SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
Y IL:6
SAY I : 6 0
M A RT 2013
UZM. DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU:
BAŞARININ SIRRI İKİ KELİME
SAMİMİYET ve GAYRET
PROF. DR. NİHAT TOSUN Çıta Her Zaman Bir Adım Yukarıda PROF. DR. NECDET ÜNÜVAR Sağlık Hizmetlerinde Paradigma Değişiyor DR. ERCAN ŞİMŞEK Yerli Tıbbi Cihaz Üreticilerinin Eli Güçleniyor
Ameliyathane ve Yoğun Bakım için Kalite + Performans Yazılımları
Konforlu Çalışma
İzlenebilir
Ameliyathane
Anestezi
ECS Qbloc
ECS Opesim
Kalite + Performans
Entegre
Kağıtsız Ortam
Kaynak Plânlama
Yoğun Bakım ECS Reassist
Cerrahi ekipler için tasarlanmış ameliyathane yönetim, planlama ve organizasyonu.
Anestezi bölümleri için preanestezi, intraoperatif ve postoperatif anestezi dosyalarının yönetimi.
Yoğun bakım ve reanimasyon üniteleri için tüm hasta süreçlerinin izlemi ve bölümlerin yönetimi
Preoperatif, İntraoperatif ve Postoperatif Süreçlerin Plânlama ve Optimizasyonu Cerrahi Prosedürlerin Otomasyonu Gelişmiş Oda, Ekip, Malzeme ve Zaman Plânlaması İş Akışı Takibi Oda ve Zaman Optimizasyonu HBYS ve HL7 Entegrasyonları Kalite Kontrol Malzeme Kontrolü Otomatik Form ve Raporlar İstatistik ve Kalite Endikatörleri Yönetim Karar Destek Tabloları
Biyomedikal Cihaz Bağlantısı Eşzamanlı Biyomedikal Veri Kaydı Preanestezi, İntraoperatif ve Postoperatif Süreç Yönetimi Eşzamanlı Ameliyat Gözlemi Hasta Sıvı Dengesi Hesaplamaları Hasta Güvenliği Kontrolleri Otomatik Form ve Raporlar İş Akışı Takibi İlaç Yönetimi HBYS ve HL7 Entegrasyonları İstatistik ve Kalite Endikatörleri Anestezi Protokolleri Skorlar
Eşzamanlı Hasta Gözlem BBiyomedikal Cihaz Bağlantısı Eşzamanlı Biyomedikal Veri Kaydı HBYS ve HL7 Entegrasyonları Tedavi Plânları Yönetimi KVC- Neonatal - Koroner - Erişkin Skorlar Nazokomiyal Enfeksiyon Takibi Ventilation Yönetimi Hemodiafiltrations İstatistik ve Kalite Endikatörleri Diet Plânları Yönetim Karar Destek Tabloları
Tıbbi Yazılım ve Donanım Sistemleri Bağdat Caddesi No 190 Kamran Apt. Kat 4 Fenerbahçe-Kadıköy 34726 Istanbul
+90 216 385 11 60 +90 216 385 18 98 info@evolucare.com.tr www.evolucare.com.tr
SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI
YIL 6 • SAYI 60 • MART 2013 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi
FEYZULLAH AKBEN Genel Yayın Yönetmeni
FUNDA ÇAMÖZÜ
MERHABA...
funda@sayeddergisi.org Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
SARE KUŞ
sare@sayeddergisi.org Editör
SU ÖZGÜR Yazı İşleri
SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK Grafik Tasarım
BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü
AHMET FERHAT AKBEN Reklam
AHMET ERSOY
reklam@sayeddergisi.org Abone ve Dağıtım
SONGÜL KARADENİZ abone@sayeddergisi.org Halkla İlişkiler
YASEMİN KERİMİ Yapım
Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: (0212) 272 61 06 Faks: (0212) 272 61 07 www.turkeyhealthmedia.com info@turkeyhealthmedia.com
Baskı ŞAN OFSET
Değişim ve dönüşüm çağımızın olmazsa olmazı haline geldi. Yeni alışkanlık, yeni teknolojiler, yeni fikirler değişimi zorunlu kılıyor ve bu gerçeği kabul etmeyenler bir adım geride kalıyor. Değişime ayak uydurmaya çalışanlar ise geleceği öngörmek ve geleceğin gereklerine şimdiden hazırlanmak zorunluluğu ile planlar yapmakta. Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Dönüşüm Programı ile on bir yılda çok büyük başarılara imza attı. Geleceğe öngören çalışmaları ise devam etmekte. Bu başarıları SAYED Dergisi olarak her ay sizlere ayrıntılı bir şekilde sunduk. Kamu Hastane Birlikleri’nin de Sağlık Bakanlığı’nın imza attığı başarılar hanesine katılması dileğiyle Mart sayımızı hazırladık. SAYED-Sağlıkta Yeniden Yapılan-
manın Erken Dönem Değerlendirmesi Sempozyumu’na katılan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun konuşmasını sizinle paylaştık. Prof. Dr. Nihat Tosun ise on bir yılı gözden geçirdi. Trakya’da Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreterleri’ne ilk deneyimlerini sorduk. SAYED Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nurullah Zengin’in Derneğin gelecek hedeflerinin bilgisini ve şubat ayında gerçekleşen SAYED Sempozyumu’na ilişkin değerlendirmelerini aldık. Mart sayımızda ilginizi çekecek röportajlara yer verdik. Ünlü konuğumuz ise oyuncu Lale Mansur. Kendisiyle oyunculuk geçmişini ve anılarını konuştuk. Zevkle okuyacağınız bir sayı olmanız dileğiyle…
SARE KUŞ
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL Tel: (0212) 289 24 24
Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
MART 2013
3
BAŞKANDAN P R O F. D R . N U R U L L A H Z E N G İ N SAYED YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Saygıdeğer SAYED Okurları Günümüzün en önemli dinamiklerinden birisi de değişim ve süreklilik. Bireysel sağlık, ülke sağlığı derken, globalleşmenin de etkisiyle sınırları hızla kaybolan ve saydamlaşan dünyamızda küresel sağlığın önemi giderek artmakta. Bu amaçla değişime ayak uyduramayan, uydurduğu halde sürekliliğini sağlayamayan yapıların istenilen hedeflere erişmesi zor görünüyor. Doksanıncı yılını yaşayan ve her alanda gerçekleştirdiği atılımlarla bölgesinde ve dünyada belirleyici güç haline gelen Türkiye, alanında tecrübeli ve uzman işbirliği kadrosuyla sağlıkta büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Geride bıraktığımız on bir yılda elde edilen başarılarla yetinmek yerinde saymaktır. Kasım 2011’de yeniden dizayn edilen kamu sağlık sisteminin en önemli bileşeni Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’dur. Hastaneler, insanımızın sağlık ihtiyaçlarını karşılamak üzere başvurdukları sağlık kurumlarının başında gelmektedir. Hastanelerimizdeki sağlık, otelcilik ve diğer hizmetlerdeki memnuniyet katsayısı, sağlıkta dönüşümün değişim ve sürekliliği açısından yol gösterici olmakla beraber, Sağlık Bakanlığı insan gücünün yaklaşık yüzde yetmişini bünyesinde barındıran, yine aynı şekilde Bakanlık bütçesinin yüzde
atmışa yakınının tahsis edildiği Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, yeni yapının sağlıklı sürdürülebilirliliğinin en şeffaf göstergesi olacaktır. Sağlık Bakanlığı’nın izleyen ve yön veren bir role bürünmesinin ardından illerde oluşturulan Kamu Hastaneleri İl Genel Sekreterliği, yerinden yönetim anlayışıyla daha güçlü ve hızlı hareket edebilme imkanına kavuşmuştur. O ile ait personel, mali ve diğer konularda bütüncül planlama yapabilme yeteneğine sahip olmuştur. Hastane Başhekimi, Müdürü ve Başhemşiresi olarak yıllardır süregelen idari kurgu, yeni yapılanma sonucunda Hastane Yöneticisi, Başhekim, İdari ve Mali İşler Müdürü ve Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü’nden oluşan daha profesyonel, görev tanımları daha net, yatay ve dikey anlamda daha işlevsel bir yönetim yapısına dönüştürülmüştür. TBMM’de şubat ayı sonlarında kabul edilen Kamu Özel Ortaklığı yasası ile ülkemizin daha modern hastanelere kavuşacağı unutulmamalıdır. Şehir hastaneleriyle birlikte sağlığa erişim ve sağlık hizmeti sunum kalitesinin artacağı ülkemizde el ele nice sağlıklı yarınlarda buluşmak dileğiyle hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.
MART 2013
5
İÇİNDEKİLER
MART 2013
14 Başarının Sırrı İki Kelime: DOSYA
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu:
Samimiyet ve Gayret KAMU HASTANE BİRLİKLERİ
Trakya’da Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreterleri Anlatıyor ➤ 22
18
DOSYA
Prof. Dr. Nihat Tosun Çıta Her Zaman Bir Adım Yukarıda
38
RÖPORTAJ
46
UZMAN GÖRÜŞÜ
26
RÖPORTAJ
Prof. Dr. Necdet Ünüvar Sağlık Hizmetlerinde Paradigma Değişiyor
30
RÖPORTAJ
Dr. Ercan Şimşek
Yerli Tıbbi Cihaz Üreticilerinin Eli Güçleniyor
Hakan Çınar
Cyberknife Merkezleriyle Türkiye, Kanser Tedavisinde Avrupa’da Önemli Bir Noktaya Ulaştı
Süt Dağıtım Projesi Örnek Gösterilecek Bir Davranış
RÖPORTAJ
Prof. Dr. Nurullah Zengin
SAYED, Farklı Paydaşları Biraya Getiren Önemli Bir Platform
42
YILDIR SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN İLETİŞİM PLATFORMU
SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı
52
48
Prof. Dr. Nurullah ZENGİN GÜNDEM
SAYED Sempozyumu Yapıldı
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Op. Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Gökhan AKTÜRK Dr. Ahmet CÖMERT Arif ÇETİN Dr. Elif Bor EKMEKÇİ Prof. Dr. Ali Metin ESEN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Kamuran ÖZDEN Veysel ÖZGEN Prof. Dr. Behzat ÖZKAN Muammer SATILMIŞ Nebi ŞAHİNLİ Yasin YAVUZ Prof. Dr. Hayreddin YEKELER Ahmet ZENGİN
Danışma Kurulu
HABER
Hastanelere Özel Hijyenik Çamaşırhane Tesisi 48 AED Seçiminde Nelere Dikkat Edilmeli? 50 Expomed Fuarı 20. Kez Kapılarını Açıyor 60 ➤
➤
➤
54
ETKİNLİK TAKVİMİ
56
DESTİNASYON
58
(SAYED Derneği Genel Başkanı)
RÖPORTAJ
Lale Mensur
62
HAYATIN İÇİNDEN Çocuk Olmak
REKLAM SAYFALARI Evolucare ■ Sesa 1 ■ Bristol-Myers Squibb 2 ■ Halkbank 4 ■ Çapa Medikal 9 ■ Dobidos 11 Permak 13 ■ Abbvie 17 ■ Kurt&Kurt 21 ■ Kurt&Kurt 25 ■ Fujifilm 25 ■ Samatıp 29 Meditel 33 ■ Üzümcü 35 ■ Teknoser 37 ■ Radontek 38 ■ KBB Tautmann 41 ■ Hakerman 45 1. Uluslararası Türkiye Sağlık Mezunları Kurultayı 49 ■ Tasarımmed 51 ■ Olympus Mega 55 Tüyap Fuarcılık 61-63 ■ Kompozit 64-65 ■ OHSAD Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları-4 66
Mespa
■
Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİCİ Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
SPOT
İnhaler Memnuniyetinde Eğitim ve Yaş Önemli Değil Prof. Dr. Can Öztürk ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen hasta memnuniyeti klinik çalışması ile Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) kapsamında kullanılan inhalasyon tekniği ve sabit karışımlı budesonid/formoterol kuru toz inhalasyon cihazı değerlendirildi. Böylece inhaler kullanımı hakkında Türkiye’de ilk kez gerçek klinik uygulama verileri elde edildi.
Informa Rotasını Türkiye’ye Çevirdi Sağlık sektöründe 30 yıldır 9 ülkede Arab Health dahil olmak üzere 29 fuar ve 300 kongre gerçekleştiren INFORMA, bu yıl Tg-Expo’nun katkılarıyla 18-20 Eylül tarihlerinde Medical Devices, 24-26 Ekim tarihlerinde Hospital Build & Infrastructure fuar ve kongreleriyle ülkemize geliyor. Geçtiğimiz yıllarda Almanya, Hindistan, Çin, Singapur ve Dubai’de global markaları başarılı bir şekilde buluşturan Hospital Build & Infrastructure, Türkiye’de daha da iddialı bir organizasyona adını yazdırıyor. Kamu-özel işbirliği yasa tasarısı, hastanelerdeki dönüşümün 2016’ya kadar tamamlanacağının öngörülmesi ve özel hastanelerin en hızlı büyüyen sektörlerden biri olması; dünya devi firmaların yatırımlarını Türkiye’ye çeviriyor. Hastane inşa, bakım ve işletmesi ile ilgili her türlü konu ve ayrıntıyı içerisinde barındıran; üst düzey yönetici, satın alma heyetleri ve hükümet yetkililerinin ağırlıkta bulunduğu yoğun bir ziyaretçi akınının ilgisini çeken Hospital Build & Infrastructure, İstanbul Kongre Merkezi’nde sektörün buluşmasını sağlayacak. Konuyla ilgili: kenan.onak@informa.com
Çalışma, hekim reçetesini etkilememek adına, halihazırda teşhis konulmuş ve en az üç aydır inhaler tedavisi alan hastalar arasında gerçekleştirildi. Çalışmada 65 yaş üstü hastalar yaşlı, 65 yaş altı hastalar ise genç kabul edildi. Gözlemsel çalışmanın uygulaması, hastaların ikinci kez hastaneye çağırılması ve İspanya’dan hem klinik hem de linguistik olarak valide edilmiş bir hasta memnuniyeti anketinin uygulanması yoluyla gerçekleştirildi. İnhaler kullanımında hasta memnuniyeti araştırması ile gözlemlenen sonuçlar, hastaların eğitim seviyelerinin inhalerin doğru/verimli kullanımını etkilemediği, ancak yaş dolayısıyla hastaların nefesini tutmak ve nefesini cihaz içine yönelterek üflemek gibi cihaza özgü olmayan sorunlar yaşayabildiğini ortaya koydu. Hasta memnuniyetinin ise eğitim ve yaş özelliklerinden bağımsız olduğu ortaya çıktı.
3M 30. Yılını Seminerle Kutladı 3M Türkiye, Hastane Enfeksiyonları ve Kontrolü Derneği (HİDER), Yoğun Bakım Derneği ve İstanbul Kamu Hastaneler Birliği’nin de desteğiyle “Damar İçi Kateter Kaynaklı Sorunlar ve Güncel Yaklaşımlar Semineri” düzenledi. 3M, 200’ün üzerinde katılımcının yoğun ilgi gösterdiği seminerde, hem santral hem de periferik kateter uygulamalarında kullanılan Tegaderm markasının 30. yılını da kutladı.
8
MART 2013
SPOT
Anadolu Sağlık Merkezi Azerbaycan Ofisini Açtı
Omega Pharma’da İki Atama
Türkiye’de “Sağlıkta referans merkezi olma” vizyonu ile 2005 yılında hizmet vermeye başlayan Anadolu Sağlık Merkezi, Azerbaycan ofisini hizmete açtı. Yalnızca Türkiye’de değil, yakın coğrafyadaki komşu ülkelerin sağlık ihtiyaçlarına da çözüm olmak için çalışan ve her yıl ortalama 500 Azerbaycanlıya hizmet veren Anadolu Sağlık Merkezi, lokal ofisi ile artan talebi sistemli bir şekilde karşılamayı ve hastalara daha yakın olmayı amaçlıyor.
Dermokozmetik ve OTC sektörünün liderlerinden Omega Pharma’da Genel Müdürlük görevine Eczacıbaşı Girişim Pazarlama’da yöneticilik yapmış olan Asım Çifter, Satış Direktörlüğü görevine ise Boehringer Ingelheim’de yöneticilik yapmış olan Serkan Sepetçi getirildi.
Alkole Özendirici Kartpostala Tepki Geçtiğimiz günlerde çocuğuna oyuncak almaya giden bir veli; mağazanın ortasındaki stantta ilkokul çocukları için satılan kartpostallar arasında alkole özendirici yazıyı görünce şok yaşamıştı. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, olayın mülki amirlerin dikkatine sunulması gerektiğine dikkat çekti. Karaman, “Dünya alkol konusunda somut adımlar atarken biz kendi ülkemizde çocuk mağazasında alkolü teşvik eden, masum gösteren ürünler satıyorsak artık tuz kokmuş demektir” dedi.
MART 2013
Amerika’nın ve Avrupa’nın sağlıklı su şişesi Bobble, 2012 yılında tüm dünyada gerçekleştirdiği büyük satış rakamlarının ardından, Türkiye’de 5000’in üzerinde satış noktasında tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Bobble’ın sağlık ürünü olan ve dünyada 51 milyonluk satış gerçekleştirilen filtreli su şişesi, DG Farma İlaç Sanayi tarafından Türkiye ve Ortadoğu pazarına sunulacak.
Ayva Suyu Kış Hastalıklarından Koruyor
Bobble’ın, diğer su şişelerinden farklı olarak, içinde sağlıklı su tüketimine olanak sağlayan karbon filtresi bulunuyor. Bu filtre sayesinde sudaki klor, koku ve organik kirleticiler arındırılıyor. Bu şekilde sudaki kirlilik giderilerek tamamen etkili ve güvenilir bir çözüm sunuyor.
Ayva suyu içeriğindeki C vitamini, kalsiyum, demir, protein ve karbonhidratlar ile birçok hastalığa karşı kalkan görevi görüyor. Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan bronşit, anjin, öksürük gibi rahatsızlıklarda ayva suyu desteği ile tedavi süreci hızlanabiliyor. Uzmanlar üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva ve ayva suyunu öneriyor.
Türkiye’de 5000’in üzerinde satış noktasında tüketicilerle buluşacak olan sağlıklı su şişesi Bobble, Mart ayında Intersport mağazalarının yanı sıra, eczanelerde ve perakende zincirlerinde satışa sunuluyor.
Kartta “İyi yaşamın sırları; erken yatmak, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak ve düzenli yaşam! Fakat mutlu yaşamın sırrı; uzun geceler, çılgın partiler ve alkol!” yazıyordu.
10
Sağlıklı Su Şişesi Bobble Türkiye’de
Ultra Özellikleri
Otomatik Kapak Sensörü sayesinde kullanıcıyı algılar ve kapağını otomatik açıp kapatır. Otomatik Sifon Kullanım süresini algılayarak büyük yada küçük sifonu otomatik olarak çeker ve su tasarrufu sağlar. Water-Jet Vakumlu Sifon Water-jet vakumlu sifon yüksek basınçlı suyla atıkları %100 performansla boşaltır ve standart klozetlere göre %70 su tasarrufu sağlar.
SMART
T
KLOZE
Büyükdere Cd. Akıncı Bayırı Sk. No:4-1 (GS Store Yanı) Mecidiyeköy / Şişli - İSTANBUL Tel: +90 212 273 22 30 Faks: +90 212 273 22 51 www.dobidos.com.tr
SPOT
Bayer’den Doğal Doğum Kontrol Hapı Bayer Kadın Sağlığı tarafından geliştirilen Doğal Hormona Özdeş Estradiol İçeren Doğum Kontrol Hapı Qlarista Türkiye pazarına sunuluyor. İlk kez 2009 yılında Almanya’da kullanılmaya başlanan Doğal Doğum Kontrol Hapını tanıtmak amacıyla 7 Mart Perşembe günü The Edition Otel’de özel bir toplantı düzenlendi.
Pompe Ulusal Veri Tabanı Çalışması Başladı Türkiye’de erişkin tip Pompe hastalığına yönelik ilk veri tabanı ve takip çalışması başladı. Sanofi Grubu çatısı altında nadir hastalıklarla ilgili tedavi çözümleri sunan Genzyme, Türk Nöroloji Derneği Nöromüsküler Hastalıklar Bilimsel Çalışma Gurubu koordinatörlüğünde yürütülecek olan ve ülkemiz genelinde toplamda 45 merkezin katılacağı Türkiye’deki ilk Pompe Ulusal Veri Tabanı çalışmasını başlattı.
KadıköyŞifa Ayak Sağlığı Merkezi Hizmete Girdi! KadıköyŞifa Kadıköy ve Ataşehir Hastaneleri’nde hizmet vermeye başlayan Ayak Sağlığı Merkezi, uzmanları, sağlıklı bakım ile ayaklara nefes aldırıyor, ayak masajı ile hem ayakların hem de bedenin yükünü hafifletmeyi amaçlıyorlar.
Araştırma Sonuçları The Lancet’te GlaxoSmithKline’ın (GSK) geliştirdiği konjüge pnömokok aşısı Synflorix’in hastalık üzerindeki etkisini incelemek için Avrupa’da yürütülen ilk randomize klinik araştırmasının sonuçları dünyanın önde gelen sağlık dergisi The Lancet tarafından yayınlandı. Yapılan çalışmalar sonucunda GSK’nın geliştirdiği Synflorix aşısının bu bakterinin enfeksiyonuna karşı daha savunmasız olan 2 yaşından küçük çocuklarda invazif pnömokok hastalıklarını önlemede % 93 - 100 gibi yüksek bir oranda etkili olduğu görüldü.
12
MART 2013
Türkiye Okul Sütü Programı Dünyaya Örnek Oluyor Dünyadaki en güçlü sektör federasyonlarından biri olan ve dünya süt üretiminin yüzde 86’sını temsil eden IDF’in Güney Kore temsilciliğinden görevlendirilen bir grup uzman ülkemiz süt sektörünü ve Türkiye’deki Okul Sütü Programı’nı incelemek için Ulusal Süt Konseyi’ni ziyaret etti. Aralarında Güney Kore Süt Konseyi, Güney Kore Gıda, Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı ve Güney Kore Eğitim Bakanlığı’ndan üst düzey yetkililerin yer aldığı heyet, Ulusal Süt Konseyi genel merkezinde yapılan toplantıda Okul Sütü Programı’nın işleyişi hakkında sorular sorup, notlar aldı. Ulusal Süt Konseyi’nden sonra Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nı da ziyaret eden uzmanlar, Türkiye’deki Okul Sütü Programı’nın geniş kapsamlı bir uygulama olduğunu ve dünyadaki iyi örnekler arasında yer aldığını belirtti. IDF heyeti İstanbul’da bulunan bir süt üretim tesisini de ziyaret ederek incelemelerde bulundu.
Valdoxan®’a Ödül Servier’in depresyon tedavisi için geliştirmiş olduğu yenilikçi ürün Valdoxan®(agomelatine), ilaç endüstrisinin Nobel’i olarak kabul edilen İtalian Prix Galien 2012 ödülüne değer bulundu.
Hastaneler için PERMAK Hijyenik Çamaşırhane Sistemleri
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu:
Başarının Sırrı İki Kelime: Samimiyet ve Gayret İnsana ve İnsan Sağlığına Değer Veren Bir Anlayış
DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU SAĞLIK BAKANI
SAYED-Sağlıkta Yeniden Yapılanmanın Erken Dönem Değerlendirmesi Sempozyumu’na katılan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, insana ve insan sağlığına değer veren bir anlayışla yol aldıklarını belirtti. Sağlık sektörünün gelecek vizyonunu oluştururken sektör paydaşları ile birlikte çalışmak gerektiğini kaydeden Müezzinoğlu, SAYED Sempozyumu’nda sağlık yöneticileri ve çalışanları ile bir araya geldi.
14
MART 2013
HABER
SAYED Sempozyumu açılışında konuşan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, sağlıkta on yıllık süreci değerlendirdi. Kimsenin rüyasında görse bile inanmayacağı noktalara gelindiğini kaydeden Müezzinoğlu, sağlık alanında her gün yenilenmek, sektör paydaşları ile birlikte çalışmak, ortak noktaları ve sağlığın gelecek vizyonunu birlikte belirlemek gerektiğini söyledi ve başarının sırrının iki kelimede gizli olduğunu vurguladı: Samimiyet ve gayret.
Hayalimizdeki Yolculuğa Direkt Gidebilme Şansımız Yok Doktorların ve sağlık hizmeti sunan kişilerin diğer meslek gruplarının ötesinde bir samimiyet, gayret ve sorumluluk sahibi olduklarını ifade eden Müezzinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Önümüzdeki süreçte milletimiz, medeniyet değerlerimiz ve dünya insanları adına tıp biliminde, tıp biliminin insanlığa dönüşümünde ve onun dinamiklerine katkı sağlamada ortak noktayı samimiyetimiz ve gayretimizle istişare ederek, bu salonlarda bulacağız. Hayalimizdeki yolculuğa direkt gidebilme şansımız yok ama basamak basamak, gayretle yürümemiz gerek. Sağlık alanında hadisenin başarısında öncelikle iki ayak var. Biri sağlık hizmeti alanlar, diğeri ise
sağlık hizmeti sunanlar. Bu iki ayağı sağlıklı yürümemiz lazım. Masanın iki tarafına da birlikte ve karşılıkla oturabilmeyi ve oturtabilmeyi başarmamız lazım.”
Şiddetin Karşısında Bilinçli Bir Toplumsal Tavır Oluşturmak Gerek Sağlıkta şiddetin karşısına sağlık hizmeti alanların bilinçli tavrını koymak gerektiğine dikkat çeken Müezzinoğlu, şiddet karşısında başarının emniyet ve güvenlik gücü gelmeden ‘dur kardeşim’ diyebilecek bilinçli şuur ve tavrı kamuoyunda oluşturmaktan geçtiğini ifade etti. Sağlık Bakanı şu görüşlere yer verdi; “Şiddeti uygulayan kişiye ‘senin bu yaptığın yanlışın bedelini ben ödeyeceğim, benim eşim, kızım, evladım ödeyecek’ şeklindeki tavrı, toplumsal bilinci ve sağduyuyu oluşturamazsak, şiddeti yasalarla ve tedbirlerle önlemeye çalışmak bizi kısmi başarıya götürür. Dolayısıyla hizmet alanlar ve sunanlar olmak üzere her iki ayak sağlam olmalı. Sağ ayak rahatsızken sol ayak ne güzel diye sevinmemeli. Sağ ayak yara aldıysa sol ayak yükü daha fazla çekecek, bedelini daha fazla ödeyecek demektir. Biz her iki ayağın da sağlıklı gelişmesini ve sağlıklı bir yolculuk yapmasını arzu ediyoruz.”
FUNDA ÇAMÖZÜ
BAŞARILARIMIZI GELECEĞE GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE TAŞIMALIYIZ Türkiye’nin tıp alanında dünyayla yarışabilecek noktaya gelmesinde Türk hekimlerin bilgi ve başarılarının payı olduğunu da belirten Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi; “Behçet hastalığının teşhisini koyup ismini tıp literatürüne geçirdiysek bizim tıp alanında tarihi geçmişimizden gelen başarılarımızı da ortaya koymamız gerekir. Bu başarılarımızı geleceğe güçlü bir şekilde taşımak ve devam ettirmek gibi önemli bir sorumluluğumuz var. Sağlık yönetimi 2023 vizyonları, 2071 vizyonları şayet bu millet için gerçek bir vizyon olabilecekse, tıp bilimde araştırma - geliştirme ve dünya literatüründe söz sahibi olabilme adına üniversitelerimizi de farklı bir boyutu ile yeniden, güçlü bir şekilde gündeme getirmemiz gerek ki geleceğin sağlık yönetimine görevi devrettiğimiz zaman başarı hikayemizi oralarda da güçlü bir şekilde oluşturabilelim.”
MART 2013
15
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
konuşmasını şöyle sürdürdü; “Tıp eğitiminde sağlığı tarif ederken ‘İnsanın ruhen ve fiziken sağlıklı olma hali’ denir. Önümüzdeki süreçte koruyucu halk sağlığı veya koruyucu sağlık hizmetlerini manevi sağlığı önemseyecek boyutları da kapsayarak geliştirmemiz lazım. Bir bebeğin anne karnında fiziksel gelişimini takip ediyoruz. Göz renginden boyuna, kilosuna kadar ne olacak, hangi ayda ne yapacak, ne yiyecek biliyoruz. Tüm bunlar doğru da bu çocuğun ruh sağlığı ne olacak? Bir annenin çocuğunun ruhsal gelişiminde hangi bilince ihtiyacı var, hangi aile ortamına ihtiyacı var, hangi eğitim felsefesi bu çocuğu yarın bir birey olarak fiziksel ve ruhsal sağlığı dengeli bir çocuk yapacak.
“SAĞLIK ALANINDA HADİSENİN BAŞARISINDA HİZMET ALANLAR VE HİZMET SUNANLAR OLMAK ÜZERE İKİ AYAK VAR. BU İKİ AYAĞI SAĞLIKLI YÜRÜMEMİZ LAZIM.”
İyi Bir Yönetim, Finansmanın Gücünü Artırır Ülke kaynakları sağlıklı kullanılıp iyi yönetim sağlanırsa finansal açıdan da güçlenileceğini vurgulayan Müezzinoğlu, “İyi yönetilmek esasında az parayı bereketlendirir. Kendimizi çok paraya düğümlersek başarılarımızın önüne setler koyarız. Bugün ülkemizin kaynakları sağlıklı yönetilebilirse, finansman yönetimi iyi yapılabilirse ve bu alanın gelişmesi adına farklı dinamikleri iyi planlayabilirsek çok ciddi bir finansman sorunu olacağına inanmıyorum. Mutlaka hükümet olarak birçok tıbbi, fiziki tecrübeleri çok daha ileriye taşımak gibi bir sorumluluğumuz var ama finansman konusunda da iyi bir yönetim sağlayarak hak edilen hizmetlerin yapılabileceğine inanıyorum.” dedi.
Kişinin Fiziksel Sağlığı Kadar Ruh Sağlığı da Önemli Kişinin fiziksel sağlığı kadar ruhsal sağlığının da önemli olduğunu ve tıpkı bebek anne karnında fiziksel açıdan nasıl takip ediliyorsa ruhsal sağlığına yönelik de çalışmak gerektiğini belirten Müezzinoğlu
16
MART 2013
Bu gelişim için sağlıklı aile ortamı çok önemlidir. Sağlıklı aile ve sağlıklı ailede ruh sağlığının gelişimi konusu merkeze oturtulup yürüyüşe devam etmek gerek. Şu kadar çocuğu aşıladım, şu kadar şunu yaptım gibi sadece matematiksel verilerle değil… Evet, bu istatistiksel çalışmalar dünyada ve Türkiye’de yapılıyor. Ancak dünya kamuoyu görmüyor diye biz de sağlıklı ailede ruh sağlığı konusunu ihmal edersek bu insanlığın ve medeniyetimizin merkezinde olması gereken bir ayağı ihmal ederek yürüyüş yapmak anlamına gelir. Çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal gelişimini medeniyet değerlerimizi de merkeze koyarak sağlıklı bir yolculuğa dönüştürmemiz gerekir.”
Vicdanı Sorumluluğu Olan Bir Meslek Grubu Üyeleriyiz Doktorluk mesleğinin vicdani sorumluluğu da birlikte getirdiğini ifade eden Müezzinoğlu, “Karşımıza gelen kişiye bir gömlek bir kravat satmıyoruz. Basit bir böbrek sancısında dahi kişilerin tüm malım mülküm feda olsun da şu acım dinsin diyeceği sıkıntıyı çözme noktasındayız. Dolayısıyla bu meslek saygınlığını yine matematiğe dayandırılan bir noktadan koruyamaz. Saygınlığı vicdani ve insani sorumlulukla sağ ve sol ayakları birlikte güçlendirerek oluşturmak gerek” diye konuştu. ■
YENİLİKÇİ RUHUMUZ, SAHİP OLDUĞUMUZ KÖKLÜ MİRAS VE SAĞLIKLI YAŞAMA OLAN BAĞLILIĞIMIZ İLE HASTALARIMIZIN YANINDAYIZ Adımız AbbVie... Biz 125 yıllık köklü bir geçmişe sahip Abbott’tan doğan; inancımızı, tutkumuzu ve uzmanlığımızı hasta odaklılıkla birleştirerek dünyanın en karmaşık sağlık sorunlarına etkili çözümler sunmak için yola çıkan yeni bir biyofarma şirketiyiz... Başarılı bir ilaç şirketinin uzmanlığını ve istikrarını yenilikçi bir biyoteknoloji şirketinin ruhu ile birleştiriyor; Abbott kökenimizin mirası olan ‘insanların yaşamlarında etki bırakan çözümler sunma’ sözümüzü inançla sürdürüyoruz. Adımız AbbVie... Yaşama olan bağlılığımız ve bilime olan tutkumuz ile geleceği oluşturmak için sağlam adımlarla yola çıkıyoruz.
10-ACRP13Q1B12
www.abbvie.com.tr
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
Çıta Her Zaman Bir Adım Yukarıda Değişimin algısının zihinlerde oturması gerekiyor
P R O F. D R . N İ H AT T O S U N SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI
BUGÜN SİZLERLE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞMAMIZIN NETİCESİNİ ALIYORUZ. 18
MART 2013
SAYED Sempozyumu’nda Yeniden Yapılanmanın Gerekçesi ve Felsefesi üzerine konuşan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, on yıl önce ortaya konan hedeflerin gerçekleştiğini belirtti. Hedefe her ulaşıldığında yeni programlar ve çalışmalarla çıtayı biraz daha yukarı çektiklerini söyleyen Tosun, sürecin bunu gerektirdiğini, keza insanların acil çözüm gerektiren sorunlarından kurtulduğunda bir sonraki adımdaki hizmetleri beklediklerini ifade etti. Sağlıkta on yıllık süreci değerlendiren Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, on yıl önce sürece ilişkin ilk değerlendirmeler ve çalışmalar yapılırken önlerinde birkaç aşama olduğunu ifade ederek şunları söyledi; “Bu aşamalardan bir tanesi hastaların hızlı bir şekilde hizmete erişimini ve bir an önce hizmet almalarını sağlamak. Hastanelere ulaşım, mali konular, verilecek hizmetler, hizmet verecek kişilerin organizasyonu… İkinci aşama olan sistem oluşturulması ise verilen hizmetin sürekliliği ve hastaları
merkeze aldığımızda verilecek hizmetin sistemsel kurgusunun yapılarak hizmetin oturtulması. Üçüncü aşaması da bu hizmetin verileceği fiziki alanların çağdaş insanların en rahat ve iyi hizmeti alabileceği hale gelmesi. O dönemde hastaneler çok sıkıntılı idi. İlaç kokusundan girilemeyen koridorlar, çamurlu yerler, havasız ortamlar ve kirli örtülerle doğaldır ki hizmet verebilmek çok zor iş. Dolayısıyla buraların fiziki anlamda iyileştirilmesi de gerekiyordu. İşte baştan beri bir taraftan da bu yapılıyor. Son 2025 yıldır tüm hükümetlerin gündeminde Sağlık Bakanlığı’nın yapısının değiştirilmesi, daha çağdaş bir yönetim oluşturulmasıyla ilgili bir çalışma planı vardı. Ancak bu çalışma için bir birikim, bir altyapı, bir öngörü lazımdı. Süreç içinde hem dünya örneklerini iyi gözlemleyen hem de ülkesini iyi gözlemlemiş olan bir kadronun bu çalışmayı yapması gerekiyordu.”
Değişim Zor Bir İş Değişimin zor bir iş olduğunu, tüm bu
HABER
SERRA KUL
HASTANIN DURUMU HER NEREDE VE HANGİ AŞAMADA İSE EN İYİ HİZMETİ ALABİLECEK ORTAMI VE ÇALIŞMALARI OLUŞTURACAĞIZ.
çalışmalar yapılırken de hem sağlık çalışanları açısından pozitif hem de devlet iradesinin arkasında duracağı bir yapıyı oluşturmak üzere çalışmalarına yön verdiklerini belirten Tosun, değişim programının herkesin katkısı ile hazırlandığını söyleyerek şu görüşlere yer verdi; “Devletin en üstündeki isminden paydaşımız olan kamu kuruluşlarına kadar, sivil toplum örgütlerinden alınan bilgi ve destekle Bakanlık adeta sıfırlandı ve yeniden yapılanma oldu. Bu yapılanma aşamasında il sağlık müdürlükleri ile ilgili bir çalışma ve yapılanma oldu, ikinci aşama il halk sağlığı müdürlükleri çalışması oldu, üçüncü aşama sistemin aslında halka en çok yansıyan yüzü olan hastanelerin yapılanması ve organizasyonu ile ilgili olan Kamu Hastaneleri kurumunun yapılanmasıydı.”
aynı zamanda kendileri ve hizmet sunanlar için de motivasyon artırıcı bir unsur olduğunu belirten Tosun, konu ile ilgili şunları söyledi; “Hastanın bir hastaneye veya bir aile hekimine gittiğinde ‘aldığım hizmette bir gerileme var’ dememesi, bu değişimden etkilenmemesi gerekiyordu. Bu kaygılarımızla birlikte bugün sizlerle gece gündüz çalışmamızın neticesini alıyoruz. Aile hekimliğine, aile sağlık merkezlerine giden hastalarımızın burada memnuniyeti artırıyor. Hastalar en hızlı radikal değişimlerin olduğu hastanelerimize gittiği zaman ‘burada yönetimde mi değişim var, bir değişim var bu hastanede, daha iyi hizmet alıyoruz’ algısının artmasını istiyoruz. Böyle bir algı görüyoruz ve bu da bizi motive ediyor.”
Hastanın İyi Hizmet Algısı Bizi Motive Ediyor
Herkesin Konuştuğu Ama Yapmaya Cesaret Edemediği Mantalite
Değişimleri yaparken hastanın değişimden olumsuz yönde etkilenmemesi ve hastanın ‘daha iyi hizmet alıyoruz’ algısının artması yönünde çalıştıklarını, bunun
Bakanlıkta öteden beri çağdaş yönetim tarzı için herkesin ileri sürdüğü, konuşmaya çalıştığı ama kimsenin yapma cesaretini gösteremediği bir ana mantalite
ZİHİNLERDE ALGININ OTURMASI GEREKİR Bir taraftan değişim eğitim ve yönetimini sağlayan birçok uluslararası kuruluşla iletişim halinde değişimi yaparken diğer taraftan da nasıl yönetileceği ile ilgili çalışmalar ve araştırmalar yaptıklarını kaydeden Tosun, değişimin uzun yıllar sürebildiğini de sözlerine ekledi. Yaklaşık sekiz yıl önce hastanelerde SSK’ların kaldırılarak SGK’ya dönüşümün gerçekleştiğini ancak hâlâ Dışkapı Hastanesi’ne SSK dendiğini belirterek değişimin zihinlerde algısının oturması gerektiğini söyleyen Tosun, “Algının oturmasının sadece isimlerle değil, bu değişimden etkilenen herkesin, bu uygulamanın sonuçlarının insanlara yansıtılması ile ilgili bir katkısı ve eğilimi gerekiyor” dedi.
MART 2013
19
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
HASTA BİZE GELEMİYORSA BİZ ONA GİDECEĞİZ.
20
MART 2013
olduğunu söyleyen ve bu anlamda Bakanlığın standart koyucu, denetleyici ve uzun süreli politikaları belirleyici konumunu vurgulayan Tosun, Bakanlığın en ücra köşelerindeki personel hareketlerine müdahale etmeyecek, herhangi bir kuruluştaki basit ihtiyaçları karşılamayla ilgili merkezi düzenlemelere gitmeyecek, bu konuda devletin çizdiği çerçevede faaliyet gösteren kurumlarına, kuruluşlarına ve yöneticilerine güvenecek konumda olması konusuna değindi; “Kurulan sistem şeffaf, hesap verilebilir, hakkaniyet gözeten, öngörülebilir, bireysel ve kurumsal uzmanlaşmayı esas alan ve sonuç odaklı. İşin başından beri hedeflediğimiz bir hasta hizmeti var. Kişiyi önce hasta olmadan koruyacağız, kollayacağız. Onun fiziki, sosyal ve psikolojik faktörlerini mümkün olduğu kadarı ile rehabilite ederek hasta olmasını önlemeye çalışacağız. Kişi hasta olduğunda kendisi yürüyüp gelebiliyorsa, gidebildiği merkezlerde yine empati yaparak her türlü ihtiyacını karşılayan hiz-
metlerimizi vereceğiz. O bize gelemiyorsa biz ona gideceğiz. Evine gideceğiz, işyerine gideceğiz. Süreç buna doğru gidiyor. Makro problemler çözülmeye başladı. Şimdi bir adım sonrasına doğru gidiyoruz. O hastanın durumu her nerede ve hangi aşamada ise en iyi hizmeti alabilecek ortamı ve çalışmaları oluşturacağız. Bakanlığın politika yapıcı unsuru, merkezdeki kararlılığı, sahayla istişare ederek oluşturduğu politikalar çerçevesinde, birçok uyarı mekanizmalarıyla, bazen anketlerle, bazen saha gözlemleriyle, bazen kendi gözlemcilerimizle veya kurumların bize söyledikleriyle, bazen de hastaların ilettikleri ile geri dönüşümler oluşacak. Bu sağlıklı geri dönüşümler masada doğru değerlendirerek, yeniden politikalar üretilecek ve sahadaki uygulayıcı kurumlarımızca, başta halk sağlığı ve kamu hastane kurumlarımızca uygulanacak ve bu uygulamalar pozitif sonuç ve hasta hizmet kalitesini artırmaya yönelik olacak.” ■
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
Trakya’da Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreterleri Anlatıyor Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illeri Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreterleri erken dönem değerlendirmesi Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illerimizin Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreterleriyle yaptığımız genel bir değerlendirme söyleyişimizi sizler için yayınlıyoruz. Edirne Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreteri Op. Dr. İlhan Açıkgöz’e, Tekirdağ Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreteri Uzm. Dr. Yakup Çağ’a ve Kırklareli Kamu Hastane Birlikleri Genel Sekreteri Dr. Muhammet Mustafa Saymaz’a yoğun iş temposuna rağmen bizlere zaman ayırdıkları için teşekkür ederiz.
Bir sağlık yöneticisi gözünden, atandığınız ilin avantajları ve dezavantajlarını nasıl sıralarsınız?
DR. İLHAN AÇIKGÖZ: “PERSONEL YÖNÜNDEN EDİRNE, BİRÇOK İLE GÖRE AVANTAJLI DURUMDA” 22
MART 2013
Edirne KHBGS Dr. İlhan Açıkgöz: Edirne, ilçeleri ile birlikte yoğun bir nüfusa sahip olan ve sağlık hizmetinin her basamağına ihtiyaç duyan bir il. Hastanelerde yeterli kapasite olmasına rağmen beklentiler tamamıyla karşılanamıyor. Edirne halkının beklentileri düşük, dolayısıyla sağlık hizmetlerinden memnuniyet yüksek. Sağlık çalışanı tarafında ise gerek sayıca
gerekse de kalifikasyon anlamında olgun bir topluluk var. Bu kadar iyi bir ekip ve ekipman varken halkın isteklerinin hastanelerimiz tarafından karşılanabilmesi için daha çok çalışma yapmamız gerekmektedir. Aslında özverili çalışma isteği olan, halka hizmet etmek isteyen sağlık çalışanları olmasına rağmen sağlık hizmetleri seviyesinin hak ettiği yerde olmadığını görmekteyim.
Tekirdağ KHBGS Dr. Yakup Çağ: Amacımız Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ciddi bir ivme kazanan ilimizde sağlık hizmetlerini, açık ve şeffaf bir yönetim anlayışı ile çalışan ve hasta memnuniyetini arttırarak vatandaşlarımıza sunmaktır. Her bölgenin kendine has sıkıntıları olduğu gibi bizim de temel sorunumuz sağlık tesislerimize ait binalardan kaynaklanan yapısal sorunlardır. Nitekim Sağlık Bakanlığımız bununla ilgili çalışmaları başlatmış bulunmaktadır. Bu kapsamda Çorlu Devlet Hastanesi 300 yatak kapasiteli yeni hizmet binasına taşınmış bulunmaktadır. Çerkezköy ilçemize 200 yataklı, Malkara
RÖPORTAJ
ilçemize 75 yataklı hastanelerimizin projeleri çizilmiş olup inşaat ihalesi aşamasındadır. Bununla birlikte Saray ilçemize 75 yataklı, Şarköy ilçemize 30 yataklı Devlet Hastanesi, Çorlu ilçemize 50 ünitli ADSM proje aşamasındadır. Tekirdağ ADSM 50 ünit ve 5 yataklı Diş Hastanesi inşaat süreci başlamıştır. Tekirdağ Devlet Hastanesi için ise yaklaşık 120 dönüm arazi üzerine 500 yatak kapasiteli şehir hastanesi niteliğinde bir hastane planlanmaktadır. Görüldüğü üzere Birliğimize bağlı sağlık tesislerimizin hemen hemen hepsi kısa bir sürede yenilecektir.
Kırklareli KHBGS Dr. Muhammet Mustafa Saymaz: Burada yapılacak çok iş olduğunu söyleyebilirim. On yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programı dahilinde yapılanlar ile Kırklareli’nin özelinde uygulanan dönüşüm hamlelerinin meyvelerini aldığımızı söyleyebilirim. Aile Hekimliği Uygulamaları, Evde Sağlık Hizmeti Uygulamaları, Mobil Eczane Uygulamaları gibi 1. Basamak Uygulamaları ile Hastanecilik Uygulamalarında yapılan düzenlemeler Kırklareli’nde geniş bir kamuoyu tarafından kabul görmüştür. Bununla birlikte Kırklarelinin yatırım noktasında hedeflenenin biraz gerisinde kaldığını söyleyebilirim. Özellikle son yıllarda Bakanlığımız Kırklareli’nde büyük bir yatırım hamlesi başlattı. Yaklaşık 165 milyon TL’lik bu yatırımların tamamlanmasından sonra daha da iyi bir noktaya geleceğimiz muhakkaktır.
nel mevcut. Hastanelerde kullanılan sarf malzemeleri yönünden heterojen dağılım göstermekte. Kısa dönem planlamalarımız ile çok özellikli malzemeler hariç tüm sarf malzemelerinde homojenite sağlanacak ve merkezi alımlarla da en etkin satın alma yöntemleri kullanılacak. Hasta sevkleri konusu özellikle çok kısa dönem içinde kontrol altına aldığımız bir konu. Şöyle ki birlik teşekkülünden önce kontrolsüz ve çok sayıda sevk yapılıyordu. İl içi acil hasta sevk sayısı 40-50 vaka gibiydi. Biz, 112 ve hastane yöneticilerimiz ile yaptığımız koordinasyon sonucu, tüm sevklerin, başhekimlerin kontrolünde olmasını sağladık ve bir gün öncesi yapılan sevkleri hekim arkadaşlarla birlikte masaya yatırarak eksiklikleri giderdik, altyapı ve insan kaynağından kaynaklanan hasta sevklerinin önüne geçtik. Şu anda hasta sevk sayıları günde 6-8 vaka civarında. Yani, sevk oranı kabaca yüzde 80 azaldı. Ayrıca birlik içerisindeki branş hekimleri ile toplantılar yaparak artık her branşın kendi içinde bir klinik gibi çalışması için hekimler arası iletişimi güçlendirdik.
ZAFER DERELİ
DR. YAKUP ÇAĞ: “ALINAN MAL VE HİZMETLERDE FİYAT VE KALİTE AÇISINDAN STANDARTLAŞMA SAĞLANMAYA BAŞLANMIŞTIR.”
Dr. Yakup Çağ: Göreve geldiğimiz günden bugüne kadar ki çalışmalarımız sonucu insan ve mali kaynakların etkin
İlinizde mevcut personel dağılımı, hastanelerde kullanılan demirbaş ve sarf mal ve malzeme dağılımı, hasta sevkleri gibi konularda mevcut durumun fotoğrafı ne idi, bu fotoğrafta yanlışlıklar nelerdi ve varsa çözüm adına neler yapıldı? Dr. İlhan Açıkgöz: Personel yönünden Edirne, birçok ile göre avantajlı durumda. Gerek sağlık hizmetleri gerekse de yardımcı sağlık hizmetleri ve işçi sayıları yönünden yeterli sayıda yetişmiş perso-
MART 2013
23
DOSYA
K A M U H A S TA N E B İ R L İ K L E R İ
DR. MUHAMMET MUSTAFA SAYMAZ: “HERKESİN KENDİ BRANŞI İLE İLGİLİ ALANLARDA HİZMET VERMESİ HUSUSUNDA AZAMİ DİKKAT GÖSTERİYORUZ.”
SAYED’E İLİŞKİN Dr. İlhan Açıkgöz: Yeni yapılanmanın milletimiz için hayırlı olacağından kuşkum olmadığı gibi, bu model ile Türkiye’nin dünya sağlık sistemleri içerisindeki yerinin de perçinleneceğine inanıyorum. SAYED ve SAYED Dergisi okurlarına saygılar sunuyorum.
Dr. Yakup Çağ: Kamu Hastane Birliklerine geçişin temel amaçlarından biri de hasta ve çalışan memnuniyet seviyesinin daha da arttırılmasıdır. Bu vesile ile tüm SAYED ve SAYED Dergisi okurlarına ve meslektaşlarıma saygı ve selamlarımı sunuyor, yeni yapılanmanın tüm vatandaşlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Dr. Muhammet Mustafa Saymaz: SAYED Dergisi okuyucularının büyük çoğunluğunun çok değerli sağlık yöneticileri olması hasebiyle, bu yeni yapılanmaya sahip çıkmaları konusunda tüm sağlık camiası adına beklentilerimizi tekrar hatırlatmak isterim. En kalbi duygularımla sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
24
MART 2013
kullanımı konusunda ciddi mesafeler kaydedilmiştir. Hastanelerimizde iş gücü analizi yapılarak, etkin olmadığı tespit edilen önemli sayıdaki sağlık personeli sisteme etkin şeklide dâhil edilmiştir. Bu durumun aynı zamanda tesislerdeki çalışma barışı konusunda çok etkili olduğu, personelden alınan olumlu geri bildirimlerden de anlaşılmıştır. İnsan kaynağı analizleri ile birlikte konsolide edilen bütçe ile de mali disiplin sağlamada önemli mesafeler kaydedilmiştir. Alınan mal ve hizmetlerde fiyat ve kalite açısından standartlaşma sağlanmaya başlanmıştır. Bir sağlık tesisinde çeşitli nedenlerle atıl durumdaki bir cihaz ya da malzemenin birliğe bağlı başka bir tesiste kullanıma sunulması hızlanmış, kolaylaşmış ve bu konuda kayda değer neticeler alınmıştır. Tüm hastanelerimizde hasta sevkleri her gün ciddiyetle analiz edilerek kontrol altında tutulmaya başlanmıştır. Ayrıca birliğimize bağlı hastanelerdeki aynı branş hekimleri bir araya getirilerek sorunlarını paylaşmaları, karşılıklı empati yapmaları sağlanmış, birlik içi hasta sevkleri konusunda hasta mağduriyetini önlemede son derece olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca acil servislere müracaat eden kritik vakaların yönetim süreçleri masaya yatırılmış, hastanın en etkin ve en hızlı sağlık hizmeti alabilmesi için neler yapılacağı konusunda ciddi mesafeler elde edilmiştir.
Dr. Muhammet Mustafa Saymaz: Daha önce merkezi satın alma birimi görevini üstlenen Kırklareli Devlet Hastanesi’ndeki yapıyı Genel Sekreterliğe taşıyarak daha güçlü bir hale getirdik. Birliğimize bağlı altı kurumun alımlarını tek merkezde topladık. Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri, Laboratuar Hizmetleri, kuru gıda, ekmek-et-süt ürünleri gibi hastanedeki hizmet ve iş yükünü oluşturan birçok hizmetleri merkezi alımla birleştirdik. İlaç ve tıbbi sarf konusu hastanelerin kanayan yaralarıdır. Bununla ilgili sağlam, ayakları yere basan bir çalışmayı bitirmek üzereyiz. Personel konusuna gelince herkesin kendi branşı ile ilgili alanlarda hizmet vermesi
hususunda azami dikkat gösteriyoruz. Atıl durumda bulunan personeli daha verimli olacağını düşündüğümüz alanlarda istihdam ettik. Hasta sevkleri ile ilgili uzman hekim arkadaşlarımızla bir dizi toplantılar gerçekleştirdik. Hasta sevkine neden olan tıbbi cihaz ve donanım gibi teknik altyapı eksikliklerimizi asgariye indireceğimiz noktasında söz verdik. Onlara da bu konuda daha dikkatli olmaları, Kırklareli’nin hastasının Kırklareli’nde tedavi edilmesi gerektiği konusunda hatırlatmalarımızı yaptık. Biz yöneticiyiz. Çalıştığımız insanlara karşı bir dayatmadan öte diyalogla, iş birliği ile hareket etmemiz gerektiği kanaatindeyim. Ben bunların meyvesini Kırklareli’nde toplamaya başladım. Elde olmayan nedenlerden ötürü yapmak zorunda olduğumuz hasta sevkleri haricinde konu ile ilgili ciddi bir iyileştirme sağladığımızı söyleyebilirim. ■
R Ö P O R TA J
Sağlık Hizmetlerinde Paradigma Değişiyor Tüm sağlık çalışanları bir aile olarak ‘biz’ kavramı içinde değerlendirilmeli
P R O F. D R . N E C D E T Ü N Ü VA R
ADANA MİLLETVEKİLİ SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK KOMİSYONU BAŞKANI
Değişen dünyayla birlikte sağlık hizmeti alanlarındaki erişim ve beklentiler de çeşitleniyor. Her geçen gün yaşlanan dünya nüfusunun sağlık ihtiyaçları da bu değişime paralel farklılaşıyor. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar’dan sağlık alanında yaşanan bu değişimleri değerlendirmesini istedik.
Sağlık sektöründe on yıllık süreci ve gelinen noktayı değerlendirir misiniz? Sağlığın on yıl öncesi ve on yılına baktığımız zaman sanki iki ayrı Türkiye’de yaşıyormuş intibası veren önemli değişikler yaşandığını görürüz. Hizmet anlamında hem fiziki, hem teknolojik, hem insan gücünün fonksiyonelliği açısından önemli başarılar sağlandı. Bugün örneğin SSK dönemini bahsettiğimiz zaman bundan birkaç yıl önce işe başlayan bir işçi için anlatılması güç bir şeyden bahsediyor oluruz. 2005 yılı öncesinde işçiler bir hastaneye, memurlar başka bir hastaneye gidiyordu, deseniz bunu anlamak zor olur. Bugün yeşil kartlı bir vatandaş, bundan 7-8 yıl önce minimum sağlık hizmetine erişmekte bile güçlük çekiyordu. İlaca, proteze, ameliya-
26
MART 2013
ta, en acil ihtiyacında dahi ulaşmakta zorluk çekiyordu. Tüm bunlar bizim şu anda sağlıkta eriştiğimiz noktayı ortaya koyuyor. Tabii burada Sayın Başbakanımızın en üst düzeyde ve sürekli iradesini göz ardı edemeyiz. Maddi ve manevi, her alanda sağlığın koruyucusu, kollayıcısı, teşvik edicisi oldu. Bazen umduğumuzdan daha fazla şeylere kavuştuğumuz gördük. Burada Başbakanımızın son derece önemli rolü oldu.
Değişen dünyayla birlikte sağlıkla ilgili hizmet alanlarındaki erişim ve beklentiler de farklılaşıyor. Bu noktada nasıl hareket etmek gerekiyor? Dünya nüfusu yaşlanıyor. Her geçen gün daha yaşlı bir nüfusla karşı karşıyayız. Yaşlı ama bir yandan da konfor ve kaliteyi daha fazla arzulayan bir nüfus… Bu yaşlanan nüfusun hem beklentilerindeki artış hem de daha fazla sağlık hizmeti ihtiyacı bu konularda gayret etmemizi zorunlu kılıyor. Diğer yandan hiç hesapta olmayan birtakım etmenler sağlık hizmetlerinde ekstra bir efor göstermemizi gerekli kılabiliyor.
RÖPORTAJ
SU ÖZGÜR
BUGÜN SSK DÖNEMİNDEN BAHSETTİĞİMİZ ZAMAN BUNDAN BİRKAÇ YIL ÖNCE İŞE BAŞLAYAN BİR İŞÇİ İÇİN ANLATILMASI GÜÇ BİR ŞEYDEN BAHSEDİYOR OLURUZ.
2003 yılında yaşadığımız SARS salgınında olduğu gibi, bir gün önce Hong Kong’da olan bir vakayı ertesi gün Ottava’da ya da Amerika’nın herhangi bir banliyösünde gördüğünüz zaman bir pandemi ile karşı karşıya kaldığınızı düşünüyorsunuz. Milyonlarca, milyarlarca insanı etkileyen bu sorunla ilgili belki yüzlerce ülkenin bir anda bir mekanizma geliştirmesi gerektiğini görüyorsunuz. Keza Kuş Gribi bu anlamda Türkiye’nin gerçekten önemli bir başarı hikayesidir. Ama o dönemi yaşayan arkadaşlar bileceklerdir ki gerçekten son derece dikkatli ve zahmeti bir çalışma gerekti. Yarın bir başka pandemi ile karşı karşıya kalma ihtimali bizim sürekli dikkatli olmamızı ve daha fazla özen göstermemizi gerektiriyor.
Sadece dünya nüfusu yaşlanmıyor, gelişime ve beklentilere göre sistem de değişiyor değil mi? Tabii teknoloji değişiyor, sağlık hizmetlerinde felsefe, paradigma değişiyor ve organizasyonda yapılar değişiyor. Dünyadaki ülkeler sağlık hizmetlerinde yeni gelişen ihtiyaçlar gereği o paradigmayı değiştiriyorlar. Fiziki yapıyı düzeltirsiniz. Şehir hastaneleri kurarsınız, içine yüksek
teknolojiyi koyarsınız, daha birçok değişiklik yaparsınız ama her şeye rağmen bu fiziki yapının içindeki en önemli unsur insan gücü. İnsan gücü derken Bakan ve Müsteşarından en ücra köşedeki sağlık çalışanına kadar herkesi kastediyorum. Bu sağlık çalışanlarının ailesini de bu işin içine katmak gerekiyor. Bizler bir aile olarak ‘biz’ kavramını daha güçlü kılmak durumundayız. Bizi güçlendirmek aslında sağlık hizmeti alacak vatandaşı güçlü kılmaktır. Bizi güçlendirmek aslında sadece bileklerimizi güçlendirmek değil, toplumun sağlık beklentilerini karşılayacak imkanları güçlendirmektir. Biz güçlü olursak ancak sağlık hizmetleri güçlü olacaktır. Bizi kastetmişken aslında bizi üzen bir hadiseden de burada bahsetmek isterim: Sağlıkta şiddet.
Sağlık Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu olarak bu konuda ki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Sağlık çalışanlarına şiddetle ilgili bir araştırma komisyonu kuruldu. Yaklaşık dört aydır yoğun bir şekilde çalışmalarımız devam ediyor. İçinde MEMUR-SEN’in de olduğu sendikaları, meslek örgütlerini, iletişimcileri, Sayın Bakanı, Sayın Müsteşarı,
MART 2013
27
R Ö P O R TA J
GELECEK KUŞAKLARIN ŞİDDETLE KARŞI KARŞIYA KALMAMASI ADINA KONUYU SADECE SAĞLIKTA ŞİDDETLE SINIRLI TUTMAMAK GEREK.
değerli uzmanları dinledik. Şiddetle ilgili farkı kesimlerden kişileri, sağlık çalışanlarını, doktorları, hemşireleri dinledik. Ortaya çıkan tablo şiddetin sadece sağlık çalışanları tarafından çözülemeyeceği kanaatidir. Toplumsal bir duyarlılık oluşturamazsak gerçekten o şiddeti önleme şansına sahip olamayız. Yani bizler kamera sayısını, güvenlik görevlisi sayısını artırabiliriz, kapılarımızı daha güçlü hale getirebiliriz. Ama o toplumsal duyarlılığı oluşturamadığımız takdirde bunu asla önleyemeyiz. Üç noktanın özellikle altını çizmek gerek. Birincisi gelecek kuşakların şiddetle karşı karşıya kalmaması adına bunu sadece sağlıkta şiddetle sınırlı tutmamak gerekli. Toplumun değişik kesimlerinde, aile içinde, spor alanında gibi pek çok alanda şiddeti de önlemek adına ilkokula başlama çağından itibaren artık daha az şiddetle karşı karşıya kalacak eğitim modellemesi yapmamız gerek.
EĞİTİM, SAĞLIK, ADALET VE EMNİYET EN BAŞTA “Başbakanımız sık sık bir dörtlü hizmet alanından bahseder. Hükümetimizin en çok önem verdiği hizmet alanlarını sayarken eğitim, sağlık, adalet ve emniyeti en başa koyar. Esasında hükümetimizin, 59, 60 ve 61. Hükümet döneminde yapılanların grafiğine baktığınız zaman bu alanların öne çıktığını görürsünüz. Biz bu dört alanı güçlendirerek bir dünya devi olabileceğimizi 2023 ve 2071 hedeflerimize ulaşabileceğimizi biliyoruz.”
28
MART 2013
Bunun dışında iletişim ve ilişki yönetimini konusunda doktorlarımızı, hemşirelerimizi, sağlık çalışanlarımızı bilinçlendirmemiz gerekiyor. Basit bir manevra ile çözülebilecek bir sıkıntı, iletişim kusurları nedeniyle bir anda büyük bir problemle karşı karşıya kalmamıza neden olabilecek noktalara gelebiliyor. Mutlaka tıp fakültelerinde ve hemşirelik yüksek okullarında, sağlık memurlarımızla ilgili konularda bir iletişim modelini de ortaya koymamız gerekiyor. Son olarak caydırıcı nitelikte birtakım tedbirlerin daha mütebariz bir şekilde ortaya konmasıdır. Tamam, şu anda özellikle kamu hizmeti veren sağlık çalışanına yönelik bir şiddet olduğu zaman bunun karşılığı vardır. Ama bunun toplum tarafından yeterince algılanmadığını görüyoruz. Mutlaka bu caydırıcı önlemlerin daha belirgin bir şekilde ortaya konmasının sağlanması gerek. Cüzi de olsa cezalarda bir artış ile birlikte bu cezaların uygulanabilir olduğunu ifade etmek gerek. Nasıl ki bazı meslek gruplarına yönelik bir saldırı olduğu zaman anında işlem yapılıyorsa sağlık çalışanları ile ilgili işlemlerin de anında yapıldığının toplum tarafından fark edilmesi gerekiyor. ■
R Ö P O R TA J
Yerli Tıbbi Cihaz Üreticilerinin Eli Güçleniyor Akademisyenler, klinik mühendisler, doktorlar ve Bakanlık yetkilileri iş birliği içinde çalışacak
DR. ERCAN ŞİMŞEK
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU BAŞKAN YARDIMCISI
TIBBİ CİHAZ SATAN MEDİKAL MARKETLERİ RUHSATLANDIRACAĞIZ. 30
MART 2013
Tıbbi cihaz üretiminde Türkiye’nin öncelikle kendine yeter bir ülke olması, sonrasında da dünya arenasında söz sahibi olacak bir konuma gelmesi gerektiğini belirten Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Ercan Şimşek, “5 milyar dolar seviyesindeki yıllık tıbbi cihaz harcamamızın yüzde 85’ini ithal ediyoruz. Hedefimiz öncelikli üretimde kendimize yeter bir ülke olabilmek. Ardından da 300 milyon dolar civarındaki Türkiye tıbbi cihaz ihracat rakamlarını 5 milyar dolar seviyelerine çıkarmak. Bunlar hayal değil” diyor. Bu hedefler doğrultusunda yerli üretimin geliştirilmesi amacı ile mevzuat hazırlıklarını sürdürdüklerini belirten Ercan Şimşek’le bu süreci ve mevzuat çalışmalarını konuştuk.
Mevzuat değişiklikleri konusunda ciddi hazırlıklar yaptığınızı biliyoruz, bunlardan bahseder misiniz? Arkadaşlarımızla birlikte tıbbi cihaz sektörünün bir fotoğrafını çektik. Üniversitelerimize, kamuya ve firmalara düşen görevler
konusunda bir eylem planı hazırladık. Bu çerçevede kamunun üzerine düşen görev; sektörün önünü açmak, sorunlarını ortadan kaldırmak yönünde… Bu anlamda öncelikle Türkiye’de tıbbi cihaz üretimi yapan firmaları ruhsatlandırmak istiyoruz. Mevzuat hazırlığımız başladı.
Üretimin ardından bu cihazların depolanması ve satış noktaları konusu var gündeminizde, değil mi? Bu konuda da mevzuat hazırlığımız tamamlandı. Çalışmalarımızı sivil toplum kuruluşları ve taraflara görüşe gönderdik. Bir tıbbi cihazın hangi şartlarda depolanması ve o cihazla ilgili kimlerin bu işi yapması gerekiyor tanımladık. Bunların daha elit, düzeyli ve herkesin kolay ulaşabileceği mekanlarda satılmasını istedik. Aynı bir eczane gibi bu yerleri de ruhsatlandıracağız. Bu malzemelerin havasız, penceresiz, bodrum katı gibi sağlık koşullarına uygun olmayan yerlerde satılmasına izin vermeyeceğiz. Buralarda aynı zamanda hasta mahrumiyetine dikkat edilmesini istiyo-
RÖPORTAJ
FUNDA ÇAMÖZÜ
KOZMETİK ÜRÜNLER VE TIBBİ CİHAZLAR DA TAKİP EDİLECEK İlaç Takip Sistemi gibi özel bir yazılımla tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin de takip edileceğini söyleyen Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Ercan Şimşek, “Biliyorsunuz ilaç takip sistemimiz dünyaya örnek olan bir yazılım. İlaç takip sisteminde, ürün üretildiği andan itibaren her bir kutunun ayrı bir numarası oluyor. Böylelikle Türkiye’de hangi eczanede, kaç kutu ilaç var görebiliyoruz. Sonuçta biz bunu kozmetik ürünlerde ve tıbbi cihazlarda da yapacağız. Şimdi ihale hazırlığındayız” şeklinde konuşuyor.
ruz. Her birinin içine 4 metrekare hasta deneme odalarının yapılmasını istiyoruz. Bu çalışmaların diğer bir faydası da (Sosyal Güvenlik Kurumu eğer isterse) vatandaşımız katkı payı ödemesini buralardan yapabilir. Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne gitmesine gerek kalmadan medikal markette tüm işlemlerini tamamlayabilir. Bu yönüyle de vatandaşın yükünü azaltan güzel bir çalışma olacak.
Cihaz üretildi, depolanmasını da sağlandı, hastaneler satın aldı, burada iş bitiyor mu? Üçüncü mevzuat da bu konuda... Hastane satın aldıktan sonra tıbbi cihazların işi bitmiyor. Hastanede bu cihazların belirli periyotlarda bakım ve onarımlarının yanı sıra test ve kalibrasyonları yapılır. Bu alanda Türkiye’de hizmet veren sektörümüz var ancak bunları kurum olarak yetkilendirmek istiyoruz. Bu konuda üniversitelerimiz ve TÜBİTAK ile birlikte çalışıyoruz. Şu anda faaliyette bulunan tüm test kalibrasyon firmalarının bizim hazırladığımız mevzuata göre eğitimli insanları ça-
lıştırmaları gerekecek. Bu kişilerin bizden eğitim alması ve hazırladığımız eğitim programlarında başarılı olması gerekecek. Bu belge ile kurumları konularında ihtisaslaştırmış olacağız. Kurumlara ‘Siz şu alanlardaki tıbbi cihazların test ve kalibrasyonlarını yapabilirsin, başka cihazları yapamazsınız’ diyeceğiz. Dolayısıyla firma hangi cihazlarda test ve kalibrasyon işlemi yapıyorsa o cihazları bulunduracak ve eğitimli personelini bizden lisanslayacak. Bu alanda hakikaten ciddi problemler vardı. Bu problemleri gidermeye çalıştığımız, devrim niteliğinde bir çalışma.
CİHAZ TASARIM FİKRİ OLAN DOKTOR ARKADAŞLARIMIZ BANA ULAŞSINLAR, BİZ ONLARI AKADEMİSYENLER VE İŞADAMLARI İLE BİR ARAYA GETİRELİM.
Bakım onarım konusu da bu mevzuat kapsamında değerlendiriliyor mu? Bakım onarım servislerini de yetkilendireceğiz. Şu anda Türkiye’de bir cihaz arızalandığında garanti kapsamında ise getiren firma servisi veriyor. Uluslararası bir firma ise Türkiye’de zaten bir servis ağı vardır. Ancak cihaz garanti kapsamına çıktığında problem artıyor. Hangi cihazın, nerede tamir edileceği konusunda bir be-
MART 2013
31
R Ö P O R TA J
FİRMA HANGİ CİHAZLARDA TEST VE KALİBRASYON İŞLEMİ YAPIYORSA O CİHAZLARI BULUNDURACAK VE EĞİTİMLİ PERSONELİNİ BİZDEN LİSANSLAYACAK.
lirsizlik var. Bu konuda yetkili olmayan bir kuruluş, örneğin cihazdan anlamayan bir elektrikçi, basit bir sigortasını değiştirirken bile cihazın başka önemli parçalarına hasar verebilir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Buradan hareketle biz bu bakım onarım servislerini de yetkilendireceğiz. Bu mevzuatla Türkiye’de bu servislerin hangi noktalarda ve ne kadar olması gerektiğine dair eksikleri de kapatmayı planlıyoruz.
Bir de klinik mühendislik konusunda çalışmalarınız var değil mi? Bu konuda mevzuat hazırlığı ne aşamada? Hastanelerde klinik mühendislik birimleri kurulması için bir yönetmelik hazırlığımız var. Bu ülkemizde aslında yeni bir tanımlama. Ancak gelişmiş ülkelerde, Doğu Bloğu-Japonya ve Güney Kore’de bu konuda hayli yol kat edilmiş. Geçtiğimiz günlerde Güney Kore’de hastane incelemeleri yaptık. İncelediğimiz bir hastanede 36 tane klinik mühendisin çalıştığını gördük. Şu anda hastanelerimizde klinik mühendislik birimleri yok. Bu mühendisler sadece cihazların tamiriyle uğraşmıyorlar. Tamir, takip ve aynı zamanda test ve kalibrasyon işlemlerini yapıyorlar. Diğer taraftan ülkede yeni üretilecek tıbbi cihazların klinik araştırmalarında çalışıyor, yeni cihazlar geliştiriyorlar. Dolayısıyla bu birimler sağlık çalışanları ile işadamları arasında yeni ürünlerin geliştirilmesi konusunda bir editörlük görevi yapıyor. Bir tıbbi cihaz üretileceği zaman, cihaz o hastanede doktorlar tarafından hastalar üzerinde deneniyor, bunların bilimsel yayınları hazırlanıyor ve bu bilimsel yayınlar çıktıktan sonra ürünün seri üretimine başlanıyor. Hazırlamakta olduğumuz yönetmelik bu anlamda ülkemiz adına son derece önemli.
32
MART 2013
gerçek var. Maalesef akademisyenlerimiz tıbbi cihaz sektörüne pek yönelmemişler. Sanayinin diğer alanlarına ilgi duymuşlar. Son bir yıldır üniversitelerimizi ziyaret ediyoruz, onlara bu alandaki eksikliği, cari açığın çok fazla olduğunu anlatıyoruz. Yıllık 5 milyar dolara yakın tıbbi cihaz harcamamız var. Bunun yüzde 85’ini ithalatla sağlayan bir ülkeyiz. Öncelikli kendi kendimize yeter bir ülke olmamız gerek. 2023 hedefi olarak da sektörün önüne Türkiye’de 5 milyar dolarlık ihracatı hedef koyuyoruz. Bu hedeflere ulaşabilmek için akademisyenlerin, sektörün ve kamunun aynı doğrultuda çalışması gerekiyor. Kurum olarak bu farkındalığı oluşturmaya çalışıyoruz.
Hekimlerin kullandığı tüm tıbbi cihazların Türkiye’de üretilebileceğine inanıyor musunuz? Türkiye’de üretilmeyen birçok tıbbi cihazın birkaç yıl sonra üretildiğini göreceksiniz. Bizler ASELSAN’ı gezdik, TÜBİTAK’a gittik. Üreticilerimizle beraberiz. Sektör kendisine çok güveniyor. Tek istekleri onlara güvenmemiz ve kamu alımlarında yerli üretime desteği artırmamız. Türkiye’de üretilen cihazlara güvenin de ötesinde, kurum olarak hastanede çalışan personelleri artık tıbbi cihaz üretiminin içine çekmeye gayret gösterecek bir yönetmelik taslağı üzerinde çalışıyoruz.
Bu gerekliliğin nedenlerinden bahseder misiniz?
Türkiye’de klinik araştırmalar çeşitli üniversitelerde yapılmıyor mu?
15-20 gün kadar önce Ankara’da bir hastaneden bir genel cerrahımız bana geldi ‘Hastalarımda özel bir tıbbi cihaz kullanıyorum. Bu cihaz, SUT’ta 5500 TL’ye de fiyatlandırılıyor’ dedi. Bu sadece cihaza verilen para. Hastanın yoğun bakım masraflarını da düşünün, oldukça maliyetli bir şey. İnsan hayatı için her şeye değer ama doktor arkadaşımız bu cihaz neden Türkiye’de üretilmiyor diye kafa yormuş.
Elbette yapılıyor fakat yetersiz. Projelerin önemli bir kısmı da ürüne dönüşmüyor. Sebeplerini inceliyoruz. Ama şöyle bir
Bunu yapabiliriz. Hem de Ostim’de yapabiliriz, dedim. Bu konuda gayretli olduğunu bildiğim bir işadamımızı arayarak
Optimum Dozda Yüksek Çözünürlüklü Görüntüler...
“SHIMADZU” 1875’den günümüze... 1896 > İlk Röntgen Görüntüsü 1911 > İlk Büyük Boyutta Medikal Röntgen Cihazı 1957 > Japonyadaki ilk 6 MeV’lik Betatron 1961 > Dünyadaki İlk Floroskopi Cihazı (RF) 2003 > Dünyadaki ilk Direct-Conversion’lı FPD 2004 > Dünyadaki İlk Tam Dijital Mobil Röntgen
2012+ > Ultrasonlar > Anjiyografi Sistemleri > Dijital Röntgen Sistemleri > Dijitalizasyon Çözümleri > Mobil Röntgen Sistemleri > Flat Panel Dedektör Çözümleri > C-Kollu Sistemler
www.meditel.com.tr info@meditel.com.tr Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel:(0212) 635 79 70 Pbx Faks:(0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel:(0312) 433 75 20 - 435 80 60 Fax:(0312) 433 80 92
R Ö P O R TA J
TÜRKİYE’DE ÜRETİLMEYEN BİRÇOK TIBBİ CİHAZIN BİRKAÇ YIL SONRA ÜRETİLDİĞİNİ GÖRECEKSİNİZ.
‘doktor beyi size gönderiyorum, 20 gün içinde de dosyanızı bekliyorum. Bu ürünü üretebileceğinize inanıyorum ’ dedim. Bu şekilde ameliyat ettiğimiz yılda 1500 hastamız var. 10 milyon liralık bir pazardan bahsediyoruz. Böyle birike birike 5 milyar dolar olur zaten. Bir araya gelip konuştuktan sonra beni aradılar. Ürünün maliyetini sordum, ‘100 lirayı bile bulmuyor, tamamen altından yapılsa bile bu iş 1000 lirayı geçmez’ dediler. Sonuçta inşallah bu ürünü Türkiye’de üreteceğiz. Bu örnekleri yaygınlaştırmak istiyoruz. Bu şekilde iş birliği içinde çalışan arkadaşlarımızı da katıldığımız kongre ve sempozyumlarda rol model olarak çıkaracağız. Türkiye’de böyle çok değerli hekim arkadaşlarımız ve mühendisliğin üzerine tıp okuyan uzmanlarımız var. Çok değerli mühendislerimiz var. Bu cihazları tasarlıyor, sonra yurt dışı firmalar satıyorlar. Biz de bu cihazları satın alıp ‘adamlar neler düşünmüşler’ diyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu beyin gücü ile tasarlanmış Türk üretimi tıbbi cihazların sayısının arttığını göreceksiniz. Gerek doktorlar gerek tıp mühendisleri gerekse üretici firmalar bu örnekleri yaygınlaştırmalı. Hekim arkadaş-
34
MART 2013
lar mutlaka ‘şöyle bir tıbbi cihaz olsa ben bu hastayı ya da bu ameliyatı daha kolay ve başarılı bir şekilde yapabilirim’ diyordur. Ancak kafasındaki bu tasarımın nasıl ürün haline getirileceğini bilmediğinden bu cihazı oluşturamıyordur. Bu fikir bu durumda sadece kendinde kalıyor. Bu şekilde fikirleri olan doktor arkadaşlarımız bana ulaşsınlar, biz onları akademisyenler ve işadamları ile bir araya getirelim. O gözlerinde çok büyüttükleri cihazların Türkiye’de yapılabilir olduğunu görünce devamı da gelecektir. Bu konuda sektöre güvenim tam. Bundan sonra da daha büyük işler yaptıklarını göreceğiz. Teknik elemanlarımızı gezdiğimizde ve mühendislerimizle konuştuğumuzda biz Türkiye’de MR da yaparız, tomografi de yaparız, ultrason da yaparız, her şeyi yaparız diyorlar. Şunu yapamayız, diyen bir kişi daha çıkmadı.
Kozmetik ürünler ve tıbbi cihazların da ilaçlar gibi takip edilmesine yönelik çalışmalarınız var. Peki, bu sistemde kazanımlar neler olacak?
R Ö P O R TA J
KENDİ KENDİMİZE YETER BİR ÜLKE OLMAMIZ GEREK.
Öncelikle hem hastalarımız için faydalı bir model hem de Türkiye’ye giren tıbbi cihazların kalitesini artırma yönünde çok önemli bir yazılım. Tıbbi cihazlara cihazın artık izlenebilirliğini sağladığımız için ürün bir kere gümrükten girdiği andan itibaren nerede, kime kadar gitti, görülebilecek. Bu aynı zamanda, tıbbi cihazları sınırdan itibaren adım adım takip etmemize olanak sağlayacak. Bu cihazları piyasada takip edip onun testlerini yapmak ve güvensiz ürünleri tespit etmek konusunda yani güvenli tıbbi cihazlar noktasında bize ciddi destek verecek. Diğer bir aşaması da diyelim bir hastaya steril ortopedik protez takılacak; protez takıldığı andan itibaren kişinin vücudunda da takip edeceğiz. Sistemden bu ürünün kime takıldığını biliyor olacağız. Örneğin üç ay sonra bir şekilde protezin çıkarılması gerekirse doktorlar bu revizyon ameliyatını kayıtlara düşeceği ve Sosyal Güvenlik Kurumu da o revizyonun sisteme girilmediği taktirde parasını ödemeyeceği için zorunlu olarak sisteme girileceğinden yine cihazı takip ediyor olacağız. Bunun bizim açımızdan faydası; A markası bir protez hastaya takılmış üç ay sonra sorun çıkmış. Sorunun nedenlerini tespit etmeye yönelik, bir doktor hatası mı, kullanılması gereken bir malzeme kullanılmadı mı, ürün standartlara uygun değil mi, gibi ürünün kontrollerini yapmış olacağız. Ayrıca ürünü adım adım takip ettiğimiz için yıllar içinde de ciddi istatistiklerimiz olacak. Bakacağız ki A firmasına ait cihazda bir yıl boyunca çeşitli hatalar çıkıyor, bunu artık merkezden görebilecek duruma geleceğiz. Denetimlerimiz bu sayede daha etkin olacak.
Bu sistem aynı zamanda hasta takibini de kolaylaştıracak değil mi? İlaç takip sisteminden örnek vereyim. Hasta örneğin Adana’dan telefon açıyor ve şu kanser ilacını aradım ama bölgede hiçbir yerde bulamadım diyor. Sistemimizden hemen bakıyoruz ve Kırıkkale’de A eczanesinde ilaçtan 2 kutu görünüyor, telefon numarası şu, orası ile irtibata geçin, temin edin diyoruz. Türkiye’nin nere-
36
MART 2013
sinde olursanız olun Bakanlık merkezden bunu görebiliyoruz. Aynı şey tıbbi cihaz için de olacak. Hasta şu marka, şu model tıbbi cihaz arıyorum, dediğinde sistemden nerede olduğu da görülecek.
Bu yazılımın kozmetik ürünler noktasında faydası ne olacak? Siz bir marka ortaya çıkarıyorsunuz. Bu marka için ciddi harcamalar yapıyorsunuz. Kolaycı olan bir başka firma sizin ürününüzü ambalajıyla birlikte bire bir taklit ediyor. Siz bu ürünün, hangi markette kaç adet satıldığını bilemiyorsunuz. Bu yazılımla ürünlerin nerede, ne şekilde, kaç adet olduğunu bilebileceğiniz için ürünlerin taklit edilmesinin önüne geçilmiş olacak. Bu, sektörü koruyucu bir şey. Diğer bir konu, gerek tıbbi cihaz gerek kozmetik ürünlerin yazılımında şu anda sektör net olarak şunu bilmiyor. Siz bir tıbbi cihaz üreticisiniz ve ülkenizde ürün bazında yatırım yapmak istiyorsunuz. Bu konuda elinizde fizibilite araştırması yapmak için sağlam veriler olması gerekir ki yatırımınızı düzgün yapabilesiniz. Ama bugün Türkiye’de yatırım yapmak için pek çok farklı kuruluştan bilgi toplamak durumundasınız. Ya da bir firmaya rapor hazırlatmak için binlerce lira vermelisiniz. Bu yazılımlar sağlıklı olarak işlemeye başladığında istatistikleri de sektöre açacağız. A tıbbi cihazını üretmek istiyorsanız bu verilere bakacaksınız. Bu üründen geçen sene Türkiye’de kaç tane tüketilmiş, kaç tane ihraç edilmiş göreceksiniz. Ona göre bir ihtiyaç halinde yatırım gerçekleştirilebilecek. Sadece kendi istatistiklerimiz için değil, her iki sektörün de yatırımlarını doğru alanlarda yapabilmesi için de bu yazılımları oluşturuyoruz.
Yazılımlar ne zaman hizmete girmiş olur? Bu projeler uzun soluklu projeler. Sektörün desteği son derece önemli. Üç yıl içinde ülkenin hizmetine sunmayı hedefliyoruz. ■
ANGELANTONI LIFESCIENCE
HEMOSAFE - Kan Güvenliği
Çikolata barları ve kola tenekelerini saklayan satış makineleri ile aynı tasarımda olan Akıllı Kan Saklama Dolabı, bir soğutucu ve 10 kilitlenebilen dönen rafa sahip ve 150 kan torbasını saklayabiliyor. ''Ameliyat esnasında herhangi bir şey yanlış giderse, daha fazala kana ihtiyaç duyulur, fakat cerrah kanları kullanmazsa, kanlar çöpe gitmez''
SMARTFREEZER
İnsan hatalarından kurtularak biorepositorinizin değerini korur. -180 °C sıvı azot buharında veya -80 ° C'de mekanik dondurucuda depolama ve biyolojik örneklerin alınması için en gelişmiş robotik sistem.
TEKNOSER Kalibrasyon Üretim Servis Danışmanlık Medikal A.Ş.
İlgili videoları izlemek için: www.facebook.com/TEKNOSERAS
T +90 312 4687690 | F +90 312 4270886 | E teknoseras@teknoseras.com.tr | W www.teknoseras.com.tr
R Ö P O R TA J
Cyberknife Merkezleriyle Türkiye, Kanser Tedavisinde Avrupa’da Önemli Bir Noktaya Ulaştı Ülkemizde, modern bir kanser kontrol programı ile kanserin hızlı yükselişini kontrol etmek konusunda önemli adımlar atılmıştır. Sayısı artırılan KETEM’ler kanserle mücadelede çok önemli bir misyon üstlenmektedir. Ayrıca, mevcut cihazların modernizasyonu ve yeni teknoloji yatırımları da hızla devam etmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde Radontek Genel Müdür Yardımcısı Hakan Çınar ile görüştük.
HAKAN ÇINAR RADONTEK GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
Radyasyonun bir tedavi yöntemi olarak kullanılması fikri nasıl oluşmuştur? Radyasyonun hem en önemli kanser nedeni olduğu hem de en önemli kanser tedavisi tekniklerinden biri olduğu bilinmektedir. 1920’lerden 1950’lerin ortalarına kadar, bazı araştırmacılar ve hekimler tarafından kanser vakalarında radyasyon tedavi olarak denenmiştir. Çok iyi sonuç alınan vakalar olduğu gibi hiç sonuç alınamamış vakalar da olmuş, bazı hastalarda ise ciddi yan etkiler ortaya çıkmıştır. Yine 1950’lilerde, fraksinasyon metodundan farklı olarak, tek doz ile, yüksek öldürücü radyasyon dozun streotaktik olarak tümöre verilmesi prensibi ile ilgili çalışmalar yapılmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Cerrahi işlemde olduğu gibi, tümörü yerinden çıkarmaya benzediği için bu uygulamalara radyocerrahi adı verilmiştir.
38
MART 2013
Cyberknife sistemi nasıl ortaya çıkmıştır? Uzun yıllar yüksek doz radyosyon ile radyocerrahi uygulamaları yapmış, bu konuda çok tecrübeli Stanford Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Adler, görüntüleme sistemleri ile tümör hareketlerini takip edebilen ve bu harekete göre hedeflemeyi düzeltebilen, 360 derecelik üç boyutlu bir küresel alan içerisinde gantriye bağımlı olmayan robotik bir kompakt lineer akseleratör ile kafa içi ve omurgada yüksek doz radyocerrahi uygulayabilen bir cihaz icat etti. Cyberknife adı verilen bu cihaz ile ilk hastalar 1999-2001 yılları arasında tedavi edildi. 2001 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, FDA, kafa içi ve omurga, 2004 yılında ise vücudun herhangi bir yerinde kullanımı için onay verdi. Son 14 yıldır, bu cihaz ile başarılı bir şekilde tedavi edilen hasta sayısı yaklaşık 200 bin civarındadır.
Kısaca, Cyberknife’ın diğer sistemlerden farklı olan yönlerini anlatabilir misiniz? Diğer cihazlardaki gibi, hastayı cihaza adapte etmek yerine, cihazın hastaya adapte olması söz konusudur. Tedavi süresince hastanın kendisi hareket edebileceği gibi hastanın organları da nefes alıp verme, kalp atışı, barsak hareketleri,
RÖPORTAJ
kas ve iskelet hareketleri gibi nedenlerle hareket ediyor. Dolayısıyla hedef yani tümör de hareket ediyor. Bu hareketi takip edecek ve bu harekete uyum gösterip hedefi doğru şekilde ışınlayabilecek tek cihaz Cyberknife’dır. Ayrıca, diğer tedavi sistemlerinde bir aydan fazla süren tedaviler, Cyberknife ile en fazla beş günde tamamlanabilmektedir.
Peki diğer tedavi sistemlerinde yapılan IMRT tedavilerinden Cyberknife tedavisinin farkı veya avantajları nelerdir? Standart lineer akseleratörlerde referans noktası olarak izomerkez kullanılır. Bu nokta, masanın, gantrinin radyasyon demetinin kesiştiği noktadır. Tümörü içine alacak şekilde radyasyon demeti şekillendirilir ancak tümör hareketi de düşünülerek daha büyük bir alan radyasyona maruz kalır. Kısacası, sağlıklı dokular da radyasyona maruz kalmaktadır. Cyberknife’ın IMRT’sinde ise, tedavi sırasında alınan
SARE KUŞ
görüntülerle tümör hareketliliği bire bir takip edilip, ileri teknoloji robotik sistem sağlıklı dokuları korur. Cyberknife tedavisinin farkı burada ortaya çıkar. Robotik sistem, bu hastayı belli bir mesafe takip eder, sonra tedaviyi durdurur. Boş yere doz verip, radyasyon kaynaklı sağlık sorunlarına yol açmaz.
Radyoterapide dünyanın vardığı nokta ve gelecekteki durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu ve Amerikan Kanser Derneği tarafından yürütülen araştırmalara göre, son dönemdeki kanser verileri ve BM nüfus istatistikleri baz alınarak 2030 yılına kadar 184 ülkede 22.2 milyon yeni kanser vakası olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizdeki verilere göre de her yıl 150-200 bin kişinin kansere yakalandığı bilgisi bulunmaktadır.
İki boyutlu tedaviler ile başlayan radyoterapinin 21. yüzyılda hipofraksinasyon, yani daha az sefer ışın alma ve görüntüleme eşliğinde stereotaktik yüksek dozlu SBRT-SRS dediğimiz metodlarla devam ettiğini tüm dünya ile birlikte gözlemlemekteyiz. Beş-on yıl içerisinde, hastaların büyük bir çoğunluğu SBRT-SRS ile tedavi edilirken, IMRT-IGRT dediğimiz yöntemlerin palyatif tedavilerde kullanılacağı açık bir şekilde görülmektedir.
Bu bir ilandır.
HAREKETİ TAKİP EDECEK VE BU HAREKETE UYUM GÖSTERİP HEDEFİ DOĞRU ŞEKİLDE IŞINLAYABİLECEK TEK CİHAZ CYBERKNIFE. MART 2013
3399
R Ö P O R TA J
SON ON DÖRT YILDIR, CYBERKNIFE İLE BAŞARILI BİR ŞEKİLDE TEDAVİ EDİLEN HASTA SAYISI YAKLAŞIK 200 BİN CİVARINDADIR.
Tekrar Cyberknife Sistemine dönelim. Bu sistemdeki teknolojik gelişmeler nelerdir? Yeni versiyon cihazlardaki ne gibi yeniliklerden bahsedebiliriz? Bu sistem kendi içinde birtakım teknolojik gelişmeler yaşamaktadır. Yeni nesil Cyberknife sisteminde en önemli fark, “Multileaf Collimator” dediğimiz kolimatör ile daha büyük, geniş ve şekilsiz tümörleri de hızlı bir şekilde tedavi edebilmesidir. Hassasiyet ve tedavi yeteneği aynıdır. Şimdi M6 ile büyük tümörler dahi, 15-20 dakika içerisinde tedavi edilebilmektedir. Böylece radyasyon onkolojisine başvuran hastaların çoğu Cyberknife ile tedavi olma şansına sahip olmaktadır.
Radyoterapide yavaşlık ve hızlılık bir hastanın tedavisi boyunca bir cihazı kullanma süresi ile ilgilidir. Yani kısaca, bir hasta ne kadar zamanını tedavide geçiriyor? Klasik gantrili lineer akseleratörleri ve diğer radyoterapi cihazlarının hergün hastaları hızlı bir şekilde ışınladıkları doğrudur. Bir hastanın, bir IMRT cihaz odasına girip çıkması, 10-15 dakika kadar sürmektedir. Ancak, aynı hasta 40 güne kadar bu
tedaviyi alıyor. Buna karşılık, Cyberknife ile, 15-45 dakikada hasta girip çıkabilmektedir ve tedavi 1-5 kez (gün) sürmektedir. Kaldı ki, klasik gantrili sistemlerde, limitli endikasyonlu hastalarda yapılmaya çalışılan, SBRT-SRS uygulamaları ise çok daha uzun sürdüğünden, o şekilde karşılaştırma yapılır ise, 8-10 kat Cyberknife hızlı çıkmaktadır.
Ülkemizde Cyberknife merkez sayısı ve tedavilerin başarısı hakkında kısace neler söyleyebiliriz? Ülkemizde bulunan Cyberknife merkezlerinde beyin tümörleri, omurilik tümörleri, nazofarenks tümörler, pankreas, karaciğer, optik akustik tümörler, akciğer ve prostat tümörleri başarıyla tedavi edilmiş ve olumlu sonuçları alınmıştır. Kamu ve özel sektör kullanıcıları tarafından bu tedavilerle ilgili çok sayıda yayın yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir. 2013 yılı içerisinde toplam 10 Cyberknife merkezi hizmet verecektir. Bu merkezlerle de Türkiye, kanser tedavisinde Avrupa’da önemli bir noktaya ulaşmıştır. Ancak, uygulanan performans sisteminin düzenlenmesi, diğer bölümlerle Radyasyon Onkolojisinin ortak çalışabilme olanaklarının artırılması ile daha çok sayıda hastaya tedavi sunma olanağı ortaya çıkacaktır. Yüksek teknolojili bu sistemlerin yaygınlaşması ve tüm dünyada sayısı artan Cyberknife tedavilerine ülkemizdeki farkındalığın artması da hasta tedavi sayısını pozitif etkileyecektir.
Bu bir ilandır.
SGK, radyoterapi hizmetlerini ve özellikle Cyberknife tedavisini karşılıyor mu?
M6 40
MART 2013
Evet, radyoterapi hizmetlerinin pek çoğu, Cyberknife tedavisi de dahil, SGK kapsamında karşılanmaktadır. SGK anlaşmalı özel hastaneler de bu kapsamdadır, kanser tedavisinden fark da istenmemektedir. Ancak, SGK’nın bu ödemelerde, paket ödeme şeklinde tanımlama yerine, tedavi özelliklerini, ekonomik ve tıbbi yararlılık durumunu ve yatırım maliyetlerini de da içine alan geniş bir değerlendirme yapılmasında yarar vardır. ■
CMYK
C:100 M:48 Y:12 K:58
C:70 M:10 Y:0 K:55
C:60 M:0 Y:20 K:6
R Ö P O R TA J
SAYED, Farklı Paydaşları Biraya Getiren Önemli Bir Platform Türkiye’de artık model olma yolunda ilerleyen bir sağlık sistemi var
P R O F. D R . NURULLAH ZENGİN
SAYED YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Sağlıkta her geçen gün değişen şartlar ve gündeme gelen yenilikler SAYED’in sağlığın farklı paydaşlarını bir araya getirme misyonunu daha da önemli hale getiriyor. Sağlık sektörünün kendini sürekli geliştiren dinamik bir yapısının olduğunu, dernek olarak vizyonu geniş tutmak gerektiğini söyleyen SAYED Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nurullah Zengin’e derneğin gelecek hedeflerini ve şubat ayında gerçekleşen SAYED Sempozyumu’na ilişkin değerlendirmelerini sorduk.
SAYED’de geçtiğimiz aylarda bir bayrak değişimi oldu. Yeni görevinize ilişkin neler söyleyeceksiniz? SAYED, kuruluşunu bizzat Sayın Müsteşarımız Prof. Dr. Nihat Tosun’un yaptığı sekiz yıllık geçmişi olan köklü bir dernek. Derneğe çok değerli meslektaşlarımız başkanlık yaptılar. Değerli Hocamız Prof. Dr. Hayrettin Yekeler’in başkanlığından sonra bayrağı ben devraldım. Önemli bir görevi üstlendik. Bu sorumlulukla SAYED’i göstermiş olduğu istikrarlı çizgisinde, 42
MART 2013
aynı amaçla ve aynı hedef doğrultusunda daha ileri götürme gayreti ile çalışacağız. SAYED, bu süre içinde her iki yılda bir olmak üzere düzenli aralıklara 4 ulusal düzeyde sağlık kurultayı gerçekleştirdi. Artık sağlığın tüm paydaşları biliyor ki, sonu çift sayı ile biten yılların Ekim ayında SAYED Kurultayı var. Bu tarihlerin sağlık sektöründe belirgin hale gelmesi, derneğimizin kurumsallaşması açısından önemli bir göstergedir. Yine aynı kararlılıkla ona yakın sempozyum ve toplantı gerçekleştirdi. Dernek bu anlamda sağlık alanında farklı paydaşları bir araya getiren özelliğe sahip bir platform. Sağlıkla ilgili bilgisi, ilgisi, birikimi olan her yapıyı, kendi bünyesinde görmeyi, fikrinden yararlanmayı görev edinmiş bir yapı. Bu anlayışla görevimize devam edeceğiz. Hedefimiz çıtayı biraz daha yükseğe çıkarmak. Eski yönetimde görev almış hocalarımız, arkadaşlarımız her zaman yanımızda, elbirliği içinde görevimizi sürdürüyoruz.
Kongreler dışında gündeminizi meşgul eden diğer projelerden bahseder misiniz?
RÖPORTAJ
AYŞE YILMAZTÜRK
SAYED OLARAK BİZZAT ‘ANA PROJE YETKİLİSİ’ STATÜSÜYLE GÖREV ALACAĞIMIZ, DERNEĞİMİZİN GELİŞTİRECEĞİ PROJELERİMİZ OLACAK.
Önümüzdeki dönem sağlık alanındaki çeşitli sektör temsilcileri ile daha yakın ilişki içine gireceğiz. Tıbbi cihaz sektörü bunlardan bir tanesi, sağlık bilgi yönetim sistemleri sektörü bir diğeri... Bu sektörlerle proje bazında işbirliklerimiz olacak. Yakın zamanda yönetim kurulundaki arkadaşlarla OSTİM bölgesine bir ziyaret gerçekleştirdik. OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın bizi ağırladı. Bazı medikal firma temsilcilerinin fabrikalarını gezme fırsatımız oldu. Bizzat o tıbbı cihazların üretim yerlerine, fabrikalarına giderek, buraları görme fırsatımız oldu. Önümüzdeki dönemlerde işbirliklerimizi geliştirmeye yönelik çalışmalarımız olacak. Diğer açılımımız projeler bazında. AB projeleri de dahil olmak üzere değişik projelerde partnerliklerimiz var. Hatta SAYED olarak bizzat ‘ana proje yetkilisi’ statüsüyle görev alacağımız, Derneğimizin geliştireceği projelerimiz olacak. İnşallah bunları da önümüzdeki dönemde faaliyete geçireceğiz.
Şubat ayında gerçekleşen SAYED -Sağlıkta Yeniden Yapılanmanın Erken Dönem Değerlendirmesi Sempozyumu hakkında bir değerlendirme alabilir miyiz? Kongre oturumlarında da ifade edildi. Sağlıkta ülke olarak ulaştığımız bir seviye var. Bu takdir edilen seviyeye rağmen ciddi bir yapısal değişiklik geçirdik. Bu köklü yapısal değişikliği iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bu geçiş dönemini sağlıklı bir şekilde geçirebilirsek taşlar yerine oturduğunda, daha dinamik, daha aktif bir sağlık sistemi hedefliyoruz. Ancak yılların getirdiği alışkanlıkları değiştirmek de kolay değil. Bu sempozyumun esas amacı köklü olarak yapılan, aslında mevzuat olarak bir yılı aşmış ama fiilen 3-3,5 ayı bulan bu değişikliği iyi analiz etmek. Sorunlarımız var bu bir gerçek. Ama bu sorunları tanıma, tarif etme ve yorumlama noktasında çözüm arayışları bulmamız gerekiyor. Yoksa bu geçiş dönemini iyi yönetme açışından bazı istenmeyen neticeler olabilir. MART 2013
43
R Ö P O R TA J
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM SAĞLIK ALANINDAKİ ÇEŞİTLİ SEKTÖR TEMSİLCİLERİ İLE DAHA YAKIN İLİŞKİ İÇİNE GİRECEĞİZ.
YILDIR SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN İLETİŞİM PLATFORMU
BİR AKTÜEL SAĞLIK DERGİSİ İÇİN 6 YILA ULAŞMAK BİR BAŞARIDIR.
Sağlık üzerine kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu olarak ve sağlık camiasında edinmiş olduğu yer itibari ile SAYED, böyle bir kritik dönemde inisiyatif almayı bir görev bildi. Yönetim kurulu olarak erken dönem diyebileceğimiz bu değerlendirmeyi, bu başlık altında yapmayı planladık. Kısa bir süre içinde bu kararı vermemize ve organizasyona başlamamıza rağmen sağlığın çok değişik paydaşlarını bir araya getirdik. Gerçekten ciddi bir fikir alışverişi oldu. Grup çalışmaları ile birlikte ciddi bir istişare oldu. Burada edinilen tecrübelerle diğer günler ana salonda interaktif bir şekilde görüşler paylaşıldı. Çok sayıda soru ve görüş var, bunların bir kısmına oturumlarda yer veremedik ama oluşturduğumuz soru kağıtları ile bu geribildirimleri almaya çalıştık. Toplantı sonrası da bu geri bildirimleri analiz etme dönemimiz başladı. Böylelikle sahada neler yaşanıyor, bunları detayları ile öğrenme fırsatımız oluyor. Sayın Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun ve TBMM Sağlık, Aile ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Sayın Prof. Dr. Necdet Ünüvar’ın mevcut görevleri itibariyle iştirak ettikleri ilk sempozyum olması bizler için ayrı bir gurur kaynağı. Bu vesileyle katılımlarından dolayı Sayın Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na, TBMM Sağlık, Aile ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Sayın Prof. Dr. Necdet Ünüvar’a, Sağlık Bakanı Yardımcısı Sayın Agah Kafkas’a, Bursa Milletvekilimiz Sayın Tülin Erkal Kara’ya, Müsteşarımız Sayın Prof. Dr Nihat Tosun’a, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Metin Doğan’a, Sağlık Bakanlığı
44
MART 2013
bürokratlarına, üniversitelerimizin değerli öğretim üyelerine ve sağlık camiamızın cefakar ve değerli yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Sempozyumda cevaplanamayan soruların cevapları www.sayed.org’da paylaşılacak değil mi? Evet. Derneğimizin web sayfasından bunları duyuracağız. Yine tecrübeli bir ekip tarafından bunların yorumlanması şeklinde bir raporumuz olacak. Bu raporu da kamuoyu ile paylaşacağız ve Bakanlık yetkililerimize bizzat ulaştıracağız. Bu geçiş döneminde yaşanan sıkıntıları doğru algılama noktasında bir sivil toplum kuruluşu olarak elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
SAYED Dergisi’nin 6. yılına ilişkin neler söyleyeceksiniz? Bir aktüel sağlık dergisi için 6 yıla ulaşmak bir başarı. SAYED Dergisi bunu gerçekleştirdi. Ama SAYED Dergisi bunun da ötesinde pek çok şeyi gerçekleştirdi. Birincisi düzenli yayınlanmayı gerçekten başardı. Periyodunu aksatmadan düzenli olarak çıkan bir dergi. Aynı zamanda kalitesinden de ödün vermedi. Hatta her geçen sayıda içerik kalitesini artırdı. Buna görselliğini ve baskı kalitesini de eklemek gerek. Tüm bunlar eklenince SAYED Dergisi, derneğinin misyonunu Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırma konusunda çok önemli görevler ifa ediyor. ■
MART 2013
45
UZMAN GÖRÜŞÜ
Süt Dağıtım Projesi Örnek Gösterilecek Bir Davranış Ülke politikası olarak süt dağıtımının hayata geçirilmesi örnek gösterilecek bir davranış
Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve elliye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Süt, içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri sayesinde vücuda ihtiyaç duyduğu bu bileşenlerin kazanılması için en iyi kaynaklar arasında yer almaktadır.
T U R G AY KÖ S E UZMAN DİYETİSYEN
46
Günde İki Bardak İçmeli Süt, yeterli ve dengeli beslenmek için gerekli olan besin öğelerinin pek çoğunu içerir. Osteoporozun önlenmesinde etkili olan süt, aynı zamanda sindirim sistemini ve tansiyonu düzenleyici, kronik hastalıklara karşı koruyucu özelliklere sahiptir. İki su bardağı süt, yetişkin bir bireyin riboflavinin gereksiniminin yüzde 70’ini karşılar. Süt aynı zamanda vücudun sıvı gereksiniminin karşılanmasında da iyi bir alterna-
MART 2013
tiftir. Kan basıncının düzenlenmesinde ve vücudun sıvı dengesinin sağlanmasında önemli rol üstlenen potasyumun yüzde 33’ünü, kalsiyumun ise yüzde 70’ini sağlayan sütün, günde iki bardak kadar içilmesi vücut sağlığının korunması açısından önem taşır.
Yeterli Kalsiyum Tüketilmeli Kemik oluşumu 30 yaşa kadar devam etmektedir. Bu yaşta maksimum kemik yoğunluğu oluşur. Bundan sonra kemik kaybı başlar. Her yaş döneminde yeterli kalsiyum tüketilmelidir (1-10 yaş 800 mg, 11-24 yaş 1200 mg, daha sonraki yaşlarda 800 mg kalsiyum/gün). Özellikle çocuklar, gebe ve emziren bayanlar ve ileri yaşlardaki bireyler için kalsiyumun ayrı bir önemi vardır. Kalsiyum için en iyi kaynak süt ve süt ürünleridir. Sütün dışında özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, yağlı tohumlar (fındık, yerfıstığı, badem, ceviz) ve pekmez kalsiyumdan zengindir.
Yaşam Boyu Yeterli Beslenme Her dönemdeki beslenme şekli, bireyin sonraki dönemde genel durumunu etkiler. Bebelikte beslenmenin çocukluk çağına, çocukluk çağında beslenmenin gençlerin durumunu etkilemesi gibi; yaşlılar, her dönemdeki beslenme ve yaşam biçiminin etkilerini taşırlar. Bu yüzden bireyin içinde bulunduğu yaş grubunun özelliklerine göre beslenmesi, sonraki dönemlere hazırlık yönünden önemlidir. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı organizasyonunda yürütülen ve 2. sömestri ile yaklaşık 30 bin okulda yeniden başlayan süt dağıtım projesi, özellikle 6 milyonun üzerindeki genç nesil için büyük önem taşımaktadır. Gençlikte yaşlılığı da düşünerek beslenmenin, yaşlılıkta oluşabilecek sorunları geciktirici, hafifletici ya da önleyici etkisi olduğu bilinmektedir. Yaşam boyu yeterli ve dengeli beslenmenin, yaşlılıkta bazı sorunları azaltıcı rolü olduğu gibi yaşam süresini etkilediği de söylenebilir.
Light Süt Daha Doğru Olacaktır Süt grubu besinlerin yağ ve kolesterol içeriği değişkenlik gösterir. Yağ içeriği azaltılmış olan süt ürünlerinde enerji ve kolesterol içeriği de azdır. Yağ içeriğinden bağımsız olarak diğer besin öğelerinin kalsiyum, protein, fosfor ve D vitaminini - içerikleri aynen sabit kalır. Proteinli besinler genelde doymuş (kötü) yağ içerirler. Sütün yağının yaklaşık 2/3’ü doymuş, 1/3’ü doymamış yağ asitlerinden oluşmuştur. O nedenle bahsi geçen Bakanlıkların tam yağlı süt yerine yağsız (light) olanları tercih etmesi gerek enerji gerekse yağ ve kolesterol açısından çok daha sağlıklı bir seçim olacaktır.
grubu besinler tüketilmeden sağlanamaz. Bu gruptaki besinler aynı zamanda protein, fosfor, potasyum, A ve D vitamininin iyi kaynağıdırlar. Süt proteininin kalitesi yüksektir ve yaklaşık yüzde 90’ı kullanılır. Proteini oluşturan aminoasitlerin bileşimi açısından bakıldığında süt proteinlerinde büyük kısmı “elzem aminoasit” olan yaklaşık yirmi üç adet aminoasit yer almaktadır. Bu nedenle süt, biyolojik değeri bakımından yumurta proteinlerinden sonra gelen en değerli protein kaynaklarından biridir.
Kalsiyum ihtiyacını göz önünde tutarak, yemeklere süt grubunda yer alan besinler eklenmelidir; • Kahvaltılık tahıl ürünleri ile süt, • Sandviç arasında peynir, • Sebzelerin yanında yoğurt, • Kahve içerisine süt katılması, • Salata ve çorbaların üzerine rendelenmiş peynir eklenmesi gibi.
Örnek Gösterilecek Bir Davranış Aralarda atıştırtma olarak kalsiyumdan zengin süt ürünlerini tercih edilebilir. Yoğurt, süt ve peynir oldukça uygun seçeneklerdir. Hamur tatlıları yerine, sütlü tatlıların tercih edilmesi hem tatlı gereksiniminin giderilmesini hem de sütten yararlanılması sağlayacak ve sağlık için etkili olacaktır. Tatlı olarak dondurulmuş yoğurt, sütlaç, muhallebi, kazandibi, dondurma, puding denenebilir. Sağlıklı bir nesil için ebeveynlerin çocuklarına örnek olmaları ve süt ürünlerini (yoğurt, peynir, ayran, cacık) yeterince tüketmeleri gerekmektedir. Bu konuda ülke politikası olarak süt dağıtımının tekrardan hayata geçirilmesi de örnek gösterilecek davranışlardan biridir. ■
SÜT DAĞITIM PROJESİ, ÖZELLİKLE 6 MİLYONUN ÜZERİNDEKİ GENÇ NESİL İÇİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR.
Protein Açısından En Değerli Kaynak Süt vücut için gerekli olan kalsiyum ve riboflavinin en iyi kaynağıdır. Kemik ve diş sağlığı için gerekli olan kalsiyum, süt
MART 2013
47
HABER
HABER
SERRA KUL
Hastanelere Özel Hijyenik Çamaşırhane Tesisi Hastane çamaşırhaneleri enfeksiyon yayılmalarına karşı hijyenik yapıda dizayn edilmeli ISO kalite güvencesi ile Avrupa Birliği koşullarına uygun üretim anlayışı ile hastaneler için hijyenik çamaşırhane tesisi kuran Permak, teknisyenlerinin ön incelemesinin ardından hastanelere en uygun çözüm sistemlerini sunuyor.
Doğru Yatırım ve Gerekli Tedbirler Avrupa Birliği uyum koşulları çerçevesinde gerek yeni kurulan gerekse tesislerini yenileyen hastaneler için temizlik ve hijyen konularının daha da önem kazandığını söyleyen Permak yetkilileri, hastane işletmeleri için de doğru yatırım yapma, yenileme veya gerekli tedbirleri alma gereksinimlerinin arttığına dikkat çekiyor.
48
MART 2013
Avrupa Birliği Normlarına Uyum Hastanelerde kullanılan tekstillerin temizliği, hijyen düzeyleri ve enfeksiyon yayılmalarına karşı koruma normlarına uygunluğu konusunda titizlik gösteren firma, İstanbul merkez ofisinin yanı sıra Antalya, İzmir, Ankara, Marmaris’te faaliyetlerini sürdürüyor.
Kirli ve Temiz Çamaşırlar Izole Olmalı Hastanelerde kir, mikrop ve enfeksiyon yayılımına karşık etkin bir mücadele sürdürme zorunluluğunun altını çizen Permak yetkilileri, çamaşırhane tesislerinin de bu amaca yardımcı nitelikleri ile tasarlanması gerektiğini söylüyor. Hastane tipi çamaşırhane tesislerinin hijyenik/bariyer tip yapıda dizayn edilmesi gerektiğini vurgulayan yetkililer, bu şekilde kirli ve temiz çamaşırların ayrı yerlerde yükleme ve boşaltılması ile birbirinden tamamen izole olduğunu belirtiyor.
HİJYENİK ÇAMAŞIRHANE TESİSLERİ DİZAYN KRİTERLERİ Çamaşırhane Tesisinde, gelen tüm yüklerin Bariyer Tip Yıkama Makinaları kullanımı ile temizlenmesi: Kapasiteye göre Tünel Tip veya Konvansiyonel Tip Makinalar kullanılabilir. Tüm yükler kirli bölüme gelir. Kirli bölüm, çamaşırhaneden bariyer ile ayrılır. Amaç, yükleme kısmında (kirli bölüm) enfeksiyon riski taşıyan yüklerin boşaltma kısmına (temiz bölüm) tamamen temizlenmiş hijyenik bir şekilde geçişini sağlamak ve bu geçiş sırasında her türlü bulaşma riskini (kirli yükten temiz yüke) elimine etmektedir. Yatırım maliyetindeki yüksekliğe karşılık genel emniyet standartlarını tam karşılar. Çamaşırhane Tesisinde, sadece Bulaşıcı Mikroorganizma vb. taşıyabilecek bölümlerden gelen yüklerin ayrı bir bölümde Bariyer Tip Yıkama Makinaları kullanımı ile temizlenmesi: Sadece risk taşıyan yükler izoleli torba içerisinde enfeksiyonlu bölüm odasına getirilir. Bu bölümün çıkışı, genel çamaşırhane bölümüne açılır. Maliyet avantajına karşılık, bulaşıcı nitelikteki yüklerin izoleli şekilde taşınma riskine sahiptir.
YI TA
1ST INTERNATI ON AL
O
NG
TU
UN K MEZ LARI KU ĞLI RU SA RESS L
ARARASI TÜ LUSL R 1. UEY MEDICAL ALUMN KİY IC E RK
1. ULUSLARARASI TÜRKİYE SAĞLIK MEZUNLARI KURULTAYI 13-17 HAZİRAN 2013, İSTANBUL
Türkiye Sağlık Mezunu Dostlarımızı İstanbul’a Davet Ediyoruz!
w w w. t u r k i y e s a g l i k m e z u n l a r i . o r g w w w. t u r k e y m e d i c a l a l u m n i . o r g
MART 2013
49
HABER
HABER
SU ÖZGÜR
AED Seçiminde Nelere Dikkat Edilmeli? İyi bir AED seçimi için dikkat edilmesi gerekenler CİHAZ, KULLANIM NEDENİYLE MEYDANA GELEBİLECEK GECİKMELERİ ÖNLEYECEK ŞEKİLDE TASARLANMIŞ OLMALIDIR.
İyi bir AED (Automatic External DefibrillatorOtomatik Eksternal Defibrilatör) nasıl olmalıdır? AED cihazları ERC (European Resuscitation Council) ve AHA (American Heart Association) yönergelerine tam uyumlu çalışmalıdır. Ayrıca bir hastanın hayatta kalma oranı, defibrilasyon yapılmadan geçen her dakika yüzde 7-10 oranında azalmaktadır.1 Bu nedenledir ki kullanıcı, cihaz açıldığı andan itibaren mutlaka basit ve anlaşılır sesli ifadelerle adım adım yönlendirilmeli; cihaz üzerinde yer alan görseller, kullanıcının kafasını karıştırmamalı; bu sayede cihaz, kullanım nedeniyle meydana gelebilecek gecikmeleri önleyecek şekilde tasarlanmış olmalıdır.
Neden CPR teknolojisi?
Referanslar 1. Cummins RO, 1998. Annals of Emergency Medicine 18: 1269-1275 2. Walsh S, et al. Efficacy of distinct energy delivery protocols comparing two biphasic defibrillators for cardiac arrest. American Journal of Cardiology 2004; 94: 378–80. 3. Chapman F, et al. 2005. Use of 360 Joule Biphasic Shocks for Initial and Recurrent Ventricular Fibrillation in Prehospital Cardiac Arrest. Circulation 112 (17): II-1112-1113. 4. Khaykin Y ve diğerleri. Biphasic versus monophasic cardioversion in shock-resistant atrial fibrillation: A randomized Clinical Trial. J Cardiovasc Electrophysiol 2003; 14: 868-872. 5. Khaykin Y ve diğerleri. Comparison of rectlinear Biphasic Waveform energy versus truncated exponential biphasic waveform energy for transthoracic cardioversion of atrial fibrillation. Am J Cardiol 2004: 94: 1438-1140 6. Alatawi F ve diğerleri. Prospective, randomized comparison of two biphasic waveforms fort the efficacy and safety transthoracic biphasic cardioversion of atrial fibrillation. Heart Rhythm 2005: 2 (4): 382-387. 7. Rashba EJ ve diğerleri. Efficacy of transthoracic cardioversion of atrial fibrillation using a biphasic, truncated exponential shock waveform at variable initial shock energies. Am J Cardiol 2004; 94: 1572-1574.
50
MART 2013
ERC 2010 AED yönergesi hastaya iki dakika boyunca 30.2 CPR yapılmasını bildirmektedir. Cihazın bu süre içerisinde CPR yapılması için kullanıcıyı uyarması gerekmektedir. Aynı zamanda cihazın değişen yönergeye kolaylıkla adapte edilebilmesi kullanıcı tarafından güncellenebilir CPR teknolojisi ile mümkün olacaktır. Aksi taktirde her yeni çıkan yönerge ile yeni bir AED almak gerekecektir.
Neden Bifazik 200-360 Jul artan enerji seviyesi? Düşük enerji seviyesi ile hayata döndürülemeyen hastanın, aynı enerji seviyesine cevap verme durumu oldukça düşük olacaktır. Böyle bir durumda şok verimini artırmanın tek yolu, bir sonraki enerji değerini artırmaktır.2,3 Ayrıca bazı hastaları defibri-
le etmek zordur; dolayısıyla bu tür hastalar daha yüksek enerji seviyesine ihtiyaç duymaktadır.4,5,6,7
Neden yüksek koruma sınıfı (IPx4)? AED cihazları sıvı koruması için IEC 529 standardına sahiptir. Ancak birçok cihaz IPX1 (damlama suya karşı koruma) sınıfına sahiptir. Tıbbi cihazlar nemden kolaylıkla etkilenebildiği gibi kullanım anında herhangi bir sıvının cihaz üzerine dökülmesi çok sık karşılaşılan durumdur. Yüksek sıvı koruma sınıfı, cihazın nemden ve herhangi bir açıdan dökülebilecek sıvıdan etkilenmesini önleyecek ve bu sayede kullanım ömrünü uzatacaktır.
Neden Motion Detection (Hareket Algılama) özelliği? Hareket, EKG trasesinde artifakt oluşturur. Artifakt, şoklanamayan bir EKG ritminin şoklanabilir bir ritim olarak algılanmasına neden olabildiği gibi şoklama gerektiren bir EKG ritminin de şoklanamayan bir EKG ritmi olarak algılanmasına neden olabilir. Hareket, kullanıcının müdahalesinden de kaynaklanabilir. Hareket algılama alarmı, kullanıcının kazara geri şoklama riskine maruz kalmasını önleyen ve hastadan uzaklaşmasını sağlayan uyarı mekanizması görevi görmektedir. Bu uyarı sonuncunda kullanıcı hareketi durduracak; geri şoklama riskini minimize edecek ve cihazın hasta EKG analizini hata payı bırakmayacak şekilde yapmasını sağlayacaktır. Cihazlara ait detaylı bilgi ve video için www.kompozitturkiye.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
GÜNDEM
SAYED Sempozyumu Yapıldı Sağlıkta Yeniden Yapılanmanın Erken Dönem Değerlendirmesi konuşuldu SAYED Sempozyumu, 15-17 Şubat tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. Köklü değişikliklere gidilerek yeniden yapılanan sağlık sisteminde, birkaç ayı bulan uygulama sonrasında gelinen noktayı değerlendirmek, çözüm önerileri üretmek ve sağlık yöneticilerinin saha tecrübelerinin paylaşılmasına katkı vermek amacıyla “Sağlıkta Yeniden Yapılanmanın Erken Dönem Değerlendirmesi” konulu sempozyumun açılışı Sağlık Bakanı Uzm. Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti. Açılış konuşmasının ardından sempozyum fuaye alanında yer alan firmaları gezen Bakan Müezzinoğlu, OSTİM Kümelenmesi Yerli Tıbbi Ürünler Sergisi’nin açılışını yaptı.
52
MART 2013
Sağlık Bakanı Uzm. Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, OSTİM sergi açılışını birlikte yaptılar.
Sayed Sempozyumu yüzlerce katılımcının iştiraki ile açıldı.
Nihat Tosun Kardelen Yazılım standında yetkililerle sohbet etti.
Soldan Sağa: Seis Başkanı Metin Demir, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun, SAYED Başkanı Nurullah Zengin.
Sayın Müezzinoğlu ve Ünüvar açılışın ardından firma stantlarını ziyaret etti.
Nihat Tosun Akgün Yazılımın standında Temel Akgün ile görüştü.
Nihat Tosun Komyapı standında yetkililerle sohbet etti. Soldan Sağa: AjansFa Genel Müdürü Feyzullah Akben, Halit Eryiğit, OSTİM Medikal Küme Ykb. Murat Ataman, TOBB Medikal Meclis Başkanı Özgür İncekara, TÜMDEF Başkanı Kemal Yaz, Sağlık Bakanlığı Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yrd. Dr. Ercan Şimşek.
Nihat Tosun Sisoft Genel Müdür Yardımcısı Dr. Nejat Çakmak ile görüşürken.
Nihat Tosun standlardaki ürünleri inceledi.
Soldan Sağa: SAYED Başkanı Nurullah Zengin, DataSel Genel Müdür Yardımcısı Rasim Çetin, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun, Satış Pazarlama Müdürü Okan Küçükersan.
Müezzinoğlu SAYED dergisini incelerken. MART 2013
53
E T K İ N L İ K TA K V İ M İ 01-02 MART 2013
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ YAŞAM BİLİMLERİ VE TEKNOLOJİLERİ LİSANSÜSTÜ FESTİVALİ Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Lisansüstü Festivali 1-2 Mart 2013 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde gerçekleştirilecek. Bu etkinlik kapsamındaki ana etkinlikler Boğaziçi
Üniversitesinin Ana (Güney, Hisarüstü) Kampüsünde olacak, ama festival aktiviteleri bütün kampüslere yayılacak: Lab ziyaretleri, seminerler, sempozyumlar yoluyla araştırma ve eğitim faaliyetleri hakkında bilgi verilecek.
>>www.lifesci.boun.edu.tr
27-30 HAZİRAN 2013
DÜNYA HİPERTANSİYON KONGRESİ Dünyanın en büyük ve en önemli kongreleri arasında gösterilen “Dünya Hipertansiyon Kongresi” 27-30 Haziran 2013 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. Yaklaşık 10
bin kişinin katılması beklenen ve 1000 kişiye istihdam sağlayacak olan kongrenin bir günü ise kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla ücretsiz olarak halka açık olarak gerçekleştirilecek.
>>www.whc2013.org
21 MART 2013
DOÇ. DR. AHMAD SALEHİ, DOWN SENDROMU’NU KONUŞMAK ÜZERE TÜRKİYE’YE GELİYOR Down sendromu konusunda farkındalığı artırmak ve Down sendromlu kişilerin hayatlarını kolaylaştırmak için çalışan Down Sendromu Derneği (www. downturkiye.com), 21 Mart’ta bu alanda önemli çalışmalar yapan bir ismi Türkiye’de ağırlıyor. Down sendromu hakkındaki çalışmalarıyla dünya
çapında takip edilen ve son araştırmasıyla Down sendromunda bilişsel kapasite artışını desteklemeye yönelik çalışmalarda gelişme elde eden nörobiyoloji uzmanı, Stanford Üniversitesi Araştırma Laboratuvarı Başkanı Doç. Dr. Ahmad Salehi, Down Sendromu Derneği’nin davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor.
>>www.downturkiye.com
28-30 MART 2013
5. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ GENEL CERRAHİDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR KONGRESİ 28 - 30 Mart 2013 tarihinde Uludağ Genel Cerrahide Güncel Yaklaşımlar Toplantısı’nın beşincisi Uludağ Üniversitesi kampüsü içindeki Prof.Dr. M. Mete Cengiz Kültür Merkezinde düzenlenecektir. Genel cerrahide son gelişmelerin pratikdeki
uygulamalara yansımalarının tartışılacağı toplantıda, katılımcılar bilgi birikimlerini “interaktif” olarak paylaşacaktır. Toplantıdaki panellerde konu anlatımı yerine örnek olgular sunulacak ve konu bu olgular üzerinde “olgu örnekli tartışma şeklinde” irdelenecektir.
KONGRELER TARİH
FUARLAR KONGRE
YER
WEB SİTESİ
21-24 Mart
3. Ulusal Alzheimer Kongresi
İstanbul
www.alzkongre2013.org
15-18 Mart
2. Ulusal Alzheimer Kongresi
İstanbul
www.alzheimerdernegi.org.tr
20-24 Mart
EKMUD 2013 Bilimsel Platformu
Antalya
www.ekmud2013.org
27-31 Mart
24. Ulusal Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kongresi
Antalya
27-31 Mart
8. Kepan Kongresi
10-13 Nisan
24 - 28 Nisan
54
>>www.uludaggenelcerrahi.org
TARİH
FUAR
YER
22-24 Mart
China Med: Medikal Ekipmanlar Fuarı
Pekin ÇİN
25-28 Nisan
Diyet ve Sağlıklı Doğal Ürünler Fuarı
İstanbul TÜRKİYE
www.ftr2013.org
04-07 Nisan
Medika Farmavizyon 2013
İstanbul TÜRKİYE
Antalya
www.kepan2013.org
04-07 Nisan
Dünya Oftalmoloji Kongresi
Budapeşte MACARİSTAN
7. Uluslararası Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon ve Hasta Güvenliği Kongresi
Antalya
www.qps-antalya.org
06-08 Nisan
Uluslararası Suudi Arabistan Sağlık Fuarı
Cidde SUUDİ ARABİSTAN
OHSAD Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları - 4
Antalya
www.ohsadkurultayi.org
09-11 Nisan
PragoMedica: 34. Uluslararası Tıp Fuarı
Prag ÇEK CUMHURİYETİ
MART 2013
DESTİNASYON
Dünyanın çini başkentidir Kütahya… Ünlü masal babası Ezop ile Seyyah Evliya Çelebi bu topraklarda yaşamıştır. Çelebi ünlü seyahatnamesinde Kütahya’yı “Suyu ve havası güzeldir. Fincanı çeşitli maşraba ve destileri çanak ve tabakları hiçbir yerde yoktur. Şehrin içinde binden fazla kayalardan akan buz gibi suları vardır. Mahbup ve mahbubesi alim ve Fadılları çoktur.” şeklinde anlatmıştır.
56
MART 2013
HABER
Yedi Termal Turizm Merkezi Kütahya jeotermal kaynakları açısından ülkemizin en zengin illerindendir. Bölgede bulunan yedi termal turizm merkezinin kaynakları oldukça yüksek termal değerlere sahiptir ve sağlık turizmi açısından büyük önem taşımaktadır. Kütahya Valisi Kenan Çiftçi, dünya’daki birçok ülkenin termal turizmin insan sağlığında önemli yeri olduğunun bilincinde olduğunu ve termal turizm konusuna önem verdiklerini belirtti. Türkiye’nin jeotermal kaynak zenginliği ve potansiyeli açısından dünyada önemli bir yere sahip olduğunu hatırlatan Çiftçi ülkemizin termal sularının hem debi ve sıcaklıkları hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleriyle üstün nitelik taşıdığını ifade etti.
Türkiye’nin Parlayan Yıldızı Kütahya’nın jeotermal su kaynakları ve termal turizm merkezleri açısından Türkiye’de en fazla termal kaynaklara sahip, önde gelen illeri arasında yer aldığına dikkat çeken Vali, Kütahya’nın termal turizmde Türkiye’nin parlayan yıldızı olduğunun altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü; “Yedi bin yıllık tarihi geçmişiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, kuruluş ve kurtuluşun diyarı, çini sanatı ve porselenin merkezi, Evliya Çelebi’nin memleketi, Mevleviliğin önemli merkezi, şehzadeler şehri Kütahya’mızı termal turizmde ülkemize ve dünyaya tanıtarak ilimize daha fazla turistin gelmesini hedeflemekteyiz.” Kaynak : Termal Turizmde Kütahya, Kütahya İl Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü 2011
Yoncalı Kaplıcaları Efsanesi Kütahya’daki termal turizm merkezleri efsaneleri ile de ün salmıştır. Yoncalı Kaplıcaları için yıllardır anlatılan bir efsane vardır. Yoncalı Kaplıcaları efsaneye göre yüzlerce yıl önce Kirazlı Dağı’nın eteğinde yerden sıcak su kaynayan bir bataklık olarak bilinirmiş. Anadolu Sel-
SU ÖZGÜR
çuklu Devleti döneminde Sultan II. Alaattin Keykubat’ın Gülümser Hatun adında hastalıklı bir kızı varmış. Genç yaşta hastalanmış ve derdine bir türlü deva bulunamamış. Uyuz bir tilkinin Yoncalı’daki bataklıkta iyileştiğini görenler Sultan’a kızını buraya götürmeyi teklif etmişler. Bunun üzerine Gülümser Hatun’u sıcak suda yıkamışlar. Burada bir süre yıkanan Gülümser Hatun felçli olarak getirildiği Yoncalı’dan sağlığına kavuşmuş olarak ayrılmıştır. Sultan II. Alaattin Keykubat başka insanların da şifa bulması için Yoncalı’da havuzlu büyük bir hamam ve bir camii yaptırmıştır.
En iyi Korunmuş Zeus Tapınağı Efsanelerden de anlaşıldığı gibi uzun yıllardır insanoğlunun hizmetinde olan kaplıca merkezleri hâlâ dünyanın dört bir yanından gelen misafirlere tüm cömertliği ile şifa dağıtmaya devam etmektedir. Kütahya tarihi ve coğrafi güzelliğiyle de ön plana çıkmaktadır. Türkiye ve dünyadaki tek çini müzesi olan Kütahya Çini Müzesi ziyaretçilerin ilgi odağı olmuştur. Kütahya’da Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağının bulunduğu Aızanoı Antik Kenti yer alır. Kalıntılar arasında 15.000 kişi kapasiteli tiyatro ve tiyatroya bitişik nizamda yapılmış 13.500 kişilik stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsa binası, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, gymnasium, Meter Steunene kutsal alanı, nekropoller, antik bir bent, suyolları, kapı yapıları bulunmaktadır. ■
MART 2013
57
Lale Mansur
En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü Almayı Beklemiyordum 58
MART 2013
R Ö P O R TA J
1992 yılında BBC Televizyonu tarafından çekilen ve yazar Yaşar Kemal’in yaşamını konu alan, yönetmenliğini James Runcie’nin üstlendiği belgesel yapım ‘Childhood’ ile oyunculuğa başladı Lale Mansur. Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Düş Gezginleri’ ile Antalya Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Altın Portakal kazanan Mansur Dergimize oyunculuk macerasını anlattı. Çocukluğunuzda başlayan bale aşkını size kim empoze etti? Aslında teşvik eden olmadı. İlkokulda çok iyi bir öğretmenimiz vardı. O da, ‘Bu çocuğun oyunculuk kabiliyeti var, değerlendirin’ diye ailemi yüreklendirdi. Folklora gitmek istiyorum, piyano öğrenmek istiyorum şeklinde isteklerim olurdu ve ailem hiçbirine hayır demezdi. Belki başta, böyle gelip geçici bir heves olarak da görmüş olabilirler. Bir gün bale yapmak istedim. Bu da geçer diye başlattılar. Sonra iş ciddiye bindi. Bunun üzerine babamla bir anlaşma yaptık. Eğer sınıfta kalmazsam normal lise eğitiminin yanı sıra konservatuara devam edecektim. Anlaşmayı uyguladık. Konservatuardan mezun olunca on sekiz yaşında İstanbul Devlet Opera ve Balesinde başrol oynamaya başladım.
Oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı? Arsen Gürzap’ın okulunda diksi-
yon derslerine gittim. Oyunculuk üzerine kitaplar okuyordum, Eric Morris’in kitaplarıyla karşılaştım o sırada. Bir süre sonra onunla yazışmaya başladım. İlk çalıştığım proje, BBC için Yaşar Kemal’in hayatından, yarı dramatize-yarı dokümanter bir projeydi. Profesyonel olarak ilk orada çalıştım. Kazandığım parayla hemen Amerika’ya gittim ve hocamla çalışmaya başladım. Sonra da dönüp aynı yıl “Düş Gezginleri”ni çektim. Ama baleyi bırakmak benim için çok zor oldu, çok erken bıraktım. Ama doğru bir karar vermişim, çok memnunum. Yani şu anda artık dans bitmiş olacaktı ve ne yapardım bilmiyorum.
İlk filminizle Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü almayı bekliyor muydunuz? Büyük sürpriz oldu. Çok fazla kadın oyuncu vardı. Meral Oğuz’un alacağını düşünüyordum. Benim için çok önemli bir yeri vardır Atıf Yılmaz’ın. Bana ilk inanan, ilk güvenen ve ilk rolü veren odur. Atıf Yılmaz abi, ‘Gel festival nasıl oluyor, onu gör’ diye götürmüştü.
Atıf Yılmaz’ın “Düş Gezginleri” filminden sonra beraber çalışmaya devam ettiniz mi? Tabii ki “Nihavent Mucize” filminde rol aldım başta çok güzel bir projeydi. İpek Çalışlar’ın yazdığı “İstanbul’u Hatırlıyorum” adında güzel bir senaryoydu. Öteki dünyadan gelen bir kadın İstanbul’da bir gün geçiriyor. Geçmişinde piyanist olan bu kadın, İstanbul’un nasıl değiştiğini araştırıyor. Aslında “Nihavent Mucize” bir İstanbul filmi olacaktı. Başrolünde de ben oynayacaktım. Film için bir sene kadar piyano dersi aldım. Sonra başka bir film yapmaya karar verdiler. Bu se-
ZEYNEP AĞAÇYETİŞTİREN
naryo bir kenara atıldı. Ara sıra senaryo üstünde Atıf Yılmaz çalışıyor, olmuyor, başka birine veriyor, bir şeyler yazdırıyor. En nihayetinde tamamlandı ve başka bir film ortaya çıktı. Fakat çok güzel oldu. Ben de filmin hazırlıklarının başlanacağı tarihlerde Londra’daydım. Atıf Yılmaz, “Hemen gel başlıyoruz, başrol kalmadı.” dedi. “Önemli değil, film iyi olsun da başrol filan mühim değil o kadar” dedim. Senaryoyu okudum ve açıkçası beğenmedim. Filmde batıl inançları olan bir hizmetçi rolü vardı. Çok sempatik bir roldü. Ona talip oldum ama vermediler. Sonra rol kesildi. Atıf Yılmaz, İris rolünü oynamamda ısrar etti. Benim de ona karşı saygımdan dolayı, karşımdaki Atıf Yılmaz diye kabul ettim. Açıkçası çok sevdiğim bir film değil.
Sosyal sorumluluk projelerinde sıkça yer alıyorsunuz. En son hangi sağlık projesinde yardımcı oldunuz? İki senedir, Pozitif Yaşam Derneği’nin AIDS ile ilgili projesine destek veriyorum. Bana göre AIDS değil, cehalet öldürür. AIDS ile ilgili insanlar bir şeyler yapmaya başladılar yavaş yavaş. Daha önce bir dizide AIDS hastası bir kadını oynamıştım. Yurt dışında çok bilgilendirici şeyler yapılıyor. BBC ve özel kanallar da dahil olmak üzere, gerçekten insanı çok etkileyen bir sürü programlar yapılıyor. Reklamlar yapılıyor. Burada maalesef çok az.
Şu an neler yapıyorsunuz? TRT 1 ekranlarında yayınlanan “Beni böyle sev” isimli dizide rol alıyorum. Her pazartesi akşamı TRT 1 ekranlarında yer alıyoruz. Çok değerli isimlerden oluşan bir set ekibimiz var. Orhan Gencebay’ın şarkısı dizimize ilham kaynağı oldu ve şarkısının adı verildi. ■
MART 2013
59
HABER
HABER
SU ÖZGÜR
Expomed Fuarı 20. Kez Kapılarını Açıyor Medikal Sektörünün Buluşma Noktası Sağlık sektörünü bir araya getiren Ekspomed Fuarı, aynı tarihte düzenlenecek Labtek Fuarı ile birlikte yaklaşık 1200 firma ve firma temsilciliğinin katılımıyla 4-7 Nisan 2013 tarihlerinde Tüyap Büyükçekmece’de açılacak. Özellikle sağlık konusunda reformların hızlandığı yeni dönemde, tüm alıcı ve tedarikçilerin aynı çatı altında bulunacağı, son teknolojik gelişmelerin izlenebileceği Ekspomed Fuarı, sektörün ve sağlık yatırımcılarının beklediği bir fuar haline geliyor. Sağlık sektörü yatırımcılarının ürünleri kıyaslama, uygun fiyatı mukayese etme, alım yapacağı alanla ilgili en doğru yatırım kararını verme imkanları bulacağı fuarda T.C. Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Halk Sağlığı Müdürlüğü stantlarıyla da yer alacak. T.C. Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreterliği organizatörlüğünde 33 ülkeden alım heyeti oluşturmak için çalışmalar devam ediyor.
Avrasya Bölgesi’nden Alım Heyetleri Fuarlarda Ağırlanacak Sağlık sektörünün en önemli bağlantıları olan ülkelerden alım heyetleri Fuarlarda ağırlanacak. Avrasya bölgesindeki ülkelerle birebir sürdürülen pazarlama çalışmaları sonucunda Azerbaycan, Irak, Filistin, Mısır, İran, Gürcistan, Bulgaristan, Kosova, Makedonya, Sırbistan, Libya’dan sağlık profesyonelleri, hastane yönetici
60
MART 2013
ve sahiplerinden oluşan alım heyetleri fuarda yer alacak. Medikal ürün ihracatında önemli bir pazar olan Azerbaycan’da, Sağlık Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda Bakanlık yetkilileri ve profesyonellerden oluşan bir grup da fuarda ağırlanacak. Ayrıca Makedonya ve Kosova bölgelerinde de hekim odaları, meslek örgütleri, hekimler birlikleri, Ticaret Odaları, bakanlık yetkilileriyle yapılan görüşmeler sonucu alım heyetleri oluşturuldu.
ALIM KARARLARINA YÖN VERECEK KURUMLAR DA FUARDA YER ALACAK “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde ülkemizde sağlık yatırımlarında ciddi bir artış yaşanıyor. Yeni kurulacak sağlık kompleksleri hayatımıza giriyor. Sektörün buluşma noktası olan Ekspomed Fuarı, hastanelerin tüm yatırım ihtiyaçlarına yön verecek cihazları, ürün ve malzemeleri aynı çatı altında toplayacak. Medikal yatırımcı, satın almacı, hastane müdürü, yeni sistemdeki kamu hastaneler yetkilileri, üniversitelerin rektör ve dekanları, sektörün tüm lider firmalarının yer aldığı platformda; ürünleri kıyaslayarak, son teknolojiyi görecek ve doğru kararları verecektir. İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nün de katkılarıyla şu an sektörde kendi alımlarını yapan Aile Hekimlerini de fuara getireceğiz. Bununla birlikte kamu hastanelerinde alım yetkisi bulunan Kamu Hastaneler Birlikleri yetkilileri de davet-
Serdar YALÇIN Tüyap A.Ş. İcra Kurulu Başkanı
limizdir. Kısaca, sektörde alım kararlarına yön verecek kurumları, Ekspomed Fuarı kapsamında fuar alanında görebileceksiniz.
MART 2013
61
YA Z I
H AYAT I N İ Ç İ N D E N
GÖKHAN ÜMİT LALELİ
Çocuk Olmak Dünya küçülüyor. Küçüldükçe de sınırları kayboluyor. Ulaşım kolay, imkânlar fazla. Onun içindir ki insanlar belirli yaş dönemi sonrasında doğup büyüdükleri yerlerden ayrılıp rızkının ve geleceğinin peşine düşerek yâd ellere göç ediyorlar. Taşı toprağı altın olan İstanbul’dan, diğer büyük şehirler Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Antalya’dan tutun da dünyanın birçok noktasında insanımız var artık. Büyükler demiş ya “Doğduğun yer değil, doyduğun yer.” Hemen bir fıkrayla devam edelim. Astronot Neil Armstrong, Apollo 11 uzay mekiği ile aya ulaşmış. Aya ilk ayak basan insan olarak tarihe geçmek üzere mekiğin kapısını açmış ve bir sesle karşılaşmış: “Allah rızası için Of’taki camiye yardım!!!” Yani sonuç olarak insanımız her yerde. Her ne kadar iş hayat şartlarının gerekliliğinden dolayı farklı yerlerde yaşansa da doğup büyüdüğümüz yerin önemi farklı. Epictetus “Bir insanın anavatanı çocukluğudur” demiş. Çocukluğumuz… Çevreyle, sosyal hayatla ilk bağlantımız. Ailemizden gizli gizli dışarıya çıkıp oynadığımız sokaklar. Yaşlı teyzeler, amcalar…
> gullaleli@gmail.com > twitter@gullaleli
62
MART 2013
Yıllar geçiyor, dönüp gidiyorsunuz anavatanınıza. Oynarken dizinizin kanadığı ve bu yarayı anne ve babanızdan saklamak için bin bir türlü senaryo uydurduğunuz o küçük sokak arasında artık koca bir apartman dikilmiş. Babanızın kızdığı, oymamanıza izin vermediği misketleri sakladığınız kiremit çatılı derme çatma ev alışveriş merkezi olmuş. Bu kadar değişi-
me rağmen, yaşınız kaç olursa olsun siz yine çocuksunuz. Normal iş hayatında ve sosyal çevresinde fırtınalar estiren, sert mizacı ile çevresindekilere korkulu anlar yaşatan birisinin çocukluğunda, yaşadıkları ve anlattıkları karşısında şaşıracaksınızdır. Çocukluk yılları böyle bir şey. Nerede, nasıl ve hangi şartlarda olursa olsun o günlerden vazgeçemezsiniz. Şimdi kendi çocuklarımıza bakıyorum da, bilgi çağının getirdiği kolaylıklardan faydalanıyorlar. Renkli televizyonlarda onlarda çocuk kanalı. Birçoğu da öğretiyor. Diğer yandan bilgisayar oyunları ve daha neler neler! Birçoğumuz elimize geçirdiğimiz odun parçalarıyla, şekilli taşlarla, tahtalarla o günleri geride bıraktık. Bırakın oynamaya, küçük yaşlarda ailemize katkı vermek adına çalışma hayatına adım attık. Şimdikiler gerçekten çok şanslı. Gelecektekiler daha da şanlı olacaktır. Hani bir söz vardır ya, “Bir insan kendi çocuğundan daha fazla torununu sever” diye. Dünya uğraşları bizi öyle bir noktaya getiriyor ki, çocuklarımızın nasıl büyüdüğünün farkında olamıyoruz. Çocuklarımızla paylaşamadıklarımızı torunlarımızda gideriyoruz. Torunlarımızla kendi çocukluk yıllarımıza gidiyoruz. Aslında bunların tamamı, kendi hayatımızda yaşamak isteyip de yaşayamadıklarımızın bir yansıması… Yazımızı güzel bir sözle bitirelim. “Her insanın içinde bir çocuk vardır ama her çocuğun içinde büyük bir insan yoktur.”