SÜREÇ 9

Page 1


Yazanlar Duygu Üzülmez Ela Gürbüz Emre Yaman Esra Gizem Güneş Nisa Yanar Ferah Dayı Hatime Kamilçelebi (Konuk) İrem Cındır

Çevirenler Deniz Taştan Saliha Tekin Şevval Çakıcı

Çizenler Nisa Nur Erdoğan Sümeyra Arı

SÜREÇ

Kasım

İletişim

fanzin@surec.org

Sosyal Medya

twitter.com/SURECTopluluk SURECAkademi instagram.com/SURECTopluluk SURECAkademi youtube.com/c/SÜREÇ

Editörler

Yuşa Arığ Ayşenur Taş

Kapak Tasarım

Faya


Önsöz Sevgili okur,

Bu sayımızda senin için narsisizm ve uyku başlıklarını irdeledik. Bunun üstüne belirlediğimiz temaların dışında da yazı alabileceğimizi sana zaten iletmiştik. Bu doğrultuda ilerleyen sayfalarda öncelikle çok değerli Dr. Öğretim Üyesi Hatime Kamilçelebi’yi konuk yazar olarak göreceksin. Sonrasındaki diğer sürprizimiz ise “Geçen ay neler yaptık?” köşemiz ve “SÜREÇ Akademi-k” köşemiz olacak.

SÜREÇ Akademi başlığını ikinci kez duymuş olduğunun farkındayız. Takip etmediysen hemen bir önceki sayfadan aratabilir ve takip etmeye başlayabilirsin. Akademi platformumuzda her zamanki gibi çok değerli isimlerle çok değerli eğitimler yapacağız. “Zaten yaptıklarınız da eğitim değil mi?” diye sorabilirsin. O eğitimlerin çok daha geniş çaplısını sana alanında yetkinlik kazandırmak için yapacağız.

Her buluşmamızda heyecanla dilediğimiz gibi bu buluşmamızda da senin keyifle bu sayımızı okumanı diliyoruz.

Yuşa ARIĞ


N

ARSİZM VE EMPATİ Low Empathy (Düşük Empati)

“Kendini aşırı beğenmeye narsizm denir: Ama bu, efsaNarsist olmayanları narsistlerden açıkça ayıran özelliknenin çarpıtılmıș halidir. Çünkü Narkissos suda gördüğü lerden biri empatidir. Empati, hayatı sadece kendi bakış kimsenin kendisi olduğunu bilmiyordu.” Yunan ve Roma Mitolojisi, Colette Estin

açısından değil, aynı zamanda başkalarının bakış açısından deneyimleme, başkalarının sevincini ve üzüntüsünü hissetme ve başkalarının iyiliğini önemseme kapasitesi ve eğilimi anlamına gelir. Sıklıkla bir başkasının gözünden görmek ve bir başkasının kalbiyle hissetmek olarak ta-

Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB), abartılı

nımlanan empatik insanlar, kendi egosunun dışındaki

kendini önemseme duyguları, aşırı hayranlık ihtiyacı ve

dünyanın çok daha fazla farkındadır. Öte yandan, NKB

başkalarının duygularını anlama eksikliği ile karakterize

hastası için empatiye çok az ihtiyaç vardır, çünkü başkala-

edilen uzun vadeli anormal davranış modelini içeren bir

rının bakış açıları onları ilgilendirmez.

kişilik bozukluğudur. Sinirbilim üzerine geniş bir araştırma kitlesi olmasa da NKB'de, belirli beyin alanlarında, özellikle de insular kortekste, NKB'nin özellikleriyle, özellikle empati eksikliğiyle ilişkili anormalliklere işaret eden tutarlılıklar vardır. NKBnin kökenleri bilinmemekte-

Empati eksikliğinden dolayı NKB'li hastalar affetmez bir doğa sergileyebilir ve yakın ilişkilerinde öfke ve saldırganlık sergileyebilirler. Bu aynı zamanda iş ilişkilerini de etkileyebilir. Bilişsel Sinirbilim ve Narsisizm

dir, ancak biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin tümü bu bozukluğun etiyolojisinde önemli rol oynamaktadır.

Narsistlerin Temel Boyutları

Psikologlar biraz zaman biyopsikososyal olarak bilinen şeyi psikolojik araştırmalara çok katmanlı bir yaklaşım vurguladı. Bilişsel Sinirbilim alanı, psikolojik çalışmanın

Grandiosity (Görkemlilik)

en dinamik alanlarından biri haline geldikçe, son on yılda

NKB'li insanlar, becerilerini ve başarılarını ve önemli

bu daha da geçerli hale geldi.. Dünyadaki yerimizin atom

olduğunu düşündükleri insanlarla ilişki düzeylerini abartma eğilimindedir. Üstünlük duyguları, konuşmaları tekeli-

altıdan, organizmadan kozmiğe kadar değişen perspektiflerden

ne almalarına ve diğerleri kendileri hakkında konuşurken

veya seviyelerden görülebileceğini kabul etmek, davranış

sabırsızlanmalarına neden olabilir. Genellikle kendi başa-

bilimlerinin benzersiz bir özelliğidir.

rılarını aşırı vurgulayarak diğer kişiyi küçük düşürür, değersizleştirirler. İfadelerinin bir başkasını incittiğinin farkında olduklarında, küçümseyerek tepki verme ve bunu bir zayıflık işareti olarak görme eğilimindedirler. Ara sıra

Narsisizm Bileşenleriyle İlişkili Nöroanatomik Özellikler Beynin ön kısmı olan frontal korteksin düşünme ve

yaşanan güvensizlik durumlarına rağmen, sergiledikleri

muhakeme yeteneklerimizin çoğunu düzenlediğini biliyo-

öz imaj aşırı şişirilmiş olsa da genellikle sabittir.

ruz. Benzer şekilde, beynin alt taraflarının etrafında, kor-

Excessive Need for Admiration (Aşırı hayranlık ihtiyacı)

ku ve öfke dahil olmak üzere birçok duygusal durumu kontrol eden temporal lob bulunur. Bu özelliklerin NKB

NKB’li insanların kendi yeteneklerini abarttığı, eleştiriye tepki olarak öfkeyle tepki gösterdiği ve genel nüfustan daha yüksek oranlarda suç işlediği bulunmuştur. Sürekli olarak daha iyi bir şey aradıkları için ilişkilerini sürdüremezler. Karşı tarafın hayranlığıyla bile yetinemeyebilirler.

ile nasıl ilişkili olduğuna dair artan bir anlayışa sahibiz, ancak NKB'den muzdarip olanlar herhangi bir davranışsal

veya zihinsel sağlık sorunları olmadığına inandıkları için bu kişilerin çok sayıda klinik araştırmalar için alınması zordur. Her şeye rağmen, NKB ile yapılan ve bize bu bireylerin beyinlerinin sağlıklı insanlardan nasıl farklı olduğuna dair bir resim sağlayan bazı sinirbilim çalışmaları yapılmıştır.


Son yıllarda sinirbilim, başka bir kişinin ne hissettiğini nasıl hissedebildiğimizle ilgili beyin mekanizmalarını ortaya çıkarmada büyük ilerleme kaydetti. Tutarlı kanıtların, başkalarının duygularını paylaşmanın, o duygunun ilk elden deneyimi sırasında da aktif olan sinirsel alanların aktivasyonu ile ilişkili olduğunu gösterdiğini belirtmek ilgi çekicidir. Örneğin, yakın zamanda yapılan bir çalışma, anterior insular kortekste (AIK) beyin tümörlerinin çıkarılmasının neden olduğu lezyonları olan hastaların, açık ve örtük empatik ağrı işlemede eksiklikleri olduğunu gösterdi. Bu çalışma, AIK'ye beyin hasarı olan hastalardaki empati eksikliklerinin, otizm bozuklukları, borderline kişilik bozukluğu, NKB ve diğerleri dahil olmak üzere çeşitli psikiyatrik hastalıklarda bulunan empati eksikliklerine şaşırtıcı bir şekilde benzediğini ve bunlarda potansiyel olarak yaygın nöral bozukluklar olduğunu düşündüren kanıtlar sağladı. İnsular korteks, bu beyin bölgesine giren ve çıkan karmaşık bir nöron ağından oluşur

Manyetik Rezonans Görüntüleme

Beynin yapısal hacmini ölçmek için MRI kullanan Schulze ve meslektaşları, insular kortekste tutarlı bir yapısal eksiklik gösterdi. NKB’li hastalarda, serebral korteksin bu bölgesinin kalınlığı, kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde azdı. Empati miktarı, dar bölgedeki gri madde hacmi ile doğrudan ilişkiliydi. Genel olarak, narsisizmi olan hastalarda, insular kortekste gri maddede önemli bir azalma görüldü. Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme

Geçtiğimiz on yılda bilim adamları, beyinde empati ile ilişkili çeşitli bölgeleri belirlemek için fMRI kullandılar. Nörogörüntüleme verileri, yüksek narsisistik deneklerde insulada daha düşük aktiviteye işaret etmektedir. Sonuç olarak; narsisizm ile ilişkili yüksek işlevsellik nedeniyle bazı insanlar bunu yaşamlarında bir bozukluk olarak görmeyebilir. Aslında birçok başarılı ve güçlü birey, normların üzerinde olduğu

ve alt bölümlere ayrılmıştır. Duygu

düşünülen bir dereceye kadar nar-

ve empati ile ilişkili çeşitli

sisizmi paylaşır. Aşırı güven,

duyu sistemlerinden girdi

NKB'li bireyleri hırslı yap-

alır ve ağrı duyumunun

ma eğiliminde olsa da mut-

yanı sıra tat alma, yutma

laka başarıya götürmez. Bu

ve tükürük salgılarında

kişiler, bir başarısızlık gibi

rol oynayan glossofarin-

görünmekten kaçınmak için

geal sinirden projeksiyon-

rekabet etmek istemeyebilir

lar alır. İnsüler nöronlar

veya herhangi bir risk almayı

ayrıca önemli otonom sinir sistemi fonksiyonlarına sahip olan vagus siniri stimülasyonuna yanıt verir. Bunlardan bazıları duygusal olaylarla ilişkili kalp atış hızındaki değişikliklerle ilgili olabilir. İnsanlarda, insular korteks, frontal, parietal ve temporal loblar dahil korteksin diğer bölgeleri ile kritik afferent ve efferent bağlantılara sahiptir. Bu şekilde, insular korteks duyusal, motor ve otonom sistemlerimizle ilgili önemli duygusal işlevleri düzenleyen sinyalleri alabilir, işleyebilir ve iletebilir.

reddedebilir. Buna ek olarak, empati eksikliğinin yanı sıra aksiliklere, anlaşmazlıklara veya eleştirilere tahammül edememeleri, bu tür bireylerin

başkalarıyla iş birliği içinde çalışmasını veya üstleri ve meslektaşları ile uzun vadeli mesleki ilişkileri sürdürmelerini zorlaştırır. Birlikte ele alındığında NKB'nin empati eksikliği, görkemlilik ve bozulmuş duygusal düzenleme ile karakterize edilen ciddi bir bozukluk olduğunu görmekteyiz. Narsisistik kişilik bozukluğunun kökenleri bilinmemekle birlikte,

İnsular korteks genellikle kaşıntı, ağrı, sıcaklık ve do-

biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin tümü bu bozuk-

kunma gibi bedensel durumların somatotopik temsilleriy-

luğun etiyolojisinde önemli rol oynamaktadır. Gerçekten

le ilişkilendirilmiştir. AIK’den kaynaklanan fokal epi-

de empati bozukluklarının, narsisizmin ek klinik ve nöro-

leptik nöbetleri olan hastaların duygusal far-

bilim araştırmaları, bu etkili ancak çoğu zaman gözden

kındalığı artırdığı ve refahı artırdığı da göz-

kaçan bozukluklara katkıda bulunan çevresel, genetik ve

lenmiştir. Genel olarak insular korteks kişinin fizyo-

biyolojik faktörleri net bir şekilde tespit etmek için büyük

lojik durumunun içsel bir görüntüsünü oluşturuyor,

önem taşır.

bu durumları ve kişinin duygularının farkında olmasını sağlıyor.

Kaynak: sciencedirect.com

Yazan: E. Gizem Güneş


SÜREÇ Akademi-k Narsistik Kişilik Bozukluğunun Alt Yapısı

N

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip vakalar incelendi-

EDİR BU NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU?

ğinde, yol açan faktörler ile ilgili farklı kuramlar oluşmuştur. Nesne ilişkileri ve kendilik psikolojisi kuramları, bu bozukluğun oluşumundaki ruhsal süreçlerin anlaşılması ve tedavisi konusunda önemli katkılar sağlamıştır. Her iki kuramda da vurgulanan en önemli olay, yaşamın erken

Narsisizmi tanımlayacak olursak, kendilik psikolojisine

evrelerinde ebeveyn ile çocuk ilişkisindeki karmaşıklıklar

göre bir kişilik bozukluğu, nesne ilişkileri kuramına göre

ve/veya yetersizliğin bir sonucu olduğudur. Ebeveyn/

ise bir kişilik örgütlenmesi çeşididir.

ebeveynler gelişim evresine özgü gereksinimlerini karşılamak bir yana dursun, çocuğu istismar amaçlı kullanır.

Toplum içerisinde görülme sıklığı, %1 olup, tanı alan-

Patolojik davranışlar sergileyen bir ebeveynle birlikte

ların popülasyon dağılımına bakıldığında %70 ten fazlası-

büyümek zorunda kalan küçük bireyler, ilkel bazı savun-

nın erkek olduğu gözlemlenmektedir .

ma mekanizmaları geliştirerek yaşamda kalabilme çabası

Tanı Kriterleri:

içine girerler. Kişinin ileri ki yaşamı ve etkileşim biçimi, çocukluk döneminde çaresiz bırakıldığı koşullara karşı

DSM-V’e göre aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile

geliştirdiği ilkel ve uyumsuz davranış örüntülerinden

belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda

oluşur.

ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eş duyum yapamama ile

Ebeveyn Çocuk İlişkisi

giden yaygın bir örüntüdür. Temel özellikleri aşağıda

Annelik, diğer birçok kavram gibi kişisel değişkenlikle-

maddeler halinde sıralanmıştır

rin gözlemlendiği bir arenadır. Bazı anneler evlatlarına

1. Büyüklenir (Başarılarını ve yeteneklerini abartır,

karşı hem duygusal olarak soğuktur hem de davranışları

gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün bir bi-

kendi çocuğunu istismar edici biçimdedir. Çocuklarını,

çimde görülme beklentisi içindedir).

kendi müşkülpesent duygusal arayışlarını ve sancılarını tatmin edecek objeler haline getirip; genç bireylerin tek

2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir

başlarına var olma, ayakta durma ihtiyaçlarını görmezler.

sevgi düşlemleriyle uğraşır durur. Çocuğun gerçek bireyleşmesi, annenin idealleştirilmiş 3. “Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve

yansıtmalarıyla yankılandıkça sancılı bir sürece dönüşür.

ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca)

Anne idealizasyonu ile özdeşleşen çocuk, anne tarafından

anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerekti-

başarısız olarak algılanmasına ve buna bağlı olarak ortaya

ğine inanır.

çıkacak depresyona karşı savunma mekanizması gereği

4. Çok beğenilmek ister.

“büyüklenmeci kendiliğini” korur.

5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir

Çok küçük çocuklarda kendilik saygısı, yaşamındaki

tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içerisinde olma).

önemli diğer kişilerce derinden ve koşulsuz sevildiği, kabul edildiği, önemsendiği, bedensel ve duygusal olarak beslenmeyi hak eden bir varlık olduğu inancına bağlı ola-

6.Kendi çıkarı için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır). 7.Empati yapamaz, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez. 8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır. 9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş̧ davranışlar ya da tutumlar sergiler.

rak gelişir. Ruhen sağlıklı davranışlar sergileyen bir anneyle kurulan bağda çocuğun iç dünyasında olumlu anılar birikir. Kendisinin önemli, değerli, sevilmeyi ve bakılmayı hak eden bir varlık olduğu duygusu ve inancı gelişir.

Bakım ihmali, istenmeyen çocuk olma durumunda ise çocuk, değersiz bir varlık olduğu kanaatine varacaktır. Bebeğin kendi cisminden sonra ilk keşfi yani ikincil nesnesi olan annesinin tutarsız, değişken, reddedici, duygusal olarak terk eden tutumlarını algıladığında hayal kırıklığı yaşaması ve dış dünyaya karşı bir güvensizlik geliştirmesi kaçınılmaz hale gelir.


Çok küçük çocuklarda kendilik saygısı, yaşamındaki önemli diğer kişilerce derinden ve koşulsuz sevildiği, kabul edildiği, önemsendiği, bedensel ve duygusal olarak beslenmeyi hak eden bir varlık olduğu inancına bağlı olarak gelişir. Ruhen sağlıklı davranışlar sergileyen bir anneyle kurulan bağda çocuğun iç dünyasında olumlu anılar birikir. Kendisinin önemli, değerli, sevilmeyi ve bakılmayı hak eden bir varlık olduğu duygusu ve inancı gelişir. Bakım ihmali, istenmeyen çocuk olma durumunda ise çocuk, değersiz bir varlık olduğu kanaatine varacaktır. Bebeğin kendi cisminden sonra ilk keşfi yani ikincil nes-

Klinik ve Gözlem

Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler iyi bir gözlemle kendilerini hemen belli ederler. Dışardan bakınca gayet renkli, ihtişamlı, mutluluk vaat eden insanlardır. İçeride ise bencil tutumlar, tutarsızlıklar - hızlı değişen fikirler ve kendilerine bile söylenen yalanlar mevcuttur. Bu kişiler hep etrafındakileri manipüle etmeye çalışır ve davranışları samimiyetsizdir. Güçlü ve haklı değil ise kesinlikle mağdurdur. Narsistin evlilik ve ilişki yürütmesi oldukça zor-

nesi olan annesinin tutarsız, değişken, reddedici, duygusal

dur. Empatiden yoksunluk, zaman zaman kriminal olayla-

olarak terk eden tutumlarını algıladığında hayal kırıklığı

ra karışmasına olanak tanır. Anti sosyal kişiliklerde de

yaşaması ve dış dünyaya karşı bir güvensizlik geliştirmesi

narsisizm görülebilmekte, fakat tek başına NKB örüntüsü

kaçınılmaz hale gelir.

olan bireylerde işlenen suçlar daha karmaşık ve ceza bakı-

Çocuk, sevi paylaşımı için tercih ettiği ikincil nesne olan annesinin yanlış bir kişi olduğunu fark eder. Akabinde bu sevgi paylaşımını geri çekip, birincil nesne olarak keşfettiği ve güvendiği kendisine geri döner çünkü mevcut durumda en sığınılabilir yer orasıdır. Böyle bir çocuk- ebeveyn ilişkisi çocukta dış dünyanın

mından daha ehemmiyetsiz suçlardır. Değer görme, övülme hatta pohpohlanmaya çok düşkün olduklarından, bunu sağlamak için önce verici olurlar. Almaya duyarlı vahşi kapitalist toplulumlarda yükselme olasılıkları yüksektir. Suistimale yatkındırlar. Emosyonel ya da finansal ruh emmeleri bittiğinde cansız cesedi bırakıp kaçmaktan asla imtina etmezler. Ahde vefa, hatırşinaslık,dostluk gibi kav-

tehlikeli, düşmanca, değişken ve öngörülemez bir ortam

ramlarla arası hiç iyi olmayan Narsistikler, materyalist

olduğu inancı ve temel güvensizlik hissiyatını doğurur.

eğilimli olup şahşahalı hayatlardan hazzederler. İlişkide

Dış dünya çocuğun iç dünyasına, ebeveynin açtığı yoldan

bulundukları insanları kendilerince ele geçirdiklerini his-

girebilecekken, birden bire kapının dışında bırakılır. Mev-

settiklerinde yarı yolda bırakıp gider ve kendilerinden

cut durumda tek yol anneye sımsıkı sarılarak sadık ve

uzak duran idealize ettikleri başka birinin peşine düşerler.

bağımlı kalmaktır. Ayrıca ebeveynin negatif tutumu, narsistin üst benliğine katılan ve ona olumsuz sözler söyleyen, onu değersizleştiren bir öteki haline gelir. Narsistik vakaların çocukluk dönemlerine bakıldığında geçmişinde en azından sözlü şidette bulunan, iflah olmaz soğuk ve sevgisizliği aleni ebeveyn figürleri mevcuttur. Çocukta böyle bir çevrede şiddetli oral engellenme, gücenme ve saldırganlık geliştiğinde, aşırı haset

Tedavi Kişilik bozukluğu olma itibariyle çoğu zaman patolojilerinin farkında olmayan bu bireyler, kliniğe başka şikayetler ile başvururlar. Burada en önemli

iş terapiste düşmektedir. NKB ile uyumlu örüntü izlenen hastaya şikayetlerine göre uygun ilaç tedavisinin başlanması ve terapi sürecine gidilmesi kişinin ve etrafındakilerin yaşamını kolaylaştırmak adına ciddi yarar sağlayacaktır.

ve nefrete karşı savunma ihtiyacı doğmaktadır.

Yazan: Dr. Ferah Dayı Çizen: Nisa Nur Erdoğan


B

“Ayna evresi öyle bir dramdır ki, bu evredeki içsel itki

İR SEVGİ NESNESİ OLARAK : NARSİST ANNE “Nesneleri oldukları gibi değil, olduğumuz gibi görürüz” –Anais Nin

yetersizlik hissinden bir hayale doğru – ve bu içsel itki mekânsal özdeşleşmenin tuzağına düşmüş özneyi bedeninin parçalı bir imajından, bütünlüğünün ortopedik bir formuna dönüşen fantazilerini üretir – ve sonunda üstlenilen yabancılaştırıcı kimliğin, katı yapısıyla bütün zihinsel gelişimi belirleyecek zırhına doğru – götürür.” Aynada bir benlik algısı oluşturulur. Bedensel imaj bütünlüğünü görmesiyle bebek varlığını artık tanımış

olur. Kişisel bütünlüğü koruyup sürdürmek narsist yapı için çaba gerektiren bir süreçtir. Kohut “Bu çaba için, yaptıkGenç Narkissos artık lanetlidir. Gölde kendi yansımasını görür, ona o kadar aşıktır ki dokunmak isterken göle düşer ve boğularak ölür. Narkissos ilk defa kendisini su yüzeyinde görmüş ve kendine aşık olmuştur. Adını Yunan mitolojisindeki Narkissos mitinden alan narsisizmin, aynalarla ve yansımalarla yakından bir ilişki-

si var muhakkak. Ayna; kendimizi, tıpkı aynımızı görebildiğimiz parlak düzlem. İnsan en gerçek görüntüsüyle aynalar vesilesiyle tanışıyor en nihayetinde. Peki, gerçek kendiliğiyle? “Narsistik nevroz dediğimiz şey, ego ile süperego arasındaki çatışmaya karşılık gelir.” der Freud. Lacan ise “öznenin kendi imgesine kendini kaptırma” olarak tanımlar ve ayna evresiyle açıklar. Ayna evresinde narsistik özdeşleşme esnasında özne aynada gördüğü imgesine kendini kaptırır. Ayna evresi döneminde, bebek 6 aylıktan itibaren aynada kendisini gördüğünde tanımaya başlar. Altıncı aydan on sekizinci aya kadar bir oyun niteliğinde; kendi varlığını tanıyan, anlamlandırmaya çalışan mimikler yapar, sesler çıkartır. Coşkuludur. Lacan bu hali “bir görüntüyü üstlendiğinde öznede ortaya çıkan dönüşüm” olarak nitelendirir. “Aynada, akis ve karşılıklılık vardır.” Bebek beden imajının bütünlüğü ile özdeşleşme aşamasındadır. Fakat bir yandan hala bakıma muhtaçtır, hare-

ketleri eşgüdümsüzdür ve hayatta kalabilmek için bir başkasına ihtiyaç duyar. Ayna evresi “benlik” in oluşum anıdır.

ları işlerle başkalarını etkilemeye çalışırken, bir yandan da diğer insanların tepkilerini algılamayarak narsisistik zedelenmelere karşı kendilerini korumuş olurlar, bu şekilde kişilik bütünlüklerini korumaya ve sürdürmeye çalışırlar.” der ve narsist yapıyı gelişim döneminde takılmış kişiler olarak tanımlar.


Peki bu hikayede narsist olan kişi anneyse? Annelik kutsaldır der tüm dünya. Özellikle bizim gibi

Fakat narsist bir annenin bebeği için güneş koşullara bağ-

toplumlarda “annedir döver de sever de” denilip sorgusuz

lı doğar, onu gururlandırırsa aydınlatıp ısıtır saçlarını me-

sualsiz kabul edilir anne-çocuk ilişkisi. Annedir, sorgulan-

sela; aksi durumda hiç doğmaz karanlıkta bırakır onu.

maz. Söz konusu bir şiddet(fiziksel veya psikolojik) varsa

Bunun bir sonucu olarak çocuk yetersizlik ve değersizlik

bile bu istismar değil, annenin bileceği iştir çünkü. Ama

hissiyle büyür. Erken çocukluk döneminde anne tarafın-

her şey gibi annelik bile sorgulanmalıdır belki de.

dan niteliksiz hissettirilen çocuğun yetişkinlik döneminde

Narsist bir anneyle ise işler biraz daha zordur çocuk

anneye bağımlı kalması da muhtemeldir.

için. Kendi içinde çıkmazları vardır bu annenin(kişinin),

Bu manipülatör anne tarafından yetiştirilmiş birey, ye-

kendisiyle ilişkisi çatışmalıdır zaten. Narsist kişi etrafın-

tişkinlik döneminde de bunun izlerini taşır. Partner ilişki-

daki insanları, bu partner ilişkilerinde de çoğu zaman böy-

leri başta olmak üzere, insanlarla kurdukları ilişkiler yete-

ledir, narsistik bir uzantısı olarak görür. Ona bağımlı ve

rince sağlıklı değildir. Yetersizlik ve değersizlik hissi

muhtaç olmayan kişileri bile böyle görürken, bebek pre-

yetişkinlik döneminde de devam eder. Süperegoları fazla

matüredir ve gerçekten de hayatta kalabilmek için anneye

cezalandırıcı çalışır ve en ufak bir başarısızlıkta kendileri-

(bakım veren) muhtaçtır. Bu gerçektir. Bunun doğal sonu-

ni suçlama eğilimindedirler. Bir birey olarak var olmak

cu olarak çocuğu onun için narsistik bir uzantısıdır ve

kişi için zor hale gelir. Durum böyleyken, bu bir kısır

çocuk yetişkin olduğunda bile bir birey olarak değil onu

döngü halini alıp çıkmazlarla devam etmek zorunda mı-

temsil eden uzantı olarak

dır? Hayır. Kişi artık erken çocukluk dönemindeki savun-

algılanır anne tarafından. Annelik özellikleriyle taban tabana zıttır bu kişilik yapılanması. Annelik dediğimiz şey şefkati, koşulsuz sevgiyi, affediciliği, koruyup kollamayı barındırırken; narsist anne, kendi kişilik özellikleri yüzünden çocuğa zarar vermeye

masız çocuk değildir, yetişkindir. Değişebilir, kendisini

ve hayatı dönüştürebilir. Yetişkin olarak hayatını kendi kontrolü altındadır. Geminin dümeninde artık anne değil, kendisi vardır. Son olarak, artık anne sensin. Kendi kendinin annesi, bunu gördüğünde güneşi değil sadece kendini gururlandı-

başlar. Bebek için anne güneştir. Annenin

racaksın.

sevgisini, desteğini gerçekten şartsız hissetmeye ihtiyacı vardır.

“Seven insan kibrini kırar, alçakgönüllü olur. Seven insan, narsistliğin bir parçasını, tabiri caizse, sevdiğine rehin olarak bırakır.”

Kaynakça DSM-5 Tanı Ölçütleri Bruce Fink-Lacancı Psikanalize Bir Giriş Sigmund Freud-Metapsikoloji Otto Kernberg-Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm

Ela Gürbüz


Konuk Yazar

C

OVID–19’UN

KURBANLARI MIYIZ?

Bireyler arasındaki gelir adaletsizliği ve işsizlik ekonomik etmenler arasında yer alıyor. Türkiye’deki işsizlik oranı Covid-19 öncesinde de fazlaydı, fakat işten çıkarmaların ötelenmesinin ortadan kalktığı zaman bu oranın ciddi oranda artacağı malum ve halihazırda çalışanlar da bunun

Mart ayından beri ülkemizde görülen Covid-19’un insanların psikolojisinde ve ekonomik durumunda yaptığı

kaygısını yaşıyor. Psikolojik ve sosyal etmenlerin altında yatanlar arasın-

etkiler ilk anda bir kaygı etkisi yarattı. Türkiye’de de Mart

da ise sosyal mesafeye ve maske takmaya dikkat etmeksi-

ortasından Haziran sonuna kadar çeşitli kısıtlamalar ve

zin yapılan alışverişlerde kolektif bir toplumdan uzak

sokağa çıkma yasağı, 22 Haziran itibarıyla Türkiye’nin

olduğumuzu görmekteyiz. Belirsizliğin çok fazla hâkim

yarısından fazla ilinde hayatın tüm alanlarında, bazı iller-

olduğu bu gibi durumlarda insanların yaşadığı bu tip pa-

de ise insanların toplu halde bulunduğu yerlerde maske

nik alışverişi davranışı normal karşılanmaktadır. Bireysel

takmayanlara idari para cezası getirildi.

olarak taktığımız maskenin sırf kendimizi değil, toplum-

Peki belli bir kesim Covid-19 ile ilgili neden bu kadar şiddetli kaygı yaşadı?

daki diğer insanları da koruduğu bilinci yayılmış olsa maske takmayanlara idari para cezası gibi bir uygulamaya hiç ihtiyaç duyulmayacaktı. Fakat cezalandırıcı eylemlere

Aslında bakacak olursak Dünya Sağlık Örgütü’nün

çok fazla maruz kalan insanların cezalandırma dışında

açıklamalarına göre 2019 yılının sonunda Çin’de ortaya

başka seçenek bulamaması gibi bir durum oluştu. Bu nok-

çıkan bu virüs ülkemize gelene kadar Türkiye’de neden

tada cezai işlem yapılması bir sonuçtur. Maskenin takıl-

görülmediği gibi birçok spekülasyonla karşı karşıya kal-

maması gerçeğini değiştirmemektedir.

dık. Türkiye sınırları içinde bir vakaya rastlanmadığı için insanlar arasında belki de bir mutluluk artışına sebep ol-

Son yıllarda alarm zilleri çalan küresel ısınma, çevre

duğunu ve heyecan yarattığını gözlemledik. Buna rağmen

kirliliği, açlık, tedavisi olmayan hastalıklar gibi etmenlere

Türk geni, tuzlu su vb. pek çok bilgi kirliliğine de maruz

kısmen göz yumup hayatlarını sürdüren çoğu insan Covid

kaldık. Çin’in ekonomik ve sosyal kaygılarla virüsün var-

-19 salgını sürecinde ekonomik ve sosyal anlamda çaresiz

lığını sakladığı, verileri gizlediği ve geç açıkladığı iddia-

olduğunu düşünerek kurban mantalitesine girdi. Stephen

ları, Dünya Sağlık Örgütü’nün ise pandemi kararını epey

Karpman’ın açıkladığı ve temelinde genellikle kaygılı

geç alması insanlarda hükümetler ve organizasyonların

bağlanma bulunan “drama üçgeni”nde kurban, kurtarıcı

şeffaflığı ve tarafsızlığı konusunda şüpheler oluşturdu.

ve zalim rolleri bulunmaktadır. Bu rolleri en basit tabiriy-

Covid-19 Türkiye’de de görüldüğünde insanların panikle-

le şöyle izah edebiliriz. Babası tarafından zulme uğrayan

diğini ve bu panikle marketlerin raflarını boşalttığını, sos-

bir çocuğu annesi gelip babasından kurtarır. Bu roller

yal yaşama getirilen çeşitli kısıtlamalarla bu paniğin per-

zaman zaman kendi içinde değişebilmektedir de. Örneğin,

çinlendiğini, temel yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak amaç-

çocuk büyüdüğünde annesini babasının zulmünden kurta-

lı market ve fırınlarda sosyal mesafeye uymadan alışveriş

rabilmektedir, çünkü bu annesinden aldığı bir örüntüdür

yaptığını, toplumdaki diğer insanlarda da bu sebeple kay-

ve bu drama üçgenini bildiğinden hayatı boyunca bu üç-

gının arttığını gözlemledik. Aynı zamanda belli iş grupla-

gen içine giren örüntülerde bulunması muhtemeldir. Bu

rının evden çalışmasıyla kimileri trafikte geçirilecek süre-

çocuk babasını taklit edip zorbaya da dönüşebilir ve

yi kendilerine ve sevdiklerine ayırırken, kimileri iş arama

“Bugün dışarıdaki şu çocukları dövdüm.” diyen bu çocuk

umutlarının bir süreliğine ortadan kalkması, bir süreliğine

da babasının davranışıyla bu üçgen içindedir. Büyüdüğün-

işsizliğinin ertelenmesi, iş kaybetme, fatura/kira vb. gider-

de de zalim rolü ona yakın gelir. Bu drama üçgenini Co-

leri ödeyememe korkusu Covid-19 bulaşır mı korkusuy-

vid-19 sürecine adapte edersek hayvan pazarları ile ilgili

la birleşti. Bu kaygının sağlığını ve yaşamını

standartları olmayan ve virüs ile ilgili bilgileri saklayarak

kaybetme korkusundan da kaynaklanacağı

bize mağduriyet yaşattığını düşündüğümüz Çin de diğer

açıktır, fakat bu kısmı farklı bir bilim dalının spesifik

ülkeler gibi iktisadi ve sosyal anlamda mağdur oldu. Çün-

bir alanını ilgilendirdiği için bu yazıda kapsam dışı

kü Karpman’ın da ifade ettiği üzere bu drama üçgeninde

bırakarak burada Covid-19’un sosyal, iktisadi ve psi-

kazançlı taraf yoktur.

kolojik etmenlerinden bahsedeceğim.


Peki insanlar için hükümetlerinin veya Dünya Sağlık Örgütü gibi organizasyonlarının böyle olağanüstü durumlarda açıklamaları neden önemlidir? Çünkü tarih boyunca insanların çoğunun özellikle zorlu zamanlarda hep bir kurtarıcı beklediklerini bilmekteyiz. Covid-19 salgını sürecinde de çoğu insan ya hükümet ya da belli organizasyonlardan bu kurtarıcı görevini üstlenmelerini beklediler. II. Dünya Savaşı’ndan sonra toplumların refahını artırmak ve kalkınmasını sağlamak için “kurtarıcı” rolünde kuruluşlar kurulduğunu biliyoruz,

fakat biraz daha geniş bir perspektiften bakacak olursak bu kuruluşların varlıklarını sürdürebilmeleri mağdur insan grubunun varlığına bağlıdır. Onlarca yıldır “mağdur” olan insanlara yardım şekli yoksulluğu sona erdirmedi veya özellikle azgelişmiş ülkelerde görülen bazı hastalıklarla ilgili halen tedavi yolları bulunmadı. Bu kuruluşlar mağdur insanları kendilerine bağımlı hale getiren bir yapı haline dönüştü. Bireylerin hem hükümetlerinin hem de Dünya Sağlık

Böyle zorlu anlarda hiçbir şey yapmadan bekleyip bizi zalimin zulmünden kurtaracak bir kurtarıcı beklemektense bu kurban mantalitesinden çıkarak sorumluluğu almalı ve suni gündemlerle vakit geçirmeyi bırakmalıyız. Yaşamımızın sonuna yaklaştığımızı hissettiğimizde belki

de yaşadığımız hayatın aslında istediğimiz gibi bir hayat olmadığını fark edeceğiz. “Hep iplerin başkalarının elinde olduğunu”, “hep zorlukların bizim başımıza geldiğini”, “hayatımızda hep çaresiz kaldığımızı” yakındığımız kurtarıcının da aslında bir kurban olduğunu anladığımızda geç olacaktır. Bu noktada insanların kurtarıcı olarak gördüğü kişi veya kurum onlara acıyarak değil de onları destekleyip sevgi ile yaklaştığında “sistemin kurbanlarıyız” modundan çıkabilmek kolaylaşacaktır. Kimi zaman Covid -19’un yayılması gibi virüsün sorumluluğunu başkasına

Örgütü gibi Birleşmiş Milletler'e bağlı olan ve toplum

yüklediğimiz ve mağduru olduğumuzu düşündüğümüz bir

sağlığıyla ilgili yıllardır uluslararası çalışmalar yapan bir

olayda, örneğin maske takmak gibi kısmi bir çözümünde

organizasyonun açıklamalarına güvenmesi beklenir.

dahi maske takmayıp, başkalarının sağlığını düşünmeden

DSÖ’nün pandemi kararı ile ilgili açıklamalarındaki ge-

hareket ettiğimizde biz de zalime dönüşebiliriz. Zira Co-

cikmeler, Covid-19’un bulaşma yollarını açıklayan bilim

vid-19 Sessiz Bir Yer filmindeki gibi sadece ses çıkarana

insanlarının açıklamalarına rağmen halen net bir tavrının

saldıran bir yaratık değil! Maske takma zorunluluğuna

bulunmaması, Covid-19 tedavisinde kullanılan bir ilacın

uymayan kişilerin bu davranışı kendilerinin dışında yüz-

kullanımı ile ilgili kararsızlığı gibi pek çok etmenin Dün-

lerce kişinin hayatını etkiliyor. Kolektif düşünmeyi ve

ya Sağlık Örgütü’ne olan güveni kısmen de olsa azalttı.

birbirimize güvenmeyi öğrendiğimizde çocukluktan beri

Covid-19 sürecinde kurtarıcı bulamayan insanların belli manevi kurtarıcılara sığındığı fark edildi. Zira Kopenhag Üniversitesi’nden Bentzen’in yaptığı bir araştırmada dünya genelinde Covid-19 korkusuyla Google’da yapılan “Tanrı”, “Allah”, “Muhammed”, “Kur’an”, “İncil”, “İsa,” “Buda”, “Vişnu” ve “Şiva” gibi kelimelerinin aramalarında artış olduğu ortaya çıktı. İnsanlar bu Google aramalarını Covid-19’dan korktukları ve sığınacak bir liman aradıkları veya bir Mesih umudu gibi nedenlerle yapmış olabilirler. Bunun yanında hükümetin şeffaflığının, insanların sağlıklarına ve yaşamlarına verdikleri önemin ve ekonomik katkılarının yetersizliği ve dünya genelinde insanlara yardım eden kurumların bu tip olağanüstü durumlara hazırlıklı olmayışı ve insanların bu kurumlara güvenlerinin azalmasından dolayı bu tür bir maneviyata yönelmeleri de söz konusu olabilir.

öğrendiklerimiz ve gerçek olarak algıladığımız doğru bildiğimiz yanlışlarda diretmeyeceğiz. Karpman’ın belirt-

tiği drama rollerinden çıkıp gerçekliğini bulan insanlarla herkesin yaşamını ilgilendiren bu tip sorunlarla karşılaşmamak için adımlar atmak kolaylaşacaktır. Eğer bir sorunla karşılaşırsak kolektif bilinçle üstesinden gelebileceğine güvenimiz tam olursa, maske takma vb. uygulamalara kolaylıkla adapte olup cezalandırma odaklı yaklaşımdan da uzaklaşmış olacağız. Dünyadaki tüm canlılarla bir bütün olduğumuzun farkındalığını sağladığımız ve bu yönde girişimlerde bulunduğumuzda dünya değişmiş olacak. Covid-19 süreci ülkelerin sınırları ve kısıtlamalarına

vurgu yapmasına rağmen sınırlar yokmuşçasına kolektif kararlar almazsak ve dünya vatandaşı olmanın ilk adımını şu anda atmazsak defalarca bu ve benzeri olaylarla test edileceğiz. *Bu yazı 10 Temmuz 2020’de Duvar gazetesinde ve Eylül 2020’de Duvardibi dergisinin Virüs adlı 56. sayısında yayımlanmıştır.

Dr. Öğr. Üyesi Hatime Kamilçelebi


Bu nedenlerden ötürü, birçok araştırmacı ve klinisyen, rüyaların olası işlevlerini keşfetmenin, bunlardan biri

P

stresli olayların etkisini absorbe etmeyi ve bunlar üzerin-

ANDEMİ SIRASINDAKİ RÜYALAR:

de ustalaşmaya yol açan olası işlevlerini keşfetmenin değerli olduğuna inanıyor. Buna tarihsel bir bakış açısıyla bakarak başlayalım. Rüya görme ve şifa ilişkisi eski Yunanlılar tarafından

BİZE RÜYA GÖRMENİN İŞLEVİ HAKKINDA NELER SÖYLÜYORLAR?

açıkça ifade ediliyordu. Tıp tanrısı Asklepius'un tapınaklarında, dua edenler, uyumalarına neden olan bir bitkisel birayı içerlerdi, bu sırada tanrı veya kızları rüyalarda görünüp onlara nasıl iyileşeceklerini öğütlerlerdi. Tapınağın

duvarları, canavarları öldüren efsanevi kahramanları tasYakın zamanda yayınlanan bazı raporlar, pandemiden en çok etkilenen insanların rüya hatırlama artışını tanımladı: Daha olumsuz bir odaklanmayla, genellikle virüs, kafa (ilişkili bir vücut parçasının kirlenmeye başlaması) ve sırada bekleme gibi pandemi ile ilişkili rüyalar. Yazarlar, rüyalardaki kaygının sürekliliğini akıl sağlığı endişelerine duyarlı kişileri tanımlamada yeni bir yol olarak öneriyor (1) ve rüya yorumlanın COVID ile ilişkili stresi azaltmada yararlı bir yaklaşım olabileceğine inanıyor (2).

vir eden duvar resimleri ile süslenmişti. Örneğin, bakışları insanları taşa çevirebilen Perseus, Medusa'yı öldürüyordu. Yani iyileşmeye giden yol korkunç bir şeyle yüzleşmeyi ve bu yolda ustalaşmayı içeriyordu. Rüyalar sırasında böyle bir çıkmazın ötesine geçmenin bir yolunu bulabileceği düşünülüyordu. Daha yakın zamanlara sıçrayalım, 1990'lardan başlayarak Ernest Hartmann ve Rosalind Cartwright gibi psikologlar, rüya görmenin bir işlevinin de stresli deneyimleri

özümsemek ve bunlarda ustalaşmak olabileceğini formüle ettiler. Hartmann, rüyalarda duyguların görsel metaforlar

Rüyaların yıllar içinde kavramsallaştırılmış bazı yolla-

olarak tasvir edildiğini öne sürdü. Örneğin, tehlikede ol-

rına bir bakalım. Freudyen görüş özetle üzüntü verici dür-

ma hissi bir uçurumun üzerindeki dar bir çıkıntıda olma

tülerin sembollerle gizlenmiş bir şekilde daha kabul edile-

hayali temsil edebilir. Rüya görme sürecinde, o andaki

bilir bir halde sunulmasının bir yoludur. Bu nedenle teori-

his, benzer duyguları üreten geçmiş anılarla bağlantılıdır

nin gidişatını kısa bir bakış açısıyla yorumlayınca bunlar

ve yaşanan deneyimi bu bağlama oturtur. Düşünce değiş-

bilinçaltı süreçleridir. Diğer uçta Alan Hobson ve Robert

meye başlar ve aşağıdaki gibi düşünceleri ortaya çıkarır:

McCarley‘nin (3) aktivasyon-sentez hipotezinde görünen

"Şimdi düşünüyorum da bu yaşananlar aynı ____'in oldu-

o ki rüyalar serebral korteksin yetersizliği sonucu beynin

ğu zamanki gibi." Bağlantılar kurulur, kişinin geçmiş de-

daha derin kısımlarında rastgele bilgiler üretiyor. Bu gö-

neyimlerden yararlanmasına izin verilir ve yol gösteren

rüş, rüyadaki hızlı göz hareketleri sırasında (REM), beyin

çağrışım aslında aynı duygunun benzerliğidir. Bu şekilde

sapından çok büyük miktarda rastgele bilgi yükselir ( pon-

imkânsız görünen bir durum biraz daha yönetilebilir görü-

tin retiküler oluşum) ve görünen o ki rüyaların garip özel-

nür (4).

likleri yüksek merkezlerin bu akını anlamlandırmak için başarısız girişimini temsil ediyor.

Boşanmanın ortasındaki kadınlar üzerine çalışan Cartwright, bu kadınların durumdan etkilenme şeklinin

Yani rüyaların çok az anlamı olabilir ve yalnızca bir tür

dünyada şu an görülen pandeminin etkilerine benzer oldu-

zihinsel aktivite olan epifenomen REM uykusu sırasında-

ğunu gözlemledi: Depresif ruh hali ve pek de hoş olma-

ki fizyolojik süreçleri yansıtır. Mümkün olsa bile bazı

yan rüyalar görme eğilimi. Duygusal olarak daha iyi olan

şeyleri açıklamakta yetersiz kalıyor. Bunlar; tekrarlanan

kadınlar genelde gecenin erken saatlerinde olumsuz rüya-

rüyaların meydana gelmesi, NREM uykusunda rüya

lar görüp, bu rüyalar gecenin ilerleyen saatlerinde daha iyi

görmenin varlığı ve RAM’in aktif göz hare-

-duygusal olarak daha gelişmiş- bir tona doğru ilerler (5).

ketleri olan ve olmayan kısımları arasındaki rüya

Buna karşın, günlük yaşantısında bunalımda olan kadınlar

içeriğinde fark olmaması.

gece boyunca olumsuz rüyalar görmeye devam ederler.


Bu durumun bir yorumu da gece boyunca birbirini izleyen REM uykularında olumsuz duyguların kademeli olarak etkisiz hale getirildiği normal bir süreçte başarısızlık olduğudur. Bu, örneğin bir eşin kötü davranışının pasif bir kurbanı olmak yerine aktif bir duruş sergileyerek, bir kişiyi rüyalarını daha olumlu bir şekilde yeniden yazmaya teşvik ederek klinik iyileşmenin sağlanabileceğini belirtir. Bu yaklaşım araştırılmaya devam ediyor. Örneğin yeni bir çalışma travma geçirenlerin tekrarlayan TSSB kabuslarının sonlarını yeniden hayal etmelerine yardımcı olup, uyanırken daha umut verici sonuçlar ve daha olumlu tavırlara yol açılmasına neden olabiliyor (6). Pek çok süreç birden fazla aktivite içerdiğinden, REM uykusunun ve bununla ilişkili rüyanın tek bir işlevi olması pek olası görünmüyor.

Nefes

almanın

amacının ne olduğu sorulabilir kana oksijen sağlamak, aşırı ısı veya toksinleri serbest bırakmak mı, konuşmayı mümkün kılmak

mı,

söylemek,

şarkı hatta

tuba çalmak mı? Aynı şekilde, çeşitli

teorilerde

yansıtıldığı gibi, rüya

görmenin,

hafıza pekiştirme,

tehdit edici durumlar için prova, yaratıcı oyun, sosyal becerilerin gelişimi ve üzücü durumlar arasında ilişkiler kurmanın bazı kombinasyonlarını içermesi mümkündür -burada odaklandığımız gibi- üzücü deneyimler ve önceki anılar arasında kurulan bu bağlantılar dolayısıyla yeni olaylar daha az benzersiz ve bunaltıcı görünür. Söz konusu sav doğruysa, rüyalarımızın COVID ile ilgili temalara dönüşmesi ile ilgili raporlara farklı bir bakış açısı sağlamakta. Bunu pandeminin sıkıntılı bir sonucu olarak görmek yerine, zihnin stresle başa çıkarak, iyileşme mekanizmasını uyandıran bir süreç olarak görmek yararlı olabilir.

Referanslar 1. Schredl, M., & Bulkeley, K. (2020). Dreaming and the COVID19 pandemic: A survey in a U.S. sample. Dreaming, 30(3), 189– 198. https://doi.org/10.1037/drm0000146 2. MacKay, C., & DeCicco, T. L. (2020). Pandemic dreaming: The effect of COVID-19 on dream imagery, a pilot study. Dreaming, 30(3), 222–23. https://doi.org/10.1037/drm0000148 3. Hobson, J. Allan; McCarley, Robert W. (1977). "The Brain as A Dream State Generator: An Activation-Synthesis Hypothesis of the Dream Process". The American Journal of Psychiatry. 134 (12): 1335–48. doi:10.1176/ajp.134.12.133 4. Hartmann, E. Why do we dream? Scientific American July 10, 2006. https://www.scientificamerican.com/article/why-do-wedream/ 5. Cartwright R and Lamberg L: Crisis Dreaming. Harper-Collins, New York, 7. 1992. Also see: Cartwright, R.D.: The twenty-four hour mind: The role of sleep and dreaming in our emotional lives. Oxford University Press, Oxford, 2010. 6. Ellis, L.A.: Qualitative changes in recurrent PTSD nightmares after focusing-oriented dreamwork. Dreaming 26: 185-201, 2016. https://doi.org/10.1037/drm0000031

Yazan: Wallace B. Madelson M.D. Çeviren: Şevval Çakıcı ve Deniz Taştan


R

Rüyalar, kaçış ve hapsoluş süreçlerinin devinimidir.

ÜYALAR: ÖDÜL MÜ YOKSA CEZA MI?

Hiç gitmediğimiz bir ülkede açarız gözlerimizi, hiç tatmadığımız bir lezzetle dolarız, artık dünyada olmayan sevdiklerimize sarılırız, karanlık kuyularda hapsoluruz, bazen ölürüz bazen de yeniden doğarız. Tüm bu deneyimlerimiz gerçeklikten uzak bile olsa zihnimize işlenişi tıpkı gerçek gibidir. Dokunduğumuz şeyler gerçekten oradadır ve duygular tıpkı gerçek hayattaki gibi zihnimize işlenir. Bazen

Kaç sefer uyumaktan korktuk ve yine kaç sefer rüyala-

rımızdan uyanmak istemedik ? Rüya insanoğluna verilen bir ödül müydü yoksa ceza mıydı ? Gerçeklerden kaçtığım pek çok gün sonunda uykumda gerçeklerle yüzleştim. Asla kuramayacağımı sandığım cümleler kurdum ve asla yapmam dediğim şeyler yaptım. Normal bir günün gecesi kan ter içinde uyandım ve gördüklerimi unutmak için saatlerce uykusuz kaldım. Bazı sabahlar ise uyandım ve başımı yastığa geri koyarak gözlerimi sıkıca yumdum ve aynı rüyaya geri dönebilmek için kendimi defalarca zorladım. Her insan rüya görür. Hiç rüya görmediğini iddia eden

uyku esnasında rüyada olduğumuzun bilincinde olabilir, hatta rüyalarımızı kontrol edebiliriz, fakat çoğu zaman bu

bilişten yoksunuzdur. Rüyalarımızda kendi hikayelerimizin yazarı olabiliriz. Rüyalarda zaman kavramı ise gerçeklikten biraz daha farklıdır. Rüyada geçmiş, gelecek ve bugün iç içedir. Günlerce, aylarca hatta yıllarca süren rüyalarınızı düşünün. Geçmiş anılarınızın belleğinizden çıkarılan bir kasetmiş gibi tekrar oynatıldığına şahit olduğunuzu, bunu ancak uyandıktan sonra fark ettiğiniz rüyaları düşünün. Değiştirmek istediğiniz anıları değiştirmenin ve yeni anılar oluşturmanın sizin elinizde olduğu mükemmel bir mekanizma. Rüyalar alemi, zihin koridorlarımızda keşfe çıktı-

insanlar da rüya görür. Aslında gördükleri yalnızca hatır-

ğımız, dolaşırken kendimize dair yeni bilgiler edindiğimiz

layamadıkları rüyalardan mahrum kalarak, ne kaçırdıkla-

ve hayal gücümüzü tüm sınırlarıyla kullanabildiğimiz bir

rını asla bilemeyecek olan insanlar.. Esasen rüya görme-

işleyiştir. Bu nedenle uykunun insan bedenine iyi gelmesi

yen insanlar için hayat daha zordur. Çünkü rüyalar, bizi

yalnızca fizyolojik değildir. Pişmanlıklarımızla , bilinç

kısa bir süreliğine de olsa gerçek dünyanın o dayanılmaz

anında farkına varamadığımız ya da varmak istemediği-

kasvetinden alır ve götürür. Rüyalar, bilinç ve bilinçdışı-

miz duyumlarla yüzleştiğimiz ; gelecek, geçmiş ve bugü-

nın içi içe geçerek birleştiği ve hangisinin hüküm sürdü-

nü tekrar tekrar yaşayabildiğimiz, problem çözdüğümüz,

ğünden asla emin olamadığımız bir mekanizmadır. Evans,

kendi bilişimizle baş başa olduğumuz ve kendi ruhsal

rüya esnasında beynin çevrimiçi konuma geldiğini ve bu

süreçlerimizi kontrol edebilmenin getirdiği sonuçlar psi-

şekilde rüyaya dair çıkarımlarda bulunabildiğimizi iddia

kolojiktir. Rüyalar, insan psikolojisinde çok önemli bir

eder. Freud ise rüyaların, bilinçdışında yer alan bastırılmış

yere sahiptir.

arzuların gerçekleştirilme isteğinin sembolik olarak dışa vurumu olduğunu ileri sürmüştür. Rüyaların açıklanması ve tanımlanması ile ilgili farklı

Rüya görmek çoğu zaman bir ödüldür ve çoğu zaman ruhumuzu besler. Bu nedenle rüyalar, insana dair büyük ipuçları sağlar. Rüyalarda, olduğumuz kişiler aslında ol-

rüya teorileri geliştirilmiştir. İnsan, ömrünün büyük bir

mak istediğimiz, fakat olamadığımız karakterlere karşılık

kısmını uyuyarak ve rüya görerek geçirdiği için uzun yıl-

geliyor olabilir. Rüyalarda olduğumuz kişi bize yön göste-

lardır merak edilen ve araştırılan bir konu olmuştur, fakat

riyor olabilir. Bu nedenle rüyalar çok değerlidir. Kim ol-

rüyalar ile ilgili araştırma yapmak diğer konularla çalış-

duğumuzu ya da kim olmak istediğimizi anlamamızı sağ-

maktan daha güçtür. Rüyaların kaydedilememesi ve

lar ve bunun ötesinde rüyalar, sınırlarımızın ötesine geçe-

bireysel deneyimlerden ibaret olması, ampirik

bileceğimizi ve başarılarımızın imkansız olmadığını gös-

deneylerin önünde bir duvar oluşturur. Ancak günü-

teren kombinasyonlar dizisini önümüze sunar. Tüm bun-

müz teknolojisinde yapılan araştırmalar, hatırı sayılır veriler toplamamızı sağlamıştır.

lar göz önünde bulundurulduğunda, rüyalar insanoğlunun ihtiyaç duyduğu ve duyacağı bir yoldur ve dolayısıyla bir şekilde sağlanan ödüller zincirinin bütününü oluşturur.

Nisa Yanar


Yaren Kavlak


Onun mantığı, doktorların kadavralarla çalışarak kontamine olması (sağlıksız hale getiren mikropların bulaşıklı-

S

ğa maruz kalınması) ve doğum sürecinde ellerini yıkama-

EMMELWEIS

REFLEKSİ

dıkları için mikropları yaymalarıdır. Semmelweis, doktorların bir hastayı tedavi etmeden önce ellerini yıkaması için klorlu bir çözelti sunduğunda, ölüm oranları önemli ölçüde düştü (Wyklicky ve Skopec 1983). El yıkamanın faydalarını destekleyen açık kanıtlar olmasına rağmen çoğunluk, bir insan elinin hiçbir zarar veremeyeceğine inandıkları için onun fikrini reddetti. Ancak mikrop teori-

si, Semmelweis'ın araştırmasının tek bilimsel sonucu deEllerinizi ne sıklıkla yıkarsınız? Hastalık Kontrol Merkezi, yemek hazırlamadan önce, yemek sırasında ve sonrasında, hasta olan biriyle ilgilenmeden önce ve sonra, bir yarayı tedavi etmeden önce ve sonra, tuvalete gittikten sonra, hayvanlara dokunduktan sonra ve daha uzayıp gidebilecek bir liste boyu durumda el yıkamayı önermektedir. Belki pandemi döneminden evvel bu yazıyı okuyor

ğildi. Psikologlar, halkın çalışmalarına verdiği tepkide bilişsel bir önyargı veya düşünmede bir hata fark ettiler ve buna uygun bir şekilde, ‘Semmelweis Refleksi’ adını verdiler. Bu refleks, sırf güçlü inançlarla çeliştiği için yeni ve sağlam kanıtları ve araştırmaları reddetmektir (Fedoroff, Curry, Ranger, et al. 2016). Bu, psikolojideki inanç sebat teorisi ile neredeyse birbi-

olsaydınız, ellerinizi tavsiye edilen her durum için sıklıkla

rinin yerine kullanılabilir. Bu kavram, bir kişinin kendi

yıkamanın size zaman kaybettirdiğini düşünebilir, hatta

görüşleriyle uyuşmuyorsa bilgiyi reddetme ve uyuşuyorsa

temizlik konusunda takıntılı bir tutum olarak dahi adlan-

bilgileri kabul etme olasılığının daha yüksek olduğunu

dırabilirdiniz. Tüm bu olasılıklara rağmen ben, en azından

savunuyor. Üç tür inanç sebatı varken, teorilere ve hipo-

el yıkamanın neden gerekli olduğunu, az sonra anlataca-

tezlere en yakından odaklanan üçüncüsüdür ve bu, Sem-

ğım biçimde sizlere aktarmaya çalışırdım.

melweis Refleksine en çok benzeyenidir. Çünkü daha

Modern toplumumuzda el yıkama aslında köklü bir alışkanlıktır; 3,1 milyar dolarlık el sabunu pazarı da bunun güzel bir göstergesi (Nielsen 2016). Bugün bir markete gittiğinizde ellerinizi köpürtebileceğiniz kapsamlı sabun koleksiyonu arasında seçim yapmanız zorlayıcı olabilir. Ayrıca pandemi süreciyle birlikte hayatımıza dahil olan çeşitli kolonya ve el dezenfektanları da azımsanamayacak miktar ve çeşitlilikte. Dr. Ignaz Semmelweis'a

spesifik olarak inançların onaylamadığı, ancak bilimsel çalışmaların onayladığı durumları reddetmekle ilgilidir. Diğer iki tür sebat önyargısı, sosyal deneyimlere ve kişisel kimliğe odaklanır. Bu inanç, evrensel süreci sınırlarken, yeme bozuklukları ve yanlış anlaşılmış benlik fikirleri gibi derin bireysel etkilere de sahip olabilir (Anderson

ve Lindsay 1998). Bilişsel psikoloji, bilginin çevreden nasıl işlendiğini ve

ve kendisinin mikrobiyal keşiflerine, kültürümüzde el

kullanıldığını inceler. Dikkat, hafıza, örüntü tanıma, sınıf-

yıkamanın normalleşmesini sağladıkları için itibar edebi-

landırma ve dil gibi süreçlere bakar. Tüm bilişsel önyargı-

liriz, ancak ellerimizi yıkamadığımız bir dünya hayal ede-

lar arasında, Semmelweis refleksi çoğunlukla çok fazla

biliyor musunuz? Hatta daha da garip - arkasındaki bilimi

bilgi ile sunulduğunda ortaya çıkar. Beyin, bu refleksi

reddettiğinizi hayal edebiliyor musunuz? Semmelweis,

“yararsız” bilgileri filtrelemek ve önyargılı fikir ve bilgi-

modern mikrop teorisinin yaratılmasında en etkili doktor-

lerimizle ilgili bilgileri filtrelemek için kullanır. Bu inanç-

lardan biriydi. Konuya olan ilgisi, kadın doğum uzmanla-

ları doğrulayan bilgilere doğal olarak çekiliyoruz ve Sem-

rının ebelere kıyasla çocuk doğumlarını önceden gerçek-

melweis refleksine göre, bu inançlarla çelişen bilgileri

leştirdiğinde, ölüm oranının neden üç kat da-

görmezden gelme eğilimindeyiz. Bu etki, fikirleri hızlı ve

ha yüksek olduğunu teorileştirmeye başladı-

zahmetsizce kabul eden veya reddeden otomatik işlemeye

ğında arttı (Walker ve Wilson 2014).

dayanır.


Şimdi, elbette toplumumuza kompulsif el yıkamanın

NASA’nın web sitesine girerseniz, uzun bir gerçek listesi-

getirilmesinin yanı sıra, bunun neden önemli olduğunu

nin üstünde kalın harflerle "Bilimsel fikir birliği: Dünya-

merak ediyor olabilirsiniz. Aslında bu etki tarih boyunca

nın iklimi ısınıyor" yazdığını göreceksiniz. Öyleyse Sena-

görülebilir - Semmelweis'ın sürecinde ilk kez fark edilme-

tör James Inhofe, "Bazı insanların, pervasızca küresel

den önce ve sonra. Bu refleksin en önemli örneklerinden

ısınma olduğunu iddia etmesi şaşırtıcı." açıklamasıyla

biri kulağa oldukça tanıdık gelebilir - Dünya'nın güneş

iklim değişikliğini nasıl reddedebiliyor? Bunu, muhteme-

etrafında döndüğü ve evrenin merkezi olmadığı argümanı.

len pek çok kişinin var olan iklim değişikliğini reddetme-

Güneş merkezli fikirler, Kopernik bu fikri popüler hale

sinin ardındaki politik mantığa girmeden, bilimsel olarak

getirene kadar tam olarak kabul edilmedi, ancak yıllar

Semmelweis Refleksi etkisiyle açıklayabiliriz. İnsanlar

önce eski Yunan yazar Aristarchus tarafından MÖ 270'de

bilimsel kanıtı reddediyor, çünkü kendi inançlarıyla uyuş-

teorileştirilmişti. Aristarchus fikri ortaya attı, ancak fark

muyor ve zihinleri yukarıdan aşağıya işlem uyguluyor.

edilmeyen Semmelweis refleksinden dolayı birçok kişi tarafından reddedildi. Bu, önemli bilimsel keşifler yapmak için yeterince tek-

Semmelweis refleksi çoğu kez inatçılık ile karıştırılabilir, ancak basitçe bu dünyadaki ezici bilgi miktarına karşı zihnin ilk savunmalarından biri olarak görülmelidir. İler-

nolojiye sahip olduğumuz günümüz toplumunda daha da

lemenin ve toplumu ileriye itmenin anahtarı, içgüdüsel

önemlidir.

olarak ilk önce inanmayabileceğimiz şeyi kabul etmek için bu refleksi kontrol etmek ve geçmiş bilişsel önyargılara genel olarak bakabilmektir. Öyleyse bir dahaki sefere, ellerinizi yıkadıktan ve iklim değişikliği hakkında tartıştıktan sonra, dünya görüşlerinize uymadığı için gör-

mezden gelebileceğiniz ve reddedebileceğiniz başka neler olabileceğini düşünün. Referanslar Anderson, C. A., & Lindsay, J. J. (1998). The development, perseverance, and change of naive theories. Social Cognition, 16, 8-30. Fedoroff, J.P., Curry, S., Ranger, R. et al. Arch Sex Behav (2016) 45: 1869. doi:10.1007/s10508016- 0786-3 Inhofe, J. M. (n.d.). The Facts and Science of Climate Change (United States., Congress., Senate.). Shaftel, H., & Tenenbaum, L. (Eds.). (2017, April 10). Global Climate Change; Vital Signs of the Planet. Retrieved April 17, 2017. Statistic Brain Research Institute. (2016, February 02). Soap Industry Statistics. Retrieved April 17, 2017, from http://www.statisticbrain.com/soap-industry-statistics/ Understanding the Semmelweis Reflex. (n.d.). Retrieved April 17, 2017, from http:// iqsresearch.com/understanding-the-semmelweis-reflex/

Walker, D. A. and Wilson, P. (2014), Learning from Semmelweis: engaging in sensible infection control. Anaesthesia, 69: 807–810. doi:10.1111/anae.12771 Wash Your Hands. (2017, April 10). Retrieved April 17, 2017, from https://www.cdc.gov/ features/handwashing/ Wyklicky, H., & Skopec, M. (1983). Ignaz Philipp Semmelweis, the Prophet of Bacteriology. Infection Control, 4(5), 367-370.

Yazan:Duygu Üzülmez Çizen: Nisa Nur Erdoğan


P

YGMALION ETKİSİ VE ROSENTHAL DENEYİ

Bu sayıda sizlere Pygmalion Etkisi’nden yani

beklenti etkisinden bir diğer deyişle de kendini gerçekleştiren kehanetten bahsedeceğim ama öncelikle müsaadenizle adının nereden geldiğini anlatmak istiyorum. Eski zamanların birinde yetenekli bir heykeltıraş varmış. Adı Pygmalion olan bu heykeltıraş günlerden bir gün hayalindeki kadını heykeline yansıtmak istemiş. Bu heykel öyle güzel, öyle alımlı bir heykel olmuş ki Pygmalion, dünya üzerinde daha güzel bir kadın olduğunu düşünmüyormuş. Dolayısıyla kendi heyke-

line aşık olmuş. Fakat aşkının bir heykel tarafından karşılık bulamayacağı için çok üzülüyormuş. Aşk, bereket ve güzellik tanrıçası Afrodit adına yapılan bir davette heykelin canlanması için adaklar adayıp tüm kalbiyle inanarak bu adaklarını kuvvetlendirmiş. Davet sonrası evine döndüğünde heykeline bir öpücük vermiş ve heykel canlanmış, Pygmalion’un adağı gerçek olmuş. Sonrasında

Pygmalion ve canlanan heykeli Galatea evlenip mutlu mesut yaşamış. Yani bu mitte görüyoruz ki Pygmalion’un beklentisi isteği üzerine gerçekleşmiş.


Hikaye zamanımız geçtiğine göre şimdi psikolojik dayanaklarla birlikte beklenti etkisini ele almak istiyorum. Hepimiz illaki olumlu ya da olumsuz bir şey hakkında yargıda bulunup sonucunda “biliyordum böyle olacağını” demişizdir. Peki aslında sonucunu kendimiz hazırlıyor olabilir miyiz? Pygmalion Etkisi savına göre kesinlikle olayların sonucunu biz etkiliyoruz. Beklentimiz ne yöndeyse davranışlarımız da ona göre şekilleniyor ve davranışlarımız hem kendimizi hem karşımızdakileri etkiliyor. Kendine yönelik beklenti etkisine göre örnek verecek

olursak; diyelim ki önemli bir sunumumuz var, ezberimizi çok iyi yaptık ama sahnede onca kişinin önünde asla suna-

650 çocuk ve 18 öğretmenden oluşan bir ilkokulda uygu-

mayacağımızı, illaki bir şeyleri unutacağımızı düşünüyo-

lanan bu deneyde öğrencilere IQ testi yapılıyor ve sonuç-

ruz. Bu düşünce bizi o kadar çok ele geçiriyor ki sunu

ları sadece yetkililer biliyor. Test sonuçlarının arasında

sırasında terlemeye, titremeye, unutmaya hatta kekeleme-

pek fark olmadığını gören yetkililer normal zekaya sahip

ye başlıyoruz. Sonra da “al işte yapamadım” diyoruz.

rastgele bir grup öğrenci seçiyor ve öğretmenlere bu ço-

Ama aslında gerekli olan tüm hazırlığı yaptığımız halde

cukların üstün zekalı oldukları, ileride çok başarılı olabi-

bu konuda başarısız olmamızın en büyük sebebi beklenti-

lecekleri söyleniyor. Bir yıl sonra öğrencilere bir IQ testi

mizin başarısız olacak olmamız yönünde olması. İşte bu

daha uygulanıyor ve aslında ortalama seviyede olup, öğ-

yüzden buna “kendini gerçekleştiren kehanet” deniyor.

retmenlere yüksek seviyede oldukları söylenen öğrenci-

Peki sizce bu etki bizi etkiliyor da başkalarını etkilemiyor mu? Elbette etkiliyor. Mesela bir kişiyle tanıştığımız zaman sıcakkanlı veya soğuk bir insan olduğunu düşünüyorsak o kişiye bu şekilde davranıyoruz, böylece karşımızdaki kişi de bizim ona karşı tavrımızla uyumlu bir tavır sergilemeye başlıyor. Demek istediğim beklentilerimiz davranışlarımızı etkiliyor, davranışlarımız başkalarının davranışlarını oluşturarak onların beklentilerini pekiş-

lerde diğerlerine nazaran daha büyük bir gelişim olduğu gözlemleniyor. Özellikle küçük yaşlarda, öğretmenlerin öğrencilerin potansiyelleri üzerine olan düşünceleri, öğrencilere karşı davranışlarını ve yaklaşımlarını etkileyerek, çocukların daha başarılı olmasını sağladığı ortaya çıkıyor. Öğretmenler, potansiyeli olduğunu düşündükleri çocuklara derslerde daha fazla ilgi gösterdiklerinden dolayı bu öğrenciler

tiriyor böylece sonuç olarak bir döngü başlamış oluyor.

diğerlerine göre daha fazla gelişiyor. Tersi olarak da

İşte tam da burada Rosenthal’ın deneyinden bahsetmek

olumsuz geri bildirim alan öğrenciler başarılarında bir

istiyorum.

düşüş yaşamış oluyor. Buna benzer yapılan bir diğer deneyde ise rastgele seçilen aynı tür farelerden iki grup oluşturuluyor ve deneyden haberi olmayan uzmanlara bir grubun diğerinden daha zeki olduğu söyleniyor. Bu iki grup fareye aynı labirenti öğretmeye çalışan uzmanlar görüyor ki zeki olduğu söylenen fare grubu labirenti daha diğer gruptan daha önce öğreniyor. Kısacası, beklentilerimizin hayatımızda önemli bir etkisi var. Umuyorum ki bu yazı sizlere bir şeyler katmıştır. Beklentilerinizin olumlu yönde olması ve bu sayede pozitif geri dönüş alabilmeniz dileğiyle bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın, esen kalın.

İrem Cındır


G

ENIE WILEY VAKA ÇALIŞMASI Genie Wiley’nin Erken Dönemleri ve Keşfi

Dil Kavrama ve Çıkarılan Sonuçlar

Genie Wiley 1957 yılında doğmuş, 1970 yılında yetki-

Akademik bir grup, Genie’nin dil kavrayışı üzerine çalış-

liler tarafından keşfedilmiş ve mercek altına alınmış bir

maya başlamıştı. Noam Chomsky, insanların dil kavrama

kız çocuğu idi. Genie Wiley’ in erken dönemleri hakkında

yeteneğinin genetik miras ile doğuştan geldiğini savunu-

oldukça az kanıt olsa da herhangi bir beyin hasarı, zihin-

yordu. Nöropsikolog Eric Lenneberg ise bu teoriye, ilk

sel engellilik veya otizm gibi bir rahatsızlığı olmadığı

dili kavrama için ergenliğe kadar kritik bir dönemin var

biliniyor. Gelişimsel olarak beklenen bir zamanda yürü-

olduğunu ve bu döneme kadar ilk dil kavranmazsa bundan

meye başlayamaması, babasının Genie Wiley’in gelişim-

sonra da kavranamayacağını ekliyordu.

sel olarak engelli olduğunu düşünmesine neden oluyor. Genie Wiley, yaşamının 20. ayından itibaren herhangi bir uyaranın olmadığı küçük bir odada bir tuvalet sandalyesine bağlı, ellerini ve ayaklarını kısıtlı şekilde kullanarak 13 yaşına kadar yaşıyor. Genie Wiley, ailesi tarafından özellikle de babası tarafından oldukça ciddi bir şekilde ihmal ve istismara uğrayarak büyüyen bir çocuk olduğu için

Yapılan araştırma sonucunda Genie, ilk 7 ay içinde birçok yeni kelime öğrenebilmişti. 1971’in Temmuz ayı civarında 2 kelimeyi birlikte kullanabiliyordu. Kasım ayı civarında ise 3 kelimeyi birlikte kullanabiliyordu. Dil kurallarını kullanmakta ve soru sormakta zorluk yaşamaya devam etmesi nedeniyle Noam Chomsky, kritik dönemden sonra

yetkililer tarafından hem rehabilitasyon hem de araştırma amacıyla Children’s Hospital of Los Angeles’ta mercek altına alınıyor. Yapılan bazı testler ve araştırmalar sonucunda Genie Wiley’in yürümede, çiğnemede, kelimeleri algılamada oldukça sıkıntı yaşadığı, sadece kendi ismini ve üzgünüm/affedersin anlamına gelen “sorry” kelimesini algılayabildiği, zihinsel olarak ise 1 yaşında olduğu ortaya çıkıyor. Araştırmacıların Genie Wiley üzerinde yoğunlaşması-

nın nedenlerinden biri kuşkusuz sıra dışı bir vaka olmasıdır. Diğer bir nedeni ise bir çocuğun “kritik dönem” olarak bilinen döneme kadar ilk dilini kavrayamamasına rağ-

da ilk dilin kavranabileceğini fakat ilk dili kavrayamadan

men, sonradan dili kavrayıp kavrayamayacağını araştır-

kritik dönemin geçmiş olmasının dil kavrayışı üzerinde

mak istemeleridir. Bu tür bir çalışma, etik meseleler nede-

oldukça büyük bir zararı olduğunu belirtmiştir.

niyle deney yoluyla araştırılması zor, hatta imkansız bir çalışma olduğu için bu vaka üzerinden bazı çıkarımlar yapmak oldukça önemliydi. National Institute of Mental Health (NIMH), araştırma-

Etik Konular Araştırmacılar arasında Genie’nin hem tedavi olması hem de üzerinde araştırma, test yapılması nedeniyle etik ikilemler doğmuştur.

cılara hem Genie Wiley’in rehabilitasyonu hem de araş-

tırılması için katkıda bulunuyor. Rehabilitasyonlar sonucunda Genie Wiley’in, tuvaleti kullanmak ve kendi başına kıyafetlerini giymek gibi basit sosyal yetenekler kazanabildiği görülüyor. Sözel olmayan iletişim becerileri her ne kadar iyi olsa da dil gelişiminin o kadar da iyi olmadığı ortaya çıkıyor.

Yazan: Cynthia Vinney, ThoughtCo Çeviren: Saliha Tekin


D

İLSİZ BİR DÜNYA Dilin olmadığı bir dünya hayal ettiniz mi? Dilin ol-

Yeryüzünde binlerce dil vardır ve her dil, kendi içer-

ması bize ne gibi kolaylıklar sağlıyor ya da dilin

isinde farklı bir dünya barındırır. Milletler ise karakter-

olmayışı ne gibi zorluklara ortam hazırlardı diye düşün-

istik tüm özelliklerini kullandığı dillere yansıtırlar ki en

dünüz mü hiç?

kısa ifadeyle dil, toplumların alın yazısıdır. Dünyada kullanılan dil sayısı kadar toplum olduğunu söylemek

Bu soruları kendime sorduktan sonra araştırmaya

de tabii ki mümkündür. Bu bağlamda, dilin içine kattığı

karar verdiğimde cevabın bu derece zor ve uzun

anlaşmazlıklarla bize verdiği olumsuzlukların yanı sıra

olabileceğini tahmin etmemiştim. Çünkü “Dil nedir?”

bize sağladığı fayda ve açtığı kapıları göz ardı etmek

sorusunun cevabı, cevap verilmesi oldukça güç soru-

nankörlük olacaktır. Biraz daha özele inersek dil

lardan biridir. Bu duruma geniş bir perspektiften ba-

sayesinde insanlar, iletişimlerinde ve aktarımlarında

karak başlayacak olursak insanlık, temelde varoluşundan

birden çok insana bürünebilmektedir. Hissetmediği

beri iletişim kurma ve kurduğu iletişimi geliştirme mec-

duyguları yaşayabilir, bulunmadığı yerlerde kendini

buriyetinde olmuş bir bütündür. İnsanlık, türüne çeşitli

var gösterebilir, yaşamadığı olayların değerlendirmesi-

tecrübelerle katkı sağlamakta ve bu tecrübeler sınır-

ni yapabilir ve daha birçok konuda fikir ve düşünceleri-

landırılamaz. Bu tecrübelerin aktarılması için ise dil

ni dille hayata dökebilir. Kısacası dil, insandır. Bu

kesinlikle bir ihtiyaçtır.

yazıyı yazarken dahi kullandığımız dilin var olmadığı

Dünyanın ilerleyişinin devamı için gerekli olan olgulara baktığımızda da toplumların arasındaki dil oldukça önemli bir yer tutar. Dilin olmadığı bir dünyada toplumlar arası yaşanan anlaşmazlıkların insanlığa çıkardığı fatura, üzücü manzaralarla hafızamızda yaşayacaktır. Savaşların toplumsal barışa tercih edilmediği bir dünya yaratmak istediğimiz zorlu günler içinde dil, öncelikli olarak atmamız gereken en büyük adımdır. Bu bağlamda, dilin toplumların kendini yansıttığı bir ayna olduğunu söylemek yersiz olmayacaktır. Dil aynı zamanda insanların düşünebilme gücüdür. Düşünen toplum, üreten toplumdur ve üretim gücü kuvvetli toplumlar şüphesiz her anlamda söz sahibi olabilirler. Dünya ilerleyişinde yer almak ve bu ilerleyişe yön vermek ancak güçlü toplumların üstlenebileceği bir yüktür. Sizce de insanların buluşlarına kendi adını verme ihtiyacı, var olan dilde kendini kanıtlama, toplumda yerini alma ve kalıcı olma isteğinden başka ne

bir dünya hayal etmek elbette çok güçtür. Böyle bir dünya, aklımıza getirebileceğimiz her konuda kısır kalma mecburiyetindedir. Dilin var olmadığı bir dünyada iletişim çemberi oldukça daralacak ve ortaya çıkacak anlaşmazlıklar, kavgalar ve savaşlar artmaya devam

edecektir.

İnsanlar

tam

anlamıyla

ifade

edemediği birçok duygunun altında kalacak, olmayan dille birlikte duygular da yok olacaktır. Bunun sonuncunda da iletişim, insanlar için aynı şeyleri ifade eden ortak bir görsel kodlama sisteminden ibaret olacak ve

her bakımdan yetersiz kalacaktır. Bu yetersizlik, toplumları giderek basitleştirecek ve yok olma yolunda ilerletecektir. Dilin olmadığı bir dünya, aktarımı ve ilerleyişi olmayan durmuş bir dünya olacaktır. En başa dönerek ‘’Dil gerçekten nedir?’’ sorusuna yanıt arayacak olursak; dili, tek bir tanıma sığdırmak mümkün olmayacaktır. Dilin tek bir tanımı yoktur. Dil var olan ve olmuş olacak olan her şeydir…

olabilir? Dil, nitekim birçok konuyu sınıflandırmamızda

bize yardımcı bir araçtır. Aynı zamanda birçok sosyal sınıfın oluşumunda da etkili rol oynar. Dolayısıyla, iletişimin olmadığı bir toplumda her-

Dil konusundaki sohbeti ile bu yazıya ilham kaynağı olan Dr. Sena Gül ‘e teşekkürü bir borç bilirim.

hangi bir sosyal sınıf oluşmasını beklemek anlamsızdır. Bu bakımdan da dil bir varoluştur.

Emre Yaman


SÜREÇ Tavsiye Büyük Ev Ablukada – Boşluk Objet petit a , Lacan’ın analitik kurama kendi katkısı olarak nitelendirdiği ve 1960’ların başına tarihlenen icadıdır. Bu nesne a arzuya neden olan nesne olarak düşünülmelidir. Nesne tortu statüsündedir, indirgenemez bir kayıptır. Bu boşlukla dünyaya geliriz ve boşluğun yeri bir ömür boyu dolmaz. Ela Gürbüz

Mor ve Ötesi – Uyan Uyku, kaçabileceğimiz bir şey değilken; uyanıklık, hayatta kalmayı sürdürmemiz için elzemdir. Türk Rock tarihinin en yetkin eserlerinden olan “Uyan”, insanoğlunun uyanık kalıp her şeye rağmen yaşamasını ele alır. İnsanoğluna nerede, nasıl yaşadığına dair bir farkındalık yaratması, onları karanlık uykularından uyandırması ve günümüz sorunlara dikkat çekmesiyle hala önemli bir eser olarak kabul edilmekte. Youtube kaydı 5 dakika olan şarkının sürrealist klibi, bir Andrei Khrjanovsky animasyonundan alınmıştır: Glass Harmonica (1968). Stalinizm ve kapitalizm eleştirisi yapılan eser, uyanışa karşı olan kitlelerce klipteki öğelerden dolayı zamanında yasaklanmıştır. Youtube kaydının aksine Spotify kaydı 27dakika olan bu eserde 5. dakikanın sonunda gelen sessizlik, zamanı simgeliyor ve 9.dakikadan itibaren adeta bir sesleniş, bir haykırış gibi uyanış, kaldığı yerden devam ediyor. İlk dinlendiğinde sabır gösterilirse, sonunda beklediğinize değebilir ve ödül hissi yaşayabilirsiniz. :) Ayşenur Taş Marilyn Mansıon— Sweet Dreams Eurythmics’e 1983’te ün getiren şarkı, 1995’te Marilyn Manson’un yorumuyla daha karanlık bir yola sapmıştır. Şarkının yazarları Annie Lennox ve Dave Stewart; insanların tatlı hayallerine (rüyalarına) ulaşmak için diğer insanlar tarafından ne kadar tükendiklerini, dünyanın dört bir tarafında insanların sürekli onaylanma aradığını ve bu onaylanma ihtiyacının en büyük kamçısının tatlı hayaller olduğunu dönemin ruhuna uygun bir tarzla aktarıyorlar. Bana kalırsa; şarkıyı yazarken çok depresif olduğunu ifade eden Lennox’un duyguları, Manson yorumu ile yüzeye çıkmıştır. Deyim yerindeyse Manson bu şarkıya kendi özgün tarzından bir parça üflemiştir . Zeynep Yağan

House of Cards Bu ayki tema ile alakalı olarak aklıma ilk gelen dizilerden biri House of Cards. Parlamenter Frank Underwood ve Beyaz Saray ile ilişkilerini konu alan dizide, Kevin Spacey'in narsistik kişilik örüntüsündeki bireyi oynadığı iyi oyunculuğunu izlemek gerçekten büyük bir zevk. Bunun dışında, yine dizide Frank Underwood'un hayat arkadaşı Clarie Underwwod ile olan karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu garip evliliği gözlemlenmesi gereken cinsten. Diziyi izlerken, Frank’ın zaman zaman kendi çıkarlarının ötesinde sırf ego tatmini amaçlı manipülasyonlarına ve zaman zaman bireysel, zaman zaman grupsal düzeyde yaptığı algı operasyonlarına bolca tanık olacaksınız. Özelikle ruh sağlığı profesyonellerinin ve öğrencilerinin izlemesi gerekli diye düşünüyorum. İyi seyirler. Ferah Dayı


Süreç Kasım ayı listesi için kodu telefonuna okutman yeterli!

Süreç Podcast için kodu telefonuna okutman yeterli!


GEÇEN AY NE Müjdegül Karaca-Cinsel Sağlık: Toplumda cinsellik hakkında yanlış bilinenler, bu yanlış bilinen bilgilerin kökeni ve özellikle insanların üzerindeki psikolojik ve fiziksel boyutlarda olumsuz etkilerinden ve daha nicesinden bahsettik. Ferah Dayı-Terapistin Gözünden:

“Kevin hakkında konuşmalıyız” isimli filmini Oedipus kompleksi, kadının ve annenin toplumsal rolleri, anne-oğul-baba arasındaki ilişki ve bağlanma, kişilik bozukluklarında genetiğin ve çevresel faktörlerin etkisi açısından incelediğimiz bir film analizi gecesi düzenledik. Doğan Kökdemir-Yapay Zeka ve Psikoloji: Yapay zekanın geçmişte günümüze özellikle zeka oyunlarındaki performansıyla öğrenme,

pekiştirme, hamle hesaplama konularında şaşırtıcı gelişiminden, yapay zeka çalışmalarında insan doğasının keşfedilmesi dolayısıyla psikoloji biliminin öneminden ve daha birçok ufuk açıcı konulardan bahsettik. Nevzat Kaya ve Müjdegül Karaca- Cinsellik ve Cinsiyet Mitleri: Günümüzde cinsellik anlayışının, cinsiyet rollerinin psikolojik ve fiziksel sağlıktaki etkileri-

ne değindiğimiz ama aynı zamanda bu rol ve anlayışların mitolojik kökenlerine atıflar yaparak tarihsel ve sosyolojik bir bakış kazanmaya çalıştığımız bir söyleşi düzenledik. İmbat Taşkın-Covid-19 ve Anksiyete: Pandemi sürecinde tehlike algısının psikolojik etkilerinden, anksiyetenin davranışlarımızda oluşturduğu değişimlerden, belirsizlik kaygısının bilişsel etkilerinden anksiyete ve kaygı ile baş etme yöntemlerinden ve pandemi sürecinde birçok konuda insanlığa faydalı bilgilerden bahsettiğimiz bir söyleşi düzenledik. Tayfun Uzbay-Haz ve Bağımlılık: Haz ile alakalı deneylerden, haz ve bağımlılık arasındaki ilişkinin nörolojik boyutlarından, bağımlılığın oluşumu ve insan hayatına etkisinden, bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımının tarihsel ve sosyolojik boyutlarından da bahsettiğimiz bir söyleşi düzenledik.


ELER YAPTIK? İŞTE SENİN İÇİN BİRKAÇ ÖZET Atakan Yorulmaz-Lacan Dersleri: Freud’un teori ve psikanaliz yöntemlerini derin bir şekilde araştıran ve açıklamaya çalışan Lacancı psikanaliz ile ilgili seri halinde ilerlediğimiz Lacan derslerimiz bu ay da keyifli bir şekilde devam etti. Bager Akbay-Günümüz Sanatı Üzerine: Sanat, sanatçı ve günümüz sanatı üzerine Sanatçı ve Eğitmen Bager Akbay ile söyleştik. Temel kavramların yeniden aydınlatıldığı söylemişimizi kesinlikle izleyin! Nevzat Kaya-Karşıt Söylem Olarak Oedipus: Bir mit temelinde giriştiğimiz bu söyleşide akademi hayatından akademisyen olmaya, oradan da akademideki felsefe öğretimine en son da asıl konumuza döndük. Prof. Dr. Nevzat Kaya’nın muhteşem anlatımını tekrar tekrar izleyeceğiz! Örsan Öymen-Felsefe ve Din: Felsefe ve din ayrımını Prof. Dr. Örsan Öymen ile tekrar gözden geçirdik. Aklın bu iki uç arasındaki pozisyonunu değerlendirdik.


S

üreç Fanzin; sürekli, süresiz ve her tür fikir, ideoloji veya buna benzer çerçevelerden ba-

ğımsız bir yazı dizisidir. Süreç Fanzin; varoluşu itibariyle bilim, sanat, kültür gibi başlıca konularda içerik üretmeyi hedeflemektedir. Değer üretmeyi ve zaten üretilmiş değeri eleştirmeyi bazen sorulara cevap bulmayı bazen sorular sormayı okuyucuya öğretmeyi ana amacı bilir. Bu doğrultuda çeşitli alanlardan yazarları birleştirmeyi hedefler. Süreç Fanzin’de bir yaratının yer alabilmesi için hiçbir ön koşul yoktur. Süreç’in sayfalarında her daldan bir çiçek olacak ve o çiçekler okundukça açacaktır. Süreç Fanzin, birçok farklı mecrada etkinliğini sürdürmeyi hedefleyen interaktif bir topluluğu içinde kapsar. Yalnızca bir yayın organı ya da yazıların paylaşıldığı ortam değildir. İlgi duyan meraklı ve öğrenmeye istekli insanların bir araya gelebilecekleri, fikirlerini tartışabilecekleri bir de topluluğun ismidir.

surectopluluk


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.