Gureba Hastanesi'nden Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi'ne

Page 1



FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

PROF. DR. NURAN YILDIRIM


Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi ISBN 978-605-4123-24-7 Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Proje Direktörü Av. Ali Cahit Polat Mütevelli Heyeti Başkan Vekili

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Proje Sorumlusu Hatice Karataş Yayın Koordinatörleri Feyzullah Akben Ahmet Eryüksel Yazar Prof. Dr. Nuran Yıldırım Redaksiyon ve Tashih Dr. Bülent Özaltay İngilizce Çeviri Uzm. M. Kemal Temel Grafik Tasarım Bilal Akgül Fotoğraf Ahmet Ferhat Akben Yapım

Baskı/Cilt Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş. (0212) 422 18 34 Baskı Tarihi İstanbul, Temmuz 2013

Katkılarıyla © Bu eserin tüm hakları saklıdır.


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

PROF. DR. NURAN YILDIRIM


İÇİNDEKİLER Sunuş: Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı / Foreword by the Bezmiālem Foundation University’s Chairman of the Board of Trustees / 6-7 Sunuş: Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörü / Foreword by the Bezmiālem Foundation University’s President / 8-9 Önsöz / Preface / 10-13

BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN / 15-17 KURULUŞ DÖNEMİ / 19-55

Hastaneye Yer Seçimi ve Yapımı / 21 Gureba Hastanesi Camii / 26 Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi / 30 Gureba Hastanesi Hamamı / 31 Hastanenin Açılış Hazırlıkları / 32 Hastanenin Açılışı (12 Mart 1847, Cuma) / 35 Açılış Tarihindeki Çelişkiler / 37 Hastaneye Vakfedilen Mülkler ve Gelirler / 38

HASTANE YÖNETİMİ VE ÇALIŞANLARI / 57-113 Yönetim / 59 Genel Kadro / 66 Başhekimler / 75 Hekimler / 88 İlk Kadın Hekim / 90 Eczane ve Eczacılar / 92 Hastaneye Alınan Tıbbi Ecza / 98 Hastabakıcılar / Hemşireler / 104 Ziyaretçi Defteri / 108

TEDAVİ HİZMETLERİ / 115-147 Hasta Kabulü / 117 Hasta Profili ve Kapasitesi / 121 Kolera Salgınları ve Hastane / 132 İlk Kadın Hastalar / 140 Hasta Tayınları / Hasta Yemek Rasyonu / 142

HASTANE BİNALARI / 149-173 Tarihi Bina / 151 Tamirler / 162 Yeni Binalar / 166

MODERN HASTANEYE GEÇİŞ / 175-203 İlk Klinikler / 177 Poliklinikler / 178 Dahiliye Kliniği / 180 Cerrahi Kliniği / 183 Göz Kliniği / 191


Fizik Tedavi / 192 Kulak Burun Boğaz Kliniği / 193 Röntgen Şubesi / 193 Cildiye ve Efrenciye Kliniği / 195 Diğer Klinikler / 196 İlk Laboratuvarlar / 196 Kimya ve Bakteriyoloji Laboratuvarı / 196 Patoloji Laboratuvarı / 198 İhtisaslar / 198 Bilimsel Faaliyetler / 201 Kütüphane / 202

HASTANEDEN ÜNİVERSİTEYE / 205-227

Tıp Öğrencilerinin Staj Hastanesi / 207 İ. Ü. Tıp Fakültesi’nden Bazı Kliniklerin Hastaneye Yerleşmesi / 209 Bezmiâlem Tıp Fakültesi, 1979-1980 / 212 Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi / 214 Tıp Fakültesi / 215 Tıp Fakültesi Eğitim - Öğretim Kadrosu (2013) / 220 Tıp Fakültesi İlk Öğrencileri (2010-1011) / 223 Dişhekimliği Fakültesi Eğitim - Öğretim Kadrosu (2013) / 224 Dişhekimliği Fakültesi İlk Öğrencileri (2010-1011) / 224 Eczacılık Fakültesi Eğitim - Öğretim Kadrosu (2013) / 225 Eczacılık Fakültesi İlk Öğrencileri (2010-1011) / 225 Sağlık Bilimleri Fakültesi Eğitim - Öğretim Kadrosu (2013) / 226 Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik Tedavi Bölümü ve Hemşirelik Bölümü İlk Öğrencileri (2010-1011) / 226 Rektörlüğe Bağlı Yabancı Diller Bölümü Eğitim - Öğretim Kadrosu (2013) / 226

TIP TARİHİMİZDE GUREBA HASTANESİ / 229-239 THE CHARITY HOSPITAL IN OUR HISTORY OF MEDICINE / 240-245 HASTANEYE VERİLEN İSİMLER / 247-249 VAKIF GUREBA HASTANESİ’NE DAİR ANILAR / 251-261 Prof. Dr. Hasan Hüsrev Hatemi: Tarihle Boks Maçı Yapılmaz / 253 Prof. Dr. Orhan Aral: Frank’ı Nasıl Tanıdım ve Sevdim / 256 Dr. Gülsen Ataseven: Bahçede Ceviz Ağaçları Meyvelerini Verdi / 258

Kaynaklar / 262-265 Ekler / 266-288

I- Bezmiâlem Valide Sultan Vakfına Ait Gureba Hastanesi Vakfiyesi, Latin Harflerine Sadeleştirilmiş Çeviri, Ahmet Eryüksel II- Gureba Hastanesi İdare-i Dahiliye Nizamnamesi, Latin Harflerine Sadeleştirilmiş Çeviri, Ahmet Eryüksel III- Cennetmekân Bezmiâlem Valide Sultan Hazretlerinin Yenibağçe’de Kâin Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi’ne Mahsus Talimatname, Latin Harflerine Çeviri, Ahmet Eryüksel IV- Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimîn Hastanesi Dârül Kütübü [Kütüphanesi] Fihrist. 14 Mart 1329 [27 Mart 1913]. Tıpkı basım.


Güzel Yol, Vakıf müesseselerinin ilk örneğini, her konuda olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (SAV) vermiştir. Fedek hurmalıklarını vakfederek bu güzel yolu açmıştır. Günümüze kadar bu güzel yol takip edilerek, her dönemde, bireyin ve toplumun yararına pek çok eser vakfedilmiştir. Osmanlı Devleti’nde vakıf eserleri bir medeniyeti ifade eder hale gelmiştir. Çünkü vakıflar hayatın her alanında, toplumun, bireyin ve hatta diğer canlıların pek çok ihtiyacını karşılamışlardır. Hayatın önemli bir parçası olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreci, fetihlerin yoğun olduğu dönemler ve ileriki dönemlerde, padişahlar başta olmak üzere, hanım sultanlar, devlet ricali ve bu güzel yolda var olmak isteyen kişiler vakıf eseri bırakmak için adeta yarışmışlardır. Bezmiâlem Valide Sultan da bu güzel yolda yürüyerek, Devlet-i Âli’nin başta İstanbul olmak üzere, muhtelif bölgelerinde yüzlerce vakıf eserleri inşa etmiştir. Bu eserlerin en önemlilerinden biri de Gureba-i Müslimin (Vakıf Gureba) Hastanesi’dir. Burada, ihtiyaç sahibi herkesin tedavi edilmesi, sağlık probleminin çözülmesi ve bunun ücretsiz yapılması şiar edinilmiştir. Kuruluşundan bu yana hizmete devam eden müessesemiz, birçok badireler atlatmış ve değişik merhalelerden geçmiştir. 2010 yılında Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne dönüştürülerek, memleketimizin ilk sağlık üniversitesi olmuştur. Medeniyetimizin değerlerine ve Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakfiyesine sadık kalarak hizmete devam etmektedir. Üniversitemiz, üst düzey sağlık eğitimi ve kaliteli sağlık hizmeti ile referans bir kurum haline gelecektir. Bu hayırlı müesseseyi, gelecek yüzyıllara taşımanın kararlılığıyla bu güzel yolda yürüyüşümüze devam ediyoruz. Kurumumuzun, hastane serencamını ve üniversiteye dönüşünü titiz bir çalışma ile, bugün istifade edilen, gelecek nesillere de miras olacak bir kitap haline getiren, Sayın Prof. Dr. Nuran Yıldırım Hanımefendiye çok teşekkür ederim. Selam ve saygılarımla, Ahmet Akça

Mütevelli Heyet Başkanı


A Fine Path, The first example of a foundational institution was introduced by the Prophet Mohammad; his endowment of a date grove in Fedek paved the way for the foundations. Following this beautiful practice of the Prophet, many institutions have been dedicated for the benefit of the society and the individual up to the present. In the Ottoman Empire, the foundations became the representation of a civilization, because they met many needs of the society and individuals and even other living creatures in all fields of life, of which they became an essential part. During the establishment, the growth and the following periods of the Ottoman Empire, the sultans, the princesses, the statesmen and those who wanted to contribute to such charity works almost competed to bequeath a foundation. Similarly, Bezmiālem Valide Sultan got hundreds of foundational institutions built in various regions of the Ottoman Empire, particularly in Istanbul. A most prominent example of her works is the Charity Hospital, which adopted it as a principle to provide the needy with free treatment and healthcare. Going through many crises and stages, our institution has continued its services since its foundation. It constituted the first healthcare university in Turkey when it was converted into the Bezmiālem Foundation University in 2010. It continues its services in accordance with the values of our civilization and the foundation charter of Bezmiālem Valide Sultan. Our university will become a reference institution with its high-quality healthcare education and services. Determined to carry this beneficial institution into the future, we continue our progress on the right route. I would like to thank Prof. Dr. Nuran Yıldırım whose meticulous research on the history of our institution as a hospital and a university has resulted in a useful book to be bequeathed to the future generations. Kind regards, Ahmet Akça

Chairman of the Board of Trustees


Geçmişten Geleceğe, Bir kurumun gücü, gelenekleri, tarihi ve gelecekle ilgili sağlam projeleridir. Bu kurumlar hayır eserleri ise, buna bir de maneviyat boyutu eklenir. Hayır eserlerinin en önemli kısmı vakıflardır. Vakıflar İslam medeniyetinde çok önemli bir yere ve öneme sahiptir. Bu hayır faaliyetlerinin kökleri Peygamber Efendimize kadar uzanmaktadır. Her konuda olduğu gibi, bu hasbî faaliyetlerde de yegâne örnek O’dur. Kendi döneminde hurmalıkları vakfetmesi ve Hz. Ebubekir’i bu vakfa sorumlu tayin etmesi meseleye ne kadar ciddiyetle yaklaşıldığını bize anlatmaktadır. Ayrıca Hz. Osman’ın su kuyularını vakfetmesi de çok önemli bir örnektir. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de bu örnek faaliyetler memleketimizin her köşesinde gerçekleştirilmiş, şehirlerden köylere, kırlık arazilere kadar her yerde vakıf eserleri halkın istifadesine sunulmuştur. Beslenme, eğitim, sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda yüzlerce eser, her kesimden insanlar vasıtasıyla vücuda getirilmiştir. Sultanlardan, hanedan mensuplarından, devlet adamlarına, hali vakti yerinde olan sıradan insanlara kadar pek çok mü’min, Kur’an’ın belirttiği “En Güzel Örnek”e (el-Ahzâb, 21) uymuşlar; mektepler, medreseler, darüşşifalar, imaretler, su yollar ve bunlara benzer hayır eserleri yaptırmışlardır. Sivas İzzeddin Keykavus Darüşşifası, Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası, Bursa Yıldırım Bayezid Darüşşifası, İstanbul Fatih Darüşşifası, Edirne II. Bayezid Darüşşifası, İstanbul Haseki Sultan Darüşşifası ve İstanbul Süleymaniye Darüşşifası gibi sağlık kurumları hanedan mensupları tarafından yaptırılmış ve vakfedilmiştir. Valide sultanların, haseki sultanların hayır eserleri arasında sağlık kurumlarını ve darüşşifaları görüyoruz. Ancak modern anlamda hastane yapımı Sultan II. Mahmud Han’ın eşi, Sultan Abdülmecid Han’ın annesi Bezmiâlem Valide Sultan’a nasip olmuş ve yaptırdığı Gureba-i Müslimîn Hastanesi’yle bir ilki gerçekleştirmiştir. Günümüze kadar gelişerek hizmetlerini sürdüren bu eser, yeni bir aşamayla üniversite olarak faaliyet sahasını genişletmiştir. Hastanenin kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği safhaları bütün ayrıntılarıyla ortaya koymak da Prof. Dr. Nuran Yıldırım’ın ilmî ve titiz incelemesiyle gerçekleşmiştir. Bu çalışmanın ürünü olan eser hastaneden üniversiteye geçişimizi bütün safhalarıyla anlatmakta ve gelecek için bize önemli ipuçları vermektedir. Sağlık temalı üniversitemiz, örnek geçmişinden, daha güzel geleceğe doğru yürüyüşüne devam edecektir. Prof. Dr. Saffet Tüzgen Rektör


From Past to Future, The power of an institution comes from its traditions, history and sound projects for the future. If the institution is a product of charity, then it also gains a moral value. Playing a major role in the Islamic civilization, the most important charity works have been the foundations. The first charitable activities date back to the Prophet Mohammad. As in every respect, he is the only example with respect to these voluntary activities. His endowment of a date grove, for which he assigned the Caliph Abū Bakr responsible, indicates how seriously the issue was taken. The Caliph Uthman’s endowment of water-wells is another remarkable example. In the Seljukian and Ottoman periods, such exemplary activities took place throughout the empire, with foundational buildings in cities, villages and rural areas, constructed for the utilization of the people. Hundreds of charity works in many fields to particularly provide food, education and healthcare were set up by people from all segments of the society. From the sultans to the dynasty members, to the statesmen and to the ordinary well-off Muslims, all acted as did the Prophet Mohammad, in whom, as the Quran informs (al-'Ahzāb, 21), there is an excellent pattern of behavior; and they charitably contributed to the construction of schools, medreses, dārüşşifas, imarets, water channels and the like. The İzzeddin Keykavus Dārüşşifa in Sivas, the Gevher Nesibe Dārüşşifa in Kayseri, the Yıldırım Bayezid Dārüşşifa in Bursa, the Fatih Dārüşşifa in Istanbul, the Bayezid II Dārüşşifa in Edirne, the Haseki Sultan Dārüşşifa in Istanbul, and the Süleymaniye Dārüşşifa in Istanbul were got built and endowed by dynasty members. We know that the charity works of the valide sultans and the haseki sultans included the construction of healthcare institutions and dārüşşifas. However, the construction of a hospital in a modern sense was fortunately achieved by Bezmiālem Valide Sultan, the wife of the Sultan Mahmud II and the mother of the Sultan Abdülmecid; the Charity Hospital which was got built by her was indeed a pioneering institution. This ever-improving institution has recently expanded its activity becoming a university. The stages that it has gone through since its foundation have been revealed in detail by the scientific and meticulous research of Prof. Dr. Nuran Yıldırım. Her book, a product of this research, describes our progress from a hospital to a university, giving us clues about the future developments. Our healthcare-oriented university will continue its progress from an exemplary past to an even more brilliant future. Prof. Dr. Saffet Tüzgen President


Önsöz Kurumlar zaman içinde dalgalı bir çizgi halinde ilerler. Bu çizgi bazen yavaş yavaş bazen atılımlarla yükselir veya alçalır. Aşağılara inerken kimi zaman birilerinin eli değer hızla yükselişe geçer. Temelleri sağlam atılmışsa ne kadar dalgalanırlarsa dalgalansınlar bütün badirelere göğüs gerip asla yıkılmazlar. Gureba Hastanesi de açıldığı günden itibaren türlü türlü zorlukları aşmakla kalmayıp üstelik gelişerek bugünlere ulaşmayı başarmış nadide bir hastanedir. Bu kitapta tıp tarihimizin bu en büyük kamu hastanesinin Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne dönüşmesini aktarmaya çalıştık. Ne gariptir ki çok eskilere dayanan geçmişini, bağrında yetişen Dr. Kazım İsmail Gürkan’dan başka anlatan olmamış. Hastanenin tarihini geliştirerek üç kez yayınlayan Dr. Gürkan hataları ve sevaplarıyla tek derli toplu kaynak olma özelliğini uzun yıllar korumuştur. Hastanenin tarihini yazmaya başladığımızda bizim de ilk elimize aldığımız kaynak Dr. Gürkan’ın kitabı oldu. Buradaki bilgileri belgelerle karşılaştırıp doğrulamaya çalıştık, hatalara dikkat çektik, gerek Başbakanlık Osmanlı Arşivi gerek Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde yapılan taramalarla hastane hakkında pek çok belgeye ulaştık. Bu aşamada Başbakanlık Osmanlı Arşivi çalışanlarından ve özellikle Dr. A. Zeki İzgöer ile Fuat Recep’ten yardımlar aldık. Ahmet Eryüksel’in Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinde bulunan hastane ile ilgili belgelerin dijital kopyalarını elimize vermesiyle az zamanda çok işler yapabildik. Kendilerine teşekkür ederim. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesinin siyah-beyaz dijital kopyasını Ankara’dan bizzat alıp gönderen Halilullah Özcan’a ve daha sonra vakfiyenin ilk varaklarının renkli kopyasının hızla elimize ulaşmasına yardımcı olan Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Üyesi Dr. Ahmet Özdemir ile Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Daire Başkanı Adnan Tüzen’e minnettarım. Adeta bir bilmece gibi kelime kelime çözümlenen Vakfiyenin okunması sırasındaki gayretleri ve özellikle Arapça metinlerin çevirilerine katkıları nedeniyle Doç. Dr. H. Hüsnü Koyunoğlu’na ve Ahmet Eryüksel’e teşekkür ederim. Bugün elimizde Vakfiyenin anlaşılır bir metni varsa onların sayesindedir. Bu kitapta Gureba Hastanesi, camisi ve çeşmesiyle ilgili tarih manzumelerinin eksiksiz ve yanlışsız olarak yayınını ise hayatta en büyük şansım olarak kabul ettiğim Hocam Prof. Dr. Günay Kut’un kontrolüne borçluyum.


Hastanede kullanılan ecza listelerini Latin harflerine çevirip kategorize etmek yeterli değildi. Doğru ve güncel karşılıklarını bulmak gerekiyordu. Organik maddeler için başvurduğum Prof. Dr. Afife Mat’ın, yoğun görevlerine rağmen zaman ayırıp Latince karşılıklarını yazma inceliğini asla unutmayacağım. Anorganik madde isimlerinin doğru okunuşları ve kimya bilimindeki karşılıkları için gideceğim tek adres Alo Kimya Hattı yani Prof. Dr. Emre Dölen’di. Her zamanki gibi istediğimi almayı başardım ama karşılığında ne ödev verecek bilmem. Osmanlı Tıbbında kullanılan terimlerin ve hastalık isimlerinin günümüzdeki karşılıklarını bulmanın ne demek olduğunu ancak başına gelen bilir. Burada da şanslıyım çünkü çalışma arkadaşım Uzm. Dr. Bülent Özaltay, Osmanlıca bilen bir hekim olduğu için tarif edilen hastalığın ne olduğunu anlayıp isimlendirerek çok zor bir işi başarıyor. Emekleri için teşekkür kelimesinin yetersiz kaldığının farkındayım. Yazım sürecinde Başbakanlık Osmanlı Arşivi taşındığı için ulaşamadığımız bazı belgeleri bizimle paylaşan Dr. Kenan Göçer'e müteşekkirim. İhtiyaç duyduğum kaynak kitapların dijital kopyalarını en hızlı biçimde elime tutuşturan Millet Yazma Eser Kütüphanesi Müdürü Melek Gençboyacı ile arkadaş olmanızı tavsiye ederim. Kitabın yazımı biterken uzak mesafelerde ortaya çıkan kaynaklara benimle birlikte heyecanla koşturan meslektaşım Yard. Doç. Dr. Hakan Ertin’e, teknik yardımları ve kısa sürede zamanla yarışarak yaptığı ingilizce çeviriler nedeniyle genç arkadaşım Uzm. M. Kemal Temel’e, Cumhuriyet dönemi literatürüne ulaşmamı sağlayan Dr. Burhan Akgün'e, Dr. Asaf Ataseven Arşivi’nden istifade etmemize vesile olan Doç. Dr. Okan Yeşilot’a ve Türk Gençlik Vakfı Müdürü Elif Tan’a, her aşamadaki sorunları çözmeye yardımcı olan Health Media Genel Yayın Yönetmeni Funda Çamözü’ne ve elbette grafik tasarımın harika gençlerinden Bilal Akgül’e çok teşekkür ederim. Bu arada sen ne yaptın dediğinizi duyar gibi oluyorum. Kaliteli dostlar biriktirdim daha ne olsun... Son olarak Bezmiâlem Valide Sultan’ın vefatının 160. yılında, anne şefkatiyle Müslüman yoksullara ve gariplere bağışladığı bu hastanenin tarihini yazmış olmaktan duyduğum mutluluğu paylaşmak isterim.

Prof. Dr. Nuran YILDIRIM 16 Haziran 2013

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı


Preface The development of institutions over time follows a course of ups and downs. Their trajectory rises and falls sometimes slowly, sometimes by leaps. In phases of decline, sometimes the intervention of some person leads to a rapid improvement. If the foundations are sound, however impetuous the ups and downs, they will resist all misfortunes and never collapse. The Charity Hospital is one of the rare cases of a hospital that from the time of its foundation had to overcome all kinds of difficulties and nevertheless continued to thrive and improve successfully to our day. In this book, we are presenting the story of how the greatest public hospital in our medical history became the Bezmiālem Foundation University. It is remarkable that, with the exception of Dr. Kazım İsmail Gürkan, who spent his career at its center, no one had written about the venerable past of this institution. Dr. Gürkan’s book with its weak and strong points had three editions in which he improved his history of the hospital; and it has for long years remained the only comprehensive source. When we began to write the history of this hospital, the first source we came across was also Dr. Gürkan’s book. We endeavored to compare and verify the information in the book with the documents, paid particular attention to the mistakes; and we found a large number of documents pertaining to the hospital from both the Prime Ministry’s Ottoman Archives and the Prime Ministry’s Republican Archives. At this stage, we received the generous help of the staff working at the Ottoman Archives, particularly. Dr. A. Zeki İzgöer and Fuat Recep. Thanks to Ahmet Eryüksel, who provided us with the digital copies of the hospital-related documents in the Ottoman and the Republican Archives, we were able to complete a large amount of work in a short time. My most sincere thanks go to them. Let me also thank Halilullah Özcan, who personally obtained a black and white digital copy of the foundation charter of Bezmiālem Valide Sultan in the Directorate General for Foundations’ Archive and sent it to me from Ankara, and Dr. Ahmet Özdemir, member of the Council of the Directorate General for Foundations, and Adnan Tüzen, director of the Culture and Registry Office of the Directorate General for Foundations, who later helped us to obtain color copies of the document’s first folios. I am grateful to Assoc. Prof. Dr. H. Hüsnü Koyunoğlu and Ahmet Eryüksel for their efforts to read the foundation charter that initially seemed like a puzzle getting solved word by word and, in particular, for their contribution to translate the Arabic passages. It is thanks to them if today we possess an understandable version of this text. And I owe it to my venerable teacher Prof. Dr. Günay Kut, whom I regard as the greatest fortune of my life, to have produced a complete and errorfree publication of the historical texts relating to the Charity Hospital, its mosque and its fountain in this book.


It was not sufficient to transliterate the lists of the drugs used in the hospital into the Latin script and categorize them. It was necessary to find their right contemporary equivalents. I will never forget the kindness of Prof. Dr. Afife Mat who, despite of her intensive workload, found time to examine the Latin transliterations when I turned to her asking about the organic substances. Regarding the correct reading of the names of the inorganic substances and their corresponding chemical information, my only point of reference was Prof. Dr. Emre Dölen, who served as some kind of “Chemistry Hotline.” As always, I succeeded to get what I wanted but I do not know what tasks he will give me in return. Only those who have gone through the effort to convert the terms and names of diseases used in the Ottoman medicine into today’s equivalents know what this means. In this respect, I have also been lucky, since my colleague, Dr. Bülent Özaltay, a doctor who knows the Ottoman language, is doing a great job in understanding and naming the mentioned diseases. There are no words to express my thanks for his efforts. Also, I wish to thank Dr. Kenan Göçer who shared some documents with me which we could not access because of the relocation of the Ottoman Archives which fell into the period of writing of this book. I recommend you to be friends with Melek Gençboyacı, director of the Millet Manuscript Library, who in the shortest time provided me with the digital copies of the required source texts. Further thanks goes to my colleague Assist. Prof. Dr. Hakan Ertin who excitedly joined me to chase up the sources that were coming to the fore at great distance as the book was getting completed; to my young friend Res. Assist. M. Kemal Temel for technical support and the translations into English which he performed in a very short period of time; to Dr. Burhan Akgün who helped me to reach the literature concerning the Republican period; to Assoc. Prof. Dr. Okan Yeşilot and Elif Tan, director of the Turkish Youth Foundation, who helped us to benefit from the Dr. Asaf Ataseven Archive; to Funda Çamözü, director of the Health Media General Broadcast, for helping us to solve problems at all levels; and of course to Bilal Akgül, one of the wonderful young graphic designers. I can just hear you say ‘and what did you do yourself?’ What can be more than bringing together valuable friends? Finally I want to share the joy I felt when writing the history of this hospital on the occasion of the 160th anniversary of the death of Bezmiālem Valide Sultan who with maternal compassion offered this institution to the Muslim poor and destitute.

Prof. Dr. Nuran YILDIRIM 16 June 2013 Istanbul University’s Faculty of Medicine Department of History of Medicine and Ethics


Muhabbetden Muhammed oldı hâsıl Muhammed'siz muhabbetten ne hâsıl Zuhûrundan Bezmiâlem oldı vâsıl


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan (? – 2 Mayıs 1853)

Doğum yeri ve tarihi bilinmemekle beraber bazı kaynaklardan saraya cariye olarak satılan bir Gürcü kızı olduğu anlaşılmaktadır.1 Sarayda terbiye ve eğitim aldı. Bir şehzade doğurunca II. Mahmud’un ikinci kadınefendisi oldu. Tek çocuğu Abdülmecid 16 yaşında tahta çıkınca Valide Sultan Hazretleri ve Mehd-i Ulyâ-yı Saltanat unvanlarını aldı (30 Haziran 1839). Bezmiâlem Valide Sultan adıyla tanındı.

nü, yoksullara yardımı iş edinmiş bir anne, ince ve duygulu bir kadın olarak tanındı. Padişahlığı sırasında oğlunun kendisine tahsis etmiş olduğu maaş ve diğer gelirleri yoksullar için hayır işleri yolunda harcamayı tercih etti. İstanbul’un fakir mahallelerinde dolaşır, yetim-kimsesiz kızları evlendirirdi. Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde pek çok hayır eseri ve vakıf meydana getirmiş, bunlara gelir getiren emlak bırakmıştır. Kurmuş olduğu vakıfları 1840-1851 yılları arasında tanzim ettirdiği 14 vakfiyede tespit ve tescil ettirmiştir.

Devlet sisteminde yeniliklerin gerçekleştiği Tanzimat döneminde genç yaşta tahta çıkan oğlu Abdülmecid’e destek oldu. Ayrıca dört torunu; V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşad ve VI. Mehmed Vahideddin’in padişah olmaları nedeniyle, son dönem Osmanlı sarayının en saygıdeğer valide sultanı kabul edilmiştir. Yaşamı boyunca halktan büyük saygı ve sevgi görmüştür. Valide Sultan olarak yönetiminde olan hareme, masraflı Avrupai yaşam biçimini getirmesi nedeniyle zaman zaman eleştirilmişse de daha çok akıllı, onurlu, hayır ve iyilik düşkü1

1848 yılında sağlığı bozulan Bezmiâlem Valide Sultan, Sultan Abdülmecid’in hekimi ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane hocası Viyanalı Dr. Sigmund Spitzer (1813-1895) ve Hekimbaşı İsmail Paşa (1807-1880) tarafından tedavi edilmişti. Dr. Spitzer başarılı tedavisi nedeniyle Padişahın emri üzerine zengin hediyeler ve nişanla ödüllendirilmiştir.2 Valide Sultan’ı Çırağan Sarayı’nda muayene eden Dr. Spitzer’e göre

Reşad Ekrem Koçu: “Bezm-i Alem Valide Sultan”, İstanbul Ansiklopedisi, cilt. VI, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul: 1963, s. 2732.

2

15

Yeşim Işıl Ülman: Journal de Constantinople’a Göre Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin Galatasaray Dönemi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul 1994, s. 92.

 Bezmiâlem Valide Sultan'ın mührü.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan malvarlığıyla vakıflar kurup pek çok hayır eseri bırakmıştır. Kerbelâ ve Medine’de üç sebil dışında Bunların neredeyse tamamı Payitaht İstanbul’dadır. Başlıcaları; cami, hamam ve çeşmesiyle birlikte Gureba Hastanesi, Dolmabahçe Camii, Valide Köprüsü/Galata Köprüsü, Yıldız’da Dilküşâ Kasrı, Valide Mektebi/İstanbul Kız Lisesi/Cağaloğlu Anadolu Lisesi ve çeşitli semtlerde yedi sıbyan mektebi, üç namazgâh, 16 çeşmedir.5

~ Bezmiâlem Valide Sultan’ın Topkapı Sarayı’ndaki yatağı (Kazım İsmail Gürkan: Bezmi-Âlem Vâlide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi Tarihçesi. Özışık Matbaası, İstanbul 1967).

Üniversiteli Kadınlar Derneği, Bezmiâlem Valide Sultan’ın aziz hatırasını yad etmek amacıyla Vakıf Gureba Hastanesi’nde bir tören düzenledi. Frank Amfisi’nde yapılan törende dernek başkanı Avukat Handan Ertunç, Prof. Dr. Müfide Küley, Hastane Başhekimi Dr. Tarık Özerengin ile Vakıflar İdaresi adına Uzm. Fazıl Ayanoğlu, Bezmiâlem Valide Sultan’ın kişiliği,

Bezmiâlem Valide Sultan; yarı şeffaf örtüsünün altında 36 yaşlarında vücut hatlarını gayet iyi korumuş, göz kamaştıracak derecede beyaz ve nazik elleri olan, yüz hatları düzgün, metanetli bir hanımdı.

| Bezmiâlem Valide Sultan’ın Sandukası.

Bezmiâlem Valide Sultan’ın diğer doktoru İsmail Paşa da Valide Sultan için Yalova’da daha sonra “Valide Hamamı” adıyla anılacak olan hamamı yaptırmış, Valide Sultan ile burada bir ay kalmıştı. Valide Sultan kaplıca tedavisinden dönünce, İsmail Paşa’ya bu hizmeti karşılığında Murassa İmtiyaz Nişanı, Beşiktaş’ta bir konak ile karşısında bir eczane ihsan edilmiştir.3 Kaynaklarda Bezmiâlem Valide Sultan’ın hastalığı hakkında bir kayıt yoktur. Ancak eşi II. Mahmud ile oğlu Sultan Abdülmecid’in ve onun dokuz kadınının verem olduğu düşünüldüğünde verem olma ihtimali yüksek görülmektedir.4 2 Mayıs 1853 Pazartesi gecesi vefatı İstanbul’da büyük üzüntü yaratmıştı. II. Mahmud türbesinde medfundur. 3 4

5

Nuran Yıldırım: “Cerrah İsmail Paşa (1807-1880) Esaretten Hekimbaşılığa”, Doktor, Sayı: 11 (Ekim Kasım 2002), s.32-33. Nuran Yıldırım-Mahmut Gürgan: Türk Göğüs Hastalıkları Tarihi. Editör: Muzaffer Metintaş. İstanbul: Türk Toraks Derneği, Aves Yayıncılık 2012, s. 13.

16

Hüdai Şentürk: “Bezmiâlem Valide Sultan”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1992, c. 6, s. 108-113. ; Necdet Sakaoğlu: “Bezmiâlem Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul 1994, c. 2, s. 224-225. ; Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması. İstanbul 1996.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

vakfiyeleri, hastanesi ve hastanenin hizmetlerini vurgulayan konuşmalar yaptılar. Daha sonra Bezmiâlem Valide Sultan’ın anısını yaşatmak amacıyla hazırlanan şükran plaketi hastanenin girişindeki koridorda bulunan başhekimlik odasının yanına konmuştur.6

Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakfettiği Gureba Hastanesi arazisi üzerinde bugün Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi'ne bağlı; Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Sağlık Bilimleri Fakülteleri ile İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi bulunmaktadır. Buralarda verilen sağlık hizmetleri ve yetiştirilen sağlık görevlileriyle, Bezmiâlem Valide Sultan'ın hayırları ülke geneline yayılmaktadır.

6 Kazım İsmail Gürkan: Bezm-i-Âlem Vâlide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi Tarihçesi. Özışık Matbaası, İstanbul 1967, s. 75.

17

Bezmiâlem Valide Sultan'ın sandukasının bulunduğu II. Mahmud Türbesi.


Bezmiâlem Valide Sultan'ın eşi, II. Mahmud'un (Adlî) tuğrası.


Kuruluล Dรถnemi



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastaneye Yer Seçimi ve Yapımı Bezmiâlem Valide Sultan’ın Gureba Hastanesi’ni yaptırma sebebi hakkında bazı rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri Bezmiâlem Valide Sultan’ın rüyasında 200 yoksul erkeğe yardımcı olduğunu görmüş olmasıdır. Rivayete göre rüyası, “Öyle bir hayır işleyeceksin ki dünya durdukça 200 erkek senden hayır ile bahsedecek” şeklinde tabir edilince o da 200 yataklı bir erkek hastanesi kurmaya karar vermiştir. Diğer sebep ise 1843 yılında İstanbul’da çıkan bir çiçek salgınıdır. Bu salgın sırasında Osmanlı Devleti’nin payitahtındaki hastanelerin yetersiz kaldığını gören Bezmiâlem Valide Sultan yoksul ve garipler için bir hastane yaptırmak istemiş ve bu arzusunu oğluna iletmiştir.1 Oysa İstanbul’daki çiçek salgını 1843 yılında değil, hastanenin bitmiş olduğu 1845 yılında çıkmıştır.2 Bu yüzden hastanenin yapılış nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Son rivayete göre, Bezmiâlem Valide Sultan bir gün sokak1 2

ta bir hasta ile karşılaşır, hastaneye yatırılması gereken hastaya Cerrahbaşı Halil Efendi’nin hastane bulmakta zorlanması Valide Sultan’ı etkilemiş ve yoksullar için bir hastane yaptırmaya karar vermiştir.3 Bu sonuncu rivayetin gerçeğe yakın olduğu kabul edilebilir zira o yıllarda özellikle Müslüman halkın gidebileceği hastaneler pek azdı. Fatih Dârüşşifası metruktü. Süleymaniye Dârüşşifası’nda daha çok akıl hastaları bulunuyordu. Haseki Hürrem Sultan Dârüşşifası düşkün kadınların barınağıydı, bir odası da kadın tevkifhanesi olarak kullanılmaktaydı. Atik Valide Nurbanu Sultan Dârüşşifası ise askeri hastane olarak kullanılıyordu. Sultan Ahmed Dârüşşifası akıl hastalarına tahsis edilmişti. 1837’de açılmış olan Edirnekapı Gureba ve Bekâr Hastanesi’ne genellikle hapishanede hastalananlarla pranga mahkûmları gönderilmekteydi. Bunlar dışında sadece Mekteb-i Tıbbiye-i 3

Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 13. A. Süheyl Ünver: Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi. İstanbul 1948, s.65.

21

Nejat Sagun : “Vakıf Gureba Hastanesi 2. Cerrahi Kliniği Tarihçesi ve Çalışmaları”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1970 Yıllık Bülteni, Düzenleyen. Nejat Sagun. s. 150-160.

~ Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi giriş kapısı üstündeki kitabe, ortada Bezmiâlem Valide Sultan'ın oğlu Sultan Abdülmecid'in tuğrası, 2013.

| Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi'nin giriş kapısı.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi.

Şahane yataklı tedavi hizmeti vermekteydi.4 Halkın gidebileceği başka bir hastane yoktu. Valide Sultan gibi hayırsever bir hanımın sokakta önüne çıkan bir hastadan etkilenip ona yer buldurmaya çalışması sırasında bu gerçekle yüzleşmesi ve hastane yaptırmaya karar vermesi mümkündür. Ancak Valide Sultan olmasına rağmen Padişahtan izin alması gerekmektedir. Önce oğlu Sultan Abdülmecid’den izin ister. Annesinin İstanbul’daki yoksullar için hastane yaptırma isteğini kabul eden Sultan Abdülmecid, Takvim-i Vekayi ile Valide Sultan’ın din, devlet ve milletin ihyası için bir 4

hastane yaptıracağını ilân ettirir. Bu noktada şu soru hatıra gelmektedir, Bezmiâlem Valide Sultan neden bir dârüşşifa yaptırmadı da hastane yaptırmak istedi? Birer tımarhaneye dönüşmüş olan dârüşşifaları mı gördü? İstanbul dışına çıkmadığına göre modern hastaneleri nereden biliyordu? O sırada hekimbaşılık görevini yürütmekte olan ve Avrupa’da bulunmuş özel hekimi İsmail Paşa’nın (1807-1880) fikrini sormuş olabilir mi? Hastanenin yapılıp hizmete girdiği dönemde, 9 Ekim 1845-28 Eylül 1848 tarihleri arasında, Hekimbaşılık yapan İsmail Paşa Paris ve Londra’da bulunmuştur. Oralardaki hastaneleri görmüş olan Hekimbaşı İsmail Paşa Bezmiâlem Valide Sultan’ı hastane yaptırmaya yönlendirmiş mi-

Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul 2010, s. 153160, 194-195.

22


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

dir? Yoksa Valide Sultan, İstanbul’da yaptırdığı pek çok hayır eserine bir de hastane mi katmak istemiştir? Bütün bu soruların cevabını bilemiyoruz ama muhakkak olan bir şey varsa o da geçmiş yıllarda Osmanlı Hanedanı hanımlarının dârüşşifa yaptırma geleneğinden aldığı ilhamla bir hastane yaptırmış olduğudur.

birine yıllık 6’şar kuruş olmak üzere toplam yıllık 424 kuruş mukâtaa-i zemin9 ödenmek şartıyla elde edilmiş ve bu arsaya, Yenibağçe Çayırı bitişiğinde bulunan üç tarafı Baltacı Odaları diye bilinen evler ve Ebubekir Paşa bostanı eklenerek hastane alanı belirlenmişti.10 Bezmiâlem Valide Sultan, hastanenin yanına bir cami ile bir de çeşme yapılmasını arzu etmişti. İnşaatın idaresi Evkaf Nezareti İnşaat Müdürü Abdülhalim Bey’in sorumluluğuna verildi. Valide Sultan’ın Kethüdası ve Darphane-i Âmire Nazırı Tahir Bey de mali işlerle ilgilenmek üzere memur edildi. İnşaat masraflarının tamamı Bezmiâlem Valide Sultan tarafından karşılanıyordu. Dönemin tarih düşürmekle ün kazanmış devlet adamı ve şairi Zîver Paşa’dan (1793-1862) hastanenin yapımına tarih düşürmesi istenmiştir. Zîver Paşa 1837-1838 ve 1851-1854 yıllarında iki defa Evkaf Nazırlığı yapmıştı. 1850 yılında hekimbaşılık lağvedilince hekim olmadığı halde “bâlâ” rütbesiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırlığına tayin edilmişti. Yani hem vakıfların nasıl çalıştığını hem de bir ölçüde tıbbi uygulamaların nasıl yapıldığını biliyordu.11 Zîver Paşa hastane inşaatının tamamlandığı 1261/1845 yılında üç tarih manzumesi yazıp Sultan Abdülmecid veya Bezmiâlem Valide Sultan’a sunmuştur. Bu üç manzumeden biri seçilip mermere hâk ettirilerek hastanenin giriş kapısına konmuştur. Diğerlerinin hastanenin açılışında var olduğu söylenen diğer iki kapısında bulunduğu ileri sürülmekteyse de bunu kanıtlayacak bir fotoğraf veya belge mevcut değildir.12

Padişah izin verdikten sonra İstanbul’da hastane için elverişli yerler araştırıldı ve Yenibağçe civarında Nakkaşpaşa arsası olarak bilinen yer uygun görüldü. O dönemde hastaneler şehir dışında ve havadar alanlarda inşa edilmekteydi. Nakkaşpaşa arsası da havadar olduğu için seçilmişti.5 Bu arsanın önünden (günümüzde Vatan Caddesi) akan Bayrampaşa deresi Aksaray yoluyla denize dökülüyordu.6 Bezmiâlem Sultan’ın Vakfiyesi’ne eklenen ilmühaberler hastane hakkında önemli bilgiler içermektedir. 19 Mayıs 1845 (12 CA. 1261) tarihli ilmühaberden Yenibağçe çayırının ortasında bir köprü (Bayrampaşa deresi üzerinde) olduğunu ve bu köprüden geçilip Topkapı’ya giden anayola girildiğini öğreniyoruz. Bu ilmühaberle Topkapı’ya giden anayolun sağındaki ve solundaki arsalar hastaneye katılmıştır.7 Nakkaşpaşa arsası halk arasında Yenibağçe Çayırı olarak anılıyordu. Hastane arsası; Yenibağçe Çayırı’ndan Sultan III. Mustafa Han vakfına ait 43.661 zirâ8 arsa yıllık 200 kuruşa Sultan II. Bâyezid vakfından 14.880 zirâ alanı 200 yıllık kuruşa Mustafa Ağa vakıflarından 487 zirâ Keyvanzâde ve Zeynep Kadın ve Helvacıbaşı İskender Ağa’ya ait 6 zirâ arsaların her 5 6 7 8

Takvim-i Vekayi, no. 281, 29 Muharrem 1261 [7 Şubat 1845]; BOA. İ. MSM. 25/655, 16 C. 1261 [22 Haziran 1845]. BOA. C. BLD. 24/1162, 13 B. 1262 [7 Temmuz 1846]. Sadi Bayram: “Sağlık Hizmetlerimiz ve Vakıf Gureba Hastanesi, Vakıflar Dergisi, sayı.14 (1982), s. 101-117. Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan bir uzunluk ölçüsü. 75-90 cm arasında değişen şekilleri vardır.

9 Vakıf mütevellisine her sene ödenen kira bedeli. 10 Bk. Ek 1. 11 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s. 2-5, 147. 12 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 17-19.

23


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastane kapısındaki tarih manzumesinde

mesine ait tarihler şimdiye kadar bir çok yan-

yer alan 1261 tarihi hastanenin açılışı konusun-

lışlıklarla yayınlanmıştır. Buradaki tarih man-

da karışıklıklara neden olmuştur. Zîver Paşa’nın

zumeleri kaynaklarından da anlaşılacağı üzere

yazmış olduğu hastane, hastane camii ve çeş-

doğrudan Zîver Paşa’nın eserinden alınmıştır.

Hastanenin Giriş Kapısındaki Kitabe Şâh-ı devrân Hazret-i Abdülmecîd Hân’a olur Bezmiâlem nâm sultân mâder-i ulyâ-me’âl Cism-i dünyâ buldı zâtıyla ‘ilâc-ı âfiyet Hak tabîb-i lûtfın etdi dâfi’-i derd-i melâl Eyleyüp ihyâ bu hastahânenün bünyânını Mevki’inde eyledi te’sîs hayra bezl-i mâl Gelse bîmârân bulur elbet şifâ bu câyda Havf-ı merg-i hastaya virmez hevâsı ihtimâl Tıbb-ı Calinûs’dan tedbîre hâcet kalmadı Hastegâna olalı âb-ı hayât-efzâ zülâl Vâlide Sultân ile Abdülmecîd Hân’ı Hudâ Haşre dek kılsun mezîd-i ‘ömrile âsûde-hâl İki târih oldı bir mısrâ’da Zîver âşikâr Hastahâne kıldı inşâ Vâlide Sultân bu sâl (1261/1845). 13

24


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastane13kapısı üzerindeki bu tarih kitabesinin şairi Zîver Paşa üçüncü beyitte, hastaneyi methetmek amacıyla ölçüt olarak, tıbbi konular üzerindeki çalışmalarıyla dünya tıbbını etkilemiş önemli bir otorite kabul edilen Calinus/Galen’i (129-200) kullanıp hastanenin önemini şu sözlerle vurgulamıştır: “[Hastane] hastalara ab-ı hayat oldu, Galen’in tıbbından tedbire hacet kalmadı”. Bu tarih kitabesi hastaneyi methetmek ve son mısrasında Ebcet hesabıyla hastanenin yapıldığı yıla tarih düşürmek amacıyla yazılmıştır. Divan şiiri geleneğinde methiye yazılırken emsal olarak kullanılan otoritelerin başında; Aristo (Ristotales), Platon (Eflatun) Hipokrat (Ebukırat, İbokrat), Galen (Calinus) gelir. Miri Sheffer’ın bu beyit için, “Galen’in becerilerinin alçaltıldığı açıktır” yorumunu yapması ve bu beyiti, “Osmanlı tıbbının humoralizmden saptığını ve giderek Batı biliminden etkilendiğini ortaya çıkarmaktadır.” biçiminde sanki bir hekim tarafından yazılmış tıbbi bir saptama gibi yorumlaması, Divan Edebiyatına vakıf olmamaktan kaynaklanan bir talihsizliktir.14

Oldılar şâdân garîbân-ı gürûh-ı Müslimîn Olalı eczâ-yı lûtfı dâfi’-i derd-i ümem

Zîver Paşa’nın Hastane İçin Yazdığı İkinci Tarih

Müberrât-ı celîle zâtına mahsûs hasletdür Bu hayr-ı mahzı ihyâ kıldı, millet şâdumân oldı

Bezmiâlem nâm sultân mâder-i şâh-ı cihân Kıldı lutfın dehre sıhhat-bahş-ı emrâz-ı elem

Stanbul’da bu hayrât-ı bihîniyle o sultânun Şifâ-yı illet-i ebdâna lutf-ı râyegân oldı

Kürre-i ‘aynı anun şâh-ı cihândur eylesün Çeşm-i ‘âlem hâk-i pâyın tûtiyâ-yı muhterem

O sultânla şeh-i devrâna Hak ömr-i ebed virsün İkisinden cihâna lutf-ı Sübhânî ayân oldı

Vâlide Sultân’un ihsânı şifadur ‘âleme Olmada hayrâtı dünyâya tabîb-i zî-hikem

İki târihim oldı şüphesiz Zîver ilelden dûr Biri tâm ü biri cevherkeş-i nazm-ı beyân oldı

Hastegânun bür’-i tâmıyçün yapup bünyân-ı nev Eyledi İslâm’a bu yüzden dahi bezl-i himem

Duâ kıl Vâlide Sultân-ı Abdülmecîd Hân’a Bu bünyân-ı bihîn kim câ-yı bür’-i hastegân oldı (1261/1845)16

13 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s.147. Son mısraın Ebcet hesabına göre sayısal karşılığı 2552’dir. İki tarih olduğu ifade edildiğinden bu sayı ikiye bölündüğünde 1261 tarihi bulunmaktadır. 14 Miri Sheffer: “Old patterns, new meaning the 1845 Hospital of Bezm-i Âlem in İstanbul”, Dynamis Acta Hispanica ad Medicinnae Scientiarumque Historiam İllustrandam. Vol. 25, 2005. s. 329-350.

25

Eyleye şâh-ı cihânla Vâlide Sultân’ı Hakk Haşredek feyz-i devâ-yı âfiyetle muğtenem Çâkerî Zîver hesâb idüp hurûf-ı mühmele Kıldı bir beyt içre bu târîh içün vaz’-ı rakam Yapdı ‘âli hastahâne cümle bîmârâna nev Valide Sultân-ı Hân Abdülmecîd-i pür-kerem (1261/1845) 15

Zîver Paşa’nın Hastane İçin Yazdığı Üçüncü Tarih Cenâb-ı Vâlide Sultân ki nâmı Bezmiâlem’dir İlâc-ı bür’-i lûtfı dâfi’-i derd-i cihân oldı Odur mehd-i hümâyûn vefd-i mecd-i saltanat el-Hak Vücûd-ı pâki râhat-perver-i insâniyân oldı O sultânun şehinşâh-ı cihandur kurretü’l-‘aynı Bu hayrı rü’yet-i hâl-i za’ifâne nişân oldı Gürûh-ı Müslimînin ehl-i gurbet hastegânıyçün Bu bünyânı yapup dermânde-i İslâmiyân oldı

15 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s.147. 1261, “huruf-ı mühmele” yani noktasız harflerin sayısal karşılığıdır. 16 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s.146.


GUREBA HASTANESİ CAMİİ

Sultan Abdülmecid, 31 Ekim 1845 Cuma günü, annesinin yaptırmakta olduğu hastaneye geldi. Hazır bulunan zevat ile birlikte hastanenin koğuşlarını ve diğer yerleri gezdi. Gayet metin ve güzel yapılmış olan hastane binası ve müştemilatı herkes tarafından beğenildi.17 Birkaç gün içinde hastane çeşmesine Halkalı suyundan su tahsis edildi.18

Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi Camii, 2013

Hastanede yatmakta olan hastalar, hasta sahipleri, ziyaretçiler, hastanede çalışan hekimler ile diğer görevlilerin namazlarını eda etmeleri amacıyla hastane binasının kuzeybatı köşesinde yapılmıştı. Bu yüzden hastanenin içinden bir merdivenle camiye çıkılıyordu. Şubat 1949 hastane planında varlığı görülen bu geçiş günümüzde kapatılmıştır.20 Dikdörtgen planlı, ahşap çatılı, kâgir ve tek minareli caminin giriş cephesinin alt katı son cemaat yeri üst katı ise hünkâr mahfilidir.21

Hastane açıldığında önünde bir kârgir hamam, cami, müştemilatı ve dokuz dükkân ve üç masura akar tatlı suyu vardı. Câmiin arkasındaki bahçede ağaç dikiliydi.19

20 Orhan Bolak: Hastanelerimiz. İstanbul Matbaacılık T.A.O. 1950, şekil: 48. 21 Belgin Demirsar: “Gureba Hastanesi Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt.3, İstanbul 1994, s. 433.

17 Takvim-i Vekayi, no. 294, 23 Zilkade 1261 [23 Kasım 1845]. 18 BOA. İ. DH. 112/5631, 3 ZA. 1261 [3 Kasım 1845]. 19 Bk. Ek 1.

26


Cami Kapısındaki Kitabe Hazret-i Abdülmecîd Hândır imâmü’l-Müslimîn Kılmış anı Hak selâtîn-i cihâna müktedâ Câmiü’l-hayrâtdur ol pâdişâhun mâderi Ehl-i hâcâta durupdur secde geh subh ü mesâ Şem’-i mihrâb-ı me’âli mahfil-ârâ-yı kerem Nûr-ı kandîl-i menâr-ı ma’bed-i sıdk ü vefâ Vâlide Sultân-ı zîşânun tabîb-i himmeti Yapdı câmi’ kıldı merzâya bu yüzden de devâ Secde-i şükr eylesünler ol Hakîm-i mutlaka Kim bu hastahânede buldukça bîmârân şifâ Bulsun ol sultânile şâh-ı cihân ‘ömr-i ebed Tâ menâr üzre mü’ezzinler didükçe es-salâ Eylesün Zîver cemâ’at tam târîhim pesend Mâder-i şâh-ı zamân bu ma’bedi etdi binâ (1261/1845) 22

rülür. Cami dikdörtgen plan üzerine kârgir olarak yapılmıştır. Çatısı ve minberi ahşaptır. Avlunun giriş kapısı üzerinde bulunan 1261 [1845] tarihli kitabedeki tarih manzumesi Zîver Paşa tarafından yazılmıştır. Ahşap tavanının ortasında yaprak şeklinde yaldızlı bir göbek, diğer taraflarına serpiştirilmiş yaldızlı

Hastaların da cemaate katılmalarını sağlayan 20 metrekarelik üçüncü bir mahfili vardı. Bu mekânın son cemaat yerine açılan ayrı bir kapısı bulunuyordu. Daha sonra bu kapı duvarla kapatılmıştır. Bezmiâlem Valide Sultan’ın yaptırmış olduğu Dolmabahçe Camii ile kıyaslandığında oldukça mütevazi olduğu gö27


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bitki motifleri yer almaktadır.22Minberi sivri külahlı olup dönemin ahşap oymacılığının güzel örneklerindendir.23

zır olan Müslüman cemaate vaaz ve nasihat edecek, bu hizmetine karşılık aylık 30 kuruş maaş+20 kuruş fodula (ekmek, gıda) bedeli olmak üzere toplam 50 kuruş ücret alacaktı.

Hastanede vefat edenlerin cenazeleri de buradan kaldırılırdı. Hastaneden taburcu olanlar topluca camiye giderek dua ederler, yollukları verilerek memleketlerine veya evlerine gönderilirlerdi.24

Vakfiye şartlarına göre camiye tayin olunacak diğer görevliler: Bir vâiz her hafta Pazartesi ve Perşembe günleri hazır olan Müslüman cemaate vaaz ve nasihat ve Şifâ-i Şerîf27 okuyacaktı. Vaize, aylık 60 kuruş vaâziye ve 30 kuruş Şifâ-i Şerîfhân (Şifâ-i Şerîf okuyuculuğu) maaşları ve 60 kuruş fodula bedeli olarak toplam 150 kuruş ödenecekti. Şifâ-i Şerîf-hân vazifesi ile birlikte bu vâizliğin, (diğer) resmi vazifesi ile birlikte hayatta oldukça eş-Şeyh Ebûbekir Efendi’ye verilmesi şart koşulmuştu. Onun vefatından sonra ehil ve erbabına verilecekti.

Camiin yapımı 1845 sonlarında tamamlanınca Sultan Abdülmecid’in iradesi uyarınca, 31 Ekim 1845 Cuma günü, şeyhülislâm, sadrazam ve diğer vükela ve yüksek memurlar ile askeri zevat camiye gidip Cuma namazını eda ettiler. Sultan Abdülmecid, Fatih Camii’ndeki Selamlık Resmi’nden sonra hastaneye geldi. Hastaneyi gezdikten sonra orada hazır bulunan Murat Molla Hankâh’ı şeyhi, makama münasip dualar okudu. Cami böylece ibadete açıldı.25 Hemen ardından hastane camiinde Cuma günleri cemaate vaaz vermek üzere ulemadan bir vaiz tayini için imtihan açıldı, imtihan edilen Süleyman Hulusi Efendi’nin ehliyetli olduğu anlaşılınca kendisine hastanenin Cuma vaizliği tevcih edildi.26

Camiye tayin edilecek bir hatip, her Cuma günü hitâbet (hatimlik) hizmetini edâ edecek, aynı şahıs ayrıca vakfiyede şart kılındığı şekilde sermahfil, serdevir-hân (devamlı Kur’ân okuyanların başı) ve her sene iki bayram namazından önce vaaz ve nasihat edecekti. Ayrıca Ramazan ve Kurban Bayramlarında arefe günleri ve diğer mübarek gecelerde bu camide muhafaza edilen lıhye-i sa’âdeti (Hz. Peygamber’in sakalını) açarak övücü şiirler eşliğinde Müslüman cemaate ziyaret ettirip yerine koyarak muhafaza edecekti. Bu hizmetleri karşılığında kendisine; aylık 50 kuruş hitâbet maaşı, 10 kuruş bayram namazları vaaz maaşı, 10 kuruş sermahfil ve serdevir-hânlık maaşı, 20 kuruş lıhye-i saâdeti açma hizmeti maaşı ve 30 kuruş dahi fodula bedeli olmak üzere toplam 120 kuruş ödenecekti.

Bezmiâlem Valide Sultan, hastanenin vakfiyesinde, hastane bitişiğinde yaptırdığı bu camiye Selâtîn-i’izâm (büyük sultanlar tarafından yapılan) camilerinde olduğu gibi bir Cuma vâizi ta’yin olunmasını şart koşmuştu. Selâtîn-i ‘izâm camilerinin vâizlik görevlerine eklenecek olan bu vaizlik görevi şeyhülislâmın işareti ile ehil ve erbabına verilecekti. Cuma vâizi her Cuma günü namazdan sonra ha22 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s.147-148 23 M. Hüdai Şentürk: “Gureba Hastanesi Camii”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14 (1996), s. 204-205. 24 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, 48. 25 Takvim-i Vekayi, no. 294, 23 Zilkade 1261 [23 Kasım

Vakfiyede ayrıca câmiye birinci imam ve ikinci imam olmak üzere gece-gündüz nö-

1845].

26 BOA. A. DVN. 24/25, 9 R. 1263 [27 Mart 1847]. ; Takvim-i Vekayi, no. 327, 10 Rebiülahır 1263 [28 Mart 1847].

27 Şifâ-i Şerîf: Kadı İyaz’ın, Hz. Muhammed’i anlatan meşhur kitabı.

28


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

verecek, bu hizmetleri terk ve gevşeklik (tembellik) ederse görev bundan alınarak layık olan başka birine verilecekti.

betleşe çalışacak iki imam tayin edilmesi şartı vardı. Bu iki imâmın görevleri şunlardı; Yâsîn, Fetih, Mülk, Nebe’ Sûrelerini okuyup ilaveten cüz-hânlık (cüz okuyuculuğu) yapacaklardı. Nöbetleri sırasında vefat edeceği belli olan hastanın yanında oturup istiğfârı (Estağfirullâhı) ve kelime-i şehâdeti hatırlatacaklardı. Vefat edenlerin cenazelerini âdâba uygun olarak yıkayıp defnettikten sonra kaydını sildireceklerdi. Bu görevlerine karşılık; imâmet için 60 kuruş, Yâsîn-hânlık (Yâsîn Sûresi okuyuculuğu) için 10 kuruş, Fetihhânlık (Fetih Sûresi okuyuculuğu) için 10 kuruş, Mülk-hânlık (Mülk Sûresi okuyuculuğu) için 10 kuruş, Nebe’-hânlık (Nebe’ Sûresi okuyuculuğu) için 10 kuruş, cüz-hânlık için 5 kuruş, kütüphane mustahfızlığı (kütüphane koruyuculuğu) için 15 kuruş, ölü yıkayıcılığı için 10 kuruş, fodula bedeli 30 kuruş olmak üzere toplam 160 kuruş maaş alacaklardı. Birinci imam bu görevleri dışında ayrıca kütüphane mustahfızlığı, ikinci imam da muvakkitlik (namaz vakitlerini hesaplama) yapacaktı. Birinci imamın kütüphane koruyuculuğu yapması şartı koşulmuş olması camide dini içerikli bir kütüphane olduğuna işarettir.

Câmiye tayin edilecek birinci kayyım ile ikinci kayyım; kayyımlık, vakfiyedeki şart gereği caminin içindeki ve avludaki kandiller ile iki büyük mumu yakma, bevvâblık (kapıcılık), ferrâşlık (temizlik), küçük halının kaldırılması, avlu ve helânın temizlenmesi, minber ve mihrâbın seccâdesini muhafaza etmek, ölü yıkayıcılığı hizmetlerini yerine getirecekti. Kayyımlara 40’ar kuruş kayyımlık ve 10’ar kuruş caminin içindeki ve avludaki kandiller ile iki büyük mumu yakma, 5’er kuruş bevvâblık, 5’er kuruş küçük halının kaldırılması, 5’er kuruş avlu ve helânın temizlenmesi, 5’er kuruş minber ve mihrabın seccadesinin muhafızlığı, 10’ar kuruş gassâllık ve 20’şer kuruş fodula bedeli olmak üzere toplam 100’er kuruş verilecekti. Kayyımlar kusursuz hizmet eda edecekler, bu hizmetleri terk ve gevşeklik (tembellik) ederlerse görev bundan alınarak zincirleme şeklinde hak eden başka birine verilecekti. Vakfiyede bu cami görevlilerinin 21 Ekim 1846 tarihinden itibâren tayin edilmiş oldukları belirtilmiştir. O sıralarda hastane henüz açılmadığı için cenaze yıkama hizmetleri de yapılmamaktaydı. Hastane hizmete girdikten sonra imamlar, müezzinler ve kayyımlar cenazeye su dökme ve yıkama hizmetlerini yapmak istemezlerse ayrıca bir gassâl-ı mevtâ (ölü yıkayıcısı) tayin etmek lâzım gelecekti. Bu durumda bunların maaşlarından gassâllığa mahsus 10’ar kuruş kesilerek 100 kuruş maaşla bir gassâl (ölü yıkayıcısı) tayin edilecekti.

Câmiye tayin edilecek birinci ve ikinci müezzin; na’t, temcid, salâ ve devir-hânlık ve minârenin kandillerini yakma, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme ve âbrîz-i cenâze (cenaze yıkanırken su dökme) hizmetlerini edâ edeceklerdi. Bunların karşılığında her bir müezzine; müezzinlik için 35 kuruş, na’t-hânlık için 5 kuruş, temcid ve salâ-hânlık için 5 kuruş, devir-hânlık için 10 kuruş, minârenin kandillerini yakma için 10 kuruş, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme için 5 kuruş, âbrîz-i cenâze için 10 kuruş ve fodula bedeli 20 kuruş olmak üzere toplam 100 kuruş aylık verilecekti. Birinci ve ikinci müezzinden her biri bizzat kusursuz hizmet

Vakfiyede şart koşulan şartlara sahip kişiler bu görevleri bizzat ve kusursuz olarak yerine getirecekti. Görevi terk ve gevşeklik (tembellik) eden olursa, görev bundan alınarak hak 29


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

eden başka birine verilecekti. Hatiplik, imamlık ve müezzinlik görevleri vefat nedeniyle boşaldığında vefat edenin ehil büyük oğlu varsa görev ona, birkaç evlâdı varsa en layık olanına verilecekti. Eğer yalnız küçük bir çocuğu varsa küçüğün buluğ çağına erişmesine kadar hizmetin niyâbeten (onun adına) yerine getirilmesi için küçük çocuk adına görevlendirme yapılacaktı. Böyle durumlarda memuriyete ait maaşın üçte biri çocuğa, üçte ikisi nâibine (görevi çocuk adına yapana) verilecekti. Küçük çocuk buluğ çağına erdiğinde bu görevleri yapmaya yeterli olamazsa görevler ondan alınarak ehil olan bir başkasına verilecekti. Vefat eden görevlinin ehil evlâdı olmadığı veya çocuğu olmadığı durumda göreve, Evkâf Nezareti tarafından nizama uygun olarak imtihanla seçilecek ehil ve hak eden bir kimse tayin edilecekti. Çalışanların görevlerini başkasına devretmesine ve işten el çekmesine izin verilmemesi de ileri sürülen şartlar arasındaydı. Camide hatip, imam ve müezzin olarak çalışanların vefatları durumunda boşalan görevin, zincirleme olarak çocuklarına verilmesi şartı bu görevlere atanacak kişilerin titizlikle seçildiğini göstermektedir.

pit edilebilen 15 çeşmesinin ikisini Medine’de, birini Kerbelâ’da, 12’sini ise İstanbul’da yaptırmıştır. Gureba Hastanesi yanındaki çeşme kendi adıyla anılmaktadır. 1845 Kasım ayının son günlerinde çeşmeye Halkalı suyundan iki masura su tahsis edilmiş ve böylece kullanıma girmiştir.29

Cami 1875 yılında onarılmış, 10 Temmuz 1894 günü İstanbul’da meydana gelen şiddetli depremde zarar görmüştü. Yapılan keşif sonucuna uygun olarak cami ve depremden harap olan hademe odalarının tamir edilmesi için irade çıkmıştı.28 Cami günümüzde de ibadete açıktır.

Çeşme Osmanlı ampir üslubunda tek cepheli mermerden inşa edilmiştir. Dışa taşkın yalak ve yanındaki sekilerin yüzeyleri “Sultan Mahmud güneşi” adı verilen ışık huzmeli motiflerle süslenmiştir. Ayna taşının ortasında uçları yukarı kıvrık, içinde bir meşale bulunan simetrik yaprak kabartması bulunmaktadır.

BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ Bezmiâlem Valide Sultan’ın hayratı arasında çeşme ve sebiller önemli bir yer tutar. Tes28 BOA. BEO. 61/4516, 8 S. 1310 [11 Ağustos 1894].; BEO. 687/51511, 6 R. 1313 [26 Eylül 1895].

29 BOA. İ. DH. 112/5631, 3 ZA. 1261 [3 Kasım 1845].

30

Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi, 2013.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

GUREBA HASTANESİ HAMAMI

Çeşmenin en üstünde üçgen şeklinde etrafa ışıklar saçan mermer kabartmanın ortasına Sultan Abdülmecid’in tuğrası yerleştirilmiştir. Çeşme uzun zamandan beri akmamaktadır.30 Zîver Paşa çeşme için de iki tarih manzumesi yazmıştır. Bunlardan biri seçilmiş ve Talik hatla mermere hâk ettirilerek çeşmenin ayna taşına konmuştur. Günümüzde bu tarih kitabesi kırık olduğu için ilk üç mısrası okunamamaktadır. Okunamayan mısraları Zîver Paşa'nın eserinden tamamlayarak çeşme kitabesini tam olarak vermekteyiz. Nuran Kara Pilehvarian çeşme için yazılmış ikinci tarihin Valide Sultan’ın hastane kapısı yanında yaptırdığı ikinci bir çeşmeye ait olduğunu ileri sürmüştür.31 Oysa Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakfiyesinde hastaneye vakfedilmiş bir çeşme vardır. İkinci bir çeşme olsaydı vakfiyede yer alması gerekirdi. Bu iddia doğru değildir.32

Hamam aslında hastane yapılmadan önce de vardı ve mahalle halkı tarafından ücret karşılığında kullanılıyordu.34 Bezmiâlem Valide Sultan vakfiyesinde, “Hastane önündeki kârgir hamam ve dokuz dükkân ve câmi arkasındaki bahçenin ağaçları... tâliplerine kiralanıp bilcümle kiraları her sene teslim alınarak anılan vergileri ödendikten sonra kalanı Bezmâlem Sultân vakıflarına zam ve ilâve oluna” ifadesiyle, mülkü olan bu hamamı hastanenin masraf-

| Gureba Hastanesi Hamamının planı. A. Süheyl Ünver: “İstanbul yedinci Tepe Hamamları’na dair bâzı notlar”, Vakıflar Dergisi, sayı.2 (1942), s.266.

Çeşmenin Kitabesi Bezmiâlem nâm sultân mâder-i şâh-ı cihân Menba’-ı cû-yı mekârim çeşme-i âb-ı vefâ Dehri sîrâb edicek mâ’ü’l-hayât-ı lutfile Kıldı feyz-i zindegânîden cihân kesb-i safâ

larına gelir olarak bırakmıştı. Bezmiâlem Valide Sultan’ın Vakfiyesi’ne eklenen 25 Mayıs 1845 (18 CA. 1261) tarihli ilmühaberde hastanenin inşa olunduğu yerde bulunan Nakkaş Hamamı diye anılan hamamın satın alındığı, bu hamamın eskiden beri bir lüle içme suyu olduğu bildirilmektedir.35 Eskiden beri var olan bu hamamın bitişiğine hastane yapıldıktan sonra Gureba Hastanesi Hamamı adıyla anılmıştır. Hamam haftanın belli günlerinde hastaların yıkanması şartıyla Evkaf Nezareti tarafından kiraya verilir, diğer günlerde mahalle halkı yıkanırdı. 1880 yılında hamamın

Yapdırup bu çeşmesârı hastahâne nezdine Zâhir oldı def ’-i emrâz-ı ‘ibâda mâ-cerâ Eylesün şâh-ı cihânla Vâlide Sultân’ı Hak Haşredek nûş-ı zülâl-i âfiyetle zü’l-‘alâ Zîver itsün def ’-i ‘illet nazmdan tarih-i tâm Yapdı dil-cû mâder-i şâh-ı zamân ‘aynü’ş-şifâ (1261/1845)33 30 Belgin Demirsar: “Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 2, İstanbul 1994, s.225226.; Hüdai Şentürk: “Bezmiâlem Valide Sultan”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1992, c. 6, s. 108-113. 31 Çeşmenin ikinci tarihi için bk. Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s. 174-175. 32 Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması. İstanbul 1996, s. 183. 33 Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896], s. 149.

34 A. Süheyl Ünver: “İstanbul yedinci Tepe Hamamları’na dair bâzı notlar”, Vakıflar Dergisi, sayı. 2 (1942), s.245-251. 35 Sadi Bayram: “Sağlık Hizmetlerimiz Vakıf Gureba Hastanesi”, Vakıflar Dergisi, sayı.14 (1982), s. 101-117.

31


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

kira geliri 3.960 kuruştu.36 Hastanenin çamaşırhanesi hamama bitişikti. Evkaf Nezareti kontrat süresi bittikçe hamamı kiraya çıkarırdı. 8 Şubat 1865 günlü Tasvir-i Efkâr gazetesine verilen bir ilânla hastane müştemilatından olan hamamın kiraya verileceği, isteklilerin Evkaf Varidat Odası’na başvurmaları gerektiği duyurulmuştu.37 Zamanla eskiyen hamam onarılmış ve 2 Şubat 1887 tarihinde yeniden hizmete girmiştir.38

gidilmesi mümkün değildi. Bu da temizliğin noksan kalması demekti. Bilumum Vilayat-ı Şahane Hıfzıssıhha-i Umumiye Sermüfettişi Mirliva Bonkowski Bey bu yüzden hamamın sadece hastalara tahsis edilmesini istemişti.41 Hastane hamamının tamiri ve tamir masrafının ödenmesi ile ilgili 1904-1910 yıllarına ait belgeler vardır.42 A.Süheyl Ünver’e göre ilginç mimarisi olan küçük bir hamamdı ve soyunma yerinde Vidin Kalesi’ne benzetilmiş mermer bir havuz bulunmaktaydı. 1920 yılında metruk bir vaziyette olan hamam 1942’de mevcut değildi.43 Hastanenin en eski planında giriş revakının sağında yer aldığı görülen hamamın hastane koridorundan giriş kapısı vardı. Herhalde hastalar buradan hamama giriyorlardı.

1892 yılında hastanede çalışan hekimlerin şikâyetleri üzerine yapılan teftişte, hastaların hamama götürülmedikleri ve çamaşırhanede yıkanmakta oldukları görülmüştü. Bunun fenne uygun olmadığı bildirilmiş, kira kontratına hastaların hamamda yıkanması için gereken şartların konması önerilmiş ve bu duruma son verilmesi tavsiye edilmişti.39 Hastane hamamı 1893 yılında, hastaların ücretsiz yıkanması şartıyla senelik 9.000 kuruş üzerinden Abdülvahid Efendi’ye kiralanmıştı.40

HASTANENİN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI Hastanenin yapımı 1845 sonlarında tamamlanmış fakat binada rutubet olduğu fark edildiği için açılması sakıncalı bulunmuştu. Yaklaşık bir sene rutubetin geçmesi beklendi ve tamamen kuruduğuna kanaat getirildikten sonra, 25 Kasım 1846 tarihli irade ile hastanenin Mart 1847’de açılması için hazırlık yapılması emredildi. Hastanenin hemen açılamamasının asıl nedeni, hayli yüksek olacağı tahmin edilen yıllık masrafına kaynak bulunamamış olmasıydı. Padişah yıllık masrafa karşılık bir gelir belirlenmesini buyurmuş ve açılışın ondan sonra yapılmasını istemişti.44

Hastaneyi 29 Nisan 1894 günü ziyaret eden Serkimyager-i Hazret-i Şehriyari ve Dersaadet ile Bilumum Vilayat-ı Şahane Hıfzıssıhha-i Umumiye Sermüfettişi Mirliva Bonkowski’nin, hastaların hamama Cuma ve Pazar günleri olmak üzere haftada iki defa gönderildiğini tespit etmiş olması hamam kontratına tekrar haftada iki gün hastalara tahsis edilme şartının konmuş olduğunu göstermektedir. Bu iki gün dışında hamama daha önce olduğu gibi çevre sakinleri gidiyordu. Hekimler tarafından her gün yıkanması istenebilecek hastalar olduğunda hamama

Bezmiâlem Valide Sultan’ın Kethüdası Darbhane-i Âmire Nazırı Tahir Bey,

36 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 318. 37 Tasvir-i Efkâr, no. 272/4, 12 Ramazan 1281 [8 Şubat 1865]. 38 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 212. 39 BOA. Y.A. HUS. 263/121, 29 M. 1310 [22 Ağustos 1892]. 40 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

41 BOA. DH. MKT. 2066/207, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894]. 42 BOA. İ. EV. 1325/M-07, 15 M. 1325 [28 Şubat 1907]. ; BEO. 3461/259550, 2 Z. 1326 [26 Aralık 1908]. ; ŞD. 187/74, 8 M. 1328 [20 Ocak 1910]. 43 A. Süheyl Ünver: “İstanbul yedinci Tepe Hamamları’na dair bâzı notlar”, Vakıflar Dergisi, sayı.2 (1942), s.245-251. 44 BOA. İ. DH. 130/6698, 6 Z. 1262 [25 Kasım 1846].

32


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Darbhane-i Âmire Nazırı Tahir Bey mühürlü, 100 çift fodla tayının hastaneye tahsisini öneren 12 Kasım 1846 tarihli tezkire. BOA. İ. MSM. 25/661.

bağlıdır. Hastanenin yıllık 2.000 kese tahsisata ihtiyacı olduğu tahmin edilmiştir. Hastane içindeki caminin masrafı Valide Sultan’ın evkafından karşılanmaktadır. Bunun gibi hastane tahsisatının da Valide Sultan Vakfı’na ilavesi, bundan başka şimdilik senede 500.000 kuruşun tertip buyrulması kifayet edeceği Tahir Efendi tarafından ifade olunmuş ve hekimbaşı ile olunan müzakereye nazaran gerektiği kadar memur, tabip ve hademeye senede 1.000 kese yeteceği anlaşılmıştır. Hastanenin idaresini belirleyecek nizamnamenin da hazır bulunması gerekmektedir. Tahir Efendi’nin bazı nizamatı kaleme alarak, noksanını tamamlamak üzere hekimbaşıya verdiği haber alınmıştır. Masrafın tedariki sırasında, Tahir Efendi uhdesinde bulunan Trabzon gümrüğü mukâtaasını bu günlerde satmak niyetinde olduğundan, bunun gibi gümrük mukâtaasının başka ellerde bulunması pek münasip görülmediği için, bu mukâtaanın hazinece alınarak bedelinin hastane masrafına tahsis olunması gerekir. Fakat bunun geliri masrafı karşılamaya yetmeyeceği için üstünün Bağdat eyâleti varidatından ve gümrüklerden, ezcümle Trabzon Eyâleti mamulatı senelik vergisinden alınması, bundan başka şeylerin tedariki de kabil olacağından 1847 senesi Martından itibaren hastane masrafına mahsus olarak maliye hazinesinden senede 1.000 kese (kuruş) tahsis kılınması ve vakit geçirmeksizin şimdiden idare biçimine ve lüzumu olan memurların tayinine başlanması gerekmektedir. Gureba ve kimsesizlere mahsus olacak olan bu hastanede her zaman binasının tahammülü kadar gureba hasta bulunmayacağından ne miktar hasta için tedarik ve tertibata muhtaç olduğunun tasarlanması ve gerekli teferruat Tahir Efendi marifetiyle kaleme alınarak tesis ve tanzim edilmelidir. Bir de hastanenin ekmek ve diğer yiyeceklerine medar olmak üzere, daha önce

12 Kasım 1846 tarihli tezkiresinde hastanede iskân edilecek yoksul hastalar için, müteveffa Şeyhülislâm Asım Efendi’den kalan 100 çift fodla tayınının hastaneye verilmesini önerdi. 15 Kasım 1846 tarihli oturumunda konuyu görüşen Meclis-i Vâlâ mazbatasına göre; “yapımı tamamlanan Gureba Hastanesi’ndeki rutubet de geçmiş olduğundan Padişah, Mart başında resmi açılışının yapılmasını, gerekli masrafının Darphane-i Âmire Nazırı Tahir Efendi ile müzakere edilerek tertip ve tahsisi çaresine bakılmasını emretmiştir. Bir hayır işi olan bu hastane amacına ancak açılıp fakir ve garipleri tedavi etmekle ulaşacaktır. Binası bitmişken böyle uzun uzadıya açılmaması halk arasında acayip karşılanacaktır. Ancak açılması, masrafını karşılayacak gelir tedarik etmeye 33


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Süleymaniye Bimarhanesi, Üsküdar’da eski Valide Tabhanesi ve Sultan Ahmed Bimarhanesi son zamanlarda dikimhane olduğu, hastane ise tabhaneye tahsis olunduğu için Evkaf-ı Hümayun hazinesinden eskiden aldıkları tertibatın Gureba Hastanesi’ne verilmesi gerekmektedir. Hastalar için tayınat tahsisi de lazım geleceğinden Tahir Efendi’nin, merhum Şeyhülislâm Asım Efendi’nin 100 çift dua-gû fodlası satılmayarak hasta tayınatına mahsuben hastaneye tahsis kılınması isteği uygun görülmüştür. Ancak bu kadar fodla hastaneye yetmeyeceğinden bunun gibi dua-gû fodlaların hastane tayınatına yetecek kadarının satılmayıp hastaneye verilmesi kararlaştırılmıştır.” Meclis-i Vâlâ’nın bu mazbatası 14 Aralık 1846 günü Meclis-i Umumi’de görüşülmüş ve 25 Aralık 1846 tarihli irade ile bu kararların icabının yerine getirilmesi, hastanenin resmi açılışının Mart başında yapılması emredilmiştir.45

31 Ocak 1847 günlü oturumunda, nizamnamesine göre hastanenin idaresine Tahir Efendi tarafından daima dikkat ve nezaret edilmesini, beyhude masraf olmaması için memurların ve hademenin hasta sayısına göre azaltılıp çoğaltılmasını, aylık masrafı neye mal olursa olsun tahsisatından ödenmesini, muhasebesinin güzelce görülüp tetkik edilmesini gerekli görmüş, hastane kadrosunda gösterilen etıbba ve memurin maaş ve tayınatını uygun bulmuş, gereken kayıtların yapılması hususunu Evkaf Nazırına havale etmiş ve açılışın Takvim-i Vekayi’de ilan edilmesini kararlaştırmıştı. Sultan Abdülmecid’in 5 Şubat 1847 günlü iradesiyle Meclis-i Vâlâ kararlarının uygulanması emredilince hastanenin dahili nizamnamesi ve kadrosu yasallaşmıştır.46 Bunun üzerine 14 Şubat 1847 tarihli Takvim-i Vekayi’de, hastanedeki rutubetin yok edildiği, hastanenin dahili nizamnamesinin hazırlanıp Padişah tarafından onaylandığı ifade edildikten sonra hastanenin Mart 1847’de hasta kabul ederek açılacağı, herkes tarafından bilinsin diye şu cümlelerle ilan edilmişti:

Bezmiâlem Valide Sultan’ın kethüdası Tahir Efendi, 23 Ocak 1847 tarihli yazısında Valide Sultan’ın evkafından olup, padişahın vermiş olduğu irade gereği Mart başında (Mart 1847) açılacak hastanenin muayyenat ve muhassesatıyla gerekli memurlarla hademenin suret-i memuriyetleri ve diğer hususlar hakkında, Hekimbaşı ile birlikte müzakere ederek bir layiha hazırladıklarını bildirmiş ve bu layiha suretinin Evkaf-ı Hümayun muhasebesine kaydıyla keyfiyeti malum olmak için Valide Sultan’ın defterlerine ve sonra da vakfiyesine eklenmek üzere Teftiş Mahkemesi’ne de lazım gelen ilmühaberin gönderilmesini, masrafların ödenmesi hususunun da Evkaf Nazırı’na havale edilmesini arz etmişti. Hastanenin açılması ve malzemesinin hazırlanıp ödenmesi hakkında irade çıktığını dikkate alan Meclis-i Vâlâ, hekimbaşının da katıldığı

“İşbu hastahane gureba hakkında bir eser-i hayr ve celil-i fevkalâde olduğundan nizâmât-ı mezkûrenin vaz’ıyla her halde hıfz ü vikâye ve teferruatının hüsn-i tesisi ve idaresi hususlarında emin-i müşârünileyh hazretleri [Kethüda Tahir Efendi] tarafından daima dikkat ve himmet kılınması tensib ve tasvib birle ol babda irâde-i meâli-ifade-i cenab-ı padişahî müteallik ve şerefsudûr buyrulmuş mucebince zikrolunan hastahane duhulü mütekarrib altmış üç senesi martında küşad olunarak derûnunda hastegâna icra-yı müdavât olunması mukarrer bulunmuş olmağla herkesin malûmu olmak için ilân-ı maddeye mübâderet kılınur”.47 46 BOA. İ. MSM. 25/666, 18 S.1263 [5 Şubat 1847]. 47 Takvim-i Vekayi, no. 321, 27 Safer 1263 [14 Şubat 1847].

45 BOA. İ. MSM. 25/661, 6 M. 1263 [25 Aralık 1846].

34


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

HASTANENİN AÇILIŞI (12 Mart 1847 Cuma)

günü yapılmasını ve gureba hastaların kabul edilmesini emretti. Hastane camiinde icra edilecek Selamlık Resmi’nin ardından Cuma namazı eda edildikten sonra Padişah hastanede kendisi için yapılmış özel daireye gidecek, burada okunacak dualardan sonra hastane açılacaktı. Ertesi gün yani cumartesi günü hastalar nakledileceğinden sadrazam, şeyhülislâm ve vükela ile bir süre önce Mekteb-i Tıbbiye-i Mecidiye-i Şahane’nin48 temel atma töreninde bulunan zevatın ve askeri erkânın nişanlarıyla birlikte padişahın hastanedeki dairesinde bulunmaları istendi.49

Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Takvim-i Vekayi taramaları sonunda ulaştığımız belgeler, hastanenin, inşaatı bittikten sonra bir yılı aşkın bir süre boş kaldığını, bütün levazımatı tamamlanıp hastanede çalışacak olan hekimler ve diğer görevliler tayin edildikten sonra açılış töreninin, 24 RA. 1263 yani 12 Mart 1847 Cuma günü yapıldığını ve 13 Mart 1847 Cumartesi günü de hasta nakledilerek hizmete girdiğini göstermektedir. Sultan Abdülmecid, 11 Mart 1847 günlü iradesiyle, eksikleri tamamlanan hastanenin açılışının, ertesi gün yani 12 Mart 1847 Cuma

48 Taşkışla binası. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane için tasarlandı sonra askeri kışlaya dönüştürüldü. 49 BOA. İ. DH. 138/7116, 23 RA. 1263 [11 Mart 1847].

Hastanenin Açılış İradesi Maruz-ı çâker-i musâdakat-güsterleridir ki Ma’lûm-ı âli-yi âsfâneleri buyrulduğu vechile Yenibağçe civarında mehd-i ulâ-yı saltanat devletlü ismetlü sultan-ı aliyyü’ş-şân hazretlerinin bina ve inşasına muvaffak oldukları hastahanenin küşâdı musammem [açılmasına karar verilmiş]olmasıyla bi-minnet-i Te’âlâ yarınki Cuma günü selamlık resm-i âlisi hastahane-i mezkûr nezdinde sultan-ı müşârünileyha hazretlerinin ihyâ-kerdeleri olan câmi’-i şerifde icra buyrularak salavât-ı cumanın edâsından sonra hastahane-i mezkûrda kâin daire-i hümayûn-ı şâhâne mübarek kudüm-ı meyâmin-melzûm-ı cenâb-ı cihandarî ile tezyin ve teşrif birle mahall-i âli-yi mezkûrda ifa-yı resm-i du’a ve ba’de hastahane-i mezkûrun emr-i küşâdı icra olunarak cumartesi günü dahi hastegân nakl olunacağından zât-ı âli-yı sadaret-penahîleriyle devletlü semâhatlü şeyhülislâm beyefendi ve vükelâ-yı fihâm-ı saltanat-ı seniyye hazerâtının ve geçende Mekteb-i Tıbbiye-i Mecidiye-i Şâhâne’nin vaz’-ı esası yevm-i mes’udunda mevcud olan sudûr-ı azâm ve memurîn-i kirâmın yevm-i mezkûrda daire-i hümayûn-ı şâhânede bulunmak üzere nişan-ı âlileriyle hastahane-i mezbûra azîmetleri ve selamlık resm-i âlisi münasebetiyle rikâb-ı hümayûn-ı şâhânede bulunan sair ümerâ ve zabitân-ı asâkir-i mülûkânenin dahi mevcud bulunmaları müteallik ve şeref-sünûh ve sudûr buyrulan emr ü ferman-ı meâli-nişan-ı hazret-i tacdarî muktezâ-yı celilinden bulunmuş olduğu muhât-ı ilm-i âli-yi vekâlet-penâhileri buyruldukda ol babda emr ü ferman hazret-i veliyyül-emrindir. 23 Rebiülevvel [12] 63 [11 Mart 1847]

35


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Hastanenin açılış iradesi. BOA. İ. DH. 138/7116.

36


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bunun üzerine 12 Mart 1847 Cuma günü sadrazam, şeyhülislam ile diğer vükela ve askeri erkân hastaneye giderek Sultan Abdülmecid’i beklemeye başladılar. Padişah gelir gelmez camide kendisi için yapılmış özel mahfele giderek Cuma namazını kıldı, sonra hastanenin her tarafını gezerek memurlar ile hademeye hediyeler verdi, duaların ardından hastane açılıp hizmete girdi.50

başladık. Hastane hakkında ilk kitabı Kazım İsmail Gürkan, hastanenin cerrahi kliniğinde asistanlık yaptığı yıllarda yazmıştı.53 Sonraki yıllarda bu kitabı geliştirerek iki defa daha yayınlamıştı. Kitabın üç baskısının da sonunda Takvim-i Vekayi’de hastanenin yapımı ve açılışı ile ilgili dört haber ile hastane nizamnamesini ek olarak vermişti.54 Bu eklerin asıllarını görmek istedik. Ancak Dr. Gürkan’ın eklerde numara ve tarihlerini verdiği Takvim-i Vekayi’lerde bu haberler yoktu. Bunun üzerine 1843 yılı başından itibaren Takvim-i Vekayi’leri taramaya başladık. Günlerce süren taramalar sonunda, Ek: 1’de verdiği 3 R. 1261 [11 Nisan 1845] tarihli haberin 3 R. 1263 [21 Mart 1847] tarihli Takvim-i Vekayi’de yayımlandığını tespit ettik. Dr. Gürkan bu haberin tarihini yanlış vermişti. Ek: 2’de Takvim-i Vekayi, no: 293, Z. 1261’den [Aralık 1845] alındığı belirtilen haber de bu sayıda yoktu. Dr. Gürkan’ın yanılgısı, Takvim-i Vekayi tarihlerinin yanlış okunması yanında hastane kitabesindeki 1261 tarihinden kaynaklanıyordu. Zîver Paşa, hastane binası ile cami ve çeşme 1261/1845 yılında tamamlandığı için bu yıla tarih düşürmüştü. Dr. Gürkan, Hicri 1261 yılının Miladi karşılığını da 1843 olarak vermişti. Oysa Hicri olduğunu kendisinin de belirttiği bu tarihin doğru çevirisi 1845’ti.

İstanbul’da yayınlanmakta olan, Journal de Constantinople, Écho de l’Orient, 1847 yılına ait iç haberleri verirken, Valide Sultan tarafından kurulan ve yoksul insanlara hizmet vermesi düşünülen Gureba Hastanesi’nin 1847 yılı başında açıldığını bildirmiştir.51 Açıldıktan birkaç gün sonra Maliye Nazırı, hastane masraflarına karşılık olmak üzere, Tahir Efendi’nin uhdesinde bulunan Trabzon Gümrüğü mukâtaasının bedeli olan dört yük akçenin ödenerek satın alınmasını, bu gelir, hastane gibi bir hayır işine tahsis edileceğinden resim ve harçlardan muaf tutulmasını önermişti.52

AÇILIŞ TARİHİNDEKİ ÇELİŞKİLER Vakıf Sağlık Haftası nedeniyle 7 Mayıs 2009 tarihinde Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde düzenlenen, “Osmanlıda Tıp Semineri” toplantısında hastane ile ilgili bir sunum yapmamız istendiğinde, kaynakları yeniden gözden geçirmeye başlamış, çeşitli yayınlarda hastanenin hizmete giriş yılının bazen 1843 bazen de 1845 olarak verilmiş olduğunu görmüştük. Bu çelişki nedeniyle doğru tarihi araştırmaya

Böylece hastanenin açılış yılının 1843 veya 1845 olmadığını anlamıştık. O zaman bu hastane ne zaman açılmıştı? Açılış iradesi olmalıydı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde açılış iradesini bulunca sorun çözüldü. İradede yer alan emirlerin yerine getirildiği Takvim-i Vekayi’deki açılış töreni haberiyle kanıtlanınca 53 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Fevzi Matbaası 1928. 54 Kazım İsmail Gürkan: Gureba Hastanesi Tarihçesi. 2. baskı. İÜ Tıb Tarihi Enstitüsü sayı 27, İstanbul 1944. ; Kazım İsmail Gürkan: Bezm-i-Âlem Vâlide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi Tarihçesi. Özışık Matbaası, İstanbul 1967.

50 Takvim-i Vekayi, no. 326, 3 Rebiülahır 1263 [21 Mart 1847]. 51 Journal de Constantinople, Écho de l’Orient, 65, 1 Janvier 1848, s. 1. 52 BOA. İ. DH.142/7311, 3 R. 1263 [21 Mart 1847].

37


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

hastanenin 12 Mart 1847 Cuma günü açıldığı hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde kesinleşti.55

Sultan, hastanenin vakfiyesini açılıştan birkaç ay sonra, 15 Temmuz 1847 (1 Şaban 1263) tarihinde hazırlatmıştır. Bu tarihte Bezmiâlem Valide Sultan’ın Kethüdası Mehmet Tahir Bey’in Darbhane-i Âmire’deki odasında, Evkaf Müfettişi Sadeddin, Kâtip Mehmed Said, Hafız Ebubekir, Hüseyin Hüsnü Efendiler ile Mehmed Ağa’nın katılımıyla hazırlanan hastane vakfiyesine göre; hastane ile bitişiğinde bulunan cami, hastanenin önündeki çeşme, bir kârgir hamam, dokuz dükkân ve bunlara bağlı olan üç masura akar tatlı su, cami arkasında bulunan ağaç dikili bahçe evkaf-ı mazbute58 olmak üzere vakfedilmiştir.59

Dr. Kazım İsmail Gürkan’ın kitabı hastane hakkında derli toplu tek kaynak olduğu için araştırmacılar tarafından sürekli olarak kullanılmış ve hastanenin açılış tarihi ile ilgili yanlışlık sürüp gelmiştir.56 Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda başka başka açılış tarihlerinin ileri sürülmesi, arşiv belgeleriyle Takvim-i Vekayi haberlerinin karşılaştırmalı olarak incelenmemesinden ve önemli tarihlerin yanlış okunup Miladi takvime yanlış çevrilmesinden kaynaklanmıştır.

Hastane vakfiyesiyle; Bağdat Eyâleti gelirleri fazlasından olmak üzere yıllık 750 kese ve Trabzon İskelesi Gümrüğü ve Tevabi-i mukâtaasının 11/12 (on ikide on bir) hissesinin yıllık kayıtlı bedeli olan 39.847 kuruş olmak üzere bu iki gelirin toplamı 4 yük 14.847 kuruş, hastanenin önünde bulunan hamam, dükkânlar ve bostan kiralarıyla birlikte hastanenin masraflarına tahsis etmişti. Bu gelirlerle hastanenin tamiratı ve tayin edilen müdür, kâtipler, tabipler, cerrahlar, icracılar, sülükçü ve hâvenzen (havanda ecza döğen), müvezzi (dağıtıcı) ve elbise nezaretiyle vekilharc, elbise yamağı, serhademe (baş hademe), 24 hademe-i hastegân (hastalara hizmet edenler, hasta bakıcılar), altı meydancı, beş işçi, bir berber ve iki bevvâbın (kapıcının) maaş ve tayınları (ayni olarak verilen, yem bedeli vs. ödemeler) ve hastanenin bütün levazımatının görülmesini,

Birkaç yıl önce yayınlanmış olan bir makalede İ. DH. 7116 numaralı açılış iradesinin tarihi yanlış olarak 23 Ramazan 1263 (4 Eylül 1847) olarak verilmiştir. Doğrusu 23 Rebiülevvel 1263 [11 Mart 1847] olacaktır. Makale yazarı İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nin tarihi olan 22 Safer 1263 tarihini açılış tarihi kabul etmiş, üstelik bu tarihi de Miladi Takvim’e yanlış çevirmiştir. 57

HASTANEYE VAKFEDİLEN MÜLKLER VE GELİRLER Bezmiâlem Valide Sultan’ın 1840-1851 tarihleri arasında hazırlanmış 14 vakfiyesinden biri hastaneye aittir. Bezmiâlem Valide 55 Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul Üniversitesi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi No. 55-10. İstanbul: Ajansfa, 2010, s. 198-199. ; Nuran Yıldırım: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Ne Zaman Açıldı?”, Toplumsal Tarih, 214 (Ekim 2011), s. 54-58. 56 Asaf Ataseven: “Gureba Hastanesi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14 (İstanbul 1996), s. 202-204; Miri Shefer: “Old patterns, new meaning: the 1845 Hospital of Bezm-i ‘Alem in Istanbul’, Dynamis. Acta Hispanica ad Medicinae Scientiarumque Historiam Illustrandam. vol. 25 (2005), s. 329-350. 57 Nuran Kara Pilehvarian: “İstanbul’da Son Şifahane İlk Hastane Yenibahçe Gurebâ-i Müslimîn Hastanesi – The Last Şifahane and First Hospital in İstanbul The Gureba al Muslimin Hospital in Yenibahçe”, Karşılıksız Hizmetin Muhteşem Abideleri İstanbul Şifahaneleri. Haz. A. Kılıç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul 2009, s. 193-207.

58 İdaresi Evkaf Nezareti’ne ait olan vakıflar. 59 Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakfiyeleri defterler halinde VGMA, Kasa no. 11’de bulunmaktadır. Hastane vakfiyesi 634 numaralı defterin 113-120. sayfalarında bulunmaktadır. Hastane vakfiyesi için bkz. EK:1.; İbrahim Hakkı Konyalı: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyeleri”, Yeni Asya, 8-11 Kasım 1973. ; Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. Haz. İ. Ateş, S. Bayram, K. Erdoğan. Ankara 1978, s.168. ; Asaf Ataseven-Ahmet Suphi Furat: “Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimin Hastanesi Vakfiyesi Üzerinde Araştırma”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Dergisi, 12 (1986), s. 335.

38


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesi 2. sayfa. VGMA. Kasa.11, Defter: 1464.

“Mucibince amel olunup hilâfından hazer ve mücânebet oluna” 39


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesi 3. sayfa. VGMA. Kasa.11, Defter: 1464.

40


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesi Giriş, Arapça Metin

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesi Giriş, Türkçe Çeviri

“El-hamdü li’llâhi’l-vâkıfı ale’l-meknûn, el-mevkûfi alâ-hükmihî küllü mâ-kâne ve mâ-yekûn. Ve’s-salâtü alâ-habîbihî Muhammedini’llezî beyyene cihete’l-halâsi ve ayyene vezâife’l-ihlâs ve alâ-hulefâihi’rrâşidîne’l-kâimîne makâmehû fî-nezâreti umûri’d-dünyâ ve’d-dîn ve alâ-âlihi’l-kirâm ve ashâbihi’l-izâm el-meşrûti lehüm imâretü erkâni’l-islâm.

“Hamd, gizliliklere vâkıf (onları bilen), olmuş ve olacak olan her şeyin kendi hükmüne bağlı olduğu Allâh’a aittir. Salât onun sevgilisi, kurtuluş yolunu açıklayan ve ihlâsın vazifelerini belirleyen Hz. Muhammed’e, dünya ve din işlerini yürütmede onun yerine geçen râşid halifelerine, değerli ailesine ve İslâm’ın prensiplerini ayakta tutmaları şart olan yüce ashâbına olsun. İmdi, yüce kişilik sâhibi, iyilikleri bol, yüce beşik (anne), dünya ve ahret saadetinin sebeplerini hazırlayan, cömertlik ve iyilik kaynağı, hayrât ve güzellik menbaı, takvâda Hz. Haticetü’l-Kübrâ’nın takipçisi, olgunlukta Hz. Aişetü’l-Hamrâ’nın benzeri, âlemlerdeki bedirler bedri (dolunaylar dolunayı) olan; mü’minlerin emîri ve muvahhidlerin imamı, Allâh’ın halifesi olup adıyla minberlerin ve paraların süslendiği, emriyle akidlerin yapılıp bozulduğu, Sultan Mahmud Han oğlu Sultan Abdulmecid Han’ın annesi olan bu vakıf kurucusu Hazreti Vâlide Sultan’ın vakfettiği şeylere vâkıf oldum (bilgim oldu). Bu vakıf, yüce şer’î meclisde (mahkemede) bana getirildi ve bazı ileri gelen yüce kişilerin de hazır bulunmasıyla huzurumda duruşma yapıldı. Ben de, müctehidler arasındaki görüş birliğini ve ayrılıkları bilerek ve onların delillerinden güçlü olanı ve Müslümanların durumunu güçlendirecek olanı tercih ederek bu vakfın bütün rükunlarıyla, şartlarıyla, sınırlarıyla ve şekilleriyle sahih olduğunun lüzûmuna (hukuken bağlayıcılığına) ve lüzûmunun sahih olduğuna hükmettim. Allahım! Ondan (Vâlide Sultan’dan) bu sadaka-i câriyeleri (sürekli hayırları= vakıfları) kabul et ve onu iki cihanda yüce derecelerle ve bol ikramlarla mükafatlandır. (Bu yazıyı yazan) Ben, cömert olan Rabbinin keremini isteyen kul, günahları bağışlansın, Vakıflar Müfettişi es-Seyyid Mehmed Emin Âsaf ’ım. Mühür: Mehmed Emin Âsaf”

Emmâ ba‘dü; fekad vakaftü alâ-mâ-vakafet ve vukifet hâzihi’l-vâkıfetü’l- celîletü’z-zât ve’l-cezîletü’l-hasenât el-mehdü’l-ulyâ ve’lmümehhidetü li-makâmâti sa‘âdeti’l-ûlâ ve’l-uhrâ aynü’l-cûdi ve’l-ihsân ve menba‘u’lhayrâti’l-hisân halefü Haticeti’l-Kübrâ fi’zzehâdeti ve adlü Ayşeti’l-Hamra fi’r-reşâdeti bedru budûri’l-ekvân Hazret-i Vâlide Sultân ümmü emiri’l-mü’minîn ve imâmi’lmuvahhidîn halîfeti’llâh, elâ ve hüve’s-sultân ibnü’s-sultân es-Sultân Abdülmecid Han ibnü’s-sultân Mahmud Han lâ-zâle yetehallâ bi-ismihî el-menâbiru ve’n-nukûd ve yenhallü ve yen‘akidü bi-emrihî cemî‘u’l-ukûd ve kad rufi‘a hâze’l-vakfu ileyye fi’l-meclisi’ş-şer‘i’lâlî ve vaka‘a’t-terafu‘u ledeyye bi-mahzarın mine’l-ekâbir ve’l-e‘âlî fe-hakemtü bi-lüzûmi sıhhatihî ve sıhhati lüzûmihî bi-cemî‘-i erkânihî ve şurûtihî ve hudûdihî ve rüsûmihî beyne’lâlimen bi’l-hilâfi’l-müttefaki1* müctehidîn ve muraccihân min-edilletihim mâ-yakvâ ve yetekavvâ-bihî mesâlihu’lmuvahhidîn Allâhümme tekabbel minhâ hâzihi’s-sadakâti’l-câriye ve’czihâ fi’d-dâreyni bi’d-derecâti’l-âliye ve’l-kerâmâti’l-gâliye ve ene’l-abdü’d-dâ‘î ilâ-keremi rabbihi’l-ganî es-Seyyid Mehmed Emin Asaf el-Müfettiş liumûri’l-evkâf gufire lehû.” *

Burada bir eksiklik görülüyor, muhtemelen bir vav harfi yazıda unutulmuş, dolayısıyla doğrusu "bi'l-hilafi ve'l-müttefaki" olsa gerek.

41


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesi 4-5. sayfalar. VGMA. Kasa.11, Defter: 1464.

bu miktar yetmediğinde diğer vakıflarının

Vakfiyede yer alan gelirlerden başka

gelirlerinin kullanılmasını istemişti. 12. Vak-

Sultan Abdülmecid, hastane masrafı için

fiyede Bezmiâlem Valide Sultan’ın hastaneye

Mart 1847'den itibaren her yıl Maliye

vakfettiği mülkleri bütün ayrıntılarıyla, arazi

Hazinesi'nden 1.000 kuruş verilmesini irade

ve bahçeler üzerinde bulunan ağaç sayılarıyla

buyurmuştu. Bu tahsisat 1893 yılında 276

yer almaktadır. 60

kuruş 804 paraya indirilmişti.61

60 Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120.

61 BOA. İ. MSM. 25/661, 6M.1263 [25 Aralık 1846]; BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

42


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfına Ait Varlıklar ve Hastane Giderlerine Ayrılan Tahsisat, 1847 * Cinsi

Yer

Adet

Hastane

Yenibahçe

1

Cami

Yenibahçe (hastane yanı)

1

Hamam

Yenibahçe (hastane önü)

1

Dükkân

Yenibahçe (hastane önü)

9

Ağaçlı bahçe

Yenibahçe (cami arkası)

1

Zeytin ağacı

Edremit ve Kemer-i Edremit (Balıkesir-Burhaniye)

23.800 kök

Zeytin ağacı

Edremit-Küre/Göre Köyü

180 +140=320 kök

Zeytin ağacı dikili 18 dönüm arazi

Edremit-Zeytinli Köyü

423 kök

Çeşitli bahçeler ve zeytin ağacı

Edremit-Pelid Köyü

64+69+64+51=25.241=25.241 kök

Zeytinyağı mengenesi (kazan ve sair edevatı ile birlikte)

Edremit ve Kemer-i Edremit

31 adet tamamı, 32 adet belirli hisseler

Arazi

Kocaeli Sancağı, Yoris Nahiyesi

1

Mera

Terkos

1

Göl

Terkos

1

Bakkal dükkânı

Terkos

1

Tarla

Terkos, Ormanlı Kökü civarındaki Silahdar Ağa çayırı, Terkos Köyü

Birkaç parça

Ev

İstanbul, Koska

1, günlük 4 akçe kira geliri

Bahçe

Süleymaniye Camii Mahallesi

1, günlük 4 akçe kira geliri

Büyük ev

Süleymaniye Camii Mahallesi

1, 160 hissenin 37 hissesi

Kârgir Han

Süleymaniye Camii Mahallesi

1, 160 hissenin 37 hissesi

Ev

İstanbul-At Meydanı

1, günlük 6 akçe kira geliri

Arsa

İstanbul-Galata, deniz kenarı

hisseli

Dükkân

İstanbul-Galata

4 (2 balıkçı, attar, enfiyeci)

Arsa

İstanbul-Silivri

1 parça

Arsa

Havass-ı Refia kazası, Silivri

1 parça, günlük 2 akçe kira geliri

Ada

Rodos adası civarında, Forni adası

180 parça arazi: zeytin, keçiboynuzu, üzüm, yemiş, badem, limon şeftali, zerdali dikili ; 18 çoban odası, senelik kira 100 kuruş

Ev (müştemilatlı)

Bergos köyü

1, günlük 3 akçe kira geliri

Dükkân

Bergos köyü

2

*

Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120.

43


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Taş ocağı (birçok ev, samanlık, avlu, müştemilat)

Varna Kazası Eğridere Köyü

2.500 zira arsalı

Çiftlik

Varna Kazası Eğridere Köyü

1, senelik 25 kuruş kira geliri

Dut bahçesi

Gemlik

7.5 evlek dört parça, senelik 500 kuruş gelir

Su değirmeni

Gemlik

1

Taş değirmeni

Gemlik

2

Çayır

Yenibahçe (hastane önünde)

1 parça

Çiftlik

İstanbul Silivrikapı dışında

1

Tatlı Su

İstanbul Silivrikapı dışındaki çiftlikte

3 masura

Tarla

İstanbul Silivrikapı dışındaki çiftlik 43 parça içinde

Çiftlik (8.090 zira arsa üzerinde olup içinde bir ev, bir kahve, bir kasap, bir nalbant dükkânı, bir ekmekçi fırını vardır)

Makri Hora köyü (Bakırköy)

1

Arsa

Makri Hora köyü

8.000 zira

Bağ

Makri Hora köyü

6 dönüm

Çiftlik

Makri Hora köyü

1

Kargir kömür mağazası

Galata’ya bağlı Kuruçeşme köyü

2 parça arsa üzerinde

Bağ

Galata’ya bağlı Kuruçeşme köyü

5 parça

Arsa

Galata’ya bağlı Kuruçeşme köyü

Bir parça arsanın yarım hissesi

Bağdat ve Trabzon Gümrük Gelirleri

Hastanenin giderleri için

4 yük 14.847 kuruş

Senelik 7.200 kuruş gelir getiren hastane civarındaki ahırlar Ağustos 1856’da yıkıldığı için bundan sonra kiraya verilememiştir. Hastane bitişiğinde olup; bakkal, muhallebici, kalaycı, bekçi odası, keçeci, attar ve hallaç dükkânı olarak kullanılan 9 dükkân 1879 (1296) yılında yıkıldığından bu tarihten sonra kiraya verilememiştir. Evkaf Nezareti’nin 1893 yılında Sadaret’e gönderdiği Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı bir yıllık gelirleri arasında Gureba-yı Müslimîn Hastanesi yıllık ge-

liri olarak; hastaneye tahsis olunan 375.000 kuruş, Trabzon gümrük mahallinin 5 buçuk senedi hissesi karşılığında 39.847 kuruş ve Mersin İskelesi gümrük mahallinden gelen 360 kuruş olmak üzere toplam 415.207 kuruş gösterilmişti.62 Ancak Gureba Hastanesi masrafına meşrut bulunan Beykoz kazasındaki Yazla çiftliğinin yıllık kirası olan 30.000 kuruşun uzun yıllar tahsil edilmemiş olması 62 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

44


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

vakıf gelirlerinin düzgün olarak takip edilmediğini göstermektedir. Yazla çiftliğinin kirasının seneden seneye Hazine-yi Hassa-i Şahane’ce tediyesi irade gereği olduğu halde 1880 senesinden beri tahsil edilmediğini fark eden Evkaf Nezareti, 1899 yılına kadar birikmiş olan toplam 580.000 kuruşun Hazine-yi Hassa-i Şahane tarafından Evkaf Sandığı’na verilmesini talep etmiştir.63 Padişah bu paranın ödenmesini emretmişse de Nisan 1900’de henüz hastaneye ödenmemişti.64 Bu paranın ödendiğini gösteren bir belgeye ulaşamadık.

yıllık bir mukavele yapıldı. Buna göre, gölde balık avlama hakkı yıllık 200 altın karşılığında şirkete verildi. Şirket göl kıyılarında su yolları açmak dahil her türlü inşaat, tamirat ve tadilat yapma hakkını aldı. Su yollarını kullanma karşılığında şirket her sene 60 lira ödeyecekti. Evkaf Nezareti bunlar karşılığında şikâyetini geri çekti.67 1893 yılında yapılan gelir tespitinde, Terkos Gölü su mecraları bedeli olarak 6.000 alındığı, gölde balık avlama rüsumunun Baba Yuvanoğlu Yuvan’ın uhdesinde olduğu ve senede 26.000 kuruş gelir elde edildiği, Terkos Nahiyesindeki çayır, sal ve dükkânın 37.200 kuruş karşılığında Hoti Çorbacı’ya ihale edildiği, aynı kazadaki bir otlak 1890 yılına kadar senelik 13.000 kuruş gelir getirmekteyken buraya göçmenlerin yerleştirilmiş olması nedeniyle o seneden beri bu gelirin kesildiği kayıtlıdır.68 Böylesine önemli bir gelir kaynağının kaybedilmesi sonucu olarak Cumhuriyet döneminde Terkos Gölü, Sular Kanunu ile İstanbul Belediyesi’ne devredildi (1926). Bu devir karşılığında hastaneden su parası alınmazken 1984 yılında hastaneden bundan böyle su parası ödemesi ilaveten eski su borçları talep edildi.69 Göl gelirlerinin hastaneye ait olduğu bunun karşılığında hastaneden su parası alınmaması yolunda yapılan girişimler sonuçsuz kalınca konu mahkemeye intikal etti. 1987 yılında davanın kazanılmasının ardından hastane bir süre ücretsiz su kullanmaya devam etti fakat sonra yeniden su parası tahsil edilmeye başlandı.70

Evkaf Nezareti 1885 yılında, Bezmiâlem Valide Sultan’a ait vakıfların yıllık gelirini 1 milyon 221 bin 817 kuruş olarak bildirmiş, hastanenin yıllık masrafı 770 bin küsur kuruş ile “Dersaadet ve taşrada masarif-i saire” olarak yazılan 558 bin küsur kuruş, gelirden düşüldüğünde 100 bin küsur kuruş açık göstermişti.65 Geliri hastaneye vakfedilmiş önemli emlâk arasında Terkos gölü ve çevresindeki mera, tarlalar ve bakkal dükkânı da bulunuyordu. 1874 yılında çıkarılan bir fermanla gölün imtiyazı Kâmil Bey ile Teno Bey’e verilmişti. 1880 yılında buradan 4.000 kuruş gelir elde ediliyordu.661887 yılında Bezmiâlem Vakfına ait bazı yerler Terkos Su Şirketi tarafından işgal edilmişti. Şirket vakfa ait olan kumsal ve değirmenin suyunu alıyor, kıyısındaki taşları çıkarıyor, arazide bazı inşaatlar yapıyor, su kanalları açıyordu. Evkaf Nezareti’nin mahkemeye başvurması üzerine 20 Ağustos 1887 tarihinde şirket ile Evkaf Nezareti arasında üç

67 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 224-226. 68 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. 69 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Üniversitesi Niçin Kurulmuştu?”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.17 (1990), s. 13-18. 70 Asaf Ataseven: Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5.

63 BOA. DH. MKT. 2281/21, 3 Ş. 1317 [7 Aralık 1899]. 64 BOA. BEO. 1414/106041, 6 S. 1317 [10 Aralık 1899]. ; DH. MKT. 2330/88, 8 Z. 1317 [9 Nisan 1900]. 65 BOA. Y. PRK. ŞH. 2/25, 24 B. 1302 [2 Mayıs 1885]. 66 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 318.

45


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastanenin ait vakıf gelirlerinden olan Üsküdar vapur iskelesindeki gazino ve müştemilatı Şirket-i Hayriye’ye kiralanmıştı. Şirket-i Hayriye müştemilattan olan deniz kenarındaki gezinti yeri önüne rıhtım yaptırmaya başlayınca Evkaf Nezareti, rıhtım bittikten sonra şirketin bir hak iddia etmeyip vakfa bağış olarak yaptırdığına dair bir taahhüt senedi imzalamasını istemişti. Şirket buna yanaşmayıp inşaata devam edince Babıâli’ye başvuran Evkaf Nezareti inşaatın durdurulmasını talep etmişti.71

Hastaneye gelir sağlayıp gelişmesini hızlandırmak amacıyla bir dernek ve iki vakıf kurulmuştur. 1957’de faaliyete geçen Gureba Hastanesi’ne Yardım Derneği’nin en önemli hizmeti topladığı yardımlarla beş katlı yeni pavyonu bitirmesidir (1965). Bezmiâlem Valide Sultan Kanser Vakfı, tüzüğünde kuruluş amacını kısaca şöyle açıklamıştır, “Gureba Hastanesi Kanser TaramaTeşhis ve Tedavi (Onkoloji) bölümünde sağlık hizmetlerinin daha iyi bir şekilde görülmesini sağlamak, Kanser Araştırma (Onkoloji) merkezleri ve yeni sağlık tesisleri kurmak, geliştirmek, ülke çapında kanser tarama çalışmaları yapmak, onkoloji bölümüne gerekli cihazları almak, personel sağlamak, fakir kanserli hastaların ücretsiz tedavilerini sağlamak, ilmi çalışmaları teşvik etmek.” (1977). Hastanede çalışan doktorlar tarafından kurulan Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Kliniklerine Yardım Vakfı, daha çok cihaz alımı, yabancı bilimsel yayın temini, hastane dergisini yayımlamak, tedavi gören hastalara yardım etmek gibi hizmetleri yerine getirmek üzere kuruldu (1982).75

Zaman zaman hastaneye yapılan bağışlar ihtiyaçların giderilmesine yardımcı olmuştur. II. Abdülhamid, 1884 yılında hastaneye beş Osmanlı Lirası ile hastaların yemeklerinde kullanılmak üzere yedi baş koyun göndermişti.72 1898 yılında İstanbul’a gelen Alman İmparatoru II. Wilhelm’in, İstanbul fıkarasına tahsis ettiği meblağdan 3.000 Frank Almanya Sefareti vasıtasıyla Gureba Hastanesi’ne teslim edilmişti.73 Cumhuriyet Döneminde de hayırseverlerin Vakıf Gureba Hastanesi’ne yaptıkları bağışlarla koğuşlar ve müştemilat onarılıp yenilenmiştir. Eski Bosna Kadısı Ahmed Raşit Efendi, İbnülemin Mahmut Kemal Bey, son halife Abdülmecid’in kızı Dürrüşşehvar Hanım ile Süleymen Çakır, Necip Akar, Abdi İbrahim, Ragıp Devres Beyler önemli bağışlarda bulunmuşlardır. Konya Seyyid Ömer Vakfı, Şeyh Salim Sıtkı Vakfı, Kadiri Mescidi Vakfı ve Reisül-Küttab Mustafa Efendi Mahdumu Aşir Efendi Vakfı gibi başka hayır işleri için vakıf yapan hayırseverler, Gureba Hastanesi’ne de her yıl ödenmek üzere belli bir pay ayrılmasını vasiyet etmişlerdir.74 71 72 73 74

Mülkiyeti Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı’na ait İstanbul ili Fatih ilçesinde bulunan 425 pafta, 1827 ada, 4-45 parsellerde kayıtlı, 88.174 m2 alanlı gayrimenkulün intifa hakkı, Vakıflar Meclisi’nin 20.04. 2010 tarih ve 236/179 sayılı kararıyla, kurulması uygun görülen Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne, üzerindeki tarihi hastane binası ve müştemilatı (yeni bina, sağlık meslek lisesi binaları, demirbaş eşya, tıbbi cihaz, araç ve gereçleri) ile birlikte devredilmiştir. 75 Asaf Ataseven: Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5.

BOA. Y. MTV. 288/38, 11 CA. 1324 [3 Temmuz 1906]. BOA. Y. PRK. EV. 1/44, 15 L. 1301 [8 Ağustos 1884]. BOA. Y.A.HUS. 392/21, 6 Ş. 1316 [20 Aralık 1898]. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 116.

46


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Vakıf Gureba Hastanesi’ne Yardım Derneği’nin umumi menfaatlere hizmet ettiğine dair kararname. BCA. Sayı.98204, Dosya.21-5, Fon Kodu.30. 18.1. 2, Yer No. 148. 14.7, 3 Ocak 1958.

47


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bütün eklentileriyle birlikte Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne verilmiştir (2010). Bezmialem Vakıf Üniversitesi’ne Kurucu Mütevelli Heyet Başkanı olarak Ali İbiş ve Kurucu Rektör olarak da Prof. Dr. Adnan Yüksel atanmıştır.

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesinde yer alan emlak ve gelirlerden, hastane, cami, çeşme ve bunların üzerinde bulunduğu arazi dışında günümüze intikal eden başka bir mülk ve gelir bulunmamaktadır. Hastane

Soldan Sağa: Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar (Mütevelli Heyeti Üyesi), Av. Ali Cahit Polat (Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı), Ahmet Akça (Mütevelli Heyeti Başkanı), Prof. Dr. Aydın Gülan (Mütevelli Heyeti Üyesi), Ahmet Samet Yapar (Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı), Prof. Dr. Saffet Tüzgen (Mütevelli Heyeti Üyesi-Rektör)

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nin en yüksek karar organı olan ve üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden Vakıf Mütevelli Heyeti’nde şu isimler yer almaktadır:

Prof. Dr. Aydın Gülan (İ.Ü. Hukuk Fakültesi) Bekir Cansu (İşadamı) Kenan Karadeniz (Emekli, eski Vakıflar Genel Müdür Yrd.) Mikdat Yetim (Vakıflar Meclisi Üyesi) Prof. Dr. O. Bülent Zülfikar (İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.) Prof. Dr. Saffet Tüzgen (İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.) Adnan Ertem (Vakıflar Genel Müdürü Vakıflar Meclisi Başkanı)

Ahmet Akça (İşadamı) Ali Cahit Polat (İşadamı) Ahmet Samet Yapar (İşadamı)

48

~ Üniversitede Vakıf Mütevelli Heyeti


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı'nın Bir Yıllık Gelir Defteri-1893* Muhassasât-ı malûme miyânında bulunan bedelât. Kuruş 375.000

Yenibahçe’de kâin Gurebâ Hastahânesi masârıfı için tahsis olunan

39.847

Trabzon’da gümrük mahallinin beş buçuk senesi hissesi

360

Mersin iskelesinde gümrük mahalli

415.207 27

276.804

13

137.402

30

26.132

03

164.532

Maliye Hazinesinden Evkâf-ı Hümâyun Hazînesine verilmekte olan tahsisatın tenezzülü cihetile bedelât-ı mezkûre dahi nisbet-i mezkûre tenezzül eylemiştir. Bâ senedât-ı mutasarrıfları uhdelerinde bulunan müsakkafât ve müstekıllât-ı vakf-ı müşârünileyhânın icâre-i müeccele-i seneviyyesi.

Senede merbût icâre-i vâhidetü’l-akârât

03

20

23

500

Kuruçeşme’de (?) mağazası

2.400

Beşiktaş’ta sebze otçu (?) dükkânı

1.800

Beşiktaş’ta yoncacı dükkânı

600

Hüsrev Ağa uhdesinde demir fabrikası gediği

3.000

Halil Paşa halilesiyle makinist Oseb (?) uhdelerindeki değirmen gediği

178.895 1.500

Alenko (?) kadın uhdesinde nısf hisse değirmen

1.500

Manil (?) kadın uhdesinde nısf hisse değirmen

3.600

Beşiktaş'ta ma'a salhâne dükkan

2.490

Beşiktaş'ta ekmekçi fırını

9.000

Papa Yorgi zevcesi Panabotice (?) uhdesinde su değirmeni

530

Eşref Efendi uhdesinde bostan

1.562

Makri karyesinde [Bakırköy’de] Kleopatra uhdesinde bağ

125

Makri karyesinde Kuyumcu İstavril validesi Enko (?) uhdesinde bağ

250

Makri karyesinde Kuyumcu İstavril validesi Enko (?) uhdesinde bağ

125

Makri karyesinde Muhtar Rıza Efendi uhdesinde bağ

199.577

(varak 4, sayfa 2) 23

199.577 225

Makri karyesinde Yüzbaşı Ali Ağa uhdesinde bağ

150

Makri karyesinde Elteyak Teprak (?) uhdesinde bağ

950

Makri karyesinde Sarraf Çenatır (?) uhdesinde bağ

125

Makri karyesinde Nensuh (?) kadın uhdesinde bağ

* BOA. BEO. 182/13609.

49


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

500

Makri karyesinde Çorbacı Nikozo uhdesinde bağ

800

Makri karyesinde Sarı Vatil (?) veresesi uhdesinde bağ

300

Makri karyesinde Çorbacı Ağşı Roza(?) uhdesinde bağ

370

Makri karyesinde İştaki (?) uhdesinde bağ

20

312

Makri karyesinde Keresteci Dimitril ile zevcesi uhdesinde bağ

3

203.290

20 20

03

20

23

975

Makri karyesinde Moralı Cozeyani uhdesinde bağ

1.000

Makri karyesinde Sarraf Kostaki veresesi uhdesinde bağ

250

Makri karyesinde Sarraf Kostaki veresesi uhdesinde bağ

850

Makri karyesinde Karamanlı Üstad Raki uhdesinde bağ

562

Makri karyesinde Çorbacı Aleksandri uhdesinde bağ

125

Makri karyesinde Maliye hulefâsından Sıdkı Efendi uhdesinde bağ

287

Makri karyesinde Şişman Rıza Efendi ile biraderi uhdesinde bağ

150

Makri karyesinde Adliye Hademelerinden Ali Ağa uhdesinde bağ

125

Makri karyesinde Köseleci Aleksandri uhdesinde bağ

207.615 250

Makri karyesinde Mahkeme-i Cinâyet azasından Saadetlü Hamdi Bey uhdesinde bağ

225

Makri karyesinde Hasan Basri Efendi uhdesinde bağ

175

Makri karyesinde Bâbıâli kapı kethüdaları Saadetlü Efendi uhdesinde bağ

375

Makri karyesinde Bâbıâli kapı kethüdaları Saadetlü Efendi uhdesinde bağ

137

Makri karyesinde Sofuca Kadın uhdesinde bağ

350

Makri karyesinde Haci (?) veresesi uhdesinde bağ

250

Makri karyesinde Darbhaneci oğlu Koytani ve biraderleri uhdesinde bağ

593

Makri karyesinde Darbhaneci oğlu Koytani ve biraderleri uhdesinde bağ

150

Makri karyesinde Kaymakam İsmail Bey uhdesinde bağ

250

Makri karyesinde Ticaret-i Bahriye Reisi İzzetlü Yorgiyadis Efendi uhdesinde bağ

300

Makri karyesinde Süleyman Ağa ve damadı Mehmed Efendi uhdesinde bağ

1.060

Boğaziçi’nde Pavli uhdesinde bulunan uhdesinde bağ

211.730

Senede merbût icâre-i vâhidetü’l-akârât 23

23

211.730 530

Boğaziçi’nde Endondamaza (?) uhdesinde bulunan

530

Boğaziçi’nde Gratbu (?) uhdesinde bulunan

1.060

Boğaziçi’nde Köçek Tınas uhdesinde bulunan

2.060

Boğaziçi’nde Köçek Tınas uhdesinde bulunan

1.500

Göksu’da Kird ve Haci Vasil ve saire uhdelerindeki bosâtîne cârî mâ-i lezîz

800

Şeyh Talat Efendi uhdesinde Göksu’da çömlekhâne

1.060

Çubuklu’da Şişman Kosti ve hissedârı uhdelerinde bulunan

219.270

50


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Kimesnenin uhdesinde olmayıp Hazine marifetiyle beher sene tâliplerine icâr kılınan icâre-i vâhideli akar kirası

23

23

23

11.400

Mardiros’un taht-ı isticârında Beşiktaş’ta vapur iskelesinde ma'a müştemilât gazino

11.100

Hafız Nuri Efendi’nin taht-ı isticârında Üsküdar’da vapur iskelesinde ma'a müştemilât gazino

9.600

Abdülvâhid Efendi’nin taht-ı isticârında Yenibağçe’de hastane hamamı – Hastalar meccânen istihmâm eylemak üzere ber mûcib-i şurût-ı vakfiye ihâle ve îcâr olunmaktadır

1.500

Abdülvâhid Efendi’nin taht-ı isticârında bostan

3.180

İstavri Bulun’un taht-ı isticârında Beşiktaş’ta 15 numerolu araba meydanı

1.800

Şâhidî Efendi’nin taht-ı isticârında Beşiktaş'ta vapur iskelesinde dükkân (?)

1.560

Haçiyan veledi Karabet’in taht-ı isticârında Beşiktaş'ta müceddeden inşa olunan dekânînden iskele cihetinde birinci dükkan

1.500

Fesçi Fakugos’un (?) taht-ı isticârında Beşiktaş’ta ikinci dükkân

260.910 1.200

Andon’un taht-ı isticârında Beşiktaş’ta gazino ittisalinde müceddeden inşâ olunan yedi bâb dükkandan birinci dükkân

1.200

Krilin taht-ı isticârında Beşiktaş’ta ikinci dükkân

1.200

Vinâli veled-i Râvid’in taht-ı isticârında Beşiktaş’ta üçüncü dükkân

1.200

Mehmed Ağa’nın taht-ı isticârında Beşiktaş’ta dördüncü dükkân

1.200

Terzi Hodci’nin taht-ı isticârında Beşiktaş’ta beşinci dükkân

1.200

Dinali veled-i David’in taht-ı isticârında Beşiktaş’ta altıncı dükkân

1.500

İbrahim Efendi’nin taht-ı isticârında Beşiktaş’ta yedinci dükkân

2.400

Penadi veled-i Dimitri’nin taht-ı isticârında Beşiktaş’ta kireçci mağazası

272.010 400

Kosti veled-i Andron’un taht-ı isticârında Göksu'da kahve mahalli

1.200

Yani’nin taht-ı isticârında Beşiktaş vapur iskelesi ittisâlinde kireçci mağazası

12.300

Hacı Zâhid Efendinin taht-ı isticârında Yenibağçe’de hastahane çayırı

1.800

Sucu Hüseyin Ağa’nın taht-ı isticârında Büyük Göksu çayırı

800

Devletlü Derviş Bey Hazretlerinin taht-ı isticârında hınta iskelesi çayırı

288.510

(Varak 5, sayfa 2) 23

23

288.510

[nakl-i yekün]

400

Bağçıvan Edhem Ağa’nın istîcârında Çubuklu çayırı

700

Semahatlü Sâhib Beyefendi’nin istîcârında Sultâniye çayırı

289.610

51


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

000

Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 52,50 numerolu bakkal dükkânı

000

Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 54 numerolu muhallebici dükkânı

000 000 000 000 000

Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 64 numerolu bir bâb dükkan

000

Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 66 numerolu attar dükkânı

000

23

Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 56 numerolu kalaycı Dükkan-ı mezkûre dükkânı Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 58 numerolu bekçi [12] 96 (1879) tarihinde münhedim olodası mağla [yıkıldığından] Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 60 numerolu hallac târîh-i mezkûrden dükkanı sonra ihâleleri icrâ Yenibağçe’de hastane ittisâlinde 62 numerolu keçeci olunamamışdır. dükkânı

Yenibağçe’de hastane civârında ahurlar

Zikr olunan ahırlar [12] 72 senesi Zilhiccesinin gâyesine [31 Ağustos 1856] değin senevî 7.200'er kuruşla ihâle olunmuş ise de tarih-i mezkûrdan sonra münhedim olmağla ihâlesi icrâ olunamamıştır

289.610

Mukâtaât 2.000

Beykoz’da Tokat çiftliğine câri ma-i lezîz

7.525

(?) iskelesinde bir kıt'a bostan

560

(?) iskelesinde bir kıt'a bostan

324

Beykoz kasr-ı hümâyununa câri mâ-i lezîz

300

Beykoz’da Tokad nâm mahalde çayır

380

Beykoz’da Tokad nâm mahalde bostan

250 300

Hazîne-i Hâssa-i Şâhâneden tahsili lâzım gelen

Makri karyesinde [Bakırköy] bez fabrikasına ilave olunan bağçe Nizamiye hazine-i Yedikule haricinde demir fabrikasına ilave olunan celilesinden tahsili mahal lâzım gelen

250

Makri karyesinde bez fabrikasına ilave olunan arsa

23.200

Samsun’da ambar ve mağaza mahalli

Rüsûmât Emânet-i Celilesi'nden tahsili lâzım gelen

6.000

Terkos gölü su mecraları bedeli

Terkos Su Kumpanyası cânibinden lâzım gelen

52


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

000

23

[12] 93 senesi Şubatı gâyesine (12 Mart 1877) değin Emti‘a Gümrüğü cânibinden senevî 9.000 kuruş tahsil olunmuş ise de tarih-i mezkûrdan sonra tahsil kılınamamışdır.

Varna gümrüğü bedeli

326.849

(varak 6, sayfa 1) Vâridât-ı zuhûriyyesi 23

20

326.849 21.392

Mahlûl-i mu‘accelesi sene [1] 307

962

Eyyâm-ı hâliye kirası sene [1] 307

5.792

Vâridât-ı zuhûriyesi sene [1] 307

76.471 03

427.467

(varak 6, sayfa 2) Vakf-ı müşârün ileyhânın taşrada bulunan edevâtının (?) bir seneliğinin mikdârı: 39.912

Bâ-senedât-ı mutasarrıfları uhdelerinde bulunan İzmir’de vâki‘ müsakkafât ve müstekıllâtın icâre-i müeccele-i seneviyyesi

30.000

Kocaeli’nde vâki‘ İrde (?) çiftliği icâresi.

Çiftlik-i mezkûr senevi 30.000 kuruş icâre ile Mahmud Celâleddin Paşa hazretlerine fî teşrin-i evvel sene 93 (Ekim 1877) tarihinden itibâren ihsân buyurulduğu mukayyed ise de tarih-i mezkûrdan berü icâresi tahsil olunamamışdır.

21.000

Silivrikapusu hâricinde bir kıt'a çiftlik icâresi.

Çiftlik-i mezkûr Subaşı Höce (?) Karabet uhdesinde olup icâre-i mezkûrenin edâsına Kudüs-i Şerîf Patrik Vekili Höce Simon müte‘ahhid idüğü mukayyeddir.

195

İzmir’de rıhtım istasyonu mahalli icâresi.

İzmir Rıhtım Kumpanyası tarafından

Kimesnenin uhdesinde olmayıp Hazîne marifetiyle beher sene taliplerine ihale ve ilzâm kılınan icâre-i vâhidetü’l- akâr icârı 209.560

Karasi [Balıkesir] sancağı dâhilinde Edremid ve Kemer-i Edremid kazalarıyla Emrudâbâd (?) nâhiyesinde vâki bağçelerin zeytun bağı hâsılâtı kuruş 41.912 beher kıyyesi 5

26.000

Terkos nâhiyesinde vâki Terkos gölünün sayd-ı mâhi rüsûmû Baba Yuvan oğlu Yuvan uhdesine ihâle olunmuşdur.

53


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

37.200

[Terkos nâhiyesinde vâki Terkos gölünün] çayır ve sal ve mandıra ve mefâl (?) dükkânı ve mahalleri ve sâire îcârı Hoti Çorbacı uhdesine ihâle olunmuşdur.

0

(?) nâhiyesinde Korucu çeşmesi civârında (?) taşı ocağı (?) 3000 (?) bedel ile taşcı esnafı kethüdâsı Hüseyin Ağa’ya ihâle olunmuş ise de târîh-i mezkûrden (?) ihâle kılınmışdır.

0

Terkos kazâsında Beruni (?) nâm otlak mahalli Mahall-i mezkûr kadîmen senevî 1300 kuruş bedel ile ihâle olunmuş ise de elyevm muhâcirîn iskân edilmiş olmağla [1] 306 senesinden berû vakfı intifa' etmemektedir.

15.350

Şile kazâsında Avcı Foris dâhilinde kâin ağıl mer‘âlar icârı

Senede merbût icâre-i vâhidelü müstekıllât 1.000 1.050

İzmir’de şimendüfer mevkii ve havuz ve iskelesine ilâve olunan 12 kıta arâzi Şile kazasında Avcıkorusu dâhilinde Kokarca ve Çanak merası bedeli. Bedelâtı

3.400

İzmir Sancağı dahilinde Paşa karyesi aşâr bedeli

1.409

Şile kazasında Yenikarye Paşa karyesi aşâr bedeli

2.000

Ayvacık’ta gül bağçesi ve bağ ve sâire

1.250

Arnabud karyesi (Arnavutköyü) bedeli

1.0871

Şile kazasında Avcıkorusu ve kurâ-yı sâire aşâr bedeli

8.316

İzmid demiryolunun 84 hisse fâizi

500

Şile-i cedid karyesinde mera bedeli

Mahalli mal sanduğundan Karye-i mezkûre reâyasından tahsil olunmakda olduğu

Kumpanyadan

20- 419.818

(varak 7, sayfa 1) Vâridât-ı zuhûriyye 20

20

419.818

[nakl-i yekün]

3.910

Kordon dâhilinde bulunan musakkafâttan vukû bulan mahlûlât-ı muaccelesi

0

Mersin’de kumluk arazisi olup taliplerine fürûhtu taht-ı irâde-i seniyyede ise de henüz satılmamışdır.

423.728

Cümle-i yekûn 03

427.467

Dersaadet’de vukû bulan bir senelik vâridâtı

20

423.728

Tjada (?) vukû bulan bir senelik vâridâtı

23

851.195

54


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı'nın Bir Yıllık Gelir Defteri-1893, s. 1-2*

* Cennetmekân firdevs-âşiyân Bezmiâlem Vâlide Sultan tâbe serâhâ hazretleri evkâf-ı şerîfelerinin bir senelik vâridâtını mübeyyin defterdir. BOA. BEO. 182/13609.

55



Hastane Yönetimi ve Çalışanları



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Yönetim hüdalığın kaldırılmasıyla hastanenin idari ve tıbbi yönetimi Evkaf Nezareti’ne geçti. Hastane ile ilgili her husus tabib-i evvel tarafından Evkaf Nezareti’ne bildiriliyor, Evkaf Nezareti Babıâli ile yazışıyor, Padişahın iradesi çıktıktan sonra harekete geçiliyordu. Hastanenin iç yönetimi tabib-i evvelin yani başhekimin elindeydi. 1

Hastanenin yönetim esasları faaliyete geçerken, Bezmiâlem Valide Sultan’ın Kethüdası Tahir Efendi ile Hekimbaşı İsmail Paşa’nın birlikte hazırladıkları İdare-i Dahiliye Nizamnamesi ile belirlenmişti. Bu nizamname ile hastane nazırlığı görevi Valide Sultan’ın kethüdalığını yapmakta olan ve yapacak olan kişiye verilmişti. Hastane nazırı hastane açıldığında alınacak görevlileri hastaneye yerleştirecek, maaş ve tayınlarını her ay Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı’ndan ödeyecekti. Hasta sayısına bağlı olarak görevlilerin sayısının azaltılıp çoğaltılması, hastane muhasebesinin tutulması ve kontrolü, gereksiz masraf yapılmayıp hastanenin iyi idare edilmesi de hastane nazırının görevleri arasındaydı. Hastanenin bilimsel denetimi, işe alınacak hekim ve cerrahların seçimi ve işten çıkarılmaları hekimbaşının yetkisindeydi. Hastane açıldığında nazırlık görevi Bezmiâlem Valide Sultan’ın kethüdası olan Tahir Efendi’ye verilmişti. Hastane giderleri için belirlenen meblağ Kethüda Tahir Bey tarafından harcanacaktı. Hekimbaşılık makamının lağvedilmesi (16 Nisan 1850) ve ket-

1892 yılında hastanede görevli üç hekim yönetimde zafiyet olduğu ve bu yüzden iyi hizmet verilemediğini ileri sürerek şu şikâyetlerde bulundular: 1

59

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi için bkz. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Nizamnâmesi (22 Safer 1263 tarihli). VGMA. Kasa no. 44, Fodula Defteri, s. 27. ; BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847]. Kadro ve nizamname , ilk kez Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastahanesi Tarihçesi. İlhâmi-Fevzi Matbâsı 1928, 74-80’de, ayni kitabın 2. ve 3. baskılarında ise Latin harfleriyle yayınlanmıştır. Latin harfli metin, “Hastahane-i Mezkûrun Nizamatını Mübeyyin Bend Bend Layihası” başlığıyla, Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. Haz. İ. Ateş, S. Bayram, K. Erdoğan. Ankara 1978, s. 169-171’de bulunmaktadır. Hal böyleyken Milli Saraylar Arşivi, Defter No. 2690’da bulunan kopyası bilinmeyen bir şeymiş gibi, üstelik Kazım İsmail Gürkan’ın kitabının da kaynaklar arasında yer aldığı bir makalede yeniden yayınlanmıştır. Bkz. Rengin Dramur Bütün: “Bezm-i Âlem Vâlide Sultanın Vakıf Gureba Hastanesine Ait Bir Defter”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, c. 12, sayı. 3-4 (1985), s. 37-44.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} İdare-i Dahiliye Nizamnamesi. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Nizamnâmesi (22 Safer 1263/9 Şubat 1847). VGMA. Kasa no. 44, Fudule Defteri, s. 36-39.

60


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

siyle ispatlanacak ahvalden dolayı hekimler hizmetlerini ifa ederken birçok müşkilata uğramaktadır. Geçen sene iki hekim ile belli günlerde devam etmek üzere bir operatör ve bir kehhal tayin edilerek her gün vizite yapan hekimlerin sayısı beşe yükselmişse de sonradan hekim sayısı dörde düşürülmüş olup beşe çıkarılması irade buyrulmuş iken Sertabip Ahmed Paşa boş kalan hekim maaşını kendi aylığına ekletmek üzere Nezaret’e başvurmuş ve hastanede başka bir tabibe ihtiyaç olmadığını söylemiştir. Hastalara kart ve kokmuş sebzelerden yemekler verilmektedir. 2

~ Hastanede çalışan üç hekimin şikayet dilekçesi. BOA. Y. PRK. SH. 3/59.

Bu şikâyetler üzerine keyfiyetin ivedilikle icabına bakılmasının irade gereği olduğu bildirilmiş ve gereğinin derhal icrası 21 Temmuz 1892 tarihli Sadaret tezkeresiyle emredilmişti. Evkaf Nezareti tahkikat yapmak üzere, Erkân-ı Hazine Masarifat Müdürü Sıtkı Efendi ile Meclis-i İdare Reisi Atıf Bey’i hastaneye gönderdi. Sıtkı Efendi ve Atıf Bey; hasta yatakları başında asılı olan ve hekimlerin koydukları teşhisi yazmaları gereken hasta tabelalarının boş olduğunu gördüler. Sertabip bir hayli zamandan beri koğuşları dolaşmadığından tabelaların yazısız kaldığı anlaşıldı. Sertabip, Müdür, Eczacı-yı evvel Tanaş Efendi, Cerrah-ı evvel Halil Efendi ve Eczacı-yı sani İbrahim Efendi hastanede yoktu. Hastane müdürü bir aydan beri romatizmadan muztarip olduğu için gelmemiş, cerrah-ı evvel de keyifsizliği münasebetiyle bulunamamıştı. Eczacı-yı evvelin her pazar, eczacı-yı saninin de her cuma günü sertabip tarafından izinli sayıldığını öğrendiler. Hekimlerin gerekli gör-

300 yatağı bulan hastanede, hekim kadrosunun, Askeri Hastaneler Kanunname-i Hümayunu’na göre her hekime 40 hasta hesabıyla belirlenmesi, hastaneyi defalarca teftiş eden tıbbi heyetlerin verdiği raporlarda belirtilmişken Sertabip Ahmed Paşa buna yanaşmamıştır. Sertabip Ahmed Paşa haftada en az iki üç gün dışarıda çalıştığı için hastanede bulunmamakta, hastanede bulunduğu günlerde de erken gelerek diğer hekimlere yardım etmemektedir. Tabib-i sani müteveffa Hafız Ahmed Bey’in hastalığında hastane doluyken, 300 hastanın hayatının iki tabibe bazen de tabiplik gibi önemli bir görevin eczacıya terk edilmesi gibi, hastane defterinin incelenme-

2

61

BOA. Y. A. HUS. 263/121, 29 M. 1310 [22 Ağustos 1892]. Eczane ve eczacılar ile ilgili şikayetler ve incelemeler için bk. "Eczane ve Eczacılar Bölümü".


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

düğü bazı eczanın Hazine-i Evkafa bilgi verilerek tedarik edilmediğini ve herkesin suçu birbirine attığını, hastaların tedavilerinden memnun ve müteşekkir olduklarını, hastanenin temizlik, düzen ve diğer hallerinin yolunda olduğunu, ilgililere gerekli tenbihlerin yapıldığını rapor ettiler.

arkadaş aralarından su sızmayacak kadar samimiydiler. Sertabip Ahmed Paşa geleceklerini önceden haber aldığı müfettişlere mükellef bir ziyafet çekti. Yemekten sonra müfettişler koğuşları ve diğer yerleri dolaşırken şikâyet sahibi hekimler hastanenin ıslaha muhtaç hallerinden bahs ederek bu konularda sertababete yaptıkları müracaatların dikkate alınmadığını dile getirince sinirlenen Sertabip Ahmed Paşa hekimleri kendisine karşı garezi olanlarla işbirliği yapmakla suçladı. Dr. Hüseyin İhsan Bey’e “mecnun” diyerek hakaret etti. Dr. Hüseyin İhsan Bey 27 Temmuz 1892 tarihli dilekçesiyle durumu Evkaf Nezareti’ne iletti. Fakat Evkaf Nezareti kendisine, “Siz hastaneyi alt üst etmişsiniz sizin hepinizi azletmek iktiza ediyor” zemininde sözler söylediğinden, dilekçenin bir suretini Evkaf Nezareti görevlilerinden olduğunu sandığımız Kırımizade’ye götürdü. Diğer taraftan hastanenin üç hekimi, Hüseyin İhsan, İhsan Muhyiddin ve Ahmed Cemal Beyler de ortak bir yazıyla, teftişin adet yerini bulsun diye yapıldığını Evkaf Nezareti’ne duyurdular. Kırımizade’nin bizzat yaptığı tahkikatta; hastane vekilharcı Niyazi Bey’in, sertabip ile birlikte akrabası Amedi-i Divan-ı Hümayun Mehmet Ali Bey’e müracaat ettikleri, Mehmet Ali Bey’in de Evkaf Nazırını bu işi kapatmak üzere ikna ettiği anlaşıldı. Bir hayır evi olan hastanenin böyle yüzeysel bir şekilde araştırılması ve bu konuda ihbarlarda bulunanların tehdit ve tekdire layık görülmelerinin dikkati çektiğini dile getiren Kırımizade, Dr. İhsan Bey’in ve diğer hekimlerin şikayet yazılarını Sadaret’e gönderdi.6 Sadaret Gureba Hastanesi’nde doktor, eczacı ve diğer görevlilerce meydana getirilen suistimallerin bir an önce engellenmesini emretti. 7

Evkaf Nezareti görevlilerinin bu teftişinden sonra eczacılar ile sertabip hastaneye zamanında gelip geç çıkmaya başlamışlar, eczanede de bazı düzenlemeler yapmışlardı. Evkaf Nezareti görevlilerinin geldiği gün nöbetçi olan Dr. İhsan Bey 27 Temmuz 1892 tarihli dilekçesiyle hastanede yapılan düzenlemeleri naklettikten sonra, Evkaf Nezareti görevlileri tıbbi işlerden anlamadıkları için hastanenin bir tıp heyeti tarafından teftiş edilmesini istemişti.3 Bunun üzerine Bâbıâli, Gureba Hastanesi’nde doktor, eczacı ve diğer görevlilerce meydana getirilen suistimallerin bir an önce engellenmesini emretti.4 Evkaf Nezareti hastanede fenni tahkikat yapmak üzere Askeri Sıhhiye Dairesi ile Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den birer memurun görevlendirilmesini istedi.5 Bu yazışmaların ardından hastanenin sıhhi ve tıbbi teftişi için Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Emraz-ı Umumiye Muallimi Mirliva Nafiz Paşa, Askeri Sıhhiye Dairesi İkinci Şube Müdürü Miralay Halim Bey ile Evkaf Nezareti İdare Meclisi üyelerinden Nuri Bey’den oluşan bir tahkikat komisyonu kuruldu. Fakat nedense 1 Ağustos 1892 Pazartesi günü hastaneye Nafiz Paşa ile Nuri Bey gittiler. Nafiz Paşa ile Sertabip Ahmed Paşa Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den sınıf arkadaşıydı. Çamlıca’da da komşu olan bu iki 3 4 5

6

BOA. Y. PRK. EV. 2/35, 1310 [1892]. ; Y. PRK. SH. 3/60, 15 M. 1310 [9 Ağustos 1892]. 7 BOA. BEO. 37/2759, 27 Z. 1309 [23 Temmuz 1892]. ; BOA. BEO. 38/2791, 29 Z. 1309 [25 Temmuz 1892].

BOA. Y. PRK. SH. 3/59, 14 M. 1310 [8 Ağustos 1892]. BOA. BEO. 37/2759, 27 Z. 1309 [23 Temmuz 1892]. BOA. BEO. 38/2791, 29 Z. 1309 [25 Temmuz 1892].

62


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Tahkikat komisyonu bu defa eksiksiz olarak 15 Ağustos 1892 günü ikinci defa hastaneye gitti. Sertabiple birlikte önce şikayetlerin yoğunlaştığı eczaneyi gezdi, ardından emraz-ı dahiliye (iç hastalıkları) koğuşlarını, emraz-ı hariciye ve ayniye (cerrahi ve göz hastalıkları) koğuşlarını, hastanenin alt katını, mutfak ve çamaşırhaneyi teftiş etti. Daha sonra tabib-i evvel odasında diğer hekimlerin gözü önünde; hastane protokol defterini, eczane yevmiye ve depo defterleriyle eczacıların vizite defterlerini inceledi.

duğunda tedavilerinden, yiyecek-içeceklerinden ve hekimlerin davranışlarından memnun olduklarını ifade edip teşekkür ettiler. Cerrahi ve göz hastalıkları koğuşlarının teftişinde temiz oldukları görüldü. Hastaların ameliyat ve pansumanlarının cerrahi hekimleri Miralay Osman ve Behçet Beyler tarafından takdire şayan bir şekilde gerçekleştirildiği, pansumanların (tımar) asepsi-antisepsi kuralına göre yapıldığı ve pansuman araç gerecinin mevcut bulunduğu anlaşıldı. Hastanenin alt katındaki koğuşlarda bir sorun görülmediyse de tavanları basık, zeminleri tuğla kaplı olduğundan hasta yatırılmasına uygun bulunmadı. Üst katlarda yer kalmadığı zaman hasta yatırıldığı ifade edilmişse de bu koğuşlar her bakımdan sakıncalı olduğundan hastane bahçesine barakalar yaptırılıp bulaşıcı hastalıkları olanların bu barakalara yatırılması uygun görüldü.

Komisyon hazırladığı raporda önce mevcut hasta sayısı ile hekim başına düşen hasta sayısına dikkat çekerek şu görüşleri dile getirdi: “15 Ağustos 1892 günü hasta mevcudu 287 idi. Gelmekte olan hastaların eklenmesiyle hasta sayısı 300’ü geçecektir. Oysa hastanede sertabip dışında dört hekim vardır ve hekim başına 70-80 hasta düşmektedir. Bu durumda hastaların gereği gibi tedavi edilmeleri mümkün değildir. Mevcut hekimlerden hastalanan veya meşru mazereti çıkan olduğunda büyük zorluklar yaşanacaktır. Askeri hastanelerde olduğu gibi bir hekime 40-50 hasta hesabıyla hastaneye iki hekim daha tayin edilmelidir. Usulen her hekimin maiyetinde bir eczacı bulunması gerektiğinden eczacı sayısı da artırılmalıdır.

Hastane mutfağı tamire muhtaçtır. Kazanlar ve tencereler kalaylı, mutfak genel olarak temiz ve düzenliydi. O gün mutfakta bulunan erzak incelendi ve yemeğe uygun bulundu. Hastaların bir günde sabah sadece çorba akşamları ise yemek yediği bilgisi alındı. Bunun yerine Askeri hastanelerde olduğu gibi sabah çorba değil yemek, akşam yemek olmak üzere iki tam öğün yemek verilmesi tavsiye edildi.

İç hastalıkları koğuşları birer birer gezildi ve hastalar muayene edildi. Hastalıklarının tabelalarına veya başlarının ucuna asılmış olan teşhis-i maraz (tanı) levhalarına yazılanla uyuştuğu, tertip edilen ilaçların hastalıklara uygun olduğu görüldü. İlaçların reçetelere göre yapılmadığı, reçetelerde yazılı miktarlardan az veya çok ecza kullanıldığı şikayetlerinin doğru olup olmadığının, ilaçların bir kimyager tarafından teker teker tahlil edilmesine bağlı olduğuna karar verildi. Hastalara sorul-

Çamaşırhane temiz olup tamire muhtacdır. Hastaların yıkanması için çamaşırhane bitişiğinde hastaneye ait bir hamam varsa da kiraya verilmiş, yapılan kontrata hastaların yıkanmasıyla ilgili bir şart konmamıştır. Bu nedenle hastalar çamaşırhanede yıkattırılmaktadır. Bunun caiz olmadığı dikkate alınarak bundan sonra kiracıyla Evkaf Nezareti arasında yapılacak kontrata gereken şartların eklenmesi gerekir. 63


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bu tahkikattan anlaşılacağı gibi hastanenin iyi idare edildiği tarafımızdan sabit olmuş ve sayılan noksanların tamamlanması halinde daha da iyi olacağı anlaşılmıştır.”

garibin Ahmed Paşa tarafından tıbben gerekli olup olmadığı araştırılmadan ameliyat edildiğini ve ameliyat sırasında öldüğünü bildirdiler.10 Bütün bu şikayetlere rağmen Sertabip Ahmed Paşa emekli olduğu 5 Aralık 1909 tarihine kadar sertabiplik görevinde kalmayı başardı.11 Şikayetçi hekimlerden İhsan Paşa ise ondan sonra 1909-1911 yıllarında sertabiplik yaptı.

Evkaf Nazırı Galip Bey raporların hepsini 22 Ağustos 1892 tarihli yazısıyla Sadaret’e gönderirken, hastanede suistimaller olmadığını Sertabip Ahmed Paşa ve diğer hekimlerin aralarındaki nefretten ileri gelmiş bir şey olduğu anlaşıldığından gerekli tenbihlerin yapıldığını bildirdi. Sadrazam Cevad Paşa Evkaf Nazırı’nın görüşünü benimseyerek hastanenin düzenlenmesi ve ıslahı için gerekli tedbirlerin alınması hususunun Evkaf Nezareti İdare Meclisi’ne bildirildiğini Padişaha arz etti.8

II. Meşrutiyet’in ardından İttihat ve Terakki Hükümeti, hastanede hâlâ sülükçü gibi kadroların bulunmasını tıbbi gelişmelerin gerisinde kalındığına örnek göstererek hastanede tensikat yapılmasını gündeme getirdi. Konuyu görüşen Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ, hastanede çalışan memurların tensikatının Evkaf Nezareti’nce yapılmasına, hekim-tımarcı-eczacıların tensiki ile hasta koğuşlarına ait fenni ve sıhhi tedbirlerin alınma ve icra yetkisinin Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye’ye ait olduğuna karar verdi.12

Ancak hastane hekimleri verdikleri dilekçelerle hastane yönetimini şikâyete devam ettiler. İlk olarak müfettişlerin gelecekleri haber alınınca geçici bir intizama alınan hastanenin yine eski halini aldığını, diplomasız eczacıların cehaletleri sonucu ortaya çıkan usulsüzlüklerin devam ettiğini, bir doktorun günde 70-80 hastaya bakıp tedavi etmesinin mümkün olmadığını dile getirip iki doktor daha alınmasını istediler.9 Birkaç ay sonra yeni bir dilekçeyle hastaneye tedavi için getirilen binlerce Müslüman gurebanın hakkıyla muayene ve tedavi edilebilmesi için mevcut hekim sayısının artırılması gerektiğinin daha önce yapılan teftişlerde ilgili makamlara bildirildiği halde dört aydır bir sonuç alınamadığı gibi Sertabip Ahmed Paşa’nın uyguladığı eski yöntemlerin kendisine güç kazandırdığını, son tıbbi gelişmelerden habersiz olup eski usullere göre tedavi yapmakta olan Ahmed Paşa’nın neden olduğu facialara bir yenisinin eklendiğini, birkaç gün önce tedavi edilmek üzere hastaneye gönderilen Mehmet bin Abdullah adında bir 8 9

Meşrutiyet’in ilk Evkaf Nazırı Halil Hamdi Hamade Paşa, hastaneyi kalkındırmak amacıyla dönemin ileri gelen hekimlerinin görüşlerini almak üzere bir komisyon kurdu. Besim Ömer Bey (Akalın), Cemil Bey (Topuzlu), Dr. Mustafa, Dr. Nizameddin, Evkaf Nezareti Müfettişi Hasan, Tabip ve Muhasebe Müdürü Necati ile muavini Ziya ve İnşaat ve Tamirat Müdürü Kemal Beylerden oluşan komisyon Halil Hamdi Hamade Paşa’nın başkanlığı altında toplanarak binada yapılacak tadilatı, sağlık görevlilerinin tensik ve tayinlerini belirledi. Hastanenin kadrosunun da bir iki gün içinde hastaneye gönderileceği ilân edildi.13 Fakat Evkaf Nezareti tensikat defterini işleme koymadı. Meclis-i Tıbbiye-i 10 11 12 13

BOA. Y.A.HUS. 263/121, 29 M. 1310 [23 Ağustos 1892]. BOA. Y. PRK. AZJ. 22/91, 1 RA. 1310 [23 Eylül 1892].

64

BOA. Y. PRK. ZB. 10/104, 16 C. 1310 [5 Ocak 1893]. BOA. İ. AS. 1327/ZA-150, 22 ZA. 1327 [5 Aralık 1909]. BOA. BEO. 3669/275101, 15 ZA. 1327 [28 Kasım 1909]. Tasvir-i Efkâr, 6 Teşrinisani 1909, s.2.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

gerektiğini öne sürerek tensikatın buna göre yapılmasını istedi.14 Evkaf Nezareti’nin sağlık görevlilerini değiştirmek istememesinin bir şekilde aşıldığı, 1913 yılında yürürlüğe giren Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi’nden anlaşılmaktadır. Bu talimatnamede görev ve sorumlulukları belirlenen kadroda mütehassıs hekimler yer almakta buna karşılık sülükçü, havancı bulunmamaktadır. 1913 Talimatnamesi ile hastanenin sıhhi ve idari yönetimi sertabibe verilmiştir. Evkaf Nezareti ile yazışmak da sadece sertabibin yetkisindedir (EK.III, 1. madde). Hastane, Cumhuriyet’ten sonra 1 Mayıs 1924’te, bütçesi Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne ait olmak üzere, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti’ne devredildi. Böylece işleyişi, doktorların atanması ve değiştirilmesi Vekâlete bağlı diğer kurumlarda olduğu gibi genel talimatnameler ve prensiplere bağlandı. Gureba-yı Müslimin Hastanesi 1926 yılında 250 yataklıydı ve Vilayet Sıhhiye Muavenet-i İçtimaiye Müdüriyeti’ne bağlıydı. 15

~ Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gurebayı Müslimîn Hastahanesi’ne Mahsus (Talimatnâme)'dir. Matbaa-i Hayriye 1329 [1913]. Kapak

27 Haziran 1956 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 6760 sayılı, Vakıflar Umum Müdürlüğü Vazife ve Teşkilatı Hakkında Kanun ile hastane yeniden Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne geçti. Bu dönemde tayinlerin bir konsey tarafından yapılması uygun görüldü. İki üyesi Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından seçilen konsey 30 Aralık 1959 tarihine kadar hastaneye tayin edilecekleri sınavla seçti. 1960 yılından itibaren bu usulden vazgeçildi. Vakıflar Umum Müdürlüğü bir süre baştabipliğin görüşünü alarak

Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Reisi Besim Ömer Paşa, Dahiliye Nezareti aracılığıyla bu defteri istedi. Dahiliye Nazırı, hastanenin tıbbi gelişmelere ve Osmanlı’ya özgü şefkate uygun yönetilmesine ihtiyaç olduğunu, hastaneye tayin edilecek hekimlerin çeşitli branşlarda bilgi sahibi olmaları gerektiğini bildirip umumi sağlığın korunması gibi önemli bir hizmetin yerine getirilebilmesi için komisyon tarafından hazırlanmış olan kadronun hemen gönderilmesini istedi. Fakat Evkaf Nezareti, hastane vakfiyesindeki şartların korunması

14 BOA. DH. MUİ. 39/-2/9, 15 S. 1328 [2 Mart 1910]. 15 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi. Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi 1927-1928, s. 636-637.

65


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

tayinleri gerçekleştirdi. 1966 yılında tekrar sınav kondu.16

Abdülhamid-i Sâni Vakfı ve Silahtar Abdullah Ağa mazbut vakıfları adına T.C.Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi kuruldu. Bu vakıflara ait bütün menkul ve gayrimenkullerin intifa hakkı Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ne verildi. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı’na ait olan Vakıf Gureba Hastanesi de tüm eklentileriyle birlikte 25 Ekim 2010 tarihinde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne bağlandı. Vakıf Gureba Hastanesi günümüzde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak hizmete devam etmektedir.

Şişli’de bulunan Bulgar Hastanesi Mütevelli Heyeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne karşı kanuni yükümlülüklerini yerine getirmeyince 1988 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne intikal etmiş ve Gureba Hastanesi baştabipliğine bağlanmıştı. Bir süre sonra hastanenin II. Bayezid Vakfı arazisi üzerine yapıldığı anlaşılınca hastane Türkiye Gazetesi’ne kiralanmıştır.17 10 Ağustos 2000 tarih ve 2000/1331 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, yatak sayısı 800’e çıkarılan ve eğitim hastanesi olma özelliği devam eden hastane Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SSK) devredildi. Hastanenin SSK’ya devriyle ilgili Danıştay 10. Daire’de açılan davada devir işleminin iptaline karar verildi. Ancak Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, Danıştay 10. Daire’nin kararını bozarak hastanenin SSK’ya devrini onayladı. SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devriyle ilgili kanun 19 Ocak 2005’te Resmi Gazete’de yayınlanırken, mazbut vakıflara ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi kapsam dışında tutuldu. Kanundaki bu düzenlemenin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü harekete geçip, 13 Temmuz 2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı ile imzaladığı protokolle Vakıf Gureba Hastanesi’ni yeniden devraldı.18

GENEL KADRO Hastanenin kadrosu ile tüm çalışanların görev ve sorumlulukları hizmete girmesinin hemen ardından İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ne göre şekillenmiş, uzun süre sonra 1913 yılında yürürlüğe giren Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gurebayı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi ile branşlara göre yeniden belirlenmiştir. Bu iki temel düzenleme dışında Padişahların iradeleri etkili olmuştur. Hastanenin ilk kadrosunda sağlık görevlileri olarak; tabib-i evvel, tabib-i sâni, cerrah-ı evvel, cerrah-ı sâni, eczacı-yı evvel, eczacı-yı sâni, havanzen, sülükçü, müvezzi ve hasta hizmetçileri vardı. Her an koğuşlarda hazır bulunmakla görevli hasta hizmetçilerinin isimleri hastaların icmal defteri altına yazılıyordu.

24 Nisan 2010 tarihli ve 27561 sayılı Resmi Gazete ile 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununa eklenen Ek 124. maddesiyle, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı,

İdari görevliler ile hizmetliler ise; müdür, kâtib-i evvel, kâtib-i sâni, elbise emini ve vekilharç, elbise yamağı, serhademe, meydancı, seraşçı, aşçı, aşçı kalfası, berber, bevvab olarak belirlenmişti. Hekimler, cerrahlar, eczacılar ve diğer çalışanların her birine maaşları dışında tayın adı altında erzak ödeneği verilirdi. Kişi

16 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, 25, 51, 68-70. 17 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın Gureba Hastahanesi’ni Fakir ve Garip Müslümanlara Tahsis Etmesi Hakkındaki Deliller”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, 17 (1990), s. 52-57. 18 Bilal Çetin: “Vakıf Gureba aslına dönüyor, Yeni Şafak, 19 Nisan 2005.

66


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastanenin İlk Kadrosu

Maaşlar ve Tayınlar - 1847

Tabib-i evvel (Sertabip)

1.125 kuruş maaş+8 tayın+1 yem.

Tabib-i Sâni (İkinci Tabip)

750 kuruş maaş+4 tayın+1 yem.

Cerrah-ı Evvel (Sercerrah)

500 kuruş maaş+4 tayın+1 yem.

Cerrah-ı Sâni (İkinci Cerrah)

400 kuruş maaş+3 tayın+1 yem.

Eczacı-yı Evvel (Başeczacı)

500 kuruş maaş +4 tayın+1 yem.

Eczacı-yı Sâni (İkinci Eczacı)

400 kuruş maaş+3 tayın.

Sülükçü

100 kuruş maaş+1 tayın.

Havenzen (Havancı)

100 kuruş maaş+1 tayın

Müvezzi (İlaç Dağıtıcısı)

120 kuruş maaş+1 tayın.

Hastane Müdürü

1200 kuruş maaş+8 tayın+1 yem.

Kâtib-i evvel (Başkâtip)

750 kuruş maaş+4 tayın+1 yem.

Kâtib-i Sâni (İkinci Kâtip)

350 kuruş maaş+3 tayın.

Elbise Emini ve Vekilharç19

400 kuruş maaş+3 tayın.

Elbise Emini Yamağı

150 kuruş maaş+1 tayın.

Serhademe

200 kuruş maaş+2 tayın.

Hastegân hizmetçileri (Hastabakıcılar, 24 kişi her birine ):

100 kuruş maaş+1 tayın.

Meydancı (6 kişi, her birine)

70 kuruş maaş+1 tayın.

Seraşçı (Aşçıbaşı)

250 kuruş maaş.

Aşçı Kalfası

150 kuruş maaş.

Aşçı Kalfası

100 kuruş maaş.

Aşçı Neferi

(2 kişi, her birisine): 80 kuruş maaş.

Berber

100 kuruş maaş+1 tayın.

Bevvab (Kapıcı, 2 kişi, her birine)

150 kuruş maaş+1 tayın.

Bir kişilik aylık tayında şu erzak bulunurdu: “22 buçuk okka ekmek, 6 okka et, 1 okka 170 dirhem sadeyağ, 210 dirhem nohut, 195 dirhem tuz, 195 dirhem soğan, 30 dirhem mum, 30 dirhem sabun, 30 dirhem zeytinyağı, 23 okka 386 dirhem odun, 6 okka 300 dirhem kömür, 9 okka, 10 dirhem pirinç”.19

başına aylık olarak hesaplanan tayınlar, görevlilerin kadrolarına göre belirlenmişti. En yüksek tayını başhekim ve hastane müdürü alırdı. Ayrıca o dönemde ulaşım binek hayvanlarıyla yapıldığı için üst kademedeki görevlilere hayvanlarıyla hastaneye gidip gelmeleri karşılığında yem ücreti de verilirdi.

Başhekim, ikinci hekim, birinci ve ikinci cerrahlar, birinci ve ikinci eczacılar, sülükçü, 19 Vekilharç, masrafları idare eden kişi.

67

| Hastanenin ilk kadrosu, maaş ve tayınları. “Seretibba-yı hazret-i cihanbani atufetlü efendi tarafından ita olunan layiha üzerine zeylde muharrer memuran ve tabip ve cerrah ve eczacı ve hademe-i saireye itası lâzım gelen maaş ve tayinatın keyfiyet-i kemmiyeti”. BOA. İ. MSM. 25/666.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

havenzen ve müvezzi istedikleri takdirde, hastane mutfağında bu erzakla pişirilen yemekleri her gün iki öğünde yerlerdi. Hastanede yemek yemek istemeyenlerin tayınları her ay ayni olarak vakıftan kendilerine verilirdi. Hastane müdürü, birinci ve ikinci kâtipler, elbise emini ile birlikte vekilharç, elbise yamağı ve hademelerin tayınları vakıf tarafından aydan aya vekilharca teslim edilir; bu erzaktan hastane mutfağında pişirilen yemekleri her gün iki öğünde yerlerdi. Bu görevlilerin günlük yemekleri bu erzaktan ibaretti başkaca bir şey verilmezdi. Tayınlarını ayni olarak alma hakları yoktu. Hastane mutfağında çalışanlara tayın verilmezdi. Yıllar sonra 25 Eylül 1913 tarihli talimatla hastane hekimleri ve diğer çalışanların seçme hakkı kaldırılmış ve günde iki öğün yemek verilmesi esasa bağlanmıştı. 17 Mart 1919 tarihinden itibaren asistan, eczacı ve katip gibi geceleri nöbet beklemek mecburiyetinde kalanlara nöbetçi oldukları akşamları yemek verilmesi ve hastane yemek tabelası dışında yemek pişirilmesi yasaklanmıştı. 20

rosuyla birleştirilmiş ve bir sülükçü ve berber kadrosu ihdas edilmişti.23 İdare-i Dahiliye Nizamnamesi'ne eklenen 24 Eylül 1856 (24 M. 1273) tarihli ilmühaberde; Kurban Bayramı’nda; hastane müdürü, müdür muavini ve tabib-i evvele ikişer kurban, ve tabib-i sani, kâtib-i evvel, kâtib-i sani, cerrah-ı evvel, cerrah-ı sani,vekilharc, serhademe, iki eczane hademesi ile beş hizmetçiye ise birer kurban verildiği bildirilmiştir. 9 Ocak 1858 (23 CA. 1274) tarihli ilmühaberden hastanede çalışmakta olan gayrimüslimler hariç bütün çalışanlara Ramazan iftarlığı verildiği anlaşılmaktadır.24 Hastane Yevmiye Jurnalindeki Kadro (17 Ağustos 1862)25 Hastane Müdürü: Salih Efendi Müdür Muavini: Derviş Efendi Sertabip: Miralay Ahmed Bey Tabip: İsmail Efendi Tabip: Mahmut Efendi Muavin Tabip: Covanni Kâtib-i Evvel: Hüsnü Efendi Kâtib-i Sani: Cerrah-ı Evvel: Halil Efendi Cerrah: Rıza Efendi Muavin Cerrah: Ahmed Efendi Eczacı-yı Evvel: Tanaş Eczacı: İbrahim Efendi Eczacı: Şerif Efendi Eczacı: İstefani Elbise Emini ve Vekilharç: Salih Bey Elbise Yamağı ve Beytülmâl: Mustafa Efendi Sülükçü: Ali Efendi, Cemal Efendi ve Mustafa Ağa Havenzen: Yakup Ağa Memurlar: 18 kişi

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi ile belirlenen ilk kadrodan hastanenin tıbbi yönetiminin sertabipte, idari yönetiminin ise hastane müdüründe olduğu görülmektedir. Hastegân hizmetçileri ise hem hastalara bakan hem de temizlik işlerinden sorumlu bir ara meslek durumundaydı. Çünkü o yıllarda hastabakıcılık/hemşirelik henüz ayrı bir meslek olarak şekillenmemişti. Kan alma bir tedavi yöntemi olarak uygulanmaya devam ettiğinden kadroda bir sülükçü bulunuyordu. Nitekim 1864 yılında eczaneye alınan tıbbi ecza listelerinde sülük de bulunmaktaydı.21 1860 yılında hastanede çalışan sülükçü sayısı üçe çıkmıştı.22 Sonraki yıllarda sülükçü kadrosu berber kad-

23 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. 24 Sadi Bayram: “Sağlık Hizmetlerimiz ve Vakıf Gureba Hastanesi, Vakıflar Dergisi, 14 (1982), s. 101-117. 25 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 33.

20 Bk. Ek II. 21 BOA. EV. d. 19137. 22 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 33.

68


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hastanenin kadrosunu gösteren 6 Eylül 1881 tarihli yevmiye jurnali. BOA. EV. D. 25086.

69


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bu listeden anlaşıldığı kadarıyla 1862 yılı kadrosu, İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ni hazırlayan anlayış ile örtüşmektedir. 1881 yılı kadrosu ile 1862 kadrosunu karşılaştırdığımızda ufak tefek değişiklikler göze çarpmaktadır. Tabip (4’er), eczacı (4’er) sayıları değişmemiştir. Fakat cerrah sayısı ikiden üçe çıkmıştır. 1881’de kadroya 1862’de olmayan dört tımarcı ve iki berber eklenmiş, hizmetçi/ hastabakıcı sayısı ise 54’e yükselmiştir.

Berberân Mustafa ve Mustafa Kuyucuyân Mehmed ve Hacı Es‘ad Terziyân Osman Çamaşırcıyân Mustafa, İbrâhim ve Hasan Cabi Mustafa Efendi Bağçıvân Anton Hidmetçiyân (54 kişi) Meydancıyân Aşçıyân (2 kişi) Tamirci Muvakkit

Hastanede çalışan üç hekimin 1892 yılında hastane yönetimi ve diğer konular hakkındaki şikâyetleri sonunda yapılan teftişlerde hekim sayısının yetersizliği anlaşılmış ve ardından hastaneye alınan Opr. Miralay Osman Bey ile cerrahi ve Kehhal (Oftalmolog) Miralay Behçet Efendi ile göz kliniklerinin temelleri atılmıştır. Bu değişim hastanenin 1893 kadrosundan anlaşılmaktadır.

1881 Kadrosu26 Esâmi-i Memûrân Müdir-i Hastahane el-Hâc Derviş Efendi Muavin-i Müdir Hasan Bey Sertabip Miralay Ahmed Bey Tabîb-i sani Kaymakam Hâfız Bey Tabîb-i salis Abdülhakîm Efendi Tabîb-i rabi Hacı Mustafa Efendi Kâtib-i evvel Abdi Efendi Kâtib-i sani Hasan Efendi Elbise emini vekilharç Niyazi Efendi Cerrâh-ı evvel Hacı Halil Efendi Cerrâh-ı sani Ahmed Efendi Cerrâh-ı salis Halîl Efendi Eczâcı-yı evvel Kolağası Doğan Efendi Eczâcı-yı sani İbrâhîm Efendi Eczâcı-yı salis İstefan Efendi Eczâcı-yı rabi Hasan Efendi Elbise emini muavini Abdullah Efendi Ser Hademe Hüseyin Efendi Serhademe muavini Hüseyin Efendi Gassâl-ı evvel (?) Efendi Gassâl muavini Mehmed Ali Efendi Beytülmâl Ali Efendi Müvezzi Şerif Efendi Havanzen Ömer Ağa Tımarcıyan Mustafa, Hüseyin, Ahmed ve Mehmed

1881 yılında sertabip dahil toplam dört hekime karşılık 1893 yılında sertabip, kehhal, operatör, dört hekim olmak üzere yedi hekim çalışmaktaydı. 1881 ve 1893’te cerrah ve eczacı sayıları korunmuştu. 1881 yılında 54 olan hizmetçilerin sayısı 1893 kadrosunda 92’ye yükselmişti. Bu artışta hizmet yetersizliği şikayetleri yanında 1893 Ağustosunda patlak veren kolera salgınının da etkili olduğunu düşünmekteyiz. 1894 kadrosunda hekimler ve diğer sağlık görevlileri aynı kalmakla beraber hizmetçi sayısının 78’e düşmesi Nisan 1894’te salgının sona erdiğinin ilân edilmesiyle ilgili olmalıdır. 1894 kadrosunda dikkati çeken bir nokta da Padişahın iradesiyle hastanede geçici olarak bir askeri hekim ile iki eczacının çalışması ve tımarcı ve berber sayısının 9 kişiye yükselmesidir. 27

26 BOA. EV. d. 25086, 23 N. – 17 L. 1298 [19 Ağustos-12 Eylül 1881].

27 BOA. Y. MTV. 90/1, 1 Ş. 1311 [7 Şubat 1894].

70


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1893 Kadrosu28

Serhademe Hüseyin Efendi Serhademe Muavini Hacı Mehmed Ağa Gassâl Hacı Şahin Efendi Gassâl Muavini Hacı Ahmed Efendi Beytülmâl Ali Efendi Sülükçü ve Berber Mustafa Ağa Kapıcı Mehmed Ağa Kapıcı Ahmed Ağa Suyolcu Ahmed Ağa Suyolcu Hilmi Ağa Muvakkit Hüseyin Ağa Aşçı İbrahim Ağa Bahçıvan Hacı Osman Ağa

Sertabip Mirliva Ahmed Paşa Hastane Müdürü Hacı Derviş Efendi Operatör Miralay Osman Bey Kehhal (Oftalmolog) Miralay Behçet Efendi Tabib-i Sani Hacı Mustafa Efendi Serkâtip Abdülkerim Efendi Tabip İhsan Efendi Tabip İhsan Muhyiddin Efendi Tabip Cemal Efendi Kâtib-i Sani Rıza Tabip Hacı İhsan Muhyiddin Efendi Elbise Emini ve Vekilharç Niyazi Efendi Elbise Emini ve Vekilharç Muavini Abdullah Ef. Tabip Kolağası Cemaleddin Efendi Cerrah-ı Evvel Halil Efendi Cerrah-ı Sani Mustafa Efendi Cerrah Ahmed Efendi Eczacı-yı Evvel Kolağası Tanaş Efendi Eczacı-yı Sani İbrahim Efendi Eczacı Hasan Efendi Eczacı Şerif Efendi Müvezzi Süleyman Efendi

Hastanede 1905 yılında toplam 108 görevli vardı. 1893 kadrosundan bazı kişiler ayrılmış yerlerine yenileri tayin edilmişti. 1894 yılında 78’e çekilen hizmetçi sayısı korunmuştu, ayrıca dört tımarcı (pansumancı) çalışmaktaydı. İdari görevler ile diğer hizmetlerde ise; serkâtip, kâtip, serhademe ve muavini, gassâl (2 kişi), beytülmal (mali işler görevlisi), câbi-i vakıf (vakıf görevlisi), berber, kapıcı (2), terzi (2), çamaşırcı (3), bahçıvan, meydancı (9), tamirci, suyolcu (2), aşçı (2) bulunuyordu.

28 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

| Hastanenin tam kadrosunu gösteren 25 Şubat 1905 (20 Z. 1322) tarihli yevmiye jurnali. BOA. EV. D. 37437.

71


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1905 Kadrosu29

Tımarcıyan Ali Ahmed Mehmed Ali Berberân Hasan Kuyucuyân Şâkir ve Mehmed (2 kişi) Terziyân Abdullah ve İsmail (2 kişi) Çamaşurcuyân İzzet ve Sâlih ve Mahmud (3 kişi) Bağçıvan Şaban Hizmetçiyân (78 kişi) Meydancıyân (9 kişi) Tamirci Hasan Usta Yekün : 108

Esâmî-i Me’mûrîn Sertabîp Ferik Ahmed Paşa Müdür Hacı Derviş Efendi Operatör Ahmed Nûreddin Beyefendi Tabîb-i Sânî Hüseyin İhsan Paşa Kehhâl Behçet Paşa Serkâtip Rıza Efendi Tabîb-i Sâlis Vassaf Efendi Tabib Hacı İhsan Muhyiddin Efendi Tabib Hacı Cemal Efendi Tabib Binbaşı Hasan Efendi Tabib Galib Efendi Tabib Kolağası Cemaleddin Efendi Kâtib-i sâni İsmâil Efendi Elbise Emîni ve Vekilharc Hasan Efendi Muavini Hacı Mehmed Efendi Müdür Muavini Hamdullah Efendi Cerrâh-ı evvel Halil Efendi Cerrâh-ı sâni Ahmed Efendi Cerrâh-ı sâlis Süleyman Efendi Cerrah Eczâcı-yı evvel Mustafa Efendi Eczâcı-yı sâni Ahmed Efendi Eczâcı Ali Rıza Efendi Eczâcı Mehmed Lutfi Efindi Eczâcı Ömer Efendi Eczâcı Mülâzım-ı evvel Nûreddin Efendi Makinist İsmâil Efendi Müvezzi‘ Ali Efendi Esâmi-i Hizmetciyân Serhademe Ahmed Ağa Muavini Mustafa Ağa Gassâl-ı evvel Hacı Süleyman Efendi Gassâl muâvini Hacı Ahmed Efendi Kalem Odasında Hacı Tal‘at Efendi Beytü’l-mâl Sâlih Efendi Câbi-i Vakıf Ulvi Efendi Havanzen

II. Meşrutiyet’ten sonra, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi adıyla yürürlüğe giren yönetmelikle hastane görevlilerinin sorumlulukları yeniden tanımlandı. Bu yönetmelik ilk nizamnameyle kıyaslandığında, hastanede dönemin belli başlı branşlarında uzmanlaşmış hekimlere yer verildiği görülmektedir. Bunlar; emraz-ı dahiliye mütehassısları, operatör, operatör muavini, emraz-ı ayniye (göz hastalıkları) tabibi, emraz ve ameliyat-ı üzniye ve hançereviye (KBB) tabibi, kimya ve bakteriyoloji şefi, masaj ve elektrik ve tedavi-i bil-mâ (fizik tedavi) mütehassısı, emraz-ı cildiye ve efrenciye (deri hastalıkları ve frengi) mütehassısıdır. Uzman hekimler dışında kalan sağlık görevlileri şunlardı: “Sertabip, tabib-i sani, sereczacı, eczacıyı sani ve eczacılar, sermüvezzi ve müvezziler, mubassırlar, tımarcılar, serhademe, serhademe muavini ve hademeler (hastabakıcılar)”. İdari memur kadroları da çeşitlenmişti; “idare memuru, kâtip ve muhasebe memuru, kâtip ve muhasebe refiki (yardımcısı), kâtip refik-i sanisi (kâtip ikinci yardımcısı), elbise emini ve vekilharç, vekilharç muavini, karantina kâtibi, tebhir memuru, gassâller (ölü yıkayıcıları), serhademe ve muavini, kapıcılar, aşçılar, bahçıvanlar, çamaşırcı ve terzi, berber”.

29 BOA. EV. d. 37437, 20 Z. 1322 [25 Şubat 1905].

72


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hastane doktorları, 1927.

Hastane doktorları, 1927. Oturanlar: (soldan sağa) Osman Şerafeddin (Çelik), Salih Said (Aytün), Hacı Kemal, Ömer Lütfi (Eti), İhya Salih, Hulusi Behçet, Ali Rıza (Altoğan). Ayaktakiler: (Soldan sağa) Ali Eşref (Gürsel), Sidor Rusof, Nuri Ziya, Tahsin, Kazım İsmail (Gürkan), Süleyman Ethem, Kemal Nuri (İmre), Naci (Bengisu), Muharrem Lütfi, Necmeddin Hakkı (İzmirli). Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.67.

Sağlık görevlileriyle idari görevliler her gün saat 9.00’da hastanede bulunup yarım saat sonra işlerine başlarlardı. Tabipler öğlen vaktinde, eczacılar saat 14.00’de memurlar ise saat 16.00’da hastaneden çıkarlardı. Kâtiplerden biri münavebeyle saat 17.00’ye kadar çalışırdı. Heyet-i Umumiye, Heyet-i Fenniye ve Heyet-i İdariye’den birisinin toplandığı günler bütün çalışanlar hastanede bulunmak zorundaydılar. Nöbetçi tabip, eczacı, mubassır ile idari görevlilerin, nöbet tuttukları 24 saat zarfında hastaneden 200 metreden fazla uzaklaşmaları yasaktı. Nöbetler her gün saat 12.00’de devredilirdi (EK.III, 42. Madde).

lunması da önemli bir değişiklik olarak dikkati çekmektedir. Hastane kadrosunda 1913’te mütehassısların ortaya çıkması ve 1918’de sayılarının artmasının nedeni yeni kliniklerin peş peşe kurulmaya başlamasıdır.30 20 Mart 1919 Kadrosu31 Sertabip: Neşet Osman Bey Dahiliye: Kemalettin Bey Dahiliye: Mehmet Kâmil Bey (Ekim 1918’de istifa) Dahiliye: Zihni Bey Dahiliye: İhsan Muhiddin Bey Hariciye (Cerrahi): Salih Bekir Bey İntaniye: Osman Şerefeddin Bey Cildiye: Saip Bey Ayniye (Göz): Salih Sait Bey Üzniye (Kulak): İhya Salih Bey Röntgen: Tevfik Hicri Bey Operatör Muavini: Hüseyin Hakkı Bey

20 Mart 1918’de sertabip, operatör, cildiye, kulak ve röntgen mütehassısları değiştirildi, dahiliye kliniğine daha önce hastanenin göz mütehassıslığını yapmış olan Hacı Kemalettin Bey, Cerrahpaşa Hastanesi’nden Mehmet Kâmil Bey ile Zihni ve İhsan Beyler atandı, ortopedi lağvedildi. Röntgen uzmanının bu-

30 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.47. 31 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhami-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s.31.

73


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1927 yılında kadroda hemen göze çarpan yeniliklerden biri kliniklerde 10 asistanın bulunması, diğeri de bir diş tabibinin yer almasıdır.

de; bir başhekim muavini, sekiz birinci sınıf, dört ikinci sınıf ve beş üçüncü sınıf mütehassıs, bir diş tabibi, 10 mütehassıs muavini, 25 asistan, bir baş eczacı, dört eczacı, bir başhemşire bir başhemşire muavini, 32 hemşire ile 11 idari görevlinin çalışması öngörülmüştü. Müstahdem kadrosu ise 177 kişiden ibaretti (1956).

1927 Kadrosu32 Sertabip ve Emraz-ı Mütenevvia-i Cerrahiye: Ömer Lütfi Bey Emraz-ı Dahiliye: Kemaleddin Bey

1956 yılında tayin edilecek hekimlerin bir konsey tarafından seçilmesi usulü benimsenmiş ve Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından; Prof. Dr. Tevfik Salim Sağlam, Hastane Başhekimi Dr. Eşref Gürsel, Dr. Sezai Konukgil ile hastane mütehassısları tarafından seçilmiş olan Op. Dr. Ata Topaloğlu ile Dr. Bedii Beler’den ibaret konsey çalışmaya başlamıştı. 30 Aralık 1959 tarihine kadar faaliyet gösteren bu konsey hastaneye tayin edilecek mütehassıs, muavin ve asistan hekimleri seçim veya sınav yöntemleriyle belirleyip Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne teklif etmiştir. 1960 yılından itibaren konsey lağvedilmiş ve tayinler, başhekimliğin görüşü alınarak Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. 1966’dan

Emraz-ı Hariciye: Ali Rıza Faik Bey Emraz-ı İntaniye: Osman Şerefeddin Bey Emraz-ı Cildiye ve Efrenciye: Hulusi Behçet Bey Emraz-ı Üzniye ve Hançereviye: İhya Salih Bey Emraz-ı Bevliye: Ali Eşref Bey Emraz-ı Ayniye: Salih Sait Bey Emraz-ı Mütenevvia-i Dahiliye: Süleyman Ethem Bey Röntgen: Şükrü Emin Bey Eczacı: Ali Rıza Bey ve Nafiz Bey Diş Tabibi: Arif Fahri Bey

Hastane Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne bağlandıktan sonra hazırlanan kadro cetvelin32 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 56.

} İsmet İnönü Vakıf Gureba Hastanesi III. İçhastalıkları Kliniği’nden çıkarken öğrenciler arasında, 30 Mayıs 1944. Kazım İsmail Gürkan: age, 1944, s.1-2.

74


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hekimler, 1928.

BAŞHEKİMLER

sonra da bir jürinin yapacağı sınavı başaranlar tayin edilmiştir.

Hastane açılır açılmaz hazırlanan İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde yer alan tabib-i evvel kadrosu başhekimliktir. Sonraki yıllarda bunun yerine sertabip ve başhekim ifadeleri kullanılmıştır. Tabib-i sani yani ikinci hekim ise başhekim yardımcısı konumundadır. Hastane eczanesinde bulunması gereken ilaç ve müstahzarat listesini başcerrah ve başeczacı ile birlikte hazırlaması dışında görev ve sorumlulukları tanımlanmamıştır.35 Hastane müdürünün maaşının (1.200 krş), tabib-i evvel maaşından (1.125 krş) fazla olması herhalde hastanenin bütün harcamalarından sorumlu olmasından kaynaklanıyordu. Evkaf Nezareti için en önemli mesele de harcamalarda suistimal yapılmamasıydı. Bu ücret fazlalığı hastane yönetiminde müdüre tabib-i evvelin üstünde bir yetki vermiyordu. Esasen İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde de daha çok maaş, tayın, yemek rasyonu gibi parasal harcamalara ağırlık verilmiştir.

1956 yılında Vakıf Gureba Hastanesi kadro cetvelindeki sağlık görevlileri şöyleydi: birinci sınıf mütehassıs (4), ikinci sınıf mütehassıs (4), üçüncü sınıf mütehassıs (5), başhekim muavini (1), diştabibi (1), mütehassıs muavini (10), asistan (25), başeczacı (1), eczacı (2), başhemşire (1), başhemşire muavini (1), hemşire (4). Bu kadrolar; bevliye, asabiye, dahiliye, cerrahi, göz, cilt, kulak, çocuk klinikleriyle bakteriyoloji ve intaniye, röntgen, hayati kimya (biyokimya), fizikoterapi, anatomi, patoloji, nisaiye (kadın-doğum) ve anestezi servislerine birden fazla mütehassıs tayin edilemiyordu. Bu sırada 240 olan yatak sayısı 1967 yılında 330’a çıkarılmıştı.33 1985 yılı içinde hastanede; 20 uzman hekim, beş diş hekimi, yedi eczacı, 39 hemşire, 10 laborant, 115 yardımcı hizmetli, bir şoför görev yapmaktaydı.34 33 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.99. 34 İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87, s. 58.

35 BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847].

75


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Miralay Ahmed Bey 1. BAŞHEKİM (1847-1873)

Kym. Şemsi Bey 2. BAŞHEKİM (1873-1874)

Ferik Ahmed Paşa 3. BAŞHEKİM (1874-1909)

Hüseyin İhsan Paşa 4. BAŞHEKİM (1909-1911)

Necmettin Arif Bey 5 ve 7. BAŞHEKİM (1912-1919 / 1922-1924)

Neş'et Osman Usman 6. BAŞHEKİM (1919-1922)

Süleyman Numan Paşa 8. BAŞHEKİM (1924-1925)

Ömer Lütfi Eti 9. BAŞHEKİM (1925-1943)

Şükrü Derviş Aykın 10. BAŞHEKİM (1943-1944)

Nüzhet Çevik 11. BAŞHEKİM (1944-1946)

Sedat Erman 12. BAŞHEKİM (1946-1952)

Sezai Konukgil 13. BAŞHEKİM (1952-1955)

Necmeddin Ülker 14. BAŞHEKİM (1955-1956)

Ali Eşref Gürsel 15. BAŞHEKİM (1956-1960)

Tarık Özerengin 16. BAŞHEKİM (1960-1967)

Seyfi Nazım Basa 17. BAŞHEKİM (1967-1974)

76


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Doç. Dr. A. Mazhar Özman 18. BAŞHEKİM (1974-1980)

Tbp. Kd. Albay Turan Özkan 19. BAŞHEKİM (1980-1981)

Op. Dr. M. Fahir Altan 20. BAŞHEKİM (1981-1984)

Prof. Dr. Asaf Ataseven 21. BAŞHEKİM (1984-1993)

Doç. Dr. Ayhan Nedim Kara 22. BAŞHEKİM (1993-1996)

Uz. Dr. Şaban Odabaşı 23. BAŞHEKİM (1996-1998)

Dr. Nail Erhan 24. BAŞHEKİM (1998-1999)

Doç. Dr. Rıza Kutaniş 25. BAŞHEKİM (1999-2000)

Doç. Dr. Ayhan Nedim Kara 26. BAŞHEKİM (2000-2001)

Doç. Dr. Reha Baran 27. BAŞHEKİM (2001-2004)

Doç. Dr. Nedim Samancı 28. BAŞHEKİM (2004-2005)

Doç. Dr. Mustafa Şahin 29. BAŞHEKİM (2005-2006)

Op. Dr. Şenel Yediyıldız 30. BAŞHEKİM (2006-2007)

Doç. Dr. Turan Aslan 31. BAŞHEKİM (2007-2010)

Prof. Dr. Ahmet Danalıoğlu 32. BAŞHEKİM (2010-2011) HASTANE GENEL KOORDİNATÖRÜ (2011-2013)

Prof. Dr. Adem Akçakaya HASTANE GENEL KOORDİNATÖRÜ (2013 )

77


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1913 Talimatnamesi, tabib-i evvel yerine sertabip sözcüğünü kullanmış ve sertabibi hastanenin idari ve sağlık işlerine yönelik bütün hususların ve sorumlusu ve başı olarak tanımlamıştır. Sertabip hastanede çalışan tabiplerle memurların ve müstahdemin bu talimatname hükümlerine uygun çalışmalarına dikkat etmek, hastanenin düzenini ve gelişmesini sağlamak, hastaların refahı için gereken tedbirleri almak ve uygulamak, sıhhi ve idari işleri teftiş ederek hastanenin mükemmel bir şekilde çalışmasına gayret etmek, her gün hekimlerden önce hastaneye gelmekle mükellefti. Evkaf Nezareti ve resmi dairelerle yazışma yetkisi sadece sertabibe aitti (Ek III, 1, 2. maddeler).

ekte yer alan, “Tabib-i evvele miralaylık rütbesiyle maaş ve ta’yinat zammı 19 Zilkade 1273 [11 Temmuz 1857]” kaydından ve ayrıca bir arşiv belgesinden 1856 yılı sonlarında kaymakam rütbesinden miralay rütbesine terfi ettiğini öğreniyoruz.37 Eyüp’teki mezar taşından 27 Kasım 1876 (10 ZA. 1293) tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır. | Hastanenin ilk başhekimi Ahmed Bey’in mezar taşı, sağdaki. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi Gureba Hastanesi dosyası.

Açılıştan beri var olan tabib-i sani (başhekim yardımcısı) kadrosunun görevleri de 1913 talimatnamesi ile açıklığa kavuşmuştur. Tabib-i sani, ihtisâsına göre kendisine tevdi olunan görevi yapmakla beraber sertabip izinli olduğunda veya mazereti nedeniyle görevine gelmediğinde sertabibe ait bütün görevleri vekâleten yerine getirmekle mükellefti. Her gün hastalık vakalarını protokol defterine yazar ve her üç ay sonunda ve her sene sonunda bir senelik istatistik düzenleyerek sertabibe verirdi. Nöbet tutmakla mükellef olan hekimlerin sayısı yediye yükseldiğinde nöbet tutmaktan muaf olurdu (Ek III, 2. madde). 2011 yılında başhekimlik yerine, hastane genel koordinatörlüğü makamı ihdas edilmiştir.

Kym. Şemsi Bey Başhekimlik: 1873-1874

Tabib-i Evveller / Başhekimler36

1873 yılının son günlerinde Miralay Ahmed Bey’den boşalan sertabiplik kadrosuna Kym. Şemsi Bey tayin edilmiş fakat bir hafta içinde istifa etmiş olduğundan yerine Kym. Ahmed Süleyman Bey getirilmiştir.38

Miralay Ahmed Bey (ö.27 Kasım 1876)

Ahmed Paşa Başhekimlik: 1874-1909

Başhekimlik: 1847- 26 Aralık 1873

Ahmed (Süleyman) Bey, kaymakam rütbesiyle Haydarpaşa Hastanesi ameliyat (cerrahi) dersi muallimliği yaparken 5 Ocak 1874 tari-

Hakkında bilgi bulunmamaktadır. Hastanenin nasıl yönetileceğini belirleyen İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nin kenarına yapılan

37 BOA. A. AMD. 67/91, 1272 [1856]. 38 BOA. A. MKT. MHM. 472/5, 16 ZA. 1290 [5 Ocak 1874].

36 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 80-83

78


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Hastane yöneticilerinin kullandığı çalışma masası ve mobilyalar. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

79


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hüseyin İhsan Bey, 1909-1912. Nevsâl-i Âfiyet. İstanbul 1315 [1899], s. 184.

} Ahmed Paşa, 1874-1909. Nevsâl-i Âfiyet, İstanbul 1322[1906], s. 206

hinde istifa eden Sertabip Kym. Şemsi Bey’in yerine Gureba-yı Müslimîn Hastanesi’ne sertabip olarak tayin edildi.39 18 Mayıs 1885 tarihinde Mirliva rütbesine terfi etti.40 Evkaf Nezareti’nin teklifi üzerine, iyi hizmetleri ve gayretli çalışmaları nedeniyle, 2 Ekim 1886’da Mecidi (3. Rütbe) madalyasına layık görüldü.41 Hakkındaki şikayetlere rağmen Ferik rütbesine yükseldi ve maaşına zam yapıldı (1901).42 II. Meşrutiyet’ten hemen ardından emekli edildi.43 Bir süre sonra da emekli maaşına zam yapıldı.44

1883 yılında tabip olarak tayin edildi.45 Babası 1888 yılında ölünceye kadar baba-oğul hastanede birlikte çalıştılar. 1894 yılında Mecidi Nişanı (4. rütbe) ile taltif edildi.46 10 Temmuz 1894 günü İstanbul’da meydana gelen depremde eşini ve kızını kaybetti. Ertesi sene hastanenin tabib-i sâlisi (üçüncü tabibi) iken bir dilekçe vererek, uzun yıllardan beri hastanede çalışmakta olduğunu, memleketimizde ilk defa olarak Emraz-ı Etfal adıyla bir kitap tercüme edip yayınladığını, yenilikleri takip edip mesleğinde ilerlemek istediğini ifade edip iç hastalıkları ve frengi hakkında bilgisini artırmak üzere bir sene süreyle Berlin’e veyahut altı ay süreyle Paris’e gönderilmesini talep etmiş ve Berlin’e gönderilmesi için irade çıkmıştı.47 Hüseyin İhsan Bey’in dilekçesinde sözünü ettiği Emraz-ı Etfal (Matbaa-i Osmaniye, 1305/1889) kitabını Edward Ellis’ten çevirmiş ve bir nüshasını Padişaha takdim etmiştir.48 Hüseyin İhsan Paşa Berlin’de Riksdorf (günümüzde Neue Köln) Hastanesi’nde

Hüseyin İhsan Paşa (1862-1911) Başhekimlik: 1909-1911 Gureba Hastanesi Müdürü Hacı Derviş Efendi’nin oğludur. Gureba Hastanesi’nde büyüyen Hüseyin İhsan, meslek olarak hekimliği seçmiş ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den 1880 yılında diploma almıştır. Hastaneye

39 40 41 42 43 44

BOA. A. MKT. MHM. 472/5, 16 ZA. 1290 [5 Ocak 1874]. BOA. C. SH. 1155, 3 Ş. 1302 [18 Mayıs 1885] BOA. İ. DH. 1004/79273, 3 M. 1304 [2 Ekim 1886] BOA. BEO. 1661/124551, 29 M. 1319 [18 Mayıs 1901] BOA. İ. AS. 1327/ZA-150, 22 ZA. 1327 [5 Aralık 1909] BOA. BEO. 3817/286204, 25 L. 1328 [30 Ekim 1910].

45 46 47 48

80

BOA. İ. DH. 907/72082, 5 R. 1300 [13 Şubat 1883]. BOA. İ. TAL. 1311/Z-020, 9 Z. 1311 [13 Haziran 1894]. BOA. BEO. 557/41764, 26 B. 1312 [23 Ocak 1895]. BOA. Y. MTV. 37/72, 6 C. 1306 [7 Şubat 1889].


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hüseyin İhsan Bey’in Berlin’e gönderilmesi için verdiği dilekçe. BOA. İ. EV.1312/B-14.

81


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

teşhis-i emraz-ı mikrobi (infeksiyon hastalıkları) ihtisası yapıp Temmuz 1897’de görevine döndü.49 1892 yılında başhekim Ahmed Paşa'yı, yolsuzluk ve yönetim zafiyeti ile itham eden üç hekimden biridir. Suistimal şikayetlerinin ardından hastaneye yeni hekimler ve eczacılar atanmasına neden olmuştur. 1905 yılında tabib-i sani idi.50

2.Başhekimlik: 17 Ekim 1922-27 Ağustos 1924 Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den mezun oldu (1894). Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde staj yaptıktan sonra cerrahi kliniğinde ihtisas yaptı. Askerlikten ayrılıp Avrupa’ya gitti. Frengi ve üroloji alanlarında bilgisini artırarak İstanbul’a döndü. Bir süre Beyoğlu | Necmettin Arif Bey: 1912-1919, 1922-1924.

II. Meşrutiyet yönetiminin birçok alanda başlattığı yenileşme hareketi hastanede de etkilerini göstermiş ve ilk olarak uzun yıllar başhekimlik yapan Ahmed Paşa görevinden alınmış ve yerine Hüseyin İhsan Paşa tayin edilmişti. Tabib-i saniliğe de Kehhal Kemaleddin Bey getirildi. Hüseyin İhsan Paşa’nın iki yıllık başhekimlik döneminde hastanede pek çok yenilikler gerçekleşti. Tahta üzerine saman yataktan ibaret olan hasta karyolaları değiştirildi, maden karyolalar ve yeni yataklar alındı. Polikliniğe gelen hastalara bekleme odaları yaptırıldı. Tebhirhane (dezenfeksiyon istasyonu) ve eczane tamir edildi. Eczaneye imbik alındı. Açıldığından beri ezani saate uygun çalışan hastanenin faaliyetleri 1909’dan sonra zevali saate (alafranga saat) göre yeniden düzenlendi. Günümüzde İstanbul Tıp Fakültesi’ne ait olan yeni pavyonların yapımı da Hüseyin İhsan Paşa’nın döneminde başlamıştır. Hüseyin İhsan Paşa 1911 yılında vefat edince başhekimlik bir süre Tabib-i sani Kemalettin Bey tarafından vekâleten yürütülmüştür.51

Nisa Hastanesi’nde emraz-ı efrenciye (frengi) mütehassıslığı ve sertabipliğinde bulundu. Beyoğlu Nisa Hastanesi sertabipliğinden Gureba Hastanesi sertabipliğine tayin edildi (Ağustos 1912).53 Donanma Madalyası ile taltif edildi.54 20 Mart 1919’da sertabiplikten azledildikten sonra boşta kaldığı müddete ait maaşlarını talep etti. Fakat Şûra-yı Devlet ve Meclis-i Vükelâ Mazuliyet Kanunu’na göre maaşlarının verilemeyeceğini kararlaştırdı.55 Necmeddin Arif Bey bir iki yıl sonra ikinci defa başhekimliğe tayin edildi (15 Ekim 1922).56 Tıp Fakültesi hastaneye nakledilince

Necmettin Arif Bey (1871-1926) 1.Başhekimlik: Ağustos 1912-20 Mart 191952 49 BOA. Y. A. HUS. 374/18, 6 S. 1315 [17 Temmuz 1897]. ; Asaf Ataseven: “Dr. Hüseyin Paşa’nın Biyografisi”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, c. 17, sayı. 1-4 (1990), s. 1-2. 50 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 47. 51 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 43-44. 52 Ayrılış tarihi için bk. Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 57.

53 BOA. İ. EV. 1330/N-05, 18 N. 1330 [31 Ağustos 1912]. 54 BOA. İ. DUİT. 74/97, 7 Ş. 1336 [18 Mayıs 1918]. 55 BOA. ŞD. 3178/6, 9 CA. 1340 [8 Ocak 1922]. ; MV. 223/50, 14 C. 1340 [12 Şubat 1922]. 56 BOA. İ. DUİT. 54/19, 23 S. 1341 [15 Ekim 1922].

82


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

görevden alındı ve yerine Tıp Fakültesi dahiliye kliniği hocası Süleyman Numan tayin edildi. 57 Frengi İlletinin Tedavisi ile Verem Kabil-i Tedavidir adını taşıyan iki kitabı Fransızca’dan çeviridir. Paris’te Usul-i Tahsil ve Maişet ve Mekâtib-i Aliyye Programları (1906) kitabını ise Mısır’da yayınlamıştır.58

Gureba Hastanesi başhekimi oldu. 1920 yılında hastanedeki yatak sayısı 230’dan 200’e indirildi, kadın koğuşu yenilendi, Almanya’dan önemli miktarda alet-edevat getirtildi.60 Sertabipliğin müdüriyetten ayrılması üzerine Evkaf Nezareti ile fikir ayrılığına düşünce istifa etti.61 Sertabiplik bir süre vekâleten Hacı Kemalettin Bey tarafından yürütüldü. Bundan sonra İstanbul Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Müdürlüğü yaptı (1924-26). Şehremaneti Sıhhiye Müdüriyeti’nde çalıştı. Şirket-i Hayriye baştabipliğini yürüttü. Türk Hekimleri Dostluk ve Yardım Cemiyeti başkanlığını yaptı. 62

Neş’et Osman Usman (d. 1875) Başhekimlik: 1919-30 Mayıs 192259 Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den diploma aldı (1897). Aynı okulda boş bulunan emraz-ı umumiye muavinliği için açılan sınavı kazandı. 1901’de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de } Neş’et Osman Usman, 1919-1922

| Süleyman Numan Paşa: 1924-1925.

aynı dersin muallim muavinliğine tayin edildi. Muallim Nafiz Paşa emekli olunca bu dersin muallimi oldu. Daha sonra Şam Tıbbiye Mektebi’ne tayin edildi (1905). Burada bir süre çalıştıktan sonra Gülhane’ye geldi. Askerlikten ayrılıp sivil hayata geçmesinin ardından

Süleyman Numan Paşa (1868-1925) Başhekimlik: 27 Ağustos 1924-13 Ağustos 1925 Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi bitirdi (1890). Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde stajını yaparken açılan sınavı kazanarak mezun olduğu okula teşrih-i marazi (patolojik ana-

57 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s.58. 58 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 297. 59 İstifa tarihi için bk. Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 57.

60 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 48. 61 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 57. 62 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 235-236.

83


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

tomi) muallim muavini oldu. Öğrenimini geliştirmesi için Almanya’ya gönderildi. 18941900 yılları arasında Berlin’de von Leyden’in iç hastalıkları kliniğinde ve Prusya Ordusu II. Hassa Alayında çalıştı. Orada solkolağası rütbesine yükseltildi (1896). Alman İmparatoru II. Wilhelm’in ekibiyle İstanbul-Kudüs seyahatine katıldı (1898). İstanbul’a dönünce Gülhane Hastanesi’ne tayin edildi. İç hastalıkları kliniği muallim muavini oldu. Ek olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de genel patoloji muallimliğini üstlendi. Bir süre sonra aynı okulda poliklinik muallimliğine tayin edildi (1902). Askerlik rütbesi de Mirlivalığa yükselmişti (1907). II. Meşrutiyet’ten sonra Tıp Fakültesi’nde yapılan reformda kadro dışı kaldıysa da ertesi yıl görevine döndü. Birinci Dünya Savaşı’nda Sahra Sıhhiye Müfettiş-i Umumisi olarak askeri sağlık hizmetlerini yönetti. İstanbul işgal edildiğinde Malta’ya sürüldü. 1921 yılında İstanbul’a döndü ve o sırada Haydarpaşa’da bulunan Tıp Fakültesi’nde dahiliye kliniği profesörlüğü yaptı. 1924-1925 ders yılının başında bazı fakülte kliniklerinin Avrupa yakasına nakli kararlaştırılmıştı. Süleyman Numan Paşa’nın çalıştığı II. Dahiliye Kliniği Gureba Hastanesi’ne yerleştirildi. Ek olarak Gureba Hastanesi Baştabipliğine tayin edildi. Sekiz ay gibi kısa sürede; hastanenin çatısını onartıp kiremitlerini değiştirtti. Üç odalı bir laboratuvar yaptırıp içini donattı. Son model bir röntgen makinesi aldırdı. Hastanenin su sorununu halletti. Hastane yapıldığından beri Kırkçeşme suyu kullanıyordu. Fakat basınç olmadığından yüksek yerde bulunan ameliyathane ve laboratuvarlarla, koğuşlara su gelmiyordu. Başhekimliği sırasında hastane girişine büyük bir su kulesi yapıldı ve böylece hastanenin her tarafı suya kavuştu. Koğuşların çoğuna muşamba döşendi.63

Birinci sömestr sonunda öğrenciler yeniden Haydarpaşa’ya dönünce Süleyman Numan Paşa da görevini Ömer Lütfi (Eti) Bey’e devredip başhekimlikten ayrıldı.64

Ömer Lütfi Eti (d.1882) Başhekimlik: 13 Ağustos 1925- Mayıs 1943 Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den mezun oldu (1905). Meslek hayatına mecburi hizmet nedeniyle Mekke ve Taif Hastanelerinde çalışarak başladı. Cide Hastanesi (1908) ve Metroviçe Hastanesinde (1909) çalıştı. Açılan sınavı kazanması üzerine askeri tababet ve hijyen eğitimi almak üzere Almanya’ya gönderildi (1910). Almanya’da iki sene askeri hastanelerde, kliniklerde ve akademilerde çalıştı. Döndüğünde Balkan Savaşı’na katıldı. Yanya’da tümen başhekimliği yaptı. Almanya’dan davet edilen Dr. Mayer’in muavinliğine tayin edildi. Birinci Dünya Savaşı başlayınca Sahra Sıhhiye Umum Müfettişliği muavinliğine nakledildi. İki sene sonra Askeri Tıbbiye Mektebi Müdürü oldu. Ardından Sâri Hastalıklarla Mücadele Heyeti Reisliğine verildi. Mütarekeden sonra bir süre Maçka Hastanesi’nde | Ömer Lütfü Eti, 1925-1943.

63 Ömer Lütfü Eti: “Süleyman Numan son ödevi başında”, Süleyman Numan. İstanbul 1935, s. 60-62. ; İrfan Titiz: Gülhane İç Hastalıkları Klinikleri Tarihi (1898-1953). Ankara 1960, s. 47-53.

64 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 6, 51-54.

84


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

çalıştı. 1921’den Milli Mücadelenin sonuna kadar Hilal-i Ahmer Cemiyeti Umumi Merkezi Murahhası olarak Ankara’da çalıştı. 1923 yılında Türk-Yunan esirleri Mübadele Beynelmilel Komisyonu’nda Türk delegesi, TürkYunan Ahali Mübadelesi Komisyonu’nda da Hilal-i Ahmer Cemiyeti delegesi olarak görev yaptı.

| Şükrü Derviş Aykın, 19431944.

1922 senesinde bir süre Vakıf Gureba Hastanesi’nde ortopedi mütehassısı olarak çalıştı, 4 Eylül 1924 tarihinde emraz-ı mütenevvia-i hariciye (genel cerrahi) mütehassıslığına tayin edildi.65 Aynı zamanda Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin açmaya karar verdiği Hastabakıcı Mektebi’ni kurmakla görevlendirildi. Ağustos 1925’de hastanenin başhekimi oldu. Hastanenin gelişmesi ve düzenli bir şekilde hizmet vermesi için özverili hizmetlerde bulundu. Almanya’dan üç rahibehemşire getirtti. Bu hemşirelerden birini başhemşire yaptı, birini laboratuvarda diğerini de ameliyathanede görevlendirdi. Kurucusu olduğu Hastabakıcı Mektebi’ni müdür olarak 11 sene yönetti. Hastalanınca istifa ederek Mayıs 1943’te başhekimlikten ayrıldı. Bir süre Kızılay Cemiyeti İstanbul Merkezi’nde ve Veremle Mücadele Cemiyeti İdare Heyeti’nde çalıştı. Birinci Dünya Savaşı’ndaki hizmetleri nedeniyle Harp Madalyası, İstiklâl Savaşı’na katkılarından dolayı da İstiklâl Madalyası ile taltif edilmişti.66

larında İ. Ü. Tıp Fakültesi Birinci Hariciye Kliniği’nde yapmış röntgen ihtisasını da yine İ. Ü. Tıp Fakültesi Radyoloji Müessesesi’nde tamamlamıştır. (1927-29). İlk görevi Sirkeci Sevkiyat-ı Askeriyesi’dir. Ardından sırasıyla; Maltepe İntaniye, Fenerbahçe, Pangaltı seyyar hastanelerinde, Çanakkale Ağaderesi Emraz-ı Âdiye ve Mecruhîn Hastanelerinde bulunmuş, Çanakkale’nin tahliyesinden sonra Seyyar Hastane Sıhhiye Bölüğü Kıta Tabibi olarak çalışmıştır. Dersim Harekâtı’na operatör olarak katılmış, Samsun, Terme Sıtma Mücadele merkezlerinde görev yapmıştır. Mütareke döneminde Askeri Tıbbiye Müzakere Tabipliği, Milli Mücadele’de Seyyar Hastane operatörü olarak Uşak, İzmir, Menemen’de bulunmuş tekrar Askeri Tıbbiye Müzakere Tabipliğine atanmıştır. Daha sonra III. Ordu Cerrahi Müşavirliği, Kolordu Sıhhi Muayene Komisyonu üyeliği yapmış ve sağlık sorunları yüzünden emekli olmuştur (1930). Bundan sonra Gureba Hastanesi röntgen mütehassıslığına tayin edilmiş ve ek olarak uzun yıllar Edirnekapı Sıhhat merkezi röntgen mütehassıslığını yürütmüştür. 1943 yılında tayin edildiği başhekimlik görevinden istifa ederek

Şükrü Derviş Aykın (d. 1893) Başhekimlik: 22 Mayıs 1943-1944 Askeri Tıbbiye Mektebi’nden mezundur (1914). Cerrahi ihtisasını 1917-18 yıl65 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 58. 66 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 94-95. ; Asaf Ataseven, “ Dr. Ömer Lütfi Eti’nin Biyografisi”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, 18 (1991), s. 3-4.

85


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ayrılmış ve hastanede röntgen mütehassısı olarak çalışmaya devam etmiştir.67

Avrupa’ya gönderildi. Döndükten sonra Milli Müdafaa Vekâleti Sıhhat İşleri Dairesi 3. Şube Müdürlüğü (1931) ve İkinci Kolordu Baştabipliği yaptı (1932). Albay rütbesindeyken sivil hayata geçti. Ankara Numune Hastanesi baştabipliği yaptı (1933-1939). Bu görevinin ardından tekrar bazı askeri kurumlarda çalıştıktan sonra Gureba Hastanesi Başhekimliğine tayin edildi. Buradan Yalova Kaplıcaları müdürlüğüne geçti. Bir süre Sıhhat Bakanlığı müfettişi olarak çalıştı.68

Nüzhet Çevik (d.1886) Başhekimlik: 16 Eylül 1944-21 Mart 1946 Askeri Tıbbiye Mektebi’nden mezun oldu (1909). Gülhane stajından sonra Hariciye Kliniği’ne asistan olarak girdi. Gülhane Sargı İmalathanesi Müdür Muavinliği ve Sıhhiye Efradı Muallimliğine tayin edildi (1911). Operatörlük sertifikasını aldı ve III. Ordu Sıhhiye Reis Muavinliğine tayin edildi (1914). Merzifon Şifa Yurdu şefliğine gönderildi. Daha sonra sırasıyla; Batum İntaniye Hastanesi Baştabipliği (1918), Trabzon Hastanesi operatörlüğü, Konya Merkez Hastanesi

Sezai Konukgil (d. 1901) Başhekimlik: 13 Kasım 1952 - 30 Haziran 1955 İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi’ni bitirdi (1922). Askeri öğrenci olduğu için bir yıl Gülhane Seririyat Mektebi’nde staj yaptıktan sonra aynı yerde röntgen ve tedavi-i elektrikî ihtisasını tamamladı (1925). Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne röntgen mütehassısı olarak tayin edildi. Bir sene sonra Şark hizmeti için Erzincan ve Diyarbakır Askeri Hastanelerinde röntgen mütehassısı olarak çalıştı. Şark hizmetini tamamlayıp dönünce yeniden Gümüş-

} Nüzhet Çevik, 1944-1946.

| Sezai Konukgil, 1952-1955, 1960-1967

operatörlüğü (1919), Gülhane Hastanesi müdür muavinliği (1922), Ankara Cebeci Hastanesi hariciye şefliği (1923), Balıkesir Hastanesi Baştabip ve operatörlüğü (1924), Bursa Askeri Hastanesi baştabipliği yaptı (1925). Milli Müdafaa Vekâleti tarafından fizyoterapi hakkında incelemelerde bulunmak üzere 67 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 30-31.

68 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 67-68.

86


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

suyu Asker Hastanesi’ne tayin edildi (1931). Daha sonra Balıkesir ve Eskişehir'de çalıştı ve askeri görevinden istifa edip Kayseri Memleket Hastanesi baştabibi ve röntgen mütehassıslığına geçti (1938). Edirne Memleket Hastanesi’nde başhekimlik yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonuna doğru yedek askeri göreve çağrıldı ve İstanbul’daki askeri hastanelerde çalıştıktan sonra serbest hekimlik yaptı. 1951 yılında tayin edildiği Gureba Hastanesi’nde ertesi sene başhekimliğe tayin edildi ve bu görevde 14 yıl hizmet verdi.69

1929, 1937 ve 1945 yıllarında üç defa basılmıştır. Ayrıca Erkekte Belsoğukluğu (1932) ve Nephrite chronique et hematurie (Paris 1924) adını taşıyan eserleri bulunmaktadır. Tıp mecmualarında branşıyla ilgili makaleler yayınlamıştır. Türk Tıp Cemiyeti başkanlığı yapmıştır (1940). Gureba Hastanesi’nden 13 Temmuz 1961 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştur.70 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından tayin edilmiştir. Bu dönemde ayrıca hastane emniyetinde bir subay, bir astsubay ile dört er görevlendirilmişti.71

Ali Eşref Gürsel (d.1895) Başhekimlik: 1 Ekim 1956-31 Haziran 1960

Doç. Dr. A. Mazhar Özman (d.1929)

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu (1921). Üroloji ihtisası yapmak üzere Avrupa’ya gitti (1922). Paris Tıp Fakültesi Necker Hastanesi’nde bevliye kliniğinde yabancı asistan sıfatıyla çalıştı. İhtisasını tamamlayıp döndükten sonra bir yıl Sıhhat Vekâleti Hıfzıssıhha Şubesi’nde çalışıp Gureba Hastanesi Bevliye Şubesi şefliğine atandı (1926). Büyük ilgi gören Üroloji adlı kitabı

Başhekimlik: 1974-1980 Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nden edinilen bilgilere göre İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu A. Mazhar Özman, hastanede Pataloji Klinik Şefi, Genel Cerrahi Klinik Şefi | A. Mazhar Özman, 1974-1980.

} Ali Eşref Gürsel, 1956-1960

70 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 114-115. ¸ Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 74. 71 Fahir Altan: “Hastanemiz”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s. 7.

69 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 141.

87


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

HEKİMLER

ve Başhekim olarak görev yapmıştır. Başarılı çalışmalarından dolayı üniversitede bir amfiye adı verilmiştir.

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi hükümleri uyarınca hastaneye tayin edilen hekimler, gece gündüz çalışır, evli olanlar üç gecede bir evlerine giderlerdi. Her sabah erken saatlerde yanlarında başcerrah ve başeczacı olduğu halde vizite yaparlardı. Hastaların yeme, içme, uyku, uyanıklık, hareket ve dinlenme hallerini, büyük ve küçük tuvaletlerini dikkatle kontrol ederler, kullanacakları gıdaların ve içeceklerin miktarlarını ve nasıl kullanılması gerektiğini başeczacıda bulunan Mekteb-i Tıbbiye’den verilmiş “basma tabela” adı verilen kağıda işaretlerlerdi. Hastaların yemesi içmesi ve kullanacağı ilaçlar bu tabeladan takip edilirdi.73

Prof. Dr. Asaf Ataseven (1932-2008) Başhekimlik: 1984-1993 İ.Ü. Tıp Fakültesi’nden mezun oldu (1957). Aynı fakültenin III. Cerrahi Kliniğine asistan olarak girdi. Genel cerrahi uzmanlığını aldı (1964). Doçentliğe yükseldiği sene Vakıf Gureba Hastanesi Genel Cerrahi şefliğine tayin edildi (1974). Ardından profesör oldu (1982). Vakıf Gureba hastanesi başhekimliği sırasında hastanenin gelişimini etkileyen önemli işler gerçekleştirdi. Hastanenin 17 yıldır bitirilememiş olan Yeni Gureba Hastanesi binasının tamamlanmasını sağlayarak faaliyete geçirdi. Onun döneminde hastanede açılan Bezmiâlem Valide Sultan Sağlık Meslek Lisesi’nin müdürlüğünü yaptı. Başhekimlikten ayrıldıktan sonra emekliye ayrıldığı 1997 yılına kadar genel cerrahi şefi olarak çalıştı.72

Hastaneye hekim atamasıyla ilgili ulaşabildiğimiz ilk belge, açılıştan bir yıl sonra Tabib-i sani Kolağası İsmail Efendiye maaş ve tayın tahsisi ile ilgilidir. 74 Bundan sonraki birkaç yıl içinde; Tabip Muavini Mehmet Rıfat Efendi’ye ve Tabip Kolağası Eşref Efendi’ye binbaşılık rütbesi verilmesi (1854-55), Rumeli Ordusu hekimlerinden Yanko’nun tabipliğe tayini, Muavin Tabip Eşref Efendi’nin vefatı, onun yerine Covanni’nin tayini ve Tabib-i Sani Bnb. İsmail Efendi’nin rütbe terfii hakkında belgeler bulunmaktadır (1854-59).75 Yine bu sıralarda Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane öğrencilerinden seçilip tayin edilmiş olan Tabip Mahmud Efendi’ye Kolağalık rütbesine denk rütbe tevcihi, maaş ve tayınının tahsisi ve Harbiye ambarından kılıç verilmesi hastaneye askeri hekimlerin tayin edildiğini gösteriyor.76 Belgeler sonraki yıllarda da askeri

} Asaf Ataseven, 1984-1993

73 Bk. Ek II. 74 Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120. 75 BOA. A. AMD. 64/33, 1271 [1854-55]. ; A. MKT. NZD. 142/49, 18 B. 1271[6 Nisan 1855]. ; A. MKT. NZD. 147/55, 22 Ş. 1271[10 Mayıs 1855]. ; A. MKT. NZD. 277/70, 19 B. 1275 [22 Şubat 1859]. Ayrıca Bk. Ek II. 76 BOA. A. AMD. 67/64, 1272 [1855-56].

72 Okan Yeşilot: Prof. Dr. Asaf Ataseven Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri. İstanbul 2010.

88


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

hekimlerin hastaneye tayin edildiğine işaret etmektedir. Esasen 1911 yılına kadar görev yapan başhekimler de askeri hekimdi. 1886 yılında İstanbul’daki hastaneleri teftiş eden Mekâtib-i Tıbbiye ve Umum Hastaneler Müfettişi, hastanelerin temiz ve düzenli olduklarını, hekimler ile eczacıların canla başla çalışıp hastaları tedavi ettiklerini dile getirmişti. Bu hastaneler arasında Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi de vardı ve görevlilerin nişanlarla taltif edilmelerini teklif etmişti.77 Bunun üzerine Evkaf Nezareti’nin girişimiyle hastanedeki tedavi hizmetlerindeki başarıları ve gayretli çalışmaları nedeniyle Tabib-i evvel Mirliva Ahmed Paşa’ya Mecidi (3. Rütbe), Tabib-i sani Kym. Hafız Mehmet İzzet Bey Osmanî (4, rütbe) nişanlarıyla taltif edildiler. Tabib-i salis Hacı Mustafa Şakir ile Vekilharç Osman Niyazi Efendilere rütbe-i selâse verildi .78

mıştı.81 Hastaneye askeri hekim tayininin nedeni, 1867’de açılan ve ilk mezunlarını 1874 yılında veren Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’den önce sivil hekim yetiştiren bir okul bulunmaması ve yetişen sivil hekim sayısının yetersizliğidir.82 Hastaneye tayin edilen Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye mezunları İhsan Muhyiddin ve Ahmed Cemal Efendiler nizamname mucebince sivil bir rütbe olan rütbe-i selâse ile taltif edilmişlerdi.83 Aynı sene görevini başarıyla ifa ettiği gerekçesiyle Tabip İhsan Muhyiddin Efendi’nin maaşına 400 kuruş zam yapılmıştır.84 Hastanede çalışan hekimlerden Mustafa ve İhsan Muhyiddin Efendiler 1894 yılında hastalıkları nedeniyle birkaç ay görevlerine gelememişlerdi. Hastaların tedavilerinin sekteye uğramaması için, Tabip Ahmed Recep Efendi bir iki ay hastanede çalıştırılmıştı.85 Tabip İhsan Muhyiddin Efendi daha sonra İran Devleti tarafından Şîr-i Hurşid Nişanı (4. Rütbe) ile taltif edilmişti.86

Yoksul Müslümanları kabul eden sivil bir vakıf hastanesi olmasına rağmen hastanede oldukça fazla sayıda askeri hekim çalıştırıldığı dikkati çekiyor. Bu konuda karşılaştığımız tek problem askeri hekimlerin maaşlarının ödenmesinde yaşanmış, Evkaf Nezareti ile Seraskerlik arasında anlaşmazlık olmuştur. 1895 yılında Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nden naklen tayin edilen Sol Kolağası Hüseyin Bedri Efendi’nin maaşının emsaline uygun olarak askeriyeden ödenmesi emredilmiş79, Şura-yı Devlet ise aynı yıl hastanede çalışmakta olan Tabip Yzb. Süleyman Efendi’nin maaşının Evkaf Hazinesi’nden ödenmesine karar vermiş ve bu yolda irade çıkmıştır. 80 1903 yılında bile Tabip Kolağası Galip Efendi 400 kuruş maaşla hastanede çalışmaya başla77 78 79 80

81 BOA. BEO. 1971/147803, 6 L. 1320[6 Ocak 1903]. 82 Ekrem Kadri Unat, Mustafa Samastı: Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) 1867-1909. İstanbul 1990, s.46. 83 BOA. DH. MKT. 1915/9, 24 C. 1309 [25 Ocak 1892]. 84 BOA. BEO. 21/1528, 21 ZA. 1309 [17 Haziran 1892]. 85 BOA. BEO. 481/36059, 23 RA. 1312 [24 Eylül 1894]. 86 BOA. BEO. 635/47616, 9 Z. 1312 [3 Haziran 1895].

BOA. Y. MTV. 21/110, 25 N 1303 [27 Haziran 1886]. BOA. İ. DH. 1004/79273, 3 M. 1304 [2 Ekim 1886]. BOA. BEO. 592/44331, 5 L. 1312 [1 Nisan 1895]. BOA. BEO. 620/46464, 18 ZA. 1312 [13 Mayıs 1895]. ; BOA. BEO. 665/49862, 14 S. 1313 [6 Ağustos 1895]

89

~ Dr. Muzaffer Aksoy


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

(uyarı) verilir, ikinci defasında bir tevbihname (azarlama yazısı) gönderilir, üçüncü tekrarında ise Evkaf Nezareti’ne bildirilerek hakkında kanuni işlem yapılması istenirdi (Ek III, 44. madde).

1913 Talimatnamesi’ne göre; tabib-i sani (sertabip yardımcısı) ihtisasına göre kendisine verilen görevler yanında her gün hastalık vukuatını protokol defterine yazar, üç ayda bir ve her sene sonunda istatistik hazırlayıp sertabibe verirdi. Hekimler haftanın dört günü hastaneye gelirler, her sabah vizit yaparlar ve sırayla gece nöbeti tutarlardı. Acil durumlarda çağrıldıklarında derhal hastaneye giderlerdi. Hekimler ayrıca her üç ayda bir ve her sene sonunda kliniklerine ait istatistikleri hazırlayıp sertabibe vermekle yükümlüydüler (Ek III, 1, 2. Madde). Hastanede çalışan hekimler ve diğer memurlar her gün saat dokuzda hastanede bulunmak ve yarım saat sonra görevlerine başlamak mecburiyetindeydiler. Heyet-i İdariye ve Heyet-i Fenniye’nin toplandığı günler ile Heyet-i Umumiye’nin toplantı günleri dışında etıbbâ vakt-i zuhrda (öğlende) ve eczacılar saat 14.00’te, idari görevliler ise saat 16.00’da hastaneden çıkabilirlerdi. Kâtiplerden biri münavebeyle hastaneyi 17.00’de terk ederdi. Nöbetci hekim eczacı ve mubassır ile idari görevliler nöbetleri sırasındaki 24 saat boyunca hastaneden 200 metreden fazla uzaklaşamazlardı. Nöbet tutanlar nöbetlerini devretmedikçe hastaneden ayrılamazlardı. Nöbet değişimi saati 12.00’de yapılırdı (Ek III, 42. madde). Hekimler ve diğer memurlar her biri sertabibin bilgisi dahilinde görevini bir meslektaşına tevdi etmek şartıyla ve münavebeyle haftada bir gün izinli sayılırdı. Aniden meşru bir mazereti çıkanlar mümkün olan en kısa zamanda sertabibe haber vermek zorundaydı. Herhangi bir görevli sertabibin izniyle görevine halel gelmemek şartıyla kısa süreli izin alabilir. Bütün çalışanların yıllık izin hakkı vardı (Ek III, 43. madde). Meşru mazereti olmadan görevine zamanında gelmeyenlerin yevmiyeleri kesilirdi. Bu talimatname hükümlerine riayet etmeyerek görevini yerine getirmeyen, dikkatsizlik yapan ve hastalara kötü davrananlarla kötü halleri görülenlere önce resmi ihtarname

1924 yılında hastanede çalışmaya başlayan Hulusi Behçet, tanımladığı Behçet Sendromu ile dünya tıp literatürüne girdi. 1933 Üniversite Reformu'nda İ.Ü. Tıp Fakültesi'nde kadro dışı bırakılan ünlü patolog Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, son yıllarını hastanede kurduğu patoloji laboratuvarında geçirdi. Hematolojide dünya çapında buluşlara imza atacak olan Dr. Muzaffer Aksoy, Beyoğlu İlkyardım Hastanesi Sıhhi İmdat İstasyonu dahiliye mütehassıslığından 26 Şubat 1960 tarihinde 950 lira kadro maaşıyla Gureba Hastanesi’nde açık bulunan ikinci sınıf mütehassıslığa tayin edildi.87 Dr. Muzaffer Aksoy daha sonra İstanbul Tıp Fakültesi’nin Vakıf Gureba Hastanesi’ndeki II. Dahiliye Kliniğine geçti ve burada profesörlüğe yükseldi. Ayakkabıcılar üzerinde yaptığı istatistiki çalışmalarla benzen maddesinin lösemiye yol açtığını ispat ederek dünya hematoloji literatürüne girdi.

İLK KADIN HEKİM Hastanede ihtisas yapan ilk kadın hekim Fatma Şakir'dir (Memik, 1903-1991). Fatma Şakir hastanenin dahiliye kliniğinde ihtisasını tamamlayıp dahiliye mütehassısı olduktan sonra hastanenin poliklinik şefliğine tayin edilmiştir. Aynı sene Edirne Milletvekili seçilmiş ve üç dönem milletvekillik yapmıştır. Fatma Şakir Memik, Safranbolu’da doğmuş, ilk eğitimini Safranbolu’da, orta ve lise eğitimini Bezmiâlem Valide Sultan’ın Vakfı olan Bezmiâlem Kız Sultanisi’nde (İstanbul Kız Lisesi) tamamlamıştır. 1929 yılında İstan87 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Sayı.31840, Dosya.---, Fon Kodu. 30.11.1.0, Yer No. 281.8.7, Tarih. 26.02.1960.

90


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bul Darülfünunu Tıp Fakültesi’nden mezun

(1929-1931). İlk görevi Heybeliada Sanatoryumu asistanlığıdır (31 Ocak 1932-6 Ekim 1932). Vakıf Gureba Hastanesi poliklinik şefliğine tayin edildiği sene (1935) Edirne Milletvekilliğine seçilmiş ve üç dönem milletvekilliği yapmıştır (1935-1946). Sıtma ile mücadele edilmesi ve bataklıkların kurutulması konusuna özel bir önem vermiş, Edirne’nin sorunlarıyla yakından ilgilenmiştir. Taştığı zaman, çevresindeki mahalleri, sebze ve meyve bahçelerini basan Meriç nehrinin iki yakasına setler yapılması yolundaki girişimleri sonunda Meriç nehri kenarına setler yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görevinin yanı sıra uzun seneler Kızılay Cemiyeti Merkez İdare Heyeti'nde ve Çocuk Esirgeme Kurumu İdare Heyeti'nde çalışmıştır. Her İstanbul'a gelişinde Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Çarşıkapı Dispanseri'nde ve Topkapı Fukaraperver Cemiyeti'nde yoksullara bakardı. Fatma Memik, 1947-1949 yılları arasında, Ankara

olduktan sonra Vakıf Gureba Hastanesi’nde dahiliye ihtisası yapmak üzere asistan olarak tayin edilmiştir. Dr. Hacı Kemal beyin yanında çalışarak dahiliye mütehassısı olmuştur } Dr. Fatma Memik ileri yaşlarında. Dr. Asaf Ataseven Arşivi, Türk Gençlik Vakfı.

91

~ Fatma Memik Tıp Fakültesi Tababet Diploması, 22 Mart 1930. Dr. Asaf Ataseven Arşivi, Türk Gençlik Vakfı.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

görevliydiler. Hastanenin bağımsız bir eczanesi vardı. Eczane hizmetleriyle ilgili kadroların maaşları şöyle belirlenmişti:

~ Dr. Fatma Memik ve yanında Gureba Hastanesi’nin sevilen hekimi Hacı Kemalettin Bey (sakallı). Dr. Asaf Ataseven Arşivi, Türk Gençlik Vakfı.

Eczacı-yı Evvel Eczacı-yı Sâni Havenzen

500 kuruş maaş+4 tayın+1yem. 400 kuruş maaş+3 tayın. 100 kuruş maaş+1 tayın.

Müvezzi

120 kuruş maaş+1 tayın.

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi hükümleri uyarınca eczacı-yı evvel, her sabah tabib-i evvel ve cerrah-ı evvel ile birlikte viziteye çıkardı. Mekteb-i Tıbbiye’den verilmiş “basma tabela” adı verilen çizelge eczacı-yı evvelde bulunurdu. Vizite sırasında hekimler hastalara tayin ettikleri günlük yiyecek ve içecek miktarlarını ve kullanacakları ilaçları söyler eczacı-yı evvel de bunları basma tabelaya yazardı.91

Numune Hastanesi Dahiliye Uzman Muavinliği ve Düşkünler evi uzman mütehassıslığı görevlerinde bulunmuştur. Bir süre İstanbul İşçi Sigortaları Beşiktaş Dispanseri Dahiliye uzmanlığı yapmış (1950-1951) ve Şişli Çocuk Hastanesi Dahiliye Poliklinik Şefliği’nden emekli olmuştur (1968).88

Arşiv belgeleri hastane eczanesinin ilk çalışanlarının askeri eczacılar olduğuna işaret ediyor. Eczacı-yı evvel Mustafa Efendi’ye Kolağalık rütbesi verilmiş, maaşı 500 kuruştan 750 kuruşa yükseltilmiş ayrıca bu rütbeye ait nişan ile kılıcının imal edilmesi emredilmişti.92 İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ne de 19 Mayıs 1850 tarihinde eczacı-yı evvel maaşının 750 kuruşa yükseltildiği işlenmişti. 93 Birkaç yıl sonra Eczacı Şerif Mustafa Efendi’ye Mülazımlık rütbesine denk rütbe tevcih edilmiş ve rütbesine uygun maaş ve tayınat tahsis edilmesi kılıcının da Harbiye ambarından verilmesi emredilmişti.94 1862 yılında; Eczacı-yı evvel Tanaş yanında Eczacı İbrahim, Şerif, İstefani Efendiler ve Havenzen Yakup Ağa çalışmaktaydı. 95 Eczacı-yı evvel Tanaş uzun yıllar hastanede görev yaptı.

Fatma Memik'ten sonra hastanede; Ferhan Hamdi (dahiliye), Nebile Cimilli, Sevinç Barlas (kimya), Fahriye, Sıdıka ve Eda (radyoloji) ihtisası yapmışlardır. 89

ECZANE VE ECZACILAR İlk açıldığında hastanede bir eczane ile bir eczacı odası bulunuyordu.90 İdare-i Dahiliye Nizamnamesi ile hastanede eczacı-yı evvel (Başeczacı), eczacı-yı sâni (İkinci Eczacı) olmak üzere iki eczacıyla bir havanzen (havancı) çalıştırılması öngörülmüştü. Havenzen dövülecek eczayı hazırlayıp toz haline getirmek, eczacılar majistral ilaçları hazırlamak, müvezziler de bu ilaçları hastalara dağıtmakla

91 BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847]. ; Bezmiâlem Vâlide Sultan Vakfı Nizamnâmesi. 22 Safer 1263 [9 Şubat 1847] Tarihli, VGMA, Fodla Defteri, no.44. 92 BOA. C. EV. 534, 2 B. 1266 [14 Mayıs 1850]. 93 Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120. 94 BOA. A. AMD. 67/64, 1272 [1855-56]. 95 Kazım İsmail Gürkan, 1967, s. 33.

88 Feryal Saygılıgil: “Sağlık Alanından Gelen İlk Kadın Parlamenterler”, Sağlık Alanında Türk Kadını. Ed.: N. Yıldırım. İstanbul 1998, s. 235-245. 89 Bk. Patoloji Laboratuvarı bölümü. 90 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, 31, 35-36.

92


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1892 yılında hastanede görevli hekimlerden Hüseyin İhsan, İhsan Muhyiddin ve Ahmed Cemal Beyler eczane ve çalışanları hakkında şu şikâyetlerde bulundular: “Hastane sereczacısı diplomasızdır. Vakfiyeye aykırı olarak, nöbetçilik ve vizite hizmetlerinden muaf tutulmuştur. Hastanede bulunan 300 hastanın eczacılık hizmetleri biri diplomasız üç eczacıya kalmıştır. Bu eczacılarla eczacılık kurallarına uygun ilaç imal edilmesi mümkün değildir. Viziteye çıkan her hekimin yanında bir eczacı bulunması gerekmektedir. Hastanede dört tabip üç eczacı bulunduğu için 100 kadar hasta bulunan 3. kısmın eczacılık vazifesini cahil bir hizmetçi ifa etmektedir. Eczacılara ait diğer bazı hizmetler de iki cahil hizmetçi eline bırakılmıştır. Bu nedenle ilaçlar fen dairesinde imal edilmemekte ve hekimlerin reçeteleri noksan veya yanlış tertip edildiği için türlü türlü kaza ve tehlikelere sebebiyet verilmektedir. Bazen tabiplik gibi önemli bir görev de eczacıya terk edilmektedir. Ecza ambarının anahtarları birinci ve ikinci eczacıların ceplerinde bulunduğundan gece gereken ilaçların nöbetçi hekimler tarafından hastalara verilmesi mümkün olmamaktadır.96

izinli sayıldığını öğrendiler. Evkaf Nezareti görevlilerinin bu teftişinden sonra eczacılar hastaneye zamanında gelip geç çıkmaya başlamışlar, eczanede ise o zamana değin mevcut olmayan şuruplar hulasalar ve diğer edviye ve ilaçlar hazırlanmaya başlamıştı. İlaç kavanozları temizlenip üzerlerine etiketler yapıştırılmış, hastane hekimlerinden İhsan Bey’in daha önce ihtar ettiği küflenmiş ve bozulmuş hulasalar ve edviyeler atılmıştı. Eczacı-yı evvel ile Kâtib-i sani Rıza Efendi ecza defterlerini tashih etmeye başlamışlardı.97

Bu şikayetler üzerine Evkaf Nezareti 22 Temmuz 1892 Cuma günü yaptırdığı tahkikatta, Mart-Nisan-Mayıs aylarında kullanılmak üzere satın alınan eczanın üçte birinden fazlasının halen gelmediğini, ecza azlığından dolayı hekimlerin ilaç tertibinde zorluk çekmekte olduklarını tespit etmişti. Parası ödendiği halde bu üç aylık eczanın neden noksan alındığını sordular. Sertabip, müdür, Eczacıyı evvel Tanaş Efendi, Cerrah-ı evvel Halil Efendi ve Eczacı-yı sani İbrahim Efendi hastanede yoktu. Eczacıbaşının her pazar, ikinci eczacının da her cuma sertabip tarafından

Komisyon hazırladığı raporda önce hasta sayısı ile hekim başına düşen hasta sayısına dikkat çekerek şu görüşleri dile getirdi: “Usulen her hekimin maiyetinde bir eczacı bulunması gerektiğinden eczacı sayısı da artırılmalıdır. Hastanede bulunan eczacıların sadece biri diplomalıdır. Diğerleri usta-çırak yöntemiyle yetişmiştir. Mümkünse diplomalı eczacı tayin edilmelidir. Hastane hekimleri bazen müvezzilerin ilaç tertip ettiklerini bunun uygunsuzluklara neden olduğundan şikayet etmişlerdir. Bu durum caiz değildir. Hastane eczanelerinde bulunan müvezzi ve havancı gibi görevli-

96 BOA. Y.A. HUS. 263/121, 29 M. 1310 [22 Ağustos 1892].

97 BOA. Y. PRK. SH. 3/59, 14 M. 1310 [8 Ağustos 1892].

Gureba Hastanesi’nde hastalara verilen ilaçların tertip ve imalinde ve hastanenin diğer ahvalinde yapıldığı ileri sürülen yolsuzlukların önlenmesi hakkında çıkan irade gereği Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Emraz-ı Umumiye Muallimi Mirliva Nafiz Paşa, Askeri Sıhhiye Dairesi İkinci Şube Müdürü Miralay Halim Bey ile Evkaf Nezareti İdare Meclisi üyesi Nuri Bey’den oluşan tahkikat komisyonu 15 Ağustos 1892 günü hastaneye gitti. Sertabiple birlikte önce şikâyetlerin yoğunlaştığı eczaneyi gezdikten sonra eczane yevmiye defterlerini, depo defterlerini ve eczacıların vizite defterlerini inceledi.

93


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Porselen ecza havanı. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

| Cam ecza havanları. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi

94


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ler hekimlerin yazdıkları matbuh, menku’ ve bunlar gibi majistral ilaçların hazırlanmasında eczacılara yardım edebileceklerdir fakat ecza karışımı hazırlamaları yasaktır. İlaç hazırlama işinin mutlaka eczacılar tarafından yapılması gerektiği hatırlatılmıştır. Eczane genel olarak temiz ve düzenliyse de dolaplardaki ilaç şişeleri etiketli fakat tozlu, terazi kolu da paslıydı. Bunların her gün eczacılar tarafından temizlenmesi gerektiği tenbih edildi. Ufak bir odadan ibaret ecza deposunda dolap ve raflar bulunmadığından mevcut ecza düzenli değildi. Eczacılara bunları düzenlemeleri tenbih edildi ve ayrıca bir ecza deposuna ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Eczacı vizite defterlerinde hekimlerin tertip ettiği ilaçlarda miktarların (gram, santigram vs) yazılmamış olduğu görüldü. Bundan sonra bu kaideye uyulması tenbih edildi. İlaçların reçetelere göre yapılmadığı, reçetelerde yazılı miktarlardan az veya çok ecza kullanıldığı şikayetlerinin doğru olup olmadığının, ilaçların bir kimyager tarafından teker teker tahlil edilmesine bağlı olduğuna karar verildi.”

riyordu.99 Kolera salgını sırasında hastaneyi teftiş eden Bonkowski Paşa, 29 Nisan 1894 tarihli raporunda mevcut dört eczacıdan birinin çok yaşlı olduğunu ve ilaçların hademe tarafından yapıldığını bildirmiş ve eczacı sayısının artırılması gerektiğine dikkat çekmişti. Buradan anladığımız kadarıyla aradan geçen iki sene zarfında eczacılardan biri ayrılmış fakat yaşlı eczacılar emekli edilmemişti. Bonkowski Paşa hastanede laboratuvar bulunmadığı dönemde 27 Ağustos 1901 tarihinde eczaneye kimyasal analiz ve idrar muayenesi ve buna benzer analizler için bir mikroskop ile gerekli aletlerle kimyasal ve tıbbi edevatın alınmasını tavsiye etmiştir.100 1895 yılında eczacı Hasan Efendi’nin vefatıyla boşalan eczacılığa 380 kuruş maaşla Eczacı Ahmed Osman Efendi tayin edildi.101 Birkaç yıl sonra Evkaf Nezareti’nin hastanedeki eczacıların yetmediğini ileri sürerek bir eczacının daha ilave edilmesi önerisi Şura-yı Devlet tarafından kabul edildi.102 Hastane eczacılarından Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane mezunu Sereczacı Mustafa Ekrem Efendi iyi hizmet ve gayretli çalışmaları nedeniyle rütbe-i selase ile taltif edildi.103 Mustafa Ekrem Efendi birkaç ay sonra Mecidi Nişanı’na (4. rütbe) layık görüldü.104 Daha sonra sereczacılığa yükseldi ve 1910 yılında da Meclis-i Tıbbiye üyeliğine tayin edildi.105 Askeri eczacı Mülazımıevvel Nureddin Efendi hastaneye tayin edildi ve Temmuz 1902’de hastanede çalışmaya başladı.106 25 Şubat 1905 tarihinde eczanede görevli eczacılar: Eczacı-yı evvel Mustafa

Evkaf Nazırı Galip Bey bu raporu, Sadaret’e gönderirken, eczacılardan ihtiyar olanların emekli edilip yerlerine hekim sayısına göre diplomalı eczacılar tayin edilmesi, istenen ecza deposunun yaptırılması ve lüzum görülen tamiratın icra kılınması hususlarının Meclis-i İdare-i Evkafa havale kılındığını, arz etmiştir. 98 1893 yılında eczacı sayısı dörde çıkmıştı. 1862 yılı kadrosundan Eczacı-yı Evvel Kolağası Tanaş Efendi ve Eczacı-yı Sani İbrahim Efendi’ye Eczacı Hasan ve Şerif Efendiler eklenmişti. Müvezzi Süleyman Efendi ise ilaç dağıtım işini 183 kuruş maaşla yerine geti-

99 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. 100 BOA. EV. d. 22704. 101 BOA. BEO. 546/40950, 8 B. 1312 [5 Ocak 1895] 102 BOA. BEO. 1093/81935, 23 L. 1315 [17 Mart 1898] 103 BOA. DH. MKT. 2229/8, 26 RA. 1317 [4 Ağustos 1899] 104 BOA. DH. MKT. 2288/10, 2 Ş. 1317[6 Aralık 1899] 105 BOA. DH. MUİ. 128/26, 5 N. 1328 [10 Eylül 1910]. 106 BOA. BEO. 2519/188892, 27 Z. 1322[4 Mart 1905]

98 BOA. Y.A. HUS. 263/121, 29 M. 1310 [22 Ağustos 1892].

95


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Hassas terazi. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

| Metal havan. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

} Sıvılar için ölçü kapları. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

96


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Efendi, Eczacı-yı sani Ahmed Efendi, Eczacı Ali Rıza Efendi, Eczacı Mehmet Lütfü Efendi, Eczacı Ömer Efendi, Eczacı Mülazımıevvel Nureddin Efendi ve müvezzi Ali Efendi.107 1906 yılında Eczacı Mülazımıevvel Nureddin Efendinin tayınına zam yapıldı.108

istenen eczanın listesini düzenleyip sertabibe verirdi. Evkaf Nezareti tarafından satın alınıp hastaneye gönderilen eczayı nöbetci memurlar huzurunda ambara koydururdu (EK.III, 11. madde). Sereczacı, sertabibin başkanlığını yaptığı ve hastanede çalışan bütün tabiplerin katıldığı hastane heyet-i fenniyesinin üyesiydi. On beş günde bir toplanan heyet-i fenniye, gerekli görülen ender vakaları yurtiçi ve Avrupa’daki dergilerde yayınlardı (EK.III, 50, 51. maddeler).

II. Meşrutiyet döneminde hazırlanıp yürüğe girmiş olan, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi’nde (1913) eczacıların sayısının arttığı görülmektedir. Bu talimatname ile eczanenin yönetimi sereczacıya verilmiş, eczacı-yı sani ve eczacılar da eczacılık işlerinden sorumlu tutulmuştur. Hastalara ilaç dağıtımı eskiden olduğu gibi sermüvezzi başkanlığında müvezzilere bırakılmıştır. Talimatnamede eczanede çalışanların görev ve sorumlulukları ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.

Eczacı-yı sani (ikinci eczacı), her sabah zamanında hastanede bulunup tabip ile beraber viziteye çıkar, hekimlerin hastalara yazdığı reçetelerle hastaların o günkü tayınlarını yazar ve ilacları imal ederdi. Günlük ecza sarfiyatını özel defterine günü gününe kaydederdi. Hulâsa ve tentürler gibi müstahzaratı eczanede imal eder ve 24 saat nöbet beklerdi. Eczacıbaşının bulunmadığı zaman onun görevlerini vekâleten yerine getirirdi (EK.III, 12. madde).

Sereczacı, diğer eczacılardan önce hastaneye gelip hazırlanmış ilaçların yevmiye defterine kaydedilmesini sağlar, eczacıların hekimlerle birlikte vizitede bulunup bulunmadıklarını ve ecza defterlerine kaydettikleri reçetelerin yazılıp yazılmadığını kontrol eder ve ilaçların hastalara dağıtılmasına nezaret ederdi. Her ay sonunda kullanılan ecza listesini ve her sene sonunda bir senelik makbuzları ve ödemeler içeren defteri sertabip vasıtasıyla Evkâf-ı Hümâyun Nezâreti’ne göndermekle yükümlüydü. Eczanedeki ilaçların ziyan edilmeden iyi şartlarda korunmasından, eczanenin temiz ve düzenli tutulmasından kısaca her şeyinden sorumluydu. Ayrıca her sene Evkaf Nezareti’nden gelecek memurların önünde ecza anbarında bulunan ecza ile tıbbi malzemeyi bir sonraki yıla devrederdi. Bitmek üzere olan veya hekimler tarafından alınması

Eczacılar her gün 09.00-14.00 saatleri arasında hastanede bulunmak mecburiyetindeydi. Hekimlerle birlikte viziteye çıkarlar, hekimlerin hastalara verdikleri ilaçları okunaklı bir şekilde yazdıktan sonra hekime imza ettirip viziteden çıkar çıkmaz eczacı-yı sâniye verirlerdi. İlaçları bu listelere göre hazırlayıp müvezzi ile birlikte hastalara dağıtırlardı. İlaçların nasıl kullanılacağını hastalara tarif ederler gerekirse bazı mühim ilaçları bizzat hastalara içirirlerdi. Eczanede bulunan eczanın sarfından, eczacılıkla ilgili alet edevattan bütün eczacılar eşit derecede sorumluydular (EK.III, 13. madde). Nöbetçi eczacılar, nöbetçi hekimler gibi 24 saat hastaneden çıkamazlardı. Nöbetleri boyunca hastaneden 200 metreden fazla uzaklaşmaları yasaktı. Nöbetler her gün saat 12.00’de devredilir, bir günlük ilaç sarfiyatı eczacı-yı sâniye bildirilirdi. Eczacılar nö-

107 BOA. EV.d. 37437. 108 BOA. DH. MKT. 1077/31, 13 RA. 1324[7 Mayıs 1906].

97


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Eczane. Orhan Bolak: Hastanelerimiz. 1950, Şekil: 47.

betleri sırasında hastaneye gelen erzak ve etin tartılıp teslim alınmasında hazır bulunmakla yükümlüydüler. (EK.III, 14. ve 42. maddeler).

mekana yerleştirildi.1940 yılında servislere uzaklığı yüzünden ilaç dağıtımının zorluğu dikkate alınarak üst kattaki 10. koğuşa çıkarıldı. Başeczacı ve eczacılara ait iki oda, ecza dolapları, fayans masalar ve bankolar yaptırıldı. 1942 yılında eczane dairesi beş odalıydı ve iki deposu vardı. 109

Sermüvezzi ve müvezziler (ilaç dağıtıcıları), nöbetçi eczacının nezaretinde sabahın seherinde eczaneye gelip bitki sularını ve dekoksiyonları hazırlar, bir önceki gün kendisine bildirilmiş olan maddeleri dövüp toz haline getirirdi. Eczanede bulunan terazi, dirhemler, kaplar ve havanları temiz tutmakla mükelleftiler. Müvezziler eczacılar tarafından hazırlanan ilaçları hastalara götürerek birer birer dağıtmak, ertesi günü boş ilaç şişelerini toplayıp nöbetçi eczacının nezaretinde dezenfekte etmek mecburiyetindeydiler (EK.III, 15. madde).

HASTANEYE ALINAN TIBBİ ECZA Hastanenin ilk nizamnamesiyle hastane eczanesinde bulunması gereken ilaç ve müstahzarat listesini hazırlama görevi sertabip, başcerrah ve başeczacıya vermişti. Hastane müdürünün de imzaladığı liste Hekimbaşı’ya sunulur, Hekimbaşı listedekileri hastane eczanesine gönderirdi. Listenin tutarı vakıf tarafından ödenirdi.110

1933 yılında tavanı ve bölmeleri ahşap olan eczane hem hastane ihtiyaçlarını karşılamada yetersizdi hem de yangın tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bu nedenle ameliyathanenin yanına nakledilip dört odalı ve iki depolu bir

109 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 60, 63, 66. 110 BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847]. ; Bezmiâlem Vâlide Sultan Vakfı Nizamnâmesi. 22 Safer 1263 [9 Şubat 1847] Tarihli, VGMA, Fodla Defteri, no.44.

98


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Eczanede majistral ilaçlar yapılmaktaydı. Kafkasya’dan çok sayıda muhacirin geldiği 1864 yılında, hasta muhacirler Gureba Hastanesi’ne kabul edildiğinden aylık hasta sayısı 1.114’e yükselmişti. Bu sırada on ay içinde hastaneye alınan ecza listesinde, klasik drogların çoğunlukta olduğu, kimyasal maddelerin de kullanıldığı görülmektedir. 111

“Bir ayda sarf edilen 181 kalem ecza-yı tıbbiye tarafımızdan sarf olunduğu, Mart 1291 [Mart 1875]” 1874-1875 yıllarına ait tıbbi ecza senetlerinde yer alan maddelerle, 1864 yılının ecza listesini karşılaştırdığımızda, 1874-1875’te kullanılan madde sayısında çok önemli bir artış olduğu görülmektedir ki bunun hasta sayısının çoğalmış olmasından kaynaklandığı kanısındayız. 1864 ve 1874-1875 ecza listelerini nitelik açısından incelediğimizde, 1864 yılında kullanılan tıbbi eczanın 10 yıl sonra fosfor dışında tamamının kullanımına devam edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 1874-1875’te çok daha fazla sayıda anorganik maddenin kullanılmış olduğu göze çarpmaktadır.112 Bu tıbbi ecza eczacılık tarihimiz bakımından ayrıca incelenmelidir.

1874-1875 yıllarında hastane eczanesine ait beş adet ecza-yı tıbbiye senedine ulaştık. Bu senetlerin her biri ait oldukları bir ay içinde eczanede ilaç yapımında kullanılan eczayı ve tıbbi malzemeyi göstermektedir. Hastanede görevli bütün eczacılar, senetlerdeki tıbbi eczanın kendileri tarafından hasta reçetelerinde kullanıldığını beyan edip mühürlemiştir. Okuyabildiğimiz mühürlerden bu yıllarda; Tanaş’ın eczacı-yı evvel, İstemad, İstefan, İbrahim Hilmi’nin de eczacı olarak çalıştıkları anlaşılmaktadır. Eczacıların tıbbi ecza senetlerinin altındaki ifadeleri şöyledir:

Evkaf-ı Hümayun Nezareti, 1886 yılından itibaren hastaneye satın alınacak tıbbi eczanın Cemiyet-i Tıbbiye-i Mülkiye’den tayin edilecek memurlar tarafından muayene edilmesi, Avrupa malı oldukları anlaşıldıktan sonra numunelerine ve istenilene uygun olup olmadığının bildirilmesi için Dahiliye Nezareti nezdinde girişimde bulunmuştu.113 1893 yılı verilerine göre hastaneye satın alınan bir senelik ecza-yı tıbbiye bedeli 66.032 kuruştu.114

“Bu 1290 [1874] senesi nisan başından sonuna değin Gureba Hastanesi eczanesinde bu tıbbi eczanın hastalar ile reçetelerine marifet-i acizanemizle sarf olunduğunu mübeyyin bu mühürlü senedimiz Sertabip Miralay Ahmed Beyefendi tarafından takdim olundu.” “1290 [1874] Mayıs ayında Gureba Hastanesi eczanesinde 188 kalem ecza-yı tıbbiyenin hastalarla reçetelerine marifetimizle sarf olunduğu, 31 Mayıs 1290 [12 Haziran 1874]”

Hastane eczanesinde bulunan; patlayıcı özelliği nedeniyle yasak ecza olarak ilân edilmiş olan kokodilat dö sud (200 gr) ile kuvvetli bir zehir olduğu için yasaklanmış bulunan siyanür de potasyum (100 gr), mühürlü şişeler içinde Eczacı Ali Rıza Efendi’ye verilerek 18 Temmuz 1904 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nezareti’ne gönderilmişti.115

“1290 [1274] senesi Haziran ayı Gureba Hastanesi eczanesi sarfiyatı, 30 Haziran 1290 [12 Temmuz 1874]” “İşbu 1290 [1874] senesi Ağustos ayında sarf edilen ecza, 31 Ağustos 1290 [12 Eylül 1874]”

112 BOA. HH. d. 23184. 113 BOA. DH. MKT. 1368/112, 30 Z. 1303 [30 Eylül 1886]. 114 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. 115 BOA. BEO. 2393/179438, 8 C. 1322 [20 Ağustos 1904].

111 BOA. EV. d. 19137.

99


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Temmuz 1290 (1874) tarihli ilaç listesi. BOA. EV.d. 23184.

100


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastanede Kullanılan Organik Maddeler, 1864, 1874-1875116

Hindiba yağı: Cichorii Oleum Hindistan cevizi: Cocus nucifera. Hindistan cevizi yağı: Coci nuciferae Oleum Hintyağı: Ricini Oleum Ihlamur çiçeği: Tiliae Flos İdrat kloral: Kloral hidrat, organik bir madde. Kantaron çiçeği hulasası: Extractum Hyperici Kantaron çiçeği: Hyperici Herba Karahindiba hulasası: Extractum Taraxaci Karahindiba kökü: Taraxaci Radix Karanfil: Caryophyllus Kargabüken: Strychnos nux-vomica , Strychni Semen Kargabüken hulasası: Extractum Strychni Karnıyarık: Plantago psyllium, Psyllii Semen Kebabe / Kebabiye: Piper cubeba, Cubebae Fructus Kedi otu hulasası: Extractum Valerianae Kedi otu kökü: Valerianae Radix Kedi otu süfufu: Pulvis Valerianae Kediotu sulfatosu: kedi otunun içerdiği etken madde olan valerian’ın sülfat tuzu. Kenevir tohumu/Kendir tohumu: Cannabis Fructus Kettan tohumu: Keten tohumu. Lini Semen Kına kına kabuğu: Cinchonae Cortex Kınakına hülasası: Extractum Cinchonae Kınakına şarabı: Vinum Cinchonae Kınakına süfufu: Pulvis Cinchonae Kırmız: Grana tinctorum Kermes, bir maki meşesi olan Quercus coccifera üzerinde yaşayan Kermes vermilio Planchon adlı böceğin dişisindeki kırmızı boyarmadde, kermesik asit. Kudret helvası: Manna. Kurtboğan hulasası: Extractum Aconiti Kündüs çiçeği: Voynik otu Mazı: Gallae Quercinae Menekşe kökü rizomu: İridis Rhizoma. Menekşe kökü süfüfu: Pulvis Iridis Rhizoma Meyan kökü: Liquiritiae Radix Meyan kökü süfufu: Meyan kökü tozu Misk: Moschus. Erkek misk keçisinin göbeği ile genital organları arasında bulunan salgı bezi içindeki kokulu madde. Yatıştırıcı bir etkisi vardır. Toz, hap veya tentür halinde kullanılır.117 Mürver çiçeği: Sambuci nigrae Flos Nane yağı: Menthae piperitae Oleum Nişasta: Amylum

Afyon hulasası/Afyon ruhu: Tinctura Opii Atropin: Atropin. Atropa belladonna adlı bitkide bulunan başlıca alkaloi Bademyağı: Amygdalae Oleum Baldırıkara şurubu: Syrupus Adianthi. Balık nefsi: Cetaceum Balık yağı: Morrhuae Oleum Ban otu hulasası: Extractum Hyoscyami Ban otu yağı: Hyoscyami Oleum Bellut: Palamut, pelit, Valonea Bellut-ı Rumî Centiyâne hulasası: Extractum Gentianae Centiyane kökü: Gentianae Radix Centiyane şarabı/ şurubu: Syrupus Gentianae Çalapa çiçeği: Jalapae Flos Çiçek suyu Çilek şurubu: Syrupus Fragariae Darçın kabuğu: Tarçın kabuğu, Cinnamomi Cortex Darçın suyu: Cinnamomi Aqua Demirhindi/ Temirhindi: Pulpa Tamarindorum Demirhindi şurubu: Syrupus Tamarindorum Dövülmüş şair: Dövülmüş arpa, Hordei Fructus Dulavrat kökü: Lappae Radix Dut şarabı/ şurubu: Syrupus Mori nigri. Elma ruhu: Malik asit olabilir. Ebegümeci çiçeği: Malvae Flos Fındık kabuğu: Corylli avellanae Pericarpium Gögeme çiçeği: Göğem, gövem. Pruni spinosae Flos Goudron ruhu / katran ruhu: Pix Gügercin kökü: Güvercin kökü. Columbae radix Gül balı : Rosae Mel Gülsuyu: Rosae Aqua Güzelavrat otu hulasası: Extractum Belladonnae Hardal tohumu: Sinapis Semen Haşhaş kabuğu: Haşhaş başı. Papaveris Fructus Haşhaş şarabı: Vinum Papaveris Haşhaş şurubu: Syrupus Papaveris Hatmi çiçeği: Althaeae Flos Hatmi kökü: Althaeae Radix Hatmi şarabı: Vinum Althaeae Hindiba hulasası: Extractum Cichorii 116 BOA. EV. d. 19137 ve HH. d. 23184. Organik maddelerin Latince karşılıkları Prof. Dr. Afife Mat tarafından yazılmıştır.

117 Turhan Baytop: Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi. İ.Ü. Yay. No. 3255, Eczacılık Fak. Yay. No. 40, İstanbul 1984, s. 333.

101


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Yüksükotu: Digitalis folium. Zamk-ı Arabî şarabı/şurubu: Syrupus Gummi (arabici). Zerdeçal: Curcumae longae Rhizoma

Oğul otu suyu: Melissae Aqua Papatya çiçeği: Chamomillae Flos Papatya yağı: Chamomillae Oleum Pelin hulasası: Extractum Absinthii Peygamber ağacı: Gayak odunu, Guaiacum officinale Pirinç: Oryza sativa. Ratanya hulasası:Extractum Ratanhiae Ratanya kökü: Ratanhiae Radix. Ravend hulasası: Extractum Rhei Ravend kökü: Rhei rhizoma. Ravend şarabı: Vinum Rhei Ravend şurubu: Syrupus Rhei. Rezene: Raziyane. Foeniculi Fructus Rugan-ı zeyt/zeyt yağı: Zeytin yağı. Olivae Oleum Salep kökü: Tubera Salep Salep süfufü: Pulvis Salep Saparna kökü: Sarsaparillae Radix. Sarısabır: Aloe Sinâmeki: Sennae Folium Sirke: Vinaigre. Sülük: Hirudo. Süt şekeri: Saccharum lactis. Süt şırası Şahtere çiçeği: Fumariae Herba Şeker: Saccharum. Taflan suyu: Laurocerasi Aqua Tarçın yağı: Cinnamomi Oleum Tatlı ciğer otu: Pulmonaria officinalis. Tatlı keber otu: Kebere. Capparis spinosa Tatlu matbuh terebenti: Kaynatılmış terebantin/ Terebantin çam reçinesinin damıtılmasıyla elde edilir. Tatlu pelesengi şarabı Tatula: Stramonii Folium Tebeşir süfüfu: Tebeşir tozu, CaCO3. Tebeşir küçük deniz canlılarının kalsiyum karbonattan oluşan kabuklarından meydana gelmiş tortul bir kütledir. Tolu şurubu: Syrupus tolutanus Turunç kabuğu şurubu: Syrupus Aurantii amari pericarpium Turunç kabuğu: Ağaç kavunu kabuğu, Aurantii pericarpium. Yanmış geyik boynuzu: Geyik boynuzu külü, geleneksel tıptan gelen ve hiçbir etken maddesi olmayan bir drogdur.

Anorganik Maddeler, 1864-1875118 Açetat potas: Potasyum asetat, CH3COOK. Açitfenik: Asitfenik/fenol, C6H5OH. Adi zac yağı: Sülfat asidi, H2SO4. Aksürur/ Beyaz sürur Beyaz balmumu: Beyaz balmumu. Beyaz cehennem taşı: Gümüş nitrat, AgNO3. Toz halinde gümüş nitrat olabilir. Billur yani cehennem taşı: Gümüş nitrat, AgNO3. Çubuk şeklinde gümüş nitrat olabilir. Bizmut kaymağı: Bizmut beyazı yani bazik bizmut nitrat, (OH)2NO3 olabilir. Bi iyodür di Merkür: Cıva(I) iyodür, Hg2I2. Bi iyodür Merkür: Cıva(II) iyodür, HgI2. Bikarbonat di sude/ Bikarbonat sude/ Bikarbonat soda/ Bikarnonat sud: Sodyum hidrojen karbonat: NaHCO3. Bikarbonat potas/ Bikarbonat di potas: Potasyum hidrojen karbonat, KHCO3. Billur yani cam taşı: Silisyum dioksit, SiO2 kristali olabilir. Bi iyodür fer: Demir(II) iyodür, FeI2. Bizmut kaymağı: Bizmut beyazı yani bazik bizmut nitrat, Bi(OH)2NO3 olabilir. Bromür di potas/ Bromür potas/ Bromüro di potas: Potasyum bromür, KBr. Cam taşı: Silisyum dioksit, SiO2 olabilir. Cehennem taşı: Gümüş nitrat, AgNO3. Çitli [Maden] suyu Demirbozan: Antimon trisülfür, antimon trisülfür tozu. Sb2S3. Dover süfufu: Dover tozu, pulvia doveri, poudre de dover. İngiliz Thomas Dover (1660 – 1742) tarafından hazırlanmış olan toz. Başlıca alkaloid olarak emetin içeren Psychotria ipecacuanha Stokes bitkisinin laktoz içinde % 10’luk karışımı. Dürr süfufu: İnci tozu, kalsiyum karbonat, CaCO3. Eter sülfirik: Eter, dietil eter. 118 Anorganik maddelerin karşılıkları Prof. Dr. Emre Dölen tarafından yazılmıştır.

102


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

hazırlanmıştır. Kurşun to[u]zu Kükürt çiçeği: Toz halinde elementel kükürt. Limon tuzu: Sitrik asit. Nişadır çiçeği: Nişadır, Amonyum klorür, NH4Cl, amonyum klorür tozu. Soda: Sodyum karbonat dekahidrat, Na2CO3.10H2O veya anhidrit sodyum karbonat, Na2CO3. Sulfato: Kinin sülfat. Yanmış şap: Şapın 200oC ısıtılması sonucunda suyunu kaybetmiş anhidrit biçimi, Kal(SO4)2).

Fosfor: Elementel fosfor. Gevher tozu Gliserin: 1,2,3-trihidroksipropan. Göztaşı: Bakır(II) sülfat heptahidrat, CuSO4.5H2O. Gügercile tozu/: Potasyum nitrat, KNO3. Gügerçile kaymağı İdrat potas: Potasyum hidroksit, KOH. İngiliz tuzu: Magnezyum sülfat heptahidrat, MgSO4.5H2O. Müshil olarak kullanılır. İngiliz yakısı: Court plaster, balık jelatini ve gliserin ile kaplanmış özellikle ipek kumaş. İrsanikal ruhu: Arsenik ruhu. Tincture of arsenic. İspirto: Alkol, etil alkol, etanol. İyodoforma: İyodoform, triiyodometan, CHI3. İyodür di fer/ İyodür fer: Demir(II) iyodür, FeI2. İyodür di nuhas: Bakır(II) iyodür, CuI2. İyodür di potas/ İyodür potas: Potasyum iyodür, KI. İyodürfarmo: İyodoform Jengâr: Bakır pası. Verdigris, bazik bakır karbonat, Cu(OH)2.CuCO3. Kâfur ruhu/ Kâfuri ruhu/ kâfuru ruhu: Kâfur tentürü, alkollü çözelti. Spiritus camphoratus. Kâfuri/ Kâfuru: Camphora. Kalomel: Cıva(I) klorür, Hg2Cl2. Karbonat amonyak: Amonyum karbonat, NH4)2CO3. Karbonat A fer/ Karbonat di fer/ Karbonat fer: Demir(II) karbonat, FeCO3. Karbonat potas/ Karbonata potas/ Karbonat di potas: Potasyum karbonat, K2CO3. Kezzap ruhu: Derişik nitrat asidi, HNO3 olabilir. Kezzap ruhu pür: Saf derişik nitrat asidi, HNO3. Kezzap suyu: Seyreltik nitrat asidi, HNO3 olabilir. Kırımtartar ekşisi: Tartarik asit olabilir. Kırımtartar: Şarap taşı.Potasyum hidrojen tartarat. Kırmızı sürur Kırmız-madenî: Maden kırmız. Kermes mineral. Klorat di potas/ Klorat potas: Potasyum klorat, KClO3. Klorirato morfin/Klorat morfin: Morfin hidroklorür. Kloromformo: Kloroform. Triklorometan, CHCl3. Kollodyum: Collodium, collodion. Nitroselüloz’un alkol-eter karışımında çözülmesi ile elde edilen çözelti. 1846’da Louis-Nicolas Ménard tarfından

Preparatlar Ardıç tohumu murabbası: ardıç kozalağı murabbası Balık nefsi merhemi Cıva merhemi Cıvalı yakı Hatmi merhemi İngiliz yakısı Kavak merhemi Kaymak merhemi Kurşun tuzu merhemi Kükürt merhemi Pomat/ Pomata Tatlı matbuh Tatlı merhemi Uyuz merhemi

Tıbbi Malzeme Amerika bezi Beyaz kağıt Billur (cam) şırınga Elvan (renkli) kağıt Hardal kağıdı Has bezi Has kağıt Hasta kâğıdı Havlu Kaba amerikan bezi Kaba kağıt Mantar Mantar tapa Sagir (küçük) şişe şırınga Sünger Tahta kaba kutu Tiftik 103


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

HASTABAKICILAR / HEMŞİRELER

niz Abdal mahallesinden, 100 kuruş), zenciye Fatma Kadın (Macuncu mahallesinden, 100 kuruş), zenciye Dilhoş Kadın (Cafer Ağa mahallesinden, 100 kuruş), zenciye Hoşkadem Kadın (Macuncu mahallesinden, 100 kuruş), bizeban (dilsiz) Şerife Kadın (Şehremini mahallesinden, 100 kuruş), zenci Hatice Kadın (Davutpaşa mahallesinden, 100 kuruş), Fatma Kadın (Şehremini mahallesinden, 100 kuruş), gassâle (ölü yıkayıcı) Zehra Hanım (Müneccim Sadi Mahallesinden, 100 kuruş). 121

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ndeki ilk kadroda “hastegân hizmetçileri” unvanıyla 24 hastabakıcının 100 kuruş maaşla çalıştırılması ve hastane mutfağında pişecek karavanadan sabah akşam iki öğün yemek verilmesi öngörülmüştü. Hastabakıcılar hekimlerin talebi üzerine hastane nazırının muvafakatiyle alınır, görevlerine son verilmesi de aynı yolla olurdu. Serhademenin gözetimi ve denetimi altında çalışırlardı. Her koğuşun icmal defterinde o koğuşta görevli hastabakıcıların adları yazardı. hastabakıcılar koğuşlarında hazır bulunmakla yükümlüydüler, sayıları ihtiyaca göre azaltılıp çoğaltılırdı. 119 9 Mayıs 1914 tarihinde, hastane hademesinin maaşı 120 kuruşa yükseltilmiş ve vakfiyeye işlenmişti.120

Hastanede 1864 yılında bu kadar kadının hastabakımında çalışmış olmasının ortaya çıkması hastabakıcılık tarihimiz açısından önemlidir. Bu kadınların çoğunun zenci olduğu dikkati çekmektedir. O yıllarda hastabakı-

1864 yılında Kafkasya’dan zorunlu göçe tabi tutulan Çerkesler Osmanlı Devleti’ne yönelmiş, önemli bir kısmı da İstanbul’a gelmişti. Çoğu hastaydı. Kadın göçmenler Gureba Hastanesi’ne yatırıldı. Aynı yıl hastanede kadın hastalara bakmakla görevli 11 hizmetçi/ hastabakıcı kadın bulunuyordu. Kadın hizmetçiler kadın serhademeye bağlıydılar. Serhademe aynı zamanda hacamatçılık yapan bir zenciye idi. Ayrıca tedavi sırasında ölen kadınları yıkamak üzere bir de gassâle (kadın ölü yıkayıcı) bulunuyordu. Kadın görevlilerin beşi zenciydi. Kadın hastalara bakan kadın hizmetçiler ve aldıkları maaşlar şöyleydi: Serhademe ve hacamatçı zenciye Emine Kadın (200 kuruş), Fatma Hatun (Davutpaşa mahallesinden, 100 kuruş), Ayşe Hatun (İskender Ağa mahallesinden, 100 kuruş), Azime Hatun (Bursalı, 100 kuruş), Ayşe Hatun (De-

mının bağımsız bir meslek olmadığı, Osmanlı kadınlarının çalışma hayatının dışında kaldığı gibi nedenlerle bu hastabakımının genellikle hizmet işlerinde çalışan zenci kadınlara yaptırıldığını düşünmekteyiz. Vakfiye şartına göre hastanede çalışmakta olan hademe/hizmetçi/hastabakıcı sayısı zaman içinde ihtiyaçlara uygun olarak azaltılıp

119 BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847]. 120 Bezmiâlem Vâlide Sultan Vakfı Nizamnâmesi. 22 Safer 1263 [9 Şubat 1847] Tarihli, VGMA, Fodla Defteri, no.44.

121 BOA. EV. d. 19137.

104

~ Kızılay Hastabakıcı Mektebi, idareciler, hocalar ve öğrenciler. Servet-i Fünun no. 1602-128, 28 Nisan 1927.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

demelere ait bütün işlerden sorumluydular ve her gece birisi hastanede kalmak mecburiyetindeydi (EK.III, 27. madde).

~ Hastanede tatbikat görmekte olan Hilal-i Ahmer Hastabakıcı Mektebi 1928 mezunları, ortada okul müdürü Dr. Ömer Lütfü Eti, Kazım İsmail: age, 1928, s. 62.

Talimatnameye göre, 18 yataklı bir koğuşta iki hademe çalışacak, ileride hasta sayısı arttığında altı hastaya bir hizmetçi hizmet verecekti. Sırayla nöbet bekleyecek olan hizmetçiler hastalara müşfik davranmak, üstlerine itaat etmek, hastaların yemeklerini mutfaktan getirip koğuş onbaşısının nezaretinde birer birer dağıtmak, kendi kendine yemek yiyemeyen ve ilaçlarını içmeğe muktedir olamayanlara yardım etmekle sorumluydular. Hekimin izniyle koğuşda bulunan hastaları hamama götürürlerdi. Koğuşların temizliğine dikkat etmek, yatakları temiz ve düzgün tutmak yanında cenaze nakli de görevleri arasındaydı. Hizmetçiler ellerini daima temiz bulundurmaya, tırnaklarını sık sık kesmeğe ve haftada en az bir defa yıkanıp tıraş olmağa mecburdular. 15 günde bir gün izin hakları vardı (EK.III, 31. madde).

artırılmıştır. 1893 yılında İstanbul’da kolera salgını varken hasta sayısı arttığı için hizmetçi sayısı 92’ye yükselmişti.122 Ertesi sene salgın bitince hizmetçilerin sayısı 78’e inmişti.123 1905 yılında ise 78 hizmetçi çalışmaktaydı.124 II. Meşrutiyet’ten sonra, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi adıyla yürürlüğe giren yönetmelik hastanede çalışacak serhademe, serhademe muavini ve hademelerin görev ve sorumluluklarını yeniden tanımlandı. Koğuş karşılığında taksim sözcüğünün kullanıldığı bu yönetmeliğe göre; serhademe ve muavini her koğuşun hademesi ile diğer hizmetlerde görevlendirilen hizmetçilerin işlerine nezaret etmek ve görevlerini en iyi şekilde yapmalarına dikkat etmekle sorumluydular. Görevini ihmal eden, gevşeklik gösteren veya kötü ahlakı görülen hademeleri derhal idare memuruna haber verirlerdi. Hastanenin her tarafını temiz tutmaya çalışırlardı. Göreve bağlılık, ahlak ve terbiye gibi diğer hademelere örnek teşkil edecek vasıflara sahip olmaları beklenen serhademe ve muavini, ha-

Hademeler idare heyeti tarafından işe alınırdı. Kadroda bulunan bütün hademeler yine idare heyeti tarafından işten çıkarılırdı. Daha önce hastanede çalışıp vukuatsız olarak görevden ayrılmış kişilerle jandarma veya askeri sağlık hizmetlerinde çalışmış olan kişiler tercih edilirdi. Hizmetciliğe kabul edilebilmek için Müslüman tebeadan iyi hal belgesi sahibi olmak, 20 yaşından küçük, 40 yaşından büyük olmamak şarttı. Bu şartları taşıyanlar İdare Heyeti’nin kararı ve sertabibin emriyle kabul edilirdi (EK.III, 32. madde). Birinci Dünya Savaşı sürerken müttefikimiz olan Almanya’dan bir schwester (rahibe-hemşire) getirtildi (1915). Hastabakıcılığın Türkiye’deki gelişiminde Gureba Hastanesi’nin önemli bir yeri vardır. Henüz hastabakıcı yetiştiren bir okul yokken, Gure-

122 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. 123 BOA. Y. MTV. 90/1, 1 Ş. 1311 [7 Şubat 1894]. 124 BOA. EV. d. 37437.

105


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ba Hastanesi, Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından hastabakıcılığı öğrenmeleri için hastaneye gönderilen 12 genç erkeği kabul etmişti. Sonraki yıllarda yine Almanya’dan getirtilen üç rahibe-hemşirenin biri başhemşire olarak tayin edilmiş, ikisi de laboratuvar ve ameliyathanede görevlendirilmiştir.125

zandıkları paradan vergi ve kesintiler düştükten sonra kalan miktarın üçte birini döviz olarak yurtdışına çıkarabileceklerine dair kayıt konması şartıyla üçer sene çalışmalarına izin verdi.128 Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından ilkokul mezunu hanımlardan hemşire yardımcısı yetiştirmek üzere açılan hemşire yardımcısı yetiştirme kursları Vakıf Gureba Hastanesi’nde de düzenli olarak yürütülmüştür. 1956 yılında açılan ilk kurs 1957’de mezun vermiş, 1963 yılına kadar devam eden kurslardan 30 hemşire yardımcısı yetişmiştir. Sağlık Bakanlığı kurs süresini iki yıla çıkardıktan sonra 10 Ekim 1965’de hastanede yeniden kurs açılmaya başlanmıştır. Hastane başhekiminin direktörlüğünde yürütülen kurslarda hastanenin 12 hekimi, 10 hemşiresi ve bir eczacısı çeşitli derslerin öğretmenliklerini yapmıştır.129

Eğitimli hemşirelere duyulan ihtiyacı bilen hastane yönetimi bu yolda girişimlere destek olmuştur. Türkiye Kızılay Cemiyeti’nin kurduğu (1925) Hastabakıcı Hemşireler Mektebi’nin müdürlüğünü hastane başhekimi Ömer Lutfi (Eti) üstlenmiş ve Gureba Hastanesi, Hastabakıcı Hemşireler Mektebi öğrencilerine pratik eğitimlerini yapmaları için kucak açmıştır. Kızılay Hastabakıcı Mektebi’nin 1927 mezunlarından Hayriye Mehmet Ali, Yenibağçe Gureba Hastanesi’ne tayin edilmişti.126 1926-1934 yılları arasında Almanya ve Avusturya’dan getirtilen sekiz hemşire hem Hastabakıcı Hemşireler Mektebi’nde eğitim vermişler hem de hastanede çalışmışlardır.

Hastane yönetimi hemşire yetiştirmek için Kasım 1973’de eğitime başlamak üzere, Bezmiâlem Hemşire Okulu ve Koleji açılması yolunda gerekli izinleri almış ve okul için Hemşireler Pavyonu adıyla bilinen bina onarıma alınıp hazırlanmıştı.130

Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti’nin teklifi üzerine, boşalan ecnebi başhemşireliğe Alman hemşire Sotto Kemma tayinine İcra Vekilleri Heyeti’nin 1.02.1931 günlü oturumunda izin verildi. Rahibe-hemşire Sotto Kemma daha önce İstanbul’da bir hastanede üç sene çalışarak liyakat göstermişti.127 Üniversite Reformu’ndan sonra Sotto Kemma ayrılınca boşalan yabancı başhemşireliğe bu defa Oberschwester Alba Grafin Albertinin ve hemşireliğe ise Schwester Dolores Gabriele Miglar’ın tayin edilmesi teklif edildi. İcra Vekilleri Heyeti 20.09.1934 tarihli toplantısında hemşirelerle yapılacak hizmet mukavelesinde, II Numaralı Para Kararnamesi uyarınca ka-

Dr. Asaf Ataseven, başhekimliği sırasında, hastanenin hemşire ihtiyacını karşılamak amacıyla 1987 yılında Bezmiâlem Valide Sultan Sağlık Meslek Lisesi’nin açılmasını sağlamış ve 1993 yılına kadar hem okulun müdürlüğünü yapmış hem de ders vermiştir.131 Bu okul 1991 yılına kadar 50 mezun vermiştir.132 128 BCA. Sayı. 13002, Dosya. 242-55, Fon Kodu.30.18.1.2, Yer No. 48.64.20, Tarih. 20.09.1934. 129 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.125. 130 Seyfi N. Basa: “Önsöz”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1972 Yıllık Bülteni. 131 Okan Yeşilot: Prof. Dr. Asaf Ataseven Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri. İstanbul 2010, s. 52-53. 132 “Gureba’dan Haberler”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.18, no. 1-4 (1991), s. 158.

125 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 46-47, 55 126 “Kızılay Hastabakıcı Mektebi”, Servet-i Fünun, no. 1602-128, 28 Nisan 1927, s. 373. 127 BCA. Sayı. 10593, Dosya. ---, Fon Kodu. 30.18.1.2., Yer No. 17.7.18, Tarih. 01.02.1931.

106


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Alman Hemşire Dolores Gabriele Miglar’ın tayin kararnamesi. BCA. Sayı. 13002, Dosya. 242-55, Fon Kodu.30.18.1.2, Yer No. 48.64.20, Tarih. 20.09.1934.

} Alman Hemşire Sotto Kemma’nın hastaneye tayin kararnamesi. BCA. Sayı. 10593, Dosya. ---, Fon Kodu. 30.18.1.2., Yer No. 17.7.18, Tarih. 01.02.1931.

107


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Günümüzde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü ile hastanenin hemşire yetiştirme geleneği sürdürülmektedir.

19 Haziran 1874 (7 Haziran 1290) tarihli bir yazı bulunmaktadır. Ciltlenirken sayfalar karışmış olmalıdır. Ziyaret yazılarının altısı Fransızca, biri İngilizce biri de Almanca’dır. Yazıların çoğu tek imzalı olmakla beraber, iki ve üç imzalı yazılar da bulunmaktadır. Hastanenin intizamını işittikleri için özel olarak hastaneyi görmek üzere gelip gezdiklerini ve çok beğendiklerini ifade edenlerin sayıları oldukça fazladır. Buradan hastanenin halk arasındaki itibarı nedeniyle merak edildiği anlaşılmaktadır. Bazıları bir iş için gelmişken hastaneyi gezmiştir. Hem hastaneyi ziyaret etmek hem de camisinde ibadet etmek için gelenler vardır. Zaptiye Nezareti’nden gönderilen bir yaralı, hastanenin temizliğini ve memurlarla hastabakıcıların gayretlerini methetmektedir. Zaptiye Nezareti tabiplerinden Mehmet İzzet, 18 Mart 1874 (6 Mart 1290) tarihli yazısında hastaneyi methetmiştir. 3 Nisan 1874 (15 Safer 1291) tarihli bir başka yazıda adı bulunmayan Beyoğlu Zaptiye Tabibi, Beyoğlu Zaptiyesi’nden tedavi edilmek üzere hastaneye gönderilen yaralıları muayene için hastaneye gittiğini ifade etmekte ve ardından hastanenin düzen ve temizliğini methetmektedir. Muayene için gelenler daha sonra hastaneyi gezip izlenimlerini yazmıştır. Bazı ziyaretçileri Sertabip Ahmed Paşa bizzat gezdirmiştir. Hastaneyi gezenler arasında tıp mensupları da bulunmaktadır.

ZİYARETÇİ DEFTERİ 1873 yılında hastanede bir ziyaretçi defteri açıldı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi taşınma nedeniyle kapalı olduğundan ricamız üzerine Kenan Göçer tarafından gönderilen dijital kopyasını incelediğimiz bu defter büyük boy 26 sayfadan ibarettir. Ön kapağında ikisi Osmanlıca ikisi Fransızca dört etiket bulunmaktadır. İki etikette, Müşahedatı Hâvi Defter/Chaier d’observation yazmaktadır. Üçüncü etikette, “Hastanemize teşrif buyuran züvvâr-ı kirâmdan [seçkin ziyaretçilerden] hastanenin [her] tarafı gezilerek her ne müşahede olunur ise işbu deftere [kayd] etmeleri rica olunur” ifadesi bulunmaktadır. Dördüncü etiket de bu ifadenin Fransızcasıdır. Defterdeki ilk görüş, 13 Mart 1874 (1 Mart 1290) tarihlidir. İsmail isimli biri tarafından yazılmıştır. “Gureba Hastahanesi’ne li-ecli’l-maslahat azimetim vukuuyla bâdel-mesâlih her bir mahalli geşt ü güzâr ve müşahede olundukda [işim olduğundan gidilip işimden sonra her yeri gezilip görüldüğünde] her bir umûru yani koğuşların nizam ve intizamı yolunda olduğunu aynen müşahede eylediğimden bu cihetle tarafımdan tasdik olunduğunu mübeyyin işbu varaka imza ve temhir kılındı. İbtida-yı [1] Mart 1290 [13 Mart 1874]”.

24 Mayıs 1874: Gülhane Seririyat Hastanesi’nden Prof. Dr. Botonnet ile Dr. Faurie

Bu defterde 13 Mart 1874 tarihinden 16 Nisan 1903 tarihine kadar hastaneye muayene olmak üzere gelen hastalarla, hastaneyi merak ettikleri için görmeye gelenlerin gözlemlerini içeren 87 ziyaret yazısı bulunmaktadır. Defterdeki yazılar son sayfaya kadar kronolojik bir sıra izlemekte fakat son sayfada

23 Nisan 1875 (11 Nisan 1291): Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Emraz-ı Dahiliye Muavini Bnb. Ahmed Hilmi 10 Haziran 1874 (29 Mayıs 1290): Dârüşşifa Kâtibi Tahir 108


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Ziyaretçi Defteri kapağı. BOA. EV. d. 22704.

109


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1 Haziran 1885: İngiliz Dr. Dickson

böyle böyle nice nice hatırât-ı müberrâta muvaffak buyursun âmin ve memurlarını dahi dünya ve ahret feyzlerini müzdâd eyleye.”

4 Eylül 1899: Gülhane Seririyat Hastanesi Müdürü Prof. Dr. Robert Rieder

Defteri, “Muavin-i Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” unvanıyla imzalayan Dimitri, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane asistanlarından olmalıdır. 9 Kasım 1874 Pazartesi (27 Teşrinievvel 1290) günü hastaneye geliş sebebini “…Gureba Hastahanesi’ne gelüp sebebi ise orada bulunan hastalar arasında ilm-i tababet cihetiyle ehemmiyetleri olanları bazı malumat-ı ilmiye kesb etmek için olduğu ve bununla beraber hastahanenin bilcümle mahallatını gezüp ve arzu olan intizam ve taharet müşahede eylediğimden burada iş’âr ve beyân etmek” şeklinde açıklamaktadır. Dimitri'nin, hastaları görmek ve tıp ilminde önemli olan bazı vakalar hakkında bilgi edinmek amacıyla hastaneyi ziyaret etmiş olması ilginçtir.

6 Eylül 1900 (24 Ağustos 1316): Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Emraz-ı Asabiye ve Akliye Muallimi Gülhane Seririyat Hastanesi Tabib-i Sanisi Muallim Kolağası Raşit Tahsin (Tuğsavul) 27 Ağustos 1901(14 Ağustos 1317): Hıfızsıhha-i Umumiye Sermüfettişi Mirliva Bonkowski ile Tabip Yzb. Mehmet hastaneyi gezip görüşlerini yazmışlardır. 10 Nisan 1874 (29 Mart 1290) tarihinde hastaneyi ziyaret eden Haremeyn-i Muharremeyn Kapu Kethüdası Kâmi Bey ile isimleri okunamayan Yedi Emirler Türbedarı ve bir Şûra-yı Devlet azasının imzalarını taşıyan yazıda hastaların her bir sınıfına verilen ilaçların yapılan tımarların/pansumanların yolunda olduğu, hastaların hastalıklarına göre ayrı ayrı koğuşlarda tedavi edildikleri, hastanenin temizlik ve düzen bakımından Avrupa hastanelerinden daha mükemmel görüldüğü ifade edilmiştir.

23 Nisan 1875 günü, Sertabip Miralay Ahmed Bey ile görüşmek üzere Gureba Hastanesi’ne giden Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Emraz-ı Dahiliye Muavini Bnb. Ahmed Hilmi Bey, sertabiple birlikte hastanenin her tarafını görmüş, gerek temizliğine gerek düzenine sarf edilen dikkat ve gayretlerden duyduğu memnuniyeti ifade etmişti.

“Bugün Gureba Hastanesi’ne gelüp ziyaret olunduğu cihetle hastegân yegân yegân muayene ve ıyâdet [ziyaret] edildi. Saye-i Merâhimvâye-i Hazret-i Cihandâri’de hastegânın her bir sınıfına güzel ve yolunda mualece ve tımar olunmakta olduğu ve ilel ve emraz-ı muhtelifenin başka başka koğuşlarda bakıldıkları ve hele matbah ve çamaşurhane ve cami-i şerif ve debboy [depo] dairelerinin nezafet ve taharetine hiçbir diyecek olmayıp hata bulunan hususlar da Avrupa gureba hastanelerinden daha mükemmel denilecek derecede görülmüştür. Cenab-ı Hakk Devlet-i Aliyye ve Sultan-ı Seniyye’yi ve Millet-i İslâmiye’yi

4 Eylül 1899 günü hastaneyi gezen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Müfettişi ve Gülhane Seririyat Hastanesi Müdürü Prof. Dr. Robert Rieder ziyaretçi defterine şunları yazmıştı: “Bugün bu yoksullar hastanesini ziyaret ettim ve koridorların, salonların temizliği ve bakımlılığından, güzel ve gölgelendiren bahçenin olağanüstü halinden etkilendim. Hastanenin hekimlerine, özellikle (isim okunamadı)’e en içten takdirlerimi ifade etmek istiyorum, zira böyle büyük bir müesse110


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

seyi böylesine mükemel bir durumda tutabil-

Prof. Dr. Robert Rieder daha sonra 6 Eylül

menin ne kadar emek ve gayret gerektirdiğini

1900 tarihinde, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane

kendi tecrübelerimden biliyorum. 4. IX. 99,

Emraz-ı Asabiye ve Akliye Muallimi Gülha-

Prof. Dr. Rieder"

ne Seririyat Hastanesi Tabib-i Sanisi Muallim 111

~ Ziyaretçi Defteri. Sağda Prof. Dr. Rieder'in yazısı, solda Bonkowski Paşa'nın yazısı. BOA. EV. d. 22704.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Sol sayfa altta, Haremeyn-i Muharremeyn Kapu Kethüdası Kâmi Bey ile Yedi Emirler Türbedarı ve bir Şûra-yı Devlet azasının imzalarını taşıyan yazı. BOA. EV. d. 22704.

mizlik ve düzeni nedeniyle Tabib-i evvel Ahmed Paşa ve diğer hekimleri tebrik ettiklerini yazmıştır.

Kolağası Raşit Tahsin (Tuğsavul) ile birlikte tekrar hastaneye gitmiştir. Raşit Tahsin ziyaretçi defterine; Mekteb-i Tıbbiye Müfettişi Rieder Efendi ile Valide Sultan Hastanesi’ni ziyaretlerinde hastanenin bütün sağlık işlerinin fevkalade bir surette cereyan ettiğini, te-

Ziyaretçi defterinde yer alan yazılarda genellikle hastanenin temiz ve düzenli oluşundan, yatakların ve hasta elbiseleriyle diğer eşya 112


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ile eczanenin ve tuvaletlerin temizliğinden, yemeklerin güzelliğinden söz edilmiştir. Bunlar arasında sadece Halep Vilayetinden Hüsnü Bey 23 Nisan 1877 günü hastaneyi iftihar ile gezip dolaştığını hastanenin temizliğini, doktorların ve memurların gösterdikleri gayreti takdir ettiğini yazmış fakat bir eksiklik gördüğünü dile getirmiştir. Hüsnü Bey taş olan koğuş zeminlerinin rutubet yaparak hastalara zararı vereceğini bu yüzden bir çaresine bakılmak gerektiğini ifade etmişti.

ve hurucunda dahi konularak şifâpezir olan hastegâna iksâ edildiği [hastaların girerken ve şifa bulup çıktıklarında elbiselerinin etüv makinesine konduğu]. Alt kat koğuşlara gelince: burası rutubetli olup ziya-ı şemse maruz olmadığı ecilden [güneş ışığına maruz olmadığından] ve bu ise hıfzıssıhha nokta-i nazarından caiz olamayacağından yeniden mevcut olan üç adet ahşap barakanın yerine kârgir olmak ve muhtelif emraz-ı sâriyeden musâb olanlara mahsus olmak üzere bölmeli olarak bir adet barakanın inşası.

27 Ağustos 1901 tarihinde yanında Tabip Yzb. Mehmet olduğu halde hastaneyi teftiş eden Serkimyager-i Hazret-i Şehriyari Dersaadet ve Bilumum Vilâyât-ı Şahane Hıfıssıhha-i Umumiye Sermüfettişi Mirliva Bonkowski ziyaret yazısında; hasta koğuşları ve elbiselerinin temizliğini, yiyecek ve içeceklerin nefaset ve mükemmelliğini, koridorlar, mutfak tuvaletler ve diğer yerlerin temizliğini takdire şayan bulunmuş, ayrıca aşağıdaki hususlara dikkat çekmiştir.

Ameliyathane ile koridorlarda mevcut olan deliklerden, lağımdan dolan müteeffin [kokuşmuş] havanın dahile nüfuz etmemesi için vidalı kurşun sifon vaz’ı. Mevcut olan pulverizatör [kimyasal dezenfektan püskürten seyyar dezenfeksiyon aracı] eski olduğundan bu cihetle yeniden arkalıklı iki adet pulverizatörün lâzimeden olduğu.

“Bugün Yenibağçe’deki Gureba-yı Müslimin Hastanesi Sertabip Ferik Saadetlü Paşa Hazretleriyle memurin-i sıhhiyesi mevcut olduğu halde teftiş edildikte; hastegânın koğuşları ve iksâ etmiş oldukları elbisenin nezafeti ve mekulât ve meşrubatın nefaset ve mükemmeliyetini, koridorlar, mutfak, helalar vesair mahallerde görülen nezafet ve taharet elhak şâyân-ı teşekkür mevâddan bulunmuştur.

Eczaneye tahlil-i kimyevi [kimyasal analiz] ve idrar muayenesi vesaire için bir hurdebîn [mikroskop] ile lüzumu görünen âlât ve edevat-ı kimyeviye ve tıbbiye. Velhasıl hastanenin nezafet ve tahareti meşhudatı vechile fenn-i hazıra tevfikan görülmüştür.” 133 Ziyaretçi defteri genel olarak değerlendirildiğinde; ziyaretçilerin neredeyse tamamının hastanenin temizliği ve düzeninden duyulan memnuniyetin dile getirildiği, Bezmiâlem Valide Sultan’n hayırla yad edildiği ve Müslümanların iftihar ettiği bir hastane olduğu görüşlerinde birleştikleri anlaşılmaktadır.

Hariçte üç adet baraka mevcut olup bunlardan birisi hastegânın kabulü, ikincisi müşahede, üçüncüsü hudanekerde [Allah korusun] vuku bulacak hastalıktan musâb olanlara mahsustur. Bu barakalarda hastegân kırk sekiz saat taht-ı müşahedeye konduktan sonra hastalıklarına göre koğuşlara tevzi edilmekte bulunduğu ve bir de hastegânın hîn-i duhulünde elbiseleri tebhir makinesine konulduğu

133 BOA. EV. d. 22704. Ziyaretçi defterinin Latin harflerine çevirisi için bkz. Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 297-317.

113



Tedavi Hizmetleri



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hasta Kabulü İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde yoksul ve garip Müslümanların ücretsiz tedavi edilmeleri şartı vardı. Hanlardan, bekâr odalarından, medreselerden gelen, bazı kimselerin konaklarında barınan, sakatlıkları ömür boyu devam edecek kimselerin kabul edilmesi halinde hastane tedavi ve şifa yeri olmaktan çıkıp bir çeşit sakatlar barınağı olacağı ve tedavi edilebilir hastalara yer kalmayacağı gerekçesiyle tedavisi kabil olmayan hastalar kabul edilmeyecekti. Hastanede tedavi olmak isteyenlerin arzuhal/dilekçe ile başvurması gerekiyordu. Eğer başka bir yerden gönderilmişlerse sevk yazılarını hastane nazırına vermek zorundaydılar. Hastane nazırı müracaat eden hastayı muayenesi yapılmak üzere baştabibe gönderir ve hastalığın tedavi edilebilir olup olmadığına bakılırdı. Yatmasına karar verilen hastanın adı yazılı olarak hastane nazırına bildirilir, hastane nazırı bu yazının üstüne işaret koyup tarih attıktan sonra yatış işlemi başlardı. Hastaya verilecek tayın da bu tarih esas alınarak belirlenirdi. Hasta ilk gece ayrı bir koğuşta kendi elbisesi ile yatırılır ve burada

hekimler tarafından etraflıca muayene edilirdi. Taun/veba hastalığı varsa taun hastalarına ait koğuşa, başka bir bulaşıcı hastalığı varsa bulaşıcı hastalık koğuşuna yönlendirilirdi. Mikroorganizmaların bilinmediği o yıllarda bu uygulamayla hastalıkların diğer hastalara bulaşması önleniyordu. Bu, zamanı için oldukça ileri bir uygulama sayılmaktadır. Hastane yoksul Müslümanları kabul ettiğinden mahalle muhtarlarından durumlarını bildirir ilmühaber getirmeleri gerekiyordu. Zîver ve Ahmed Ağalar hastaneye 13 Aralık 1860 tarihli ilmuhaber ile başvurmuştu. Veba veya başka herhangi bir bulaşıcı hastalığı bulunmayan hasta tedavi edileceği koğuşa gönderilmeden önce; elbiseleriyle parasını ve diğer eşyasını bir torbaya koyup bağlar, torbanın bağlı uçları hastane müdürü, baştabip ve hastane camii imamı tarafından mühürlenirdi. Hasta elbise torbasının mührünü boynuna asardı. Elbise torbası ile hastanın yatak numarası ve mührün numarası aynıydı. Eşya torbası depoya kaldırılır, hasta117


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

“Mahallemiz sâkinlerinden Merhum Reşid Paşa’nın harem kethüdası Hacı Hasan Ağa’nın tebaasından Zîver Ahmed maraza müptelâ olup li’ecli’ttedavi Yenibağçe Hastahanesi’ne kabul olmak için hastane memuru beyefendiye işbu ilmühaber i’tâ kılındı. 29 CA. 1277 [13 Aralık 1860]. } Ziver ve Ahmed Ağaların hastaneye kabul edilmeleri için verilen 29 CA. 1277 [13 Aralık 1860] tarihli ilmühaber. BOA. A. MKT. NZD. 358/15, 8 M. 1278 [16 Temmuz 1861].

[Mahalle muhtarının mührü okunamadı]”

118


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

lara mevsime göre yazlık veya kışlık hasta giysileri verilirdi. Hasta taburcu olurken bu üç numara kontrol edilir, üçü de aynıysa hastaya gösterilerek mühürler koparılır ve eşyası verilirdi. Eşyasını aldığına dair bir makbuz imzalayan hasta hastaneye ait giysi ve çamaşırları ilgililere teslim ederdi. Bu giysiler temizlenip bohçalanarak tekrar kullanılmak üzere elbise ambarına konurdu. 1893 yılında hasta elbiseleri için 12.500 kuruş tutarında amerikanbezi, 5.376 kuruşluk alacabez satın alınmıştı. Ayrıca hastalara; 1.602 kuruşluk çorap, 1.828 kuruş 20 paralık yün kuşak, 2.379 kuruşluk ayakkabı, 356 kuruşluk nalın satın alınmıştı. Hastanede vefat edenlerin torbaları mühürleri bozularak hastane deposunda muhafaza edilir, malları ise Vakıflar İdaresi’nin her ay gönderdiği mahkeme kâtibi (noter) eliyle akrabaları, akrabaları yoksa hemşerileri huzurunda onlar da yoksa bulunanların huzurunda açılıp defterlere kaydedilip mühürlenirdi. Hastane ambarında biriken bu eşya açık artırmayla satılırdı. Daha sonra mirasçıları çıkarsa bu para 1 kuruş karşılığında 1 para vergi alınarak kanuni mirasçılarına teslim edilirdi. Mirasçısı çıkmazsa vakıf hazinesine geçerdi. 1893 verilerine göre hastanede vefat edip de varisi olmayanların terekesinden 72.471 kuruş gelir elde edilmişti.1 İyileşen hastalar beş gün daha hastanede bekletildikten sonra toplu halde camiye giderek dua ederler, yollukları verilip tabi oldukları yerlere gönderilirlerdi. Sonraları terk edilen bu gelenek 1920’lerde hatırlanıp uygulanmaya başlandı.2

elbise emini tarafından teslim alınıp elbise deposuna götürülürdü.3 İdare-i Dahiliye

Nizamnamesinde yataklar ve yorganlarla hasta giysi ve çamaşırlarının her yıl yenilenmesi öngörülmüştü. Yatak ve yorganların cinsi ve miktarı, yatak takımlarının temizliği hastane müdürü, baştabip ve başcerrahın tavsiyelerine göre düzenleniyordu. Hastane giysileri ile yatak takımlarının süs amacıyla artırılması men edilmişti. 1861 yılında Evkaf Nezareti artık kullanılamaz hale gelen yatak takımlarının yenilenmesi için hazineden 95.000 kuruş istemiş ve bu yolda iradesi çıkmıştı.4 1913 yılında yürürlüğe giren, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gurebayı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi ile hasta kabulü yeniden düzenlendi. Hastaneye kabul edilecek olanlar; “tedavi veya ameliyat sonunda hastalıklarından kur-

Hastaların elbiseleri üç günde bir sabahleyin hizmetçiler tarafından toplanır ve temiz elbiseler verilirdi. Hastalardan çıkan kirli çamaşırlar yıkandıktan sonra çamaşırhanede 1 2

3

BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893]. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 48.

4

119

Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 197. BOA. İ. DH. 466/31160, 26 C. 1277 [9 Ocak 1861].

~ Dönemin hasta yatağı ve hasta kıyafetleri. İ.Ü. Nadir Eserler Kitaplığı, Albüm, no. 77971/23


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ten sonra kapları iade etmeye mecburdular. Hastaların iç çamaşırları haftada iki defa, entari ve çorapları haftada bir defa değiştirilir, gerektiğinde her gün veya günde iki defa da yenilenirdi (EK.III, 38. Madde). Hastalar arasında ahlak bozucu davranışlar veya şikâyete neden olan haller görülürse önce nasihat edilir devam ederse hastaneden çıkarılırdı (EK. III, 39. Madde).

~ Dönemin hasta yatağı ve hasta kıyafetleri. İ.Ü. Nadir Eserler Kitaplığı, Albüm, no. 77971/27

Erkek ziyaretçiler salı ve cuma günleri, Müslüman kadınlar yalnız pazar günleri öğleden ikindi zamanına kadar hastaneye girebilirdi. Hastaya tütün dışında yiyecek ve içecek getirilmesi yasaktı. Ziyaret süresi normal koğuşlarda yarım saat, bulaşıcı hastalıklar koğuşlarında 10 dakikaydı. Bulaşıcı hastalıklara ait koğuşlara çocuk getirilmesi yasaktı. Bu koğuşlara giren ziyaretçiler dezenfekte edilmeden dışarı bırakılmazlardı (EK.III, 40, 41. maddeler).

tulabilecek olanlarla hafifletilebilecek hastalıkları bulunan garip ve yoksul Müslümanlar” olarak tanımlanmıştı. Karasu (glokom) nedeniyle gözleri görmeyenler, daimi sağırlık, kötürüm, yatalak, bunak, abdâl, mecnûn olma halinde ve miskin (cüzam) hastalığı bulunanlar ile çaresiz hastalıklara yakalanmışlar hastaneye kabul edilmezdi. İstanbul’a taşradaki şehremaneti / belediye ve polis merkezlerinden ilmühaberle gelenler, mahalle imamları, müderrisler, esnaf kethüdaları veya han odabaşılarından mühürlü evrakı bulunanlar ile tanınmış kişiler tarafından gönderilenler kabul edilirdi. Taşradan gelenler sağlıklarına kavuşunca memleketlerine sevk edilmek üzere en yakın belediyeye teslim edilirdi. Tezkere-i Osmâniyesi (nüfus cüzdanı) olmayan ve ilmühabersiz gelen hastaların durumları vahim değilse hüviyetleri tayin edilinceye kadar yatırılmazlardı. Yatak bulunmadığında başvuran hastalar kabul edilmezdi. Hastalığı vahim olanlar kabul edildikten sonra polis merkezine ihbar edilirdi (EK.III, 35, 36, 37. maddeler).

Açıldığı günden beri hastanede yatan hastaların ilaçları da ücretsiz olarak verilirken 1980 yılında inşaatı devam etmekte olan Yeni Gureba Hastanesi adına çıkarılan Döner Sermaye Yönetmeliği eski hastanede de uygulanmaya ve Vakfiye hükümlerine aykırı olarak hastalardan ücret alınmaya başlandı. Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hasta Kabul ve Tedavi Yönetmeliği (Resmi Gazete, 05.02.1986 tarih ve 19010 sayı) ile Vakıf Gureba Hastanesi’nde tedavi gören hastalardan ücret alınmaması, hastaneye gayrimüslimlerin yatırılmaması ve hastaneden şifa ile taburcu olanlara yolluk verilmesi hükme bağlandı. Bundan sonra Döner Sermaye Yönetmeliği, tarihi bina dışındaki bölümlerde uygulandı ve buralarda tedavi gören hastalardan ücret alındı.5

Hastalar kendi elbise ve eşyasını memurlarına teslim ederek verilen elbiseyi giymeye, gösterilen yatakta yatmaya ve verilen kaplardaki yemeği en çok bir saat içinde yedik-

5

120

Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastane 10 Ağustos 2000 tarih ve 2000 / 1331 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Sosyal Sigortalar Kurumu’na (SSK) devredildiğinde, hastaların yüzde onu oranında garip gureba hastaya bakma zorunluluğu getirildi. Hemen ardından yürürlüğe giren; Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Fakir ve Garip Hastaların Teşhis ve Tedavisinde Uygulanacak Usul ve Esaslara Ait Yönetmelik (Resmi Gazete, 20.03.2001 tarih ve 24348 sayı) ile Mazbut Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Vakfiyesi doğrultusunda fakir ve garip hastalara ücretsiz teşhis ve tedavi hizmeti verilmesi ve bu hizmetin sağlanması için Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hastane içinde bir idari birim kurulması hükme bağlandı ve bu birimin yetkileri ve görev alanları düzenlendi.6

ise 4.316 fakir ve garip kişiye ücretsiz teşhis ve tedavi hizmeti sunulmuştur.7 Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi’nin 405 numaralı kararına istinaden, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’ne alınan öğrencilerin %20’sine tam burs verilmektedir. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyesindeki “gureba” şartının yerine getirilebilmesi amacıyla üniversiteye bağlı sağlık kuruluşları kapasitelerinin %20’siyle fakir ve ihtiyaç sahibi kişileri ücretsiz olarak tedavi etmektedir.

HASTA PROFİLİ VE KAPASİTESİ 1845-1846 yıllarında İstanbul’da çiçek salgını hüküm sürüyordu. Yedikule, Eyüp, Üsküdar gibi uzak yerlerde oturan yoksulların aşı olmak için o sırada Galatasaray’da bulunan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye gelemeyecekleri göz önünde tutularak, şehirde yeni aşı merkezleri kuruldu. Bu sırada Gureba Hastanesi’nin yapımı tamamlanmış fakat hizmete girmemişti. Padişahın 20 Ocak 1846 tarihli iradesiyle hastaneye müstakil olarak bir hekim tayin edildi ve çevre mahallelerde oturanları aşılamak üzere bir aşı merkezi faaliyete geçirildi. Böylece hastane resmen açılıp hasta kabul etmeden çiçek aşısı merkeziyle koruyucu sağlık hizmeti sunmaya başladı. Üsküdar, Beyazıt, Eyüp ve Bezmiâlem Valide Sultan Gureba Hastanesi’ndeki dört aşı merkezinde 2.500 çocuk aşılandı.8

25 Ekim 2010 tarihinde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne devroluncaya kadar; muhtaç, özürlü ve yetim maaşı aldığını gösteren belge, 2022 sayılı Kanuna göre devletten maaş aldığını gösteren belge, 2828 sayılı kanun gereğince, korunmaya muhtaç çocuklar hakkında mahkemece verilmiş karar, vakıf imaretlerinden faydalandığına dair belge getirenler ücretsiz tedavi ve muayene edilmiştir. Bunlar dışında kalan diğer fakir ve garip hastalardan; Sağlık Bakanlığı’na bağlı yataklı tedavi kurumlarında ücretsiz tedavi edileceklere ait belge ile taahhütname istenmiştir. Bu belgeleri getiremeyenlerin beyanına itibar edilerek, teşhis ve tedavileri ücretsiz olarak yapılmıştır. İdari birimce sevki yapılan fakir ve garip hastalardan, 2001 yılında 1.475, 2002 yılında 6.892, 2003 yılında 10.365, 2004 yılında 6.301, 2005 yılında 5.128, 2006 yılında

7

6

8

Açılış iradesinde hastaneye 13 Mart 1847 Cumartesi günü hasta nakledilmesi emredilmiş, ancak hastaların nereden nakledileceği belirtilmemiştir. Genel kanı ilk hastaların

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/59461.asp. Erişim: 16 Haziran 2009.

121

“Vakıf Gureba Hastanesi”, www.turkiye.gov.tr. Erişim: 26 Eylül 2009. Takvim-i Vekayi, no. 297, 18 Safer 1262 [15 Şubat 1846]. ; A. Süheyl Ünver: age, s. 214-217. ; Yeşim Işıl Ülman: age, s. 66.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Yenibağçe’de Kâin Gureba Hastahanesi’nin Yevmiye Jurnalidir, 24 Ağustos 1297 [5 Eylül 1881). BOA. EV. 25086.

122


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Süleymaniye Bimarhanesi’nden getirildiği ve bundan sonra hastalar ile mecaninin ayrıldığı yönündedir.9 Süleymaniye Bimarhanesi’nin 28 Aralık 1847’te boş olması dışında bu bilgiyi kanıtlayacak bir belgeye ulaşamadık.10

bildirmişti.14 Psikolojik sorunları nedeniyle bir süre Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de tedavi gören Bursa Defterdarı Ali Nihat Efendi, ailesinin isteği ile evine götürülmüş, bir süre sonra hastalığı artınca yeniden Tıbbiye’ye yatırılmak istenmişti. Ancak hastanın açık havada gezdirilmesi gerektiği bu nedenle havadar bir yerde bulunan Gureba Hastanesi’ne götürülmesi tavsiye edilmişti. Bunun üzerine Ali Nihat Efendi’nin Gureba Hastanesi’nde bir odaya yerleştirilmesi ve kendisini gezdirmek üzere yanına bir refakatçi verilmesi için irade çıkmıştı.15 Birkaç ay sonra hastanede kalması mahzurlu görülen Ali Nihat Efendi’nin buradan darüşşifaya (muhtemelen Süleymaniye Darüşşifası’na) nakledilmesi istenmişse de ailesinin ısrarı sonucu hastanede kalmaya devam etmişti. Ailesi hastaneye ayda 100 kuruş ödediği halde Ali Nihat Efendi’ye layıkıyla bakılmadığını ileri sürüp şikayet edince Evkaf Nezareti’ne Ali Nihat Efendi devlet memuru olduğundan kendisine özen gösterilmesi gerektiği bildirilmişti.16

İlk açıldığında hastanede 12 koğuşta 201 yatak vardı.11 Açıldıktan birkaç ay sonra, Temmuz 1847’de Beyazıt Camii minaresine yıldırım isabet etmiş ve minareden düşen birkaç taş hemen altındaki kaşıkçı dükkânlarında bulunan iki kişiyi yaralamıştı. Zaptiye Nezareti’nden gönderilen hekim muayene ettiği yaralıları, cerrahları iyi olduğu gerekçesiyle, Gureba Hastanesi’ne göndermişti. Kısa sürede iyileşen bu kişiler Zaptiye Nezareti’ne giderek teşekkür etmişlerdi.12 Bu yıllarda zindanlarda yatan mahkumların tedavi edileceği bir zaptiye hastanesi bulunmadığından hastalanan mahkûmlar Gureba Hastanesi’ne gönderilmekteydi. Vakfiye şartlarına göre hastanede vefat eden mahkumların terekeleri Evkaf Hazinesi’ne yazılırdı. Sonraları yapılan itirazlar sonucu Meclis-i Vâlâ hastanede ölen mahkûmların terekelerinin varislerine ait olduğuna karar verdi.13

Sabık İşkodra Mutasarrıfı Vasıf 1863 yılında hastanede tedavi görmekteydi.17 1864 yılından itibaren Topkapı civarındaki esircilerin evlerinde bulunup da hastalanan esirler Zaptiye Nezareti marifetiyle hastanede tedavi edilmeye başlandı.18

1860’larda akıl hastaları ayrı odalarda yatırılıyordu. Şuuruna halel gelen Edirne Defterdarı Hacı Münip Efendi Gureba Hastanesi’ne gönderilmiş, uzun yıllar başarılı hizmetlerde bulunduğu için ayrı bir odada tedavi edilip bakılması istenmişti. Evkaf Nezareti de adı geçenin ayrı bir odaya yatırılıp tedavi ve istirahatine özen gösterileceğini 9

10 11 12 13

Hastanenin masraflarının belirlenmesi amacıyla, her gün Yenibağçe’de Kâin Gureba Hastahanesi’nin Yevmiye Jurnalidir başlıklı bir çizelge ile Vukuât-ı Hastegân-ı Müslimîn başlıklı ikinci bir çizelge düzenleniyordu. Yevmiye jurnalinde hastanenin tam kadrosu, tayınları, buna göre sarf edilecek erzak mik-

Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti. İstanbul 1327/1911, s. 42. ; Süheyl Ünver: “Süleymaniye Külliyesi’nde Darüşşifa Tıp Medresesi ve Darül’akakire Dair”, Vakıflar Dergisi, sayı.2 (1942), s. 205. ; Şahap Erkoç: “Osmanlı’dan Günümüze İstanbul’da Psikiyatri Kurumları”, İstanbul. Sayı. 48 (Ocak 2004), s. 77. Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı-İstanbul Üniversitesi, İstanbul 2010, s.199. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 31, 35-36. Takvim-i Vekayi, no. 345, 16 Şaban 1263 [30 Temmuz 1847]. BOA. A. MKT. MVL. 68/58, 8 S. 1271 [31 Ekim 1854].

14 BOA. A. MKT. NZD. 312/26, 21 L. 1276 [12 Mayıs 1860]. 15 BOA. A. MKT. MHM. 180/33, 29 Ş. 1276 [22 Mart 1860]. 16 BOA. A. MKT. MHM. 314/56, 16 ZA. 1276 [5 Haziran 1860]. 17 BOA. A. MKT. MHM. 261/4, 29 L. 1279 [19 Nisan 1863]. 18 BOA. A. MKT. MHM. 308/54, 5 RA. 1281 [8 Ağustos 1864].

123


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Vukuât-ı Hastegân-ı Müslimîn. 24 Ağustos 1297 [5 Eylül 1881). BOA. EV. 25086.

124


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

tarı, aydınlanma için kaç kandil olduğu ve bunlara alınması gereken yağ, hastanede kaç hasta bulunduğu gibi bilgiler yer almaktaydı. Vukuât-ı Hastegân-ı Müslimîn çizelgesinde ise o gün hastaneye giren, şifa ile çıkan ve giriş anında vefat eden hastaların isimleri, nereden gönderildikleri ve sayıları bulunmaktadır. Bunlardan 5 Eylül 1881 tarihinde hastanede 149 hasta bulunduğu, 18 hastanın yattığı ve 11 hastanın şifa ile hastaneden ayrıldığı anlaşılmaktadır. 6 Eylül 1881 günü ise hasta mevcudu 146 olup 11 hasta yatmış, 11 hasta şifa ile taburcu olmuş, 3 kişi ise hastaneye giriş sırasında vefat etmiştir. 19

Evkaf Nezareti’nin hazırladığı kadro cetveli ve vakfiye gelirleri dökümü, değerlendirilmek üzere Meclis-i Vükelâ’ya gönderildi. Konuyu görüşen Meclis-i Vükelâ’nın 18 Eylül 1893 tarihli mazbatasında şu hususlar yer aldı: “Evkaf Nezareti, Bezmiâlem Valide Sultan vakıflarından mazbuten idare edilmekte olan hastanede çalışanların maaşlarıyla hastanenin diğer masraflarının senelik toplamının 991.500 küsur kuruşu bulduğunu, erzak-tıbbi ecza ve diğer levazımatın açık eksiltme suretiyle satın alındığını, bu hastane esasen gurebadan olan Müslüman hastaların kabul ve tedavisine mahsus olduğu halde bir zamandan beri başvuran hastalar çoğaldığından özellikle adliye teşkilatından yaralılar, İran tebaasından frengi ve diğer hastalıklara duçar olanların da gelmesiyle izdiham meydana geldiğini, bu durumun devamının sakıncalı olduğunu beyan etmiştir. Hastanenin geliri binanın genişletilmesine elverişli değildir. Evkaf Nezareti bu nedenle askeri hastanelerdeki usullerin tatbik edilmesini, tedavi-ilaçların tertibi ve hazırlanması, hastalara dağıtılması gibi hususların tıpta ihtisası bulunanlardan kurulacak bir heyet marifetiyle bir talimata bağlanması suretiyle şimdiki durumun ıslah edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Yapılan incelemede hastanenin yatak mevcudunun 300’e yükselmiş olduğu anlaşılmıştır. Hastane dışında yapımı kararlaştırılmış olan barakalar bulaşıcı hastalıklara tahsis edilecektir. Hastaneye tahammülünden fazla hasta gönderilmesi İstanbul’da yoksul ve garip hastaların tedavileri için başka hastane olmadığından kaynaklanıyor olsa da hasta izdihamı sağlık kurallarına uymaz. Buna çare bulunması amacıyla Daire-i Askeriye ile Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den birkaç hekimin katılmasıyla bir komisyon kurulmalı ve hastanede sağlık kurallarına uygun olarak ne kadar hastanın tedavi edilebileceği araştırılıp

Zamanla hasta sayısı artınca yatak sayısı 300’e çıkmasına rağmen 19. Yüzyıl sonlarına gelindiğinde yatak yetmemeye başlamıştı. Evkaf Nezareti 6 Şubat 1893 tarihli yazısıyla, hastanedeki izdihamın Zabıta tarafından gönderilen yaralıların uzun süre hastanede kalmalarından kaynaklandığını, yer yokluğu yüzünden hastaneye kabul edilemeyen yoksulların tedavisine belediye daireleri tarafından bir çare bulunması gerektiğini bildirmişti. Durumu görüşen Şûra-yı Devlet adli vakalarda yaralananların durumunu görüşmeyi erteleyip Evkaf Nezareti’nden Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakfında neler olduğunu, bunların nasıl idare edildiğini, hastaneye şartlanmış emlak ve arazinin kimlere kiralanıp bedellerinin ne şekilde alındığını, çalışanlarının sayısı ve maaşlarının miktarını, zabıta tarafından yaralı ve hastaların gönderilip gönderilmediğini, vakıflardan başka ellere geçmiş şeyler var mıdır, hastalara lüzumu olan ilaçlarla ecza nasıl satın alınmaktadır sorularının cevabını ayrıntılı olarak istedi.20 19 BOA. EV. d. 25086, 23 N. – 17 L. 1298 [19 Ağustos-12 Eylül 1881]. 20 BOA. BEO. 182/13609, 23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

125


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ İstatistik Defteri kapağı ve istatistik cetveli. BOA. EV. 28077

sonucu bildirilmelidir.”21 Meclis-i Vükela’nın istediği komisyonun kurulup kurulmadığı hakkında bir belgeye ulaşamadık. Ancak hastanenin sertabip tarafından hazırlanan aylık hasta istatistiklerinde hasta sayısının yine 300 civarında seyrettiği görülmektedir.

desamme-yi kalp (kalp kapağı hastalıkları), beşi iltihab-ı sehâya-yı hâdd (akut menenjit), üçü elem-i asap (nevralji) , ikisi elem-i vereki (siyatalji), biri iltihab-ı hançere-yi hâdd (akut larenjit) tanısıyla tedavi olmuştu.22 Teşrinisani 1309’da (13 Kasım-12 Aralık 1893) hastanede toplam 468 hasta yataklı tedavi görmüştü. Bunların 248’i bir önceki aydan devretmiş, 220 kişinin yatışı yapılmıştı. Hastaların 230’u tam şifa ile hastaneden çıkmış, tedavileri devam etmekte olan 204 hasta bir sonraki aya devredilmişti. Üçüncü Daire-i Belediye Hastanesi’nden gönderilmiş bir hastada bulaşıcı hastalık tespit edilmişti.23 Kânunuevvel 1309’da (13 Aralık 1893-12 Ocak 1894) ise; 250 kişi ayakta tedavi olup

Teşrinievvel 1309’da (13 Ekim-12 Kasım 1893): önceki aydan 273 hasta devretmiş ilaveten 445 hasta girişi yapılmıştı. Kabul edilen hastalardan bulaşıcı hastalık tespit edilen iki kişi derhal Üçüncü Daire-i Belediye Hususi Hastanesi’ne gönderilmişti. Tedavi gören toplam 718 hastanın 415’i tam şifa ile taburcu edilmişti. Kalan 303 hastanın, 9’u yolda veya hastaneye girişlerinde, 46’sı ise tedavi görürken vefat etmişti. 248 hasta bir sonraki aya devredilmişti. Hastalardan sekizi âfât-ı

22 BOA. EV. d. 28077, 3 RA.-3 C. 1311 [14 Eylül-12 Aralık 1893]. 23 BOA. Y. MTV. 89/68, 13 B. 1311 [18 Ocak 1894].

21 BOA. MV. 76/43, 7 RA. 1311 [18 Eylül 1893].

126


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

reçetesi verilmişti.24 Kânunusani 1309’da (13 Ocak-12 Şubat 1894) hastanede toplam 876 hasta yataklı tedavi görmüştü. Bunların 320’si bir önceki aydan devretmiş, yeni yatan hasta sayısı 556’ya yükselmişti. Hastaların 496’sı tam şifa ile hastaneden ayrılmış, tedavileri devam etmekte olan 271 hasta bir sonraki aya devredilmişti. Bunlar arasında bulaşıcı hastalığa yakalanmış üç hasta bulunmaktaydı.25

emraz-ı ihtimariye ve hummiye (ateşli hastalıklar?) yer almaktadır. Onu emraz-ı sadriye (göğüs hastalıkları), emraz-ı mecari-i hazmiye (sindirim yolları hastalıkları), emraz-ı cerrahiye (cerrahi hastalıklar), emraz-ı efrenciye ve emraz-ı cildiye (frengi ve deri hastalıkları) izlemektedir. Frengi vakalarının çokluğu dikkati çekmektedir. Ölüm nedeni hastalıkların başında göğüs hastalıkları bulunmakta ve ardından sindirim sistemi hastalıklarıyla ile 26 ateşli hastalıklar gelmektedir.

Sertabip Mirliva Ahmed Paşa’nın 13 Mart 1889 tarihinde Evkaf Nezareti’ne sunduğu yıllık istatistiklerde daha ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. 1304 Rumi yılı (13 Mart 1888-12 Mart 1889) istatistiği aylara göre hasta sayılarını vermekte, tedavi edilenlerin hastalıklarını ve ek tedavi olarak uygulanan key (dağlama) işlemlerini hastalıklara göre bildirmektedir. Aşağıdaki tablolardan hastanenin aylık mevcudunun ortalama 6.000 civarında olduğu anlaşılmaktadır. Poliklinik başvuruları ise 400 civarındaydı. Hastalık sıralamasının başında

1892 yılında hastane 300 yatakla çalışıyordu. Dört hekim ile bir cerrah (haftada 4 gün) ve bir de göz hastalıkları hekimi (haftada 2 gün) vardı. Toplam çalışan sayısı 150 idi. Yılda altı-yedi bin hasta yatarak tedavi görüyordu. Bir hastanın günlük maliyeti 10-12 kuruştu, ölüm oranı ise %10’du.27 26 BOA. Y. PRK. EV. 1/62, 11 B. 1306 [13 Mart 1889]. Bu istatistikte yer alan key işlemleri için bk. Bu kitabın Modern Hastaneye Geçiş Bölümü-İlk Klinikler-Cerrahi Kliniği. 27 Apéry, Pierre: “Hopital de la Charité”, Annuaire Oriental de Médecine et de Pharmacie. 1ère Année 1892. A Christidis et C. Editeurs Constantinople, s. 376-377.

24 BOA. Y. MTV. 90/1, 1 Ş. 1311 [7 Şubat 1894]. 25 BOA. Y. MTV. 91/77, 28 Ş. 1311 [6 Mart 1894].

1304 Rumi Yılında (13 Mart 1888-12 Mart 1889) Hastaların Durumu Aylar

Tabela Mevcudu

Poliklinik

Giriş-Vefat

Vefat

Taburcu

Yatış

Mart

7.110

450

10

75

425

534

Nisan

6.212

380

12

73

421

324

Mayıs

4.031

356

8

50

294

290

Haziran

4.577

518

10

47

298

432

Temmuz

5.437

426

14

40

515

581

Ağustos

6.282

393

16

37

510

605

Eylül

6.494

418

13

52

610

637

Ekim

6.024

487

10

37

495

547

Kasım

7.194

516

11

70

464

585

Aralık

7.629

450

12

66

455

534

Ocak

7.566

369

8

80

394

482

Şubat

6.363

501

7

71

431

472

TOPLAM

74.923

5.264

131

698

5.312

6.123

127


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1304 Rumi Yılında (13 Mart 1888-12 Mart 1889) Hastalıklara Göre Dağılım Taburcu

Tedavide Vefat

Toplam

Emraz-ı dimagiye ve şevkiye ve asabiye (beyin, omurilik ve sinir hastalıkları)

137

33

170

Emraz-ı sadriye (göğüs hastalıkları

986

250

1.236

Emraz-ı kalp ve deveran-ı dem (kalp ve kan dolaşımı hastalıkları)

57

15

72

Hastalıklar

Emraz-ı mecari-i hazmiye (sindirim yolları hastalıkları)

771

152

923

Emraz-ı bevliye ve kilyeviye (böbrek ve idrar yolu hastalıkları)

38

20

58

Emraz-ı hareket ve iradet ve ?

184

2

186

1.566

136

1.702

108

16

124

Emraz-ı ihtimariye ve hummiye (ateşli hastalıklar ?) Emraz-ı bünyeviye (bünyevi hastalıklar) Emraz-ı cerrahiye (cerrahi hastalıklar)

522

48

570

Emraz-ı cildiye (deri hastalıkları)

224

4

228

Emraz-ı efrenciye (frengi hastalıkları)

400

12

412

Emraz-ı seretaniye (kanser hastalıkları)

9

------

9

İnhiraf (?)

118

2

120

Hitan (Sünnet)

76

------

76

Şeyhuhet (Yaşlılık)

28

8

36

Duhulü anında huruc (başvurusu kabul edilmeyen)

88

------

88

Bilâ teşhis duhulü anında vefat (başvurduğunda teşhis konmadan vefat eden)

------

------

131

YEKUN

5.312

698

6.141

Bir sonraki seneye kalan

------

------

209

1893-1895 yıllarında İstanbul’da devam etmekte olan kolera salgını nedeniyle Gurebayı Müslimin Hastanesi’ne gelen hastalarda artış olmuş, mevcut koğuşlarda boş yatak kalmadığından 7 Ocak 1894 Pazar günü müracaat eden iki hasta kabul edilmemiş, hastalıklarının ağır olduğu anlaşılınca tedarik edilen iki yataklı bir yere yatırılmıştı. Hastaneye gelen çaresizlerin boş yer olmadığı için kabul edilmedikleri Padişah’ın kulağına gitmiş ve Babıâli’ye icabına bakılmasını ve gelişmelerin bildirilmesini emretmişti.28 Sadaret ile Evkaf Nezareti arasındaki yazışmalar sonunda, yer yokluğu yüzünden Gureba Hastanesi’ne kabul edilemeyen yoksul hastalara bir çare olmak

üzere inşa olunmakta bulunan Dârülaceze’de yapılması planlanan hastaneler yerine, masrafı Dârülaceze akçasından ödenmek üzere 300400 yataklı bir hastane yapılmasına karar verilmişti. Fakat Dârülaceze’de yapılması planlanan 50’şer yataklı iki hastanenin biri tamamlanmıştı diğerinin de yapımı devam etmekteydi. Tasarlanan hastanenin Dârülaceze arsasına ilaveten yapılması mümkün değildi. Bunun üzerine Dârülaceze ile Okmeydanı’ndaki askeri hastane barakaları arasında uygun bir yere yeniden 120 yataklı bir hastane yapılması gündeme geldi. Bu hastanenin yapımında Haseki Nisa Hastanesi’nin pavyon tarzındaki yapılanmasının örnek alınması, her biri 20 yataklık altı ahşap baraka ile ameliyat yeri, memurin dairesi, mutfak, hamam ve çamaşır-

28 BOA. BEO. 342/25625, 7 B. 1311 [14 Ocak 1894].

128


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

hane yapımı için 4.280 lira masraf gerektiği anlaşılmıştı. Bu hastanenin yapılması halinde Dârülacezede başka hastane yapmaya ihtiyaç kalmayacaktı.29

lup 3 yatağın Zaptiye Nezareti’nden gönderilecek hasta ve yaralılara ayrılmasını emretmişti.31 Birkaç ay sonra Gureba-yı Müslimîn Hastanesi’nde 10 adet boş yatak olduğu halde 30’dan fazla hasta başvurunca durumu ağır olanlar yatırılmış diğerleri kabul edilmemişti. Sadaret Şehremaneti’nden bu duruma bir çare düşünülmesini istedi.32 Nitekim sonraki yıllarda Kazasker’de arabacı Zenci Mehmed tarafından yaralanan arabacı Emrullah’ın hastanede tedavi edilmesi, Zaptiye Nezareti kontenjanının devam ettiğini göstermektedir.

Hasta yoğunluğu ileriki yıllarda da devam etti. Hasta profilinin esasını mahallelerden ve hanlardan ilmühaberle gönderilenler, tedavi olmak üzere hükümete başvuran kimsesiz, evsiz ve kudretsiz Müslümanlar ile adli vakalarda yaralanan yoksul Müslümanlar teşkil ediyordu. Evkaf Nezareti hastanedeki 300 yatağın tamamen dolu olduğunu, boş yer olup olmadığı sorulmadıkça Şehremaneti ve Zaptiye Nezareti tarafından hasta gönderilmemesini önermişti.30 Zaptiye Nezareti de cevap olarak; kimsesiz, evsiz ve kudretsiz Müslümanların tedavi olmak üzere hükümete başvurduklarınında, bunları tedavisiz bırakmanın hükümetin şanına yakışmayacağını, her hasta çıktığında adli vakalarda ve kazalarda yaralanan olduğunda, hastanede boş yatak olup olmadığını öğrenmek üzere, bir saat mesafedeki hastaneye memur göndermenin eleman azlığı yüzünden bir eziyet olacağını bildirdi. Üstelik yaralıların acilen tedavi edilmeleri şarttı. Bu gerekçelerle Hükümet tarafından gönderilecekler için hastanede 3 yatak ayrılmasını talep etti. Rum ve Ermeni Hastaneleri’nin çevredeki Müslümanlardan yaralanan olduğunda yatak olmasa bile “yatak yoktur” demeyip bulup buluşturarak daima onları kabul ve tedavi ettiklerini emsal gösterdi. Oysa Müslüman bir hamal sırtında yüküyle köprüden geçerken düşüp ayağını kırmış ve yer yok gerekçesiyle Gureba-yı Müslimîn Hastanesi’ne kabul edilmeyerek iade edilmişti. Zaptiye Nezareti’nin bu yazısından sonra Sadaret Evkaf Nezareti’ne, bundan sonra yatak sayısının 297 olarak tutu-

Hastane sertabibinin hazırladığı istatistiğe göre 1896 yılında hastaneye 6.136 hasta yatırılmış, bunların 5.073’i tam şifa ile taburcu olmuş, 273 hasta da bir sonraki yıla kalmıştı.33 Bu istatistikte ölenlerin sayısı bildirilmemekteyse de matematiksel olarak hesaplandığında 791 hastanın vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Aynı sene Hıfzıssıhhat-i Umumiye Müfettişi Bonkowski Paşa, artan başvuruların karşılanabilmesi için hastane bahçesine yeni bir bina yapılmasını teklif etmiş, Sadaret de konuyu Evkaf Nezareti’ne bildirmişti.34 1897 yazında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye kliniklerinin kapatılması gündeme gelince Evkaf Nezareti bu klinikler kapatılırsa Gureba-yı Müslimîn Hastanesi’ne başvuranların artacağına işaret ederek hastanede yer bulunmadığından bu kliniklerin kapatılmasının doğru olmayacağını bildirdi.35 Hastaneye İstanbul dışındaki vilayetlerden de hasta gönderilmekte fakat boş yer olmadığı için hastalar açıkta kalmaktaydı. Üstelik mem31 BOA. BEO. 906/67931, 7 N. 1314 [9 Şubat 1897]. ; BEO. 910/68214, 18 N. 1314 [20 Şubat 1897]. 32 BOA. BEO. 1010/75732, 23 R. 1315 [21 Eylül 1897]. 33 BOA. Y. MTV. 156/65, 4 Z. 1314 [6 Mayıs 1897]. 34 BOA. BEO. 746/55891, 5 N. 1313 [19 Şubat 1896]. 35 BOA. BEO. 1065/79812, 12 S. 1315 [13 Temmuz 1897].

29 BOA. DH. MKT. 239/37, 27 L. 1311 [3 Mayıs 1894]. 30 BOA. BEO. 905/67841, 4 N. 1314 [6 Şubat 1897].

129


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

leketlerine dönmeleri için yol parası verilmekteydi. Bunun önüne geçilebilmesi için Evkaf Nezareti’nin, hastanede boş yer olup olmadığının telgrafla sorulduktan sonra alınan cevaba göre hareket edilmesi önerisi benimsendi. Hicaz, Suriye, Bağdat, Erzurum, Ankara, Cezayir, Selanik, Sivas, Trablusgarp, İşkodra, Edirne, Beyrut, Yemen, Trabzon, Diyarbakır, Bitlis, Konya, Zor, Çatalca, Hüdavendigâr (Bursa), Kastamonu, Van, Basra, Manastır, Kudüs, Yanya, Kosova, Mamuretülaziz (Elazığ), Musul, Adana, Bingazi, İzmir vilayetlerine bu yolda hareket edilmesine dair yazılar gönderildi.36

kimsesizlerin kabul edildiğine dikkat çekti.40 Gureba Hastanesi başhekimi, hastanede yatmakta bulunan ve tedavi edilmesi mümkün olmayan 150 civarındaki hastadan 30 kadarının Dârülaceze’ye naklinde ısrar edince. Dahiliye Nezareti Evkaf Nezareti’ne, Dârülaceze bir hastane olmadığından oraya hasta yollamanın mümkün olmadığını bildirdi.41 1899 yılında büyük, küçük 22 koğuşu olan hastane 300 yatak üzerine tertip edilmişti fakat payitahtta yoksul ve çaresiz Müslümanların başvurabileceği başka bir hastane bulunmadığından, özellikle kış aylarında hasta sayısı artmaktaydı. Gelen hastaları reddetmek mümkün olmadığından, yer yatakları yapılıyor ve hasta sayısı 350’ye kadar çıkıyordu.42

Dârülaceze faaliyete geçtikten sonra Haseki ve Gureaba Hastanelerinde tedavilerinin mümkün olmadığı anlaşılanların, uzun süre hastanede yatırılacak olurlarsa diğer hastalara yer kalmayacağı gerekçesiyle, aceze kapsamına alınarak Dârülaceze’ye gönderilmeleri kararlaştırıldı.37 Dârülaceze Müdüriyeti, bu durumun kurumun masrafını artıracağını, esasen Dârülaceze Nizamnâmesi’ne de aykırı olduğunu ileri sürerek böyle hastaların gönderilmemesini istedi.38 Buna karşılık Evkaf Nezareti, Dârülaceze’nin bunun gibi maluller ve aceze için hizmete girdiğini hatırlattı ve tedavileri mümkün olmayanların Dârülaceze’ye kabul edilmesinde ısrar etti. Dârülaceze Müdüriyeti, Tese’ülün Men’ine Dair Nizamname’nin 2. maddesine göre39 Dârülaceze’ye kimsesiz İstanbulluların, Dârülaceze Nizamname-i Dahilisi 14. maddesindeki kabul şartı çerçevesinde de, İstanbul ahalisinden ve İstanbul’da oturan muhacirlerden malûl, felçli, sakat olan

İyileşme sürecinin yavaşlığı nedeniyle hastalar uzun süre yattığı için hastanede boş yatak bulunmaması sorunu bir türlü aşılamıyordu. 1906 yılında başvuranlar yatak olmadığı için hastaneye kabul edilmediklerinde bu sıkıntının Zaptiye Nezareti’nden sevk edilen yaralılardan kaynaklandığı ileri sürülmüştü. Zaptiye Nezareti, mahkûmlara ait Hapishane-i Umumi’nin çeşitli olaylarda dövülen, yaralanan kişileri kabul etmesi nizamlara aykırı olduğundan bunların mecburen hastaneye gönderildiğini bildirmişti. Şûra-yı Devlet bundan böyle Zaptiye Nezareti’nden yaralı gönderilmemesine karar verdi. Yaralıların Gülhane Seririyat Hastanesi’ne ve buna emsal hastanelere gönderilmesini uygun buldu. Ayrıca gureba ve aceze olanların tedavileri belediyenin görevleri arasında bulunduğundan 40 BOA. DH. MKT. 2338/41, 20 Z. 1317 [29 Nisan 1900]. Dârülaceze Nizamname-i için bk. Nuran Yıldırım: İstanbul Darülaceze Müessesesi Tarihi. Darülaceze Vakfı Yayını, İstanbul 1996, s. 365. 41 BOA. DH. MKT. 1163/60, 21 RA. 1325[4 Mayıs 1907]. 42 Besim Ömer: “Gureba-yı Müslimin Hastanesi”, Nevsâl-i Âfiyet. İstanbul Âlem Matbaası-Ahmed İhsan ve Şürekâsı, 1315 [1899], s. 93-94.

36 BOA. DH. MKT. 2089/78, 25 M. 1316 [15 Haziran 1898]. 37 BOA. ŞD. 2690/23. Dârülaceze Komisyon-ı Dahilisi’nin 17 Ş. 1315 [11 Ocak 1898] tarihli yazısı. 38 BOA. DH. MKT. 2315/103, 7 ZA. 1317 [9 Mart 1900]. 39 Tese’ülün Men’ine Dair Nizamname için bk. Nuran Yıldırım: İstanbul Darülaceze Müessesesi Tarihi. Darülaceze Vakfı Yayını, İstanbul 1996, s.361.

130


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hastanenin büyük eşyasının dezenfekte edilmesi için gönderildiği Gedikpaşa Tebhirhanesi. N. Yıldırım dia arşivi.

Şehremaneti tarafından İstanbul’un uygun yerlerinde hastaneler yaptırılması için gereken masrafın hesaplanıp Babıâli’ye bildirilmesi istendi. Fakat Gülhane Seririyat Hastanesi, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den mezun olanların bilgilerini geliştirmeleri amacıyla açılmış bir staj hastanesi olduğunu ileri sürüp, “yeni mezun hekimler yaralılardan bir şey öğrenemez” gerekçesiyle bu talebi reddetti.43

ğundan gerekirse civar mahallelerin eşyaları da dezenfekte edilebilirdi. Ama önce hastaneye yatacak bütün hastaların çamaşırları dezenfekte edilmeliydi.45 Bonkowski Paşa’nın bu önerilerinin hemen ardından hastane bahçesine yaptırılacak barakaların 19 Haziran 1894 tarihli planında, bir de etüv binası bulunduğu görülüyor. Etüv makinesi için yapılan küçük binanın tam ortasına yerleştirilecek etüv makinesinin iki tarafında, biri kirli ve biri temiz olmak üzere iki oda bulunmaktadır.46 Buraya Tersane-i Âmire tezgâhlarında imal edilmiş olan büyük boy bir etüv makinesi yerleştirilmiş ve bedeli olan 200 lira Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı tarafından ödenmiştir.47 Tebhir makinesi Bahriye Nezareti’nden görevlendirilen çarkçılar tarafından çalıştırılırdı. Gureba Hastanesi tebhir makinesi memuru İsmail Efendi 1903 yılında Bahriye Çarkçı Mülazımıevvelliğinden yüzbaşılığa terfi etmişti. Bu nedenle maaşına ve tayınına zam yapılması gerekiyordu. Fakat Evkaf Nezareti bütçenin bunu karşılamasının mümkün ol-

Hastaların elbiseleri, yatak çarşafları gibi malzemeyi dezenfekte etmek üzere, hastanede ne zaman alındığını tespit edemediğimiz küçük bir tebhir (etüv) makinesi kullanılmaktaydı. 1893 kolera salgını başladıktan sonra hasta yoğunluğu artınca, yorgan-yatak gibi büyük eşyanın dezenfekte edilmesi de eklenince bu küçük tebhir makinesi yetersiz kalmıştı. Büyük eşya Gedikpaşa Tebhirhanesi’ne gönderilip orada dezenfekte ettiriliyordu.44 Hastaneyi teftiş eden Bonkowski Paşa daha büyük bir etüv makinesi tedarik edilmesini ve çamaşırhane önündeki arsaya etüv makinesi için ayrıca bir yer yapılıp çamaşırların yıkanmadan önce etüv makinesinden geçirilmesini tavsiye etti. Üstelik burası sokağa yakın oldu-

45 BOA. DH. MKT. 2066/107, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894]. 46 BOA. Plan Proje Kroki, 283, 25 ZA. 1323 [21 Ocak 1906]. 47 Nuran Yıldırım: “Tersane-i Amire Fabrikaları’nda Tebhir Makinası/Etüv Üretimi, ve Kullanımı”, Dünü ve Bugünü ile Haliç Sempozyumu Bildirileri, 22-23 Mayıs 2003. Ed. S. F. Göncüoğlu, Kadir Has Ünv. Yay. İstanbul 2004, 421-431.

43 BOA. DH. MKT. 1073/38, 29 S. 1324 [24 Nisan 1906]. 44 BOA. A. MKT. MHM. 593/2, 2 CA. 1311 [11 Kasım 1893].

131


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

madığını bildirerek İsmail Efendinin Bahriye Nezareti’ne iade edilmesini ve yerine mülazımıevvel rütbesinde başka bir tebhir memurunun tayin edilmesini istemişti.48 1906 yılında hastanenin etüv makinesi memuru Bahriye Yzb. İsmail Efendinin tayınına zam yapılması onun hastanede çalışmaya devam ettiğine işaret ediyor.49 Tebhir memuru, tebhir makinesini ve tebhirhane binasının içini dışını temiz tutmakla görevliydi. Yatan hastaların elbiseleriyle, yatak takımlarını haftada en az üç gün ve gerektiğinde her gün dezenfekte ederdi. Ayrıca tebhir makinesinin tamirini yapar ve her gün hastaneye gelirdi (Ek III, 25. Madde).

Zamanla yapılan ilavelerle hasta sayısı giderek arttır. 1942 yılında yataklı tedavi görenlerin sayısı 6.981'e yükselmiş bunların 3.445’i şifa bulmuş, 430’u vefat etmişti. 1960 yılında 3.851 kişi yatmış ve 50.283 poliklinik yapılmıştır. 1965’te ise 3.442 kişi yatmış ve 66.254 poliklinik yapılmıştı.53

KOLERA SALGINLARI VE HASTANE Hastane açıldığı sırada İstanbul’da kolera salgını vardı. 1849 yılına kadar süren bu salgında sokaklardan toplanan koleralılar Gureba Hastanesi’ne yatırıldı.54

İstanbul’da frenginin yaygın olduğu 1913 yılında tüccar Ali el-Kâtipzadeler, yoksul frengililerin tedavi olabilmeleri için Gureba Hastanesi’ne, oldukça pahalı olan Salvarsan ilacından bağışlamıştı. Evkaf Nezareti de ilânlar vererek frengiye yakalanmış olan fakirlerin her cuma günleri hastaneye gelip ücretsiz olarak iğnelerini yaptırabileceklerini ilân etmişti. Yenibağçe Gureba Hastanesi muayenehanelerine 1925 yılında bir zührevi hastalıklar dispanseri ilave edildi.50 Ertesi sene hastaneye 2.636 kişi yatmış, bunların 2.430’u şifa, iyilik ve haliyle taburcu olmuş, 206’sı da vefat etmişti.51 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bazı klinikleri hastaneye yerleştirilince hastanedeki 250 yataktan 136’sı Tıp Fakültesine tahsis edildi, 114 yatak da hastaneye başvuracak yoksul ve kimsesizlere bırakıldı.52

Gureba Hastanesi’nde Koleralılar, 1848 Sene

Ay

Yatış

Şifa

Ölüm

Tedavi Altında

1848

3-31 Ocak

79

36

33

10

1848

31 Ocak 15 Şubat

24

17

17

Temmuz

31

18

13

TOPLAM

134

71

63

1848

24 Aralık 1892’de Trabzon şehriyle ile Erzurum ve Van vilayetlerinin sınıra yakın yerlerine bulaşan koleranın yaz mevsiminde yayılması ihtimaline karşı bahar mevsimi gelmeden alınacak tedbirleri uygulamak üzere, Sıhhıye Müfettiş-i Umumisi Kimyager Bonkowski Bey başkanlığında Selanik Hastanesi etıbbasından Kolağası Hasan ve Dersaadet Gureba Hastanesi sivil hekimlerinden Cemal Efendilerden ibaret bir komisyon kurulmuştur.55

48 BOA. BEO. 2089/156644, 15 RA. 1321[11 Haziran 1903] 49 BOA. DH. MKT. 1077/31, 13 RA. 1324 [7 Mayıs 1906]. 50 Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı-İstanbul Üniversitesi, İstanbul 2010, s. 113, 116. 51 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 44. 52 BCA. Sayı.---, Dosya. 19910, Fon Kodu. 30.10.0.0, Yer No. 178.226.10, Tarih. 30.06.1938. Vakıflar Umum Müdürlüğü’nün 22 Haziran 1938 tarihli yazısı.

Kolera daha çok toplumun yaşam standardı düşük katmanlarında yayılan bir hastalık 53 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 55, 90-91, 108. 54 Yeşim Işıl Ülman: Gazette Medicale de Constantinople ve Tıp Tarihimizdeki Önemi. Doktora Tezi. İstanbul 1999, 154-155. 55 BOA. BEO. 127/9498, 4 C. 1310 [24 Aralık 1892].

132

10


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Bonkowski Paşa’nın hastane hakkındaki, raporu. BOA. DH. MKT. 2066/107.

133


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

olduğundan, Ağustos 1893’te başlayan salgında hastaneye pek çok kolera vakası geldi. 1894 Şubatında mahalle imamından aldığı ilmühaberle hastaneye başvuran Rençber İbrahim hastaneye kabul edilmemiş, odasına dönünce ölmüştü. Yapılan tahkikatta, muayene edildiğinde koleralı olduğu anlaşılmasına rağmen hastaneye kabul edilmediği anlaşılmıştı. Bundan sonra hastaneye müracaat edecek koleralıların hastane civarında kiralanan evde tedavilerine başlanması, burada yer olmadığında muayene eden tabibin hastalığın mahiyetini bildiren bir raporla beraber hastayı mensup olduğu belediye dairesine göndermesi istenmişti. Evkaf Nezareti ve Şehremaneti’ne bu konuda gösterilen rehavet ve lakaydi hastalığın genişlemesini istemek demek olacağı, koleralılar için kiralanmış olan eve yatırılmamasının caiz olmadığı, hiç olmazsa belediye dairesine bilgi verilmesi gerektiği, bütün bunların hastane sertabibinin birkaç defa görülen uygunsuz hareketlerine devam ettiğini gösterdiğinden icabının yapılması istenmişti. Evkaf Nezareti de hastane başhekimliğine böyle bir uygunsuzluğa meydan verilmemesini ihtar etmişti. Kasım 1893’te bir gecede üç kişinin koleraya yakalanması üzerine hastane, Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu üyesi Dr. Stéculis nezaretinde, Tebhirhaneler Müfettişi Eugen Mondragon marifetiyle dezenfekte edildi. Dr. Stéculis Şehremaneti’ne gönderdiği raporda hastanedeki gözlemlerini dile getirdi. Hastanedeki yataklardan dezenfeksiyonu sağlamak amacıyla yaktırılanların yerine yenileri yaptırılmaktaydı. Hastanedeki tebhir makinesi küçüktü. Vakfiyenin müsaadesi nisbetinde hastalara verilen yemek ıslaha muhtaçtı. Hastanede çalışan hekim sayısı toplam altı kişiydi. Koleralılar için kiralanmış olan ev darlığı yüzünden değiştirilmeye çalışılıyordu.

Tuvaletler ise sifonlu olarak yeni usulde yaptırılmalıydı.56 Bu sırada hastane kolera hastaları yüzünden kordona alınmıştı. Fakat bu defa da diğer yoksul hastalar kordon nedeniyle hastaneye kabul edilmeyip açıkta kalıyordu. Şehremaneti koleralı koğuşa yatırılan hastalarla onlara bakan hademelerin ihtilattan men edilmeleri devam etmek şartıyla kordonun kaldırılıp normal hasta kabulüne başlanmasını, sirayet endişesini tamamen ortadan kaldırmak için kordon kaldırılmadan önce hastanenin Dezenfektör Mondragon marifetiyle bir kere daha dezenfekte edilmesini önermişti. Padişah bu gibi hususların Şehremaneti’nde kurulmuş olan Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu kararıyla icra olunup Padişaha bilgi verilmesi gerektiğini irade etmişti.57 Bu arada hastane idaresinin kordonun kalkması için iki kolera hastasını bildirmediği anlaşılınca Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu, Sertabip Ahmed Paşa’nın cezalandırılmasını istedi. Koleralılar ve onlarla temas eden hastabakıcılar ayrı bir koğuşa konarak tecrit edildi ve hastane dezenfekte edildi.58 Evkaf Nezareti, aralık ayı başlarında hastaneye yatan fakat sonradan kolera olduğu anlaşılanların, ait oldukları belediyelerin açtığı geçici kolera hastanelerine gönderilmelerini istedi. Fakat belediye daireleri, bu hastaları yer olmadığı gerekçesiyle reddediyordu. Bunun üzerine, Şehremaneti Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu 11 Aralık 1893 tarihli toplantısında, Gureba Hastanesi’ne adi hastalık nedeniyle başvurup da koleraya yakalandıkları anlaşılanların hastanede tedavi edilmeleri için 56 BOA. A. MKT. MHM. 593/2, 2 CA. 1311 [11 Kasım 1893]. 57 BOA. Y. PRK. BŞK. 33/100, 6 CA. 1311 [15 Kasım 1893]. ; İ. HUS. 1311/CA-11, 6 CA. 1311 [15 Kasım 1893]. 58 BOA. BEO. NGG. d. 685/423, 3 CA. 1311 [12 Kasım 1893]. ; BEO. NGG. d. 685/426, 4 CA. 1311 [13 Kasım 1893].

134


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bir koğuş veya münasip bir yer ayrılmasını, burada çalışacak hekimler ve hademelerle diğer ihtiyaçların temin edilmesini kararlaştırdı. Evkaf Nezareti bu karara itiraz ederek hastanede koleralılara ayrılmış özel bir yer olmadığından Üçüncü Daire-i Belediye’nin kolera hastanesine kabul edilmeleri gerektiği bildirdi. Oysa bu sırada salgın şiddetini artırmıştı ve Üçüncü Daire-i Belediye’nin kolera hastanesi koleralılarla dolup taşmış durumdaydı. Gureba Hastanesi’ne başvuran ve koleralı olduğu anlaşılanların kendi belediye dairelerine iade edilmeleri ilk tedavilerinin ertelenmesi demekti, üstelik durumlarının ağırlaşmasına neden olacaktı. Bu nedenle uygun bulun-

madı. Gureba Hastanesi zaten kolera ile bulaşık olduğundan Şehremaneti Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu hastanede koleralılara bir koğuş veya uygun bir yer tahsis edilerek tedavi edilmeleri gerektiğini vurguladı. Evkaf-ı Hümayun Nezareti 14 Aralık 1893 tarihli cevabında; Hastanede koleralılara ait bir yer olmadığı için bunların açıkta kaldıklarını, hastanede koleralılara ait bir yer olsa bile hastane etıbba ve hademesinin hem koleralılara hem de hastanedeki diğer hastalara bakamayacaklarından koleralılar için ayrıca hekim ve hademe tayin edilmesine ihtiyaç olduğunu, diğer levazımat için de tahsisat gerektiğini bildirildiğini iletti. Vakfiye gelirlerinin böyle 135

~ Hastane bahçesine yapılmak istenen barakalar. BOA. Plan Proje Kroki, 283.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bir masrafı karşılayacak durumda olmadığını ekleyerek “illet-i adiye olarak hastaneye sevk edilip illet-i müthişe ile musab oldukları anlaşılanların” Üçüncü Daire-i Belediye Hastanesi’ne kaldırılmaları isteğini tekrar etti, koleralıların açıkta kalmamaları için buna izin verilmesini istedi. Bu cevap üzerine 16 Aralık 1893 günü toplanan Şehremaneti Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu; Rum ve Ermeni Hastanelerinin koleralılara mahsus yerler ayırıp koleralıları kabul etmekte olduğunu hatırlattı. Gureba Hastanesi'nin zaten koleralılar nedeniyle bulaşık olduğu ve bir koğuşunun ayrılması mümkün göründüğü halde hastane tababetince bu derece ısrar gösterilmesine ve Evkaf Nezareti’nce dahi bu imkânın takdir edilmemesine teessüf etti. Hastaneye adi hastalıkla gelen ve sonradan koleralı olduğu anlaşılanlara bir koğuş ayrılması için Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne kesin emir verilmesi lüzumuna işaret etti. Bu yazışmaları değerlendiren Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ, 27 Aralık tarihli mazbatasıyla Gureba Hastanesi’ne adi hastalık sebebiyle başvurup yatırıldıktan sonra koleralı olduğu anlaşılanların, Evkaf-ı Hümayun Nezareti’nce hastane bahçesine inşa ettirilecek barakalara nakledilip tedavi edilmelerini uygun gördü ve aynı gün çıkan irade ile bu barakaların yaptırılması emredildi.59

kulağına gitmiş ve bu konunun Babıâli’ce icabına bakılmasını emretmişti.60 Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 8 Ocak 1894 tarihli plandan hastane bahçesine 20 yataklı bir baraka yapılmak için girişimde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Planda görüldüğü gibi bu barakanın bir ucunda iki oda, diğer ucunda bir oda, iki tuvalet ve bir banyo vardı.61 Barakaların yapımı hakkındaki yazışmalar sürerken, kolera hız kesince Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ barakalara ihtiyaç kalmadığına karar vermiş, eğer Gureba Hastanesi’nde kolera çıkarsa koleralı hastaların nakledilmesi için şimdilik hastane yakınlarında münasip bir ev kiralanarak geçici bir kolera hastanesi kurulmasını ve ileride hastanenin bir şubesi olarak kullanılacak şekilde esaslı bir bina yapılması için gerekli keşfin yaptırılmasını ve planlarının hazırlanmasını istemişti. 5060 bin kuruşa mal olacak ve Padişahın yardımıyla yapılacak yeni kârgir hastane binası için gerekli hazırlıkların başlatılmasına karar verilmişti. Bu karar üzerine Evkaf Nezareti 16 Ocak 1894 tarihli yazısıyla hastane yakınında bir ev kiralandığını bildirdi. Ayrıca inşa edilmesi istenen kârgir binanın 95.187 kuruşa yapılacağına dair keşif defteri ile planlarını Sadaret’e gönderdi. Padişah da binanın yapılması için gereğinin yerine getirilmesini emretti.62

Bu sırada Gureba Hastanesi’nde boş yatak kalmamıştı. Bu nedenle hastaneye başvuran iki hasta kabul edilmemiş fakat durumlarının ağır olduğu anlaşılınca tedarik edilen iki yataklı bir yere yatırılmışlardı. Evkaf Nezareti’nin hastane yakınında kiralamış olduğu evde kolera olduğundan şüphelenilenler müşahede altında tutuluyordu. Hastanenin yersizlik nedeniyle hasta kabul edemediği Padişahın

26 Nisan 1894’te kolera salgınının tamamen söndüğü açıklandıysa da hastaneyi teftiş etmek üzere Serkimyager-i Hazret-i Şehriyari ve Hıfzıssıhha-i Umumi Müfettişi Bonkowski Paşa gönderildi. Bonkowski Paşa 29 Nisan 1894 tarihli raporunda hastalar için bir müşahede barakası yapılmasını önerdi, ayrıca şu 60 BOA. İ. HUS. 1311/B-06, 4 B. 1311 [11 Ocak 1894]. 61 BOA. Plan Proje Kroki, 273, 1 B. 1311 [8 Ocak 1894]. 62 BOA. İ. EV. 1311/B-06, 12 B. 1311 [19 Ocak 1894].

59 BOA. İ. EV. 1311/C-10, 21 C. 1311 [30 Aralık 1893].

136


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hastane bahçesine yapılmak üzere planlanan barakalar. BOA. Plan Proje Kroki, 282.

137


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

tespitlerde bulundu; Hastaneye yatacak bütün hastaların çamaşırları dezenfekte edilmeli, helaların iç ve dış yollarında bulunan tuğlalar her türlü maddeyi emdiğinden sökülüp yerine çimento veya sert taşlar döşenmelidir. Helaların sifonları varsa da su yoktur, yeteri kadar terkos suyu alınmalıdır. Çamaşırhane ile koğuşların zeminleri de çimento veya sert taşla kaplanmalıdır. Çamaşırların yıkanmakta olduğu tahta tekneler atılıp mermer çamaşır tekneleri yaptırılmalıdır. Hastaneye her gün başvuran 30-40 kadar kadın-erkek hasta, muayenehane olmadığından karışık bir halde muayene edilmektedirler. Bunlar için bir muayenehane/poliklinik yapılmalıdır. Hastanede ameliyat yapmaya mahsus bir yer bulunmadığından fenni kaidelere uygun bir ameliyathane yapılmalıdır. Hastane tamir edilip koğuş tavanları boyanmalıdır. Hastaların sadece Cuma ve Pazar günleri kullandığı hamam tamamen hastalara tahsis edilmelidir. Sulukule’den gelerek çayır tarafına geçen ana lağımın 100 metrelik kısmının üzeri tonozla örtülmüşse de üst tarafı ve sonu açıktır. Mahalle arasından açık bir lağımın geçmesi sağlığa zararlıdır tamamı tonozla kapatılmalıdır.”63 Bonkowski Paşa’nın bu önerilerinin hemen yapılması için gerekli yerlere emirler verildi.64 Hemen ardından çizilen 19 Haziran 1894 tarihli planda, Yenibağçe’deki Gureba-yı Müslimin Hastanesi’nde inşa edilecek baraka sayısının üçe çıktığı, ve bir de etüv binası yapımına girişildiği görülüyor. Bu planda ortada dikdörtgen planlı 20 yataklı bir baraka ve bir ucunda ameliyathane ile iki oda, diğer ucunda bir oda, iki tuvalet ve bir banyo bulunmaktadır. Bu barakanın sağında ve solunda 24’er yataklı iki baraka vardır. Ayni plandaki bu iki barakada da üçer oda, ikişer

tuvalet ve birer banyo olduğu görülmektedir. Etüv makinesi için ayrıca küçük bina yer almaktadır.65 Üzerinde tarih bulunmayan diğer bir planda üç barakanın birer koridor ile birbirine bağlandığı ve ameliyathanenin de daha bağımsız bir şekilde konumlanmış olduğu görülmektedir.66 Bonkowski Paşa’nın raporundan 1894 yılına kadar hastanede müstakil bir ameliyathane bulunmadığı anlaşılıyor. Bonkowski Paşa’nın isteklerinden biri olan çamaşırhanenin tamiri ve çamaşır teknesinin yenilenmesi 1895 yılında 9.941 kuruş harcanarak gerçekleştirildi.67 26 Nisan 1894 tarihinde kolera salgınının sona erdiği resmen ilan edildiyse de tek tük vakalar görülmeye devam etti. Bu vakaların ortaya çıktığı yerlerden biri de Gureba Hastanesi’ydi. 14 Kasım 1894’te hastaneye getirilen ve kolera barakasında tedavi edilmekte olan bir hasta üç gün sonra hayatını kaybetti.68 İki gün sonra hastaneye ölüm halinde getirilen Sürmeneli Yakup yarım saat içinde öldü. Yapılan otopside hastalığının kolera olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine hastayı getiren arabacıyla arabada bulunan diğer bir kişi hastanede bir barakada 10 gün karantina bekletildi. Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne bu gibi şüpheli hastaları yatırmayıp belediye dairelerinin açmış olduğu kolera hastanelerine göndermeleri gerektiği bildirildi.69 Ocak 1895’te bir önceki salgının artçısı mahiyetinde daha hafif seyreden ikinci bir salgın; Ortaköy, Gureba Hastanesi ile Zeyrek ve Unkapanı civarında başladı ve 6 Mayıs 1895 tarihinde sona erdi.70 Hüdavendigar 65 66 67 68 69 70

63 BOA. DH. MKT. 2066/107, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894]. 64 BOA. Y.A.HUS. 295/68, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894]

138

BOA. Plan Proje Kroki, 283, 25 ZA. 1323 [21 Ocak 1906]. BOA. Plan Proje Kroki, 282, 1 Z. 1311 [5 Haziran 1894]. BOA. BEO. 691/51774, 11 R. 1313 [1 Ekim 1895]. BOA. Y. PRK. ŞH. 5/52, 26 CA. 1312 [25 Kasım 1894]. BOA. A. MKT. MHM. 595/10, 21 CA. 1312 [20 Kasım 1894]. Sabah, no. 2071, 18 Zilkade 1312 [13 Mayıs 1895].


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Vilayeti Ertuğrul Sancağı’ndan İstanbul’a gelen ve Mahmutpaşa’da bir han odasında kalan İbrahim bin Süleyman hastalanınca Gureba Hastanesi’ne kaldırıldı ve hastanede vefat etti.71 İstanbul’da devam etmekte olan kolera vakalarının çıkış sebepleri ile hastalığın yayılmasının önlenmesi hakkında incelemeler yapmak üzere Münih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hijyen ve Bakteriyoloji Profesörü Dr. Rudolf Emmerich (1852-1914) İstanbul’a davet edildi.72 Şark Sürat Katarı ile 29 Mart 1895 günü İstanbul’a gelen Dr. Emmerich’ten kolera hastalığının neden İstanbul’dan yok edilemediğini araştırması istendi. Dr. Emmerich önceki yıl çıkan salgında ve o sırada koleradan ölenlerin evlerini gezdi, sokakları, kuyuları, lağımları ve mezbahaları teftiş etti. Bazı resmi daireleri, askeri ve sivil hastaneleri inceledi. Dr. Emmerich raporunda Gureba Hastanesi’nin güzel koğuşları olduğunu, zamanında hijyen kurallarına uygun yapılmış bir hastane iken bir çok noktadan o günkü kurallara uygun olmadığını ifade etti. Bu nedenle 1893-1895 yıllarında hastanede defalarca kolera çıkmış olduğunu yazdı.73 Nitekim Mart 1895’te Gureba Hastanesi’nde kolera vakaları görülmesi üzerine tahkikat yapmaya giden Devair-i Belediye Hey’ât-ı Sıhhıyesi Müfettiş-i Umumisi Ferik Ömer Hulusi ile Hıfzıssıhha-i Umumiye Komisyonu üyeleri Mirliva Nafiz, Mirliva Feyzullah Paşalarla Dr. Stéculis, hastanede 275 hasta, 80 hademe bulunduğunu tespit etmişler ve hastanede şu tedbirlerin alınması gerektiği bildirilmişlerdi: “Koleralıların hastane koğuşlarına kadar girmeleri caiz değildir. Haricen çadırlarda muhafazaları da mümkün olamadığından şimdilik her biri 15’er yataklı üç barakanın

acilen inşası ve hastanenin her tarafının acilen dezenfekte edilerek koyu kireçle badana ettirilmesi, hastane eşyasının etüvden geçirilip tamamen dezenfekte edilmesi, hastaların yiyecek ve içeceklerinin temizliğine dikkat edilmesi, hastaların çorba, patatesli et, pelte ve lapadan ibaret yemeklerle beslenmesi, ishale neden olabilecek diğer yiyeceklerden sakınılması, kaynamış su içirilmesi, sabah akşam çay verilmesi, koleradan ölenlerin cenazelerinin yalnız bu işe tahsis edilecek müstahdemler vasıtasıyla şer’i usuller dairesinde naklettirilmesi, hademenin hastaneye geliş ve gidişlerinde dezenfekte edilmeleri, adi hastalıklardan vefat edenlere de hastane bulaşık olduğu için aynı şekilde muamele edilmesi, hasta yatakları etrafındaki perdelerin kaldırılarak bunların yerine icabında kullanılmak üzere paravanalar hazırlanması, muayene ettiğimiz hastaların 20 kadarı ishal ve dizanteri hastası olduğundan bunların ayrıca bir koğuşa yerleştirilmeleri”. Bu tedbirler dışında Evkaf Nezareti’ne gönderilen yazıyla kolera salgını sırasında hastanelerce dikkate alınacak en önemli konunun adi ishal hastalarının tedavilerine itina etmek ve diğer hastalardan ayrılarak daima gözlem altında bulundurulması gerektiği halde Gureba Hastanesi’nde bu önemli kurala uyulmadığından koleranın yayılmasına sebep olunduğu bildirilmiş, hastaneye gönderilen heyetin hazırladığı rapora göre gerekli tedbirlerin alınması istenmişti.74 Şehirde koleranın düşük yoğunlukta da olsa sürüp gitmesi üzerine hastaneye başvuran hastaların koleralı olup olmadığını anlamak amacıyla Yenibağçe çayırında müşahede barakaları yapılması yeniden gündeme geldi. Yapılan keşifte bu barakaların 14.500 kuruşa mal olacağı anlaşıldı. Sadaret yapım masrafı-

71 BOA. Y. PRK. ŞH. 5/72, 10 B. 1312 [7 Ocak 1895]. 72 Sabah, no. 2052, 29 Şevval 1312 [24 Nisan 1895], s. 2-3. 73 BOA. Y. PRK. BŞK. 40/42, 7 L. 1312 [3 Nisan 1895].

74 BOA. A. MKT. MHM. 596/4, 12 N. 1312 [9 Mart 1895].

139


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

nın Evkaf Nezareti’nin bütçesinden karşılanması gerektiğini bildirdi. Evkaf Nezareti Ekim 1895 sonunda; yapımı başlayan barakaların bir ucunda olduğu gibi diğer ucuna da hademe odasıyla tuvalet yapılması ve yakında bulunan karakol tuvaletlerinin su yolundan barakaya su hattı çekilmesi için boru döşenmesi gerektiğini, müteahhidin yaptığı hesaba göre maliyetinin 1.529 kuruşu bulacağını bildirdi ve gereğinin yapılmasına izin verildi.75

orada yer yoksa başka uygun yerler bulunarak tedavi edilmelerinin teminini, sağlıklarına kavuşanların vilayetlerine gönderilmelerini emretmişti. Bu emirleri uygulama görevi Zaptiye Müşiriyeti’ne verilmişti. Gerekli paranın Mesarif-i Fevkalade tertibinden mahsup edilme meselesi ise Maliye Nezareti'ne havale edilmişti.78 Kırımdan gelen Osmanlı vatandaşlarından kaç kişinin hastaneye kabul edildiği hakkında bir belgeye şimdilik sahip değiliz.

1911-1912 yıllarında İstanbul’da çıkan kolera salgınında hastane bahçesine barakalar kurulmuş, hastane hekimleri koleralı hastaların tedavisiyle ilgilenip ilaç yardımında bulunmuştur.76 Mimar Kemaleddin imzalı olup 18 Eylül 1910 tarihinde “Pavillon pour Cholera/Kolera için Pavyon” başlıklı plan bu barakalara ait olmalıdır.77

1860 yılında Rus hükümeti, Karadeniz kıyısında yaşayan Çerkesleri Türkiye’ye göndermeye ve onlardan boşalacak yerlere Rusları yerleştirilmeye karar vererek Çerkesleri göçe zorladı. Çerkeslerin bir bölümü deniz yoluyla Osmanlı Devleti’ne yöneldi. Topraklarından ayrılmayı reddedenlere karşı yapılan askeri harekâtta köyler yakılıp yıkıldı. Ruslar 21 Mayıs 1864 tarihinde Kafkas Savaşı’nı kazandıklarını ilân ettiler. Bu tarihten sonra Çerkes toplulukları dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldı. Çoğu sürgün sürecinde açlık ve salgın hastalıklar yüzünden hayatını kaybetti. Sürüldükleri topraklarda da hastalık, açlık ve yoksulluk çektiler. Kimi tarihçiler Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin 600 binden fazla olduğunu ileri sürmektedir. Kaynaklarda Trabzon limanına çıkarılan 24,700 kişiden 19.000’inin öldüğü, Samsun civarındaki 110.000 kişiden her gün ortala 200 kişinin can verdiği Trabzon, Varna ve İstanbul’a götürülen 4.650 kişiden de günde 40-60 kişinin öldüğü ifade edilmiştir.79

İLK KADIN HASTALAR Bezmiâlem Valide Sultan’ın erkekler için yaptırdığı bu hastaneye kadın hastaların ilk kez ne zaman kabul edildiği bilinmese de arşiv belgeleri Kırım Savaşı’ndan sonra Kafkasya’dan İstanbul’a gelen göçmenlere, bu arada göçmen kadınlara da kucak açıldığına işaret ediyor. Kırım Savaşı sırasında müttefikimiz olan İngiltere tarafından Sivastopol istihkâmlarında kullanılmak üzere Kırım’a gönderilen Osmanlı vatandaşları, savaş bitince İstanbul’a gelmeye başlamışlardı. Bunların çoğu han ve kahve köşelerinde sürünerek sefalet çekmekteydi, üstelik hemen hemen tamamı hastaydı. 26 Şubat 1856 tarihinde Padişah; sağlıklı olanların memleketlerine gönderilmesi hastaların ise derhal Gureba Hastanesi’ne,

Kafkaslardan gelen muhacirlerin sorunlarıyla ilgilenmek üzere kurulan Muhacirin Komisyonu, 1860 başında İstanbul’da bulu-

75 BOA. BEO. 677/50771, 12 RA. 1313 [2 Eylül 1895]. 76 Kazım İsmail Gürkan, age, 1967, s. 44. 77 Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması. Mart 1996 İstanbul, s. 48, 50.

78 BOA. A. MKT. NZD. 177/76, 19 C. 1272 [26 Şubat 1856]. 79 Nihad Berzeg: Çerkes Sürgünü. Ankara 1996.

140


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

nan erkek muhacirlere hastane olmak üzere Ahırkapı civarında bir konak kiralanmasına, kadınların Gureba Hastanesi’ne nakline, Üsküdar’da bulunan erkek muhacirlere Haydarpaşa Hastanesi’nde iki koğuşun, kadınlara ise Toptaşı Hastanesi’nin tahsisine, Eyüp civarında ikamet edenler arasındaki hasta erkeklerin Mekteb-i Tıbbiye’de tedavi edilmelerine, kadınların da Hasköy’de kiralanacak bir evde tedavi edilmelerine karar vermişti. Bu kararın ardından Zaptiye Nezareti’ne, daha önce de hastane olarak kullanılmış olan Ahırkapı’daki Ali Paşa Konağının kiralanması bu olmadığı takdirde hemen bir başka hane kiralanması bildirilmişti.80 Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırı muhacir kadınlar arasında ebelerin bakımına muhtaç bazı hastalıkları olanlar, özellikle doğurmuş ve doğuracak hatunlar bulunacağından bu hastanelere her gün gidip vizite etmek, gerektiğinde vakitli vakitsiz çağrılmak üzere Emine ve Esma Hanımların geçici olarak tayin edilmelerini istemişti. Bu iki ebe hanım 13 Şubat 1860 günü 500 kuruş maaşla işe başlamışlardı.81 Gureba Hastanesi’nde 13 Şubat 1860-12 Temmuz 1860 (1 Şubat 1275-30 Haziran 1278) arasında yataklı tedavi gören muhacir kadın hastaların ve bunlara bakan kadın hademenin/hastabakıcıların maaşları, tayınları ve diğer masraflarının tutarı 33.849 buçuk kuruştu. Bu paradan 4.953 kuruşun ödenmesi için irade çıkmıştı.82 Ertesi yıl bir hanımsultan, göçlerle artan kadın hastalar için, Gureba Hastanesi’nin arka tarafında Emlak-ı Hümayun’a ait, “Atik Baruthane” adıyla bilinen arsaya kadınlara mahsus bir hastane yapılmasını arzu etmiş ve hanımsultan adına Mülknâme-i Hümayun/Tapu

Senedi çıkarılmıştı.83 13 Eylül-12 Ekim 1864 arasındaki bir ayda (Eylül 1280). Gureba Hastanesi'nde 1.144 hasta yataklı tedavi görüyordu. Bunların bir kısmı kadın muhacirlerdi. 84 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, Kafkaslarda yaşayan çok sayıda İslâm topluluğu Türkiye’ye göç etmiş, bunların önemli bir bölümü gemilerle İstanbul’a gelmiş, burada bir süre kaldıktan sonra uygun yerlerde iskân edilmişti.85 Muhacirlerin bir kısmı da İstanbul’da kalmıştı. 1884 yılında İstanbul’da kalan 43.500 kadar muhacirin iskânıyla Ali Kemali Paşa memur edilmiş, Miralay Süleyman Bey de müfettiş tayin edilmişti. Muhacirin Komisyonu bu muhacirlerin 19.000 kadarının İstanbul’da kalmak istediklerini bildirmiştir. Bu muhacirlerin 9.200 kadarı ise dul, kimsesiz ve alil olduğundan devlet tarafından bakılmaktaydı. Ayrıca Doğu Rumeli ahalisinden 6.050 kişi memleketlerine dönmek ve 8.602 kişi Anadolu’ya sevk ve iskân edilmek üzereydi. Bir taraftan da Kafkasya’dan göçmen gelmeye devam ediyordu. Hasta muhacirler Gureba ve Haseki Nisa Hastanelerine, yetimler Darüşşafaka ile Mekteb-i Sanayi ve emsali okulları yerleştirilmişti.86 Kalanların çoğu hasta ve yaşlıydı. 1886 yılında Muhacirin Komisyonu hasta ve yaşlı muhacirlerin hizmetçilikte kullanılması kabil olamadığından, muvafakatleri olmasa da Haseki Nisa ve Gureba Hastanelerinde tedavi edilmelerini kararlaştırmıştı.87 83 BOA. İ. DH. 516/35118, 1 CA. 1280 [14 Ekim 1863]. ; A. MKT. MHM. 111/281, 5 CA. 1280 [18 Ekim 1863]. ; İ. DH. 516/35158, 9 CA. 1280 [22 Ekim 1863]. 84 BOA. EV. d. 19137. 85 http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/arastirma/0176_ guneydogumarmara.htm. Erişim. 2 Ekim 2009. 86 BOA. DH. MKT. 1340/23, 5 R. 1300 [3 Şubat 1884]. 87 BOA. A. MKT. NZD. 492/57, 20 S. 1304 [18 Kasım 1886].

80 BOA. A. MKT. NZD. 304/19, 11 B. 1276 [3 Şubat 1860]. 81 BOA. A. MKT. MHM. 177/66, 28 B. 1276 [20 Şubat 1860]. 82 BOA. İ. DH. 505/34341, 24 N. 1279 [15 Mart 1863].

141


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Temmuz 1863 tarihli yevmiye cetvelinde hasta yemekleri. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 28-29.

HASTA TAYINLARI / HASTA YEMEK RASYONU

Birinci derecede (derece-i evvel) bulunan hastalara; sade suya çorba, sabah akşam 10’ar dirhem (günde 20 dirhem) pirinç.

Personel ve hasta yemekleri hastanenin mutfağında pişiriliyordu. İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde hastanede 80’er kuruş maaşla iki aşçının çalışması öngörülmüştü. Hastaların yeme-içme gibi beslenme tedbirlerinin hastane müdürü, tabib-i evvel ve cerrah-ı evvelin gösterecekleri lüzum ve isteklere göre düzenlenmesi esastı.

İkinci derecedeki (derece-i saniye) hastalara; sabah akşam 13.5 dirhemden et sulu çorba, tabip tabelasına yazarsa günde 30 dirhem et, 33 dirhem has ekmek. Üçüncü derecedeki (derece-i salise) hastalara yarım tayın: Günde 27 dirhem çorbalık pirinç, 50 dirhem et, 6.5 dirhem soğan, 100 dirhem has ekmek. Tabip bu hastaların tabelasına külbastı yazarsa 50 dirhem etten külbastı pişirilip verilirdi.

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi uyarınca yatan hasta, “yağlı tayın” veya “yavan tayın” listelerinden birine yazılırdı. Tabip tarafından hazırlanan günlük hasta tayın jurnalleri her ay hesaplanıp icmal alınır, aylık icmali (toplamı) hastane müdürü, baştabip ve başcerrah tarafından mühürlenirdi. Durumlarına göre hastalara; bütün, yarım veya çeyrek tayın verilir, aşırı uygunsuzluğu olanlar birkaç gün aç bırakılırdı. Hastalar ayrıca hastalıklarının derecesine göre guruplandırılır ve günlük yiyecekleri de buna göre belirlenirdi.

Bütün tayın; 100 dirhem et, yarım kıyye has ekmek, 27 dirhem çorbalık pirinç, 6.5 dirhem tuz, 6.5 dirhem soğan, çorba için 2.5 dirhem sade yağ, Pazartesi ve Cuma akşamları 60 dirhem pilavlık pirinçten oluşuyordu. Tabibin uygun gördüğü hastalara: süt, 15’er dirhem şeker ile pişirilmiş muhallebi veya elmasiye (donmuş et suyuyla şekerden 142


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastaların haftalık tayın toplamı eczane tabelalarından hesaplanır ve buna göre pişecek yemek için gerekli malzeme miktarı, başka bir tabela üzerine yazılarak imzalanıp kâtip odasına gönderilirdi. Kâtipler bu tabelayı kontrol eder bir yanlışlık yoksa bu hasta tayınları ile çalışanların tayınları kilere götürülürdü. Burada hekim, cerrah, eczacı, hastane müdürü, kâhya ve aşçıbaşı hazır bulunurlar ve tayınlar kilerde tartılarak aşçıbaşına teslim edilirdi. Teslim edilen malzeme, hastalarla memur ve hademenin sayısı mutfak beyan formuna (matbah beyan jurnaline) yazılarak nöbetçi

yapılan parlak ve şeffaf bir tatlı), sebze, rafadan yumurta, şehriye çorbası, hamur çorbası, piliç, tavuk, kaya balığı verilebilirdi. Bu yemekler için belirlenen yirmi okka et dışında satın alınması lazım gelen et, pirinç, sade yağ ve zeytinyağı, tuz ve soğan, Frenk arpası ve şehriye, tavuk, şeker, francala ve has ekmek (nân-ı aziz) ve diğer erzak miktarı evvelden bilinemeyeceğinden, nâzır tarafından görevliler aracılığıyla satın alınıp sarf edilir, aydan aya hesabı görülerek gereken bedelleri umumi hesaba eklenirdi.

143

Hastalar yemekte. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

25 Şubat 1905 (20 Zilhicce 1322) tarihli yevmiye jurnalinde hastalar ile görevlilerin tayınları, nöbetçi tabip, cerrah, eczacı ve serhademe mühürüyle. Başlık: “Cennetmekân Bezmiâlem Valide Sultan aliyyül-gufrân hazretlerinin hayrat-ı şerifesinden Yenibağçe’de kâin Gureba-yı Müslimin Hastahanesi’nin yevmiye jurnalidir”. BOA. EV. d. 37437.

144


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Hastanenin eski yemek kapları. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

tabip, cerrah, eczacı ve başhademe tarafından mühürlenip Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne takdim olunurdu. Her ay bu şekilde verilen özet defterinin işlemler kısmı (icmal defteri muâmelât kalemiyyesi) yukarıda adı geçen tabela ile karşılaştırılırdı.88

Hastane hekimleri hastanede bazı yolsuzluklar olduğunu şikayet ettiklerinde hastalara kart ve kokmuş sebzelerden yemekler 90 verildiğini iddia etmişlerdi. Bunun üzerine hastaneye giden Evkaf Nezareti memurları; mutfakta hastalara pişirilmek üzere bulunan tohuma kaçmış kabakları görmüşlerdi. Şikayetlerden sonra olsa gerek kendilerine son zamanlarda hekimlerin isteği üzerine hastalara; bamya, taze fasulye, söğüş et ve külbastı, şehriye çorbası, yavan çorba, sütlaç, karpuz verildiği söylenmişti.91 Hekimlerden oluşan Tahkikat Komisyonu, 15 Ağustos 1892 günü hastaneyi gezdiğinde, mutfağı tamire muhtaç olmakla beraber genel olarak temiz ve düzen-

21 Temmuz 1863 tarihli yevmiye cetvelindeki yiyecek ve içecekler şöyleydi: “Bir dilimden beş dilime kadar ekmek, sövüş, külbastı, yeşillik, tavuk, paça, şair (arpa) çorbası, elmasiye, muhallebi, lapa, sütlü aş (sütlaç), leben (süt), limon, kaya balığı, gevrek, makarna, şekerleme.”89 88 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 195. 89 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 28-29.

90 BOA. Y. A. HUS. 263/121, 29 M. 1310 [22 Ağustos 1892]. 91 BOA. Y. PRK. SH. 3/59, 14 M. 1310 [8 Ağustos 1892].

145


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

li, kazanlar ile tencereleri de kalaylı bulmuştu. O gün hastalara pişirilecek et ve erzak yemek yapılması için uygun kalitedeydi. Hastalara sabahları çorba akşamları ise yemek verilmekteydi. Tahkikat Komisyonu askeri hastanelerde yapıldığı gibi sabah sadece çorba yerine sabah ve akşam olmak üzere iki öğün yemek pişirilmesini tavsiye etmişti.92

25 Şubat 1905 tarihli yevmiye jurnalinde yer alan yiyecek ve içecekler şunlardı: “Yavan çorba, yağlı çorba, pilav (tam veya yarım), sütlü aş (sütlaç), muhallebi, leben (süt), şa’riyye (şehriye), makaronya (makarna), nan-ı has (1 dilimden 6 dilime kadar), lahm-ı ganem (koyun eti), tavuk, paça, muhallebi, su muhallebisi, hoşab (hoşaf, genelde üzüm hoşafı), gev94 rek, sebze, lapa, yoğurt, portakal, yumurta.”

1893 yılı verilerine göre hastalar için bir yılda 33.656 kuruş tutarında ekmek, 27. 119 kuruşluk koyun eti, 11.826 kuruş 26 paralık Mısır pirinç unu, 4.369 kuruş 36 paralık Halep yağı, 12.963 kuruşluk şeker, 7.316 kuruş 22 paralık zeytinyağı, 564 kuruşluk tuz alınmıştı. Ramazan ayında hastalara 282 kuruşluk reçel verilmişti. Bakır kapların kalay ve tamirine ise 5.599 kuruş harcanmıştı.93

1913 yılında yürürlüğe girmiş olan, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gurebayı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi’ne göre, aşcılar nöbetçi memurların gözü önünde muayene edilerek kendilerine teslim edilen et ve sebze ile kilerden alacakları çeşitli erzakı istendiği gibi pişirip dağıtmakla görevliydiler. Mutfağın temizliğine ve pişirilenlerin nefasetine fevkalade itina etmek aşçıbaşının işiydi. Ayrıca akşam ve sabah yemeklerinin vaktinde pişirilip dağıtılması ve dağıtımdan sonra yemekleri nöbetçi tabibe göstermek te aşçıbaşına aitti. Yemek saatleri: sabahları zevâlî (alafranga) saat ile 07.30’da ve akşamları günbatımından bir saat önceydi (EK.III, 29. madde).

25 Şubat 1905 tarihli günlük jurnalde hastalar için yedi tayın derecesi vardı. Hastanede mevcut 291 hastanın yedisi 1. derece tayında şiddetli perhizdeydi. 2. derecede 57 hasta et suyuna çorba içmiş, 29 hasta et suyuna lapa yemişti. 3. derecede 66 hastaya etli çorba, iki hastaya etsiz lapa verilmişti. 4. derecede 96 hastaya etli çorba uygun görülmüştü. 5. derecede 27 kişi 6. derecede ise yedi kişi et yemişti. 7. Derecede yemek yiyen kimse yoktu. Ayrıca dört hastaya birer çeyrek, ikisine yarımşar tavuk, dokuz kişiye gevrek verilmişti. 20 hasta sütlü muhallebi, 14 kişi sütlaç, 45’i yoğurt, 7 kişi şehriye ile beslenmişti. Ayrıca 223 kişi adi süt, 10 hasta üzüm hoşafı, biri kızılcık hoşafı içmiş, 8 hasta yumurta, 5’i ise portakal yemişti. 13 hastaya da tütün verilmişti. Bu günlük jurnal nöbetçi tabip, nöbetçi cerrah ve serhademe tarafından mühürlenmişti.

Günümüzde eski dönemden kalma bakır yemek tepsileri, kapaklı bakır sahanlar ve porselen yemek tabakları Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörlüğü girişindeki vitrinlerde sergilenmektedir. Bakır tepsilerin üzerinde hastanenin adı ve tepsilerin yapıldığı sene yazmaktadır. 1285 (1868/69) ve 1291(1875/75) yıllarına ait olan tepsilerde “Yenibağçe’de kâin Gureba Hastahanesi” yazmaktadır. 1315 (1897/98) ve 1318 (1900/01) tarihli tepsilerde ise “Gureba-yı Müslimin Bezmiâlem Hastahanesi’ne mahsus nuhas [bakır]”, ifadesi dikkati çekmektedir.

92 BOA. Y.A.HUS. 263/121, 29 M. 1310 [23 Ağustos 1892]. 93 BOA. BEO. 182/13609 [23 N. 1310 [10 Nisan 1893].

94 BOA. EV.d. 37437.

146

} Üzerlerinde, “Evkaf-ı Hümayun Nezareti Valide Sultan Gurebayı Müslimin Hastahanesi” yazan özel porselen yemek tabakları. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

147



Hastane Binalar覺



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Tarihi Bina İlk hastane binası o zamanki adıyla Yenibağçe çayırında, bugün yerinde Vatan Caddesi’nin bulunduğu Bayrampaşa Deresi’ne paralel olarak yapılmıştır. Ana giriş kapısı, o sırada hastaneye ulaşımı sağlayan Baruthane’den gelen yola açılan güney kanadın ortasındadır. Sonraki yıllarda kanalizasyona dönen Bayrampaşa Deresi’nin üzeri kapatılmış, Cumhuriyet döneminde ise Vatan Caddesi olmuştur. Yapının mimarı bilinmemektedir. Hastane yapı olarak dikdörtgen şeklindedir. Ortasında bir iç bahçe vardır. Hastane binasının uzun kenarları 120’şer metre, kısa kenarları ise 98’er metredir. Arazi Vatan caddesine doğru meyilli olduğundan buraya bakan uzun kenar ile doğu yönündeki kısa kenarda bodrum katı bulunmaktadır. Cümle kapısının bulunduğu güney kenarı ise tek katlıdır. Vatan Caddesi’ne bakan kuzey cephesinde küçük bir çıkma halinde üçüncü bir kat vardır. Binanın bahçe çevresini ve koğuşların önünü dolanan koridorlar bahçeye bakan pencerelerle aydınlanmaktadır. Bu kapalı koridorlar Osmanlı dârüşşifalarında

görülen iç bahçe revaklarını hatırlatmaktadır. Koridorların dış cephelerine koğuşlar yerleştirilmiştir. Bütün koğuşlar bir kapı iki pencere ile koridora, beş pencere ile hastane dışına açılmaktadır. Hastanenin güney kanadı, diğer kanatlara göre daha dardır. Mimarlık tarihçileri hastanenin bu planının geleneksel Osmanlı medreselerini ve 19. yüzyılda yapılan askeri kışlaları anımsattığını söylemektedirler. Taşıyıcı tuğla duvar tekniği ile inşa edilmiş olan hastane binasının üzeri kiremit, kırma ahşap bir çatı ile örtülmüş, önceleri ahşap olan döşemeler sonraki onarımlar sırasında betonarme olarak değiştirilmiş ve zamanla ihtiyaçlara göre plan düzeninde değişiklikler yapılmıştır. İlk yapıldığı yıllarda bahçeye dört adet merdivenle inilmekteydi. Sonraları güney, batı ve doğu kanatlarının orta doğrultularında bahçeye doğru çıkıntılı ekler yapıldığından buralarda bulunan çıkışlar ya kaldırılmış ya da koridor üzerindeki başka noktalara alınmıştır. Hastanenin güney koridorunun ortasındaki girişi, yapının genelinden biraz daha 151




GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Hastanenin en eski planı. Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması, İstanbul 1996, belge no. 14.

yüksek, beşik çatılı, dışarıya doğru çıkıntılıdır. Mimarlık tarihçileri bu girişin 18. yüzyılda Batı’da moda olan ve Klasik Çağ Yunan ve Roma mimarisinden esinlenmiş Neo-Klasisizm etkisi taşıdığını düşünmektedirler. Neo-Klasisizm akımının, III. Selim döneminde başlayan Batılılaşma döneminde Osmanlı mimarisini de etkilediği, yabancı ve azınlık mimarların gerçekleştirdiği yapılarda bu üslubu kullandıklarından Vakıf Gureba Hastanesi’nin de o yıllarda İstanbul’da çalışan Avrupalı bir mimar tarafından projelendirildiği ileri sürülmüştür. Hastane planında ise geleneksel Osmanlı medreselerinden etkilenirken giriş bölümünü biçimlendirmede kendi mimari görüşlerini uyguladığı ifade

edilmiştir.1 Orhan Bolak, hasta koğuşları bir pavyon kadar geniş olduğundan hastane binasında, pavyon-koridor sisteminin, koridorlar en aza indirilmek suretiyle gerçekleştirildiği kanısındadır.2 Nuran Kara Pilehverian’a göre; “Hastane, planlama ilkesi olarak sağlık kurumlarına bulaşıcı hastalıkların koğuş olarak ayrılması, koridorların büyük kapılarla ayrılması gibi bir takım yenilikler getirmiş olmasına karşın geleneksel şemayı da henüz terk edememiştir. Aynı dönemde Avrupa’da pavyonlar halinde hastane planları uygulanırken 1 2

154

Yıldırım Yavuz: “Batılılaşma Döneminde Osmanlı Sağlık Kuruluşları”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, cilt.8, no. 2 (1988), s. 123-142. Orhan Bolak: Hastanelerimiz. İstanbul Matbaacılık T.A.O., 1950, s. 47-67.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ifade edilen Gureba Hastanesi ile Viyana’daki Allegemeines Krankenhaus (1834) arasında büyük benzerlik olduğu görülmektedir.3 Bu benzerlikten hareketle Gureba Hastanesi’nin 1830’lu yıllarda Avrupa’da yapılan hastanelerin planlarına uygun çağdaş bir hastane olarak tasarlanıp inşa edildiğini söylemek mümkündür.

Batı’yı örnek alarak yenilik hareketlerine girişen Osmanlı Devleti’nin yeni sağlık kurumu modeli olarak ortaya koyduğu yapıda bir avlu etrafını çevreleyen koridora açılan odaların yer aldığı klasik medrese şemasının kullanılması ilginçtir.” Mimarlık tarihçilerinin hastane planını değerlendirirken, Avrupa’da 1840’lı yıllarda yapılan hastanelerle bir karşılaştırma yapmadıkları görülmekte, pavyon tipi hastanelerin ise 1854 Kırım Savaşı’nda, Florence Nightingale’in Selimiye Kışlası’nda bulaşıcı hastalığı olanlarla yaralıları ayırmasının ardından yaygınlaştığını dikkate almadıkları anlaşılmaktadır. Bu bağlamda bir bahçe etrafını dolanan koridora açılan odaların bulunduğu klasik medrese şemasına göre yapıldığı

~ Gureba Hastanesi, kuzey cephesi, 2013.

Ana giriş revakının yapı kitlesinden önde oluşu ve ön bahçeye bakan iki taraf duvarlarının kapalı olması, yapıldığı dönemde ana girişin iki yanında bitişik başka mekânların var olduğunu göstermektedir. Bu mekânların 3 John D. Thompson and Grace Goldin: The Hospital: A Social and Architectural History. New Haven and London Yale Unıversity Pres, 1975, s. 112.

| Allegemeines Krankenhaus, Viyana 1834. John D. Thompson and Grace Goldin: The Hospital: A Social and Architectural History. New Haven and London Yale Unıversity Pres, 1975, s. 112.

155


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

vakfiyede anılan dükkânlar ile hamam olduğu düşünülmektedir.4 Nitekim Vakıf İnşaat Arşivi’nde bulunan hastanenin en eski planı nda giriş revakının sağında hamamın yer aldığı görülmektedir. Hastaneden girişi de bulunan hamam planı buradan alınıp kesit olarak Süheyl Ünver tarafından yayınlanmıştır.5

~ Hastanede ısıtma amaçlı kullanılan bir mangal. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

olarak görev yapan Kazım İsmail Gürkan’ın tarifine göre, bu koridorun giriş yönünde solda cildiye polikliniği, tam karşı sağda sertabip odası, solda hekimlerin odaları yer almaktaydı. Ön kenarda sağdan sırayla dahiliye polikliniği, idare ve muhasebe dairesi, röntgen servisi bulunurdu. Bu koridorun sonundaki kapı bahçeye açılırdı ve burada da tebhirhane, gasilhane ve tecrithane olmak üzere üç ayrı bina vardı. Giriş kapısından sol koridor takip edildiğinde ise KBB ve göz poliklinikleriyle çamaşırhane ile terzihaneye ulaşılıyordu. Bu tarafın sonundaki merdivenden hastaneye bitişik iki katlı idare memurları ve asistan dairesine çıkılırdı. Cepheden bakıldığında sağa gelen kenarda sırasıyla; eczane, 1. koğuş, kütüphane, kamara koğuşu, 2. ve 3. koğuşlar hizmet vermekteydi. Koridorun sol ortasında bakteriyoloji ve kimya laboratuvarlarının bahçe çıkması yer alırdı. Sol kenar önden arkaya takip edildiğinde hasta yemekhanesi, 13. koğuş, hastabakıcılar dershanesi, ameliyathane ve 12. koğuş bulunurdu. Koridorun sağ tarafında göz, KBB, üroloji ameliyathanelerinin bulunduğu çıkma yer almaktaydı. Arkadaki kuzey koridorun orta kısmı binanın dışına doğru önde iki, arkada iki oda ve bir küçük ameliyathaneyi içerirdi. Bu çıkmanın bitişiğindeki merdiven üçüncü kata çıkardı. Burası hemşire yatakhanesi olarak kullanı-

Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın 20. yüzyıl başında hastanenin iç bahçesinde varlığından söz ettiği ıhlamur ve kestane ağaçları günümüzde de mevcuttur. O sırada hastanede, her biri 18 yatak alan 22 hasta koğuşu, hastane binası dışında ise memurlara ait bir daire, eczane, çamaşırhane ve mutfak, sonradan inşa edilmiş bir ameliyathane ile bir de tebhirhane (etüv yeri) bulunmaktaydı. Büyük koğuşlar sobalarla, küçük koğuşlar ise mangallarla ısıtılırdı.6 Hastanenin Çapa’ya bakan güney kenarı ortasındaki cümle kapısından girildiğinde sekiz basamaklı bir merdivenle koridora inilmektedir. 1928 yılında hastanede asistan 4 Nuran Kara Pilehvarian: “İstanbul’da Son Şifahane İlk Hastane Yenibahçe Gurebâ-i Müslimîn Hastanesi – The Last Şifahane and First Hospital in İstanbul The Gureba al Muslimin Hospital in Yenibahçe”, Karşılıksız Hizmetin Muhteşem Abideleri İstanbul Şifahaneleri. Haz. A. Kılıç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul: 2009, s. 199-200. 5 A. Süheyl Ünver: “İstanbul yedinci Tepe Hamamları’na dair bâzı notlar”, Vakıflar Dergisi, sayı.II, Ankara 1942, s.266. 6 Besim Ömer: “Gureba-yı Müslimin Hastanesi”, Nevsâl-i Âfiyet. İstanbul Âlem Matbaası-Ahmed İhsan ve Şürekâsı, 1315 [1899], s. 93-94.

156

Hastaneye ait en eski fotoğraf. Nevsâl-i Âfiyet. İstanbul 1315 [1899], s. 93.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

lırdı. Merdivenle inilen bodrum katında hamam, hademe odaları, karantina dairesi, depo ve buzluk bulunuyordu. 1. ve 4. Koğuşlar bulaşıcı hastalıklara, 2. ve 6. koğuşlar cerrahiye, 3., 5. ve 7. koğuşlar dahiliyeye, 8. Koğuş ürolojiye, 10. Koğuş dermatolojiye, 11. koğuş tüberkülozlulara, 12. koğuş KBB, 13. koğuş göz hastalıklarına aitti. Kamara koğuşu ise cerrahinin açık verem vakalarına ayrılmıştı. Bina dışında bulunan 15. koğuş tecrithane olarak kullanılmaktaydı.7

gelecek şekilde bir rota üzerindeki yerleşim şöyleydi: Cümle kapısından girildiğinde hemen solda küçük bir bekleme odası vardı. Hole geçerken günümüzde güvenlik mensuplarının kullandığı yer müracaattı. Giriş holünden birkaç basamakla inildikten sonra tam karşıda bulunan üç odadan sağdaki baştabip, ortadaki heyet odasıydı, soldaki ise tabiplere aitti. Merdivenden iner inmez soldaki kapıdan polikliniğe giriliyordu. Burada ayrı ayrı odalarda sırasıyla hariciye/cerrahi, dahiliye, diş, üroloji poliklinikleri bulunuyordu. Cümle kapısından girilip polikliniklerin önündeki koridordan sola dönüldüğünde bir gececi odası ile bir de ölü çıkış-otopsi mekanı vardı. Buradan hem camiye geçilir hem de

Tarihi binanın Şubat 1949’da çizilen planında, cümle kapısından sola dönerek koridorları çepeçevre dolaşıp tekrar giriş kapısına 7

Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 64-65.

157

Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi zemin kat planı. Mart 1992. Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması, İstanbul 1996.



~ Şubat 1949'da hastanenin yerleşimi. Adnan Bolak: Hastanelerimiz. İstanbul 1950. Şekil 48.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Tarihi Bina, kuzey kanadı Rektörlük girişi. 2013.

cami bahçesine çıkılırdı. Cami bahçesinde görülen üç bina Kazım İsmail Gürkan’ın tarif ettiği tebhirhane, gasilhane ve tecrithaneydi. Burada sağa dönen koridor hastanenin kısa cephesine giriyordu. Bu kısa cephede dahiliye, göz koğuşları ile yanında iki odalı laboratuvar yer almaktaydı. Laboratuvardan sonra intaniye/bulaşıcı hastalıklar koğuşu ve cildiye koğuşu geliyordu. Üç odalı cildiye koğuşunun ilk odası kısa koridorda, diğer iki odası kuzeye bakan uzun koridorun başındaydı. Kuzey koridoru, cildiye koğuşunun odaları arasından sonradan yapılan bir koridorla Frank Amfisine bağlanmıştı. Kuzey koridorunda cildiye koğuşunun yanında eczane, kütüphane, 8. koğuş ve günümüzde Rektörlük makamının bulunduğu yerde ameliyathane mevcuttu, bahçeye çıkış yoktu. Bodrum katına inen bir merdiven vardı. Merdivenin hemen yanında ise hemşire yatakhanesi bulunuyordu. Son restorasyonda buradan Rektörlüğe giriş kapısı açılmıştır. Ameliyathaneye bitişik 7., 6. ve 5. koğuşların yanında köşede üroloji ve kadın koğuşları vardı. Buradan sağa dönülerek ikinci kısa koridora geçiliyordu. İkinci kısa koridorda 3. ve 2. koğuşlarla karşı kısa kenarın tam karşısına gelen iki küçük oda laboratuvar

olarak kullanılıyordu. Laboratuvardan güney koridoruna doğru ilerlendiğinde sırayla 1. koğuş, 10. Koğuş ile kısa koridor bitiyordu. Güneye bakan uzun koridorun tam köşesinde İstanbul Tıp Fakültesi tarafından kullanılmakta olan cildiye koğuşu ile II. Dahiliye Kliniği Direktörü Prof. Dr. Frank’ın muayene odası, profesörler için bir oda ve bir de laboratuvar vardı. II. Dahiliye Kliniğine ait röntgen dairesi laboratuvara bitişikti, ondan sonra da ana girişin sağ tarafında idare ve kalem yer alıyordu.8 1992’de başlayan onarım sırasında çizilen Mart 1992 tarihli planda giriş kapısının sağındaki iki odanın birine vakıf diğerine idare yerleşmişti. Aynı istikamet takip edilip sola dönüldüğünde idare odasının yanında bir doktor odası ve bulaşıcı hastalıklar pavyonu ve tuvaleti yer almaktadır. Köşeden kısa kenara dönülünce bir çay ocağı, yanında laboratuvar, iki doktor odası, hemşire odası ve iki koğuş yer almaktadır. Kuzey kenarı, tuvaletle başlamakta yanında doktor yemekhanesi ve sırasıyla, kadın koğuşu, erkek koğuşu, yoğun 8

160

Adnan Bolak: Hastanelerimiz. İstanbul Matbaacılık T. A. O. , 1950, Şekil 48.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

bakım, ameliyathane, iki kadın ve iki erkek koğuşunun ardından tuvaletle son bulmaktadır. İkinci kısa koridorda ise iki kadın koğuşu ile iki erkek koğuşu arasındaki iki küçük oda hemşire odası ve doktor odası olarak kullanılmaktaydı. Koridordan güney cephesine dönünce köşede iki doktor odası, bir hemşire odası, röntgen servisi ve yanındaki idare odasıyla tur tamamlanmış olmakta ve giriş kapısına gelinmektedir.9

1971 yılına kadar hastaneye giriş, tarihi binanın Çapa’ya bakan kanadındaki cümle kapısından yapılmış, aynı sene hastane yönetiminin aldığı bir kararla hastane girişi Vatan Caddesi’ne çevrrildi ve giriş yolu düzenlenmiştir.10

9

10 Seyfi N. Basa: “1971 Yılında Hastanemiz”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1971 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Nevzat Hilmi Şen.

Tarihi hastane binasındaki ameliyathane kısmı günümüzde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılmakta-

Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması, İstanbul 1996, Bezmi Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi zemin kat planı.Mart 1992.

161

Tarihi Bina, iç bahçeden. 2013.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

dır. İki kısa koridorda öğrenci derslikleri yer almaktadır. Diğer mekânlar da üniversitenin ve fakültelerin idari birimlerine tahsis edilmiştir.

sormuş, 27 Nisan 1885 Pazartesi günü hastaneye gidip binayı ve hastanenin mefruşatını incelemiş, memurlar ve Tabip Mustafa Efendi’den bilgi alarak raporunu yazmıştı. Hazine-i Evkaf, Bezmiâlem Valide Sultan’a ait vakıfların yıllık gelirini 1 milyon 221 bin 817 kuruş olarak bildirmiş, hastanenin yıllık masrafı 770 bin küsur kuruş ile “Dersaadet ve taşrada masarif-i saire” olarak yazılan 558.000 küsur kuruş, gelirden düşüldüğünde 100.000 küsur kuruş açık göstermişti. Ancak komisyon hastane masrafının teferruatına yer vermediğinden ayrıca Dersaadet ve taşralarda olan masrafın ne olduğu bilinmediğinden bunların araştırılmasını istemiştir. Hastane ve hastalar hakkındaki tespitleri de şöyledir: "Harap olmaya yüz tutmuş hastane binasının

TAMİRLER Hastanenin tamirine dair ulaşılabilen ilk belge 1857 yılına aittir. Maliye Nezareti’nin sunduğu takrire göre hastane kaldırımlarının tamire ihtiyacı vardı ve kapılan keşfe göre kaldırımların tamirine 14.228 kuruş masraf gerekiyordu. Mayıs-20 Eylül 1864 tarihleri arasında ikinci bir tamir yapılmıştır.11 1874 yılında hastanenin tamire muhtaç yerlerine 60.000 kuruş harcanmak için izin istenmiş ve irade ile bu izin verilmiş, tamiratın İnşaat Müdürlüğü nezaretinde yapılması emredilmiştir.12 Ancak bu tamirat 48.084 buçuk kuruşa mal olmuş ve bu miktar vakfa masraf olarak kaydedilmişti.13 1877 yılında 8. ve 12. koğuşların karşısındaki koridor çöktüğünden önemli bir onarım gerekmiş, Evkaf Nezareti gerekli parayı bulamayınca hastanenin kapanması bile gündeme gelmişti. Sonunda temin edilen tahsisatla onarım yapılmıştır.14 Hastanenin su yolları 1884 sonlarında tamir edilmiştir.15 II. Abdülhamid 1885 yılında babaannesi Bezmiâlem Valide Sultan’ın yaptırmış olduğu Gureba Hastanesi’nin ne durumda olduğunu görmek için tayin ettiği üç kişilik bir komisyonu hastaneye göndermişti. Hekim olmayan kişilerden oluşan komisyon önce Hazine-i Evkaf ’tan hastanenin gelir-gider durumunu

bazı yerleri tehlikeli hale gelmiş olduğundan tamirata ihtiyacı vardır, daha önce yapılan keşifte 207.090 kuruş olan tamir masrafı aradan geçen zamanda bina daha da harap olduğundan yetmeyecektir. Yorgan, çarşaf ve fanila gibi malzeme kullanılamayacak kadar eskidir, görevliler her nekadar hastaların yiyecek-içecekleriyle ilaçlarının yolunda olduğunu söylemişlerse de bu hususlar uzmanlar tarafından ayrıca tetkik edilmelidir. Hastane binasının tamiri, mevcut elbise ve mefruşatının yenilenmesi 10.000 liraya mal olabilir."

11 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 211. 12 BOA. İ. DH. 696/48665, 25 Z. 1291 [2 Şubat 1875]. 13 BOA. İ. DH. 706/49436, 21 B. 1292 [23 Ağustos 1875]. 14 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 31, 35-36. 15 Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 212.

162

~ İç bahçeden hastane binası. Orhan Bolak: age, şekil. 53-54.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ İç bahçeden hastane binası. Orhan Bolak: age, şekil. 53-54.

mevsimi başlayınca hasta sayısı artacağından gerekli tamirin bir an evvel yapılması elzemdir. Hastanenin deposunda, mevcut hastalara yetecek kadar elbise ve yatak takımı olmadığı gibi olanlar da eskimiştir. Böyle büyük ve payitahtın fıkarasına mahsus bir hastanenin birkaç yüz hastanın idaresine yetecek levazımatının tamamlanması ve kurulduğundan beri değiştirilmemiş olan hasta yataklarının da yeni usule göre tertip edilmeleri gereklidir. Bütün bunlara rağmen 230 hastanın tedavilerinin fevkalade yapıldığı, elbise ve yataklarının temizlik bakımından uygun bir halde bulunduğu görülmüştür.”

Başhekim ise ertesi hafta 4 Mayıs 1885 Pazartesi günü hastaneyi tıbbi yönden incelemiş ve tespitlerini şöyle sıralamıştır: “Hastane yapılırken tıbbi gerekler dikkate alınmadığı için hastaneye benzememekte olup sanki askerlere mahsus ortası bahçe dört köşe ve iki katlı bir yapıdır. Üst kattaki koğuşlar bir hayli zamandan beri tamir edilmemiştir. Koğuşların pencereleri sayıca azdır. Üstelik hem alçak hem de küçük oldukları için hastaneye elverişli değildir. Ayrıca basık tavanları koğuşların havalanmasını bir kat daha zorlaştırmaktadır. Bazı menfezler açılıp hava değişimi sağlanmak istenmişse de faydası olamayacağı aşikârdır. Hastane yapıldığından beri birkaç defa tamir olunduysa da hijyen açısından faydası olmamıştır. Halen çerçevelerinin ve tavanlarının harabiyeti nedeniyle üst katlara hasta yatırmak mümkün olmadığından mecburen alt katlar kullanılmaktadır. Alt katlar üst kat koğuşlarından daha dar ve basık olduğu için hijyen bakımından buraya hasta yatırılması uygun değildir. Gezinti yerlerinin duvarlarındaki çatlaklar tehlikelidir. Müştemilattan harap vaziyette olan çamaşırhane, mutfak ve depo şiddetle tamire muhtaçtır. Yalnız eczane nisbeten kullanılabilir haldedir. Ancak üst kat koğuşları kapalı olduğundan alt kat koğuşları mevcut hastaları idareye yetmediği gibi yaz

Bu iki rapor 2 Mayıs 1885 tarihinde II. Abdülhamid’e sunulmuş ve “hastane binasının genellikle tamire muhtaç olduğunu, hasta elbiseleri ve mefruşatın yenilenmesi ve idaresinin intizam dairesine çekilmesi gibi ıslahata muhtaç olduğunun anlaşıldığını, bunlar için tahminen 10.000 liraya ihtiyaç gösterildiğini, inşaat mevsimi geçmeden iki ay içinde tamir edilip eksikler tamamlanırsa hastanenin ihya edilmiş olacağı” bildirilmiştir.16 Bu raporu izleyen yıllarda hastanenin tamire alındığına dair bir bilgiye ulaşamadık. Raporlarda sözü edilen hastaların kullandıkları eşyaların her sene yenilenmesi aslında nizamname icabıydı. Fakat nedense bu kural hastane açıldığından itibaren düzenli olarak uygulanamamıştı. 1861 yılında da aynı sorun yaşanmış yatakyatak takımı ve bunlara benzer eşya kullanılamaz hale gelmişti. Hemen satın alınmasına şiddetle lüzum gösterilen eşyanın beş bin küsur kuruşa temin edileceği anlaşılmış ve satın alınması emredilmiştir.17 Ağustos 1893’te İstanbul’da kolera vakaları çıkması üzerine yapılan teftişler sonunda gasilhane, karantina yerleri ve tuvaletler onarıl16 BOA. Y. PRK. ŞH. 2/25, 24 B. 1302 [2 Mayıs 1885]. 17 BOA. İ. DH. 466/31160, 26 C. 1277 [9 Ocak 1861].

163


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Hastaların Okmeydanı’na götürüldüğüne dair Zaptiye Nezareti’nin yazısı. BOA. Y. PRK. ZB. 13/15.

koridorlar ile çatının büyük bir bölümü çöktü. Duvarları yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bunun üzerine hastane boşaltıldı ve hastalar kupa arabalarına bindirilerek, 17 Temmuz 1894 günü saat 3.00 sularında Beyoğlu’ndan geçirilip Okmeydanı’na kurulan seyyar askeri hastane barakalarına taşındı.23 Hastaneye tahsis edilen bu barakalar ancak 150 yatak alıyordu. Oysa hastanenin mevcudu 160 kişiydi. Bu nedenle başvuran hastalar kabul edilemiyordu. Hastane başhekimi Ahmed Paşa başvuranlar arasında geri çevrilemeyecek hastalar bulunduğunu dile getirince Sadaret, Şehremaneti’nden hastane binasının bir an önce tamir edilmesini istedi.24 Şehremaneti’nin yaptırdığı keşfe göre hastanenin tamir masrafının 8.296 kuruş 84 santim tuttuğunu bildirdi.25 Hastane camii ve hademe odaları da depremden zarar görmüştü. Yapılan keşifte 6.714 kuruşa tamir edilecekleri anlaşılmışsa da ikinci keşifte bu miktara 3.400 kuruş ilave edilmesi gerektiği ortaya çıkınca bu yolda irade verilmişti.26 Diğer taraftan hastanenin ikinci kısım tamiri için gereken 9.056 kuruş 56 santimin Maliyeden ödenmesi emredilmişti.27 Bu onarımda çatı ve duvarlar elden geçirilmiş, koridorlardaki Malta taşlarının yerine kırmızı tuğlalar döşenmiş, başhekim ve doktor odalarıyla ameliyathanenin karşısına ameliyatlılar için iki çıkma oda yaptırılmıştır.28

dı.18 Tuvaletlere birer sifon kondu.19 Hemen ardından Sadaret, Evkaf Nezareti’ne hastane tuvaletlerinin yeni usule göre yenilenmesinin Padişahın emri olduğunu bildirdi.20 Bahçeye bulaşıcı hastalıklar için ahşap barakalar yaptırıldı.21 Çamaşırhane tamir edildi ve çamaşır teknesinin yenilenmesine 9.941 kuruş harcandı.22

Hasta sayısında yaşanan artış nedeniyle Okmeydanı’ndaki hasta barakaları yetersiz kalınca hademe barakaları da hastalara tahsis edildi. Başhekim, hastabakıcıların kalması ve levazımat koymak için 10 arşın genişliğinde ve 15 arşın uzunluğunda üç ahşap barakaya ihtiyaç olduğunu dile getirince Evkaf Nazırı 5 Ağustos

10 Temmuz 1894 Salı günü İstanbul’da meydana gelen şiddetli depremde hastane binası büyük zarar gördü. Kuzey ve güney 18 19 20 21 22

23 24 25 26 27 28

BOA. İ. EV. 1311/CA-03, 6 CA. 1311 [15 Kasım 1893]. BOA. İ. EV. 1311/Ş-09, 22 Ş. 1311[28 Şubat 1894]. BOA. BEO. 369/27636, 26 Ş. 1311 [4 Mart 1894]. Bk. “Kolera Salgınları ve Hastane” bölümü. BOA. BEO. 691/51774, 11 R. 1313 [1 Ekim 1895].

164

BOA. Y. PRK. ZB. 13/52, 13 M. 1312 [17 Temmuz 1894]. BOA. BEO. 448/33548, 29 M. 1312 [2 Ağustos 1894]. BOA. BEO. 453/33903, 7 S. 1312 [10 Ağustos 1894]. BOA. BEO. 61/4516, 8 S. 1310 [11 Ağustos 1894]. BOA. BEO. 453/33975, 9 S. 1312 [12 Ağustos 1894]. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 16.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Giriş kanadında iç bahçeye bakan cephede ameliyatlılar için yapılan çıkma odalar. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

Tanaş Kalfa’ya yaptırılmaya başlandı.32 Ayrıca artan hasta talebini karşılamak üzere birkaç ev kiralanarak hastane olarak kullanılması düşünüldü.33 Diğer taraftan hastanenin iç tamiratı bitmiş ve 150 karyola nakledilerek yerleştirilmişti. Bina dışındaki tamirat henüz tamamlanmadıysa da hastaların Okmeydanı’ndan hastaneye nakledilmesinde bir sakınca görülmedi ve bu yolda irade verildi.34 Hastane binası mükemmel olarak tamir edilmişti. Hastalar 8 Ekim 1894 günü kupa arabalarıyla yeniden hastaneye taşındı.35 Yapılan tamirat ilk keşif bedelinin üstünde bir masrafa yol açtığından keşif defterine ilave yapıldı.36

1894 tarihli yazısıyla durumu Sadaret’e bildirmiş, Sadaret de Okmeydanı’ndaki barakaların mevcut hastalara bile zor yettiğini bildirerek 6 Ağustos 1894 günü Şehremaneti ile Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne birer yazı gönderip hademe iskânı ve malzeme konulmak üzere birkaç baraka daha yapılması için arsa bulunma29 sını istemişti.

Çok geçmeden 1897 yılında tamire muhtaç yerler için yapılan keşifte 74.303 kuruşa mal olacağı anlaşılan tamiratın, Masarif İdaresi kâtiplerinden Hayri ve Rüştü Efendiler ile Muhasebe kâtiplerinden Hacı Ali Bey marifetiyle emaneten yaptırılmasına karar verilmişti.37 Birkaç ay sonra iradesi çıkmış ve tamire başlanmıştı. Tamir devam ederken Sertabip ve hastane müdürü onarıma alınmayan elbise ambarı ile etüv makinesi dairesinin de harap vaziyette olduğunu bunların da tamir edilmesi gerektiğini, yaptırılan keşifte etüv yerinin, 10.395, elbise ambarının 3.507 kuruştan toplam 13.993 kuruşa tamir edileceğinin anlaşıldığını ve tamirata dahil edilmelerini istemişlerdi. Şura-yı Devlet Maliye Dairesi 24 Kasım 1898 tarihli oturumunda bu isteği kabul etmişti.38 Bunun üzerine Sadaret, Evkaf Nezareti’ne gereğinin yapılmasını emretmiştir.39

Aynı günlerde Zaptiye Nezareti, Gureba Hastanesi’nin zaten yetersiz olduğunu ileri sürüp İstanbul’un çeşitli yerlerinde evler satın alınarak hastane olarak düzenlenmesini önerdi.30 Ancak bu fikre sıcak bakılmadı ve depremde harap olan Gureba Hastanesi’nin yeniden yapılması için bir komisyon kuruldu. Tam kârgir olarak yeniden yapılması düşünülen hastanenin planı hazırlandı. Komisyon raporunda yeni hastanenin 53.000 lira civarında bir maliyeti olacağı bildirilince bu masraf göze alınamadı. Depremden hasar gören hastane binasının tamir edilmesi ve gerekirse bazı ilaveler yapılması emredildi.31 Bu arada hastane hademesi için yapılması kararlaştırılan üç baraka Ağustos sonunda Şehremaneti’nden

32 BOA. BEO. 477/35752, 17 RA. 1312 [18 Eylül 1894]. ; İkdam, no. 27, 28 Ağustos 1894. 33 İkdam, no. 34, 4 Eylül 1984. 34 BOA. BEO. 488/36591, 3 R. 1312 [4 Ekim 1894]. 35 İkdam, no. 68, 8 Teşrinievvel 1894. 36 BOA. Y. PRK. ŞH. 5/31, 22 RA. 1312 [23 Eylül 1894]. 37 BOA. BEO. 1035/77612, 10 C. 1315 [7 Ekim 1897]. 38 BOA. İ. EV. 1316/B-16, 28 B. 1316 [12 Aralık 1898]. 39 BOA. BEO. 1243/93160, 4 Ş. 1316 [18 Aralık 1898].

29 BOA. Y. MTV. 102/10, 2 S. 1312 [5 Ağustos 1894]. ; BEO. 40/33690, 3 S. 1312 [6 Ağustos 1894]. 30 BOA. BEO. 461/34574, 22 S. 1312 [25 Ağustos 1894]. 31 BOA. İ. HUS. 1312/RA-01, 5 RA. 1312 [6 Eylül 1894]. ; BEO. 471/35266, 6 RA. 1312 [7 Eylül 1894].

165


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

22 Ağustos 1898 gecesi hastane binasının dışında bulunan gasilhanenin tavanından başlayan yangında gasilhanenin çatısı ve etrafı kısmen yanmıştır.40

hastanenin ziyaret defterine; hastane bahçesinde bulunan üç adet ahşap barakadan birisinin hasta kabulü, ikincisinin müşahede, üçüncüsünün ise bulaşıcı hastalıklara ait olduğunu bildirmiştir. Hastaneye kabul edilecek hastalar müşahede barakasında 48 saat müşahede altında tutulduktan sonra hastalıklarına göre koğuşlara gönderilmekteydi. Güneş ışığı almayan alt kat koğuşları rutubetli olduğundan hijyenik değildi. Bonkowski bu nedenle mevcut olan üç ahşap barakanın yerine çeşitli bulaşıcı hastalıklar için ayrı ayrı bölmeleri olan bir adet kârgir barakanın yapılmasını tavsiye 44 etmişti.

Hastane geceleri yağ kandilleriyle aydınlatılıyordu. Her gece koğuşlarda 13, odalarda 17, meydanda 20, gusülhanede 1, helalarda 4 olmak üzere toplam 55 kandil yanıyordu.41 Yinede koğuşlar adeta karanlık bir haldeydi. Hastalar geceleri hareket etmede zorluk çektiği gibi daha önemlisi geceleri yapılması gereken bazı ameliyatlar kandil ışığında yapılamıyordu. Sertabip bu gerekçelerle koğuşların havagazıyla aydınlatılmasını talep etti. Fakat hastanenin iki katlı olan tarafında alt katın tavanı ahşap ve basık olduğundan alt katın havagazıyla aydınlatılması sakıncalı bulundu. Alt kat, üst katın kapasitesinden fazla hasta gelmedikçe kullanılmamaktaydı. Bu nedenle alt kat, kahve ocağı, çamaşırhane ile mescit ve tabip odalarının eskisi gibi kandille aydınlatılmasına devam edilmesine karar verildi. Üst kattaki koğuşlar, koridorlar, ameliyathane ve eczanenin havagazıyla aydınlatılmasına uygun olacağı, havagazı boruları vs için gereken 13.857 kuruşun bütçenin tamirat tertibinden ve sonra kullanılacak gaz bedelinin de kandil yağından tasarruf edilecek parayla ödenmesi için irade çıkmıştır.42 Hastaneye havagazı tesisatı döşendikten sonra, Evkaf Nezareti’nin isteği üzerine Yedikule Havagazı Şirketi ustabaşılarından Emin ve Mustafa Ağalar başarılı hizmetlerine karşılık Sanayi Madalyası ile taltif edildiler.43 27 Ağustos 1901 tarihinde Mehmet ile birlikte hastaneyi Bilumum Vilâyât-ı Şahane Umumiye Sermüfettişi Mirliva 40 41 42 43

Yeni pavyonların yapımı sırasında tarihi binanın kuzey cephesinin orta aksında yer alan bölümün üzerine Mimar Kemaleddin tarafından, I. Ulusal Mimari üslubunda bir kat ilave edilip yeniden düzenlenmiş ve giriş holü merdivenleri de aynı üslupla yapılmıştır (1910-1911).45

YENİ BİNALAR II. Meşrutiyet’ten sonra Tıp Fakültesi Reisi Cemil Bey, 11 Mayıs 1909 tarihli yazısıyla Gureba Hastanesi’nde yapılan incelemelere göre; yapım tarzının sağlık kurallarına aykırı olduğunu, çukurda olduğu için havadan mahrum kaldığını, ısıtmaya ve havalandırmaya uygun olmadığını, büyük bölümü harap bir halde olduğundan ıslahı için para harcanmamasını, fakat şehre yakın ferah bir yerde yeniden son gelişmelere uygun, yine aynı isimde

Tabip Yzb. teftiş eden Hıfıssıhha-i Bonkowski,

44 BOA. EV. d. 22704. Ziyaretçi defterinin Latin harflerine çevirisi için bkz. Kenan Göçer: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012, s. 297-317. 45 Nuran Kara Pilehvarian: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması. Mart 1996 İstanbul, s.43-47. ; Nuran Kara Pilehvarian: “İstanbul’da Son Şifahane İlk Hastane Yenibahçe Gurebâ-i Müslimîn Hastanesi – The Last Şifahane and First Hospital in İstanbul The Gureba al Muslimin Hospital in Yenibahçe”, Karşılıksız Hizmetin Muhteşem Abideleri İstanbul Şifahaneleri. Haz. A. Kılıç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul: 2009, s. 199.

BOA. Y. PRK. 3/20, 5 R. 1316 [23 Ağustos 1898]. BOA. EV. d. 25086. BOA. İ. EV. 1320/M-14, 23 M. 1320 [2 Mayıs 1902]. BOA. DH. MKT. 748/1, 11 CA. 1321 [5 Ağustos 1903].

166


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Vakıflara ait bir hastane yapılmasını önermişti.46 Onun bu önerisinin etkisiyle olsa gerek Meşrutiyet’in ilk Evkaf Nazırı Halil Hamdi Hamade Paşa, hastaneyi kalkındırmak amacıyla dönemin ileri gelen hekimlerine başvurduysa da nezaret süresi pek kısa olduğundan bir sonuç alamamıştı. Halefi Ürgüplü Hayri Efendi bu işi üstlenip önce bir komisyon kurdu. Süleyman Numan, Asaf Derviş, Ziya Nuri (Birgi), Mustafa Münif (Kocaolçun) Paşalar, Hastane Sertabibi Hüseyin İhsan Paşa, İkinci Tabibi Hacı Kemal Bey, Dr. Adnan (Adıvar) ve Evkaf Nezareti Mimarı Kemaleddin Bey’den oluşan komisyon uzun tartışmaların ardından

mevcut binanın ıslah ve tamiri yerine yeni bir hastane yapılmasına karar verdi.47 1910 yılında yeni hastane binası için yer aranmaya başlandı.48 Yeni hastanenin eski hastane binasının üst tarafındaki Topkapı Caddesi’ne bakan arsaya yapılmasına karar verildi.49 Pertevniyal Valide Sultan vakfına ait Müneccim Sadi mahallesinde Baruthane yokuşu caddesindeki bostan ve müştemilat, yeniden yapılacak Gureba-yı Müslimin Hastahanesi için istimlak edildi. 16 Ekim 1911 tarihli istimlak il50 mühaberi hastane vakfiyesine işlendi. 47 48 49 50

46 BOA. MF. MKT. 1100/1, 19 M. 1327 [10 Şubat 1909].

167

Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 43. BOA. BEO. 3792/284376, 7 Ş. 1328 [14 Ağustos 1910]. BOA. BEO. 3797/284748, 22 Ş. 1328 [29 Ağustos 1910]. Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120.

~ Mimar Kemalettin’in çizimiyle yeni pavyonlar. Yıldırım Yavuz: “Batılılaşma Döneminde Osmanlı Sağlık Kuruluşları”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, cilt.8, no. 2 (1988), s. 123142.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

53

Yeni hastanenin yapımında Avrupa’nın en gelişmiş hastanelerinden birinin esas alınması benimsendi. Bunun üzerine komisyon, hastane binalarını incelemek üzere Mimar Kemaleddin Bey ile Dr. Adnan Adıvar’ı Berlin’e gönderdi. Kazım İsmail Gürkan her ne kadar o sırada Berlin’de inşaatı yeni tamamlanmış olan Rixdorf Hastanesi’nin örnek olarak seçildiğini ifade etmişse de Orhan Bolak, Vakıf Gureba Hastanesi ile Rixdorf Hastanesi arasında bir ilinti bulunmadığı, üstelik Avrupa’da yapılmış bir binayı kopya ettiği iddiasının da Kemalettin Bey’e haksızlık olduğuna işaret etmiştir. Mimarlık tarihçileri yine de yapılması düşünülen bir hastane için Avrupa’da incelemelerde bulunulmuş olmasını önemsemişlerdir.51 Pavyon sistemindeki yeni binasının planları Mimar Kemaleddin Bey tarafından çizildi ve altı büyük pavyonun yapımı Holzmann adındaki Alman şirketine verildi ve inşaata başlandı. Fakat Balkan Savaşlarının getirdiği ekonomik sıkıntılar yüzünden inşaat sürdürülemedi. Ürgüplü Hayri Efendi yeniden Evkaf Nazırı olunca inşaat çalışmaları tekrar başladı. 110. 000 altın harcanarak idare binası, poliklinik ve beş pavyonun kaba inşaatı tamamlanmışken Birinci Dünya Savaşı seferberliği ilân edildi ve yapım çalışmaları yeniden durdu. 1914 yılında emaneten yaptırılan kısımların ödemeleri devam ediyordu.52 İki sene kadar boş kalan pavyonlara 1917’de çevrede çıkan büyük yangında evsiz kalanlar iskân edildi. Mütareke sırasında, Amerikalılar bu pavyonlarda bir hastane açmak istedi. Ancak binayı elden çıkarmamak için pavyonlardan birinin iç tesisatı alelacele tamamlanıp Vakıf Gureba Hastanesi’nden bazı hastalar buraya nakledildi. Isıtma tesisatı bulunmadığı için büyük zorluklar çekildiğinden hastalar tekrar yerlerine taşındı. Zaten Amerikalılar da

bu sırada başka yerde hastane açmışlardı. Bu pavyon 1925’te Kuduz Müessesesi’ne verildi. 1925-1942 yılları arasında Kuduz Müessesesi bu pavyonda faaliyet gösterdi. 1926 yılına kadar mesken olarak kullanılan diğer pavyonlar Reji (Tekel) İdaresi’ne kiraya verildi ve tütün deposu olarak kullanıldı.54 Gureba Hastanesi tarihi binasında faaliyetine devam etti. 1924-1925 ders yılında Tıp Fakültesi’nin son iki sınıfı staj için Vakıf Gureba Hastanesi’ne geldiğinde hastanenin çatısı akıyordu, yağmurlarda koridorlarında şemsiye ile dolaşılıyordu, koridor birkaç yerinden çökmüştü, duvarlar tamire muhtaç bir haldeydi, sıvalar dökülmüştü. Başhekim olarak tayin edilen Süleyman Numan Paşa ciddi bir tamirata girişti. Dam esaslı bir biçimde tamir edilip kiremitleri değiştirildi. Hastanenin Vatan Caddesi cephesinin zeminden alçak olması, kuzey ve batı cephelerinin altlarının sadece oyularak bırakılmış olması yüzünden koridor ve koğuşlarda rutubetin önü alınamıyordu. Kuzey ve doğu kolların altındaki koridora tavan yapıldı. Bu koridorlar çok sık pencerelerle bahçeye açıldı, bahçeye bakan iç duvarların bir buçuk metre uzağında çepeçevre kalın bir ikinci bir duvar yapılarak toprak ile hastane duvarları arasındaki temas kesildi. Böylece hastanenin açılışını bile geciktiren rutubet sorunu uzun yıllar sonra çözülmüş oldu. Alt kat yeni açılan pencerelerle havalandığından buradaki odalar da kullanılabilir hale gelmiş oldu. Hastane kurulduğundan beri özel olarak getirtilmiş bir su ile idare edilmekte, su borularla hastaneye dağıtılmaktaydı. Fakat 53 Amerikalılar o sırada tüberkülozlu çocuklar için bir hastane kurmak amacıyla yer aramaktaydılar. Gureba Hastanesi’nin yeni pavyonlarından birini alamayınca Yedikule Rum Hastanesi’nin bir pavyonunda Near East Hospital for Tubercular Children Yedikule adıyla bir çocuk hastanesi kurdular. Bk. Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul Üniversitesi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi No. 55-10. İstanbul: Ajansfa, 2010, s.104-105. 54 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 43-44.

51 Yıldırım Yavuz: agm, s. 123-142. 52 BOA. İ. MLU. 1332/Ş-45, 17 Ş. 1332 [11 Temmuz 1914].

168


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

basınç azlığı nedeniyle ameliyathane ve diğer bazı yerler yeteri kadar su alamıyordu. Suya basınç vermek için 22 m yüksekliğinde 6 ton su kapasiteli, elektrik motoruyla çalışan bir su kulesi yapıldı ve hastaneye yeni su tesisatı döşendi. Bu işler için 37. 025 lira harcandı.55

deki beş büyük hastaneye dağıtıldı. Gureba Hastanesinin tarihi binasına; II. Dahiliye, KBB, Deri ve Frengi Klinikleri yerleştirildi. Tıp Fakültesi tarihi hastane binasında yapılan tadilatlara 25.000 lira sarf etti. 1910 yılında yapılmaya başlanıp savaşlar nedeniyle tamamlanamayan Çapa’daki pavyonlar da Tıp Fakültesi’ne tahsis edildi. İstanbul Üniversitesi bu pavyonları tamamlayıp Tıp Fakültesi’nin enstitü ve kliniklerini yerleştirdi. Bu yapılanmadan sonra halk arasında tarihi bina Aşağı Gureba Hastanesi, Çapa’daki yeni pavyonlar ise Yukarı Gureba Hastanesi olarak adlandırıldı. Vakıflar Umum Müdürlüğü Çapa’daki pavyonların “yurdun en mühim bir tedris teşekkülünün eline geçtiği için idarece bu vaziyet hayırlı bir hizmet” kabul edilmiştir dese de Vakıflar Umum Müdürü Başvekâlet’e gönderdiği 22 Haziran 1938 tarihli yazısında, “136 yatağın Tıp Fakültesi tarafından kullanılması Vakıflar İdaresi’ni asıl hizmetlerini ifaya imkân bırakmadıktan başka yoksul hastaları sürünmeye mecbur ettiğini” ileri sürerek Tıp Fakültesi’nin tarihi hastane binasını boşaltmasını talep etmişti. Bu tepkinin asıl nedeni Tıp Fakültesi’nin tarihi bina yanında büyük bir amfi yaptırmaya başlamasıydı. 18 Nisan 1938’de ihalesinin bitmesini takiben müteahhit inşaata başlamış fakat İstanbul Evkaf İdaresi “icare-i vahideli vakıf olan bu bostanda” inşaat yapılmasını noter vasıtasıyla protesto etmiş, Evkaf Müdürlüğü’nün 22 Haziran 1938 tarihli tezkiresi üzerine inşaat polis marifetiyle tatil edilmişti. İstanbul Üniversitesi Rektörü, Evkaf Umum Müdürü’ne telefonla amfinin lüzumu hakkında bilgi vermişse de Evkaf Umum Müdürü, hastanede bir amfi yapıldığı takdirde Tıp Fakültesi kliniğinin yıllarca buradan çıkmayacağını beyan ederek inşaata izin verilmeyeceğini söylemişti. Kültür Bakanı Saffet Arıkan 28 Haziran 1938 tarihli yazısıyla, tıp eğitimi için hayati bir önemi bulunan ve başka yere yapılması mümkün

İcra Vekilleri Heyeti’nin 1 Ağustos 1926 tarihli kararıyla hastanenin zemin katında 4.979 lira keşif bedelli kamaranın ve başka tamirlerin yapılması kabul edildi.56 Bu çerçevede kapı ve pencerelerin tamamı yenilendi. Zemin katta yeni bir hamam, mutfak ve çamaşırhane yapıldı. Kuzey ve doğu koridorlarının döşemeleriyle 9., 10. ve 11. koğuşların tahta zeminleri betonarmeye çevrildi, üroloji ve göz ameliyathanelerinin zeminlerine mozaik döşendi. Güney cephesinde 18x4m genişliğinde yeni bir röntgen dairesi ve bitişiğine tuvaletler yaptırıldı. 1928 yılında Evkaf Nezareti kapı-pencere tamirleriyle kalorifer tesisatının kurulmasına 40.000 lira sarf etti. Kuzey cephesindeki pencereler çift yapıldı. Ertesi sene hastalar için bir kabul dairesi hazırlanıp, biri memurlarla müstahdeme diğeri hastalara olmak üzere iki banyo dairesi yapıldı. Ardından modern bir ameliyathane yapıldı (1930), poliklinik büyütüldü (1931). Doğu ve kuzey köşesindeki eski tuvaletler kaldırılıp yanındaki büyük koğuşla beraber bulaşıcı hastalıklara ayrıldı. İçinde tifo ve dizanteri hastalıklarına ait iki büyük oda ve diğer bulaşıcı hastalıklar için de bölümlere ayrılmış bir salon ile banyo ve tuvalet yapıldı. Cami önünde; mahzen, yıkama odası, otopsi salonu, formolin odasından ibaret bir otopsi dairesi yapıldı (1932). Çamaşır makineleri, bir santrifüj, bulaşık makinesi alındı (1933). 1933 Üniversite Reformu ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin klinikleri şehir55 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 53-54. 56 BCA. Sayı.3944, Dosya. 199-23, Fon Kodu. 30.18.1.1, Yer No. 20.50.5, Tarih. 1. 8. 1926.

169


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

olmayan amfi inşaatının yürütülmesini talep etmişti. Görüşü sorulan Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti; 2252 numaralı kanunun 4. Maddesine göre hazırlanmış olan 8.11.1933 tarihli talimatnamenin 2. ve 3. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne tahsis edilen Devlet, Evkaf ve Belediye’ye ait hastanelerde tıp eğitiminin gerektirdiği her türlü inşaatın doğrudan doğruya Maarif Vekâleti’nce yaptırılmasının esasa bağlandığını, Gureba Hastanesi’ndeki kliniklerde ders verilecek bir yer bulunmadığından hastane bitişiğinde bulunan Evkaf ’a ait bostanda 50.000 lira harcayarak yapılmaya başlanan 300 kişilik dershanenin gerekli olduğunu ve hukuken de bir sorun olmadığını bildirdi. Başbakanlık Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne amfi inşaatının devamına izin verilmesini ve kolaylık gösterilmesini emretti.57 Bunun üzerine tamamlanan amfiye Dr. Frank’ın vefatından sonra Ord. Prof. Dr. Erich Frank Dershanesi (Frank Amfisi) adı verildi.58 Frank amfisi bir koridorla hastaneye bağlıydı, öğrencilerin görmesi gereken hastalar bu koridordan dershaneye getirilir, öğrenciler de amfinin giriş kapısını kullanırdı. İstanbul Tıp Fakültesi hastaneden ayrıldıktan sonra 19801981 ders yılından itibaren bu amfide bir süre eğitime devam etti.

hastane binası genişlemeye imkân vermeyecek derecede dolu olduğundan yer darlığına bir çözüm olmak üzere eski binanın batısına, Frank Amfisi ile cami arkasındaki arsaya yeni bir pavyon yapılması kararlaştırıldı ve ihalesi yapıldı. İlk katın kaba inşaatı bittiği sırada müteahhitle çıkan bir ihtilaf çözülemeyince yapımı yarım kaldı (1957). Bu sırada hastane binalarına ek binalar veya ayrı binalar yaptırıp bunların faaliyete geçirilmesine yardımcı olmak üzere; eski Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar, eski Başbakanlık Müsteşarı Ahmed Salih Korur ve eski Vakıflar Umum Müdürü Orhan Çapçı gibi dönemin ileri gelen kişileri, 25 Ocak 1957 tarihinde Vakıf Gureba Hastanesine Yardım Derneği’ni kurdular. İcra Vekilleri Heyeti’nin 11 Mart 1958 tarihli oturumunda umumi menfaatlere hizmet eden derneklerden sayılan59 derneğin ilk başkanlığını Dr. Lütfi Kırdar (1957-1960) yaptı. Onu hastanenin iki başhekimi Dr. Ali Eşref Gürsel (1960-1964) ile Dr. Tarık Özerengin (1964-1966) izledi. Vakıf Gureba Hastanesine Yardım Derneği,1966 yılı başına kadar toplam 4 milyon 620. 960 lira bağış topladı. Bu parayla 1958 yılında yeni bir toplantı salonu yapımı (40 bin lira), 8 Aralık

Vakıf Gureba Hastanesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27 Haziran 1956 tarihinde kabul ettiği Vakıflar Umum Müdürlüğü Vazife ve Teşkilatı Hakkında Kanun ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’ndan ayrılarak 29 Haziran 1956 tarihi itibarıyla yeniden Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne bağlandı. Hastane Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne devredildiğinde 240 yatağı vardı (1956). Tarihi 57 BCA. Sayı.---, Dosya. 19910, Fon Kodu. 30.10.0.0, Yer No. 178.226.10, Tarih. 30 06. 1938. 58 Suat Efe: “Gureba Hastanesi’nde Faaliyet Göstermiş Olan İstanbul Tıp Fakültesi Klinikleri”,Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları 2-3, İstanbul 1996/97, s.176-188.

59 BCA. Sayı. 991, Dosya. 199-12, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.2, Tarih. 19.10.1924

170

~ Frank Amfisi. Günümüzde yerinde otopark vardır. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, şekil 23.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Yeni Pavyon, 1965. Günümüzde yerinde otopark vardır. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, şekil 33.

| Hastanenin Vatan Caddesi’nden görünümü, 1967. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, şekil 31.

171


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1960 tarihinde çıkan yangında zarar gören üroloji ve dahiliye koğuşlarının onarımı (40 bin 740 lira), kalorifer ve buhar kazanlarının mazotla işler hale getirilmesi (100 bin lira), iki dahiliye servisine ait laboratuvarların genişletilmesi ve onarımı (9 bin lira) gerçekleştirildi. Vakıflar Umum Müdürlüğü ile yapılan bir anlaşma uyarınca 1957 yılında yarım kalmış olan yeni pavyon inşaatını tamamlama işini dernek üstlendi. Beş katlı yeni pavyon 1 milyon 395 bin lira harcanarak bitirildi ve 21 Şubat 1965 günü törenle hizmete girdi. Yeni pavyonla hastanenin yatak sayısı 330’a yüksel60 di, diğer bölümlere de bir rahatlık sağlandı.

bildirilince dernek modern bir hastane yaptırmaya karar verdi. Yeni hastane hizmete girdiğinde, eski bina şifası mümkün olmayan veya tedavisi pek uzun zaman isteyen hastalıklara tutulmuş, kimsesiz olup bakıma muhtaç kimselere “Düşkünler Tedavi ve Bakım Evi” olarak tahsis edilecekti. Bu gaye doğrultusunda bazı Alman mimarlar, İstanbul Teknik Üniversitesi profesörleri ve tanınmış yüksek mimarlara yaptırılan tetkikler ve alınan raporlar sonunda yeni yapılacak 575 yataklı hastane için hazırlanan avan proje 1959 yılında yarışmaya kondu. İstanbul Teknik Üniversitesi profesörleri, mimar, mühendis ve hekimlerden kurulu jürinin seçtiği firma ile 25 Şubat 1961 tarihinde sözleşme imzalandı ve aynı tarihte Vakıf Gureba Hastanesiyle Vatan Caddesi arasındaki 1827 ada ve 3-8 parsel sayılı arsanın Vakıflar idaresince derneğe tahsis edilmesine dair protokol imzalandı. Önce hemşire lojmanı tamamlandı (1965). Bütün tıp branşlarını içerecek şekilde planlanan 757 yataklı yeni

Gureba Hastanesi’nin Çapa’da yapılan pavyonları Tıp Fakültesi’ne devredildikten sonra tarihi bina yerli ve yabancı mimarlara inceletildi. Tarihi binanın tadilatının ve genişletilmesinin çok büyük masraf gerektirdiği, üstelik istenen sonucun elde edilemeyeceği 60 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 54-58, 66, 97, 127-128, 151.

} Yeni hastane binası yapılırken. Asaf Ataseven Arşivi, Türk Gençlik Vakfı

172


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Yeni hastane binası, 1990.

hastaneye 1959 ve 1969’da iki kez temel atma töreni yapıldı, inşaat başladı ancak 17 yıl karkas halde bekledi.61

inşaatı devam ederken bir onkoloji bölümü açılması için çalışmalara başlandı. Eskiden hemşire okulunun bulunduğu bölüm tadil edilerek bir onkoloji merkezi haline getirilmişti. 1978 yılında yeni hastane inşaatının güneydoğusunda bir Kanser Tarama ve Tedavi (Onkoloji) Merkezi ve 2. Radyoterapi bölümlerinin temeli atıldı. Aynı yıllarda son sistemde röntgen teşhis ve tedavi cihazları, nükleer tıp cihazları ve mamografi, mikroröntgen ve ultrasonografi gibi tarama cihazları ithal edildi. Kanser Tarama ve Tedavi (Onkoloji) Bölümü ile 2. Radyoterapi bölümü binası tamamlanınca cihazları monte edilip hizmete açıldı (1986).62

Yeni hastane binası Dr. Asaf Ataseven’in baştabipliği (1984-1993) döneminde tamamlanıp hizmete açıldı (1990). Bundan sonra tarihi bina boşaltılarak restorasyona alındı. Restorasyonda, binanın özelliğini bozan ekler ile bina içindeki bölmeler kaldırılarak hastanenin orijinal yapısı ortaya çıkarıldı. Günümüzde tarihi hastane binasında Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Rektörlüğü, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığı, Eczacılık Fakültesi Dekanlığı, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü faaliyet gösteriyor. 1965 yılında hizmete girmiş olan beş katlı pavyon binası ile yanındaki Frank Amfisinin yerinde otopark bulunuyor. 1974 yılında hastane kadrosunda bir yenilenme olmuş ve genç hekimler hastaneye bir canlılık getirmişti. 757 yataklı yeni hastane

1976’da başhekim odasının yanında Bezmiâlem Valide Sultan Müzesi adıyla bir müze açıldı ve hastanede kullanılan bazı tarihi eşyalar da sergilenmeye başlandı. Günümüzde bu tarihi eşya Rektörlük girişinde sergilenmektedir.

61 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt. 16, no. 1-4 (1989), s. 3-4.

62 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt. 16, no. 1-4 (1989), s. 3-4.

173



Modern Hastaneye Geรงiล



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

İlk Klinikler da İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde öngörülen kadronun dışına çıkılarak hastaneye bir göz mütehassısı ile bir operatör tayin edildi. Bundan sonra birer birer klinikler kurulmaya başlandı.

Hastane açıldığında henüz uzmanlık dalları yoktu. Bu nedenle emraz-ı dahiliye taksimi (iç hastalıkları kısmı) ve emraz-ı hariciye taksimi (cerrahi hastalıklar kısmı) olmak üzere iki branş vardı. İç hastalıkları ve cerrahi kısımları koğuşlardan oluşur, hasta koğuşları da hekimler arasında paylaşılırdı. Başlı başına bir poliklinik yoktu. Hastaneye başvuran bütün hastalar sertabibin sorumluluğundaydı. 19. yüzyıl sonlarında hastanede artan hasta sayısı, buna karşılık 300’e ulaşan yatak sayısının yetmemesi, yolsuzluk iddiaları, başta hekimler ve eczacılar olmak üzere sağlık çalışanlarının da yetersizliğini gündeme taşımıştı. 1892 yılın-

1933 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin II. Dahiliye Kliniği (70 yatak) ile Deri ve Frengi Kliniği (30 yatak) hastaneye yerleştirildi. Tıp Fakültesi 1968 yılında Vakıf Gureba Hastanesi’nden ayrıldı. 1964 yılında hastanedeki servisler şöyleydi: I. dahiliye, I. cerrahi, II. cerrahi, üroloji, göz hastalıkları, cilt hastalıkları, KBB, sinir hastalıkları. II. Dahiliye, kadın hastalıkları ile

1942 yılında Vakıf Gureba Hastanesi'ndeki Klinikler ve Yöneticileri Klinikler

Yöneticileri

Dahiliye Kliniği

Dr. Emin Kıcıman

Cerrahi Kliniği

Dr. Ömer Lütfi Eti

Üroloji Kliniği

Dr. Ali Eşref Gürsel

Göz Hastalıkları Kliniği

Dr. Nihat Bayraktar

Asabiye Kliniği

Dr. Rıfat Çağıl

İntaniye Kliniği

Dr. Osman Şerefeddin Çelik

Röntgen Servisi

Dr. Şükrü Derviş Aykın

177


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Hastanede bir koğuş. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

diş ve ağız hastalıkları servislerinin ise sadece birer polikliniği vardı.1

ları (20), iç hastalıkları (42), kadın hastalıkları ve doğum (36), kulak-burun-boğaz (20), nöroloji (20), nöroşirurji (10), ortopedi (18), plastik cerrahi (10), üroloji (35).3

21 Şubat 1965 günü hizmete giren beş katlı yeni pavyonun bodrum katına banyo, berber, hasta kabul dairesi, idare kalemi, başhemşire muavini ve teknisyen odalarıyla diş ve kadın doğum klinikleri taşındı. Bu kat bir koridorla eski binaya bağlanmıştı. Zemin katına poliklinikler ve röntgen servisi, birinci kata göz hastalıkları kliniği ile üroloji, göz ve kulak kliniklerine ait iki ameliyathane yerleştirildi. İkinci kat üroloji kliniğine ayrılmıştı. Üçüncü katta ise KBB kliniği ile hemşire yatakhanesi bulunuyordu.2

Poliklinikler Sertabip kapının sol yanındaki odasında (sonradan cildiye kliniği olmuştur) oturur, her gün gelen hastaları muayene edip ilaçlarını verirdi.4 Hastanenin 30 sene sertabipliğini yapmış olan Ahmed Paşa hem ayaktan muayene ettiği hastalara hem de yatan hastalara, tedavilerine ek olarak klasik dönem cerrahisinin gözde tedavi yöntemi key (dağlama, koterizasyon) uygulardı. Bu yöntemi çok kullandığı için “Koterci Ahmed Paşa” adıyla meşhur olmuştu. Sertabip Ahmed Paşa 1889 yılı istatistiğinde toplam 2.640 hastanın tedavisine ek olarak dağlama yapıldığını ve bunlardan 10 hastanın beş veya altısında iyi etki gözlemlendiğini ifade etmiştir.

1985 yılında hastanenin kadro yatak sayısı 400, fiili yatak sayısı 345’ti. 14 Servisi bulunmaktaydı: çocuk hastalıkları (25), fizik tedavi (20), gastroloji (11), genel cerrahi (54), göğüs-kalp-damar cerrahisi (24), göz hastalık1 2

Tarık Özerengin: “Vakıf Gureba Hastanesi”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1964 Yıllık Bülteni, s. 8-12. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 54-58, 66, 97, 113-115, 127-128, 151.

3 4

178

İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87, s. 58. Kazım İsmail Gürkan, age, 1967, s. 37.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Dağlama Yapılan Vakalar - 18895 Emraz-ı dimagiye ve şevkiye ve asabiye (beyin, omurilik ve sinir hastalıkları) Emraz-ı sadriye (göğüs hastalıkları) Emraz-ı kalp ve deveran-ı dem (kalp ve kan dolaşımı hastalıkları) Emraz-ı mecâri-i hazmiye (sindirim yolları hastalıkları) Emraz-ı bevliye ve kilyeviye (böbrek ve idrar yolu hastalıkları) Emraz-ı hareket (?) Emraz-ı ihtimariye ve hummiye (ateşli hastalıklar ?) Emraz-ı bünyeviye (bünyevi hastalıklar) Emraz-ı cerrahiye (cerrahi hastalıklar) Emraz-ı cildiye (deri hastalıkları) Emraz-ı efrenciye (frengi) Emraz-ı seretaniye (kanser hastalıkları) İnhiraf (?) Bilâ-teşhis duhulü anında fevt (yatışta teşhis konmadan vefat) Şeyhuhet (yaşlılık) Tatanos-harikulade tesirat (etkiler) Ayakta tedavi olunan

Hastanede 13 Aralık 1893-12 Ocak 1894 (Kânunuevvel 1309) tarihleri arasındaki bir ayda yatan hastalardan 80, ayakta tedavi görenlerden 15 olmak üzere toplam 95 hastaya dağlama yapılmıştı.6 Kolera salgını sırasında hastaneyi teftiş eden Bonkowski Paşa, 29 Nisan 1894 tarihli raporunda Hastaneye her gün başvuran 30-40 kadar kadın-erkek hastanın muayenehane/poliklinik olmadığından karışık bir halde muayene edilmekte olduğunu ifade edip bu hastalar için ayrı bir muayenehane yapılması gerektiğini dile getirmişti.7

üroloji, KBB için birer muayene odası ve bir de bekleme salonu yapıldı. Böylece muayeneye gelen hastaların hastane içine girmeden polikliniğe girip çıkmaları sağlanmış oldu. Giriş kapısı yanında bulunan poliklinik, Tıp Fakültesi hastaneye geldikten sonra, bekleme salonuyla iki odası birleştirilerek konferans salonu olarak kullanıldı. Poliklinikler de Tıp Fakültesi’nin poliklinikleriyle birlikte Yukarı Gureba Hastanesi’nde Tıp Fakültesi’ne tahsis edilmiş olan merkez binaya yerleştirildi.8 Poliklinikler 1965 yılında Vakıf Gureba Hastanesi eski bina ile Cami arasına yapılmış olan yeni pavyonun zemin katına taşındı.9

5

Çapa’da 1910 yılında yapılmaya başlanan pavyon tarzındaki binalardan biri merkez poliklinik olarak tasarlanmıştı, fakat savaşlar yüzünden bitirilemedi. Cumhuriyet’ten sonra 1931’de çamaşırhane eski mutfağa nakledildi, çamaşırhanenin yerine de cerrahi, 5 6 7

54 vaka 460 vaka 12 vaka 334 vaka 11 vaka 82 vaka 406 vaka 12 vaka 45 vaka 8 vaka 39 vaka 2 vaka 72 vaka 3 vaka 3 vaka 2 vaka 1.095 vaka

Muayene olmak üzere hastaneye 1870 yılında 1.012 hasta, 1887 yılında 5.889 hasta, 1894 yılında 5.983 hasta, 1900 yılında 5.848 hasta, 1920 yılında 2.527 hasta başvurmuş,

BOA. Y. PRK. EV. 1/62, 11 B. 1306 [13 Mart 1889]. BOA. Y. MTV. 90/1, 1 Ş. 1311 [7 Şubat 1894]. BOA. DH. MKT. 2066/107, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894].

8 9

179

Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 65-66. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 54-58, 66, 97, 127-128, 151.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1927 yılında ise 2.267 hasta muayene olmak üzere başvurmuş, muayeneleri yapıldıktan sonra reçeteleri verilmiştir.

fından alınmış müşahede varakalarını görüp vereceği bilgileri dinledikten sonra tanı koyup tedaviye başlamak." Koğuşundaki hastaların teşhis ve tedavilerinden sorumlu olan dahiliye mütehassıları ayrıca koğuşun temizliğini sağlamak, hastalara iyi bakılması için hizmetçileri/hastabakıcıları denetlemek, ilaçların bilimsel kurallara göre imal edilip edilmediğini tespit etmek üzere sürekli teftişler yapmak, bilime aykırı bir durum gördüğünde derhal sertabibe bildirmek, dışarıdan dahiliye kliniğine başvuranları muayene etmekle yükümlüydüler. Nöbetçi kalan dahiliye mütehassısları ise sabah vizitesinden başka akşam üzeri de bütün hastaneyi dolaşır, gerekli gördüğü hastaların ilaçlarını değiştirir veya yeni ilaç yazardı. Nöbet gününün akşamı o gün yatan hastaları birer birer muayene edip hastalıklarına göre ait oldukları koğuşlara sevk ederdi. Nöbet sırasında sertabip ve tabib-i sâni bulunmadığı zaman acil durumlarda sorumluluğu kendisine ait olmak üzere bu makamlara vekâlet ederdi (EK.III, 3. madde).

1926 yılında başvuran 9.199 kişinin polikliniklere dağılımında ilk sırada göz hastalıkları, son sırada ise cerrahi yer almaktadır.10 Ayniye (Göz) Dahiliye Üzniye (Kulak) Cildiye ve Efrenciye (Frengi) Röntgen Bevliye (Üroloji): Hariciye

3.088 2.052 1.460 1.186 658 527 228

1929 yılından itibaren dahiliye, cerrahi, göz ve deri hastalıkları, KBB, akliye ve üroloji polikliniklerinde ayakta tedavi gören hasta sayısı devamlı artış göstermiştir. 1929 yılında bu polikliniklere toplam 10.144 kişi başvurmuşken bu sayı 1932 yılında 20.051’e, 1936 yılında 29.743’e, 1942 yılında ise 39.649’a yükselmiştir.11 1985 yılı içinde polikliniklerde 80.452 hasta muayene edilmiş, 86.662 kişiye laboratuvar analizi yapılmıştır.12

Hastanede uzun yıllar çalışmış olan dahiliye mütehassısı Hacı Kemaleddin Bey’e 1919 yılında hekimlik hayatının 30.yılı, 1929’da kırkıncı yılı münasebetiyle toplantılar düzenlenmiştir. Hacı Kemal Bey 12 Mayıs 1931 tarihinde vefat edince yerine o sıralarda Tıp Fakültesi'nden ayrılmış olan Prof. Dr. Tevfik Salim (Sağlam, (1882-1963) tayin edildi. Dr. Tevfik Salim’in en önemli hizmetleri 12 Temmuz 1931 tarihinden itibaren servisinde otopsiler yaptırıp protokollerini kayda geçirtmesi ve ertesi sene hastanede bağımsız bir patoloji laboratuvarı kurmasıdır. Ayrıca modern bir klinik faaliyeti için gerekli olan elektrokardiyografi, bazal metabolizma ve bunun gibi cihazları tedarik etmiştir.14 Hastanede uzun

Dahiliye Kliniği Hastanenin açıldığı gün dahiliye koğuşları adıyla faaliyetteydi. 1913 Talimatnamesiyle dahiliye (emraz-ı dahiliye) mütehassıslarının görev ve sorumlulukları şöyle belirlenmiştir; Zamanında hastaneye gelerek koğuşuna gitmek, daha önce tanı koymuş olduğu hastaların tedavisini yapmak, yeni yatanların vizite zamanından önce son sınıf öğrencileri13 tara10 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 44. 11 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 90, 92. 12 İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87, s. 58. 13 Burada Tıp Fakültesi öğrencileri kastedilmektedir. 1907 yılından itibaren Tıp Fakültesi öğrencileri stajlarını İstanbul’daki hastanelerde yapmaktaydı. Gureba Hastanesi’ne her sene 15-20 stajyer gelirdi. Bk. Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 46.

14 “Üniversite İkinci Dahiliye Kliniği”, Sağlık Dünyası, sayı. 3 (1955), s.5-10. ; Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 75-78.

180


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| II. Dahiliye Kliniği Direktörü Dr. Frank ve arkadaşları hastane giriş kapısının içinde. Diskussionsabend im Deutschen Generalkonsulat am 08.06.2006 zum Thema "Exil und Gesundheitswesen: Deutsche Mediziner in der Türkei ab 1933" Hrgb: Reiner Möckelmann. Druck: Yeni Beyoğlu Matbaacılık

yıllar çalışan ve çok sevilen Dr. Hacı Kemal Bey’in hatırasını yaşatmak isteyen arkadaşlarının isteği üzerine harekete geçen başhekimlik, Dahiliye Kliniğinin üçüncü koğuşuna Doktor Hacı Kemal Koğuşu adını vermiştir (1942).15

adamlarından biri de Erich Frank’tı. Essentielle hypertoni ile diyabet tedavisinde syntalini keşfetmiş olan Frank önce dahiliye kliniğinde mide, böbrek ve metabolizma hastalıkları için bir diyet servisi kurmak amacıyla Breslau’da birlikte çalıştığı diyet hemşiresi Elisabeth Wolff ’un (d. 1894) İstanbul’a gelmesini sağladı. Elisabeth Wolff dahiliye kliniğinde Türkiye’nin ilk bilimsel diyet mutfağını kurdu. Bunun ardından bilimsel araştırmalara hakim, asistanları çalışmalara teşvik edebilecek bir laboratuvar şefine ihtiyaç gösterdi ve daha önce birlikte çalıştığı Dr. Kurt Steinitz’i (1907-1966) getirtti. Dahiliye kliniğine ait bir biyokimya laboratuvarıyla bir de röntgen servisini hizmete sokunca temel üniteler tamamlanmış oldu. Röntgen servisinin başına yine Almanyadan gelen İ.Ü. Fen Fakültesi Botanik hocası Prof. Dr. Heilbronn'un oğlu Hans Heilbronn getirildi. Türkiye'nin, bilimsel beslenme kavramı ve bilimsel yöntemlerle çalışan bu ilk diyet mutfağı hastanenin ses getiren yeniliklerinden biri olmuştu. Bir süre sonra başka hastaneler diyet konusunda dene-

1933 Üniversite Reformu’nda dahiliye kliniğinin bir kısmına Prof. Dr. Erich Frank’ın yönetimindeki Tıp Fakültesi II. Dahiliye Kliniğinin yerleşmesiyle başlayan gelişmeler hastanenin halk arasındaki saygınlığını artırmıştır. 1934 yılında Vakıf Gureba Hastanesi’nde çalışmaya başlayan Erich Frank Türkiye’ye geldiğinde diyabet, kan hastalıkları ve hipertansiyon konularındaki araştırmalarıyla uluslararası ün sahibiydi. Almanya’da 30 Ocak 1933 tarihinde iktidara gelen Adolf Hitler’in başkanı olduğu Nasyonal Sosyalist Parti, Yahudi asıllı bilim adamlarını üniversitelerden uzaklaştırmaya başlamıştı. Bu bilim potansiyelinden yararlanmak isteyen Cumhuriyet Hükümeti’nin Türkiye’ye davet ettiği bilim 15 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 41, 74.

181


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

yim kazanmak ve bir diyet mutfağının nasıl yönetildiğini öğrenmek üzere Vakıf Gureba Hastanesi’ne genç elemanlar göndermeye başlamıştır.16

zaffer Aksoy, Şeref İnceman gibi dünya çapında değerler yetiştirerek Türkiye’de hematoloji geleneğini kurmuştur. 23 yıl Vakıf Gureba Hastanesi’nde pek çok asistan ve bilim adamı yetiştirerek Türk hekimliğine hizmet etmiştir. Onun yetiştirdiği kişilerin şahsında “Aşağı Gurebalı” gibi ayrıcalıklı bir kavram ortaya çıkmıştır.18 Öğrencileri her sene Frank'ın şerefine bir yemek ziyafeti verirdi.19 Ölünceye kadar severek çalıştığı Vakıf Gureba Hastanesi’nin geniş koridorlarını, yüksek tavanlı oluşunu, bahçeyi çevreleyen bol ışıklı koğuşlarını beğenirdi. Bu hastanedeki tecrübelerini; Dahili Böbrek Hastalıkları (1941), Az Tanınmış Hastalıklar Grubu Hakkında (1944), Karbonhidrat Metabolizması Patolojisi (1949) ve İç Hastalıkları Dersleri (1951-56, 3 cilt) isimlerini taşıyan dört kitapta yayınladı.20 Yurtdışından aldığı parlak teklifleri reddedip tatillerde bile Türkiye dışına çıkmayan bu müstesna insan 13 Şubat 1957 sabahı beklenmedik bir şekilde hayata veda etti. Türkiye’de gömülmeyi vasiyet etmişti. Bütün öğrencileri seferber olup hocalarına T.C. Nüfus Cüzdanı çıkarttılar. 15 Şubatta Vakıf Gureba Hastanesi’nde kendi yaptırdığı amfide düzenlenen törenin ardından Türk vatandaşı olarak devlet töreniyle Âşiyan’da toprağa verildi.21

Dr. Kurt Steinitz, biyokimya laboratuvarında dönemi için ileri analiz yöntemleri uygulayarak edindiği tecrübeleri, Klinik Laboratuvar Usulleri (İstanbul 1942) adıyla yayınladı. Prof. Dr. H. Hüsrev Hatemi bu kitabın 1970’li yılların başına kadar birçok devlet hastanesinin biyokimya laboratuvarında kullanıldığını ifade etmektedir. Biyokimya laboratuvarında bir yandan klinik hizmetleri yürütülürken bir yandan da o yıllarda büyük ihtiyaç olan laborantlar yetiştirilmiştir. Dr. H. Hüsrev Hatemi’nin hocası Ferhan Berker’den naklen verdiği bilgiye göre; Kurt Steinitz sportmen bir şahısmış. Karlı günlerde Fatih Halıcılar caddesi yokuşundan kayak yaparak Vakıf Gureba Hastanesi’ne inermiş. Laboratuvar raporlarını dağıtacağı zaman ayakkabılarına paten takarak hastane koridorlarını dolaşır, raporları koğuş kapılarından içeri atarmış. Prof. Frank “Türkler bu gibi şeyleri hafiflik sayar” diyerek, bu patinaj eylemine engel olmuş. Prof. Frank İstanbul’daki araştırmalarını daha çok diyabet tedavisi ve insülinin etkileri üzerinde yoğunlaştırmış, karbonhidrat metabolizmasına ilişkin araştırmalara ağırlık vermiştir. Vakıf Gureba Hastanesi’ne Anadolu’nun dört bir tarafından gelen hastalar, son derece az rastlanan hastalıkları ayağına getiriyor, verimli çalışmalar yapmasına neden oluyordu.17 Akdeniz ülkelerinde sıkça görülen ve kalıtsal bir kansızlık türü olan thalessemi major ve minor hastalıkları üzerinde durmuş, Orhan Ulutin, Mustafa Karaca, Mu-

Frank’ın hastanede yaptığı hizmetlere karşılık bir vefa örneği olmak üzere, Vakıf Gureba Hastanesi Eğitim ve Planlama Koordinasyon Kurulu her yıl Prof. Dr. Erich Frank’ı Anma Günü düzenledi. İlk anma günü 14 Şubat 1982’te Frank Amfisinde yapıldı. Öğrencileri 18 Orhan Aral: “Frank’ı Nasıl Tanıdım ve Sevdim”, Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ın Dünya Tıbbındaki Yeri ve Türk Tıbbına Katkıları. Yazan ve Düzenleyen: Orhan Nuri Ulutin. İstanbul 2007, s. 107-110. 19 S. Efe: “Hiltonda Prof. Frank Şerefine verilen yemek ziyafeti”, Sağlık Dünyası, sayı.8 (1956), s. 65-66. 20 Arın Namal, Mehmet Şükrü Sever: “Ord. Prof. Dr. Erich Frank (1884-1957)”, İstanbul Tıp Fakültesi Bülteni, sayı. 2 (Ekim 2012), s. 9-12. 21 Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ın Dünya Tıbbındaki Yeri ve Türk Tıbbına Katkıları. Yazan ve Düzenleyen: Orhan Nuri Ulutin. İstanbul 2007, s. 63-65.

16 “Üniversite İkinci Dahiliye Kliniği”, Sağlık Dünyası, sayı. 3 (1955), s.5-10.; Orhan Ulutin: Ord. Prof. Dr. Erich Frank'ın Dünya Tıbbındaki Yeri ve Türk Tıbbına Katkıları. İstanbul 2007, s. 37. 17 Sabine Frank Gahagan: “Babam”, Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ın Dünya Tıbbındaki Yeri ve Türk Tıbbına Katkıları. Yazan ve Düzenleyen: Orhan Nuri Ulutin. İstanbul 2007, s. 77-80.

182


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Frank’ın ölümü üzerine bu çalışmaları Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil, Prof. Dr. Ferhan Berker sürdürmüşlerdir. Tıp Fakültesi’nin II. Dahiliye Kliniği hastaneden ayrılınca Dr. Bedi Beler diabet hastalarının bakımını sürdürebilmek amacıyla Vakıf Gureba Hastanesi’nde bir diyabet polikliniği kurmuş, böylece genel hastanelerde kurulmuş ilk ileri ihtisas diyabet kliniğinde, Frank’ın başlatmış olduğu diabet çalışmalarını sürdürmüştür. Diyabet eğitimi de yapılan diyabet polikliniği Dr. Bedi Beler emekli olunca kapatılmıştır (1986).25

} Diyabet Hemşiresi Elisabeth Wolff. İstanbul Tıp Fakültesi Personel Arşivi

Cerrahi Kliniği Cerrahi kliniği, ilk açıldığında hastanede bulunan cerrah odasından gelişmiştir. Hastanenin ilk yıllarındaki cerrahi aletler sekiz neşter ile iki ustunç (seyyar küçük cerrahi) takımından ibaretti. Bütün hastanede sadece iki müzanülharare (termometre) vardı.26

hocalarıyla ilgili anılarını dile getirdikten sonra bilimsel oturumlara geçildi.22 1983, 1984 ve 1985 yıllarında yapılan Prof. Dr. Erich Frank’ı Anma Günlerinde, aktüel bilimsel konular tartışıldı.23

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ne göre hastanede bir cerrah-ı evvel/başcerrah ile bir de cerrah çalışıyordu. Cerrahların gece gündüz hastanede bulunmaları şarttı. O dönemde genellikle küçük cerrahi uygulamaları yaparlardı. Usta-çırak eğitimiyle yetişmiş olan cerrahlar hekimlerin yardımcısı konumundaydı. Hekimler hastalarında çıban gördüklerinde cerrah odasına haber gönderir, cerrahlardan biri koğuşa giderek apse açardı. Görevlerini yapmayan cerrahlar hastane nazırı tarafından hekimbaşı ile görüşülerek cezalandırılırdı.27 1877 yılında hastane cerrahlarına, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de sınava girme mecburiyeti getirilmiş ve bu sınavda başarılı olanlar görevlerine devam etmiştir.28

Erich Frank’ın tüberküloz hastalarının ayrı yatırılmaları, bir infeksiyon hastalıkları servisi kurulması, tek kişilik oda uygulamasının gerekliliğini savunması, ülkemizdeki iç hastalıkları kliniği uygulamalarına getirilmiş önemli yenilikler olarak kabul edilmektedir. Kanserde ilk modern kemoterapi Frank’ın kliniğinde uygulanmış, kalp kateterizasyonu da yine onun kliniğinde yapılmaya başlanmıştır. 24 Erich Frank’ın diyabet tedavisi ve insülinin etkileri hakkındaki çalışmaları Türkiye’de çağdaş diyabet anlayışının hızla yayılmasını sağlamış, Türk hekimleri bu konuda eğitilmiş, halk beslenme konusunda bilgilendirilmiştir. 22 “Prof. E. Frank’ı Anma Günü”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s.169-173. ; Beler, Bedi: “I. Prof. E. Frank’ı anma günü Açış Konşması”, Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s. 174-175. 23 Bedi Beler: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hakkında”, Dirim, yıl 63, sayı. 11-12 (1988), s.345-351. 24 Arın Namal, Mehmet Şükrü Sever: “Ord. Prof. Dr. Erich Frank (1884-1957)”, İstanbul Tıp Fakültesi Bülteni, sayı. 2 (Ekim 2012), s. 9-12.

25 Bedi Beler: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hakkında”, Dirim, yıl 63, sayı. 11-12 (1988), s.345-351. 26 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.31, 35-36. 27 İdare-i Dahiliye Nizamnamesi, Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120. 28 Kazım İsmail Gürkan: 1967, s. 37-38.

183


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Cerrahi Aletler. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

Hastanenin ilk operatörü 1892 yılında tayin edilen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Muallim Muavinlerinde Cemal Bey'dir. Opr. Cemal Bey haftada dört gün çalışıyordu. Bu tayinlerden sonra emraz-ı hariciye adıyla cerrahi kliniğinin kurulduğu kabul edilir. 1893 yılında Cerrah-ı sani Mustafa Efendi Mecidi Nişanı (5. rütbe)ile taltif edilmiştir.29 Opr. Cemal Bey 1894 yılında vefat edince onun yerine dönemin en parlak cerrahı, Yıldız Askeri Hastanesi Operatörü ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Cerrahi-i Sagir (küçük cerrahi) Muallimi Miralay Osman Bey tayin edildi.30 Miralay Osman Bey hastaneye haftada iki gün geliyordu. Bir süre sonra haftada üç gün ve icabında dört gün hastaneye devam etmesi istenmiş, almakta olduğu 500 kuruş maaş 1.000 kuruşa yükseltilmişti.31

1893 yılında İstanbul’da başlayan kolera salgını sürerken hastaneyi teftiş eden Serkimyager-i Hazret-i Şehriyari ve Hıfzıssıhha-i Umumi Müfettişi Bonkowski Paşa, 29 Nisan 1894 tarihli raporunda, hastanede ameliyat yapmaya mahsus bir yer bulunmadığından fenni kaidelere uygun bir ameliyathane yapılmasını tavsiye etmişti.32 Bonkowski Paşa’nın raporunda yaptığı önerilerinin hemen gerçekleştirilmesi için gerekli yerlere emirler verildi.33 Hemen ardından çizilen 19 Haziran 1894 tarihli planda, ortada dikdörtgen planlı 20 yataklı bir baraka ve bir ucunda ameliyathane ile iki oda, diğer ucunda bir oda, iki tuvalet ve bir banyo bulunmaktadır. Bu barakanın sağında ve solunda 24’er yataklı iki baraka vardır.34 Üzerinde tarih bulunmayan diğer bir planda üç barakanın birer koridor ile birbirine bağlandığı ve ame-

29 BOA. BEO. 322/24077, 25 CA. 1311 [4 Aralık 1893]. 30 BOA. İ. EV. 1310/RA-08, 11 RA. 1310 [3 Ekim 1892]. ; Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 26, 31, 33-38. 31 BOA. BEO. 901/67557, 23 S. 1314 [3 Ağustos 1896].

32 BOA. DH. MKT. 2066/107, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894]. 33 BOA. Y.A.HUS. 295/68, 25 L. 1311 [1 Mayıs 1894] 34 BOA. Plan Proje Kroki, 283, 25 ZA. 1323 [21 Ocak 1906].

184


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

liyathanenin de daha bağımsız bir şekilde konumlanmış olduğu görülmektedir.35 Bonkowski Paşa’nın raporundan 1894 yılına kadar hastanede müstakil bir ameliyathane bulunmadığı anlaşılıyor.

Bey her ne kadar Osman Paşa’nın öğrencisiyse de yeni bilgilere sahip olduğundan geleneksel yöntemlere bağlı olan hocasıyla bazı konularda anlaşamazdı. Cerrahi aletleri kaynatmadan küçük girişimler yapan Osman Paşa, Nureddin Bey’e aletleri kaynatıp bozduğu için çıkışırdı. Fakat Nureddin Bey yılmadan mücadeleye devam etmiş ve sonunda modern cerrahinin asepsi-antisepsi kurallarını öğretip benimsetmeyi başarmıştı. Hastaneye yaptığı en önemli katkı emraz-ı hariciye koğuşlarından birinin ameliyathaneye dönüşmesini sağlamış olmasıdır. Nureddin Bey’den önce Opr. Cemal Bey 13. koğuşa bitişik küçük bir odayı ameliyathane olarak kullanıyordu.40 Modern bir ameliyathane için kollar sıvandı, gerekli başvurular yapıldı. İlgili evrakı inceleyerek konuyu görüşen Şûra-yı Devlet, 29.173 kuruş keşif bedeli olan ameliyathanenin emanet usulüyle yapımına ve gerekli alet edevat ile dolapların tutarı olan 6.620 kuruşun kullanılmasına izin verdi. Hastane koğuşlarından biri; Sertabip Ahmed Paşa, Opr. Nureddin, Tabib-i sani İhsan ve Muhasebat-ı Umumiye ketebesinden Hacı Ali Beylerden oluşan bir komisyon marifetiyle ameliyathaneye çevrilecekti. İnşaat masrafı ile Paris’ten getirtilecek cerrahi alet edevat için iki kalemde gereken toplam 35.793 kuruşun bütçeden ödenmesi için gereğinin yapılması yolunda iradenin çıkmasıyla çalışmalara başlandı. Şura-yı Devlet Maliye Dairesi, cerrahi aletlerin Paris’ten getirtilmesi için ihtiyaç duyulan 11.564 kuruşun Evkaf Nezareti tarafından ödenmesini kararlaştırdı ve bu yolda irade çıktı.41

Bu yıllarda Yenibağçe’deki Gureba Hastanesi’nin bir müddetten beri idare ve intizamına sekte geldiği, hasta tedavi edecek tabip ve operatör bulunmadığı, hatta Zaptiye Nezareti’nden tedavi edilmek üzere gönderilen yaralıların çoğunun yaraları tedavi edilmediğinden kangren olarak vefat ettikleri Padişahın kulağına kadar gitmişti. Bu durum cerrahların ağır cezalara çarptırılmasına sebep olabilirdi. Padişah bir hayır eseri olan hastanenin iyi idare edilmesi ve intizamlı olmasını istiyordu. Bu nedenle lüzumu kadar tabip ve operatör tayini ve diğer eksiklerinin tamamlanmasını emretti.36 Önce göz aletleriyle cerrahi aletlerinin temizlenip korunması için diplomalı bir cerraha ihtiyaç gösterildi. 17 senedir hastanede tımarcılık (pansumancılık) yapmakta olan ve cerrahlık diploması sahibi Nazmi Efendi 300 kuruş maaşla, aletlerin paslanmasına sebep verirse tazmin etmek şartıyla bu memuriyete tayin edildi.37 Ardından hastaneye tabip ve operatör tayini ve diğer eksiklerin tamamlanması için irade çıktı.38 1900 yılında Opr. Nureddin Bey’in, Opr. Osman Paşa’ya muavin olmak üzere hastaneye tayin edilmesi cerrahi kliniğinin gelişmesi yolunda atılan önemli bir adımdı.39 Nureddin 35 36 37 38 39

BOA. Plan Proje Kroki, 282, 1 Z. 1311 [5 Haziran 1894]. BOA. BEO. 1243/93159, 4 S. 1316 [24 Haziran 1898]. BOA. BEO. 1196/89699, 2 CA. 1316 [18 Eylül 1898]. BOA. İ. HUS. 1316/Ş-01, 1 Ş. 1316 [15 Aralık 1898]. BOA. Y. MTV. 198/15, 3 N. 1317 [5 Ocak 1900]. ; Y. MTV. 206/19, 3 CA. 1318 [28 Eylül 1900].

40 Kazım İsmail Gürkan: age, s. 38. 41 BOA. İ. EV. 1319/RA-08, 26 RA. 1319 [13 Temmuz 1901]. ; İ. EV. 1319/Ş-05, 7 Ş. 1319 [19 Kasım 1901].

185

| Opr. Nureddin Bey. Kazım İsmail Gürkan: age, 1928, s.33.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Gureba-yı Müslimin Hastahanesi Operatörü Ahmed Nureddin Bey’in mührü. BOA. EV. d. 37082.

Koğuşun ameliyathaneye dönüştürülmesi ve donanımı yaklaşık iki sene sürdü. 1903 baharında yeni ameliyathane hizmete girdi ve eski ameliyathane tamire alındı.42 Gösterdiği üstün hizmetler nedeniyle Opr. Nureddin Bey’in maaşı 2.000 kuruştan 2.400 kuruşa yükseltildi.43 Satın alınmış olan cerrahi alet edevatın bedeli Kasım 1903’te ödendi.44

1901 tarihli istatistiğine göre, 14 Ağustos 1900-13 Mart 1901 tarihleri arasındaki bir ayda cerrahi kliniğinde (seririyat-ı hariciye); 128 operasyon yapılmıştı. Ameliyat edilen 108 hasta şifa bulmuştu. Kaybedilen 20 hasta da ameliyat nedeniyle değil, ameliyatı takip eden 15. gün ile dört buçuk ay sonunda tedavisi mümkün olmayan başka hastalıklardan ölmüşlerdi.45 Ameliyat edilen hastaların tamamı erkekti.

Opr. Ahmed Nureddin Bey’in 6 Mayıs

14 Ağustos 1900 – 13 Mart 1901 Tarihleri Arasında Yapılan Ameliyatlar45 Teskîb-i kıhf ameliyât-ı mühimmesi

Mühim bir Kraniyotomi ameliyatı

Polip istîsâli

Polip ekstirpasyonu

Em’anın kısm-ı averîsinde ihtinâk sebebiyle haz’ül-batın

Çekum bölgesinde boğulma (strangulation) nedeniyle laparotomi

İltisak-ı mafsal için batt-ı cebrî ve tesbît

Ankiloz için ameliyat ve tespit

Haz’, tebzîl ve key-i mafsal

Artrotomi, artrostomi ve eklemler üzerine koterizasyon

Fıtk-ı magbenî

Kasık fıtığı (inguinal hernia)

Fıtk-ı muhtenik

Boğulmuş fıtık (strangulated hernia)

Bevasîr için ameliyât

Basur (hemoroid) için ameliyat

İltihâb-ı dereni-i muhh-ı azm için teskîb ve neşr

Tbc osteomiyelit için osteotomi ve rezeksiyon

Rimm-i izâm ve iltihâb-ı mafsal-ı azmî ve rimm-i azm için Osteonekroz ve osteoartrit için rezeksiyon ve eksizyon neşr ve istîsâl Nevâhi-yi muhtelifede hurâcât-ı müterâkime, flegmon, dümmel ve aksâm-ı gangreniye için şakk ve küretaj

Çeşitli bölgelerde (olgunlaşmış) apse, flegmon, furonkül ve gangrene dokular için insizyon ve küretaj

Nevâsîr-i şerciye için şakk, küretaj, key

Anal fistül için insizyon, küretaj ve koterizasyon

Kesr neticesi olarak indimâl-i ma’yûb için ameliyât

Kırık neticesi olarak yanlış kaynamalar (?) için ameliyat

Nevâhi-yi muhtelifeye giren kurşunların istîsâli

Vücudun muhtelif bölgelerinden kurşun çıkartılması

Nevâhi-yi muhtelifede tasnî’-i uzv

Muhtelif bölgelerde organoplasti (rekonstruksiyon)

Nevâhi-yi muhtelifede gangren için betr, tesmîm ve gangren olan aksâmın istîsâli

Muhtelif bölgelerde gangrene dokuların rezeksiyonu, eksizyonu

Nevâhi-yi muhtelifede karha-yı âkile, zamg-ı dereni ve efrencî için küretaj ve key

Muhtelif bölgelerde rodent ülserler, sifilitik ve tbc gomlar için küretaj ve koterizasyon

Tazayyuk-ı kanât-ı bevl için tevsî’-i tedrîcî ve haz’-ı ihlîl-i dâhilî ve hâricî

Üretra darlığı için dilatasyon ve internal ve eksternal üretrotomi

Kîs-i cildî istîsâli

Dermoid kist eksizyonu

Fevka’l-âne taş ameliyâtı

Suprapubik taş ameliyatı

Nevâhi-yi muhtelifede iltihâb-ı derenî-i ukadât(ı) kal’ ve istîsâl

Muhtelif bölgelerde tbc lenfadenit eradikasyon ve eksizyonu

42 BOA. BEO. 2049/153646, 22 M. 1321 [20 Nisan 1903]. 43 BOA. Y. MTV. 200/99, 25 ZA. 1317 [27 Mart 1900]. ; BEO. 2038/152848, 9 M. 1321[7 Nisan 1903]. 44 BOA. BEO. 2219/166381, 24 Ş. 1321[ 15 Kasım 1903].

45 BOA. EV. d. 37082.

186


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Nevâhi-yi muhtelifede verem-i beşere-i muhâtî

Çeşitli bölgelerde epitelyoma

İzâm-ı muhtelifedeki küsur için tesbît

Muhtelif kemiklerdeki kırıklar için tespit

Zâtü’l-husye-i dereni için ihsâ

Tbc orşit nedeniyle orşektomi

İstiska-i husye için neşr-i kamîs-i gılâfî ile tedâvi-i şâfî bezl-i vüzerkât

Hidrosel için tunika vaginalisin rezeksiyonu ve parasentez

Opr. Osman Paşa, 1903 yılından itibaren hastaneye devam etmemeye başlayınca onun maaşı Nureddin Bey’e eklenmiş ve cerrahi koğuşlarının yönetiminden de sorumlu olmuştur.46

calara çare olmak üzere Telkihhane’de aşıcılık derslerine devam etmekte olan aşıcılardan Müslüman olanlara ve dışardan sünnetçilik tahsil etmek isteyenlere, Gureba-yı Müslimîn Hastanesi operatör ve muavinleri tarafından teorik olarak fizyoloji ve asepsi-antisepsi usulünün ve diğer gerekli bilgilerle birlikte sünnet ameliyesinin de öğretilmesini ve ellerine sünnetçilik belgesi verilmesini teklif etti (1910). Bu teşebbüsü takdirle karşılayan hastane sertabibi hasta sayısının çokluğu nedeniyle Tıp Fakültesi’nden klinik eğitim için gönderilen tıp öğrencilerine yer bulmakta zorluk çekildiğini, sünnetçilik tahsiline gelecek olanlara dershane açacak yer bulunmadığını bildirip yapımı bitmek üzere olan yeni hastane binasında sünnetçilik eğitimi verilmek üzere bir yer açılmasına ihtiyaç göstermişti.49

Galata’daki Sen Jorj Hastanesi Cerrahı Andre Anitipos ile Prof. Tufye’nin özel asistanı Krate, 19 Şubat 1905 günü hastaneyi ziyaret etmişler ve ziyaret defterine hastanenin nizam ve intizamını çok beğendiklerini yazmışlardı. Opr. Nureddin Bey’in hizmetlerini örnek olarak dile getirip ameliyathanenin Paris’te bile az bulunan nitelikte olduğunu ifade etmişlerdi. Başhekim de yazılanları Türkçe’ye çevirip Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne göndermişti. 47 25 Şubat 1905 tarihinde hastanede görevli cerrahlar: Opr. Ahmed Nureddin Bey, Cerrah-ı evvel Halil Efendi, Cerrah-ı sani Ahmed Efendi, Cerrah-ı salis Süleyman Efendi idi. Ayrıca dört tımarcı vardı: Ali, Ahmed, Mehmed ve Ali.48

1912 yılında bir operatör ile bir muavin cerrahi vakalara yetişemediğinden bir operatör muavinliği kadrosu daha eklendi ve Hüseyin Hakkı Bey ikinci operatör muavini olarak tayin edildi.50

Opr. Nureddin Bey, hastanede cerrahinin gelişmesine yaptığı katkılara, modern bir ameliyathane açılmasını sağlamasına rağmen Meşrutiyet’in ilânından sonra 24 Ağustos 1909’da görevinden alındı ve yerine Salih Bekir Bey (Baysan, ö. 1948) tayin edildi.

1913 yılında yürürlüğe giren Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gurebayı Müslimîn Hastahanesi’nin Talimatnâme-i Dahiliyesi ile cerrahi kliniğinde çalışanların görev ve sorumlulukları yeniden belirlendi. Bu talimatnamede cerrah bulunmamaktadır. Onun yerine operatör ve operatör yardımcısı ile ara hizmet sınıfı olarak mubassırlar ve tımarcılar yer almaktadır. Operatör her gün diğer hekimler gibi zamanında hastaneye

II. Meşrutiyet’ten sonra Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Riyaseti, sünnet ameliyatının ehil olmayan kişiler tarafından yapılması nedeniyle ortaya çıkan sakın46 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 39. 47 BOA. Y.PRK. EV. 4/37, 27 Z. 1322 [19 Şubat 1905]. 48 BOA. EV.d. 37437.

49 BOA. DH. MUİ. 110/59, 24 B. 1328 [1 Ağustos 1910] 50 Kazım İsmail Gürkan, age, 1967, s. 43-44.

187


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Muallim Tufiye ile Sen Jorj Hastanesi Cerrahı Andrea Niptos’un (?) yazısı. BOA. Y.PRK. EV. 4/37.

188


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Nezaret-i Evkaf-ı Hümayun Mektubî Kalemi Aded

Tercüme

Hastahanede meşhûd olan intizam ve nizamdan dolayı müessese-yi hayriyenin idaresini şiddetle tebrik etmekten başka bir şey yapılamaz. Nureddin Bey’in hıdematı bir numune-i emsâl olmak üzere gösterilebilir. Binaenaleyh ameliyat salonu hakkında hiçbir şey söylemeyip yalnız Paris’te bile emsali az bulunur demekle iktifa ediyorum. Üstad-ı muhteremim Muallim Tufiye’nin nazar-ı dikkatini celb edeceği bu hastaneyi ziyaret edememesinden dolayı teessüf ederim. Ben bu ziyaretten fevkalâde memnun oldum. 25 Şubat 1905 Muallim Tufiye’nin Muavin-i Hususiyesi Krate Bugün bu hastaneyi ziyaret eylemiş olduğumdan dolayı bahtiyarım. Muhibb-i azizim Cerrah-ı Şehir Doktor Nureddin Bey tarafından tesis ve ihdas olunan âsârı ve saadetlü Ahmed Paşa Hazretleri tarafından mükemmel bir suretde idare olunmakta bulunan bu müessesenin her tarafında müşahede olunan nezafet ve intizamı fevkalâde takdir ve tahsin ederim. 25 Şubat 1905 Sen Jorj Hastahanesi Cerrahı Andrea Niptos (?)

gelerek cerrahi hastalıklara ait viziteyi yapacak ve yeni yatanların teşhis ve tedavilerini icra edecekti. Ameliyat yapmak gerektiğinde sertabibi, sertabip hastanede değilse tabib-i sâniyi haberdar edip gerekirse devamlı hekimlerden biriyle müşavere edip onun refakatiyle ameliyatı yapacaktı. Büyük ameliyat olmadığı günlerde, küçük ameliyatları bizzat yapacak veya muavinine havale edecekti. Kısacası cerrahi kliniğinin başı olan operatör, ameliyat ve cerrahi tedaviye ihtiyacı olan bütün hastaların sağlığından, ayrıca operatör muavininin uygulamalar sırasındaki dikkat eksikliği, ihmal ve tekâsülünden sorumluydu. İhtiyaç duyulan cerrahi alet ve edevatı satın alınmak üzere yazılı olarak sertabibe bildirmek, acil ameliyatlar için nöbetçi tabipten alacağı davete derhal gitmek, yapılan ameliyatların istatistiğini muaviniyle beraber düzenleyip altını mühürleyip sertabibe vermek görevleri arasındaydı. Ayrıca hastanenin ilân ettiği gün ve saatte dışarıdan

başvuranları muayene eder yani poliklinik yapardı. Mesai saatleri dışında acil durumlarda nöbetçi tabipten çağrı aldığında derhal hastaneye gelmek zorundaydı (Ek III, 4, 5. madde). Operatör muavini de zamanında hastaneye gelip cerrahi bölümünün vizitesini yapmak, önem derecelerine göre tek başına veya mubassır ve tımarcılarla beraber pansumanları yapmakla yükümlüydü. Operatörün bulunamadığı ve kendisinin nöbetçi bulunduğu bir zamanda ameliyata yardım etmek üzere hekimlerden birinin yanına verilmesini talep ederdi. (Ek III, 5. madde). Mubassırlar operatör ve operatör muavinine bağlıydılar. Bunların emirleri altında ameliyatlarda hazır bulunup yardımcı olmak, ameliyat edilmiş hastaların pansumanlarını bilimsel kaidelere uygun olarak yapmak zorundaydılar. Operatör muavininin nezaretin189


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

de cerrahi aletlerle araç-gereçleri temizlerlerdi. Ayrıca ameliyathanenin fenni temizliğini sağlamakla sorumluydular. Nöbet beklerlerdi (Ek III, 16. madde)

loji 75, kulak 64, göz 355. Cerrahi Kliniğinde en çok 101 fıtık, 29 hemoroid, 18 rahim, 12 mide ameliyatı yapılmıştır.51 1930 senesinde biri aseptik ve diğeri septik olmak üzere iki ameliyathane, bir operatör odası, bir pansuman odası, bir hemşire ve alet odası ve bir sterilizasyon odası bulunan modern bir ameliyat dairesi inşa edildi.52

Her koğuşun bir tımarcısı vardı. Tımarcıların okur yazar ve işe eli yaraşır takımından olması şarttı. Tabip ve eczacılardan önce gelerek görevli olduğu koğuşta bulunan hastaların beden ısılarını ölçüp kaydederler, koğuş onbaşılarıyla birlikte hastaların 24 saatlik durumu takip edip kaydederler ve hekimler geldiğinde hastalar hakkında bilgi verirlerdi. Vizite esnasında tabiplerin emrettikleri ilaçları ve alınmasını istedikleri tedbirleri hemen yerine getirirlerdi. Asıl görevleri bittikten sonra ameliyatlara girerek yardım ederlerdi. Tımarcıların küçük operasyon yapma yetkileri yoktu. Münavebeyle 24 saat hastanede hizmete hazır bulunurlardı (Ek III, 17. madde).

1939 yılında cerrahi kliniği 9. ve 10. koğuşlardaydı. İki koğuştaki 40 yatak erkek cerrahi hastalar içindi. Az sayıdaki kadın cerrahi hastalar ise ayrı küçük bir odada yatardı. 1956 sonlarında ikinci bir klinik açılınca I. ve II. Cerrahi Klinikleri adıyla hizmete devam edildi.53 1965 yılında 30’ar yataklı I. Cerrahi ve II. Cerrahi servislerinde 60 yatakla faaliyet göste51 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 44-49. 52 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 57. 53 Nejat Sagun : “Vakıf Gureba Hastanesi 2. Cerrahi Kliniği Tarihçesi ve Çalışmaları”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1970 Yıllık Bülteni, Düzenleyen. Nejat Sağun. s. 150160.

1926 yılında polikliniklerde yapılan müdahaleler hariç hastanede yapılan ameliyatların kliniklere dağılımı şöyleydi; cerrahi 290, üro-

Hastanede ameliyat yapılırken. 1- Dahiliye Mütehassısı Hacı Kemaleddin, 2- Opr. Salih Bekir, 3- Muavini Hakkı, 4-Hariciye Asistanı Avni, 5Hariciye Asistanı Seyid, 6- Bevliye Mütehassısı Behçet, 7- Üzniye (kulak) Asistanı Fehmi, 8- Dahiliye Asistanı Zâkir, 9- Dahiliye Asistanı Vasfi, 10- Dahiliye Asistanı İsmail, 11- Cerrah Mehmed Efendi, 12- Hariciye hastabakıcısı hanım. Eylül 1335 (1919). İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı arşivi.

190


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

| Ameliyathane, 1927. Kazım İsmail Gürkan: age, 1928, s. 46.

ren kliniklere toplam 1.162 hasta yatmış, 933 ameliyat yapılmış, 15 ölüm vuku bulmuştu.54 12 Eylül 1980 darbesinden sonra iki cerrahi kliniği birleştirilmiştir. 1982 yılında cerrahi kliniğine 856 hasta yatmış ve 810 ameliyat yapılmıştır.55 1985 yılı içinde hastanede 975 küçük, 732 orta, 902 büyük olmak üzere toplam 2.609 ameliyat yapılmış, 30 normal 11 müdahaleli doğum gerçekleşmiştir.56

koğuşu için ihtiyaç duyulan göz aletleri ve diğer tıbbi aletlerin tutarı olan 1.426 Mark 50 Fenik tutarındaki faturasının karşılığı olan 7.838 kuruşun Evkaf bütçesinin hastane masrafı tertibinden ödenmesine dair Şura-yı Devlet Maliye Dairesi mazbatası üzerine irade çıkmıştır.58 Hastanenin göz mütehassısı Behçet Paşa, hastalanınca onun yerine 20 Mayıs 1905 tarihinde Haseki Nisa Hastanesi Emraz-ı Ayniyye Muallim Muavini Kemaleddin Bey (sonradan dahiliye mütehassısı olan Hacı Kemal Bey) tayin edildi.59

Göz Kliniği Hastanenin ilk göz hekimi olan Bâb-ı Seraskeri Sıhhiye Dairesi’nden göz mütehassısı Kym. Behçet Bey, haftada iki gün hastaneye devam etmek üzere 1892 yılında tayin edildi.57 Bu tayinle kurulan emraz-ı ayniye

Göz hastalıkları (emraz-ı ayniye) tabibinin görevleri 1913 Talimatnamesi’nde tanımlanmıştır. Göz hastalıkları mütehassısı diğer hekimler gibi haftada dört gün zamanında hastaneye gelerek göz hastalarının tedavilerini yürütecek, ameliyat olması gereken hastaları

54 “Vakıf Gureba Hastanesi Servislerine Ait 1965 Yılı İstatistikleri”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Guraba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni, s.5. 55 “Hastanenin 1982 Yılı (Yıllık) Çalışma Raporu”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Guraba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler, Eylül 1983, s.19. 56 İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87, s. 58. 57 BOA. BEO. 322/24077, 25 CA. 1311 [4 Aralık 1893].

58 BOA. BEO.912/68340, 22 N. 1314 [24 Şubat 1897]. 59 BOA. BEO.2579/193396, 15 RA. 1323[20 Mayıs 1905]. ; İ. EV. 1323/RA-06, 10 RA. 1323 [13 Haziran 1905].

191


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

1926 yılında göz hastalıkları polikliniği poliklinikler arasında 3.088 hastayla ilk sırada yer almaktaydı. Ameliyatlarda da 355 ameliyat ile birinci olması dikkati çekmektedir.61

} Hastanenin göz mütehassısı Dr. Nihat Bayraktar’ın reçetesi, 1946.

Fizik Tedavi 18 Şubat 1901 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de Teşrih-i Marazi (patoloji) Muallim Muavini ve Tedavi-i bil-ma ve bil-mesh (su ve masajla tedavi/fizik tedavi) Muallimi İzzet Emin Efendi 1.000 kuruş maaşla Gureba Hastanesi’ne tayin edildi ve yanına iki-üç muktedir tabip verilmesi emredildi.62 Birkaç ay sonra Gülhane Seririyat Hastanesi’ne devam etmekte olan Tabip Yzb. Cevad Tahsin ve Naim ile sivil hekimlerden Milaslı İsmail Hakkı Efendiler 300’er kuruş maaşla Gureba Hastanesi’ne tayin edildiler. Mekâtib-i Askeriye-i Şahane Nezareti kararına göre bu üç hekim bir sene boyunca hastaneye devam edip İzzet Emin Efendi’den masajla tedavi eğitimi alacaklar, eğitimlerini tamamladıktan sonra bu branşı icra etmeleri için Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de imtihan edilerek okul tarafından Berlin’e gönderileceklerdi. Böylece kendilerine uzmanlık belgesi verilecekti. Masajla tedavi eğitimi her sene bu şekilde hastanede yapılacaktı. Bu eğitimi alanların sınava girip mütehassıs/uzman olması usul haline gelecekti.63 Aynı senenin Kasım ayında hastanede boş olan tedavi-i bil-ma ve bil-mesh (hidroterapi ve masaj tedavisi) tababetine Yzb. Cemaleddin Efendi tayin edildi.64 Bu sırada İstanbul'da pek az hastanede fizik tedavi vardı. İzzet Emin Efendi'nin Gureba-yı Müslimîn Gureba-yı Müslimîn Hastanesi’nde

sertabibe haber vererek ameliyatlarını yapacaktı. Hastaneye gelmediği günlerde görevini koğuşa devam eden hekime havale edecekti. Göz ameliyatı için alet-edevata ihtiyaç olduğunda satın alınmalarını sağlamak üzere sertabibe müracaat edecekti. Ayrıca her üç ayda ve her sene sonunda göz ameliyatlarına ait istatistiği hazırlayıp sertabibe teslim etmek, haftada bir gün poliklinik yapıp dışarıdan başvuranları tedavi etmek ve acil durumlarda yapılacak davete icabet etmekle yükümlüydü (Ek III, 6. madde). Göz Hastalıkları Mütehassısı ve Tabib-i sani Kemalettin Bey, Ocak 1914’te istifa edince yerine Haseki Nisa ve Şişli Etfal Hastanelerinde çalışmış olan Göz Mütehassısı Salih Sait Bey (Aytun) tayin edildi. 29 Eylül 1939’da yaş haddinden emekli olan Salih Sait Bey için hastanede jübile yapıldı.60

61 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmiFeyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 44. 62 BOA. BEO. 1620/121471, 28 L. 1318 [18 Şubat 1901]. 63 BOA. İ. EV. 1319/R-09, 23 R. 1319 [9 Ağustos 1901]. ; BEO. 1704/127782, 28 R. 1319 [14 Ağustos 1901]. 64 BOA. BEO. 1747/130980, 7 Ş. 1319 [19 Kasım 1901].

60 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 47, 74.

192


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

uzman yetiştirmeye başlamasıyla hastane bir eğitim hastanesi olmuştu.

poliklinik yapmak mecburiyetindeydi (Ek III. 7. madde).

1905 Nisanında boş olan iki masaj muavinliğine yeni tayinler yapılmasına ve üçüncü muavin maaşı olan 300 kuruşun diğer müstahdeme dağıtılmasına izin verilmişti.65

1914 yılında İhya Salih Bey’in yerine Haydar İbrahim Bey tayin edildi. 1933 Üniversite Reformu ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin KBB Kliniği hastaneye yerleştirildikten sonra Prof. Erich Ruttin ile Doç. Dr. Ekrem Behçet (Tezel) gelince, İhya Salih Bey emekli oldu.68

1913 Talimatnamesiyle masaj ve elektrik ve tedâvi-i bi’l-mâ’ mütehassısı unvanıyla hastanede çalışacak olan uzmanın haftada dört gün ve gerekirse her gün hastaneye gelerek icap edenlere masaj yapıp tedâvî-i bi’l-mâ’ ve elektrikî (hidroterapi ve elektrik tedavisi) uygulaması öngörülmüştü (Ek III. 9. Madde). Masör Dr. İzzet Emin Bey’in 1914 yılına kadar hastanede çalıştığını biliyoruz.66

Röntgen Şubesi

1913 Talimatnamesi’ne göre; kulak ve boğaz ameliyatları ve hastalıkları (emraz-ı ameliyât-ı üzniye ve hançereviye) tabibi haftada dört gün zamanında hastaneye gelmek muayene, tedavi ve gerekli ameliyatları sertabibi bilgilendirerek yapmakla yükümlüydü. Gelemeyeceği günlerde görevini sertabibin malumatıyla koğuşun tabibine bırakmak, diğer mütehassıslar gibi acil durumlarda çağrıldığında derhal gelmek, üç aylık ve senelik istatistiği hazırlamak ve belirlenmiş günlerde

Hastanenin ilk röntgen makinesi 1913 yılında alındı. Röntgen mütehassıslığına Gülhane Seririyat Hastanesi Röntgen Mütehassısı İbrahim Vasıf Bey tayin edildi.69 Hastanenin kuzey cephesinde rutubetli bir yerde bulunan röntgen cihazı zamanla yetersiz kalınca yeni bir röntgen cihazı alınmasına karar verildi. Avrupa’daki muteber firmalara başvuruldu ve en uygun teklifi veren Berlin’deki Siemens firması ile anlaşma yapıldı. Siemens firmasının tesisatın yerleştirilmesi ve gerektiğinde tamiri İstanbul’daki mümessili vasıtasıyla yapılacaktı. İcra Vekilleri Heyeti 19 Ekim 1924 tarihli oturumunda Siemens firmasından 4.000 lira değerinde yeni bir cihaz alınmasına izin verdi.70 İcra Vekilleri Heyeti aynı oturumunda, Gureba-yı Müslimin Hastanesi Röntgen Mütehassısı Dr. İbrahim Vasıf Bey’e hıdemat-ı vataniye (vatan hizmetleri) tertibinden aylık 50 lira maaş bağlanmasına karar verdi.71Yeni cihaz için güney cephesinde 18x4m genişliğinde yeni bir röntgen dairesi yaptırıldı. Büyük bir salonu olan rönt-

65 BOA. BEO. 2544/190792, 29 M. 1323[5 Nisan 1905]. 66 Annuaire Oriental, Edition 1905, s. 898-899. ; Annuaire Oriental, Edition 1911, s. 166-167. ; Annuaire Oriental, Edition 1911, s. 166-167.; Annuaire Oriental, Edition 1913, s. 898-899. ; Annuaire Oriental, Edition 1914, s. 877-878. 67 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 42.

68 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 42-43. 69 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 46. 70 BCA. Sayı. 991, Dosya. 199-12, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.2, Tarih. 19.10.1924 71 BCA. Sayı. 1000, Dosya. 118-62, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.11, Tarih. 19.10.1924.

Kulak Burun Boğaz Kliniği Kulak Burun Boğaz Mütehassısı İhya Salih Bey, 1903 yılında hastanede fahri olarak kulak burun boğaz hastalarına bakıyordu. Türkiye’nin ilk kulak burun boğaz mütehassıslarından olan İhya Salih Bey, 1905’te hastaneye tayin edilince kulak burun boğaz kliniğini resmen açtı.67

193


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Röntgen Servisine cihaz alımı için kararname. BCA. Sayı. 991, Dosya. 199-12, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.2, Tarih. 19.10.1924

194


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

gen dairesinde ayrıca bir karanlık oda, bir mütehassıs odası ve bir hasta bekleme yeri vardı. Küçük bir odasına da eski cihaz kondu. 1930 senesinde Siemens röntgen cihazına ek olarak Koch-Sterzel tipi bir radyoterapi cihazı alındı. Ertesi sene ayrılan Şükrü Emin Bey’in yerine Şükrü Derviş Aykın tayin edildi. 72 Röntgen bölümünde radyolojik tanı ve radyoterapi bir arada yürütülüyordu. Ayrı bir Kanser Teşhis ve Tedavi Ünitesi kurulması gündeme gelince bir adet Cobalt cihazı ve aksesuarlarının alınması için teşebbüse geçildi. 15 Mayıs1975 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesiyle bu cihazın pazarlıkla alınmasına izin verildi.73 Bu arada, göğüs kanserinden muzdarip olan, hastanenin ilk laboratuvarını kuran Dr. Mehmet Kâmil Berk’in büyük kızı Mimar Celile Butka (1915-1984), babasının Salacak’taki Kız Kulesi manzaralı geniş bahçeli evini, bir kanser pavyonu yapılmak şartıyla Vakıf Gureba Hastanesi’ne bağışladı. Bu mülkün satışından elde edilen parayla, temeli 1978 yılında atılmış olan, Kanser Tarama, Teşhis ve Tedavi (Onkoloji) Servisi tamamlanıp hizmete sokuldu (1986).74

kliniğine Hulusi Behçet Bey tayin edildi.75 Hulusi Behçet hastanede özellikle şark çıbanı üzerinde takdire değer araştırmalar yaptı. Şark çıbanının diyatermi ile tedavisini ileri sürdü. Bu yöntem birçok ülkede kabul edilerek uygulanmaya başladı. Haleb Veya Şark Çıbanlarının Diyatermi İle Tedavisi (İstanbul 1925) adlı kitabında bu yöntemi anlattı. Şark çıbanlarının kapanmasından seneler sonra tüberküloz ihtilatının meydana gelebileceğini ortaya koydu. Yurdumuzda arpa kızıştı adıyla bilinen ve mayalanmayla açıklanan arpa uyuzlarının etkeninin bilinen parazitlerden Pediculoide ventricosus olduğunu gösterdi. Aynı klinik belirtiye Glycephagus demosticus ile Hyroglyphus farinea’nın da neden olduğunu tespit etti. Bu bulgularını, Memleketimizde Arpa Uyuzlarının Menşei Hakkında Etüdler (M. Hodara ve Süreyya ile, İstanbul 1927) adlı eserinde belirtti. 1924 yılında göz bozuklukları, ağızda tekrar eden aftlar ve üre| Hulusi Behçet. 1936-1937 Tıb Mezunları, Alâeddin Kıral Klişe Fabrika ve Basımevi, 1938

Cildiye ve Efrenciye Kliniği 1909 yılında hastanede deri hastalıkları şubesine ihtiyaç olduğu gündeme geldi. Kurulmak istenen deri hastalıkları şubesi şefliği için açılan sınavı kazanan Şükrü Mehmet Bey ilk mütehassıs olarak tayin edildi. 30 Mayıs 1924’te cildiye ve efrenciye (frengi) 72 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 55, 57. 73 BCA. Sayı. 99997, Dosya. 5-816777, Fon Kodu. 38.18.1.2, Yer No. 333.38.9, Tarih. 15.05.1975. 74 Bu bilgi Dr. Mehmet Kâmil Berk’in kızı Prof. Dr. Asuman Baytop ile torunu Prof. Dr. Feza Baytop Günergun tarafından verilmiştir. Kendilerine teşekkür ederim. ; Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt. 16, no. 1-4 (1989), s. 3-4.

75 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 42.

195


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Diğer Klinikler

} 1960 yıllarında başhekimlik yapmış olan Ürolog Dr. Ali Eşref Gürsel’in reçetesi.

1913 yılında hastanenin birinci koğuşu çocuklara ayrıldı. Raif Yesari Bey’in 22 Nisan 1913’te atanmasıyla çocuk hastalıkları kliniği faaliyete geçti.77 1915’te kurulan ortopedi kliniğinin başına Ömer Lutfi (Eti) Bey getirildi. 1918’de bu klinik lağvedildi.78 Sertabip Necmettin Arif Bey, hastane teşkilatında bulunmadığı halde kendi insiyatifiyle bir koğuşu ürolojiye ayırıp burada çalıştı. 19 Nisan 1918’de Behçet Sabit Bey’in (Erduran, 1886-1980) bevliye mütehassısı olarak tayin edilmesiyle üroloji servisi resmiyet kazanmış oldu. Bu servisler hizmete girdikten sonra hastane tam teşekküllü sayılabilecek bir yapılanmaya kavuştu. 1928 yılında; emraz-ı intaniye (bulaşıcı hastalıklar, 1. ve 4. koğuşlar), hariciye (cerrahi, 2. ve 6. koğuşlar), dahiliye (3, 5, 7. koğuşlar), bevliye (üroloji, 8. koğuş), cildiye (10. koğuş), verem (11. koğuş), üzniye (KBB, 12. koğuş), ayniye (göz, 13. koğuş) klinikleri vardı. Hariciyenin açık verem vakaları kamara koğuşuna yatırılırdı. Hastane binası dışındaki 15. koğuş ise tecrithane olarak kullanılıyordu.79

me organları çevresinde yaralar bulunan bir hastadaki bu belirtilerin tamamının virüs kökenli tek bir hastalığa ait olduğu kanısına vardı. Hastalık üzerinde çalışırken, 1933 Üniversite Reformu’nda, İ. Ü. Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği’ne profesör olarak tayin edildi. 1947 yılında Cenevre’de toplanan Uluslararası Deri Hastalıkları Kongresi’nde bu hastalığa Behçet Sendromu/ Behçet Hastalığı adı verildi. O zamana kadar bilinmeyen bu hastalıkla dünya tıp literatürüne adını yazdırdı.76 Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği’nin Gureba Hastanesi’nde hizmet verdiği 1933-1952 yılları arasında hastanede çalıştı.

İLK LABORATUVARLAR Kimya ve Bakteriyoloji Laboratuvarı II. Meşrutiyet’ten sonra hastanede birçok yenilikler yapıldı. Önce büyük ihtiyaç olan kimya ve bakteriyoloji laboratuvarı kurulmak istendi ve alınacak mütehassıs için sınav açıl-

76 Cevat Kerim İncedayı: Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet”, İ. Ü. Tıp Fakültesi Mecmuası, 11 (1948), s. 98-100. ; Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s. 46-47. ; Osman Yemni: “Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet”, Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği Arşivi, 1 (1964), s. 58-59.; “Behçet Syndrome”, Anton Sebestian: A Dictionary of the History of Medicine.The Parthenon Group International Publishers in Medicine, Science&Technology. New York, London 1999, s. 113.

77 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 46. 78 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 47. 79 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 39-48, 51, 65.

196


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Ahmed Refik Bey tayin edildi. Sonraki yıllarda Bakteriyoloji Laboratuvarı şefliğini Dr. Necmeddin Ülker yürüttü.80

dı. Bu sınavı kazanan Mehmet Kâmil (Berk, 1878-1958) Bey laboratuvar şefliğine tayin edildi. Laboratuvarın ilk mikroskopu Sertabip İhsan Paşa tarafından hediye edildi. Hastanenin önemli eksiklerinden biri olan laboratuvarı kuran Mehmet Kâmil Bey, 1913 yılına kadar laboratuvar şefi olarak çalıştı. 1913 Talimatnamesi’ne göre; laboratuvar şefi her gün hastanede bulunmakla yükümlüydü. Tabipler tarafından gönderilen patolojik parçalarla kan, balgam ve idrar gibi maddelerin patolojik ve mikroskobik muayenelerini yapmak ayrıca vakfa ait süt, un,

Süleyman Numan Paşa’nın başhekimliği sırasında 1924-1925 yıllarında ameliyathanenin yanında bulunan küçük bir odadan ibaret eski ameliyathanede bulunan kimya ve bakteriyoloji laboratuvarı, hastanenin doğu kolunda bulunan iç bahçe kapısı kapatılarak yapılan biri kimyaya biri bakteriyolojiye biri de doktorlara ayrılmış üç odalı bir mekâna taşındı. Elektrikli santrifüj, polarimetre, etüv ve mikroskop-

| Kimya ve Bakteriyoloji Laboratuvarı kurucusu Dr. M. Kâmil Berk. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

| Mikroskop. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi

~ Kimya ve Bakteriyoloji Laboratuvarı, 1928. Kazım İsmail Gürkan: age, 1928, s. 53.

larla donatıldı. 1926 yılında laboratuvarda 1.263 kan analizi, 1.592 Wassermann teamülü, 1.679 idrar analizi, 915 gaita muayenesi, 683 kraşe ve diğer maddelerin muayenesi yapılmıştı.81

tereyağı, zeytinyağı gibi yiyecek ve içecekleri analiz edip rapor hazırlamak mecburiyetindeydi. Laboratuvarın gelişmesi için ihtiyaç duyulan yeni araç gereci belirleyip satın alınmasını sağlamak da görevleri arasındaydı (Ek III. 8. madde). 1914 yılında hastaneye kimyager kadrosu ilave edildi ve bu göreve

80 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 46, 75. 81 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 54.

197


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Tıp Fakültesi’nin dahiliye kliniği hastaneye gelince kimya ve bakteriyoloji laboratuvarı Tıp Fakültesi’ne bırakılmış ve eski ameliyathane ile yanındaki büyük oda elden geçirilip laboratuvar haline getirilip 3.000 liralık malzeme alınarak modernize edilmişti. 23 Ocak 1939’da Sevinç Barlas kimyager olarak tayin edildi.82

Tıp Fakültesi’nin laboratuvarına gönderilirdi. 1931 yılında dahiliye mütehassıslığına getirilen Prof. Dr. Tevfik Salim (Sağlam, 18821963), 12 Temmuz 1931 tarihinden itibaren kendi servislerindeki otopsileri asistanlarına yaptırmaya başladı. Her asistanını üç ay otopsi yapmakla görevlendirirdi. Asistanlar otopsi protokollerini düzgün bir şekilde tutardı. Vakaların histolojik kupları Tıp Fakültesi’nde Hamdi Suat (Aknar, 1873-1936) ile birlikte incelenirdi. Hamdi Suat bey 1933 Üniversite Reformu'nda kadrodışı kalınca Vakıf Gureba Hastanesi'ne patolog olarak tayin edildi ve hastanede bağımsız bir patoloji laboratuvarı kurdu. İki odadan ibaret olan patoloji laboratuvarının kadrosu bir mütehassıs ve iki müstahdemden ibaretti. Cami yanına müstakil bir gasilhane ile otopsi dairesi yapıldı. Hamdi Suat Bey burada biopsi ve otopsi yapıyordu. Mikroskop alınması için tahsis edilen paranın bir kısmıyla kendisine orta derecede bir mikroskop aldı, kalan parayla da iki öğrenci mikroskopu aldırdı. Bazı amatör öğrencilerini bu mikroskoplarda çalıştırdı. 1936 yılında laboratuvarın müstahdem kadrolarından biri laborant kadrosuyla değiştirildi. Hamdi Suat Bey’in vefatı üzerine onun yerini 5 Haziran 1936 tarihinde Doç. Dr. Besim Turan aldı. Aynı sene laboratuvarın bir odası Tıp Fakültesi II. Dahiliye Kliniğine terk edildi. Seneler sonra laboratuvarın işleri artınca bu oda 1943 sonlarında geri alındı.

Patoloji Laboratuvarı Hastaneye 1910 yılında emraz-ı intaniye mütehassısı olarak tayin edilen Dr. Mehmet Kâmil (Berk) Bey, kendi hastalarına ait otopsileri yapar, isteyen arkadaşlarına ait otopsileri de gerçekleştirirdi. Hastaneden ayrılmasıyla onun yerine 1914 yılında Reşat Rıza (Kor, 1877-1941) Bey emraz-ı intaniye mütehassıslığına tayin edilmiştir.83 Aynı yolu izleyen Reşat Rıza Bey hastanede patolojik anatomi bilgisiyle tanınmıştı. Fakat üç yıl çalıştıktan sonra resmi hayattan çekilip muayenehane açmayı tercih etti.84 1915’te Servet Bey patolojik anatomi mütehassısı olarak atandı.85 } Hastanede bağımsız bir patoloji laboratuvarı kuran Hamdi Suat Aknar

Dr. Osman Şerefeddin Çelik 20 Nisan 1919 tarihinde intaniye mütehassısı ve bakteriyolog olarak tayin edildikten sonra otopsi yapma geleneğini devam ettirdi. Bakteriyoloji laboratuvarında otopsilere ait bazı histolojik muayeneler yapılırdı. Biopsi parçaları ise o sıralarda Haydarpaşa’da bulunan 82 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 52, 58, 68. 83 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 47 84 Ekrem Kadri Unat: Osmanlı İmparatorluğu’nda Bakteriyoloji ve Viroloji. İ.Ü Cerr. Tıp Fak. Yay. Rektörlük No. 1568, Dekanlık No. 4, İstanbul 1970, s. 90-92. 85 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 47.

1 Şubat 1938’de Perihan Çambel mütehassıs olarak patoloji laboratuvarında çalışmaya başlamıştır. 1933 Üniversite Reformu’ndan 198


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

sonra Vakıf Gureba Hastanesi'nin Çapa'daki pavyonlarından birine yerleşen Tıp Fakültesi II. Cerrahi ve III. İç Hastalıkları Kliniklerinin biopsi ve otopsileri de patoloji laboratuvarında yapılmıştır. Ayrıca zaman zaman Edirne, İzmit ve Balıkesir Hastanelerinden gönderilen parçalar da incelenirdi. 1934 yılında patoloji laboratuvarında yapılan biopsi sayısı 125 iken, 1943 yılında bu sayı 1.374’e yükselmişti.86

| Kazım İsmail Gürkan. 1936-1937 Tıb Mezunları, Alâeddin Kıral Klişe Fabrika ve Basımevi, 1938

1985 yılı içinde hastanede, bakteriyoloji, biyokimya, patoloji ve röntgen laboratuvarları vardı.87

İHTİSASLAR Vakıf Gureba Hastanesi’nin Türk tıbbına bir hizmeti de uzman hekim yetiştirmesidir. Bugünkü bilgilerimize göre, ihtisas verilen ilk alan fizik tedavidir. 1901 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den Tedavi-i bil-ma ve bil-mesh (su ve masajla tedavi/fizik tedavi) Muallimi İzzet Emin Efendi’nin tayininden sonra masajla tedavi eğitimi almak üzere üç yeni mezun hekimin tayin edilmesiyle başlamıştır.88

şanların sayısı 44’tür. 1928 yılında hastanede şu asistanlar bulunmaktaydı: Kazım İsmail (Gürkan, cerrahi), Sait Abdülkadir (cerrahi), Nuri Ziya (dahiliye), Necmeddin Hakkı (dahiliye), Ahmet Naci (göz), Yusuf Kemal (cildiye), Tahsin Orhan (üroloji), Tarık Temel (röntgen), Sidor (laboratuvar), Mahmud Ziya (laboratuvar).91

II. Meşrutiyet’ten sonra hastaneye asistan olarak verilmiş genç hekimlerin pek çoğu bir şubede senelerce çalıştıktan sonra mütehassıs olarak yetişmiş ve Anadolu’daki hastanelere tayin edilip buralarda hizmet vermişlerdir.89 17 Mart 1919 tarihinden itibaren ise asistanlara nöbetçi oldukları akşamlar yemek veril90 meye başlanmıştı.

1928-1967 yılları arasında hastane kliniklerinde sistemli bir şekilde mütehassıs hekim yetiştirmiştir.92 Bunlardan biri olan Kazım İsmail Gürkan, (1905-1972), üç yıl hastanenin cerrahi kliniğinde asistan olarak çalışıp cerrahi mütehassısı oldu (1930), bir süre Paris'e gitti. Üniversite Reformu’nda Tıp Fakültesi'ne doçent olarak tayin edildi (1933). Profesörlüğe yükselmesinin ardından Tıp Fakültesi dekan-

1928 yılında İhtisas İmtihanı Kanunu’nu çıkıncaya kadar hastanede asistan olarak çalı86 87 88 89

Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 68, 75-78. İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87, s. 58. Bk. "Fizik Tedavi" bölümü. Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 60. 90 Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120.

91 Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Feyzi Matbaası, İstanbul 1928, s. 66 92 “Yeni Tayinler”, Bezmi Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni. Yenilik Basımevi, İstanbul 1966, s.109.

199


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

200

~ Dr. Fatma Şakir’in (Memik) ihtisas diploması. Dr. Asaf Ataseven Arşivi. Türk Gençlik Vakfı.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

lığı ve İstanbul Üniversitesi rektörlüğü yaptı. Zamanının en tanınmış cerrahlarındandı.93

sırasında eğitim yetkisini yeniden almak amacıyla istenilen bütün eksikler tamamlandı. 29 Ağustos 1981 tarihinde Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı kontrollerden sonra eğitim yetkisi yeniden alındı ve 18 asistan eğitime başladı.95 Vakıf Gureba Hastanesi 2010 yılına kadar eğitim ve araştırma hastanesi olarak faaliyet gösterdi.

1928-1967 Yılları Arasında Hastanede İhtisas Yapanlar Dahiliye Kliniği: Dr. Necmeddin, Dr. Rıza Derviş, Dr. Talat Haydar, Dr. Emin Kâşif, Dr. Mesut, Dr. Fatma Şakir, Dr. Halil Mustafa, Dr. Sidorf Russof, Dr. Ziya Zeynel, Dr. M. Ali, Dr. Tahsin Hüsnü, Dr. Mehmet İzzet, Dr. Mustafa Nuri, Dr. Talat Sabri, Dr. Ömer Tahir, Dr. Şükrü Ahmet, Dr. Tahsin, Dr. Neşati, Dr. Ferhan Hamdi, Dr. Muin Tayanç, Dr. Ali Ömer Tuğun, Dr. Sadri Tokay, Dr. M. Ali Tezsezen, Dr. Ekrem Perk, Dr. Ali Rıza Köker.

BİLİMSEL FAALİYETLER 1913 Talimatnamesi ile başlayan diğer bir yenilik de hastanede bir Heyet-i Fenniye kurulmasıdır. Heyet-i Fenniye sertabip başkanlığında bütün tabipler ile sereczacıdan müteşekkildi. Sertabip Heyet-i Fenniye üyelerini on beş günde bir toplantıya davet edip tabiplerin ender görülen vakalar hakkındaki müşahedelerini tetkik etmek, gerekli gördüklerini yurtiçinde ve Avrupa’daki dergilerde yayınlamakla mükellefti (Ek. III, 50, 51. Madde). İlk bilimsel toplantılar 1915 senesinde yapılmaya başlandıysa da sürdürülemedi. Birkaç yıl aradan sonra 1919 yılında tekrar gündeme gelen bilimsel toplantılar iki yıl devam etmiştir.96

Üroloji Kliniği: Dr. Muhsin İsmail, Dr. Hasan Afif, Dr. Nail Hünler, Dr. Daniş İsmail Bakol, Dr. Sedat Kombaracı, Dr. Nureddin Ülker, Dr. Karabet Manuk Keresteci, Dr. Hasip. Röntgen: Dr. Baki Ahmet, Dr. Celal Kenan. Deri ve Frengi Kliniği: Dr. Emin İbrahim, Dr. Nihat Nazmi, Dr. Ali, Dr. Cemal Pektaş, Dr. Bahri Hüseyin, Dr. Osman Nuri.

1958 yılından itibaren her ay yapılan bilimsel toplantılara, kliniklerde ve laboratuvarlarda çalışan mütehassıslar asistanlarıyla beraber katılır, bilimsel sunumlar ve vaka takdimleri yapılırdı. Bu çalışmaları yayına dönüştürmek üzere Baştabibin başkanlığında Mütehassıslar Heyeti tarafından seçilen dört mütehassıstan oluşan bir İlmi Heyet kurulmuştu. 1967 yılına kadar hastanede 54 bilimsel toplantı, 160 bilimsel sunum veya vaka takdimi yapılmıştı. 1964 yılında Vakıf Gureba Hastanesi Mütehassıslar Heyeti, hastanede her ay yapılmakta olan bilimsel top-

Bakteriyoloji: Dr. Selahattin, Dr. Mustafa Ekrem Avni. Göz Kliniği: Dr. Murat Rami Aydın Kimya: Abdülbaki, Rober Ekman, Muzaffer Er, Muzaffer Dinç, Nebile Cimilli, Tuğrul Kâmil, Rasim Ulunay, Münir Eren, Sevinç Barlas, Şakir Üster.94 1979 yılında hastanenin eğitim yetkisi kaldırıldı. Op. Dr. Fahir Altan’ın başhekimliği

95 Fahir Altan: “Hastanemiz”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s.7-10. 96 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 48.

93 Fethi Erden: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948, s.113-114. 94 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 84-86.

201


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

adıyla bir bilimsel etkinlik düzenlenmesi kararlaştırıldı ve ilk toplantı 14 Şubat 1983 tarihinde yapıldı.99

} Yıllık bülten ilk sayı. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

1984 yılında Vakıf Haftası’nda Vakıf Gureba Tıp Günleri adıyla bilimsel toplantılar düzenlenmeye başlandı. Her yıl düzenlenen Vakıf Gureba Tıp Günleri’ne diğer hastanelerden hekimler katılır, çeşitli bildiriler tartışılırdı. Aynı sene Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, yılda dört sayı olmak üzere yayınlanmaya başladı. Daha sonra hastanede ayda iki kez bilimsel toplantılar düzenlenir oldu ve hekimlerin gerek yurt içi gerekse yurt dışı kongrelere katılmaları teşvik edildi.100

KÜTÜPHANE Hastanenin kütüphanesi Mart 1912’de Birinci Dahiliye Koğuşunun yanındaki odada Laboratuvar Şefi Dr. Mehmet Kâmil (Berk) Bey’in girişimiyle kurulmuştur. Bu nedenle kendisine kütüphanenin kurucusu unvanı verilmiştir. Dr. Necmeddin Arif, Dr. Ahmed Hüseyin, Dr. Hacı Kemal, Dr. Cemal Beyler ile daha başka kişiler bağışladıkları kitaplarla kütüphanenin kurulmasına yardımcı olmuşlardır. Kütüphanenin ilk memuru Mehmet Kâmil Bey’dir. Kütüphane Hastane Hey’et-i Sıhhiyesi tarafından düzenlenen 18 maddelik bir nizamname ile idare edilmiştir. Dr. Mehmet Kâmil 11 Mart 1913 tarihinde Cerrahpaşa Hastanesi başhekimliğine tayin edilince Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’ni kurmuş olan Dr. Galip Hakkı Bey kütüphanede görevlendirilmiştir.101

lantıları yıllık bültenler halinde yayımlama kararı aldı. Bu bültenlerin ilki Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1964 Yıllık Bülteni adıyla yayınlandı.97 1967 yılında yayınlanamayan bülten 1972 yılında kapandı. 1970 yılında hastanede 12 bilimsel toplantı ve bir panel yapıldı. Panel konusu olarak o sırada Sağmalcılar (günümüzde Bayrampaşa) semtinde çıkmış olan kolera hastalığı seçildi.98 Hastane İdaresi 1974 yılı başlarında bilimsel toplantılara son verdi. 1982 yılında bilimsel toplantılar yeniden başladı ve toplantılarda yapılan sunumlar aynı sene ikinci yayın hayatına başlayan yıllık bültende yayınlandı. Yine aynı sene her yıl Erich Frank’ı Anma Günü

99 “Prof. Dr. Erich Frank’ı Anma Günü”, Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s. 7-10. 100 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5.

97 Tarık Özerengin: “Vakıf Gureba Hastanesi”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1964 Yıllık Bülteni, s. 1-11. 98 Seyfi Basa: “1970 Yılında Hastanemiz”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1970 Yıllık Bülteni, Düzenleyen. Nejat Sağun.

101 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.45-46.

202


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Araştırmalarımız sonunda bulup ilk defa burada tanıttığımız kütüphane kataloğu, Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimîn Hastahanesi Dârülkütübü Fihrist, adını taşımaktadır. Kapağında 14 Mart 1329 [27 Mart 1913] tarihi bulunmaktadır. Son sayfasında şu not dikkati çekmektedir: “Resmi bir hafız-ı kütübü yoktur, kütüphanenin anahtarı serhademe ve malumatlı olan hastabakıcılarla asistanlar tarafından açılıp kapanmaktadır”. Demek ki kütüphanecisi bulunmayan kütüphane, anahtarı serhademe, hastabakıcı veya asistandan alınarak açılıp kullanılmaktaydı.102 20 Temmuz 1339 [1923] tarihinde hastane müdüriyetine takdim edilen fihristinden anlaşıldığı kadarıyla 1923 yılında kütüphanede 1.313 cilt kitap vardı. Kitapların çoğu hastanenin hekimleri tarafından bağışlanmış, bir kısmı da satın alınmıştır.103

Tabib-i sani Hacı Kemal, Traité du maladies Sıhhıye Müdüriyet-i Umumiyesi, Türkiye’nin Sıhhi ve İçtimai Coğrafyası.

Kütüphane fihristinin ilk kitabı Dr. Ahmed Hüseyin tarafından hediye edilmiştir, Traité de médécine (5 cilt) adını taşımaktadır. Hastanede çalışan bazı hekimler, hastane dışından hekimler ve bazı kurumların kütüphaneye hediye ettikleri kitaplardan örnekler:

Tıp Fakültesi, Dârülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bazı klinikler hastaneye yerleşince kütüphane 1933 senesi sonunda Şehremini caddesindeki poliklinik binasının büyük salonuna nakledilmişti. 1934 yılında genç yaşta vefat eden Dahiliye Poliklinik Şefi Dr. Süleyman Ethem’in vasiyeti üzerine, 501 cilt tıp kitabı ve tıp dergileri ayrıca, ansiklopediler, edebi eserler babası Eski Eserler Müzesi Umum Müdürü Halil Ethem tarafından hastaneye gönderilmiş ve kütüphaneye kaydedilmiştir.104 1967 yılında Fikret Özdemir kütüphane memuru olarak çalışmaktaydı.105 Eski kitaplardan bazıları günümüzde Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.

Cemal Bey, İlm-i Emrâz-ı Dahiliye ve Seririyat-ı Tıbbiye (3 cilt) Eski Sertabip Ahmed Paşa, Künûzü’s-sıhha, Pathologie Interne Müşir Hacı Nafiz Paşa, Emrâz-ı Dahiliye, Traité de médécine; Aide Mémoire de Pathologie Interne; Précis Pathologie Interne Ahmed Hüseyin, Le Fiévre Typhoide Sertabip Necmeddin Arif, Emraz-ı Etfal, Hıfzıssıhha-i Askeri Dersleri Simon Bey, Peste 102 Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimîn Hastanesi Dârülkütübü Fihrist. 14 Mart 1329 [27 Mart 1913]. Beyazıt Devlet Kütüphanesi, No.17321.

104 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 74. 105 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 102.

103 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 65-66.

203

~ Kütüphane, 1928. Kazım İsmail Gürkan: age, 1928, s. 89.



Hastaneden Ăœniversiteye



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Tıp Öğrencilerinin Staj Hastanesi Vakıf Gureba Hastanesi ile tıp öğrencileri arasındaki ilk temaslar 1867 yılında açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) ile başladı. Yönetmeliğinde okulun 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin hasta başında pratik eğitimlerini Gureba Hastanesi’nde yapmaları öngörülmüştü.1 Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye 1874’te Ahırkapı’da hazırlanan binaya taşındı. Okulun kliniği 50 yataktan fazla alamadığı için son sınıf öğrencileri gerektiği kadar pratik eğitim yapamıyordu. Bu nedenle Ali Fuad Bey’in Maarif Nazırlığı sırasında (6 Aralık 1881-9 Mayıs 1882) öğrencilerin bir sene de Bezmiâlem Valide Sultan Gureba Hastanesi’nde staj görmeleri ve stajlarını tamamladıktan sonra hekimlik yapmaları usul olarak benimsenmişti.2 Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye Müdüriyeti de mezun olanların bir sene, uygun görülecek hastanelerde staj yaptıktan sonra memuriyete tayin edilmelerini istemişti.3 1 2 3

Yıllar sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Müfettişi ve Gülhane Seririyat Hastanesi Muallimi Robert Rieder Paşa, tıp öğrencilerinin Almanya’da olduğu gibi pratik yapmaları için, hastanede ölen kimsesizlerin cesetlerinin Gülhane’ye verilmesini istedi. Rieder Paşa tıp öğrencilerinin Gureba Hastanesi ile Hapishane-i Umumi’den gönderilecek cesetler üzerinde yapacakları çalışmaların, hastaları ameliyat etmelerine yardımcı olacağını, onların hazık (beceri sahibi) hekimler olmalarını kolaylaştıracağını ifade etmişti.4 Bu isteğin kabul edilmesiyle Gureba Hastanesi’nde vefat eden kimsesizlerin cesetleri anatomi derslerinde kullanılmak üzere Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye gönderilmeye başlandı. 1908’de Mektebi Tıbbiye-i Mülkiye’nin yerine kurulan Tıp Fakültesi’nin Reisi (Dekan) Cemil Paşa, 18 Kasım 1908 tarihli yazısıyla; Cemiyet-i Muallimin’in (Profesörler Kurulu) fakülte öğrencilerinin pratiklerini geliştirmeleri için, bütün medeni ülkelerde olduğu gibi İstanbul’daki hastanelerden yararlanmalarını kararlaştırdığını, esasen Padişah,

“Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye Nizamnamesi”, Düstur, Birinci Tertip. Matbaa-i Âmire 15 Safer 1290 [14 Nisan 1873], s.807813. Mahmud Cevat İbnü’ş Şeyh Nâfi: Maarif-i Umumiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcrââtı-XX. Asır Osmanlı Maarif Tarihi. Haz. Taceddin Kayaoğlu, Ankara 2001, s. 198. BOA. A. MKT. 76/74, 17 Ş. 1299 [4 Temmuz 1882].

4

207

BOA. Y. MTV. 191/157, 27 S. 1317 [7 Temmuz 1899].


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

hastanelerin klinik olarak kullanılması için irade verdiğinden klinik sınıfların kısım kısım Gureba, Hamidiye Etfal, Haseki Nisa, Altıncı Daire-i Belediye, Gülhane Hastaneleriyle Bimarhane’ye ve Askeri Tıbbiye Hastanesi’ne devam ettirilmeleri için keyfiyetin bu hastanelerin bağlı bulunduğu mercilere bildirilmesini istedi. Maarif Nezareti 5 Aralık 1908 tarihinde; Gülhane ve Askeri Tıbbiye Hastaneleri için Harbiye Nezareti, Gureba Hastanesi için Evkaf Nezareti, Hamidiye Etfal Hastanesi için Hazine-i Hassa ve Haseki Nisa ile Altıncı Daire-i Belediye Hastaneleri için Şehremaneti’ne bu hastaneleri tıp öğrencileri için klinik haline getirmeleri gerektiğini bildirdi. Hamidiye Etfal Hastanesi’nde muallim tabip bulunmadığı anlaşılınca hastanenin emraz-ı etfal (çocuk hastalıkları) şubesine Tıp Fakültesi’nde aynı dersi okutmakta olan Kadri Raşit Paşa (Anday) tayin edildi.5 Evkaf Nezareti 11 Mart 1909 tarihli cevabi yazısında, Gureba Hastanesi’nin masrafının gelirinden kat kat fazla olduğunu dile getirerek klinik haline getirilmesi için gereken masrafı karşılamaları mümkün olmadığı gibi hastanedeki hekimlerin de uzmanlık eğitim yaptırmak üzere tayin edilmediğini, yoksul ve kimsesizleri tedavi maksadıyla açılan hastanenin, vakıf gelirlerinin de bu esas çerçevesinde harcanmasının mecburi olduğunu ve klinik haline getirmek için harcanamayacağını dile getirmişti.6

de doktora sınavlarını veren Dârülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi öğrencilerinden 10 kişi, “tatbikat ve ameliyat görmek üzere” Gureba-yı Müslimin Hastanesi’ne kabul edilmek için başvurdu.8 1913 Talimatnamesi’nin 3. maddesinde yer alan “mezuniyet sınıfı talebesi” tanımıyla hastanede klinik eğitim görmekte olan stajyer tıp öğrencileri kastedilmektedir. Talimatname stajyer öğrencilerin iç hastalıkları mütehassıslarının maiyyetinde olduklarını, sabah vizite başlamadan hastaları dolaşıp alacakları müşahedeleri kaydedip vizite çıkacak iç hastalıkları mütehassıslarına vermelerini hükme bağlamıştır. Prof. Dr. H. Hüsrev Hatemi kayınpederi Dr. İbrahim Edhem Göze’nin dahiliye stajını Gureba Hastanesi’nde yaptığından söz ettiğini ifade etmektedir. 1924-1925 ders yılında Tıp Fakültesi Müderrisler Meclisi (Profesörler Kurulu) kararıyla, Haydarpaşa’da bulunan fakültenin son iki sınıf öğrencileri, Gureba, Haseki ve Cerrahpaşa hastanelerine paylaştırıldı. Bu üç hastane başhekimliğine fakülteden birer müderris tayin edildi. Dahiliye Müderrisi Süleyman Numan Paşa, 27 Ağustos 1924 günü Gureba Hastanesi başhekimi olarak göreve başladı. Hastaneye gelen yarısı 4. sınıf yarısı da 5. sınıf öğrencisi olan 50 öğrenci koğuşlara dağıtıldı, belli zamanlarda fakülte hocalarından Neş’et Ömer, Kerim Sebati, Behçet Sabit Beyler Cerrahpaşa Hastanesi’nde, Akil Muhtar, Asaf Derviş Paşa Haseki Hastanesi’nde teorik dersler verdiler. Vakıf Gureba Hastanesi’ne gelen öğrenciler, sabah vizitesini hocaları ve hastane doktorlarıyla birlikte yapıyor, saat 10.00-12.00 arasında da dahiliye kliniğinde; Süleyman Numan Paşa, Ziya Nuri Paşa, Âkil Muhtar (Özden),

1909 mezunları Meclis-i Muallimin’in hazırladığı listeye göre bir yıl süreyle fahri olarak ücret almadan çalışıp pratik bilgilerini geliştirmek üzere Haseki Nisa Hastanesi, Etfal Hastanesi ve Vakıf Gureba Hastanesi’ne gönderildi.7 1909-1910 öğretim yılı bitimin5 6 7

BOA. MF. MKT. 1084/32, 12 ZA. 1326 [6 Aralık 1908]. BOA. MF. MKT. 1100/1, 19 M. 1327 [10 Şubat 1909]. Dârülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi Cemiyet-i Muallimin’in Mukarrerat ve Zabıt Defteridir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, no. 549, s. 90.

8

208

BOA. MF. MKT. 1153/39, 20 CA. 1328 [30 Mayıs 1910].


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Celal Muhtar (Özden), Ziya (Gün), Orhan Abdi (Kurtaran) Beylerden ders görüyorlardı. Başhekim Süleyman Numan Paşa, bir yandan fakülte hocaları ve öğrencilerin bu yeni ortama yerleşmesini sağlamaya çalışıyor, bir yandan öğrencilere ders veriyor, bir yandan da hastanenin tamir ve tesisatıyla uğraşıyordu.9 Öğrenciler derslere yetişmek için bu hastaneler arasında koşuşturmak zorunda kaldığından Dârülfünun’un 1925 mali yılı bütçesi görüşülürken verilen bir önergenin kabulü üzerine 22 Nisan 1925 tarihinde Tıp Fakültesi’nin klinikleriyle birlikte Haydarpaşa’da kalması kararlaştırıldı.10 Vakıf Gureba Hastanesi’nde devam eden öğrenciler birinci sömestr sonunda yeniden Haydarpaşa’ya dönünce Süleyman Numan Paşa da başhekimlik görevini Ömer Lütfi (Eti) Bey’e devredip hastaneden ayrıldı.11

Haydarpaşa’dan taşınmaya başladı.12 Tıp Fakültesi’nin idari birimleri ile temel tıp bilimleri Beyazıt’taki merkez binaya yerleştirildi. Klinikler ise Cerrahpaşa Hastanesi, Vakıf Gureba Hastanesi, Haseki Hastanesi, Şişli Etfal Hastanesi ve Bakırköy Akliye ve Asabiye Hastalıkları Hastanesi’ne dağıtıldı. Bu arada Almanya’da 30 Ocak 1933 tarihinde iktidara gelen Nasyonal Sosyalist Parti, Yahudi asıllı bilim adamlarını üniversitelerden uzaklaştırmaya başlamıştı. Bu bilim potansiyelinden yararlanmak isteyen Cumhuriyet Hükümeti rejimle sorun yaşayan Alman bilim adamlarını Türkiye’ye davet etti.13 Üniversite Reformu’nun ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bir tasfiye yapıldı ve Tıp Fakültesi’nin yeni kadrosu belirlendi.14 Klinikler ve enstitüler yeniden yapılandırıldı. Hemen hemen her enstitü ve klinik Alman profesörlerin yönetimine verildi.15 İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu bilim adamlarının bir kısmı Amerika Birleşik Devletlerine ve İsviçre’ye gitmiş, bir kısmı da savaştan sonra ülkesine dönmüştür. Erich Frank ile Siegfried Oberndorfer (1876-1944) İstanbul’da vefat etmiştir.16

İ. Ü. TIP FAKÜLTESİ’NDEN BAZI KLİNİKLERİN HASTANEYE YERLEŞMESİ Cumhuriyet’in ilânından sonra her alanda başlayan yenileşme hareketleri sonunda 31 Mayıs 1933 tarihinde yürürlüğe giren, İstanbul Dârülfünunu’nun İlgasına ve Maarif Vekâleti’nce Yeni Bir Üniversite Kurulmasına Dair Kanun uyarınca İstanbul Dârülfünunu lağvedildi ve yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bu kanunun 4. Maddesi ile Rumeli yakasına taşınacak olan Tıp Fakültesi’ne İstanbul’da bulunan Sağlık Bakanlığı, Hususi İdare ve belediyeye bağlı hastanelerle vakıf hastanelerinden yararlanma hakkı verildi. 22 Ağustos 1933 günü Tıp Fakültesi

Vakıf Gureba Hastanesi’ne yerleştirilen Tıp Fakültesi kliniklerinde çalışanlar: II. Dahiliye Kliniği 1933-1968: Ord. Prof. Dr. Tevfik Salim (Sağlam, 1882-1963), 12 Emre Dölen: Türkiye Üniversite Tarihi 4. İstanbul Üniversitesi 1933-1946. İstanbul 2010, s. 3-4, 38-51. 13 Fritz Neumark: Boğaziçine Sığınanlar. Çev. Ş.A. Bahadır. İstanbul 1982. 14 Üniversite Reformu tasfiyesi için bk. Ali Baltacıoğlu: “Darülfünundan Üniversiteye (I) 1933 Reformuna Doğru, Toplumsal Tarih, 175, Temmuz 2008, 78-85. : “Darülfünundan Üniversiteye (II) 1933 Üniversite Reformu”, 176, Ağustos 2008, 34-43. ; “Darülfünundan Üniversiteye (III) 1933 Üniversite Reformunun Sonrası”, 177, Eylül 2008, 34-43. 15 Günsel Koptagel-İlal: “Türkiye’de Üniversite Reformunda Alman Hekimler ve Sonrası”, Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi (1869-1961). Ed. N. K. Aras, E. Dölen, O. Bahadır. Ankara 2007, 288-303. 16 Emre Dölen: Türkiye Üniversite Tarihi 3. Darülfünun’dan Üniversiyete Geçiş. Tasfiye ve Kadrolar. İstanbul 2010, 493-534.

9 Bk. "Yeni Binalar" bölümü 10 Emre Dölen: Türkiye Üniversite Tarihi 2. Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Dârülfünunu 1922-1933. İstanbul 2010, s. 157-177. 11 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 6, 51-54.

209


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

} Ord. Prof. Dr. Tevfik Salim Sağlam. Nuran Yıldırım dia arşivi.

| Ord. Prof. Dr. Karl Hellman 1936-1937 Tıb Mezunları, Alâeddin Kıral Klişe Fabrika ve Basımevi, 1938.

Doç. Dr. Muzaffer Şevki (Yener, 1897-1959), Doç. Dr. Ekrem Şerif (Egeli, 1901-1980). Bu klinik Haziran 1934’te lağvedildi ve Şişli Çocuk Hastanesi’ndeki III. Dahiliye Kliniği Vakıf Gureba Hastanesi’ne nakledildi. Bunun üzerine Dr. Tevfik Salim Sağlam ayrılınca II. Dahiliye Kliniği adı verilip başına, Ord. Prof. Dr. Erich Frank (1884-1957) getirildi. Frank II. Dahiliye Kliniğinde çalışmakta olan Doç. Dr. Nebil Bilhan (1896-1965), Doç. Dr. Arif İsmet Çetingil (1896-1983), Doç. Dr. Ekrem Şerif Egeli ile Doç. Dr. Muzaffer Şevki Yener’e birer koğuşun sorumluluğunu verdi.

Tıp Fakültesi’nin diğer bazı kliniklerine ise, 1910 yılında pavyon sisteminde yapımına başlanan ve savaşlar nedeniyle yarım kalmış Çapa’daki binalar tahsis edildi. İstanbul Üniversitesi kendi bütçesinden pavyonları birer birer tamamlanmaya çalışıldı. İlk olarak Vakıf Gureba Hastanesi için merkez poliklinik olarak tasarlanmış olan bina bitirildi. Buraya hastanenin ve fakültenin bütün poliklinikleri, fakültenin Şişli Çocuk Hastanesi’nde bulunan Radyoloji Enstitüsü ve Kliniği ile Fizikoterapi Enstitüsü yerleştirildi. Üst katına da Vakıf Gureba Hastanesi’nin kütüphanesi taşındı. Hemen ardından tamamlanan pavyona 12 Ekim 1939 tarihinde KBB kliniği taşındı. Üçüncü pavyon bittiğinde Haseki Nisa Hastanesi’nden nakledilen II. Cerrahi Kliniği 14 Mart 1942 tarihinden itibaren burada hasta kabul etmeye başladı. Aynı tarihte bir başka pavyona Haseki Nisa Hastanesi’ndeki II. Doğum ve Kadın Hastalıkları kliniği geldi. 18

KBB Kliniği 1933-1939: Bir süre vekâleten Ziya Nuri (Birgi) Paşa tarafından yönetildi, sonra Ord. Prof. Dr. Dr. Erich Rutin, Ord. Prof. Dr. Karl Hellmann (18921959) ve Doç. Dr. Ekrem Behçet (Tezel) çalıştı. Deri ve Frengi Kliniği 1933-1952: Dr. Hulusi Behçet, Doç. Dr. Cevat Kerim (İncedayı, 1896-1972).17

Sıhhiye Vekâleti tarafından Kuduz Enstitüsü olarak kullanılan son pavyonun boşaltılması için 1938 yılında girişimde bulunul-

17 Suat Efe: “Gureba Hastanesi’nde Faaliyet Göstermiş Olan İstanbul Tıp Fakültesi Klinikleri”,Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları 2-3, İstanbul 1996/97, s.176-188.

18 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s.70-72.

210


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

tı. Tıp Fakültesi, mülkiyetine sahip olmadığı Çapa'daki bu binalarda göçebe gibiydi. 1952 sonlarında Vakıflar Umum Müdürlüğü ile İstanbul Üniversitesi arasında Çapa’daki binaların Tıp Fakültesi’ne devri hakkında görüşmeler başladı. Tıp Fakültesi Çapa'ya temelli yerleşmesini temin maksadıyla Bezmiâlem Vakfı’na ait olan arsadan bir miktarını satın almak istedi. 2 Şubat 1957 günlü İcra Vekilleri Heyeti toplantısında, Vakıflar Umum Müdürlüğü İdare Meclisi’nin 18 Ocak 1957 tarihli kararıyla yapılan satma teklifi kabul edildi.21 Değer tespiti amacıyla bir komisyon kuruldu, uzun çalışmalar sonunda 3 Şubat 1962 tarihinde İstanbul Üniversitesi ile Vakıflar Umum Müdürlüğü anlaştı. Vakıflar Umum Müdürlüğü İdare Meclisi’nin teklifi 23 Şubat 1966 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında görüşüldü. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı’ndan Yukarı Gureba Hastanesi adıyla bilinen 38.493 metrekarelik arsa ve binaların, 16.029.000 TL. tutarındaki bedelinin beş taksitte ödenmek şartıyla İstanbul Üniversitesine satılmasına karar verildi.22

} Cevat Kerim İncedayı'nın bir reçetesi. Nuran Yıldırım arşivi.

duysa da Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti Kuduz müessesesi için münasip bir bina tedarik edilemediğinden taşınmasının mümkün olmadığı bildirdi.19 Kuduz Müessesesi’nin 1941’de boşalttığı son pavyonda tadilata başlandı. Bu pavyon yeni kurulan III. Dahiliye Kliniğine verildi ve 3 Temmuz 1943 günü törenle açıldı. Böylece Gureba Hastanesi’nin 1910’da yapımına başlanan pavyonlarının tamamı yıllar sonra tamamlanıp faaliyete geçmiş oldu. Tıp Fakültesi’nin Vakıf Gureba Hastanesi’ne yerleşmesi ve Çapa’daki pavyonların tamamlanmasıyla yakından ilgilenen Reisicumhur İsmet İnönü bu süreç içinde üç defa hastaneye gelerek tesisleri ve dersleri izlemiştir.20

Tıp Fakültesi’nin II. Dahiliye Kliniği 1965 yılında hastanenin tarihi binasındaki 107 yatağı kullanmaktaydı. Bunlardan 87 yatağın bütün masrafları hastane bütçesinden ödenmekte olduğu gibi diğer bütün idare masrafları ve hizmetleri de hastanece temin edilmekteydi.23 Tıp Fakültesi, Gureba Hastanesi’ndeki II. Dahiliye kliniğini de yeni pavyonlardan birine taşıyarak hastanenin tarihi binasından tamamen ayrıldı (1968). Bundan sonra Vakıf Gureba Hastanesi tarihi bina çevresinde yapılan ek binalarla genişledi.

İstanbul Üniversitesi tadilatına büyük paralar harcadığı Çapa'daki pavyonlara ek olarak Psikiyatri ile Ortopedi ve Çocuk Cerrahisi Kliniklerine ait iki bina yaptırmış-

21 BCA. Sayı.86034, Dosya. 6822, Fon Kodu. 30.18.1.2, Yer No. 145.108.14, Tarih. 2. 02. 1957. 22 BCA. Sayı: 60156, Dosya: 6828, Fon Kodu. 30.18.1.2, Yer No. 193.13.11, Tarih. 23. 02. 1966. ; Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 146. 23 Tarık Özerengin: “Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yılı Çalışmaları”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni, s. 1-4.

19 BCA. Sayı.---, Dosya. 19910, Fon Kodu. 30.10.0.0, Yer No. 178.226.10, Tarih. 30. 06. 1938. 20 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 65-66, 70-72, 87, 98.

211


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

BEZMİÂLEM TIP FAKÜLTESİ, 1979-1980

mükemmelen ifa etmektedir”. (10. Asliye Hukuk Mahkemesi Esas No: 380/37. Karar No: 980/558, Karar Tarihi: 18.09.1980).24 Böylece kuruluş yeniden bir vakıf hastanesi oldu. Fakat bir kısmı bir üst sınıfa geçmiş olan öğrenciler açıkta kaldı.

Vakıf Gureba Hastanesi 1974 yılında yenilenen kadrosundaki genç hekimlerin girişimiyle bir tıp fakültesine afiliye olma veya tıp fakültesi kurma çalışmalarına başlamıştı. Önce İstanbul Tıp Fakültesi ile afiliasyon yapılmak istenmiş fakat tıp fakültesi Profesörler Kurulu kabul etmemişti (1977). Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi ile afiliasyon gündeme gelmiş bu da gerçekleşmemişti. 1979 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi arasında imzalanan bir protokol ile Gureba Hastanesi’nde bir Sağlık Bilimleri Fakültesi kuruldu. Bir süre sonra adı Bezmiâlem Tıp Fakültesi olarak değiştirildi. Prof. Dr. Ergun Sabar dekan tayin edildi, aynı yıl öğretim üyeleri transfer edilip 1979-1980 öğretim yılında 60 öğrenci alındı. Bu dönemde inşaatı devam etmekte olan Yeni Gureba Hastanesi adına çıkarılan Döner Sermaye Yönetmeliği, tarihi hastane binasında da uygulanıp vakfiye hükmü ihlal edilerek hastalardan ücret alınmaya başlandı. Devlet Bakanı Hasan Korkut, kanuna aykırı olan bu tahsise karşı akademi aleyhine dava açtırdı. Mahkeme akademinin işgal ettiği koğuşlarda ihtiyati tedbir kararı aldı; sonra şu gerekçeyle tahliye kararı verdi; “Davalı akademinin Vakıf Gureba Hastanesi bina ve tüm tesislerinde esas Vakıf Hastanesi’nin faaliyetlerini tamamen ortadan kaldıracak şekilde faaliyete geçmesi keyfiyeti, bir haksız müdahale ve fuzuli işgal niteliğinde görüldüğünden, Vakıf Gureba Hastanesi kliniklerinin faaliyet gösterdiği kısımlar üzerindeki faaliyet ve çalışmalarını engelleyici müdahale ve muhasaranın men’i ile işgalin kaldırılmasına karar verilmiştir. Vakıf Gureba Hastanesi’nin bir kamu kuruluşuna tahsisi düşünülemez. Zira hastane halen vakfiyesindeki fonksiyonunu

Bu yıllarda İstanbul Tıp Fakültesi, ülkenin ihtiyaç duyduğu hekim sayısını artırmak amacıyla yeni tıp fakülteleri kurmak üzere çalışmalar yapıyordu. Bu çalışmaları Yeni Tıp Fakülteleri Kurmakla Görevli Komisyon adında bir komisyona havale etmişti. Bezmiâlem Tıp Fakültesi’nin kapanması ve öğrencilerinin açıkta kalması üzerine komisyon çalışmalarını hızlandırdı, 22 ve 26 Ağustos 1980 tarihlerinde İstanbul’daki hastane yöneticileriyle görüşmeler yaptı. Komisyon hazırladığı raporda Vakıf Gureba Hastanesi’nin, Bezmiâlem Valide Sultan Tıp Fakültesi adıyla tıp fakültesine dönüştürülmesini uygun buldu ve hastanenin seçilme nedenlerini şöyle sıraladı; “Hastane 300 hasta yatağına, tıbbın bütün dallarında çalışan servislere, modern bir onkoloji bölümüne, yeni tamir edilmiş büyük bir amfiye ve yeterli laboratuvarlara sahiptir. 400 yatak üzerine planlanmış bir binası inşaat halindedir. Sahip olduğu arazi nedeniyle genişleme potansiyeli vardır. İstanbul Tıp Fakültesi’ne çok yakın olduğu için fakültenin eğitim kadrosunca destek verilebilir. Hastane idaresi ve sağlık hizmetinin eğitim hizmeti dışına alınması halinde hastane vakfiyesindeki ana şart zedelenmeyecektir.”25 Bunun üzerine İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurarak hastanenin Tıp Fakültesi olma yolunda yaptığı olumlu 24 Asaf Ataseven: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5. 25 Yeni Tıp Fakültesi Kurma Komisyonu’nun 28 Ağustos 1980 tarihli raporu. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi. Vakıf Gureba Hastanesi dosyası.

212


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

duyulan yardımcı sağlık personeli yetiştirerek Türk Tıbbına hizmet edebilirdi. Başhekim en kısa çözümün ise Vakıf Gureba Hastanesi’nin eğitim hastanesine dönüştürülmesi olduğunu bildirdi.

teşebbüsün yarıda kalmasının üzüntü verici olduğunu, İstanbul Tıp Fakültesi’nin bu hususta yardımcı olmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yakın bir ilişki kurmak istediğini ve Vakıf Gureba Hastanesi’nde yeni bir tıp fakültesi açılması için her türlü yardıma hazır olduğunu bildirdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler ışığında İstanbul Tıp Fakültesi Aralık 1980’de bir Afiliasyon Ön Protokolü hazırlayıp Vakıflar Genel Müdürü Necmeddin Vangölü’nü protokolün içeriği hakkında bilgilendirdi. Bu protokolle İstanbul Tıp Fakültesi, Vakıf Gureba Hastanesi ile eğitimde işbirliği yaparak ekonomik koşullarda süratle öğrenci kontenjanını artırmak istiyordu. Bu işbirliği gereğince hastanenin mülkiyeti hariç, yatakları, poliklinik ve servisleri öğrenci, stajyer ve asistan yetiştirilmesi için, Başhekimlik ve Dekanlıkla birlikte tayin edilecek esaslar dahilinde, İstanbul Tıp Fakültesi’ne tahsis edilecek, Vakfiyenin bütün şartlarına riayet edilecekti. Vakıf Gureba Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Fahir Altan, 26 Mart 1981 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği yazısında; “Böyle bir afiliasyon olduğu takdirde vakfiyenin esas gayesi olan hastalara ücretsiz bakımın ne şekilde tespit edileceği büyük bir sorun olacaktır. Bu güne kadar bünyesine fakülte almış hastaneler zamanla ortadan kalkmış, bunların yerlerine fakülteler kaim olmuştur. Bence uzak veya yakın bir fakülte ile afiliasyon yapmak Vakıf Gureba Hastanesi’ne fayda değil zarar verir. Bu afiliasyon Fakültenin kendinde olmayanı bizden almasına, bize ise sadece yük getirmesine sebep olacaktır. Hastane de esas gayesinden koparılacaktır.” ifadesiyle karşı çıkmış ve çözüm olarak hastanede İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bir Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin kurulmasını önermişti. Hastane böylece ülkemizde büyük ihtiyaç

İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Öner’in ısrarlı çabaları, o sırada Danışma Meclisi Başkanı olan Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın girişimleri sonuç vermedi. Vakıflar Genel Müdürü Galip Yiğitgüden, 2 Nisan 1982 tarihli yazısıyla son noktayı koydu ve şu gerekçeyle İstanbul Tıp Fakültesi ile işbirliği yapmanın faydalı olamayacağını bildirdi: “Vakıf Gureba Hastanesi’nin tarihten gelen ve vakfiyelerin iradelerini de yerine getirmeyi içeren yasal görevleri vardır. Bu görevleri ifa ederken bir yandan da yeni ve büyük gelişmeleri gerçekleştirerek en kısa zamanda ülke sağlığına daha etkin hizmetler verme çalışmalarını sonuçlandırmak üzeredir. Yapısı, görevi ve inkişaf plânları itibarı ile herhangi bir fakülte ile müşterek çalışmasında bir yarar olmayacağı hususu yapılan müteaddid toplantılarda, bilimsel, hukuki ve idari incelemeler sonucu mümkün olmadığı teyiden tespit 26 edilmiştir.” Bezmiâlem Tıp Fakültesi’nin açıkta kalan öğrencilerine Milli Eğitim Bakanlığı sahip çıktı. Bakan Hasan Sağlam, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’na gönderdiği 2 Kasım 1980 tarihli yazısıyla, açıkta kalan öğrencilerin İstanbul Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne kaydedilmelerini istedi. İstanbul Üniversitesi Senatosu, 6 Kasım 1980 tarihli oturumunda, “mücbir sebep sonucu” bu teklifi kabul etti ve 60 öğrenci eşit olarak iki tıp fakültesine kaydedildi.27 26 Afiliasyon konusundaki resmi yazışmalar, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi, Vakıf Gureba Hastanesi dosyasındadır. 27 İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi, Vakıf Gureba Hastanesi dosyası.

213


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Vatan caddesinden Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.

Aynı günlerde İstanbul Tıp Fakültesi, eğitim amacıyla Frank Amfisine ihtiyaç duyulduğunu dile getirince amfinin kullanılmasına izin verildi. Frank Amfisi yıllar sonra 12 Kasım 1980 günü yeniden tıp öğrencilerine açıldı. Fakat bu arada İstanbul Tıp Fakültesi ile afiliasyon gündeme gelince bu fikre karşı olan Vakıf Gureba Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Fahir Altan, 10 Eylül 1981 tarihli yazısıyla Tıp Fakültesi’ne tahsis edilmiş olan Frank Amfisi'nin, “bir yıl evvel görülen mahzurlar dolayısıyla” 1981-1982 ders yılında Tıp Fakültesi’ne tahsis edilmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Öner, Devlet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1. Ordu Sıkıyönetim

Komutanlığı ve İstanbul Valiliği’ne eğitim için bu amfiye ihtiyaç olduğunu bildirince Frank Amfisi'nin eğitim amacıyla kullanılmasına izin verildi.28

BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ Vakıf Gureba Hastanesi’nin başka bir kuruma tahsis edilmemesi için bir statüye kavuşması gerekiyordu. Bunun bir üniversite kurulması ile mümkün olabileceğini düşünen Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı ile Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Kliniklerine Yardım Vakfı, Bezmiâlem 28 İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi, Vakıf Gureba Hastanesi dosyası.

214


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurmak üzere gerekli başvuruyu yaptı. Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları Yönetmeliği uyarınca, Vakıf Yüksek Öğrenim kütüğüne, 1 numara ile Bilkent Üniversitesi, 2 numara ile de Bezmiâlem Üniversitesi kaydedildi (16 Kasım 1987). Bezmiâlem Üniversitesi biri Fen-Edebiyat, diğeri Tıp Fakültesi olmak üzere iki fakülteli olacaktı. Tıp Fakültesi 198990, Fen-Edebiyat Fakültesi 1990-91, Fen ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri 1992-93 yıllarında faaliyete geçecekti. Fakat basında başlayan aleyhte yayınlar yüzünden, iki yıl sonra Cumhurbaşkanlığının yazılı emriyle, YÖK Yürütme Kurulu, Bezmiâlem Üniversitesi 29 kuruluş kararını iptal etti (4 Mart 1898). Birkaç yıl sonra, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna dört madde eklenmesi ve bir ek maddenin yürürlükten kaldırılmasına dair kanun TBMM’de görüşülürken ANAP Milletvekili Bülent Çaparoğlu ve arkadaşlarının verdiği önerge ile Bezmiâlem Üniversitesi ikinci defa kuruldu. Bu defa da SHP Grup Başkanı Erdal İnönü’nün açtığı dava sonucunda kuruluşu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi (29 Haziran 1992).

gayrimenkullerin intifa hakkı Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ne verildi. Dolayısıyla Valide Sultan vakfına ait olan Vakıf Gureba Hastanesi de bütün eklentileriyle birlikte 25 Ekim 2010 tarihinde üniversiteye devredildi. Gureba Hastanesi bu tarihten itibaren Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak eğitim ve sağlık hizmeti vermektedir. Tarihi bina ve diğer yapılar %80 oranında adeta yeniden yapılmış gibi restore edilmiş ve hastane her branşta İstanbulun en iyi hastaneleri arasına girmiştir. Bunun sonucunda hastaneye gelen günlük hasta sayısı nerdeyse üç katına çıkarak 5.5006.000’e yükselmiştir. Radyasyon onkolojisi, radyoloji ve laboratuvar hizmetleri maddi kaynak ayırmadan hizmet alımı şeklinde yürütülmektedir. Hastane günümüzde, günde 1.500 hastanın tedavi gördüğü acil ünitesi, toplam 513 hasta yatağı, yüksek teknolojiye sahip 23 ameliyathanesi, 103 yataklı 6 ayrı yoğun bakım ünitesi ile büyük bir sağlık kompleksi olarak hizmet verilmektedir. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nde: Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi bulunmaktadır. Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon, Hemşirelik, Odyoloji olmak üzere üç bölümde eğitim vermektedir. Adli Bilimler Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde, altı yüksek lisans ve bir doktora programına öğrenci alınmaktadır.

TIP FAKÜLTESİ 24 Nisan 2010 tarihli ve 27561 sayılı Resmi Gazete ile 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununa eklenen Ek 124. maddesiyle, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı, Abdülhamid-i Sani vakfı, Silahtar Abdullah Ağa mazbut vakıfları adına, T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi kuruldu. Anılan vakıflara ait tüm menkul ve

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde; Temel Tıp Bilimleri, Cerrahi Tıp Bilimleri, Dahili Tıp Bilimleri olmak üzere üç bölüm, 47 ana bilim dalı ve 36 bilim dalı bulunmaktadır. Tıp Fakültesi’nde ulusal ve uluslararası bir çok bilimsel kongre, seminer ve konferanslar düzenlenmek-

29 Asaf Ataseven: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Bezmiâlem Üniversitesi nasıl kuruldu?", Zaman, 9 Mart 1989.

215


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi girişi.

tedir. Gastroenteroloji, Avrupa’da akredite dört eğitim merkezidir. Radyoloji merkezi de Avrupa’da seçilen 16 merkez arasına, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ile birlikte Türkiye’den girme başarısını göstermiş iki merkezden biridir. Ülkemizde sağlık alanında bazı ilkler Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, gerçekleştirilmiştir.

Ameliyatsız, doğal yoldan reflü tedavisi: Prof. Dr. Ahmet Danalıoğlu ve Prof. Dr. Hakan Şentürk Kanser tedavisinde tümörlerin cerrahi operasyon yapılmadan mikro dalga ışınlarıyla yakılması: Prof. Dr. Ercan Kocakoç Prof. Dr. Erhan Ayşan tarafından tasarlanan yeni bir Tiroit Biyopsi Aleti’nin Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından değerlendirilerek tescil edilmesi.

Dirençli tansiyona yeni tedavi: Prof. Dr. Ömer Göktekin Kalp damarına takılan absorbe edilebilen skafold (eriyebilen iskele) uygulaması. Türkiye de ilk göğüs kafesi açılmadan yapay kalp kapağı ameliyatı.

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi, tarihi Vakıf Gureba Hastanesi çevresindeki yapılanmanın dışında Hasdal’da; helikopter pisti, organ nakil birimleri, üst düzey kanser merkezi, genetik ve biyoteknolojik çalışmaların yapılacağı modern bir kampüs yaptırmaktadır.

Dirençli böbrek taşları tedavisi: Doç. Dr. Abdullah Armağan 216


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

217


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

218


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

219


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM KADROSU (2013) Cerrahi Tıp Bilimleri Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Prof. Dr. Ziya Salihoğlu Doç. Dr. Kazım Karaarslan Doç. Dr. Erdoğan Öztürk Doç. Dr. Gökçen Başaranoğlu Doç. Dr. Zafer Doğan Yrd. Doç. Dr. Mefkür Bakan Yrd. Doç. Dr. Kürşat Gül Yrd. Doç. Dr. Asım Esen Yrd. Doç. Dr. Kadir İdin Yrd. Doç. Dr. Ufuk Topuz As. Dr. Zehra Sert Akıllı

Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Saffet Tüzgen Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar Yrd. Doç. Dr. Hakan Hanımoğlu Yrd. Doç. Dr. M. Hakan Seyithanoğlu

Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Gökhan Gündoğdu

Genel Cerrahi Anabilim Dalı Prof. Dr. Adem Akçakaya Prof. Dr. Mustafa Erhan Ayşan Prof. Dr. M. Ebudeccane Müslümanoğlu Doç. Dr. Halil Coşkun Doç. Dr. Oğuzhan Karatepe

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Ömer Soysal

Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Kemal Tuncer Doç. Dr. Halil Özgür Artunay Yrd. Doç. Dr. İbrahim Arif Koytak Öğr. Gör. Dr. Emre Ayıntap

As. Dr. Selçuk Alver As. Dr. Fatma Bingöl As. Dr. Su S. L. Sahinaaz Dooply As. Dr. Zeynep Ertaş Dursun As. Dr. F. Betül Uslu Devrimci As. Dr. Emine Yılmaz Güler As. Dr. İbrahim Hakkı Ölçülü As. Dr. İsmail Sümer As. Dr. Rabia Toprak As. Dr. Harun Uysal

Öğr. Gör. Dr. Meliha Gündağ As. Dr. Fatih Çalış As. Dr. Serdar Çevik As. Dr. Şevket Evran

Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Rahmi Zeybek Yrd. Doç. Dr. Yasin Ay Yrd. Doç. Dr. Cemalettin Aydın

Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. İbrahim Tuncay Doç. Dr. Volkan Gürkan Yrd. Doç. Dr. İsmail Kerem Bilsel Yrd. Doç. Dr. Fatih Küçükdurmaz Yrd. Doç. Dr. M. Emin Erdil As. Dr. Joytar Ali

As. Dr. Enes Akkaya As. Dr. Tolga Turan Dündar

Doç. Dr. Yeliz Emine Ersoy Yrd. Doç. Dr. Gökhan Çipe Öğr. Gör. Dr. Süleyman Bozkurt Öğr. Gör. Dr. Hüseyin Kadıoğlu Öğr. Gör. Dr. Naim Memmi

As. Dr. Hüseyin Akbulut As. Dr. H. Kazım Bektaşoğlu As. Dr. Merve Büşra Cengiz As. Dr. Erkan Yardımcı

Yrd. Doç. Dr. Sedat Ziyade

As. Dr. Anlayış Aksu

Öğr. Gör. Dr. Jülide Canan Umurhan Akkan As. Dr. Saliha Eda Öner As. Dr. Muhammed Altınışık As. Dr. Fuad Hidayetov

As. Dr. Betül Kurtulmuşlar As. Dr. Taha Sezer As. Dr. Enes Toklu

As. Dr. Mustafa Maraşlı As. Dr. Taner Molla As. Dr. Neslihan Öztopuz As. Dr. Elif Aslı Sarıoğlu

As. Dr. Fulya Özkal As. Dr. Aygün Memmed-Zade As. Dr. Rabia Zehra Bakar

Yrd. Doç. Dr. Bekir İnan As. Dr. Melike Elif Teker As. Dr. Şevket Tuna Türkkolu

As. Dr. Raed N. J. Zalloum

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Orhan Özturan Doç. Dr. Bayram Veyseller Doç. Dr. M. Fadlulah Aksoy Öğr. Gör. Dr. Sabri Baki Eren

Tıp Fakültesi Dekanı

Öğr. Gör. Dr. Hüseyin Kılınçaslan

Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Prof. Dr. Ramazan Dansuk Doç. Dr. P. Banu Kılıçoğlu Dane Öğr. Gör. Dr. Gökhan Kılıç Öğr. Gör. Dr. Gonca Batmaz

Prof. Dr. Ömer Göktekin

Öğr. Gör. Dr. Selahattin Tuğrul As. Dr. Nazan Değirmenci As. Dr. Remzi Doğan As. Dr. Hasan N. Hassouna

As. Dr. İlker Koçak As. Dr. Berke Özücer As. Dr. Seda Sezen As. Dr. Erol Şentürk

As. Dr. Suat Batar As. Dr. Ömer Cengiz As. Dr. Hasan Hüseyin Ceylan As. Dr. Necdet Demir As. Dr. Ahmet Can Erdem As. Dr. Tunay Erden

As. Dr. Deniz Kara As. Dr. Mehmet Anıl Pulatkan As. Dr. Vahdet Uçan As. Dr. Şafak Sayar

220


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Prof. Dr. Ethem Güneren Doç. Dr. Selma Sönmez Ergün Yrd. Doç. Dr. M. Veli Karaaltın Öğr. Gör. Dr. Kemalettin Yıldız

Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Dilek Sma Arıcı

Üroloji Anabilim Dalı

Prof. Dr. Şinasi Yavuz Önol Doç. Dr. Abdullah Armağan Yrd. Doç. Dr. Tolga Akman Yrd. Doç. Dr. Mesrur Selçuk Sılay

As. Dr. Emre Gönenç Baygöl As. Dr. Çetin Duygu As. Dr. Reşit Burak Kayan As. Dr. Mustafa Aykut Özpür

As. Dr. Onur Akman As. Dr. İsmail Melih Kuzu

Yrd. Doç. Dr. Nur Büyükpınarbaşılı

Yrd. Doç. Dr. Zuhal Gücin

Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir Tepeler Öğr. Gör. Dr. Habib Akbulut As. Dr. İsmail Başıbüyük As. Dr. Fatih Elbir

As. Dr. Sina Kardaş As. Dr. Muhammed Tosun

As. Dr. Nurettin Dağ As. Dr. Tezcan Erşan As. Dr. Mohammad Kado As. Dr. Ö. Taha Küçükdağlı As. Dr. Hazar Lisar As. Dr. Betül Masur

As. Dr. Abuzer Özkan As. Dr. Şifa Şahin As. Dr. Yusuf Uğurlu As. Dr. Cahit Yılmaz

Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Acil Tıp Anabilim Dalı Doç. Dr. Özgür Söğüt Yrd. Doç. Dr. Ali Dur Yrd. Doç. Dr. Ertan Sönmez As. Dr. Dursun Akbay As. Dr. Eda Akyıldız Karayel As. Dr. Gamze Bozkuş

Aile Hekimliği Anabilim Dalı As. Dr. Zeynep Bakır

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Ruşen Dündaröz Prof. Dr. Yaşar Cesur Prof. Dr. Faruk Öktem Doç. Dr. Erkan Çakır Doç. Dr. Emin Özkaya Doç. Dr. Selim Gökçe Doç. Dr. Demet Demirkol Doç. Dr. İlker Tolga Özgen Yrd. Doç. Dr. Fatma Betül Çakır Yrd. Doç. Dr. Mustafa Atilla Nursoy Yrd. Doç. Dr. Bilge Tanyeri Yrd. Doç. Dr. Özden Türel Öğr. Gör. Dr. Ayşegül Doğan Demir Öğr. Gör. Dr. Ufuk Erenberk Öğr. Gör. Dr. Ahmet Hakan Gedik

Öğr. Gör. Dr. Emel Torun As. Dr. Özge Akça As. Dr. Burak Akovalı As. Dr. Engin Arı As. Dr. Nurhan Aruçi As. Dr. Yasemin Ataman As. Dr. Mustafa Bilici As. Dr. Merve Nur Büyükpastırmacı As. Dr. Seçil Çakır As. Dr. Tuğrul Dönmez As. Dr. Aynur Guliyeva As. Dr. Alper Güleş As. Dr. Burçin Nazlı Karacabey As. Dr. Dilek Karacanoğlu As. Dr. Murat Kardaş

As. Dr. Sare Betül Kaygusuz As. Dr. İsmail Kaytan As. Dr. Merve Adile Celep Kiyak As. Dr. Elvis Kraja As. Dr. Mehmet Küçükkoç As. Dr. Fatma Özgüç As. Dr. Serhat Özkan As. Dr. Ayşe Pehlevan As. Dr. Meltem Buhur Pirimoğlu As. Dr. Rumeysa Tuna As. Dr. İbrahim Türk As. Dr. Selçuk Varol As. Dr. Mine Yüksel As. Dr. Aylin Yüksel

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Prof. Dr. Akın İşcan

Uzm. Dr. Serhat Güler

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Acil Bilim Dalı Uzm. Dr. Tanyel Zübarioğlu

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Endokronolojisi Bilim Dalı Uzm. Dr. Mehmet Şirin Aksu

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Gastroentolojisi Bilim Dalı Uzm. Dr. Banu Bal Çermik

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı Uzm. Dr. Samiye Başak Koç Şenol

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Uzm. Dr. Edibe Pembegül Yıldız

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı Uzm. Dr. Nilüfer Göknar

221


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı / Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı Uzm. Dr. Fatih Aygün

Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Nahide Onsun Doç. Dr. Özlem Su Küçük

As. Dr. Yahya Beşkardeş As. Dr. Didem Dizman

As. Dr. Buğçe Topukçu

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Turan Aslan Yrd. Doç. Dr. Bahadır Ceylan

Öğr. Gör. Dr. Yasemin Akkoyunlu As. Dr. Nuray Kasar

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Prof. Dr. Mustafa Güler Prof. Dr. Teoman Aydın Doç. Dr. Saliha Eroğlu Demir Doç. Dr. Nihal Özaras Yrd. Doç. Dr. Aylin Rezvani

Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Ali Cezmi Akdiş Doç. Dr. Murat Sezer Yrd. Doç. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bayram

As. Dr. Ayşe Ruhkar Kurt

As. Dr. Yıldız Akbal As. Dr. Meryem Güneşer Güleç As. Dr. Müge Kepekçi As. Dr. İlkin Mirzayev As. Dr. Emine Poyraz

As. Dr. Kevser Gümüşsu As. Dr. Sevde Özer Poşul As. Dr. Berna Ürkmez

Öğr. Gör. Dr. Fatmanur Karaköse Öğr. Gör. Dr. Hatice Kutbay Özçelik Öğr. Gör. Dr. Fatih Yakar As. Dr. Hatice Sözgen

As. Dr. Abdullah Kansu As. Dr. Didem Özkan

Öğr. Gör. Dr. Mustafa Çakırca Öğr. Gör. Dr. Celalettin Peru Öğr. Gör. Dr. Cumali Karatoprak Öğr. Gör. Dr. Muharrem Kıskaç Öğr. Gör. Dr. Birol Baysal As. Dr. Zeynep Akdeniz As. Dr. Mitat Büyükkaba As. Dr. Rabia Sevda Çelik As. Dr. Ahmet Çınar As. Dr. Elif Ece Doğan As. Dr. Şebnem Emegil As. Dr. Hayati Can İsen As. Dr. Madina İsmayılova

As. Dr. Jamshid Hamdard As. Dr. Tuba Özkan As. Dr. Yahya Sekin As. Dr. Ayşe İrem Yasin Çetin As. Dr. Adnan Yay As. Dr. Muhammed Tunç As. Dr. Seda Turgut Yüce As. Dr. Selin Yurdakul As. Dr. İskender Ekinci As. Dr. Nidal Baraş Çevirme As. Dr. Rabia Bağ

Halk Sağlığı Anabilim Dalı Doç. Dr. Hasan Hüseyin Eker

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Reha Erkoç Prof. Dr. Ahmet Danalıoğlu Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu Prof. Dr. Hakan Şentürk Prof. Dr. Ertuğrul Taşan Prof. Dr. Hacı Mehmet Türk Prof. Dr. Kürşad Türkdoğan Doç. Dr. Mehmet Ali Çıkrıkçıoğlu Doç. Dr. Ali Tüzün İnce Doç. Dr. Orhan Kocaman Yrd. Doç. Dr. Güven Çetin Öğr. Gör. Dr. Banu Büyükaydın Öğr. Gör. Dr. Ahmet Adil Çamlı

İç Hastalıkları Anabilim Dalı / Gastroentereloji Bilim Dalı Uzm. Dr. Yusuf Kayar

Uzm. Dr. Mukaddes Tozlu

İç Hastalıkları Anabilim Dalı / Nefroloji Bilim Dalı Uzm. Dr. Murat Alay

Uzm. Dr. Ruhper Çekin

İç Hastalıkları Anabilim Dalı / Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Uzm. Dr. Mahmut Muzaffer İlhan

Kardiyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Ömer Göktekin Prof. Dr. Hüseyin Uyarel Doç. Dr. Mehmet Ergelen Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bacaksız Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akkaya

Nöroloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Talip Asil Doç. Dr. Arif Çelebi Öğr. Gör. Dr. Azize Esra Gürsoy Öğr. Gör. Dr. Gülşen Kocaman Öğr. Gör. Dr. Mehmet Kolukısa

Yrd. Doç. Dr. Ercan Erdoğan Yrd. Doç. Dr. Osman Sönmez Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Tasal Yrd. Doç. Dr. Murat Turfan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akif Vatankulu

Öğr. Gör. Dr. Şeref Kul As. Dr. Emin Asoğlu As. Dr. Emrah Sevgili As. Dr. Sıtkı Küçükbuzcu As. Dr. Parviz Jafarov

Öğr. Gör. Dr. Gülşen Yıldız Babacan As. Dr. Özge Altıntaş As. Dr. Hümeyra Düriyen As. Dr. Gözde Eryiğit As. Dr. Veysel Erengül

As. Dr. Tuğçe Özdemir As. Dr. Aslı Yaman As. Dr. Nasih Yılmaz As. Dr. Elvin Nıftalıyev

Nükleer Tıp Anabilim Dalı Doç. Dr. Mehmet Aydın

222


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğr. Gör. Dr. Huriye Şenay Kızıltan Öğr. Gör. Dr. Zeynep Güral

Öğr. Gör. Dr. Serap Yücel As. Dr. Sedenay Oskeroğlu

Radyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Alpay Alkan Prof. Dr. Ercan Kocakoç Doç. Dr. Ayşe Aralaşmak Doç. Dr. Hüseyin Özdemir Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bilgin

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. İsmet Kırpınar Yrd. Doç. Dr. Erdem Deveci Yrd. Doç. Dr. Emel Koçer

Öğr. Gör. Dr. Issam Cheikh Ahmad Öğr. Gör. Dr. Rasul Sharıfov Öğr. Gör. Dr. Hüseyin Toprak Öğr. Gör. Dr. Şeyma Yıldız Öğr. Gör. Dr. Serpil Kurtcan

As. Dr. Musa Atay As. Dr. Gürol Göksungur As. Dr. Aslı Serter As. Dr. Hüseyin Yetiş As. Dr. Temel Fatih Yılmaz

As. Dr. Ali Emre Dursun As. Dr. Niyazi Emre Erdil As. Dr. Alperen Kılıç

As. Dr. Tuğba Kocacenk As. Dr. Betül Şimşek Bakay As. Dr. Demet Zihni

Yrd. Doç. Dr. Sedat Meydan

Ar. Gör. Nuriye Kurbetli

Temel Tıp Bilimleri Bölümü Anatomi Anabilim Dalı Prof. Dr. Yasin Arifoğlu

Biyofizik Anabilim Dalı Doç. Dr. Hayrullah Köse

Biyoistatistik ve Tıp Bilişimi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Ömer Uysal

Deontoloji Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Mahmut Gurgan

Ar. Gör. Cana Bostan

Fizyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. İsmail Meral

Ar. Gör. Mukaddes Pala

Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Mukaddes Eşrefoğlu

Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Prof. Dr. Abdürrahim Koçyiğit Öğr. Gör. Dr. Elif Kılıç

Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Ziya Doymaz

Ar. Gör. Olgu Enis Tok As. Dr. Sıddıka Kesgin Doç. Dr. Ülkan Kılıç

Ar. Gör. Özlem Gök Ar. Gör. Merve Karataş

Yrd. Doç. Dr. Meryem Iraz

As. Dr. Ayşe Nur Ceylan Bozgeyik

TIP FAKÜLTESİ İLK ÖĞRENCİLERİ (2010-2011) Merve Elif Ercivan Büşra Şeker Merve Bıdak Büşra Demir Hatice Kübra Saylak Caner Yılmaz Mustafa Günay Büşra Yıldız Ayşe Hümeyra Sevindik Serra Aydın Çataklı

Hüsna Esenoğlu Hakan Atasoy Kerem Kalınbaçoğlu Yusuf Furkan Özaltay Tuğçe İrem Paşa Fulya Koç Rukiye Nur Eren Nihan Kurt Havva Sevde İşlek Ayça İlbak

Buşra Soysal Çağdaş Kara Özge Şeyma Öge Serhat Gürbüz Hatice Merve Beşışık Elif Şentürk Şeyma Eroğlu Merve Ceren Ceylan Nur Kamer Kaya Melike Erdemli

Nazlı Öztürk Öykü İzel Onaran İrem Demir Zeyneb Afra Yartaşı Kıvanç Topalan Tülay Koyuncu Hatice Kübra Dursun Nergis Akay Mahmut Ozan Aydın Elif Yivli

Tıp Fakültesi’nin Hazırlıktan Muaf Olup 1. Sınıfa Başlayan Öğrenciler (2011-2012) Ahmet Nasuh Danalıoğlu Korin Hayguhi Karabulut Ömer Yavuz Erdil Sena Yüksel

Aysel Büşra Şişman Ece Gençalioğlu İhsan Okur Didem Ezgi Seven

Ufuk Aydınsoy Mustafa Kaplan Laila Khaled Khatib

223


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM KADROSU (2013) Klinik Bilimler Bölümü Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Hakkı Oğuz Kazancıoğlu Yrd. Doç. Dr. Ahmet Mihmanlı

Yrd. Doç. Dr. Şeref Ezirganlı Asistan Diş Hekimi Nihat Demirtaş

Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Emre Aytuğar

Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Doç. Dr. Şeyda Hergüner Siso Yrd. Doç. Dr. Nazmiye Dönmez

Asistan Diş Hekimi Deniz Selin Saltık

Endodonti Anabilim Dalı Ar. Gör. Gülsüm Çarkçı

Ortodonti Anabilim Dalı Prof. Dr. Serdar Üşümez Doç. Dr. Sabri İlhan Ramoğlu Yrd. Doç. Dr. Sertaç Aksakallı Ar. Gör. Kadriye Ebru Ademci

Ar. Gör. Derya Dursun As. Diş Hekimi Yasemin Aydın As. Diş Hekimi Eyyüp Cihan As. Diş Hekimi Merve Sucu

Pedodonti Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Şerife Özalp

Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Aslıhan Üşümez Yrd. Doç. Dr. Tuğrul Sarı Yrd. Doç. Dr. Gözde Çelik

As. Diş Hekimi Mehmet Esad Güven As. Diş Hekimi Artur İsmatullaev As. Diş Hekimi Simge Kanar

Temel Bilimleri Bölümü Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Ar. Gör. Mehmet Şerif Aydın

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ İLK ÖĞRENCİLERİ (2010-2011) Zehra Akçay Sabiha Yüsra Eryılmaz Muhammed Esad Taha Şahadet Öztürkci Emel Vjsel Arzu Morçiçek Aysu İsmail Gülcan Danacı Hüseyin Erkan Karadağ Buse Yıldırım

Ayşenur Eğemen Büşra Çelik Egem Vatansever Ayşe Selin Sönmez Zeynep Balat Sümeyra Belkıs Teke Oğulcan Orçun Özaydın Nazlı Gül Kınoğlu Erdal Tekin Fulya Çağla Doğan

Merve Yavuz Sevde Torun Selçuk Mert Özçelik Ahmet Berker Ayyıldız Zülal Palazlı Büşra Ersoy Sümeyra Şeker Songül Öztürk Dilan Altun

Diş Hekimliği Fakültesi’nin Hazırlıktan Muaf Olup 1. Sınıfa Başlayan Öğrenciler (2011-2012) Mustafa Enes Eren Ömer Faruk Yılmaz Elif Güneysu Semiha Seda Coşkun

Narin Ece Rol Hannaneh Meftahpour Erva Uzun

224

Prof. Dr. Serdar Üşümez Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ECZACILIK FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM KADROSU (2013) Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü Farmakognozi Anabilim Dalı Prof. Dr. Gülaçtı Topçu Yrd. Doç. Dr. Fatemeh Bahadori Yrd. Doç. Dr. Atilla Akdemir

Farmasötik Kimya Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Aydan Dağ Yrd. Doç. Dr. Binnur Temel Aydoğan

Ar. Gör. Demet Dincel Ar. Gör. Tuba Kuşman Ar. Gör. Anıl Yılmaz Ar. Gör. Burcu Bütün Çulhaoğlu

Prof. Dr. Gülaçtı Topçu Eczacılık Fakültesi Dekanı

Eczacılık Teknolojisi Bölümü

Farmasötik Biyoteknoloji Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Deniz Ceylan Tuncaboylu

Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü Analitik Kimya Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Şerife Evrim Tekkeli Ar. Gör. Işıl Hacıbekiroğlu Ar. Gör. Mustafa Volkan Kızıltaş

Farmasotik Botanik Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Ece Sevgi Öğr. Gör. Çağla Kızılarslan

ECZACILIK FAKÜLTESİ İLK ÖĞRENCİLERİ (2010-2011) Hatice Çayır Büşra Nur Sarı Ayşenur Günaydın Başak Ünal Hilal Dikici Tuba Nur Genç Hümeyra Özel Ayşegül Uyar Damla Kızıltoprak Emre Bakırcı Mukaddes Demir Emre Karaçizmeli Emine Hande Bayram Meryem Velioğlu Merve Nur Işık Ayten Uğurcu Sümeyra Coşkun

Sinem Yılmaz Mahmut Mert Platin Beyza Bergüzar Çalışkan Mehmet Çopuroğlu Sena Seven Merve Ekinci Ferhan Özdemir Rabia Sare Yanıkoğlu Ece Yıldız Sümeyra Küçük Banu Okumuş Gamze Çamlık

225


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM KADROSU (2013) Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yrd. Doç. Dr. Ayşe Güneş Bayır

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Prof. Dr. Ahmet Belce Prof. Dr. Hülya Nilgün Gürses Yrd. Doç. Dr. İpek Alemdaroğlu

Hemşirelik Bölümü Doç. Dr. Nesrin Reis Yrd. Doç. Dr. Azime Karakoç Kumsar Yrd. Doç. Dr. Yazile Sayın

Odyoloji Bölümü

Doç. Dr. Ayşenur Meriç Yrd. Doç. Dr. Burak Öztürk Yrd. Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım

Yrd. Doç. Dr. Hülya Yücel Öğr. Gör. Kübra Alpay Ar. Gör. Müberra Tanrıverdi

Prof. Dr. Ahmet Belce

Öğr. Gör. Saida Shariah Abdul Aziz Ar. Gör. Meryem Başıbüyük Ar. Gör. Hatice Öner

Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı

Öğr. Gör. Alev Pektaş Öğr. Gör. Özge Gedik

Sağlık Yönetimi Bölümü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Canbaz Yrd. Doç. Dr. Aclan Özder

FİZİK TEDAVİ BÖLÜMÜ İLK ÖĞRENCİLERİ (2010-2011) Pınar Uyguroğlu Ayşegül Ayran Betül Bırık Mümin Bilal Kılıçoğlu Yıldız Çelik Hicret Tırınk Savaş Alçiçek Elçin Oskan Rana Şahinoğlu Kübra Müreva

Yasin Duru Mehtiye Emirza Tuba Yılmaz Özge Bulut Burak Akyürek İdris Deniz Merve İzci Fatma Naiboğlu İsmail Türkten Eda Özkan

Mustafa Yıldız Tuba Mertekçi Pınar Kısa Asiye Şeyda Damgacı Süheyla Bayram Meltem Külekci Şüheda Gözaydınoğlu Tevfik Acar

HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ İLK ÖĞRENCİLERİ (2010-2011) Önder Kaan Özdemir Büşra Sümeyye Aydın Özlem Özgür Ezgi Altınok

Sibel Çakır Merve Murat İrem Günal Özlem Er

Selin Çelemen Melek Bayram

Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hazırlıktan Muaf Olup 1. Sınıfa Başlayan Öğrenciler (2011-2012) Muhabbet Kadiri (Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü) Fatma Gökçe Ertav (Hemşirelik Bölümü) Odyoloji Bölümü ile Sağlık Yönetimi Bölümü 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında öğrenci alacaktır.

REKTÖRLÜĞE BAĞLI YABANCI DİLLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM KADROSU (2013) Böl. Bşk. Okutman Erkan Kolat Böl. Bşk. Yrd. Okutman Taj Bakhsh Hosseini Böl. Bşk. Yrd. Okutman Erdoğan Ertürkoğlu Okutman Shah Ishrat Niaz Ahmad Okutman Akile Akbaş Okutman Mehtap Bekhan Okutman Sean Francis Connolly Okutman Süleyman Çakır Okutman Hicran Özaydın

226

Okutman Susan Delacroix Okutman Saadet Deniz Okutman Deniz Gülerçin Okutman Cheryl Denise Jacobs Okutman Özge Kaya Okutman Dzmitry Kulsha Okutman Cindy Lynn Mercer Okutman Hilmiye Özdilek Okutman Semra Yılmaz Öztürk

Okutman Deborah Parker Okutman Sowzana Sharairi Okutman Begüm Üzülmez Okutman Neziha Vatansever Okutman Hanan A. Wajid Okutman Elizabeth Catherine Waters Okutman Tarık Ahmed Yassıen Okutman Mehmet Yıldız




T覺p Tarihimizde Gureba Hastanesi



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Tıp Tarihimizde Gureba Hastanesi kün vatandaşlara para yardımı yapılması şart koşulduğu için, Vakıflar Genel Müdürlüğü bu şartı 1924 yılından itibaren âmâlara (görme engelliler) ayda 350, muhtaçlara ise 300 Lira ödeyerek yerine getirmeye çalışmıştır. 1978 yılında bu fondan 645 âmâ ve 634 muhtaç maaş almaktaydı.1

Gureba Hastanesi 1621’de açılan son Osmanlı Dârüşşifası olan Sultan Ahmed Dârüşşifası’ndan 226 yıl sonra hizmete giren ilk vakıf hastanemizdir. Onu izleyen ikinci vakıf hastanemiz olan Zeynep-Kâmil Hastanesi, uzun süren bir yapım sürecinin ardından 1882 yılında hasta kabul etmeye başlamıştır. Zeynep-Kâmil Hastanesi günümüze ulaşırken vakıf hastanesi kimliğini kaybetmiştir. Gureba Hastanesi zaman zaman vakıf hastanesi kimliğinden uzaklaştırılmış olsa da, aslına dönmeyi başarmıştır.

İslâm coğrafyasında, Abbasiler döneminden başlayarak gelişen darüşşifaların ilk örneği, Ahmed bin Tolun’un Mısır’da yaptırdığı darüşşifadır (875). Nureddin Mahmud (Şam, 1066), Nizamülmülk (Bağdat,1072), Necmeddingazi (Mardin,1122), Gökböri (Musul, 1156) Dârüşşifaları, Büyük Selçuklu Devleti’nin önde gelen vakıf kurumlarıdır. Bu gelenek Anadolu Selçuklu Devleti’nde de sürdü. Anadolu Selçukluları, dârüşşifaları genellikle ticaret yolları üzerindeki şehirlerde kervansaraylarla yan yana kurdular. Bunların başlıcaları; Gevher Nesibe (Kayseri, 1206), Keykâvus (Sivas, 1217), Melikturan (Divriği, 1228), Kemaleddin Karatay (Konya, 1255),

İyilik yapmak, toplumsal sıkıntıların ve dertlerin giderilmesine yardımcı olmak gibi yüce duygularla kurulan vakıf kurumları sosyal dayanışmanın en güzel örnekleridir. Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’in vakfiyelerinde askerlerin ve fakir halkın doyurulması şart koşulmuştu. Zamanla hayır hizmetleri çeşitlendi. Yoksul hastaları ücretsiz tedavi için vakıflar kuruldu. Sağlıkla ilgili tespit edilmiş başlıca vakıflar; dârüşşifalar/bimarhaneler, tıp medreseleri, hastaneler, ayakta tedavi ve muâlece yerleri/dispanserler, göz ağrısı için ilaç şeklinde sıralanabilir. Ayrıca çeşitli vakfiyelerde düş-

1

231

“Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler”, “Ama ve Muhtaçlara Yapılan Nakdi Yardımlar”, Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. Haz. İ. Ateş, S. Bayram, K. Erdoğan. Ankara 1978, s.151-152, 154.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

sayısını artırdı. Mimari ve işletme açısından dârüşşifalardan çok farklı olan askeri hastanelerin isimlerinde “Hastane” sözcüğü kullanılır oldu.

Atabay (Kastamonu, 1273), Cemaleddin Ferruh (Çankırı, 1235) ve Amasya (1308) Dârüşşifalarıdır. Osmanlı Devleti'nin gelişme döneminde, bir yandan Anadolu'daki Selçuklu dârüşşifaları kullanılırken bir yandan da fethedilen şehirlerde külliyeler yaptırıldı. Bu külliyelerde; cami, medrese, kütüphane, imaret, dârüşşifa, tabhane, kervansaray, hamam, çeşme ve dükkânlar gibi sağlık, sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılayan birimler bulunurdu. Dârüşşifası bulunan sekiz Osmanlı külliyesinin beşi padişahlar, ikisi valide sultanlar ve biri de Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından yaptırıldı. Osmanlı darüşşifalarının ilki Bursa’daki Yıldırım Bayezid Darüşşifası’dır (1400). Onu İstanbul’daki Fatih Darüşşifası (1470), Edirne II. Bayezid Darüşşifası (1488), Manisa Hafsa Sultan Darüşşifası (1539), Haseki Hürrem Sultan Darüşşifası (1550), Süleymaniye Darüşşifası (1556), Atik Valide Nurbanu Sultan Darüşşifası (1582) ve Sultan Ahmed Darüşşifası (1621) izlemiştir. Osmanlı Hanedanının yaptırdığı bu sekiz dârüşşifanın beşi payitaht İstanbul’daydı ve tamamı vakıf sağlık kurumlarıydı. Hepsinin giderleri, vakfedilen mülklerden elde edilen gelirlerle karşılanıyordu, hasta tedavisi ve bakımı ücretsizdi.

Vakıf Gureba Hastanesi’nin bânisi Bezmiâlem Valide Sultan, 28 Temmuz 1808-1 Temmuz 1839 tarihleri arasında saltanat süren II. Mahmud’un haremine bir genç kız olarak girmiş ve Sultan Abdülmecid’i 30 yaşında doğurup Padişahın ikinci kadınefendisi olmuştu. O haremde yaşarken II. Mahmud’un saltanat yıllarında İstanbul’u sarsan önemli salgınlar olmuştur. 1811-1813 veba salgını şehri adeta esir almış, ölü sayısı günde 1.500-2.000’e çıkmıştır. Büyük Kıran” adıyla anılan bu salgında, “200.000 civarında İstanbullunun öldüğü kabul edilir. Bu kadarla kalmayan veba hastalığı 1830’lardan itibaren zaman zaman şehirde patlamalar yapmış, 1836-1837 yıllarındaki son büyük veba salgını 30.000 kadar ölümle son bulmuştu. Moltke, bu salgında vebanın saraya kadar girdiğini, hastalığa yakalanan 50 kadar saray hizmetkârının cesetlerinin denize atıldığını, II. Mahmud’un da başka bir saraya geçtiğini kaydetmektedir. İstanbul’da veba hastalığı dalgalanmalar halinde, Karantina İdaresi’nin resmen kurulduğu 1840 yılına kadar sürmüştür. 2 Veba korkusu bir kâbus gibi şehrin üstüne çökmüşken 1831 yılında o zamana kadar bilinmeyen yeni bir hastalık olan kolera ilk salgınını yapmış ve pek çok kişiyi alıp götürmüştü. Bu felaket senelerine tanık olan Bezmiâlem Sultan, oğlu Abdülmecid’in tahta çıkmasıyla Valide Sultanlığa yükselince artan şahsi geliriyle İstanbul’un çeşitli semtlerinde çeşmeler, namazgâhlar, sıbyan mektepleri yaptırdı. Fakir ve garip Müslümanlar için bir hastane açma kararını İstanbul’u derinden sarsan veba salgınlarında ve ilk kolera salgınında sokaklarda ölenlerin etkisiyle aldığı kuşku-

18. Yüzyılda, dârüşşifaların gelirlerini sağlayan vakıf mülklerinin bir bölümü Osmanlı Devleti sınırları dışında kalmış, bir kısmı başkalarının eline geçmişti. Mevcutların gelirleri de düzenli olarak takip edilmediğinden bakımsızlık nedeniyle görkemini kaybetmiş olan darüşşifalarda akıl hastaları çoğalmaya başladı. Dârüşşifalar Bimarhane adını alıp akıl hastaları için birer barınak olurken III. Selim döneminde (1789-1807) ilk askeri hastaneler açılmaya başlandı. II. Mahmud Yeniçeriliği lağvettikten sonra kurduğu yeni ordu Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’nin sağlık hizmetlerini karşılamak üzere askeri hastanelerin

2

232

Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul, 2010, s. 56-58.

} Hastanenin eski yemek kapları. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

233


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

234


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

suzdur. 1845 yılında tamamlanan hastane inşaatı sürerken İstanbul’da Müslüman halkın yataklı tedavi görebileceği hastanelerin bir elin parmakları kadar bile olmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. 1837’de Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Külliyesi’nin avlusundaki medreseye yerleştirilen 30-40 kadar yatakla faaliyete geçen Edirnekapı Gureba ve Bekâr Hastanesi’nde, çalışmak için İstanbul’a gelen kimsesiz bekârlar ücretsiz olarak tedavi edilmekteydi. 1839’da Galatasaray’da eğitime başlayan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin dahiliye ve cerrahi klinikleri faaliyetteydi.3 Haseki Hürrem Sultan Darüşşifası 1843 yılında kimsesiz, bakıma muhtaç, evsiz barksız kadınları kabul ediyordu. Bunlardan sadece Dr. Karl Ambros Bernard’ın yönetimindeki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane kliniklerinde çağdaş hastanecilik hizmetleri veriliyordu. Süleymaniye, Atik Valide Nurbanu Sultan ve Sultan Ahmed Dârüşşifaları akıl hastalarına ayrılmıştı. Fatih Dârüşşifası ise harabeye dönmüştü. Gureba Hastanesi işte bu ortamda sayısı 300’ü bulabilen yatak kapasitesiyle İstanbul’un en büyük kamu hastanesi olarak açıldı. 1880 yılında bile Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane kliniklerinde 100 yatak varken Gureba Hastanesi 300 yatakla çalışıyordu.4

akıl hastalarının kapatıldığı yerler olmuştur. Önceleri hastane anlamına gelen bimarhane sözcüğü de anlam değiştirerek akıl hastanelerini ifade eden bir terime dönüşmüştür. Gureba Hastanesi binası, Tanzimat’tan sonra hastane olarak tasarlanıp yapılmış ilk hastanemizdir. 14 Mart 1827 tarihinde eğitime başlayan ilk modern tıp okulumuz Tıphane-i Âmire ve onun devamı olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile 1867’de açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye başka amaçlarla yapılmış binalarda, konaklar ve kışlalarda eğitim verip hasta kabul etmişlerdir. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin, tıp okulu ve hastane olarak tasarlanmış olan Haydarpaşa’daki binasına (günümüzde Marmara Üniversitesi tarafından kullanılıyor) taşınması ancak 1903 yılında mümkün olmuştur. Gureba Hastanesi bu bakımdan hastanecilik tarihimizde ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bazı yayınlarda Gureba Hastanesi’nin, bir avlunun etrafını çevreleyen koridorlara açılan odaların yer aldığı klasik medrese şemasına göre inşa edildiği ileri sürülmüştür. Oysa Gureba Hastanesi’nin planı ile 1834 yılında Viyana’da yapılmış olan Allegemeines Krankenhaus planı arasında önemli benzerlikler vardır. Allegemeines Krankenhaus birbirine bitişik iki iç bahçeyi çevreleyen koridorlar üzerine kurulmuşken Gureba Hastanesi’nin planında tek bir bahçe etrafındaki koridorlar esas alınmıştır. Gureba Hastanesi’nin Vatan Caddesi cephesinden görünümü ile Allegemeines Krankenhaus’un cephesi yan yana konduğunda iki hastane arasında inkârı mümkün olmayan bir benzerlik görülmektedir.6 Buradan hareketle tarihi hastane binası hakkında, Avrupa’daki çağdaşlarıyla karşılaştırılmadan yapılan değerlendirmelere katılmamakta ve Gureba Hastanesi’nin 1830’lu yıllarda Avrupa’da yapılan hastanele-

Gureba Hastanesi açılınca Edirnekapı Gureba ve Bekâr Hastanesi kapatılmıştır. Ayrıca Süleymaniye Dârüşşifası’ndaki erkek hastaların Gureba Hastanesi’ne, kadınların da Haseki Dârüşşifası’na yerleştirilmesi hastanecilik tarihimizde bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarihten sonra normal hastalar ile akıl hastaları ayrılmıştır.5 Bundan sonra dârüşşifalar “Bimarhane” adıyla çevresine zarar veren 3 4 5

Nuran Yıldırım: “İstanbul’da Nöbet Mahalleri-Nöbet Eczaneleri (1845-1895)”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Emre Dölen Armağanı, Ed. F. Günergun, c. VI, no. 2 (2005), s. 151-182. Salnâme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye, 1297, Def ’a 35. İstanbul 1297, s. 320-333. Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti. İstanbul 1327/1911, s. 43.

6 John D. Thompson and Grace Goldin: The Hospital: A Social and Architectural History. New Haven and London Yale Unıversity Pres, 1975, s. 112.

235

| Ecza dövmek için kullanılan porselen havan ve havan eli. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

~ Tarihi hastane binasının iç bahçesi.

tırdığı düşünülebilir. Ancak burada hastanecami-çeşme üçlüsünün merkezi hastanedir ve cami ile çeşme hastanenin adını taşıyan ek yapılar mahiyetindedir. Osmanlı külliyelerindeki cami merkezli yapılanmadan söz edilemez.

rin planlarına uygun çağdaş bir hastane olarak tasarlanıp inşa edildiğini düşünmekteyiz. Gureba Hastanesi’nin Avrupa hastaneleri örneğinde planlanmasında, yapılış sürecinde Hekimbaşılık ve aynı zamanda Bezmiâlem Valide Sultan’ın özel hekimliğini yapan, bir süre Avrupa’da bulunmuş olan İsmail Paşa’nın (1807-1880) rolü olduğu muhakkaktır.

Batılılaşma döneminin ilk kamu hastanesi olma özelliğini de taşıyan Gureba Hastanesi’nin yönetimi ve kadrosu Hekimbaşı İsmail Paşa ile Bezmiâlem Valide Sultan’ın kethüdası ve Darphane Nazırı Tahir Efendi tarafından hazırlanan İdare-i Dahiliye Nizamnamesi ile belirlenmişti. Hastane Nazırının görevleri şunlardı; hastanede çalışacakların sayısını hasta mevcuduna göre azaltıp çoğaltacak, yapılan bütün tayinleri kayda geçirecekti. Hastanenin temel ihtiyaçları olan; erzak, et, ekmek, odun-kömür, çamaşır ve bunun gibi malzemeyi satın alacak ve aydan aya hesap görecekti. Hastaneye başvuran hastalar için hazırlanan fişler önce Nazıra gösterilecek, Nazır başhekime havale ettikten sonra hekimler muayene edecek ve tedavisi mümkün bir hastalıksa hastaneye alınması gerektiği Nazıra bildirilecek, Nazır paraf ettikten sonra yatış gerçekleşmiş olacaktı. Nazırın görevi bu kadarla kalmıyordu, hastane donanımında lüks ve israftan kaçınılmasını sağlamak, hastabakıcıların alımında ve işten çıkarılmasında söz

Osmanlı Devleti’nde dârüşşifa odaklı klasik hastane mimarisi III. Selim döneminden itibaren yerini; başta Levent Çiftliği Hastanesi (1799), Tersane-i Âmire Hastanesi (1827), Maltepe Hastanesi (1827), Bab-ı Seraskeri Hastanesi (1828), Kuleli Hastanesi (1844) olmak üzere, Avrupa’daki benzerleri gibi tasarlanıp inşa edilmiş olan askeri hastanelere bırakmıştır. Gureba Hastanesi binası da yeni hastanecilik anlayışının sivil örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanzimat’ın ilânını izleyen ilk on yılda, yani Osmanlı Devleti’nin yüzünü Batı’ya çevirip modernleşme sürecini başlattığı dönemde Müslüman hastalar için kurulan bu ilk vakıf hastanesinin, modern hastanelerde bulunmayan bir cami ile bir de çeşmeye sahip olmasını, Osmanlı hayırseverliğine bağlamaktayız. Bu yapılanmanın dârüşşifaları çağrış236


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

sahibi olmak, tabip-cerrah ve eczacılardan görevlerini gereği gibi yapmayanlara Hekimbaşı ile istişare edip uyarıda bulunmak ya da ceza vermek, hastaların hastaneden çıkışlarını onaylamak da görevleri arasındaydı. Nazıra verilen bu görevlerin niteliğine bakıldığında tamamının vakıf harcamalarıyla ilişkili olduğu görülür. Hastane Nazırı olarak görevlendirilen Bezmiâlem Valide Sultan’ın kethüdası ve Darphane Nazırı Tahir Efendi, hastane açılırken aktif bir rol oynamış olmasına rağmen sonraları hastane ile ilgili bütün tayinler ve harcamalar Evkaf Nezareti üzerinden yürütülmüştür.

rosuna yapılan tayinler, hastanede bir şeylerin değişmeye başladığının göstergesidir. 1893’te artık hastanede bağımsız bir sülükçü kadrosu yoktur, berber aynı zamanda sülükçülük yapmaktadır.9 1893 yılında bir operatör ile bir oftalmologun tayin edilmesi yani uzman hekimlerin görevlendirilmesi modernizasyonun başlangıcı olmuştur. Ardından Opr. Ahmed Nureddin Bey’in ameliyathaneyi Avrupalı uzmanların bile takdir edeceği bir statüye kavuşturması, asepsi-antisepsi gibi modern yöntemleri uygulaması önemli atılımlardır. Ancak bu dönemde Ahmed Paşa gibi çağdaş tıbbi yöntemlere uzak kalmış bir hekimin üstelik pek çok yolsuzluk şikâyetlerine rağmen 35 sene başhekimlik yapması hastanenin gelişimini önemli ölçüde geciktirmiştir. Oysa Avrupa’daki tıp okullarında ihtisas yapıp dönen hekimlerden biri başhekimlik yapsaydı hastanenin gelişimi çok daha hızlı olabilirdi.10

İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’nde hekimbaşının, hastanenin tıbbi denetiminden sorumlu olması, çalışanların tayin ve azilleri hakkında fikrinin alınması öngörülmüş olmakla beraber hekimbaşılık makamı hastane faaliyete geçtikten üç yıl sonra 16 Nisan 1850 tarihinde lağvedilmiştir. Hekimbaşılık lağvedildikten sonra hastanenin tıbbi denetimi, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye bağlı olarak çalışan Meclis-i Tıbbiye’ye geçmiştir. Tıp eğitimi almış ve çoğu yabancı olan tıbbiye hocalarının üye olduğu Meclis-i Tıbbiye, ülkenin sivil sağlık işlerinden sorumlu en üst kurum7 du. Nitekim II. Meşrutiyet’ten sonra hastane kadrosunda değişiklik yapılması gündeme geldiğinde, Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ hastane çalışanlarının işe alınıp çıkarılması, hastalarla ilgili tedbirleri alma ve uygulama yetkisinin Meclis-i Tıbbiye’nin devamı olan Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye’ye ait olduğuna karar verdi.8

Hastaneye tayin edilen ilk hekimler, cerrahlar ve eczacılar usta-çırak yöntemiyle yetişmiş olmalıdır. Çünkü ilk mezunlarını 1843 yılında vermiş olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den hastanenin açıldığı 12 Mart 1847 tarihine kadar geçen dört yılda ancak 31 hekim diploma almıştı. Eğitimli eczacılar ve cerrahlar da 1839 yılında açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’deki Eczacı Sınıfı ve Cerrah sınıfından yetişiyordu. 1847 yılına kadar buradan 9 eczacı ve 6 cerrah diploma almıştı.11 Buna karşılık usta-çırak yöntemiyle yetişmiş pek çok cerrah ve eczacı İstanbul’da icra-yı sanat etmekteydi. Gürkan 1885 yılından itibaren Mekteb-i Tıbbiye-i

Hastanenin ilk kadrosu İdare-i Dahiliye Nizamnamesi’ne bağlı kalınarak tayin edilmişti. Hastanenin ilk 46 yılında kadroda bir gelişme olmamıştır. 1893 yılında hastane kad7 8

9 Osmanlı coğrafyasında berberler, diş çekme, kan alma gibi ufak operasyonlar yapardı. Bk. Nuran Yıldırım: “Berberlerden Diş Hekimlerine İstanbul’da Dişçiler Mektebi Kurma Çabaları ve Dişçi Mektebi’nin Açılışı”, Toplumsal Tarih, Sayı. 146 (Şubat 2006), s. 38-43. 10 Nuran Yıldırım: “Türk Hekimlerinin Seçkinleşme Sürecinde Tıp Bilgisinin Transferi”, I. Uluslar arası Türk Tıp Tarihi Kongresi, 10. Ulusal Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri Kitabı. C. I. 20-24 Mayıs 2008. Ed. A.D. Erdemir, Ö. Öncel, Y. Küçükdağ, B. Okka, S. Erer. [İstanbul 2008], 101-124. 11 Rıza Tahsin: Mir’ât-ı Mekteb-i Tıbbiye. Birinci Kitap. Dersaadet 1328 [1912], s. 127-144.

Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul 2010, s. 32-33. BOA. BEO. 3669/275101, 15 ZA. 1327 [28 Kasım 1909].

237


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

238


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Şahane mezunu diplomalı hekimlerin tayin edildiğini, 20. Yüzyıl başlarına kadar hastanede çalışan cerrah ve eczacıların genelde eğitimsiz olduklarını ve basit bir sınavla çalışma ruhsatı aldıklarını bildiriyor.12 Hastane eczanesinde 1864-1875 yıllarında sarf edilen ecza listelerinde, majistral ilaç yapımında kullanılan pek çok organik ve anorganik maddenin yer almış olması, eczacıların bu hammaddeleri kullanarak bazı terkipler yaptıklarını göstermektedir. Eczaneye sınırlı sayıda pomat ve yakılar da satın alınmaktaydı.

kadın-erkek Kafkasya göçmenlerine, 1860’da da göçmen Çerkes kadınlara kapısını açması ve bu dönemde hastanede kadın hastabakıcıların çalışması hastabakıcılık tarihimiz bakımından yeni ortaya çıkmış önemli bilgilerdir. Gureba Hastanesi’nin vurgulanması gereken bir özelliği de tıp eğitimine yaptığı katkıdır. Hastane Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’nin (Sivil Tıp Okulu) staj hastanesiydi, 1908’den itibaren Osmanlı Darülfünunu Tıp Fakültesi öğrencileri stajlarını Gureba Hastanesi’nde yaptılar. Pek çok hekim Gureba Hastanesi’nde staj yapıp uzman oldu. 1933 Üniversite Reformu’nda Tıp Fakültesi’nin dahiliye ve cildiye klinikleriyle yataklarını paylaştı. 19341957 yılarında Gureba Hastanesi’ndeki Tıp Fakültesi II. Dahiliye Kliniğini yöneten dünya çapındaki bilim adamı Prof. Dr. Erich Frank, hastanenin şöhretini artırdı, Türkiye’de çağdaş diyabet anlayışını yaydı, Türk hekimlerini eğitti, Türkiye’nin ilk diyet mutfağını kurarak halkı bu konuda bilinçlendirdi. Dr. Frank’ın ani ölümünden sonra Dr. Bedi Beler, ülkemizde genel hastanelerde kurulmuş ilk ileri ihtisas diyabet kliniğini kurdu. Gureba Hastanesi 1950 ve 1960’lı yıllarda hekimler ve halk arasında; diyabet-diyet ve üroloji alan14 larındaki çalışmalarıyla meşhurdu.

II. Meşrutiyet’e kadar eski tıbbi yöntemlerle çağdaş tedavi yaklaşımlarının bir arada yürütüldüğü Gureba Hastanesi, İttihad ve Terakki Hükümeti’nin her alanda başlattığı değişimden nasibini almış ve 1913 yılında yürürlüğe giren, Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimin Hastanesinin Talimatname-i Dahiliyesi ile modernleşme anlamında önemli bir hamle yapılmıştır. Hastanenin idari ve sıhhi yönetimine ilişkin bütün işler başhekimin sorumluluğuna verilmiştir. Hastanede başhekim veya yardımcısının başkanlığında bir hekim ile bir eczacıdan oluşan Heyet-i İdare’nin (İdare Heyeti) kurulmasıyla çoğulcu ve demokratik bir yönetime adım atılmıştır. En önemli değişim tedavi hizmetlerinin; iç hastalıkları, operatör13, oftalmolog, KBB, dermatolog, fizik tedavi mütehassısı gibi uzman hekimler tarafından yürütülmesinin sağlanmasıdır. Hastanede tanı ve sürdürülebilir tedavinin en önemli dayanakları olan kimya ve bakteriyoloji laboratuvarları kurulmuştur. Cerrahların yerini operatör almış ayrıca tımarcılar (pansumancılar) çalıştırılmaya başlanmıştır. Müslüman erkekler için açılmış bir hastane olmasına karşılık Kırım Savaşı'nın ardından

Tıp Tarihimize birçok bakımdan verdiği katkıları dile getirmeye çalıştığımız Vakıf Gureba Hastanesi, zaman içinde modernleşip kesintisiz sağlık hizmeti sunarak 2010 yılında varlığıyla Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Valide Sultan’ın hayırseverliği, bu üniversite bünyesindeki fakülte ve okullardan diploma alanlarla İstanbul dışına taşıp yayılmakta bu da şüphesiz Bezmiâlem Valide Sultan’ın ruhunu şad etmektedir.

12 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, s. 36. 13 “Operatör” unvanı, görgül olarak yetişmiş cerrahlardan farklı oldukları anlaşılsın diye”uzman cerrah” anlamında kullanılıyordu.

14 Bedi Beler: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hakkında”, Dirim, yıl 63, sayı. 11-12 (1988), s.345-351.

239

| Cerrahi aletler. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi.


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

THE CHARITY HOSPITAL IN OUR HISTORY OF MEDICINE

Foundations sought to fulfil this requirement by making monthly payments to the blind (350 liras) and to the needy (300 liras) since 1924. In 1978, 654 blind and 634 needy people received a salary from this fund.1

The Charity Hospital has been our first foundation hospital being put into service 226 years later than the Sultan Ahmed Dārüşşifa, the last Ottoman dārüşşifa opened in 1621. The Zeynep-Kāmil Hospital, our second foundation hospital, began to admit patients in 1882 after a long period of construction. The Zeynep-Kāmil Hospital lost its character of a foundation hospital by today. The Charity Hospital, though having diverged from being a foundation hospital occasionally, has managed to get back to its basics.

The first example of the dārüşşifas developing in the Islamic geography from the period of Abbasids onward is the dārüşşifa got built by Ahmad ibn Tūlūn in Egypt (875). The Nureddin Mahmud Dārüşşifa (Damascus, 1066), the Nizamülmülk Dārüşşifa (Baghdad, 1072), the Necmeddingazi Dārüşşifa (Mardin, 1122), and the Gökböri Dārüşşifa (Mosul, 1156) are the prominent foundational institutions of the Great Seljuq Empire. This tradition continued in the Anatolian Seljuq Empire, with the dārüşşifas often built next to caravansaries in the cities on the trade routes. The main ones of these are the Gevher Nesibe Dārüşşifa (Kayseri, 1206), the Keykāvus Dārüşşifa (Sivas, 1217), the Melikturan Dārüşşifa (Divriği, 1228), the Kemaleddin Karatay Dārüşşifa (Konya, 1255), the Atabay Dārüşşifa (Kastamonu, 1273), the

The foundational institutions constructed with the high motivation of doing a kindness or helping the people overcome their problems are the best instances of social solidarity. In the foundation charters of the Prophet Abraham and the Prophet Mohammed it was an obligation to feed the soldiers and poor people. Charitable services diversified in time. Foundations were set up for the free treatment of poor patients. The main foundations identified in association with healthcare would be dārüşşifas/bimarhanes (hospitals), medical medreses, dispensaries/places for ambulatory care and medication. Because various foundation charters required that poor citizens be subsidized, the General Directorate of

1

240

“Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler”, “Ama ve Muhtaçlara Yapılan Nakdi Yardımlar”, Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. Haz. İ. Ateş, S. Bayram, K. Erdoğan. Ankara 1978, p. 151-152, 154.


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

Cemaleddin Ferruh Dārüşşifa (Çankırı, 1235) and the Amasya Dārüşşifa (1308).

the Janissary corps, Mahmud II increased the number of the military hospitals in order to meet the healthcare needs of his new army Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye. The word hastane began to be used in the names of the military hospitals, which were quite different from the dārüşşifas architecturally and operationally.

During its period of growth the Ottoman Empire not only kept operating the Seljukian dārüşşifas in Anatolia, but built complexes in the conquered cities. These complexes would include units to meet the social, cultural and healthcare needs, such as mosques, medreses, libraries, imarets (public soup-kitchens), dārüşşifas (hospitals), tabhanes (rest rooms for the guests and the poor), caravansaries, public baths, fountains and shops. Five of the eight Ottoman complexes with a dārüşşifa were got built by the Ottoman sultans, two by the valide sultans, and one by Hürrem Sultan, the wife of Suleyman the Magnificent. The Yıldırım Bayezid Dārüşşifa in Bursa (1400), the first Ottoman dārüşşifa, was followed by the Fatih Dārüşşifa in Istanbul (1470), the Bayezid II Dārüşşsifa in Edirne (1488), the Hafsa Sultan Dārüşşifa in Manisa (1539), the Haseki Hürrem Sultan Dārüşşsifa (1550), the Süleymaniye Dārüşşifa (1556), the Atik Valide Nurbanu Sultan Dārüşşifa (1582), and the Sultan Ahmed Dārüşşifa (1621). All of these eight dārüşşifas got built by the Ottoman dynasty were foundational medical institutions; and five of them were located in the capital Istanbul. Their expenses were covered with the revenues obtained from the endowed properties; the patients were provided with free care and treatment.

Bezmiālem Valide Sultan, the founder of the Charity Hospital, joined as a young girl to the harem of Mahmud II who reigned between 28 July 1808 and 1 July 1839, and became his second wife giving birth to Sultan Abdülmecid at the age of thirty. During the reign of Mahmud II and her years in the harem, severe epidemics broke out in Istanbul. Between 1811 and 1813, a plague epidemic prevailed in the city with a daily death toll up to 1,500–2,000. It is estimated that nearly 200,000 people in Istanbul died during this epidemic called Büyük Kıran (the Great Epidemic). Not only that, plague occasionally hit Istanbul from 1830s onward; the last plague epidemic between 1836 and 1837 resulted in almost 30,000 deaths. Moltke notes that during this epidemic the disease leaked in the palace killing about fifty servants whose corpses were thrown away to the sea, and that Sultan Mahmud II moved to another palace. The occasional presence of plague in Istanbul ended in 1840 when the Quarantine Administration was officially established.2 Cholera emerged in 1831 as a novel disease and took many lives in Istanbul over which the fear of plague had loomed like a nightmare. Having witnessed these years of disaster Bezmiālem got fountains, prayer rooms, and primary schools built in various neighborhoods of Istanbul, with her personal income that increased with her promotion to the position of valide sultan (the title granted to a sultan’s mother who is alive during the reign of her son) following the ac-

In the eighteenth century some of the properties funding the foundations had fallen outside the Ottoman territories, and some had passed into other hands. Furthermore, the revenues from the available properties could not be collected properly. As a result, the number of the mental patients increased in the dārüşşifas which had been losing their splendor. They had become a shelter for the mental patients under the name bimarhane when the first military hospitals were opened during the reign of Selim III (1789–1807). After abolishing

2

241

Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. Istanbul, 2010, p. 56-58.


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

cession of her son Abdülmecid to the throne. It is clear that she decided to open a hospital for poor Muslims because she was affected by the deaths due to the plague epidemics and the first cholera epidemics that struck Istanbul. It should also be noted that around 1845 only a few hospitals were present in Istanbul to provide the Muslim people with inpatient treatment. Edirnekapı Gureba and Bekar Hastanesi (the Edirnekapı Poor and Bachelors’ Hospital) had entered into service in 1837 with 30-40 beds put in the medrese in the courtyard of the Mihrimah Sultan Complex; and it was providing free treatment for unmarried Muslim patients who came to work in Istanbul. The clinics of internal medicine and surgery were active in Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (the Imperial School of Medicine) that had begun to provide education in Galatasaray in 1839.3 The Haseki Hürrem Sultan Dārüşşifa was admitting waif and homeless female patients in 1843. Among these, only the clinics of Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane operating under Dr. Karl Ambros Bernard were rendering contemporary hospital services. The Süleymaniye Dārüşşsifa, the Atik Valide Nurbanu Sultan Dārüşşifa and the Sultan Ahmed Dārüşşifa were for the mental patients. On the other hand, the Fatih Dārüşşifa had gone into ruins. The Charity Hospital was opened in such an environment, as the greatest public hospital in Istanbul with a bed capacity up to 300. Even in 1880, it was servicing with 300 beds while Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Seririyat Hastanesi (the Imperial School of Medicine Clinical Teaching Hospital) had only 100 beds.4

Hospital, and the female patients to the Haseki Dārüşşifa, has been a milestone in our history of hospitals. After this, mental patients have been separated from others.5 The dārüşşifas became places where the mental patients harmful to others were isolated, taking the name bimarhane. And the word bimarhane that previously meant hospital changed into a term meaning mental hospital. The building of the Charity Hospital is our first building that was designed and constructed as a hospital. Tıphane-i Âmire (the Military School of Medicine), our first modern medical school that began to provide education on 14 March 1827, and its successors, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (the Imperial School of Medicine) and Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (the Civilian Medical School), continued to provide education and admit patients in buildings, mansions and cantonments which had been built for other purposes. The transfer of Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane to the building in Haydarpaşa which was designed as a medical school and a hospital (and is now used by the Marmara University) took place as late as 1903. In this sense the Charity Hospital is special in our history of hospitals. In some papers it has been suggested that the Charity Hospital was built in accordance with the classical medrese structure in which rooms are located on aisles surrounding a courtyard. However, there are striking similarities between the plan of the Charity Hospital and that of Allgemeines Krankenhaus built in Vienna in 1834. While Allgemeines Krankenhaus was built with aisles surrounding two courtyards adjacent to each other, the plan of the Charity Hospital was based on aisles surrounding a single courtyard. An indisputable similarity is noticed when the view of the Charity Hospital from the Vatan Street is compared to that of Allgemeines

Edirnekapı Gureba ve Bekâr Hastanesi was closed when the Charity Hospital was opened. The transfer of the male patients in the Süleymaniye Dārüşşifa to the Charity 3

4

Nuran Yıldırım: “İstanbul’da Nöbet Mahalleri-Nöbet Eczaneleri (1845-1895)”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Emre Dölen Armağanı, Ed. F. Günergun, c. VI, no. 2 (2005), p. 151-182. Salnâme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye, 1297, Def ’a 35. Istanbul 1297, p. 320-333.

5

242

Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti. Istanbul 1327/1911, p. 43.


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

Krankenhaus.6 Our view on the historical building of the hospital is therefore opposite to those developed without comparing it to its European contemporaries; and we believe that the Charity Hospital was designed and built in accordance with the plans of the hospitals built in Europe in 1830’s. İsmail Paşa (1807–1880), who had stayed in Europe for a while and also worked as the private doctor of Bezmiālem Valide Sultan and the chief physician, played a distinct role in the planning and construction period of the Charity Hospital with reference to the European hospitals.

Unlike the Ottoman complexes, there is no mosque-centered structuring. The staff and management rules of the Charity Hospital, the first public hospital of the era of Westernization, was determined according to the İdare-i Dahiliye Nizamnamesi (the Regulation on Administration) prepared by the Chief Physician İsmail Paşa and Tahir Efendi who was the chamberlain of Bezmiālem Valide Sultan and the minister of the mint. These were the duties of the hospital minister: He was to adjust the number of the hospital workers according to the number of the patients, to record all of the appointments, to purchase the basic necessities of the hospital including provisions, meat, bread, firewood, coal and clothes, and to keep monthly accounts. The documents prepared for the patient who had applied to the hospital were to be submitted to the minister; the minister would refer it to the head physician for the patient to be examined by the physicians; if the disease of the patient was found to be a curable one, then the patient could be hospitalized with the signature of the minister. Furthermore, the minister was also responsible to avoid wastage and luxury in the hospital equipment; he also had the power to hire and fire the caregivers; advising with the Chief Physician he could warn and punish the physicians, surgeons and pharmacists who performed their tasks improperly; and he would approve the discharge of the patients from the hospital. When the nature of these tasks of the minister is considered, it is seen that all of them are associated with the expenses of the foundation. Despite the fact that Tahir Efendi, the chamberlain of Bezmiālem Valide Sultan, was charged as the hospital minister and played an active role in the opening of the hospital, all of the later appointments and expenses associated with the hospital were carried out through Evkaf Nezareti (the Ministry of Foundations).

In the Ottoman Empire classical hospital architecture was replaced by the military hospitals built in accordance with their European contemporaries such as Levent Çiftliği Hastanesi (the Levent Farm Hospital, 1799), Tersane-i Âmire Hastanesi (the Imperial Artillery Hospital, 1827), Maltepe Hastanesi (the Maltepe Hospital, 1827), Bab-ı Seraskeri Hastanesi (the Military Porte Hospital, 1828), Kuleli Hastanesi (the Kuleli Hospital, 1844), particularly. On the other hand, the Charity Hospital constitutes a civil instance of the new approach to the hospitals. We attribute it to the Ottoman benevolence that a mosque and a fountain which other modern hospitals lacked were present in this first foundation hospital built for Muslim patients in the first decade following the proclamation of the Tanzimat, i.e., when the Ottoman Empire commenced a process of modernization in accordance with the West. It is arguable that such a structuring is similar to that of the dārüşşifas. However, in the case of the Charity Hospital the center of the hospital-mosque-fountain structure is the hospital; and the mosque and the fountain are additional buildings bearing the name of the hospital. 6

In İdare-i Dahiliye Nizamnamesi it was stated that the Chief Physician was to be respon-

John D. Thompson and Grace Goldin: The Hospital: A Social and Architectural History. New Haven and London: Yale Unıversity Press, 1975, p. 112.

243


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

sible for the medical supervision of the hospital and asked for his opinion about the appointments and dismissals of the hospital workers; however, the office of chief physician was abolished on 16 April 1850, three years later than the date the hospital became operational. After its abolishment, the medical supervision of the hospital was carried out by Meclis-i Tıbbiye (the Council of Civilian Medical Affairs) operating under Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane.

sis-antisepsis and brought the operating room to an advanced level that won the appreciation of even the European specialists. In this period, however, Ahmed Paşa, a physician unfamiliar with the modern medical methods, worked as the head physician for thirty-five years, even despite the allegations of corruption; and it considerably delayed the improvement of the hospital. If one of the physicians who specialized in Europe had been the head physician, the hospital could have been improved much more rapidly.10

Meclis-i Tıbbiye with its Ottoman and mostly foreign members who were medical instructors with a background of medical education was the ultimate institution in the empire con7 cerning the civilian medical affairs. When the hospital staff was to be changed in the Second Constitutional Era, Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ (the Council of Ministers) concluded that the authority belonged to Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye (the Council of Civilian Medical and General Health Affairs), the successor of Meclis-i Tıbbiye, to hire and fire the hospital workers, to take and carry out measures associated with patient care.8

The first physicians, surgeons and pharmacists appointed to the hospital must have been trained through the master-apprentice method. Because only thirty-one physicians received a diploma in the four years between 1843 when Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane produced its first graduates and 12 March 1847 when the hospital was opened. The educated surgeons and pharmacists were trained in the surgeon and pharmacist classes in Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane that was opened in 1839. Nine pharmacists and six surgeons graduated from these classes by 1847.11 On the other hand, many surgeons and pharmacists trained through the master-apprentice method were performing in Istanbul. Gürkan reports that the Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane graduate physicians with a diploma were appointed from 1885 onward, that the surgeons and pharmacists who worked in the hospital by the first years of the twentieth century were often uneducated, and that they obtained their practice certificates after a simple examination.12 The drug lists reporting the drugs used in the hospital pharmacy between 1864 and 1875 include many organic and inorganic substances for magistral drug

The first staff of the hospital was appointed according to İdare-i Dahiliye Nizamnamesi. No development in the staff occurred in the first forty-six years of the hospital. The appointments in 1893 indicate the beginning of a change in the hospital. In 1893, the hospital staff no longer included leech keepers because the barbers were performing their tasks as well.9 The modernization began in 1893 with the appointment of two specialists, an operator and an ophthalmologist. Remarkable steps were then taken when Op. Ahmed Nureddin Bey employed modern methods such as asep7 8 9

Nuran Yıldırım: İstanbul’un Sağlık Tarihi. Istanbul 2010, p. 32-33. BOA. BEO. 3669/275101, 15 ZA. 1327 [28 November 1909]. In the Ottoman Empire barbers would perform minor operations such as tooth extraction and bloodletting. See Nuran Yıldırım: “Berberlerden Diş Hekimlerine İstanbul’da Dişçiler Mektebi Kurma Çabaları ve Dişçi Mektebi’nin Açılışı”, Toplumsal Tarih, No. 146 (February 2006), p. 38-43.

10 Nuran Yıldırım: “Türk Hekimlerinin Seçkinleşme Sürecinde Tıp Bilgisinin Transferi”, I. Uluslararası Türk Tıp Tarihi Kongresi, 10. Ulusal Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri Kitabı. C. I. 20-24 May 2008. Ed. A.D. Erdemir, Ö. Öncel, Y. Küçükdağ, B. Okka, S. Erer. [Istanbul 2008], p. 101-124. 11 Rıza Tahsin: Mir’ât-ı Mekteb-i Tıbbiye. Birinci Kitap. Dersaadet 1328 [1912], p. 127-144. 12 Kazım İsmail Gürkan: age, 1967, p. 36.

244


FROM THE CHARITY HOSPITAL TO THE BEZMIALEM FOUNDATION UNIVERSITY

production, indicating that the pharmacists prepared compounds using this material. A limited number of pomades and plasters were also purchased for the pharmacy.

for our history of nursing that in this period female caregivers worked in the hospital. Another feature of the Charity Hospital that should be emphasized is its contribution to medical education. It was the training hospital of Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (the Civilian Medical School); and the medical students of the Ottoman University’s Faculty of Medicine underwent a period of training in the Charity Hospital from 1908 onward. Many physicians became specialists in this hospital. During the 1933 University Reform, it used the beds and the clinics of internal medicine and dermatology of the Faculty of Medicine. The globally-known scientist Dr. Erich Frank, who managed the Medical Faculty’s Clinic of Internal Medicine II in the Charity Hospital between 1934 and 1957, contributed to the reputation of the hospital; introduced a modern understanding of diabetes to Turkey; trained the Turkish physicians; and raised the public awareness of dieting by establishing a dietary cuisine for the first time in Turkey. After the sudden death of Dr. Frank, Dr. Bedi Beler established the first advanced diabetes clinic among the general hospitals in our country. The Charity Hospital was well-known by the physicians and the public in the 1950s and 1960s for its studies on diet-diabetes and ur14 ology.

The Charity Hospital where the old medical methods were used together with the contemporary approaches was affected by the change which was started by İttihat ve Terakki Cemiyeti (the Committee of Union and Progress) in all fields; and in terms of modernization it took a significant step with Evkaf-ı Hümayun Nezaret-i Celilesine Merbut Gureba-yı Müslimin Hastanesinin Talimatname-i Dahiliyesi (the Directive for the Charity Hospital affiliated with the Ministry of Foundations), which entered into force in 1913. The head physician was given the complete authority for the administrative and medical management of the hospital. The establishment of Heyet-i İdare (the Administrative Committee) consisting of a physician and a pharmacist under the presidency of the head physician or his deputy was a step toward a pluralistic and democratic administration. The most remarkable change was achieved when it was provided that the treatments be performed by operators13 and specialists on internal diseases, ophthalmology, otorhinolaryngology, dermatology, and physiotherapy. The very important chemistry and bacteriology laboratories were established in the hospital to support the processes of diagnosis and maintainable treatment. The surgeons were replaced by the operators, and also tırmacıs (dressers) were hired. It has been recently revealed that, despite the fact that it had been opened for male Muslim patients, the hospital admitted both male and female immigrants from Caucasia following the Crimean War, and female Circassian immigrants in 1860. It is important

The Charity Hospital which we try to mention its contributions in many respects to our history of medicine has been modernized in time, provided a continuous service of healthcare, and paved the way for the establishment of the Bezmialem Foundation University in 2010. Glorifying her memory, the benevolence of Bezmiālem Valide Sultan reaches further than Istanbul, through those who have graduated from the faculties of this university.

13 The title “operator” was used to distinguish the specialized surgeons from those who had an empirical education.

14 Bedi Beler: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hakkında”, Dirim, vol 63, no. 11-12 (1988), p. 345-351.

245



Hastaneye Verilen İsimler



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastaneye Verilen İsimler Hastanenin giriş kapısındaki kitabede geçen “hastane” sözcüğüne dayanılarak ülkemizde “hastane” adının ilk defa Gureba Hastanesi için kullanıldığı ileri sürülmüştür.1 Yakın zamana kadar devam eden bu yanılgı ilk olarak III. Selim döneminde askeri hastanelerin isimlerinde hastane sözcüğünün kullanıldığının anlaşılmasıyla son bulmuştur.

Fransızca kaynaklarda hastanenin adı, Hopital de la Charité (Şefkat Hastanesi) olarak geçmektedir.3 Hastanenin ilk ve en çok kullanılan adı olan Gureba Hastanesi’ni İngilizce’ye Foreigner’s Hospital olarak çevirenler varsa da doğru değildir.4 Çünkü garîb sözcüğünün çoğulu olan gureba’nın ilk anlamı garipler, kimsesizler, zavallılar’dır. Bezmiâlem Valide Sultan hastaneyi böyle kişiler için yaptırmıştır. Bu yüzden hastanenin İngilizce adında, Fransızca’da kullanılan ve Valide Sultan’ın şefkatini ifade eden Charity Hospital’ı tercih ettik.

Zaman içinde hastane için değişik isimler kullanılmıştır. Bunların ilki, yoksul garipleri kabul ettiği için verilen Gureba Hastanesi’dir. Bu Arapça sözcük Türkçe sesli uyumuna aykırı olduğu için zaman zaman Guraba biçiminde kullanılmıştır. Bu kitapta doğrusu olan Gureba sözcüğünün kullanılmasına özen gösterilmiştir. Genellikle Gureba Hastanesi isminin başına, bulunduğu yer belli olsun diye Yenibağçe’de kâin (Yenibahçe’de bulunan) ifadesi yazılırdı. Hastanenin 1868/69 ve 1875/75 yıllarına ait bakır yemek tepsilerinde, Yenibağçe’de kâin Gureba Hastahanesi yazmaktadır. Bir arşiv belgesinde Dersaadet Gureba Hastanesi adı dikkati çekmektedir.2 1897/98 ve 1900/01 tarihli tepsilerde ise “Gureba-yı Müslimin Bezmiâlem Hastahanesi adı görülmektedir. 1874-1903 yıllarına ait görüşlerin yer aldığı hastane ziyaretçi defterinde, hastaneyi ziyaret edenler hastanenin adını Gureba Hastanesi, Gureba-yı Müslimin Hastanesi ve Valide Sultan Hastanesi biçiminde yazmışlardır. II. Meşrutiyet’ten sonraki yıllara ait arşiv belgelerinde, Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimîn Hastanesi adı tercih edilmiştir. 1 2

Yakın zamanda bir yayında hastane için kullanılmış olan Bezmiâlem Gureba-yı Müslimin Dârüşşifası adına hiç bir kaynakta rastlamadık.5 Asılsız bir yakıştırma olmalı. Cumhuriyet döneminde Bezmiâlem sözcüğünün imlasında birlik olmadığından değişik yazılışlar kullanılmıştır. Bunların başlıcaları; Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi, Bezm-i Âlem Hastanesi, Yenibahçe Vakıf Gureba Hastanesi, İstanbul Yenibahçe Vakıf Gureba Hastanesi, Vakıf Gureba Hastanesi, Aşağı Gureba Hastanesi, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi. 2010 yılından beri, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak uzun tarihinden kaynaklanan birikimiyle faaliyetlerine devam etmektedir. 3

4

Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti. İstanbul 1327/1911, s. 42. BOA. BEO. 127/9498, 4 C. 1310 [24 Aralık 1892].

5

249

Pierre Apéry,: Annuaire Oriental de Médecine et de Pharmacie. 1ère Année 1892. A Christidis et C. Editeurs Constantinople. s. 375-376; Annuaire Oriental, Edihion 1903, s. 886. Miri Sheffer: “Old patterns, new meaning the 1845 Hospital of Bezm-i Âlem in İstanbul”, Dynamis Acta Hispanica ad Medicinnae Scientiarumque Historiam İllustrandam. Vol. 25, 2005. s. 329-350. Ayten Altıntaş: "Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar'da Tıp ve Dârüşşifalar", Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Şefkat Abideleri Şifahaneler. Haz. Abdullah Kılıç, İstanbul 2012, s. 44.



Vak覺f Gureba Hastanesi'ne Dair An覺lar



GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Vakıf Gureba Hastanesi'ne Dair Anılar prof. dr. Hasan Hüsrev Hatemi

Tarihle boks maçı yapılmaz Bezmiâlem, “dünya hayatı”, “dünya meclisi” demektir, diyor Prof. Dr. Hasan Hüsrev Hatemi…

dirilttiler ki? Sadece Gureba denmeliydi. Ben bu adı taşıyan bir hastanede çalışsam Bezgin-i âlem olurdum’ şeklindeki konuşmasına hayli şaşırdığını ifade eden Prof. Dr. Hasan Hüsrev Hatemi’ye Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Gureba Hastanesine ilişkin anekdotlarını sorduk.

“Öteki Dünya veya ahret kelimesinin karşıt anlamlısıdır.” diye ekliyor... Bezmiâlem’in adının hayatı hoş geçsin, diğer yaşayanlarla hoşlukla geçinsin anlamında, sarayda verilmiş bir takma isim olduğunu söyleyen Hatemi, bazı kişilerin bu ada takıldığını belirtiyor ve devam ediyor: “Halbuki, bu bizim tarihimizin bir dönemi için güzel sayılan bir ad olduğuna göre, tarihle boks maçı yapılmaz diyerek, bu adı olduğu gibi kullanmamız gerekir.”

Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ile ilgili ilk hatırladıklarınız neler? İlk hatırladıklarım, hastanenin adı ile ilgili konular... Gureba Hastanesi adını 1948 veya 49 yılında 9-10 yaşlarımda iken duydum. Bir keresinde hiç okuma yazması olmayan bir Hanım Gurabiye Hastanesi demişti. Aynı sempatik nine, Avusturya

1960’lı yıllarda ilerici geçinen bir hocanın kendisine bana ‘Bezmiâlem’in adını neden 253


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

iç hastalıkları kürsüsü (veya kliniği) vardı.

Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi Tanzimat dönemi, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet döneminden renkli izler taşıyan bir kültür hazinemizdir.

Birinci Dahiliye, Ord. Prof. Dr. Muzaffer Esat Güçhan’ın yönetiminde Cerrahpaşa Hastanesindeydi. İkinci Dahiliye Kliniği ise Vakıf Gureba’da idi. Prof. Frank’ın ölümü ile yönetimini Ord. Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil üstlenmişti. Direktörlüğünü Ord. Prof. Dr.

Hastanesi’ne Can Corc (Saint George) derdi. İstanbul’un Galata veya Beyoğlu tarafında bu hastane yerine Şişli Etfal, Kuledibi Beyoğlu Belediye Hastanesi ve Avusturya Hastanesi, İtalyan Hastanesi gibi hastaneler sıklıkla telaffuz edilirdi. 1950’li yıllarda bizim evde Bezmiâlem adı daha sık kullanılır olmuştu. Fakat maalesef kendi adıyla değil Aşağı Gureba adıyla. Çünkü o yıllarda nedense Bezmiâlem adı kullanılmazdı. Hatta halk arasında Vakıf Gureba bile denmeyip Aşağı Gureba denirdi. Resmi ad olarak ise sadece Vakıf Gureba denirdi.

Bezmiâlem Hastanesinde diyabete özel önem verenlerden bir hekim, Frank’ın yanında uzmanlık yapmış olan Dr. Bedii Beler idi. Vefatına kadar diyabete ilgisini ve Frank’a saygısını sürdürdü. Ekrem Şerif Egeli’nin üstlendiği Üçüncü Dahiliye, Yukarı Gureba (Çapa) Hastanesi’nde idi. Üçüncü İç Hastalıklarından sonra adına ”Dördüncü” denmeyen Tedavi ve Farmakoloji Kliniği gelirdi. Direktörü Ord. Prof. Dr. Sedat Tavat idi.

Prof. Dr. Suat Efe de Frank’ın yanında yetişmiş bir İç Hastalıkları uzmanıydı. Emekli olmadan önceki yıllarını Şişli Etfal Hastahanesi’nde tamamladı. “Etfal” çocuklar demektir. O adı da bir ara kaldırmıştık. Neyse ki Bezmiâlem adı gibi o da reenkarne oldu.

Haseki’de olan Tedavi Kliniği binası şimdi İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü tarafından kullanılan binadır. Prof. Dr. E. Frank’ın yakın arkadaşı olan Prof. Dr. Nebil Bilhan, Berlin Sefiri Mahmud Nedim Paşa’nın oğlu idi. Kendisi Almanya’yı çok iyi tanıdığından, 1933’de Türkiye’ye gelen Prof. Frank’ın yakın arkadaşı olmuştu. Prof. Dr. Bilhan’ın da özel ilgi alanı diyabetti.

Siz İstanbul Üniversitesinde okudunuz ama bazı derslerinizi Vakıf Gureba’dan aldınız…

Kayınpederiniz merhum Dr. İbrahim Edhem Göze de Bezmiâlem’de okudu değil mi?

O yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde tek tıp fakültesi vardı. İstanbul Tıp Fakültesi’nin dört

1867 yılında, Askeri Tıbbiye’ye ek olarak kurulan “Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye” (Sivil 254


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

mış. Karlı günlerde Fatih Halıcılar caddesinden kayak yaparak Vakıf Gureba Hastanesi’ne inermiş. Laboratuvar raporlarını bizzat dağıtmak için ayakkabılarına paten takarak, koridorları dolaşır koğuş hizalarından geçerken açık kapıdan içeri raporları atarmış. Fakat Prof. Frank “Türkler, bu gibi şeyleri hafiflik sayar” diyerek, bu patinaj eylemine engel olmuş. Karlı günlerde kayak yapmasına, hastane dışı eylem olduğu için karışmamış. -Steinitz anekdotlarını rahmetli hocam Ferhan Berker’den bizzat dinledim-.

Yine Bezmiâlem’in operatörlerinden olan rahmeti Op. Dr. Asaf Ataseven de yeni binaya güzel vitraylar ekleten başhekimdir. Dr. Ataseven de kendisinin cerrahide hocası olan Ord. Prof. Dr. Kazım İsmail Gürkan gibi, Bezmiâlem Hastanesi tarihi ile de ilgilenmiş, yayın yapmıştır.

Tıp Mektebi), İstanbul Kadırga semtinde açıldı. 1909’da her iki mektep birleştirilerek “Darülfünun Tıp Fakültesi” adı altında 1933 reformuna kadar Haydarpaşa’da devam etti. 1909 yılına kadar Vakıf Gureba Hastanesi’nde sadece sivil öğrenciler staj yaparken, 19091914 arasında Tıp Fakültesi’nin askeri olmayan öğrencileri stajlarını Vakıf Gureba Hastanesi’nde tamamlayabildiler. 1914 mezunu kayınpederim merhum Dr. İbrahim Edhem Göze, dahiliye stajını Vakıf Gureba Hastanesi’nde yaptığını söylemişti.

Gureba garipler, kimsesizler demektir “Bezmiâlem Valide Sultan, bu hastaneyi güçsüz Müslümanlar için vakfetmiştir. Adı oradan gelir. Ben Fransa’da Hôtel-Dieu Hastanesi’nin adında ‘Dieu’ yani “Tanrı” var diye yakınan tek bir mızmız-ı Fransız şahıs görmedim. Bizim de tarihle boğuşmayı ilericilik saymaktan vazgeçmemiz gerekir. Bunu Darüşşafaka Vakfı için de söylüyorum. ‘Şefkat Ocağı’ anlamına gelen bu kuruluşun adını maç tezahüratları için bile olsa ‘Daçka’ yapmak, bizim yürek ve beyinlerimizin de laçka olduğuna işaret eder.”

Prof. Dr. Frank ile birlikte Türkiye’ye gelen Dr. Kurt Steinitz’den de bahsedebilir misiniz? Prof. Dr. Frank ile birlikte Türkiye’ye gelen Dr. Kurt Steinitz, o döneme göre çok iyi bir Klinik Biyokimya kitabı yazmıştı. Bu kitap Türkçeye çevrilerek yayınlanmıştı. 1970’li yılların başına kadar birçok devlet hastanesinin biyokimya laboratuvarlarında bu kitap bulunurdu. Prof. Fikret Biyal Hocamız da Cerrahpaşa Merkez Laboratuvarı’nda 1987’de emekli oluncaya kadar yepyeni kitaplar yanında Steinitz’i de saklardı. Kurt Steinitz, Frank’dan çok daha genç ve sportmen bir şahıs-

255


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

prof. dr. Orhan Aral

Frank’ı nasıl tanıdım ve sevdim? odalarına çekinmeden girip çıkabildiğimiz, alçak gönüllü, başımız sıkışınca bize sevecenlikle yardım elini uzatan, kendilerinden çok daha küçük olan bizlere daima sevgi ve saygıyla davranan hocalarımızın çoğunun “Biz Aşağı Gureba’da iken” diyenlerle aynı olduklarını gördüm. Aşağı Gureba ise Frank demekti. Ve sonunda Frank’ın yanında çalışanlara sadece tıp ilmini değil, sözleri ve davranışlarıyla insanlığı da öğretmiş olduğu sonucuna vardım. O günden sonra hiç tanımadığım Frank’ı, yetiştirdiği hocalarımın şahıslarında tanımaya ve sevmeye başladım. Hakkında yazılmış ne kadar yazı varsa okudum. Özel sohbetlerde onunla çalışmış olanlardan hiç bir yerde yayımlanmamış anılar dinledim. 1977’de, yani asistanlığımın üçüncü yılında amansız bir hastalığa yakalanmış olan nefroloji hocamız Prof. Dr. Muhlis Özen son günlerinde İç Hastalıkları’na yatırılmıştı. Bir gün benden yanında kalmamı istediler. Ben de yatağının yanında bir iskemleye oturdum. Oradan buradan konuşurken laf Aşağı Gureba’ya geldi. Ben de, “Efendim Aşağı Gureba’dan gelen hocalarımızın insani özellikleri çok farklı” dedim. “Sen bunun farkında mısın?” dedi. Yüzü aydınlandı ve gülümsedi.

Frank öldüğünde ben 7 yaşındaymışım, hiç görmediğim Frank Hoca’yı, öğrencileri olan hocalarım nedeniyle tanıdım ve sevdim. 1970 - 1971 ders yılında İstanbul Tıp Fakültesi 3. sınıftaydım ve klinik dersler başlamıştı. O tarihte fakültede iki ayrı İç Hastalıkları kürsüsü vardı. Öğrencilerin yarısı I. İç Hastalıkları Kliniği’nde (eski III. İç Hastalıkları) diğer yarısı II. İç Hastalıkları Kliniği’nde ders görürlerdi. Ben hem 3. hem de 4. sınıfta II. İç Hastalıkları Kliniği’ndeki derslere ve pratiklere devam ettim. Derslere gelen hocalarımızın çoğu sık sık cümlelerine “Biz Aşağı Gureba’da iken” diyerek başlardı. Ve söz sonunda dönüp dolaşıp Frank’a gelirdi. Bu sayede hocalarımın hocası Frank’ı tanımaya başladım. 1973 yılında yürürlüğe giren Üniversiteler Kanunu ile iki İç Hastalıkları kliniği birleştirildi. 1974 yılında mezun olup İç Hastalıkları ihtisasına başladığımda artık tek bir İç Hastalıkları kürsüsü vardı. İhtisas dönemimin ilk yıllarında öğrenciliğimde hiç tanımadığım eski I. İç Hastalıkları’ndan gelen hocalarla da çalışmaya başladım. Bu arada bazı şeyler dikkatimi çekmeye başladı: Vizitlerde küçük hatalar ve eksiklikler yüzünden asistanları öğrenci ve hastaların önünde azarlamayan, 256


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

sular aktı” diye cevap verir. Bilimsel yönden de bu kadar alçak gönüllü bir insandı.

Frank gençleri sever, onların ruh hallerini, istek ve arzularını anlamaya çalışmış, yani dünyayı karşısındaki genç insanın gözleriyle görebilme yeteneğine sahipmiş. Gençlerin deneyimsizliklerine verilebilecek küçük, hatta bazen büyük hatalara kızmaz, affedermiş. Hiç affetmediği davranışlar ise görevi ihmal, hastalara karşı umursamazlık ve duygusuzlukmuş.

Önemli bir yönü de Türkiye’ye bağlılığı idi. İkinci Dünya Harbi’nin bitmesinden sonra Almanya’da Tıp Akademisi üyesi seçilmesi, Alman Cumhurbaşkanı tarafından kendisine altın Büyük Haç liyakat nişanının verilmesi, Alman Büyükelçisinin bizzat kliniğe gelerek kendisine yeniden Alman vatandaşlığının verildiğini bildirmesi onun aklını çelmemiş, Büyükelçinin Almanya’ya dönme teklifini ise ağlayarak reddetmiştir. Bu memleketi o kadar çok sevmiştir ki, tatil aylarında bile burada kalmış, hayatının son 20 senesinde yurt dışına çıkmamıştır. Yazlarını Aşiyan’daki kira evinde geçirmiştir. Amerika üniversitelerinden gelen çok güzel teklifleri de tereddütsüz geri çevirmiştir. Dr. Muin Memduh Tayanç bir ihtisas imtihanında kendisine “Neden gitmediniz Hocam?” der. Frank, M. Memduh Tayanç’a uzun uzun bakar ve gözyaşlarını saklamaya gerek görmeden şöyle der “Yurdumdan atılmış olmanın acı şaşkınlığına uğradığım günlerde yalnız Türkiye kollarını açarak beni bağrına bastı. Burası benim vatanımdır. Ayrılıp nimetlerine küfranda bulunamam. Burada kalacak ve bu kutlu topraklara karışacağım.” Bu kadar da vefakâr ve kadirşinastı.

Görüşleri küçümsemez, kimseyi hor görmezmiş. Değil doçentlik, ihtisas imtihanlarında bile uzman adayına çok saygılı davranırmış. Verilen yanlış cevapları ciddiye alır, cevabın içindeki gerçek paylarını bulup çıkarmaya çalışırmış. Öğrenci imtihanlarında daha çok zeka soruları sorar, sorunun cevaplanmasına yardım eder, aldığı cevapları hoş görü ile değerlendirirmiş. Klinikteki hizmetlilere de saygılı davranırmış. Prof. Dr. Ferhan Berker ile bir söyleşimizde “Her sabah kliniğe geldiğinde kapıcı ile selamlaşırdı, biz kapıcıya günaydın demeyi ondan öğrendik” demiştir. Frank 1915 yılında trombositopenik purpurada, trombositopeni sebebinin dalak değil, kemik iliğindeki megakaryositlerin trombosit yapamaması olduğunu göstermiş ve bu hastalığa “essentielle thrombopenie” veya “Megakariotoxicose” adını vermiştir. Daha sonraları Damashek Frank’dan hiç bahsetmeden bu hastalığı yeniden tarif etmiş ve Idiyopatik Trombositopenik Purpura (ITP) olarak adlandırmıştır. Frank bir gün derse ITP'li bir hasta çıkaracaktır. Dersten önce bir nedenle odasına giren ve o tarihte Frank’ın kliniğinde çalışan Dr. Ali Ekmekci, hocayı bir kitaptan ITP’yi okurken bulur. “Hocam bu hastalığı zaten siz tarif ettiniz bu konuyu okumanıza ne gerek var?” der. Frank başını kaldırır “Benim tarif ettiğim günden bu yana köprülerin altından çok

Viyana Üniversitesi avlusunda Üniversite'nin çeşitli fakültelerinde hocalık yapmış ünlülerin büstleri ve bu büstlerin bazılarının altında da söyledikleri veciz sözler vardır. İç hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Hermann Nothnagel’in (1841 - 1905) büstü altında yazılı olan “Nur ein guter Mensch kann ein guter Arzt sein / Ancak iyi bir insan iyi bir hekim olabilir” cümlesi Frank’a ne kadar da uygundur. 257


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

dr. Gülsen Ataseven

Bahçede ceviz ağaçları meyvelerini verdi Muhterem eşi Prof. Dr. Asaf Ataseven ile birlikte hayatlarını Bezmiâlem’e ve hastanenin kuruluş amacına uygun olarak hizmet vermesine adayan Dr. Gülsen Ataseven; Bezmiâlem ile tanışmasını, Dallas dizisi yüzünden hastaneye gelen TV seyretme yasağını, Bezmiâlem’in bahçesindeki ceviz ağaçlarının sırrını, geçirdiği trafik kazası sonucu hayata gözlerini yuman biricik eşi Prof. Dr. Asaf Ataseven’in veda sözlerini bizlerle paylaştı.

bilgiye ulaşmanın zor olduğu hatta böyle bir bağlantının hakir görüldüğü dönemlerdi o yıllar. Onun ruhuna bir Fatiha gönderemeyecek kadar vefasızlığımızı hala affedemiyorum.

Bezmiâlem Valide Sultan ile ne zaman tanıştınız? Bu kurumdaki göreviniz ve hizmetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Daha sonra öğrendiğim bilgiler hem Bezmiâlem’i hem de okulumu gözümde bambaşka bir yere taşıdı, hayranlığın ötesinde dualarımda yer almasına vesile oldu; Bezmiâlem Valide Sultan, benim lisemi yani İstanbul Kız Lisesi’ni 1850 tarihinde “Valide Mektebi veya Mekteb-i Âli” ismiyle eğitim hizmetine açmış. Okulun öğretmen, memur ve müstahdemlerin maaşlarını, okulun tüm diğer masraflarını devamlı olarak karşılayacak zengin gelirli vakıflar bağışlamış. Litografya (Taş Baskı Matbaası) kurdurarak ders kitaplarının burada basılmasına imkân sağlamış. Kütüphane yaptırarak şahsına ait değerli eserlerden oluşan 546 cilt kitabı okula vakfetmiş.

Bezmiâlem’i tanımasam da onun eseri ile tanışmam çocukluk ve gençlik yıllarıma rastlar. 13 yaşında babamı kaybedip İstanbul’a geldiğimde ortaokul ve liseyi İstanbul Kız Lisesi’nde okudum ve oradan mezun oldum. 6 yıl süren bu dönemde Bezmiâlem Valide Sultan’ın en önemli vakıflarından birinde okuduğumuzun farkında bile olmadık. Tarihimiz, kültürümüz ve dinimiz ile sıkı bağlar kurmanın pek mümkün olamadığı,

Okulun açılışında Padişah ve ricalinin katıldığı bir de tören yapılmış. Sultan Abdülmecid’in kızı Fatma Sultan ile oğlu Murad Efendi (V. Murat) açılış töreninde ellerinden tutularak kayıtları yapılmış ve diğer öğrencilerden fark gözetmeksizin yetiştirilmesi istenmiş. Bütün bu gerçekleri ben, eşim Prof. Dr. Asaf Ataseven Vakıf Gureba’ya Başhekim olduğu yıllarda öğrendim. Eşim, kadirbilirlik ve vefa borcu kabul ederek okulun, Valide 258


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

farklı kurumlar tarafından el konularak yok olmasını engellemek, basının dayanaksız ve acımasız itham, iftira ve aleyhteki yayınlarına korkmadan cevap vermek, yılmadan göğüs germek,

Sultan’ın ismiyle anılmasını çok istedi. Bu konuda ciddi bir hukuk mücadelesi verirken ben daima yanında oldum. Ancak dönemin okul idaresi başta olmak üzere medya, Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi için başlattığı aleyhte kampanyaya bu konuyu da ekledi.

• Tarihi Hastane Binasının yoğun hasta müracaatını karşılayamadığı için temeli atılarak 19 yıl beton sütunlar halinde bekleyen binanın inşaatını tamamlamak. Onu Orta Doğu’nun en büyük tesisi diye anılacak noktaya getirmek,

Bezmiâlem’in en önemli eserlerinden biri olan Vakıf Gureba Hastanesi ile ikinci karşılaşmam, Tıp Fakültesi son sınıfında Dahiliye Stajımı Vakıf Gureba Hastanesi’nde yaparken oldu. Sonraki yıllarda “tanışma” kelimesi ile izah edilemeyecek birlikteliğimiz, neredeyse her sohbetimizde yer alarak yakın bir dostluğumuz oldu. Bu dostluk hayatımızın bir parçası olarak devam etti. Onun eserlerini ve adını yaşatmak için, Asaf Beyle beraber kendimizi uzun yıllar süren, medyanın tepkisini çeken, yıpratıcı bir mücadele içinde bulduk. Ne ilginç bir tecellidir ki; Asaf Hoca, hayatını adadığı bu hastanede hayata veda etti.

• İnşaata kaynak temini, hayırseverlerden bağış toplamak için tükenircesine bir gayret, yeni hastanede ihtiyaç duyulan ambulanslar, modern tıbbi cihazlar, otomatik karyolalar, hastane mobilyaları vb. malzemeyi Almanya’dan 36 TIR içinde bağış olarak temin etmek, • 1970’de “Bezmiâlem Valide Sultan Kanser Vakfı”, 1982’de kurulan “Gureba Hastanesi Kliniklerine Yardım Vakfı’nda” Kurucu Üyelik, Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunarak fakir hastaların tedavilerine destek ve yeni Gureba Hastanesi’ne kaynak temini çalışmalarını yürütmek,

Eşiniz Prof. Dr. Asaf Ataseven’in buradaki görevi ve hizmetleri hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz? Asaf Hoca’nın hayatı, Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi’nde görev ve hizmetlerini Doç Dr. Okan Yeşilot kitaplaştırdı. Ana hatlarıyla özetlersem şunları söyleyebilirim:

• Depolarda ambalajları açılmadan uzun yıllar bekletilen, bozulmaya yüz tutmuş çok kıymetli ve hassas tıbbi makineleri ve aletleri büyük bir sorumluluk üstlenerek, kullanılır hale getirmek, hastaların hizmetine sunmak,

• 1964 – Hastanede Uzman Cerrah • 1974- 2. Cerrahi Kliniğinde Doçent olarak Şeflik

• Yeni bina, bütün ihtişamıyla ortaya çıktığı zaman kendi kurumlarına katmak için resmi, gayri resmi talepte bulunanlara karşı çıkmak, bunu önleyebilmek için, hastaneyi ve tesislerini sağlam bir statüye bağlamak; Asaf Bey, bu statünün Üniversite kuruluşu ile sağlanacağına inanmış ve yoğun gayretleriyle 1987 yılında Bezmiâlem Üniversitesi’ni kurmuştu. Ancak, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in talimatı YÖK’ün iptal kararı ile üniversite 1989

• 1984 – Hastanede Başhekimliği ile başlayan ömrünün sonuna kadar süren adanmışlık hikayesi. Konuyla ilgili söylenecek birçok söz var ama o günlerin ve yaşananların anlaşılmasına katkı sağlamak amacıyla özetlersem; • Yıllarca süren hukuki mücadele ile başta Gureba Hastanesi olmak üzere Bezmiâlem’in diğer vakıflarının Vakfiye şartlarına göre kullanılmasını, devamlılığını sağlamak, 259


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Bezmiâlem, halk arasında da bilinen bir deyişi ile “yoksul hastalara ihtiyaç duyulan limon bir altın değerinde bile olsa alınsın” demişti. Çünkü zengin gelir kaynakları bırakmıştı. Ancak zaman değişmiş, yoksulluk gözlerdeki değerini yitirmiş, Vakfiye şartları unutulmuştu. Asaf Hoca, yoksul hastaların bakımlarına ihtimamı çok önemser, bu konuda titiz davranırdı. Sık sık gece yarısı veya çok geç saatlerde hastaneye gider durumu yerinde görmek isterdi. Bir dönem “Dallas” dizisi bir tutku gibi yayılmış, insanları TV başına kilitlemişti. Asaf Bey durumu kontrol etmek için hastaneye gittiği gece ziyaretlerinde doktor ve hemşireler de tüm dikkatleriyle diziyi izliyor, hastaların iniltili yardım çağrılarını duyamıyorlardı. Nöbetlerde TV izleme yasağı koydu. Ertesi gün gazete manşetleri “gerici başhekim televizyona karşı olduğu için hastanede televizyonu yasakladı” haberleri ile çıktı.

Bezmiâlem Valide Sultan, 47 yıllık kısa ömründe 100 yılları içine alan hizmetlerin temelini atmış. O’nu ve vakıf yapan ecdadımızı sık sık anmamız, örnek almamız gerekir. Kadınlar olarak vakıf ruhunu yeniden keşfetmemiz için Valide Sultan’ı sembol bir isim olarak görüyorum. yılında kapatıldı. İkinci hamle bir Devlet Üniversitesi formülü idi. Asaf Hoca o kuruluşu da gerçekleştirdi. Bu sefer Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü Danıştay’a açtığı dava sonucu üniversite kurulma kararı ikinci defa iptal edildi. 2001’de korkulan oldu. Hastane Vakıf eseri olmasına rağmen SSK'ya tahsis edildi. Asaf Bey, Cumhuriyet Dönemi’nde Gureba Hastanesi’nin dört defa farklı bir kuruma tahsis edildiğini söyler, Valide Sultan’ın Vakfiyesi’ndeki bedduayı hiç aklından çıkarmazdı. Emekli olduğu dönemde bile hastanenin SSK’dan geri alma mücadelesine devam etmişti.

Yine o dönemlerde hastalar ameliyat gibi büyük masraflı hizmetleri alabilmek için doktorların özellikle hocaların muayenehanelerine gider, onlara yüksek rakamlar öder, ameliyatlarını daha kolay yaptırabilirlerdi. Asaf Hoca, “Vakıf Gureba Hastanesi”nin giriş kapısı benim şahsi kazancım olamaz dedi kısa sürede muayenehanesini kapattı.

• Devamlı farklı kurumlara tahsis, hastaneyi besleyecek diğer vakıf mallarının elden çıkması, Gureba Hastanesi’nin temel ihtiyaçlarının karşılanamamasına sebep oluyordu. Aslında Terkos Gölü hastaneye vakfedilen kaynaklardan biriydi. Ancak çoktan el değiştirmişti, aylık su parası yüksek faturalar halinde ödeniyordu. Asaf Hoca, bunun içinde büyük mücadele verdi. Terkos Gölü tekrar kazanılamadı ama en azından hastane su parası ödemekten kurtuldu.

Hastane yeni binasının inşaatında hizmet satın alma ihalelerinde servet denilebilecek rakamlarla rüşvet tekliflerini sert ve hatta kırıcı üslupla reddetti. Vakıf malına verilebilecek zararlardan korunmak için biz beş yıl izin yapmadık. Bu özverili adanmışlık hikâyesinin takdir görmesi bir yana -kaldı ki Asaf Beyin böyle bir beklentisi asla olmadı-, ancak devamlı engellenmesi ciddi yorgunluklarına ve kırgınlıklarına neden oldu.

Bezmiâlem ile ilgili unutamadığınız anınızı ve sizde bıraktığı duyguyu anlatabilir misiniz?

Yeni Hastanenin açılışını dönemin Başbakanı Süleyman Demirel yaptı, ancak te260


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

levizyondaki haber bültenlerinde hastanenin görüntüsünden küçük bir kareye bile yer verilmedi.

“Vakıf Gureba Hastanesi’ne gidiyorum genç nesil vakıf ruhunu tanımıyor, nasıl bir kurumda çalıştıklarının bilincinde değiller, onlara Bezmiâlem’i ve Vakıfları anlatacağım.” demişti.

Asaf Hocamızın size anlattığı anılardan birkaçını daha paylaşabilir misiniz?

Asaf Hoca, Bezmiâlem Valide Sultan’ın Vakfiyesi’nin hassasiyetini taşıyan, onun eserini sağlam bir statüye kavuşturarak üniversite kuruluşunu gerçekleştiren evlatlarını görseydi, ilk önce şükür secdesi eder, Allah’ın ve Meleklerin onlardan razı olacağı işler yaptıklarını, Bezmiâlem Valide Sultan’ın da her birinin alınlarından öptüğünü söylerdi.

Bezmiâlem ile ilgili enteresan bir rüya hikayesi var. Eski Başhekimlerden biri rüyasında Bezmiâlem’i görür, Valide Sultan şemsiyesini sopa gibi kullanarak başına vurur, “neden benim Vakfiyeme uymayan işler yapıyorsun” der. Başhekim bunu anlatırken “neredeyse beni öldürecekti” diye yakınır. Ben Asaf Bey’e “Sen bu hususta en titiz olan Başhekimsin. Hatta hayatını adadın. Hiç rüyanda Valide Sultanı görmedin mi” diye sormuştum. O da susmuştu. Bu konuşmamıza şahit olan Başhekim Muavini Dr. Raşit Demir araya girdi ve şu ilginç olayı anlattı:

İlk defa bu yıl ihdas edilen Bezmiâlem Valide Sultan ödülünü aldınız, duygularınız nelerdir?

Bir gün kendisine bir hanım başvurmuş, “Gureba Hastanesi’nde Asaf Bey isimli biri var mı?” diye sormuş. Raşit Bey, onun Başhekim olduğunu söylemiş. Asaf Bey’in odasına götürmüş. Kadın rüyasında Bezmiâlem’i gördüğünü, hastaneye gidip Asaf Bey’i bulmasını, onun bahçeye üç ceviz ağacı dikmesini istediğini söylemiş. Bunun gereği hemen yapılmıştı. Hem yeni hem eski bina bahçelerine üçer ceviz ağacı dikildi. Geçen gün ziyaretimde bu ağaçların bahçede bulunduğunu ve meyve verdiğini söylediler.

Hekimliğimin yanında topluma hizmet noktasında özellikle kadınlarımızı devamlı teşvik ettim, gönüllü kuruluşlar içinde yer almalarına çalıştım. Bu gayretler 2009 yılında TBMM’den Aktivist olarak Üstün Hizmet ödülü ile mükâfatlandırıldı. Bu benim için şerefli bir ödüldü. Ancak, 2013 yılı Bezmiâlem Valide Sultan “Vakıf Kadın” ödülünü bu teveccühe eş değerde buluyor, Üniversite yöneticilerine şükranlarımı arz ediyorum.

Asaf Hocamızın Bezmiâlem ile ilgili söylediği son sözler neydi? Bildiğimiz üzere kendisinin en büyük hayali bir üniversite kurmaktı. Bugün gelinen konum için neler söyleyebilirdi? Bezmiâlem’in Vakfiyesini Prof. Dr. Suphi Fırat’a günümüzün diliyle tercümesini yaptırmıştı. Vakfiyeyi sık sık okur, genç sağlıkçılara vakfa hizmetin mükâfatını, vakıf ihlallerinin vebalini anlatırdı. Trafik kazası geçirerek ağır yaralandığı günün sabahı evden ayrılırken 261


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Kaynaklar I-ARŞİVLER

C. BLD. Cevdet Tasnifi, Belediye: 24/1162.

1-Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)

C. EV. Cevdet Tasnifi, Evkaf: 34.

A. AMD. Sadaret Evrakı, Âmedi Kalemi : 64/33 ; 67/64; 67/91.

C. SH. Cevdet Tasnifi, Sıhhiye: 1155.

A. MKT. Sadaret Evrakı, Mektubi Kalemi: 76/74.

DH. MKT. Dahiliye Nezareti, Mektubi Kalemi: 239/37 ; 748/1 ; 1073/38 ; 1077/31 ; 1163/60 ; 1340/23 ; 1368/112 ; 1915/9 ; 2066/107 ; 2066/207 ; 2089/78 ; 2229/8 ; 2281/21 ; 2288/10 ; 2315/103 ; 2330/88 ; 2338/41.

A. MKT. MHM. Sadaret Evrakı, Mühime: 111/281 ; 177/66 ; 180/33 ; 261/4 ; 308/54 ; 314/56 ; 472/5 ; 593/2 ; 595/10 ; 596/4. A. MKT. MVL. Sadaret Evrakı, Mektubi, Meclis-i Vâlâ Kalemi: 68/58.

DH. MUİ. Dahiliye Nezareti, Muhaberat-ı Umumiye İdaresi: 39/-2/9 ; 110/59 ; 128/26. EV. d. Evkaf Defterleri: 19137 ; 22704 ; 28077 ; 25086 ; 37082 ; 37437.

A. MKT. NZD. Sadaret Evrakı, Nezaret ve Devâir: 142/49 : 147/55 ; 177/76 ; 277/70 ; 304/19 ; 312/26 ; 492/57. A.DVN. Sadaret Evrakı, Divan Kalemi: 24/25.

HH. d. Hazine-i Hassa Nezareti Defterleri: 23184.

BEO. Babıâli Evrak Odası: 21/1528 ; 37/2759 ; 38/2791 ; 40/33690 ; 61/4516 ; 127/9498; 182/13609 ; 322/24077 ; 342/25625 ; 448/33548 ; 453/33903 ; 453/33975 ; 461/34574 ;471/35266 ; 477/35752 ; 481/36059 ; 488/36591 ; 546/40950 ;557/41764 ; 592/44331 ; 620/46464 ; 635/47616 ; 665/49862 ; 677/50771 ; 687/51511 ; 691/51774 ; 746/55891 ; 901/67557 ; 905/67841 ; 906/67931 ; 910/68214 ; 912/68340 ; 1010/75732 ; 1035/77612 ; 1065/79812 ; 1093/81935 ; 1196/89699 ; 1243/93159 ; 1243/93160 ; 1414/106041 ; 1620/121471 ; 1661/124551 ; 1704/127782 ; 1747/130980 ; 1971/147803 ; 2038/152848 ; 2049/153646 ;2089/156644 ; 2219/166381; 2393/179438 ; 2519/188892 ; 2544/190792 ; 2579/193396 ; 3461/259550 ; 3669/275101 ; 369/27636 ; 3792/284376 ; 3797/284748 ; 3817/286204.

İ. AS. İrade, Askeri: 1327/ZA-150. İ. DH. İrade, Dahiliye: 112/5631 ; 130/6698 ; 138/7116 ; 142/7311 ; 466/31160 ; 505/34341 ; 516/35118 ; 516/35158 ; 696/48665 ; 706/49436 ; 907/72082 ; 1004/79273. İ. DUİT. Dosya Usulü İradeler Tasnifi: 54/19 ; 74/97. İ. EV. İrade, Evkaf: 1310/RA-08 ; 1311/B-06 ; 1311/C-10 ; 1311/CA-03 ; 1311/Ş-09 ; 1316/B-16 ; 1319/R-09 ; 1319/RA-08 ; 1319/Ş-05 ; 1320/M-14 ; 1323/RA-06 ; 1325/M-07 ; 1330/N-05.

BEO. NGG. d. Babıâli Evrak Odası, Nezaret Gelen Giden Defterleri: 685/423 ; 685/426.

İ. HUS. İrade, Hususi: 1311/CA-11 ; 1311/B-06 ; 1312/RA-01 ; 1316/Ş01

262


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Sayı.31840, Dosya.---, Fon Kodu. 30.11.1.0, Yer No. 281.8.7, Tarih. 26.02.1960. Sayı: 60156, Dosya: 6828, Fon Kodu. 30.18.1.2, Yer No. 193.13.11, Tarih. 23. 02. 1966. Sayı. 99997, Dosya. 5-816777, Fon Kodu. 38.18.1.2, Yer No. 333.38.9, Tarih. 15.05.1975.

İ. MLU. İrade, Meclis-i Umumi: 1332/Ş-45. İ. MSM. İrade, Mesail-i Mühime: 25/655 ; 25/661 ; 25/666. İ. TAL. İrade, Taltifat: 1311/Z-020.

3- Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGMA) Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri, VGMA, Kasa no. 11, Defter no: 634, s. 113-120. Bezmiâlem Vâlide Sultan Vakfı Nizamnâmesi. 22 Safer 1263 [9 Şubat 1847] Tarihli Fodla Defteri, no.44.

MF. MKT. Maarif Nezareti, Mektubi Kalemi: 1084/32 ; 1100/1 ; 1153/39. MV. Meclis-i Vükelâ Mazbataları: 223/50 ; 76/43.

4- İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Personel Arşivi. Erich Frank Dosyası, Elisabeth Wolff Dosyası.

Plan Proje Kroki 273 ; 282 ; 283.

5. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Arşivi. Vakıf Gureba Hastanesi dosyası.

ŞD. Şûra-yı Devlet: 187/74 ; 3178/6; 2690/23. Y. A. HUS. Yıldız Evrakı, Sadaret Hususi Maruzat: 295/68 ; 392/21; 374/18.

6-Asaf Ataseven Arşivi-Türk Gençlik Vakfı II- Süreli Yayınlar

Y. MTV. Yıldız Evrakı, Mütenevvi Maruzat: 102/10 ; 156/65 ; 191/157 ; 198/15 ; 200/99 ; 206/19 ; 21/110; 288/38 ; 37/72 ; 89/68 ; 90/1 ; 91/77.

Annuaire Oriental, Edition 1903.; Edition 1905. ; Edition 1911. ; Edition 1913. Edition 1914. İkdam, no. 27, 28 Ağustos 1894. ; no. 34, 4 Eylül 1984. ; no. 68, 8 Teşrinievvel 1894.

Y. PRK. Yıldız, Perakende Evrakı: 3/20.

Journal de Constantinople, Écho de l’Orient, 65, 1 Janvier 1848. Sabah, no. 2052, 29 Şevval 1312. ; no. 2071, 18 Zilkade 1312.

Y. PRK. AZJ. Yıldız, Perakende Evrakı, Arzuhal ve Jurnaller: 22/91.

Takvim-i Vekayi, no. 281, 29 Muharrem 1261. ; no. 294, 23 Zilkade 1261. ; no. 297, 18 Safer 1262 [15 Şubat 1846]. ; no. 321, 27 Safer 1263 [14 Şubat 1847]. ; no. 326, 3 Rebiülahır 1263 [21 Mart 1847]. ; no. 327, 10 Rebiülahır 1263 [28 Mart 1847]. ; no. 345, 16 Şaban 1263 [30 Temmuz 1847]. ; no. 272/4, 12 Ramazan 1281 [8 Şubat 1865].

Y. PRK. BŞK. Yıldız, Perakende Evrakı, Başkitabet Dairesi Maruzatı: 33/100 ; 40/42. Y. PRK. EV. Yıldız, Perakende Evrakı, Evkaf Nezareti Maruzatı: 1/44 ; 1/62 ; 2/35 ; 4/37.

Tasvir-i Efkâr, 6 Teşrinisani 1909.

Y. PRK. SH. Yıldız, Perakende Evrakı, Sıhhiye Nezareti Maruzatı: 3/59, 14 M. 1310 ; 2/25 ; 5/31 ; 5/52 ; 5/72.

III- Seçilmiş Kaynaklar Altan, Fahir: “Hastanemiz”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s.7-10.

Y. PRK. ZB. Yıldız, Perakende Evrakı, Zaptiye Nezareti Maruzatı: 10/104 ; 13/52.

Apéry, Pierre: Annuaire Oriental de Médecine et de Pharmacie. 1ère Année 1892. A Christidis et C. Editeurs Constantinople.

2. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA)

Âsâr-ı Zîver Paşa Dîvan ve Münşeât. Matbaa-i Vilayet, Bursa 1313 [1896].

Sayı. 991, Dosya. 199-12, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.2, Tarih. 19.10.1924 Sayı. 1000, Dosya. 118-62, Fon Kodu. 38.18.1.1, Yer No. 11.49.11, Tarih. 19.10.1924. Sayı.3944, Dosya. 199-23, Fon Kodu. 30.18.1.1, Yer No. 20.50.5, Tarih. 1. 8. 1926 Sayı. 10593, Dosya. ---, Fon Kodu. 30.18.1.2., Yer No. 17.7.18, Tarih. 01.02.1931. Sayı. 13002, Dosya. 242-55, Fon Kodu.30.18.1.2, Yer No. 48.64.20, Tarih. 20.09.1934. Sayı.---, Dosya. 19910, Fon Kodu. 30.10.0.0, Yer No. 178.226.10, Tarih. 30 06. 1938. Sayı.86034, Dosya. 6822, Fon Kodu. 30.18.1.2, Yer No. 145.108.14, Tarih. 2. 02. 1957.

Ataseven, Asaf-Ahmet Suphi Furat: “Bezmiâlem Valide Sultan Gureba-yı Müslimin Hastanesi Vakfiyesi Üzerinde Araştırma”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Dergisi, 12 (1986), s. 335. Ataseven, Asaf: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Bezmiâlem Üniversitesi nasıl kuruldu? “, Zaman, 9 Mart 1989. Ataseven, Asaf: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi ve Son Yıllardaki Gelişmeler”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.16, no. 1-4 (1989), s. 1-5. Ataseven, Asaf: “Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın Gureba

263


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Hastahanesi’ni Fakir ve Garip Müslümanlara Tahsis Etmesi Hakkındaki Deliller”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, 17 (1990), s. 52-57.

Dölen, Emre: Türkiye Üniversite Tarihi 2. Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Dârülfünunu 1922-1933. İstanbul 2010. ; Türkiye Üniversite Tarihi 3. Darülfünun’dan Üniversiyete Geçiş. Tasfiye ve Kadrolar. ; Türkiye Üniversite Tarihi 4. İstanbul Üniversitesi 19331946. İstanbul 2010.

Ataseven, Asaf : “Bezm-i Âlem Üniversitesi Niçin Kurulmuştu?”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.17 (1990), s. 13-18.

Efe, Suat: “Gureba Hastanesi’nde Faaliyet Göstermiş Olan İstanbul Tıp Fakültesi Klinikleri”,Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları 2-3, İstanbul 1996/97, s.176-188.

Ataseven, Asaf “ Dr. Ömer Lütfi Eti’nin Biyografisi”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, 18 (1991), s. 3-4.

Erden, Fethi: Türk Hekimleri Biyografisi. İstanbul Çituri Biraderler Basımevi 1948.

Ataseven, Asaf: “Dr. Hüseyin Paşa’nın Biyografisi”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, c. 17, sayı. 1-4 (1990), s. 1-2.

Erkoç, Şahap: “Osmanlı’dan Günümüze İstanbul’da Psikiyatri Kurumları”, İstanbul. Sayı. 48 (Ocak 2004), s.76-79.

Ataseven, Asaf: “Gureba Hastanesi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14 (İstanbul 1996), s. 202-204.

Eti, Ömer Lütfü: “Süleyman Numan son ödevi başında”, Süleyman Numan. İstanbul 1935, s. 60-62.

Baltacıoğlu, Ali: “Darülfünundan Üniversiteye (I) 1933 Reformuna Doğru, Toplumsal Tarih, 175, Temmuz 2008, 78-85. ; “Darülfünundan Üniversiteye (II) 1933 Üniversite Reformu”, 176, Ağustos 2008, 34-43. ; “Darülfünundan Üniversiteye (III) 1933 Üniversite Reformunun Sonrası”, 177, Eylül 2008, 34-43.

Göçer, Kenan: Sosyo-Ekonomik Yönlerile Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi. Doktora Tezi. İstanbul 2012. “Gureba’dan Haberler”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Dergisi, cilt.18, no. 1-4 (1991), s. 158.

Basa, Seyfi: “1970 Yılında Hastanemiz”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1970 Yıllık Bülteni, Düzenleyen. Nejat Sağun.

Gürkan, Kazım İsmail: Gureba Hastanesi Tarihçesi. 2. baskı. İÜ Tıb Tarihi Enstitüsü sayı 27, İstanbul 1944.

Basa, Seyfi N.: “1971 Yılında Hastanemiz”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1971 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Nevzat Hilmi Şen.

Gürkan, Kazım İsmail: Bezm-i-Âlem Vâlide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi Tarihçesi. Özışık Matbaası, İstanbul 1967. “Hastanenin 1982 Yılı (Yıllık) Çalışma Raporu”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Guraba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler, Eylül 1983, s.19.

Basa, Seyfi N.: “Önsöz”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1972 Yıllık Bülteni. Bayram, Sadi: “Sağlık Hizmetlerimiz ve Vakıf Gureba Hastanesi, Vakıflar Dergisi, sayı.14 (1982), s. 101-117.

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/59461.asp. Erişim: 16 Haziran 2009. http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/arastirma/0176_ guneydogumarmara.htm. Erişim. 2 Ekim 2009.

Baytop, Turhan: Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi. İ.Ü. Yay. No. 3255, Eczacılık Fak. Yay. No. 40, İstanbul 1984

İstanbul Tabip Odası: İstanbul Tıp Kataloğu 1986/87.

Beler, Bedi: “I. Prof. E. Frank’ı anma günü Açış Konuşması”, Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s. 174-175.

Kazım İsmail: İstanbul Gureba Hastanesi Tarihçesi. İlhâmi-Fevzi Matbaası 1928.

Beler, Bedi: “Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Hakkında”, Dirim, yıl 63, sayı. 11-12 (1988), s.345-351.

“Kızılay Hastabakıcı Mektebi”, Servet-i Fünun, no. 1602-128, 28 Nisan 1927, s. 373.

Berzeg, Nihad: Çerkes Sürgünü. Ankara 1996.

Koçu, Reşad Ekrem: “Bezm- i Alem Valide Sultan”, İstanbul Ansiklopedisi, cilt. VI, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul: 1963, s. 2732.

Besim Ömer: “Gureba-yı Müslimin Hastanesi”, Nevsâl-i Âfiyet. İstanbul Âlem Matbaası-Ahmed İhsan ve Şürekâsı, 1315 [1899], s. 93-94.

Konyalı, İbrahim Hakkı: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakfiyeleri”, Yeni Asya, 8-11 Kasım 1973.

Bolak, Orhan: Hastanelerimiz. İstanbul Matbaacılık T.A.O. 1950.

Koptagel-İlal, Günsel: “Türkiye’de Üniversite Reformunda Alman Hekimler ve Sonrası”, Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi (1869-1961). Ed. N. K. Aras, E. Dölen, O. Bahadır. Ankara 2007, s. 288-303.

Çetin, Bilal: “Vakıf Gureba aslına dönüyor, Yeni Şafak, 19 Nisan 2005. Dârülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi Cemiyet-i Muallimin’in Mukarrerat ve Zabıt Defteridir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, no. 549.

Mahmud Cevat İbnü’ş Şeyh Nâfi: Maarif-i Umumiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcrââtı-XX. Asır Osmanlı Maarif Tarihi. Haz. Taceddin Kayaoğlu, Ankara 2001.

Demirsar, Belgin: “Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 2, İstanbul 1994, s.225-226.

“Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye Nizamnamesi”, Düstur, Birinci Tertip. Matbaa-i Âmire 15 Safer 1290 [14 Nisan 1873], s.807-813.

Demirsar, Belgin: “Gureba Hastanesi Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt.3, İstanbul 1994, s. 433.

264


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Viroloji. İ.Ü Cerr. Tıp Fak. Yay. Rektörlük No. 1568, Dekanlık No. 4, İstanbul 1970.

Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti. İstanbul 1327/1911. Namal, Arın, Mehmet Şükrü Sever: “Ord. Prof. Dr. Erich Frank (1884-1957)”, İstanbul Tıp Fakültesi Bülteni, sayı. 2 (Ekim 2012), s. 9-12.

Ülman, Yeşim Işıl: Journal de Constantinople’a Göre Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin Galatasaray Dönemi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul 1994.

Neumark, Fritz: Boğaziçine Sığınanlar. Çev. Ş.A. Bahadır. İstanbul 1982.

Ülman, Yeşim Işıl: Gazette Medicale de Constantinople ve Tıp Tarihimizdeki Önemi. Doktora Tezi. İstanbul 1999.

Ord. Prof. Dr. Erich Frank’ın Dünya Tıbbındaki Yeri ve Türk Tıbbına Katkıları. Yazan ve Düzenleyen: Orhan Nuri Ulutin. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Yayın Serisi-2007, Nobel Tıp Kitapevleri İstanbul 2007.

Ünver, A. Süheyl Ünver: Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi. İstanbul 1948.

Özerengin, Tarık: “Vakıf Gureba Hastanesi”, Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1964 Yıllık Bülteni, s. 1-12.

Ünver, A. Süheyl: “İstanbul yedinci Tepe Hamamları’na dair bâzı notlar”, Vakıflar Dergisi, sayı. 2 (1942), s.245-267.

Özerengin, Tarık: “Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yılı Çalışmaları”, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni, s. 1-4.

Ünver, Süheyl: “Süleymaniye Külliyesi’nde Darüşşifa Tıp Medresesi ve Darül’akakire Dair”, Vakıflar Dergisi, sayı. 2 (1942), s. 195-207.

Pilehvarian, Nuran Kara: Bezmiâlem Valide Sultan Yapıları. Doçentlik Çalışması. İstanbul 1996.

“Vakıf Gureba Hastanesi Servislerine Ait 1965 Yılı İstatistikleri”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Guraba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni, s.5.

Pilehvarian, Nuran Kara: “İstanbul’da Son Şifahane İlk Hastane Yenibahçe Gurebâ-i Müslimîn Hastanesi - TheLast Şifahane and First Hospital in İstanbul The Gureba al Muslimin Hospital in Yenibahçe”, Karşılıksız Hizmetin Muhteşem Abideleri İstanbul Şifahaneleri. Haz. A. Kılıç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul 2009, s. 193-207.

“Vakıf Gureba Hastanesi”, www.Turkiye.gov.tr. Erişim: 26 Eylül 2009. Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay. Haz. İ. Ateş, S. Bayram, K. Erdoğan. Ankara 1978.

“Prof. Dr. Erich Frank’ı Anma Günü”, Bezm-i Âlem Vakıf Gureba Hastanesi 1982 Yıllık Bülteni. Düzenleyen. Bedi Beler. Eylül 1983, s. 99-102, 171-173. Sagun, N.: “Vakıf Gureba Hastanesi 2. Cerrahi Kliniği Tarihçesi ve Çalışmaları”, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1970 Yıllık Bülteni, Düzenleyen. Nejat Sağun. s. 150-160.

Yavuz, Yıldırım: “Batılılaşma Döneminde Osmanlı Sağlık Kuruluşları”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, cilt.8, no. 2 (1988), s. 123-142. “Yeni Tayinler”, Bezmi ‘Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi 1965 Yıllık Bülteni. Yenilik Basımevi, İstanbul 1966, s.109.

Rıza Tahsin: Mir’ât-ı Mekteb-i Tıbbiye. Birinci Kitap. Dersaadet 1328 [1912].

Yeşilot, Okan: Prof. Dr. Asaf Ataseven Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri. İstanbul 2010.

Sakaoğlu, Necdet: “Bezmiâlem Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul 1994, c. 2, s. 224-225.

Yıldırım, Nuran Yıldırım: “Cerrah İsmail Paşa (1807-1880) Esaretten

Saygılıgil, Feryal: “Sağlık Alanından Gelen İlk Kadın Parlamenterler”, Sağlık Alanında Türk Kadını. Ed. N. Yıldırım. İstanbul 1998, s. 235-245.

Hekimbaşılığa”, Doktor, sayı: 11 (Ekim Kasım 2002), s.32-33. Yıldırım, Nuran: “Tersane-i Amire Fabrikaları’nda Tebhir Makinası/

Şentürk, Hüdai: “Bezmiâlem Valide Sultan”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1992, c. 6, s. 108-113.

Etüv Üretimi, ve Kullanımı”, Dünü ve Bugünü ile Haliç Sempozyumu Bildirileri, 22-23 Mayıs 2003. Ed. S. F. Göncüoğlu, Kadir Has Ünv.

Şentürk, M. Hüdai: “Gureba Hastanesi Camii”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14 (1996), s. 204-205.

Yay. İstanbul 2004, s. 421-431. Yıldırım, Nuran: İstanbul Darülaceze Müessesesi Tarihi. Darülaceze Vakfı Yayını, İstanbul 1996.

Thompson, John D. and Grace Goldin: The Hospital: A Social and Architectural History. New Haven and London Yale Unıversity Pres, 1975.

Yıldırım, Nuran: İstanbul’un Sağlık Tarihi. İstanbul Üniversitesi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi No. 55-10. İstanbul: Ajansfa, 2010.

Titiz, İrfan: Gülhane İç Hastalıkları Klinikleri Tarihi (1898-1953). Ankara 1960. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi. Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi 1927-1928.

Yıldırım, Nuran: “Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi Ne Zaman Açıldı?”, Toplumsal Tarih, 214 (Ekim 2011), s. 54-58.

Unat, Ekrem Kadri, Mustafa Samastı: Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) 1867-1909. İstanbul 1990.

Yıldırım, Nuran -Mahmut Gürgan: Türk Göğüs Hastalıkları Tarihi. Editör: Muzaffer Metintaş. İstanbul: Türk Toraks Derneği, Aves Yayıncılık 2012.

Unat, Ekrem Kadri: Osmanlı İmparatorluğu’nda Bakteriyoloji ve

265


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Ekler EK: I

ayrı ayrı yazılıp ve deftere kaydedilerek yeniden 46 numarası kazınıp [yazılıp] anılan defter Defterhâne-i Âmire’de korunup Defterhâne-i Âmire’den verilen mühürlü suretinde belirtildiği üzere bilinen müteaddit bahçelerde dikili olan toplamı 2.987 kök ve daha sonra anılan bahçelere kendi malından harcayarak mülkiyet üzere dikilen 2.813 kök ve yine adı geçen Erdemid kazası köylerinden Küre/Göre köyü hududu dahilinde bulunan Mustafa Raşid Efendi İbn Mehmed Emin’den 15.000 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile ellerinde mülk ve hakları olup bir taraftan Şeyhoğlu zeytinliği ve bir taraftan Sarı Mustafa zeytinliği ve bir taraftan el-Hac Arif zeytinliği ve bir taraftan Çeşmeci Vakfı zeytinhânesi ile sınırlı bir parça bahçede dikili 180 kök ve yine anılan kaza köylerinden Küre/ Göre köyü hududu dahilinde Ilıca Hamamı yakınında bulunan Foti veled-i Kostandi zimmîden 11.500 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile ellerinde mülk ve hakları olup bir taraftan müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretlerinin zeytinliği ve bir taraftan Hacı Hüseyin zeytinliği ve bir taraftan çay ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı bir kıta bahçede dikili 140 kök ve yine anılan kazâ köylerinden Zeytinli köyü hududu dahilinde Beşçınar adlı mahalde bulunan Mustafa b. Osman adlı kimsenin 1.500 kuruş ödenmiş bedel karşılığında ferâğından6 temessük7 ile toprak sahibi müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretlerinin mutasarrıfa oldukları bir taraftan Yörük Mezarlığı ve bir taraftan Orta (?) Harmanlar ve bir taraftan Çoban Mehmed tarlası ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı yirmi dönüm mikdârı bir parça ve yine Kominac (?) oğlu Nikola zimmînin 2.300 kuruş ödenmiş bedel karşılığında ferâğından aynı şekilde müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretlerinin mutasarrıfa oldukları bir taraftan Kasap Kanber ve bir taraftan Şerif Ağaoğlu ve bir taraftan Çoban Nikola ve bir taraftan Musaoğlu Ahmed mülkleri ile sınırlı 8 dönüm mikdarı bir parça ki toplamı iki parça tarlaya toprak sahibinin izni ile nefisleri için mülkiyet şeklinde diktikleri 423 kök ve Hüseyin oğlu Kundakçızâde Mustafa Ağa ve biraderi Halil Ağa’dan 27.500 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile ellerinde mülk ve hakları olup yukarıda açıklanan Kemer-i Edremid Kazası köylerinden Pelid köyü civarında Karaağaçlu Pınarı adlı mahalde bulunan bir taraftan dere ve iki taraftan Kemerağası oğlu Ahmedağa zeytinliği ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı bir parça bahçede dikili 64 kök ve yine anılan köyde Bazirgân Deresi civarında bulunan Ovalıoğlu Mehmed zeytinliği ve bir taraftan umumi yol ile sınırlı bir parça bahçede dikili 69 kök ve yine anılan köyde Ilıca adlı mahalde bulunan Esiroğlu zeytinliği demekle bilinen bir taraftan Kurudere ve bir taraftan İlmîzâde Vakfı’ndan zeytinlik ve Kurudere ve bir taraftan kemerli Emir Osmanîzade İbrahim Ağa’nın hanımının zeytinliği ve bir taraftan umumi yol ile sınırlı bir parça bahçede dikili 64 kök ve yine anılan köy civarında Derebağı adlı mahalde bulunan Daîzâde Malı demekle bilinen, bir taraftan Köleoğlu mülkü ve bir taraftan dere ve bir taraftan Burunsuzoğlu Hacı Hasan zeytinliği ve bir taraftan Arnabutoğlu Necip zeytinliği ile sınırlı bir parça bahçede dikili 51 kök ve yine anılan köy civarında Halilağa deresi adlı mahalde bulunan bir taraftan yine müvekkile Bezmiâlem Sultan’ın mâlike olduğu Kara adlı zeytinlik ve bir taraftan Emîr Osman Ağazâde İbrahim Ağa’nın hanımının zeytinliği ve bir taraftan Şerif Mustafa Paşa zeytinliği ve bir taraftan Bakkal Şeytanoğulları Vasil ve Panayot zimmiler zeytinliği ile sınırlı bir parça bahçede dikili 39 kök ve yine adı geçen derede bulunan Ali Hocaoğlu Mehmed zeytinliği ve bir taraftan Emir Osmanzâde İbrahim Ağa’nın hanımının zeytinliği ve bir taraftan Karaosmanzâde Ömer Efendi vakfı zeytinliği ve bir taraftan Köleoğlu Hacı Mehmed zeytinliği ile sınırlı bir parça bahçede dikili 43 kök ve yine anılan köy civarında Karakulak Karadavud bağıbaşı adlı mahalde bulunan bir taraftan Emir Osman

Latin Harflerine Özet Çeviri: Ahmet Eryüksel

BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN VAKFINA AİT GUREBA HASTANESİ VAKFİYESİ1 Bu vakfiye ve zeyllerinde yazılı vakıfların vâkıfesi [kurucusu] Pâdişah’ın annesi iffetli şerefli Bezmiâlem Sultan hazretleri tarafından aşağıda belirtilen vakıfları ikrâr ve daha sonra geri dönmeye vekil olan devletin üst düzey görevlilerinden hâlen Darphâne-i Âmire Nâzırı Bezmiâlem Sultan’ın kethüdâsı es-Seyyid Muhammed Tâhir Beyefendi hazretleri Darphâne-i Âmire’de kendisine mahsus odada, mahkeme tarafından hüküm vermeye yetkili kâtip es-Seyyid Mehmed Said Efendi’nin, bu belgenin ekinde adları yazılı Müslümanların huzurlarında gerçekleştirdiği mahkeme duruşmasında, aşağıda adları yazılı vakıfları tescil etmek ve eklemeleri tamamlamak için mütevelli nasb ve tayin olunan Zekeriya Vahdeti Efendi’nin huzurunda vekâletle ikrâr ve itirâf ederek müvekkile2 vâkıfe3 Bezmiâlem Sultan hazretleri işbu vakfiye ve zeyillerinde belirtilen vakıflarının tebdil [vakfedilen şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi], tagyir [vakıflarda değişiklik yapılması], vakıflarda azaltma ve çoğaltma yapılması kendi yetki ve isteğinde kalmak şartıyla, bu defa anılan vakıfların gelir ve giderlerini çoğaltmak düşüncesi ile elimde olup Evkâf Muhasebesi’nden verilen bir parça ilmühaberde belirtildiği üzere İstanbul’da Yenibahçe çayırı bitişiğinde bulunan üç tarafı Baltacı Odaları diye bilinen evler, Ebu Bekir Paşa bostanı ve umumi yol ile sınırlı toplamı alan olarak 58.308 zirâ olup 43. 661 zirâ yeri Sultan Mustafa Han hazretlerinin vakıflarından olarak yıllık 200 kuruş ve 6 zirâ mahalli dahi Keyvanzâde ve Zînet Kadın ve Helvacıbaşı İskender Ağa ve 487 zirâ mahalli dahi merhum Mustafa Ağa vakıflarından olarak her birine 6’şar kuruş ve bunun dışındaki 13.560 zirâ mahalli ise anılan mahallin karşısında bulunan umumi yola varınca uzunluğu 110 zirâ ve eni 12 zirâ, alan olarak 1.320 zirâ ki toplam 14.880 zirâ mahalli dahi Sultan Bâyezid Hân-ı Veli vakfından anılan çayırdan müfrez (ayrılmış) olarak yıllık 200 kuruş ki toplam yıllık 424 kuruş mukâtaa-i zeminli arsa üzerine mütevellinin izni ile Allâh Teâlâ’nın rızası için harcayarak inşasına muvaffak oldukları bilinen müştemilâtı ve kanavâtına4 bağlı olarak üç masura akar tatlı suyu bulunan bir bâb5 hastane ve bitişiğinde bulunan câmi-i şerîfi ve anılan hastane önünde bulunan bir bâb tek bir kârgir hamam ve 9 bâb dükkânları ve bu câmiin arkasında bulunan ağaç diktikleri bir kıta bahçenin dikili ağaçlarını ve Edremid ve Kemer-i Edremid kazalarında bulunan Maliye Hazinesi tarafından 3.509 kese 50 kuruşa satın alınan Mülknâme-i Hümâyûn ile ellerinde mülk ve hakları olup bundan önce mahallinde şer’i mahkeme marifetiyle kontrol edilerek 1

2 3 4 5

Sultan Mahmud-ı Sani, Bezmiâlem, Pertevniyal Valide Sultan Vakfiyeleri. VGMA. Kasa no. 11, Defter no. 634’te 24. sırada, s. 113-120 arasında bulunan İstanbul'da Bezmiâlem Vâlide Sultan Vakfı'na ait 1 Şaban 1263 [15 Temmuz 1847] tarihli vakfiye ile BOA.BEO. 182/13609’daki 10 Mayıs 1309 [22 Mayıs 1893] tarihli vakfiye sureti karşılaştırılıp, dualar ve yüceltme ifadeleri alınmamıştır. Müvekkile: vekil eden hanım Vâkıfe: vakıf kuran hanım Yer altına döşenmiş künkler, su yollları. Bâb: kelime manası kapı demek olup, “tek girişli”, “tek bina” anlamlarında kullanılmaktadır.

6 7

266

Ferağ: başkasına devretme Temessük: resmi belge


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Ağazâde İbrahim Ağa zeytinliği ve bir taraftan Âbidoğlu zevcesi Ümmügülsüm Hatun zeytinliği ve bir taraftan orman ve bir taraftan umumi yol ile sınırlı bir parça bahçede dikili 70 kök ve perakende (dağınık) olarak dikili 15 kök ve yine zikrolunan Pelid köyü civârında Küplüce demekle bilinen mahalde bulunan Hacı Ahmed Ağa ibni Abdullah’dan 6.150 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye8 ile ellerinde mülk ve hakları olup bir taraftan Köylüoğlu Mehmed zeytinliği ve bir taraftan Edremidli Çakırağaoğlu Mehmed Ağa’nın zeytinliği ve bir taraftan Peştemalcioğlu zeytinliği ve bir taraftan umumi yol ile sınırlı bir parça bahçede dikili 82 kök ve yine anılan kaza köylerinden Taylı ili köyü hududu dahilinde Çakıllı adlı mahalde bulunan Hacı Hasan adlı kimsenin 750 kuruş ödenmiş bedel karşılığında ferâğından temessük ile toprak [arazi] sahibi müvekkile Bezmiâlem Sultan’ın mutasarrıfa9 oldukları bir taraftan Eyüboğlu Mehmed ve bir taraftan Feyzullah ve bir taraftan Mehmed Ali ve bir taraftan Ayânoğlu Ahmed mülkleri ile sınırlı ve tahminen 15 dönüm miktarı bir parça tarlaya toprak sahibinin izni ile tasarrufları için mülkiyet şeklinde diktikleri 201 kök ki toplamı 25.241 kök zeytin ağacını ve yine Edremid ve Kemer-i Edremid kazalarında bulunan Maliye Hazinesi tarafından 400 kese akçeye satın alınan Mülknâme-i Hümayûn10 ile ellerinde mülk ve hakları olan 30 bâb müstakil zeytin yağı mengeneleriyle diğer 31 bâb zeytin yağı mengenelerinden dahi belirli hisseler ve adı geçen Edremid kazası köylerinden Avcılar köyünde bulunan bir taraftan Bezmiâlem Sultan’ın mâlike olduğu mengene ve bir taraftan Dimitri zimminin bahçesi ve iki tarafı umumi yol ile sınırlı 1 bâb zeytin yağı mengenesinden Dimitri veled-i Filyos zimmiden 7.500 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile ellerinde mülk ve hakları olan yarım hisse-i şâyi’aları11 ile anılan mengene içinde bulunan kazan vesair bütün edevât ve bilinen (belirli) gerekli âletler ve yine anılan kaza köylerinden Zeytinli köyünde bulunan bir taraftan müvekkile Bezmiâlem Sultan’ın mâlike olduğu mengene ve bir taraftan Andon zimmî bahçesi ve iki tarafı umumi yol ile sınırlı 1 bâb zeytin yağı mengenesinden Andon veled-i Sotiri adlı zimmiden 7.500 kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile mâlike oldukları yarım hisse-i şâyi’aları ile anılan mengene içinde bulunan kazan ve sâir edevât ve bilinen (belirli) gerekli âletler ve yine anılan kaza köylerinden Küre/Göre köyünde bulunan bir taraftan Bağçıvan oğlu Mehmed’in tarlası ve bir taraftan Yorgi zimmi mağazası ve iki tarafı umumi yol ile sınırlı Hacı Ali Bey ibn Mustafa ve Hacı Mehmed Ağa ibn Hacı Mustafa’dan 16.052 buçuk kuruşa satın alınan hüccet-i şer’iyye ile mülk ve hakları olan 1 bâb zeytin yağı mengenesi ve içinde bulunan 3 aded kazan ve sâir bütün edevâd ve bilinen (belirli) gerekli âletlerini ve Emlâk-ı Hümâyûn-ı Mülûkâne’den Bezmiâlem Sultan vakıflarına tashih olunmak [adına düzeltilmek] üzere Bezmiâlem Sultan’a Padişah tarafından temlik ve ihsan buyurulup mahallinde Şer’î mahkeme tarafından hududları belirlenerek Defterhâne-i Âmire’den verilen bir parça İcmâl-i Hâkânî’de belirtilmiş olduğu üzere Kocaili Sancağı’nda Yoris Nahiyesi’nde bulunan Avcıkoru [Ucukuru ?] arazisi diye bilinen araziyi ve yine Emlâk-ı Hümâyûn-ı Mülûkâne’den12 olup Bezmiâlem Sultan vakıflarına tashih olunmak (adına düzeltilmek) üzere Bezmiâlem Sultan tarafından Maliye Hazine-i Celîlesi’nden 200 kese akçeye satın alınan, mülknâme-i hümâyun ile ellerinde mülk ve hakları olup Terkos Kazası dâhilinde bulunan Elecek (?) mer’ası, göl, bakkal dükkânı ve Balabanburnu adlı mahal ve Ormanlı köyü civarında Silahdar Ağa Çayırı diye bilinen birçok parça ve [Terkos Kazası’na] bağlı yerlerden olup Terkos köyü nezdinde bulunan birçok parça tarlalarını ve yine elimde olup Evkâf Müfettişliği tarafından verilen hüccet-i şer’iyyelerde belirtildiği üzere İstanbul şehrinde Koska yakınında Kızıltaş Mahallesi’nde bulunan Sarâyî Dürr-i Sezâ Hanım ibnet-i Abdullah’dan Bezmiâlem Sultan’ın akâra gayr-ı menkule dönüştürülmesini şart koştuğu vakıf

paralarından 7.000 kuruşa satın alınıp bir taraftan Âişe Hatun ve bir taraftan Şerîfe Hatun ve bir taraftan Halil adlı kimsenin evleri ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı günlük 4 akçe icâre-i müecceleye13 verilebilir 1 bâb evi ve aynı şehirde [İstanbul’da] Süleymâniye Câmi-i şerîfi mahallesinde bulunan Mehmed Fuad Efendi ve Hadice Hanım’dan, aynı şekilde anılan vakıf paralardan 15.000 kuruşa satın alınıp bir taraftan özel yol ve bir kısmı Süleymaniye Câmi-i şerîfi vakfından olup Said Muhib Efendi tasarrufunda olan bahçe ve bir taraftan Bozdoğan Kemeri Cadddesi tabir olunur umumi yol ve bir taraftan Âkif Efendi’nin tasarrufunda olan Gümrükçü Osman Paşa Vakfı’ndan konak ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı günlük 12 akçe icâre-i müecceleye verilebilir 1 bâb büyük evi ve Sarâyî Âişe diğer adıyla Bedrikamer Hanım ibnet-i Abdullah’dan aynı şekilde anılan vakıf paralardan 5.000 kuruşa satın alınıp aynı şehirde [İstanbul’da] Tahmis (?) yakınında bulunan Ağa Hanı demekle bilinen 1 bâb kârgir handan 160 hisse itibariyle 37 şâyi’ hissesi ve aynı şehirde [İstanbul’da] Meydân-ı Esb [At Meydanı] yakınında Firuz Ağa Mahallesi’nde bulunan es-Seyyid Mustafa Sâib Efendi’den aynı şekilde anılan vakıf paralardan 6.000 kuruşa satın alınıp bir taraftan merhum Hazinedar Cevri Usta Mektebi ve üç tarafı umumi yol ile sınırlı ve belirli müştemilâtı barındıran günlük 6 akçe icâre-i müecceleye verilebilir 1 bâb evi ve Galata’ya bağlı Arnabud Karyesi’nde [Arnavutköy’de] bulunan Mahmud Ağa ile Yako ve Musâ adlı Yahudiler ile Satine (?) adlı Yahudi kadından satın alınıp bir taraftan umumi yol ve bir taraftan İzmarire (?) adlı Hıristiyan kadın ve Sava (?) adlı zimminin müşterek arsaları ve bir taraftan deniz kenarı ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı bilinen müştemilâtı içeren toplamı günlük 6 akçe icâre-i müecceleye verilebilir birbirine bitişik 1 bâb attar ve 1 bâb balıkçı ve 1 bâb enfiyeci ve diğer 1 bâb balıkçı dükkanları ve deniz kenarı belirli miktardaki arsayı ve Havâss-ı Refî’a kazasına14 bağlı Silivri nahiyesine tâbi Şehtarus köyünde bulunan Likoli veled-i Yanako zimmiden satın alınıp iki taraftan ev ve iki taraftan umumi yol ile sınırlı günlük 2 akçe icâre-i müecceleye verilebilir 1 parça arsayı ve Marya ve diğer Marya adlı Hıristiyan kadınlardan satın alınıp Cezâyir-i Bahr-i Sefîd’den [Akdeniz Adaları’ndan] Rodos Adası civarında İstanköy Adası’na tâbi’ Patnos Adası altında Hurşidler nam-ı diğer Korni (?)Adası demekle meşhur olup etrâfı duvar inşasıyla içinde 180 parça arazi ve bir kısmı zeytin ve harnub [keçiboynuzu] ağaçları ve 20 dönüm miktarı arazi içinde 6 dönüm mikdarı üzüm dikili bağ, 60 aded yemiş, 15 aded badem, 30 aded zeytin, 2 aded limon, 6 aded şeftali ve 3 aded zerdali ağaçları ve 18 bâb çoban odalarını içeren yıllık 100 kuruş icâre-i müecceleye verilebilir 1 parça küçük adanın üzerinde olan binaları, ağaçları ve üzüm asmalarını; ve yine su yolu köylerinden Bergos köyünde bulunan Metro veled-i Hürmüz zimmiden 6.000 kuruşa satın alınıp bir taraftan Karakaşoğlu Kostandi ve bir taraftan Valbaroğlu Tanaş evleri ve bir taraftan Yanko zimmi havlusu ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı günlük 3 akçe icâre-i müecceleye verilebilir bilinen müştemilâtı içeren 1 bâb ev ve altında 2 bâb dükkanı ve Osma ağa ibn-i Ahmed’den satın alınıp Rumeli’nde Varna kazasına bağlı Eğridere köyü civarında Dükkantaşlığı adlı mahalde 2.500 zirâ arsalı taş ocağı, birçok ev, samanlık, havlu ve diğer belirli müştemilâtı içeren, yıllık 25 kuruş icâre-i müecceleye verilebilir çiftlik tabir olunur 1 bâb evi ve yine Avrupa tüccarından Dimitri veled-i Yorgi zimmiden satın alınıp Anadolu’da Gemlik kazasında Hanaltı adlı mahalde bulunan bir taraftan dere ve bir taraftan Yorgaki bahçesi ve bir taraftan Hristodolu zimmi bahçesi ve dördüncü tarafı umumi yol ile sınırlı yıllık 500 kuruş icâre-i müecceleye verilebilir birbirine bitişik toplamı 7,5 evlek 4 parça dut bahçesi ve 2 taş 1 bâb su değirmenini Allah rızası için süresiz olarak sahih vakıf şeklinde vakfedip önceki vakıflarına zam ve ilhâk buyurdular; anılan câmi-i şerîfde farz namazlar birkaç defa edâ edilip, vâkıfe müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretleri şöyle şart ve tayin buyurdular: anılan hastane vakıflar muhasebesinden verilen bir parça ilmühaberde belirtildiği üzere fukarâ ve

8 Hüccet-i şer’iyye: mahkeme tarafından verilen belge 9 Mutasarrıfa: tasarruf eden (kullanan) hanım 10 Mülknâme-i Hümayûn: bir şeyin mülkiyetini belirten, Padişah tarafından verilen belge; bir nevi tapu. 11 Hisse-i şâyi'a: ayrılmamış hisse. 12 Emlâk-ı Hümâyûn-ı Mülûkâne: Pâdişâh’a ait emlâk.

13 İcâre-i müeccele: bedeli peşin olmayıp uzun vadede ödenen özel bir kiralama şekli. 14 Havâss-ı Refî’a kazası: merkezi Eyüp olup geniş bir alana sahip, gelirleri Padişah’a ait olan kaza.

267


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

gurabâya (fakirlere ve gariplere) mahsus olup zikrleri geçen hastane önünde bulunan hamam ve dükkânlar ile adı geçen bahçe, Edremid ve Kemer-i Edremid kazalarında olan anılan ağaçlar, anılan müstakil ve hisseli mengeneler, anılan Avcıkoru arazisi ve adları geçen Elecek merası, göl, bakkal dükkânı ve anılan çayırdan her biri belirlenen vakitlerinde şer’i sahih kira ile, evler, dükkânlar, arsa ve anılan ada üzerinde olan binalar, üzüm asmaları (kütükleri) ve anılan ağaçlar ise mutad [normal] icareteyn ile Evkâf Muhasebesi’nden verilen diğer ilmühaberlerde belirtildiği üzere anılan hastane önünde bulunan Sultan Bâyezid vakfına 20.000 kuruş muaccele-i medfû’a15 ile, yıllık 500 kuruş mukâtaa tahsisiyle anılan vakfa ilhâk olunan 1 parça çayır, İstanbul surları kapılarından Silivri Kapı dışında Şeyh Nizameddin hazretlerinin türbesi civarında bulunan Cihanoğlu Çiftliği demekle bilinen Dârüssaadet’i-şerife eski ağası merhum Beşir Ağa vakfına 80 kuruş mukâtaa tayin olunan bilinen müştemilâtı içeren 1 bâb çiftlik ve bu çiftliğin içinde akıp Ridres (?) köyünde bulunan Sultan Osman Han câmii vakfına yıllık 36 kuruş mukâtaa tayin olunan yeraltı künklerine bağlı olarak 3 masura16 tatlı su, bu çiftliğe bağlı olarak ekilip biçilen Sultan Bâyezid vakfına yıllık 612 kuruş mukâtaa tahsis olunan toplam 1.720 kile tohum kapasiteli 43 parça tarla bütün tevâbii ve levâhıkıyla (bağlı şeyleriyle) anılan vakfa irâde-i seniyye ile tashîh ve ilhâk olunan anılan çiftliği ve yine Makri Hori [Bakırköy] adlı köyde Kâtip Efendi Çiftliği demekle meşhur anılan Sultan Bâyezid vakfına yıllık 258 kuruş mukâtaa tayin olunan 1 bâb ev, 1 bâb kahve, 1 bâb kasap, 1 bâb nalbant dükkanları ve 1 bâb ekmekçi fırını; alan olarak 8.090 zirâ 1 parça arsa, 6 dönüm mikdarı 1 parça bağ, diğer müştemilâtı içeren çiftlik, bu çifliğe bağlı olarak ekilip biçilen 430 kile tohum alır 33 parça ve 391 buçuk dönüm 28 parça ki toplamı 61 parça tarlalar, bütün tevâbii ve levâhıkıyla (bağlı şeyleriyle), aynı şekilde irâde-i seniyye ile müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretlerinin vakıflarına bağlanıp eklenen anılan çiftliği ve bu çiftlikte bulunan yine anılan Sultan Bâyezid vakfına yıllık 137 buçuk kuruş mukâtaa takdiriyle müvekkile Bezmiâlem Sultan hazretlerinin vakıflarına ilhâk olunan toplam 27 buçuk dönüm mikdarı 5 parça tarlalar ve yine Galata’ya bağlı Kuruçeşme köyünde Sarrafburnu adlı mahalde bulunan anılan Sultan Bâyezid vakfına yıllık 23 kuruş 15 para mukâtaa takdiriyle irâde-i seniyye ile müvekkile Bezmiâlem Sultanın vakıflarına ilhâk olunan her biri hudutları bilinen 2 parça arsa üzerine binâ ve inşâ buyurdukları kârgir kömür mağazası da anılan köy hududu dahilinde bağlar yanında bulunan 5 parça bağ ve 1 parça arsanın yarım hisseleri her sene maktu (belirli) mislî [denk] icâreleriyle tâliplerine kiralanıp bilcümle kiraları her sene teslim alınarak anılan belirli mukâtaalar yerine yetirildikten [ödendikten] sonra bâkîsi [artanı] Bezmiâlem Sultan vakıflarına zam ve ilâve oluna; ve bilcümle vakıflarının gelirlerinden yukarıda yazıldığı üzere anılan hastanenin bitişiğinde inşasına muvaffaka oldukları câmiye selâtîn-i i'zâm (büyük sultanlar) camilerinde olduğu gibi bir cuma vâizi tayin olunup her cuma günü cuma namazı kılındıktan sonra hazır olan Müslüman cemaata vaaz ve nasihat edip aylık 30 kuruş maaş ve 20 kuruş fodula bedeli17 ki toplam 50 kuruş verilsin; ve bu vâizlik, büyük sultanlar selâtîn-i i'zâm (büyük sultanlar) camilerinin vâizliklerine eklenip şeyhülislâmın işareti ile ehil ve erbâbına verilsin; ve yine bu câmiye bir vâiz dahi ta’yin olunup her hafta Pazartesi ve Perşembe günleri hazır olan Müslüman cemaate vaaz ve nasihat ve Şifâ-i Şerîf18 okuyup karşılığında aylık 60 kuruş vaaziye ve 30 kuruş Şifâ-i Şerîf-hân19 maaşları ve 60 kuruş fodula bedeli ki toplam 150 kuruş verilsin; ve Şifâ-i şerîf-hân vazifesi ile birlikte bu vaaziye, [diğer] resmi vazifesi ile birlikte hayatta oldukça eş-Şeyh Ebûbekir Efendi için şart koşulmuş olup vefatından sonra ehil ve erbâbına verilsin; ve bu câmiye bir nefer hatip

tayin olunup hatip olan kimse her Cuma günü hitâbet20 hizmetini edâ etsin, [aynı şahıs ayrıca vakfiyede] şart kılındığı şekilde sermahfil, serdevirhân ve her sene iki bayram namazından önce vaaz ve nasihat etsin, iki bayram günlerinde, arefe günü ve mübarek gecelerde bu camide muhafaza edilen mübarek lıhye-i saâdeti [Hz. Peygamber’in mübarek sakalını] açarak ve kemâl-i âdâb ile salavât ve tebcîl [yüksek saygıyla övücü şiirler] eşliğinde hazır olan Müslüman cemaate ziyaret ettirip yine yerine koyarak muhafaza etsin, bu hizmetler karşılığında aylık 50 kuruş hitâbet maaşı, 10 kuruş bayram namazları vaaz maaşı, 10 kuruş sermahfil ve serdevirhânlık maaşı, 20 kuruş lıhye-i saâdeti açma hizmeti maaşı ve 30 kuruş dahi fodula bedeli ki toplam 120 kuruş verilsin; hitâbet ve vakfiyede şart koşulan diğer görevleri üstlenen kişi bu görevleri bizzat ve kusursuz olarak yerine getirsin, görevi terk ve gevşeklik eder ise görev bundan alınarak müstahak olan başka birine verilsin; görev boşaldığında ehil büyük oğlu var ise ona ve birkaç evlâdı olur ise içlerinde ancak en layık olan birine ve eğer yalnız küçük bir çocuğu olur ise küçüğün buluğ çağına erişmesine kadar hizmetin niyâbeten [onun adına] yerine getirilmesi için küçük çocuk adına görevlendirme yapılarak anılan görevler için aylık 120 kuruşun üçte biri çocuğa, üçte ikisi ise nâibine [görevi çocuk adına yapana] verilsin; küçük çocuk buluğ çağına erdiğinde bu görevleri yapmaya yeterli olamazsa görevler ondan alınarak ehil olan bir başkasına verilsin, müteveffanın ehil evladı olmadığı veya çocuğu olmadığı durumda imtihan edilerek ehil ve hak eden bir kimseye verilsin; velhasıl Evkâf-ı Hümâyun Nezareti nizamına uygun olarak bir kişi bu göreve tayin edilsin ve başkasına devretmesine ve işten el çekmesine ruhsat verilmesin; ve yine bu câmiye bir birinci imam ve bir ikinci imam tayin olunup her biri birer gece ve birer gün nöbetleşe imamet hizmetlerini edâ etsinler, ve birinci imam olan vakfiyedeki şart üzere Yâsîn, Fetih, Mülk, Nebe’ Sûreleri ile ve cüz okusun, kütüphane mustahfızlığı [koruyuculuğu] yapsın, nöbetinde bu hastanede olan hastalardan vefat edeceği belli olan olur ise böyle hastanın yanında oturup istiğfârı [Estağfirullâh’ı] ve kelime-i şehâdeti hatırlatsın, vefat edenlerin cenazelerini bilinen âdâb üzere yıkayıp defnettikten sonra terkin hizmetlerini edâ edip aylık imamet için 60 kuruş, Yâsîn-hânlık21 için 10 kuruş, Fetih-hânlık22 için 10 kuruş, Mülkhânlık23 için 10 kuruş, Nebe’-hânlık24 için 10 kuruş, cüz-hânlık için 5 kuruş ve kütüphane mustahfızlığı için 15 kuruş ve gassâllık-ı mevtâ [ölü yıkayıcılığı] için 10 kuruş ve fodula bedeli 30 kuruş ki toplam 160 kuruş maaş verilsin; ve ikinci imam olan kimse dahi şart koşulduğu şekilde muvakkit25 ve Yâsîn ve Fetih ve Mülk ve Nebe ve cüz-hânlık ve nöbetinde aynı şekilde bu hastanede olan hastalardan vefat edeceği belli olan olur ise böyle hastanın yanında oturup istiğfârı ve kelime-i şehâdeti hatırlatsın, vefat edenlerin cenazelerini bilinen âdâb üzere yıkayıp defnettikten sonra terkin hizmetlerini edâ edip aylık imamet için 60 kuruş, muvakkitlik için 15 kuruş, Yâsîn-hânlık için 10 kuruş, Fetih-hânlık için 10 kuruş, Mülkhânlık için 10 kuruş, Nebe’-hânlık için 10 kuruş, cüz-hânlık için 5 kuruş, gassâllık [ölü yıkayıcılığı] için 10 kuruş, fodula bedeli 30 kuruş ki toplam 160 kuruş maaş verilsin; birinci ve ikinci imamdan her biri bizzat kusursuz hizmet eda edip bu hizmetleri terk ve gevşeklik eder ise görev bundan alınarak ehil ve erbabı olan başka birine verilsin; birinci imamlık görevinde bulunanın vefatı durumunda görev boşaldığında zincirleme olarak ikinci imama görev verilsin, ikinci imamın görevden alınması [veya]26 bu hizmeti yerine getirmeme durumlarında büyük evladı var ise evladına ve büyük evladı olmayıp küçük evladı olur ise küçüğün buluğ çağına erişmesine kadar hizmetin niyâbeten [onun adına] yerine 20 21 22 23 24 25

Hitâbet: hatiplik. Yâsîn-hânlık: Yâsîn Sûresi okuyuculuk. Fetih-hânlık: Fetih Sûresi okuyuculuk. Mülk-hânlık: Mülk Sûresi okuyuculuk. Nebe’-hânlık: Nebe’ Sûresi okuyuculuk. Muvakkit: vakit hesaplama uzmanı, namaz vakitlerini hesaplama, takvim hazırlama gibi görevleri vardır. 26 Metinde “veya” yok ama muhtemelen unutulmuş, çünkü veya olunca cümle düzgün hale geliyor.

15 Muaccele-i medfû’a: peşin kira 16 Masura: suyun debisini belirten bir ölçü birimidir. Lülenin dörtte biri. 17 Fodula bedeli: ekmek (gıda) bedeli. 18 Şifâ-i Şerîf: Kadı İyaz’ın, Hz. Muhammed (A.S.)’ı anlatan meşhur kitabı. 19 Şifâ-i Şerîf-hân: Şifâ-i Şerîf okuyan

268


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

getirilmesi için küçük çocuk adına görevlendirme yapılarak anılan maaşların üçte biri çocuğa, üçte ikisi ise nâibine [görevi çocuk adına yapana] verilsin; müteveffanın bu hizmetlere ehil evladı olmadığı veya çocuğu olmadığı durumda görevler ehil olan bir başkasına verilsin, bunun görevi devretmesine veya el çekmesine ruhsat verilmesin; ve yine bu câmiye bir ikinci müezzin tayin edilip birinci müezzin27 olan kişi şart gereği na’at, temcîd, salâ ve devir-hânlık [okuma] ve minarenin kandillerini yakma, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme ve abrîz-i cenaze28 hizmetlerini, ikinci müezzin olan kimse ise ta’rif ve temcîd, salâ ve devirhânlık [okuma] ve minarenin kandillerini yakma, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme ve abrîz-i cenaze hizmetlerini edâ etsinler, bunların karşılığında birinci müezzine aylık birinci müezzinlik için 35 kuruş, na’at-hânlık için 5 kuruş, temcid ve salâ-hânlık için 5 kuruş, devirhânlık için 10 kuruş, minarenin kandillerini yakma için 10 kuruş, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme için 5 kuruş, abrîz-i cenaze için 10 kuruş ve fodula bedeli 20 kuruş ki toplam 100 kuruş ve ikinci müezzine aylık müezzinlik için 35 kuruş ve tarif-hânlık için 5 kuruş, temcîd ve salâ-hânlık için 5 kuruş, devir-hânlık için 10 kuruş, minarenin kandillerini yakma için 10 kuruş, minberin kumaşını ve hatibin seccadesini serme için 5 kuruş, abrîz-i cenaze için 10 kuruş ve fodula bedeli 20 kuruş ki toplam 100 kuruş verilsin; birinci ve ikinci müezzinden her biri bizzat kusursuz hizmet eda edip bu hizmetleri terk ve gevşeklik eder ise görev bundan alınarak müstahak olan başka birine verilsin; bu görevlerde bulunanın vefatı durumunda görev boşaldığında, imamlık görevlerinde olduğu gibi, zincirleme olarak görevlendirmeleri yapılsın; ve yine bu câmiye bir birinci kayyım bir de ikinci kayyım tayin edilip birinci ve ikinci kayyım olan kimseler kayyımlık, vakfiyedeki şart gereği caminin içindeki ve avludaki kandiller ile iki büyük mumu yakma, bevvâblık, ferrâş[lık], küçük halının kaldırılması, avlu ve helânın temizlenmesi, minber ve mihrabın seccadesinin muhafızlığı, ölü yıkayıcılığı hizmetlerini edâ edip aylık her birine 40’ar kuruş kayyımlık ve 10’ar kuruş caminin içindeki ve avludaki kandiller ile iki büyük mumu yakma, 5’er kuruş bevvâblık, 5’er kuruş küçük halının kaldırılması, 5’er kuruş avlu ve helânın temizlenmesi, 5’er kuruş minber ve mihrabın seccadesinin muhafızlığı, 10’ar kuruş gassâllık ve 20’şer kuruş fodula bedeli ki toplam 100’er kuruş verilsin; birinci ve ikinci kayyımdan her biri devamlı olarak bizzat kusursuz hizmet eda edip bu hizmetleri terk ve gevşeklik (tembellik) eder ise görev bundan alınarak zincirleme şeklinde hak eden başka birine verilmek üzere geçen yılın Zilkade ayı başından itibaren [1 ZA. 1262=21 Ekim 1846] tayin ve tahsis buyrularak hizmet edâ edilmekte ise de zikirleri geçen birinci ve ikinci imam, birinci ve ikinci müezzin ile birinci ve ikinci kayyımdan her biri bu defa hastanenin açılmasıyla abrîz ve cenaze yıkama hizmetlerini edâdan imtina ve rızalarıyla terk etmeleriyle müstakil bir gassâl-ı mevta [ölü yıkayıcısı] tayin etmek lâzım geldiğinden birinci ve ikinci imam, birinci ve ikinci müezzin ile birinci ve ikinci kayyım bulunanların maaşlarından gassâllığa mahsus 10’ar kuruş indirilip bundan sonra aylık birinci ve ikinci imamdan her birine 150’şer birinci ve ikinci müezzin ile birinci ve ikinci kayyımdan her birine 90’ar kuruş verilsin ve bir nefer gassâl tayin edilip aylık 100 kuruş verilsin ve müvekkile vâkıfe [Bezmiâlem Sultan] Mekke-i Mükerreme’de Safâ ile Merve arasında Müslüman hacıların say ettikleri yolun her gün ve özellikle Hac mevsiminde gece ve gündüz temizlenmesi için 4 nefer ferrâş (temizlikçi) tayini ve her birine aylık 10’ar kuruştan yıllık 120’şer kuruş tahsis buyurup fakat bu ferrâşlar bu görevi yaparken kendilerine ait başka işlere bakamayacaklarından dolayı bu maaşlar yetersiz olacağı için bu maaşlara birer misli zam yapılması gerektiği hususu Cidde Valisi atufetlü Paşa hazretleri taraflarından yazı ile bildirildiğinden bu ferrâşların belirlenen maaşlarına birer misli zam yapılarak aylık 20’şer kuruştan yıllık 240’ar kuruş verilsin; ve yine anılan şehirde (İstanbul’da) Eğrikapı’da

Tekfur Sarayı yanında bulunan Battalgâzizâde Beşirgâzi türbesinde türbedâr olanlara [12]61 senesi Recep ayının ilk gününden [1 B. 1261=6 Temmuz 1845] itibaren tayin buyurdukları aylık 20 kuruş önceden olduğu gibi her ay verilsin; ve Malikâne Muhasebesi’nden verilen bir parça ilmühaberde ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde bundan sonra gereğine göre düzenlenmek üzere şimdilik [12]60 senesi Mart’ından [1 Mart 1260=13 Mart 1844] itibaren bazı satırcılık hesabı fazlasından günlük 20 kıyye29 et ve Bağdat Eyâleti gelirleri fazlasından olmak üzere yıllık 750 kese ve Trabzon İskelesi Gümrüğü ve tevabii mukâtaası’nın 11/12 [on ikide on bir] hissesi mutasarrıfının el çekmesi üzerine Maliye Hazinesi tarafından zapt olunarak [el konularak] yıllık kayıtlı bedeli olan 39.847 kuruş bu hastanenin masraflarına tahsis olunmuş, bu iki meblağın toplamı 4 yük 14.847 kuruş Maliye Hazinesi’den alınıp yukarıda yazıldığı üzere bu hastanenin önünde bulunan hamam, dükkânlar ve bostan kiralarıyla birleşerek bu hastanenin masraflarına tahsis edildiğinden anılan toplam meblağ ile hamam, dükkânlar ve bostan kiralarından bu hastanenin tamiratı ve bu hastanenin nizâmâtını belirten Evkâf Muhasebesi’nden verilen bir parça ilmühaberde belirtildiği üzere bu hastaneye tayin edilen müdür, katipler, tabipler, cerrahlar, eczacılar, sülükcü ve hâvenzen [havanda ecza döğen], müvezzi [ilaç dağıtıcı] ve elbise nezaretiyle vekilharc, elbise yamağı ve serhademe [baş hademe] ve 24 nefer hademe-i hastegân [hastalara hizmet edenler, hastabakıcılar], 6 nefer meydancı, 5 nefer işçi, 1 nefer berber ve 2 nefer bevvâbın maaş ve tayinat30 ve bu hastanenin bütün gerekli levazımatı görülüp kifayet etmediği halde anılan vakıfların gelirlerinden harcansın; birinci vakfiyem ve zeylleri [ekleri] ile işbu zeylde [ek vakfiyede] yazılı bütün şartlarım ile amel olunsun; anılan vakıfların tebdîl [vakfedilen şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi], tagyîr [vakıflarda değişiklik yapılması], vakıflarda azaltma ve çoğaltma yapılması diğerinden sonra tekrar kendi elimde ve isteğime bağlı olsun; bu şartları belirleme ve kayıtları belirtme ile birlikte vakfedilen bütün şeyleri anılan mütevelliye bundan önce teslim buyurduklarında o mütevelli de tesellüm edip diğer vakıfların mütevellileri gibi tasarruf eyledi31 dediklerinde bu durum şer’i [mahkeme yetkilisi tarafından] tasdik edildikten sonra adı geçen vekil hazretleri semt-i vifâkdan başka bir tarafa yüz çevirip “bu şekildeki gayrımenkul ve ağaçların vakfa eklenmesi büyük fakihler arasında ihtilaflı olup bunları müvekkile vâkıfe Bezmiâlem Sultan hazretlerinin mülkiyetine geri isterim” diye adı geçen mütevelli ile fıkıh kitaplarında yazılı olduğu şekilde murâfaa [duruşmalı muhakeme] yapmışlar, ve her biri hukuki dayanaklarına göre davayı sonuçlandırmak isteyince adı geçen [mahkeme yetkilisi] kâtip iki tarafın sözlerine bakıp hayrı engelleyen olmaktan kaçınıp anılan bütün vakfedilen şeylerin vakfedilmelerinin sahih (geçerli) olduğunu, mezhep imamları arasındaki görüş ayrılıklarını bilerek ve onlardan bu görüşte olanların görüşüne göre sahih ve geçerli bir şer’i hükm ile hükmettiğini adı geçen kâtip mahallinde yazdı ve birlikte mahkemeye gelip hadiseyi olduğu gibi anlattı, bunun üzerine kararın geçerli bir şekilde kaydedilmesinden sonra adı geçen vakıf sahih, lâzım ve mütehattim (geçerli, bağlayıcı ve kesin) olup bundan sonra bozulmasına imkân olmadığı gibi tebdîl, tagyîr, vakıflarda azaltma ve çoğaltma yapılması işlerini vâkıfe müvekkile Bezmiâlem Sultan’dan başkasının yapması da ihtimal dışı oldu. Bu hadise ve yazılması 1263 yılı Şaban ayının birinci günü [1 Şaban 1263=15 Temmuz 1847] olmuştur. Şahitler Hüseyin Hüsnü Efendi ibn Edhem Hâfız Ebubekir Efendi ibn Abdullah es-Seyyid Ahmed Ağa ibn Ali ve diğerleri kaydına mutabıktır [uygundur]. 10 Mayıs sene 1309 [22 Mayıs 1893] Mahmud [mühür] 29 Kıyye: okka; yaklaşık 1,3 kg’lık ağırlık ölçüsü birimi. 30 Maaştan ayrı olarak verilen erzak, yiyecek, yem bedeli gibi ödemeler. 31 Bu cümlede bir ifade bozukluğu var gibi görünüyor. “Eyledi” fiilinin öznesi Bezm-i Alem Sultan olmalı, ama cümlenin baş kısmı buna pek uymuyor, ama sonuçta anlam belli.

27 Bu belgede daha önce birinci müezzin geçmedi, bunun sebebi ilk vakfiyede bu görevlinin belirtilmiş olmasıdır, vakfiyeye yapılan bu zeyl (ek) ile ikinci bir müezzin tayini ile onun görev ve maaşları belirlenmiştir. 28 Abrîz-i cenaze: cenaze su dökücülüğü.

269


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

EK: II

Hastane müdürü, birinci ve ikinci kâtipler, elbise nezareti ile birlikte vekilharç, elbise yamağı ve bilinen diğer hademelerin yukarıda yazıldığı ve açıklandığı üzere tahsis olunan erzak ödenekleri hesaplanarak vakıf tarafından aydan aya vekilharca teslim edilecek; bu erzaktan hastane mutfağında pişirilen yemekler her gün iki öğünde kendilerine verilecek ve günlük yemekleri tayin olunan bu erzaktan oluşacağından, başkaca bir şey istenmeyecek ve verilmeyecektir.

Latin Harflerine Özet Çeviri: Ahmet Eryüksel

GUREBA HASTANESİ İDARE-İ DAHİLİYE NİZAMNAMESİ1 Devletli, ismetli, merhametli şânı yüce Valide Sultan Efendimiz Hazretlerinin kimsesiz ve yoksullar için tesis ettikleri hastanenin tıpla ilgili konularında Hekimbaşı ile müzakereler sonucu karar verilen nizamlar, yasalar ve uygulanması gerekli bazı konuların defteridir.

Sözü edilen memurlar ve hastane hademeleri dışında, yukarıda adları yazılan tabib-i evvel, tabib-i sani, cerrahlar, eczacılar, sülükçü, havenzen ve müvezzi de dilerlerse bu erzaklarından yemekleri hastane mutfağında pişirilerek her gün iki öğünde, istemeyenlere ise çiğ erzakları ayni olarak her ay vakıftan verilecektir.

Memurlar, tabipler, cerrahlar, eczacılar ve diğer hizmetlilerin her birisine yönetmelik gereği aylık olarak verilecek ödenekler:

Sözü Geçen Hastanenin Nizamnamesi’ni Bildiren Kısım Kısım Layihası:

22 buçuk okka ekmek 6 okka et 1 okka 170 dirhem sadeyağ 210 dirhem nohut 195 dirhem tuz 195 dirhem soğan 30 dirhem mum 30 dirhem sabun 30 dirhem zeytinyağı 23 okka 386 dirhem odun 6 okka 300 dirhem kömür 9 okka, 10 dirhem pirinç

1- Hastanenin nezareti Sultan Hatun efendimizin kethüdalık (vekil-i umumilik) yetkisine sahip kimsede olmalı ve hastanenin açılışında lüzumlu bütün memur, tabip, cerrah, eczacı ve diğer görevliler temin edilmelidir. Deftere göre, iktiza eden maaş ve belirli ödenekleri her ay Vakıf Nazırı tarafından kendilerine ödenmeli, memur, tabip, cerrah, eczacı ve diğer görevliler sayısı hastaların azlık ve çokluğuna göre azaltılıp çoğaltılmalı ve yapılan bütün bu atamalar Hastane Nazırı tarafından rapor edilip defterlerde gerekli yere kayıt edilmelidir. 2- Hastaların bazılarına bütün, bazılarına yarım ve dörtte bir olarak erzak (tayın ) verilir; bazılarına da sade suya çorba ve yine bazı hastaların aşırı uygunsuzluğundan ötürü birkaç gün bir şey verilmez. Birinci derecede hastalara sade suya çorbadan başka bir şey verilmeyip ancak sabah akşam 10’ar dirhemden günde 20’şer dirhem pirinç verilmeli, ikinci derecede bulunan hastalara sabah akşam 13’er buçuk dirhemden et sulu çorba ve şayet tabip sade et suyu verir veya tabelasına yazarsa günde 30 dirhem et ve 33’er dirhem de has ekmek verilmeli. Üçüncü derecede yarım tayin verilecek hastalara günde 27’şer dirhem çorbalık pirinç ile 50’şer dirhem et ve 6 buçuk dirhem soğan ve 100 dirhem has, ekmek ve bu gibi hastalara şayet tabip (köz bastı) ızgara verilmesini tabelasına yazar ise, özel olarak 50’şer dirhem etten hazırlanarak verilmeli. Bütün tayında 100’er dirhem et ve yarım okka has ekmek, 27’şer dirhem çorbalık pirinç, 6 buçuk dirhem tuz ile 6 buçuk dirhem soğan ve çorba için 2 buçuk dirhem sadeyağ ayrıca Pazartesi ve Cuma akşamları pilavlık olarak 60’ar dirhem pirinç verilmesi. Bu hastalar sağlığına kavuşmak üzere sayıldığından beş gün daha bekletilerek daha sonra bağlı oldukları yere gönderilmelidir. Müzmin hastalıklara duçar olan hastalar bütün tayin yiyeceklerinden müstesna tutulmalıdır. Bu hastalardan durumu ağır olanlara yağlı yemek ve çorba verilmesi aşırı zararlıdır. Hekimin isteği ile süt, muhallebi ve 10-15’er dirhem şeker ile yapılacak elmasiye (pelte gibi bir tatlı), sebze, piliç, tavuk, kayabalığı, rafadan yumurta ile bazen şehriye ve un çorbası verilebilir.

Memur vesairenin maaşlarının miktarı aşağıdadır: Hastane Müdürü: 1200 kuruş maaş - 8 kişilik erzak ve bir yem (binek hayvanı için) Kâtib-i evvel (Birinci Kâtip): 750 kuruş maaş - 4 kişilik erzak ve bir yem. Kâtib-i Sâni (İkinci Kâtip): 350 kuruş maaş - 3 kişilik erzak. Tabib-i evvel (Birinci Tabip): 1.125 kuruş maaş - 8 kişilik erzak ve iki yem. Tabib-i Sâni (İkinci Tabip): 750 kuruş maaş - 4 kişilik erzak ve bir yem. Cerrah-ı Evvel (Birinci Cerrah): 500 kuruş maaş - 4 kişilik erzak ve bir yem. Cerrah-ı Sâni (İkinci Cerrah): 400 kuruş maaş -3 kişilik erzak ve bir yem. Eczacı-yı Evvel (Birinci Eczacı): 500 kuruş maaş - 4 kişilik erzak ve bir yem. Eczacı-yı Sâni (İkinci Eczacı): 400 kuruş maaş - 3 kişilik erzak. Sülükçü: 100 kuruş maaş - 1 kişilik erzak. Havenzen (Havancı): 100 kuruş maaş - 1 kişilik erzak. Müvezzi : 120 kuruş maaş - 1 kişilik erzak. Maa Nezaret-i Elbise (Elbise Nezareti ile birlikte) Vekilharç2: 400 kuruş maaş - 3 kişilik erzak. Elbise Yamağı: 150 kuruş maaş - 1 kişilik erzak. Başhademe: 200 kuruş maaş - iki kişilik erzak. Hastegân hizmetçileri (Hastabakıcılar) (24 kişi her birine ): 100 kuruş maaş – Bunların da birer kişilik erzakları hastane mutfağında pişirilerek 8, 10, 11’er karavana bir çeşit sabah ve bir çeşit akşam verilecek.

3- Sözü geçen yemekler için belirlenen 20 okka et dışında satın alınması lazım gelen et, pirinç, sade yağ ve zeytinyağı, tuz ve soğan, Frenk arpası ve şehriye, tavuk, şeker, francala ve has ekmek (nân-ı aziz), kömür, odun ve lüzumlu erzak ile çamaşır ve diğer malzemenin miktarı evvelden bilinemeyeceğinden, daha sonra Nazır tarafından görevliler aracılığıyla icabına göre satın alınıp sarf edilecek, aydan aya hesabı görülerek gereken bedelleri icmal hesabına dahil edilecektir.

Meydancı (6 kişi, her birine): 70 kuruş maaş birer kişilik erzak. Seraşçı (Aşçıbaşı): 250 kuruş maaş - Erzak ödeneğine lüzum yoktur. Kalfası: 150 kuruş maaş - Erzak ödeneğine lüzum yoktur. Diğer kalfası: 100 kuruş maaş- Erzak ödeneğine lüzum yoktur. Aşçı Neferi: (2 kişi, her birisine): 80 kuruş maaş - Erzak ödeneğine lüzum yoktur.

4- Hastaneye girecek hastalar evvela hastaneye müracaat ederler, yahut herhangi bir yerden gönderilmiş ise, fişi doldurulup yöneticiye verilir. Nazıra takdim edilir, o da başhekime havale eder, ve hekimler muayene ederek hastalığın tedavisini mümkün gördüklerinde hastaneye alınmasını Nazıra bildirirler. Bu bilgi üzerine Nazır hastanın gireceğini belirtir işaret ve tarih koyar. Bu tarihten itibaren verilecek tayın, hekimin onayı ve direktifi ile jurnal usulüne göre yağlı ve yavan sıralarına konarak her ay hekimin verdiği tayın jurnalinden hesap olunup icmali çıkartılır. Bunları hastane müdürü, tabib-i evvel ve cerrah-ı evvelin mühürlemesi şarttır.

Berber: 100 kuruş maaş-Bir kişilik erzak. Bevvab (kapıcı): (2 kişi, her birine): 150 kuruş maaş – Birer kişilik erzak. 1 İdare-i Dahiliye Nizamnamesi. Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı Nizamnâmesi (22 Safer 1263/9 Şubat 1847). VGMA. Kasa no. 44, Fudule Defteri, s. 36-39. Bu nizamnamenin taslağı için bk. BOA. İ. MSM. 25/667, 18 S. 1263 [5 Şubat 1847] . 2 Vekilharç: bir ev, konak ve bunlar gibi bir yerin masraflarını idare eden kişi.

5- Hastaların yeme-içme gibi beslenme ve tedavi tedbirleri, yatakyorgan ve çamaşırlarının yazlık-kışlık cins ve miktarları, döşeklerinin

270


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

temizliği ve bakımı Hastane Müdürü, Tabib-i evvel ve cerrah-ı evvelin gösterecekleri lüzum ve isteklerine göre tanzim olunur, bunların idaresi sırasında gereğinden az yapılmamalı süsleme için lüks ve israfa da kaçınmamalı, Nazır tarafından gerektiği şekilde düzenlenmelidir.

(hazinesine) ait olacağından sözü geçen para vakıf tarafından zapt olunur. 12- Dikkat olunmadan her gelen hastaneye alınacak olsa; han, bekâr odaları, medrese ve bazı kimselerin konaklarında barınan, sakatlıkları ömür boyu devam edecek kimseleri almakla hastane tedavi ve şifa yeri olmaktan çıkıp, bir çeşit sakatlar barınağı olur, hastane bu gibilerle doldurulursa diğer tedavi edilebilir hastalara yer kalmayacağından dolayı hekimlerin bu konuya özen ve dikkat göstermeleri gerekir.

6- Hastanenin eczanesinde bulunacak ilaç ve müstahzaratın listesi çıkarılıp Hastane Müdürü, Tabib-i evvel ve cerrah-ı evvel ve eczacı imzaları ile Hekimbaşıya sunulur. O da bu ilaçları kayda göre hastane eczanesine teslim eder, bunların bedeli Nazır tarafından ödendikten sonra alınacak makbuz Hekimbaşıya verilerek hesaplarına kaydolunur.

13- Darphâne-i Âmire Nâzırı saadetli beyefendi hazretleri tarafından takdim edilen bir rapor muhtevasında, Saltanatlı, Devletli, İsmetli, Yüce Şanlı Valide Sultan hazretlerinin kurduğu vakıflar cümlesinden olmak üzere Yenibağçe'de yeni olarak bina ve inşa buyurdukları fukara ve gurebaya (yoksul ve gariplere) mahsus hastanenin açılması, gerekli malzeme ve levazımatının sağlanması konusunda verilen padişah emir ve fermanı gereğince açılışı bu Mart ayı içinde yapılacağından gereken ödenek ve lüzumlu memur ve hademelerin görevlendirilme şekilleri ve gerekli diğer hususlar hakkında Padişahın saadetli, atufetli Hekimbaşı ile müzakere sonunda tertip ve tanzim olunan raporun sureti sunulmuş olup bu rapor sureti Evkaf-ı Hümayun Muhasebesi’ne kaydolunarak gerekli yerlere ilmühaberlerin verilmesi hususunda izin istendiğinden dolayı durum Meclis-i Vâlâ’ya havale edilmiş; anılan Hekimbaşı huzurunda okunarak içerdiği maddelerin hastane usulüne uygulanması; yukarıda adı geçen surette gösterilen tabip ve memurların maaş ve ayni ödenekleri dahi yeterli görülüp bu hastane gureba (garipler) hakkında fevkalade büyük bir eser olarak gerekli nizamlarının belirlenip korunması ve uygulanmasını, hastaların azalması durumunda personelin de azaltılması ve bu vakıfların güzel idaresi durum gereğidir. Bu madde adı geçen layihanın bir bendinde ayrıca açıklanmış, buna göre her zaman anılan Kethüda tarafından hastanenin usul ve idaresine göre görevli ve çalışanların gerektiğinde azaltılıp çoğaltılmasına dikkat edilmesi, gereksiz masraf yapılmayıp Padişah Hazretleri sayesinde iyi idare edilmesi hususuna dikkat edilmesi gerekli görülmüştür. Buna göre aylık giderleri ne kadar olursa olsun ödeneğinden karşılanması, her sene her ayın giderlerinin ayrı ayrı gösterilerek muhasebesinin tutulması ve kontrol edilmesi işlerin düzgünlüğü açısından gerekli görülmüştür. Bu konudaki yazı ve lâyihanın Evkaf-ı Hümayun Muhasebesi’ne kaydedilerek Bezmiâlem Vakfı defterine ve Vakfiyesine ilave edilmesi hakkında Teftiş Mahkemesi’ne gerekli ilmühaberlerin verilmesi hususunun yüce makamınıza havale edilmesi Meclis-i Vâlâ’da görüşülüp uygun görülmüş ve Pâdişâh’ın yüce makamından bu konuda izin istenmesi üzerine padişahın yüce iradesi bu şekilde sâdır olmuştur. İrade gereğince durum anılan Kethüdaya bildirilmiş, adı geçen layiha ve defter suretleri eklenerek yüce makamınıza (Sadrazamlığa) gönderilmiştir. Yüce zatınızın (Sadrazam) da İrade-i Seniyye gereğince ve yazılı olduğu üzere gereğinin yapılması hususuna himmet buyurmaları Evkaf-ı Hümayun Nazırı saadetli paşa hazretlerine hitâben beyaz üzerine yazılan musahhah (tashih edilmiş, üzerine “sahih” işareti konulmuş) Fermân-ı Âlî (Padişah fermanı), Meclis-i Vâlâ kararı ve İrâde-i Seniyye gereğince bu hastanenin açılması hususu bu Mart ayı girdiğinde yapılacağından dolayı, gerekli tayinat ve tahsisat ile görevli ve çalışanların görevlendirilme şekilleri ve diğer gerekli hususlar hakkında düzenlenen ve 13 bendi bulunan bir lâyiha ve bir defter Meclis-i Vâlâ’da görüşülüp uygun görülmüş ve bu konuda Padişah İradesi yazılmıştır. Bu şekilde irade-i seniyye, lâyiha, anılan defter aynı ibarelerle Evkaf Muhasebesi’ne kayıt edilerek durumun bilinmesi için Bezmiâlem Vakfı’nın defterine ve vakfiyesine (ek) olmak üzere Evkaf-ı Hümayun Teftiş Muhakemesi sicillerine ve Hekimbaşı saadetli efendi hazretlerine, Evkaf-ı Hümayun zimmet defterlerine, üst kısmı defterli ilmühaberleri verilerek, Evkaf Muhasebesi’nden derkenar olunmuş, “gereğince ilmühaberleri yazıla” diye ferman buyrulmuş, buna göre kaydedilmiş, belirtilen yere başka ilmühaberleri verilmişti. Yukarıda açıklandığı üzere durumun bilinmesi için Bezmiâlem Vakfı’na dahi bu ilmühaber verilmiştir.

7- Hasta hizmetçilerinin alımı ve çıkarılması Hastane Müdürü ve Tabib-i evvelin talebi ve Nazırın muvafakati ile yapılacaktır. Taraflar gerekli olmayan şeyi yapmayacaklardır. Her koğuşta bulunan hasta icmal defteri altına hastabakıcıların isimleri yazılacağı gibi kendileri de devamlı koğuşta bulunup hizmetin aksamasından titizlikle kaçınmalıdırlar. 8- Tabipler sabahları tabib-i sani ve eczacı-yı evvel ile birlikte oldukları halde, hastaların durumunu dikkatle incelerler. Hastaların yiyecek, içecek, uyku, uyanıklık, hareketsizlik, tegavvüt (gaita), ve idrarları, kullanacakları içecek ve gıdaların miktarları ve nasıl olacağı eczacı-yı evvelin elinde bulunacak Mekteb-i Tıbbiye’den verilmiş “basma tabela” adı verilen kağıdın sıralarına işaretlenir. Hastanın hastanede bulunduğu sürede yemesi içmesi ve kullanacağı ilaçlar bu tabeladan (çizelgeden) takip edilir ve hastanın besin ve tedavisi özet olarak ortaya çıkar. 9- Hasta, hastaneye müracaatında Nazır tarafından hekimlere havale ile muayenesi yaptırılır. Hekim, yatırılması gereken hastayı Nazıra yazılı olarak bildirir. Nâzır bu yazının üstüne işaret ve tarih koyduktan sonra hasta yatırılır. Hasta, hastaneye girdiği anda önce ayrı bir koğuşa konulup elbisesi ile bir gece burada kalır. Hekimler tarafından gerekli tedavi ve bakımı yapılarak -Allah korusun- hastalığı veba veya bulaşıcı hastalıklardan ise diğer hastaların yanına alınmayarak hastalığına göre vebalıların veya diğer bulaşıcı hastaların koğuşuna konur. 10- Tabip, cerrah ve eczacılardan evli olanlar üç gecede bir gece izinli sayılırlar. Hastaneden akşam saat 10.00’da çıkıp evlerine gider sabah tekrar hastaneye dönerler. Gündüzleri her birinin hastanede vazifeleri başında bulunmalarına özen gösterilir. Görevlerinin gereğini yapmayanlara gerekli uyarı ve cezalar Nazır tarafından Hekimbaşı ile yapılan istişare sonunda tayin ve tespit edilir. 11- Gurebadan bir hasta, usulüne uygun olarak hastaneye alındığında elbise, eşya ve parası gözü önünde veya kendi eliyle bir torbaya konup ağzı iyice bağlanır, torbanın bağlı olan uçları hastane müdürü, başhekim ve hastane camii imamı tarafından mühürlenir. Bu mühürler bir yere toplanıp bir küçük keseye konur. Hakkâklardan 8-10 paraya mühürler alınır, bu mühürlerden hastanın adına uygun olan ile torba hasta tarafında mühürlendikten sonra bu mühür de bir kaytan ile hastanın boynuna asılır. Hasta sağlığına kavuşunca Tabib-i evvel, Nazıra raporla bildiri, Nazırın da paraf edip tarih attığı bu rapor senet olarak hastanede kalır, hesap zamanı bu senet ibraz edilir. Bu torba hastanın göreceği bir yere asılır. Torbanın üzerindeki numara ile yatağın numarası ve hastanın elinde bulunan mühür aynı numarayı taşırlar. Hasta taburcu olurken bu üç numara kontrol edilir; üç numara aynı ise, hastaya gösterilerek mühürler koparılır ve ağzı açılan torbadan çıkan eşyası kendisine verilip, eşyasını aldığına dair hastanın ayrıca imza ve mühürleyeceği bir tesellüm makbuzu alınır. Makbuzu, hasta imza atabiliyorsa kendisi, atamıyorsa hastane mütehayyizleri (ileri gelenleri) imzalar, makbuz hastanede saklanır. Hastane malı olarak verilmiş olan çamaşırlar üstünden çıkarılarak vazifeli tarafından temizlenir ve bohçalanıp hastane elbise ambarına konur. Hasta şayet takdir-i ilahi olarak vefat etmiş ise, adı geçen torba konduğu yerden alınır, mühürleri bozularak hastane ambarında korunur. Vakıflar idaresince her ay, belirsiz zamanlarda gönderilen mahkeme kâtibi (noter) eliyle bu ölü malları akrabaları, yoksa hemşerileri huzurunda, bunlar da yoksa bulunanların huzurunda açılıp defterlere kaydolunarak mühürlendikten sonra hastane ambarında biriktirilip toplanır ve sonunda açık artırma ile satılır. Elde edilen bedelleri yine imzalı defterlerle birlikte hastane sandığında korunur. Mirasçıları ortaya çıkıp mahkeme kararıyla tespit edilirse, kuruşta bir para rüsum alınarak bunlara mirase verilir. Mirasçısı çıkmazsa, tereke vakfın beytülmâline

Fî 22 Safer 1263 [9 Şubat 1847] Nizamname kenarına sonraki tarihlerde yazılmış kayıtlar: Hastane-i mezkûrede müstahdem Tabib-i sani bulunan Kolağası Tabip İsmail Efendi’ye Tabib-i evvel gibi maaş ve tayinat tahsisi için 3 Cemaziyelahir [1]264 [7 Mayıs 1848] tarihinde lâzım gelen mahallere ilmühaberleri verildiği aşağıda kayıtlıdır.

271


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

Eczacı evvel’in maaşının 750 kuruşa yükseltilmesi. 7 Recep 1266[19 Mayıs 1850] tarihinde aşağıda kayıtlıdır. Tabib-i evvel Ahmed Efendi’nin maaş ve tayinatına dair ilmühaberi 10 Safer (?) tarihinde aşağıda kayıtlıdır.

resmiye müstesnâ olmak üzre her gün etıbbâdan evvel hastahâneye gelir.

Muavin Tabip Eşref Efendi’nin yerine Covanni’nin tayini. 16 Muharrem [12]73 [16 Eylül 1856]

İkinci Madde:

TABÎB-İ SÂNÎ VAZÎFESİ: İhtisâsına göre tevdî‘ olunan vazîfe-i tıbbiyeyi îfâ ile berâber sertabîbin me’zûniyyet veya ma‘zeretinde sertabâbete ‘âid bi’l-cümle vezâifi bi’lvekâle icrâ ve îfâ ile mükellefdir. Her gün vukû‘ât-ı maraziyyeyi protokol defterine kayd ve imlâ ve her üç ay nihâyetinde ve sene gâyesinde bir senelik istatistik tanzîm ederek sertabîbe i‘tâ eder nöbet vazîfesiyle mükellef olan etıbbânın ‘adedi yediye bâliğ olursa tabîb-i sânî nöbetten muafdır.

Tabib-i evvele miralaylık rütbesiyle maaş ve tayinat zammı 19 Zilkade [12]73 [11 Temmuz 1857]. Pertevniyal Valide Sultan vakfından Müneccim Sa’di mahallesinde Baruthane yokuşu caddesinde vaki bostan ve müştemilatının Gureba-yı Müslimin Hastanesi’ne yeniden yaptırılaacak bina için istimlâki hakkında ilmühaberi. Tafsil-i İlâmat: 6307 22 Şevval [1]329 [16 Ekim 1911].

EMRÂZ-I DÂHİLİYYE TABÎB-İ MÜTEHASSISLARI VEZÂİFİ

Hastane hekimleri ve çalışanlarına günde iki öğün yemek verilmesi hakkında: 23 Şevval [1] 331 [25 Eylül 1913] tarihinde ilmühaber dâde. Tafsil-i Nizam: 6606.

Üçüncü Madde: Vakt-i mu'ayyeninde hastahânede taksîmine girerek evvelce teşhîsini vaz‘ eylediği hastegânın tedâvîsini icrâ ve yeniden duhûl edenlerin vizite zamanından evvel me’zûniyet sınıfı talebesi tarafından (mevcud bulunursa) alınan müşâhede varakasıyla i‘tâ edeceği tafsîlât-ı lâzime-i fenniyye üzerine teşhîs-i emrâz ile icrâ-yı müdâvât eyler taksîmine tesâdüf iden merzânın teşhîs ve tedâvîlerinden başluca mes’ûl olmakla berâber taksîminin nezâfetinden ve hastegânın kemâ-yelîk bakılması için hizmetçilerin îfâ-yı vazîfe etmelerini ve edviyyenin kavâ‘id-i fenniyye dâiresinde i‘mâl edilmesini te’mîn için teftîş-i dâimîde bulunarak mugâyir-i fen bir hâle tesâdüflerinde sertabîbe derhal i‘tâ-yı ma‘lûmât iderler ve cedvel-i mahsûsunda gösterildiği vechile hâricden mürâcaat eden emrâz-ı dâhiliyyeye dûçâr hastaları mu‘âyenehânede tedâvi eyler nöbetçi kalan etıbbâ sabah vizitesinden başka akşam üzeri dahi bi’l-umum hastahâneyi dolaşub merzâ arasında îcâb idenlerin mu‘âlecâtını tebdîl veya ta‘dîl veya yeniden tahrîr ider nöbetlerine müsâdif günün akşamı o gün vürûd iden hastegânı yekân yekân muâyene ve müdâvât ile cins-i maraza göre ‘âid oldukları koğuşlara sevk ider. Erzâk ve lühûmun i‘tâsına nezâret ider. Esnâ-yı nöbette sertabîb ve tabîb-i sânî bulunmadığı vekitde nöbetçi tabibi imzasıyla husûsât-ı müsta‘cele içün mesûliyeti kendüsine ‘âid olmak üzere icrâ-yı vekâlet ider.

Hastanede tedavi olunmakta olan hastaların gıdaları hakkında 5 Muharrem [1]332 [4 Aralık 1913]tarihinde ilmühaberi verilmiştir. Tafsil: 6639 Hastane hademesi tayınlarının maktuan 120’şer kuruşa yükseltilmesi hakkında. 13 Cemaziyelahir [1]332, 26 Nisan[1] 330 [9 Mayıs 1914] tarihinde ilmühaberleri verilmiştir. Tafsil-i Nizamat: 6709. Hastane çalışanlarından asistan ve eczacı ve kâtip gibi geceleri nöbet beklemek mecburiyetinde kalanlara hastane tabelasına göre, nöbetçi oldukları günlere mahsus olmak üzere yalnız akşamları yemek verilmesi, tabela haricinde yemek pişirilmesinin yasaklanmasına dair: 14 Cemaziyelahir [1]337, 17 Mart [1] 335 [17 Mart 1919] tarihinde ilmühaber verilmiştir. Tafsil-i Nizamat: 7248.

EK: III

OPERATÖR VAZÎFESİ

Latin Harflerine Çeviri: Ahmet Eryüksel

Dördüncü Madde:

CENNETMEKÂN BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN HAZRETLERİNİN YENİBAĞÇE’DE KÂİN GUREBAYI MÜSLİMÎN HASTAHANESİ’NE MAHSUS TALİMATNAME

Hergün etibbâ-yı sâire gibi vakt-i mu‘ayyeninde hastahâneye gelerek emrâz-ı hâriciyyeye ‘âid vizitenin icrâsında hâzır bulunur ve yeniden duhûl idenlerin teşhîs ve tedâvîlerini icrâ ider. ‘Ameliyyât lâzım geldikte sertabîbi bulunmadığı halde tabîb-i sânîyi haberdâr ile lüzûmunda bi’lmüşâvere etıbbâ-yı dâimeden birinin bi’l-münâvebe refâkatiyle icrâ ider. ‘Ameliyyât-ı kebîre icrâ olunmayan günlerde ‘amelliyye-i sagîre icrâsını istilzâm iden mezrâ hakkında tatbîkât-ı fenniyyeyi ye bi’z-zât icrâ ider veya mu‘âvinine havâle ider. Velhâsıl ‘amelliyyât-ı cerrâhiye ve müdâvât-ı hâriciyye icrâsını îcâb iden kâffe-i hastegânın keyfiyyât-ı sıhiyyesinden ve operatör mu‘âvininin tatbîkât-ı fenniye husûsunda noksânî-i dikkat veyâ ihmâl ve tekâsülünden operatör dahî mes’ûl olur. Lüzûmu tahakkuk iden âlât ve edevât-ı cerrâhiye mübâyeasiçün sertabîbe tahrîren i‘tâ-yı ma‘lûmât ider gayr-ı mu‘ayyen bir zamanda zuhûr iden ‘amelliyyât-ı müsta‘cele içün nöbetçi tabîbden alacağı da‘vete derhal icâbet ider. Cerrâhî-i ‘umûmîye müte‘allik ‘ameliyyât-ı mütenevvi‘anın senevî istatistikini mu‘âviniyle berâber bi’t-tanzîm zîrîni tahtîm ile sertabîbe i‘tâ ider. Husûsî cedvelde muharrer eyyâm ve sâ‘atde hâricden mürâca‘at idenleri mu‘âyenehânede tedâvî ider.

FASL-I EVVEL HEY’ET-İ SIHHİYYE SERTABÎP VAZÎFESİ Birinci Madde: Gurebâ-yı Müslimîn Hastahânesinin mu‘âmelât-ı sıhhiyye ve idâriyyesine müte‘allik kâffe-i husûsâtın nezâret ve riyâseti sertabîbe ‘âid olduğundan bi’l-‘umûm etıbbâ ve me’mûrîn ve müstahdemîn-i mevcûdenin ta‘lîmâtnâme mûcebince îfâ-yı vazîfe etmelerine dikkat ve hastahânenin te’mîn-i intizâm ve terakkîsini ve merzânın terfîhini kâfil tedâbîrin teemmül ve tatbîkine ve sıhhî ve idârî mu‘âmelât-ı câriyeyi teftîş ederek dâimî bir idâre-i mükemmelenin te’sîs ve devâmına hasr-ı gayretle mükellefdir. Hastahânenin mu‘âmelât-ı câriyesi hâricinde hastahâne menâfi‘ine ‘âid husûsâtda riyâsetinde bulunduğu hey’et-i idâre ile bi’lmüşâvere ekseriyete tevâfuk iden mukarrarâtı icrâ ve muhâlifi bulunduğu husûsâtta dahî Evkâf-ı Hümâyun Nezâretinden ba‘de’l-istîzân alacağı emre göre mu‘âmele eyler. Nezâret-i Celîle ile devâir-i resmiye-i sâireye yazılacak muharrerâta yalnız sertabîb tarafından vaz‘-ı imzâ olunur hastahâneye ‘âid umûrun hâricde rü’yet ve temşiyeti îcâb eylediği günler ile eyyâm-ı

OPERATÖR MU‘ÂVİNİ VAZÎFESİ Beşinci Madde: Vakt-i mu‘ayyeninde gelüb emrâz-ı hâriciyye taksîminin vizitesini îfâ ve derece-i ehemmiyelerine göre ya yalnızca veyahud mubassır ve tımarcılar ile beraber tımarları icrâ ider ve lüzûmu tahakkuk iden ‘ameliyât-ı sagîreyi bizzat icrâ ider. Operatörün bulunamadığı ve kendisinin nöbetçi bulunduğu bir zamanda ‘ameliyâta mu‘âvenet etmek üzere münâvebe ile etıbbâdan birinin refâkatini taleb der.

272


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

EMRÂZ-I ‘AYNİYYE TABÎBİ VAZÎFESİ

ECZÂCÎ-İ SÂNÎ VAZÎFESİ

Altıncı Madde:

On İkinci Madde:

Haftada dört gün etıbbâ-yı sâire gibi vakt-i mu‘ayyeninde hastahâneye gelerek emrâz-ı ‘ayniyyeye dûçâr olanların tedâvî-i lâzimesini ve sertabîbe ba‘de’l-ihbâr ‘ameliyyât-ı mukteziyyelerini icrâ ve gelmediği günler îcâb iden tedâbîr-i tıbbiyyeyi tabîb-i müdâvîye havâle ider ve hîn-i lüzûmunda ‘ameliyyât-ı ‘ayniyyeye ‘âid âlât ve edevât-ı tıbbiyenin mübâye‘a ve tebdîli içün sertabîbe mürâca‘at ider ve her üç ayda ve sene gâyesinde ‘ameliyyât-ı ‘ayniyyeye ‘âid istatistîki bi’t-tanzîm sertabâbete i‘tâ ider. Haftada bir gün hâricden mürâca‘at idenleri mütehassıs olduğu şu‘be-i fenniyyesi dâiresinde tedâvî eyler. Ahvâl-i müst‘acelede vukû bulan davete icâbet ider.

Her sabah vakt-i mu‘ayyeninde hastahânede bulunub tabîb ile berâber viziteye çıkar tertîb olunan edviyenin reçeteleriyle hastegânın ta‘yînâtını zabt-ı defter ider ve ilaclarını i‘mâl ider ve yevmî sarfiyâtını mübeyyin nöbetçi eczâcısı tarafından hulâsa edilen pusulaya yevmî defterine günü gününe kayd eder. Eczâhanede hulâsa ve tentürler gibi müstahzarât-ı ‘umûmeyi i‘mâl ve yirmi dört saat nöbet bekler eczâcı başının bulunmadığı zaman ana ‘âid olan vezâifin cümlesini vekâleten îfâ ider.

EMRÂZ VE ‘AMELİYYÂT-I ÜZNİYYE VE HANÇEREVİYYE TABÎBİ

On Üçüncü Madde:

ECZÂCILAR VAZÎFESİ

KİMYA VE BAKTERİYOLOJİ ŞEF VE LABORATUVARI VAZÎFESİ

Eczâcılar etıbbâdan evvel vizitede hâzır bulunan etıbbâ ile berâber vizitelere çıkarlar etıbbâ tarafından tertîb ve i‘tâ olunan mu‘ayyenâtı okunaklı bir sûrette zabt-ı defter ettikten sonra zîrini imzâ ittirir defter-i mezkûrda münderic mu‘ayyenât ile müteferrika sûretiyle i‘tâ olunan mat‘ûmâtın bir pusulasını viziteden çıkar çıkmaz eczâcî-i sânîye i‘tâ ider. Defter mûcebince mu‘âlecâtı ihzâr idüb müvezzi‘ ile birlikte hastegâna tevzî‘ ve tabîbin emri üzere suver-i isti‘mâliyyesini de hastalara ta‘rîf ve ‘inde’l-i‘câb ba‘zı mühim edviyeyi bi’z-zât hastalara içirmeğe nezaret ider. Eczâhânede mevcûd olan eczâ ve edevât-ı sâire-i ispençiyâriyeye bi’l-cümle eczâcılar ‘ale’d-derecât vâzı‘u’l-yed olduklarından bunlar dahî seref ve telefden mes’uldürler.

Sekizinci Madde:

NÖBETÇİ ECZÂCISI VAZÎFESİ

Kezâlik her gün vakt-i mu‘ayyeninde hastahânede isbât-ı vücud ile etıbbâ tarafından gönderilen kıta‘ât-ı maraziyye ile kan ve kaşa‘ât ve bevl misüllü mevâddı teşrîh-i marazî ve hurdebîni nokta-i nazarından mu‘âyene ve tahlîlât icrâ iderek îcâb iden raporlarını i‘tâ ve mu‘âmelât-ı fenniyyeyi defter-i mahsûsuna kayd ve imlâ ider kimyâ ve bakteriyolojihânenin tekemmülâtını te’mîn idecek edevât-ı fenniyyenin mübâye‘ası içün sertabîbe mürâca‘at ider. Ve vakfa ‘âid süd, dakîk, tereyağı, zeytinyağı misillü mevâddı tahlîl ile raporunu i‘tâ ider.

On Dördüncü Madde:

Yedinci Madde: Haftada dört gün etıbbâ-yi sâire misillü vakt-i mu‘ayyeninde gelir mu‘âyene ve müdâvât-ı lâzıme icrâsıyla iktizâ iden ‘amelliyyâtı sertabîbin ma‘lûmâtıyla icrâ ve gelmediği günler müdâvâtı tabîb-i müdâvîye ihâle ider. Mütehassısîn-i sâire gibi ahvâl-i müsta‘cele vukû‘unda da‘vete derhâl icâbet ve üç ay ve senelik istatistîki tanzîm ve sertabîbe i‘tâ ve eyyâm-ı mahsûsada şu‘besi dâhilinde hâricten mürâca‘at idenleri müdâvât eyler.

Nöbetçi etıbbâsı misillü yirmi dört sâ‘at hastahâneden çıkmayub erzâk ve lühûmun vezn ve i‘tâsında ve erzâk vürûdunda hâzır bulunur hâsılı nöbetçiliğe âid kâffe-i vezâifin îfâsıyla mükellefdir. Bir günlük sarfiyâtı toplayarak eczâcî-i sânîye i‘tâ ider.

SER MÜVEZZİ‘ VE MÜVEZZİ‘LER VAZÎFESİ On Beşinci Madde:

MASAJ VE ELEKTRİK VE TEDÂVİ-İ Bİ’L-MÂ’ MÜTEHASSISI VAZÎFESİ

Nöbetçi eczâcısının taht-ı nezâretinde olarak ‘ale’s-seher menkû‘ât ve matbûhâtı ihzâr ve toz hâline ifrâğ olunacak mevâdd-ı ‘uzviyye ve kimyeviyyeyi sahk etmek ve terâzû ile dirhemler ve kabları ve havanları temiz tutmak ve’l-hâsıl eczâhâne derûnunda bulunan bi’l-cümle âlât ve edevât-ı ispençiyâriyyeyi tahâret-i kâmilede bulundurmak vazîfeleridir müvezzi‘ler eczâcı efendiler tarafından ihzâr olunan edviyeyi hastaların nezdlerine götürerek yekân yekân tevzî‘ ve ertesi günü şişeleri toplayup nöbetçi eczâcısının nezâreti altında usûl-i fenniyyesine tevfîkan ta‘kîm [dezenfekte] etmeğe mecburdurlar.

Dokuzuncu Madde: Haftada dört gün ve îcâbında her gün vakt-i mu‘ayyeninde gelerek îcâb idenlere mesh-i fennî icrâ ve tedâvî-i bi’l-mâ’ ve elektrîki tatbîk eyler.

EMRÂZ-I CİLDİYYE VE EFRENCİYE MÜTEHASSISI VAZÎFESİ Onuncu Madde:

MUBASSIRLAR VAZÎFESİ

Hergün hastahâneye vakt-i mu‘ayyeninde gelüb şu‘be-i fenniyyesine ‘âid emrâzı teşhîs ve icrâ-yı müdâvât eyler ve diğer etıbbâ misüllü gece nöbetiyle mükelleftir.

On Altıncı Madde: Operatör ve muavini maiyyetinde olub bunların emir ve işaret ettikleri üzere usûl ve kavâid-i fenniyyeye tevfîkan ‘âmeliyyât edilmiş hastaların tımarlarını icrâ etmeğe ve esnâ-yı ‘ameliyyâtda hazır bulunarak mu‘âvenetde bulunmağa mecburdurlar operatör mu‘âvininin nezâreti altında olarak edevât ve âlât-ı cerrâhiyyeyi tathîr ve ‘ameliyathânenin nezâfet-i fenniyye dâiresinde bulunmasını te’mîn idecek vesâite tevessül etmeleri cümle-i vezâifindendir. Nöbet beklerler.

SER ECZÂCI VAZÎFESİ On Birinci Madde: Diğer eczâcılardan evvel hastahâneye gelüb istihzârât ispencyâriyye-i yevmiyyeye ve eczâcıların vakt-i mu‘ayyeninde etıbbâ ile berâber vizitede bulunmalarına ve eczâ defterlerine kayd eylediği reçetelerin suver-i tahrîriyye ve tertîbiyyesine dikkat ile berâber vakt-i zamânıyla ‘ilacların tevzî‘ine nezâret ider ay nihâyetinde sarfiyât icmâlini mübeyyin bir defter tanzîm ile sertabîbe i‘tâ ider ve sene gâyesinde bir senelik makbûzât ve medfû‘âtı mübeyyin tanzîm ettiği defteri sertabâbet vâsıtasıyla Evkâf-ı Hümâyun Nezâretine i‘tâ eyler. Ser eczâcı eczahânesinin kâffe-i umûr ve husûsâtından mes’ûl bulunduğu cihetle edviyenin hüsn-i muhâfazasına ve seref ve teleften vikâyesine hasr-ı dikkat ve eczahânenin tahâret-i dâimede bulunmasına i‘tinâ ve gayret edecektir. Ve her sene Nezâretten gelecek me’mûrîn muvâcehesinde anbâr mevcûdunu devrederek muhâsebesi rü’yet olunur. Hitâm bulmak üzere olan veyâ etıbbâ tarafından taleb edilen edviyenin vakt-i mu‘ayyeninde bir defterini tanzîm ile sertabâbete i‘tâ eyler. Nezâret-i Celîleden mübâye‘a olunub hastahâneye gönderilen eczâyı nöbetci me’murları huzurunda vaz‘-ı anbar eyler.

TIMARCILAR VAZÎFESİ: On Yedinci Madde: Her taksîmin bir tımarcısı olub bunların okur yazar ve işe eli yaraşır takımından olması meşruttur. Tabîb ve eczâcılardan evvel gelerek me’mûr olduğu taksîmde bulunan hastalara mıkyâs-ı harâret tatbîk ile cedvel-i mahsûsuna kayd etmek ve koğuş onbaşıları ile birlikde hastaların yirmi dört saatlik ahvâl-i maraziyyesini sebt ve işâretle tatbîk-i vürûdunda ma‘lûmât virmek ve vizite esnâsında etıbbânın emr ü işâret eyledikleri mu‘âlecât ve tedâbîr-i tıbbiyye-i hâriciyyeyi hemen tatbîk etmek ve vazîfe-i asliyyesini îfâ eyledikden sonra esnâ-yı ‘ameliyyâtda isbât-ı vücûd ile mu‘âvenetde bulunmak vazîfeleridir. Tımarcıların ‘ameliyyât-ı sağîre

273


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

icrâsına salâhiyetleri olmayub ‘ınde’l-îcâb tabîb lüzum gösterir ise operatör ve muâvini bu vazîfeyi îfâ iderler ve yirmi dört saat münâvebeten hastahânede hidmete âmâde bulunurlar.

refîkıyla berâber tefrîk iderek tahtîm ve beytü’l-mâl me’mûriyetine teslîm ider. Vekîl-i harc anbar sarfiyâtını hâvî ayruca muntazam bir defter tutacağı gibi çamaşırhâne ve çamaşırların nezâfetine dikkat idecektir.

FASL-I SÂNÎ ME’MÛRÎN-İ İDÂRİYYE

VEKİL-İ HARC MUÂVİNİ VAZÎFESİ

On sekizinci madde:

Yirmi üçüncü madde:

İdâre me’mûru umûr-ı idârede sertabâbete mu‘âvenetle mükellefdir. Mu‘âmelât-ı hesâbiyye ve kuyûdiyyenin hüsn-i cereyânından hastahânenin nezâfet-i dâimede bulunmasını te’mîn idecek husûsâtdan ve muhallefât umûrundan başluca mesûl olub kâffe-i husûsâtı sertabîbin emriyle icrâ ider ve mübâye‘âta nezâret ve mu‘âmelât-ı resmiyyeyi ta‘kîb ile muvazzafdır her altı ayda bir husûsî ve her sene nihâyetinde nezâret-i celîle ve hastahâne hey’eti huzûruyla erzak ve melbûsât anbarı derûnunda bulunarak hey’et-i idâre ile birlikde mazbatayı tahtîm ider esnâ-yı devirde ziyâ‘ ve noksan vukû‘a gelmiş ise işbu yolsuzluk mükellef bulunduğu vazîfe-i teftîşi hüsn-i îfâ itmemiş bulunmasından ilerü geleceğinden me’mûr-i mesûlünden başkaca kendi de mesûl olur.

Vekîl-i harc ve elbise emîninin vezâifine mu‘âvenetle berâber gaybûbetinde vekâlet ider. Hastahâneye külliyevm vürûd iden ekmek, süt, yoğurt, lahm ve sâireyi nöbetçi tabîbine bi’l-irâe sâfiyet ve nefâsetini tasdîk itdirecek ba‘dehû defter-i mahsûsuna kayd ile tabela mûcebince onbaşılar vâsıtasıyla tevzî‘ idecektir. Hastegânın üzerinde zuhûr idecek nükûd ve zî kıymet eşyâyı günü gününe karantina kâtiblerinden ahz idecek ve marzânın hurûcunda yeden bi-yedin i‘tâ ve muhallefâta ‘âid olanlarını her ay nihâyetinde vekîl-i harca teslîm idecekdir. Vekî-i harc ve mu‘âvini mükeffel bulunacaklardır.

KARANTİNA KÂTİBİ VAZÎFESİ Yirmi dördüncü madde:

KÂTİB VE MUHÂSEBE ME’MÛRU VAZÎFESİ

Vürûd iden hastegânın tabelasındeki ismini elbise ve protokol numerosunu ve eşyânın müfredâtını yedinde bulunan defterin hâne-i mahsûsuna kayd ile torbalara vaz‘ iderek anbarda aynı numeroda bulunan gözde muhâfaza idecek ve hastanın nezdinde parası veyâ zî kıymet eşyâsı var ise nöbetçi onbaşısı ve nöbetçi hademesi ve hastanın yanında refîkı veya akrabâsından biri var ise bunların muvâcehesinde bi’t-ta‘dâd mikdar ve cinsini kayd iderek mevcûd olanlarla birlikte tahtîm eyler ve aynı numarada bulunan kîse derûnuna koyarak mikdar ve târihi ile cins ve numarasını ve ismini kîseye merbut levhaya ve hasta tabelasına kayd iderek kasada hıfz olunmak üzere nihâyet on iki sâ‘at zarfında vekîl-i harca teslîm ider. Vekîl-i harc mu‘âvinine yedinde bulundurduğu defterin hâne-i mahsûsunu imzâlatır. Duhûl iden hastegânın elbisesini etüv ve de ta‘kîm itdirerek ve marîzin üzerindeki elbise mülevves bir halde ise tathîr ittirmek ve mukayyed numerosunu anbardaki mahall-i mahsûsuna muhâfaza itmek cümle-i vazâifindendir. Karantina kâtibi vefât vukû‘unda eşyâyı muhallefât anbarına hâliyle nakl ve defterine işâret idecektir hey’et-i idâreye karşu mükeffel bulunacaktır.

On dokuzuncu madde: Yevmiye ta‘yînât sarfiyyâtını defter-i mahsûsuna günü gününe geçirerek her ay nihâyetinde icmâlini tanzîm ve sene nihâyetinde hesâb i‘tâ itmek bordronun tanzîmiyle hey’et muvâcehesinde ma‘âşâtı tevzî‘ ve bi’l-cümle vukû‘ât ve husûsât içün ayru ayru muntazam defterler tutarak bunlarda bir gûnâ hakk ve silinti olmamak ve müsveddât-ı mühimmeyi bi’z-zat kaleme almak ve hâsılı kalem odası mu‘âmelât-ı hesâbiyye ve tahrîriyyesinin sûret-i muntazamada cereyânı içün ketebenin hakkıyla îfâyı hüsn-i vezâif itmelerine nezâret itmek vezâif-i asliyyesindendir. İdâre me’mûrunun gaybûbetinde vekâlet ider.

KÂTİB VE MUHÂSEBE REFÎKİ VAZÎFESİ Yirminci madde: Eczâhânede hesâb idilen yevmiyye tabelasını tedkîk ider ve hademe ta‘yînât icmâlini tanzîm ider ve rüfekâ-yı sâiresiyle münâvebeten erzak i‘tâsında hazır bulunur ve ay nihâyetinde muhallefâta ‘âid bir defter tanzîm ve vekîl-i harc ile berâber tahtîm ve bir makbuz mukâbilinde nukûd ve eşyâyı beytü’l-mâl me’mûrlarına ‘aynen teslîm ider husûsât-ı tahrîriyyede âmiri bulunan muhâsebe me’mûruna mu‘âvenet ider.

TEBHÎR ME’MÛRU VAZÎFESİ Yirmi beşinci madde: Tebhîr makinasını ve tebhîrhâne binasının dâhil ve hâricini gâyet temiz bir halde bulundurarak duhûl iden hastegânın muhtâc-ı tebhîr elbisesiyle hastalara iksâ’ idilen elbise ve yatak takımlarını haftada lâ-ekall üç gün ve ‘inde’l-îcâb her gün usûl-i fenniyesi dâiresinde tebhîr ider ve makinenin ‘inde’l-lüzûm ta‘mîrâtını icrâ ider ve hastahânede her gün ‘ale’sseher isbât-ı vücûd ider.

KÂTİB-İ REFÎK SÂNÎSİ VAZÎFESİ Yirmi birinci madde: Hergün duhûl iden hastegânın mu‘âmelât-ı kaydiyyesini îfâ ve her ay nihâyetinde sicill-i nüfûs idâresine i‘tâ olunacak defteri tanzîm ve tabelaları kayd ile günü gününe tabîb-i sânîye teslîm ve züvvârın eyyâm-ı kabûlünde ashâb-ı mürâca‘ata deftere mürâca‘atla i‘tâyı cevâb ve nöbeti günü tevzî‘-i erzakda isbât-ı vücûd ve husûsât-ı tahrîriyyede refîkine ibrâz-i mu‘âvenet ve refîkinin gaybûbetinde icrâ-yı vekâlet vezâif-i asliyyesindendir.

GASSÂLLER VAZÎFESİ Yirmi altıncı madde: Gassâller her gün hastahanede ale’s-seher isbât-ı vücûd idecekler ve hastahânede cenâze zuhûr itmiş ise cümlesi hâzır oldukları halde cenâzeleri usûl-i şer‘iyyesi dâiresinde gasl ve tekfîn idüb ba‘de’t-tezkiye ve’s-salât-ı cenâze ile giden hademe ile berâber kabristana kadar refâketle defnine nezâret ve icrâ-yı telkîn ideceklerdir. Cenâzenin gasilhâne kapusundan kabristanda defnine değin her bir husûsâtından imamı mesuldür. Gassâller îfâ-yı vazîfe ittikden sonra nöbetçi olandan gayrısı hastahâneyi terk idebilürler. Nöbetçi gassâl hastahânede bulunacağı yirmi dört saat zarfında hâlet-i ihtizârda bulunan hasta nezdinde tilâvet-i Kur’an’da bulunur ve hastahâne dâhilinde ezan okuyub mescidde salât-ı hamsi edâ içün gelen cemâate imâmet ider ve hastegânın hîn-i hurûcunda duâ ve fâtiha-i şerîfe tilâvet ider.

ELBİSE EMÎNİ VE VEKÎL-İ HARC VAZÎFESİ Yirmi ikinci madde: Âlât-ı cerrâhiyye ve edevât-ı ispençiyâriyyenin gayrı bi’l-cümle eşyâ ve edevâtın hâfızı ve telef ve ziyâ‘ı hâlinde mesûlüdür. Binâen‘aleyh mî‘âdı hulûlünde tecdîd edilmek üzere köhneleşmiş ve isti‘mâlinden sâkıt bir hâle gelmiş olan eşyânın aynını veya parçalarını irâeye ve her sene nihâyetinde nezâret-i celîleden gelecek hey’et ve hastahâne me’muriyeti muvâcehesinde devr ve ta‘dât eylemeğe mecburdur hazîne-i evkâf-ı hümâyundan i‘tâ kılınacak erzâk ve levâzım-ı sâireyi hastahâne nöbetci hey’eti muvâcehesinde der-i anbâr ile hüsn-i sûretle muhâfaza ve yevmiye tabelaları mûcebince nöbetçi me’mûrîni muvâcehesinde ve i‘tâ ve dâhil-i tabela bulunan müteferrikanın nefâsetine ve i‘tidâl fiyatına sarf-ı dikkatle bilâ imhâl mübâye‘a ider. Ve tabela hâricinde olarak husûsât-ı mübreme ve müst‘acele içün sertabîbin bulunamadığı halde tabîb-i sânînin ve anın dahî gaybûbeti hâlinde nöbetçi tabîbinin mübâya‘a ve sarfına lüzûm gördüğü mevâddı derhâl ihzâr ider. Muhallefâtı her ay nihâyetinde kâtip ve muhâsebe

SERHADEME VE MUÂVİNİ VAZÎFESİ Yirmi yedinci madde: Her taksîme mahsûs hademe ile diğer müteferrik hidemâtda bulunan hidmetcilerin işlerine nezâret ile hüsn-i îfâ-yı vazîfe itmelerine

274


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

mütemâdiyen dikkat itmeye ve hademeden vazîfelerinde ihmâl ve tekâmül veya sû-i ahlâkı müşâhade olanları derhâl idâre me’mûruna ihbâr itmeğe ve hastahânenin zîr ve bâlâ her cihetini pek nazîf ve tâhir bir halde bulundurmağa gayret ideceklerdir ve vazîfe-şinâslık ve ahlak ve terbiye husûsunda diğer hidmetçilere numûne-i imtisâl olacak evsâfı câmi‘ olarak hademeye âid kâffe-i husûsâtdan mesuldürler münâvebe ile her gice birisi hastahânede kalur.

idâriyyeden hiç bir kimesne hademeyi hidmet-i husûsiyyesinde istihdâm edemez.

HADEME AHZ VE KABÛLÜ Otuz ikinci madde: Hademe büdcesinde muharrer nisbeti tecâvüz itmemek üzere hey’et-i idâre ma‘rifetiyle ahz olunur ve kadro dâhili bulunan kâffe-i müstahdemîn kezâlik ‘inde’l-îcâb hey’et-i mezkûre karârıyla ihrâc olunur evvelce hastahânede bulunub bilâ vukû‘ât terk-i hidmet itmiş kesân ile jandarma silkinde veyâ hademât-ı sıhhiyye ve askeriyyede müstahdem bulunmuş olan eşhâs tercîhan kabûl olunurlar. Hidmetciliğe kabûle şâyeste olmak içün hüsn-i hâline dâir bir şehâdetnâme ile tezkere-i Ismâniyyeyi hâmil bulunmuş ve yaşının yirmiden dûn ve kırkdan ziyâde bulunmaması îcâb ider şerâit-i mezkûreyi hâiz olanlar hey’et-i idârenin karârı ve ser tabîbin emriyle ahz ve kabûl olunur.

KAPUCULARIN VAZÎFESİ Yirmi sekizinci madde: Kapucular züvvârı hüsn-i kabûl ile herkes hakkında dâimâ ibrâz-ı nezâket idecekler ve me’kûlât ve meşrûbat ve keyfiyyâtdan bir şeyin hastahâneye duhûl itmemesine son derece i‘tinâ ideceklerdir. Binâen‘aleyh hastaları ziyârete gelenleri dâimâ nazar-ı teftîşte bulundurmağa ve müstahdemînin beraber çıkaracakları eşyânın neden ibâret olduğunu görmeğe ve suâl etmeğe ve ‘inde’l-îcâb me’mûr-i mahsûsu tarafından çıkarılması mücâz olduğuna dâir verilmiş bir pusula talebine mecburdurlar. Karantina kapucusu dahî mürâca‘at iden hastegânı hüsn-i kabûl ile kapu nöbetçisi onbaşısı vâsıtasıyla koğuşa îsâl idecekdir. Hastalığı ağır merzâ vizite zamânına kadar beklememek üzere derhâl telefon ile nöbetci tabibine ihbâr-ı keyfiyet eyleyecek ve karantina kapusu yalnız duhûl-i hastegâna ve cenâze hurûcuna mahsûs olduğundan kimsenin bu kapudan çıkmasına muvâfakat itmeyecekdir. Hastahânenin odunluk cihetindeki kapusu ise dâimâ kapalu bulunub yalnız erzâk ve eşyâ-yı sâire ile lahm ve ekmek bârgîrlerinin ve su urbasının vürûdunda nöbetci onbaşısı zarfından büyük kapudaki kapuculardan anahtarı ahz ile açılacak ve ba‘dehû tekrâr kapucuya anahtarı teslîm idilecekdir.

ÇAMAŞIRCI VE TERZİ VEZÂİFİ Otuz üçüncü madde: Çamaşırcılar taksîm onbaşılarının pârça hesâbıyla teslîm eyledikleri kirli elbise ve yatak takımlarını haftada dört gün gâyet temiz yıkayacaklar ve üç gün zarfında kurudub ütüledikden sonra devşirüb aldıkları parçaları adedince i‘âde ideceklerdir çamaşırlarda sökük ve yırtık bulundurmayacaklar ve çamaşırların ziyâ‘ı hâlinde müştereken bedelâtını tazmîn ideceklerdir.

BERBER VAZÎFESİ Otuz dördüncü madde:

AŞCILAR VAZÎFESİ

Tıraş olması lâzım gelen hastalar içün külle yevm koğuşları dolaşacak ve îcâbını icrâ idecekdir. Berber, hademe ve hastaya kahve ve çay viremez.

Yirmi dokuzuncu madde: Aşcılar nöbetci me’murları muvâhacesinde bi’l-mu‘âyene teslîm olunan lahm ve sebze ile kilerden alacağı erzâk-ı mütenevvi‘ayı sûret-i matlûbede tabh ve tevzî‘a me’murdurlar. Matbah’ın fevkelâde nezâfetine ve matbûhâtın nefâsetine i‘tinâya ve ahşâm ve sabâh ta‘âmının esnâ-yı tabh ve tevzî’inde bulunmağa ve kable’t-tevzî‘ et‘imeyi nöbetci tabîbine irâeye aşcıbaşı mecburdur.

HASTEGÂNIN SÛRET-İ KABÛLÜ Otuz beşinci medde: Kabûle şâyân olan hastalar bi’t-tedâvî veyahud bi’l-ameliyât giriftâr oldukları emrâzdan tahlîs-i girîbân idebilecek olanlar ile ahvâl-i maraziyyesinde hiffet ve i‘tidâl istihsâl olunabilecek gurebâ ve fukarâ-i müslimîndir. Binâenaleyh karasu denilen ebedî körlük, dâimî sağırlık, kötürüm yatalak, bunak, abdâl, mecnûn, miskîn misillü dâ-i ‘udâle [çaresiz hastalıklara] mübtelâ olan ma‘lûlînin hastahâneye kabulleri mücâz değildir.

(Ta‘âm zamanı) Sabah ta‘âmı zevâlî saat3 ile yedibuçukda ve akşam ta‘âmı gurûbdan bir saat mukaddemdir.

BAĞÇIVANLAR VAZÎFESİ

KABÛL EDİLECEK HASTEGÂN İÇÜN İCRÂSI LÂZIM GELEN MU‘ÂMELÂT

Otuzuncu madde: Bağçe yollarının temiz bulundurulması, çiçeklerin vakt-i zamânıyla yetişdirilmesi, mevsim-i şitâda îcâb iden mahallerin tebdîli ile tarlaların tanzîmi ve’l-hâsıl bağçede muhâfaza ve kemâl-i intizâm içün yapılacak işlerin vakt ü zemâniyle îfâsını ve kışın terâküm iden karların ref‘i cümle-i vezâifindendir.

Otuz altıncı madde:

HADEME VEZÂİFİ

Taşra vilâyât, elviye ve kazâlardan ve İstanbul’da şehr-emânetiyle polis merkezlerinden ve yedine verilmiş ilm ü haberler ile eimme-i mahallât ve müderrisînden, esnâf kethudâlarından ve hân odabaşılarından mühr-i resmî ile mahtûm evrâkı hâiz olanlar ve zevât-ı ma‘rûfe tarafından gönderilenler hastahâneye kabûl olunurlar.

Otuz birinci madde:

Otuz yedinci madde:

İlerüde hademenin adedi tezâyüd itdiğinde vakt-i nöbet taksîr idilmek ve her altı hastaya bir hidmetci bakmak üzre şimdilik on sekiz yataklık bir koğuşda iki kişi edâ-yı hidmet ider bunlar münâsafatan nöbet beklerler. Hidmetciler hastegân hakkında mu‘âmele-i müşfikâne ibrâzına ve mâfevklerine itâata ve hastegânın yemeklerini matbahdan götürüb taksîm onbaşısının nezâreti tahtında yegân yegân tevzî‘ine kendi kendine yemek yiyemeyen ve ilaclarını içmeğe muktedir olamayanlara mu‘âvenete ve tabîbin müsâ‘adesiyle koğuşda bulunan hastaları hamama götürmeğe ve koğuşların nezâfetine yatakları temiz ve muntazam bulundurmağa ve buna müteferri‘ husûsâtın icrâsına ve münâvebeten cenâze nakline ve ellerini dâimâ temiz bulundurmasına tırnaklarını sıkca sıkca kesmeğe ve lâekall haftada bir def‘a istihmâm etmeğe ve tıraş olmağa mecburdurlar. Her on beş günde bir hâricde kalmağa me’zundurlar. Me’mûrîn-i sıhhiyye ve

Taşradan bir ay tedâvi veyâhud li-ecli’l-ameliyât hastahâneye gönderilen merzâ i‘âde-i ‘âfiyet eyledikleri gibi memleketlerine sevk idilmek üzere en yakın bulunan belediye mevki‘ine teslîm idilir ve binecekleri vapurun hareketi gününe ta‘lîkan müsâfireten alıkonulmak gibi meşrûhât ile tekrar hastahâneye gönderilmesi mücâz değildir: Tezkere-i Osmâniyye ve ilm ü habersiz gelen merzânın ahvâl-i sıhhiyyelerinde vehâmet görülmezse ta‘yîn-i hüviyetine değin kabülleri te’hîr olunur. Mevcud yataklardan ziyade hasta gelürse kabulünde hastahâne müte‘azzir olduğundan bu bâbda bir gûnâ mesûliyet kabul itmez. Hastalığı vahîm olanlar bi’l-kabûl palis merkezine ihbâr idilür.

3

HASTAHÂNEYE DUHÛL İDEN HASTEGÂN HAKKINDA Otuz sekizinci madde: Hastalar kendi elbise ve eşyâsını me’murlarına teslîm iderek i‘tâ idilen elbiseyi giymeye ve gösterilen yatakda yatmaya ve i‘tâ olunan kablardaki

Zevâlî saat: Alafranga saat, öğle vaktini esas alan saat.

275


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

ME’ZÛNİYET

yemeği nihayet bir saat zarfında yiyüb kabları i‘âde itmeğe ve kendilerine mahsus dolablarında kaşık mendil havlu gibi bulunması lâzım gelen eşyâdan başka hiç bir nesne saklamamağa mecburdur.

Kırk üçüncü madde: Me’mûrîn-i sıhhiye ve idâriyeden her biri bi’l-münâvebe haftada bir gün vazîfesine iştirâk iden diğer bir refîkine setabîbin ma‘lûmâtı tahtında tevdî‘-i vazîfe itmek şartıyla me’zûndurlar. Me’mûrîn-i sıhhiye ve idâriyeden birinin vehleten bir ma‘zeret-i şer‘iyyesi zuhûrunda sür‘at-i mümküne ile sertabîbe ihbâr-ı keyfiyet eder. Her kangı bir me’mûr ahvâl-i istisnâiyyede sertabîbin müs‘âdesiyle vazîfesine halel gelmemek şartıyla bir müddet-i kalîle içün me’zûn olabilür. Me’zûniyet-i seneviyye içün kânûnun bahş eylediği salâhiyetden her me’mûr istifâde idebilür.

Otuz dokuzuncu madde: Vizite tabiplerinden taleb idilen müteferrik et‘ime hastahâne ta‘lîmâtnâme-i dâhiliyyesine muvâfık olmadığı halde tabîp müsâ‘ade etmediğinden dolayı hastegânın şikâyete hakları olamayacakdır. Hastegân miyânında ahvâl-i mezmûmesi hasebiyle diğer merzânın ahlâkını ifsâde sa‘y bulunanlara icrâ idilen nasâyih kârgir olmadığı veyâhud ahvâl-i maraziyyesinin îcâb eylediği enîn-i ıztırâb hâricinde olarak diğerlerinin şikâyetini mûcib olacak ahvâl-i gayr-i lâyıka ve tasdî‘âtı görülenler olduğu halde hastahâneden ihrâc edilürler.

HÛSÛSÂT-I TERHÎBİYYE (CAYDIRICI HUSUSLAR) Kırk dördüncü madde:

HASTALARI GÖRMEĞE GELENLERE MAHSÛS

Bilâ ma‘zeret-i meşrû‘a kırk ikinci maddede muharrer vakt-i mu‘ayyeninde gelmemesi tekerrür idenlerden kıste’l-yevm icrâ idilür. İşbu ta‘lîmâtnâme ahkâmına ri‘âyet itmeyerek hüsn-i îfâ-yı vezâifde mübâlâtsızlık gösteren ve hastegâna mu‘âmelât-ı nârevâ ibrâz idenler ile sû-i hâli meşhûd olanlara def‘a-i evveliyesinde sertabîb tarafından hastahâne siciline kayd idilmek üzre bir ihtarnâme-i resmî ve def‘a-i sâniyesinde bir tevbîhnâme irsâl olunur def‘a-i sâlisede hakkında mu‘âmele-i kânûniyye icrâsiçün makâm-ı nezârete arz-ı keyfiyet olunur.

Kırkıncı madde: Erkek ziyâretçiler salı ve cuma günleri ve muhadderât yalnız pazar günleri öğleden ikindi zamanına kadar hastahâneye girebilürler. Binâenaleyh evkât-ı mezkûreden evvel veya sonra hastahâneye ziyâretci kabûlü memnû‘dur. Ziyâretcilerin eyyâm ve evkât-ı mezkûre hâricinde ahvâl-i istisnâiyye-i fevkaladede hastalarını görebilmeleri içün kapucu vâsıtasıyla idâre me’mûruna veya nöbetci tabîbine mürâca‘atla suvar-i ma‘zeretlerini isbât etmeleri îcâb ider. Ziyâretcilerin hastalara hâricten me’kûlat ve meşrûbât ve mükeyyifât ve mu‘âlecâtdan bir şey getirmeleri kat‘iyyen memnû‘dur tütün (müstesnâ). Züvvâre bir çâryekden nihâyet yarım sa‘ate kadar müsâ‘âde olunur.

Kırk beşinci madde: Hastegân ve hademeye âid olan ta‘lîmâtnâme hastahânenin nikât-ı münâsebe-i muhtelifesine [çeşitli uygun noktalarına] ta‘lîk olunacağı gibi ta‘lîmâtnâme mevâddının cümlesi çârçûbe [çerçeve] dâhilinde me’mûrîn dâiresinin bir mahall-i münâsibine asılacakdır.

Bu müddetden ziyâde oturmak isteyenlere ta‘lîmâtnâme ahkâmı me’mûru mahsûsu ma‘rifetiyle sûret-i nâzikânede ihtâr ve isgâ’ itmeyenler icbâr idülür bu müddet emrâz-ı gayr-ı sâriye koğuşlarına mahsûs olub emrâz-ı sâriye koğuşlarında müddet-i mülâkât on dakîkayı tecâvüz itmez ve buraya dühûl idenler tathîrât-ı fenniye icrâ idilmeksizin hârice bırakılmazlar. Emrâz-ı sâriyeye musâb hastaların yanına kucakda çocuk ile etfâl-ı sagîrenin idhâli memnû‘dur. Ziyâretciler hastahâne kapusu önünde müzdahimen bulunmaları ve hastahâne koğuş ve dîvânhânelerine tükürmeleri ve koğuş dâhilinde sigara içmeleri ve bağçede çimenler üzerine oturmaları çiçek koparmaları dâhil-i hastahânede şamata ve gürültü etmeleri kat‘iyyen memnû‘dur. Züvvârın gerek kapuculara gerek hastabakıcılara bahşîş ve hediye ve sâire nâmlarıyla para virmeleri câiz değildir. Hastahâne kapucu ve hastabakıcılarından bir gûnâ şikâyeti olanlar idâre me’mûruna mürâca‘at ideceklerdir.

Kırk altıncı madde: İşbu ta‘lîmâtnâmenin târîh-i teblîğinden i‘tibâren temâmî-i tatbîkine ve ilerüde hey’et-i idâre ma‘rifetiyle îcâb iden ta‘dîlâtın icrâsına sertabîp me’mûrdur.

HEYET-İ İDÂRE Kırk yedinci madde: Heyet-i idâre sertabîbin me’zûn veya ma‘zûr olduğu vakit tabîb-i sânînin riyâseti altında ictimâ‘ ider. A‘zâsı tabîb-i sânî ile her üç ayda bir değişmek üzre etıbbâ-yı dâimeden biri ve eczâcıbaşı ile idâre ve muhâsebe me’mûrlarından mürekkebdir. Kırk sekizinci madde:

HASTEGÂN ÇAMAŞIRLARININ TEBDÎLİ VE HASTALARIN İSTİHMÂMI

Hey’et, idâre-i dâhiliyyeye müte‘allık kâffe-i husûsât ile iştigâl ider. Hastahânenin terakkiyâtına ‘âid mesâili müzâkere ile bunlardan muhtâc-ı istîzân gördüğü mevâdd-ı mühimmeyi sertabâbet vâsıtasıyla makâm-ı nezârete ‘arz ider ve sertabâbet alacağı emre göre hareket ider.

Kırk birinci madde: Hastegânın dâhilî çamaşurları haftada iki def‘a ve entârileri ve çorabları haftada bir def‘a değiştirilecek ise de îcâbında her gün veya günde iki def‘a tebdîl olunur.

Kırk dokuzuncu madde: Hey’et-i idâre hastahâneye müte‘allik bi’l-cümle makbûzât ve medfû‘âtı yekân yekân tahkîk ve hesâbâtını tedkîk ve evrâk-ı resmiyyesini bi’t-tahtîm makâm-ı nezârete arz ider.

FASL-I SÂNÎ [Basım hatası var, Fasl-ı Sâlis olacak) MEVÂDD-I ŞETTÂ [Çeşitli Maddeler] MÜDDET-İ VEZÂİF-İ YEVMİYE

HEY’ET-İ FENNİYYE

Kırk ikinci madde:

Ellinci madde:

Me’mûrîn-i sıhhiye ve idâriye her gün sa‘at dokuzda hastahânede bulunarak yarım sa‘at sonra vazîfelerine mübâşeret iderler heyet-i idâriye ve fenniyenin ictimâ‘ eylediği günler ile heyet-i umûmiyenin ictimâ‘ eylediği eyyâm-ı fevkel‘âde müstesnâ olmak üzere etıbbâ vakt-i zuhurda ve eczâcılar ikide ve me’mûrîn-i idariye sâ‘at dörtde hastahâneden çıkabilürler. Ketebeden biri münâvebeten sâ‘at beşde hastahâneyi terk idebilecekdir. Nöbetci etıbbâ ve eczâcı ve mubassır ile me’mûrîn-i idariye hastahâneden ikiyüz metro hârice (yigirmi dört sâ‘at zarfında) çıkamazlar ve her nöbete girecek zevâta tevdî‘-i nöbet itmedikce hastahâneden müfârakat idemezler. Tevdî‘-i nöbet zamânı sâ‘at-i vüstâ ile on ikidir.

Hey’et-i fenniyye kezâlik riyâsetinde sertabîb bulunmak üzre bütün etıbbâ ve mütahassisîn ile sereczâcıdan müteşekkildir. Elli birinci madde: Reîs şimdilik a‘zâ-yı mevcûdeyi her on beş günde bir ictimâ‘a da‘vetle hastahânede etıbbânın emrâz-ı nâdire ve sâireye dâir cem‘ ideceği müşâhedâtı tedkîk ve lüzûm görilenleri memleketimiz ve avrupa evrâk-ı matbû‘a-i tıbbiyyesiyle neşr eyler.

276


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

EK: IV BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN GUREBA-YI MÜSLİMÎN HASTANESİ DÂRÜL KÜTÜBÜ [KÜTÜPHANESİ] FİHRİST. 14 MART 1329 [27 MART 1913].

277


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

278


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

279


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

280


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

281


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

282


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

283


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

284


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

285


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

286


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

287


GUREBA HASTANESİ’NDEN BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ’NE

288




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.