Ramazan Gazetesi - 7 Ramazan 1439

Page 1

7

G Ü N Ü N S ÖZ Ü Melekler, Ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için duâ eder.

RA M A Z Â N

1439

G

22 Mayıs 2018 Salı

A

Z

E

T

E

S

Hadîs-i Şerîf

İ

İMSAK İLE EZAN ARASINDA Şehr-i sultan mah-i gufran

ETHEM MAHMUT ZİYA

R

amazanın kokusu olurdu eskiden, bahsettiğim pide kokusu tabii. Manevi kokusunu alanlar (Allah sayılarını artırsın) mevzumuzun dışında... Ustalar iftara doğru hızlanır, adeta otomatiğe bağlar. Tırnakçıların ellerini takip edemezsin, kürekçi çeker çeker atar. İsteyene susamlı yumurtalı, ohhh yeme de yanında... O yıllarda güveçler börekler de fırına verilir, elbette makul saatlerde, kalabalık basmadan. Ramazan da bakkallar da başka kokar, sene içinde sürüm yapmayan pastırmalar, sele zeytinleri, kelle peynirleri vitrine çıkar. Eskiden böyle dışarıda yeme kültürü yoktu, ramazan-ı şerif aşçı taifesi için parlak bir ay sayılmaz. Lokantalar umumiyetle bakıma girer, çalışanlar

ise camlarına gazete gerer, yiyeni yemeyenin gözünden saklarlar. Kapıya “iftarda ve sahurda açığız” yazan bir kağıt asılır o kadar. Efendim sokak ortasında döner çevirmek... Ne mümkün? Kıtır kıtır kesileceğini bilse yapmaz. Ramazanın hususi tatları olur sonra... Sucuklu yumurta, güllaç,

hurma... Ramazanın rengi denince şüphesiz mahyalar gelir akla. Bir camiye mahya asabilmek için en az iki minaresi olmalıdır ki selatin camilerini mekan tutarlar. Mahyacılar “Oruç tut, sıhhat bul” “Hoş geldin Ya Şehr-i Ramadan” “On bir ayın sultanı” gibi cümleleri dizerler halata... Kan-

diller her akşam tek tek yakılacak geceye hazırlanacaktırlar. Ampul çıktı da fukaralar kurtuldu, kaldır şarteli yansın, ondan kolay ne var? Kalaycılar bir yıl bu günü beklemişlerdir, hazır akarken kaplarını doldurmalıdırlar. Yamaklar çılgın gibi körük basar, ustalar kah nişadır serper, kah pamukla

s ay fa 3 ’ t e

İftar Sofrası

ovalar. Bakırlar ayna olur, ortalık toz duman... Gelelim Ramazan-ı şerifin seslerine... Satıcılar daha mı keyiflenirler ne? Sanatlı beytli konuşurlar. Zerzevata gel abla, hani ya Çengelköy’ün bademi, otuzbeşe bakla... Kasaplar satır sallamaktan bizar olur, kıyma makinelerinin kasnakları gevşer, kayışlar kaydırmaya başlar. Müşteriler biraz daha seçicidir. Eh o kadar da olacak ama... İftar vakti gözümüz toptadır, ne zaman ki yaşlı alamet gümbürder, şehir silkinip kıpırdar. Müezzin efendiler ellerini kulaklarına atar, cemaat büyük bir heyecanla saf tutar. Cami çıkışlarında iftariyelik sunanlar olur, kestirmeden sevab.... Sonrası tepsi, kase, sürahi sesleri... Hanımlar bir içeri bir dışarı koştururlar. > devamı 5. sayfada

Ramazanda sağlıklı beslenmek için s ay fA 2 ’ d e

İstanbul namaz vakitleri İmsâk

03: 2 3

Sabah

0 3 :4 4

Künefe

s ay fa 3 ’ t e

diğer şehirler için turktakvim.com adresine bakabilirsiniz.

Güneş

0 5:3 3

Öğle

13 :12

İkindi

1 7: 1 0

Akşam

2 0: 3 0

Yatsı

22: 22


2

beslenme

Ramazanda sağlıklı beslenmek için İftarda kızartma ve yağlı gıdalar yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi usullerle pişirilmiş hafif yemekler tercih edilmeli.

R

amazan ayında, dengesiz beslenen kişilerde halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi birçok sağlık problemi görülebiliyor. Sahura kalkmamak veya sahurda fazla miktarda yağlı besinler almak, iftarda ise, çok miktarda ve çok çeşitli yemekler, kan şekerini hızla yükselten gıdaları almak, hızlı yemek yemek ve yeteri kadar su içmemek yanlıştır. İftar ve sahurda ağır ve yağlı gıdalar yerine hafif, posalı ve sebze ağırlıklı besinler tercih edilmeli. Bazı tavsiyelerimiz şöyledir: 1- Besin yönünden dengeli bir iftar sofrası hazırlamaya dikkat etmeli. 2- İftarda, ilk önce hafif, az yağlı gıdalar yenmeli. Çok yemek, boş olan mideye yüklenilmesine sebep olur. Bu durumda sindirim zorlaşır,

midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sağlık problemleri yaşanır. Bunun için ilk oruç açıldığında hurma, peynir, domates, zeytin, kepek ekmeği gibi kahvaltılıklar veya çorba, etli sebze yemeği gibi hafif yemeklerle iftara başlanmalı, sindirime zaman tanıyarak 15-20 dakika sonra az yağlı ızgara et yemeği, kuru baklagil, sebze yemeği, salata, ayran, cacık gibi yemeklerle devam edilmeli. 3- Kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna gibi posalı, glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmeli. 4- Yemekler yavaş yavaş, iyi çiğneyerek yenmeli.

5- İftarda kızartma ve yağlı gıdalar yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi usullerle pişirilmiş hafif yemekler tercih edilmeli. 6- Ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli. 7- İftar ile sahur arasında 2-2.5 litre su veya sulu içecekler içilmeli. 8- Ara öğün yenecekse, meyve yemeli. 9- Çay ve kahve, demirin emilimini azalttığı için, yemekten bir iki saat sonra içilmeli. 10- İftarda henüz karın doymadan sigara içilmemeli. En az 20 dakika sonra içilmeli. Vücutta hücreler gıda beklerken birden nikotin başta olmak üzere zehir yoğunluğu ile karşı karşıya kalır. Bu durumda kan pıhtılaşır ve kalp krizi riski artar. Oksijen taşıması gereken hüc-

reler bir anda zehir taşımaya başladığından, beyin hücreleri başta olmak üzere çok sayıda hücre ölür. Vücutta ciddi anlamda zarar meydana gelir. 11- Akşamki yemekle iktifa edilmemeli, sahura mutlaka kalkılmalı, az da olsa sahurda yemek yenmeli ve hafif besinler tercih edilmeli. Çok uzun açlıklarda kan şekeri ve tansiyon düşer, boş midede asit salgısı artar. Ertesi gün ise aç kalma süresinin uzamasıyla metabolik hız düşer, halsizlik, baş ağrısı görülür. Bunun için geceyi ve ertesi günü aç geçirmemek için mutlaka sahura kalkılmalı. 12- Sahurda yenilen besinlerin miktarı ve çeşidi çok önemlidir. Sahurda yağlı ve ağır

besinler metabolizma hızı yavaş olduğundan vücuda alınan besinlerin yağa dönüşümü daha fazla olur. Ayrıca bu tür yağlı ve ağır besinler yenip ardından yatıldığında ciddi mide rahatsızlıkları görülebilir. Sahurda bunların yerine daha hafif, yağ oranı düşük, günlük alınması gereken protein ihtiyacının karşılanması bakımından protein içeriği yüksek, kan şekerini hızla yükseltmeyen kompleks şekerlerden oluşan bir öğün tercih edilmeli. Süt, peynir, zeytin, kepekli ekmek, çorba, domates, salatalık, biber, reçel gibi kahvaltılık besinler veya süt, yulaf gevreği, meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir öğün en uygunudur. Günlük su ihtiyacı 2-2.5 litredir ve bütün gün su içilemeyeceğinden dolayı sahurda bol sıvı alınmalı.


oruç ve iftar Yemektedir gözümüz, Bak gülüyor yüzümüz, Baklavayı görünce, Kesiliyor sözümüz.. ~~ Gözlerden akan yaşla, Sahurda yenen aşla, İftarları yapalım, İhlâslı arkadaşla.. ~~ Zavallı şakir olsun, Sofrada fakir olsun, Fakiri düşünmeyen, Utansın, hakir olsun. ~~ Hürmet et Ramazana! Kavuşuruz ihsana, Bu ayda oruç tutmak, Kolaydır Müslümana.

3

Ramazaniye Geldi ramazan ayı, ey yâr-ı kamer-sîmâ, Ol sâim ü az uyu, tâ kalbin ola bînâ. Hâli ol ve hâli ol, nây ol leb-i nâyı bul, Ney misli deminden dol, nûş et şeker ü helva. Bu nehr-i şikemden kil, nezh olmalıdır her yıl, Tâ ayn-ı hayât-ı dil, ten arzın ede ihyâ. Savm eyle ten ü cânı, pâk eyle yeme nânı, Dolsun mey-i râhânî, tâ mest ola her eczâ. Bu demleri gûş eyle, meydir bunu nûş eyle, Seller gibi cûş eyle, tâ kalbin ola deryâ. Cû‘ oldu taâmullâh, kût-i dil-i her-âgâh, Vermiş o kuluna şâh, kim aşk iledir şeydâ. Hakkı, dün ü gün dâim, ol kâim ü hem sâim Dol aşk ile ol hâim, koy sûreti bul ma‘nâ. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

İftar Sofrası Künefe

Künefe İçin Malzemeler • 250 gram tel kadayıf • 150 gram tuzsuz künefe peyniri • 4 yemek kaşığı tereyağı • 1 çay kaşığı pekmez Şerbeti İçin: • 2 su bardağı su • 2 su bardağı toz şeker • 1 çay kaşığı limon suyu Üzeri İçin: • Toz Antep fıstığı • Süt kaymağı veya dondurma (isteğe bağlı)

Hazırlanışı: Şerbet için; su ve şekeri bir tencereye alarak kaynamaya bırakın (Şerbetin dibine tutmaması için ara ara karıştırın). Şerbet kaynamaya başlayınca şekerin kesilmemesi için, 1 çay kaşığı limon suyu ekleyip 10-15 dakika kadar daha kaynatın ve şerbeti soğumaya bırakın. Künefe için; tereyağını kısık ateşte erimeye bırakın. Eriyen tereyağını bir kenara alarak bekletin. Tereyağı donduktan sonra altında tereyağının suyu olacaktır bu suyu kullanmayın. Hafif donmuş olan tereyağına 1 çay kaşığı pekmezi ekleyerek muhallebi kıvamına gelecek şekilde karıştırın. Varsa künefe tepsisi yoksa alüminyum veya teflon tavanın yüzeyini bu

pekmezli yağ karışımı ile yağlayın. Kadayıfı tel tel tiftikleyerek ayırın. Ardından bıçakla 1 cm kalınlığında kesip, iki parçaya bölün. Ayırdığınız kadayıfın bir parçasını yağlanmış tepsinin dibine aralarda boşluk kalmayacak şekilde serin. Rendelenmiş peynirleri kadayıfın üzerine yayın. Diğer kadayıfı da peynirin üzerinde boşluk kalmayacak şekilde kapatın. Kenarlarını düzeltin ve başka bir tepsi altıyla veya eliniz ile üzerine bastırın. İyice bastırarak arasında boşluk kalmamasını

dikkat edin. En kısık ateşe aldığınız ocağın üzerinde tepsiyi çevirerek pişirin. Altının tamamen kızardığından emin olduğunuzda tepsiyi bir tabağın veya tepsinin üzerine ters kapayın ve diğer tarafının pişmesi için ikinci tepsinin içini de yağlayın. Kızaran kısım üstte kalacak şekilde künefeyi tepsiye yerleştirin ve altını kızartın. Böylece iki tarafı da kızarmış olur. Şerbeti kenardan başlayarak dökün. Antep fıstığı ve kesme dondurma ile servis edin.


4

nâme

ETHEM MAHMUT Z İ YA

Çarpılcaz bi gün ama... Ekmek eskiden aslanın ağzındaydı, şimdi çöp bidonlarında...

E

llilerde altmış­ larda diyelim. İstanbul’umu­ z un “mutena mu­ hit” ve “kenar ma­ alle” diye ayrıldığı y ıllarda... Eli yüzü düzgün semtlerin eli yüzü düzgün fırınları olur. Havada bir mahlep kokusu, ekmeğin cevizlisi­ ni, üzümlü sünü de y aparlar. İçleri be­ y az ötesidir, fran­ cala derler onlara! Varoşlar bildiği gibi yaşamaktadır daha. Karadeniz­ liler kuzinede mı­ sır ekmeği pişirir, doğulular yufka yapıştırırla r tandı­ ra. Hani ellerinden gelse köylerindeki gibi nohut ya da ekşi maya ürete­ cek, hamuru tek­ nelerde ka bartıp, sürecekler fırına. Derken sokak aralarında somun­ cular görünme­ ye başlar. Yorgun merkepleri olur, küfeleri çadır be­ ziyle örter, isten, pisten korurlar. Be­ heri 60 kuruştur, lakin şimdikilerin ikisi üçü gibiydi de­ sem yalan olmaz. Ekmeğe çok hür­ met edilir, kırıntısı z ayi olacak diye aklınız uçar. Yolda

bir lokma bulan, öper başına koyar. Şimdi pahalı res­ toranlarda ağızla­ rını nimete silip, peçete gibi kulla­ nanları duyuyoruz. Allah muhafaza! ÇEYREK DE OLUR YARIM DA... Bakkallarda ekmek dolapla rı olur, dı­ şarıda, kapı yanın­ da... Camekanda keskin bir bıçak ve yıpranmış bir tahta. Tane isteyene yek­ pare satar, yarım ve çeyrek isteyeni de kırmazlar. Bayezid, Fatih, Üsküdar gibi ayak­ ların çok dolandığı mıntıkalarda fırın­ lar ihtisaslaşır. Ba­ zıları sadece simit, açma, çatal yapar. Kimi beze, kek, un kurabiyesi işine ba­ kar.

kaplı kutucuklarına doldurur, domates, maydanoz, soğan ilavesi ile sunarlar halka. İçinde şu eti var­ mış, bu eti varmış. Duy da inanma! O lezzeti yakalayama­ dılar hâlâ! Somun fırınları sadece ekmek ile uğraşırlar. Ne ek­ mek ama? İri ve yuvarlak, bir fileye ikisini koyamazsın, kucaklar almaz. Kabuklar çıtır çıtır, içleri mis kokar. Derken efendim pastaneler de katılır halkaya. Ramazan­ larda pide, sair za­ manlarda ay çöreği, pandispanya...

israfıymış... Laf. Böreğin, çöreğin, kurabiyenin yanın­ da... Malum hanımla­ rın gözü ekranlar­ da, filan ustadan kek tarifi, feşme­ kan gurmeden pasta. Dikkatle not alır, altını çizerler hatta. Malzeme­ yi onlar gibi katar karıştırır, verirler fırına... Ama olmaz. Ne o nların ki gibi ka­ barır ne de kokusu iç açar. Ablam da o sinir ile torbalar, g ötürüp kuytudaki ç engele asar.

baya boca edip, ağzını bağlıyor, adeta gemici dü­ ğümü atıyorlar. Onu da bir başka torbaya koyuyorlar, sonra bir torbaya daha... Niye? Çünkü ye­ şili seviyorlar! Malzemeyi itina ile mayalandırıp küflendiriyor, yo­ sun gibi yeşertip bahtiyar oluyorlar. Peki bunu hayvan­ lara? Yerler mi, ye­ mezler mi bilmem. Eğer içiniz elveri­ yorsa... Ekmek israfı, ek­ mek israfı... Tamam da, ek­ mek dediğin un, su, maya... Ama pastada yağ var, şeker var, kakao var, fındık fıs­ tık, incir, üzüm, krema, jöle, dilim­ lenmiş meyve... Var oğlu var. Mevzumuzla alakası yok ama düşüverdi aklıma...

DÜĞÜM ÜST ÜNE DÜĞÜM Kasta ­ monu pide ve Kürt böreği yeni yeni canlanmaktadır daha... Bakın lahmacun, oturulup lokantada yenilen bir şey de­ ğildir. Hususi fırın­ ları vardır, seyyarlar beyaz muşamba

Ve unlu mamuller yayılır bir anda. Eh, ne kura­ biyeler, ne kura­ biyeler. Yeme de yanında...

Zahirde mâkul bir şey gibi görünüyor, belki sütçü alır, o lur ya kediler kö­ pekler sebeplenir, kuşlar gagalar.

Öyle yaptık za­ ten, yemedik yat­ tık, küflendirip küf­ lendirip fıydırdık sokağa... Ekmek

Yalnız ahir za­ man hanımları po­ şetkolik olmasa. Malzemeyi tor­

Somuncu Ba­ ba’ya sormuşlar ekmekler kaça? Beş para. Peki bayatlar? 10 para. Olur mu hocam? Bayat tazesinden pahalıya? Onlar asrı saa­ dete daha yakınlar ama!


tarih < baş tarafı 1. sayfada Teravih namazlarında hoca efendiler ekseri namaz surelerini okurlar. Cemaate bu tekrarlar iyi gelir, farkında olmadan tecvid tertil kaparlar. Dört rekatta bir salevat söylenir ki mahmurluğunuz dağıla... Davulcular gecenin bir yarısı kapınıza gelir, patırtı koparırlar taaa ki ışığınız yanasıya... Yok davulumun ipi kaytanmış da filan, ben mani okuyanına rast gelmedim daha... Sahurda gözünüz saattedir, ve vakit gelir, top patlar. Lamı cimi yok, donarsınız, “birkiüç tıp” olursunuz adeta. Diyelim bardağı kaldırmış dudağına yaklaştırmışsın, elin siniye döner, bırakırsın usulca.

Temkin memkin umurunuzda değildir. Ağzınızdaki lokmayı alelacele yutar, koşarsınız musluğa... Evin erkekleri abdestlerini alır, Mushaf-ı şerifleri göğüslerine bastırırlar. Mukabele kaçırılası bir fırsat değildir, hoca efendiyi

takip edecek eksiklerini noksanlarını düzelteceklerdir baka baka... Takriben on sayfa okunur ve müezzin “ondan sonra” minareye çıkar. Dikkatinizi çekti mi bilmem, “on sayfa okunacak kadar bir zamandan” bahsediyorum. Nerede? İmsak ile ezan arasında! Hiç unutmam 82 yılıydı, Diyanet bir karar aldı ve yiyip içmeyi sabah ezanına kadar uzattı. Bazı alimlerkararı tanımadı, uymadılar, vebalinden korktular. Diyanet takviminin eski nüshalarına tabi oluyorsam ne diyebilirsin ki bana? Hasılı vatandaş kaldı mı ortada? O mu, bu mu? Hiç yoktan kargaşa.

5

sENİN GİBİ BİR KUMANDANIN KILICI ALINMAZ

P

levne kahramanı Gazi Osman Paşa, kaleyi büyük kuvvetlerle aylarca kuşatan Rus ordu suna yaralı olarak esir düşmüştü. Topallaya topallaya merdivenlerden çıkarken Rus Çarı II. Alexandr ve bazı generaller onu odada bekliyorlardı. Osman Paşa Rus Çarının huzuruna getiril di. Çar ve Osman Paşa birbirleirne bakıştılar. Osman Paşa’nın bıraktığı tesir pek kuvvetliydi. Herkes büyük bir adamın huzurunda bulunduğundan heyecan içindeydiler. Alexandr tercüman vasıtasıyle: -Kumandan! Plevne’den nereye gidiyordunuz? Bilmiyor musunuz ki, Rus askeri sizi muhasara etmişti, dedi. Osman Paşa: -Biliyorum. Fakat tutabildiğim ma-

halle gitmek üzere askerinizi yarıp çıkacaktım. -Niçin silahlarınızı teslim etmediniz? -Devletim bana, düşmanı gördüğün zaman silahını terket demedi. Buraya beni kavga için gönderdi. Çok kere düşman çokluk olduğu halde yine harp kazanılır. Nitekim bizim sizinle olan muharebelerimiz gibi.Bu askerce sözler Rus Çarı’nın hoşuna gitti: -Bravo!.. siz Osmanlı ordusuna şeref bahşettiniz. Hakikaten cesur bir adamsınız. Bizim yanımızda bulunduğunuz müddetçe üniformanızı, kılıcınızı ve nişanlarınızı taşımak hakkına sahipsiniz. Sizin gibi bir kumandanın kılıcı alınmaz. Burada ve Rusya’da kılıcınızı taşıyınız. Rusya’da bir Mareşal gibi kabul olnacaksınız!.


6

sohbet

PR O F. DR . RAMAZAN AYVALLI

Ramazan orucunun bazı hikmetleri Orucun, dünyâdaki faydalarından biri, insanlara açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu öğretmektir. Tok, hiçbir zaman açın hâlinden anlamaz ve ona merhamet etmez...

A

l la hü teâ lâ , d iğe r ibâdetle rde olduğu g i bi , or uç t utulma s ı emr i n i de sebeps iz ye re ve r me miş tir. Or uç , i n sa nla ra hem madd î , he m de ma nev î fayda lar s ağ la r . Büt ü n bir sene, çe şit l i ye mek leri er it mek iç i n, yorula n i n sa n mides i ve bağ ı r sa k la r ı, senede bi r ay d i nlenerek s ağl ığ ı n ı korumuş olu r . Bu , maddî fayda sıd ı r . Ma nev î fayda la r ında n bi r i de ş udur: Or uç t uta n bir ins a n, bi z z ât h i ssederek fa kî r i n sa n la ra ya rdı m e t me i htiyâcını duya r . Bu da , ins a nla r ı n bi r bi r lerine ya rd ı m e t melerine seb e p olu r . Birbirle r i ne ya rd ım eden i nsa n topluluk la rı ara sı nda i se çek iş mele r ol maz . Bu nda n ba ş ka , A l la hü teâ lânın emr in i ye r i ne getirmek iç i n gü ndü zleri bir ay or uç t uta n bir Mü slü mâ n , Alla hü teâ lâ n ı n e m irlerini ya pma i ’ t iyâdını, al ı şka n l ığ ı nı da ka z a n ı r . Böy lelik le, Alla hü teâ lâ nın ba ş ka emi r le r i n i ya pmaya da a l ı şka n l ık peydâ ede r . İ bâde t le r in, bizim bi ld iğ i m i z ve bilme d iğ i m i z birçok hi kme t le r i va rdır. Tespit e d i len hik me t le r i n i bilmek te fayda va rd ı r . Çünk ü hay râ n l ı k duyup o

ibâdeti seve seve ya pmaya, yakîn elde etmeye sebep olur. İs lâ miyeti bilmeyenlere, hikmetini, fayda s ını anlatmak, dîni sevdirmeye ves île olur. Orucun, dünyâda k i faydalarından biri, ins anlara açlığ ın ve s usuzluğun ne demek olduğunu öğ retmektir. Tok, hiçbir z aman açın hâ linden anlamaz ve ona merhamet etmez ... Oruç, bundan başka , nefse hâkim olmayı da sağlar... Bilindiği üzere, ibâdetlerin faydaları s âdece fertlerle ve â ilelerle sınırlı değ ildir. Bazı ibâdetler cemiyet in âhengini, toplum düzenini önemli ölçüde etkiler. Meselâ cemâatle k ılına n namazların ictimâ î münâsebetler açıs ı ndan ne kada r önemli olduğunu inkâ r mümkün değ ildir. Oruçta da bu özellik çok bâriz bir şek ilde görülür. Orucun fert ba kımında n pek çok fayda la rı ya nında

toplumun huzûruna sağladığı çok önemli faydaları da vardır. Oruç, insanın şef kat ve merhamet duy gularını geliştirerek bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar. Oruç tutan kimse, yokluk içinde kıv ranan fakîrlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları, içinde duyarak şef kat ve acıma duy guları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakîrlere yardım elini uzatarak, onların sıkıntılarını giderir, toplumun huzûr ve mutluluğuna katkıda bulunur... Ramazân ay ının, manev î atmosferi içinde her türlü sadaka ve maddî yardımlaşmanın da

ze ng inleş t ir diğ i bir ihs â n or ta m ında , nice buna lm ış insanla r ın sı kınt ı ve proble m le rine çöz üm ve râ hat lık s ağ la ndığ ı her kes in bi ldiğ i bi r ger çekt ir ...


sohbet

7

İFTAR DUALARI

Yemekten sonra nasıl dua edilir? Sual: Yemeğe başlarken Besmele çekmek farz mı? CEVAP Farz değildir. Yemeğe başlarken besmele çekmek yani Bismillahirrahmanirrahim demek ve sonunda Elhamdülillah demek sünnettir. (Hindiyye) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Yemekten sonra, “El-hamdülillahillezi etamena hazettaame ve rezekana min gayrı havlin minna ve la kuvveh” duasını okuyanın günahları affolur.) [Ebu Davud] (Bir kimse, yiyip içtikten sonra, “El hamdülillahillezi atameni ve eşbeani ve sakani ve ervani” duasını okursa, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [İbni Sünni] Peygamber efendimiz yemekten sonra (El-hamdü-lillahillezi etamena ve sakana ve cealena müslimin) duasını okurdu (Tirmizi) Yemeklerden sonra, yukarıdaki duaları da içine alan şu duayı okumak daha uygundur: (El-hamdü-lillahillezi eşbeana ve erva-

na min gayri havlin minna ve la kuvveh. Allahümme at’imhüm kema at’amuna. Allahümmerzukna kalben takıyyen, mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyen velhamdülillahi rabbilalemin) Yemek duasının manası: Bizim gücümüz kuvvetimiz olmadan, bizi nimetleri ile doyuran ve susuzluğumuzu gideren Allahü teâlâya hamd olsun. Ya Rabbi, bize bu yemeğin hazırlanmasında emeği geçen ve bize bu nimetleri ikram edenlere sen de ikram et. Ya Rabbi, bizim kalbimizi şirk, küfür ve kötülüklerden koru. Bizlere, dinimizin emirlerine uyan bir kalb nasip eyle. Şükür duası: Her sabah bir kere (Allahümme mâ esbaha bi min nimetin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr) demeli ve her akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, hepsini aynen okumalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki,

(Bu duayı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü ifâ etmiş olur.) Abdestli okumak şart değildir. Her gün ve her gece okumalıdır. [Bu şükür duası yukarıdaki yemek duasına eklenerek okunursa iyi olur.] Şükür duasının manası: Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabaha (akşama) kadar bizim yanımızda kalması yalnız Sendendir. Senin ortağın yoktur. Sana hamd ve şükrediyoruz. Sual: Yemek duasını sesli yapmak caiz mi? CEVAP Bilmeyenlere öğretmek için her dua sesli okunabilir. Sual: İslam Ahlakı kitabında, (Resulullah, yemekten sonra dua ederken kollarını kaldırmaz ve ellerini yüzüne sürmezdi) deniyor. Kolları uzatmayıp, elleri yüzümüze sürer gibi yapmakta mahzur var mıdır? CEVAP Mahzuru olmaz.

Sual: İftar açarken hangi dua okunur? CEVAP İftardan önce, Euzü ve Besmele çekilip, (Allahümme yâ vâsi’al-mağfireh iğfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Mânâsı şöyledir: (Ey mağfireti çok geniş olan Allah’ım! Kıyamet günü hesaba çekilirken, beni, ana babamı, hocamı, erkek ve kadın bütün müminleri affet!) Bir iki lokma yedikten sonra, (Zehe-

bezzama’ vebtelletil urûk ve sebe-telecr inşâallahü teâlâ) denir ve yemeğe başlanır. Bu iftar duasının mânâsı ise şöyledir: (Açlık bitti. Damarlarımızın suya kavuşma vakti geldi. İnşallah sevab hâsıl oldu.) Ramazanda, şöyle dua da edilir: Ya Rabbi, Ramazan-ı şerifin şefaatine nail eyle! Ramazan-ı şerifte af ve mağfiret eylediğin ve Cehennemden azat eylediğin kulların arasına bizleri de dahil eyle!

Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye’den

A

l­l a­h ü te­â lâ, Ra­m a­z an ayın­d a gün­düz­ le­r i oruç tut­m a­y ı emret­m iş­t ir. Al­l a­ hü te­â lâ, bu em­r i se­b ep­s iz ver­m e­ miş­t ir. Oruç, in­ san­l a­ra hem mad­ dî, hem de ma­n e­v î faydalar sağ­l ar. Bü­t ün bir se­n e, çe­ş it­l i ye­m ek­l e­r i erit­m ek için yo­r u­ lan in­s an mide­s i ve ba­ğ ır­s ak­l a­r ı, se­n e­d e bir ay din­ le­n e­rek sağ­l ı­ğ ı­n ı ko­r u­m uş olur. Bu mad­d î faydasıdır. Ma­n e­v î faydası da şu­dur: Oruç tu­t an bir in­s an, aç kal­

mış bir in­s a­n ın çek­t i­ğ i ız­d ı­ra­b ı, biz­z at hissede­ rek fa­k ir in­s an­l a­ra yar­d ım et­m ek ih­ ti­ya­c ı­n ı du­yar. Bu da, in­s an­l a­r ın bir­ bir­l e­r i­n e yar­d ım et­m e­l e­r i­n e se­b ep olur. Bir­b ir­l e­r i­n e yar­d ım eden in­s an top­l u­l u­ğ u ara­s ın­d a ise çe­k iş­m e­l er ol­ maz. Bun­d an baş­ ka, Al­l a­h ü te­â lâ­n ın em­r i­n i ye­r i­n e ge­ tir­m ek için gün­ düz­l e­r i bir ay oruç tu­t an bir Müs­l ü­ man, Al­l a­h ü te­â lâ­ nın baş­k a emir­ le­r i­n i yap­m a­ya da alı­ş ır.


nükte

8

Bilmiyorum

B

RİYÂNIN FENALIĞI

H

alk ara­s ın­d a din­ dar ola­r ak bi­l i­n en bi­r i, Pâdişahın misa­ firi ol­m uş­t u. Sof­r a­y a otur­d uk­l a­r ı za­m an, her za­m an ye­d i­ğ in­d en da­h a az ye­d i. Na­m a­z a kalk­t ık­l a­r ı za­m an, her gün­k ün­d en da­h a çok kıl­d ı. Elâ­l e­m in, ken­ di­s i­n i tak­d ir et­m e­s i­n i is­t i­y or­d u. Evi­n e dö­n ün­c e sof­ ra kur­d ur­d u, ye­m ek is­t e­d i. An­l a­y ış­l ı bir oğ­l u var­d ı. Ba­b a­s ı­n a sor­d u: - Sul­t a­n ın ziya­f e­ tin­d e bir­ş ey ye­m e­d in mi, ba­b a? - On­l a­r ın önün­d e ayıp­l a­m a­s ın­l ar di­y e fazla ye­m e­d im. - Öy­l ey­s e na­m a­z ı da ka­z â et sen! Çün­k ü onu da işe ya­r a­y a­c ak gi­b i kıl­m a­m ış­s ın­d ır. * * *

Ey hü­n er­l e­r i­n i avu­ cun­d a tu­t up, ayıp­l a­ rı­n ı kol­t u­ğ un­d a sak­ la­y an mağ­r ur! Âciz gü­n ün­d e bu geç­m ez pa­r ay­l a ne ala­c ak­s ın? İh­l âs sa­h i­b i, ibâ­d et ya­p ar­k en baş­k a­l a­r ı­n a gös­t er­m e­y i hiç dü­ şün­m ez. İbâ­d et­l e­r i­n i baş­k a­l a­r ı­n ın gör­m e­s i ih­l â­s ı­n a za­r ar ver­m ez. Ha­d îs-i şe­r îf­t e; “Al­l a­ hü te­â­l â­y ı gö­r ür gi­b i ibâ­d et et! Sen O’nu gör­m ü­y or isen de, O se­n i gör­m ek­t e­d ir.” bu­y u­r ul­d u. Baş­k a­l a­r ı­ nın sev­g i­s i­n e ve met­ het­m e­l e­r i­n e ka­v uş­m ak için, dün­y a iş­l e­r i ile, on­l a­r a iyi­l ik yap­m ak, ri­y â olur. İbâ­d et ile olan ri­y â bun­d an da­h a fe­n a­d ır. Al­l a­h ü te­â­l â­ nın rıza­s ı­n ı dü­ş ün­m e­ den ya­p ı­l an ri­y â, hep­ sin­d en da­h a fe­n a­d ır. Gü­l is­t an’dan

ir­g ün ada­m ın bi­ ri İmâm-ı Ebû Yu­s uf Haz­r et­l e­r i­n e bir so­r u sor­a r. “Bil­m i­y o­r um.” ce­ va­b ı­n ı alın­c a si­n ir­l en­i r: - Na­s ıl olur da bil­m ez­ si­n iz. Ha­z i­n e­d en şu ka­ dar maaş alı­y or­s u­n uz.

t-02-r-12-ilan.qxp_Layout 1 copy 11.05.2018 18:12 Page 1

İmam sa­k in­c e şöyle ce­ vap verir: - Kar­d e­ş im, bi­z e bil­d i­ ği­m iz ka­d ar pa­r a ve­r i­ yor­lar. Yok, eğer bil­m e­ dik­l e­r i­m i­z e gö­r e pa­r a al­s ay­d ık, ha­z ineler yet­ mez­d i.

7 R amaz an 14 39 > 22 M ay ı s 2018 S a lı R amaz ân ay ın a mah s u s gü n l ü k di j i tal gaze te

re kl am

Yay ın S ah i bi : S ı la M edya Bi li ş i m Rekla m O rg . Ti c. Ltd. Ş t i ., Yay ın Yö n e tmen i : Me h m e d C ün e yd U s ta ,

i n fo @ si l a m e d ya .c o m .t r

D i j i tal Yay ın l ar Ko o rdi n atö r ü : Ö mer Fa r u k Erg ö r Tas ar ım: 202 i let i ş i m

0212 520 43 67

www.ramaz an gaze te s i .co m | @ ramaz an gaze te s i


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.