1
G Ü N Ü N S ÖZ Ü Bir kimse Allahü teâlâya iman edip, namazını kılar, zekâtını verir, Ramazân orucunu tutarsa, Allahü teâlâ ona Cenneti ihsan eder.
RA M A Z Â N
1439
G
16 Mayıs 2018 Çarşamba
A
Z
E
T
E
S
Hadîs-i Şerîf
İ
RAMAZAN SEVINÇTI Osmanlılar zamanında, Ramazan’ın gelişi büyük bir sevinçle karşılanırdı, Ramazan’ı haber veren davullar çalmaya, kandiller yanmaya başlayınca herkes birbirini tebrik eder, iftar vermek için fakirler paylaşılamazdı.
Hırka-i Şerîf Ziyarete Açılıyor
P
PROF. DR. AHMET ŞİMŞİRGİL
O
smanlı ülkesinde, Ramazan ayı, hilâlin (yeni ayın) görülmesiyle başlardı. Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrar görünce orucu bırakınız (bayram yapınız!)” hadis-i şerifine mutlak surette uyardı. Şayet Ramazan hilali gökte görülemezse Şaban ayı otuza tamamlanır. Ertesi gün oruca niyetlenilirdi. Bu sebeple Şaban ayının 28’i geldiğinde halkı bir heyecan sarardı. İstanbul’da zahmetsizce ayı görebilmenin mümkün olduğu yerler yangın kulesi, Süleymaniye, Fatih, Sultan Selim ve Cerrah Paşa camilerinin minareleri olduğundan buralara özel seçilmiş doğru ve itimat edilir memurlar gönderilirdi. Bunların yanına cami hademeleri ile bazı meraklılar da katılırdı. Ra-
mazan hilalini görenler olursa süratle kadılığa gelip haber verirlerdi. Bulutlu havada hilali bir âdil Müslüman kadın veya erkeğin gördüm demesiyle, açık havada ise bir çok kimsenin söylemesiyle kadı Ramazan olduğunu ilan ederdi.
KANDİL VE DAVULLA İLAN EDİLİRDİ Süleymaniye Camii kandilcileri aldıkları işaret üzerine kandilleri yakarak ve bekçiler davullarını çalarak Ramazan’ın başladığını mahalle halkına duyurmaya başlarlardı. Şükür bu aya girdik Akşam hilali gördük Sevinçlere gark olduk Yüzü toprağa sürdük.
Aleme rahmet geldi Büyük bir nimet geldi Ramazanla birlikte Müjde-i Cennet geldi. Ramazanın ilanından dolayı bütün Müslümanların büyüklü küçüklü sevinç ile birbirlerini tebrik etmeleri adetti. FAKİRLER BAŞTACI EDİLİRDİ Yaşlılar, gençler, babalar ve çocuklar, fenerleri ellerinde olarak akın akın camilere koşarlar saf saf, hazin hazin Kur’ân-ı kerim okunmasını dinlerlerdi. Sonra yatsı namazı ile ilk teravihi kılıp dua eder ve sevinçle Ramazan tebriklerinde bulunurlardı. İki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: “Ramazan ayının gelmesine sevineni Allahü teâlâ kıyamet gününün korkusundan emin eyler.” > devamı 5. sayfada
eygamber efendimizin (aleyhisselâm), üzerinden çıkararak Veysel Karânî hazretlerine verilmesini vasiyet ettiği Hırka-i şerîf, her yıl Ramazan ayının ilk Cuma günü İstanbul Fatih’teki Hırka-i Şerîf Câmii’nde ziyarete açılıyor. Ramazanın son günü ikindi vaktine kadar, her gün 10.00-16.00 saatleri arasında ve Kadir Gecesi’nde ise, sabah saat 04.00’e kadar ziyaret ettirilmektedir. Yurdun her köşesinden gelen ziyaretçiler, son senelerde çok fazla artış göstermiştir.
Merhaba Ya Şehr-i Ramazan!
Ra ma za n a yı n a ma h su s g ü n lü k d i ji ta l ga zete ...
İstanbul namaz vakitleri İmsâk
03: 3 2
Sabah
0 3 :5 2
Güneş
0 5:38
Öğle
13 :12
İkindi
1 7: 08
Akşam
2 0: 2 4
Yatsı
22: 1 4
2
sağlık
Sağlıklı bir oruç için Sağlıklı beslenme gerekli!
Uzmanlar, uzun oruç süresi dikkate alındığında metabolizmanın yavaşlayacağı düşünülerek tüketilen gıdaların niteliğine dikkat çekti. İFTAR: İftarda başlangıç için, hurma yahut zeytin tercih etmeli, sonra; çorba, etli sebze veya zeytinyağlı sebze yemeği, ızgara et, yoğurt, ekmek, salata ile
birlikte tüketilerek iftar sonlandırılabilir. Armut, elma, şeftali gibi bir meyve de tüketilmelidir. İftarda en fazla yapılan hatalardan biri, asitli ve gazlı gıdalar tüketimidir.
Sahura kalkılınca, iftar sırasında ve sonrasında yatana kadar sıvı tüketimini ihmal etmemek gerekir. Günlük su ihtiyacı;12-14 bardağı su, geri kalan kısmı ise soda, ayran, çorba,
komposto gibi sıvı gıda ve içecekler ile sebze meyveden karşılanmalıdır. İftarda, pilav yahut makarna ile tek tip beslenip üstüne tatlı yiyen bir kişi, birkaç günün sonunda kendini yorgun ve isteksiz hissetmeye başlayabilir. SAHUR: Tokluğu sağlayan gıdalar; yumurta, peynir, süt, yoğurt, ekmek, yulaf ezmesi, zeytin, ceviz içi, çorba, ayran, komposto veya meyvedir. Tatlı olarak tahin pekmez alınabilir. Sahurda börek, poğaça, tost, sucuk, salam gibi, ağır gıdalardan uzak durulmalıdır. Ramazanda, pidenin tüketiminde aşırıya kaçmamalı, tatlı tüketimini sınırlandırmalı ve ağır tatlılar yerine güllâç, kazandibi, sütlâç.. tercih edilmelidir.
Çorba Sonrası 5 Dakika Mola Fazla Kalori Almanızı Engeller Su veya hurmayla oruç açıldıktan sonra peynir çeşitleri, domates, salatalık gibi tuzlu ve aşırı yağlı olmayan kahvaltılıklar, çorba ve salata gibi hafif besinlerle iftara devam edilmelidir. Ana yemeğe geçmeden önce 5-10 dakika kadar bir mola vermek hem mideyi rahatlatacak hem de daha az yemeği sağlayacaktır. Verilen aradan sonra ana
BATI KARADENİZ - MARMARA - TRAKYA BÖLGE dİstrİbütörÜ HASİP HÜSEYİN TIBIKOĞLU TEL: 0532 131 76 08
yemekte etli-etsiz sebze veya ızgara et yemeği, 1-2 dilim tam buğday ekmeğiyle veya az miktarda pilav, makarna, bulgur pilav ile tercih edilebilir. Yanına yoğurt, ayran ya da cacık tüketilebilir. İftarda yemeği yavaş yemek ve lokmaları iyi çiğnemek sindirim açısından çok önemlidir.
oruç ve iftar Oruçla ilgili bazı hadîs-i şerîfler
“
Ramazân ayı bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günâhları bağışlar, duâları kabûl eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” Hicrî 2. senede oruç ibâdeti farz kılındıktan sonra, Peygamber Efendimiz 9 sene oruç tuttular. Bugün sizlere, başta “Kütüb-i Sitte” olmak üzere, birçok hadîs-i şerîf kitâbında bulunan, Sevgili Peygamberimizin, mübârek “Ramazân ayı”nda oruç tutmakla alâkalı olarak buyurdukları hadîs-i şerîfinden birkaçını takdîm etmeye çalışacağız: “Bilhâssa oruçlu iken çirkin/kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona ‘Ben oruçluyum’ deyin.” [Buhârî] “İslâm, kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek,
Ramazân orucunu tutmak ve haccetmektir.” [Müslim] “Temizlik îmânın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.” [Müslim] “Ramazân ayı mübârek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazân orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytânlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [yani Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” [Nesâî] “Ramazân ayı gelince, “Ey hayır ehli! Hayra koş. Şer ehli! Sen de kötülüklerden el çek” denir.” [Nesâî] “Ramazân orucu farz, terâvîh namazı da sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibâdetle geçirenin günâhları affolur.” [Nesâî] “Ramazân ayı bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günâhları bağışlar, duâları kabûl eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” [Taberânî]
Oruca Niyet Etmek
B
ir gün evvel güneş batmasından, oruç günü dahve vaktine (öğleden bir saat önce) kadar, Ramazan orucuna kalb ile niyet etmek farzdır. İmsaktan önce niyet ederken, “Niyet ettim yarın oruç tutmaya”, İmsaktan sonra niyet ederken de, “Niyet ettim bugün oruç tutmaya” denir. Yanılıp yanlış söylense de mahzuru olmaz. Her gün ayrı niyet etmek lâzımdır. Belli gün olan adak orucunun ve nâfile orucun niyet zamanı da böyledir. Kazâ ve kefaret orucuna ve zamanı belli edilmeyen adak oruçlarına, imsaktan sonra niyet edilmez.
İftar Duâsı Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce E’ûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vâsi’al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Bir iki lokma iftârlık yiyip, (Zehebezzama’ vebtelletil-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ) denir ve yemeğe başlanır.
İftar Sofrası
Ramazan Manileri
Etli Güveç
Denizden çek oltanı! Duvara as baltanı! Hoş geldi sefa geldi, On bir ayın sultanı. ~~ Ramazanla uyandı, Mümin nura boyandı, Hazırlıklar başladı, Camide kandil yandı. ~~ Müminlere nimettir, İlk on günü, rahmettir, Bu ayda oruç tutmak, Büyük bir ganimettir. ~~ Müminler huzur bulur, Günahları affolur, Bayram günü gelince, Cehennemden kurtulur. ~~ Oruçla anla aç toku! Aç ilmihali oku! Hoca, ömrün geçmeden, İnsanlıktan al koku!
Malzemeler (4-6 kişilik): • • • • •
3
2,5 kilo kuşbaşı dana eti 2 kilo domates 1,5 kilo yeşil biber 2 baş sarımsak 100 gram iç yağ
Hazırlanışı: Etleri güvece aktarın. Üzerine şerit şeklinde doğranmış iç yağ ilave edin ve ağzı kapalı olarak arada bir karıştırarak yaklaşık 1.5 saat pişirin. Daha sonra kabukları soyulmuş bütün sarımsaklar, doğranmış biber ve küp şeklinde doğranmış domatesleri ilave edin. Yaklaşık 1 saat daha pişirin. Ocaktan inmesine yarım saat kala yarım su bardağı su ilave edin. Birkaç dakika daha pişirip ocaktan alın. Sıcak servis yapın.
tarih
4
Sultan Abdülhamid Han’ın Hırka-i Saadeti Ziyaret Günleri
Sultan II. Abdülhamid Hân’ın kızı Şadiye Osmanoğlu hatıralarında, Babasının Yıldız sarayındaki ramazan ve Topkapı sarayındaki Hırka-i Saadet dairesi ziyaret günlerini hasretle anlatıyor.
Hırka-i Saadet dairesinde babama mahsus bir mahal vardı, burada bir masa üzeinde, sırmalı kat kat bohçalara sarılmış, Peygamber Efendimize ait en mühim mukaddes emanet bulunurdu.
B
abam sıhhatli bir erkekti, sağlam bir bünyesi ve idmanlı bir vücudu vardı, küçüklüğümde onun bir defa hastalandığını hatırlarım. Çok az uyurdu. Şafaktan önce kalkardı, beş vakit namazını kılar, daima “Kur’an-ı Kerim” ve “Buhari-i Şerif”i okurdu. Dindar, Allah’ına bağlı, büyük bir Müslüman idi. Abdestsiz yere basmazdı. Çok çalışkandı. Ramazan aylarında her dairede ayrı ayrı bir imam, iki müezzin ve iki harem ağasının refakatiyle teravih namazı kılınırdı. Teravihi takiben imam ve müezzinlere buzlu şerbetler ikram edilirdi. Babam teravih namazını, hususî dairesinin bitişiğindeki köşkte, ulema ve müezzinlerin refakatinde kılardı. Erkek evlatları ve bazen de amcalarımız cemaatine dahil olurlar ve namazdan sonra sohbet yapılırdı. Damatları ve biraderlerimi, babam sık sık iftara davet eder, yemekten
sonra “diş kirası” adını taşıyan zengin keseleri ihsan ederdi. Senede bir defa, Ramazan ayında, Hanedanın “Hırka-i Saadet”i ziyaret günü vardı. Peygamber Efendimizin şahsi eşyalarını ihtiva eden mukaddes emanetler, Topkapı Sarayı’ndaki hususî dairede büyük bir ihtimamla muhafaza edilirdi. Bu ziyaret mühim dinî geleneklerimizden biriydi. O gün erken kalkardık, arabalarımızla Topkapı Sarayı’na giderdik. Saraydaki özel dairelerinde Padişah amcalarımızdan kalmış, çok ihtiyar ve emektar saray kadınlarını görürdük. Onlar Hırka-i Saadet’in muhafaza edildiği bu yerde, ömürlerinin son günlerini ibadet ve dua ile geçirirlerdi. Bizleri görünce bir anne gibi severler, sevinirler, her birimizi şefkatle kucaklarlardı. Biz de onların okşayışlarına, kendimizi aynı duygularla bırakırdık. Hırka-i Saadet dairesinde babama mahsus
bir mahal vardı, burada bir masa üzeinde, sırmalı kat kat bohçalara sarılmış, Peygamber Efendimize ait en mühim mukaddes emanet bulunurdu. Büyük hatlarla yazılmış Kur’ân-ı Kerim âyetleri ile işlemeli bir örtü yarı açık şekilde bu masanın üzerine serilmiş dururdu. İlk önce Babam, masanın önünde dinî bir hürmetle ayakta durur, sonra yanında beklerdi; onu, Şehzâdeler başta olmak üzere ulemâ, vükelâ, evli hemşirelerimin, halalarımın zevcleri, paşalar, mabeyn erkânı bendegân, yâverler, askerler takip ederlerdi. Mukaddes emanet önünde ve Babamın huzurunda tazim duruşunu icra ederlerdi. Selâmlıktaki merasim bitince; bizlerin bulunduğu harem salonunun kapısı açılırdı. O güne mahsus ağır tuvaletlerimiz, başlarımızda taçlar ve göğüslerimizde nişanlarımız olduğu halde, kıdemlerimize göre vâlidelerimizin yanında yürür, huşû ile
bu ziyareti biz de icra ederdik. Ardımızdan Vükelâ hanımları, sarayın Haznedarları, emektarlarımız ve sarayın genç kızları bizi takip ederdi. İftar yemeğini her birimiz için ayrı odalarda hazırlanmış sofralarda yerdik, tanıştığımız hanımlarla konuşur ve yeni dostlar kazanırdık. Hırka-i Saadet ziyaretinin gönüllerimize doldurduğu manevî saadetin, ruhî sevincin bizleri nasıl birbirimize sevgi ve muhabbetle kaynaştırdığını o zaman hep düşünürdüm. Hayatta, itikadıma ve mübarek dinime imanım, bu kaynaktan en büyük gıdasını almıştır. Bu mesut iftar sonrasında tekrar arabalarımıza biner, bir alay halinde Yıldız’daki dairelerimize avdet ederdik, yolda arabalarımızın mum fenerleri yanar, onların aydınlığında senede bir defa, Hırka-i Saadet ziyareti vesilesiyle, şehirdeki gece hayatına merakla bakmak talih ve zevkine mazhar olurduk.
tarih < baş tarafı 1. sayfada Ramazan’da iftara misafir çağırmak çok makbul olduğundan dost, akraba, fakir ve fukaraya haber salınır “Aman bu sene mutlaka iftara bekliyoruz” diyerek tenbihler yapılırdı. Hatta bütün bir Ramazan’ı geçirmek üzere bazı fakir ve yalnız ihtiyarlar daimi yatılı misafir olarak eve getirilirdi. Eskiden yarışlar, Peygamber efendimizin iftar verenlerle ilgili müjdelerine kavuşmak hususunda olurdu. Fakirler o kadar kıymetlenirdi ki pay edilemezdi. MÜBAREK YERLER ZIYARET EDILIRDI Ramazan âdetlerinden biri de cami ye mezarları ziyaret etmekti. İstanbul’da Ramazan’ın
en güzel, en yoğun şekilde yaşandığı semtler Eyüb, Fatih, Koca Mustafa Paşa, Üsküdar ve Beşiktaş’tı. Öncelikle Ebu Eyyüb el-Ensari ve onunla birlikte İstanbul önüne cihada gelen eshâb-ı kiram türbeleri veya makamları ziyaret edilirdi. Koca Mustafa Paşa’da Sünbül Efendi, Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayî, Beşiktaş’ta Yahya Efendi dergahları dolar taşar, türbeleri önünde uzun ziyaretçi kuyrukları oluşurdu. Evet eskiden kuyruklara sadece türbeleri ziyarette rastlandırdı. Ramazanın onbeşinde ise Peygamberimizin Veysel Karani hazeretlerine hediye ettiği Hırka-i şerifin bulunduğu cami ziyaret edilirdi.
5
Sultan Abdülhamid’in Ramazan Hassasiyeti Saray Başkâtibi Tahsin imzalı 10 Ocak 1899 tarihli Meclis-i Mebusan’a iletilen bir ferman Sultan II. Abdülhamid Han’ın Ramazan ayına verdiği ehemmiyeti gösteriyor.
İbadetlere önem vermeli Şerefle gelip yaklaşmakta olan mübarek Ramazan ayının bilcümle müminlere ve Allah’ın birliğine inananlar için günahlarının affına vesile olması ve bütün ehl-i islâmın bu ayın kutsiyetini dikkate alarak İslâmiyet’in yüce prensiplerine aykırı hareketlerden, mübarek gecelerde münasebetsiz ve çirkin yerlerde bulunmak gibi İslam’a yakışmayan ve men edilmiş hallerden kat’î sûretle uzak durmaları, oruç, namaz vesaire gibi dînî vazifeleri yerine getirmeye bir kat daha dikkat etmeleri, velhasıl müminlerin dînin açık hükümlerine tamamiyle riayet etmelerinin, Yüce Yaratıcı’nın rızasına, Peygamber Efendimiz’in hoşnutluğuna ve her iki dünyada kurtuluşa mucip olacağından şüphe bulunmamaktadır. Bu sebeple bu konuya dair emir ve
tenbihlerinin ilan edilmesi Padişahımız efendimiz hazretlerinin emir ve iradeleri gereğindendir. Kadınlar Kılık Kıyafetine Dikkat Etmeli Her vakitte ve Ramazan-ı şerifte İslamiyet’in şiârına uyulması ve Müslüman kadınların örtünme kurallarına özen göstermeleri lüzûmu herkesin malûmu olup, bu kutsal ayda öyle bir takım münasebetsiz yerlerde ve tesettüre aykırı elbise ve kıyafette bulunmalarının kabul edilmeyeceği âşikârdır. Bu sebeple, ilgililerce lâzım gelen uyarının yapılması ve gazeteler tarafından yayınlamak üzere bu konuda bir ilan müsveddesi hazırlanarak saraya arzı, Padişahımız efendimiz hazretlerinin emir ve iradeleri gereğidir. Saray Başkâtibi Tahsin
6
sohbet
Ramazan Ayının Fazileti ve Oruç PROF. DR. RAMAZAN AYVALLI
M
übarek Ramazan-ı şerif ayı ve ondaki Kadir Gecesi hakkında sevgili Peygamberimiz buyururlar ki: “Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve sevap bekleyerek ihya ederse geçmiş günahları afv olur. Kim Ramazanı, farziyyetine inanarak, Allah rızası için ve sevabı yalnız O’ndan bekleyerek oruçlu geçirirse, geçmiş günahları mağfiret olunur.” Hicri Kameri ayların dokuzuncusu olan Ramazan ayı, mübarek ve feyizli bir aydır. Allahü teala, insanlar ve mekanlar içinde bazılarını diğerlerine nazaran daha faziletli, daha mübarek ve muhterem kıldığı gibi, zamanlar içinde de bazılarını diğerlerine nisbetle daha mübarek ve feyizli kılmıştır. Bu feyizli zamanlardan biri de, ayların sultanı, mağfiret ve rahmet ayı olan mübarek Ramazan ayıdır. Bu ay, oruç ayıdır. Allahü teala, bu ayda oruç tutmayı, şartları, üzerinde bulunan her müslümana farz kılmıştır. Allahü teala, bu ayda orucu, bütün Peygamberlere ve zamanımıza kadar gelmiş geçmiş ümmetlere farz kıldığını şöyle beyan buyurur: (Mealen): “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allaha karşı gelmekten sakınasınız diye size de sayılı günlerde farz kı-
Bir rivayette, Peygamber Efendimiz: “İyiliğe on mislinden yediyüz misline kadar sevab verilir. Allahü teala buyurmuştur ki: Ancak oruç müstesna, o benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim…” buyurmuştur.
lındı…” Bunu takip eden ayet-i kerimede: “Ramazan ayı ki onda Kur’an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi, sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun…” buyurulur. Orucun farziyyeti Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir. Ramazan ayı hakkında, Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Eğer kullar, Ramazanın ne olduğunu bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi…” Ramazan ayı gufran ve mağfiret ayıdır. Günahlara dalmış insanların temizlenecekleri bir aydır. Bir hadis-i şerifte: “Beş vakit namaz, Cuma diğer Cumaya kadar ve Ramazan da ertesi Ramazana kadar, kebairden (büyük günahlardan) sakınılırsa, diğer günahları afv ettirir” buyurulur. Bu ay, insanların saflaşmasına ve melekleşmesine vesile olduğu gibi, oruç sayesinde sıhhatli olmalarını da temin eder. Yine bir hadis-i şerifte, bu mevzuda şöyle buyurulmuştur: “(Allah yolunda) cihad ve muharebe ediniz ki ecre malik olup memleketiniz genişlesin
ve rızkınız artsın. Oruç tutunuz ki, sıhhatli olasınız. (Ticaret işlerinde) sefere çıkınız ki zenginliyesiniz (kazancınız ve malınız artsın).” İnsanlar bu ayda, kötülükleri bırakıp iyi işleri yapma hususunda daha fazla hassasiyet göstermelidirler. Her türlü kötü halden, kötü söz ve fiilden kaçınmalıdır ki neticede hadis-i şerifte müjdelendiği gibi, günahları bağışlansın. Oruç insanları kalkan gibi korur. Peygamber Efendimiz: “Kalkanın sizi muharebede koruduğu gibi, oruç da sizi, ateşten koruyan bir kalkandır…” buyurmuşlardır. Başka bir rivayette: “Oruç bir kalkandır ki kul, onunla Cehennemden korunur” buyurulur. Diğer bir rivayette ise, kalkana benzetmekten başka, bir de ateşten koruyan muhkem bir kale olarak teşbih buyurmuşlardır.
Ramazan ayında tutulan orucun sevabına had yoktur. Bu husus, bir hadis-i kudside şöyle beyan buyurulur: “Adem oğlunun her ameli, kendisi içindir. Ancak oruç müstesna, o benim içindir. Onun karşılığını ben veririm…” Bu hadis-i kudsinin sonunda: “… Çünkü yemesini, içmesini ve şehevi arzularını benim için terkediyor” buyurulmuştur. Bir rivayette, Peygamber Efendimiz: “İyiliğe on mislinden yediyüz misline kadar sevab verilir. Allahü teala buyurmuştur ki: Ancak oruç müstesna, o benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim…” buyurmuştur. Oruç, Allah rızası için tutulan ve gizli olduğu için riyadan uzak olan bir ibadet olduğundan dolayı, bu derece büyük sevaplara vesile olabilmektedir. Cenab-ı Hakkın, kullarına emrettiği şeylerde, -biz, hakkıyle takdir edemesek bile- onlar için birçok faydalar vardır. Orucun dini, uhrevi faydaları bulunmakla beraber, bunlardan başka sıhhi, ictimai, ahlaki birçok faydalarını bizler de takdir edebilmek-
teyiz. İnsan, oruç sayesinde, nefsini bir kısım şiddetli arzulara mukavemete alıştırır, behimi yani hayvani duygularını azaltır, ruhunu tasfiye eder, meleklik vasfiyle sıfatlanmaya başlar. Böyle ferdlerden meydana gelen cemiyetlerin ictimai, ahlaki hayatında başka bir inkişaf, başka bir fazilet tecelli eder. Oruç tutan kimse, kendi isteğiyle katlandığı bir müddetlik mahrumiyet sayesinde fakirlerin, mahrumların hallerine tecrübeli bir vukuf sahibi olur, kendisinde merhamet, şefkat ve yardımlaşma duyguları artar, böylece insanlık için faydalı bir unsur haline gelir. Allahın emrine uyarak, O’nun meşru nimetlerinden bile, bir müddet mahrumiyete katlanan bir insan, başkalarının nimetlerine göz dikmez, başkalarının zararına çalışmaz. Oruçlu kimselerin, mümkün olduğu kadar, gece ve gündüz, Kur’an-ı Kerimi okumakla, Allahü tealayı zikirle, Resul-i Ekrem Efendimize salat u selam ile ve ilimle meşgul olmaları, bunların yanısıra akrabasına ve fakirlere fazla ihsanda bulunmaları, hediye ve sadaka vermeleri, fuzuli, lüzumsuz kelamdan dillerini tutmaları müstehabtır.denin zekatı veriliyor.
sohbet Âriflerin ışığı, velîlerin önderi...
İmâm-ı Rabbânî
İmam-ı Rabbani hazretleri, Muhammed Bakibillah hazretlerininin en üstün talebesi olup, Hicri ikinci bin yılın müceddididir...
İ
mam-ı Rabbani (kuddise sirruh) hazretleri, Hindistan’da yetişen en büyük velî ve âlimdir. Hazret-i Ömer’in soyundandır. Âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslam’ın bekçisi, Müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin yirmi üçüncüsüdür. 1563 (H. 971) yılında Hindistan’ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. 1624 (H. 1034) senesinde doğduğu yerde vefât etti... Bu mübarek zat, İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbani, “Rabbani âlim” demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Hicri ikinci bin yılın müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı “Müceddid-i elf-i sani” ismi verilmiştir. Tam ismi “İmam-ı Rabbani Müceddid-i elf-i sani Şeyh Ahmed-i Faruki Serhendi”dir. İmam-ı Rabbani hazretleri, Muhammed Bakibillah hazretlerini tanıdıktan birkaç ay sonra, hocasından icazet aldı. Kendisi bizzat şöyle buyurmuştur: “Biz dört kişi, hocamız Muhammed Bakibillah hazretlerine hiz-
mette diğerlerinden ilerideydik. Hepimizin ayrı bir bağlılığı, ayrı bir düşüncesi vardı. Bu fakir yakînen biliyorum ki, böyle bir sohbet ve cemiyyet, terbiye ve irşad kaynağı, Peygamber efendimizin zamanından sonra dünyada çok az görülmüştür. Gerçi insanların en hayırlısı olan Resulullah efendimiz zamanında bulunamadık, sohbetine kavuşamadık ama, Muhammed Bakibillah hazretlerinin saadetli sohbetinden de mahrum kalmadık. Bunun için bu büyük nimetin şükrünü yerine getirmek lazımdır. Onun huzurunda herkes kendi bağlılığına, muhabbetine göre bir şeylere kavuştu.” İmam-ı Rabbani hazretleri, benzeri az yetişen, müstesna bir İslam âlimi ve büyük bir mürşid-i kâmildir. Peygamber efendimizin vefatından bin sene sonra da İslam düşmanları dine, imana insafsızca saldırmışlardı. Allahü teâlâ kullarına acıyarak, İmam-ı Rabbani gibi bir müceddid yarattı. Onun vasıtasıyla din düşmanlarının korkunç
saldırısını durdurdu. Hakkı bâtıldan ayırıp, çok kalblerden bâtılı kaldırdı. Bu yüce İmamın mektup ve kitapları, insanları gafletten uyandırdı. Dünyaya ışık saldı... Din büyükleri buyurdu ki: “Kur’an-ı kerimden ve Resul aleyhisselamın hadis-i şeriflerinden sonra en kıymetli kitab, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabıdır.” (Bu kitap Hakikat Kitabevi yayınları arasındadır.)
7
İFTAR VERMEK
Bu ay öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemeygamber efenden azat olmaktır. dimiz “sallallahü Bu ayda, emri altında aleyhi ve sellem” bu- olanların vazifesini yurdu ki: hafifletenleri, Allahü “Bir kimse Rateâlâ affedip, Cehenmazan ayında bir nem ateşinden kurtaoruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak rır. Bu ayda 4 şeyi çok yapınız! Bunun ikisini teâlâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. O Allahü teâlâ çok seoruçlunun sevabı kaver. Bunlar, kelime-i dar, ona sevap verilir.” şehâdet söylemek Eshâb-ı kirâm, “Yâ ve istiğfar etmektir. Resûlallah! Her biriİkisini de zaten her miz, bir oruçluya iftar zaman yapmanız lâverecek, onu doyuzımdır. Bunlar da Alracak kadar zengin lahü teâlâdan Cenneti değiliz.” deyince, buistemek ve Cehennem yurdu ki: ateşinden O’na sığın“Bir hurma ile iftar maktır. Bu ayda, bir verene de, yalnız su ile oruçluya su veren bir oruç açtırana da, biraz kimse, kıyâmet günü süt ikram edene de, susuz kalmayacaktır.” bu sevap verilecektir. [Beyhekî]
P
Tecdid-i İmân Duası İman tazelemek için şu dua okunur: “Amentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-resulillah ve bi-mâ câe min indi resulillah alâ murâd-i resulillah, âmentü billâhi ve melâiketihi ve kütübihi ve rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevt. Hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulüh.”
Orucu Bozmayan Şeyler • Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içerse, • Ağzına gelen kusuntu geri giderse, • Tentürdiyot ve yağ sürerse, sürme çekerse, • Oksijen tüpü ile sunî hava verilirse, (İlâç da olursa bozar.) • Orucu bozmaya niyet edip de bozmazsa, • İstemeyerek ağız dolusu kusarsa, • Boğazına toz, duman vs, kaçarsa, • İsteyerek, zorlayarak biraz kusarsa, • Gözüne ilâç koyarsa, • Gıybet ederse, • Rüyâda ihtilâm olursa, • Diş çukuruna ilâç koyarsa,
• • • • • • • • • • •
Çiçek ve kolonya koklarsa, Morfinsiz diş çektirirse, Yutmadan yemeğin tadına bakarsa, Başkalarının içtiği sigaraların dumanı, sakındığı hâlde ağzına, burnuna girerse, Diş çektirince gelen tükürükten az kanı (yani sarı ise) yutarsa, Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutarsa, Dişleri arasında kalan nohuttan küçük olan şeyi yutarsa, Hacamat olursa, (Yani kan aldırırsa.) Kulağına su kaçarsa, Uyanık iken, bakarak cünüp olursa, Misvâk kullanırsa, orucu bozmaz.
nükte
8
t-02-r-12-ilan.qxp_Layout 1 copy 11.05.2018 18:12 Page 1
Tası tarağı topladık V aktiyle İstanbul’da Abbas isminde yaşlı bir dilenci vardı. Bilhassa her sene Ramazan ayında dilendiği paralarla yüklü bir servete sahip olmuştu. Dilenciliğe yeni başlayan bir çingene genci, Abbas’ın namını duymuştu. Onu görüp, bu mesleğin püf noktalarını öğrenmek istiyordu. Nihayet bir Ramazan gecesinde hamama girdiğini görüp, ardınca içeri daldı ve kurna başında yanına yaklaşıp şöyle dedi: -Efendim! Bendeniz dilenciliğe başlamaya karar verdim. Umarım ki bu asil sanatın inceliklerini bu kulunuzdan esirgemezsiniz. Ne türlü usül ve kaidesi var ise bilcümle öğrenmek isterim. Şu mübarek geceler hürmetine lutfediniz. Abbas cevap verdi: -Peki evlat öğreteyim. Dilenciliğin başlıca üç kuralı vardır, kulağına küpe olsun. Bir, her nerede olursa olsun istemeli. İki, her kimden olursa olsun istemeli ve üç, her ne olursa olsun istemeli. Yeni yetme dilenci hemen Abbas’ın elini öperek dedi ki:
Kısmetinde olanın kaşığında çıkar
-Ustam, ben fakirim. Allah rızası için bir şey! Abbas şaşırdı: -Burası hamam bre! Burada dilencilik mi olur? -Her nerede olursa istemeli dedin ya usta! -İyi ama ben zaten senin kadar fakir bir dilenciyim. -Öyle ama ikinci kural istemek için adam seçmemek gerektiğini bildirmiyor muydu? -Fesübhanallah! Bu kurna başında ben şimdi sana ne verebilirim be adam? Elbisem dışarıda, paralarım evde. İşte ortada bir tasım, bir tarağım var. -Ustam kuralların üçüncüsü der ki: Her ne olursa olsun istemeli. Ben tasa tarağa da razıyım. Abbas şaşkın... Etraftan onları seyredenler hayrette. Genç dilenci tası tarağı aldı ve hamamdan çıkıp gitti. O günden sonra Abbas dilenciliğe tövbe etti ve soranlara da: -Tası tarağı toplattık! Gayrı bizden bu işler geçmiş, diye yakındı. İşte, “Tası tarağı toplamak” tabiri buradan kaldı.
E
ski Ramazan iftarlarının bize mahsus güzel âdetlerinden biri “diş kirası”dır. Misafirler, hâne sahibine veda ederken, bir miktar para veya değerli bir hediyelik eşya verilerek uğurlanırlardı. “Diş kirası” denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek hâne sahibinin sevap kazanmasına vesile olması-
dır. Tabiî işin aslı, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmektir. Bu sadece Müslüman Türklere ait bir âdettir. Fatih Sultan Mehmed dönemi sadrazamlarından Mahmud Paşa, tarihimizin ünlü cömert ve hayırseverleri arasındadır. Her vesileyle yoksullara yardım etmekten zevk alan
Mahmud Paşa, Ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını büsbütün açardı. Hele, konağında verdiği iftar ziyafetleri; buradaki ziyafetin, başka zengin evlerinde rastlanmayan bir özelliği olduğu için dillere destandı... Onun sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilâveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini
1 R amaz an 14 39 > 16 M ay ı s 2018 Ç a rş a mba R amaz ân ay ın a mah s u s gü n l ü k di j i tal gaze te
ve dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle dört gözle beklerlerdi. Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken, içine nohut biçimi verilmiş altınlar da attırırdı. İşte bu hadise, hâlâ hemen herkesin bildiği ve kullandığı bir atasözümüzün doğmasına sebep olmuştur: “Kısmetinde olanın kaşığında çıkar.”
re kl am
Yay ın S ah i bi : S ı la M edya Bi li ş i m Rekla m O rg . Ti c. Ltd. Ş t i ., Yay ın Yö n e tmen i : Me h m e d C ün e yd U s ta ,
i n fo @ si l a m e d ya .c o m .t r
D i j i tal Yay ın l ar Ko o rdi n atö r ü : Ö mer Fa r u k Erg ö r Tas ar ım: 202 i let i ş i m
0212 520 43 67
www.ramaz an gaze te s i .co m | @ ramaz an gaze te s i