MARKSİST İŞÇİ Ya Emperyalist Yok Oluş, Ya Enternasyonalist Kurtuluş!
www.geocities.com/marksistisci
Sayı 06 - Kasım 2007
TC KÜRDİSTAN’DAN DEFO L ! 02 • Marksist Teori Rus Devriminin Işığında Sürekli Devrim Kuramı ................................................................. 04 • Gündem / Analiz Ermeni Soykırımı Tasarısı ve Burjuva Politikaları ................................................................. 10 • Gündem / Analiz Dünya Durumu Üzerine Perspektifler ................................................................................. 11 • Sınıf Haberleri Telekom’da Direniş Sürüyor ................................................................................................... 13 • Okur Mektupları 6 Kasım Eylemi’nden - 3 Kasım Ankara Mitingi’nden ............................................................... 14 • Gündem / Analiz
TC’nin İnkar Politikası ve Söz Konusu Askeri Müdahaleye İlişkin Görevler ...........................
Ortadoğu’ya Özgürlük İşçilerle Gelecek!
Marksist İşçi
TC’NİN İNKÂR POLİTİKASI VE S Ö Z KO N USU ASKERİ MÜDAHALEYE İLİŞKİN GÖREV L E R “... yoksullar şehit oldukça zenginler niçin hep daha çok zenginleşmektedir, hangi kirli çıkarların üzerine şehitlik örtüsü veya türban serilmektedir?”[1] Türk burjuvazisinin, ‘söz konusu kapital ise, gerisi bize kalan kârdır’ tavrı en adi biçimi ile devam etmekte. Türk devleti daha kurulduğu andan itibaren dünya burjuvazisinin elinden oldukça önemli bir coğrafyayı kapabilmişti: Kuzey Kürdistan. O günden bugüne, Türk devletinin ve sermayesinin bu coğrafyada hakim kalabilmesinin ve “Kürt sorunu”nu çözmesinin biricik yolu Kürt halkının bağımsız devlete kadar uzanacak olan ulusal bilincini yok etmeye dayandı. Buna bağlı olarak da, Kürt halkına yönelik inkar politikaları bu konuda devletin temel politikası oldu. Bugün de Türk burjuvazisinin elde ettiği yüksek kârları sağlamlaştırmak ve ‘istikrar’ını korumak burjuvalar için yine aynı yoldan geçmek anlamına geliyor. Buradan bakıldığında da anlaşılmaktadır ki, yaşanan sorunun bir terör sorunu olduğu kuyruklu bir yalandır! Yaşanan sorun, burjuvazinin kendi sistemini ayakta tutma sorunudur. Yaşadığı rejim krizinden henüz çıkmamış olan burjuvazi bugün bu sorunu bir çeşit uzlaşma aracı olarak kullanmaktadır. Dergimizin ilk sayısında da belirttiğimiz üzere “burjuva ikiyüzlülüğünün resmi olan ve bugünkü süreçte yalnızca bir “uğrak” olarak kullanılan laiklik, yerini şiddete, milliyetçiliğe ve bunun temel dayanağı olan Kürt düşmanlığına bırakacaktır. (...) milliyetçilik ise egemen sınıfın ve yardakçılarının “milli-uzlaşma” zemini olarak vardır.”[2] İçerisinden geçmekte olduğumuz süreç TC tarihi boyunca tavizsizce uygulanan bu politikaların aynen devam ettiğini göstermekte. Ordunun aldığı ilk kayıp haberlerinin ardından Türk hükümetinin ilk adımı Güney Kürdistan’a olası bir müdahale için tezkereyi oylamak ve tezkereyi 506 evet oyu ile meclisten geçirmek oldu. Bunun hemen ardından Hakkari’den 12 askerin öldüğü 16’sının yaralandığı haberinin gelişi de zaten uzunca bir süreden beri beslenen patolojik, şoven histeri dalgasını iyice güçlendirdi ve bu haberle ipini koparan it sürüsü ülkücü-faşistler ile beraber bu şoven dalganın etkisine kapılan büyük bir kitleyi de sokağa döktü. (Bu noktada çıkarcı medyadan ve yalancı Türk burjuvazisinden bahsetmekte fayda var. Burjuvazi bu haberler aracılığı ile medya sektöründe inanılmaz kârlar elde etti ve de güçlerini devlet için ne denli seferber edebileceğini gös[1] Rahmi Yıldırım [2] Türkiye’de Rejim Krizi Üzerine Tezler, Marksist İşçi, Sayı 1
terdi. Aylardır pompalanan şoven dalganın yanı sıra yayımlatılan haberlerin bazılarının yalan olduğu da ortaya çıktı. Bazıları ise hâlâ şaibeli. Ordu ilk etapta esir alınan 8 eri dahi inkar etti, ancak ardından bu ispatlandığı için kabullenmek zorunda kaldı. Ordu için, kendisi için savaşan 8 erin hiçbir önemi yoktu, onlar için önemli olan şanlı ordularının onuruydu. Hatta askerler iade edildiği vakit dahi Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin açık açık: “Kurtulmalarına sevinmedim.” dedi. Ölü ele geçirildiği iddia edilen PKK’li gerillaların hiç birinin cesedi ise medyada yayınlanmadı!) Bu yolla Türk devleti hem Kürt sorununa yönelik uygulayacağı her türlü vahşi hamleyi meşru kılacak kitle desteğini elde etti, hem de Güney Kürdistan topraklarına girmek için, geçmişte Irak’a asker göndermek için gerekli tezkerenin meclisten geçmesini engelleyen halkın onayını ve desteğini aldı. Bugün Türk burjuvazisinin bu tezkereden yana çok yönlü çıkarları mevcuttur. Kürt burjuvalarının kendi bölgelerindeki yatırımların selameti adına PKK’ye silah bırakmaları çağrılarında bulundukları, DTP önderlerinin Kürt sorunun çözümüne dair üç temel demokratik talepte bulundukları (Yerel yönetimlerde Kürtçe de kullanılsın, af çıkarılsın, Doğu ve Güney Doğu’da yerel kaynakların bir kısmı bölge kalkınmasına ayrılsın) ve bu taleplerin karşılanması halinde PKK’nin silah bırakacağı söylentilerinin çıktığı bir dönemde dahi Türk burjuvaları bu talepleri karşılayamamaktadır. Çünkü mevcut parlamentarizm örtüsündeki asker-polis devleti için benimsenebilecek tek politika “inkâr”dır. Zaten burjuvazinin iki kanadının el ele büyütüp geliştirdikleri şoven dalga da istedikleri temeli onlara sunmuştur. Bu durumda yaşanmakta olan sürecin en ufak teferruatı dahi asla boş verilmemektedir, tüm ufak ayrıntılar burjuvaların ekmeğine yağ sürmektedir. Öncelikle TC’nin tüm dünyanın gözü önünde ve büyük güçlerin onayı ile, Kürt politik önderliğinin temel taleplerini kabul etmeden, geçmişteki barbar yöntemlerini sürdürerek sorun ile yüzleşme şansı geçmişte hiç olmadığı karar meşrudur. Ayrıca bölge konjonktürünün buna uygun olması halinde Türk ordusu ve tabii Türk sermayesi Kuzey Irak’a girip, hem kendi yanı başında oluşmakta olan Kürt devletçiğini yıpratabilecek, hem de bu sayede bölgede halihazırda var olan yatırımlarını çok daha güçlü bir hale getirebilecektir. Tabii ki de bunun en büyük bedelini bölgede vatan savunması adına ölüme gönderilen yoksullar -ki, onların her bir damla kanı Kuzey Irak’ta inşaat şirketleri, petrol şirketleri vs. olup burjuva kasalarını dolduracak-
___
Marksist İşçi tır- ve bir bütün olarak Kürt halkı ödeyecektir. Türk hü- Bu koşullar altında öncelikle yapılması gereken, kendi kümeti ve ordusu için bunu hayata geçirmenin en kolay gücümüzün ölçüsünde tüm işçi ve emekçilerin bu şoven yolu da ABD’yi bu konuya ikna etmekten ya da onları dalgaya kapılmalarını engellemek, iş yerlerinde Türk ve kendi sorunlarını çözdürmek adına doğrudan bir adım Kürt işçilerin dayanışmalarını sağlamak; demokratik atmaya zorlamaktan geçmektedir. Nasılsa ortada pazar- toplum kuruluşları, sendikalar, işçi dernekleri, meslek lık konusu yapılabilecek daha bir dolu şey var… örgütleri vb. aracılığı ile tüm halkı bilinçlendirmek için adımlar atmaktır (ancak bu yol ile bilinçsiz yığınlar, ülkücü-faşist önderliklerin eylemlerinden uzak tutulabilirler) Bu çerçevede, özellikle sınıf mücadelesinin ve örgütlülüğünün oldukça geri olduğu şu dönemde söylediklerimizin somut bir anlam ifade edebilmesi için, düzen partilerini destekleyen işçilerin, emekçilerin ve Kürtlerin dahi bu konuda bilinçlendirilmesi önemlidir çünkü destekledikleri partilere bu hususta baskı yapmaları gerekmektedir. Kürt halkının kendine seçtiği politik önderliğin meclis içerisinde Kürt sorunu konusunda muhatap kabul edilmesi sağlanmalıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir gerilla ordusunun karşısında düzenli bir ordunun mutlak bir zafer elde etmesi oldukça zordur. Bu tür durumlarda fatura direnen gerilla önderliğine değil, bu önderliği destekleyen halka kesilir. Bunun farkında olan Org. Büyükanıt, birkaç ay önce dağdaki bir teröristi destekleyen on kişiyi (bu durumda Kürt halkını) hedef göstermişti. Şimdi ise söylemi daha da keskinleşmiş durumda: “Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız ve bu konuda kararlıyız.”[3] Söz konusu bir savaş durumunda bunun kanlı bedelini ödeyen yalnızca Kürt halkı olmayacaktır. Bölgeye gönderilen yoksul erler de kendi paylarına düşen sakatlıkları, hastalıkları, ölümleri... alacaktır. Tüm bunlar yaşanırken de zenginlerin ve devlet büyüklerinin çocukları huzur içerisinde keyiflerine bakıp, kârlarını hesaplayacaklardır. Başlatılmak istenilen bu kirli savaş bizim savaşımız değildir! Düşman da asla ve asla senelerdir zulüm gören ve bu yüzden haklı bir direniş başlatan Kürt halkı değildir. Onlar, tıpkı bizler gibi ve hatta bizden daha fazla, Türk burjuvazisi tarafından ezilmektedirler. Düşman bizi birbirimize kırdıran burjuva devlettir. Bu koşullar altında Kürt halkı Türkiye’de yaşanacak olan işçi devriminin en yakın müttefikidir. Ancak maalesef bunun böyle olması işçi sınıfının kitlesel olarak bunun farkında olduğu ve bunun bilinci ile mücadele ettiği anlamına gelmemektedir. Hatta durum o kadar vahimdir ki, pek çok kendine sosyalist diyen çevreler dahi bunu ifade edememektedir/ etmemektedir.
Öğrenci çevrelerinde de durum oldukça vahimdir. Bu gelişmeler okullarda ülkücü faşistlerin rahat rahat örgütlenebilmelerine olanak sağlamıştır. Tabii bundan en çok zarar gören öğrenciler yine Kürt öğrenciler olmaktadır. Kürt öğrenciler için okullar artık Kürt kimliği ile barınılamayacak yerler haline gelmektedir. Bu yüzden, okullardaki tüm olanaklar ile devrimci-demokrat öğrencileri bir araya getirip, kendi etki alanlarındaki öğrencileri düzenlenen “teröre lanet” eylemlerinin ve mevzu bahis kirli savaşın iç yüzü hakkında bilinçlendirip, Kürt öğrenciler ile dayanışmaya geçmelerinin yolları aranmalıdır.
Kürdistan toprakları uluslar arası sömürüye açılmış bir coğrafyadır. Bölge dört ayrı burjuva devlet tarafından fiilen paylaşılmış ve bu yolla uluslar arası mali, politik ve askeri müdahalelere hep açık kalmıştır. Tam da bu yüzden, Kürt halkının kurtuluşu için, Suriye, Irak, İran ve Türkiye’deki Kürt’lerin bir arada örgütlenip mücadele etmeleri bir zorunluluktur. Bununla birlikte bundan daha da önemli olan bir başka husus da şudur; Kürt halkının çeşitli burjuva önderlikler ile yapacağı iş birlikleri onları asla ve asla kurtuluşa götüremez, aksine esaretini arttırır. Çünkü dediğimiz gibi bölge zaten mevzubahis burjuva önderlikler tarafından bu hale getirilmiştir. Devrimci Marksizm’in bize emperyalist çağın başından beri öğrettiği şey şudur ki; geri ülkelerde ulusun birliği ve tarım devrimi ile belirlenen demokratik devrimin sorunları, burjuvazinin bir bütün olarak gericileştiği çağımızda ancak, proletaryanın geniş köylüleri etrafında toplayan devrimci iktidarıyla mümkündür. Bugün her ne kadar ABD, PJAK’ı İran’a karşı desteklese de, Türk [3] Cumhuriyetin kuruluşunun 84. yıldönümü dolayısıyla, Türk burjuvaları ile anlaşmaları durumunda onları gözden çıSilahlı Kuvvetleri mensuplarına hitaben Genelkurmay Başkanı Or- karabilecektir. Bu iş birlikleri yalnızca emperyalistlerin çıkarlarına uygun olduğu sürece “iş görür”. Ayrıca Kürt general Büyükanıt’ın yayımladığı mesajdan. Kaynak: AA ___
Marksist İşçi halkı Talabani ve Barzani’ye de asla güvenmemelidir, nışmayı yaratmanın yolları aranmalıdır. Bu yüzden de onların geçmişteki ihanetlerini asla unutmamalıdır. Bu PKK önderliğinin onu destekleyen halkını bir lojistik burjuva önderler ABD’nin sözünden çıkacağa hiç ben- destek olarak görmeyi bırakması ve bu dayanışmayı enzememektedirler. Kürt halkının düşmanı -kendininkiler gelleyecek eylemlerden kaçınması gerekmektedir. Zira dahil olmak üzere- tüm burjuva önderliklerdir. Kendi sorunun tek akılcı çözümü Ortadoğu enternasyonalizburjuva önderlikleri de kendi kasalarının dolması adına minden geçmektedir. uluslar arası iş birliklerine muhtaçtır ve malum uluslar arası iş birlikleri bölgeyi bu hale getirmiştir. Bugün TC Kürdistan’dan Defol! halkların kardeşliğini gerçekçi bir talep haline getirebiYaşasin Halkların Özgürlüğü ve lecek tek yol halkların özgürlüğünü savunmaktır, bu da Yaşasın Özgür Halkların Kardeşliği! ancak Kürt halkının bölge (Ortadoğu) proleterleri ile Yaşasın Ortadoğu Enternasyonalizmi! ortak düşmanın burjuva önderlikler olduğunu görmeYaşasın Bağımsız, Birleşik, Sosyalist Kürdistan! lerinden geçmektedir. Bugünkü sorunun gerçekçi bir Yaşasın Sosyalist Ortadoğu! çözümü ancak başta Türk işçi sınıfı olmak üzere bölge işçi sınıfı ile Kürt yoksul köylülüğünün ve ezilen halkının enternasyonalist dayanışmasından geçer. Bu daya-
RUS DEVR İMİNİN IŞIĞINDA SÜREKLİ DEVRİM KURAMI Giriş Bolşevik Devrimi’nin doksanıncı yılında insanlık bir kez daha büyük savaşların ve yıkımların eşiğinde. Çevre felaketleri, salgın hastalıklar ve giderek daha da vahşileşen sömürü... Bugün, Stalinizmin bıraktığı toz bulutu iyiden iyiye dağılırken, kapitalist zülüm bataklığının ortasında, dünya proletaryası başlarını bir kez daha kuzey yıldızına çeviriyor. İçten içe duyduğu sınıf özlemleri ile, henüz bilinçsiz… Gerçekten de Bolşevik Devrimi, tüm bir insanlığın umut ışığı olarak ufukta parıldamakta ve onun deneyimi genç nesillere yol gösteriyor. Marksist İşçi Dergisi olarak bizler de işçi sınıfına ve onun genç nesillerine, Bolşevik Devrimi’nden çıkarmaları gereken yegâne dersi, yani sürekli devrim kuramını bu deneyin ışığında açıklamaya çalıştık. Bunu Bolşevik Devrimi’ni anmanın en iyi yolu olarak görüyoruz. Zira bu yol, yeni muzaffer devrimlerin yolunu açacak genç işçileri ve devrimcileri yetiştirmenin yoludur.
minin Menşevik hizbine ait olan “Aşamalı Devim Anlayışı”, ikincisi Rus Marksizminin Bolşevik hizbine ait olan “Proletaryanın Önderliğinde Burjuva Demokratik Devrim Anlayışı” ve üçüncüsü de Rus devrimine ilişkin savunduğu düşünceler bakımından Rus Marksizminin bu iki hizbinden de ayrılan Troçki’ye ait “Sürekli Devrim Kuramı” idi. Aşamalı Devrim Anlayışı İkinci Enternasyonal içindeki “Marksistler” arasında kendini ifade etme imkânı bulan, ileri kapitalist ülkeler için “sosyalist devrim” ve geri ülkeler için “burjuva demokratik devrim” ayrımı ile buna bağlı olarak türetilen “aşamalı devrim” düşüncesi temelinde ekonomik materyalist anlayışı taşımaktadır. Ekonomik materyalizm, ya da başka bir deyişle, ekonomik determinizm, bir çeşit kaderciliğin, sınıflar savaşımı alanına sokulmasıdır. Örneğin, Kautsky, “Varolan toplumun çöküşünü kaçınılmaz olarak görüyoruz, çünkü biliyoruz ki ekonomik gelişme sömürülenleri özel mülkiyete karşı mücadeleye itecek koşulları doğal bir zorunlulukla yaratmakta, sömürücülerin sayısını ve gücünü azaltırken, sömürülenlerin sayı ve gücünü arttırmaktadır... Kapitalist toplum iflas etmiştir: Karşı konulmaz ekonomik gelişme doğal bir zorunlulukla kapitalist üretim tarzının iflasına yol açmaktadır. Bugünkünün yerine yeni bir toplum biçiminin kurulması artık sadece istenir bir şey değildir; kaçınılmazlaşmıştır.”[1] der. Oysa, egemen sınıf asla kaçınılmaz olarak ortadan kalmaz, o insanlığın yı-
Konuya giriş olarak, 20. yüzyılın başında yaklaşmakta olan Rus devrimine ilişkin olarak Marksistler arasında cereyan eden tartışmaların nihai sonuçlarıyla ilgili birkaç saptama yapmakta yarar var. Öncelikle şunu belirtelim ki, Kautsky, Lüksemburg, Parvus gibi İkinci Enternasyonal’in yetkin kuramcılarının da katıldığı bir platformda süren bu tartışmalarda, birbirinden değişik ölçülerde pek çok düşünce savunulmuş olmakla birlikte, bunların arasında üç temel fikir, tartışmanın gündemini yoğun olarak belirledi. Bu fikirler, Rus devriminin tarihinde birbirleriyle karşı karşıya gelerek sınanma im- [1] Aktaran: M. Yenice, Devrimci Marksizm’de Geçiş Programı Ankânına sahip olabildiler. Bunlardan ilki Rus Marksiz- layışı, Eleştiri Yay. Sf. 52 ___
Marksist İşçi kımı pahasına olacaksa bile kendi iktidarını korumanın cevap veriyordu: Rusya’da burjuva demokratik devriaraçlarını ve yöntemlerini geliştirir. Aynı zamanda bu min kesin zaferi, ancak liberal burjuvaziyi tecrit ederek, anlayış, tarihsel olarak geri kalan ülkelere, burjuvazinin köylülüğü yanına çeken proletaryanın devrime önderiktidar yolundan sosyalizme ulaşmaları gerektiğini salık lik etmesi ile sağlanabilir. İşte, Lenin’e göre bu, Rus verir. Tarihi düz bir çizgide ilerleyen basit bir uzam ola- Marksistlerinin izlemesi gereken tek gerçekçi ve doğru rak gören bu anlayış, geri bir üretim tarzı ile kapitalizm taktikti. Nitekim Lenin’in 1905 devriminin arifesinde arasında sıkışıp kalan bir ülkede, tam da bu geri kalmış- Rus devrimine ilişkin en önemli politik metninin adı, lıktan doğan bir proleter devrimi öngöremez. “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği” idi. Lenin’in bu eserinden aktaracağımız şu pasajda Demokratik devrim ile sosyalist devrimi bir Çin Sed- İkinci Enternasyonal’in sosyalist devrimin ancak ileri di ile birbirinden ayıran bu aşamacı anlayışı, Rus dev- kapitalist ülkelerde olanaklı olduğu biçimindeki anlayırimi bağlamında bir kuram düzeyinde sistemleştirip şının, Lenin’in düşüncesini hâlâ nasıl belirleyip, sınırsavunanlar Menşevikler oldu. Menşevikler, 1848 dev- landırdığı, çok açık bir biçimde görülebilir: “Rusya’nın rimlerinin sonuçlarını, Rusya’nın verili koşullarında sı- ulaşmış olduğu ekonomik gelişme (nesnel koşullar) ve nıfların karşılıklı ilişkilerini ve de devrim karşısındaki proletaryanın geniş yığınlarının ulaşmış oldukları bilinç somut tutumlarını hiçbir biçimde hesaba katmaksızın, ve örgütlenme düzeyi (nesnel koşullarla kopmaz bağları Rus devriminin acil nesnel görevleri açısından olduğu olan öznel koşullar) işçi sınıfının hemen ve tamamen kadar sonuçları açısından da bir burjuva devrimi olduğu kurtuluşunu olanaksız kılmaktadır. Ancak en cahil olanönermesinden yola çıkarak, bu devriminin itici ve önder lardır ki, şu anda gelişmekte olan demokratik devrimin gücünün burjuvazi olduğu sonucuna varıyorlardı. burjuva niteliğine gözlerini kapayabilirler.[2] Proletaryanın Önderliğinde Burjuva Demokratik Devrim Anlayışı Lenin ve onun önderliğindeki Bolşeviklerin 1917 Şubat devrimine kadar olan dönemde Rus devrimine ilişkin savundukları anlayış, birbirleriyle oldukça çelişkili iki ayrı yaklaşımı ve iki ayrı perspektifi birlikte içeriyordu. Bolşevikler de tıpkı Menşevikler gibi 1917’ye kadar olan dönemde İkinci Enternasyonal’in ileri kapitalist ülkeler için sosyalist devrim, geri ülkeler için burjuva demokratik devrim ayrımında ifadesini bulan aşamalı devrim anlayışını benimsediler. Bu bağlamda Rus devrimi onlar için de sadece acil nesnel görevleri açısından değil, sonuçları açısından da bir burjuva devrimi idi. Çünkü yaklaşan Rus devrimi, modern sınıf mücadelesinin özgürce gelişmesinin koşullarını ve araçlarını sağlayacak bir burjuva toplumu yaratma görevi ile karşı karşıya idi. Bu noktaya kadar Lenin ve Bolşevikler ile Menşevikler arasında bir görüş ayrılığı mevcut değildi.
Lenin’in işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyinin iktisadi gelişme düzeyine ayrılmazmışçasına bağlı olduğu biçimindeki bu anlayışıyla 1917 Ekim Devrimi’ni açıklayabilmek hiç kuşkusuz mümkün olmazdı. Çünkü bizzat 1917 Ekim Devrimi’nin kendisi, Rus işçi sınıfının Rusya’nın verili iktisadi gelişme düzeyinin onlarca yıl ilerisine geçen bir bilinçlenme ve örgütlenme düzeyini gerçekleştirebilmiş olmasının pratik sonucuydu. Başka bir ifadeyle, 1917 Ekim Devrimi işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyi ile ülkenin iktisadi gelişme düzeyi arasında ayrılmazcasına bir bağlılık ilişkisinin değil, eşitsiz ve sıçramalı bir ilişkinin olduğunu gösterdi. Nitekim Lenin de 1917’den sonraki dönemde, 2. Enternasyonal’in sınıfın bilinç ve örgütlenme düzeyinin iktisadi gelişme düzeyine kopmaz bağlarla bağlı olduğu biçimindeki ekonomik materyalist anlayışını kesin bir biçimde eleştirdi. Örneğin, 1917 Ekim’inden sonra yazdığı “Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky” adlı eserinden aktaracağımız alıntıda bunu görmek mümkündür: “İki devrim arasında suni bir Çin Seddi kurmak, ikisini proletaryanın hazırlık ve yoksul köylülükle değil de, herhangi bir başka şeyle birbirinden ayırmak, Marksizm’in tahrifini son haddine vardırmaktır; Marksizm’i bayağılaştırmaktır; Marksizm’in yerine liberalizmi koymaktır.[3]
Ayrılık, acil nesnel görevleri açısından olduğu kadar sonuçları açısından da bir burjuva devrimi olan Rus Devimi’nde Rus Marksistlerinin ve Rusya proletaryasının izlemesi gereken “taktik”in ne olması gerektiği konusunda ortaya çıktı. Lenin bir yandan Rus devriminin acil nesnel görevleri açısından olduğu kadar sonuçları açısından da bir burjuva devrimi olduğu fikrini benimsiyor; ama öte yandan sorun bu devrimin itici ve önder gücünün hangi sınıf olduğu sorusuna geldiğinde, buna [2] Lenin, Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği, 1848 devrimlerinin sonuçlarının ve Rusya’nın verili Sf. 22 koşullarında sınıfların karşılıklı ilişkileri ve devrim kar- [3] Lenin, Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky, Bilim ve Sosyalizm şısındaki somut tutumlarının bir analizinden kalkarak Yay. Sf. 185 ___
Marksist İşçi Yine, 1923’de yazdığı bir başka yazısında ise bu konu- rekli devrimi benimsemiştir. Bu değişikliğin bir sonucu da şunları söyler: “Rusya’nın üretici güçlerinin gelişme- olarak da, proletarya ve köylülüğün devrimci demokrasi, sosyalizmi mümkün kılacak düzeye ulaşmamıştır. 2. tik diktatörlüğü kavramını derhal Bolşevizm’in devrim Enternasyonal’in bütün kahramanları – Sukhanov da öncesi antikalar müzesine kaldırmıştır. dâhil olmak üzere – hep bu görüş etrafında dolanır dururlar. Bu görüşü bin telden çalar, devrimimizin kesin “Her kim ki bugün, proletaryanın ve köylülerin devrimci ölçüsü olduğunu sanırlar. Ortam, Rusya’yı emperyalist demokratik diktatörlüğünden başka söz etmez, yaşamın dünya savaşının içine çekti. Aynı ortam, Batı Avrupa’daki gerisinde kalır ve bu yüzden de pratik olarak, proletarya aşağı yukarı en etkin ülkeleriyle birlikte ve Doğu’da dev- sınıfının savaşına karşı küçük burjuvaziye geçer ve devrimlerin başlamak üzere olduğunu, ya da kısmen başla- rim öncesi “Bolşevik” antikalar arşivlerine kaldırılması dığını gösterdi. Peki ya bu ortam, Rusya’yı ve Rusya’nın gerekir. … Eski formül şöyleydi: Burjuvazinin egemengelişmesini – en az bir Marksist kadar Marksist olan liğinin yerini, proletaryanın ve köylülüğün egemenliği, Marks’ın 1856’da Prusya için mümkün gördüğü gibi onların diktatörlüğü alabilir ve almalıdır. Oysa gerçek – köylü savaşı ile işçi sınıfı hareketini birleştirmeyi başa- yaşamda, şimdiden bambaşka bir şey görüyoruz: Bu ikirabilmemiz için gerekli olan koşulları yarattıysa?”[4] sinin, birinin ve ötekinin, son derece özgün, yeni, şimdiye kadar hiç görülmemiş biçimde birbirine geçişini. Yaptığımız alıntılardan da görüleceği gibi, Lenin’in Önümüzde, yan yana, bir arada ve aynı zamanda, hem 1917’den sonra sosyalist devrimin ön koşulları sorunu- burjuvazinin egemenliğini (Luvov – Guçkov hükümeti) na gösterdiği yaklaşımı, “İki Taktik”teki yaklaşımından hem de isteğiyle iktidarı burjuvaziye bırakan, isteyerek oldukça farklıdır. İki Taktik’te sosyalist devrim için nes- burjuvazinin kuyruğuna takılan proletaryanın ve köylünel ve öznel şartlarının, yani Rusya’nın verili iktisadi ve lüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü görüyoruz. gelişme düzeyi ve buna ayrılmazcasına bağlı olan işçi Çünkü unutmamak gerekir ki, Petrograd’da, fiilen iktisınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyinin henüz yeterli dar işçilerin ve askerlerin elindedir; yeni hükümet, onlaolmadığını söylerken, 1917’den sonra sosyalist devri- ra hiçbir şeyi zorla kabul ettiremez. Ettiremez, çünkü ne min gerçekleşebilmesi açısından iktisadi değil dönemsel polis, ne halktan kopuk bir ordu, ne de halkın üstünde konjonktürün ve bu konjonktür içerisinde meydana ge- yer alan güçlü bir bürokrasi vardır. Bu bir olgu. Bu kelen bilinçlilik düzeyinin (ve bunlara önderlik edebilecek sin olarak, Paris Komünü tipinde bir devleti karakterize öncünün) yeterli olduğunu söyler. eden bir olgudur. Bu olgu eski şemaların çerçevesi içine girmiyor, onlara uygun düşmüyor. Bugün artık anlamıLenin’de “Proletarya ve Köylülüğün Devrimci De- nı yitirmiş proletaryanın ve köylülüğün diktatörlüğü mokratik Diktatörlüğü” Kavramı üstüne genel sözleri tekrarlamak değil, şemaları yaşama Proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik dikta- uyarlamak gerekir.”[5] törlüğü kavramı, Lenin’in Şubat 1917’ye kadar olan dönemde proletarya devriminden önce, bağımsız bir aşama biçiminde öngördüğü, “işçi sınıfının önderliğinde demokratik devrim” anlayışının birkaç temel bileşeninden biridir. Bu yüzden Lenin’in bu kavrama Rus devrimi bağlamında yüklediği somut anlam ve içerik doğru bir biçimde kavranmaksızın, onun 1917 öncesi dönemde savunduğu düşünceleri ile 1917 Şubat devriminden sonra savundukları arasında önemli bir farklılığın olduğu da anlaşılamaz. Nitekim 1917 Şubatında demokratik devrim, sosyalist devrimden önce ve ayrı bir bağımsız aşamayı olanaklı kılacak biçimde görevlerini yerine getiremediği içindir ki, Lenin durumu hemen görmüş ve demokratik devrimin ayrı bir bağımsız aşama biçiminde zaferi düşüncesinden vazgeçerek köylü savaşının “ikinci bir baskısınca desteklenen proletarya devrimi” düşüncesini yani sü[4] Lenin, Our Revolution, The Lenin Anthology, New York 1975 W. W. Norton and Com. İnc. Sf. 705
Lenin 1917’ye kadar olan dönemde, Rusya’nın verili koşullarının devrimin zaferi halinde kalıcı izler bırakma yeteneğine sahip tek kalıcı diktatörlüğünün, proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü [5] Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, Sol Yayınları Sf. 25
___
Marksist İşçi olacağını düşünüyordu. Ama 1917 Şubatında bu dikta- kat çeker. Örneğin yukarda aktardığımız pasajla ilgili törlük onun ön gördüğünden farklı olarak, ancak geçici olarak şöyle demiştir: “Lenin’in Şubat ve Ekim Devrimve arızi (sonlu, ölümlü) bir epizot (kısım) olarak ger- lerinin derslerinden çıkardığı ve bütün ayrıntıları ile ançekleşebildi. İşte Lenin, bunu daha devimin ilk günüde laşılır biçimdeki temel sonuç, “demokratik diktatörlük” gördü ve bu kavramı derhal “eski Bolşevikler”in devrim fikrini bütünüyle reddetmektir. Lenin bunu 1918’den öncesi arşivlerine kaldırdı ve bu eskimiş fikri savunmak- sonra birçok kereler tekrarlamıştır. Burada mesele, mota ısrar edenlerin de “pratik olarak” proletaryanın sınıf dern İngiltere veya Almanya meselesi değildir. On sekimücadelesinin karşısına ve küçük burjuvazinin safları- zinci veya on dokuzuncu yüzyılın büyük devrimlerinden na geçeceğini söyledi. Ne yazık ki, Lenin’in bu uyarı- (yani geri ülkelerdeki burjuva devrimlerinden) herhangi sı 1925 – 1927 Çin ve 1936 İspanyol Devrimleri’nde birinin ortaya koyduğu derslere yaslanan Lenin, ancak “eski Bolşeviklerce” haklı çıkarıldı. Yozlaşan Üçüncü burjuva diktatörlüğünün ya da proletarya diktatörlüEnternasyonal’in Stalinist önderliği, “aşamacı” anlayışı ğünün mümkün olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Bir ve “proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik “demokratik” diktatörlük yani ara bir diktatörlük oladiktatörlüğü” kavramını tekrar dirilterek bu devrimlerin maz.”[7] boğazlanmasında burjuvazi ile suç ortaklığı yaptı. Yine o günden bu güne, dünyada birçok devrimci durum Tüm bunlara karşın Stalinist tahrifat okulu, Lenin’in sonucunda gerçekleşmesi muhtemel olan proleter dev- düşüncesini iğdiş etmeye, onun antikalar müzesine rimleri çok çeşitli biçimlerde Stalinizm tarafından şu ya yolladığı fikirleri, ona karşın inatla sürdürmeye devam da bu “aşamayı” yerine getirecek “ilerici” burjuvazisiyle etmektedir. Lenin’in düşüncesi ise çarpıtılamayacak kaberaber “ittifak”lar kurularak boğuldu. dar nettir: “Marks’ı okuyan ve kapitalist toplumda, her ağır durumda, her ciddi sınıf çatışmasında, seçeneğin ya Sonuç olarak, tekrar etmek gerekirse, 1917 Şubat devri- burjuvazinin diktatörlüğü ya da proletaryanın diktatörmine kadar olan dönemde köylülüğün Rus devriminde lüğü olduğunu anlamayan her insan, Marks’ın iktisadi bağımsız bir siyasal rol oynayabilmesini olanaklı gören ve siyasal öğretilerinden hiçbir şey anlamamıştır.”[8] Lenin, Rusya’da demokratik devrimin proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü ile ger- Sürekli Devrim Kuramı çekleşebileceğini savundu. Ama 1917 Şubat devrimin- Başta Rus Devrimi olmak üzere yirminci yüzyıldaki de bunun gerçekleşmediğini gören Lenin, bu deneyden tüm devrimler, Troçki’nin daha 1917’den önce belirttigerekli sonuçları çıkararak perspektifini değiştirmede ği, “demokratik talepler” ile “sosyalist talepler”in; “asgari tereddüt etmedi. Nitekim 1917’ye kadar Rus devrimi program” ile “azami program”ın karşılıklı ilişkisi sorubağlamında köylülüğün bağımsız bir rol oynayabileceği nunda söylediklerini, olumlu veya olumsuz örnekler bive Rusya’da bir köylü iktidarını, yani bir “demokratik” çiminde doğruladı. diktatörlüğü mümkün gören Lenin, Şubat ve Ekim Devrimlerinin derslerinden 1917 öncesinde savunduğundan Örneğin, 1917 Şubat devriminde proletaryanın iktidarı tamamen farklı olan şu sonucu çıkardı: “Tüm politik henüz almaya hazır olmadığı; 1925 – 1927 Çin, 1936 ekonomi, eğer kimse bundan bir şey kapabildiyse tabii, İspanya devrimlerinde ise proletaryanın iktidarı alışı tüm devrim tarihi, bize köylünün ya işçiyi ya da burju- bizzat Stalinist bürokrasinin manevralarıyla engellenvaziyi izlediğini öğretmektedir. … Bunun neden böyle diği ve tüm bunların yanında asgari program ile azaolduğunu bilmiyorsanız, böyle yurttaşlara… on sekizin- mi program arasına bir Çin Seddi dikildiği içindir ki, ci ve on dokuzuncu yüzyılların büyük devrimlerinden feodal toprak mülkiyetinin tasfiyesi, ulusal sorun, vb. herhangi birinin gelişimini, on dokuzuncu yüzyıldaki demokratik taleplerin bütün doğrudan devrimci önemherhangi bir ülkenin politik tarihini incelemesini salık lerini kaybettikleri net bir biçimde görüldü. Başka bir veririm. O zaman bunun neden böyle olduğunu anlaya- ifadeyle, işçi sınıfının ve köylülüğün yürüttüğü mücacaksınız. Kapitalist toplumun yapısı öyledir ki, yönetici dele iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesiyle güç ya sermaye ya da onu devren proletarya olabilir. Bu sonuçlanmadığı ve proletarya diktatörlüğü tahsis ediletoplumun ekonomik yapısında başka herhangi bir güç mediği için, ne Stalinizm tarafından yeniden diriltilen yoktur.”[6] bir “aşama” yani herhangi bir “ara diktatörlük” ne de bu “ara diktatörlük”ün önüne dikilen demokratik talepleTroçki de Lenin’in 1917’den sonraki düşüncelerine dik[6] Lenin, Halkın özgürlük ve eşitlik sloganlarıyla aldatılması, Mayıs 1914, Toplu Eserler, XXIX, 4. baskı. Sf. 338
[7] Troçki, Sürekli Devrim, Köz Yay. Sf. 160 [8] Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlüğü, Sol Yay. Sf. 180
___
Marksist İşçi rin çözümü hiçbir biçimde gerçekleşmedi. devrime kesintisiz bir biçimde geçilebilmesine de tanık olundu. Özetle, Troçki’nin açıkladığı biçimde, “Bütün modern tarihin … gösterdiği gibi bir köylü partisinin kurulma- İşte bu süreç, yani geri veya orta gelişmişlik düzeyinde busının önüne çıkan aşılmaz bir engel, küçük burjuvazi- lunan ülkelerde burjuva demokratik görevlerin çözülmenin ekonomik ve politik bağımsızlıktan yoksunluğu ve miş veya tamamlanmamış olmasından köklenen devrimin, derin iç farklılaşmasıdır. Bu yüzden küçük burjuvazi- proletaryanın öncü devrimci partisi sayesinde, proletaryanin (köylülüğün) üst kesimleri bütün kritik durumlar- nın diktatörlüğüne yol açması ve iktidara gelen proletaryada, özellikle de savaş ve devrim durumlarında, büyük nın demokratik görevleri yerine getirme süreci içinde duburjuvazi ile birlikte hareket ederler. Buna karşılık alt raklamaksızın derhal sosyalist devrime girişmesi, Sürekli kesimlerde proletaryanın yanında saf tutarlar, böylece Devrim Kuramı’nın birinci bileşenidir. arada kalan kesimde bu iki uç arasında bir seçim yapma durumunda kalır. Krenski ile Bolşevik iktidarı arasında, Öte yandan iktidarın proletarya tarafından ele geçirilKomintang’la proletarya diktatörlüğü arasında, bir ara mesi devrimi sonuçlandırmaz, yalnızca başlatır. Çünkü aşama, yani bir işçi ve köylü diktatörlüğü yoktur.” iktidara gelen proletarya içerde iç savaşlarla, dışarıda ise devrimci savaşlarla karşı karşıya gelir. Diğer taraftan “Komintern’in tarihin çoktandır tükettiği ‘proletarya ve toplumun başta binlerce yıllık sınıflı toplum tarihinden köylülüğün demokratik diktatörlüğü’ sloganını Doğu kaynaklı olmak üzere, burjuva egemen toplumun düşüülkelerine kabul ettirme çabası, ancak gerici bir sonuca nüş biçiminden ve kültür mantığından kurtulması ve yol açabilir. Bu slogan, proletarya diktatörlüğü sloganı- devrimci bir dönüşümle kendini yeniden üretmesi ve nın karşısına çıkarıldığı sürece, politik açıdan proletar- sınıfsız toplumun kendi kültür mantığını oluşturması yanın küçük burjuva kitleleri içinde çözülmesine, eri- gerekmektedir. Bu sebeple “Sürekli Devrim Kuramı’nın mesine yol açar ve böylece, ulusal burjuvazinin üstünlük ikinci yanı sosyalist devimin kendisi ile ilgilidir. Tüm kazanması ve bunun sonucu olarak da demokratik dev- toplumsal ilişkiler çok uzun bir süre ve sürekli iç mücarimin çökmesi için en elverişli şartları yaratır. Bu slo- deleler içinde dönüşüm geçirirler. Toplum deri değiştirganın Komintern’in programına sokulması, doğrudan meye devam eder. Değişimin her aşaması bir öncekinden doğruya, Marksizm’e ve Bolşevizm’in Ekim geleneğine köklenir. Bu süreç zorunlu olarak politik bir süreç taşır ihanettir.”[9] yani, değişim halinde olan toplumun içindeki bireylerin ve kimi zaman çeşitli grupların çatışmalarıyla gelişir. İç ve dış savaşlar yerlerini barışçıl reform dönemlerine bırakır. Ekonomi, teknik, bilim, aile, ahlak ve günlük hayattaki devrimler karmaşık karşılıklı etkiler içinde gelişir ve toplumun sürekli olarak gelişmesini sağlayarak belli bir noktada dengeye ulaşıp duraklamasına engel olur. Sürekli Devrim Kuramı’nın ikinci bileşeni olarak sosyalist devrimin kendi içindeki sürekli gelişim niteliği burada yatmaktadır.”[10] Nihayet kapitalist üretim sürecinin evrensel karakterinden ötürü, “sosyalist devrim ulusal arenada başlar; uluslararası arenada gelişir ve dünya arenasında son bulur.” Bu Sürekli Devrim Kuramı’nın üçüncü bileTüm bunların öncesinde, devrim yozlaşmazdan evvel, şenidir ve kendini enternasyonalizm anlayışında ifade 1917 Ekim Devrimi ile iktidar, proletarya tarafından eder. “Enternasyonalizm basit bir ilke değil, fakat dünele geçirilebildiği için, bu demokratik talepler büyük ya ekonomisinin karakterinin, dünya üretici güçlerinin bir devrimci önem kazandılar. Çünkü 1917 Ekim gelişiminin, sınıf mücadelesinin dünya ölçeğinde yayDevrimi’nden sonra, proletaryanın iktidarı altında, gınlaşmasının teorik ve politik bir yansımasıdır. Proleter yalnızca, demokratik taleplerin tarihte eşi görülmemiş Devrimin, Sovyetler Birliği deneyiminde gösterdiği gibi, bir hız ve derinlikle gerçekleştirilmesine değil, aynı za- uzun bir süre için dâhi olsa bile, ulusal sınırlar içinde manda, demokratik taleplerin proletarya diktatörlüğü kalması ancak geçici bir durum olabilir. Tecrit edilmiş altında gerçekleştirilebilmiş olmasıyla birlikte sosyalist [9] Troçki, Sürekli Devrim, Köz Yay. Sf. 191
[10] Troçki – Sürekli Devrim Kuramı, Yazın Yayıncılık, Almanca Baskıya Önsöz İçinde
___
Marksist İşçi bir proletarya diktatörlüğünde, bir geçiş toplumunda, Sonuç ulaşılan başarıların yanı sıra, kaçınılmaz olarak iç ve dış Yirminci yüzyılın başında, yaklaşan Rus devrimine ilişçelişkilerde gelişir. Tecrit edilmişlik durumunun devam kin Marksistler arasında cereyan eden tartışmalar içerietmesi halinde, proleter devleti bu çelişkilerin kurbanı sinde doğan, başta üç büyük Rus devrimi olmak üzeolur. Bu durumdan tek kurtuluş yolu, gelişmiş ülkelerin re yirminci yüzyıldaki bütün devrimlerin olumlu veya proletaryalarının iktidarı ellerine geçirmesidir.”[11] Bu olumsuz sonuçlarınca, her adımda doğrulanan ve zenilke aynı zamanda Bolşevik Devrimi’nin özüne ilişkin ginleştirilen Sürekli Devrim Kuramı, yirmi birinci yüzbir ilkedir, zira devrim, daha en başından itibaren dün- yılda güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. ya devriminin bir parçası olarak kendini tanımlamıştır. Üçüncü Enternasyonal’in kurulması işte tam da bu pers- Gerçekleşen devrimlerin, ulusal sınırlar içinde kalması ve pektifin bir sonucudur. Lenin, gelecekteki epigonlarının bundan kaynaklanarak doğan ve her adımında bu ulutemel savı olan tek ülkede sosyalizmi daha o zamandan sal sınırlar içinde kalma eğilimini besleyen bürokratik mahkum etmektedir. “Elbette, tek ülkede sosyalizmin yozlaşmanın “ulusal sosyalizm” uygulamalarının tümü zaferi olanaksızdır. Sovyet iktidarını destekleyen işçi ve Sürekli Devrim’in öngörülerini aynı şekilde doğruladı. köylülerimiz, şimdi dünya savaşının parçaladığı, fakat Öyle ki, Stalinizm “işçi ve köylülüğün devrimci demokrabirleşmeye çabalayan o uluslararası ordunun bir parça- tik diktatörlüğü anlayışı”nı yeniden diriltmekle kalmadı, sıdır, ve devrimimiz üzerine her haber, her küçük rapor, bunu üstü kapalı bir biçimde “aşamalı devrim anlayışı” her ad, proletaryanın alkış tufanıyla selamlanıyor, çün- ile birleştirerek “Yeni – Menşevik, Tek Ülkede Sosyalizm kü Rusya’da ortak davanın, proletaryanın ayaklanması Sözde Teorisini” icat etti. Bu hem gerçekleş(tiril)en ulusal davasının, uluslararası sosyalist devrim davasının yürü- devrimlerde bürokrasinin ayrıcalıklı çıkarlarının koruntüldüğünü biliyor.”[12] masını sağlıyor, hem de bürokrasinin çıkarlarıyla çelişebilecek proleter devrimlerinin daha en başta boğulmasına yarıyordu. [11] Troçki, Sürekli Devrim, Köz Yay. Sf. 15 – 16 [12] Lenin - Seçme Eserler, c.7, s.295
___
Marksist İşçi Stalinizm, bu sayede, 1925 – 1927 Çin ve 1936 – 1937 çiş toplumu da kendi iç dinamikleriyle sürekli değişime İspanya devrimlerini izleyen, Yunanistan, Cezayir, Por- uğrar ve gelişir. Eğer devrim tek ülkede kalırsa gerçektekiz, Nikaragua, vb. yirminci yüzyıldaki bütün geri ül- leşmesi kaçınılmaz olan yozlaşma halkın toplumsal ilişkelerinin devrimlerin de boğazlanmasını veya “demok- kilerine de yansır. Özellikle geri ülkelerdeki mücadeleler ratik aşama”da çakılıp kalınmasına neden oldu. Aynı gelişmiş ülkelere göre proletaryayı daha önce iktidara taşekilde, emperyalistler arası ikinci dünya savaşının erte- şıyabilir fakat devrimin mutlaka gelişmiş birkaç ülkeye sinde Fransa’da ve İtalya’da proletaryanın iktidarı alma- yayılması gerekmektedir. Ulusal sınırlar içinde kalan bir sının önünde hiçbir engel olmamasına rağmen Sovyet devrim yozlaşmaya ve çökmeye mahkûmdur. Bir dünbürokrasi “ulusal” çıkarları uğruna iktidarın burjuvaziye ya devrimi olmaksızın sosyalizm var olamaz. Bu yüzden teslim edilmesini gönül rahatlığıyla onayladı. Polonya, Enternasyonalizm ve dünya devrimi perspektifi, emperMacaristan, Çin, Vietnam, vb. ülkelerde devrimlerin yalist aşamadaki kapitalizmin devrilmesi için olmazsa daha baştan ulusal sınırlar içinde bürokratik diktatör- olmaz gereklerdir. lükler olarak doğmasının ve bu ülkelerin günümüzde tam olarak kapitalistleşerek çökmüş ve dönüşmüş olma- İşte tam da bu yüzden, bu gün derin bir bunalım yaşaları gerçeğinin altına da yine Stalinizm imza attı. yan dünya Marksist hareketinin yeniden toparlanabilmesi ve insanlığın karşı karşıya olduğu “ya sosyalizm ya Tüm bu deneyimler, Sürekli Devrim Kuramı’nın önü- ölüm” ikileminde yolunu sınırsız, sınıfsız komünist topmüze koyduğu perspektiflerin doğrulanmış olduğunun luma giden yönde ilerletebilmesi için Leninist Troçkistkanıtıdır. Demokratik talepler sosyalist mücadele ile iç lerin, proleter devrimci mücadelenin en ön saflarında içe girmiş, proletaryanın bağımsız sınıf mücadelesi ve mücadele etmeleri gerekmektedir. Bir devrimci proleter yoksul köylülüğün desteğinde proletaryanın devrimci Enternasyonali içinde dünya işçi sınıfının birleşerek kendiktatörlüğü anlayışı yaşamsal kılınmıştır. Devrim so- disinin ve dolaysıyla insanlığın kurtuluşu için yapacağı nucunda kurulan proletarya diktatörlüğü içindeki ge- bu savaşta savaş naraları da Sürekli Devrim olmalıdır.
E RMENİ SOYKIRIMI TASARISI VE BURJUVA POLİTİKAL ARI
Kuzey Irak’a yönelik olası operasyonun psikolojik zeminini yaratmayı hedefleyen burjuva basın, şoven algıyı besleyen ve düşmanlıkları körükleyen her çeşit haberi yayınlıyor. Bunlardan biri de Amerikan Temsilciler Meclisi’nde oylanması gündemde olan Ermeni Soykırımı Tasarısı haberi.
oyunu haline gelmiştir. Peki, bu topraklarda, burjuva basın tarafından bir halkın toplu kıyımının bir “diplomatik mesele” olarak ele alınıyor oluşuna söyleyecek hiç mi sözümüz yoktur? Konunun “eğer siz soykırım tasarısını kabul edersiniz, biz de Kuzey Irak’a size sormadan gireriz” şekline sokulması, gerçekten hayranlık uyandırıyor! Ermeni Soykırımı’nın inkârı üzerinden Kürt halkına karşı yürütülecek bir savaşın alt metninin hazırlanması, insanın kanını donduran bir pervasızlıktır. Bu sayede yaydıkları şovenist zehir ikiye katlanıyor. Ermeni düşmanlığı üzerinden Kürt düşmanlığı yapıyorlar. Kabul ediyoruz, bu baylar şeytana pabucu ters giydirecek beceriye sahipler.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, burjuva basın ve ikiyüzlü politikacıların yaygaralarıyla, konu kimi zaman içinden çıkılması zor bir hal almaktadır. Ancak, devrimci Marksistlerin öncelikle vurgulaması gereken, bir halkın katledilişinin TC tarafından inkârıdır. Okul müfredatlarından tutun, televizyonlarda tarih profesörlerinin konuşturulduğu “bilimsel” programlara kadar her yerde bu inkârcı politika beyinlere işlenmektedir. Bu bağlam- Bu konuda Devrimci Marksistlere düşen görev, her da, mücadele etmememiz gereken şey, yaratılan bu şo- türlü milliyetçi gerici söylemi karşısına alarak, halkları venist algıdır. birbirine düşürme planlarını teşhir ederek, işçilerin enternasyonalist birliğini sağlamaktır. Çünkü halkların özKafa karışıklığını başlatan şeyse, bu konunun emperya- gürce bir arada varolabilmeleri, ancak sınıfların ortadan list ABD meclisi tarafından değerlendiriliyor oluşudur. kalktığı, sınırların olmadığı bir dünyada mümkündür. Kızılderilileri katleden, Afrikalı siyah halkların canına okuyan, Hiroşima’da atom bombasını kullanan, bugün Yaşasın Halkların Özgürlüğü ve Irak’ta 650 bini aşkın kişinin ölümüne sebep olan, bu Özgür Halkların Kardeşliği! aynı ABD değil midir? Evet, tüm bunlar doğrudur ve bu Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi! yönüyle Ermeni Soykırımı burjuva politikacıların ayak ___ 10
Marksist İşçi
D Ü N Y A DURUMU ÜZERİNE PERSPEKTİF L E R Emperyalist-kapitalizmin kronik bunalımına ve yapısal krizlerine rağmen hala ayakta kalabilmesinin nedeni politik olgulara bağlıdır. Günümüzde, “büyümesi de dahil olmak üzere mevcut emperyalist ekonomi, ancak uluslararası sosyalist devrim ile tüm dünyadaki karşı devriminin küresel süreciyle bağlantılı, politik ve sosyal durumun bağımlı bir parçası olarak anlaşılabilir. Bu aşamada politika ekonomi üzerinde egemendir.”[1] Stalinist bürokrasinin kendi çıkarları uğruna devrimleri (Çin, İspanya…) baltalayıcı politikaları ve kendi ekonomisini yeniden inşa etme adına kapitalist ekonomilerin toparlanmasını savunması böyle bir belirleyici politik Kapitalist üretim tarzı, kendi gelişiminin belirli bir aşa- olgudur. Bununla birlikte, emperyalizmin yapısal krimasında, bizzat sermayenin kendisinin ihracını, kapita- zini erteleyebilmesine olanak sağlamış ve günümüzün list üretici güçlerin dünya ölçeğindeki yayılma sürecinin eğilimlerini belirleyen ikinci önemli politik olgu olarak doğal bir sonucu olarak zorunlu kılar. Bu süreç, kendi- da Doğu Bloğunun çöküşü sonuçları açısından incelensini, üretimde ve sermayede görülen yoğunlaşmanın bir melidir. sonucu olarak doğmuş olan tekellerin, kapitalist ekonomide belirleyici bir rol oynamaya başlamasıyla ifade 1. etmiştir. Bununla beraber, meta ihracından ayrı bir öne- Doğu Bloğunun çöküşü ile başta SSCB olmak üzere me sahip olan sermaye ihracı doğmuş, banka sermayesi planlı ekonomiler yerlerini serbest piyasa ekonomisine sınai sermaye ile kaynaşmış; bu da mali sermayeyi mey- yani kapitalizme bırakmışlardır. Bürokratik de olsalar, dana getirmiştir. Değişim, pazarlar, rekabet ve krizlerle (1) gelişmiş sosyal temelleri; (2) dış ticaret tekelini; (3) bağlantısı içerisinde tekellerin ve mali sermayenin ege- üretim araçları üzerindeki devlet mülkiyetini muhafaza menliğinin ortaya çıktığı; temelleri uzlaşmaz çelişkilerle ettikleri sürece işçi devleti olarak tanımlanmaları gerekemirilen aşırı derecede istikrarsız bu döneme, savaşlar ken tüm bu ülkelerde kapitalist restorasyon tamamıyla buhranlar devrimler ve karşı devrimler çağı olarak em- gerçekleşmiş durumdadır. Bu, iki şekilde hayat bulmuşperyalizm denir. tur. İlk olarak, egemen bürokratik kastın eli ile kitle hareketleri sindirilmiş ve yönetici kast, dünya kapitalizmi Bugün emperyalist kapitalizm dünyanın tamamına ha- ile uzlaşarak piyasa ekonomisine entegre olmuş, kendini kimdir ve dünyanın hiçbir yerinde ilerici bir görev üst- egemen bir sınıf halinde yani burjuvazi olarak yeniden lenemez hale gelmiştir. Emperyalist çağ, kapitalizmin örgütlemiştir. O andan itibaren, burjuva-bürokratik kaçürüdüğü, kronik bir bunalıma girdiği çağdır. Bu çağ rakterdeki bu yapı, işçi sınıfı üzerindeki sömürüyü iyice içinde artık üretici güçlerin gelişiminden söz edilemez. derinleştirme imkânı elde etmiştir (Örnek: Çin). İkinciEmperyalizm, iktidarını devam ettirmek adına üretici si ise, kitle hareketlerinin muazzam dinamiklerinin yagüçlerin iki temel unsuru insan ve doğanın tahribini, rattıkları basınç ile zaten çözülmekte olan bürokrasilerin toplu yok oluş pahasına, artan ölçüde sürdürür. İkin- parçalanmasıdır. Bu hareketler, bilinçsiz devrimler olaci dünya savaşından sonra içine girdiği görece istikrar rak gerçekleşirlerken, iktidar boşlukları emperyalizmin ve toparlanma süreci bu paralellikte okunmalıdır: Silah istekleri ve önerileri doğrultusunda bunlarla işbirliği üretiminin insanlık tarihinin gördüğü en büyük gelişim içindeki liberal görünüşlü burjuva sınıf temsilcileri taradüzeyine ulaşması. Ancak insanlık üzerindeki büyük fından doldurulmuştur. yıkımına rağmen bu görece istikrarlı ekonomi de çok uzun sürmemiş, 1960’ların sonlarında kapitalizmin kro- Her ne kadar, kapitalist restorasyonu sonuna değin nik bunalımı kendini yeniden hissettirmeye başlamıştır. taşımaya yardımcı olsalar da, bu kitle dinamikleri büÜstelik bu sefer bu bunalımın yarattığı konjonktürel rokratik aygıtı paramparça etmeleri bakımından önem krizlerin süresi ve şiddeti de artmıştır. Birbirini izleyen taşırlar. Zira bu kitle hareketleri sayesinde, işçi sınıfının 1966/67, 1973/75, 1979/82 krizleri bu durumun gös- uluslararası örgütlülüğünün önünde bir set olarak dutergeleridir. Giriş Kapitalist üretim tarzı, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet düzeni temelinde ücretli emeğin sömürüsüne dayanır. Kapitalist üretim tarzını ortaya çıkaran bu iktisadi evrim, aynı anda toplumun iki karşıt kampa bölünmesine yol açmıştır: Bir tarafta üretim araçlarının mülkiyetini ellerinde bulunduran burjuva sınıfı, diğer tarafta yaşayabilmek için, işgüçlerini bu sınıfa satmak zorunda kalan proletarya. Ücretli emeğin yani bir bütün olarak proletaryanın sistematik sömürüsü, kapitalist toplum düzeninin temelidir.
[1] N. Moreno – Geçiş Programının Güncellenmesi – Tez 14
___ 11
Marksist İşçi ran ve yarattığı yanılsama ve basınç ile kitleleri devrim den uzaklaştırmak ve sabırla seçim sandığını beklemeyolundan saptıran bürokrasi alaşağı edilmiştir. ye çağırmak için burjuvazinin uyguladığı bir taktiktir. Oysa ki çağımızda, “görünür gelişmiş haliyle burjuva Yine de gelensel aygıtların çözülüşünün, geleneksel ön- demokrasisi, sadece en aristokrat ve en sömürücü ulusderliklerin de çözülüşü anlamına gelmediği çok geçme- lara uygulanabilir bir hükümet biçimi haline gelmiştir den ortaya çıkmıştır. Emperyalizmin krizini erteleyebi- ve böyle olmayı da sürdürmektedir.”[3] Bu sebeple, bir lecek yeni pazarlara ve sömürü coğrafyalarına açılabil- taviz olarak verilen bu sentetik “demokrasiler” çok kaymesini sağlayan bu süreçler, işçi sınıfının geri çekilişine gan bir zeminde durmaktadırlar ve ele geçen ilk fırsatta paralel biçimde, gerek sendikalar düzleminde gerekse emperyalizm tarafından tekrar kapitalizmin totaliter repartiler düzleminde, geleneksel karşı devrimci önderlik- jim biçimleriyle yer değiştirileceklerdir. lerin konumlarını muhafaza edebilmelerini sağlamıştır. İşçi sınıfının büyük bir kısmının buna cevabı ise müca- İşçi sınıfının öncülüğündeki kitle hareketlerini bastırdele saflarını terk etmek olmuştur. mak için uygulanan ‘demokratik gericilik’ politikasının hâlihazırda egemen sınıfın elindeki en güçlü silahlardan 2. biri olmasının yanında günümüzde giderek gelişen ve Bu geri çekiliş ile beraber “kapitalist dünya ekonomisi, yaygınlık kazanan bir diğer olgu da “meşru müdahaleciözellikle, bürokratik diktatörlüklerin çöküşünden sonra, lik” kılıfına sokulmuş emperyalist askeri işgallerdir. Bu tüm dünyada egemen burjuva sınıfın ideologları tara- işgaller, emperyalist saldırganlığın vahşi doğasını gözfından “küreselleşme” olarak ifade edilen bir yapısal dö- ler önüne sermektedir. Emperyalist savaşlar ve işgaller, nüşüm sürecine girmiştir. Emperyalist ülkelerin kendi dünya kapitalizminin yaklaşan yapısal krizini erteleme çıkarları doğrultusunda kapitalist ekonomileri yeniden isteminin ve daralan pazar alanları üzerindeki rekabetin yapılandırması anlamına gelen bu süreçte burjuva ege- bir sonucu olarak doğmaktadırlar. Bu işgallerin yaygın men sınıfı tarafından iki şey amaçlanmaktadır: Birincisi, bir nitelik kazanamamasındaki en önemli etken, Irak’ta gelişmiş kapitalist ülkelerde, artık burjuvazinin sırtında ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin bölge istikrabir yük olarak duran sosyal devlet uygulamalarının ta- rını tam olarak temin edememesi ve direnişi sonlandımamıyla sonlandırılması ve işçi sınıfının kazanılmış ramamasıdır. Politik belirleyen olarak bu somut durum, tüm haklarının gaspı; hizmet sektörünün büyümesiyle yarattığı imkânlar dâhilinde dört bölümde incelenmelifazlasıyla şişmiş durumda bulunan orta sınıfların ke- dir. (a) dünya işçi sınıfı açısından (b)dünya pazarlarınsin tasfiyesi... İkincisi ise, Doğu Bloğu’nun yıkılışının dan ve doğal kaynaklarından pay koparabilmek adına ardından açılan geniş pazarlara yayılma ve bunun ya- palazlanmaya başlayan diğer emperyalist ve alt empernında az gelişmiş ve orta gelişmişlikteki kapitalist ülke- yalist güçler açısından (c) küçük burjuva milliyetçi ve lerin dünya emperyalist sistemine entegrasyonunun tam dinci akımların doğurduğu yanılsamanın sonuçları açıolarak sağlanması...”[2] Bu yapısal dönüşüm süreci içe- sından. (d) Ulusal kurtuluş mücadelelerinin Devrimci risinde emperyalist-kapitalizm; gelişen işçi sınıfı hare- Marksist kavranışı açısından.[4] ketlerini ve kimi ulusal coğrafyalarda ortaya çıkan şubat benzeri devrimci durumları bastırmak için “demokrasi” 3. yanılsamasını kullanmaktadır. Emperyalizm çağında to- Günümüzde emperyalizm üç sac ayağı mali, politik talitarizme eğilimli olan dünya kapitalist sistemi, lokal ve askeri olan saldırganlığını artırarak sürdürmektedir. devrimci durumları bastırmak da geleneksel önderlikle- Bunun sebebi, emperyalist-kapitalist dünya sisteminin rin kitleleri frenleyici rolüne güvenerek burjuva demok- ekonomik olarak durgunluk eğilimi içinde oluşu ve bu rasini bir silah olarak görür. Emperyalist politikalara sol eğilimin onu yapısal bir krizin eşiğine kadar sürüklemiş örgütlerin büyük bir çoğunluğunun önce bir uyarlan- olduğu gerçeğinde yatar. Zira, dünya ölçeğinde üretimma süreci ve ardından da teslim oldukları şu dönemde, de durgunluk ve gerilemeler yaşanmaktadır. Üretici yabundan daha etkili bir silah da bulunamaz. tırımlarda büyük bir düşüş söz konusudur. Dünya ticaretindeki dengesizlik derinleşmektedir. 1970’lerde başDemokratik geçiş politikaları veya biçimsel demok- layan bu durgunluk eğilimi, bugüne dek kendini, çeşitli rasinin politik rejimlerini önererek kitlelerin devrimci küresel makro şoklarla (1997 Asya Finansal Krizi, 1999 basıncını yatıştırmanın veya kitlelerin devrimci taleplerini rayından çıkarmanın aracı olarak tanımladığımız [3] Lev Troçki, Zamanımızda Marksizm, Marks’ın Kapitali (Otto demokratik gericilik; kitle hareketini doğrudan eylem- Ruhle), önsöz. [2] Marksist İşçi, Sayı 1, Rejim Krizi Üzerine Tezler
[4] Konunun kapsamını aştığı için, bu dört madde üzerinde yapılacak inceleme ileriki sayılarımıza bırakılmıştır.
___ 12
Marksist İşçi Brezilya Krizi gibi) ifade etmiş olsa da bunların hiçbiri harcamaları kısılmakta, tüm bu hizmetler giderek paralı sistemi tehdit edebilecek büyüklükte yapısal krizleri açı- hale getirilmektedir. İşsizlik tüm dünyada devasa boyutğa çıkarmamıştır. Lâkin günümüzde, birçok uluslararası lara ulaşmıştır. Kapitalist sömürü oranları yalnızca gerkuruluşun, büyüme tahminlerini aşağı doğru revize et- çek ücretleri düşürerek ve sosyal harcamaları kısarak demeleri önemli bir gösterge olarak kendini ortaya koyar; ğil, fabrika içi organizasyonu değiştirip üretimi hızlanzira sermaye birikiminin kapitalist sistemin özü olduğu dırarak, iş saatlerini uzatarak, “fason” ve geçici çalışmayı hatırlanırsa, yapısal bir krizin yaklaşmakta olduğu ger- yaygınlaştırarak ve daha pek çok başka yolla arttırılmaya çeği görülür. Diğer taraftan bir diğer önemli gösterge de çalışılmaktadır. Tüm bunların yanında uygulanan poliküresel kapitalizmin taşıyıcısı ve hegemon gücü ABD tik ve askeri baskılar da emperyalizmin hareket sahasıekonomisinin, kapasite fazlası, cari açık gibi önemli ya- nı genişletmektedir. Bu durum karşında ise, işçi sınıfı pısal problemlerle karşı karşıya oluşudur. Büyük boyut- açısından önderlik krizi belirleyiciliğini korumakta, bilardaki cari işlemler açığı ve finansal küreselleşme sebebi riken tepkilerin oluşturduğu kısmi kitle seferberlikleri, ile ABD ekonomisinin uluslararası sermaye akışlarına ekonomik ve demokratik talepler etrafında gelişen kimi daha duyarlı hale gelmesi uzun süreli bir kriz sonucu sınıf hareketleri vb. süreçler doğru bir hat üzerinde örsermaye akışındaki azalma ihtimali, ABD ekonomisini gütlenememektedir.[5] tehdit etmektedir. Dünyanın en büyük üç ithalatçısı ABD, Japonya ve Almanya’nın ithalatlarındaki azalma özellikle ekonomileri ihracata dayalı ülkeler için tehlike arz etmektedir, vb... 4. Bu süreçte, tüm yükü işçi sınıfı çekmektedir. Her geçen [5] Bu yazı konuya bir giriş niteliğindedir. Günümüzde emperyagün sistem, kendi yapısal krizini ertelemek için, kendisi list-kapitalist dünya sisteminin durumuna ilişkin kapsamlı ekonoyapısal dönüşümlere gitmektedir. Tüm ülkelerde kamu mik ve politik tahliller ve bu tahlillerden hareketle geliştirilmesi gereken programatik yöneliş ilerleyen sayılarımızda incelenecektir.
SINIF HABERLERİ Telekom’da Direniş Sürüyor Türk Telekom (TT), geçtiğimiz yıl Lübnanlı Oger tarafından satın alındı. Sektörün stratejik olması; sabit hatlar, uydu, GSM operatörleri, İMKB ile finans piyasalarının teknik altyapısının ve TSK’nın tüm haberleşme ağının Türk Telekom tarafından sağlanıyor oluşu, özelleştirilmesine engel olmadı.
sermayesine sermaye katmak istemektedir. Yine 1. tip çalışanlardan yaklaşık 1900’ü ile yapılan sözleşmelerin süresinin 2008’in 2. ayı itibarıyla dolacağı ve bu tarihten sonra bir daha kendileriyle sözleşme yapılmayacağı genel müdürlük tarafından ifade edilmiştir.”
İşverenin, sendikal mücadele ile kazanılan hakları yok sayarak işçileri köle anlayışıyla çalıştırma gayreti, Tem15 Kasım 2005’ten bu yana Yönetim Kurulu Başkanı muz ayında işverenle işçileri 7. toplu sözleşmelerde karşı olan Paul Doany, her açıklamasında şebekenin gelişmesi karşıya getirdi. için bu yıl çok yeni ve “zorlayıcı” projeler başlatacağını ifade ederken yalan söylemiyormuş. Çünkü 2007’den Sendika, toplu sözleşmelerde aynı kıdem, unvana sahip bu yana, hanelere %23.4 zam yapıldı ve bu özelleştir- çalışanların ücretlerindeki farkın kapatılmasını, sendikal menin “zorlayıcı” taşeron yüzü ise, çalışanları vurdu. örgütlenmeye yönelik “kapsam” maddesinin yeniden düzenlenmesini talep etti. TT, “kapsam” maddesinin çaÖzelleştirmeyle, işçilerin yasal hakları gasp edilmeye lışanlar arasında yarattığı bölünmenin bilincinde olarak başlandı. Telekom’da örgütlü Haber-İş sendikasının bu talepleri reddetti. Ayrıca, işçilere ilk yıl %4, üçüncü başkanı Ali Akcan durumu şöyle özetliyor: “Haber-İş ve dördüncü 6 aylar için de %4 zam önerdi Haber-iş ise üyesi binlerce kamu çalışanının, hizmetin devamlılığı ilk yıl %19, 3. ve 4. altı aylar için enflasyon +%5 refah anlamında çıkarılan yasa ile, geçici hizmet sözleşmesiyle payı ödenmesini istemişti. kurumda çalışmayı sürdüren 2. tip çalışanları ‘kapsam’ dışı tutmuş, sendika üyeliklerini düşürmüş ve her ay Yaklaşık 26 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesinde 900-1000 arası çalışanın sözleşmesini feshetmiştir. Tele- uzlaşma çıkmayınca Haber-İş, 16 Ekim’de greve gitti. kom yönetimi sendikal örgütlülüğü zayıflatarak Oger’in Grevin adından bile korkup, etekleri tutuşan işveren, ___ 13
Marksist İşçi başlamadan 4 saat önce Edirne, Bursa, İstanbul, İzmir Öte yandan Türk-İş bürokrasisi, “Türk Milletinin içinve Ankara’da internet bağlantılarını ve bilgi dağıtımını de bulunduğu dönemi” bahane ederek, grevi bizzat sağlayan fiber optik kabloların kesildiğini iddia ederek, kendilerinin kırabileceğini söylemekten çekinmiyorlar. işçiyi sabotajla suçladı. TT’nin stratejik önemini öne Sınıf bilinçli Telekom işçileri ise “vatan, millet, Sakarya” sürüp Bakanlar Kurulu’na başvurarak grevi durdurma- söylemlerine kapılıp haklı mücadelelerini ezdirmeyeya çalıştı. “Sınır ötesi harekât” gündemdeyken grevin ceklerini ısrarla belirtiyorlar. Bu noktada unutulmaması yaratacağı büyük tehlikelere dikkat çekti. Ancak grevin gereken Telekom direnişinin yalnızca, 80 darbesinden sonlanması için, işçinin ücretlerine iyileştirme yapmayı, bu yana ilk kez greve çıkan Telekom işçisinin değil, tüm sendikal mücadelenin haklılığını kabul etmiş değil. Türkiye işçi sınıfının mücadelesi olduğudur. Taşeronu ve medyayı kullanarak grevi kıramayan TT yönetiminin bulduğu son formül ise, polisi devreye sokmak oldu. Gaziosmanpaşa Telekom Müdürlüğü’nde grevin 11. gününde arızayı tamir için gelen iki kişiye izin vermeyen grev gözcülerinin elleri kelepçelenerek arıza giderildi. Gelen 2 kişinin izin kağıdının tarihinin geçmiş olduğunu fark eden işçiler tepkilerini artırdı. Bunun üzerine GOP Emniyet Müdür Yardımcısı işçilerden özür diledi. Polisin grev kırıcılara yardım etmesini, Telekom işçileri GOP Meydanı’na yürüyerek protesto etti.
Telekom İşçisi Yalnız Değildir!
OKUR MEKTUPL ARI Merhaba, Kapitalizmin, emperyalizm aşamasını aldığı, günümüz sınırları gölgesinde; “sosyal devlet” yanılsaması yaratılırken, meta halini alan insan ve insanın sahip olması gereken haklar tamamen kâr amacı güdülerek ikram ediliyor! Bu ikramlardan biri de “eğitim hakkı.” Satın almak ya da mücadele etmek... Eğitim hakkımızı da, parayla alma yolunda ilerlerken, ilkin dershanelere akıtılan paralar; yetmediği gibi, bunca göğüslediğimiz zorlukların ardından girebildiğimiz sözde bilgi üreten “üniversite”lerde bize dönmesini beklerken bize uğramayan “har(a)ç”lar!.. Öğrenciden toplanan “parasız eğitim” paralarının, kantinlerde öğrenciden fazla yer kaplayan ve satılmışlığın görücüye çıkarıldığı “reklam panolarının”, özelleştirilmedik bir masanın bir de sandalyenin kaldığı bu “sıcak eğitim yuvaları”nın diğer bir ikramı da dersler!
Müşteri gibi yemek yediğimiz, yiyemeyeceğimiz kantin ve yemekhaneler; bu iç sömürülerden dışarıya adım atDerslerin gerici niteliği ve pratikten kopukluğu, “tam tığımızda zamlanan yol paraları, “insan taşıyoruz” bada egemen sınıfların istediği gibi” bilinç bulandırmaya hanesinin “biz de hayvanız” kimlik sahiplerinin bir dış yönelik, özellikle sözel derslerin şovenist naralarla ansömürüyle gene öğrencinin hele bir de örgütsüz ve gitlatılıyor oluşu hem dayanılması güç bir baskı hem bir tikçe (özellikle 80 sonrası) apolitikleştirilen öğrencilerin yığın taciz edilmiş zihin bırakıyor aramızda. haksızlaştırılması. ___ 14
Marksist İşçi Yurtların özensiz ortamına bahşedilmiş “değerli Sabah saat dokuz gibi, bazı bölgelerden gelen otobüsler öğrenciler”in var olan sıkıntılarının üzerine, bir de tepe- Ankara’ya ulaştıysa da saat bire kadar otobüsler gelmeden inme ideolojilerin nifak sokulduğu, sorgulamadan ye devam etti. Türkiye’nin dört bir yanından otobüsler ve tamamen burjuvazinin düzenine peşkeş çekilen zihin- geldi. Yükseltilen şoven dalgaya karşı böyle bir birlik ve lerin kendi içlerinde yarattığı sıkıntılar... Kürt arkadaş- beraberlik uzun süredir görülmemişti. “Yaşasın halklalarımızın yurtlarda barınamayacak durumda bırakılma- rın kardeşliği”, “faşizme karşı omuz omuza”, “kurtuluş sı; birtakım kişilerin tepeden inme sözde “sol” kimlikli yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” gün bogörüşlerini aynı yollarla son tahlilde argo deyişle “adam yunca dalga dalga alandan yükseldi. Bunların dışında kafalama” ile bir başka sıkıntı yaratması... “savaşa değil, eğitime bütçe”, “kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP”, “ABD, Ortadoğu’dan defol!” gibi pek çok sloMüşterileşmenin, sömürüye açık hale getirilmenin, gan da atıldı. Halkların birbirini boğazlamaya çağrıldığı bunca kötü duruma örgütsüz ve mücadelesiz yanıtın va- şu dönemde, kardeşliği hedefleyen böyle bir mitingin racağı tek yol “işsizlik”! gerçekleştirilmesi son derece anlamlıydı. Burjuva medyanın bunu görmezden gelmesi ise son derece çarpıcı. Elde edilmeye çalışılan ilk iş deneyim ve ücretlerinin, Marksist İşçi okuru aracı kurumların eline düşmesi bir sömürüyü beraberinde getirmiştir öğrenciler için. Emeğin karşılığını daha bu yaşlarda alamayan bizler, ajanslar gibi, eğitim danışmanlık merkezleri gibi aracı kurumların elinde bıraktığımız emek-gücümüze tanık oldukça işsizliğin bunalımına sürükleniyoruz. Savaşa Değil, Eğitime Bütçe! Örgütsüz Öğrenciliğin Sonu İşsizliktir! Marksist İsçi okuru, müşteri ve “insan” 6 Kasım Eylemi’nden… Merhaba, kuruluşunun 25. yılında biz öğrencilere yaşattığı ablukaya karşı 6 Kasım günü Beyazıt Meydanında YÖK’ü protesto eylemi gerçekleştirildik. Çeşitli üniversitelerden tek pankart altında ortak sloganlarla gerçekleştirdiğimiz eylemde “YÖK’e Hayır”, “Polis Üniversitelerden Defol” “Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim” talepleri belirleyici oldu. Ayrıca hep birlikte sınır ötesi operasyona karşı sloganlarımızı yükselttik. Bizler açısından en moral verici durum ise TİB-DER’e bağlı Tersane işçilerinin eylemimize katılarak bize destek olmasıydı. “Tersanede grev, üniversitede işgal”, “tersane işçileri yalnız değildir” sloganları ile onları karşılarken onlar da bizi “Gençlik Gelecek, Gelecek Sosyalizm” sloganları ile selamladılar. Şunu bir kez daha fark ettim: Sloganlarımız işçilerle daha gür daha güçlü… Marksist İşçi okuru - Öğrenci 3 Kasım Ankara Mitingi’nden 3 Kasım günü Ankara’da çeşitli partiler ve gruplardan on binlerce insan toplandı. “demokratik ve özgürlükçü bir anayasa” için KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla Sıhhiye Meydanı’na yüründü. ___ 15
Ekim Devrimi, 90. Yıldönümünde Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor!
“Bolşevik parti üstün bir cesaret ve politik gerçekçilik bileşimini yaşam içinde göstermiştir. Tarihte ilk kez, öncü ile sınıf arasında zaferi sağlayabilecek tek ilişki biçimini kurmuştur. Proletarya ile ezilen köy ve kent küçük burjuva kitlelerinin birliğinin, ancak geleneksel küçük burjuva partilerin politik altüst oluşuyla sağlanabileceğini deneyle göstermiştir. Parti diktatörlüğünün karşısına bir Sovyetler soyutlamasıyla çıkanlar, Sovyetlerin ancak Bolşeviklerin yönetimi sayesinde reformizmin batağından çıkıp proletaryanın devlet biçimi haline gelebildiğini anlamalıdırlar. İç savaş sırasında Bolşevik Parti, askerlik sanatı ile Marksist politikanın doğru bir bileşimini gerçekleştirmiştir. Stalinist bürokrasi yeni toplumun ekonomik temellerini yıkmayı başarsa bile, Bolşevik parti yönetiminde gerçekleştirilen planlı ekonomi deneyimi tüm insanlık için önemli bir ders olarak sonsuza dek tarihe geçecektir.” Lev Troçki