7 minute read
3. Oğuz Destanında Türk Cihan Hakimiyeti
3. OGUZ DESTANINDA TÜRK CİHAN HAKİMiYETi
Milletlerin tarih sahnesine çıkışları hakkındaki ilk bilgilerimiz destan ve efsanelere dayanmaktadır. Bundan dolayı, destanlar milletlerin tarihlerinin yazımında ve bilinmeyen dönemlere ışık tutmalarından ve tarihi kaynakların bulunmadığı dönemler için bizlere fikir verebilirler. Sadece tarih sahasında değil, din, sosyal hayat, ekonomi, kültür ve benzeri alanlarda da bizi aydınlatıcı bilgiler taşırlar.
Nitekim bu sahalarla ilgili olarak, Bahaeddin ôgel, Türk
Mitolojisi, Emel Esin Türk Kozmogonisi gibi eserleriyle bizlere bu hususlarda bilgi verirken, muhtelif çalışmaları ile de, Zeki Velidi Togan, Osman Turan, Tuncer Baykara gibi Anadolu coğrafyasında yetişen bilim adamları da yorumları ile dikkatimizi çekmektedirler.
İfade etmeye çalıştığımız Türk Cihan hakimiyetinde ilk akla gelen şüphesiz Oğuz Destanı' dır. Kimdir bu Oğuz Han dediğimizde eldeki kaynaklar da net olmayan bilgiler vardır. Babası Karahan olan Oğuz, bir av dönüşü babası Karahan'ı öldürür. Bu husus zaman zaman Mete Han ile babası Teoman Han'ın bir tutulmasına da sebep olmuştur. Hatta. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş adlı eserinin 1946 birinci baskısında, Oğuz Han ile eskiden Me-te telaffuz edilen Mao-tun'u bir tutarken, 1970 baskısında Oğuz destanında Mao-tun'dan hatıralar olduğu kanaatinde olduğunu
yazmıştır (Baykara, 2003, 399). Oğuz'un babası ile arasının açılmasına inanç sebep olmuştur. Oğuz tek tanrıya inandığı için hanımlarının da bu tek tanrıya inanmalarını istemiştir. Dolayısı ile hanımlarının da kendi tanrısına inanmalarını talep etmesi babası ile arasını açmıştır (Baykara, 2003, 400). Oğuz babasını öldürüp, kavminin başına geçtikten sonra, amcalarının kavimleriyle 75 yıl sürecek bir mücadeleye başlamıştır. Babasından sonra iki amcasını da öldüren Oğuz, onları bugünkü Moğolistan'a kadar sürmüştür. Oğuz bu iç savaşı zaferle kapadıktan sonra büyük bir toy vererek, kendisine yardım eden kavme toy esnasında Uygur adını vermiştir. Bu toyda ayrıca kendisini Uygurların hakanı ilan etmiştir (Baykara, 2003, 403). Zaten Dokuz Oğuz efsanesi Uygurlara ait olup, buna göre Kunlanço ismindeki bir ülkede yaşayan beş kardeş vardır. Songur Tekin, Konur Tekin, Tükak Tekin, Or Tekin ve Boğru Tekin. Bunlar zamanla bütün Asya kavimlerini kıskandıracak derecede zengin, rahat ve tesanütlü bir millet olurlar. Hilekar bir anlayışa sahip olan eski Çin, bu genç Türk milletinin tesanüdünü kaldırarak, aralarındaki düzeni bozmak istemiştir. Hilekar bir elçi göndererek Türklerin esrarını öğrenmeyi başarmıştır. Buna göre, onların bütün düzen ve dernekleri Kut Dağı adı verilen mukaddes kayadan ileri gelmektedir. Bu Çinli elçi bir gece yeşiın taşından olan bu mukaddes kayayı üzerine sirke dökerek parçalatarak, gizlice ülkesine taşıtmıştır. İşte bu olaydan sonra Uygurların arasına bir huzursuzluk girerek, dünyanın dört bir yerine dağılırlar (Ülken, 2006, 178).
Bizim bu çalışmayı hazırlamamıza vesile olan husus ise, cihangirliktir. Hiç şüphesiz, Türkler yan gelip yatmayı, ya da miskin miskin oturup, sadece tevekkül etmeyi hiçbir zaman düşünmemişlerdir. Hocam Baykara'nın deyimiyle, cihangirlik, cihanı alma fikri, bu fikir, herhalde Türkleri büyüten
unsurların başında gelmektedir. Nitekim Osman Turan Türk cihan hakimiyetinin ilk kurucusunun Oğuz Kağan olduğunu ifade etmektedir. Yazarın da ifade ettiği gibi, destanda Oğuz
Han'ın Çin, Hindistan, İran, Azerbaycan, Irak. Suriye, Mısır, Anadolu, Rus ve hatta Frenk ülkelerini fethettiğini anlatırken, Hun, Kök-Türk ve Selçuk devrini de şümulüne almakta ve hatta destan kısa anlatımlarla Osmanlılara kadar gelmektedir. Türklerin ilk fatih atası, bütün milli nizam ve müesseselerin kurucusu sayılan Oğuz Kağan semavi bir menşeden gelmiş ve harikulade vasıflarla doğmuştur. O daha çocuk iken bazı kahramanlıklar yapmıştır (Turan, 1995, 75). Oğuz bir yaşına gelince babası adet olduğu üzere bir davet verip, kavmin bütün ileri gelenlerini davet eder. Ancak, davetliler söz söylemeye zaman bulamaz. Oğuz söze başlayarak, benim adım Oğuz demiştir (Ülken, 2006, 179).
Oğuz evlenecek yaşa gelince, babası ona amcası Kör Han'ın kızını almak ister, Oğuz kızı dinine davet eder, Kız babasının dininden ayrılmayacağını söyleyince, Oğuz bu kızdan ayrılmıştır. Babası da, diğer amcası Göz Han'ın kızını almak ister, ama netice yine aynı olmuştur. Oğuz bir gün avdan dönerken çeşme başında kızların çamaşır yıkadıklarını görür, aralarında bulunan amcası Orhan'ın kızını yanına çağırarak eski zevcelerine yaptığı teklifi ona da yapar kız; "Ben hangi dinin hak olduğunu bilmem, fakat sana itimadım vardır, sen hangi dinde olursan ben de onu tercih ederim." cevabını verince, Oğuz babasına danışarak bu kız ile evlenir. Oğuz'un bir gün uzak bir yere ava gitmesinden de istifade eden Karahan bir davet vererek, söz arasında Oğuz'un ilk iki eş adayından niçin ayrıldığını öğrenmiştir. Karahan, ecdadının dinini değiştirerek bir inkılap yapmak isteyen Oğuz'un tehlike olduğunu anlayarak avda öldürtmeye karar vermiştir. Ancak. Oğuz'un adamları meseleyi
anlarlar ve iki taraf arasında savaş cereyan eder. Yapılan savaşı kazanan Oğuz tarafı olup, nereden geldiği bilinmeyen bir ok ile de Karahan öldürülür ve babasının yerine Oğuz geçirilir (Ülken, 179). Bundan sonra Oğuz kendisi gibi gökten inen bir kız ile evlenmiştir. Zaten Destanın İslami rivayetine göre ise, Oğuz Han daha doğuşunda, annesi Müslüman olmadığı için anasının sütünü emmemiştir. Büyüyünce de bu din ayrılığı onun babası Karahan ile mücadele etmesine sebep olmuştur. Bu mücadeleden galip çıkan Oğuz Han, babasına galip gelip, tahta çıkmış ve kağanlığını ilan etmiştir. Her tarafa elçiler göndererek, Ben artık bütün dünyanm kağanıyım diyerek hepsini kendisine itaate davet etmiştir. Nitekim bu hususta Korkut Ata da Oğuz Han'a Tanrı'nın bütün dünyayı bağışladığını müjdelemiştir.
Bundan sonra hakimiyetini kabul etmeyen milletler üzerine sefere çıkan Oğuz Han, bütün dünyayı fetheder. Bu fetihler esnasındaki rehberi ise, Bozkurt'tur. Oğuz, Bozkurt'un rehberliğinde Urum ve Urus hükümdarlarını yener, Çin, Hind ve Suriye ülkelerini fetheder. Bu hususta XII. asır Süryani tarihçisi Mihail de Yeryüzünün Türkleri taşımaya kafi gelmediğini, önlerindeki Bozkurt'un göç çağrısı ile harekete geçtiklerini ve Bozkurt'un durduğu yere kadar gittiklerini ifade eder (Turan, 1995, 75-76).
Burada, İslami Oğuzname'de Bozkurt'un çıkarılmış olması neticesinde bazı tartışmalar yaşanmıştır. Ancak, Bozkurt'un doğrudan bir ata, bir cet olması ile ilgili olarak hiçbir arkeolojik kalıntı ve hatıra yoktur. Hepsinden önemlisi Kök-Türk kitabelerinde de kurt yoktur. Buna karşılık, resimlere kabartmalara yansımış olan kurt ile ilgili birçok bilgi bulunmaktadır (Baykara 63).
Oğuz Han dünya hakimiyetini kurduktan ve ihtiyarladıktan sonra devleti altı oğlu arasında paylaştırmıştır. Bunu da büyük bir törenden sonra, "Ey oğullanm! Çok savaştım, artık çok yaşlandım. Düşmanları aglattım. Dostları sevindirdim. Gök Tanrıya borcumu ödedim." diyerek yurdunu oğulları arasında paylaştırmıştır. Bu paylaşım sonucunda Üç-Okların Boz-Oklara tabiyetini bildirmiş, Töreye ve birliğe bağlı kalmalarını vasiyet etmiştir.
Burada Oğuz Han kadar önemli olan bir diğer şahıs ise
Dede Korkut'tur. Dede Korkut, Oğuz Han tarafından inşa olunan ve yabguların payitahtı olan Yeni Kent şehrinde oturmaktadır. Oğuz-name ve Dede Korkut kitabına göre çok yaşlı, ak sakallı, çok akıllı ve tecrübe görmüş keramet sahibi bir insandır. Hanların tayinlerinde, devlet işlerinin müzakerelerinde, kurultay ve toylarda başlıca söz sahibidir. Çünkü ananeye göre Dede-Korkut'un kerametleri, hikmet ve hikayeleri çoktur. İstikbal için ne demişse çıkmıştır. Eski devrin şamanları ve İslam devrinin evliyası vasıflarını gösteren Dede Korkut, Oğuz yabgularının başlayan hakimiyeti gibi son cihangirliğin de, Oğuz boyları arasında birinci hukuki mevkide bulunan Kayı kabilesine ve Osmanlılara intikal edeceğini de kerametiyle keşfetmiş ve müjdelemiştir.
Nitekim Dede Korkut kitabının başında "Peygamber zamanına yakın Korkut-Ata derler bir er koptu. Ol kişi Oğuz'un bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten haber söylerdi. Hak TeaJA onun gönlüne ilham ederdi." (Turan, 1995, 80) cümleleri de dikkat çekicidir.
Milli destan ve ananelerle milletimizin kalbinde yüzyıllardır duran Oğuz han İran kaynaklarında Afrasiyab olarak geçer. Şehname'ye göre Türklerin ilk fatihi olan Afrasiyab, Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan ve Rum ülkelerini
fethetmiştir. Kaşgarlı Mahmud ise, Afrasiyab'a Alp-er Tunga dediklerini ve onun dünya hükümdarı olduğunu bildirir. "Alp-er Tunga öldü mü
Issız ajun kaldı mı
Özlük öcün aldı mı
Emdi yürek yırtılur" kıtasını kaydeden Kaşgarlı, Afrasiyab için yapılan bir matem ayininde herkesin kurt gibi uluduğunu, gözyaşları döktüğünü ve haykırarak yakasını yırttığını ifade ederek. bu tarihi şahsiyetin Türk milleti arasında ne kadar önemli olduğunu vurgular (Turan, 1995, 81).
İslam kaynakları ise, Uygur, Karahanlı ve Selçuklu hanedanlarının Afrasiyab'a mensup olduklarını ifade ettikleri gibi, onu tarihi ve milli ananeye uygun olarak, Oğuz Han ile birleştirmişlerdir. Afrasiyab'a ait rivayetler onun İran'ı fethedip orada hükümdarlık yapması dolayısı ile İran destan, tarihi ve edebi kaynaklarında çok geniş bir yer aldığı gibi Arap kaynaklarına da bu vesile ile girmiştir (Turan, 1995, 81). Hatta Şehname şairi Firdevsi, Afrasiyab'ı destanın en büyük kahramanı kabul etmemiş, ona ancak İran kaynaklarının şerefini artıran, yenilmesi zor bir kahraman şahsiyeti vermiştir. İran'ı fethedilen, yani bir düşman beldesi kabul edersek, onların destanında o derece esaslı yer almak için, bu Türk ve Turan hükümdarının İran halkı içinde ve İran ananesinde büyük iz bırakmış olduğunu kavramak güç değildir. Firdevsi'nin destanını bütünleyen birçok menkıbeleri, Türk halkı arasından da derlemiş olması mümkündür (Banarlı, 2001, 14).
Sonuç olarak, Oğuz Han cihan hakimiyeti düşüncesine başlarken hangi duygular içinde idi bilemeyiz. Ancak Oğuz Han Türklere bir cihangirlik ananesi bırakmıştır. Buradaki cihangirlik fikrinin günümüzde de akislerini görmek
mümkündür. Zaman zaman Kızılelma. zaman zaman da Turan şeklinde ifade edilen fikrin, bu düşünceden kaynaklandığını ifade edebiliriz. Ancak, bu Türk cihangirliği, dünyaya düzen ve Türk nizamı getirmekten ve hüküm kıl.ınaktan ibarettir.