6 minute read

Bir Efsanenin Anatomisi: Darius Vassell (ankaraZulus

Bir Efsanenin Anatomisi: Darius Vassell 2000’li yılların başında Ersun Yanal yönetimi elendiğimiz altındaki Ankaragücü Süper maçta son bulacaktı. Son- asıllı

Advertisement

Lig’de (2001-2002 sezonun- rasında ise tribünde giderek bir İngiliz forvet milli dan önce 1. Futbol Ligi’nde) artan grup sayılarıyla eş takım kapısını çalmaya büyük sürprizlere imza zamanlı olarak ligde seri başlamıştı. Darius Vassell atan, İstanbul takımları ve 13.luklere alışan bir An- attığı gollerin yanında

Trabzonspor’a kök söktüren karagücü olacaktı. Taraftarın fuleli koşularıyla Premier bir ekipken kulüp tarihinin yoğun baskıları karşısında League’de adından söz en başarılı lig seviyesi olan direnemeyen Cemal Aydın ettirmeye başlarken 2003 dördüncülüğü de almasını önce gölge yönetimlerle yılında milli takımımıza bilmişti. Ancak, 2000’lerin onursal başkanlık adi altında karşı Sunderland’in de evi başındaki bu çıkış 2002-2003 kulüp üzerindeki etkisini olan Stadium of Light’ta sezonunda son kez kaybederken sonrasında ise İngiltere’ye karşı makus

Avrupa sahne- tamamıyla bu etkiyi donemin talihimiz yenemediğimiz sinde Deport- ABB Başkanı IMG’ye devrede- bir maçın skorunu kesinivo Alaves’e cekti.Diğer taraftan İngil- leştiriyordu. Daha önceleri

UEFA Kupası tere’de 90’larin sonu 2000’ler- maç özetlerinde adını sıkça ilk turunda in başında, doğup büyüdüğü duyduğumuz bu isim belki şehrin takımında forma de ilk giymeye başlayan Jamaika kez

Türkiye futbol seyircisiyle bu kadar yakından temas kurmuştu. Ve hepimizin aklına gelen soru benim de aklımdan hala bir türlü gitmiyor. Kim derdi ki İngiltere’nin üç ya da dört numaralı golcüsü bu meşhur golden altı yıl sonra Ankara’nın yolunu tutacaktı. Hızlı ve bitirici bir rol oyuncusu olan Vassell o yıllarda Lazio’nun başında Scudetto’yu son kez kazanan teknik adam olan Sven-Göran Eriksson gibi bir ismin de ilk tercihlerinden birisi olmuştu. Önce İngiltere Milli Takımı’nda sonrasında ise Manchester City ve Leicester City’de İsveçli teknik adamla birlikte çalışan Vassell bana göre günümüz futbolunda kendisine daha başarılı bir kariyer inşa edebilecek oyuncu özelliklerine sahipti. Ne yazık ki (ya da ne mutlu ki) bu yıldız oyuncunun yolu Ankara’ya ve Ankaragücü’ne düştü de bizler onu hem canlı izleme fırsatına sahip olduk hem de üzerinden on yıldan fazla zaman geçse de hala anlatılan bir havaalanı karşılama hikayesine dahil olduk. Vassell’in Ankaragücü’ne transferinden bir sezon önce Beşiktaş’ın 1 milyon pound civarı teklifini reddeden Manchester City’nin yeni yönetimi yıldız oyuncunun kariyerinde önemli donum noktalarından birinde büyük pay sahibi oldu. 2008 yazında Arap sermayesinin Manchester City’ye girmesiyle Vassell de diğer eski takım arkadaşlarının birçoğu gibi gözden düştü. Bu durumun bir benzerinin 2009-10 sezonunda Ankaragücü’nde yaşanacağını Vassell’e söyleseniz size muhtemelen kahkahalarla gülerdi. 2008-09 sezonunda ligde sadece 15 kez forma giyen Vassell sözleşmesinin bitmesiyle birlikte Kuzey İngiltere ekibinden ayrıldı.

İşte ne olduysa bu sıralar oldu ve Ankaragücü’nü hatıralardan silinmeyen bir şekilde kümede tutmayı başaran Cengiz Topel Yıldırım yönetimi yıldız oyuncuyu Ankara’ya gelmeye ikna etti. Ancak, henüz sözleşmeye dair bir şey konuşulmamıştı. 2009 yazında gerçeklesen 3,000 kişilik görkemli havaalanı karşılaması Vassell’in Ankaragücü’ne imza atması yolunda en önemli gelişme olmuştu. Ankaragücü tarihi açısından hala bu karşılamanın üzerine çıkılamadı desem yeridir. Vassell’den sonra Geremi, Rothen ve Lemerre gibi çaptan düşüp Ankaragücü’ne imza atan dünyaca ünlü isimler bile taraftar üzerinde bu denli bir etki yaratmamıştı. Vassell’in Ankaragücü kariyeri de benzer şekilde bir hayli heyecanlı ve hareketli başlamıştı. Yıldız oyuncu sahadaki durusuyla, hırsıyla ve takıma sağladığı katkıyla taraftarın gönlündeki yerini sağlamlaştırmayı başarmıştı. Fakat ligin henüz başında Altınpark’taki malum buluşmada kaderi tamamıyla değişen Ankaragücü’nü de Vassell’i de güzel günler beklemiyordu. Yeni gelen yönetimin ilk icraatlarından birisi takımı kümede tutan Hikmet Karaman’ın işini zorlaştıracak yaptırımlar uygulayıp hocayı takımdan amiyane tabirle kovalamak oldu. Devre arası gelmeden Ankaraspor’un lisanslı futbolcularının tamamı artık Ankaragücü’nün futbolcuları olmuştu. Ayrıca, transfer sezonunun da açılmasıyla birlikte takıma dahil edilen çok sayıda yabancı ve pahalı transferler Vassell’in takımdaki yerini fazlasıyla sarsmıştı. Eş zamanlı olarak sakatlık problemi de yasayan İngiliz oyuncu yeni yönetimle yasadığı anlaşmazlıklar sonucu yasadığı beş yıldızlı otel odasından elinde bir Atatürk portresiyle ayrılmak zorunda kalmıştı. Vassell, yerleştiği yeni otelinde bir blog tutmaya başladı ve Ankara’da yasadığı bunalımlı günleri yazarak ve insanlarla paylaşarak asmaya çalıştı. Sezon sonu geldiğinde Vassell kaçınılmaz olarak Ada yolunu tuttu ve her iki taraf için de çok sıkıntılı dönemlerin başlangıcı olan bir süreç çoktan başlamıştı. İngiliz oyuncu 2010 yılının Ekim ayında herhangi bir Premier League kulübüyle anlaşamayıp o zamanlar Championship’te mücadele veren eski hocası Sven-Göran Erikkson’un çalıştırdığı Leicester City’yle anlaştı ve fena olmayan bir sezon geçirdi. Ancak bu imzanın bir yıl sonrasında yasadığı diz sakatlığı ile Vassell’in futbol kariyeri de henüz 32 yaşındayken sona erdi. 2016 yazında emekliliğini açıklayan Vassell aradaki üç-dört yıl boyunca yasadığı sakatlık dolayısıyla kendisine kulüp bulamadı. Fakat hayatın getirdiği bütün bu olumsuzluklar karşısında yılmayan bir isim olan Vassell küçük yaş gruplarıyla birlikte antrenörlüğe başladı ve kariyerine yepyeni bir yön verdi. İngiltere milli takımın formasını 22 kez terleten yıldız oyuncu kırmızı beyazlı formayla altı da gole imza attı. 2017 yılında içerisinde Türkiye’de yaşadığı maceraların da yer aldığı ‘Road to Persia’ (kızının ismi Persia) isimli biyografisini yazan Vassell’in bu kitabi İngiliz basınında da zaman zaman yer buldu. Yukarıda anlattığım havaalanı karşılaması, otelden zorunlu ayrılık ve iki otobüsle antrenmana gitmek gibi İngiltere şartlarında sıra dişi sayılacak olayların yanında imza attıktan sonra kurban kesilmesi ve Diyarbakır deplasmanında karşılaştığı alaturka tuvalet gibi ülkemize özgü otantik detaylar da gündem konusu oldu. Bugün 20’li yaşlarının başında bir futbolcu olsa günümüz futbolunda kendine has oyun stiliyle çok daha başarılı bir kariyere sahip olabileceğini düşündüğüm Vassell kendi döneminde daha çok kalıplı ve uzun boylu forvetlerin tamamlayıcısı olacak bir rolde oynamıştı. Ancak, günümüz futbolunda kanattan içeri kat eden hızlı ve teknik forvet oyuncularının önemi giderek artarken Vassell bu doneme maalesef dahil olamamıştır. Vassell, yazdığı otobiyografisiyle çok da göz önünde olmayan bir kariyer sonuna sahip olmasına rağmen tekrar adından söz ettirmeye başladı. Bir nevi geçmişle hesaplaşma olarak da görülebilecek bu iade-i itibar sonrası sosyal medyada ve ana akım medyada görebildiğimiz kadarıyla artık daha çok gülümseyen ve bunalımlı günleri geriden bırakan bir isim olarak yer almaktadır.

2000’lerin başında yükselişe gecen Vassell’in kariyeri bugünlerde antrenörlük tecrübesiyle bambaşka bir hal alırken Ankaragücü ise geride bıraktığımız 20 yılda maalesef bir arpa boyu yol alamamış ve üzerine hala Süper Lig’e tutunma mücadelesi veren ve transfer yasakları, idari sorunlar, borç krizleri ve büyük ekonomik problemlerle boğuşan bir kulüp olarak yaşamına düşe kalka devam etmektedir. Vassell’in Ankaragücü taraftarı üzerinde yarattığı etkiyi bana göre bugüne kadar geçebilen herhangi bir yabancı oyuncu transferi görmedik. Geldiği dönem düşünüldüğünde Ankaragücü kendi yağında kavrulan öyle ya da böyle kümede kalmayı başaran hatta kimi zaman ilk dördü zorlayan bir takımken Vassell gibi büyük isimli bir futbolcunun kısıtlı ekonomik şartlarla Ankaragücü’ne imza attırılması büyük bir transfer basarisiydi. Sonrasında gelen yıldızların ne şartlarda alındığı ve kulüp ekonomisi üzerinde bıraktığı etkiler ise ortadadır. 2018 yılında Ankara’yı ve Ankaragücü’nü ziyarete gelen Vassell’e TRT World spikerinin sorduğu aklında burayla alakalı en çok kalan şey nedir sorusu belki de İngiliz golcünün burada yasadığı günlerin bir özetiydi. Vassell, bu soruya otelden kovulmak ve daha sonrasında yasadığım yalnızlık sırasında blog yazmaya başlamak benim için en önemli iki gelişmedir diyordu. Ancak bloğu açtıktan sonra Ankaragücü taraftarının gelip bizim evimizde kalabilirsin seklinde mesaj bombardımanına tutması taraftarla kurduğu bağın en önemli göstergesiydi. Yazıyı Vassell’in kendisi ve Ankaragücü arasında kurulan bağ hakkındaki sözleriyle bitirmek en doğrusu olacak:

“Ankara’ya 2009 yılında geldiğim ilk gün aramızda bir bağ varmış gibi hissettiren Ankaragücü taraftarıyla yıllar içerisinde kurduğumuz bu gerçek dostluk benim için sonsuza kadar yaşayacaktır.”

Yarım kalan bir aşk hikayesinin başrol oyuncusu olsa da 13 numaralı forması, fuleli koşuları ve attığı ilk golden sonra sol kapalı tribününe doğru yaptığı gol sevinciyle her zaman kalbimizde ve hafızamızda yeri olacak bir isim Darius Vassell, taraftarın deyimiyle “kara boğa” …

ankaraZulus

This article is from: