MARKSİST İŞÇİ Ya Emperyalist Yok Oluş, Ya Enternasyonalist Kurtuluş!
www.geocities.com/marksistisci
Sayı 03 - Ağustos 2007
ZAFERE KADAR SÜREKLİ DEVRİM! 02 • Troçki Yaşıyor .......................................................................................................................................... 04 • Marksist Teori Sosyalist Devrimin Dünya Partisi - Tarihsel Perspektifi İçerisinde Enternasyonalizm 1/2 ........... 06 • Sınıf Bilinci Dördüncü Enternasyonal Kuruluş Kongresi Kararları Önsöz ................................................. 12 • Sınıf Haberleri Sanovel İşçileri Direnişte! - Peru’da Grev ve Eylem Var! ............................................................... 15 • Gündem / Analiz
Seçimlerin Ardından ..........................................................................................................
Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık!
Marksist İşçi
SEÇİMLERİN ARDINDAN
Türk Burjuva Devleti, cumhuriyet tarihinin artık alışkanlık haline gelmiş olağanüstü seçimlerinden birini daha geride bıraktı. “Statükocu” burjuva kesimin silahlı zor gücü TSK tarafından dayatılmış olan seçim, muhafazakâr kitle tabanlı “liberal” burjuva kesimin bugün için siyasi temsilciliğini üstlenmiş AKP’nin ezici zaferi ile sonuçlandı. Bir önceki sayımızda öngördüğümüz gibi parlamentoya giren diğer iki burjuva parti ise CHP ve MHP oldu. Türk burjuvazisi içinde süregelen bu çatışmanın bir yansıması olarak geride bıraktığımız seçimlerin Devrimci Marksist bir tahlili, işçi sınıfının bağımsız sınıf çıkarlarının devrimci bir parti tarafından temsil edilemediği şu dönemde ayrı bir öneme sahiptir. Lenin’in “Devlet ve Devrim” kitabında Engels’ten yaptığı alıntıda belirttiği gibi “Genel oy hakkı, işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağlayan bir göstergedir. Bugünkü devlet içinde bundan daha çok hiçbir şey olamaz ve hiçbir zaman da olmayacaktır.”[1] Aynı şekilde 22 Temmuz seçimlerinin değerlendirmesi de bu eksende yapılmalı ve tahlilin merkezine Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleler oturtulmalıdır.
Bu eksende, öncelikle değerlendirmemizde bize yardımcı olabilecek, istatistiksel bilgileri vermekte yarar var: Kayıtlı seçmen sayısının 43 milyona yaklaştığı Türkiye’de 6 milyonun üzerinde kişi sandığa gitmedi. Ezilen Kürt halkının siyasi iradesinin parlamentoya yansımasını, birleşik oy pusulası ile engellemeye çalışan Türk burjuva devleti, bir milyonu aşkın oyun geçersiz sayılmasına da yol açtı. (Sırf Diyarbakır’da 210 bin 84 oy geçersizdir.) AKP oyların %46,66sı’nı alarak, 2002 seçimlerine göre %12,38’lik bir artış yakaladı ve 13 il dışındaki tüm şehirlerde birinci parti olarak çıktı. CHP ise, DSP ile birlikte girdiği seçimlerde, yalnızca 5 ilde, o da çoğunlukla kıl payı olmak üzere, birinci parti olabildi. DP ve GP’nin oyları ciddi bir biçimde erirken buna karşın MHP’nin oylarında bir artış gözlemlenmektedir. Bin Umut Adayları ise, parlamentoya bir grup kuracak kadar kişiyi yollamayı başarsalar da oylarında ciddi bir kayıp söz konusudur.
kitleler, AKP’nin ortaya koyduğu ekonomik “istikrar” tablosuna kanmaktadırlar. İstatistik verilerdeki sunî de olsa olumlu göstergelerin, yeni dönemde kendi cebine yansıyacağını uman işçi sınıfı, devrimci bir alternatifin yokluğunda, söylemi istikrar olan mevcut iktidar partisinin peşinden sürüklenmiştir... “Statükocu” güçlerin savaş çığırtkanlığına ve ordunun tamamlanmamış burjuva demokrasisine dayalı asker polis rejiminden aldığı güçle, sürece muhtıra yolu ile müdahalesine karşı, başta metropol merkez olmak üzere, tüm ülkede kitlelerin içten içe tepki duyması da, oyların, mağduriyet nidalarını her fırsatta dile getiren AKP’ye belli bir oranda kaymasında etkili olmuştur. İnandırıcılığını tamamen yitirmiş, etkin bir burjuva muhalefeti bile örgütleyememiş Demokrat Parti’nin, özellikle İç-Batı Anadolu kırsalı olmak üzere tüm ülke genelinde oylarının erimesi; kent yoksullarının kronikleşmiş yoksulluğunda bu umutsuz kitlelere yapılan göstermelik yardımlar ve kırsal bölgelerdeki muhafazakâr kitlelerin, yaratılan sunî laik – anti-laik çatışması ortamında, iktidar partisine sempatilerinin artması… İşte bunlar, AKP’nin oylarındaki artışın diğer etkenlerindendir. AKP’nin diğer burjuva partilere göre etkin örgütlülüğün önemini kavramış bir parti olması ve bu etkinliği hayata geçirebilecek bir tabana sahip bulunması ise diğer bir dikkat çekici husustur. CHP’nin beş ayı aşkın süredir gençlik teşkilatı fiilen işlemez durumda iken, AKP’nin başta kadın kolları olmak üzere, tüm il ve ilçe teşkilatlarının yoğun ve sürekli bir çalışma arz ediyor olması, buna paralel ilerleyen belediyecilik hizmetleri bahsi geçen partinin oylarını arttırmasındaki önemli dayanaklardandır. Tabi, tüm bunlara “liberal” burjuva kesimin sözcüsü durumunda bulunan büyük medyanın AKP’ye sunduğu dolaylı desteği de eklemek gerekiyor.
AKP’yi bir kez daha iktidara taşıyan etmenleri sıralamak gerekiyor. 2002 ekonomik krizinin ardından iktidara gelen AKP hükümeti, aslında yeni bir ekonomik program ortaya koymayıp Kemal Derviş programı olarak bilinen neo-liberal ekonomik programı hayata geçirdi ise de, bugün seçim sonuçları göstermektedir ki, kriz koşullarında iyice yoksullaşan işçi sınıfı ve emekçi
Şeriat korkusuna dayalı soyut laiklik söyleminin toplumsal etkideki sınırlılığını gözler önüne sermesi bakımından CHP’nin başarısızlığı önemlidir. CHP’yi başarısızlığa sürükleyen diğer etmenlerin başında ise, yükseltilen patolojik şoven histeri dalgasından CHP’den çok MHP’nin yararlandığı gösterilebilir. “Kitle hareketinin yüksek olduğu dönemlerde ‘sosyal-demokrat’ maskesiyle kitle seferberliklerini düzen-içi kanallara akıtma işlevi gören CHP, şimdiki gibi sınıf hareketinin oldukça gerilemiş olduğu bir dönemde şoven, Kürt düşmanı, laiklik söylemleriyle statükocu güçlerin doğrudan sözcüsü durumuna bürünmüştür.”[2] Tasfiye sürecindeki kentli ayrıcalıklılar kastını taban kılmaya çalışan CHP’yi yine bu tabanın niceliksel azlığının bitirdiğini söyleyebiliriz.
[1] V. İ. Lenin, Devlet ve İhtilâl, Bilim ve Sosyalizm Yayınları
[2] Marksist İşçi, Sayı: 02, s.7
___
Marksist İşçi Beklenen başarıyı elde edemeyen bağımsız adaylar (Bin ğimizi sunmaktan geri durmayacağız. Ulusal sorunun Umut Adayları) ise ayrı bir konudur. Biz ezilen Kürt bizce tek olanaklı çözümü olan sınıfsal perspektifi, ezihalkına yönelik tüm engellemelere karşı, onun mevcut len Kürt halkına sunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Ve onsiyasi iradesini özgürce gerçekleştirebilmesini savunduk. ları, kendilerinin bağımsız sınıf partisinin çatısı altında Nitekim “birleşik oy pusulası” uygulamasının bölgede birleştirme çabamızı durmaksızın sürdüreceğiz. Hâlihaciddi bir oy kaybına yol açtığı aşikâr. Aynı şekilde çok zırda Kürt halkının siyasal, sosyal ve sınıfsal arayışlarına sayıda seçim ihlâli yine seçimlerde bir kez daha günde- yeni bir yanıt getirebilmenin zorunluluğu da bu devme geldi. “Bin umut” bağımsız milletvekili adaylarının rimci Marksist çizgide yatmaktadır... Troçki’nin dediği müşahitleri birçok sandıkta dışarı çıkarıldı. Kimi yer- gibi, “Ulusal sorunda Bolşevizm’e özgü olan şey, ezilen lerde seçmenler açık oylamaya zorlandı. Bu ve benzer ulusları, hatta en gerilerini dâhi, yalnız nesneler olarak baskıların kronikleştiği bir bölgede ezilen Kürt halkı- değil, siyasi özneler olarak da ele almasıdır. Bolşevizm nın siyasi iradesine destek vermek devrimci bir duruş onlara kendi kaderlerini tayin etme ‘hakkını’ tanımakla takınmakla eş anlamlıydı. Kürt halkının siyasi iradesine ve parlamentoda bu hakkın çiğnenmesini protesto etverdiğimiz desteği, bir önceki sayımızda şu biçimde dile mekle yetinmez. Bolşevizm ezilen ulusların içine girer, getirmiştik: “DTP’nin, ulusal sorunun demokratik, barış- onları ezenlere karşı ayaklandırır, onların mücadelesini çıl çözümünden yana olan tavrında direnirken, militarist, kapitalist ülkelerin proletaryasınınkine bağlar. Ezilen şoven Türk burjuvazisinin Kürt halkının üzerindeki bas- Çinlilere, Hindulara veya Araplara ayaklanma sanatıkıları artırdığı, milliyetçiliği körüklediği ve bölgesel bir iç nı öğretir ve medeni cellâtlar karşısında bütün bu işin savaş çığırtkanlığı yaptığı bir dönemde, Kürt coğrafya- sorumluluğunu üzerine alır. İşte Bolşevizm, yani eylem sında Kürt halkının temel haklarını savunan ve bunları halindeki Devrimci Marksizm, ancak burada başlar. Bu meclis kürsüsünden dile getirecek olan bağımsız adayların sınırın gerisinde kalan her şey merkezciliktir. Bir prodesteklenmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak bu sorunun letarya politikası hiçbir zaman sadece ulusal ölçütlere yalnızca bir bölümüdür. Devrimci Marksistler olarak, ezi- dayanılarak değerlendirilemez. Bir Marksist için apaçık len Kürt halkının mevcut siyasi iradesine, Kürt halkının gerçektir bu.”[5] çoğunlukta olduğu yerlerde desteğimizi sunarken, aynı zamanda ezilen Kürt halkının mevcut ulusal demokratik Peki ya işçiler, çalışma hakkı ellerinden alınmış işsizönderliğinin uzlaşmacı tavrını da durmaksızın eleştir- ler, emekçi kitleler ve yoksul köylülük, açlık sınırının meliyiz.”[3] Bu eleştirimizde ne kadar haklı olduğumuz altında kıvranan emekliler? Onları şimdi ne bekliyor? seçim sonuçları ile bir kez daha gözüktü. Çünkü tüm AKP’nin yeniden iktidara gelmesine en çok sevinenin engellemelerin ve “birleşik oy pusulası” uygulamasının TÜSİAD olmasına bakılırsa ufukta pek de “ak” günler tek başına DTP önderliğinin bölgedeki oy kaybını açık- gözükmüyor. Özelleştirme saldırıları, kaldığı yerden lamakta yetersiz olduğu ortadadır. Gerçekte ise, mevcut hızla artarak devam edecektir. Hâlihazırda rafta bekleulusal önderliğin, giderek düzen içine kayan siyasetinin tilen sağlıktan eğitime, sosyal güvenlikten tarıma kadar AKP’nin siyasetinden pek de farklı bir yanı kalmadığın- tüm alanları kapsayan işçi-emekçi düşmanı yasaların da yoksul ve ezilen halkın, gerek bölgedeki muhafazakâr hızla çıkarılmasına ağırlık verilecektir. Bütçe açığının yapının, gerekse DTP’nin hiç uğraşmadığı aşiretlerin de 6 milyar YTL’ye yaklaşması, uluslararası piyasalardaki etkisiyle mevcut iktidar partisine kanalize olduğu net dengesizlikler AKP’nin istikrar söyleminin tam tersi bir biçimde gözlenebilir. Bugün üniter devleti savundu- bir durumu da gündeme taşıyacak olması muhtemel. ğunu söyleyen, Avrupa Birliği’nin getireceği çözümden Burjuva düzen içindeki çatışma ise son bulmuş değil. yana olan DTP’nin, AKP’nin izlediği siyasetten pek de Kaldı ki, CHP’nin seçimlerde aldığı yenilgi “statükocu” farkı kalmamıştır. Bunu bizzat DTP de seçim sonrası güçlerin geri çekilmesi anlamına gelmiyor. Tersine bu yaptığı değerlendirmede ortaya koydu. DTP’nin seçim yenilgi, onları mevcut süreçte daha da saldırganlaştıraanaliz raporunda “Türkiye’nin tamamında Kürtlerin bilir. Öncelikle “liberal” burjuvazinin AKP hükümetinbüyük bölümü, yaşadıkları ekonomik ve politik bas- de beklediği yeni “sivil” anayasa[6] ve buna bağlı olarak kılardan kurtuluşu sağlayabilecekleri siyasi parti olarak başta devlet yapılanması olmak üzere “statükocu” güçleAKP’yi görmüşlerdir. Kürtler, AKP ile fiili bir ittifak rin tümden tasfiyesi olasılığı – Kürt sorununun şovenist yapmışlardır”[4] deniliyordu. Tüm bunlara rağmen, bur- çözümünde geçici uzlaşmalar sağlansa dahi – süregelen juva düzenin tüm baskılarına karşı Kürt halkına deste[5] Lev Troçki, Faşizme Karşı Mücadele – Yazın Yay., s.207 [3] Marksist İşçi, Sayı: 02, s.8 [4] Seçim Analiz Raporu, DTP yönetiminden İsmail Şahin, Aktaran: Mesut Hasan Benli, Radikal Gazetesi 30.07.2007
[6] Bahis konusu “sivil” anayasa, “liberal” burjuvazinin kendi sınıf çıkarlarını temsil eden, emperyalizme eğilimli, şovenist ve sınıf düşmanı bir anayasa olacaktır.
___
Marksist İşçi çatışmayı siyaset gündeminde tutacaktır. Siyasi krizin miş ve bilinçli, davaya bağlı, aydınlanmış ve uzun bir deviktisadi bir çözülüşle birleşmesi durumunda ise işçi sı- rimci mücadele deneyimi içinde sınanmış komünistlerden nıfının ve emekçi kitlelerin bundan en çok zarar gören oluşuyorsa; eğer, işçi sınıfının tümüyle ve onun dolayımı ile kesim olacaklarını söylemeye gerek yok. tüm sömürülen kitlesiyle kopmaz bağlar kurabilmiş, onların tam güvenini kazanabilmişse; ancak böyle bir parGerçekte bu seçimlerde yenilen işçi sınıfı ve emekçi ti kapitalizmin tüm güçlerine karşı son ve zorlu kavgada kitlelerdir. İşçi sınıfına devrimci bir program taşıya- proletaryaya önderlik etme yeteneğinde olabilir. mayan, onların gündelik problemlerine çözüm üretemeyen “sol”un görünen iflasının ardından Leninist– Öte yandan, proletarya, bizzat kapitalizmin ekonomik yaTroçkizm’e düşen görev, işçilerin devrimci partisini pısı nedeniyle toplum içindeki sayısal gücünden çok daha inşa etmek için sürdürülen çabayı daimi kılmaktır. büyük çapta olan devrimci gücünü ancak böyle bir parTroçki’nin ifade ettiği gibi, “Kapitalizme karşı mücade- ti önderliği altında kullanabilir. Ve sendika liderlerinin, lenin başarısı, bir tarafta tek devrimci sınıf proletaryanın cesareti kırılmış işçi aristokrasisi azınlığının direncini ve öncüsü olan komünist partisi ile sömürülenlerin tümünün ataletini ancak böyle bir partinin önderliğinde ortadan oluşturduğu kitle arasında doğru bir güçler ilişkisinin ku- kaldırabilir.”[8] rulmasına bağlıdır. Eğer komünist parti gerçekten devrimci sınıfın öncüsü ise; bu sınıfın en iyi temsilcileriyle özdeşleş[7]
[7] Türkiye’de Rejim Krizi Üzerine Tezler, ilk sayımızda yayınlanmıştı. Ayrıntılı okuma için ilgili sayıya bakınız.
[8] Theses, Resolutions and Manifestos of the First Four Congresses of the Third International, “Theses on the Fundamental tasks of the Comunist International”, Pluto Pres: London, s.132
TROÇKİ YAŞIYOR Yoldaşı Lenin’den sonra Devrimci Marksizm’in ve Bolşevik-Leninizm’in enternasyonalist kızıl bayrağını devralan Lev Troçki, yaşamı boyunca, bu bayrak uğrunda mücadele etmiş örnek bir devrimci önderdir.
Yoldaş Troçki’yi şimdi kendi kaleminden aktaralım: “Doğduğum gün, Ekim Devrimi ile aynı güne rastlar. Mistikler ve Pythagoras’ın çömezleri bundan işlerine gelen sonucu çıkarabilirler. Ben kendim, Ekim günlerinden üç yıl sonra farkına varmıştım. Dokuz yaşıma kadar herkesten uzak bir köyde yaşadım, hiç dışarı çıkmadan. Sekiz yıl orta-öğrenim gördüm. Okuldan çıktıktan sonra ilk defa bir yıl hapse girdim. Çağdaşlarımın çoğu gibi, benim üniversitelerim de hapishane, sürgün ve mültecilik oldu. Çarlık yönetiminde iki seferde dört yıl hapis yattım. İlkinde iki yıl, ikincisinde bir kaç hafta sürgünde kaldım. İki sefer Sibirya’dan kaçtım. İki sefer yurtdışına kaçtım, hepsi on iki yıl kadar yurt dışında kaldım, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ve Amerika da: İki yıl 1905 ayaklanmasından önce ve bunun bastırılmasından sonra da on yıl. Savaş yıllarında Hohenzollern’lerin Almanya’sı beni gıyaben hapse mahkûm etti(1915), ertesi yıl Fransa’dan İspanya’ya sürüldüm, Madrid’de kısa bir süre hapiste yattıktan ve Cadix’te bir ay polisin gözaltında kaldıktan sonra Amerika’ya gönderildim. Şubat Devrimi günlerinde orada idim. New York’tan yurduma dönerken Mart 1917’de İngilizlerin eline düştüm ve tam bir ay Kanada’da bir toplama kampında esir kaldım.
Onun mücadelesi ve insanlığın kurtuluşu için sunduğu devrimci program, dünya devriminin zaferine kadar işçi sınıfının ve onun müttefiklerinin yolunu aydınlatmaya devam edecektir…
1905 ve 1917 devrimlerine katıldım, 1905’te ve sonra 1917’de Petersburg Sovyeti başkanı idim. Ekim devrimi içinde çalıştım. Sovyet Hükümeti üyesi oldum. Dışişleri Halk Komiseri olarak, Alman, Avusturya-Macaristan,
___
Marksist İşçi Bulgar ve Türk delegeleriyle Brest-Litovsk barış görüş- lar. 1938’de “Can Çekişen Kapitalizm ve Dördüncü melerini yürüttüm. Savaş ve Deniz Halk Komiseri ola- Enternasyonal’in Görevleri(Sosyalist Devrim İçin Geçiş rak Kızıl Ordu’nun örgütlenmesi ve Kızıl Filo’nun yeni- Programı)” adlı programın yazılmasına önderlik eder. den kurulması için beş yıl çalıştım. 1920 yılında, bunca Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş konferansı Eylül işin arasında, çığırından çıkmış olan demiryollarını çe- ayında Avrupa’da yapılır ve uluslararası sosyalist devrim kip çevirmek de bana düşen görevlerden biri olmuştur. için mücadelesini yaşamı boyunca bu merkezden sürdürür… İç savaş yılları bir yana bırakılırsa, yaptığım iş, parti savaşçısı olarak çalışmak ve yazmaktı. 1923’te devlet, bü- Troçki yoldaşın ilerleyen yaşına rağmen, insanlığın kotün kitaplarımı basmaya başladı. Daha önce basılmış münist bir dünyayı inşa etme düşüncesine olan inancı olan askerlikle ilgili beş ciltten başka, on üç cildim ya- canlılığından hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu düşüncesini yınlandı. “Troçkizm”e karşı açılan savaşın pek kızıştığı yazmış olduğu vasiyetinin satırlarında da açıkça görebi1927’de kitaplarımın bastırılması da durduruldu. liriz: “Stalin’in ve görevlilerinin saçma ve aşağılık iftiralarını burada bir kez daha çürütme ihtiyacı duymuyoOcak 1928’de, şimdiki Sovyet Hükümeti beni sürgüne rum. Benim devrimci onurumda tek bir leke bile yok. yolladı, bir yıl Çin sınırında kaldım, 1929 Şubatı’nda Dolaylı veya dolaysız yoldan, işçi sınıfı düşmanlarıyla Rusya’dan çıkarıldım. Bu satırları İstanbul’da yazıyo- herhangi bir anlaşmaya, ya da hatta görüşmeye, asla yelrum. (…) tenmedim. Stalin’in binlerce muhalifi buna benzer yalan suçlamaların kurbanı oldular. Yeni devrimci nesiller, İçinde yeni düşünceler bulunabilen iyi yazılmış bir ki- onları siyasi saygınlıklarına yeniden kavuşturacaklar ve tap, düşüncelerinizin yayılması olanağını sağlayan iyi Kremlin cellâtlarına layık oldukları şekilde karşılık verebir kalem, benim için hep kültürün en yakın ve en de- ceklerdir. (…) Kırk üç yıllık bilinçli yaşamım süresince ğerli belirtileri olmuştur ve hâlâ da öyledir. Öğrenme hep bir devrimci olarak kaldım. Bu sürenin kırk iki yılı hevesim hiçbir zaman geçmedi ve ömrümde birçok kez boyunca Marksizm’in bayrağı altında savaştım. Eğer, her devrimin düzenli çalışmama engel olabileceği sanısına şeye yeniden başlayacak olsaydım, şu veya bu hatadan bile düştüm. Bununla beraber ömrümün bir yüzyılın uzak durmaya gayret ederdim, ama yaşamımın genel üçte birine eş süresi tamamen devrimci kavga içinde akışı değişmemiş kalırdı. Ben, proleter devrimci, Markgeçmiştir. Eğer baştan başlamak gerekseydi, hiç bir iki sist, diyalektik materyalist ve dolayısıyla da uzlaşmaz bir demeden gene aynı yolu tutardım.”[1] ateist olarak öleceğim. İnsanlığın komünist geleceğine olan inancım canlılığından hiç bir şey kaybetmedi, hatTroçki yoldaş 1929 ve 1933 yılları arasında yaşamını ta tam tersine, gençlik dönemindekine oranla bugün İstanbul’da Büyükada’da, kendi devriminden sürgün ola- daha da sağlam. (…) Tam şu anda, Nataşa*[2] avluya rak sürdürüyordu. Onca zorluklara rağmen, sınıf mü- bakan pencerenin önüne geldi ve havanın odama daha cadelesine katkı sağlayacak ve yol gösterecek eserlerini serbestçe girmesi için, biraz daha açtı pencereyi. Buraüretmeye devam ediyordu. Örnekler ise; Sürekli Dev- dan duvar boyunca geniş yeşil çimen şeridini ve duvarın rim, Çarpıtılan Devrim, Rus Devrimi’nin Tarihi, Çin üstünden açık mavi gökyüzünü ve hepsinin üzerinde Devrimi’nin Sorunları, Hayatım, Faşizme Karşı Mü- de güneşin ışığını görebiliyorum. Yaşam güzel, gelecek cadele adlı kitaplarla birlikte bir dizi makale, broşür ve nesiller onu bütün kötülüklerden, bütün baskılardan ve mektuplardır. her tür şiddetten arındırsınlar ve onun doyasıya tadını çıkarsınlar…”[3] 17 Temmuz 1933’te eşi Natalya Sedova ile birlikte Fransa vizesi alırlar ve Türkiye’den ayrılırlar. Fransa’da iki yıl Leninist Troçkistler olarak yoldaşımız LEV TROÇKİ’yi kaldıktan sonra sınır dışı edilirler. Ardından Norveç’e ve devrimci programını mücadelemizde sonsuza dek giderler, burada da iki yıl kaldıktan sonra gözaltına alı- YAŞATACAĞIZ… nırlar ve burayı terk etmek zorunda kalırlar. İhanete Uğrayan Devrim adlı kitabını burada tamamlar. 7 Ara- Yaşasın Leninist Troçkizm! lık 1936’da aldıkları bir Meksika vizesiyle, 19 Aralık’ta Yaşasın Sürekli Devrim! Meksika’ya giden bir tankerle Norveç’ten ayrılırlar. 9 Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi! Ocak 1937’de devrimci ressam Diego Rivera’nın New Yaşasın Dünya Sosyalist Devrimi! Mexico’daki evine yerleşirler… Yoldaş Troçki, burada Dördüncü Enternasyonal’in inşa faaliyetlerine baş- * Troçki’nin o dönemki sekreterlerinden biri. [1] Hayatım, Lev Troçki, Yazın Yay., s.12-13
[3] Sürgün Günlüğü, Lev Troçki, Yazın Yay., s.150-151
___
Marksist İşçi
SOSYALİST DEVRİMİN DÜNYA PARTİSİ TARİHSEL PERSPEKTİFİ İÇERİSİNDE ENTERNASYONALİZM 1/2 lizm (…) ileri kapitalist gelişme aşamasına ulaşmış ülkelerin proleterlerinin birleşik eylemine bağlıdır”; “Kapitalizm uluslararası bir güçtür ve dolayısıyla tek bir ülkede değil, ancak bütün ülkelerde kazanılacak bir zafer aracılığıyla bütünüyle imha edilebilir” (Lenin). “4. Dünya Kongresi, proleter devrimin hiçbir zaman tek ülke sınırları içinde muzaffer olamayacağını, ancak uluslararası ölçekte ve dünya devrimine ulaşarak zafer kazanabileceğini bütün ülkelerin proleterlerine hatırlatır” (Lenin, 3. Enternasyonal 4. Kongresi). “Sosyalist devrim, ulusal sınırlar içinde “Bir dünya pazarı yaratma eğilimi, ‘sermaye’ kavramının başlar, uluslararası arenada gelişir ve dünya ölçeğinde takendisinde doğrudan bir veri olarak vardır” (Marks). Ser- mamlanır” (Troçki). maye uluslararası niteliktedir ve kapitalizm ortaya çıktığı andan itibaren hızla ulusal sınırları aşarak dünya öl- Kapitalizmin, dünya ölçeğinde var olan ekonomik bir çeğinde bir ekonomik sistem haline gelmiştir. “Kapita- sistem olduğu, proletaryanın ulusal ya da yerel değil lizmin evrensel – tarihsel eğilimi, ulusal sınırları yıkması, uluslararası bir sınıf olduğu, insanlığın kurtuluşunun ulusal özellikleri yok etmesi ve ülkeleri asimile etmesinde ancak proletaryanın önderliğinde gerçekleşecek sosyayatar. Her geçen on yılda giderek daha güçlü olarak kendi- list devrimle mümkün olduğu ve bu devrimin ise ulusal ni hissettiren bu eğilim, kapitalizmin sosyalizme dönüştü- arenada başlayıp, uluslararası arenada gelişerek ancak rülmesinin de en büyük itici güçlerinden biridir” (Lenin). dünya ölçeğinde nihai zafere ulaşabileceği… Proletarya enternasyonalizminin temelinde yatan bu ilkeler, içinde Sermayenin kendi özünde bulunan bu özellik, kapitaliz- bulunduğumuz emperyalist çağda da tüm geçerliliğini min egemenliğini tarih sahnesinden silecek olan prole- korumaktadır. 19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya, tarya için de geçerlidir. Modern proletarya, yerel ya da Amerika gibi ülkelerde hızla gelişen kapitalizm, günüulusal bir sınıf değil, uluslararası bir sınıftır. Dolayısıy- müzde tüm dünyayı tek bir pazar içinde bütünleştirmişla, “Emeğin kurtuluşu ne yerel, ne de ulusal bir sorundur; tir. Marks ve Engels zamanında en azından bu ülkeleri modern toplumun var olduğu bütün ülkeleri kapsayan ve kapsaması gereken sosyalist devrim, Lenin, Troçki ve çözümü için en ileri ülkelerin teorik ve pratik birlikteliğine Moreno’nun tanık olduğu kapitalizmin emperyalist çabağlı olan bir toplumsal sorundur” (Marks). Bu neden- ğında, artık “dünya devrimi” karakterini kazanmıştır ve le, “Farklı ülkelerin proleterlerinin ulusal mücadelelerin- bu karakter, insanlığın “barbarlık” ile toplu yok oluşa de, her türlü milliyetten bağımsız olarak tüm proletarya- sürüklenmesinden kurtulmasının yegâne yolu olarak nın ortak çıkarlarına işaret edip bunları öne sürmeleri” mutlak bir zorunluluktur. (Marks) gerekmektedir. “Proletaryanın kurtuluşunun ilk koşullarından biri, en azından önde gelen uygar ülkelerin Bu ilkelerden hareket eden Leninist-Troçkistler, ulusal birleşik eylemidir” (Marks). devrimciler olarak değil, her zaman dünya devrimcileri olarak faaliyet göstermişler ve işçi sınıfının uluslararası Bu demektir ki, sosyalizmin nihai zaferini, yani Dünya önderliği olan Enternasyonal’in inşasını önlerindeki teSovyet Sosyalist Cumhuriyetler Federasyonu’nu gerçek- mel görevlerden biri olarak algılamışlardır. “Eğer Komüleştirecek olan sosyalist devrimler, ulusal değil, ulusla- nist Sol, tüm dünyada yalnızca beş kişiden oluşuyor olsaydı rarası bir devrim süreci olarak algılanmalıdır. “Dünya bile, bir ya da birkaç ulusal örgütün yanı sıra mutlaka bir pazarını yaratmış olan büyük sanayi, yeryüzündeki bütün enternasyonal örgüt kurmak zorunda kalırdı. Temeli uluhalkları ve özellikle de uygar halkları öylesine birbirine sal örgütlerin oluşturduğunu ve Enternasyonal’in de bunbağlamıştır ki, her halkın başına gelecekler, bir ötekine lara bir çatı işlevi gördüğünü düşünmek yanlıştır. Bunlar bağlıdır... Komünist devrim, bu yüzden, hiç de salt ulusal arasındaki ilişki tümüyle değişiktir. Marks ve Engels, kobir devrim olmayacaktır; bu, bütün uygar ülkelerde, yani münist hareketi 1847’de bir uluslararası dokümanla ve en azından İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya’da aynı uluslararası bir hareket inşa ederek başlatmışlardır. Aynı zamanda yer alan bir devrim olacaktır” (Engels). “Sosya- şey Birinci Enternasyonal’in kuruluşunda tekrarlanmış___ Tarihsel Zorunluluğu Enternasyonalizm, daha ortaya çıkışından itibaren Marksizm’in temel ilkelerinden biri, hatta en önemlisi olagelmiştir. Marks ve Engels, Komünist Manifesto’da bütün ülkelerin işçilerini birleşmeye çağırırken bunu yazınsal ya da sembolik anlamda yapmamışlar, tam tersine devrimci proletaryaya, ulusal partilerin yanı sıra uluslararası bir parti kurmanın zorunluluğunu anlatmışlardır. Çünkü:
Marksist İşçi tır. Aynı yol, Üçüncü Enternasyonal’in hazırlanmasında değişik ülkelerin proleterlerinin, kapitalizmi yıkma, proZimmerwald Solu tarafından izlenmiştir. Bugün bu yo- letarya diktatörlüğünü kurma ve sınıfların tümden ortalun izlenmesi, Marks’ın zamanındakinden çok daha zo- dan kaldırılmasına ve komünist toplumun ilk evresi olan runlu hâle gelmiştir. Elbette bugün, emperyalizm çağında sosyalizmin gerçekleşmesine yönelecek bir uluslararası Sovbir devrimci proleter eğilimin şu ya da bu ülkede gelişmesi yetler Cumhuriyetini kurma hedefiyle girişecekleri ortak mümkündür, ama yalıtılmış tek bir ülkede ayakta kalması eylemleri örgütlemek için kurulmuştur” (3. Enternasyonal, ve gelişmesi olanaklı değildir. Böyle bir eğilim, oluşumunun belgeler). daha ikinci gününde uluslararası ilişkiler, bir uluslararası platform aramaya başlar, çünkü ulusal politikanın bir ga- Birinci Emperyalist Dünya Savaşı’nın bitiminde kurantisi de ancak bu yol üzerinde bulunabilir. Uzun yıllar rulan Üçüncü Enternasyonal, o güne dek “proletarya kendini ulusal sınırlar içinde hapseden bir eğilim, kendi- enternasyonalizmi” düşüncesinin ulaştığı en yüksek aşasini kaçınılmaz olarak çürümeye mahkûm eder” (Troçki). mayı ifade eder. “Komünist Enternasyonal’in seçtiği hedef: Ulusal gerçekliklerin tâbi olduğu bir dünya ekonomisi ve her türlü aracı kullanarak, gerekirse silah elde, uluslararası politikası var olduğu müddetçe işçi hareketinin en önem- burjuvaziyi yıkmak için ve devletin tümden yok oluşuna li görevi dünya partisinin inşası olmaya devam edecektir. geçiş aşaması olarak uluslararası bir Sovyet Cumhuriyeti’ni (Moreno) kurmak için mücadele etmektir. Komünist Enternasyonal, proletarya diktatörlüğünü, insanlığa kapitalizmin vahşeEnternasyonal Deneyimleri tinden kurtulma imkânı veren biricik yol sayar. Ve KoTüm bu tarihi zorunluluklardan hareketle, ilk uluslara- münist Enternasyonal, Sovyet iktidarını bu proletarya dikrası proleter örgütü olarak Birinci Enternasyonal (Ulus- tatörlüğünün tarihsel olarak verilmiş biçimi olarak görür. lararası İşçi Birliği, 1864 – 1872) kuruldu. “Birinci En- (…) Komünist Enternasyonal, zafere daha çabuk ulaşmak ternasyonal Marks’tan kendileriyle işbirliği yapmasını talep için, kapitalizmi ortadan kaldırma ve komünizmi yaratma eden çeşitli ülkelerin sendikalarının yöneticileri tarafından amacıyla mücadele eden Emekçiler Birliği’nin sıkı merkezi kuruldu. O sırada İngiltere’de diğer ülkelerden gelenlerle bir örgütlenmeye sahip olması gerektiğini bilir. Komünist birlikte sefalet içinde yaşamlarını sürdürebilecek ücretler Enternasyonal gerçekten, fiilen, bütün dünyanın birleşik almakta olan çok sayıda Alman göçmen işçi bulunuyordu. komünist partisi gibi olmalıdır. Ayrı ayrı ülkelerde çalışan Bu durumun yol açtığı ucuz işgücü İngiliz işçilerinin işsiz partiler, sadece onun tekil seksiyonları olmak durumundakalmasına neden oluyordu. Benzer durumlar Fransa’da da dırlar” (3. Enternasyonal, belgeler). söz konusuydu. Sonuçta bu ülkelerin işçilerinin yöneticileri bir araya gelip ortak sorunlarının çözümünün uluslararası Üçüncü Enternasyonal, ilk dört kongresinde, milliyetler bir örgütlenmeden geçmesi gerektiğini keşfettiler.” (More- ve sömürge sorunundan, tarım sorununa, parlamentano) Bu sayede, işçilerin sermaye düzenine karşı gerçek- rizm meselesinden, işçi sovyetlerine kadar birçok konuleştirecekleri devrimci mücadelelerin uluslararası ör- ya ilişkin – günümüzde güncellenmek kaydı ile – hâlen gütlemesinin temeli atılmış oldu. İkinci Enternasyonal doğruluğu son derece kesin olan ilkeler belirledi. Ne var (1889 – 1914) ise, kendisinin “utanç verici bir biçimde ki, Üçüncü Enternasyonal, ilk dört kongresinin ardındağılmasına yol açan oportünizmin güçlenmesi pahasına dan hızla yozlaştı. İlk dört kongrede alınan tüm kararlar yayılan proleter hareketin uluslararası örgütüydü” (Lenin) zaman içinde geçersiz kılındı. Enternasyonal, dünya devİkinci Enternasyonal varlığını sürdürmeye devam ediyor riminin partisi olmaktan çıktı, Üçüncü Enternasyonal’e ama o, gerçek bir Enternasyonal olmaktan ziyade kapi- bağlı partiler de Stalinist bürokrasinin basit birer elçiliği talist sistemin savunucusu sosyal demokrat partilerin bir haline geldiler. Stalinist “tek ülkede sosyalizm” anlayıfederasyonundan başka bir şey değil. (Moreno) şının Üçüncü Enternasyonal’de yol açtığı bu tahribata ve çürümeye karşı uzun süre mücadele eden Troçki ön“Fiilen 1918’de, oportünizme ve sosyal – şovenizme karşı derliğindeki Bolşevik Leninistlerin başını çektiği “Ulusyıllar boyu – özellikle de savaş sırasında – verilen müca- lararası Sol Muhalefet”, 1933’te Almanya’da faşizmin delenin bir dizi ülkede komünist partilerin doğmasına yol iktidara gelişinde Stalinizm’in oynadığı rolden hareketle açtığı bir zamanda ortaya çıkmış olan Üçüncü Enternas- son derece önemli tespitler gerçekleştirdi: yonal, resmi olarak, 1919 Martı’nda Moskova’daki Birinci Kongresi’nde kuruldu. Bu Enternasyonal’in belirleyici • Stalinizm, artık tümüyle karşı devrimci bir nitelik özelliği, Marksizm’in gereklerini yerine getirmesi, sağlam- kazanmıştır. Üçüncü Enternasyonal fiilen artık yok ollaştırması ve sosyalizm ile işçi sınıfı hareketinin yıllar boyu muştur. Yeni bir Enternasyonal’in “Sosyalist Devrimin süren ülkülerinin gerçekleştirilmesi tarihsel görevini yerine Dünya Partisi” olarak, Dördüncü Enternasyonal’in ve getirmesidir” (Lenin). “Yeni Uluslararası İşçiler Birliği, buna bağlı ulusal seksiyonların örgütlenmesine girişil___
Marksist İşçi melidir. de Stalinizm, ‘tek ülkede sosyalizm’ ve emperyalizmle barış içinde birlikte yaşama ‘teorisi’ ya da ‘ideolojisi’ne • Emperyalizm çağına damgasını vuran şey, üretici güç- dayanır. Bunlar bürokrasinin ya da Stalinist kast sistelerin gelişiminden ziyade yıkıcı güçlerin gelişiminin te- minin dünya devrimini bloke etmek ve ezmek için kulmel belirleyen olmasıdır. Bu bağlamda tekniğin ilerle- landığı temel silahlardır. mesi, bir bütün olarak üretici güçleri geliştirememekte, aksine yoksulluğu derinleştirmekte ve yeni emperyalist • Stalinist, “tek ülkede sosyalizm” ve “emperyalizmle savaşlar yaratmaktadır. barış içinde birlikte yaşama” teorisine gerçekten karşı olan devrimci kuram, Sürekli Devrim Kuramı’dır. İlk • Bu çelişkiler, yirminci yüzyılın başından itibaren kriz- formüle edildiği biçimiyle (Rus Devrimi’nden önce) ler, savaşlar, devrimler ve karşı-devrimler çağını başlat- bu kuram, geri ülkelerde demokratik ve sosyalist gömıştır. revlerin karşılıklı ilişkisini ve demokratik devrimin gerçekleştirilmesinde proletarya diktatörlüğünün rolünü • Sınıf mücadelesi ve devrim, bu çağda dünya ölçeğinde ortaya koymuştur. İkinci kez formülasyonunda da, tek bir boyut kazanmıştır. Bu çağda tüm olaylar, ulusal değil ülkede sosyalizmin inşa edilebileceği yolundaki Stalinist uluslararası ölçekte ve dünya devrimi ya da karşı-devri- “kuram”a bir yanıt getirmiş ve yalnızca geri ülkelerde mi diyalektiği içinde kavranmalıdır. değil, herhangi bir ülkede iktidarı ele geçiren proletaryanın üstlenmekle yükümlü olduğu görevleri belirlemiştir. • İnsanlığın krizi, proletaryanın önderlik krizine indir- Bütünlüğü içinde Sürekli Devrim Kuramı’nın temellegenmiş durumdadır. Proletarya bu önderlik krizini çö- rini, uluslararası sosyalist devrimin dinamikleri, iktidazümleyene kadar insanlık, giderek ağırlaşan bunalımlara rı ele geçirebilmesi için işçi sınıfının ve müttefiklerinin sürüklenmekten kurtulamayacaktır. Bu elbette ezilen ve devrimci seferberliği anlayışı, emperyalizmin tüm dünsömürülen kitlelerin kısmî başarılar elde edemeyeceği, yada yenilgiye uğratılabilmesi için proletarya diktatörlüdünya devrimi sürecinde yeni mevziler kazanamayacağı ğünün inşası ve ulusal devletlerin devrimci yöntemlerle anlamına gelmez. Ancak bu kazanımlar emperyalizmin yıkılması ve sosyalizmin dünya ölçeğinde inşa edilebilderinleşen bunalımıyla birlikte giderek daha kaygan mesi amacıyla Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler hâle gelir ve bir yandan da çıkmaza sürüklenen dünya Federasyonu’nun kurulması ilkeleri oluşturur. burjuvazisinin karşı-devrimci iştahını kabartır. • Sosyalizmin hedefi, üretim araçları üzerindeki özel • Dünya proletaryasının önderlik krizi, sınıf bilincinin mülkiyetin yok edilmesi, ücretli emek ve sermayenin düzey düşüklüğüyle açıklanabilecek soyut, öznel bir ortadan kaldırılması ve devlet ile toplumsal sınıfların olgu değil; proletaryayı burjuvaziyle ve emperyalizmle yok oluşuna giden sürecin harekete geçirilmesidir. Burittifaka sokan reformist ve bürokratik önderliklerin var- juvazinin egemenliğini kırabilmek için proletaryanın lığından kaynaklanan somut, nesnel bir durumdur. Bü- öncelikle, kapitalist üretimin tekelci düzeye ulaşmış ketün Stalinist ve küçük burjuva milliyetçi önderliklerin simlerini mülksüzleştirmesi gerekir(yani dünya pazarını hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak emperyalist karşı denetleyen uluslararası finans kapitalle ilişkili tüm serdevrimin çıkarına hizmet etmişlerdir. maye sektörlerinin mülksüzleştirilmesi). Mülksüzleştirmede hangi tempoyla ve nereye kadar gidileceği, prole• Bu tip önderliklerin ihanetinin temelinde iki toplum- tarya diktatörlüğünün belirleyeceği bir taktik sorundur. sal neden yatmaktadır: Birincisi, işçi sınıfının içinde aris- Ancak her durumda devrimin görevleri yalnızca finans tokrat bir katmanın oluşması ki işçi örgütlerinin bürok- kapitalin ve burjuvazinin ya da toprak ağalarının mülkratlaşmasının kaynağıdır ve ikincisi, Ekim Devrimi’nin süzleştirilmesiyle sınırlı değildir. Asıl hedef sosyalist kazanımları üzerinde büyüyen ayrıcalıklı bir bürokrasi- devrimi ulusal sınırlardan uluslararası arenaya taşımak, nin ortaya çıkması ve parti çıkarlarının sınıf çıkarlarının emperyalizmi dünya ölçeğinde yenilgiye uğratmak ve üzerinde yer almasıdır. Karşı-devrimci aygıtlar içinde en sosyalizmin dünya ölçeğinde nihaî zaferi için tüm ulusal tahripkâr olanı Stalinizm’dir, çünkü tekelinde tuttuğu sınırları yok etmektir. işçi devleti sayesinde ayrıcalıklarını sınırsız ölçekte geliştirmiş ve bunun sayesinde dünya işçi sınıfının başına çö- • Proletaryanın önderlik krizinin üstesinden gelebilmesi reklenmiştir. Stalinistler dâhil olmak üzere hiçbir küçük için, en önemli görev, her ülkede proletarya desteğine burjuva önderlik devrim kampına kazanılamaz. sahip Devrimci Marksist partiler inşa ederken bir yandan da Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’ni, yani Dör• Bütün küçük burjuva ve bürokratik akımlar, özellikle düncü Enternasyonal’i inşa etmektir. Bu partiler, ancak ___
Marksist İşçi kitle mücadeleleri içinde tüm bürokratik ve küçük bur- nin gereklerine uygun düşen örgütlenme biçimi, işçi harejuva milliyetçi önderliklere karşı amansız bir savaş vere- ketinin tek tek ülkelerdeki büyümesi ve onların görevlerirek inşa edilebilir. Bu önderlikler, Geçiş Programı’nda nin karmaşıklaşması ile birlikte gitgide eskidi, evet hatta öngörüldüğü gibi, bazı istisnaî durumlarda tabanın bas- ulusal işçi partilerinin daha fazla güçlenmesinin önünde kısıyla burjuvaziden koparak ileri ya da devrimci müca- bir engel haline geldi.” (Üçüncü Enternasyonal, belgeler) delelere doğru kaysalar ve hatta bir işçi-köylü hükümeti Görüldüğü gibi, burada da Stalinizm’in “ulusal sosyakurma noktasına gelseler bile, onlara karşı bu mücadele lizm” kavrayışı, eşitsiz gelişim “teorisine” dayandırılmışkesintisiz sürdürülmelidir. tır. Oysa eşitsizlik ancak, bileşik bir gelişme dinamiğinin bir öğesidir. “Çeşitli ülkelerin eşitsiz ya da düzensiz • Stalinist bürokrasinin karşı devrimci karakterini ser- gelişmesi; bu ülkeler arasındaki giderek artan ekonomik gileyen en iyi örnek, SSCB’deki hükümettir. Bu hükü- bağları ve karşılıklı bağımlılığı sürekli olarak ‘bozar’ fakat met, SSCB’yi kaçınılmaz bir ekonomik, sosyal, politik hiçbir durumda yok etmez. O ülkeler ki dört yıllık iğrenç ve kültürel yıkıma sürüklemektedir. Bürokrasi ve onun katliamdan sonra, hemen ertesi günü birbirleriyle kömür, rejimi, tarihteki ilk işçi devletinin temellerini her gün ekmek, yağ, pudra ve pantolon askısı mübadele etmek zobiraz daha yıkmaktadır... Derin bir çöküş sürecindeki runda kalmışlardır.” (Troçki) Eşitsiz ve Bileşik Gelişme bu işçi devletini bu tarihsel krizinden kurtaracak olan Yasası, Sürekli Devrim Teorisi ve enternasyonalizm, öntek şey, Devrimci Marksist partinin başını çekeceği bir derlik ilkelerinin temelinde yatar. politik devrim olabilir. Bu politik devrimin hedefi, Devrimci Marksist modele dayalı proletarya diktatörlüğünü Bolşevik-Leninistler, tüm bu tespitlerin ve yoğun çayeniden inşa edebilmektir. baların sonucunda 1938 yılında yeni bir enternasyonal kurdu. Bu atılım, dünya Devrimci Marksist hareketinin • SSCB’de bürokratik kasta karşı gerçekleştirilecek olan en büyük başarılarından biri oldu. Dördüncü Enternaspolitik devrim, dünya proleter devriminin ve tüm dün- yonal, geçmiş mücadele ve deneyimleri reddetmiyor teryada kitle hareketlerini denetimleri altında bulunduran sine, onları sahiplenip kendi içinde geliştiriyordu. ÖzelStalinist, sosyal demokrat ve küçük burjuva milliyetçi likle Üçüncü Enternasyonal’in ilk dört kongresi, onun önderliklere ve onun Üçüncü Enternasyonal’deki ilk başlıca dayanağı idi. dört kongresi sonrası dönemin temsilcilerine karşı verilen mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. • Bütün bu sayılanlar Geçiş Programı’nda ve onun yönteminde içkin olan ilkelerdir. Geçiş Programı, proletaryanın iktidarı ele geçirme ve devrimci diktatörlüğünü kurma yolundaki seferberliğinin programıdır. Bu program kitleleri içinde bulundukları bilinç düzeyinde kavrar ve onları sürekli bir devrimci seferberlik içinde daha üst bilinç düzeylerine sıçratmayı hedefler. Devrimci Marksist partilerin inşası ve Dördüncü Enternasyonal de ancak bu sürecin bilinçli birer ifadesidir. Bolşevik-Leninistler bu tespitleri gerçekleştirip yeni bir enternasyonalin inşasına girişirlerken Stalinist Komintern ise, 1943’te kendini emperyalist müttefiklerine kurban ederek fesih kararı aldı. Bu kararı alırken şu gerekçelerden hareket etmişti: “Dünyadaki ayrı ayrı ülkelerin tarihi, gelişim yollarının farklılığı, toplumsal yapılarının farklı, evet hatta karşıt nitelikte olması, toplumsal ve siyasal gelişimlerinin düzey temposundaki farklılık, nihayet işçilerin bilinçlilik ve örgütlülük derecesindeki farklılık, aynı zamanda, her ülkenin işçi sınıfının önünde değişik görev- Bu süreçte, gözden kaçırılmaması gereken nokta, Dörlerin bulunmasına yol açıyor... Komünist Enternasyonal’in düncü Enternasyonal’in işçi sınıfının son derece büyük Birinci Kongresi’nce işçileri bir araya getirmek için seçilen yenilgiler almakta, uluslararası gericiliğin doruğa ulaşve işçi hareketinin yeniden doğuşunun başlangıç dönemi- makta olduğu bir dönemde, akıntıya karşı ilerleyerek ___
Marksist İşçi kurulmuş olduğudur. Bu nedenle inşa sürecinin ilk de öngörüldüğü üzere, Stalinist bürokrasi, SSCB’yi ve aşamalarında, sınıf mücadelesinin sıcak ateşi içerisinde İkinci Emperyalist Dünya Savaşı sonrasında kurulan büyük partiler yaratabilme koşulları nesnel olarak söz öbür deforme işçi devletlerini yıkıma sürüklemiş ve kenkonusu olmamıştır. Yine de proletaryanın, Stalinist, di ölümcül krizini nihaî noktasına ulaştırmıştır. Ancak sosyal demokrat, emperyalist ve faşist güçlerin elbirli- buna rağmen işçi hareketi üzerindeki reformist ve büğiyle, sürüklendiği olumsuz gidişattan kurtarılabilmesi, rokratik kontrol tümüyle yok olmuş değildir. 1989 yılı devrimci güçlerin dağılmasının engellenmesi ve devrim- ile birlikte Stalinist partiler çözülüp dağılmış olmakla ci bir direniş hattının inşa edilebilmesi için Dördüncü beraber, çeşitli kılıklar içinde kitle hareketi üzerindeki Enternasyonal’in kurulması mutlak bir zorunluluktu. denetimini korumaya ve onu burjuvaziye ve emperyalizKaldı ki, bu direniş mücadelesi, Stalinist bürokrasinin me bağlamaya devam etmekte, işçi hareketi için yeniden her gün biraz daha yıkıma uğrattığı Ekim Devrimi’nin “umut” haline gelmeye çalışmaktadır. Sosyal demokrasi kazanımlarının korunması mücadelesinin ayrılmaz bir de, emperyalist kriz koşullarında burjuvazinin emekçi parçasıydı. Bu amaçlar ve yeni görevler yüzünden tüm yığınlar üzerindeki saldırısının ajanlığını yaparak, kitleDevrimci Marksistlerin dünya işçi sınıfı mücadelelerinin, lerin nezdinde, “saygınlığını” büyük bir erozyona uğratözellikle de Ekim Devrimi’nden sonraki tüm derslerini makla birlikte, çalışan yığınların bilincine egemen olan içeren bir program etrafında birleştirilmesi gerekiyordu. demokratik yanılsamalardan yararlanma gayreti içindeMarksizm’in bütün bu kazanımlarının, işçi sınıfının ve dir. Öte yandan, Stalinist ve sosyal demokrat aygıtların, onun öncüsünün politik hafızasından uluslararası sosya- özellikle partilerin çözülmesinden yararlanan küçük list devrim görevini silmeye çalışan Stalinizm’in ve tüm burjuva milliyetçi akımlar önderlik boşluğunu dolduöbür karşı-devrimci aygıtların saldırılarına karşı korun- rabilmektedir. Dolayısıyla, proletaryanın içinde bulunması gerekiyordu. Bu nedenle de, devrimci bir dünya duğu önderlik krizi hâlâ sürmekte, üstelik günümüzde programının (Geçiş Programı) üzerinde sağlam bir en- derinleşerek daha şiddetli bir karakter kazanmaktadır. ternasyonal örgütün kurulması kaçınılmaz ve zorunlu Bu açıdan Devrimci Marksistlerin her türden reformist, bir görevdi. bürokratik ve ulusalcı akıma karşı mücadelesi hâlâ çok ciddi bir önem taşımaktadır. Kısacası, çağımızın (emDördüncü Enternasyonal olmasaydı, her ülkedeki peryalist-kapitalizm çağı) ve yaşadığımız dönemin (reöncü, o ülkenin ulusal koşullarının belirleyici eğilimle- formist, bürokratik ve ulusalcı önderliklerin egemenlik rine terk edilmiş olacaktı, proletaryanın mücadelesinin dönemi) temel özellikleri sürmektedir ve bu çağın ve tarihsel boyutunu (dünya devrimi) kaybetmelerine izin dönemin temel programı olan Geçiş Programı bir yönverilmiş olacaktı ve Stalinizm’in ve sosyal demokrasinin tem olarak tüm geçerliliğini korumaktadır. Bu da Dörrevizyonist ve bürokratik saldırılarına karşı direnebilme- düncü Enternasyonal’in temsil ettiği değerler ve ilkeler lerinin koşulları zayıflatılmış, hatta yok edilmiş olacaktı. ile program anlayışının varlık nedenlerinin tüm gücüyle Marksizm’in ve Bolşevizm’in tüm kazanımlarının koru- sürdüğünü gösterir. nabilmesi, Stalinist tek ülkede sosyalizm sözde teorisine karşı mücadelenin sürdürülebilmesi ve tüm revizyonist Ama tüm bunların yanında Troçki’nin ölümünden ve reformist politikalara (Üçüncü Dönem politikaları, sonra, İkinci Emperyalist Savaş’ın ardından Dördünhalk cephesi politikaları, vb.) karşı, devrimci hattın ko- cü Enternasyonal bünyesinde, birçok revizyonist saprunabilmesi ancak Dördüncü Enternasyonal’le müm- ma gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Dördüncü kün olmuştur. Enternasyonal’in kuruluşunu izleyen yıllar boyunca, dünya devrimci yükseliş sürecinde pek çok ayaklanDördüncü Enternasyonal’in kurulmasını zorunlu kılan malar ve devrimler yaşanmış, bu arada çeşitli ülkelerde ve ona hayat veren ilkelere bakıldığında, tümünün hâlâ Devrimci Marksizm’in önderliğinde olmasa da burjugeçerli olduğu ve öngörülerinin tarih tarafından doğru- vazi mülksüzleştirilmiştir. Ne var ki, bütün bu devrimci landığını görebiliriz. Emperyalist-kapitalizm hâlâ tüm atılımlara rağmen Dördüncü Enternasyonal sürekli bir dünyayı egemenliği altında tutmaktadır ve insanlığı güçsüzlük ve kriz içinde kalmıştır. Dördüncü Enternastoplu yok oluşa sürüklemektedir. İnsanlığı bu uçurum- yonal içinde ortaya çıkan bütün revizyonist sapmaların dan geri çevirebilecek yegâne çözüm hâlâ proletaryanın üzerlerinde taşıdıkları ortak özellikler üzerinde durmak önderliğinde gerçekleştirilecek sosyalist devrim ve bu ise Leninist-Troçkist Parti’nin önemini kavramak ve devrimle birlikte sınıfların ve devletlerin yok oluşu sü- parti inşa stratejisinden sapmanın nelere mâl olduğunu recini başlatacak olan sosyalizmin inşasıdır. Buna karşı- anlamak açısından son derece önemlidir: lık proletarya bu görevi yerine getirebilmesini olanaklı kılacak bir önderliğe sahip değildir. Kuruluş ilkelerin- • Revizyonist sapmaların tümü, Enternasyonal’in güç___ 10
Marksist İşçi süzlüğünün doğrudan ya da dolaylı sonuçları idi. Bunun değerli örgütsel faaliyetlerden ziyade, Bolşevik yönteme sebebi ise ulusal partilerin kitle mücadelelerine önderlik sarsılmaz bağlılığı ve her renkten revizyonizme karşı yüetme ve öncüleri kendi parti çatısı altında birleştirebil- rüttüğü uzlaşmaz mücadelelerdir. me kapasitesinden yoksun olmasıyla ilişkiliydi. Nahuel Moreno önderliğinde, 1979 yılında başlatılan • Ulusal partilerin önderliklerinin proleterleşememesi girişim sonucunda, 1982’de tüm Leninist–Troçkistleri ve bu yüzden sınıfa yabancı akımlardan kolayca etkile- bağrında toplayan Uluslararası İşçi Birliği – Dördüncü nebilir olmaları diğer bir etkendi. Enternasyonal (UİB – DE) kuruldu. Ne yazık ki, UİB – DE de, geçmiş deneyimlerin kaderini paylaşmaktan • İlk iki sebebe bağlı olarak, güçsüzlüğü aşmak için ge- kurtulamadı. Moreno’nun ölümünden sonra, dönemin liştirilen taktiklerin birer stratejiye dönüşmesi başlıca dünya konjonktürünün basıncına (Avrupa’da reformist revizyonist kopuşların doğmasında sebep oldu. Yani, akımların yani Avro-Komünizm’in güçlenmesi, bürokkendi programında, yönteminde ve örgütsel kavrayışın- ratik diktatörlüklerin çöküşü…) karşı, devrimci bir poda ısrarlı bir parti inşa faaliyeti yerine, kitle hareketini litik hat geliştirmekte yetersiz kalan UİB – DE, güncel etkileyen bürokratik veya küçük burjuva akımların ör- durumlarla ilgili politik tahlillerde yalpalayarak -içinde nekleri takip edilmiş, onlara uyarlanılmış olması Dör- taşıdığı tüm devrimci dinamiklere karşın- yaşadığı podüncü Enternasyonal’i çöküş bunalımına sürükledi... litik krizlerin etkisiyle, çeşitli kopuşlar yaşadı ve paramparça olmanın eşiğine geldi. Bugün ise dünya proletar1951 yılına gelindiğinde, revizyonizmin Dördüncü En- yasının, kendi ulusal devrimci işçi partileri seksiyonlarıternasyonal üzerindeki tahribatı öyle bir boyuta gelmişti nın temsil edildiği, devrimci Troçkist bir enternasyonaki, Leninist-Troçkistlerin önüne yeni bir görev dikilmiş lin yeniden inşa çabaları, çeşitli kollardan sürdürülmekle bulunmaktaydı: “Dördüncü Enternasyonali Yeniden birlikte*[1], proletaryanın ihtiyacı olan bu enternasyoİnşa Etmek”. Aslında bu görev daha 1940’lardan itiba- nalin, yani Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin inşası, ren “inşayı devam ettirmek” biçiminde Devrimci Mark- bütün yakıcılığıyla, hâlâ dünya işçi sınıfı mücadelesinin sistlerin önünde duruyordu. Dönemin genç ve dene- en önemli gündem maddesini teşkil etmektedir. yimsiz önderlikleri ile yukarıda belirtilmiş olan sebepler bunun gerçekleşmesini mümkün kılmadı. Buna karşın, (Yazının ikinci bölümü, günümüzde inşa edilmesi acil bir Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşunda temsil ettiği zorunluluk haline dönüşen enternasyonalin niteliğine ilişdeğerler ve ilkelerle program anlayışını savunan dev- kin görüşleri içerecektir.) rimci Troçkist önder Nahuel Moreno idi. Bolşevizm’in, Dördüncü Enternasyonal geleneğinin, Moreno tarafın- * İlerleyen sayılarımızda, Dördüncü Enternasyonal’i yeniden inşa dan yaşatıldığını söylememizin nedeni, yürüttüğü çok çabalarını, olumlu ve olumsuz yanlarıyla irdelemeye çalışacağız.
Er n e s t o Go n z a l e z ' i K a y b e t t i k Başta Arjantin olmak üzere tüm dünya Troçkizmi’nin en önde gelen isimlerinden biri olan Nahuel Moreno’nun yakın mücadele arkadaşı ve yoldaşı Ernesto Gonzalez’i 17 Temmuz Salı sabahı itibarıyla yitirmiş bulunuyoruz. Gonzalez, 1952’den beri verdiği mücadele ile Arjantin’de Troçkizm’in devrimci inşasında uzun yıllar Moreno ile beraber çalışarak; GOM (Marksist İşçi Grubu)’un, PRT (Devrimci İşçi Partisi)’nin, PST (Sosyalist İşçi Partisi)’nin ve MAS (Sosyalizme Doğru Hareket)’ın örgütlenmesi süreçlerinde öncü rol oynamış ve aynı zamanda enternasyonal düzeyde önemli sorumluluklar üstlenmişti.
Morenizm’in en eski temsilcisi olan Ernesto Gonzalez yaşamının son yıllarında Arjantin’de Moreno’nun çizgisindeki Leninist–Troçkist akımın tarihi üzerine çok önemli çalışmalara girişmiş ve çalışmalarını “Arjantin’de İşçi ve Enternasyonalist Troçkizm’in Tarihi” adlı bir dizi kitap ile somutlaştırmıştır. Mücadelesi yolumuzu aydınlatmaya devam edecek, adı sosyalizm bayrağında yaşayacaktır.
___ 11
Marksist İşçi
DÖRDÜNCÜ ENTERNASYONAL KURULUŞ KONGRESİ KARARLARI ÖNSÖZ Yayınladığımız bu yazı, Dördüncü Enternasyonal’in henüz Türkçeye çevrilmemiş Kuruluş Kongresi kararlarının toplandığı broşürün önsözü olarak 1 Ocak 1939’da kaleme alınmıştır. Örnek devrimci önder Lev Troçki’nin katledilişinin 67. yıldönümünde onu, devrimci enternasyonalist mücadelesinin en somut örneği ve “En büyük eserim” diye adlandırdığı Dördüncü Enternasyonal’i ve onun kuruluş temellerini anlatan bu metinle anmak istedik. Bu önsöz günümüz için eskimiş, dönemin güncel tartışmaları dışında, Enternasyonal’imizin hangi koşullar altında, hangi zorluklarla, nasıl bir umut ve heyecanla kurulduğunu hatırlatması açısından önemlidir. Öte yandan, söz konusu güncel tartışmaların günümüze de ışık tutan dersler içerdiğini düşünmekteyiz. Okuyucuya yardımcı olması açısından içeriği zaman zaman dipnotlarla açıklama gereği duyduk. Ayrıca yayınladığımız bu önsöz, bizce Türkiye devrimcileri için zengin bir kaynak oluşturacak Kuruluş Kongresi metinlerini Türkçe’ye kazandırma çabalarına da bir giriş niteliği taşımaktadır. 1933 yılında faşistlerin Almanya’da iktidarı ele geçirmelerinin ardından, “Troçkizm” nedeniyle Üçüncü Enternasyonal’den ihraç edilmiş devrimcilerin başını çektiği Uluslararası Komünist Birlik(UKB) şu sloganı yükseltti: Yeni bir enternasyonalin, Dördüncü Enternasyonal’in inşası için ileri! Bütün ülkelerde yeni komünist partilerin inşası için ileri!
iflasını gözler önüne serdi.[2] Sosyal demokratlar ve Stalinistler arasında artan yakınlaşma, proletaryanın birliği ve zaferi amacından çok, proletaryayı burjuvaziye bağımlı kılma amacına ve sonuç olarak da utanç verici yenilgilerin uzun listesine bir yenisinin daha eklenmesine hizmet etti. Bugün İkinci Enternasyonal, çürümüş demokratik yapısı içinde, burjuvazinin sosyal diktatörlüğünü korumaya çalışan bir araçtan başka bir şey deUKB bu zamana kadar Komintern’i reforme etme ğildir. Üçüncü Enternasyonal ise Sovyet karşıtı Stalinist politikasını takip etmişti.[1] Bu yeni slogan, bu po- bürokrasinin politik diktatörlüğünü korumaya çalışan litikanın terk edildiğini gösteriyordu. 1 Ağustos bir araçtan ibaret. 1914’te emperyalist savaşa verilen açık desteğin İkinci Enternasyonal’in çöküşünü simgelemesi gibi, Alman Ancak, aynı dönemde UKB’nin yürüttüğü hareket, tüm Komünist Partisi (KPD)’nin [faşizme- ç.] korkakça tes- zorluklara rağmen Dördüncü Enternasyonal’in kurululimi de Komintern’in çöküşünü simgeliyordu. Üçüncü şu amacı doğrultusunda kararlılıkla ilerledi. Saflarında Enternasyonal Yürütme Komitesi’nin tüm seksiyonlar kalıcı bir etkiye maruz kalmaksızın, bu hareketin içinde için KPD’nin politikalarına koşulsuz desteği zorunlu oluşan ve ondan bağlarını kopardıktan sonraysa kendikılması, Enternasyonal’in işçi sınıfı hareketi içinde geri- lerini iktidarsızlığa ve ulusalcı bir çizgiye mahkûm eden ci bir güce dönüştüğünü doğruladı. tüm ultra sol ve amatör eğilimlerin yarattığı iç sorunların üstesinden gelmeyi başardı. 1933’ten bu yana geçen 5 yıl, uluslararası sınıf hareketi içinde olağanüstü değişimlere tanık oldu. Felaketler bir- Kendi devrimci ilkelerinden ödün vermeden, Hollanda, birini izledi. Saar, Avusturya, Etiyopya, Rusya, İspanya, Fransa, Belçika, Avusturya, İngiltere ve ABD’de İkinci Çin ve Fransa’da yaşananlar iki eski Enternasyonal’in Enternasyonal’den ayrılmış ve [UKB’nin –ç.] yeni hareketine katılmış militanları seksiyonları ile kendi içinde [1] Bir politik karşı-devrimle SSCB’de iktidarı ele geçiren Sovyet eritmeyi başardı. karşıtı Stalinist bürokrasi, Lenin’in aktif politikadan çekilmesinin ardından Komintern politikalarını revize etmeye başlamıştı. Bu revizyona karşı devrimci enternasyonalist politikaları savunan Troçki önderliğindeki Sol Muhalefet, Komintern’i devrimci özüne döndürme mücadelesi vermekteydi. 1930 yılında Uluslararası Sol Muhalefet adını alarak tüm dünyada örgütlenmeye başlayan devrimci enternasyonalistler, Alman Komünist Partisi’nin 1933’te faşizme karşı tek bir kurşun atmadan teslim bayrağını çekmesinin ardından, Komintern’in devrimci vasfını tümüyle yitirdiği tespitini yaptı ve Komintern’i dönüştürme politikasından vazgeçerek, UKB adıyla yeni bir enternasyonalin kurulması sürecini başlattı. Bu anlamda UKB, Dördüncü Enternayonal’in öncülüydü.
Aynı zamanda, olayların ilke ve taktikleri maruz bıraktığı zor testten geçebilen ve programını bu olaylardan çıkan dersleri kapsayacak biçimde genişletebilen yetenekte tek hareket olduğunu kanıtladı. Bunu olanaklı kılan [2] İspanya, Çin ve Fransa’da Komintern’in dayatmalarıyla Komünist Parti’lerin sınıf politikaları gütmeleri yasaklanarak proletarya burjuvaziye bağımlı kılınmış, bunun sonucunda işçi sınıfının bu ülkelerde kanlı yenilgiler almasına sebep olunmuştur. Saar ve Avusturya’da iki eski Enternasyonal’in ihanetiyle faşizm iktidara gelmiş, Etiyopya faşist İtalya tarafından işgal edilmiştir.
___ 12
Marksist İşçi yalnızca, her zaman hareket noktası aldığımız Marksist Marksizm’in en temel prensiplerini terk etti. Üçüncü ilkeler değil, aynı zamanda sıkıca takip edilen, özgür ve büyük seksiyon, Büyük Britanya’dan I.L.P.(Bağımsız İşçi verimli bir düşünce paylaşımı için biricik koşul olan de- Partisi) ise yol arkadaşlarının suçlarına göz yummakla mokratik merkeziyetçilik ilkesiydi. yetindi. Dördüncü büyük seksiyonu Almanya’dan SAP[6] ise Halk Cephesini[7] açıkça destekliyor, Stalinistlerle Çeşitli merkezci grupların evrimi süresince açığa çıkan flört ediyor, Wels, Stampfer, Deutsch and Co.’ya “yenifarklılık hareketimizdeki bu güçlenmenin önemini daha den oluşturulmuş” Tüm Alman Sosyal Demokrasisi’ne da arttırmaktadır. Bir tarafta İkinci ve Üçüncü Enter- kabul için yalvarıyor. Diğer üyeler de bunlardan farklı nasyonal, öbür tarafta Dördüncü Enternasyonal: bu iki değiller. tarafın arasında bağımsız devrimci bir pozisyon sürdürme umutlarının tamamen hayalî olduğu artık kanıtlan- [Bu “Enternasyonallerle” aramazdaki -ç.] fark, bir tesamıştır. İki ana merkezci akımın gelişimi bunu doğrula- düf değil. Biz, eğer savundukları ilkeler hakkında fazla maktadır. titiz olmazlarsa kitlelerin desteğini kazanabileceklerine inanan oportünist hasımlarımızın alaylarından etkilen[3] Bunlardan ilki Brandler-Lovestone “Enternasyonali”dir. medik, tersine, pratikte denenmiş tavrı devam ettirdik: Bu Enternasyonal’in fiziksel parçalanması, onun, ana Devrimcilerin küçük bir grubu dahi bir arada tutmak “ilkelerinden” birini oluşturan “Troçkist sekterliğe” kar- için inatçı olması gereken dönemler vardır; güçlü bir şı takındıkları küçümseyici tavra kendi içinde yeterli bir kitlesel partiye doğru gelişmek ancak Marksizm’in ilcevaptır. Politik çözülüşü ise onun sosyal demokrasiye kelerine inatla tutunarak mümkündür. Geçmiş 10–15 geri dönüş yolunun köprüsü olduğuna dair özgün anali- yılın iniş çıkışları boyunca, bizim izlediğimiz gidişat zimizi doğrular. Çek seksiyonu, İkinci Enternasyonal’in bu oldu. Bundan pişmanlık duymak için hiçbir sebep bölge partisine katıldı. İsveçli ve Fransız arkadaşları yok. Bu yön, mücadelemizin ilk on yılının Dördüncü da zaten aynı kamptaydı. Alsas’taki grupları, sağ kanat Enternasyonal’in (Sosyalist Devrimin Dünya Partisi) komünizmini küçük burjuva milliyetçiliğine başarıyla kuruluşuyla taçlanmasına olanak sağladı. dönüştürdü. Hindistan’daki temsilcisi Roy[4] ise Moskova tarafından resmen tanınmanın dışında her açı- Kuruluş konferansımız umumî bir salonda gerçekleşedan bir Stalinist. Önemsiz bir Alman göçmen grubu ve medi. Burjuvazi ve onun Stalinist ve sosyal demokrat ABD’deki Lovestoncular dışında bu Enternasyonal’den silahlı çavuşları, devrimci enternasyonalistleri gizlice ve geriye kalan hiçbir şey yok. Ki son olarak, ABD’deki Lo- böyle gizlice gerçekleştirilen bir toplantıya katılmanın vestoncular, sendika seçimlerinde burjuva parti adayları- zorlukları altında toplanmaya mecbur bıraktı. nı destekleme düzeyine düştüler, politikaları işçi bürokrasisinin çıkarlarına dayanıyor ve pasifist “birleşik cep- Ama bu ve kısıtlı maddi olanak gibi diğer tüm handihe” politikalarıyla, kendilerini kapitalizm altında ulusal kaplara rağmen 30 delege 3 Eylül 1938’de “İsviçre’de” savunmaya adamaktalar. Brandlerizm’in çürümüşlüğü [gerçekte Fransa Perigny’de A. Rosmer’in evinde—yaişte bu yeni bağlılığı ile simgelenmekte. zarın notu.] Dördüncü Enternasyonal’i kurmak, eylem programını geliştirmek ve bu broşürde yer alan diğer [5] İkinci akım ise Londra Bürosu. Onun evrimi de İkinci kararları onaylamak için toplandı. ABD, Fransa, Büyük Enternasyonal yönünde. En büyük seksiyonu Norveç Britanya (İngiltere ve İskoçya), Almanya, Sovyetler Birİşçi Partisi, L.S.I.’ye katıldı ve şimdi Norveç burjuvazisi için hükümette görev üstlenmekte. Diğer büyük seksi- [6] SAP, Almanya’da Sosyal Demokratların partinin sol kanadından yonu İspanya’dan P.O.U.M.(Birleşik Marksist İşçi Par- birkaç kişiyi partiden uzaklaştırmalarından sonra, Ekim 1931’de tisi), burjuva devletin hükümetiyle koalisyona girerek kuruldu. 1932 Baharında Alman Sağ Komünist Muhalefetinde [3] “Buharinci” Uluslararası Sağ Komünist Muhalefet. [4] Hindistan komünizminin önderlerinden, Komintern’in ikinci kongresinde bağımsızlık mücadelesi içinde burjuva milliyetçileri ile işbirliği yapılmasını savundu. Daha sonra Buharin’in sağ muhalefetine katıldı ve Brandlerci oldu. Sonraki yıllarda sosyalizm ile ilişkisini kesti. [5] İkinci ve Üçüncü Enternasyonal’lere katılmayan ama Dördüncü Enternasyonal’in kurulmasına muhalif merkezci partilerin gevşek bir birliğiydi.
meydana gelen bölünmenin ardından, bu örgütten ayrılan 800 kişilik bir grup SAP’a katılarak bu partinin liderliğini ele geçirdi. 1933 yılında SAP yeni bir enternasyonale ihtiyaç olduğuna dair bir deklarasyona imza attı, ancak daha sonraları böyle bir oluşumun başlıca muhaliflerinden biri haline geldi. [7] Halk cephesi çizgisi, 1935’te Komintern’in benimsediği sağ çizgi. Buna göre, Komünist partiler “liberal kapitalist” partilerle koalisyon hükümetleri kuracaktı. Bu çizgi 1939’daki Hitler-Stalin anlaşmasına kadar yürürlükte kalmış, daha sonra İkinci Dünya Savaşı içinde yeniden değişik biçimlerde uygulamaya sokulmuştur.
___ 13
Marksist İşçi liği, İtalya, Latin Amerika, Polonya, Belçika, Hollanda ve Yunanistan olmak üzere on bir ülke, delegeler tarafından doğrudan temsil edildi. Bu ülkelerdeki örgütlerin yanı sıra, çeşitli hukuksal ve fiziksel nedenlerle delege gönderememiş ama Dördüncü Enternasyonal’e içtenlikle taahhüt veren birçok ülke vardı: Meksika, Küba, Porto Riko, Brezilya, Kolombiya, Arjantin, Uruguay, Peru, Şili, Çin, Hindi Çini, Güney Afrika Birliği, Avustralya, İspanya, Norveç, Avusturya, Çekoslovakya, Danimarka, Kanada, İsviçre. Çekirdek halinde seksiyonların olduğu birçok ülke ise illegalite nedeniyle düzenli bir yayına dahi sahip değil: Litvanya, Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan, Yeni Zelanda, İsveç, İrlanda, Filistin, Hindistan, vs. Görüldüğü gibi, Dördüncü Enternasyonal bayrağı her kıtada ve her önemli ülkede dikilmiştir. Ne Birinci ne İkinci Enternasyonal, hatta kuruluş kongresindeki Dördüncü Enternasyonal övünç duymaktadır; çünkü Üçüncü Enternasyonal dahi bunu söylemeye muktedir onun geleneği ve düşünceleri derinlere kök salmış ve değildi. önüne geçilemez, öyle ki, popüler ismiyle “Troçkizm”, Kremlin’in gerici, Sovyet karşıtı bürokrasisinin, kan Dördüncü Enternasyonal övünç duymaktadır; çünkü denizinde boğmaya çabaladığı proleter demokrasisinin Avrupa’nın yeni bir emperyalist katliama doğru balıkyeniden dirilen güçlerini temsil eden yüzlerce kahraman lama atladığının görüldüğü, proletaryanın geleneksel devrimci öncü ve eski mücadeleciler için kullanılmakpartilerinin burjuvazinin bayrağı altında toplandığı, tadır. Dördüncü Enternasyonal, Almanya, Avusturya, merkezcilerin kendi iç çelişkileri yüzünden felce uğraYunanistan, Latin Amerika, Fransa, Çin, Hindi Çini, dığı dramatik Münih haftası[8] boyunca, aynı tarihlerde İspanya ve Sovyetler Birliği’ndeki kapitalist ve Stalinist toplanmış dünya kongremiz, proletaryayı emperyalistgericiliğe karşı mücadele içinde hayatlarını veya özgürlere, onun savaşına ve dalkavuklarına karşı kararlı bir lüklerini korkusuzca vermiş kahramanlarından dolayı uluslararası mücadele için birleşmeye çağıran tek açık övünç duymaktadır. Onlar yeni hareketin habercisi ve bildiriyi yayınladı. örnekleridir. Dördüncü Enternasyonal övünç duymaktadır; çünkü kitlelerin kutsal “demokrasi”, “barış” ve “halk cephesi” naralarıyla ki bunlar ihaneti saklamak için gürültülü aletlerdir, aklının karıştırılıp cesaretinin kırıldığı bu zamanda, o dünya çapında kitlelerin ihtiyaç ve isteklerini yansıtan, işçilerin, yoksul köylülerin, çiftçilerin ve sömürge halklarının yakıcı sorunlarına açık, gerçekçi ve uygulanabilir cevaplar veren somut taleplerin geçiş programını benimsemektedir.
İftira, tecrit, tuzaklar, işkence, hapis ve cinayet. Dördüncü Enternasyonal düşmanlarından tüm bunları görmüştür. O, [tüm bunlardan-ç.] kurtulmuştur, düşmanlarından da bütünüyle kurtulacağı gibi. Bugün başta programıyla, yüce amaçlarıyla, uğruna mücadele ettiği davaya bitmez tükenmez güveniyle silahlanmaktadır. Yarınsa gücü milyonların gücü olacaktır, programı milyonlar için çağdışı sosyal düzenin acılarından ve iğrençliklerinden kurtulmanın tek yolunu sunmaktadır. [8] Emperyalist kamplar arası gerginliğin arttığı ve savaş tamtam- Ve milyonlar, kitleler, kazanacaklar! Zafer yürüyüşlerilarının çalındığı 1938 yılında, faşist Almanya’nın Avusturya’yı il- nin üstünde Dördüncü Enternasyonal’in yani Sosyalist hakının ardından gözünü Çekoslovakya’ya dikmesi “Müttefikleri” Devrimin Dünya Partisi’nin bayrağı dalgalanacak! korkutmuş ve dört emperyalist ülkenin —Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya— liderleri Münih’te bir araya gelmişlerdir. Bu toplantılarda İngiltere ve Fransa, faşist Almanya’yı dizginleyebilmek adına, bir “sus payı” olarak ona Çekoslovakya’yı sunmuşlardır. Ne var ki, bu “pay” Alman emperyalizmini dizginlemek şöyle dursun, daha yayılmacı ve cüretkâr bir hale gelmesine neden olmuştur. Çok geçmeden de Almanya ve SSCB’nin Polonya’yı işgalinin ardından İkinci Emperyalist Savaş başlamıştır.
___ 14
Marksist İşçi
SINIF HABERLERİ Sanovel İşçileri Direnişte! İstanbul Silivri’de kurulu Sanovel İlaç Fabrikası’nda sendikalı oldukları için işten atılan 190 işçinin fabrika önündeki kararlı direnişi 6 Haziran’dan bu yana sürüyor. Olayların gelişimi ise şu şekilde: Kuruluşunun hemen ardından, Petrol-İş Sendikası’nın örgütlenme çalışmasına başladığı fabrikada sendikal çalışmayı engellemek için 4 Nisan’da 4 işçinin iş akitleri feshedildi. Bu duruma tepki vermek ve arkadaşlarına sahip çıkmak için 190 işçinin iş bırakması üzerine, patron 190 işçinin de işine son verdi.
tanıydı. Ulusal Eylem Günü’ne destek verenler arasında köylülerin ve koka yetiştiricilerinin çeşitli sendikaları, inşaat işçileri, öğrenciler ve sağlık emekçileri de vardı. Her biri kendi talepleriyle yürüyen işçiler ve emekçiler, talepleri için bir havaalanı ile bir tren istasyonunu işgal etti. Trujillo kentinde protestocularla Garcia yandaşları arasında arbede çıkarken, halk sendika liderlerine hakaret eden Garcia’yı çürük yumurta ve domates yağmuruna tuttu. Arequipa kentinde ise dokuz polis rehin alındı. Yaklaşık altı saat rehin tutulan polisler daha sonra serbest bırakıldı.
Sendikalılaşmaya tahammül edilmeyen Sanovel İlaç’ta işçiler asgari ücretle çalışıyor, sigorta, yemek ve servis dışında işçilerin hiçbir sosyal hakları bulunmuyor. Oysa bu kapitalist kurum, ilaç tekelinde ilk 10 şirket arasında yer alıyor. Sanovel’de sendikalı olarak işe geri dönmek için direnen işçiler toplu iş sözleşmesi yapılmadığı takdirde iş başı yapmayacaklarını belirtiyorlar.
Kitleler, geçtiğimiz yıl %8 büyüyen Peru ekonomisinin yaşam standartlarında ve çalışma koşullarında bir değişiklik yaratmamış olmasından tepkililer. Ancak Maocu ve Stalinist partilerin etkisinde olan sendikalar, hükümetle uzlaşma arayışı içindeler. Bu reformist önderliklerin elinde boğulmakta olan kitle seferberlikleri ve pek çok sektörde sürmekte olan grevler tek bir politik genel greve dönüşememekte ve bir işçi-köylü hükümetine giden yol açılamamakta. Bu bağlamda, dünya çapında sürmekte olan devrimci önderlik krizinin doğrudan sonucu olarak, Perulu işçi-emekçi kitlelere, onların acil ihtiyaçlarıyla tarihsel çıkarlarına cevap veren somut taleplerin geçişsel programı sunulamamakta, bu durum Peru’da kitle seferberliklerinin reformist önderliklerce boğulmasına sebep olmaktadır.
Sanayinin giderek yoğunlaştığı yerlerden biri olan Trakya bölgesinde, sendikasız, kuralsız, asgari ücretle çalıştırılan işçilerin örgütsüzlüğü dikkate alınırsa, Sanovel’deki direnişin ayrı bir önem kazandığı da görülür. Bölge işçi havzası ve diğer bölgeler için örnek teşkil edebilecek bu direnişi destekliyoruz ve biliyoruz ki, birleşen işçiler yenilmezler! Peru’da Grev ve Eylem Var! Peru’da öğretmen sendikasının, Dünya Bankası’nın dayatmasıyla çıkarılan eğitim yasasını protesto ederek greve gitmesinin ardından, Peru Genel İşçi Sendikası’nın çağrısıyla 11 Temmuz’da Ulusal Eylem Günü düzenlendi ve pek çok sektörden işçilerin ve emekçilerin katılımıyla burjuva hükümet protesto edildi. Hükümetin acil bir kararnameyle olağanüstü yetkilerle donattığı ordu ve polis güçleriyle, seferberlik halindeki kitleler arasında çıkan çatışmada üç kişi hayatını kaybetti. Geçtiğimiz yıl, popülist söylemlerle iktidara gelen “sol” görünümlü Alan Garcia hükümeti, geçtiğimiz süre zarfında burjuvaziye ve emperyalizme olan sadakatini kanıtlayınca, verdiği sözleri tutmasını bekleyen kitlelerin gözünde kredisini yitirmeye başladı. Ulusal Eylem Günü’ne kitle seferberlikleri ve çatışmalar damgasını vurdu. Başkent Lima’da binlerce gösterici tutuklandı. Tutuklananların yüzden fazlası sendika mili-
___ 15
Peru Direnişi’nin Zaferi İçin Devrimci Parti! Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!
L e n i n’ i n v e B o l ş e v i z m’ i n İ z i n d e Sü r e k l i D e v r i m i n Ö n d e r S a v a ş ç ı s ı
TROÇKİ YOLDAŞ YAŞIYOR! 1879 -
...
Bizim kuşağımız, tüm yeryüzünde sosyalizmi kuramayacak kadar zayıf çıkarsa, o lekesiz sancağı çocuklarımıza devredeceğiz. Pek yakındaki mücadelenin önemi bugüne dek bireyleri, hizipleri ve partileri aşmaktadır. Bütün insanlığın geleceği için bir mücadeledir, o! Mücadele çok şiddetli geçecektir, uzun sürecektir. Kim bedenine rahat, ruhuna huzur peşindeyse bırakın gitsin. Gericiliğin hüküm sürdüğü zamanlarda, gerçeğe değil bürokrasiye sırtını dayamak daha kolay olur. Ama sosyalizm sözünü içi boş bir ses değil, kendi manevi hayatının içeriği olarak gören herkes ileri! Ne tehditler, ne duruşmalar, ne de haklarımızın çiğnenmesi durdurabilir bizi! İsterse rengi atmış kemiklerimizin üzerinde yükselecek olsun, gerçek, zafere ulaşacaktır! Onun yolunu biz göstereceğiz. Zafer gerçeğin olacaktır! Kaderin bütün ağır darbeleri karşısında, eğer sizlerle birlikte onun zaferine bir katkım olursa, tıpkı gençliğimin en güzel günlerindeki gibi mutlu olacağım! Çünkü dostlarım, insanın en yüce mutluluğu, bugünü tüketmekte değil, örgütlü bir biçimde geleceği yaratmakta yatar.
Lev Troçki