SAYED Ağustos 2013 Sayı:65

Page 1

SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

Y IL:6

SAY I : 6 5

A  US T OS 2 0 1 3

İTİBAR BERABERİNDE GÜVENİ GETİRİYOR

PROF. DR. HALUK GÜRGEN Herkes İçin İtibar Lazım KEMAL YAZ Off-Set Uygulamaları Sağlık Sektöründe Sonuçları Görülmüş Bir Üretim Yöntemi Değil ERKAN ŞAMCI Ekolojik Yaşam Aynı Zamanda Ekonomik Bir Yaşamdır





SAGL IK YÖN E T I MI ve EGI T I MI DERGISI

YIL 6 • SAYI 65 • AĞUSTOS 2013 www.sayeddergisi.org YÖNETİM Sahibi

FEYZULLAH AKBEN Genel Yayın Yönetmeni

FUNDA ÇAMÖZÜ

funda@sayeddergisi.org Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

SARE KUŞ

sare@sayeddergisi.org

MERHABA...

Editör

SU ÖZGÜR Yazı İşleri

SERRA KUL - ÖMER DURAK AYŞE YILMAZTÜRK Grafik Tasarım

BİLAL AKGÜL Fotoğraf Editörü

AHMET FERHAT AKBEN Reklam

AHMET ERSOY

reklam@sayeddergisi.org Abone ve Dağıtım

SONGÜL KARADENİZ abone@sayeddergisi.org Halkla İlişkiler

YASEMİN KERİMİ Yapım

Yönetim Adresi Kore Şehitleri Cad. Ulaş Apt. No:5 D:3 Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL Tel: (0212) 267 05 09 Faks: (0212) 267 05 08 www.turkeyhealthmedia.com info@turkeyhealthmedia.com

Baskı ŞAN OFSET MATBAACILIK

Ayazağa Mah. Kemer Burgaz Cad. No:13 Şişli / İSTANBUL Tel: (0212) 289 24 24

Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın

Güven ve itibar. Ayrılmaz ikili. Güven insanoğlu var olalı beri insan ilişkilerinde önemli olan bir kavram. Güvenilir olma toplum içinde bir insana verilmiş en kıymetli özellik belki de. Şüphesiz kazanılan bu güven itibarı beraberinde getiriyor. Günümüzde kurumlarda itibar yönetimi önemli bir konu olarak kabul ediliyor. Ama düşünüldüğünde itibar hayatımızda eskiden beri var olan bir şey değil miydi? Belki günümüzde bu itibarı oluşturmak çok zorlaştıysa da uzmanlar tek yolun güven verme olduğunun altını çiziyorlar. İletişim çağında insanlar doğruya çok çabuk ulaşıyor, sizinle ilgili sorununu anında milyonlarca kişiye duyurabiliyorlar. Bu sebeple kurumlar itibarlarını yönetmezlerse ayakta kalamayacaklarının ve gelecek güvencelerinin olmaya-

cağının bilinciyle itibar yönetimine ciddiyetle eğiliyorlar. Peki “Nedir bu itibar yönetimi, nasıl yönetilir itibar?” diye sorduk. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen ile bu konuyu derinlemesine konuştuk. İnternette itibar yönetimi ile ilgili birçok yazısı bulunan Temel Aksoy itibar yönetimini genel olarak anlattı. Bu sayımızda ekoloji düşünürü Erkan Şamcı ile oldukça bilgilendirici bir röportajımız oldu. Etrafımızın nasıl zehirlerle kaplandığını, gaz odalarında nasıl yaşamaya mahkum edildiğimizi anlattı. Sakızın içinde bile zehir olduğunu duymak sizi de ürkütecektir. Bu ay ünlü konuğumuz eski Türk filmlerinden tanıdığımız ve son dönemde kanseri yenmiş bir sanatçı; Filiz Akın.

SARE KUŞ

SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.

AĞUSTOS 2013

3



BAŞKANDAN P R O F. D R . N U R U L L A H Z E N G İ N SAYED YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Merhaba… Ramazan-ı Şerif’i ve akabinde Bayram coşkusunu birlik, beraberlik ve kardeşlik ortamı içerisinde geride bıraktık. Bayramlar bizler için farklı duygular içeriyor. Hayatın yoğun temposunu bir kenara bırakıp, sevdiklerimize daha fazla zaman ayırdığımız, çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği yerleri ve aile büyüklerini ziyaret ettiğimiz o güzel anlar. Bununla birlikte, bayramlarda bile görevlerinin başında hastalarıyla o güzelliğin tadını çıkaran fedakâr sağlık çalışanları. Hepinizin yüreğine sağlık… Dergimizin bu ayki konusu “Kurumsal İtibar Yönetimi.” Sağlık sektörünün öncelikle amaçları arasında hasta tedavisi yer almakla birlikte, gelişen konjonktür gereği birçok faaliyet alanı ile iç içe olduğunu görüyoruz. Hukuk, ekonomi, davranış bilimleri… Birey olarak hepimiz şahsi itibarımızın gelişip güçlenmesi ve zarar görmemesi adına adımlar atıyoruz. Bunu daha da geliştirip ailemiz, çevremiz için planlıyoruz. İş ortamına baktığımız zaman, özel sektörün bu konuda daha hassas davrandığını gözlemliyorum. Bu konuda hassasiyet gösteren kamu kurumları olsa da, genel anlamda maalesef aynı şeyleri söylemek zor.

Kurumsal itibar yönetimi konusunda sağlık alanında son dönemde önemli mesafeler kat edilmekle birlikte, Sağlık Bakanlığı’nın yeni yapısıyla bu konunun daha çok gündemimizde olacağına eminim. Kurumsal itibarın güçlenmesi için temel şart; öncelikli olarak yönetim kademesinin ve sonrasında çalışanların konuya olan inancı olmalıdır. Kurumsal itibar, bir kurumun en önemli sermayesidir. Rekabet şartlarının yükseldiği günümüzde diğer paydaşlarla olan farklılık, kuruma ait algılamayı da yakından etkilemektedir. İletişim çağının en iyi şekilde kullanıldığı günümüzde, basın yayın araçlarının etkisiyle enformasyon ve dezenformasyon hızı baş döndürmektedir. Kurum çalışanlarımızın başarısı kurum algısını güçlendirerek daha fazla tercih edilebilir bir çizgiye taşımaktadır. Aksi durumda istenilmeyen sıkıntılı bir sürecin eski haline döndürülmesi uzun zaman almaktadır. Hastalarla birebir iletişimin önemli olduğu sektörümüzde yüzlerdeki gülümsemenin kurumsal itibar açısından ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatır, gülen yüzlerin sizlerle birlikte olması dileğiyle selam ve saygılarımı sunarım.

AĞUSTOS 2013

5


AĞUSTOS 2013

İÇİNDEKİLER

16

26

DOSYA İTİBAR YÖNETİMİ

Herkes İçin İtibar Lazım ➤ 16 En Değerli Varlık Sahip Olunan İtibardır ➤ 20 Kabul Görmenin Sonucu İtibardır ➤ 24

UZMAN GÖRÜŞÜ

Kemal Yaz

Off-Set Uygulamaları Sağlık Sektöründe Sonuçları Görülmüş Bir Üretim Yöntemi Değil

36

RÖPORTAJ

Erkan Şamcı

Ekolojik Yaşam Aynı Zamanda Ekonomik Bir Yaşamdır

30 SEKTÖRDEN

40 43

Bıçakcılar Ar-Ge Çalışmaları İle Öne Çıkıyor Türk Mühendislerinden Sağlık Hizmetlerinde Bir Devrim

HABER

Sağlıkta İleri Teknoloji Uygulamaları


YILDIR SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN İLETİŞİM PLATFORMU

SAYED Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği Adına Yayın Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Nurullah ZENGİN

14

(SAYED Derneği Genel Başkanı)

HABER

Büyükçekmece Sağlık Üssüne Dönüşüyor

10

SPOT HABER

İstanbul Üniversitesi ve Methodist International Hastanesi İş Birliği Anlaşması İmzaladı

RÖPORTAJ

Filiz Akın

41

44

HAYATIN İÇİNDEN

Ceketi Giym ek Kolay da , Ya Taşıyabi lmek?

REKLAM SAYFALARI Permak ■ Biopos 1 ■ Samatıp 2 ■ Fujifilm 4 Çapa Medikal 9 ■ Meditel 11 ■ İstem Tıbbi Cihazlar 13 Olympus Mega 23 ■ Mindray 39 ■ Tasarımmed 47 Kompozit 48-49 ■ Türkiye Sağlık Turizmi Rehberi 50

Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)

Op. Dr. Osman ACAR Fatma AKTAŞ Gökhan AKTÜRK Dr. Ahmet CÖMERT Arif ÇETİN Dr. Elif Bor EKMEKÇİ Prof. Dr. Ali Metin ESEN Prof. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLU Kamuran ÖZDEN Veysel ÖZGEN Prof. Dr. Behzat ÖZKAN Muammer SATILMIŞ Nebi ŞAHİNLİ Yasin YAVUZ Prof. Dr. Hayreddin YEKELER Ahmet ZENGİN

Danışma Kurulu

Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKSOY Prof. Dr. Selami AKKUŞ Prof. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDIN Prof. Dr. Metin AYDIN Prof. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLI Prof. Dr. Sait BİLGİÇ Prof. Dr. Murat BOZKURT Prof. Dr. Engin BOZKURT Prof. Dr. Alper CİHAN Doç. Dr. Kerim ÇAĞLI Prof. Dr. Bekir ÇAKIR Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ Doç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLU Prof. Dr. Ali DEMİR Prof. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZ Prof. Dr. Orhan DENİZ Prof. Dr. Osman Nuri DİLEK Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Uzm. Dr. Mehmet Taşkın EĞİCİ Prof. Dr. Levent ELBEYLİ Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Prof. Dr. Canan HASANOĞLU Doç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLU Prof. Dr. Abdullah İĞCİ Doç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLU Prof. Dr. Mehmet İŞLER Prof. Dr. M. İ. Safa KAPICIOĞLU Prof. Dr. Murat KARAŞEN Yrd. Doç. Dr. Esra KESKİN Prof. Dr. Muzaffer KİRİŞ Prof. Dr. Akın MARŞAP Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ Prof. Dr. Semih ÖNCEL Prof. Dr. Mustafa ÖZMEN Prof. Dr. Mustafa PAÇ Doç. Dr. Sadrettin PENÇE Prof. Dr. Mustafa SOLAK Prof. Dr. Yunus SÖYLET Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Erol ŞENER Prof. Dr. Mehmet Akın TAŞYARAN Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU Prof. Dr. Bahattin TUNÇ Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR Prof. Dr. Yavuz YILMAZ * İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.


SPOT

1. Uluslararası Kritik Bakım ve Acil Tıp Kongresi İstanbul’da Yapılacak T.C. Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler, Acil Tıp Uzmanları Derneği, Kritik Bakım Derneği, Emirates Society of Emergency Medicine, Indian Society of Critical Care Medicine, Polish Society for Emergency Medicine gibi farklı kıtalardan 8 uluslararası derneğin iş birliği ile 6-8 Kasım tarihlerinde I. Uluslararası Kritik Bakım ve Acil Tıp Kongresi gerçekleştirilecek. Yerli ve yabancı konuşmacıların, kritik bakım pratiğine gönül vermiş akademisyen ve sağlık çalışanlarının sektör paydaşlarıyla bir araya geleceği 1. Uluslararası Kritik Bakım ve Acil Tıp Kongresi, İstanbul Green Park Pendik Otel’de yapılacak. Her yıl gerçekleşmesi planlanan kongrede farklı branşların bir araya getirilmesi, kritik bakım konularının tartışılması ve gelecek için bilimsel bir altyapı oluşturulması amaçlanıyor.

GSK’dan Rahim Ağzı Kanserine Karşı Küresel Adım GlaxoSmithKline (GSK) az gelişmiş ülkelerdeki genç kızların rahim ağzı (serviks) kanserinden korunması için sağlık alanında dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri olan GAVI Alliance ile yeni bir işbirliği projesini başlattı. Buna göre önümüzdeki iki yıl boyunca GSK GAVI’nin pilot projelerine Human Papillomavirüs (HPV) aşısı Cervarix tedarik edecek.

Ayrıntılı bilgi için www.iemcc.org

Exper EasyPad Kullanımı Kolay Tableti Sundu Yenilikçi teknoloji markası Exper, mobil ürün ailesinin yeni üyesi EasyPad N8D ile 8 inçlik tablet piyasasında ilkler arasında yerini aldı. Exper, haziran ayında kullanıcılara sunduğu Türkiye’nin ilk Intel işlemcili, Android işletim sistemli tableti EasyPad R10S’ten sonra, 10, 11, 9.7 ve 7 inçlik farklı boyutlardaki tablet ürün ailesine 8 inçlik modeli ile yeni bir model daha ekledi.

Dassault Systèmes’den İlaç Şirketlerine Özel Çözüm 3D tasarım, 3D Dijital Modelleme ve Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) çözümlerinde dünya lideri bir 3DEXPERIENCE Şirketi olan Dassault Systèmes, ilaç ve biyoteknoloji şirketleri için yeni bir endüstri çözümü deneyimini pazara sundu. Avrupa’nın en büyük iki yazılım şirketinden biri olan Dassault Systèmes’in sunduğu “Licensed to Cure for BioPharma”, Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformuna dayanıyor. Bu yeni çözüm, biyoteknoloji ve ilaç şirketlerine ürün ve süreç karmaşıklığını yönetme konusunda büyük faydalar getireceği öngörülüyor. 8

AĞUSTOS 2013


medikal eldivenler


SPOT

Tıbbi Cihaz Sektörünün Üretici ve Tedarikçi Gücü İstanbul’da Buluşuyor Sağlık Bakanlığı, SEİS, TÜMDEF, TOBB ve ilgili kurum ve kuruluşların iş birliği ile “V. Ulusal ve II. Uluslararası Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçileri Kongresi 6-8 Kasım tarihleri arasında İstanbul Pendik Green Park Otel’de gerçekleştirilecek. Kongrede Sağlık Bakanlığı yetkilileri, tıbbi cihaz sektöründeki üretici ve tedarikçi firmaların temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, özel hastaneler ve sağlık kuruluşları ve kamu hastane birlikleri yöneticileri, sağlık sektöründeki gelişim ve değişimleri değerlendirmek üzere bir araya gelecekler. Sektörün güncel meseleleri, yatırım planlamaları, tıbbi cihaz üreticilerinin ve tedarikçilerinin deneyimlerinin paylaşılacağı kongrede; yeni oluşumlar için çözüm önerileri ile birlikte sektörün ulusal ve uluslararası tüm paydaşlarına hitap edebilme ve bu alanda çalışma yapmak isteyen katılımcılar için de cazip fırsatlar oluşturma amaçlanıyor.

İlaç Sektöründe Bir İlk Novartis, ilaç sektöründe bir ilke imza atarak “Novartis iMag”i tablet kullanıcılarına sundu. Bir dijital dergi olan ve her sayısında farklı bir terapötik hastalıkla ilgili uzman görüşlerine, hastalığın aşamalarına, tanı ve tedavi süreçlerine, hastaların yaşam hikâyelerine kolay ve farklı bir tasarımla ulaşılmasını sağlayan iMag tablet uygulaması hastalıklarla ilgili merak edilenler hakkında detaylı ve kapsamlı bir bilgi aktarımı sağlamayı hedefliyor. Görsel ve videolarla desteklenen dergi içeriğinde Novartis ile ilgili bilgiler, güncel konular ve haberler, psikoloji, eğitim ve insan kaynakları konulu yazılar, seyahat notları ve şehirdeki aktivitelerle ilgili bilgilere de erişilebiliyor.

İstanbul Üniversitesi ve Methodist International Hastanesi İş Birliği Anlaşması İmzaladı İstanbul Üniversitesi ve Texas-Houston’da (USA) bulunan Methodist Hastanesi’nin küresel departmanı Methodist International Hastanesi, 22 Temmuz Pazartesi günü İstanbul Üniversitesi Profesörler Evi’nde iş birliği anlaşması imzaladı. Toplantının açılış konuşmalarını İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Genel Direktörü Haluk Özsarı, İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kamil Adalet, Methodist International Başkanı ve CEO’su Cathy Easter, Methodist International Başkan Yardımcısı Dr. Sarper Tanlı ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet yaptı.

Etkin Rol Oynayacağız İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, konuşmasında dünyada ve Türkiye hızlanan sağlık hizmetleri değişim ve dönüşüm sürecine, bilgi ve deneyim birikimi ile vazgeçilmez paydaş olan üniversitelerin de taraf olması gerektiğini, bu süreçte İstanbul Üniversitesi’nin etkin rol oynayacağını ifade etti. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, sözlerine şöyle devam etti; “Ülkemizin geçmişinde her konuda önder ve öncü olmuş İstanbul Üniversitesi’nin sağlık yönetimi alanında da görüş, öneri, bilgi ve deneyimini paylaşacaktır. Balkanlar ile Türkî Cumhuriyetler ile böyle bir iş birliği içerisindeyiz.

Başbakan Yeniden Yapılandırma İçin Start Verdi Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile cumartesi günü görüştüm. Çapa ve Cerrahpaşa hastanelerimizin yerleşkeleri ile birlikte Yerinde Yeniden Yapılandırılması Projesi konusunda Başbakanımıza bir sunum yaptım. Başbakanımız, hazırlattığımız planlar doğrultusunda Çapa ve Cerrahpaşa Yerleşkelerinin yerinde yeniden yapılandırılmasının startını verdi. Umut ediyorum ki çok uzun sürmeyecek bir zaman diliminde bu modern hastanelerimize de kavuşacağız.”

10

AĞUSTOS 2013


Teknolojinin İnsan Sağlığı ile Buluştuğu Nokta...

TOMO H SERIES Radyoterapi gören kanser hastaları için tümöre istenilen dozu yüksek hassasiyette verirken sağlıklı dokuları koruyan en gelişmiş tedavi cihazlarındandır. Yüksek Hassasiyette Hızlı Planlama, Hızlı Konturlama & Hızlı Tedavi Gerçek CT (Tomografi) eşliğinde görüntü alıp, helikal yapısı sayesinde kusursuz tedavi Gold Standard IG-IMRT (Görüntü Rehberliğinde Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi) Adaptif Radyoterapi, Stereotactic RadioSurgery, SBRT, Simultane Entegre Boost IG-IMRT, IMRT ve IG-RT tedavi tekniklerinin devamlı olarak kullanıldığı en gelişmiş radyoterapi sistemlerindendir.

TomoTherapy Tedavi Spekturumu

Tek seansta izocenter ihtiyacı duymadan 40 x 160 cm2 alanda ışınlama imkanı olan dünyadaki tek cihazdır. Bu sayede TomoTherapy cihazı ile Kemik İliği, Omurilik, Tüm Vücut ve Çoklu Metastaz Işınlamalarında mükemmele yakın sonuçlar elde edilmektedir.

www.meditel.com.tr “1984’den beri”

Merkez: Molla Şeref Mah. Halıcılar Köşkü Sk. No:26 Fatih / İSTANBUL Tel: (0212) 635 79 70 Pbx Faks: (0212) 635 81 43 Ankara: Sağlık Sk. Çetin Apt. No:30/3 Kat:1 Yenişehir / ANKARA Tel: (0312) 433 75 20 - 435 80 60 Faks: (0312) 433 80 92


SPOT

Üsküdar Üniversitesi Geleceğin Antikanser İlacını Geliştiriyor Türkiye’nin ilk Nöropsikofarmakoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kuran Üsküdar Üniversitesi, geleceğin antikanser ilacını geliştirmek üzere TÜBİTAK’a sunduğu “Alglerden Antikanser İlaç Geliştirme” isimli projesi kabul edildi. İlaç potansiyeline sahip Alg türlerinin belirlenmesi ve bu Alg türlerinin hücre içi sinyal mekanizmalarını bulma amacıyla hayata geçirilen projeye Prof. Dr. Selim Çetiner danışmanlık yapıyor.

Zararlı Alışkanlıklar Kanserin Yıllık Küresel Maliyetine 33,9 Milyar Dolar Ekliyor GE Healthcare, zararlı alışkanlıklar ve yaşam tarzı tercihlerinin kanserle ilgili harcamaları her yıl yaklaşık 33,9 milyar dolar artırdığını ortaya koyan ikinci araştırma bulgularını yayınladı. Araştırma ayrıca, zararlı alışkanlıkların azaltılmasının, küresel sağlık sistemlerinin her yıl 25 milyar dolar tasarruf etmesini sağlayabileceğini de ortaya çıkarttı. 2013 yılının Mayıs ve Haziran aylarında GFK Bridgehead’in GE Healthcare için gerçekleştirdiği araştırma, dört zararlı alışkanlık olan sigara, alkol, kötü beslenme ve fiziksel faaliyet eksikliğine ve bu alışkanlıkların göğüs, akciğer ve kolon kanseriyle olan ilişkisine odaklandı. Araştırma, 10 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede zararlı alışkanlıkların kanser sebebiyle oluşan maliyetler üstündeki etkisini hesapladı.

Projeye ilişkin açıklama yapan Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Belkıs Atasever Arslan; “TÜBİTAK tarafından kabul edilen projede, alglerin antikanser ilaç potansiyeli moleküler ve mekanistik düzeyde araştırılacaktır. Bu proje ile ilaç potansiyeli taşıyan alg türlerin içeriklerinin analiz edilerek tedavi etme ya da aşı geliştirme amaçlı da kullanılabilecek yeni biyolojik moleküller elde edilecektir. Ayrıca antikanser etkisi olduğunu gösterdiğimiz yeni alg türlerinin ve içerdikleri moleküllerin kullanılarak gerçekleştirilecek uygulamalar patentlenecektir. İlaç potansiyeline sahip olduğu belirlenen alg türlerinin ve içerdikleri moleküllerin aktivite testleri ve kitleri bulunması yoluyla ticari kullanımına yönelik patentler alınacaktır” dedi.

İnsülin Kalem İğnesi Instar Türkiye’de Sanofi Grubu Türkiye, tamamı İtalya’da üretilen InSTAR kalem iğnelerini Türkiye’de de satışa sunmaya başladı. Türkiye çapındaki eczanelerde bulunabilen InSTAR kalem iğneleri, yüzeyindeki özel medikal silikon sayesinde aşındırma ve sıyrık riski olmadan derinin içinde pürüzsüz kayıyor ve hastanın rahatsızlık hissini azaltıyor.

Dişhekimleri İstanbul’da Buluşuyor Asırlar boyu medeniyetleri buluşturan; evrensel kültüre, sanata, bilime köprü olan İstanbul, 101. Dünya Dişhekimliği Kongresi’ni topraklarında ağırlayacak. 1 milyonu aşkın diş hekimini temsil eden, 203 yıllık köklü bir meslek federasyonu olan Dünya Diş Hekimleri Birliği, 28-31 Ağustos 2013 tarihleri arasında İstanbul’da toplanacak. TDB Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel’in başkanı olduğu bu büyük organizasyona Türk Dişhekimleri Birliği evsahipliği yapacak. Kongereye 113 ülkeden 7 bine yakın diş hekiminin katılacağı öngörülüyor.

12

AĞUSTOS 2013


Welch Allyn

Connex® Integrated Wall System

Bilgileri hastane EMR sistemine wireless olarak gönderme özelliği sayesinde kağıt tüketimi ve zaman kaybını azaltır. Elle kayıtlarda oluşabilecek hataları engeller.

™ Pronto-7 Hemoglobin (SpHb®), SpO2, nabız hızı ve perfüzyon indeksinin noninvaziv ve anlık ölçümü için

Welch Allyn Connex®

Vital Signs Monitor 6000 Series and Accessory Cable Management Stand • Full dokunmatik renkli ekran • SureBP özelliği sayesinde 15 saniyede tansiyon ™ ve nabız ölçümü • Yetişkin, Pediatrik, Maksimum klinik Yenidoğan seçenekleri esneklik için, birden • Masimo modülüyle fazla yapılandırmaya sahip total hemoglobin yükseltilebilir rainbow® ölçüm özelliği teknolojisi sağlar

Radical-7

Fulya Mah. Vefa Bayırı Sok. No:4 Gayrettepe / İstanbul MEDİKAL PLUS NİSAN 2013 Tel: 0212 272 57 00 - Faks: 0212 272 42 43 www.istemsa.com

113


HABER

Büyükçekmece Sağlık Üssüne Dönüşüyor İstanbul İl Özel İdaresi, bölgeyi sağlık üssü haline getirecek Büyükçekmece Devlet Hastanesi’nin yapımına start verdi. DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU: “TÜRKİYE’NİN YILDA 16 MİLYAR DOLARLIK İLAÇ VE TIBBİ TEÇHİZAT İHTİYACININ TAMAMININ TÜRKİYE’DE ÜRETİLMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ.”

Büyükçekmece, Silivri, Çatalca, Arnavutköy, Esenyurt ve Beylikdüzü bölgelerine hizmet verecek olan 250 yataklı Büyükçekmece Devlet Hastanesi’nin temeli atıldı. İstanbul İl Özel İdaresi tarafından yaptırılan hastanenin temel atma töreni Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, İstanbul İl Genel Meclisi Başkanı Hasan Hüsamettin Koçak, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sabri Kaya ve vatandaşların katılımıyla gerçekleşti.

Hedef Bölgenin Sağlık Lideri Olmak Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu yaptığı konuşmasında Sağlık Bakanlığı olarak hedeflerinin Türkiye’yi bulunduğu bölgenin sağlık lideri olarak konumlandırmak olduğunu ifade etti. Türkiye’nin yılda 16 milyar dolarlık ilaç ve tıbbi teçhizat ihtiyacının tamamının Türkiye’de üretilmesi için çalıştıklarını söyledi. Mü-

14

AĞUSTOS 2013

ezzinoğlu hastanelerde koğuş sistemi tamamen kaldırılacağını söyledi ve bunun yerine en fazla iki kişinin kalabileceği odaların yaygınlaştırılması için 22 bin hasta yatağı projelerinin olduğunu ifade etti.

Yılda 4 Milyar TL’lik Sağlık Hizmeti Temel atma töreninde konuşan İstanbul İl Genel Meclisi Başkanı Hasan Hüsamettin Koçak, Edirne İstanbul istikametinde yer alacak olan hastanenin, Silivri’den Arnavutköy’e pek çok yerleşim yerinin ihti-


HABER

yacını karşılayacağını ifade etti. İl özel idaresi olarak harcamalarında sağlık yatırım payının yüzde 30 ila 40 arasında değiştiğini sözlerine ekledi. Koçak’ın ardından söz alan Kadir Topbaş; “Bölgede uzun süredir var olan bir ihtiyaca cevap vereceği için bu temel atma töreni tarihi bir andır” dedi. Kadir Topbaş güçlü yerel yönetim anlayışı ile hareket ederek kendine yetebilen kentlere dönüştüklerini söyledi. Topbaş, Büyükşehir Belediyesi olarak kadın aile sağlığı merkezlerinden, evde bakım hizmetlerine kadar bir yılda 4 milyar TL’lik sağlık hizmeti verdiklerini belirti. Törende Hüseyin Avni Mutlu ise İstanbul’un biri hariç her semtinin devlet hastanesine kavuştuğunu ve bu durumun gurur verici olduğunu belirtti.

SU ÖZGÜR

dana gelebilecek trafik kazalarında ilk yardım hastanesi olarak da görev yapacak. Hastane 76 milyon 397 bin TL’ye mal olacak.

Nitelikli Hasta Odası Tanımına Uygun Hastanenin tek ve çift kişilik tüm odaları 5 yıldızlı otel konforunda olacak. Odalar, Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan nitelikli hasta odası tanımına uygun olarak içinde tuvaleti, banyosu, en fazla iki hasta yatağı, televizyonu, telefonu, yemek masası, etajeri ve yatılabilen refakatçi koltuğu bulunacak şekilde yapılacak.

İlk Yardım Hastanesi Olarak da Görev Yapacak

Son inşaat teknolojisi ile yaptırılan hastane, deprem anında ve hemen sonrasında kesintisiz hizmet verecek. Hastane tamamlandığında 64 çift kişilik, 54 tek kişilik, 12 suit hasta odası bulunacak.

Bölgenin ihtiyaçları dikkate alınarak planlanan hastane, D-100 Karayolu üzerinde yükselecek. 16 bin 800 metrekare proje alanı bulunan hastane, bölgede mey-

Ayrıca Proje alanı içersinde bulunan tarihi çeşme de, restore edilerek yönetimle ilişkilendirilen meydan içersinde sergilenen bir eser konumuna getirildi. ■

SAYILARLA BÜYÜKÇEKMECE DEVLET HASTANESİ 24 yataklı yoğun bakım, 25 yataklı acil müşahede odası bulunacak hastanede; 11 kuvöz, 8 bebek yoğun bakım, 3 RDLP odası, 3 SDL odası, 12 adet ameliyathane 1 doğumhane, 78 adet poliklinik radyoloji, laboratuvarlar, yönetim odaları, depolar, sterilizasyon, yardımcı mahaller, eğitim, sosyal etkinlik alanları, açık ve kapalı otoparklar yer alıyor.

AĞUSTOS 2013

15


DOSYA

İTİBAR YÖNETİMİ

Herkes İçin İtibar Lazım Kurumların ayakta kalabilmesi için itibarlarını yaratıp bunları sürdürülebilir bir şekilde yönetmeleri gerekiyor P R O F. D R . H A L U K G Ü R G E N BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DEKANI

16

AĞUSTOS 2013


RÖPORTAJ

Risklerle ve krizlerle baş etmek için yaptığınız işi doğru yapıyor olmanız, kurumsallaşmış bir yapıya sahip olmanız, sorumluluk sahibi, adil ve şeffaf olmanız gerekir.

Sağlık kuruluşlarında kurumsal itibarı sağlamak için neler yapılmalı?

İtibar geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemini koruyor. İtibarlı olma bir bakıma güvenilir olma, çağımızda kurumların olmazsa olmazı. Bu kurumlar bir de sağlık kuruluşlarıysa itibar yönetimi üzerinde durulması gereken bir konu haline geliyor. İtibar yönetimi ile ilgili sorularımızı Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen’e sorduk.

Kurumsal itibar yönetimini kısaca tanımlar mısınız? Bildiğiniz gibi itibar eskiden beri kullanılan ve önemsenen bir kavram. İtibar kavramını açıklayabilmek için ilk önce “itibarlı olmak” ne anlama geliyor onu irdelememiz gerekir. İtibarlı kurum başkaları tarafından güven duyulan kurumdur. Bu kıymetli özelliğe sahip olmak kurumlar için birçok avantajı da beraberinde getirir. Çünkü itibarlı olmak alt açılımlarında güvenilir, saygın ve sevilir olmayı işaret eder. İtibara sahip olmak kadar onu devam ettirebilmek de emek ve yatırım ister. Hiçbir şey yapmadan itibarınızı başarıyla sürdürmeniz mümkün değildir. Çünkü bugünün toplumlarının temel tanımlayıcılarından biri risk kavramıdır. Siz işinizi doğru yapsanız bile olası risklerle karşılaşma ihtimalinize ilişkin önlemler almanız gerekir. Bu çerçevede; kurumların itibarını tehdit eden en önemli şey krizlerdir. İyi yönetilmedikleri takdirde itibar yok olur gider.

Bu konuyu beş ana madde altında toplayabiliriz. İlk olarak kurumun yönetim anlayışının gözden geçirilmesi gerekiyor. Kurumda nasıl bir liderlik anlayışı hâkim, lider konumundaki kişi veya kişiler onlarla birlikte çalışanların kişisel gelişimlerine ve yaratıcılık yetilerinin ilerlemesine yardımcı oluyor mu, bu gelişimi sağlama noktasında çalışanlar yönetimsel kararlara ne kadar dâhil ediliyor, kurum olarak nasıl bir vizyon ortaya koyuluyor? İkinci temel mesele finansal yönetimdir. Kurum, finansal olarak iyi bir yönetim performansı ortaya koyamazsa ne kadar iyi niyetli olursa olsun batması kaçınılmazdır. Üçüncü, kurumsal itibarın sağlanması ve sürdürülebilmesi için çalışanların kurumsal aidiyet duygularının gelişmiş olması gerekiyor. Çünkü çalışan çalıştığı kurumdan memnun değilse ve huzuru yoksa bunu çevresine de yansıtacaktır. Memnuniyetsizlik dedikodu mekanizmasını çalıştıracaktır; eşim, çocuğum şurada çalışıyor, çok mutsuz, şöyle kötü davranıyorlar. Kurum istediği kadar reklam yapsın, kendiyle ilgili iyi şeyler anlatsın, kurumunda aradığı mutluluğu bulamayan çalışan gerçeği kurumun anlattıklarının önüne geçer. Dördüncü, kurumun altına imza attığı sosyal sorumluluk projeleridir. Beşincisi ise ürün ve hizmetlerdir. Neyi üretiyorsan, neyi satıyorsan bunun belirli bir standardı olması gerekir. Eğer sağlıkla ilgili bir iş yapıyorsan bu çok daha önemli bir mevzu haline gelmektedir.

SARE KUŞ

YAPILAN İŞ GEREĞİ HİZMET VERİLEN KİMSELERLE YAKIN TEMASTA BULUNULAN DOLAYISIYLA DA DUYGUSAL BOYUTUN ÖNE ÇIKTIĞI SEKTÖRLERDE İTİBAR VE GÜVEN KAVRAMLARI HASSASİYETLE ELE ALINIP YÖNETİLMESİ GEREKEN KAVRAMLARDIR.

Tüm bu bahsettiğim itibar kriterleri doğrultusunda kurum, ortaya çıkan olumlu sonuçların iletişimini yapıyor ve bunları çevresine anlatabiliyorsa; diğer bir deyişle kurumun sosyal paydaşları yapılan gü-

AĞUSTOS 2013

17


DOSYA

İTİBAR YÖNETİMİ

İTİBARINIZI GÜÇLENDİRİCİ ADIMLAR ATMAK NOKTASINDA ÖZELLİKLE SOSYAL MEDYA ÖNEMLİ BİR BİLGİ KAYNAĞI HALİNE GELMİŞTİR.

zel işlerden haberdar oluyorsa o kuruma geri dönüyor. Kimdir bu sosyal paydaşlar? Bir sağlık kurumunu ele alırsak; kurumda alınan kararlardan etkilenen ve kurumun etkileme gücüne sahip her bir toplum kesimini sosyal paydaş olarak tanımlayabiliriz. Örneğin; hastalar, hasta yakınları, devlet, vb. Devlet özellikle sağlık sektöründe çok önemli bir paydaş ve kurumu tanıması gerekiyor. Kurum devletle olan ilişkilerinde kim olduğunu açık ve dürüst bir şekilde anlatmanın ve kimliğini itibarı destekler biçimde ortaya koymanın yollarını aramak ve bulmak zorundadır.

İtibar güvenilir olmaktır dediniz. Özellikle sağlık sektöründe güven çok önemli bir unsur. Bu sebeple itibar yönetimine daha fazla önem vermek gerekir değil mi?

18

AĞUSTOS 2013

Tabii ki. Özellikle yapılan iş gereği hizmet verilen kimselerle yakın temasta bulunulan dolayısıyla da duygusal boyutun da öne çıktığı sektörlerde itibar ve güven kavramları gerçekten çok hassasiyetle ele alınıp yönetilmesi gereken kavramlardır. Hastanelere canınızı emanet ediyorsunuz. Kurumun güvenilirliği ile ilgili güçlü bir algı yaratmışsanız o zaman hasta sizinle ilişkiye geçmekte bir sakınca görmüyor. Sağlık, gıda ve eğitim gibi alanlarda itibar konusuna daha da ciddiyetle yaklaşılmalıdır.

Kurumsal itibar neden önem kazandı? Daha önce de belirttiğim gibi risk toplumunda yaşıyoruz. Risk kavramının insanların hayatında giderek daha fazla yer tuttuğu bir zamanda sorumluluk kavramı da kaçınılmaz olarak yükselen bir değer haline gelmiştir. Kurumların ayakta kalabilmesi, kurumsal itibarını inşa edip sürdürebilmesi için çevrelerinde değer yaratan bir sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri bir gereklilik değil artık bir zorunluluktur. Aksi takdirde yok olursunuz. Eğer itibarları güçlü değilse insanlar gibi kurumlar da bir anda insanların kalplerindeki ve zihinlerindeki yerlerini kaybedebiliyor. Toplumun tolerans eşiği eski zamanlardaki kadar yüksek değil ve ikinci bir şansı size vermeleri için onlara önemli bir sebep sunmalısınız. Bu da ancak sürekli yatırım yapılan bir itibar algısı yaratmakla sağlanabilir diye düşünüyorum.


Yöneticiler kurumsal itibarı dikkate alıyor mu? Türkiye’de almak zorundalar. İtibar meselesi her geçen gün daha da önemli bir yönetimsel gündem maddesi haline geldi. Türkiye yüzde 75-80 oranında küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşuyor. İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber maalesef bu işletmelerin gündeminde itibar yok. Eski iş yapma usulleriyle devam ediyorlar. Satış ve para odaklı bir düşünce sisteminin hâlâ devam ettiğini görebiliriz. İtibar gibi konuların üzerine kafa yoracak ne anlayışları ne de paraları var. Daha şirketi kurarken bu mevzuları ele alıp düşünmek, ona göre şirketi kurup yönetmek gerekiyor. İtibar endekslerini ortaya koyan araştırmalara baktığımızda bunlar dışındaki büyük şirketlerin geçmişe göre daha iyi durumda olduğunu görüyoruz. Belirli büyüklüğe ulaşmış şirketlerin itibar yönetimine önem verdiklerini söyleyebiliriz. Ama yeterli düzeyde değil.

Sosyal medya günümüzde hayli önem kazandı. İtibar yönetimini ve medya ilişkisini değerlendirir misiniz? Sosyal medyanın olağanüstü bir gücü var. İnsanlar sizinle ilgili orada istediklerini yazabiliyor. Bunu nasıl yazarlar, yazmasınlar diyemiyorsunuz. Bunun önüne engel koyamıyorsunuz. Bu güç büyük bir özgürleşme alanı oluşturuyor. Tabii karşındakinin kişilik haklarına müdahale eder şekilde yalan yanlış konuşuyor ve yazıyorsan bunun cezalandırılması gerekir. Ama kişi, bir kurum hakkında doğru olmadığını düşündüğü şeyler görmüşse ve bunu korkusuzca paylaşıyor ise bu durum kurum adına korkutucu değil aksine daha iyiye gitmek için itici bir güç olarak değerlendirilmelidir ve olumlu yaklaşılmalıdır. Paydaşlarınızın size dair görüşlerinden haberdar olmak ve bunlar doğrultusunda itibarınızı güçlendirici adımlar atmak noktasında özellikle sosyal medya önemli bir bilgi kaynağı haline gelmiştir. Kurumlar

önlemeye yönelik değil paylaşımı artırmaya yönelik bir tutum içerisinde olurlarsa paydaşlarıyla aralarındaki ilişkiyi o ölçüde geliştirme şansını yakalayacaklardır.

Bu durum aslında kurumlara eksiğini görme şansı tanıyor. Kesinlikle, bu bir geri bildirim sistemi çünkü. Yaptığın işle ilgili sosyal paydaşın sana bir şey söylüyor. Mesela bir mağazadan alışveriş yaptım, bir sorun yaşadım hemen yazıyorum. Anında geri dönüyorlar. Bu korkutucu bir şey değil sizin de söylediğiniz gibi fırsat olarak görülmesi gereken bir durum. Sosyal medyada çift yönlü iletişimin prensiplerine sadık kalırsanız paydaşlarınızla daha şeffaf ve güven odaklı bir ilişki kurmanın da yolunu açmış olursunuz.

KURUMLARIN İTİBARINI TEHDİT EDEN EN ÖNEMLİ ŞEY KRİZLERDİR. İYİ YÖNETİLMEDİKLERİ TAKDİRDE İTİBAR YOK OLUR GİDER.

İtibarı iyi yönetmek sağlık turizminde avantaj sağlar mı? Paranız az bile olsa sağlığınızı riske sokacak bir adım atar mısınız? Bir sağlık kuruluşunun itibarını inşa etmesi için asgari bir standarda sahip olması gerekir. Bu standardın çıtası diğer sektörlere göre çok daha yüksektedir. Ameliyatta hayatta kalma oranları, doktorları vb. İtibar bu gibi çıktıların üzerine kurulan bir şey. Bir de bunun üzerine hastaya davranıştan finansal yönetime kadar olumlu bir algı yaratmışsanız artık o ekmek kadayıfının üzerine konan kaymak oluyor ve o kuruluşu tercih ediyorsunuz. Ancak yanlış anlaşılmasın her sektördeki işletme varlığını sürdürebilmek için gerekli standartlara sahip olmalıdır. İtibar bunun üzerine konan bir şey. Dürüstlük, şeffaflık, hesap verebilirlik çok önemlidir.

İtibar yönetimi sadece özel hastaneler için mi önemlidir? Bütün kurumlar için önemlidir. İtibar sadece özele aittir gibi yanlış bir algı var. İtibarı reklama benzetip, devletin reklama ihtiyacı olmadığını söylüyorlar. İtibar tüm kurumlar için şart. ■

AĞUSTOS 2013

19


DOSYA

İTİBAR YÖNETİMİ

En Değerli Varlık Sahip Olunan İtibardır İtibarlı olmak, girdiğimiz her ortamda “iyiliğin” yanında taraf tutma cesaretini göstermekle elde edilir T E M E L A K S OY

FİKİRHANE DANIŞMANLIK

DÜRÜST, İYİ NİYETLİ, ŞEFFAF VE HESAP VERMEDE GÖNÜLLÜ OLMAK, DİĞERİNİN ÇIKARINI KENDİ ÇIKARIN GİBİ GÖZETMEK, SADECE BUGÜNÜ DEĞİL YARINI DA DÜŞÜNEREK DAVRANMAK İTİBARLI OLMAYA YETER. 20

AĞUSTOS 2013

Sizce bir şirketin itibar kazanmasıyla bir kişinin itibar kazanmasının yolları aynı mıdır? Yoksa şirketlerin dünyasındaki kurallar bizim özel ilişkilerimizden farklı mıdır? Sadece şirketler için değil, konumları, kıdemleri ya da önemleri ne olursa olsun herkesin en değerli varlığı, sahip olduğu itibarıdır.

Yaptığımız İşin Hesabını Veriyoruz

İtibar ve Güven

90’lı yıllara kadar, iş dünyasında biz ‘şeffaflığı’, şirketlerimizin finansal durumunu açıklamakla sınırlı olan bir uygulama olarak algılıyorduk. Oysa bugün hepimiz şeffaflığın yılda bir kez finansal rapor yayınlamaktan çok daha fazlası olduğunu iyi biliyoruz. Her gün her yaptığımız işin hesabını topluma vermek zorundayız.

İtibar, mantıksal gerekçeleri olan ama özünde duygusal bağ yaratan bir değerdir. İtibar beraberinde güven getirir. Güven, dünya üzerindeki tüm ilişkileri en güçlü şekilde etkileyen belki de tek ortak paydadır. Güven her ilişkinin kalitesini, derinliğini, gidişatını ve sonuçlarını derinden etkiler.

İtibarı düşük kurumların kurduğu ilişkiler beraberinde kayıplar, problemler, yorgunluklar ve mutsuzluklar getirir. İtibarını kaybetmiş ilişkilerde alınan kararlar, verilen sözler ne kadar güvence verirse versin, insanı içten içe rahatsız eder, “Acaba altında gizli başka bir hesap mı var?” kuşkusunu yaratır.

Güven üzerine yaptığı çalışmalarla ünlenen Stephen M.R Covey’in de vurguladığı gibi “Güven ortadan kalktığı zaman en güçlü hükümetleri, en başarılı şirketleri, en etkin liderleri, en sağlam arkadaşlıkları, en kuvvetli karakterleri ve en büyük aşkları yok edebilecek tek şeydir.”

İtibar İşleri Kolaylaştırır Öte yandan yüksek itibarın beraberinde getirdiği saygınlık, inanç ve güven tüm işleri kolaylaştırır, engelleri ortadan kaldırır. İtibar üzerimize giyeceğimiz ya da ödünç alacağımız bir elbise değildir. Dışarıdan içeriye pohpohlamalarla elde edebilece-


ğimiz bir değer olamaz. İtibar kazanmak, tutarlı davranmayı ve bir karakter bütünlüğüne sahip olmayı gerektirir.

Değerleri Dışarıya Yansıtmak Kurumlar da sahip oldukları inançları ve değerleri dışarıya yansıttıkları ölçüde itibar kazanır. Bu nedenle önce çevreyi kirletip sonra çevre dostu sosyal sorumluluk projeleri yapmakla itibar elde edilmez. Önce vergi kaçırıp sonra eğitime destek kampanyaları yaparak itibarlı olunmaz. Şirket içinde insanlara kötü davranıp gazetelere insan kaynakları politikası hakkında ahkâm kesmekle de itibar elde edilmez. Bu tarz şirketleri en başarılı, en yetenekli halkla ilişkileri bile kurtaramaz. İyi işler yapan her şirketin, yaptığı iyi işleri topluma anlatması gibi bir sorumluluğu vardır. Çünkü toplum şirketlerin neyi nasıl yaptığını bilmek ister ve şirketler bu hesabı gönüllü olarak vermek zorundadır. Ama kirli işler yapan şirketlerin kendilerini “iyi kurumsal vatandaş” gibi anlatma çabaları, hiç sonuç elde edilmeyecek boş

bir uğraştır. Hiçbir danışmanın, hiçbir iletişim şirketinin elinde, böyle kirli işler yapan bir şirketi itibarlı kılacak sihirli bir değnek yoktur.

Her Çalışan Şirketin İtibarından Sorumludur

İTİBAR KAZANMAK, TUTARLI DAVRANMAYI VE BİR KARAKTER BÜTÜNLÜĞÜNE SAHİP OLMAYI GEREKTİRİR.

İtibar aslında soyut bir nitelik olsa da tüm ilişkilerde somut sonuçlar doğurur. Reputation Institute CEO’su Charles Fombrun’un da vurguladığı gibi “İtibar iş sonuçları ve finansal değerlerle yakından ilgilidir. İyi itibar sermayeyi, kaliteli elemanları, müşterileri bir mıknatıs gibi çeker. Sonuçta iyi itibar sadece kârlılık değil, yüksek potansiyel vaat eden bir gelecek olarak şirkete geri döner.” Ben kurumlarda itibar yönetiminin, sadece kurumsal iletişim bölümlerince gerçekleştirilebilecek bir iş olmadığı düşüncesindeyim. Bir şirketin itibarı, ilişkiye girdiği bütün kişi ve kurumlar nezdinde oluştuğuna göre, şirketin her çalışanı teker teker şirketin itibarından sorumludur.

AĞUSTOS 2013

21


DOSYA

İTİBAR YÖNETİMİ

BİR ŞİRKETİN İTİBARI, İLİŞKİYE GİRDİĞİ BÜTÜN KİŞİ VE KURUMLAR NEZDİNDE OLUŞTUĞUNA GÖRE, ŞİRKETİN HER ÇALIŞANI TEKER TEKER ŞİRKETİN İTİBARINDAN SORUMLUDUR.

İtibar kazanmak sadece ödevlerimizi yerine getirerek elde edeceğimiz bir şey değildir. Artık tüketici olarak bizler markalardan sadece iyi ürünler yapmasını değil aynı zamanda bu markaların arkasındaki şirketlerin de iyi, güvenilir, dürüst, çevreyi kirletmeyen, vergi ödeyen, çalışanlarına ve tedarikçilerine iyi davranan şirketler olmasını istiyoruz. Bu koşulları yerine getiren şirketleri itibarlı şirketler olarak değerlendirip, tercihlerimizi onlardan yana kullanıyoruz.

Çıkarları Dengelemeli Bugün artık bir şirketin itibarlı olması için sadece yanlış yapmaması yetmiyor. Sadece iyi ve güvenilir olmak, itibarlı olmak için yeterli değil. Toplum, şirketlerin kendi çıkarlarıyla toplum çıkarlarını dengelemesini istiyor. Her yaptığını, herkesin lehine olacak şekilde yapmasını istiyor. İtibarlı olmak için sadece kendi çıkarımıza uygun olan durumlarda değil, hayatın her yanında karakter bütünlüğü içinde yaşamamız gerekiyor. Kimsenin yönlendirmesine ihtiyaç duymadan, her koşulda doğruyu ve yanlışı bulabilenlerin yani pu-

sulası kendi içinde olanların, sosyal statüleri ne olursa olsun itibarlı kişiler olacaklarına inanıyorum.

İtibar Erdemler Üzerine Kuruludur Doğru ve yanlış, bize başkasının göstereceği bir istikamet değildir. Eğer istersek hepimiz doğruyu ve yanlışı bulabiliriz. İtibarı belirleyen tutum ve davranışlar evimizde, arkadaş çevremizde hangileriyse, iş hayatında da aynılarıdır. İtibar, öyle temel değerler üzerine inşa edilir ki bunlar, her yerde, her ortamda her zamanda aynıdır, hiç değişmez. İtibarın temelleri, annemizin babamızın bize henüz çocukken öğrettikleri erdemler üzerine kuruludur. Doğrunun ve yanlışın ne olduğunu bulmak için başkasına bakmaya gerek yoktur. En büyük şirkette de en küçük arkadaş grubunda da itibarın özü aynı temel değerler üzerine kuruludur. Dürüst, iyi niyetli, şeffaf ve hesap vermede gönüllü olmak, diğerinin çıkarını kendi çıkarın gibi gözetmek, sadece bugünü değil yarını da düşünerek davranmak itibarlı olmaya yeter.

İtibar Temel Ahlaki Değerlerde Saklıdır Elbette Fombrun gibi ustaların ne dediği önemlidir ve onların söylediklerine önem vermeliyiz ama itibar konusu belki de iş hayatının öğrenilmesi en kolay konularından birisidir. İş hayatında itibarlı olmak için ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiği bize ailelerimizin ve ilkokulda öğretmenlerimizin öğrettikleri temel ahlaki değerlerde saklıdır. İtibarlı olmak, bireysel ve kurumsal sorumluluklarımızı sevmekle ve karakter bütünlüğümüzü hayata geçirilmekle elde edilir. İtibarlı olmak, girdiğimiz her ortamda “iyiliğin” yanında taraf tutma cesaretini göstermekle elde edilir. ■

22

AĞUSTOS 2013



DOSYA

İTİBAR YÖNETİMİ

Kabul Görmenin Sonucu İtibardır İtibar yönetimi tüm sektörleri ilgilendiren, kişileri ve kuruluşları etrafında toparlayan, kurumun varoluşunu ve ayakta duruşunu simgeleyen bir yönetim şeklidir

CEREN AKSAN

MERSİN KAMU HASTANELER BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ BASIN YAYIN HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU

SUNDUĞU HİZMET ANLAYIŞINDAN ÇALIŞANLARINA, ÜRÜN KALİTESİNDEN ÇÖZÜMLEYİCİ SİSTEM ANLAYIŞINA KADAR UZAYAN GENİŞ BİR YELPAZEDİR KURUMSAL İMAJ. 24

AĞUSTOS 2013

1978 yılında Mexico City’de yapılan Birinci Dünya Halkla İlişkiler Kongresi’nde uluslararası anlamda halkla ilişkiler tanımına göre, halkla ilişkiler çalışmaları; “eğilimleri çözümleme, sonuçlarını önceden kestirme, doğru iletişim stratejileri tasarlama, kuruluşların liderlerine danışmanlık yapma, destek ve güven vererek sempatiyle çalışma, etkiletişim ortamıyla hem kuruluş hem de kamu yararına planlı faaliyetler uygulama sanatı ve sosyal bilimdir.

imaj oluşturulabilmesini ve şeffaflaşmayı sağlayan sosyal organizasyonlardır.

Kurumlarda Halkla İlişkilerin Önemi

Toplum tarafından beğenilen ve tercih edilen, hedef kitlelerce kabul gören, güven ve desteği sağlayan bir kurum olmak ise kolay değildir. Sunduğu hizmet anlayışından çalışanlarına, ürün kalitesinden çözümleyici sistem anlayışına kadar uzayan geniş bir yelpazedir kurumsal imaj.

Yakın zamana kadar pek önemsenmeyen bu birim artık tüm kurum ve kuruluşlarda, şirketlerde, alışveriş merkezleri gibi alanlarda ilk kurulması düşünülen birim olmuş ve günümüzün en etkin mesleklerinden biri haline gelmiştir. Çünkü halkla ilişkiler, hayatın toplumla ilgili tüm alanlarında geçerli olan, değerlerimiz ve inançlarımız çerçevesinde sorumluluklarımızı bildiren, doğru iletişim stratejileri tasarlayan, kaliteli iş ortamı, kaliteli ürün ve hizmet konusunda hassasiyet oluşturarak hedef kitleler üzerinde olumlu kurumsal

“Bir insanın geleceğini, onun karakteri belirler” der Heraklitus. Nasıl ki çocukken ailemizden aldığımız erdemler bizi sağlam temeller ile kendi kültür ve değerlerimizle yetişmiş birey seviyesine taşırsa kurumlar da öyledir.

Güvenilir Kurum Olmak Kolay Değildir

Geleceğimizi nasıl görmek istiyorsak, bugün ona göre doğru kararlar almalıyız. Dürüst ve iyi niyetli olmalı, şeffaf ve hesap vermede gönüllü olmalı, sadece bugünü değil yarını da düşünerek davranmalı istikbalimizi karakterimizle belirlemeliyiz. Kişilerin olduğu gibi kurumların da karakterlerini oluşturan faktörler vardır. Bunlar;


kurumun vizyonu, etik anlayışı, sosyal sorumluluk duyarlılığı, sunduğu hizmet kalite standartları, hassasiyet, kurumsal destek ve en önemlisi güven duygusu ve itibardır. Kurum ve kuruluşların çalışmalarının belirlenen tek amacı aslında hedef kitlelerimizce kabul görmedir. Kabul görmenin sonucu ise; toplumda belli bir itibara sahip olmaktır.

İtibar Kırılgan Bir Değer İtibar, güvendir. Güven, elde edilmesi uzun, yitirilmesi ise kısa sürede olan, varoluşu ve yok oluşu simgeleyen kırılgan bir değerdir. Kişilerin olduğu gibi kurumlarında itibarları vardır. İtibar Yönetimi Enstitü Başkanı Orhan Samast “Sağlık İletişimi ve İtibar Yönetimi’’ adlı seminerinde; “İtibar tüm kurumlar ve kişiler için en değerli varlıklardan biridir ve mutlaka bir strateji dâhilinde yönetilmesi gerekir. Kurumların faaliyetlerini yürütürken attıkları her adımı itibarları açısından gözden geçirmesi, itibarın oluşturulması ve sürdürülebilir olması için paydaşları ve çalışanlarıyla güçlü ve güven üzerine ilişkiler kurması gerekir. İtibarın Sosyal Medyada da sıkı bir şekilde ele alınması, takip edilmesi ve yönetilmesi gerekir.” sözlerine yer vermişti.

Şeffaflaşma Buradan da anlaşılacağı gibi güçlü kurumsal itibarı olan kurum ve kuruluşların arz ettiği mal veya hizmetlere karşı talep daha fazla olur. İş birliği olanakları artar. Güven ve inanç duygusu gelişir.

beraberinde problemleri, yorgunlukları kayıpları getirir.

Kaynakların Verimli Kullanımına Öncülük Etmeliyiz Bu nedenle itibar yönetimi tüm sektörleri ilgilendiren, kişileri ve kuruluşları etrafında toparlayan, kurumun varoluşunu ve ayakta duruşunu simgeleyen bir yönetim şeklidir. Bu yönetim şekliyle, kurumların kültür ve bilincini etkileyerek, hizmet sektöründe tanınırlığı artırmaya, finansal alanları canlandırmaya yönelik inovasyonlar geliştirerek farkındalığı sağlamak üzere, araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmalı, kaynaklarımızın verimli ve etkin kullanılmasına öncülük etmeliyiz.

SUNULAN ÜRÜN VE HİZMET EKSİK, YETERSİZ VEYA KUSURLU İSE İTİBARDAN BAHSETMEK SÖZ KONUSU OLMAZ.

Memnuniyet ve Güven Bir binanın sağlamlığı nasıl ki temeline bağlıysa kurumsal itibar yönetimi de böyledir. Altyapıyı çok iyi planlanılmalı, üst yönetimin liderliğinde değerler, politikalar ve stratejiler oluşturup bunları tüm paydaşlara etkin bir şekilde ileterek, sistemli ve koordineli faaliyetler gösterilmelidir. Çalışanlara ve hizmet alanlara temiz, nezih bir fiziksel ortam oluşturarak, ürün ve hizmetin kaliteli sunum ve yeterliliği sağlanmalıdır. Zira sunulan ürün ve hizmet eksik, yetersiz veya kusurlu ise itibardan bahsetmek söz konusu dahi olmayacaktır. Çünkü hizmet sektörü memnuniyet ve güvendir. Kurumun itibarıdır. ■

Memnun Ayrılma İtibardır

Kaynaklar:

Buradan elde edilen sonuçlar ise kurumsal itibar olacaktır. Örneğin sağlık kurumlarında hastaların, hastaneye ilk adımlarını attıkları andan itibaren hizmet aldıkları süreç içerisinde hastane sağlık hizmetleri kullanımından yararlanma konusunda memnuniyetle ayrılmaları da kurumun bir itibarıdır. Bu itibar beraberinde tercih edilmeyi, saygınlığı, kalite ve arz-talep ilişkisini getirir. İtibarı düşük kurumlarda

1- Yazar: Temel Aksoy (Kaynak: http://www.temelaksoy.com) 2- Mevzuat Dergisi 3- 1. Tengilimoğlu, D. (2001). Sağlık Kuruluşlarında Halkla İlişkiler. 4- KARAKÖSE Turgut, “Örgütlerde itibar Yönetimi” www.akademikbakis.org/sayi11/makale/itibar.doc. html - Erisim Tarihi: 01.07.2007 5- YAZAR Faruk, _tibar Yönetimi http://www.cember. net/forums/showarticle/114517 - Erisim Tarihi: 08.06.2007) 6- ORHAN SAMAST Sosyal medya ve İtibar YÖNETİMİ 2012 Semineri 7- HKS KİTABI

AĞUSTOS 2013

25


UZMAN GÖRÜŞÜ

Off-Set Uygulamaları Sağlık Sektöründe Sonuçları Görülmüş Bir Üretim Yöntemi Değil Off-Set uygulamasının ülkemizdeki ilk örneği Kayseri’de yapılması kararlaştırılan diyaliz filtresi yatırımıdır

K E M A L YA Z

TÜM TIBBİ CİHAZ ÜRETİCİ VE TEDARİKÇİLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU (TÜMDEF) BAŞKANI

26

AĞUSTOS 2013

Off-Set öncelikle gelişmiş ülkelerce savunma sanayi sektöründe uygulamaya konulmuş olup ülkemizde de savaş uçağı üretimi alanında (örneğin TAİ) bu yöntemden yararlanılmıştır. Off-set uygulamaları henüz sağlık sektöründe uygulanmış ve sonuçları görülmüş bir üretim yöntemi değildir. Tabii ki bu ülkenin bir vatandaşı olarak tavrımız ve beklentimiz, ileri teknoloji gerektiren tıbbi cihaz üretiminin ülkemizde gerçekleştirilmesinden ve hem ekonomik hem de istihdam açısından artı değer elde edilmesinden yana olacaktır. Federasyonumuzun üyesi TÜDER (Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği) bu konuda sektörel aktörleri ve kamu adına karar vericileri bir araya getirerek yatırım yapılması konusunda büyük çabalar sarf etmektedir. Off-Set uygulamasının ülkemizdeki ilk örneği ise Kayseri’de yapılması kararlaştırılan diyaliz filtresi yatırımıdır.

Yüzde 8 KDV Yükü Yerli Üreticinin Sırtında Ancak daha kapsamlı Off-Set uygulamalarının gerçekleştirilebilmesi, ülkemizde teknoloji altyapısının güçlendirilmesi ve yetişmiş yeterli sayıda insan gücüne ulaşılabilmesi için yatırım indirimleri konusunda destek sağlayıcı, teşvik edici, yatırımı cazip hale getirecek düzenlemelerin yapılması ve güven verici bir çalışma/üretim ortamının oluşturulması gerekmektedir. Yani bu konuda diğer ülkelerden (özellikle uzak doğu ülkelerinden) daha çok avantaj sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi gerekecektir. Yerli üreticimizin üretim aşamasında karşılaştığı bir sorun da mevcut KDV uygulamasıdır. Yerli üretici ithal ettiği hammadde ve ara malları için yüzde 18 oranında KDV ödemektedir. İmal ettiği tıbbi cihazı satarken satın alıcıdan yüzde 10 oranında KDV tahsil etmektedir. Yani yüzde 8 KDV yükü yerli üreticimizin sırtında


kalmaktadır. Bu konuda hem Maliye Bakanlığı, hem de paydaşı olduğumuz ilgili Bakanlıklar nezdinde girişimde bulunulmasına rağmen henüz olumlu bir sonuca ulaşılamamıştır.

Tahsil Sürelerinde Sıkıntı Var Ayrıca yatırım aşamasında genel değerlendirmeler (fizibilite) yapılırken alacak/ borç oranı, alacakların tahsil süresi gibi değerlendirme kriterleri de öncelikli olarak göz önünde bulundurulur. Maalesef bugün için alacakların tahsil süresi konusunda çok olumlu sözler sarf etmek (özellikle üniversite hastaneleri) mümkün görülmemektedir. Alacaklarını zamanında tahsil edemeyen üretici veya tedarikçi üyelerimiz bankalar aracılığıyla borçlanma yoluna gitmekte ve bu husus işletme bilançolarına olumsuz olarak yansımaktadır. Bu sorunların Off-Set uygulamalarına en olumsuz katkısı ise yeterli sermaye birikimine sahip olamayan/ulaşamayan yerli üretici/ tedarikçi firmalarımızın ileri teknolojiye sahip firmalarla yapacakları an-

laşmalarda ellerinin kuvvetli olmamasına veya çok küçük ortak şeklinde rol almalarına yol açmak olacaktır.

Koordinatörlük Rolü Üstlenmeli Tıbbi cihaz kayıt, sağlık hizmeti sunumu ve ödemesi aşamalarında veri toplayan gerek Sağlık Bakanlığı’nın ve gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın stratejik öneme sahip veya ithalat nedeniyle yüksek olan harcamaların azaltılması için öncelikle ülkemizde üretilmesinde yarar gördüğü ileri teknoloji gerektiren tıbbi cihaz gruplarını belirleyerek bu konuda faaliyet gösterecek kişi veya grupları bir araya getirmede koordinatörlük rolü üstlenmesi önemli bir çaba olacaktır.

MEVCUT DÜZENLEMELER VE DIŞ TEDARİKÇİDEN YARARLANMA KONUSUNDAKİ UYGULAMALAR DIŞ TEDARİKÇİLERE SAĞLIK PERSONELİ DAHİL PERSONEL İSTİHDAMI ZORUNLULUĞU GETİRMEKTEDİR.

Outsourching / Dış Tedarikçi Kullanımı Sağlık Bakanlığınca Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında yapılan yeni uygulamalar arasında dış tedarikçi kullanmaya örnek olarak gösterebiliriz. Dış tedarikçi

AĞUSTOS 2013

27


UZMAN GÖRÜŞÜ

TOPLU ALIM YOLUYLA YÜRÜTÜLEN MEVCUT İHALE SÜREÇLERİNİN DEVAMI HALİNDE BİRÇOK FİRMA TARAFINDAN İTHAL EDİLMİŞ VE HİZMET ALIMLARINDA KULLANILACAK/ KULLANILMAKTA OLAN TIBBİ CİHAZLAR ATIL HALE GELECEKTİR.

28

AĞUSTOS 2013

kullanma konusunda göz önünde bulundurulması gereken bazı temel hususlar bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi sağlık kurumlarının (Kamu Hastane Birliklerinin) sundukları sağlık hizmeti kalitesini düşürmeden finansal sürdürebilirliğini sağlamaktır. Bunun en temel göstergesi ise gerek tedarikçiler ve gerekse dış tedarikçiden yararlanılmak suretiyle sunulan sağlık hizmeti bedellerini ödeme sürelerinin piyasaya güven verici olması ve belirtilen ödeme tarihlerine uyulmasıdır. Uygulamada maalesef bu sonuçlara ulaşıldığını söylemek pek de mümkün görülmemektedir.

Global Bütçe Nedir? Bunun nedenlerinden birisi ise global bütçe uygulamalarıdır. Global bütçe uygulamasına kısaca değinecek olursak; SGK eski başkanı Sayın Fatih Acar, SGK Değişim Dergisi’nin 2. sayısında (s.4) “Global bütçe kapsamında iskonto oranları yüzde 11’den yüzde 41’e çıkarılarak önemli ölçüde tasarruf sağlandı” açıklaması yapmıştır. Bilindiği üzere global bütçe uygulamaları sadece kamu hastaneleri için yapılmış bir

düzenlemedir. Daha önce hastanın her hastaneye başvurmasında fatura kesilmekte ve fatura kontrol yöntemiyle hastane alacaklarından yapılan toplam kesintiyi müteakip hizmet bedelleri gecikmeli de olsa ertesi yıllarda tahsil edilebilmekteydi. Global bütçe uygulamasıyla sağlanan yüzde 41 oranındaki tasarrufun anlamı ise, SGK kapsamındaki hastalar yılda kaç kez hastaneye başvurursa vursun tedavi edilmesi ve o yıl için ayrılmış bütçe ile hastanelerin finansmanının sağlanması, sunulan ve tahsil edilemeyen o yıla ait alacakların yılsonunda Bakanlar Kurulu Kararı ile silinmesi nedeniyle sağlanmış bir tasarruf miktarıdır.

Global Bütçe Uygulaması Kamu Hastanelerinin Aleyhine Başka bir anlatımla, SUT fiyatları ve hastanelere başvuru sayılarına göre değerlendirme yapıldığında kamu sağlık kurumlarına aktarılan kaynak miktarında yüzde 30 oranında (%41- %11 = % 30) kayıp anlamına gelmektedir. Bu sonuçlar göz önüne alındığında global bütçe uygulaması kamu hastanelerinin aleyhine bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Ortaya çıkan kaynak kayıpları nedeniyle tedarikçilerin


alacaklarının geç ödenmesine neden olan bu finansman yönteminin gözden geçirilmesi sektörün tüm paydaşları açısından büyük önem arz etmektedir. Bu konuya değinmemin amacı, dış tedarikçilerden alınacak hizmetlerin sürdürülebilirliğinin ve kalitesinin, kamu hastanelerinin güçlü bir finansman yapısına sahip olmalarına bağlı olduğunu gündeme taşımanın gerekliliğine inanmamdır.

Dış Tedarikçilerden Yararlanma Yöntemi Sürdürülebilir Değil Mevcut düzenlemeler ve dış tedarikçiden yararlanma konusundaki uygulamalar dış tedarikçilere sağlık personeli dahil personel istihdamı zorunluluğu getirmektedir. Bunun işletmeci/firma açısından anlamı ise; SUT fiyatlarında yapacağı indirimin sağlık kurumuna sağlayacağı ek gelir yanında, çalıştırılan personel nedeniyle ek gelir vergisi ödeme ve kıdem tazminatı yükümlülüğü altına girmedir. Bugünkü SUT fiyatları ve rekabet nedeniyle dış tedarikçilerden yararlanma yönteminin bir süre sonra sürdürülebilir olmasının mümkün olamayabileceği kanısındayım. Bu nedenlerle sağlık hizmetlerinin fiyatlandırılmasında maliyet esaslı bir model uygulanmasının gerekli olduğunu düşünmekteyim.

Toplu Alımlar Rekabeti Ortadan Kaldırıyor İhalelerde rekabetin sağlanabilmesinin temel kurallardan birisi de o alanda faaliyet gösteren büyük küçük bütün firmaların ihalelere katılmasına imkan sağlayacak şartnameler düzenleyerek ve kamu adına sağlanacak tasarruf miktarını artırarak ülkede sosyal adaleti ve toplumsal refahı yükseltmeye katkı sağlamaktır. İl bazında toplu alımların rekabet ortamını ortadan kaldıracağı, tekelleşmeye (özellikle yabancı firmalar lehine) yol açacağı, bu uygulamaların ise istihdam politikaları ve gelir paylaşımı açısından toplumumuz aleyhine sonuçlar ortaya çıkaracağını dü-

şünmekteyim. Gerek kamu özel ortaklığı uygulamasının yürürlüğe girmesinden gerekse kamu hastane birliklerinin il bazında yapacakları toplu alımlar özellikle mevcut dış tedarikçiden yararlanma yöntemi açısından Türkiye genelinde dört ya da beş firmanın ihalelere katılması anlamına gelmektedir. Bu uygulamaların yürürlükteki Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında değerlendirilmesi halinde ileride telafisi zor sonuçlar doğurabileceği inancını taşımaktayım.

Tıbbi Cihazlar Atıl Hale Gelecek Toplu alım yoluyla yürütülen mevcut ihale süreçlerinin devamı halinde birçok firma tarafından ithal edilmiş ve hizmet alımlarında kullanılacak/kullanılmakta olan tıbbi cihazlar atıl hale gelecek ve bir süre sonra yaş sınırlaması nedeniyle kullanılamayacağından ülkemizde tıbbi cihaz çöplüğü oluşmasına katkı sağlanacaktır.

Nitelikli Personelden Yararlanılacak Kamu hastane birliklerinin öncelikle kendi imkanlarını göz önüne alarak sadece kit alma yoluyla dış tedarikçiden yararlanma yoluna gitmeleri, mevcut personel sayıları değerlendirildiğinde atıl kalma ihtimali olan eğitimli ve nitelikli personelin tamamından yararlanmalarına da imkan verecektir.

Hastane Bilgi Yönetim Sistemlerinde Düzenleme Nitekim Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu yayımladığı genelge ile bu yönde bir karar almış, Birliklere bağlı tüm hastanelerin imkanlarının değerlendirilip bir araya getirilerek faydalanılmasını, hatta laboratuvar tetkiklerinin tek tek işaretlenerek tüm parametreler yerine sadece istenen parametrelerin çalışılması için Hastane Bilgi Yönetim Sistemlerinde düzenlemeye gidilmesini istemiş bulunmaktadır. ■

TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU YAYIMLADIĞI GENELGE İLE HASTANE BİLGİ YÖNETİM SİSTEMLERİNDE DÜZENLEMEYE GİDİLMESİNİ İSTEMİŞ BULUNMAKTADIR. AĞUSTOS 2013

29


HABER

Sağlıkta İleri Teknoloji Uygulamaları Kamu, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerdeki gelişmeler taraflarca anlatıldı

UZM. DR. HASAN ÇAĞIL; “ÜLKEDE GELİŞİM BAŞLADIĞI ZAMAN TÜM TARAFLARIYLA BELİRLİ BİR SEVİYEDE VE HIZDA İLERLEME KAYDEDİLİYOR.”

30

AĞUSTOS 2013

Uluslararası Türkiye Sağlık Mezunları Kurultayı’nda “Türkiye’de Sağlıkta İleri Teknoloji Uygulamaları” konuşuldu. Oturum Başkanlığını S.B. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uzm. Dr. Hasan Çağıl yaparken, üniversite hastanelerindeki gelişmelerle ilgili İstanbul Üniversitesi Hastaneler Birliği Direktörü Doç. Dr. Haluk Özsarı, özel hastanelerdeki gelişmelerle ilgili OHSAD Başkanı Dr. Reşat Bahat ve kamu hastanelerindeki gelişmelerle ilgili İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Şuayip Birinci sunum yaptı.

Rekabetin Unsuru Teknoloji Kullanımı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uzm. Dr. Hasan Çağıl sağlık hizmetinin son on yıl içerisinde ciddi manada ataklarla çok güzel gelişmeler kaydettiğini belirtti. Tek başına kamuda, özelde ya da üniversitede gelişmenin sağlık hizmeti açısından imkanı olmayan bir şey olduğunun vurgusunu yapan Çağıl sözlerini şöyle sürdürdü; “Ülkede gelişim başladığı

zaman tüm taraflarıyla belirli bir seviyede ve hızda ilerleme kaydediliyor. Hastanelerimiz birbirleriyle yarışabilecek şekilde ciddi gelişmeler gösterdi. Bunların en büyük sebeplerinden biri insanların sağlık hizmetine ulaşabilmesi yönündeki devlet politikalarının ve buna uygun mevzuatların olması. Bunların sonunda bu hizmetleri istenen seviyede yürütebilmeye yönelik bir talebin olması gerekiyor. Bu da sağlık hizmetinde bulunan tüm çalışanların ürünüdür. Bu talebin oluşturulması sağlandıktan sonra da bugün gelmiş olduğumuz noktaya ulaşmakta zorlanmıyorsunuz. Yine sağlık hizmeti çok geniş kapsamda sunulmakta. Ülkemizde artık tüm vatandaşlarımızın genel sağlık sigortası kapsamında kabul ediliyor. Bu sigortanın geniş bir kapsamı var. Bu kadar geniş bir sistemin ayakta durabilmesi ve yürütülebilmesi için de sağlık hizmet sunucuları açısından hem üniversite, hem özel, hem de kamu açısından ciddi bir denetleme sistemimiz var. Bugün şunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliyoruz. Bu ülkede sağlık hizmeti ilgili otoriteler tara-


HABER

SU ÖZGÜR

fından ciddi bir şekilde takip edilmekte. Bu da rekabet etme şartını getiriyor. İşinize sadık olacaksınız, doğru yapacaksınız hem de rekabeti sağlayacaksınız. Rekabetin unsurları ise teknolojinin kullanımı.”

Yeni Bir Yönetim Tarzı Uzm. Dr. Hasan Çağıl iki sene önce Sağlık Bakanlığı’nda kanun hükmünde bir kararname ile yapı değişikliği olduğunu hatırlattı. Devlete ait tüm hastanelerin Kamu Hastaneleri Kurumu adı altında farklı bir yapıya geçtiğini ifade eden Çağıl yönetim açısından farklı bir model oluşturulduğunun altını çizdi. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı şöyle konuştu; “Kamu hastaneleri ülkemizdeki 830’a yakın sağlık tesisi ki bunun 130 tanesi ağız ve diş sağlığına yönelik, 700’e yakın bir rakam da yataklı tedavi hizmeti veren hastanelerden oluşan bir grup. Bu yönetim yapısıyla büyük yapıyı yönetebilmek için de aynı kararname ile farklı bir model tarif edildi. Kamunun yönetimi alıştığımız tarzının dışında bir yönetim modeli. Bu yönetim modeline göre geniş coğrafyası olan ülkemizde her ilde birer tane olmak, Ankara, İzmir, İstanbul gibi büyük illerimizde birden fazla olabilme şartıyla 87 adet birlik oluşturuldu. Yani Bursa ilindeki devlete ait bütün hastaneler Bursa Kamu Hastaneleri Birliği adıyla tek bir yönetim çatısı altında birleştirilmiş oldu. Yöneticiler daha önceden devlet memuru, hastane yöneticisi olan arkadaşlarımız, devlet memurluğundan ücretsiz izne ayrılan ya da devlet memuru olmayan kişiler de sisteme katılarak tamamen sözleşmeli sistemle çalışılmaya başlandı. Bursa ilindeki yataklı sağlık hizmeti açısından Bakanlık politikalarına, planlamalarına uygun şekilde konulmuş hedefler var. Bursa ilindeki sekreterlik o il içerisindeki yoğun bakım yatak sayılarını ya da verilmesi gereken hizmetleri belirlenmiş hedeflerine ulaştırmak mec-

buriyetindedir. Eğer biz Bakanlık olarak o il için organ naklini hedef koymuşsak onlar belirlenen süre içerisinde hedeflere ulaşmak zorundadır. Bu kamu için bizim açımızdan da yeni bir yönetim tarzı. Şu anda birlik olarak birinci senemizi tamamlamaya yaklaşıyoruz. Yine tüm birlik yöneticilerinin de hedefi sağlık hizmetle-

DOÇ. DR. HALUK ÖZSARI; “ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE BİLGİ VE TEKNOLOJİYE DAYALI BİR SİSTEM KURMALIYIZ.”

rini programladığımız ve hedeflediğimiz şekilde vermek.”

Hastanelerin Yüzde 4.47’si Üniversite Hastanesi Oturumda üniversite hastanelerindeki gelişmelerle ilgili sunumunu yapmak üzere söz alan İstanbul Üniversitesi Hastaneler Birliği Direktörü Doç. Dr. Haluk Özsarı Türkiye’deki hastanelerin yüzde 4.47’sinin üniversite hastanesi olduğunun, hasta yatağının yüzde 17.89’unun ve yoğun bakım yatağının yüzde 18.54’ünün üniversite hastanesinde bulunduğunun bilgisini verdi.

AĞUSTOS 2013

31


HABER

Odak Noktası Hastalar Oldu

DR. REŞAT BAHAT; “TÜRKİYE ÖYLE BİR CAZİBE MERKEZİ OLDU Kİ BUGÜN ULUSAL VE ULUSLARARASI BİRÇOK SAĞLIK MARKAMIZ VAR.”

Geçmişle günümüzü karşılaştıran Özsarı şunları kaydetti; “Eskiden odak noktası hizmet sunucularıydı artık hastalar oldu. Eskiden sistem parçalanmış yapılardan oluşuyordu artık entegre yapılardan oluşuyor. Artık bankaların bile hastane kurduğu dönemden kamu hastane birliklerine gelinmesi örneğini verebiliriz. Tanı ve tedavi eskiden can acıtıcıydı. Şimdi daha az can acıtıcı ve görüntü temelli oldu. Eskiden tıbbi yaklaşımlar, tedaviler herkese uyacak genellemeleri içeriyordu. Şimdi teknolojinin getirdiği avantajla kişiselleştirilmiş tıp oluşmaya başladı. Eskiden hastalıkları tedavi etmek amaçtı şimdi önlemek amaç haline geldi. Eskiden ödemenin riski hizmete göreydi ve daha çok ödeyicideydi şimdi kişiye ve teşhise göre hizmeti sunanda oldu. Eskiden hastaneler kâr merkezli gözüküyordu şimdi gider merkezi oldu. Eskiden hep aşırı kullanımı teşvik ediyordu şimdi neredeyse kullanmazsanız daha iyi olur noktasına gelecek. Eskiden ihtiyaç uzman hekimeydi şimdi genel hekime ihtiyaç oldu.

Kötüye Kullanım İçin Önlem Almalıyız Artık kişisel tıp giderek gelişiyor. Yalnız bir şey var sağlıkta kötüye kullanım da artıyor. Kötüye kullanıma da önlem bulmak zorundayız. Başkan Obama 2009 yılında bir projeksiyon yapmış. Demiş ki 2008’de ben sağlık için 2.4 trilyon dolar harcıyorum, gayri safi yurt içi hasılamın yüzde 16’sı ama 2018’de bu 4.4 trilyon dolara gelecek, gayri safi yurt içi hasılamın yüzde yirmisi. Bunun yüzde 10’unu da kötüye kullanım. O zaman buna önlem almalıyız.

Sağlık Harcamaları Artacak Sağlık hizmetleri öyle tehlikeli hizmetler ki tarifeli uçuşlardan, nükleer enerjiden hatta dağa çıkıp dağdan atlamadan bile daha tehlikeli. Bu yüzden böyle tehlikeli hizmetlerde hasta güvenliğini çok öne almamız lazım. Burada para da önemli değil. En çok para harcayan ABD’deki memnuniyet oranları düşük. Türkiye’de 65 yaş üstü nüfus iki misline ulaşacak. Bunları da dikkate almalıyız. Çünkü insan hayatının 65 yaşından sonrası toplam hayatında yapılan sağlık harcamasının neredeyse yüzde 50’sine tekabül ediyor. Yani nüfus yaşlandıkça nüfusa yapılan sağlık harcaması da artıyor. Bu arada hekime başvurma sıklığı da artıyor. Peki ne yapmalıyız? Eğitim ve araştırmanın asıl olduğu üniversite hastanelerinde bilgi ve teknolojiye dayalı bir sistem kurmalıyız. Eksiklerimizi dile getirmek anlamında da bu çok önemli. Çünkü eğitim ve araştırma yapan ve hasta için son başvuru noktası olan üniversite hastanelerinde hem stratejik, hem çağdaş, hem de örnek ve öncü bir bilgi ve teknoloji geliştirebilmeliyiz.

Aynı Duyguları da Paylaşmalıyız Üniversite ile toplum, sanayi ve devlet iç içe olmalı. Sadece teknolojiyi kullanmakta değil üretmekte de iç içe olmalı ki bu üretilen teknoloji markalaşarak pazarın, ilgili sektörün işine yaramalı.

32

AĞUSTOS 2013


Üniversite hastanelerinde neler yapmak gerekiyor? • İnovasyonu öne çıkarmak gerekiyor. • Sayılarla değil çıktılarla, etkilerle uğraşmalı üniversite hastaneleri. • Birlikte yönetim olmalı. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin olduğu yerde Sağlık Bakanlığından yararlanılabilmeli. Üniversite hastanelerinin olduğu yerde üniversite hastanelerinden yararlanılabilmeli. Dolayısıyla kamu özel ayrımı yapmadan kamu yararını temin edebilmeliyiz. Bunu da sürdürülebilir bir modelle oluşturmalıyız. • Kamu, özel ve üniversite üçlüsünü güçlendirerek sürdürmeliyiz. • Sadece aynı dili konuşmamız yetmiyor aynı duyguları da paylaşabilmeliyiz.”

Özel Sektör Hizmet Sunumunun Yüzde 30’unu Sağlıyor Özel hastanelerdeki gelişmelerden bahseden OHSAD Başkanı Dr. Reşat Bahat eskiden 150 hastanesi olan özel sektörün şu anda 550’yi geçtiğinin bilgisini verdi. Özel sektörün bugün 21 bini doktor olan 200 bin sağlık çalışanın ve 10 milyar dolarlık cirosunun olduğunu vurgulayan Bahat sözlerini şöyle sürdürdü; “Yatırım miktarı milyar dolar ve özel sektör Türkiye’deki sağlık hizmet sunumunun yüzde 30’unu gerçekleştiriyor. Sadece geçen yıl Sosyal Güvenlik Kurumuna 92 milyon muayene yapılmış. Çok ciddi sayıda akredite hastanelerimiz var. Amerika’dan sonra en fazla JCI akreditasyonu alan ülkeyiz. Hem Sağlık Bakanlığı, hem SGK, hem de yabancı akreditasyon kurumları Türkiye’deki sağlık sektörünü ciddi derecede denetliyor.

On Yılda Çok Değişti Türkiye’de ileri teknoloji ve beceri gerektiren konularda özel sektör hizmet sunumunun yüzde 50’ye yakınını tek başına gerçekleştiriyor. Bunlar bir günde olmadı. Türkiye on yılda çok değişti. SGK özel hastanelerden hizmet satın almaya

başladı. Sektör önünü gördü ve çok ciddi yatırımlar yaptı. Burada asıl kriter hizmeti sunanla satın alanın kuvvetler ayrılığının sağlanmasıydı.

Birçok Sağlık Markamız Var Eskiden uçaklar yurt dışına hasta taşırdı. Şimdi bu uçaklar bize hasta taşıyor. Türkiye şu anda 1 milyar dolara yakın sağlık turizminden gelir elde ediyor. Hükümetimizin 2023 vizyonu ile beraber bu rakamın 10 milyar dolar civarında olacağı beklentisindeyiz. Türkiye’nin altyapısı var. Çok güzel üniversite hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri, kamu hastaneleri, özel hastaneleri var. Türkiye öyle bir cazibe merkezi oldu ki bugün ulusal ve uluslararası birçok sağlık markamız var. Bunlar bizim gururumuz ve göreceksiniz bunlar daha da artacak. Yabancı yatırımcılar özel sektöre ciddi para yatırdırlar ve ciddi olarak girdiler. Bizim yatırımcılarımız da hastane açmaya ve para yatırmaya başladılar. Hastanelerimiz borsaya açıldı ve borsada işlem yapan üç dört tane grubumuz var. Bunlar Türkiye için çok ciddi ve büyük gelişmeler. Türkiye, dünyada en az cepten sağlık harcamasının olduğu ülkelerden bir tanesi. Tabii daha önemlisi vatandaşımız bu sitemden ciddi olarak memnun.

DR. ŞUAYİP BİRİNCİ; “STRATEJİK KARARLAR VERDİKTEN SONRA KAYNAKLARI VERİMLİ KULLANIRSANIZ NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİNE ULAŞIRSINIZ.”

Sıkıntılarımız da var ama bu kadar büyük devrimi yapanlar konuşarak bu sıkıntıları çözecektir. Tek satın alıcının olduğu yerde 3 bin hizmet sunucusu varsa piyasa değişmiyor.

Siyasetçiler Sağlıkla İlgilenmeli Dünyada insanların en çok ilgilendiği bir numaralı konu din ikincisi ise sağlık. Sağlığa el atmayan hiçbir siyasetçi ya da iktidar ayakta kalamıyor. Hiçbir sağlık çalışanı siyasetçilerin sağlıkla ilgilenmemesini hayal etmemeli. Bu yanlışı on yıl önce yaptık ama işe siyasilerin eli dokunduğunda vatandaşın memnuniyetinde çok ciddi artışlar oldu. Tabii ki bunlar bizim için sorunlar da yarattı ama siyasetçiler her zaman

AĞUSTOS 2013

33


HABER

RADYASYON ONKOLOJİSİNDE KULLANILAN İLERİ TEKNOLOJİK SİSTEMLER • • • • • •

Tomoterapi Cyber Knife Gamma Knife Trilogy Rapidarc Cochlear Implant

ÜLKEMİZDE KULLANILAN TIBBİ CİHAZ TEKNOLOJİLERİNDEN ÖRNEKLER • • • • • •

Robotik Cerrahi Da Vinci: Robotik Sistem Rönesans Robotu Yürüme Robotu RoboGait Hiperbarik Oksijen Tedavisi

sağlıkla ilgilenecekler ve biz de her zaman sorunlarımızı siyasetçilerle çözeceğiz. Sadece İstanbul’daki tomografi sayısı Hollanda’nın tümünden daha fazla. Tabii ki bütün bunlarla insanlara şifa dağıtıyoruz, tedavi ediyoruz.”

Tıbbi Cihaz Teknolojileri Tanı, Tedavi Amaçlı Kamu hastanelerindeki gelişmelerle ilgili sunum yapan İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Şuayip Birinci artık dünyada olup da Türkiye’de olmayan sofistike tanı ve teşhis cihazlarının olmadığını ifade etti. Hangi teknoloji dünyaya gelmişse çok hızlı sürede Türkiye’de olabildiğini ve bazen aynı zamanda olabildiğini belirtti. Birinci şu görüşlere yer verdi; “Stratejik kararlar verdikten sonra kaynakları verimli kullanırsanız nitelikli sağlık hizmetine ulaşırsınız. Bu da sağlık bilişim teknolojilerinin sunacağı altyapı ile mümkün olabilir diye düşünüyoruz. Türkiye’de tıbbi cihaz teknolojileri tanı, tedavi amaçlı olabiliyor. Bilişim teknolojileri tanı tedavi ve işletme süreçleriyle ilgili.

İlaç İade Süreçlerinde Ciddi Kayıplar Var İlaç yönetim sistemleri bizim için ciddi bir konsept ve ciddi anlamda pazarda yer almaya başladı. Özel sektör ağırlıklı olmak üzere kamuda da ilaç yönetim sistemlerine ağırlık verilmeye başladı. Çünkü özellikle ilaç iade süreçlerinde ciddi kayıplar var. Hasta güvenliğini arttırmak adına bu sistemlere hızlı bir şekilde geçiyoruz.

Yoğun Bakım Yönetim Sistemleri Artık yoğun bakımlar kağıtsız. Her şeyin elektronik ortamda kaydedildiği ve sürecin tamamıyla elektronik ortamda takip edildiği yoğun bakımlarımız var.

Sosyal Medya İletişim Uygulamaları 34

AĞUSTOS 2013

Kendi birliğimden örnek veriyorum. Hastanelerimin herhangi birinin adının geçtiği facebook ya da twitter mesajı hemen bana gelir. Mesaj yazan kişiyi hiç rahatsız etmeden hemen eleştirisini ilgili birime göndeririz. İlgili kişi hastanın işini kolaylaştırır, algısını yönetir. Belki tedavisini çok iyi yapılmıştır ama onun kurumumuz hakkındaki değerlendirmesini yanlış bir noktaya taşıyabilir. Bunları düzenleme şansına sahibiz.

Tıbbi Cihaz Yönetim Sistemleri Artık bu kadar cihazın yer aldığı ülkemizde cihaz başına iş yükünün çalışması ve bu kaynağın yabancı ülkelere gitmemesi, cari açığa katkıda bulunmaması, bu sebeple de gerçekten cihaz başı çalışmak ve cihazları verimli kullanmak gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bizim Kamu hastane Birliğinde ciddi bir şekilde cihaz yönetim sistemi çalışmakta. Bu da yerli bir çözüm.

Merkezi Laboratuvar Uygulaması Bu projeye hazırlanırken benzer yurt dışı projelerini inceledik. Kendi hastanelerimizin çözümlerine baktık. Özellikle özel sektörde bu konuda yatırım yapmış laboratuvar sahipleri var. Hedefler ve performans indikatörlerini belirledik ve yolumuza çıktık. İlk başta bir merkezi laboratuvar kurgusu gerekiyordu. Hastanelerde küçük uydu laboratuarlar, mevcut acildekilerden daha genişletilmiş laboratuarlardı. Bir de hasta başı testlerdi, zaten şu anda rutin yaşanan bir süreç. Bunu yaparken tahlillerin ne kadarını hastanede ne kadarını merkezi laboratuarda ve ne kadarını da tamamıyla dış laboratuarda çalışmamız gerektiğine karar verdik. Tahlillerin sayısına göre satın aldıracağınız cihazların maliyetini hizmet alımında size yükleyecekleri için bütün bunların detaylarını çalışmak durumundasınız. Tabii bizim en büyük amacımız kaliteden ödün vermeden verimliği arttırmak, maliyetleri düşürmekti. Bu amaçta laboratuvarı konsulde ederek


cihaz sayısını azaltmayı hedefledik. Çünkü laboratuar hizmetinde cihaz maliyeti karşımıza ciddi bir maliyet olarak çıkıyor. Mevcut bulunduğumuz alanda yüzde 90 tesislerimiz 7 km’lik dairenin içinde. Ne kadar tetkikimizi merkezde çalışacağımızı hesapladık. Bunu hesaplamak mutlaka gerekiyordu çünkü eğer firmalara şartname aşamasında iyi şeyler vermezseniz, hepsi maliyetlerinizi çok yüksek hesaplarsa hedefinize ulaşamazsınız ve ciddi maliyetlerle karşı karşıya kalırsınız. Çok detaylı çalıştık. Cihaz adetleri 242’den 187’ye düştü. Zaten en büyük maliyet avantajımız burada oldu. Planlanan iş akışında kuryenin her saatte bir numune taşıması var. Normalde bunu dört beş kere yapılmasını gerektiğini beyan ettik ama herkes kendi cihazının pik değerini düşük seviyede tutmak için belki yarım saatte bir numune taşıma ihtiyacı hissedecek. Gün içinde tüp gelişlerinin saatlerini hesapladık ve mevcut cihaz parkının minimum düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik talip olan firmalara projeksiyon sunmaya çalıştık.

Tele Tıp Türkiye’de ciddi insan kaynağı problemi var. Sağlık personelinin başındaki yük o kadar arttı ki artık tele tıp uygulamalarına ağrılık verme ihtiyacı hissettik. Bir tele tıp portalı projesini başlattık. Temel amacımız radyologların iş yükünü dağıtmak. Yine çalışan sayısı az olduğu için oluşan problemi önlemek adına gece ve acil raporlama sistemi getirmek.

Merkez Laboratuvar Sonuç Verme Hedef Süreleri Test Grup

TAT Hedefi

TAT Hedefi (Dak)

Hematology

2.5 Saat

150

Sedimantasyon

2.5 Saat

150

Biyokimya

4 Saat

240

Makroelisa

4 Saat

240

IA

6 Saat

360

HBA1C

4 Saat

240

Trombosit Fonksiyon Test

24 Saat

1,440

Vitamin D

72 Saat

4,320

Alerji

72 Saat

4,320

Mikroelisa

72 Saat

4,320

Kan Kültürü

72 Saat

4,320

Prenatal

72 Saat

4,320

Lymp Alt grup

Ertesi Gün ( 16:00)

İlaç düzeyleri

Ertesi Gün ( 16:00)

Protein Elektroforez, Leukemia, Lenfoma Immun , GCMS, Hb Variant, IFA, PLR

7 Gün

10,080

Phenalanine, Katekolamin, TBc, Citrate, Oxalat

>15 Gün

21,600

*Ortalama Numune Taşıma Süresi 30 Dakika

Kan Toplama Zamanları

Neden Tele Tıp Portalı?

7:00

• İleri bilgi gerektiren filmleri üst radyologlara birlikte okuma ya da onlara okutma şansını elde etmek,

• Raporlama sürelerini kısaltmak,

10:00 12:00

• Kurumlar arası görüntü paylaşımını sağlamak,

• Görüntü ve rapor kalitesini standardize etmek, • Devamlılık ve bilgi bütünlüğü,

• Gereksiz tekrarların önlenmesini sağlamak,

16:00

• Filmsiz ve kağıtsız hastaneler”

• Online konsültasyon imkanı,

AĞUSTOS 2013

35


R Ö P O R TA J

Ekolojik Yaşam Aynı Zamanda Ekonomik Bir Yaşamdır İnsanın tüm yaşayan ve yaşamayan varlıklarla olan ilişkisini toparlayan bilim dalı ekolojidir

ERKAN ŞAMCI

21. yüzyılda yaşam şekli, yiyecekler, içecekler ve bunun gibi birçok şey değişti. Belki hayatımız kolaylaştı yaşam kalitemiz yükseldi ama bir yandan da her geçen gün yavaş yavaş zehirlendik. Ekolojik yaşam üzerine çalışmaları olan Erkan Şamcı ile bir sohbetimiz oldu. Daha kaliteli yaşamak adına küçük değişimlerle nasıl sağlıklı bir hayat sürebileceğimizi okurlarımıza anlattı.

Ekolojik hayat teriminden bahseder misiniz? Ekoloji aslında bir ilişkinin adıdır. İnsanın tüm yaşayan ve yaşamayan varlıklarla olan ilişkisini toparlayan bilim dalı ekolojidir. Günümüzde ekoloji terimi bir parça çevrecilikle özdeşleştirildi. Kimyasalların hakim olduğu, dünyanın git gide kirlendiği bir dönemde insanlarda doğala, doğal olana karşı bir ilgi, alaka başladı. Bu ilgi, alaka da insanların bir parça ekoloji bilimine yönelmelerine yol açtı. İnsanlar çeşitli sebeplerden dolayı doğadan kopup şehir hayatında yaşamak zorunda kaldı. Ama kökenimiz toprak ve köy. Şu anda havalar güzel, akşam üzeri

36

AĞUSTOS 2013

sahillere, yeşillik alanlara çıktığınızda kilometrelerce yeşil alanların her bir metrekaresinde piknik yapan, çimlere yayılmış insanlar görürsünüz. Bu manzara insanların aslında dört duvar arasında nasıl sıkıldıklarını, nasıl doğayı özlediklerini bize gösteriyor. Burada aslında bir uyarı, bir talep var. Yıllarca hayatı kolaylaştırdıklarını söyleyen insanlar para kazanma amaçlı bir sürü mal lanse ettiler. Sözüm ona hayat kolaylaştı. Bir düğmeye bastınız çamaşır yıkandı, bulaşık yıkandı. Daha sonra tasarruf adına mantolanmış, enerjiyi dışarı bırakmayan çift camlı binalarda çok katlı gaz odaları yapıldı. Bu binalar inşaat kimyasalları ile yapıldığı için bina ısınmaya başladıktan beş ile on sene arasında gaz vermeye başladı. Sözüm ona mantolama olduğu için gazı dışarı veremedi. O güzelim mobilyaların parlak cilaları hepimizi zehirlemeye başladı. Laminant parke diye ayaklarımızın altına döşenen suni tahtalar formaldehit ile yapıldı. Isındığında çok zehirli olabilen bu gaz da evin içine dolmaya başladı. Duvarlar nefes alamayan saten boyalarla boyandı. Tasarruf lambaları takıldı hepsi


RÖPORTAJ

SARE KUŞ

bütün gece yoğun bir şekilde radyasyonu üzerimize yaydı. Cep telefonlarından, bilgisayar ekranlarıyla, koca koca plazma televizyonlarla, elektrikli küçük ev aletleriyle evimizi manyetik bombardıman altında bıraktık.

Günümüzde orta yaşlı insanların aslında gönüllerinin bir köşesinde doğaya dönme arzusu var. Ama yeni nesiller doğadan korkar durumdalar. Günümüzde çocukların önlerinde birer bilgisayar verilip beton odalar içine konmuş. Yatağı bile araba şeklinde altından bir sürü kablo geçiyor. Bu çocuklar çileğin fabrikada yetiştiğini zannediyorlar. Hiç ağaca çıkmadan büyüyen bir nesil var. Konservelerle beslenen, bütün hayatın o oyun ekranlarında döndüğünü zanneden, rengi soluk, çoğu obez olma yolunda ilerleyen bir nesil...

Deterjan firmaları reklam yaparken insanların zayıf noktalarını kullanıyorlar. Çocuk sağlığından bahsediyorlar, bu konuda yorumlarınız ne olacaktır? Annelik, dünyadaki en yüce duygudur. O kadar yücedir ki onun ötesinde bir koruyuculuk duygusu olmaz. Bir tavuk bile civcivlerini korumak için kediye, köpeğe kafa tutar. Ama günümüzde reklamlarla annelik duygusu öyle kötü yönlendirildi ki artık anneler çocuklarının elini bir yere sürse mikrop alıp, hasta olacağından korkuyor. Evinde hijyen gerekliliğinin şart olduğunu düşünen bir anne grubu yetişti. Ben titizim, ben hijyeniğim diyen tüm anneleri mümkün olsa toplu olarak hastaneye götürüp tedavi ettirsek. Çünkü hijyen adına yapılan tüm uygulamalar aslında insanları, çocukları öldürmeye yönelik. Her yerde söylüyorum en iyi anneler çingenelerdir. O kadar sağlıklı çocuk yetiştirirler ki bizim çocuklar rüzgar esse hasta olurken onların çocukları karda yalın ayak yürüyüp hasta olmazlar. Titiz anne çocuğun ba-

ğışıklık sistemini yıkıp, çocuğu dünyada mikroplara karşı büyük hassasiyet içerisinde bırakan annelerdir. Her fırsatta çocuğunun elini anti bakteriyel sabunla yıkayan anne, çocuğu öldürmektedir. O anne televizyon reklamlarıyla tuvaletin içinde öcüler çıkacağını zannediyor. Çünkü bakteriler düşmanmış gibi gösteriliyor, anti bakteriyel ürünler yapılıyor. Oysa ki sayısal anlamda bizler birer bakteriyiz. Çünkü vücudumuzda on trilyon insan hücresi taşırken, yüz trilyonu aşkın bakteri taşıyoruz. Bu ne demektir anti bakteriyel ürünler aslında anti insan ürünlerdir. Bugün tıp yeni bir organ bulundu diye lanse ediyor. Bu bağırsaklarımızın içinde bulunan bakteri kolonileri. Çünkü bunların büyüklük ve yaptığı işlev açısından hayati bir organla hiçbir farkı olmadığı açıklandı. Bağırsaklarımızın içinde yaklaşık 1.5 kilogram bakteri var. Vücudumuzun tüm sistemini ayakta tutan bu bakterilerdir. Ama tıpla alakası olmayan bazı insanlar lavman yaptırarak iç temizlik/kozmik temizlik saçmalıkları adı altında bu bakterileri boşaltıyor. Allah sanki kusurlu yaratmış da bazı kurnazlar bunları düzeltiyor. Zaten sayılarının azaltılması gerektiğinde ishal olarak onu halledebiliyoruz. Sistem çalışıyor. Dışarıdan müdahale etmeye gerek yok.

ERKAN ŞAMCI KİMDİR? Erkan Şamcı; Ziraat Mühendisi, Botanika Bitki Kültürü Okulu Eğitmeni, Ekoloji Düşünürü, Ekolojik Yaşam Uzmanı, Araştırmacı, Aktivist, Mucit (Çok sayıda patent sahibi), Yazar, Radyo ve TV Programcısıdır. 15 farklı patent ve faydalı modelin de sahibi olan Şamcı, 3 mesleki kitabı, 100’ün üzerinde TV programı ve radyo yayını yapmıştır. Halen Botanika Bitki Kültürü Okulu’nda eğitmen olarak mesleki yaşantısını sürdürmektedir.

DİŞ MACUNU ASLINDA ŞEKER KATILMIŞ DETERJANDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. AĞUSTOS 2013

37


R Ö P O R TA J

SİNEK İLACI ALIP EVİN HER YERİNİ ZEHİRLEYECEĞİME BİR FISFISIN İÇİNE SEKİZ ON DAMLA OKALİPTÜS YAĞI KOYAR EVİME SIKARIM HEM MİS GİBİ KOKAR HEM DE SİNEK GELMEZ.

Günümüzde birçok şeyin zararlı olduğunu bildiğimiz halde kaçınılmaz olarak tesiri altında kalıyoruz. Bu bağlamda ekolojik yaşam anlayışı yok diyebilir miyiz? Çok doğru söylüyorsunuz. Bugün insanların yaşam koşulları oluşturulurken hiçbir şekilde ekolojik sistemler göz önünde tutulmuyor. Ya da enerji tasarrufu ile ekoloji birbirine karıştırılıyor. Ekoloji biliminin hizmet alanı özellikle insanlardır. Bir ev yaptım kullandığım her şeyden enerji tasarrufu yapıyorum diyorsanız ama bu tasarruf ettiğiniz her şey üzerime radyasyon püskürtüyorsa ben ne yapayım öyle ekolojiyi. Bugün hasta bina sendromu diye bir hastalık var. Binalar hasta ve bizi hasta ediyorlar. Binalar insanların yaşam koşullarını öyle bozarlar ki havalandırma sistemlerinin mevcut havayı soğutup üzerimize püskürtmeleri hasta olmamız için yeterli bir sebeptir. Bunların da tedbirleri vardır. Ben gitmeyin, kullanmayın, sürmeyin dediğim her şeyin alternatifini söylüyorum. Uzmanlık da bunu gerektirir. Çok katlı binalarda oturuyorsanız hayatınızı kurtaracak şey camları açmak, bol miktarda bitki yetiştirmektir. Mümkün olduğu kadar alt katlarda oturmayı tercih edin. Kapalı mekanlarda geçirdiğiniz vakti azaltmaya çalışın. Kapalı mekanlarda spor yapmanın çok da bir esprisi yoktur. Ekolojik yaşama ilişkin yapılacak çok basit ama çok değerli şeyler var. Ekolojik yaşam aynı zamanda ekonomik bir yaşamdır. Çünkü harcadıklarımızın çoğu hayatımıza kattığımız zehirlere ödediğimiz paradır. Hayatımızı deterjanla, kozmetik ürünlerle, böcek ilaçlarıyla zehirleriz. Dikkat edin böcek ilacı. Bizim evdeki böcekler hasta mı oluyor ki ilacı verince iyileşiyor? Hayır, bizi kandırıyorlar. Bunun adı böcek zehridir. Ama zehir denince satamayacağı için ilaç diyor. Güzelleşmek için makyaj yapıyoruz aslında bizi çirkinleştiren şeyler. Söz gelimi ruj kullanıyoruz. Rujun içerisinde 28 tane zehir var. Bir kadın bir yıl boyunca asgari

38

AĞUSTOS 2013

3.5 kilogram ruj yiyor. Kirpikler güzel olsun diye rimel sürüyoruz oysaki içerisinde arsenik var. Evimizde temizlik yaparken kullandığımız malzemeler görünen kirleri temizliyor ama kimyasal kirlilik bırakıyor. Bir evin içerisinde çamaşır suyu kullanılıyorsa o evin içerisindeki insanların sağlıklı olma olasılığı yüzde sıfırdır.

Bunları en aza indirgeyecek ipuçları nelerdir? Mesela kudurmadıysanız ağzınızdan köpükler çıkması doğru bir şey değildir. Diş macunu aslında şeker katılmış deterjandan başka bir şey değildir. Kullanmayın, çocuklarınıza da kullandırmayın. Karbonatla çok güzel temizlenebilir ve hatta balla fırçalayarak diş eti sağlığı da sağlanabilir. Sadece ikiye kesilmiş bir limonla bütün bulaşıklar tertemiz olabilir. Sinek ilacı alıp evin her yerini zehirleyeceğimize bir fısfısın içine sekiz on damla okaliptüs yağı koyar evime sıkarım hem mis gibi kokar hem de sinek gelmez. Bu kadar mı zor? Evinizde çiğnediğiniz sakızın içinde zehri sürekli emdiğinizi ben biliyorum. Televizyonda, dergide, sokakta, otobüste yanıma oturana anlatmak benim mükellefiyetim.

Peki o zararlı bu zararlı nasıl yaşayacağız şeklinde sorular geliyor mu? Sürekli geliyor, hepsinin alternatifini söylüyorum. Evde deterjan o kadar kolay yapılır ki hem de bir dünya para verdiğiniz deterjanın altıda bir fiyatına gayet sağlıklı bir deterjan yapabilirsiniz. Bir damla ile bin tane tabak temizlediğini söyleyen deterjan firması aslında doğruyu söylüyor. Bugün deterjanla yıkadığınız bir çay kaşığını bile 18 litre suyla ancak durulayabilirsiniz.

Bu ipuçlarını kitabınızda daha ayrıntılı anlatıyor musunuz? Ekolojik Temizliğin Kitabı, pratikleri anlatan bir kitap oldu. İnsanlar da ilgi gösterdi, bana dua ettiler. Şimdi ikinci büyük zehrin kitabını yazıyorum. Kozmetik. ■



SEKTÖRDEN

Bıçakcılar Ar-Ge Çalışmaları İle Öne Çıkıyor Ar-Ge merkezinin kurulmasının en büyük sebebi dünya pazarına hitap eden inovatif ve yeni ürünlerin geliştirilmesi Bıçakcılar, piyasaya sunacakları yeni ameliyat masasından cerrahi aspiratöre, gelişmiş modeli ile hassas idrar torbası Ürimetre 500’den kalp cerrahisinde kullanılan Aortik Punch’a kadar Ar-Ge departmanlarında geliştirdikleri ürünlerle faaliyetlerini sürdürüyor. Var olan ürünlerini geliştirirken yeni ürünlerin Ar-Ge’si için de kolları sıvayan Bıçakcılar’ın İcra Kurul Başkanı Sadrettin Dai ile Ar-Ge çalışmalarını konuştuk.

Üretiminizden kısaca bahseder misiniz? S A D R E T T İ N DA İ

BIÇAKCILAR, İCRA KURULU BAŞKANI

HEDEF 70 MİLYON $ “Üretimini yaptığımız ürünlerden gerek tek kullanımlık ürünler gerekse tıbbi cihazlara baktığımızda toplam üretimimizin yüzde 50’sini yurtdışına ihraç etmekteyiz. 80’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Bıçakcılar cirosu olarak baktığınız zaman da 2013 yılı hedefimiz 70 milyon dolar ciro yakalamak. Buna iç pazar da dış pazar da dahil.”

40

AĞUSTOS 2013

Üretimde tek kullanımlık ürünler ve tıbbi cihazlar olmak üzere iki ana grupta ürün yelpazemiz var. Bunun yanında yurt dışından ithal edip Türkiye’de mümessilliğini yaptığımız ürünler mevcut. Üretimini gerçekleştirdiğimiz tek kullanımlık ürünlerde ve tıbbi cihaz alanında yeni ürünler geliştirmekteyiz. Hali hazırda bir Ar-Ge departmanımız bulunuyor ve bunu da hızla geliştirmekteyiz. Bir Ar-Ge merkezi olma yolunda hedeflerimiz var.

Ar-Ge çalışmalarınız sonucunda geliştirdiğiniz yeni ürünlerden bahseder misiniz? Tıbbi cihaz alanında piyasaya sunmak üzere olduğumuz yeni bir ameliyat masamız var. Lasmanı bu yıl içerisinde gerçekleşecek. Yeni çıkardığımız ve en son Expomed Fuarında tanıttığımız cerrahi aspiratörü,

Bıçakcıların knowhow’ı ve Türk endüstriyel tasarımı sonucu ortaya çıkan bir ürün. Ayrıca cerrahi aydınlatmaya yönelik bazı çalışmalarımız var. Tıbbi cihaz alanında yeni ürünlerimiz de geliyor. Bunların yanında tek kullanımlık ürünlerde yine yeni trend cerrahi uygulamalara hitap eden bazı özel ürünler geliştiriyoruz. Mevcut ürünlerimizde modifikasyonlar var. Örneğin Ürimetre 500. Bu ürünün yeni modeli geliştiriliyor. Tamamen kendi tasarımımız. Kullanıcıya çok büyük kolaylıklar sağlayan, pratikliği ve güvenliği ön planda tutan bir ürün. Yılın son çeyreğinde Medica Fuarında bunu da tanıtıyor olacağız. Aynı zamanda kalp cerrahisinde kullanılan Aortik Punch gibi yeni bir ürünümüz var. Bu şekilde Ar-Ge faaliyetlerimiz devam ediyor.

Ar-Ge Merkezi olma yolunda hedeflerden bahsettiniz... Evet, Türkiye’de sağlık alanında bir Ar-Ge merkezi kurma hedefimiz var. Ar-Ge merkezi statüsü taşıyabilmek için bu merkezde çalışacak minimum full time çalışan sayısı şu anda 50 kişi olmalı. Sanayi Bakanlığı’nın belirttiğine göre yeni bir kanun hazırlığı var ve bu sayı 30’a düşüyor. Bu bizim açımızdan çok önemli. Zira bizim çapımızda kuruluşlar için bu kadar kişiyi full fime çalıştırmak kolay bir iş değil. 30 daha makul bir rakam. Bu kanunun hızlıca çıkması bu faaliyetlerimizi destekleyecek.


RÖPORTAJ

>Igel Screen

Ar-Ge merkezi Bıçakcılar’ın bünyesinde mi çalışacak? Bıçakcıların bünyesinde olacak. Ancak şirketin içinde bir otonom bir yapı. Bu proje Bıçakcılar’ın geleceği açsından başlı başına bir kilometre taşı. Artık tüm dünyada iş ölçek ekonomisiyle gidiyor. İşi ne kadar büyük yaparsanız birim maliyetlerini o kadar fazla düşürüyorsunuz. Artı penetrasyonu da o kadar fazla artırma imkanınız oluyor. Bunu yapabilmeniz için mevcut ürünlerin yanında yeni ürünler de geliştirmeniz gerek. Medikal sektörde yeni ürün geliştirmek uzun zaman alan testler yapmak ve inovasyon gerekiyor. Ar-Ge merkezinin kurulmasının en büyük sebebi yeni ürünlerin geliştirilmesi ve dünya pazarına sunulması.

Ar-Ge çalışmalarınızda nereden besleniyorsunuz? Şirketimizin direkt satış ve pazarlama kanallarının olması bizim için çok önemli bir bilgi kaynağı. Muhakkak ki hekimlerden görüş alıyoruz, bu işin kaynağı onlar… Bünyemizde çalışan Ar-Ge uzmanlarının görüşleri, satış pazarlamadaki arkadaşlarımızın yorumları, piyasadan aldıkları feed backler çok önemli. Sahadan bu anlamda önemli bilgiler ediniyoruz. Hekimlerden hemşirelere kadar yerli ve yabancı üyelerde, Ar-Ge uzmanlarından oluşan bir danışma kurulumuz var.

>New I-Gel in Cradles

Üniversitelerle birlikte çalışmalar yapıyoruz. Şu anda TÜBİTAK destekleriyle de üniversitelerle iş birlikleri destekleniyor. Bu önemli bir adım. Teknoloji Bakanlığı ve TÜBİTAK’ın çok önemli destekleri var. Hakikaten devletin şu andaki destekleri gayet tatmin edici. İşleyişin de biraz daha hızlandırılmasını ve kolaylaşmasını ümit ediyoruz.

Türkiye’de yeterli bir ArGe faaliyeti olmadığından üreticilerin geleneksel tıbbi ürün üretiminin ötesine gitmediğini söylesek doğru olur mu? Türkiye’de bizim branşımızdaki şirketlerin maalesef yoğun Ar-Ge faaliyetleri olamıyor. Bunların en büyük sebebi finansal koşullar. Bunun yanında tıbbi alanda bir Ar-Ge elemanı bulmak çok kolay değil. Araştırma ve geliştirmeye merak duyan ve bu konuda uğraş veren çok kıymetli hekimlerimiz var. Bu kişilerin bazı çalışmaları oluyor. Ancak bunun yanında firmalar için Türkiye’de Ar-Ge faaliyetleri yapılması çok kolay faaliyetler değil.

İhracatla ilgi neler söyleyeceksiniz? Fuarlara katılıyor musunuz? Her yıl iki uluslararası fuara katılıyoruz. Düsseldorf’da Avrupa ve Batı pazarlarına hitap eden Medika Fuarı diğeri de Dubai’deki Ortadoğu, Asya ve Afrika pazarlarına hitap eden Arap Health Fuarı. Bunun yanında bayilerimizle birlikte lokal fuarlara da katıldığımız oluyor. Bayilerimizle birlikte geniş bir networkumuz var. Bunun dinamik ve canlı tutulması nihai müşterilerimize de ulaşmamız için

FUNDA ÇAMÖZÜ

önemli. Sağlık sektöründe üreticilerin bir ülkeye bağlı kalmaması gerek. Muhakkak global bir oyuncu olmak gerekiyor ki o scale ekonomisini yakalayabilesiniz. Çok rekabetçi bir pazardayız ve burada maliyet avantajını yakalamak çok önemli. Hem kalite gereklerini en iyi uyan ürünleri çok uygun fiyatlarla sunmanız için belli bir volüme ulaşmanız gerek. Bu da ancak ihracat pazarlarına açılmakla oluyor. Bıçakcıların güçlü bir ihracat altyapısı ve buna yönelik dağıtım kanalları var. Biz de bunlardan istifade edip ürünlerimizi dış pazarlara sunuluyoruz.

Türkiye’nin uluslararası pazarlarda kaliteli ürünü uygun fiyata sunma şeklinde bir algısı var mı? Kalite ile fiyat bir yerde maalesef bizim sektörümüzde ayrılıyor. Kaliteli ürünleri pahalı fiyata satamıyoruz. Yine bu ürünleri rekabetçi koşullarda satmak gerekiyor. Türkiye’de bu anlamda bunda bir dezavantaj var. Avrupa’daki ihracatımıza baktığımız zaman onların bir derecelendirmeleri var; kalite için belli bir puan, ürün teslimatındaki güvenilirlik için belli bir puan ve fiyat için de başka bir puan. Bu puanları toplayıp öyle karar vermesi gerekiyor. Ancak Türkiye’deki kamu ihalelerinde bu böyle değil. Çok istisnai bir iki branş dışında çoğunda böyle değil. Ama usul nedir? Önce ürünler kabul ediliyor. Bu kabul edilmiş ürünlerde de fiyatı en uygun olanlar tercih ediliyor. Bu sistem biraz bir fiyatta yükseklik olduğu halde uzun dönemli maliyet açısından fayda sağlayacak bir ürün bile olsa bu ürünlerin elenmesine yol açıyor. O nedenle kaliteliyi destekleyen bir sistemimiz yok. Bununla birlikte Türkiye’de çok kaliteli ürün üreten ve dünyada kabul görmüş üreticiler var. Dünyada medikal ürünleri en iyiyi en uygun fiyattan vermek gerekiyor. Başka türlü rekabet şansı yok. ■

AĞUSTOS 2013

41


YA Z I

H AYAT I N İ Ç İ N D E N

GÖKHAN ÜMİT LALELİ

> gullaleli@gmail.com > twitter@gullaleli

Ceketi Giy mek Kolay da, Ya Taşıyab ilmek?

İnsanoğ lu sosya l bir varlı yal çevre k. Başta si mevcu ailesi olm t . B ak üzere günden unlara ö zel aidiy itibaren birçok so b e s- çok tleri var. unun far alınan be k biz çalışır D ın o d ğduğum beklerin ayız. Sev , en fazla uz iş mek için anne ya çıktığı ka biz yorulu b d başka ku izimdir. a babala dar ağla ruz. Çün caklar rına dön dıklarını kü en zo En güzel m ek adına bilirsiniz r ve meş ev, en gü B a u . v nları anla En güze a akkatli z ın ın çlü baba l t o m y akla övü uncak o , en iyi ye Okul çağ le n n ü u li m r, m n ek yapan aidiyetim dur. işin özün ına gelirs anne de izle iftiha e… iniz. En g ramı sizin ondadır. r ederiz. üzel çizg kidir. Öğ Ancak ge A id i fi iyet duy lm ve en retmenin dan bilg g u iy s iz u i çocuk p sizin göz iç ili kimse in d k e u o ro ru ü ld n g lu y üzde kah uğumuz oktur. O şlara karş sıralama kulunuz ramandır kişi, grup ı bizim d sında zir fa d . e ü , zümre, r O k n v s n ın o y e a ru d d n eki yerin a m ın retmenin m lu e ıy kurum, lu n ız klarımız güzel ok ? Bizim d i sağlam e söz söy v d a u a r. ll iğ la v arı Acaba b ranışlarım ini ve ne ştırmıştır leyenin v vardır. unların relere gö . Okulun ızın karş ay haline türdüğü a, öğıdakileri ! Sahiple n n n ü a Y m s a d ıl etkileşanmış b üşünüyo e vardır, Artık ail aidiyet ir olayı a r muyuz e ve ok k ? t a ra u l y ım dışındak başlar. H kısaca. Anadolu i çevred erkesin g ’da yaşlı e d ö e n b lü b ir bordo-m enimsem nü fethe amca Ha döner. A avi, sarı-la den iki re e fetihle c farizas ilesini et ri n ını yerin civert, sa nk vardır ra fı piyonu, n a t o e getirir rı-kırmız e . p S k la oyuncula iy adar Yeş r. Der ki: “E ah-beya ı. Sizin ta ve evine il r k ın z ö fe , ız y n lü hata yap kımınız d d futbol are S il e ıv r a d d c e ik ı n H k sa bilme ü a a it n s t n ibaren H an’ın eşi asının sü edin. Bug ya şamyerek ya acı Hasa ve çocuk per yıldız üpmıştır. n’ın ailes yanlışlar la larıdır. O On beşin r ıy d ın ız. Bugün i oldunu benim ü nlar den son z. Düne zerimde ra siyase Hasan’ın Vicdan s kadar ya n söylen t ile önce o orgulam ğ p lu ir t ığ k -k e k ın n, bugün ızı” olara ulaklar ta ız asının za par mı?” lerde ma k konuşu nışır, son den son manı ge d nevi bağ la ra iy ra c e d a “H lm n k a le . a e k r, c “Hasan’ın alp. Sa miştir he ı “Bak bak lılıklar ba görür, bir dece be nüz. Bu oğlu bun ! Bir de şlar. Yara başka se n, değil t d h ö u a t n ıl c y a e ı a n m o ı v ğlu olac Yaratan’d üm hacıl eriz. Onla mıza yön ak” diyec ar töhme an ötürü rın duasın vermek is ekler. t altında hoş Bilmem anlatab ı almak, teriz. k s il a ö d la zleriyle h ik mi? c a İş ve eş z k . ” ayatı- Ben amanı g onu seviy elmiştir. lah’ın na orum, be H epimizin sip ettiğ s n bu tak ubum d bir işi ve i sayıda d ımı tutuy e m gusu de e e k ş a i k v ç o orum, be a o la rd cukları. Y vam ede y. Acaba ır artık. A getirebil n buraya in r. o e lA iyor mu aynı sah m nnemiz, çocuklar e n mens ubiyetin iplenme yuz? Yap babamız ımız bizle m g e e d re t n ığımız d , kardeşle uysup oldu k re göre le r in nusunda i yerine oğru ve rimiz, eş ğumuz ç tabii ki d , kendi m imiz ve ni düşü yanlış h evreyle il ünyanın esleğimiz a n re iş e e b k n k il iliyor mu etlerin endirilere tatlılarıd e ve işye yuz? ır. İş kok değerle rimize to Hanımefe ndirildiğ z kondur itmayız. E ndiler, Be n yab yefendile ilmek? r… Ceke ti giyme k kolay d a, ya taşı42

AĞUSTOS 2013


HABER

SEKTÖRDEN

ÖMER DURAK

Türk Mühendislerinden Sağlık Hizmetlerinde Bir Devrim Kimlik sahteciliği Sosyal Güvenlik Kurumu Biyometrik Kimlik Doğrulama Projesi ile son buluyor Sağlık sektöründe adil hizmet dağıtımının önündeki en büyük engellerden biri olarak görülen “kimlik sahteciliği” Sosyal Güvenlik Kurumu Biyometrik Kimlik Doğrulama Projesi ile son buluyor. 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek uygulama sayesinde SGK bünyesinde sağlık hizmeti almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları eskisinden çok daha hızlı ve doğru hizmet alabilecekler. Sağlık hizmetlerinin dağıtım süreçlerinde devrim yaratması beklenen uygulamanın arkasında ise Türk mühendislerinin Ar-Ge çalışmaları yatıyor.

tandaşların parmak damar izi bilgileri SGK merkezinde bulunan sunucularda kriptolu olarak saklanacaktır. BioPOS cihazı, sağlık hizmeti almaya gelen vatandaşların parmak damar izleri ile T.C. kimlik numaralarını eşleştirecek ve hizmet almak isteyen vatandaşın kimliği onaylanıyor olacak. Böylelikle haksız hizmet alımının önüne geçilmiş olacaktır.

BioPOS ile Parmak Damar İzi Doğrulaması Nedir?

Parmak damar izi doğrulamasının yapılabilmesini sağlayan BioPOS cihazı modern teknolojileriyle dikkat çekiyor. Dünya standartlarında çift katmanlı güvenlik teknolojisini barındıran cihaz, vatandaşların kimlik bilgilerinin harici bir kaynak tarafından ele geçirilme riskini düşük seviyeye indiriyor. Wi-Fi ve 3G ile mobil kullanımı destekleyen cihaz, fiziksel bir mekana bağlı olmadan da kullanılabiliyor.

BioPOS ile parmak damar izi doğrulaması, her insanda benzersiz bir yapıya sahip olan parmak damarı izinin özel bir algoritma ile şifrelenip, Türk teknoloji şirketi Proline tarafından geliştirilen BioPOS cihazı ile analiz edilmesine dayanıyor. Sistem uygulamaya geçtiğinde vatandaşlar sağlık kuruluşlarına yapacakları ilk müracaatta danışma bankolarında kurulacak olan BioPOS cihazlarına parmak damar izlerini kaydettirerek sisteme dahil olacaklar ve va-

Türk Mühendislerinin Geliştirdiği Biopos Cihazı Hem Mobil Hem Güvenli

Tüm Türkiye’ye servis desteği, yeni T.C. Elektronik Kimlik Kartları ile entegrasyon Proline’ın 81 ilde 7/24 çalışan hizmet ağı ve servis noktaları sayesinde SGK’ya bağlı tüm hastanelerde kullanılabilecek olan BioPOS cihazının

bakımı ve servis desteği aksamayacak. Cihaz; 3 yıl içerisinde tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının cebine girmesi planlanan yeni T.C. Elektronik Kimlik Kartları ile de entegrasyon sağlıyor. Kolay kullanıma son derece elverişli bir arayüze sahip olan cihaz, teknoloji altyapısı ve güçlü donanım özellikleri ile kayıt ve doğrulama işlemlerini son derece hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor.

Önemli miktarda tasarruf sağlanacak Parmak damar izi çözümü sayesinde sahtecilik ve usulsüzlüğün önüne geçileceği için sağlık hizmetleri daha etkin ve daha kaliteli bir şekilde vatandaşlara sunulacak. Böylelikle kayıp ve kaçaklar en aza indirilebilecek ve kamu harcamalarında önemli oranda tasarruf gerçekleştirilecek. Sağlık hizmetlerinde yapılacak bu tasarruf, kaynakların da farklı alanlara yönlendirilebilmesini sağlayacak. ■

AĞUSTOS 2013

43


Yeşilçam’ın Sarışın Meleği

Filiz Akın

Yılların eskitemediği, gün geçtikçe değerine değer katan Yeşilçam’ın sarışın yıldızı, hanımefendi ismi Filiz Akın… 44

AĞUSTOS 2013


R Ö P O R TA J

Filiz Akın, sinemaya ilk adım attığı yıllardan bugüne, örnek karakteri, hanımefendiliği, yardımseverliği ve güzelliği ile birçok kişinin gönlünde taht kuran bir isim. SAYED için geçmişten geleceğe bir yolculuğa çıktığımız Akın, “İşitmeyen Kalmasın” isimli sosyal sorumluluk projesi için çalışıyor. İşte Filiz Akın ve bilinmeyenleri…

oyuncularla iş birliği, oyun kontrolü, oyunculuk, set ortamı ve çalışma şartları çok önemlidir. Bunları bilmeden oynamak; boşlukta yürümek gibi, ne yaptığınızı bilmeden çırpınmak gibi bir şey... Filmlerin vizyona girmesi de aylar sonra olduğundan insan kendini sinema ekranlarında göre göre, düzelte düzelte çok zaman kaybediyor bu usta çırak ilişkisinde. Şimdiki gençler en azından kısa da olsa bir kamera önü eğitimi ya da Müjdat Gezen gibi usta isimlerin okulunda oyunculuk eğitimi aldıklarından hem oyunculuk tekniğini hem de çalışma koşullarını bilerek yol alıyorlar.

Öncelikle Filiz Akın olarak sinemaya nasıl adım attınız? Ankara Kolejini bitirdikten sonra annem merdivenlerden düşüp belini incitince babamla da uzun zaman önce ayrıldıkları için Ankara’da Kotoni adlı gemi ve uçak bileti satan bir yerde çalışmaya başladım. Arkadaşımın annesi Artist Dergisi’nde açılan Sinema Aktristi yarışmasını duymuş. “Fotoğrafını yollayacağım” diye tutturdu. Sonra yarışmayı kazanınca benimle kontrat yapmak için Ankara’ya geldiler. Ama ben biraz oyun olsun diye katıldığımı söyleyip vazgeçmiştim bile. Nedense artistler Yeşilçam diye bir yerde oturuyor ve onlara belirli bir yaşam tarzı dayatılıyor diye bir fikrim vardı. “Tamam, kontrat imzalamayın ama İstanbul’a annenizle davet ediyoruz sizi, gelin çalışma şartlarını görün” dediler. Baktım ki herkes ciddi ciddi işini yapıyor sonra kendi hayatını yaşıyor. Kabul ettim. Öyle başladı.

Sizin sinemaya başladığınız dönem ile şu anki dönemi karşılaştıracak olursanız, avantaj ve dezavantaj olarak ne gibi farklılıklar bulunuyor? Sinemaya ilk başlayanlar için kamera, çekim, yönetmen ve diğer

YA S E M İ N TO P O Ğ L U

Oyunculuk aslında büyük bir sabır işi. Meslek olarak bu yolda yürümek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz? Ya konservatuvar ya sinema kursları ya da setlere giderek çalışma şartlarını görmeleri ve yetenekleri olup olmadığını profesörlerden öğrenmeleri iyi olur. Boş yere hayal kurmazlar.

Siz sinemaya adım attığınız dönemde zamanın gözde olan aktör ve aktrisleri kimlerdi? Belgin Doruk, Ayhan Işık, Muhterem Nur gibi isimler. Bizden önceki şöhretler.

Birlikte aynı sinema ya da dizi de oynamak istediğiniz ama bir türlü kısmet olmamış bir oyuncu var mı? Şu an yeni bir proje olsa jön olarak kimin ya da kimlerin sizinle birlikte olmasını istersiniz? Birlikte oynamak kısmet olmamış bir oyuncu hatırlamıyorum. Şu an beğendiğim oyuncu çok ama ben film veya dizilerde rol almayı düşünmüyorum.

Yeni yüzlerden gerçekten hakkıyla gelecek vaat ettiğini düşündüğünüz isimler var mı?

Bizim dönemde saçımızı, makyajımızı kendimiz yapar kıyafetlerimizi kendimiz hazırlar sabahları 5’te 6’da kalkardık. Şimdi sette kuaför, makyöz, kostüm sorumlusu var. Ama çalışma şartları aynı ağırlıkta. Çünkü bu sefer de bir sinema filmini bir haftada çekmek zorundaymış gibi her dizinin tamamlanması için neredeyse nefes bile almadan çok yoğun çalışmak zorundalar. Avantaj olarak belki yapımcılar daha iyi kazandıklarından başrol oyuncularının daha iyi bir geliri oluyor.

Yeni yüzler arasında çok iyi oyuncular var. İlk aklıma gelenler arasında Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Özgü Namal. Ama uluslararası çapta çok hayran olduğum oyuncu ise Cem Yılmaz.

Sağlığa gelirsek; kansere karşı savaşan ve yenmeyi başaran güçlü bir örneksiniz ve birçok insanda bu konuda sizi takip etti. Bu hastalığa yakalananlara ilk tavsiyeniz ne olur? Kanser eşittir ölüm demek değil. Geç kalmadıkça kanser tedavi edilebilen bir hastalık. Hiç korkmasınlar, morallerini bozmasınlar. Morali iyi olanlar daha çabuk iyileşiyor. AĞUSTOS 2013

45


DÜNYANIN HER YERİNDEN TOPLADIĞIM TARİFLER VAR, ONLARI PAYLAŞMAK İSTEDİM VE “LEZZETE MERHABA” ADLI KİTABIMI HAZIRLADIM. Siz nasıl bir süreç izlediniz? İlk teşhis yanlıştı. Boynumun ve kolumun sakat kalacağından korkmuştum. İkinci teşhisi Prof. Serdar Turhal koydu. Bunun Nazofarenks kanseri olduğunu söyledi ve Houston’da tedavi olmamı önerdi. Dr. Ang’ın hastası oldum ve üç ay milimetrik ama çok yoğun bir radyoterapi tedavisinden sonra İstanbul’da üç ay olmak üzere altı aylık zor bir süreç geçirdim.

Şu an nasılsınız ve nasıl bir kontrol programınız bulunmakta? Erken teşhis çok önemli. Süreç gene aynı olsa da çok daha kolay geçiriliyor. Sonra altı ayda bir, senede bir, iki senede bir kontroller yapılıyor. Tedavi yoğun olduğu için işitme kaybı, troid problemi ve reflüye benzer problemler, ses tellerinde acı ve ses kısıklığı gibi sıkıntılar bırakmış olsa da, kontrollerim biteli çok oldu.

Sosyal hayata dönecek olursak bir yemek kitabı çıkarttınız, bu proje nasıl doğdu? Yemek sektörü çok ilgi görüyor. Hepimiz misafirlerimize değişik şeyler sunmak istiyoruz. İlk önce Sophia Loren “Yemek Tarifleri ve Anılar” diye bir kitap çıkarttı. En son Gwyneth Paltrow bir kitap yayınladı. O kadar başarılı oldu ki geçenlerde ikincisini yayınladı. Ben de amatör anlamda yemekle çok ilgiliyim. Dünyanın her 46

AĞUSTOS 2013

yerinden topladığım tarifler var, onları paylaşmak istedim ve “Lezzete Merhaba” adlı kitabımı hazırladım.

Yemekle aranız nasıldır, en çok hangi yemekleriniz beğenilir ya da hangi tarifte kimse elinize su dökemez? İstediğini yiyip kilo almayan şanslılardan değilim. Üstelik portakallı çikolata, meyveli veya limonlu tartlara bayılırım. Yemekte de, tatlıda da yenilik peşindeyim. Yeni şeyleri denemeyi sevdiğim için yaptığım şeyler değişiyor. Mesela en son közlenmiş patlıcan ve peynirli börek, asma yaprağında soğuk enginar dolması, silor, piruhi gibi yemeklerimiz beğeniliyor. Bunların tarifi kitabımda var.

Kıskanılacak bir güzelliğe sahipsiniz, bunu neye borçlusunuz ve formunuzu nasıl koruyorsunuz? Çok teşekkür ederim eğer öyle görüyorsanız. En son gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Fakat kendiyle çok uğraşan, en ufak çizgiye ve kiloya takan biri değilim. Çok gerekmedikçe ve faydasını görmeyeceğim hiçbir şeyi denemem. Şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışırım ama arada sırada sevdiğim bir tatlı ya da makarnayı hakkını vererek yerim. Yemeklerden sonra mümkünse 15 dakika evin içinde bile olsa yürümeye çalışırım. En geç 6-6:30’da akşam yemeğimi yerim. Sonra bir yere davetliysek orada yer gibi yaparım. Hiç kırışıksız robot gibi olacağıma bir takım çizgilere razı olmak daha doğal oluyor. Çok uğraştıkça çirkinleşen kadınlar gördüm. Mühim olan yaşına göre iyi olmak.

Son yıllarda sosyal sorumluluk projelerinde sizi sıkça görmekteyiz. Şu an bu anlamda yeni projeler var mı? Bu sene “İşitmeyen Kalmasın” diye başladığımız bir sosyal sorumluluk projesi var. Daha önce de STARKEY ve Onursal Başkanı olduğum Emin

Örnek Vakfıyla maddi durumu müsait olmayan binlerce çocuğa kulaklık takıp duymalarını sağladık. En son, İzmir’de doğuştan duyma özürlü olduğu için kendisine iki kere araba çarpan 10 yaşındaki Hilal isimli kızımızın duymasını sağladık. Bu çocukların ilk defa annelerinin sesini duydukları anı görseniz ağlarsınız. Çalışmalar devam edecek.

Son olarak yeni bir film ya da dizi projesi var mı? Değişik bir televizyon programı ya da gazetede yayınlanacak bir yazı dizisi gibi fikirler var ama film veya dizi düşünmüyorum. ■



HYjlac d lmleY n] eacjgZaqYd ae`Y\Y c]kaf r e

+$9$ <2/8 â/( %8/$ã$1 (1)(.6â<21/$5,


şşışşşşşış-MD Tşşşışışşşşş şşışşş şşşşı şşşşşş şşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııışşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşııııııııııı

â0+$ h1â7(6â


www.turkeyhealthguide.com

Türkiye sağlık turizmi sektörünü dünyaya tanıtan en kapsamlı yayın.

dağıtım

Türkiyedeki tüm Akredite Sağlık Kuruluşları, Özel Hastaneler, Devlet Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Branş Merkezleri, Termal Oteller, SPA Wellness Merkezleri, Sağlık Turizmi Şehirleri ve Alışveriş Merkezlerinin tanıtım metinleri, fotoğraf ve iletişim bilgileri bu rehberde.

2014 yılı için siz de rehberde yerinizi ayırtın!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.