aşı Sağlık Ocağı ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri’nde uygulanmak üzere Bakanlığa sunulacak.
12 Kasım Dünya Pnomoni Günü’nün hemen ardından gerçekleşen açılışa, dünyada her 20 saniyede bir çocuk kaybına sebep olan pnömoniye karşı geliştirilen aşının Türkiye’de üretilmesinden duyulan gurur damgasını vurdu. İlk Yerli Üretim Aşılar Kasım Ayında Geliyor Pfizer Global Tedarik Birimi Pfizer Türkiye Teknik Genel Müdürü Suat Kumser, araştırma ve geliştirmeye yılda 7 milyar dolar ayıran ve global ölçekte sektör lideri olan Pfizer’in ülkemizde yarım asrı aşkın süredir yatırım yaparak, Türkiye pazarına sunduğumuz ürünlerimizin yüzde 70’ini Türkiye’de üretiyoruz. Aralarında AB ülkelerinin de bulunduğu Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Uzak Doğu’da olmak üzere toplam 18 ülkeye çoğunluğunu steril enjeksiyonluk ürünlerin oluşturduğu ilaç ihracatı yapmakta olduğunu belirtti. Kumser sözlerine şöyle devam
KASIM 2012
47
etti: Formülasyon aşamasından itibaren aşı üretimi konusunda ülkemiz için bir ilk olan bu proje kapsamında gerekli tesis ve ekipman yatırımları, personel eğitimleri, deneme üretimleri gibi önemli aşamalar tamamlanmış olup ilk validasyon serilerinin üretimine Nisan-Mayıs 2012’de başlanmış ve gerekli stabilite çalışmaları başarıyla tamamlanmıştır. Söz konusu aşı için ithalden yerli üretime dönüş ruhsatlandırma süreci de tamamlanmış olup 2012 itibariyle ilk yerli üretim aşıların kullanıma sunulması planlanmaktadır. Bu aşının ülkemizde üretilmesi görevini bize veren Sağlık Bakanlığımıza teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Bu üstün özellikli ürüne gerekli değeri veren hekimlerimize, eczacılarımıza ve tüm tıp camiasına teşekkürlerimi sunuyorum.” Pfizer Gelişen Pazarlar Bölge Başkanı Ahmet Göksun, Pfizer’in, ülkemizi bölgesinde lider olarak gördüğünü ve gelecek yatırımlar için ülkemizin stratejik bir ortak olarak önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirtti. Pfizer’in Türkiye pazarında bulunan ürünlerinin yüzde 70’ten fazlasının ülkemizdeki üretim tesislerinde üretildiğine dikkat çeken Göksun, 2023 vizyonu kapsamında ülkemizin pek çok sektör için dünyanın en önemli
48
KASI M 2012
Üç yılda toplam 21 milyon doz aşı Sağlık Ocağı ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri’nde uygulanmak üzere Bakanlığa sunulacak. merkezlerinden biri olmasını beklediklerini açıkladı. Hükümetin 2023 yılı Endüstri ve Yatırım vizyonunda ilaç sektörünün stratejik sektörler arasında konumlandırılmasından dolayı heyecan duyduklarını belirterek, Bakanlığın ileri teknoloji yatırımlarının ülkemize çekilmesi konusunda daha iyi bir ortam yaratmaya yönelik çalışmalarına, endüstri ortağı olarak destek vermeye devam edeceklerini bildirdi. Türkiye Artık Dünyanın Önemli Bir Aktörü Açılış törenine katılan Sağlık Bakanı Yardımcısı Agah Kafkas şunları söyledi: “Burada bir heyecanı ve başarıyı yakalamış bir ekibin haklı gururuna tanık olduk. Ülkemiz adına emeği geçen herkesi kutluyorum. Maalesef 10 yıl önce kimi bölgelerde aşılama oranının yüzde 50’nin altında olduğu
bir Türkiye vardı. Bugün artık aşılama oranının neredeyse ülkenin her yöresinde eşit düzeye geldiğini ve hemen hemen bütün ülke insanının aşılanmasının gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Aşı çeşitliliği açısından da önemli bir mesafe katettik. Pfizer’in yarım asırdır ülkemize verdiği değerli hizmetleri takdirle takip ediyoruz. Artık Mefar gibi yerli üreticilerin Pfizer gibi önemli bir devle işbirliği yaparak eşit şartlarda büyük bir üretimi gerçekleştiriyor olmasını Türkiye’nin altyapı anlamında geldiği seviyede çok önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz. Değerli Pfizer yöneticilerinin Türkiye için söylediği sözler önemlidir. Türkiye artık dünyanın önemli bir aktörüdür. Türkiye bugün uluslararası bir firmanın operasyon merkeziyse, bu belli coğrafyalarda bir prestij nedenidir, bunun bir anlamı vardır. Üretildiği ülkenin de ürüne değer kattığını hepimiz biliyoruz. Bu anlamda emeği geçen herkesi kutlamak istiyorum. Yıllık 75 milyon doz üretim kapasitesine sahip olan tesis, ülkemizin halihazırdaki yıllık yaklaşık 6 milyon dozluk ihtiyacını karşılarken, gelecekte yetişkin aşılaması gibi artan ihtiyaçlara da cevap verebilecek kapasiteye sahip.
S
ultan 3. Murat o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
lim yani. Kırk yıllık komşumuz. Bir başkası tafsilata girer:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
- Biliyor musunuz? Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır, nalının hasını yapar. Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem nerede namlı mimli kadın varsa takar peşine.
- Akşam garip bir rüya gördüm.
Hele yaşlının biri çok öfkelidir:
- Hayırdır inşallah.
- İsterseniz komşulara sorun. Sorun bakalım, onu bir kere olsun cemaatte gören olmuş mu?
- Hayır mı, şer mi öğreneceğiz.
Hâsılı mahalleli döner ardını gider. Bizim tebdil-i kıyafet mollalar kalırlar mı ortada. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah önünü keser.
- Nasıl yani? - Hazırlan dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri ve kararlı adımlarla Beyazıd’a çıkar, döner Vefa’ya. Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarlarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatli bakınır. İşte tam o sıra, orta yerde yatan bir ceset gözlerine batar. Sorarlar ‘Kimdir bu?’ Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma. Ayyaşın, meyhur’un biri işte! - Nereden biliyorsunuz? - Müsaade et de bile-
- Nereye? - Bilmem. Bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım. - Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem. Ama biz gidemeyiz. Öyle veya böyle tebaamızdır. Defnini tamamlasak gerek. - İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden. - Olmaz. Rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
KASIM 2012
51
- Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz? - Mollalığa devam. Naaşı kaldırmalıyız en azından. - Aman efendim. Nasıl kaldırırız? - Basbayağı kaldırırız işte. - Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini... - Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasılhane bulmalıyız. - Şurada bir mahalle mescidi var ama... - Olmaz. Vefat eden sen olaydın nereden kalkmak isterdin? - Ne bileyim Ayasofya’dan, Süleymaniye’den. En azından Fatih Camii’nden. - Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin. Haydi yüklenelim. Ve gelirler camiye. Siyavuş Paşa sağa sola koşturur kefen, tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa. Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzü şakilere benzemez. Hem mânâlı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
52
KASI M 2012
vezirin ona keza. Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine hayli vardır daha. Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır; - Sultanım, yanlış yapıyoruz galiba. - Nasıl yani? - Heyecana kapıldık, cenazeyi sorup araştırmadan getirdik buraya. Kim bilir hanımı vardı belki, belki de yetimleri? - Doğru. Öyle ya. Neyse, sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim. Vezir cüzüne, tespihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur, nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler, sanki bu vefatı bekler gibidir. ‘Hakkını helal et evladım.’ der, ‘Belli ki çok yorulmuşsun.’ Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar. Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, belki hatıralara dalar. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından. - Biliyor musun oğlum, bizim efendi bir âlemdi vesselâm. Akşamlara kadar nalın yapar, ama birinin elinde şarap şişesi görmesin, elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya.
- Niye? - Ümmet-i Muhammed içmesin, diye. - Hayret. - Sonra malum kadınların ücretini öder eve getirirdi. Ben sizin zamanınızı satın aldım mı, aldım derdi. Öyleyse şimdi dinleseniz gerek... O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara. Mızraklı İlmihal, Hüccet-ül İslâm okurdum. - Bak sen! Millet ne sanıyor hâlbuki. - Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Bir imamın arkasında durmalı ki Tekbir alırken Kâbe’yi görmeli derdi. - Öyle imam kaç tane kaldı şimdi. - İşte bu yüzden Nişanca’ya, Sofular’a uzanırdı ya. Hatta bir gün ‘Bakasın Efendi!’ dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun; ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada. Doğru öyle ya? Kimseye zahmetim olmasın deyip mezarını kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. İş mezarla bitiyor mu dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın? - Peki, o ne dedi? - Önce uzun uzun güldü, sonra ‘Allah büyüktür hatun.’ dedi, ‘Hem padişahın işi ne?’ Önyargılardan uzak duralım!
Sıra Dışı ve Benzersiz Bir Otomobile Ne Dersiniz?
Subaru XV Bugün otomobil satın alma alışkanlıklarımıza baktığımızda Maslow’un piramidinde tanımladığı beş ihtiyaç seviyesi bizim otomobilleri satın almaktaki beş nedenimizi de sırasıyla gösteriyor. 1. Fizyolojik gereksinimler (ulaşım, bir yerden bir yere gitme ihtiyacı). 2. Güvenlik gereksinimi (sağlam ve sağ salim güvenli bir ulaşım). 3. Ait olma, sosyal ilişkiler (tercihimizle yarattığımız sosyal ağlar ve çevre). 4. Saygınlık gereksinimi (tercihimizle kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısını kazanma).
54
KASI M 2012
5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (kendi hayallerimizi gerçekleştirme, yaratıcılığımızı ifade etme, tercihimizin benliğimizi ifadesi). Subaru XV’yi Maslow Piramiti’ne oturttuğumuz zaman, XV’nin bir otomobil severin beş temel ihtiyacını karşılayabileceğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta bununla da kalmayıp, Maslow’u bile mutlu edebileceği iddiasında bulunabiliriz. Subaru, tanımladığı temel ihtiyaçlar yanında, XV’nin pazarlamasında bir kavramı daha ön plana çıkarıyor: Mutluluk... Mutluluk kavramını ise fiziki ve duygusal ihtiyaçların optimum düzeyde karşılanmasına bağlıyor. XV’yi deneyimlediğinizde bunu çok net hissediyorsunuz.
hazırlayan: FEYZ A GÜLEÇ ŞAHİN feyza@otoalsat.com
XV kompakt yapısı ile sizi germiyor, güvenlik donanımları ve markanın yarattığı sağlam imajla sizi bu düzeydeki diğer markalara oranla daha üst düzeyde tatmin ediyor. Tüm bunların yanında başka hiç bir markanın veremeyeceği özel teknolojiler ve sürüş destek sistemleri ile akıllı ve doğru bir seçim yaptığınızın altını her kilometrede bir kere daha çiziyor. Türünün tek örneği BOXER motoru ve simetrik AWD kombinasyonu ile sürüşü ayrı bir deneyime dönüştürüyor. Maslow’un listesine oturttuğunuzda XV, birincil ihtiyaçlarımız yanında özellikle Subaru gibi niş bir markanın yarattığı aidiyet, özel ve başarılı olmakla
özdeşleşmiş miras, artık kendinizi her açıdan tatmin etmeniz için gerekli her türlü kişisel motivasyonu yarattığını ve tüm ihtiyaçlarınızı bir arada sunduğunu görüyorsunuz. XV bir otomobilin yarattığı dar ve limitli çerçeveyi kırmanızı sağlayan bir özgürlük vaat ediyor ve bunu yaparken size özgün bir tarz yaratma, tercihinizle farklılaşma fırsatı veriyor. XV’nin renklerini ve yolda kendine özgü havasını yaşadığınızda eminim siz de hak vereceksiniz. XV ile tercihinizin sizi nasıl farklılaştırdığına ve ne kadar dikkat çektiğinize şaşıracaksınız. Özellikle de kavuniçi turuncu rengine bindiğinizde...
Tasarım
Güvenlik
İç Dizayn
Motor
Özellikle turuncu rengi sizi çok etkiliyor. Şehrin dar sokaklarında o kocaman gövdesi ile birleşen harika hatlar şehrin o dar sokaklarına uyum sağlayarak rahat bir kullanım sağlıyor.
Geniş iç hacmi ve iç tasarımı sizi etkiliyor. Geniş bir ön konsola ve şık bir tasarıma sahip.
Konfor
Araçta bulunan Simetrik Sürekli Dört Çeker özelliği sürüş esnasında konforlu bir seyahat etmenizi sağlıyor. Seyir halinde iken aracın verdiği güven duygusu sürüş zevkini ve konforu üst seviyelere taşıyor.
XV’nin AWD sistemi, yol tutuşu ve aktif emniyet sistemleri size yolda karşınıza çıkan tehlikeleri atlatmanıza yardımcı olacak güç ve dengeyi sağlar.
XV aynı zamanda 2.0 litrelik bir dizel turbo motorla sahne alıyor. Bu motorun birbirinin tam zıddı yönde hareket eden pistonları ötekinin titreşimini engelliyor ve bu tasarım özeliği sayesinde XV’nin hafif motoru, karşılaştırılabilecek modellerin dizel motorlarından daha az titreşim gürültüsü ile çalışıyor. Yeni XV’de yer alan Start/Stop sistemi; araç geçici şekilde durduğunda, örneğin bir trafik lambasında; motoru otomatik olarak durdurarak yakıt tüketimini sınırlar.
KASIM 2012
55
Nazan Bekiroğlu
Şiire Olan Talebin Azalması Ürkütücü
Edebiyat dünyasının sevilen yazarlarından Nazan Bekiroğlu’nun son kitabi “Nar Ağacı” geçtiğimiz ay raflarda yerini aldı. Çıktığı ilk günden itibaren en çok satanlar listesinde yer alan kitap kısa zamanda edebiyatseverlerin beğenisini kazandı. Karadeniz Teknik Üniversitesinde Öğretim Üyesi olan Yazar, Trabzon’da mütevazi bir hayatı tercih etmiş. Nazan Bekiroğlu ile SAYED okurları için konuştuk.
röpor taj: ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
Merakla beklenen kitabınız Nar Ağacı hayırlı olsun. İçeriğinden söz eder misiniz? Teşekkür ederim. İnşallah hayırlı olur. Çünkü başarının da hayırlısını dilemek gerek. İçeriğine dönersek; Nar Ağacı iki hayatın, birleşmeden önce hangi mecralardan aktığını merak eden bir roman. İki insan nasıl bir araya gelir? İki muazzam ırmak nasıl birleşir? Bir anlık bir gecikme, ufacık bir olay bu birleşmeyi engelleyebileceğine göre kader diye bir şey vardır. Diğer yandan olmayanlar gibi olanlar da bu kader içindir. Sanki her şey, Balkan Harbi, I. Cihan Harbi, Bolşevik Devrimi bu birleşme için gerçekleşmiştir. Üstelik bu iki insanın bir araya gelmesi benim de varlığımın sebebidir. Çünkü o insanlar benim dedemle anneannemdir. Bunu anlatan Nar Ağacı savaşa, aşka, XIX. asra, fotoğrafa, seyahate, çaya, doğuya ve halıya dair bir roman olarak biçimlenir. Neden kitabın adı Nar Ağacı? Başlangıçta Nar Ağacı değildi, biraz zor bulunmuş bir isim bu. Roman için düşündüğüm hiçbir isim çevremden pek kabul görmeyince ve benim de tam anlamıyla içime sinmeyince sade ve iddia-
56
KASI M 2012
sız ama derin bir isim olarak Nar Ağacı isminde karar kıldım. Bu isim, kesinleştikten sonra bereketlendi, roman yayınlandıktan sonra içime fazlasıyla sindi. Nar, çok özel, çok güzel bir meyve. Gerek görsel anlamda gerek içerdiği anlamlar bakımından böyle. İmgesinde bereketi, gücü taşıyor. Görünürde bir daneyken bin daneye dönüşmesi, sonbahar meyvesi olması... Osmanlı’nın meyvesidir nar. Kadim zamanlardan bu yana pek çok kültürde muteber. Sonra ağaç. Ağaç da kadim evrensel bir kavram. Doğanın, doğallığın ifadesi ve bana yaradılışın güçlü bir tanığı olarak görünüyor. İçinde taşıdığı tohum, her yıl ölüp sonra tekrar dirilmesi. Hayata bu güçlü tutunuş. Böyle bir sürü sebep sıralayabilirim. Neticede zor bulduğum bu isim şimdi bu romana koyabileceğim en uygun isimmiş gibi geliyor bana. Zehra ve İsmail karakterlerini yazarken kimlerden ilham aldınız? Nar Ağacı gerçek bir hikâyeye yaslanır. Bütünüyle o değildir ama ondan hareketle kaleme alınmıştır. O hikâye de dedem ve anneannemin hikâyesidir. Zehra büyükannem, İsmail de onun ağabeyi. Yani annemin büyük dayı-
KASIM 2012
57
Nar Ağacı iki hayatın, birleşmeden önce hangi mecralardan aktığını merak eden bir roman. sı. İşaret taşları belli olan bu hikâyede fazlasıyla kurgu var çünkü bildiklerim aile içinde anlatılan bölük pörçük bilgilerden ibaretti. Fakat İsmail gerçek bir karakter. Romanda kendi ismini taşıyan tek karakter de o. Annem anlatırdı, Balkan Harbi’ne giden ve geri dönmeyen, ne öldüğüne ne hayatta kaldığına dair bir belge bulunabilen bir İsmail dayısının varlığını. Bizim için ailenin büyükleri olarak tanınan bu insanların yaşadığı gerçekler kendi nesillerinin hayatlarını da içeriyor aynı zamanda. İsmail, Devlet-i Osmaniye’nin Rumeli kurbanıdır ve kendisi gibi yok olup giden bir kuşağın da simgesidir. Üstelik o yok oluş bir işe de yaramaz. Balkan Harbi malûm, idare edilemeyen bir ordunun hezimetiyle sonuçlanır. İsmail’de binlerce İsmail var. Biri de benim bahtıma düşmüş. Kitaplarınızda aşk’ı işlerken kimler size ışık tutuyor? Aşk kişisel bir tecrübe alanı olduğu kadar bir kavram olarak da beni hep ilgilendirdi. Ne olduğunu anlamaya çalıştım sürekli. Ne menem bir duygudur ki ona düşen kendini ölümsüz zanneder, en azından ölüm düşüncesini unutur, kendisini evrenle birleşmiş, kaostan kozmosa geçmiş hisseder, evrenin bütünlüğüne katılır, seyyarelerle birlikte dönmeye başlar, zamansızlık duygusuna kapılır, artık cennet zamanındadır. Ve daha bir sürü olağanüstü hal. Bu kadar şeyi irdeleyince aşkın metafizik yanını keşfetmem zor olmadı. Bu hususta Mevlâna ve İbn Arabî başta olmak üzere tasavvufun aşka yüklediği anlam benim için pek çok sorunun cevaplanması anlamına geldi. Cennet cihetinden bir duygu olduğunu gördüm aşkın ama bu dünyada her şey gibi o da kusura bulaşmıştı.
58
KASI M 2012
Tıp aşkın anatomisini çözemese de edebiyat bunu en güzel şekliyle tasvir edebiliyor. Aşkın edebiyatla nasıl bir ilişkisi var? Doğru, aşkı açıklamak bilim adamlarından çok şairlerin ve yazarların başardığı bir şey. İnsan ruhunu, kabiliyetli yazarların, bilim adamlarından daha fazla görebildiği de muhakkak. Dostoyevski kadar insan ruhunun labirentlerinde kimse dolaşamadı. Aşka gelince, edebiyatın en çok işlenen iki konusundan biridir. Diğeri ölüm. İnsanın iki temel gerçeği. Muammalı bir duygu olan aşkın uhrevî olanla bağlantısının muhakkak olması onun açıklanmasını da imkânsızlaştırıyor. Aşk edebiyatında benim için en önemli olan kısım ise aşkın içerdiği ıztırap. Sanat eserini aşkın yapan ıztırabın işlenişidir ve aşk bunun için kullanışlı bir alandır. Böyle düşünüyorum. Yazar değil de okur kimliğinizi ifade edersek siz kimleri takip ediyorsunuz? Ben de, burada ismini saymaya gerek görmediğim, herkesin okuduğu, tanıdığı yerli ve yabancı yazarlarımızı takip etmeye çalışıyorum. Hikmet edebiyatı daima başucumda. Klasikleri daima çok seviyorum. Bunların dışında derin ve fakat sessizce akan ırmaklar var. Benim için çok değerli edebiyatın sahipleridir onlar. Bir sürü isim sayabilirim ama aklıma ilk gelenlerden Ali Ayçil meselâ, telâşa kapılmadan kozasını ören bu kalemin her yazdığını okurum. Sonra Şule Gürbüz, çok dikkat çekici. Dergilerde de dikkatimi çeken isimler oluyor. Bazen bir yazı, şaşırtıcı derecede mükemmel görünüyor gözüme. Yazarı çok genç, çok yeni biri olarak çıkıyor karşıma. Bunların bir kısmının zaman içinde tanınır hale geldiğini görüyorum, bir kısmı bir daha görünmüyor. Günümüzde modern edebiyata yaklaşımı ne düzeyde değerlendiriyorsunuz? Modern edebiyat daha çok roman üzerinden varlık gösteriyor. Roman çok kapsamlı bir tür. Edebi ihtiyacı neredeyse tek başına karşılıyor. Bu anlaşı-
labilir belki ama şiire, tiyatroya olan talebin azalması düşündürücü. Hele de şiire olan talebin azalması ürkütücü bile. Çünkü doğası icabı soyuttur şiir. Soyut düşünceye sahip olan şiir toplumları ise güçlü bir düşünce kapasitesine sahip olurlar. Soyut düşünce, kalite sıralamasında ilk sırada gelir. Sağlıklı pratik düşünce de gücünü ondan alır. Bunu estetik roman da yerine getirebilir ama günümüzde romanın özellikle popüler görsellik üzerinden varlık göstermesi toplumsal soyut düşünceyi kısır bırakmaktadır. Hazır-kalıp bir görselliğin tüketimi olarak algılanan ve gerçekleştirilen roman, şiirin misyonunu yerine getiremez. Beni ürküten budur. Dibe vurduğunuz zamanlarda nelerden güç alırsınız, hayata bağlanırsınız? Kuyulara düşmek diyorum ben buna. Beni kuyulara düşüren şey iki türlü, katmerli yani. Bir, kıyıcılığın pratikteki etkisi; iki, bunu yapanın bir insan olması. İkinci kısım daha çok vuruyor hem de. Şükür ki insanlar yüzünden düştüğüm kuyulardan yine insanların yardımıyla çıkabiliyorum. İnsaniyete dair bir tavır gördüğümde, bana değil kime olursa. İnsaniyete güvenmezsem o kuyulardan çıkamam. Trabzon da sürdürdüğünüz sade hayatı seçmenizin sebepleri nelerdir? Sade olduğu için. İnsani ilişkiler burada hâlâ sıcak olduğu için. Bu şehre sonbahar erken geldiği için. Çok yağmur yağdığı için. Kuzey ve Doğu olduğu için. Gitmek için artık çok geç olduğu için. Artık benim için Trabzon veya başka bir yer, pek fark etmediği için. Böyle bir yığın sebep ya da sebepsizlik. Karadeniz kadını olmanın hangi özelliklerini ruhunuzda taşıyorsunuz? Büyükhanım’a benzeyen bir yanım var. Çok kırılgan bir mizaca sahibim ilk bakışta. Fakat diğerkâmlık da o kırılgan mizacın üzerinde. Zor ikili yani. Ama neticede benim sendelediğim yerde başkalarının yıkılıp gideceğini fark ediyorsam sendelemeye hakkım olmadığını anlıyorum.
LAPOROSKOPİK CERRAHİDE ALMAN MALI TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER MGB BERLIN
İthalatçı Firma: Bilgin Sağlık Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.
KİTAP KRİTİK
Aspidistra barınmasını, tütününü inceden inceye hesaplamak zorundaydı. Ta ki…
“Hiçbir zengin, kendisini yoksul göstermeyi başaramaz; çünkü para, tıpkı cinayet gibi onu ele verir.” Çiçeksiz bir zambak türüydü Aspidistra, bilemezdi ki George Orwell gibi maharetli ellerde bir statü göstergesi olacağını. Şimdi Aspidistra’nın kaderi, yoksul evlerin içerisinde, yoksulluğu belgelemesiydi. 1930 İngiltere’sinde yaşayan Gordon, bu yoksullardan sadece biriydi. Baraka sayılabilecek bir çatı katında, kıt kanaat geçimini sağlıyor ve evinde beslediği iki Aspidistra ile mutlu mesut yaşadığını sanıyordu. Hayata dair bütün temel yaptırımları para üzerinden hesapladığından, kendinden çok daha varlıklı olan arkadaşı Ravelston’u içten içe aşağılıyordu. Yıllardır bitirmeye uğraştığı şiir kitabının kara öyküsü sanki hayatını tanımlamakla kalmıyor; ona benzersizlik katıyordu. Katıksız bir yoksuldu o. Yiyeceğini,
Doğu’dan Uzakta Yazar: Amin Maalouf Sayfa Sayısı: 460 Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Hep yoksul kalamazdı. Fakat bilinçli bir şekilde anlıyordu ki; o sadece yoksul değil aynı zamanda “yoksun”du. Bulduklarını kullanmayı bilmediğini anladığı zamana kadar kendisini yalnızca paraca yoksul sanmaktaydı. Şimdi ise biliyordu; yalnızca yoksul değildi. Hem maddenin kendisini reddediyor hem de temel ihtiyaçlarını görememekten şikayet ediyordu. Hayatındaki en ufacık bir kırılma, o çok aşağıladığı hayata adım atmanın ötesinde bir haz veriyordu. Kaçamayacağının bu hayata yakalanmamak içinse var gücüyle çabalayacaktı. Orwell’in Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ ten önce yayınlanmış olan bu kitabı, dönemin İngiltere’sini sınıf atlama üzerinden yermek görevini başarıyla üstleniyordu.
İnsan İlişkilerinde Nasıl Çok Başarılı Olursunuz? Yazar: Leil Lowndes Sayfa Sayısı: 288 Yayınevi: Kuzey Yayınları
Aspidistra Yazar: George Orwell Sayfa Sayısı: 280 Yayınevi: Can Yayınları
Bir Yıldıza Övgü Yazar: Pablo Neruda Sayfa Sayısı: 28 Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları yor um: İLKAY YAPRAK
60
KASI M 2012
’den Medikal İnnovasyonlar Yeni HPL500 CIS; İdrar Analizörü entegre edilmiş Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon cihazı ile Klozete dökülen idrarın tahlili de yapılabilmektedir.
YENİ
NTLİ PATEDEL MO
HPL 500 CIS
HPL 500 C
İdrar Analizörlü Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı
Ördek Sürgü Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazı
Ayaktan açılıp kapanabilen kapak
HPL 400 Macerator Ördek Sürgü İmha Cihazı
MEP 010-020
Tek Kullanımlık Malzemeler
HBT 200
Ultrasonik Temizleyici
HSS 1023 B
HBT 320
Buharlı Sterilizatör
Paketleme Masası
ISO 9001:2008 ISO 13485:2003 ISO 14001:2004 Bursa Organize Sanayi Bölgesi Kahverengi Cad. No:20/B Nilüfer / BURSA 16140 TÜRKİYE Tel. : +90 224 243 68 17 Fax : +90 224 243 68 18 www.medisel.com.tr medisel@medisel.com.tr
FİLM KRİTİK
Gergedan Mevsimi Mirza ve oğullarının Hinare’ye yolculuğu, Satellite’nin maceraları ve azmi, Agrin ve Pashow’un araya karışan yaşamları, Mamo’nun Mozart’ın ruhu olarak çıktığı gezi, Eyüp’ün karlar arasında kontrast olarak hayatın karasını bize çalışı, hayatı sarhoş eyleyen o sınırları aşması ve daha pek çok şey. Bunlar Bahman Ghobadi sinemasının yapı taşları olarak tarihteki yerini çoktan aldı.
fazlası ile arttı. 1-2 kez gösterim tarihi ertelendikten sonra nihayet izleyebildi bekleyenler.
Oyuncu kadrosunda Monica Belluci, Yılmaz Erdoğan, Beren Saat, Arash gibi isimler ve yapımcılığını da Martin Scorses yapınca beklenti
Gergedan Mevsimi derdini tam olarak anlatan bir film değil. Senaryo kopuk ve karakterler üzerinde iyi çalışılmamış. Böyle olunca film boyunca savrulmalar ve “ne oluyoruz?” durumu yaşanabiliyor. Tarkovskî ve Nuri Bilge Ceylan’ın sinematografisinin bariz etkilerini görmekte mümkün. Özellikle hikaye akışı ve görüntü işçiliğinde bunu hissediyorsunuz. Görüntü yönetmenini çok iyi iş çıkardığı bu filmde, klasik bir Yeşilçam melodraması etkisinden kurtaramıyor izleyiciyi.
The Master
Gözetleme Kulesi
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk
Tür: Dram Yönetmen: Paul Thomas Anderson Oyuncular: Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman, Amy Adams
Tür: Dram Yönetmen: Pelin Esmer Oyuncular: Olgun Şimşek, Nilay Erdönmez, Menderes Samancılar
Tür: Fantastik, Aksiyon Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Martin Freeman, Andy Serkis, Ian McKellen
İşte bu beklentiler ışığında aylarca bekledi sevenleri, son filmi “Gergedan Mevsimi’ni”...
Gergedan Mevsimi Yönetmen: Bahman Ghobadi Tür: Dram, Romantik Oyuncular: Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi, Beren Saat, Yılmaz Erdoğan
yor um: ETHEM METE
62
KASI M 2012
Trilux Aurinio L120/160 PM Ledli çift başlıklı ameliyat lambası
D.M.O. Kod: 355.412.503
İleri Teknoloji LED Aydınlatma Sistemleri Üstün teknoloji ile eşsiz özellikler • 15 yılı aşkın lamba ömrü (Günde 8 saat kullanım ile) • 3 kademeli renk ısı ayarı (3800K,4300K,4800K) • IP54 nem ve sıvı yalıtım koruma sınıfı (Püskürtme dezenfektanlar ile uygun kullanım) • LRS Sistemi (Ledlerde oluşacak işik gücü kaybinin elektronik olarak başlangıç seviyesine çıkartılması) • Endoskopi modu (ledler üzerinden) • Laminer akim için min. direnç alanı • Lamba ısısı 1m mesafede max. 325w/m2 • Lamba başlık arka yüzey ısısı max. 27,5°
IP 54 standardı uzun yıllar kullanımda dahi toz ve neme karşı dayanıklılık
Türbülans önleyici dizayn
Lamba minimum sıcaklık artışı
Son teknoloji led aydınlatma
KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com
HD-SD Medikal özellikli lamba başlığına entegre kamera sistemleri
Harici kol ile kullanılan HD-SD Medikal özellikli elçekli kamera sistemleri
Trilux Aurinio L120/120 PM
Ledli çift başlıklı ameliyat lambası
D.M.O. Kod: 355.412.514 Duvara ve kola entegre medikal HD-SD monitörizasyon kayıt alabilme ve görüntü aktarımı özelliği
Membran tip lamba kolunda kumanda, silinebilir hijyenik özellikli
Ameliyathanelerde genel aydınlatma; tek tip aydınlatma ünitesi ile farklı renklerde alternatifli ortam aydınlatmaları
Dokunmatik uzaktan kumanda silinebilir, hijyenik özellikli, lamba ve kamera kontrolleri
Dokunmatik lamba kolunda kumanda silinebilir, hijyenik özellikli
KOMPOZİT GROUP OF COMPANIES Tel: 0216 499 99 18 Faks: 0216 499 01 61 www.kompozitturkiye.com info@kompozitturkiye.com