07

Page 1

Bu Say›da, •ÇEK Al: K›z›l Bayrak'›n Parti Y›l›... • "Genel Grev, Genel Direnifl" • Gerici Reformlar ve KESK, Kamu-Sen... • Devrimci Bas›n ve ‹flçi hareketi • Sol Sosyal Demokrasi'nin Bir temsilcisi: Rosa

ENTERNASYONAL‹ST - DEVR‹MC‹ GAZETE YI L: 1 S AYI: 7

• G. Kore ‹flçi Eylemi Deneyimi • "Kirli Siyaset" ve HADEP

Ocak 1997 F‹AT: 100.000 TL ( KDV Dahil)

Burjuvazinin gündemi Netlefliyor:

“Temiz Siyaset” ‹çin Düzeni Tehdit Edecek Güçler Temizlenmelidir! Susurluk kazas›n›n ard›ndan iki ay boyunca siyaset gündemine damgas›n› vuran «devletmafya-siyaset» iliflkileri yeni y›lla birlikte arka plana geçmeye bafllad›. Reyting avc›lar›n›n titiz gayretleri ve «minik kufl»lar›n yard›m›yla aç›lan dosyalar›n; ard arda patlat›lan sansasyon bombalar›n›n ard›ndan, olay küllendirilmeye baflland›. Devletin tepesinde yap›lan zirve toplant›s›n› izleyen günlerde, aralar›nda eski adalet ve içiflleri bakan›n›n, milletvekilleri ve üst düzey bürokratlar›n bulundu¤u; ama esas figürlerin bulunmad›¤› listeler yarg›ya havale edildi; Sedat Bucak’›n korumalar› sorgulan›p tutukland›. Adalet Bakan› bu perdenin son tirad›n› yaparak art›k yarg›ya devredilen dosyalar›n kurcalanmamas› gerekti¤ini vurgulad›. Burjuva muhalefetini temsil eden partiler olay›n takipçili¤ini sürdürmekte kararl› olduklar›n› aç›klayarak kenara çekildiler. Bu sürece M‹T dosyalar›yla kat›larak, siyasi kariyerinin en popüler günlerini yaflayan ‹P lideri Do¤u Perinçek tekrar gölgeye düfltü. Kampanyaya süpürgeleri ve sifonlar›yla flenlikli bulufllar›yla kat›lan ÖDP yorgunlu¤unu ç›karmak ve yeni geliflmeleri beklemek üzere köflesine çekildi. Son genel seçimlerde, eski ad›yla yapmay› tasarlay›p da yapamad›¤› kitlesel boy gösterisi için bu vesileyi f›rsat bilen EMEP süreci yeni is miyle karfl›lad›. S‹P’in radikal söylemiyle örgütsel duruflu aras›ndaki aç› bu süreci ataletle geçifltirmesine yol açt›. “Bu memleket bizim” fliar›n›n bu süreçte baflkalar›n›n eline geçmesini engelleyemedi. «Temiz bir Türkiye» iste¤ini ayr› bir mitingle ilan eden HADEP de «bayrak provokasyonu»na bir daha izin vermeyece¤ini göstermek için her türlü gayreti göstererek yerini ald›. Boy s›ras›na göre sahne alan KESK, D‹SK ve TÜRK-‹fi, temiz toplum kampanyalar›n›n takipçisi olacaklar›n› aç›klamakta gecikmediler; ve yine boy s›ras›na göre devlete ve bayra¤›na yak›nl›klar›n› gösterdiler. ‹rili ufakl› devrimci ak›mlar ise, güçleriyle

birebir orant›l› olmayan bir tarzda ve eylemlerin evsahipli¤ini yapan örgütlerin sola yak›nl›¤›na orant›l› bir radikallikle kitlesel eylemlerde yerlerini ald›lar. Bu kat›l›mlarda 1 May›s eylemlerindekinden farkl› bir durufl görüldü; EMEP d›fl›ndaki ak›mlar›n daha çok yerel güçlerine dayanarak ve fazla «as›lmadan» eylemlerde yer ald›klar› anlafl›l›yordu. Ama as›l dikkat çekici olan, «kitle eylemlerine zarar verecek provokasyonlardan uzak durma terbiyesi»nin devrimci örgüt lere bulaflmaya bafllad›¤›yd›. Bu belli belirsiz de¤iflim, önümüzdeki 1 May›s’a giden süreçte dikkatle izlenmesi ve kurtulunmas› gereken bir zaaf›n iflaretidir. Devrimci parti güçleri de, örgütlü ve yo¤unlaflm›fl olarak olmasa da, temiz toplum kampanyalar›na katk› sunmak için de¤il, solun üzerindeki liberalizm bulutunun da¤›t›lmas› hedefiyle bu kitle eylemlerinde yerlerini ald›lar. Bu say›n›n haz›rland›¤› s›rada devrimci gruplar ve partiler temiz toplum kampanyas›n› «Bu Memleket Bizim» mitingi ile sürdürmek üzere haz›rlan›yorlar; EMEP ve ‹P’nin zaten yer almad›¤› düzenleme çal›flmalar›ndan «CHP yer almad›¤› için» ÖDP de ayr›lm›fl durumda. Bu mitingin son haftalardaki sürecin son perdesi mi, yoksa yeni bir sürecin ilk perdesi mi olaca¤› ise önümüzdeki günlerde belli olacak. Sahte Gündemlere Aldanmamal› Yeni Y›lda Eski Gündem Sürüyor Geride b›rakt›¤›m›z y›l›n son heftalar›nda siyaset gündemini belirgin biçimde tayin eden burjuva siyasetinin özneleri, yeni y›l› yeni bir gündemle açm›fl gibi görünüyorlar. 1996’n›n son haftalar›nda adeta kas›tl› olarak, bütün dikkatler «ülkücü mafya» ve eski MHP militanlar› üzerinde toplanmaktayd›; «anti-faflist» mücadelenin eski müdavimleri de bu vesileyle baz› faflist odaklar›n da¤›t›labilece¤ini, hiç de¤ilse yara bere alaca¤›n› ümidederek heveslenmekte ve bu beklentilerle «temiz toplum-hukuk devleti»

kampanyalar›na aktif, yahut pasif destekler vermekteydi. Sonuçta operasyonu bafllatan düzen güçlerinin, as›l hedefinin birkaç önemli günah keçisini feda etmek pahas›na as›l teflkilat› sa¤lamlaflt›rmak ve profesyonellefltirmek istedi¤i anlafl›ld›. Devletin flemsiyesi alt›nda pervas›z biçimde çal›flmaya al›flan «çete»lerin cezaland›r›lmay› hakedecek kadar tedbirsiz ve amatörce çal›flm›fl olduklar› aç›lan dosyalar sayesinde ortaya ç›kt›. Böylece düzen «temiz toplum» kampanyala r›ndan bir taflla birkaç kufl vurmufl olarak ç›kt›: hem hukuk devleti ve demokrasi makyaj› tazelendi; hem alenilefltikçe bir tür meflruluk da kazanan çetelerin daha profesyonelce örgütlendirilmesinin zemini döflendi; hem de solun ve iflçi hareketinin baz› kesimlerinin düzen s›n›rlar›na çekilmesinde yeni ad›mlar at›lm›fl oldu. Yeni y›l yaklafl›rken, bu kez sanki çetelerin peflinden tarikatlar›n üzerine gidiliyormufl gibi bir tablo belirdi. Önce ordudan önemli say›da «tarikatç›» ihraç edildi; besbelli ki RP muhalefette olsayd› bu kadar rahat yap›lamayacak olan bu tür bir müdahale, ayn› zamanda iktidar koltu¤una oturtulmufl bir Erbakan’›n ne anlama geldi¤inin görülmesi için de iyi bir vesile oldu. Ramazan ay› ile bafllayan yeni y›l, Aczmendi tarikat›n›n skandallar› dolay›m›yla tarikat ve cemaatlerin perdesinin aralanaca¤› gibi bir tabloyla aç›ld›. Ama bu operasyonun da çetelere yönelik operasyona benzer bir ifllevi hedefledi¤i çabuk ortaya ç›kt›. Aczmendilere dönük teflhir ve sald›r›lar›n hemen ard›ndan, hükümetin tarikat ve cemaatlerle devleti bar›flt›rma yönündeki as›l plan lar›n›n ucu görüldü. Belki Mustafa Kemal döneminden beri ilk kez fleyhler ve cemaat önderleriyle siyasiler devlet kat›nda bulufltular. Bu geliflmeleri «laiklik elden gidiyor» feryatlar›yla karfl›layanlar›n müdahaleleri de bu iliflkilerin meflrulaflmas›na katk› sunacak tarzda manipüle edildi.  (Devam›


Say›: 7 Ocak 1997

OKUYUCU'DAN ‹flsizlik ve "6 Saatlik ‹flgünü" Bugün çal›flabilir dünya nüfusunun 2.3 milyar› iflsiz durumdad›r. ‹flsizlik sorunu kapitalist sistemden ba¤›ms›z bir sorun de¤ildir. Burjuvazi için önemli olan insanlar›n ihtiyaçlar› de¤il, sermayenin ihtiyac›d›r. Herfley oldu¤u gibi iflçiler de sermaye için vard›r, sermaye için gerekmedikleri zaman dönüp arkaya bak›lmadan at›l›rlar. Burjuvazi, daha fazla kar etmek için, iflsizler ordusuna ihtiyaç duyar. E¤er iflsizlik diye bir sorun olmasayd›, burjuvazi iflçiye aç›ktan muhtaç olacak ve onun tüm taleplerini kabul etmek zorunda kalacakt›. Ama iflsizler ordusu olunca, burjuvazi iflçiyi daha az ücretle, daha fazla çal›flt›racak, koflullar› be¤enmeyen, muhalefet olan iflçileri de kayg›s›z bir flekilde atacak yerine yedek olarak birikmifl iflçilerden alacak, onlara hiç bir güvence vermeyecek. Böyle likle iflçi ile iflsiz birbirlerine düflman gözüyle bakacak, proletaryay› oluflturan bu iki kesim bölünecekti. Nitekim bugün olan da budur. Üretim araçlar› burjuvazinin elinde oldu¤u için teknolojinin ilerlemesi daha fazla üretimin daha az emekle sa¤lanmas›n› olanakl› k›lar. Tabi kapitalizmin koflullar›nda bu ifl saatlerinin k›salmas› anlam›na gelmez, iflçi k›y›m› anlam›na gelir. Bu nedenlerden dolay›, "6 saatlik iflgünü 4 vardiya, tam saatlik ücret" slogan› iflçi s›n›f›n›n siyasal ve enternasyonal olan temel slogan›d›r. Çünkü bu talep s›n›f›n tümünün burjuvaziden koparmas› gereken bir taleptir. Bu talep gerçekleflmese de iflçi s›n›f›n›n bu u¤urda mücadele vermesi s›n›f için kazan›md›r. S›n›f bilinci ve kendisi için s›n›f bu tür talepler u¤runa verilen mücadelelerle oluflacakt›r. Fakat bu slogan› do¤ru atmam›z gerekir. Almanya'da yaflanan örnekte oldu¤u gibi her z aman ifl saatlerinin k›s almas› s›n› f›n› n kazan›m› oldu¤u anlam›na gelmez. de¤ildir. Almanya'da Wolkswagen tekeli bir blöf ya parak zarar etti¤ini aç›klayarak 30 bin iflçiyi ataca¤›n› aç›kl›yor. Oysa ald›¤› sipariflleri yetifltirebilmesi için fazladan iflçi almas› gerekmektedir. Wolkswagen tekeli ile 16 Metal sendikas› aras›ndaki görüflmelerden sonra "karfl›l›kl› fedakarl›k"a dayanan bir anlaflma yap›larak 30 bin iflçi at›lmaktan kurtulmufltur. Çözüm ifl saatlerinin k›salt›lmas›yla sa¤lanm›flt›r. Anlaflman›n sonuçlar› k›saca flöyle özetlenebilir; - Bundan böyle Alman iflçisi 38 saat yerine haftada (4 günde) 28.8 saat çal›flacakt›. Ama

Sayfa 2 yo¤unlaflarak 38 saatte üretti¤ini 28.8 saatte üretmek zoruda kalacakt›. - Alman iflçisinin y›ll›k geliri 58 bin DM'dan 52 bin DM'a düflecekti. Ayn› mal› daha az ücretle üretecekti ve tekelin buradan y›lda 1.8 milyar DM kazanc› olacakt›. - Bunun yan›nda daha önce iflçilere 13 ayl›k diye verilen tatil harcamalar› paras› verilmeyecek, 2 senede bir ekstra olarak verilen ücretli tatil hakk› kald›r›lacakt›. - Kantinde bedava olarak verilen yemekten iflçi art›k haftada 4 gün yararlanacakt›. - K›saca Wolkswagen tekelinde çal›flan iflçi y›lda 18 gün kendisi için çal›flacak ve eme¤in hakk› olan 52 bin DM'› alacak, y›l›n geri kalan 236 gününde fedakar patron için çal›flacakt›. ‹flte böyle bir antlaflmay› 16 Metal Sendikas› zafer, Wolkswagen tekeli ise fedakarl›k olarak iflçilere yutturuldu. Bu "zafer"i kazanmaya aday birçok sendika vard› ve böyle bir "fedakar"l›¤› seve seve yapmaya haz›r tekel. Bu anlaflma Almanya'da birçok kere tekrarland›. Ama her tekel Wolkswagen gibi fedakar ç›kmad›. Wolkswagen tekelinde çal›flan iflçilerin gelirleri %10 oran›nda düflerken, di¤er tekellerde çal›flan iflçilerin gelirleri %20 oran›nda düfltü. Yine "fedakarl›k" ve "zafer" edebiyatlar› yap›ld›. Ve bu uygulama ülkeden ülkeye yay›ld› ve Türkiye'de Marsall'la gündeme geldi. Tüm dünyadaki iflçiler bu konuda uyan›kl›k olmal›d›r. Ve "her yerde 6 saatlik iflgünü, her yerde herkese üretke bir iflte çal›flma (yaflama) hakk›, heryerde herkese eflit ücret ve sosyal güvence" fliar›n› yine heryerde yükseltmelidirler. ‹skenderun'daki Devrimci Parti Güçleri'nden bir iflsiz

Say›n Maya Çal›flanlar›; Susurluk Kazas› ile kamyona çarpan devlet kendi enkaz›n› toplama telafl› ile yarg›s›z infazlar›, bask› ve iflkenceleri, gözalt›nda kay›plar›, hak ihlallerini ve bunlara karfl› küçük çapta da olsa yürütülen mücadelerin etkisini k›rmaya çal›flmaktad›r. Böylesine kokuflmufl çürüyen sistemi sarsacak "yeni tip" devrimci bir örgüte olan ihtiyaç bütünü ile kendisini hissettirmektedir. 1997 y›l›n›n bu ihtiyac› karfl›lamakta kilometre tafl› olmas› umuduyla mücadelenizde baflar› dileklerimle yeni y›l›n›z› kutlar›m. ‹brahim Özen /Gebze

"Deneyim Aktar›m›" Üzerine; Yüzünü genifl siyaset yapmaya dönen; yeni yeni eylemlere müdahalelerde(sadece kat›lma de¤il) bulunmaya bafllayan; ba¤›ms›z eylem örgütlemeye çal›flan ve örgütleyebilen bizler için deneyim aktar›m›n›n önemi tart›fl›lamaz. Beyaz bir sayfadan yeni bafltan yaz›lacak de¤il, tarihsel süreklilik-kopufl süreci ile flekillenen-flekillenecek yeni gelenek yaratma kayg›s›nda olanlar için bu konu ayr› bir önem tafl›yor. Deneyim aktar›m› yaparken; ikameci, örgüt fetiflizmi anlam›na gelebilecek(yaz›lan yaz›larda komünistler diye tan›mlanan kesimin sadece bizi kapsamas›, bizim alan›m›zdan yaz›lan bir deneyi m aktar›m›nd a aktar›l an olaylar ve geliflmeler yabanc› ka lmam›z- bu baflka aksakl›klara iflaret etse de) kavram ve anlat›m flekline mahal vermemek gerekir. Bir "deneyim aktar›m›" yaz›s›n›n ifllevi, nelerin ve nas›l yaz›lmas› gerekti¤i gibi konular›n "örnek bir deneyim aktar›m›" yaz›s›yla aç›klanmas›, kafam›z›n aç›lmas› aç›s›ndan gerekli oldu¤unu görüyoruz, ve bunu talep ediyoruz. Yoldaflça Ankara'dan Devrimci Parti Güçleri

Tohum Yay›nc›l›¤a; Dostlar, öncelikle Tohum Yay›nc›l›¤a eme¤i geçen tüm dostlar›n yeni y›llar›n› kutluyor, yeni y›l›n baflta iflçi s›n›f› olmak üzere, ezilen tüm emek çi halklar›m›z›n hakl› mücadelesine olumlu de¤erler yaratac¤› inanc›yla, sevgi ve selamlar›m› iletiyorum. Ça l› flmalar›n›zda ve yay›n h ayat›n›zda baflar›lar dilerim. Metin Kara Özel Tip Kapal› Cezaevi Gebze/Kocaeli

De¤erli Maya Çal›flanlar›, Mezopotamya'da yükselen Günefl; Anadolu üzerine çöreklenen karanl›¤› da da¤›t›p, rejimin birkmifl bütün pisliklerini a盤a ç›karmakta ve karanl›klar›n sahiplerini dehflete düflürmektedir. Halklar ›m›z›n devrim ci direnifl gücüyle gerçekleflen bu durum, özgür ve demokratik halklar federasyonuna do¤ru mücadele birlik ve dayan›flmas›n› ertelenemez bir görev olarak dayatmaktad›r. Bu inançla, yen i y›l›n›z› kutlar, çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz. Dostça selamlar Nasrullah Kuran/Çetin Arkafl Bart›n

Maya'n›n 6. Say›s› da Topat›ld› Maya'n›n 6. say›s› befl ayr› yaz› neden gösterilerek, "halk›n s›n›f fark› gözetilerek kin ve düflmanl›¤› aç›kça tahrik etmek" ve devletin bölünmez bütünlü¤üne yönelik propaganda yapmak" gerekçesiyle toplat›ld›. Toplatmaya neden gösterilen yaz›lar; "Devrimci Hareketin ve Burjuvazinin Gündemi", Ankara ve ‹zmir'den gelen Devrimci Parti Güçleri imzal› yaz›lar, "Susurluk Kazas› ve Devrimci Siyaset", "Gelece¤in

Büyükleri De¤il, Bugünün Çocuk ‹flçiler Ordusu" olarak gösterildi. Bir bas›n aç›klamas›yla olay› kamuoyuna duyurduk. Bunu devletin devrimci ve sosyalist bas›na yönelik sald›r›lar›n bir parças› görüyor ve do¤al karfl›l›yoruz. Yasalar›n yorumlanmas›ndaki keyfilik ise herkesin bildi¤i bir durumdur. Bu nedenle, protesto etmeyi gerekli bulmuyor, devrimci görevlerimizi yerine getirmeye devam edece¤iz. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 3 (Birinci Sayfadan Devam)

Siyasal islam›n entelektüel ve uyan›k medya kanallar› da mason localar›n› kurcalayarak «laik tarikatlar» da bulundu¤unu hat›rlat›p, bu süreçten yararlanmaya koyuldu. Böylece dikkatler «ülkücü mafya» ile devlet-çete iliflkilerinden, tarikatlara ve devlet-tarikat iliflkilerine do¤ru çekilir gibi görünüyordu. Tam bu s›rada «Sabanc› suikasti»nin faillerinden biri sanki sihirbaz›n flapkas›ndan ç›kar gibi ortaya ç›k›verdi; sessiz sedas›z geniflleyen bir operasyon hala sürüyor. Vehbi Koç’un çal›nan cesedinin ayn› flapkadan ç›karcas›na bulunmas›yla «bu memlekette polis teflkilat› herfleye ra¤men çal›fl›yor» mesaj› verildi. Lice’de koruculaflt›rma faaliyetleri h›z kazan›p, bölgedeki kay›p haberleri artarken, yeni y›l sessiz sedas›z gerçekleflen bir s›n›r ötesi operasyonla aç›ld›. PKK itirafç›lar› da tekrar sahneye ç›kmaya bafllad›. Neden sonra, U¤ur Mumcu suikasti ile ilgi li sürpriz tan›klar ortaya ç›kar›ld›. Böylece Susurluk gündeminin, ülkücü çetelerden devrimci örgütlere do¤ru kayaca¤›n›n ilk iflaretlerini vermeye bafllad›. Böylece kendi hayalindeki temiz toplum için sermayenin hangi köflelerden temizli¤e bafllamak istedi¤inin ilk somut iflaretleri de yeni y›l›n ilk günleriyle birlikte ortaya ç›km›fl oldu. Bu geliflmelere paralel olarak, aniden K›br›s krizi patlak verdi. «Kardak Fatihi Çiller» ile «Mücahit Erbakan»›n koalisyonundan beklenmesi gereken hamasi demeçler birbirini izledi. Kardak komedisi gibi kapanaca¤a benzemeyen bu geliflmeyle birlikte, hem savafl profesyonellerinin ve heveslilerinin dikkatleri, hem de bar›flç›lar›n dikkatleri do¤udan bat›ya do¤ru çevrilmeye bafllad›. Bu konuda henüz somut ve belirgin yönelifller olmasa bile, böyle bir gündem de¤iflikli¤i aray›fl› oldu¤u daha flimdiden belli oldu. Geçen y›l boyunca bar›fl ve ateflkes ça¤r›lar›n› öne ç›karan PKK, bu y›l› «Türkiyelileflme y›l›» ilan etti. DHKP-C ile PKK aras›ndaki ittifak›n ilan›n› izleyen günlerde, Abdullah Öcalan Türk ve Kürt solunun tümüne yeni bir ittifak ça¤r›s› yönelterek bu perspektifin somutlanmas› yönünde ad›mlar atmay› sürdürürken, Afrika Ulusal Kongresi ve Filistin Kurtulufl Örgütü tipi örgütlenmelere iflaret etti. Öcalan’›n bu örgütlere gönderme yaparken, sadece örgüt modellerine mi, yoksa Mandela ve Arafat’›n vard›klar› noktaya m› dikkat çekmek istedi¤i de önümüzdeki günlerde belli olacak. Burjuvazi ‹ç Çat›flmalar›na Ra¤men ‹nisiyatifi Elinde Tutuyor Bütün bu geliflmeler içinde, medya araçlar›n›n da yard›m›yla bafldöndürücü bir biçimde gündem de¤ifltirmesine al›flmaya bafllad›¤›m›z burjuvazi, gündemi belirlemede inisiyatifi hala elinde tutabilmektedir. Bu, y›l›n ilk günlerinden itibaren aç›kça belli oldu. Daha önemlisi, serma yenin kendi içinde ve uluslararas› düzlemdeki paylafl›m kavgas›n›n k›yas›ya sürmesine ra¤men, bu inisiyatifi elinde tutabildi¤i görülmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n ba¤›ms›z devrimci bir siyasal önderli¤inin olmad›¤› koflullar›n dolays›z bir sonucu olan bu durumu, döne döne vurgulamakla yetinmeyip, her somut durumda somutlamak ge rekiyor. Siyasal gündemin belirlenmesinde inisi-

yatifi ele alman›n bir koflulu, sa¤lam bir örgüt ise; bu örgütün siyasal bir güç elde edebilmesinin koflulu da siyasal perspektiflerinin ve tahlillerinin sa¤laml›¤›d›r. Oysa bugün komünistlerin acil sorunu olan devrimci önderlik krizi, hem bu önderli¤i kazanmaya aday bir devrimci partinin, hem de bir devrimci program›n mevcut olmay›fl›yla belirlenmektedir. Bu boflluk komünistler taraf›ndan doldurulmad›¤› sürece, siyasal gündemin belirlenmesinde inisiyatifi burjuvazinin elinden alma iddias›n›n kof bir iddia olaca¤› aç›kt›r. Yine de, burjuvazinin gündeminin peflinden sürüklenmemek, kendi gündemine ba¤l› kalmak imkans›z de¤ildir; aksine bu, bir ileri konuma ulaflmak için sahip olunmas› gereken bir niteliktir. Komünistlerin gündemi hala ayn›d›r: dönemin acil ve öncelikli görevini yerine getirmek üzere devrimci parti güçlerini ayn› örgütsel çat› alt›nda de¤ilse bile, ayn› siyasal do¤rultuda biraraya getirilmesine öncülük etmek. Bu görev ayn› zamanda iflçi hareketinin ve devrimci ak›mlar›n burjuvazinin gündeminin peflinden sürüklendi¤i ak›nt›ya karfl› durma sorum lulu¤unu dayat›r; bu sorumluluk her geçen gün a¤›rlaflmaktad›r. Bu sorumluluk komünistlere hem sol liberalli¤in legalist tasfiyeci çizgisine; hem de örgütsel duruflu ve mücadele yöntemleriyle bunlardan ayr› dursa bile, siyasal ufkunun niteli¤i nedeniyle, dönüp dolafl›p liberal demokratl›kla buluflan devrimci demokratl›¤›n ve ulusal devrimcili¤in kendi kendini tüketen aktivizmine kap›lmadan yol yürüme ödevini dayatmaktad›r. Bu yolu sonuna kadar yürüyebilmenin bir koflulu, bir yandan ayr›m çizgilerini kal›nlaflt›r›p bayraklar›n kar›flmas›na izin vermemek; bir yandan da her iki zemine de zaman zaman girip ç›karak sürdürülmesi gereken bir tür «gerilla savafl›»n› ustal›kla sürdürmektir. Komünistler bir yandan kendi ba¤›ms›z gündemlerini net ifadelerle somutlayarak devrimci hareket içerisinde yayg›nlaflt›rmak üzere ideolojik-politik mücadeleyi sürdürmek zorundad›r. Bir yandan da devrimci parti güçlerinin eylem kapasitesinin artt›r›lmas›na öncülük ederek, iflçi hareketi ve devrimci ak›mlar içinde ba¤›ms›z bir siyasal oda¤›n oluflmas› sa¤lanmal›d›r. Ama bunun sadece devrimci parti ihtiyac›n› vurgulayarak ve liberallerin nas›l liberal olduklar›n›, devrimci demokratlar›n nas›l ayn› kap›ya ç›kt›klar›n› sergileyerek sa¤lanamayaca¤› aç›kt›r. Komünistler kitle eylemlerindeki durufllar›yla, örgütlü müdahaleleriyle bu çizgiyi belirginlefltirmek zorundad›r. Sadece ideolojik-politik ayr›m çizgilerini çekmekle kalmay›p, kimlerle hangi koflullarda yanyana, kimlerle karfl› karfl›ya durmak gerekti¤ini de netlefltirmek zorundad›r. Gerici Reformlar›n Hayata Geçirilmesine Engel Olmak Gerekir Daha önce burjuvazinin siyasal gündemi belirleme konusundaki inisiyatifi elinde tuttu¤u müddetçe, kah bir sorunu, kah bir di¤erini öne ç›kartarak, ama as›l hedefini flafl›rmaks›z›n ilerleme gayretinde oldu¤unu defalarca hat›rlatt›k. Bu hedef hem iç dinamiklerin hem de uluslararas› çerçevedeki geliflmelerin dayatmas›yla emperyalist hiyerarflide bir üst basama¤a s›çrama hedefidir. Bu hedefe ulaflma gayreti içinde, sermayenin çeflitli kesimleri uluslararas› plandaki

yeniden paylafl›m kavgas›na da paralel olarak kendi içlerinde k›yas›ya bir paylafl›m kavgas› içindedir. Bu kavgadan kimin galip, kimin ma¤lup olarak ç›kaca¤› son tahlilde belirleyici de¤ildir; belirleyici olan bu kavgadan sistemin yara almadan, daha do¤rusu güçlenerek ç›kmas›n›n sa¤lanmas›d›r. Sermayenin rakip kesimlerinin bu hedefe ulaflabilmelerinin önündeki bafll›ca engel ise, iflçi hareketinin ve Kürt hareketinin dinamikleridir. Ne var ki, bu dinamikler alt-emperyalist bir konuma s›çrama gayreti içindeki sermayenin önünde henüz bilinçli bir barikat de¤il, daha çok nesnel bir engel oluflturmaktad›r. Burjuvazi kendi içindeki kavgay› sürdürürken bu nesnel engelleri aflmak üzere öznel müdahaleler planlamakta ve uygulamaktad›r. Y›llard›r piflirilip piflirilip uygulanmaya çal›fl›lan gerici reformlar bu plan›n parças›d›r; ve as›l hedefleri iflçi hareketi ile Kürt hareketini düzen s›n›rlar› içine çekerek terbiye edip, massetmek; düzen s›n›rlar› içine çekilemeyen, ehlilefltirilemeyen unsurlar› önce tecrit etmek ve ard›ndan büsbütün sindirmektir. Solun liberal kesimleri bu sürece bilinçli bir biçimde uyum sa¤lama ve kendilerine bir yer tutma aray›fl› içindedir. Devrimci demokratlar ve melez ak›mlar bu sürece direnme niyetlerine ra¤men, bilinçsiz biçimde sürüklenmektedir. Komünistlerin ödevi ise, sermayenin uluslararas› plandaki at›l›m hedefleri önündeki nesnel engelleri öznel bir karfl› sald›r› kuvvetine dönüfltürecek müdahalenin koflullar›n› oluflturmak; hem emperyalizmin bölgedeki kilit unsuru hem de bir zay›f halkas› olan halkay› k›racak devrimci müdahele için haz›rlanmakt›r. Ad›m ad›m gündeme getirilen gerici reformlar›n muhtevas› göz önünde bulunduruldu¤u takdirde, kitle eylemlerinde düzen güçleri kadar, eylemleri örgütleyenlerin de eylemi depolitize etme, devrimcileri etkisizlefltirme yahut tecrit etme konusunda hevesli ve etkin olacaklar› unutulmamal›d›r. Bu tür eylemlerde ortak bir devrimci tutumu gösterebilecek olan çevrelerin yan yana gelmesi, bayraklar›n kar›flmamas›na ve propaganda özgürlü¤ünün elden b›rak›lmamas›na özen gösteren bir tutumla ortak platformlarda yer almalar› hedeflenmelidir. Önümüzdeki dönem burjuvazinin sadece tesadüfi geliflmelerden yararlanarak hedefleri do¤ rultusunda ilerlemekle yetinemeyece¤i bir dönemdir; çünkü uluslararas› gerilimler buna izin vermemektedir. Bu nedenle önümüzdeki günler de burjuvazinin daha planl› ve daha sistematik müdahalelerine haz›r olmak gerekiyor. 1 May›s’a kadarki süreç, bu do¤rultudaki müdahalelerin t›rmanarak geliflece¤i bir döneme iflaret ediyor; 1 May›s’›n bu süreçte önemli bir dönemeç olarak belirmesi kuvvetle muhtemeldir. Burjuvazi tüm kanatlar›yla ve çekim alan›nda tutmay› baflard›¤› güçlerle bu yönde haz›rlanmakta, her yeni geliflmeyi bir prova olarak de¤erlendirmektedir. Komünistler de bu geliflmeleri titizlikle izleyerek haz›rlanmal›; k›smi sald›r›lara karfl› her k›smi direnmeyi, esas sald›r›y› gö¤üsleme yolunda bir idman olarak de¤erlendirmeli; ve karfl› sald›r› provalar› için güç biriktirip, haz›rl›k faaliyetlerine yo¤unlaflmal›d›r. p


Say›: 7 Ocak 1997

Devrimci Yay›nlarda ‹flçi Hareketi ‹flçi s›n›f›n›n tarihsel rolü ve önemi, nas›l ve ne derece kavrand›¤›ndan ba¤›ms›z olarak, hemen tüm devrimci çevrelerde kabul edilir ve do¤al olarak da yay›nlarda özel bir a¤›rl›kla yeral›r. Özellikle de, 70’lerin sonlar›ndan itibaren iflçi s›n›f›na yönelme furyas›ndan sonra. Ancak bunun devrimci bir yönelifl oldu¤u tart›flmal›d›r. Zaten varolan ideolojik bunal›m ve bulan›kl›k koflullar›nda, buna bir de gericilik döneminin özellikleri ve soldaki likidasyon dalgas›n› ekledi¤imizde, iflçi s›n›f›na yönelimin kendini sendikalizm ve ekonomizm olarak üretmesi kaç›n›lmaz olmaktad›r. Bunu en aç›k flekilde, devrimci yay›nlar›n iflçi hareketi ve sendikalar konusunu iflleyen yaz› ve haberlerinde görmek olanakl›. Çarp›k e¤ilimler kendini üç flekilde ortaya koyuyor. Birincisi, eylemlerin ortaya ç›k›fl nedeni olarak patronun uzlaflmazl›¤› karfl›s›nda iflçinin mazlumlu¤unu öne ç›karmakt›r. Böylece iflçilerin mazlum durumda olmasa eyleme geçmeyece¤i, geçmemesi gerekti¤i mesaj› verilmektedir. Bu mant›¤a göre, patron iflçileri karfl›s›nda uzlaflmaz davranmayarak, orta yol bulunarak eylemlerin yap›lmas› engellenebilir. ‹kincisi, eylemin niteli¤inden ba¤›ms›z olarak, her zaman desteklenmesi ve alk›fllanmas› mant›¤›d›r. Buna göre iflçiler ne yaparsa do¤ru yapar. Bu da kaç›n›lmaz olarak kuyrukçulukla ve iflçi s›n›f›n›n görece geri bilincinin korunmas›yla sonuçlan›r. Üçüncüsü ise, eylemi yönlendirme kapasitesinden ba¤›ms›z olarak, devrimcilerin, daha do¤rusu eylem içinde yeralan grubun eylemlerdeki rolünün abart›l› bir flekilde ortaya konmas›d›r. Yaz›lanlara inansak, iflçi hareketi çoktan politikleflmifl ve devrimci gruplar›n kontrolüni girmifltir. ‹flin gerçe¤i ise, söylenenlere ilgili gruplar›n kendilerinin de inanm›yor olufludur. Tüm bunlar›n ortak sonucu ise, s›n›fa devrimci bir müdahalenin gerçeklefltirilememesi, devrimci bilincin tafl›namamas›d›r. As›l önemli olan ise, iflçi s›n›f›na devrimcilerin yard›m ve müdahalesinin ancak bu flekilde gerçekleflece¤inin bilinci verilerek, iflçi s› n›f› ile sosyalist hareket aras›ndaki güven bunal›m›n›n derinlefltirilmesidir. Çünkü iflçiler, bu tarz “devrimci” müdahalenin kendilerinin mevcut durum ve bilincini de¤ifltirmedi¤ini rahatl›kla hisseder ve sonuçta onlar olmadan da bilinen mücadelesini sürdürece¤i bilincinine ulafl›r. Hatta iflçiler, bu tarz bir müdahalenin faydas› olmad›¤› gibi, aksine gündelik mücadelelerinin daha da zora sokuldu¤unu, gereksiz yere kendilerinin riske edildi¤ini

düflünmeye bafllayarak onlardan uzaklaflmaktad›r. Uzaklaflmayanlar ise, ileriye ç›karak bu hareketle birleflmemekte, geri bilincini ilgili örgütlere tafl›yarak onlar› kendi düzeyine çekmektedir. Tek tek her birinin kendini ortaya koydu¤u bir dizi eylem oldu¤u gibi, her üçünün de birarada yafland›¤› örnekler az de¤ildir. Bu tarz bir örne¤in öne ç›kt›¤› olaylardan biri 1990 Zonguldak eylemidir. Bu süreçte, ister iflçi s›n›f›n› yeni keflfetmifl olsun, isterse öteden biri siyasetinin temelini bu tarz madahaleleri oturtmufl olsun, tüm devrimci gruplar eylemin girdab›na sürükleniverdi. Eylemde nas›l bir sar› sendikac› oldu¤u bilinen ve do¤al olarak öne ç›kan fiemsi Denizer büyük bir iflçi önderi ve “bizim” Valesam›z olarak sunuldu. Hatta kimileri kuracaklar› iflçi partilerinin bafllar›na Denizer’in geçmesi önerisinde bulundu. ‹flçiler ise, bir lokma ekme¤e muhtaç, onun için sokaklara dökülmüfl mazlumlar olarak sunuldu. Yay›nlarda ne eylemin zaaflar›, siyasal önderlikten yoksunlu¤u, ne de Ankara yürüyüflünün anlams›zl›¤› ciddi olarak konu edildi. Bunlar›n yerini iflçi y›¤›nlar›n›n ve fiemsi Denizer’in boy boy foto¤raflar› ald›. ‹çeri¤i bofl “Çankaya’n›n fiiflman›” sloganlar› politik içerikli slogan olarak yüceltildi. Eylemi hükümete gelmek üzere istismar eden ve kendi kanatlar› alt›na almaya çal›flan burjuva muhalefet partilerinin manevralar› ise ciddi bir flekilde ele bile al›nmad›. Sonuçta, Denizer Valesal›¤›n› yapt› ve iflçileri burjuva muhalefetin kuyru¤una takt›. Eylemler bittikten sonra ise, sorumlular bulunmufltu: Sendika bürokratlar›n›n ihaneti, Mengen barikat› ve iflçi s›n›f›n›n bilinç gerili¤i! Sanki sendika bürokratlar›n›n baflka bir misyonu varm›fl gibi sunuldu. ‹flçi s›n›f›n›n geri bilincini sorgulayanlar, sanki kendileri daha ileri bilince sahip gibi davrand›lar. Kimse de, sendika bürokratlar› kendi görevlerini yerine getirirken, devrimcilerin ne ifl yapt›¤›n›, Mengen’den önce iflçi s›n›f› ve devrimci hareket içinde ne tür barikatlar›n oldu¤unu ciddi bir flekilde sorgulamad›. Bu olaydan ders ç›karmayanlar, kendilerine yeni bir eylem bulmakta gecikmedi. Zonguldak iflçilerinin yolundan giderek, Ankara kap›lar›n› afl›nd›ran Ka¤›thane ve ‹zmir belediye iflçileri ayn› tarz tav›rlarla, alk›fllarla karfl›land›. ‹stanbul gibi bir iflçi baflkentinden, burjuvazinin baflkentine neden gelindi¤ini kimse sorgulamad›, sorgulamaya çal›flan zay›f sesler ise duyulmazl›ktan gelindi. Eylem baflar›s›zl›kla sonuçland›¤›nda ise yine suçlu belliydi: Sendika bürokrasisinin ihane-

Sayfa 4 ti! Her grup kendisine toz kondurmadan di¤er gruplar›n yanl›fl müdahalelerde bulundu¤unu da elefltirdi. Benzer bir tav›r Gazi Ayaklanmas› sonras›nda sergilendi. Devletin katliamc› ve faflist oldu¤u öne ç›kar›larak, burjuva s›n›fsal niteli¤i aradan s›yr›l›verdi. Sald›ran›n eylemciler, savunmada olan›n ise devletin güvenlik güçleri oldu¤u ço¤unun dikkatini bile çekmedi. Çünkü yerleflik bilinç, hep devlet sald›r›r, devrimciler ve y›¤›nlar ise hep kendilerini savunurdu! Ayn› flekilde eylemlerin s›n›fsal niteli¤i görmezden gelinerek, anti-faflist yönü öne ç›kar›ld›. Eylemlerin yayg›nlaflt›r›larak iktidar savafl›na yönlendirilmesinin en temel eksikli¤i olan devrimci önderlik sorunu atlan›larak, yay›nlarda “en çok biz vard›k” türü haberler ve yorumlar yap›ld›. 1 May›s ‘96 bir baflka gösterge oldu. Devrimcilerin miting sonras› eylemlerinin nedeni olarak ölülerimiz olarak gösterildi. Sanki ölülerimiz karfl›s›nda tak›n›lacak tek tutum bu olmas› gerekirmifl veya böyle bir eylem ölü vermeden de olmazm›fl gibi yorumlara yerverildi. Eylemler onbinlerin eylemleri olarak yüceltildi; ama bu eylemler içinde katledilen devrimcilerin cenaze törenlerine ancak yüzlerin kat›lmas›n›n nedeni sorgulanmad›. Tüm bu ve burada say›lmas› olanakl› olmayan örnekler, devrimci hareketin iflçi hareketi ve devrimci eylem çizgisi konusunda sa¤lam bir bak›fla sahip olmad›¤›n›, bu olmadan da sendikalizmden, ekonomizmden kuyrukçuluktan kurtulanamayaca¤›n› ortaya koyuyor. Yine tüm bu olgular, devrimci hareketin büyük bir emek ve çabas›na ra¤men, devrimci bir önderlik yarat›lamad›¤› sürece nas›l da bu çabalar›n kal›c› bir sonuç vermeyece¤ini, s›n›f hareketinin düzen d›fl› bir konuma çekilemeyece¤ini ortaya koyuyor. Ne geri bir eylemin pohpohlanmas›, ne iflçilerin eylemlerine destek sa¤lamak için zavall›lar, garibanlar olarak gösterilmesi, ne de devrimcilerin ne kadar örgütlü ve çok say›da insan› harekete geçirdi¤iyle övünmesi, reklamc›lara tafl ç›kartacak tekniklerin kullan›lmas›n›n, devrimci ve iflçi hareketinin zaaflar›na en küçük yard›m› olacakt›r. Bu türden tav›r ve çabalar k›sa sürede flu veya bu grubun kendini tatmin etmesi sonucunu yaratsa bile, uzun vadede ekonomizmin iflçi hareketinde daha fazla kök salmas›, kitlelerde hayal k›r›kl›klar› ve güvensizlik olarak ortaya ç›kmas› kaç›n›lmaz olacakt›r. Gerçek ihtiyaç devrimci bir önderliktir, onun arac› partidir. Komünist devrimciler, an›n de¤il, dünün derslerinden yararlanarak yar›n› kurman›n siyasetini yapmal›d›r. Unutmamak gerekiyor ki, tek do¤ru siyaset ilkeli siyasettir. Bu bir mayalanma iflidir ve mayalayacaklardan daha fazla performans ve çaba ister. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 5

14 Aral›k K›z›lay Mitingi “Demokratik Devlet, Halkç› Bütçe” 14 Aral›k 1996 pazar günü, Ankara’da K›z›lay’da, KESK, TÜMT‹S, PETROL-‹fi, HAVA‹fi, SELÜLOZ-‹fi, L‹MAN-‹fi, HARB-‹fi, TMMOB, TTB, ÇHD, ‹HD, Halkevleri, ve Mülkiyeliler Birli¤i’nin ortak ça¤r›s›yla, tüm Türkiye’den kat›l›m›n gerçekleflti¤i bir miting düzenlendi. Mitingin ortak ça¤r›s› “devletin giderek çeteleflmesine karfl› emek, demokrasi, bar›fl için IMF patentli 1997 y›l› bütçesinin halk yarar›na yeniden düzenlenmesi amac›yla, ‘demokratik devlet, halkç› bütçe’ temel iste¤i” (KESK Özel Say›) ile yap›ld›. Ülkenin dört bir yan›ndan gelen kamu iflçileri K›z›lay meydan›n› doldurdu. Bu mitingi, y›ll›k bütçe görüflmeleri s›ras›nda sendikalar›n düzenledi¤i hükümete karfl› bir yapt›r›m› veya gövde gösterisini ifade etmekten çok, sendikalar›n kendi tabanlar›na "bofl durmad›k" mesajlar› verdi¤i "Aral›k mitingleri"nden ay›ran fley, 96 Aral›¤›n›n Susurluk kazas›yla bafllayan ve hala devam eden yo¤un politik ortam›yd›. Mitinge geçmeden önce bu politik ortam› biraz irdelemek laz›m. Olaylar›n bafllang›c› kapitalist düzenin kirli çamafl›rlar›n› ve kapitalist devletin görünmeyen yüzünü ortaya seren bir kazad›r. Ard›ndan oluflan politik ortam do¤al olarak iflçi s›n›f›nda ve toplumun tüm di¤er kesimlerinde yank› bulmufl, ilgi ve devletin bu "görünmeyen yüzü"ne karfl› bir tepki yaratm›flt›r. Ancak bu tepkinin yaratc›s›n›n ve yönlendiricisinin devrimciler olmad›¤› da ortadad›r. Kazan›n hemen ertesi gününden itibaren bizzat burjuvazinin ve devletin içindeki baz› kesimler "sistemin ve devletin münferit unsurlardan ar›nd›r›lmas›n›n gereklili¤i", ve "temiz toplum, temiz siyaset, ve demokratik hukuk devletinin erdemleri" üzerine yo¤un bir propaganda bafllatm›flt›r. Devletin "görünmeyen yüzü"nün ortaya ç›k›fl›n›, devletin "görünen" ve en az görünmeyeni kadar i¤renç, kirli ve emekçi düflman› yüzünü meflrulaflt›rmak için kullanm›fllard›r. Bir yandan burjuva iktidar›n dördüncü kuvveti medya, bir yandan da mün ferit unsurlara karfl› "devletini korumakta" onlar kadar baflar›l› oldu¤unu daha önce de ispatlayan Do¤u Perinçek mafya devlet iliflkisini a盤a ç›karmak için bulunmaz bir çaba gösterdiler. K›sa cas›; uzunca bir süredir gerici reformlar temelinde kendini yenilemeyi gündemine alm›fl olan burjuvazi, Susurluk kazas› sayesinde, güçlü bir toplumsal destekle, demokrat muhaliflerinin alk›fllar› aras›nda kendini yenileyebilecektir. Bunu becerebildi¤i ölçüde, herkesin "bu kaza devleti çok y›pratt›" dedi¤i bir olay›n ard›ndan fazlas›yla güçlenerek ç›kacakt›r. Dün "bar›flç›" burjuva siyaseti için biraraya gelen, ÖDP, HADEP ve di¤erleri, bugün de süpürgeleri, sifonlar› ve kartondan kamyonlar› ile "temiz" burjuva siyaseti için biraraya gelmifl, gecikilerek kendini yenileme çabas›ndaki burjuvaziye "sol"dan destek atm›fllard›r. "Savaflç› ve kir li" burjuva siyaset gibi, "bar›flç› ve temiz" burju-

va siyasetin de, Kürt ve Türk emekçileri için sömürü ve kan anlam›na geldi¤ini görmemeleri reformistliklerindendir. Körlükleri mazur görülebilirdi, ancak s›n›f düflman› liberal demokrat, reformist siyasetleri affedilemez. Burjuva muhalefetin, tekelci medyan›n ve bir ad›m geriden gelen liberal demokratlar›n oluflturdu¤u "temiz toplum cephesi"nin son ve önemli bir bilefleni de D‹SK’iyle, KESK’iyle, Türk-‹fl’iyle sendika bürokrasisidir. Buna di¤er kitle örgütlerini, ‘sivil toplum kurulufllar›n›’, ayd›nlar› ekleyince, iflçi s›n›f›n›n ve toplumun genifl bir kesiminin de bu cephenin pefline tak›lmas› gayet do¤ald›r. Bu tabloyu ortaya serince flu gerçek ortaya ç›k›yor: ‹flçi s›n›f›n› siyasallaflt›rmak sadece devrimcilere özgü bir faaliyet de¤il. ‹flçi s›n›f›n› siyasal iktidar› ele geçirme hedefine ba¤layarak siyasallaflt›racak ba¤›ms›z bir devrimci politik oda¤›n olmad›¤› koflullarda, bizzat burjuvazi iflçi s›n›f›n› kendi s›n›fsal ç›karlar› do¤rultusunda siyasallaflt›r›yor. Burjuvazi için bunun temel arac› ve güvencesi de, flüphesiz ki, iflçi s›n›f› içindeki sözcüleri yani reformistler, liberal demokratlar ve sendika bürokratlar›. Mitingin arka plan›ndaki siyasal ortam böyle özetlenebilir. Mitinge damgas›n› vuran da bir yandan burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki sözcülerinin siyasal çizgileri ve tutumlar› olmufltur. Mitingin bafl›ndan beri sald›rgan bir tutum izleyen polis S›hhiye’de önce Opera köprüsünde bu sald›rganl›¤›n› d›fla vurdu. Oluflturulan polis barikat›n› geçmifl olanlar›n, barikat›n öte taraf›ndaki kitleyi sahiplenmemesi, flaflk›nl›¤› ve karars›zl›¤› polisi önceden planlad›¤› belli olan hedefine kolayca ulaflt›rd›. Kitle ikiye bölündü, devrimci odaklar da¤›t›ld›, izole edildi, "Cumartesi Anneleri" gözalt›na al›nd›. Ard›ndan polis yine Opera köprüsü ve s›hhiye köprüsü civar›nda, ilk sald›r› karfl›s›nda toparlanma çabas› içerisindeki devrimci gruplara ve halkevleri kitlesine sald›rd›. Tüm bu sald›r›lar olurken, ön tarafta K›z›lay’›n merkezinde, miting otobüsü üzerinden, duruma hakim olundu¤u, barikat›n aç›ld›¤›, geride kalan kitlenin yürümeye yeniden bafllad›¤›, sa¤duyulu olunmas› gerekti¤i gibi yalanlarla ve sendika bürokratlar›n›n uzlaflmac› kimli¤ini ortaya koyan söylemlerle dolu konuflmalar yap›ld›. Türküler söylenip, halaylar çekildi. Devrimcilerin gerek alandaki, gerek alana gitmek üzere yürüyen kortejleri sald›r›n›n oldu¤u bölgeye yöneltmeyi hedefleyen gayretleri sonuç vermedi. Her kortej kendi güvenlik zinciri içinde arkas›na bakmadan ilerliyordu. Ça¤r›lar karfl›s›nda verdikleri cevap “KESK’e ba¤l›y›z, KESK’ten bir karar gelmeden dönmeyiz” oldu. Sonunda geri dönmediler ama meydana do¤ru ilerlemeyi kesip olduklar› yerde kald›lar. Daha sonra polis barikat› aç›ld› ve geride kalan kitle de alana kat›ld›. KESK ‘kendine yak›fl›r’ türkülü, halayl›, bir mitingi demokratik haklar için ricac›, uzlaflmac› bir

hava içerisinde tamamlad›. Geride kalan 30 yaral›, 100 kadar› olay›n hemen ard›ndan b›rak›lan 134 gözalt›, kamu iflçilerinin havas› boflalt›larak düzen s›n›rlar›n›n içerisinde kalmas› sa¤lanan tepkisi, görevini baflaran sendika bürokratlar›n›n huzuru ve devrimcilerin kitlelere önderlik edebilme noktas›ndaki güçsüzlü¤ü ve basiretsizli¤inin bir kez daha ortaya ç›kmas› oldu. Biz ne yapt›k, ne yapmal›yd›k? Bu sorunun cevab›, öncelikle ‘siyasal görevimiz neydi?’ sorusunda aranmal›d›r ki bu sorunun cevab› da ortaya koydu¤umuz, miting öncesindeki siyasal tablonun içinde a盤a ç›kar. Liberaller ve devrimci demokratlar burjuvazinin gündemini takip ediyor. Kendi ba¤›ms›z devrimci program›n› ve örgütlenmesini yaratamam›fl, sahip oldu¤u kadar›yla yetinip bunu mutlaklaflt›ran ak›mlar ise bu gündemin bas›nc› alt›nda kald›klar› ölçüde bir kez daha merkezci konuma düflüyorlar. “Bu pislik devrimle, sosyalizmle temizlenir” demelerine ra¤men liberallerin bas›nc› karfl›s›nda, bu iddian›n arkas›nda duracak ba¤›ms›z örgütlenmeyi yaratma kayg›s› gütmedikleri ölçüde, liberallerin demokrasi program›n›n içine düflüyorlar. Yeniden anti-faflist cephelere sar›l›yorlar. Komünistlerin ba¤›ms›z gündemi devrimci bir partiyi yaratmakt›r. Bu siyasal ortamda komünistler kendilerini liberal ütopyac›lardan oldu¤u kadar, burjuva gündemin devrimci muhalifleri olarak kalan devrimci demokratlardan ve merkezcilerden de ay›rmak durumundad›r. Susurluk olay› komünistler için, devrimci bir önderli¤in yarat›lmas› acil görevine bir kez daha dikkat çekilmesine vesile oldu¤u için önemlidir. Komünistlerin bugün görevi, herkes gibi burjuvazinin “kirli” politikas›n› sözde teflhir etmekten önce, devrimci hareketin geliflmesini engelleyen “kirlerle”, liberal ütopyalarla u¤raflmakt›r. K›z›lay mitingi kendi gündemimizi alana tafl›mak, bu temelde devrimcilerin ayr›flmas›n›saflaflmas›n› sa¤lamak aç›s›ndan uygun bir politik ortam oluflturmufltu. Bir yandan temiz toplum için devrim belgisiyle, di¤er devrimcilerle birlikte düzen içi reformist çözümleri kamu iflçilerinin önünde teflhir ederken, bir yandan da “devrim için devrimci parti” vurgusuyla kendi gündemimiz üzerinden bir etki yaratmal›yd›k. Siyasal görevlerimiz ve siyasal kavray›fl›m›zdan ba¤›ms›z teknik bir eylem disiplini anlay›fl›n›n ortaya ç›kt›¤› anlarda, mitingin bize sundu¤u olanaklar› yeterince kullanamad›k. Siyasal görevlerimizi eksikli yerine getirdik. Miting alan›n›n gerisinde gerçekleflen sald›r› karfl›s›ndaki tutumumuzda da benzer bir eksikli¤i tafl›m›flt›r. Eylem an›nda seri haber alma ve tart›flmaya bo¤ulmadan karar alma becerisini gösteremedik. Ancak sald›r› alan›na yürüme karar› al›nd›ktan sonra, yaratt›¤›m›z heyecan ve coflkunun ard›ndan gerek sendika kortejinden kopup gelen, gerek tek tek yürürken kortejimize kat›lan kamu iflçilerinin ve devrimcilerin kat›l›m›yla kortejimizin niceli¤i üç misline ç›kt›. Bu heyecan ve coflku miting sonuna kadar sürdü. Siyasal misyonumuzun hakk›n› vermek ve devrimci partiyi yaratmak boynumuzun borcudur! Ankara’dan Devrimci Parti Güçleri


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 6

Gerici Reformlar ve Kamu Sendikalar› 14 Aral›k’ta en “kitlesel” memur sendikas› olan KESK’in, bir hafta sonra da devletçi ve milliyetçi özellikleriyle bilinen “memur” sendikas› Türk Kamu Sen’in tüm üyelerini ça¤›rd›klar› iki miting gerçekleflti. Her iki sendikan›n farkl›l›klar› iyi biliniyor ve özellikle KESK içinde yer alan sol hareket taraf›ndan bu farkl›l›klar öne ç›kar›l›yor. Ama bu farkl›l›klar gerçekten iki farkl› s›n›f ve iki farkl› siyaset anlay›fl›na m› dayan›yor, öne ç›kart›lan farkl›l›klar bu temelde belirginlefltirilebiliyor mu? Bu soruya olumlu yan›t vermek çok kolay de¤il. Bu iddiay› somutlamak için her iki mitingin kimi özel liklerini kar fl›l aflt›rmak gerek. KESK’in mitingi “demokratik devlet, halkç› bütçe” hedefini gösteriyor. Asl›nda bu eylem “Susurluk” kazas›ndan önce planlanm›fl ve 97 bütçesinde “memur”lar›n maafllar›n›n %30 olarak öngörülmesine karfl› gündeme girmiflti. Susurluk kazas› sonras› “temiz toplum-hukuk devleti” aray›fllar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas›, ba¤›ms›z bir siyasal gündeme sahip olmayan sol hareketi, özellikle liberal demokratik kanad› harekete geçirdi¤inden, bu kesimin etkisine dolays›z olarak aç›k olan KESK yönetiminin “yarat›c›” katk›s›, eylemin “demokratik” taleplerle, yani “demokratik devlet” istemiyle “geniflletilerek”, di¤er sendika ve “demokratik” kurulufllar›n eyleme kat›l›m›n› talep etmek oldu. Böylece “devletin bafl›”n›n daha sonra gerçekleflecek olan Türk-‹fl eylemi için öngördü¤ü süreç bafllam›fl oldu. ‹flçi ve “memur” sendikalar›yla “demokratik” kurulufl ve partiler; “memlekete sahip ç›kmal›” temelinde, “temiz toplum ve hukuk devleti” ça¤r›lar›n› yükseltmek oldu¤unu sergilerken “toplumun yüre¤ine su serpiyordu”. KESK mitinginde, KESK’in bu ça¤r›s›na kulak kabart›p da, “memlekete sahip ç›kmak” gere¤ini kendi tarz›nda yorumlay›p, ça¤r›ya bu temelde icabet eden Hak ve Özgürlükler Platformu gibi unsurlar da vard›. Gerek “temiz toplum-hukuk devleti” aray›fllar›n›n, gerek KESK, D‹SK vb. örgütlerin zay›f noktas›n›n ne oldu¤unun ve devletin bu örgütlere biçmek istedi¤i misyonun özellikleri de bu kat›l›m›n yaratt›¤› gerilim ve olaylarda a盤a ç›kt›. Arama noktas›nda, polis ilk olarak E¤itimSen kortejindeki “Yurtsever Emekçiler” pankart›na, ikinci ve esas olarak da Haklar ve Özgürlükler Platformu’na sald›rd›. KESK yönetimi ve eylemin tertip komitesi bu sald›r›lar karfl›s›nda aktif bir y›¤›n tavr› örgütlemek düflüncesi bir yana, bu yöndeki da¤›n›k ve örgütsüz giriflimleri bofla ç›karan diplomatik bir görüflme tarz› sergiledi. Bu görüflmelerin amac›n›n ne kadar polis barikat›n› kald›rmaya dönük oldu¤u bir yana, polis barikat›n›n kald›r›lmas›n› sahiplenmesine karfl›n, bu durumun KESK yönetimi-

nin görüflmelerinin bir sonucu olmad›¤›, verilen düzen d›fl› mücadele ve kitlesel kararl›l›¤›n ürünü oldu¤u çok aç›kt›r. Zaten son geliflmelerin, “temiz toplum” aray›fllar›n›n ve “gerici reformlar döneminin” hülasas› buradad›r. Susurluk kazas› sonras› geliflmeler, ba¤›ms›z bir iflçi hareketinin yahut devrimci hareketin müücadelesi ve dayatmas›yla gündeme gelmemifl, “pandoran›n kutusu”, burjuvazi ve devlet taraf›ndan aç›lm›flt›r. Amaçlanansa, alt emperyalistleflme aray›fllar›ndaki TC’nin, devletine ba¤l›(ki bu demokratik bir devlete ba¤l›l›k da olabilir, hatta böylesi daha makbuldür.), iflçi sendikal örgütlülükler yaratma, sol hareketi terbiye etme ve düzen s›n›rlar› içinde bir muhalefet hareketine indirgeme ve Kürt özgürlük hareketini “siyasal çözüm”le bo¤ma plan›na dayanan “gerici reformlar”›n bu vesileyle gündeme getirilmesidir. “Milli mutabakat”da denilen toplumsal uzlaflman›n bundan daha aç›k bir çehresi bulunabilir miydi? Sömürü iliflkilerine ve düzenin temellerine dokunmadan ayn› türküyü ça¤›ran, iflçi örgütleri, “sol” partiler, “sa¤” partiler, “demokratik” kurulufllar, iflveren sendika ve örgütleri gerçe¤i. Tabloda ba¤›ms›z ve reel bir güç olarak komünist bir siyaset de olmad›¤›na göre, sorun çatlak seslerin bast›r›lmas›ndan ibarettir. Yani komünist ve leninist olma iddias›na ra¤men bunun gereklerini yerine getiremeyen, ba¤›ms›z bir siyaset ve s›n›fa karfl› s›n›f çizgisi izleyemeyen, ama düzenle de bütünleflmemifl ve ona karfl› diri bir tehdit oluflturan kesimlerin bast›r›lmas›. Bu kesimlerin bast›r›lmas›, devletin zaten rutin olarak yürütmekte oldu¤u, takip, imha gibi operasyonlar›na havale edilmifl olsayd›, yeni dönemin ve gerici reformlar›n bir anlam› kalmazd›. Dolay›s›yla bu bast›rman›n özelli¤i örgüt operasyonlar›n›n azalmay›p, ço¤almas› oldu¤u kadar bununla yetinilmemesidir de. Ayn› zamanda bu duruflun iflçi hareketi içinde, bizzat iflçi hareketi içindeki tafleronlar arac›l›¤›yla tecrit edilmesi, yaln›zlaflt›r›lmas›na yönelik uygulamalar›n h›z kazanmas›d›r. Bu tafleronlar henüz yeterince güçlü ve herfleyden önce tafleronlu¤u tam manas›yla benimsemifl de de¤ildir. Dolay›s›yla devletin tutumu basit bir havuç-sopa takti¤i de¤ildir. Havuç verdiklerinden, sopan›n yerini tutan uygulamalar› bizzat onlar›n da bekledi¤i için, sopas›n› esirgememektedir. EP ve ÖDP üzerindeki uygulamalar›n, sendika ve demokratik kurulufllar›n yöneticilerine, “ayd›nlara” yönelik uygulamalar›n, devletin gözünün dönmüfllü¤üyle de¤il, gözü aç›kl›¤›yla aç›klanmas› daha do¤rudur. KESK eylemine bir de bu gözle bak›ld›¤›nda görülenler ve yap›lmas› gerekenler daha aç›k olacakt›r. “‹lerici” sendika bürokrasi ve yönetimleri

için 1996 1 May›s’›ndan, hatta Gazi Ayaklanmas›’ndan bu yana giydikleri sendika önlükleri daha bir s›cak, daha bir yak›c› hale gelmeye bafllam›flt›r. Bir yandan y›¤›nlar›n öfkesini dizginlemek, öte yandan bu öfkeyi arkas›na alan devrimci duruflu y›¤›nlardan uzaklaflt›rmak görevi, daha da zorlu bir hale gelmifltir. KESK’in 14 Aral›k eyleminden 1 hafta sonra gerçekleflen “memur” eyleminin anlam› da bu çerçeve içinde de¤erlendirmek gerekir. Bu eylemin örgütleyicisi olan Türk Kamu Sen, KESK taraf›ndan her ne kadar önemsemese de bir alternatif olarak durmaktad›r. Üstelik bir alternatif olabilmesinin yolunu KESK’in zay›fl›klar› döflemektedir. Bu ikinci eylemde ilk göze çarpan Türk bayraklar›n›n kalabal›kl›¤› ve medyatik gösterilerin bollu¤udur. Ama daha da çarp›c› olan “memuruz, hakl›y›z, kazanaca¤›z”, “grevli-toplu sözleflmeli sendika hakk›m›z engellenemez” gibi KESK için de ay›rdedici olan sloganlar›n bolca kullan›lm›fl olmas›d›r. Üstelik KESK’in her eylemini bir “son uyar›” eylemi olarak sunma al›flkanl›¤›na karfl›, Türk-Kamu-Sen eylemini bir uyar› eylemi de¤il “k›rm›z› kart” gösterme eylemi olarak sunmufltur. K›rm›z› kart›n an lam› ise bellidir. At›lan floven ve devletçi sloganlar ise a¤›rl›kl› olarak PKK’ye yöneliktir. Bu eylem Türk Kamu Sen’in ilk sokak eylemi olmamas›na ra¤men, KESK’in eylemlerine oldukça benzeyen bir sokak eylemi olmufltur. Polise çiçek sunulmas›, floven ve devletçi sloganlar at›lmas› vb. gibi farkl›l›klar ise, Özellikle KESK yönetiminin ataca¤› ad›mlarda kapanmas› hedeflenen bir farkt›r. Türk Kamu Sen’in bir alternatif olarak ortaya ç›kar›lmas› da bundand›r. Türk Kamu Sen devletine ba¤l› memurlar için bir adresken, KESK’in devletle aras›ndaki mesafeyi azaltmas›na yönelik bir bask› oluflturma arac› da olmaktad›r. “Memur”lar›n sendikal örgütlülük düzeyi oldukça düflükken, devletine ba¤l› “memur”lar›n say›s› hiç de bu kadar düflük de¤ildir. Bu genifl kesimler için de “sendika gibi bir sendika” seçene¤i siyaset yapan, hatta bölücülük yapan bir sendikal odaktan daha caziptir. E¤er KESK yöneticileri ak›llar›n› bafllar›na almazlarsa karfl›lar›nda iflte böyle bir seçenek duruyor! Ne var ki, hem KESK’in bu bas›nç karfl›s›nda zay›f kalmas›n›n, hem de bu bas›nc› etkisizlefltirmesinin yolu siyasetten geçiyor. KESK ya devlet hakk›nda liberal ütopyalar yayma siyaseti güderek devlet karfl›s›nda ba¤›ms›z bir siyasal tutum ve s›n›fa karfl› s›n›f çizgisi izlemekten uzak konumunu sürdürerek “devletçi” Türk Kamu Sen karfl›s›nda silahs›zlan›p, eriyecektir. Ki bu durumda gemiyi ilk terkedenlerin liberal demokratlar olmas› sürprizli bir geliflme olmayacakt›r. Çünkü onlar “en gerici sendikalarda bile çal›flma” k›l›f› alt›nda kendili¤indenciliklerinive düzeni karfl›s›na almayan eylem çizgilerini gizlemeyi baflar›rken iflçi s›n›f›n›n k›ç›na bak›p vecd içinde secde etmeyi sürdüreceklerdir. Ya da KESK siyasallaflacakt›r. Ama göstermelik burjuva liberal siyaseti ile de¤il. Bu durumda farkl› ama güçlü bir odak olabilecektir.


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 7 KESK’in siyasallaflmas› demek; öncelikli olarak kendi içinde s›n›fsal ayr›flmay› yapmas› ve yaflamas› demektir. Bu da bir “memur” sendikas› de¤il kamu iflçileri sendikas› olmay› bilince ç›karmak ve bunun örgütsel gereklerini yerine getirmektir. Bu yönde ileriye do¤ru at›lm›fl ad›mlar›, ayn› iflkolundaki “iflçi” sendikalar›yla birleflme gündemini takip etmesi gereklidir. Ama s›n›fsal ayr›flmay› bilince ç›kar›p buna uygun örgütsel hedefler belirlemek de yetmez. As›l olarak bu hedefleri bir bütün olarak iflçi s›n›f›n›n yaflad›¤› sendikas›zlaflt›rma, iflsizlik, sigortas›z çal›flma, hayat pahal›l›¤› gibi sorunlara karfl› dönemsel eylem hedefleriyle birlefltirmek gerekir. Asl›nda bu söylenenler ne kadar KESK’in yapmas› gerekenler diye söylenmifl olsa da, devrimci bir özneden ba¤›ms›z olarak ve onun müdahalelerin d›fl›nda yap›lacak fleyler de¤ildir. Bu nedenle yap›lmas› gerekenler de¤il,

önündeki geliflme çizgileri olarak bakmak gerekir. Bu durumda ikinci çizginin, devrimci s›n›f çizgisinin egemen olmas› için devrimci bir par tinin gerekli oldu¤unu söylemek do¤ru olsa bile yetmez. Genel planda, solun ve özellikle de devrimci harekete egemen olan liberal ütopyalara karfl› bir ideolojik savafl›m› gelifltirmek gerekiyor. Devrimci bir ideolojik ve politik duruflu, böyle bir partinin yarat›lmas› yolunda devrimci parti güçlerinin öncelikli görevlerinden olan alan tezleri gelifltirme ve kitlelerle canl› ba¤lar kurma hedefleriyle birlikte düflünülmelidir. Komünistler, KESK’te ve bulunduklar› di¤er yerlerde devrimci bir duruflla birlikte “çözüm sosyalizmde” anlay›fl›n› sürdürenlere önerecekleri ve ortak olarak üstlenecekleri hedeflerini bu biçimde belirlemeleri gerekir. p

Kapitalizm ‹nsanl›k D›fl›d›r! Dünyada her y›l binlerce çocuk emperyalist savafllarda katlediliyor. 80’in üzerinde ülke açl›kla bo¤ufluyor ve 9.5 milyon insan açl›k s›n›r›nda yafl›yor. Verilen istatistiklerde devletlerin silahlanmak için 18 dakikada harcad›klar› parayla 2 milyon insan›n susuzluktan kurtulaca¤›; bir nükleer denemeye harcanan parayla 80 bin köye su temin edilebilece¤i söyleniyor. Dünya gelirinin %80’ini dünya nüfusunun %20’si paylafl›rken, dünyan›n 8. sanayi gücü Brezilya’da sokak çocuklar›n›n iç organlar› polisler taraf›ndan pazarlan›rken, iflin cilvesine bak›n 10 Aral›k 1948’de kurtlar sofras›ndaki bafl kurtlar ‹nsan Haklar› Evrensel Beyannamesi'ni haz›rlayarak ve kabul ederek, bu da yetmez savunuculu¤unu da en ön saflarda yaparak asl›nda sadece kendi barbarl›¤›n› örtbas etmeye çal›fl›yor. Daha da aç›kças› üzerine bast›¤›m›z gezegende yaflayanlar›n ezici ço¤unlu¤unu insan haklar› tekerlemesiyle avutuyor, kand›r›yor. Hesab› sorulacaklar›n listesi bitmek tükenmek bilmez. 1. ve 2. dünya savafllar›nda ölen milyonlarca insan›n, Hindistan’da katledilen binlerce insan›n, nükleer denemeler sebebiyle sakat kalan ve sakat do¤an insanlar›n, göçüklerde ölen madencilerin, ifl kazas›nda kolu baca¤› kopanlar›n haklar› demekse flu insan haklar›, bu gasplar›n hesab›n› kim kime soracak, ne zaman soracak! ‹nsan haklar›n›n flekilleniflinde en önemli basamaklardan biri olan Amerikan Ba¤›ms›zl›k Bildirgesi'ni yazanlar›n k›z›lderili halk›na yapt›¤› soyk›r›m› yüzlerine bir vural›m hele, neredeyse tap›las› hal alan bu insan haklar› bildirgesinin ortaya ç›k›fl gerekçelerinin dillendiren girifl k›sm›ndan da bir al›nt› yapal›m: “‹nsanlar›n istibdat ve bask›ya karfl› son çare olarak ayaklanmak zorunda kalmamas› amac›yla, insan haklar›n›n hukuki bir rejimle korunmas› gerekli oldu¤u için...” bu öyle bir hukuki rejim ki do¤umundan ölümüne eflit olmayanlar› bir kefeye koyarak, yüzy›llard›r var olan cinsel, ›rksal, s›n›fsal eflitsizlikleri asl›nda koruma alt›-

na almaktan baflka bir ifle yaram›yor. Dünyay› yaratan emekçilere ölmeyecek kadar ekmek, ayaklanmayacak kadar hak-hukuk aldatmacas›n›n önüne geçecek olanlar yine emekçilerdir. Varolan herfley yokedilmeyi hak etmifltir. Art›k son s›n›rlar›na dayanan bu barbarl›k çoktan yokedilmeyi haketmifltir. Bugün dünyay› b›çakla kesilmifl gibi ikiye ay›ran ezenezilen kamplaflmas›nda sessiz, tarafs›z kalmay› ye¤leyenler, as›l olarak bu aymazl›klara boyun e¤enlerdir. Dünya proleter tarihi, gerçek özgürlü¤ü ve adaleti arayanlara ›fl›k olsun diyoruz. S›n›rs›z, s›n›fs›z, özgür bir dünya için tarihe ka z›nm›fl ilk baflar›n›n sahiplerinin anayasalar›n› insan haklar› diye de¤il, çal›flan ve sömürülen halklar›n haklar› bildirgesi diye tan›mlamas›, sahte özgürlükçülük ve eflitlikçili¤e indirilmifl ölümcül bir darbedir. Bugün bu bildirgeden belli kesitleri yeniden gün›fl›¤›na ç›kartmak ve u¤runda savafl›lacak hedefler olarak ortaya koymak zorunludur. ‹nsan›n insan taraf›ndan sömürülmesinin her biçiminin ortadan kald›r›lmas›n›, toplumun s›n›flara bölünmesinin tamamen ortadan kald›r›lmas›n›, sömürücülerin direncinin ac›mas›zca ezilmesini, toplumun sosyalist örgütlenmesini ve bütün ülkelerde sosyalizmin zaferini esas görevi kabul eden Kurucu Meclis ayr›ca flu karar› alm›flt›r: 1- Toprakta özel mülkiyet la¤vedilmifltir. Üzerindeki bütün ürünler, hayvanlar, tar›msal üretim için gerekli di¤er malzeme tüm çal›flan halk›n ortak mal› kabul edilmifltir. 2- Sömürücüler üzerinde çal›flan halk›n iktidar›n› güvence alt›na almak üzere, üretim ve ulafl›m araçlar›n›n mülkiyeti kollektife devredildi, ve fabrikalar›n imalathanelerin, demiryol lar›n›n ve bütün di¤er üretim ve ulafl›m araçlar›n›n iflçi devletinin mülkiyetine tamamen devredilmesini haz›rlayan bir ilk tedbir olarak; iflçi kontrolü ve ulusal ekonominin üst konseyi hakk›nda sovyet kanunu onaylanm›flt›r.

3- Emekçi y›¤›nlar›n sermayenin boyundu¤undan kurtulmas›n›n koflullar›ndan biri olarak tüm bankalar›n iflçi ve köylü devletinin mülkiyetine devredilmesi onaylanm›flt›r. 4 - Toplumun asalak tabakalar›n› ortadan kald›rabilmek için herkese çal›flma zorunlulu¤u getirilmifltir. 5- Emekçi y›¤›nlar›n iktidar›n›n tümüyle güvence alt›na al›nabilmesi ve sömürücülerin iktidar›n›n yeniden kurulma olas›l›klar›n› tamamen ortadan kald›rmak için çal›flanlar›n silahland›r›lmas›, iflçi ve köylülerin sosyalist k›z›lordusunun kurulmas› ve mülk sahibi s›n›flar›n tamamen silahs›zland›r›lmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. 6- Bugüne kadar görülenlerin en canicesi olan son savaflta dünyay› kana bo¤an emperyalizm ve finans-kapitalin pençesinden insanl›¤› kurtarma yolunda kesin iradesini ifade eden sovyet iktidar› siyasetine hiçbir kay›t koymadan yoluna devam eder.. Gizli anlaflmalar› teflhir etmek, flu anda savafl halinde olan ordulardaki iflçi ve köylüler aras›nda ilhaks›z, ve savafl tazminatlar› ödenmeksizin demokratik bir bar›fl›n, uluslar›n kendi kaderini tayin etmesi hakk›na dayal› olarak gerçeklefltirilmesi. 7- Öte yandan genel olarak sömürgelerde ve küçük ülkelerde, henüz milyonlarca emekçinin kölelefltirilmesi sayesinde az say›da ulusun sömürücülerinin refah›n› sa¤layan burjuva medeniyetlerinin barbar siyasetiyle tüm ba¤lar›n kopar›lmas› gerekti¤inde sovyet iktidar› kararl›d›r. p

ÖDP Baflkan› Uras: Ya Demokratikleflme Ya Yozlaflma ÖDP sol bir parti, hatta sosyalistlerin partisi. Bunlar öyle sosyalistler ki, hem de “gedikli sosylalistler”. Ufuk Uras ise, bu partinin genel baflkan›. Biz ÖDP’nin kitab›nda devrim ve sosyalizm diye bir seçene¤in olmad¤›n› biliyorduk ama bunun kandi a¤›zlar›ndan ifade edilmesinin ayr› bir anlam› var. Temiz toplum için süpürge ve sifon politikas›nda yaya kalan ÖDP, flimdi de temiz toplum için yeni bir anayasa ve seçimde karar k›lm›fl gözüküyor. Yeni bir anayasan›n gerekli oldu¤unu aç›kl›yan URAS, toplumun önündeki seçenekler konusunda flunlar› söylüyor: "Ya flimdi demokratikleflme yoluna gidilecek, bask›c› ve yasad›fl› uygulamalar›n önü kesilecek ya da Susurluk kazas›n›n yaratt›¤› sonuçlar›n bu günlerde oldu¤u gibi üstü örtülecek ve anti demokratik uygulamalar›n devam›n›n yolu aç›lacak, yarg›s›z infazlar, faili meçhul cinayetler, yolsuzluklar s›radan ve al›fl›lm›fl olaylar ola rak yaflanacak. Bu ise toplumda yaflahmakta olan çürümenin derinleflmesine yol açacak.”(Cumhuriyet, 11 ocak 1997) ÖDP içindeki “sosyalistlere” ve “enternasyonalist sosyalistlere” ithaf olunur. Herkes lay›k›n› bulsun demekten baflka söylenecek söz kalm›yor. p


Say›: 7 Ocak 1997

POL‹T‹K PORTRE

Sayfa 8

Sol Sosyal Demokrasinin En ‹leri Temsilcisi:

Rosa Luxembourg 2 Mart 1919 günü Moskova’da Komünist Enternasyonal’in ilan› ile sonuçlanacak olan kongrenin aç›l›fl konuflmas›n› yapan Lenin sözlerine flöyle bafllad›: “Herfleyden önce Üçüncü Enternasyonal’in en iyi temsilcileri olan Karl Liebknecht ve Rosa Luxembourg’u anmak üzere aya¤a kalkman›z› rica ediyorum.” Komünist Enternasyonal’in Rosa Luxembourg ve Karl Liebknecht’i anarak aç›lan bir kongrenin sonucunda kurulmas› flafl›lacak bir durum de¤ildir. Onlar›n önderli¤indeki Spartakistler Birli¤i, Alman Komünist Partisi’ne dönüfltü¤ün de, Lenin bu partinin kurulmas›yla Üçüncü Enternasyonal’in fiilen yaflamaya bafllad›¤›n› ilan etmiflti. Onlar›n komünistler taraf›ndan sayg›yla an›lmalar› sadece yi¤itçe ölümü kucaklad›klar› için de¤ildir. Liebknecht savafl y›llar› boyunca Alman sosyal demokrasisi içinde sosyal flovenizme karfl› baflkald›r›n›n simgesi olarak zaten bütün dünya komünistlerince sayg›yla izlenmekteydi. Rosa Luxembourg ise, öteden beri ‹kinci Enternasyonal’in sol kanad›n›n önde gelen bir ismi olarak tan›nmaktayd›. Bernstein’›n revizyonizmine karfl› ilk bayrak açanlardan biri oydu; Kautsky’nin oportünist yüzünü en erken görenlerin aras›ndayd›. Öte yandan, Almanya ve Rusya aras›nda bölünmüfl olan Polonya’n›n bir küçük burjuva yahudi ailesinin k›z› olarak do¤an Rosa Luxembourg, sadece Alman sosyal demokrasisinin önemli bir sol kanat temsilcisi de¤ildi; hem Polonya iflçi hareketi içinde, hem Rusya sosyal demokrat hareketinin flekillenmesinde aktif bir yer tutmufltu. Hep ‹kinci Enternasyonal’in önde gelen teorisyenleri aras›nda yer alm›flt›; onun yaz›lar›, polemikleri, emperyalizm ve ekonomi politik üzerine çal›flmalar› hala marksist teorinin önde gelen kaynaklar› aras›nda görülmelidir. Ne var ki, onurlu ölümüyle Komünist Enter nasyonal’in «ilk flehitleri» aras›na ad›n› yazd›rmay› hakeden Rosa Luxembourg’u, teorik-pratik eseri ile «Üçüncü Enternasyonal’in en iyi temsilcileri» aras›nda saymak için daha temkinli yaklaflmak gerekir. Hatta bu konuda as›l vurgu, Rosa Luxembourg’un ‹kinci Enternasyonal’in sol kanad›n›n en önde gelen temsilcisi oldu¤u noktas›na yap›lmal›d›r. Bu ayr›m küçük bir ayr›nt› de¤ildir. Rosa Luxembourg’un komünist hareketin belle¤inde nereye oturtulmas› gerekti¤i konusu, oldukça çeliflik ve bulan›k tart›flmalara neden olmaktad›r. Spartakistler Birli¤i’nin KPD’ye dönüflmesindeki ve Alman Devrimi’ndeki etkin rolünün yan›s›ra, Bernstein’a ve Kautsky’ye karfl› sert polemikleri; ‹kinci Enternasyonal’in 1907 Stuttgart Kongresi’nde Lenin ve Martov’un da destekledi¤i ünlü savafl karfl›t› karar metninin raportörü oluflu; Zimmerwald Konferans›’nda ve sonras›nda sosyal flovenizme karfl› tutumu; ‹kinci Enternasyonal’e hakim olan aflamal› devrim anlay›fl›na karfl› ç›k›fllar› ve Rus

Devrimi’ne verdi¤i aç›k destek; Rosa Luxembo urg hakk›ndaki olumlu de¤erlendirmelerin bafll›ca kalk›fl noktalar›n› oluflturmaktad›r. Buna karfl›l›k, RSD‹P’deki bolflevik-menflevik bölünmesinden sonra, Lenin’in örgüt anlay›fl›na yöneltti¤i elefltiriler; ulusal sorun konusunda Lenin’le ters düflmesi; Rus Devrimi’nin ilk y›llar›nda Bolfleviklere yöneltti¤i kimi elefltiriler ise, Luxembourg hakk›ndaki olumsuz de¤erlendirmelerin beslendi¤i bafll›ca kalk›fl noktalar› olmaktad›r. Bu de¤erlendirmelerin iki z›d kutupta flekillenen ifadeleri de vard›r. Kimileri Luxembourg’un çizgisinin asl›nda Bolflevizm'inkinden daha tutarl› ve do¤ru bir çizgi oldu¤unu (en az›ndan Avrupa için) savunurken; kimileri de Luxembourg’u «partili mücadeleyi reddeden», «kendili¤indencili¤in» bafll›ca teorisyeni olarak görmektedir. Lenin’den sonra, «resmi komünist hareket» içinde ise, Luxembourg’un çizgisi ve miras› s›k s›k «troçkizm»le özdefllefltirilmifltir. Her ne kadar sa¤l›¤›nda Troçki ile pek bir yak›nl›¤› olmam›fl olsa da, bu iliflkinin tersinden kuruldu¤u da görülmektedir: Troçki «Dördüncü Enternasyonal’in üç L (Lenin, Luxembourg, Liebknecht) damgas›n› tafl›yaca¤›n›» söylemifl; onun birçok takipçisi de Luxembourg’un görüflleriyle s›k› paralellikler kurmaya özen göstermifl ve sonuçta bu çizgiye daha yak›n bir tutumda karar k›lm›fllard›r. Son y›llarda Luxembourg’un de¤erini keflfedenlerin say›s› eskiden ona ilgi göstermeyenlerin aras›nda da artmaktad›r; bunun hay›rl› bir geliflme oldu¤u san›lmamal›d›r. Do¤rusu, Leninizm, Troçkizm, Maoizm, Enver Hoca’c›l›k, hatta Zapatistlik ve Sandinist lik oldu¤u halde aç›kça Luxembourg’culuk s›fat›n› benimseyerek tafl›yan ak›mlara pek rastlanmamaktad›r. Galiba as›l kar›fl›kl›¤› yaratan da bu durumdur; böylece bir çok ak›m›n örtük biçimde Rosa Luxembourg’un çizgisini paylaflt›¤› durumlara s›k s›k rastlanabilmektedir. Bu çizginin tam olarak neyi ifade etti¤i netleflmedi¤i ölçüde, Rosa Luxembourg’un görüfl ve tutumlar› sol sosyal demokratl›¤a giden yolu döfleyen tafllar olabilmektedir. ôzellikle troçkist ak›mlar

(Troçki’nin sa¤l›¤›ndaki Uluslararas› Sol Muha lefet de dahil olmak üzere) bu yolun müdavimleri olarak görülebilir. Ama fark›nda olmaks›z›n ve hatta tam aksini iddia ederek ayn› yoldan yürüyenler az de¤ildir. Rosa Luxembourg’un, özellikle Lenin’e karfl› üstünlüklerini s›ralama gayretinde olanlar›n en revaçtaki argüman› Rosa Luxembourg’un Kautsky’nin oportünist yüzünü en erken teflhis edenlerin bafl›nda geliflidir. Bunu 27 Ekim 1914’te filiapnikov’a yazd›¤› mektupta Lenin de do¤ruluyor: “Rosa Luxembourg hakl›yd›; Kautsky’nin parti ço¤unlu¤una, k›sacas› oportünizme hizmet eden bir eyyamc› bir teorisyen oldu¤unu çok önceden anlam›flt›.” Do¤rusu bu nokta Luxembourg’un bir üstünlü¤üne de¤il, temel zaaf›na tan›kl›k etmektedir. Gerçi Kautsky’nin merkezci çizgisinin fark›na en erken varanlar›n bafl›nda Rosa Luxembourg’un geldi¤i, Lenin’in bu durumun fark›na varmada çok gecikti¤i do¤rudur. Ancak ‹kinci Enternasyonal içindeki oportünizmin fark›na varanlar›n, Lenin’in ›srarl› çabalar›ndan önce bu örgütten kopmaya yönelmemifl oldu¤u daha önemlidir. ‹kinci Enternasyonal ak›mlar›n›n hiç biri «devrimcilerin ideolojik netlik ve homojenlik temelinde, di¤er ak›mlardan ba¤›ms›z örgütlenmesi» fikrini kabul etmiyorlard›. Bu anlay›fl›n öncüsü olan Bolflevikler ise, (hele bugünden bak›ld›¤›nda) ‹kinci Enternasyonal içinde farkl› ve yeni bir damar›n temsilcisi olarak görülmelidir. Bolfleviklerin bafltan beri temsil etti¤i yeni örgüt anlay›fl›na ve oportünizme karfl› mücadele çizgisine karfl› ç›kanlar›n birço¤u ne yaz›k ki oportünizm tehlikesini ilk sezenler olmufltur; Rosa Luxembourg bunlar›n bafl›ndad›r. Hatta onun kritik dönemeçlerde yap›lmas› gerekenin tam aksini sal›k verdi¤ini bile görmek mümkün. Bir örnek: 1908’de Hollanda partisinde oportünistlerle tart›flmalar›n gerginlefltirdi¤i bir ortamda arkadafl› Henrietta Roland-Holst’a (sonradan Radek’le birlikte Zimmerwald Solu’nda yer ald›) yazd›¤› mektupta flöyle dedi Rosa Luxembourg: “Marksistlerin parçalanmas› (düflünce ayr›l›¤›yla kar›flt›r›lmamal›) ölümcül birfleydir. Partiden ayr›lmak istedi¤inizde, bütün gücümle sizi engellemek isterim... SDAP’den (Hollanda Sosyal Demokratik ‹flçi Partisi’nden) çekilmeniz sosyal demokrat hareketten de çekilmeniz anlam›na gelir. Bunu yapmamal›s›n›z, hiçbirimiz yapmamal›y›z! Örgütün d›fl›nda, kitlelerle temas› yitirerek ayakta kalamay›z. En kötü iflçi partisi partisizlikten iyidir.” (P. Nettl, Rosa Luxembourg, Ataol Yay., c.II, s. 173) Rosa Luxembourg hayat›n›n sonuna kadar bu tutumu terkedemedi; yeni bir devrimci partiyi yaratmak yerine «en kötü iflçi partileri» içinde debelendi. Nisan 1917’ye, yani Kautsky ayr›l›ncaya kadar, SPD içinde kald› ve kalmak gere ¤ini savundu; 1918 sonuna kadar yine Ka-


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 9 utsky’nin örgütü olan USPD’ye ba¤l› bir hizip (Spartaküs Birli¤i) içinde kald›; ZimmerwaldKienthal-Stokholm konferanslar› sürecinde Kautsky’cilerden ba¤›ms›z, yeni bir enternasyonal kurulmas›na karfl› ç›kanlar aras›nda saf tuttu. Rosa Luxembourg ve yoldafllar› ancak 1918’in sonunda tamamen ba¤›ms›z bir örgütlenmeye yöneldiler. Bu tarih SPD-USPD hükümetinin milisleri taraf›ndan öldürülmelerinden üç hafta öncesine denk gelir! Rosa Luxembourg’un bu tutumun ard›nda, «sosyal demokrasi iflçi s›n›f›n›n ta kendisidir» anlay›fl›, yani öncünün devrimci bir program etraf›nda iflçi s›n›f›n›n genel kitlesinden de ba¤›ms›z örgütlenmesi fikrinin reddi yatmaktad›r. Ne var ki bu tutumun, Luxembourg’a s›k s›k yüklenen «partisiz devrimcilik», «kendili¤indencilik» suçlamalar›yla iliflkisi yoktur. Bu suçlamalar asl›nda onunkine Lenin’inkinden daha çok benzeyen klasik ‹kinci Enternasyonal’ci örgüt anlay›fl›n› sürdürenlerin suçlamalar›d›r. Do¤rusu, Rosa Luxembourg zaman›n›n oportünist ya da devrimci bir çok sosyal demokrat› gibi, «anarflizme karfl› partili devrimcilik» anlay›fl›yla yo¤rulmufltur. S›n›f mücadelesinde merkezi bir siyasi örgütün zorunlulu¤unu kavrayacak kadar akl›bafl›nda ve bu ilkede ›srar edecek kadar kararl›d›r. Merkeziyetçi bir iflçi s›n›f› partisini elbette savunmufltur; kusuru burada de¤ildir. Luxembourg’un bu konuda savundu¤u görüfl, bir görüfl olman›n ötesinde, haz›r bir modeldir de; ‹kinci Enternasyonal partileri böyle partilerdir. Asl›nda bugün Leninizm ad›na öne ç›kanlar›n birço¤u da ad›n› koymadan ayn› parti modelinde birleflmektedirler. Luxembourg ve baflkalar› ile Lenin aras›ndaki as›l farkl›l›k, bir taraf›n merkezi bir örgütlenmeyi savunmas› di¤er taraf›n bunun aksini savunmas› de¤ildi. Aksine zaman zaman merkeziyetçili¤e yap›lan vurguda taraflar›n karfl›l›kl› olarak yer de¤ifltirdi¤ine rastland›. As›l sorun t›pk› RSD‹P ‹kinci Kongresi’ndeki ayr›flma noktas›nda oldu¤u gibi, örgütün kapsam ve içeri¤i hakk›nda bir tart›flmayla ilgilidir. Lenin devrimci partinin kapsam›n›n dar tutulmas›nda ›srar etti¤i için birçoklar›yla ayr› düfltü. Burada iki ayr› nokta alt› çizilerek ay›rdedilmeli. Hem kendini iflçi s›n›f›n›n en ileri ve devrimci faaliyeti kesintisiz yürüten unsurlar›yla s›n›rl› bir örgüt (bu unsurlar az oldu¤unda küçük; art›nca büyük bir örgüt haline gelmek üzere) savunulmal›d›r. Hem de, bu örgütün sadece burjuvaziden de¤il, oportünistlerden, revizyonistlerden vb. iflçi hareketi içindeki farkl› siyasal ak›mlardan da ba¤›ms›z/ayr› olmas›na özen gös terilmelidir. Rosa Luxembourg bu ayr›flman›n iki temeline de itiraz etti. Hem partinin s›n›f›n bütün kesimlerini ve unsurlar›n› içermesi gerekti¤inde; yani sosyal demokrat parti ile s›n›f›n özdeflleflmesinde ›srar etti. Hem de oportünizmin de s›n›f›n tarihsel evriminin do¤al bir ürünü oldu¤unu öne sürerek, bunun da hareketin içinde yer alaca¤›n› ve almas› gerekti¤ini savundu; yani opor tünizmi fikir mücadeleleriyle denetlenip, s›n›f mücadelesinin yükselmesiyle altedilecek bir unsur olarak tan›mlad›. Bu bak›mdan, Luxembourg’un oportüniz-

min fark›na vard›¤› halde ondan kopmama ve ayn› çat› alt›nda birlikte yaflamada ›srarl› tutumu asl›nda örgüt sorununa bak›fl›ndan ileri gelmektedir. Bu tutum flu ya da bu ölçüde birçok baflka ça¤dafl› taraf›ndan da paylafl›lm›flt›r; birçoklar› daha sonra da bu tutumu sürdürmüfltür ve hala sürdürenler az de¤ildir. Asl›nda afla¤›daki sat›rlar sadece Luxembourg’a özgü görüfller de¤ildir; aksine ça¤dafl› ve ard›l› birçok marksistin paylaflt›¤› görüfllerdir bunlar. “...sosyal demokrasi, ulusal, dini ya da mesleki farkl›l›klar› ne olursa olsun bütün iflçi gruplar›n› tek bir partinin çat›s› alt›nda birlefltirme yönünde do¤al bir e¤ilime sahiptir.” “...devrimci anlamda sosyal demokrat takti¤in ilk ve son defa olarak önceden garanti alt›na al›nabilece¤ini ve böyle bir tedbirle iflçi hareketinin oportünist e¤ilimlerden daima korunabilece¤ini düflünmek hiç de tarihsel olmayan bir hayaldir....sosyal demokrasi bir kitle hareketi oldu¤undan ve onu tehdit eden sivri uçlar insanlar›n kafas›ndan de¤il toplumsal koflullardan kaynakland›¤› içindir ki, oportünist yan›lmalara bafltan sona mani olunamaz. Oportünizm pratikte somut biçimler ald›ktan sonra, bizzat hareketin kendisi taraf›ndan ve marksizmin verdi¤i silahlar›n yard›m›yla tedavi edilmelidir.” (R. Luxembourg, Rus Sosyal Demokrasisinin ôrgütsel Sorunlar›) Oportünizme karfl› örgütsel tedbirlerin anlams›zl›¤› fikrine yasland›¤› için, teslimiyetçili-

Emek'in "Kamu Emekçileri" Solda iflçi s›n›f›n›n kapsam›, özelde “memur” denilen devlet çal›flanlar›n›n s›n›fsal konumu, Maya’da özel olarak dikkat çeken konular›n bafl›nda geliyor. Bu sorunda soldaki kafa kar›fl›kl›¤› ise, kendini iki flekilde ortaya koyuyor. Birincisi, “kamu emekçileri” ad› alt›nda tüm devlet memurlar›n›n bafll› bafl›na bir s›n›f veya tabaka olarak al›nmas› ve s›n›fsal ayr›mlar›n ortadan kald›r›lmas›d›r. ‹kincisi ise, memur statüsündeki iflçilerin kamu emekçileri söylemi alt›nda s›n›fsal kimli¤inin gizlenmesi, en fazlas› küçük-burjuva olarak de¤erlendirilmesidir. Son dönemde bu çarp›k bak›fl›n en somut örne¤i ise, kendine Eme¤in Partisi ad›n› veren bir çevrenin, Genelkurmay Baflkan›, polis fleflerini, genel müdürleri de içine alacak flekilde tüm memurlar› “kamu emekçileri” olarak sunmas›nda karfl›m›za ç›k›yor. Afla¤›daki tablo Emek gazetesinin 5 Ocak 1997 tarihli say›s›ndan al›nm›flt›r. Tablonun kendisi, “kamu emekçileri” sepeti içinde kimlerin konuldu¤unu ve s›n›f düflmanlar›n› ayn› sepete koymakla neye hizmet edildi¤ini yeterince ortaya koyuyor.p Not: Silahl› kuvvetler mensuplar›n›n ayl›klar› 21 Aral›k 1996 tarihli Resmi Gazete'den al›nm›fl olup, maafl art›fl oranlar› %64 ile %72 aras›nda de¤iflmektedir.

¤e varabilen bu kaderci bak›fl aç›s›, devrimci partinin içinde oportünizm dahil iflçi s›n›f›n›n bütün e¤ilim ve kesimlerini bar›nd›rmas› gerekti¤i fikrinden hareket etmektedir. Bu fikre ba¤l› kalan Rosa Luxembourg, Troçki ve baflkalar› asl›nda ‹kinci Enternasyonal’in sol kanad›n› oluflturmaktayd›lar. Lenin ve Bolfleviklerin de onlarla ayn› yerde durdu¤u hakk›nda yayg›n bir yan›lg› vard›r. Halbuki öyle olmad›¤› Zimmerwald Konferans›nda aç›kça kendini gösterdi; bu konferansta ‹kinci Enternasyonal’in sol muhalefeti ile kendilerine Zimmerwald Solu diyen Bolfleviklerin ayr›mlar› belirginleflti. Komünist Enternasyonal’in kurulufluna önderlik eden ak›m da Zimmerwald Solu oldu. Rosa Luxembourg Troçki ve sonradan Üçüncü Enternasyonal’e kat›lanlar›n bir ço¤u bu kesimin içinde de¤ildi. Ne var ki, bu ayr›m›n o zaman ve bir kez çizilmifl olmas› yetmiyor. Bugün ‹kinci Enternasyonal çizgisiyle bolflevizmin takipçilerini ay›rdetme ve bu ayr›m› sürekli gözetme görevi hala komünistlerin önünde duruyor. Rosa Luxembourg’un bolflevizmin de¤il, ‹kinci Enternasyonal’in sol kanad›n›n temsilcisi oldu¤unu vurgulamak da bu bak›mdan önemlidir ve onun miras ›n› komünist devrim mücadelesine tafl›yabilmenin en önemli koflullar›ndan biri bu bilinci korumakt›r. p


Say›: 7 Ocak 1997

fi‹ARLARIN D‹L‹

Sayfa 10

"Genel Grev, Genel Direnifl" 80 sonras›nda Türkiye sol hareketinde pek çok yenilik görülüyor. Bunlar aras›nda en çok dikkat çekenlerden biri de, «genel grev, genel direnifl» fliar›n›n öne ç›k›fl›d›r. Bu fliar›, yahut ayn› anlama gelmek üzere kullan›lan, «iflçi memur elele genel greve» vb. fliar lar› öne sürenlerin edas›na bak›l›rsa bunu oldum olas› öne sürerlermifl gibi görünüyor. Halbuki öyle de¤il; bu fliar 80 sonras›nda popülizmle hesaplaflma-iflçi s›n›f›yla buluflma serüveni içinde geçmiflin radikal antifaflist mücadele çizgisinin yerine geçirilen bir yeni icatt›r. Hem de ne icat! Genel grev kimileri için müzmin partileflme sürecinin t›kan›kl›klar›n› açacak bir t›ls›ml› de¤nek oluyor; kimileri kamu iflçilerinin grevli toplu sözleflmeli sendikalaflma hakk›n› elde etmek için tek çarenin «iflçilerle memurlar›n elele genel greve» gitmesi oldu¤u ajitasyonunu öne ç›kar›yor. Zindanlardaki bask›lar›n önünü almak için, kapitalist sald›r›lar› püskürtmek için, «sendika a¤al›¤›na» son vermek için, «temiz toplum» için, «kirli savafla» son vermek için baflvurulan t›ls›ml› çözüm genel grev formülünde bulunuyor. Daha ilginci genel grev hedefi bu kadar s›k gündeme getirilip ulafl›lmad›kça, yeni icatlar›n ortaya ç›kmas› da iflten bile de¤il: bu kez «yerel genel grev» gibi kavramlar da üretiliyor. Bu kadar yayg›n kullan›ld›¤›nda iyice soyutlaflan genel grev hedefinin, içinin boflalmamas› da mümkün de¤il. Üstelik genel grevin içini boflaltmak için bilinçli bir gayret içinde olanlar›n varl›¤› koflullar›nda bu çok daha ciddi bir olas›l›k haline geliyor. Hatta sendi ka bürokratlar›n›n iflçi hareketinin taban›ndaki k›p›rdanmalar› yat›flt›rmak, hedef sapt›rmak yahut burjuva muhalefet partilerinin dümen suyunda siyasi bask› ro lüne soyunmak için genel grev blöfüne s›k s›k baflvurdu¤u koflullarda, bu, olas›l›k olmaktan ç›k›p fiiliyata dökülüyor. Bu kez «pijamal› genel grev»lere, toplu vizite eylemlerinin grevi ikame etmesine karfl› ne yap›laca¤› sorusu belirmeye bafll›yor. «Genel grev genel direnifl» hedefine kilitlenmifl bulunan ak›mlar›n temel açmaz›, bir yandan bu fliar› öne sürüp bir yandan da sendikalarda ve iflçi s›n›f› içinde mevzi tutamamaktan yak›nmaya devam etmeleridir. Bu koflullarda, besbelli ki genel grev hedefi, flu ya da bu örgütün kendi imkanlar›yla, planl› bir haz›rl›kla bafllatabilece¤i bir eylem olmad›¤› gibi, kendili¤inden patlamalar›, politik genel greve çevirecek bir özne de ortada yoktur.. Aksine bugüne kadar görüldü¤ü gibi, genel grevin karikatürleri bile ancak sendika bürokratlar›n›n bu yöndeki kararlar›yla somutlaflabilmektedir. Hatta devrimci gruplar›n ve örgütlerin en fazla etkilerinin oldu¤u KESK bünyesinde bile, refor mist ak›mlar›n egemen oldu¤u aç›kt›r. Bu durumda genel grev ajitasyonuna kilitlenmifl olan ak›mlar›n bafll›ca ifllevi sendika bürokratlar›n› s›k›flt›rmak ve genel grev karar›na zorlamak yönünde olmaktad›r. Bu hedefe kilitlenen ak›mlar›n siyasal ifllevi de ister istemez bir bask› grubu olma yönünde flekillenmektedir; üstelik do¤rudan do¤ruya siyasal iktidarlar üzerinde bask› uygulaman›n da uza¤›nda, sendika bürokrasileri dolay›m›yla bask› uygulayan bir konum belirmektedir. Genel grev hedefini bir siyasal müdahale yolu olarak görmeyenler için ise, bir baflka yan›lg› söz konusudur. Bu e¤ilimde olanlar genel grev ajitasyonu ile iflçi s›n›f› içinde örgütlenme imkanlar›n›n artaca¤› kan›s›ndad›rlar. Bunlar da sonuçta devrimci partinin genel grev içinden ç›kaca¤›n› düflünenlerle, kendili¤indenli¤e teslimiyet kavfla¤›nda buluflmaktad›rlar. Kuflkusuz bugün genel grev hakk›ndaki kof bek-

lenti ve kuruntular bir kenara b›rak›l›rsa genel grevin kendisi bir hayal de¤ildir; genel grevin bir örgütsel at›l›ma hayat verebilece¤i de bir kuruntudan ibaret de¤ildir. Nitekim sadece 8 saatlik iflgününün kazan›lmas› ile sonuçlanan 1 May›s 1890’daki uluslararas› genel grevi hat›rlamak bile bu beklentinin hayalperestlik olmad›¤›n› görmeye yeter. Üstelik bu genel grevin içinden ‹kinci Enternasyonal do¤mufltur. Ama söz konusu olan ‹kinci Enternasyonal’dir ve bu genel grev bile, sadece d›flar›dan ajitasyon faaliyeti yürütülerek kotar›lm›fl de¤ildir. Aksine, biraraya gelen sendikal ve siyasal iflçi örgütlerinin bir y›l öncesinden planlayarak örgütledikleri bir eylemdir söz konusu olan. ‹çinde bulundu¤umuz koflullarda, gerçekleflecek bir genel grevin neye benzeyece¤ini kestirmek için fal açmaya, yahut tarih, co¤rafya keflifleri yapmaya gerek yok; yaflad›¤›m›z topraklarda genel grevler olmufltur, oluyor. Ama «genel grev» ajitasyonuna kilitlenmifl olan siyasetler sendika bürokratlar›n›n inisiyatifi ve karar›yla gerçekleflen genel grev (daha do¤ru ismini koyal›m: birden fazla iflyerinde toplu sözleflme prosedüründen ba¤›ms›z olarak ifl b›rakma) eylemlerinin muhasebesini yapmamakta direniyor. Bu eylemlerin b›rakal›m bir tak›m somut sonuçlar do¤urmas›n›, bu nedenle iflten at›lanlar›n geri al›nmas›n› sa¤layacak bir dinamizme bile hayat vermedi¤i nas›l hat›rlanm›yor? Dahas› bu tür sonuçlara ulaflmasa da, bu tür genel grev eylemlerinin, hükümetler üzerinde bur juva partilerinin manevralar›na alet olduklar› ve sendika bürokratlar›n›n koltuklar›n› sa¤lamlaflt›r›lmas›na hizmet ettikleri nas›l unutuluyor? ‹flin do¤rusu, iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini kazanmaya aday bir devrimci partinin eksikli¤i koflullar›nda, bu göreve yo¤unlaflmak yerine bu görevden kaçman›n bir yolu olarak benimsenen genel grev vb. ajitasyonlar›n iflçi s›n›f›n›n gündelik sorunlar›n›n çözümünde bile sonuç almas› mümkün de¤ildir. Aksine bu gündelik sorunlar›n iflçi s›n›f›n›n lehine çözümlerle afl›lmas› için bile, daha ileri siyasal hedeflere dönük mücadelelerin yan ürünleri olarak gerçekleflmeleri gerekmektedir. Devrimci partiyi zaten temsil ettiklerini iddia edenler, yahut bu hedefi sürece havale edenler ayn› zamanda iflçi hareketinin somut sorunlar›n›n çözülmesi yolunda at›labilecek ad›mlar›n at›lmas›na da öncülük edememektedirler. Herfleyden önce, anlaml› siyasal sonuçlar do¤urmas› beklenen bir genel grev bir yana, bu topraklarda en basitinden dayan›flma grevlerinin örnekleri bile hemen hemen hiç yoktur. Hatta b›rakal›m farkl› iflkollar›ndaki iflçiler aras›ndaki, yahut iflçi s›n›f›n›n farkl› kesimleri aras›ndaki dayan›flma grevlerini, ayn› iflkolunda hatta ayn› iflverene ve ayn› sendikaya ba¤l› iflyerlerinde bile dayan›flma grevlerinin örnekleri yok denecek kadar azd›r. Devrimciler iflçi hareketinin bu somut sorununun çözümü do¤rultusunda, en küçük bir baflar› örne¤i göstermeden genel grev ajitasyonuna kilitlenerek, asl›nda iflçi s›n›f›n›n kendilerine güven beslemesinin koflullar›n› da bafltan zedelemektedir. Böylece devrimci bir iflçi s›n›f› önderli¤inin inflas›n›n zemini çürütülmektedir. Kald› ki, genel grev fliar›na kilitlenmifl yönelifllerin sorunlar›, sadece bu grevi örgütleyecek bir devrimci önderli¤in bulunmay›fl› ve genel grevin eninde sonunda sendika bürokratlar›n›n karar›na endekslenmifl olufluyla s›n›rl› de¤ildir. ‹flçi s›n›f›n› yeni yeni keflfetmekte olan ak›mlar, henüz iflçi s›n›f›n›n esas bileflenlerinin kimler oldu¤u ve en dinamik kesimlerinin nerelerde bulundu¤u ve bir siyasal grev eyleminin

nas›l olmas› gerekti¤i konusunda da tamamen bulan›k bir bilince sahiptirler. Bir kere, iflçi s›n›f› deyince ak›llara yaln›z sendikal› iflçiler gelmektedir; halbuki bunlar, bütün dünyada oldu¤u gibi, Türkiye’de de s›n›f›n bir az›nl›¤›n› temsil eden ve statükolar›na en fazla ba¤l› kesimleri oluflturmaktad›r. ‹kincisi, grev deyince akla sadece ve her durumda ifli durdurma gelmektedir; bu durumda iflçi s›n›f›n›n önemli bir kesimi olan iflsizlere birfley önerilmemifl oldu¤unun üzerinden atlanmaktad›r. Grevin her zaman ve heryerde ifli durdurmak olarak ele alanlar, genel grevi de genel olarak hayat›n felce u¤rat›lmas› olarak tasavvur etmektedirler. Bu durumda genel grev, sadece büyük kapitalist iflletmelerde iflin durdurulmas›yla kalmay›p, ço¤unlukla iflçilerin yahut onlar›n müttefiklerinin yararland›klar› hizmetlerin de durdurulmas› (toplu tafl›ma, sa¤l›k, temizlik gibi hizmetler) anlam›na gelmektedir. Daha çok emekçi y›¤›nlar›n ve müttefiklerinin yararland›¤› hizmet sektöründeki ifl b›rakma eylemlerinin, bu kesimlerin bölünmesine yol açmasa bile, bu kesimler aras›nda eksikli¤i duyulan birlik ve dayan›flma tohumlar›n› ekmedi¤i aç›kt›r. Buna karfl›l›k hayat› felce u¤ratan genel grev eylemlerinin sansasyonel bir etkisi oldu¤u ve zaman zaman parlamenter siyaset zeminini etkileyen bir ifllev kazand›¤› aç›kt›r. Ama bu türden eylemlerin burjuvazinin alafla¤› edilmesi ve iflçi s›n›f›n›n siyasi iktidar› ele geçirmesi yolunda nas›l bir ifllevi olaca¤› konusu o kadar aç›k de¤ildir. Bu bir bak›ma ‹kinci Enternasyonal içinde zaman zaman gündeme gelen genel grev tart›flmalar›n› ça¤r›flt›ran bir konudur. ‹kinci Enternasyonal içinde bir yanda Herve Vaillant gibi Frans›z sendikalistleri, bir yanda da Domela Neuvenhuis’in temsil etti¤i Hollandal› sendikalistler her vesileyle genel grev hedefini öne ç›kartan bir tutumu temsil etmekteydiler. ‹kinci Enternasyonal’in en sa¤ kanad›, bu giriflimlere her seferinde fliddetle karfl› ç›km›fllard›; ama Luxembourg ve Lenin gibi devrimciler de Kautsky, Bebel vb. ile birlikte bu e¤ilimlere karfl› durmaktayd›lar. ‹kinci Enternasyonal’deki ak koyunlarla kara koyunlar›n ayr›flmas› için 1905 Rus Devrimi’nin deneyimi gerekti. Bu deneyimle birlikte, sadece sendikalar›n ifl b›rakmas› anlam›na gelmeyen kitle grevi kavram› marksistlerin lügatine girdi. Luxembourg ve Lenin bu eylem biçiminin evrensel önemini vurgulay›p öne ç›kar›rken, sosyal demokrasinin kaflarlanm›fl tutucu temsilcileri, bu e¤ilimi daha önceki genel grev önerileri ile ayn› kefeye koyarak reddettiler. ‹flin ilginci, kitle grevleri Avrupa iflçi hareketinin gündemine girmeye bafllad›kça, eski «genel grev» taraftarlar› bu kez bu geliflmenin karfl›s›na geçmeye bafllad›. Yaflad›¤›m›z topraklarda as›l ihtiyaç, soyut ve kimin taraf›ndan yürütülece¤i belirsiz genel grev ajitasyonlar› yükseltmekten önce, genel grev hedefini önce sendikalar›n denetiminde bir eylem olmaktan ç›karacak flekilde netlefltirmektir. Bunun için bir yandan iflçi s›n›f›n›n uluslararas› ve tarihsel mücadele deneyimlerini titiz bir biçimde irdelemek gerekiyor; bir yandan da sendikac›lar› tavlama veya etkileme manevralar›na daha az emek verip, iflçi s›n›f›n›n sendikas›z örgütsüz, ama en dinamik kesimlerini eyleme sürükleyecek mevzileri yaratmak için mücadeleye yo¤unlaflmak gerekiyor. Genel grev genel direnifl hedefi ancak devrimciler iflçi s›n›f›n›n en devrimci ve dinamik kesimlerinin önderli¤ini kazanabildikleri takdirde devrimci sonuçlar do¤urabilecek bir silah olacakt›r. p


ENTERNASYONAL‹ST-DEVR‹MC‹ GAZETE -Ocak-1997, Say›: 7

Tabelalar› de¤ifltirerek kendini parti ilan etmek, Türkiye solunun geleneksel bir hastal›¤›d›r. K›z›l Bayrak'›n temsil etti¤i anlay›fl da, "Parti y›llar›" ilan ederek parti kurma iddias› ile buna renk katm›fl oluyor.

K›z›l Bayrak'›n parti anlay›fl›n›n elefltirisinin önemi, dünyada ve Türkiye'de "yeni bir çizgi, gelenek ve kültür"ü temsil etti¤i iddias›n›n bofllu¤unu göstermek ve devrimci bir önderlik gereksinimini bilince ç›karma gereklili¤inden geliyor.

KIZIL BAYRAK’IN YEN‹ PART‹ YILI

Yeni Bir Tabela Partisi mi Geliyor? Türkiye sol hareketi legal ve illegaliyle «parti» ad›na sahip bir dizi grubun varl›¤›yla tan›mlanan bir harekettir. Bu parti enflasyonuna ra¤men, yaflad›¤›m›z topraklarda devrimci bir s›n›f önderli¤inin yarat›lamad›¤›, proletaryan›n politik ve örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n›n sa¤lanamad›¤› da hemen hemen tüm bu gruplarca kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçe¤i s›k s›k dile getiren bir hareket de K›z›l Bayrak’›n kendisidir. K›z›l Bayrak’›n temsil etti¤i anlay›fla göre, Türkiye de devrimci bir s›n›f önderli¤i yoktur ve uzun süreden beri temel ve acil görev, böyle bir önderli¤e yan›t verecek devrimci partiyi yaratmakt›r. K›z›l Bayrak ve onun temsil etti¤i anlay›fl, son y›llarda bu bofllu¤u gidermenin çaresini bulmufl görünüyor. Art›k böyle bir partinin kuruluflunun «efli¤i»ne gelinmifltir; ve 1997 y›l› böyle bir partinin kuruldu¤unun ilan edilece¤i y›l olarak müjdelenmektedir. “Girmekte oldu¤u 10. yay›n y›l›n›n bu aç›dan Ekim için apayr› bir anlam› vard›r. Ekim 9 y›ll›k yay›n yaflam› boyunca, iflçi s›n›f›n›n komünist öncü partisinin, komünist bir iflçi partisinin ideolojik ve örgütsel temellerinin döflenmesinde tayin edici bir rol oynam›flt›r. Türkiye iflçi s›n›f›n›n komünist öncü partisini infla etme çabas› gelinen yerde art›k somut bir pratik planlama süreci aflamas›na ulaflm›fl durumda. Ve Ekim 10. yay›n y›l›n› doldurdu¤unda, art›k komünist bir iflçi partisinin Merkez Yay›n Organ› konumu kazanacak, hareketimizin parti öncesi ismini devam ettirmenin onurunu tafl›yacakt›r.” (Komünist hareket parti olman›n efli¤inde. Y›ldönümünde Durum De¤erlendirmeleri, K›z›l Bayrak; say›: 31. 28 Ekim 1996) Bu kadar ad› «parti» olan ve hiçbiri devrimci bir önderlik gereksinimine yan›t vermeyen grup varken, buna bir tane eklenmesinin fazla bir k›ymet-i harbiyesi yoktur denilebilir. Yanl›fl da olmaz. Ancak, K›z›l Bayrak’›n tem-

sil etti¤i anlay›fl, di¤er ak›mlarla benzeflti¤ini de¤il, kendisinin hem uluslararas› komünist hareket, hem de Türkiye sol hareketi içinde farkl› bir parti anlay›fl›na sahip oldu¤unu, efli benzeri bulunmayan bir «yeni»li¤i temsil etti¤ini iddia etmektedir. Devrimci-enternasyonalist bir önderli¤in yarat›lmas›n› acil ve öncelikli görev olarak gören komünistler, hem kendi parti anlay›fllar›n› ortaya koymak, hem de anti-leninist parti anlay›fllar›yla hesaplaflarak devrimci bir önderlik aray›fl›nda olan kesimleri do¤ru hedeflere yönlendirmek bak›m›ndan K›z›l Bayrak’›n çizgisini ele al›p irdelemek zorundad›r. K›z›l Bayrak’›n temsil etti¤i anlay›fl›n, partiye iliflkin yaklafl›m›n›, bunun hareketin ideolojik çizgisi ile ba¤›n›, s›n›rl› sayfalarda ele al›p de¤erlendirmek kuflkusuz olanakl› de¤ildir. Bu hareketin ideolojik ve örgütsel konumu hakk›nda tam bir aç›kl›¤a kavuflmak için, bu hareketin enternasyonalizm ve gelenek sorununa, ‹kinci ve Komünist Enternasyonal geleneklerine bak›fl›n›; leninist parti, s›n›f hareketi ve devrim teorisi karfl›s›ndaki konumunu; içinden geldi¤i hareketin ulusal ölçekteki ideolojik çizgisiiiinden ve gelene¤inden ne derece ve nerede koptu¤u vb. gibi temel sorunlarda sorgulanmas›n› gerektiriyor. Tüm bunlar› ayr›ca ele almak üzere bir yana b›rakarak, bu yaz›da bu ak›m›n referans verdi¤i belgelerden de yararlanarak, parti sorununda nas›l bir evrim geçirdi¤ini ortaya koymakla yetinece¤iz. K›z›l Bayrak’›n temsil etti¤i anlay›fl›n parti sorununa iliflkin yaklafl›m›n› de¤erlendirmek için, sadece K›z›l Bayrak’da ç›kan yaz›larla yetinmek do¤ru olmaz. Zaten K›z›l Bayrak da kendi sayfalar›yla s›n›rl› kalmamakta, Eksen Yay›nc›l›k’›n yay›nlad›¤› kitaplara s›k s›k gön derme yapmaktad›r. Dolay›s›yla K›z›l Bayrak’›n anlay›fl›n› anlamak için, bu gazetenin sayfalar›nda yay›nlanan yaz›lar›n yan›s›ra,

Eksen Yay›nc›l›k’›n ç›kard›¤› kitaplar› da ele almak gerekiyor. «Parti Y›llar›» ‹lan Ederek Parti Yaratma Çabalar› ve Mazeretler Teorisi Bu yay›nlara bak›ld›¤›nda son birkaç y›ld›r, hem K›z›l Bayrak’›n hem de Ekim’in peflpefle «parti y›llar›» ilan etti¤ini ve bu y›llar›n ad›ndan iflçi s›n›f›n›n acil ihtiyac› olan partinin kuruldu¤unun ilan edece¤i ifade edilmektedir. Anlafl›lan daha önceki «parti y›llar›» bu partinin ilan› bak›m›ndan yeterli birikimi sunmam›fl olacak ki, 1997 y›l›n›n sonunda art›k partinin kurulmufl olaca¤›, flimdiye kadarkilerden daha fazla bir vurguyla ifade edilme gereksinimi duyulmufltur. «Bu sefer baflka» demeye getirilmektedir. Söz konusu yay›nlara göz gezdirildi¤inde, 1994’ün «at›l›mlar y›l›»; 1995’in «at›l›mlar ve parti y›l›»; 1996’›n «parti y›l›», en son olarak da 1997 partinin kuruldu¤unun ilan edilece¤i y›l olarak tarif edilmektedir. Devrimci partinin infla sorununu «y›llara» endeksleyince, inand›r›c› bir ilerleme de kaydedilmeyince buna «mazeret»ler bulma ihtiyac› da kendini dayat›yor. ‹lerde bu «mazeret»lerin sadece «parti y›llar›» ile ilgili olmad›¤›n› da görece¤iz. fiimdi bunlar› söz konusu yay›nlardan okuyarak görelim: “1993 y›l›n›n somut ad›mlar› ve geliflme birikimi gösteriyor ki 1994 y›l› partiye ulaflmada bizim için gerçek bir dönemeç olacakt›r....1994 y›l›n› bir parti y›l› haline getirmek kuflkusuz kolay de¤il, bunu beklemiyoruz. Ne var ki bu bir y›la s›¤d›raca¤›m›z çal›flma, bu çal›flman›n ürünü olacak geliflme düzeyi, bizi partiye bir hayli yak›nlaflt›racak, 1994 y›l›n› geride b›rakt›¤›m›zda parti ile aram›zda iflin esas›n›n halledilmifl olmas› anlam›nda, çok fazla mesafe kalm›fl olmayacakt›r.” (1994 Dönemeci. Ekim 3. Genel Konferans›. Siyasal ve örgütsel de¤erlendirmeler, Eksen Y., s. 210) “1994 y›l› partiye ulaflmada gerçek bir dönemeç y›l› olamad›. Fakat bunun nedenleri konusunda paha biçilmez aç›kl›klar kazand›rd›....Siyasal geliflmleler ve s›n›f hareketinin seyri, komünistler


olarak acilen parti düzeyini yakalamam›z› bize tarihi bir sorumluluk olarak dayatmaktad›r. 1995 y›l› içerisinde bunun bilinciyle hareket edece¤iz... Bu inanç ve kararl›l›kla, 1995 y›l›n› buradan hareketimiz için yeni at›l›mlar ve ve bunlar›n ürünü olacak öncü parti y›l› ilan ediyoruz.” (At›l›mlar ve Parti Y›l›. K›z›l Bayrak, say›: 16)

1995 Mart’›nda ise, gelinen nokta flu sözlerle tan›mlan›yordu: “Yani sözkonusu olan s›çramak ya da s›çrayamamak sorundur. Ola¤anüstü bir yüklenmeyle s›çramay› baflard›¤›m›z noktada, arkas› y›llar› kaplayacak bir ferahlamad›r ve h›zl› bir nicelik geliflmedir. S›çrayamad›¤›m›z durumda ise bunal›m d›r. Ben Ekim’in gelip böyle bir efli¤e dayand›¤›n› düflünüyorum.” (3. Genel Konferans, Örgütsel ve siyasal tart›flmalar, s.20)

1995 ve 1996 y›l›n›n da bir partinin kurulmas›yla sonuçlanmad›¤›n› art›k biliyoruz. Tüm bu gerçekleflmeyen iddialar›n bu harekette nas›l somut sonuçlar yaratt›¤›n› ise bilemiyoruz. Ancak bu durumun bu hareket için bir bunal›m faktörü olaca¤›n› kestirmek zor de¤il. Bu ifadeler devrimci bir partinin infla sorunlar›nda bir mekanikli¤i yans›tt›¤› kadar, asl›nda bu hareketin y›llar öncesinden girdi¤i bir t›kan›kl›¤› da ortaya koymaktad›r. Bu t›kan›kl›¤›n ideolojik ve örgütsel nedenlerini devrimci bir muhasebeye tabi tutma yerine, «parti y›llar›» ilan ederek, bunal›m›n ertelenmesi ve kadrolar›n oyalanmas› tercih edildi¤i anlafl›lmaktad›r. Ama görünen o ki, art›k deniz bitmifltir. 1997 y›l›n›n da önceki «parti y›llar›»n›n akibetiyle sonuçlanaca¤›n› tahmin etmek zor de¤il. Ancak bu y›l›n sonunda durum ne olursa olsun, art›k bu hareket bir yol ayr›m›na gelmifltir. Ya tabelas›n› de¤ifltirerek kendini parti ilan edecektir; ya da bu iç bunal›m art›k bu hareketin mevcut konumuyla da varl›¤›n› koruyamamas› ve tasfiye si ile sonuçlanacakt›r. Kuflkusuz bir üçüncü yol daha var: Bu hareketin benmerkezcilikten uzaklaflan, grup kayg›lar› gütmeyen, devrimci sorumlulu¤unu yitirmeyen kadrolar›n›n bas›nc›yla kendini köklü bir muhasebeye tabi tutarak devrimci-enternasyonalist bir önderli¤in yarat›lmas› mücadelesinde yeralmas›. Komünistlerin temennisi de, ortaya koydu¤u çaba lar da tümüyle bu üçüncü seçene¤in somut bir seçenek haline gelmesine dönüktür. K›z›l Bayrak’›n Paylaflt›¤› Parti Anlay›fl› ve Evrimi Bu hareketin, gelinen noktadaki t›kan›kl›¤›n›, tabelas›n› de¤ifltirmekle afl›p aflamaya ca¤›n›n iflaretleri kendi evriminde bulunabilir.K›z›l Bayrak’›n s›k s›k gönderme yapt›¤› Ekim ortaya ç›karken, Türkiye sol hareketinde yeni bir dönemin bafllad›¤›n› müjdeledi ve farkl›l›¤›n› iki temel konuda somutlaflt›rd›. Bunlardan biri, sosyalist devrim stratejisini benimsemesi; di¤eri ise parti anlay›fl›ndaki farkl›l›¤›yd›. Ekim’in sosyalist devrimden ne anlad›¤›n› de¤erlendirmek konumuzun d›fl›nda; ancak, parti anlay›fl›nda nas›l bir yenilik savunucusu oldu¤unu ortaya koymak gerekiyor. Bunu yaparak bu ak›m›n varl›k koflulu olan temel dayanaklardan birini de ayd›nlatm›fl ve bugünkü t›kan›kl›¤›n› da bir ölçüde ayd›nlatm›fl olaca¤›z.

Ekim, içinden geldi¤i TDKP’nin parti anlay›fl›n› sistematik olarak elefltirerek kendi parti anlay›fl›n› ortaya koydu¤u iddias›ndad›r. Buna göre, TDKP ve tüm geleneksel hareket, devrimci-demokrat bir ideolojik platforma sahipti ve bu durum örgütsel-politik cephede s›n›f d›fl› parti anlay›fl›nda somutlan›yordu. Parti, geleneksel tan›ma göre bilim sel sosyalizmle s›n›f hareketinin birli¤i olmal›yd›. Ama TDKP 1980’lere geldi¤inde, kendini s›n›f hareketi içinde vareden, üyelerinin ço¤unlu¤u iflçi kökenli olan, örgütsel yap›s›n› fabrika hücrelerine oturtan bir hareket de¤ildi. Ekim’e göre de bu nedenle de s›n›f›n partisi ad›na lay›k bir parti de¤ildi. TDKP as›l olarak küçük-burjuva toplumsal zemininde kendini varetmiflti ve bu nedenle de örgüt üye bileflimi esas olarak küçük-burjuva kökenli unsurlardan olufluyordu. Ekim’in elefltirilerinde üye bileflimi o derece önemliydi ki, (rakamlar›n gerçe¤i ifade edip etmedi¤i bir yana), TDKP’nin kurulufl aflamas›nda üye bilefliminde iflçilerin oran›n›n «yüzde 23.8’i sanayi proleteri olmak üzere yüzde 27.4» olmas› onun küçük-burjuva bir parti olmas›na kan›t olarak gösteriliyordu. Yani k›saca, Ekim’e göre, bir partiye devrimci s›n›f partisi diyebilmek için, partileflme sürecini s›n›f hareketine müdahale içinde yaflay›p aflmas›; üye bilefliminin ço¤unlu¤unu proleter kökenli unsurlardan oluflmas› ve örgütsel temelini fabrika hücrelerine dayand›rmas› gerekiyordu. TDKP teorisyeni Z. Ekrem ise, bir partinin s›n›f partisi olmas› için üyelerinin ço¤unlu¤unun iflçi kökenli olmas›n›n ve fabrika hücrelerine dayanmas›n›n zorunlu olmad›¤›n›; bunlar›n partinin kuruluflu sonras›nda kazan›labilecek özellikler oldu¤unu; önemli olan›n nas›l bir yönelifl içinde olundu¤unu ve TDKP’nin de bu yönelifle girmifl bulundu¤unu savunuyordu. Bu tart›flma ve Ekim’in parti anlay›fl›n›n temel çizgileri, «Küçük Burjuva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi» adl› kitapta ortaya konuyor. Bu kitaptan birkaç parça aktar›p, Ekim’in partinin üye bileflimi hakk›nda nas›l bir anlay›fl› savunarak ç›kt›¤›n› ortaya koyal›m. Söz konusu kitapta, partinin s›n›f›n öncüsü olmas› ve s›n›f›n az›nl›¤›n› kapsamas›yla, üye bilefliminin ayn› fley olmad›¤› ortaya konduktan sonra flunlar söyleniyor: “Teorisyen Z. Ekrem’in daha önce aktar›lan genellemesi flöyleydi: «Genelikle kurulufl y›llar›nda, iflçi s›n›f›n›n siyasal partisi s›n›f›n küçük bir az›nl›¤›n› kucaklar. Ve proleter kökenli unsurlar, üyelerinin az›nl›¤›n› oluflturur.».... ...fiimdi de ikinci cümle: «Ve proleter kökenli unsurlar, üyelerinin az›nl›¤›n› oluflturur!» Bir genelleme olarak, bütünüyle yanl›fl! Bir parti s›n›f›n çok küçük bir az›nl›¤›n› kucaklad›¤› halde, üyeleri aras›nda iflçiler ço¤unlu¤u, hatta belki de, ezici ço¤unlu¤u oluflturabilir..... Geliflmesinin bafllang›ç döneminde, Z. Ekrem’in deyimiyle «kurulufl y›llar›nda», marksist hareketin önündeki ilk ve en acil görev, proletaryan›n siyasi s›n›f ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak, ayn› anlama gelmek üzere sosyalist bir iflçi hareketi gelifltirmektir..... Biz yeniden Z. Ekrem’in genellemesinin ikinci cümlesine dönüyoruz: «Genellikle kurulufl y›llar›nda...proleter kökenli unsurlar üyelerinin az›nl›¤›n› oluflturur.» fiu ana kadar yap›lan aç›klamalarla, bu iddian›n Leninist anlay›fl ve uygulamay› de¤il, popülist anla y›fl

ve uygulamay› ifade etti¤ini göstermifl bulunuyoruz. Kurulufl y›llar›nda, bütün dikkatini fabrika çal›flmas›na yönelten ve «iflçi s›n›f› içinde durumunu pekifltirme»yi temel görev kabul eden bir partinin üyelerinin ço¤unlu¤unun iflçi kökenli olmas› de¤il midir as›l normal olan. Oysa bizde geliflim çok baflka türlü olmufl.” (Bkz. Küçük Burjuva Popülizmi ve Proleter Sosyalizmi, Partilerin kurulufl y›llar› ve s›n›fla iliflkileri alt bölümü)

Ayn› polemik içinde daha sonra, Üçüncü Enternasyonal partilerinin prati¤inin Z.Ekrem’in anlay›fllar›n› çürüttü¤ü iddia ediliyor. Buna en temel kan›t olarak da, ‹kinci Enternasyonal partilerinin önderleri oportünist olsa da, kendilerinin iflçi partileri olmas› ve Üçüncü Enternasyonal partilerinin de bu partilerden kopmufl olmas› gösteriliyor. ‹kinci Enternasyonal’e bu bak›fl aç›s›n›n Ekim’in parti anlay›fl› ile kritik iliflkisi ayr› bir inceleme konusu; flimdilik bunu geçiyoruz. Geçen 10 y›la yaklaflan bir süredir, bu hareket parti ile s›n›f iliflkileri sorunundaki bu anlay›fllar›n› resmen de¤ifltirmifl de¤il. Aksine, yeri geldi¤inde bu yaz›lara refarans vermeye devam ediyor. Parti sorununun bu yönüne yaklafl›m tarz›n› ortaya koyan baflka temel belgelerde söylenenler de bunu do¤ruluyor: “ Parti, sosyalizm ile s›n›f hareketinin örgütlü birli¤idir. Bu temel ve özlü tan›m, öncü partinin ideolojik kimli¤i ile s›n›fsal kimli¤ini içiçe vurgulamaktad›r.... Bize gerekli olan, kuvvetli bir marksist-leninist teorik temeli sa¤lam bir proleter s›n›f taban› ile birlefltirebilen, marksist-leninist ideolojik kimli¤i proleter s›n›f kimli¤i ile ayn› örgüt yap›s› içinde kaynaflt›rabilen bir partidir.” (Ekim 1. Konferans Kararlar›, Eksen Yay., s. 126-27) “K›sacas›, kadro kriteri aç›s›ndan s›n›f kökeni önemli de¤ildir diyenler, s›n›f içinde örgütlenmek de önemli de¤il, demek zorundad›rlar. Zira birincisi ikincisinin zorunlu bir sonucudur.” “Parti acil bir görevse, fabrika hücreleri görevi de acil bir görevdir, partinin ilan› de¤il, leninist partileflme sürecinin asgari bir temelde tan›mlanmas›, gerçek bir ihtilalci s›n›f partisinin oluflumu, örgütsel temelde fabrika zeminine oturmadan ger çeklefltirilmifl say›lmaz.” (Tasfiyecili¤e karfl› Konuflma ve Yaz›lar, Eksen y., s.220 ve s.221)

Bunlar› savunan bir hareketin partinin kurulufl aflamas›na geldi¤ini söylemesi, kurulufl tarihi ile ilgili somut rakamlar verebilmesi için, s›n›f hareketiyle ba¤›n›n çok güçlü bir düzeye gelmesi; üyelerinin ço¤unlu¤unun iflçi kökenli olmas›, örgütsel temelinin fabrika hücrelerine dayanm›fl olmas› beklenir. Oysa yine söz konusu yay›nlardan ö¤reniyoruz ki, parti y›l› ilan edilen dönemde, Ekim «s›n›f d›fl› bir örgüt» konumundad›r. “Kuflku yok ki, bugün hala örgütsel cephede çok yetersiz ve çok zay›f durumday›z. Herfley bir yana, 7 y›ll›k siyasal yaflam›m›z ard›ndan biz bugün henüz s›n›f d›fl› bir örgütüz. Bu tespitin alt›n› önemle çiziyorum. Çünkü özellikle örgütsel sorun lar›m›z› kavraman›n çok temel bir anahtar noktas› oldu¤unu düflünüyorum.” (3. Konferans Aç›l›fl Konuflmas›, Örgütsel ve Siyasal Tart›flmalar, Eksen y., s. 18)

Bunlar 1995 y›l› Mart ay›nda ve «parti y›l›» ilan edilen bir üst platformda söyleniyor. O derece iddial› bir tarzda sorun dile getiriliyor ki, bu de¤erlendirmelerin arkas›ndan flu ikilem ortaya konuluyor: "Baflar›rsak ipi gö¤üsleriz, baflaramazsak bunun yarataca¤› sonuçlar› tahmin etmek hiç de güç


de¤il."

Parti y›l› ilan edilen 1995’in de, 1996 y›l›n›n da bu hedefe ulafl›lmas› bak›m›ndan pozitif bir sonuç yaratmad›¤›n› biliyoruz; bunun tahmini güç olmayan ne tür sonuçlar yarat›¤› konusunda ise bir fikir sahibi de¤iliz. Ama sürekli iddial› hedefler belirleyen, bunlar› varolup olmama gibi keskin ikilemler içinde ele alan ve sonuçta baflar›s›z kalan bir hareketle onun önderli¤inin bir «ciddiyet bunal›m›yla» yüzyüze kalaca¤› kesindir. Teorik At›l›m ‹ddias› Nas›l Has›ralt› Ediliyor? Bu hareketin, iddial› hedefler belirleyip, bu iddialar›n› yerine getirememesinin tek örne¤i «parti y›llar›» konusunda de¤ildir. Bu hareketin tarihine bak›ld›¤›nda baflka bir dizi iddian›n da yerine getirilmedi¤i, ve hiçbirinin ciddi bir muhasebesinin de yap›lmad›¤›n›n bir dizi örne¤i bulunabilir. Burada resmi platformlarda da karar haline gelmifl olan bir tanesinden sözetmekte yarar var. K›z›l Bayrak’›n s›k s›k gönderme yapt›¤› Ekim’in kendisiyle ilgili «yenilik» iddias›na dayanak yapt›¤› iki temel yönden biri partinin bir «iflçi partisi» olarak örgütlenmesi gereklili¤i ise, di¤eri de «teorik at›l›m»›n gerçeklefltirilmesinin mutlak zorunlulu¤uydu. Teorik at›l›ma bu hareket öyle bir vurgu yapm›flt›r ki, bunu tüm partileflme görevlerinin kavran›lacak ana halkas› olarak da tespit etmifltir. Daha ötesi bunu resmi platformda, 1. Konferans’da karar haline de getirmifltir. ‹flte bu karardan parçalar: “Teorik geliflme partileflme sürecinin esas ve tayin edici halkas›d›r...Teorik geliflme, efllik etti¤i ve yolunu açt›¤› politik ve örgütsel geliflme süreçlerinin sa¤l›kl› ve baflar›l› olabilmesinin güvencesidir. Ayn› flekilde teorik geliflme, tüm marksist potansiyeli tek bir parti çat›s› alt›nda birlefltirebilmenin etkili bir yolu ve zorunlu bir önkofluludur... ... Bütün bunlardan ç›kan sonuç, bugünün marksist-leninistlerinin öncelikle bir teorik ar›nma ve netleflme sorunuyla yüzyüze olduklar›d›r.... ... Zira teorik ar›nma ve netleflme, Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlar›n›n tahlili temelinde bir teorik derinleflme ve yetkinleflme aflamas›na geçmek için yaln›zca bir önkofluldur.” (Ekim 1. Konferans›; De¤erlendirme ve Kararlar, Eksen y., s.123-125)

Burada «teorik geliflme»den «evrenseli kucaklayan bir teorik geliflme ve yetkinleflme»nin kastedildi¤ini özellikle vurgulamak gerekir. Çünkü kararlara göre, evrensel ölçekte gerçeklefltirilecek «teorik ar›nma ve netleflme», «Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlar›n›n tahlili temelinde bir teorik derinleflme ve yetkinleflme aflamas›na geçmek için yaln›zca bir önkofluldur». K›saca, burada ortaya konulan anlay›fla göre, partileflmek için hem evrensel ölçekte «teorik ar›nma ve netleflme»nin, hem de Türkiye ve dünya devriminin temel ve taktik sorunlar›nda «teorik derinleflme ve yetkinleflme»nin baflar›lmas› gerekir; ve birincisi, ikincisini yapman›n da önkofluludur. Merkez Komitesi’nin «Konferans’›n toplanmas›na ‹liflkin Karar»›nda ise, o zamana kadar katedilen ideolojik geliflme ve yerine getirilmesi gereken teorik görevlerin kapsam› konusunda flunlar söyleniyor:

“...Daha önce de ifade etti¤imiz gibi, bu ideolojik geliflme bir bak›ma bünyesinden koptu¤umuz ve elefltirisi temelinde geliflti¤imiz geçmifl devrimci hareketin teorik-siyasal platformuyla koflullanm›fl, büyük ölçüde onunla s›n›rlanm›flt›. Geçmifl devrimci hareketin teorik ve politik perspektiflerini kendi özgünlükleri, demek oluyor ki, k› s›rl›¤› ve darl›¤› içinde ele al›p elefltirmek, gerek kapsam gerekse derinlik bak›m›ndan bizim teorik geliflmemizde de belli bir s›n›rl›l›¤a yolaçt›.” “Tüm tarihsel deneyimi de¤erlendirmek, sonuçlar ve dersler ç›karmak, bundan yeni teorik sonuçlara ulaflmak tüm dünya komünistleri gibi ülkemiz komünistlerinin de önünde temel bir sorun olarak durmaktad›r....Modern revizyonist ak›mda ifadesini bulan sonuçlara tav›r alman›n böyle bir yeniden canlanmaya kesin olarak yetmedi¤ini, bürokratik bozulmay› ve revizyonist ideolojik yozlaflmay› yaratan toplumsal, politik ve düflünsel ön süreçler konusunda, dünya komünist hareketinin, bu arada Stalin dönemi SBKP’sinin ve Komintern’in bizzat kendi ideolojik ve politik zaaflar› ve hatalar› konusunda aç›kl›¤a kavuflmad›kça bunun mümkün olmayaca¤›n›, son otuz y›l›n uluslararas› «an ti-revizyonist» deneyimi aç›kl›kla göstermifltir.” (Ekim 1. Konferans›; De¤erlendirme ve Kararlar, Eksen y., s.15 ve s.17)

Bir baflka yerde ise anlay›fl flu biçimde dile getiriliyor: “Kendini pratik olarak dayatm›fl bulunan acil örgütsel sorunlara ra¤men, orta vadede bak›ld›¤›nda, EK‹M’in tafl›d›¤› sorumlulu¤un kritik halkas› teorik geliflme ihtiyac›d›r.” (Ekim-1991, Solda tasfiyecili¤in yeni Dönemi, Eksen y., s. 85)

Bu iddialarda bulunmufl bir haraketten ciddi teorik ürünler ummak ve bu taahhüt yerine getirilmeden partileflme sözünü a¤z›na bile almamas›n› beklemek hem bu hareketin militanlar›n›n hem de devrimci kamuoyunun hakk›d›r; bu iddialar›n yerine getirilmedi¤i durumda ise nedenlerini sorgulamak görevdir. Peki bu iddialar›n üzerinden 7 y›la yak›n bir süre geçmesine ra¤men, bu hareket bu iddian›n gereklerini yerine getirmifl veya bu hedeflerinin yanl›fll›¤› konusunda özelefltirel bir de¤erlendirme yapm›fl m›d›r? Eksen Yay›nc›l›k’tan ç›kan yay›nlara bakmak bu konuda da bir fikir verici olacakt›r. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, bu hedeflerin yanl›fll›¤›na iliflkin hiçbir de¤erlendirme yap›lmam›flt›r. Daha ötesi, teorik görevlerin önemi ve kapsam› üzerine yukar›da aktar›lan de¤erlendirmeler, 1992 Mart’›nda ç›kan «Ekimler (Marksist-Leninist Teorik Siyasal Dergi)»nin sunuflunda tekrarlanm›flt›r. Teorik görevlerin «kavran›lacak halka» olarak tan›mlamas›n›n üzerinden geçen 6 y›ll›k sürede, ç›k›fl›nda önemli bir misyon yüklenen Ekimler’in iki y›l aral›klarla sadece iki say›s› ç›km›flt›r. Bu dergide yay›nlanan yaz›lar›n «evrenseli kucaklayan teorik içerik» tafl›y›p tafl›mamas› bir yana, bu iddiay› yans›tan yaz›lardan birisi «girifl» (Sosyalizmin Ta rihsel Sorunlar›na Girifl) olarak yay›nlanm›fl; di¤erlerinin (Komintern Üzerine De¤erlendir meler-1. bölüm; Tek Ülkede Sosyalizm-1. bölüm) sözverilen ikinci bölümleri ise, o günden bugüne yay›nlanmam›flt›r. Bu ciddiyetsizli¤in ortada bir aç›klamas› olmad›¤› gibi, teorik görevlerin önemi ve kapsam› hakk›nda 1. Konferans’taki de¤erlendirmelerin korunup korunmad›¤›n›n bir aç›klanmas› da yap›lmam›flt›r. (*)

Daha da ilginç olan bu de¤erlendirmelerin sonraki resmi platformlarda bir daha tekrarlanmam›fl olmas› ve kavran›lacak bir baflka halkan›n tespit edilmifl olmas›d›r. ‹ki y›l sonra toplanan Ekim Ola¤anüstü Konferans›’nda flu de¤erlendirme yap›l›yordu: “1987’de ortaya ç›kan ve en büyük olanaks›zl›klar› altederek 1. Genel Konferans›’n› toplamak aflamas›na ulaflabilen EK‹M, yaz›k ki konferansla bafllayan bu yeni süreçte önüne koydu¤u görevleri gerçeklefltirmede baflar›s›zl›¤a u¤ram›flt›r. EK‹M, kendini yaratan ilk at›l›m›, kendini gelifltiren yeni bir at›l›mla birlefltirememifltir.” (Ola¤anüstü Konferans Bildirisi. Devrimci Politika ve Örgütlenme Sorunlar›, Eksen y., s. 13)

Bu, teorik at›l›m›n gerçeklefltirilemedi¤inin iddia sahiplerinin kendi a¤›zlar›ndan aç›kça ifadesidir. Bu de¤erlendirmeyi do¤al olarak takip etmesi gereken, yeniden teorik at›l›m görevinin konmas› veya bu hedefden vazgeçildi¤inin ilan edilmesiydi. Ne var ki ikisi de yap›lmad›. Esas görevin pratik olarak «tasfiye edilen» «tasfiyeciler»in, örgütteki kaynaklar›n› kurutmak oldu¤u belirlendi. “Ekim’de düflkünlük derecesinde bir liberal tasfiyecili¤i besleyen tüm kaynaklar›n kurutulmas› ile kendi asli sorumluluklar›n› gerçeklefltirecek bir çal›flma ve seferberlik, görevlerimizin as›l alan›d›r.” (Age, s. 32)

1995 y›l›na gelindi¤inde ise, bu y›l›n «parti y›l› çerçevesinde ayn› zamanda fabrika çal›flmas› y›l› da ilan edildi¤i» belirtildikten sonra, geriye dönük olarak flu genel de¤erlendirme yap›l›yor: “1993 y›l›n› belli s›n›rlar içerisinde kazand›¤›m›z›, 1994 y›l›n› hedefledi¤imiz s›n›rlar içerisinde kazanamad›¤›m›z›, 1995 y›l›n› ise saptanm›fl hedefler do¤rultusunda kazanmak istedi¤imizi söylüyoruz.” (3. Konferans, Örgütsel ve Siyasal tart›flmalar, Eksen y., s. 209)

3. Konferans Bildirisi’nde, karfl› karfl›ya olunan as›l görev ise flöyle tan›mlan›yor: “Konferans›m›z›n gündemini, çok büyük bir bölümüyle pratik siyasetteki yetersizliklerimiz ile örgüt cephesindeki sorunlar›m›z oluflturmufltur. Bu bilinçli tutum, içinde bulundu¤umuz geliflme evresinde, partileflme sürecinin as›l zay›f kalan cephesinin pratik geliflme cephesi oldu¤u de¤erlendirmesinin bir ürünüdür.” (Age, s. 29)

Tüm bu de¤erlendirmeler, «teorik at›l›m»›n partileflme sürecinin kavran›lacak halkas› oldu¤u tespitlerinin elçabuklu¤u ile de¤ifltirildi¤ini ortaya koyuyor. Bu, arkas›nda durulamayan «teorik at›l›m» iddias›n›n bofla ç›kt›¤›n› ortaya koyuyor. Bu at›l›m›n yap›lmay›fl›, bu hareketin ideolojik geliflmesinin «büyük ölçüde s›n›rl›»l›¤›n› da ortaya koydu¤u kendi ifadeleri ile teslim ediliyor. Kuflkusuz bu kadar de¤il; birilerinin «bu teorik at›* K›z›l Bayrak’›n 1996 y›l› bafllar›nda yay›nlan, Devrimci Proletarya ile yap›lan polemik dizisinde, Konferans’›n bu de¤erlendirmeleri, yöneltilen elefltiriler karfl›s›nda savunulmaktad›r. Bu bu de¤erlendirmelerin korundu¤u anlam›na geliyor. Ancak bu polemikte savunulan bu de¤erlendirmelerin geçen 6 y›lda ne derece gere¤inin yerine getirildi¤i, getirilmediyse partileflme sürecinin hangi evrisinde bu görevlerin yerine getirilece¤i konusunda hiçbir aç›klama yap›lm›yor. Daha do¤rusu, 1995’den bafllayarak «parti Y›llar›» ilan edildi¤ine göre, bu görevlerin yerine getirimesinin de ertelendi¤i anlafl›l›yor. Belki de geçen 6 y›lda yerine getirilmeyen «teorik at›l›m”›n birkaç ay içinde yerine getirilece¤i düflünülüyor. Çünkü, yukar›da aktar›ld›¤› gibi, bu görev, partileflme sürecinin baflar›s›n›n zorunlu koflulu ve kavran›lacak halkas› olarak tan›mlan›yor.


l›m görevine ne oldu?» sorusunu yöneltmesine tedbir olarak, bir haz›r yan›t›n cepte tutuldu¤u anlafl›l›yor: hareket «pratik ve politik» alandaki at›l›ma endekslenmifltir; «zaten Türk solu da teorik sorunlar karfl›s›nda sessiz kalmaktad›r». Nitekim 3. Konferans’da bir delegenin hareketin teorik yetersizliklerinden bahsetmesine flu karfl›l›k veriliyor: “Sözgelimi bu platformda bulunan genç yoldafl›n teorik sorunlara iliflkin bir bak›fl› var. Bu harektte teorik sorunlara ilgisizlik oldu¤unu düflünüyor. Bu de¤erlendirme yanl›flt›r. Partileflme sürecinin esas halkas› hala da ideolojik-teorik geliflmedir. Ama biz öyle bir noktaya geldik ki, pratik ve politik alanda önümüzü açamad›¤›m›z sürece, teorik geliflmeyi de sürdürmemiz mümkün de¤ildir.” (Age, s. 76)

Evlere flenlik bir «esas halka» kavray›fl› ile yüzyüzeyiz. 5 y›ld›r teorik geliflmeyi «esas halka» olarak belirleyip, bu konuda ciddi bir yol almadan yeni «esas halka»lar belirleyerek «zay›f halka» kavray›fl›n›n yozlaflt›r›lmas› için, bu hareketin bir y›lan gibi k›vr›lma becerisine sahip olmas› gerekiyor. Ç›k›fl› ile «yeni bir çizgi, gelenek ve kültürü» temsil etmesi ile övünerek, partileflme nin efli¤ine geldi¤ini iddia eden bu hareketin, pratikte neyi ifade etti¤ini, özellikle de partileflmeden ne anlad›¤›n› ve ne durumda oldu¤unu, kendi belgelerine dayanarak ortaya koymufl, herkesin malumu olan konumunu bir kez daha tasvir etmifl bulunuyoruz. Bu hareketin partileflme hedefi ve partileflme sürecinin görevleri bak›m›ndan, teorik cephede ve s›n›f hareketiyle birleflme alan›nda ciddi bir yol almad›¤› halde, parti kuruculu¤u görevini «parti y›llar›» ile ikame etme ciddiyetsizli¤i yeterince sergilenmifl olsa gerekir. Ancak bu hareketin bir baflka alandaki, örgütsel cephedeki konumu da yine kendi belgelerine dayanarak ortaya konmazsa sorunun anlafl›lmas›nda önemli bir boflluk kalacakt›r. Örgütsel Nitelik Hakk›ndaki ‹nciler Bu hareket, bir dizi sorunda oldu¤u gibi, örgütsel niteli¤ini de s›k s›k böbürlenme konusu yapmaktad›r. ‹flte, son dönemde yap›lan iki örnek de¤erlendirme: “...Ama ben bu üstünlü¤e, belki sizi bir parça flafl›rtacak bir baflka üstünlü¤ü eklemek istiyorum. EK‹M, bugünün Türkiyesi’nin en ileri örgütsel düzeyidir de ayn› zamanda.” (3. Konferans aç›l›fl konuflmas›, Örgütsel ve Siyasal Tart›flmalar, Eksen y., s. 17) “Hareketimizin bugüne geliflme süreçlerimizden süzülüp gelen, bir dizi s›navdan geçen bir önderlik ekibi ve kadro birikimi var. Bu önderlik ekibi ile kadro birikimi, ideolojik çizgimizin ve birikimimizin yan›s›ra, hareketimizin komünist kimli¤inin güvencesi ve tafl›y›c›s›d›r. Bugünkü örgütsel omurgam›z› oluflturan bu güçler, partimizin de profesyonel çekirde¤ini oluflturacaklard›r.” (Komünist Hareket Parti Olman›n Efli¤inde, Y›ldönümünde Durum De¤erlendirmeleri. K›z›l Bayrak, say› 31. 28 Ekim 1996)

Bu de¤erdlendirmeler, 3. Konferans’ta ve ondan bir y›l sonra yap›l›yor. Bunun ne kadar bofl bir böbürlenme oldu¤unu görmek isteyenlerin, Eksen Yay›nc›l›k’tan kitap olarak ç›kan kararlar ve tutanaklara bakmas› yetecektir. Bu kaynaklarda istenilmeyecek ölçüde, örgütsel s›r olmas› gereken baz› bilgileri de içerecek boyutta veriler bulunmaktad›r. Biz sadece, Konferans’da hareretli tart›fl-

malara konu olan «ileri kadrolar»la ilgili de¤erlendirmelere k›saca de¤inip, geçmekle yetinece¤iz. «‹leri kadrolar»›n konumunu de¤erlendirmeden önce, «ileri kadro»dan ne anlafl›ld›¤›n› kendi a¤›zlar›ndan ö¤renelim: “Yoldafllar, ben, MK’n›n hemen alt›ndaki görevlerde, özellikle mahalli yönetici komitelerde yeralan ve «ileri kadrolar» olarak niteledi¤imiz soruna iliflkin sürmekte olan tart›flmalar›m›z› son derece önemli buluyorum.” (Ekim 3. Konferans Belgeleri, Örgütsel ve Siyasal Tart›flmalar, Eksen y., s. 84)

Bu tan›mlamayla, «ileri kadrolar»›n, yukar›da böbürlenme konusu yap›lan, «örgütsel omurgam›z› oluflturan bu güçler, partimizin de profesyonel çekirde¤ini oluflturacaklard›r» denilen kadrolarla büyük ölçüde üst üste düflen kadrolar oldu¤u görülüyor. fiimdi bu kadrolar›n niteliklerine ve hareket içindeki konumlar›na daha yak›ndan bakabiliriz. “Bizim ileri kadrolar›m›zda sözü edilen zaaflar kendini hangi biçimlerde ortaya koymufltur? Bence geçmifl süreçte bu zaaflar kendisini, her fleyden önce, ileri kadrolarda atalet, statükoya düflkünlük, hareketin yeni yönelimine uyum konusunda pratikte gösterilen son derece gerici bir direnç olarak ortaya koydu.”(Age, s. 85) “ ...Bu ileri kadrolar›m›z sa¤olsunlar, çok ak›ll› olduklar› için, görevlerini aksatan kadrolara karfl› örgüt de¤erleri ve ilkeleri ya da daha genel planda örgüt disiplini çerçevesinde nas›l davran›lmas› gerekti¤i konusunda bize ›srarla ak›l veriyorlar. Çünkü biz o ak›ldan yoksunuz!..... ...Mesele onlar›n o bize vermeye çok e¤ilim duyduklar› ak›llar›n› do¤ru ve amaca uygun bir biçimde kullanmamalar›nda odaklafl›yor. Bunu yapmamalar›nda odaklafl›yor. Ne yap›yorlar peki onlar? Önce problem yarat›yorlar. Sonra bu problem üzerine bir tart›flma yarat›yorlar. Sonra da bu problemin çözümünün en «kolay» yolunu öneriyorlar. Nedir mesala? ‹K feshedilsin! Ne kolay bir çözüm! Asl›nda bunda samimi de de¤ildirler, zira istedikleri fleyin kolay yap›lamayaca¤›n› pekala bilmektedirler..... ... Bugün kadro probleminin kavran›lacak halkalar›ndan biri de «ileri kadro» problemidir. Çünkü bunlar ayn› zamanda bizim kadro gerçekli¤imizi bozan ö¤elere dönüflmüfltür. Hareketin ideolojik kuvvetiyle kazand›¤› güçleri, bir dönem sonradan tasfiyeci MK güçleri bozuyordu. fiimdi ayn› risk «ileri kadro» gerçekli¤i üzerinden vard›r..... “MK bu «ileri kadro» gerçe¤ini mutlaka çözümlemeli, «ileri kadro» gerçe¤ini bundan böyle yaln›zca t›rnak içerisinde kullanmal›d›r. Çünkü o art›k olumsuz anlam yüklü bir kategoriyi dile getirmektedir.” (Age, s. 68-71)

Bu de¤erlendirmelerin devam›nda ise, kaynaflm›fl, s›navdan geçmifl «üç kiflilik» MK’n›n neden görevlerini yerine getiremedi¤i ve «ileri kadrolar»›n durumu konusunda flunlar belirtiliyor: “Üç kiflilik MK’da, bir yoldafl bunlar›n iki günde bir aksayan da¤›t›m randevular›n› onarmakla meflguldür. Böyle bir MK neyi yerine getirebilir yoldafllar? Hangi göreve yetiflebilir? Bu yoldafllar ama bu tür ak sakl›klarda hiçbir sorumluluk almamaktad›rlar. Alt›ndaki kadro için, ben ona söylemifltim de gitmemifl, diyebilmektedir. ‹flte senin elindeki kadro gerçe¤i budur. Senin o kadroya verdi¤in bilinç de budur. Onda yaratt›¤›n disiplin anlay›fl› da budur. O kadroya verdi¤in sorumluluk anlay›fl› da budur.” (Age, s. 71)

Bu tart›flman›n baflka yerlerinde ise, «parti y›l›nda» ‹stanbul ‹l Komitesi’nin 4-5 ayd›r kilitlendi¤i, 6 ayd›r gençlikten gazetesi ni alacak bir kiflinin görevlendirilmedi¤i gibi, dikkat çekici «profesyonellik» ve «süreklili¤in güvencesi» örnekleri sergilenmektedir. Burada amaç, e¤er hareketin t›kan›kl›¤›n› aç›klarken kadrolar› günah keçisi ilan

edip, önderli¤in zaaflar›n› kapatmak de¤ilse; bu de¤erlendirmelerde somutlaflan kadro tipolojisinin bir-iki y›ll›k sürede de¤iflece¤ini söylemek mümkün de¤ildir. Hele bunlar› süreklili¤in güvenceleri olarak ilan etmek, devrimci örgüt sorunlar›n› oyuna dönüfltürmek anlam›na gelecektir. Belki de bizim bilmedi¤imiz bir sihirli de¤nek vard›r. Örne¤in tabelay› de¤ifltirmek gibi. Denizin Bitti¤i Yer: Hedefleri Geriye Çekerek Parti ‹lan Etmek Bu hareketin, ç›k›fl›nda parti sorununda iddial› hedefler belirledi¤ini, ama geçen 10 y›la yaklaflan süreçte bu hedeflerin gerçekleflmemifl oldu¤unu, kendi söylediklerinden de hareketle ortaya koyduk. Bu durumun bu hareket için bir dönüm noktas› oldu¤u aç›kt›r. Bu dönüm noktas›nda devrimci yolun, bu hareketin kendisiyle hesaplaflarak, tutars›zl›klar›na köklü bir izah getirerek ileriye ç›kmas›, oportünist yol ise, söylenenleri söylenmemifl kabul ederek, üstünü örterek, tabela de¤iflikli¤i ile «parti»nin ilan edilmesidir. Son de¤erlendirmeler, ikinci yolun tercih edilece¤inin ipuçlar›n› ortaya koyuyor. Bunu en somut olarak, K›z›l Bayrak’›n 31. say›s›nda yay›nlanan «Y›ldönümü Durum De¤erlendirmeleri»nde görmek olanakl›. Burada ortaya konulan de¤erlendirmelere göre; * 1997 y›l›n›n Ekim Ay›nda art›k parti kurulmufl olacakt›r.

* “‹deolojik birikimimiz, politik birikim ve deneyimimizi, örgütsel önderlek ve kadro birikimi alan›ndaki katetti¤imiz aç›k mesafe, s›n›f çal›flmas›nda ve s›n›f hareketiyle iliflkilerde att›¤›m›z ad›mlar ve kazand›¤›m›z ilk mevziler, tüm bunlar birarada bugün art›k belirgin bir yeni kimli¤in somut ifadeleridir.” (Agy) * Çünkü; “parti herfleyden önce bir niteliktir. Bu nitelik birçok aç›dan yarat›lm›flt›r;...Parti niteli¤ini niceli¤e iliflkin ölçüler içinde ele almak büyük bir yan›lg›d›r. Partinin kurulufl sürecinde nicel ölçüler esasa iliflkin bir önem tafl›mad›¤› gibi, nicel geliflmenin dazeyi s›n›f mücadelesinin genel gidifline, s›n›f ve kitle hareketinin genel plandaki politik seyrine kopmaz biçimde ba¤l›d›r.” (Agy) Böylece, belirlenen hedefleri gerçeklefltireme menin de mazereti, «nesnel gerekçesi» de bulunmufl oluyor.

* “Önemli olan, s›n›f yönelimindeki ›srard›r, önemli olan örgütün as›l gövdesiyle s›n›f çal›flmas› ekseninde konumlanmas›d›r....Unutmamak gerekir ki partinin kurulufl kongresi parti infla sürecini yeni bir düzeyde devam ettirmeye de yaln›zca yeni bir bafllang›çt›r.” (Agy) Bu saptamalar, bir devrimci için, hedefleri geriye çekerek, tabela de¤iflikli¤inin teorisini yapmaktan öte bir fley ifade etmiyor. Bu gerekçelerle üç-befl y›l önce neden partinin ilan edilmedi¤i de koca bir soru iflareti olarak ortada duruyor. 1990 y›l›nda yap›lan 1. Konferans’da hareketin durumuna iliflkin daha ileri de¤erlendirmeler yap›lm›flt›. Bunu görmek için, Konferans Bildirisi’nin «Ekim’in durumu»nu betimleyen bölümüne bak›labilir. Sonsöz: Art›k deniz bitmifltir, önümüzdeki bir y›lda bunun sonuçlar›na hep birlikte flahit olaca¤›z. Bizim temennimiz, her durumda, Türkiye sosyalist hareketinde önemli bir birikimi ifade eden bir hareketin, bu denizin kumlar› içinde kaybolup gitmemesidir. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 11

D‹SK'in "Temiz Toplum" Eylemi ve Devrimcilerin Sansürcülü¤ü Susurluk kazas›ndan sonra bafllayan temizlik kampanyalar›na sendikalar da kendi cephelerinden destek sundular. Düzenin sahipleri varl›klar›n›n tehlikeye düfltü¤ünü gördüklerinden olsa gerek, can havliyle görevlerine sar›larak en az›ndan denetleyebildikleri kitleleri düzene bir kez daha yamamak için elbirli¤iyle görevlerini yerine getirme çabas› içine girdiler. Bu çabalardan bir tanesi de 22 Aral›k'ta, D‹SK taraf›ndan düzenlenen Kocaeli mitingiydi. Bu mitingle ilgili haber niteli¤indeki bilgiler çe flitli gazetelerde yer ald›. Elbette ki her gazete kendi cephesinden yans›t›yordu. Devrimci Parti Güçleri ise bu mitingle veya herhangi bir eylemle ilgili olarak, seyredilen bir olay› aktarmaktan öte bu olayda kendi rolünü ortaya koymak, kendi faaliyeti ve öncelikleri aç›s›ndan ele almak, bu yolla faaliyetine iliflkin dersler ç›karmak bak›m›ndan ele almal›d›r. Bu mitingde bir kez daha çetelerin üzerine gidilece¤i, gerçeklerin üzerinin örtülmesine izin verilmeyece¤i yollu "tehdit"ler savruldu. Kimileri bu memleketin "bizim" oldu¤unu hat›rlatmak için kat›l›rken, baz›lar› da çözümün devrimde ve sosyalizmde oldu¤unu bu vesileyle bir kez daha hat›rlatma f›rsat› bulmufl oldular. Bu mitinge kat›lanlar aras›nda Kartal ‹flçi Evi de vard›. ‹flçi Evi olarak mitinge kat›l›mdan önce örgütlenme komisyonunda, iflçi evinin mitingde atmas› gereken sloganlar›n belirlenmesi ile ilgili haz›rl›k yap›ld›. Genel olarak kitle taraf›ndan at›lan sloganlara kat›l›m›n iste¤e ba¤l› olmas› gerekti¤inde hemfikir olunduktan sonra, iflçi evinin atmas› gereken sloganlar olarak da flunlar belirlenmiflti: "Kahrolsun ücretli kölelik düzeni", "Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek", "Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›", "Asalaklar defolsun sendikalar iflçilerindir", "Devlet, mafya, mafya devlet emekçiler hesap sormaya", "Örgütsüz halk köle halkt›r, örgütlü bir halk› hiçbir kuvvet yenemez", "Sermayenin meclisine karfl› iflçi meclisi". Sloganlar›n tart›fl›lmas›nda yöntem olarak, iflçi evinin homojen bir yap› olmamas›ndan hareketle, genel e¤ilimin kabul etti¤i sloganlar›n at›lmas› kabul edildi. Aksi halde slogan tart›flmas› uzayacakt›. Miting alan›na varmadan önce toplanma yerinde kortejlerin oluflturulmas›ndan sonra sloganlar at›lmaya baflland›. Bu arada ‹flçi Evi'nin belirledi¤i sloganlar d›fl›nda kendi benimsedikleri sloganlar› atan Devrimci Parti Güçleri'ne iflçi evinde bulunan baflka bir grup taraf›ndan provakatör suçlamas› yöneltildi. Bunun üzerine bir kavga bafllad›. Polisin ve di¤er gruplar›n önünde yaflanan bu kavga tüm devrimciler aç›s›ndan olumsuz bir tabloydu. Neyse ki karfl›l›kl› çabalarla bu kavga büyümeden yat›flt›r›ld›. Burada hat›rlatmak gerekiyor:devrimciler birbirlerinin düflünce ve eylemlerine ancak elefltiri getirebilirler. Bunun d›fl›nda yapt›r›m uygulayamazlar. Hiçbir devrimci grup faaliyetlerini yürütürken kimseden izin almaz, almamal›d›r. Devrimciler faaliyetleri için burjuvaziden izin almad›klar› ve almayacaklar› gibi, baflka devrimci gruplardan da izin almamal›d›rlar. Devrimcilerin faaliyetlerini engellemek ancak burjuvazinin iflidir. Kendine hangi nedenle olursa olsun devrimcilerin faaliyetine s›n›r getirme misyonu biçenler en hafifinden bir aymazl›k içindedirler ve bundan vazgeçmek zorundad›rlar. Komünistler her yerde ve her zaman kendi önceliklerine, amaç ve ilkelerine, bunlar›n gerektirdi¤i ihtiyaçlara göre hareket ederler. Bunun d›fl›nda hiçbir kay›t, ko -

flul onlar›n faaliyetlerini sürdürmelerine engel olamaz. Elbette ki çeflitli devrimci gruplar birbirlerinin davran›fllar›n›, ideolojik politik tutumlar›n›, siyaset yapma tarzlar›n› do¤ru bulmayabilirler, bundan daha normal birfley yoktur. Ancak bundan ç›kar›lmas› gereken sonuç, kendi d›fl›ndakileri yok saymak, hele de belirli s›n›rlamalara uyulmad›¤› durumda provakatör demek olmamal›d›r. Burada yap›lmas› gereken devrimci iflbirli¤i ve dayan›flma anlay›fl›yla, karfl›l›kl› elefltiri ve özelefltiri mekanizmalar›n› iflleterek, do¤rular›n ve yanl›fllar›n somut ifl, eylem üzerinden gösterilmesi olmal›d›r. Bunlara genelde itiraz edilmeyebilir. Sorunun esas› burada de¤il. As›l yanl›fl anlay›fl, bir kitle örgütünün, somutta ‹flçi Evi'nin, kendini ba¤›ms›z bir politik odak olarak görmesi, baflkalar›n›n ba¤›ms›zl›¤›n› dile getiren tutum ve davran›fllar›n› engelleme hakk› görmesidir. Bunun da, kitlelerin bilincinin gerli¤ile, devrimcilerin sloganlar›ndan ürkece¤i gibi gerekçelerle savunullmas›d›r. As›l kayg› ise, ‹flçi Evleri'ni sendika bürokrasisine ba¤›ml› hale getirenlerin bu bürokrasinin h›flm›ndan kaç›nmakt›r. Bu olayda birkez daha görüldü ki, sendika bürokrasisiylle göbek ba¤›n› koruyanlar, niyetlerinden ba¤›ms›z olarak sendika bürokrasisinin jandarmal›¤›na soyunmak durumunda kalmama l›d›rlar. Sonuçta miting alan›na kadar, sloganlar›m›z› atarak yürüyüfle devam ettik. Alan›n giriflinde polisin özellikle kortejleri da¤›tmaya yönelik olarak arama yapmak üzere barikat oluflturdu¤unu gördük. Eylem öncesi haz›rl›kta bunun konuflulmam›fl olmas› hepimizin eksikli¤i idi. Kad›n ve erkeklerin ayr› yerlerde aranmas› gerekiyordu. Böylece fiili olarak kortej da¤›lm›fl oldu. Kad›nlar›n aranaca¤› kabinlerin önünde hepimiz öfkeyle bekliyorduk. Bu s›rada bu öfke slogan oldu ve yükseldi: "kapitalist devlet y›kaca¤›z elbet!", "Ordu polis tekeller iflte katiller!"

Organize bir davran›fl de¤il, ancak bir öfkenin d›fla vurumuydu. Ancak eylem öncesinde bu yönde bir haz›rl›k yapm›fl olsayd›k, o s›rada barikat› yar›p geçmek, alana daha bafltan yenik girmemek son derece imkan dahilindeydi. Eksik olan ise bu yöndeki iradi müdahale idi. Alanda ‹flçi Evi korteji sürekli bir dinamizm içinde duruyor ve sloganlar at›l›yordu. At›lan bafll›ca sloganlar, "Komünist bir dünya kuraca¤›z", "Kurtulufl devrimde komünizmde""Ö¤renciye ifl, çal›flan e¤itim", "S›n›fa karfl› s›n›f, savafla karfl› s›n›f savafl›" idi. Bu sloganlardan rahats›z olan Bas›n-‹fl temsilcileri ‹flçi Evi pankart›n› toplay›p, bizlere de tehditler ya¤d›rmaktan geri durmad›lar. Ancak ‹flçi Evi'nin ne olup olmayaca¤›n›, nas›l çal›flaca¤›n› kendilerinden ö¤renmeyece¤imizi, buna ancak ‹flçi Evi'ni ayakta tutanlar›n karar verece¤ini belirttik. Pankart›m›z›n al›nmas› sonras›nda ise baflka bir çevre ile birlikte, daha kararl› bir flekilde durarak sloganlar›m›z› att›k. Devrimci dayan›flman›n güzel bir örne¤ini sergiledik. Pankarts›z olmam›za ra¤men otobüslere kadar düzenli bir flekilde ve sloganlar›m›z› atarak yürüdük. Mitingde yaflananlar göstermifltir ki ‹flçi Evleri'nin sendika yönetimlerinde pay sahibi olmak için bir basamak olarak kullanmak yanl›flt›r ve buna tabi olan devrimciler de ister istemez bürokrasiye kan tafl›rlar. Yap›lmas› gereken bir an önce bu mekanlar›n s›n›f mücadelesine hizmet eden birer mevzi haline gelmesi için u¤raflmakt›r. Devrimci Parti Güçleri ‹flçi Evlerine böyle bak›yor. Heryerde ve her zaman ilkelerinden ödün vermeden, inand›klar› u¤runa tüm engellere ra¤men yollar›na devam etmekte kararl›lar. Devrimcilerin bu tür mekanlardaki çal›flmalar›n da devrimci Parti Güçleri'nin bak›flaç›s›; eylem birlefltirir, eylem ileri çeker, eylem ayn› zamanda ayr›flt›r›r biçimindedir. Bu ayr›flman›n ve birleflmenin devrimci bir zeminde sürmesinin bir güvencesi Devrimci Parti Güçleri'nin varl›¤› ve mücadelesidir. Asalaklar Defolsun Sendikalar ‹flçilerindir! Yaflas›n Devrimci Dayan›flma! Kartal'dan Devrimci Parti Güçleri

‹flçilerin Kurtulufl Yolu Sendika Bürokratlar›n›n Parlat›lmas›ndan Geçmiyor 15 Aral›k’ta, D‹SK’e ba¤l› Limter-‹fl Tuzla Bölge Temsilcili¤i taraf›ndan “Gemi ‹nfla Sektöründe Tafleron Uygulamalar› ve ›flçilerin Sorunlar›” konulu panel organize edilmiflti. ‹flçi Evi bünyesinde bu panele biz de kat›ld›k. Çünkü ‹flçi Evi'nin tersane bölgesine yönelik çal›flmas› sözkonusuydu. Panelin anlat›lmas›n›n bizim aç›m›zdan iki yönlü önemi var. Bir tanesi devrimcilerin sendikal faaliyete bak›flaç›s› ve bunun pratik sonuçlar›n› ortaya koymas›, ikincisi ise ‹flçi Evi ve buna benzer örgütlerde çal›flma perspektifinin ne olmas› gerekti¤ine dair Devrimci Parti Güçleri'nin öngörülerinin do¤rulanmas› ile ilgilidir. Bunlardan daha önemlisi ise sendikal alanda faaliyet gösteren devrimcileri ve iflçileri bekleyen tuzaklar› bu pratik örnekle ortaya koymak ve bu konuda uyar›c› olabilmek,

yaflan›lanlardan bu do¤rultuda ders ç›kar›lmas›na katk›da bulunabilmektir. Panelin örgütlenmesi sürecinde ‹flçi Evi'nde gündeme gelen tart›flmalarda bu panele yönelik olarak neler yap›labilece¤i konufluldu. Devrimci Parti Güçleri olarak ‹flçi Evi'nin tersanelere yönelik olarak yürüttü¤ü faaliyetteki bak›flaç›s›n› önceden beri elefltiriyorduk. Bizim aç›m›zdan önemli olan ‹flçi Evi'nin sendikalardan ba¤›ms›z bir duruflu sergileyebilmesiydi. ‹flçi Evi'nin sendika alternatifi olmad›¤›n›n, ancak sendikal bir zemin de olmad›¤›n›n bilinciyle, bu alanda ba¤›ms›z bir duruflun sergilenmesi do¤rultusunda tav›r al›nmas› gerekti¤ini savunuyorduk. Pratik olarak panele yönelik çal›flmada önerimiz ise, ‹flçi Evi imzas›yla bu panelde bir bildiri da¤›tmak olmufltu. Bildiri

da¤›t›lmas›n›n kabul edilmesi ile ilgili oldukça uzun bir tart›flma süreci yafland› ve bu tart›flmada al›nan tav›rlar, bu tav›rlar›n kökeninde yatan ideolojik durufl vs. baflka bir yaz›da ele al›nmal›d›r. Çeflitli tart›flmalardan sonra panelde bir bildiri da¤›t›lmas›na nihayet karar verilmiflti. Panelin bafllang›c›nda Limter-‹fl baflkan› Ayd›n K›l›çdere aç›l›fl konuflmas› yapt›. Kendisi devrimci bir insan olarak tan›d›¤›m›z bir sendika baflkan›d›r. Yapt›¤› konuflmada iflçilerden R›dvan B udak’a güvenmelerini isteyerek, R›dvan Budak’›n bu güveni haketti¤ini belirtti. ‹flçilere sendikaya güvenmelerini, hiçkimsenin ummad›¤› halde “say›n baflkan›n zaman ay›rarak bu panele kat›lmas›n›n” da bu güven için yeterli bir kan›t olmas› gerekti¤ini vurgulad›. Daha sonra R›dvan Budak bir


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 12

konuflma yaparak panelden ayr›lma girifliminde bulundu. Bunun nedeni ise ayn› gün sürmekte olan Bank-Sen kongresine kat›lacak olmas› idi. Olan da bu s›rada oldu. Panelde bulunan bir iflçi kendisine gitmemesi gerekti¤ini, sorular sormak istediklerini ›srarla söyledi. Bunun üzerine R›dvan Budak, kendisine yönelik tüm sorular› Kemal D aysal’›n yan›tlayabilece¤ini söyledi. Ancak iflçi ›srarl›yd› ve 1 May›s’taki konuflmas›n›n hesab›n› istiyordu R›dvan Budak’tan, yani Ayd›n K›l›çdere’nin deyimiyle “say›n genel baflkan›m›z”dan. ‹flte bu s›rada Kemal Daysal sinirlenerek iflçiye hakaretler ya¤d›rd›. Kendilerinin pazar gününü ay›rarak geldiklerini, iflçinin ise bunu anlamayarak gereksiz sorular sordu¤unu, kendisinin ise “sap›na kadar devrimci oldu¤unu” belirtti. Buna salonda bulunan tüm insanlar gülerek yan›t verdi. ‹flçi ise, ›srarla 1 May›s’› soruyordu. Bizler de alk›fllar›m›zla iflçiye destek verdik. Bu arada Limter-‹fl’in tersanedeki örgütlenme çal›flmas›nda as›l yükü omuzlayan devrimci iflçiler ise gelip ortam› yat›flt›rmaya çal›flt›lar. Çünkü onlar, bu panele daha fazla iflçi kat›l›m›n› sa¤lamak amac›yla R›dvan Budak’› binbir ricayla ikna edip, D‹SK’in panele para ay›rmas›n› ve R›dvan Budak’›n kat›l›m›n› sa¤lamaya çal›flm›fllard›. Onlara göre iflçilerin böyle bir sahneye tan›k olmamalar› gerekiyordu, çünkü bu durumda sendikaya güvenmezlerdi. Oysa bize göre, iflçilerin güvenmemesinin temelindeki durumu görüp bunu teflhir etmek, iflçilerin sendikalara sahip ç›kmas›n›n da ilk ad›m› olacakt›r. Devrimcilerle yapt›¤›m›z tart›flmada da belirtti¤imiz fluydu: iflçileri

panele veya baflka bir etkinli¤e çekmenin yolu R›dvan Budak’› cilalamak de¤il, kendi güçlerine dayanarak, iflçileri biraraya getirmek olmal›d›r. Aksi halde bugün bizim bildi¤imiz gerçek, yar›n iflçiler taraf›ndan da görüldü¤ünde, iflçilerin güvenini kaybeden yine devrimciler olacakt›r. Oysa devrimciler olaya tersinden bak›p, D‹SK’ten yetki ve para alabilmek için bafllang›çta böyle davranmak gerekti¤ini düflünüyorlard›. Böyle bak›ld›¤›nda kazanan, devrimcilerin faaliyeti üzerinden parsa toplayan R›dvan Budak’tan baflkas› olamayacakt›r. Panel boyunca iflçilere iflgüvenli¤inin öneminden bahsedildi. Kasklar›n› takmadan çal›flmamalar› gerekti¤i anlat›ld›. Ancak kimse iflçilerin bunca hayati tehlikeye ra¤men neden hala tersanelerde çal›flt›klar›n› anlatma gere¤i duymad›. Asl›nda sadece bu anlat›lm›fl olsayd› bile iflçilere daha fazla faydas› dokunabilirdi. Panelin sonuna do¤ru iflçilere de söz hakk› lütfedildi. Bir yoldafl ta söz alarak iflçilere sahip ç›kacak olanlar›n asalak sendika bürokratlar› olmad›¤›n›, iflçilerin kendi güçlerine güvenmeleri gerekti¤ini belirtti. Panelin bitiminden sonra herkes iflini yapm›fl olman›n verdi¤i rahatl›kla oradan ayr›ld›. Ertesi gün tehlikelerle dolu yeni bir iflgününe bafllayacak olan tersane iflçileri ise bir pazar gününü de böyle geçirmifl oldular. Devrimciler ise as›l sorunu görmedikleri sürece baflar›s›zl›kla biten her eylemden sonra "hain" sendika büroklartlar›n›n ihanetine hay›flanmakla kalacaklar. Kartal'dan Devrimci Parti Güçleri

Artan Faflist Sald›r›lara Karfl›

Hedefi fiafl›rmadan Kavgaya! Üniversitelerin aç›lmas›yla birlikte, devrimci ö¤rencilere yönelik faflist sald›r›lar silahl› sald›r› boyutlar›na ulaflt›. ‹stanbul’da bir liseli devrimcinin b›çaklanarak öldürülmesi, ‹.Ü’de devrimci ö¤rencilere yönelik silahl› sald›r› durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Bu tip sald›r›lar yaln›zca üniversitelerde yaflanmamaktad›r, faflist çeteler ayn› zamanda özellikle iflçi-emekçi semtlerinde de örgütlenmekte ve devrimcilere sald›rmakta, buralarda iflçi s›n›f›yla devrimcilerin buluflmas›n› engellemek için iflçi ve emekçilere gözda¤› vermektedir. Bu sald›r›lar sonras› ço¤u kez devrimcilerin as›l görevlerinin devrimci bir s›n›f hareketi ve onun önderli¤ini yaratmak oldu¤unu unutup, bu amaca hiç hizmet etmeyen bir biçimde faflistlerle mücadeleye girdiklerini hatta geri ittifaklar kurma çabalar› içerisinde olduklar›n› biliyoruz. Hiç kuflku yok ki, burjuva diktatörlü¤ünü korumakla yükümlü faflist çetelerin devrimcilere yönelik her türlü sald›r›lar› devrimci dayan›flma yolu ile cevapland›r›lmal› gerekti¤inde devrimciler faflist çetelere gerekli dersi vermelidir. Ancak bu mücadele, insan haklar›, demokrasi kavramlar›n›n arkas›na s›¤›narak, sald›r›ya karfl› yap›lan bir meflru müdafaa hakk› olarak alg›lanmamal›d›r. Türk solunda ço¤u kez kimliklerini devrimci, komünist gibi pozitif hedefledi¤imiz amaca göre tan›mlamak yerine, karfl›t olduklar› fleye göre (Anti-faflist, anti-emperyalist vb.) tan›mlama e¤ilimi vard›r. Bu anlay›fl ayn› zamanda y›¤›nlara savafl›m hedefi göstermedi¤i için onlar› da edilgenlefltiren bir tutumdur. Anti-faflist mücadele de, özünde en fazla faflist çeteleri y›¤›nlar›n gözünde teflhir eden ve bu

çetelere karfl› varolan mevzilerden tutunmay› hedefleyen bir tarzd›r. Bunu düflünenlerin de kavgay› daha ileri mevzilere s›çratamayacaklar› gibi, bulunduklar› mevzilerde tutunabilecekleri de meçhuldür. Oysa komüni stleri n görevi; i flçi s›n›f›n› siyasallaflt›rmak onu uzlaflmaz düflman› olan burjuvazinin iktidar›n› alafla¤› etmesini ve kendisini s›n›fs›z toplum yolunda egemen s›n›f olarak örgütlemesini sa¤lamak, ona ba¤›ms›z eylemler örgütleme, kendi kendisine harekete geçme bilincini ve yetene¤ini kazand›rmaktad›r. ‹flçi s›n›f›na bu noktada siyasal bilinç kazand›rmayan, bu hede flere ulaflman›n biricik garantisi olan devrimci bir partinin yarat›lmas›na katk› koymayan mücadele tarz› ise özel mülkiyetin, rekabet ve kar h›rs›n›n, düflmanl›¤›n yok edilip, komünizmin yüce hedefine do¤ru at›lan ad›mlar olmayacakt›r. Ancak ço¤u zaman, devrimci çevreler, siyasal faaliyetin süreklili¤i, örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n güvenli¤i için yap›lmas› gereken bu mücadeleyi tüm siyasal faaliyetlerinin merkezine koyarak, komünizm için verilecek s›n›f savafl›n›n yerine ikame ediyorlar. Böyle olunca da iflçi s›n›f› burjuvazi ve onun iktidar kurumlar›na karfl› savaflmak yerine onun gölgesiyle mücadele ediliyor. Bu noktadan sonra, “peki ne yapmal›y›z?” sorusu önem kazan›yor. * Devrimci siyasal çal›flmay› yaln›zca faflistlerin sald›r›lar› gündemdeyken de¤il her an alanlar›m›zda hayata geçirmeliyiz. Bu faflizme karfl› direnmeyi de¤il, temsilci oldu¤umuz s›n›f›n, düflman›na karfl› politik savafl›n› anlat›yor. * Kendimize, “anit-faflist”, “demokrat” gibi utangaç etiketler yap›tfl›rmayal›m. Devrimci

komünist kimli¤imizi aç›kça savunal›m. * “Faflizme karfl› omuz omuza” slogan›n› somutlaflt›ral ›m, fleri atç› islam, fafli zm vb. çetelerin sald›r›lar›na karfl› devrimci siyasetlerin ortak har eket etme sin i sa¤ layal›m. Bu tür ak›mlar a karfl› burjuvazi nin farkl› fraksiyonlar›yla (sosyal-demokratlar, kemalistler v.b.) orta k hareket etme ye hay ›r d iyelim. Faflistlerle birlikte bu siyasi ak›mlar›n da iki yüzlülü¤ünü, s›n›f düflmanl›¤›n› teflhir edelim. * Faflist sald›r›lar› cevaps›z b›rakmayal›m, devrimci hareketlerin birlikte hareket etmesini sa¤layal›m, ulaflabildi¤imiz en genifl kütleyle bu sald›r›lar› cevapland›ral›m. Bir yandan da faflist çetelerin asl›nda burjuva devletini, özel mülkiyeti korumakla yükümlü çeteler oldu¤unu teflhir edelim. Tepkiyi ve öfkeyi burjuva devletine, kapitalist sömürüye yöneltelim. * S›n›f düflman›na yani burjuvaziye hiçbir zaman güvenmeyelim. Faflist sald›r›lar›n ne zaman ve nas›l gelece¤i belli olmaz, politik çal›flmam›z› d üzen d›fl› , düzeniçi araçlarla yaparken burjuvazinin sald›r›lar›na haz›rl›kl› olmal›, eylemlerimizde güvenlik gruplar›m›z› olufltural›m. * Faflistlerin sald›r›lar› bize temel görevlerimizi unutturmamal›, tam tersine püskürtülüp etkisizlefltirilmesinin, temel görevlerin yerine getirilmesine ba¤l› oldu¤u bilince ç›kar›lmal›d›r. “Anti-faflist platform ve programlar» hedeflerimizden uzaklaflmam›z› beraberinde getirdi¤i için reddedilmelidir. * ‹flçi s›n›f› ve komünistler; kendilerini, eylemlerini ve örgütlerini hem devletin bask› ayg›tlar›na hem de para-militer faflist sald›r›lara karfl› savunmak durumundad›r. Bugüne kadaki yaflanan deneyimlerden birikimler s›n›f›n savunma ve sald›r› bi rli kle rin i o luflturmak i çin de¤erlendirilmelidir. Ancak, komünistlerin görevi genifl iflçi y›¤›nlar› öz-savunma bilincine var›ncaya dek beklemek de¤il, en küçük faflist sald›r› karfl›s›nda dahi kendini etkin biçimde savunmak, bunun için de hiç zaman yitirmeden savunma ve gerekti¤inde sald›r›n›n koflullar›n› haz›rlamakt›r. *** 24 Aral›k Marafl katlia m›n› n 18. y›ldönümünde yaflad›¤›m›z flu günlerde faflist çetelerle ve fleriatç› islamc›lar vb. gerici ak›mlarla mücadele ederken bu mücadeleyi komünizm için verilecek s›n›f savafl›ndan sapmadan yürütelim. Kapitalizmden beslenen tüm bu ak›mlarla birlikte bunlar›n karfl›s›nda ilerici olarak sürülen kemalizm, sosyal-demokrasi, liberalizm gibi siyasi ak›mlar›n da ortak paydas› özel mülkiyeti, yani insanl›¤›n en büyük düflman›n› kutsamas› ve savunmas›d›r. Devri mciler t üm bu ak›mlar karfl›s›nda kendi zemininde tavizsiz mücadele etmelidir. Düflman› n g ölge siy le de¤i l, kendisiyle savaflal›m! fieriatç› islam, faflizm ve baflka her türlü gericilik, kapitalizmden besleniyor! Faflizme karfl› savaflmadan kapitalizme karfl›, kapitalizme karfl› savaflmadan da faflizme karfl› savafl›lamaz! Faflizme ve fieriata Karfl› S›n›f Savafl›! Ankara'dan Devrimci Parti Güçleri Not: Bu bildiri Ankara'n›n iflçi-emekçi semtlerinde ve üniversiteli gençlik içinde da¤›t›lm›flt›r.


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 13

Uluslararas› Af Örgütü (Amnesty International) ve Liberal Yalanlar› Son günlerde Türkiye ile ilgili kampanyas›yla dikkatleri çeken Uluslararas› Af Örgütü (UAÖ ) onca u¤rafl›s ›na ra¤men devletin tepkisini çekti, o ölçüde de liberal sol culu¤un ilgi ve be¤enisini kazand›. Tepeden t›rna¤a kana bulanm›fl olan sermaye iktidar›n›n ayakta kalmas›n› sa¤layan de¤iflmez özellikl erini, “dem okrasinin aksakl ›klar›” gi bi gösterme e¤ilimiyle misyonunu yerine getiriyor. Sadece uluslararas› kapitalist sistemin Birleflmifl Milletlerle ba¤lant› içinde çal›flan faal bir toplumsal k›l›f› olmakla kalm›yor, ayn› zamanda önerdi¤i eylem biçimiyle liberal sola da yol gösteriyor. Kulland›¤› yalanlar›n sol hareket içindeki meflrulu¤undan güç al›yor. Bu yalanlar›n en toplu ifadesi ‹nsan Haklar› Evrensel Beyannamesidir. 48 maddelik bu yalanlar metni s›n›fs›z-özgür yurttafllar toplulu¤u olarak kavranmas› istenen bireylerin gönüllü bir toplumsal sözleflmeyle birbirine ba¤land›¤› ilkeleri özetleme iddias›ndad›r. Kapitalist dünyan›n hiçbir yerinde de uygulanm am› flt ›r, uygul anama makt ad›r. Eki m Devrimi’nin bas›n aç›klamas› olan Çal›flan ve Ezilen Halklar›n Kurtulufl Bildirgesinde de, gerekti¤i gibi pratik olarak yalanlanm›flt›r. Ekim Devrimi sonras› SSCB’nin ak›beti bunun üstünü örtemeyec e¤i gibi, iflçi s›n›f›n›n belle¤ini bu konularda tazeleyecek bir devrimci önderli¤in yarat›lmad›¤› koflullarda da sapla saman›n ayr›lmas› mümkün de¤ildir. Almanya, ABD gibi birçok ülkede uygulanan BM standartlar›ndaki, aralar›ndaki ses yal›t›ml› duvarlarla tek kiflilik hücrelerden oluflan devlet cezaevleri, bu cezaevlerinde eflcinsel kimli¤i ve cinsel tacizle yaflamay› kabullenmek ya da ölmek gibi bir ikilemle karfl› lafl an bi nler ce m ahkum, Fransa’da geçti ¤im iz ay ç›kan c ezaevi is yan›, Belçika’daki 1980 Bourdon katliam›n›n faillerinin Belçika devleti taraf›ndan sakland›¤› ve korundu¤unun ortaya ç›kmas› gibi güncel ve ço¤alt›labilecek birçok örnek Uluslaras› Af Örgütü’nün dikkatini çekmez; çünkü geliflmifl “emperyalist demokrasiler”deki barbarl›¤› tespit edip kapitalist devlet örgütlenmesini ve kendini bunun d›fl›nda tutmak daha zordur. Oysa kapitalizmin s›n›f savafl›m›n›n h›rç›nl›¤› derecesinde saklayamad›¤› barbarl›¤› bütün dünyay› kapl›yor. UAÖ ise “kalk›namam›fl ve modernleflememifl” barbar ülkelerdeki bir dizi i nsan haklar› sorununun s›n›f savafl› n›n seyrinden de¤il de insan haklar›n›n de¤erini anlamamaktan, ihmalden, geri kalm›fll›ktan kaynakland›¤›n› vaa zeden oryantalis t bir söylemi itinayla varediyor. Dikkatini daha çok Paraguay, Vietnam, Pakistan, Do¤u Timor gibi ülkelere yöneltti¤inde de devletlere ya da

katliam yaflanm›fl cezaevlerine yönelik rutin bir mektup trafi¤i örgütlüyor. Herkesin herfleyi bildi¤i bir zemine gönderilen bu uyar›lardilekler eyl em çizgisi ni teflkil ediyor . Cehennemin yollar›n›n iyiniyet tafllar›yla döfleli olufluna s›radan örnekler... Siyasete bulaflmamak için o kadar özen gösteriyor ki, tüzü¤ünde üyelerinin kendi yaflad›¤› ülkedeki si yasi tutuklular›n durum uyla ilgili bir faaliyette bulunmas›na izin vermiyor. Zaten üyeleri de ço¤unlukla düzenin makyaj› ve tamirat›n› önemseyen, üniversite kürsülerinde, hukuk mevzilerinde sürünen liberal ayd›nlar oluyor. Bir devlet kampanya konusu olsa bile yaflanan barbarl›¤›n vasat bir çetelesini tutmaktan öte devleti karfl›ya alabilecek bir t utum dan i ti nayla kaç›n› yor. Ö rne¤in Türkiye’de devletin devrimcileri katletmesi U AÖ’ye göre “kay›p ay›b›” olar ak adland›r›l›yor ve devletten bu kadar da ay›p etmemesi isteniyor. Uyar›lar devlete karfl› gibi gözükse de “Türkiye’ye karfl› de¤il Türkiye için, hoflgörünün güvenlik güçlerine yay›lmas› için yap›ld›¤›”, “hükümetin sivilleri vuran ve çocuklara iflkence eden polis fleflerini adalet önüne ç›karmakta cesaretsizlik gösterdi¤i” tespitleri yap›l›yor. (genel sekreter Pierre Sane’in bas›n aç›klamas›, ‹stanbul, Ekim 96) Böyle bir faaliyet sonucu kurum 1977’de Nobel Bar›fl Ö dülü’ne l ay›k görülüyor ;

gerekçe: “(Haydutlar Örgütü) BM’nin ‹nsan Haklar› Evrensel Beyannamesi’nin önemini globa l düzeyde vurgulam aktan ötürü”. Burjuvazinin bu ödülü bu belgeyi yalanlayanlara ve özgürleflmeye giden yolu gösterenlere verecek hali yoktu zaten. UAÖ kay›p sorununu “kay›t” sorunu olarak alg›lamay› tercih edip karakollarda an›nda kay›t yap›lm as›n› ve sa¤l›k personeli bulundurulmas›n› soruna çözüm olarak öneriyor. (Türkiye De¤ifliklik Ya pmal ›, ‹ns an Haklar› Politika lar› ve Sorunlar›na bir Bak›fl, UAÖ) Uluslaras› burjuvazinin üstüne demokrat bir toplumsal k›l›f oluyor. Bunlarla gerçekler aras›ndaki fark savaflan iki s›n›f aras›ndaki fark kadar nettir ve büyüktür. Solun liberal kesimlerinin de bu m›zra¤› çuvala sokmaya gücü yetmeyecektir. Devlet tutuklayarak s›n›f savafl›ndan silmeyi beceremedi¤i Talat Türko¤lu gibi devrimcileri tahliyesinden sonra kaç›r›p öldürüyorken, Diyarbak›r Zindan› Direniflinin en genç simas› Recep Marafl l› ha la ceazaevine gi ri p ç›k›yorken, genel affa ra¤men burjuvaziyi affetmeyenler varken, mahkemelerde devrimci ler per vas› zca büyük cezalara çarpt›r›l›yorken, bunl ar›n üstünü örtme k mümkün olmayacakt›r. Bu yalanlar ve soldan destekçileri s›n›f mücadelesi kendisini gündeme oturtmad›¤› sürece inand›r›c› olabilir, gündemin s ›n›f savafl›m › taraf› ndan buland›r›ld›¤› koflullarda inand›r›c›l›klar› olmayacakt›r. Özgürlükleri kazanman›n bir tek yolu, huku¤u kendi görünür yasalar›ndan ibaret olmayan katliam düzeninin karfl›s›na kendi huku¤unu koymak, mücadeleyi s›n›f savafl›n›nn mevzilerini kurma ve koruma perspektifi ile yürütmek. p

Sabanc› ‹dam Cezas› ‹stiyor Analar a¤lamas›n söylemleri bir karfl›l›¤›n› daha buldu. fiimdi Sak›p Sabanc› kardeflinin bafl›na gelenin baflka insanlar›n bafl›na gelmemesi için, Türkiye’de idam cezas›na baflvurulmas› gerekti¤i fetvas›n› verdi. Tabii ki bunu insaniyet nam›na savundu. «E¤er» dedi Sak›p A¤a, «birçok insan›n ölmesini zarar görmesini engelleyecekse bir kaç kiflinin idam edilmesi gerekebilir». ABD gibi «uygar» ülkelerde de bu ceza uygulanmaktayd› netekim. Sabanc›’n›n mant›¤›na bak›l›rsa, baflka insanlara zarar veren, ölümlerine sebep olanlar, baflkalar›n› cayd›racak flekilde gereken cezay› almal›ym›fllar. Ama anlafl›lan Sak›p A¤a kardeflinin ac›s›n› hala unutmam›fl olacak ki, insanlar deyince herkesi kastetmiyor. En az›ndan kendi fabrikalar›nda, iflyerlerinde çal›flanlarla, ailelerini kastetmedi¤i aç›k. «Kalite ödüllü» fabrikalar›ndaki ifl kazalar› sonucunda ölenlerin, sakat kalanlar›n, hastal›k kapanlar›n ve onlar›n ailelerinin, iflsiz kald›¤› için cinnet geçiren, yahut intihar edenlerin vb. «hesab›n› benden sorun» demek istemedi¤i ortada. Zira biraz daha kurcaland›¤› takdirde, maden göçük-

lerinde, sel felaketlerinde vb. ölenlerin hesab›n›n da ondan sorulmas›na kadar uzayabilir bu ifl. Besbelli ki, bu tür ölümlerin mukadderatla ilgili oldu¤una Sak›p A¤a’n›n itikad› tamd›r. Komünistlerin itikad› da onunkinin tam aksinedir. Yine de bu tür ölümlerin ve zararlar›n, birincil derecede sorumlular› aras›nda bulundu¤u halde, ilk akla gelmesi gereken kendisinin yapt›¤› gibi idam veya tazminat ödeme cezas› olmamal›. As›l yap›lmas› gereken Sabanc› gibi kapitalistlerin, sahip olduklar› sermayeyi meydana getiren ve büyütenler taraf›ndan mülksüzlefltirilmeleri; bir de yaflamak için herkesle ayn› ücreti alaca¤› bir iflte çal›flmak zorunda b›rak›lmalar›d›r. Onlar için düflüncesi bile ölümden beter olan, bu olas›l›¤›n gerçekleflmemesi için seve seve ölümü göze alacaklar›n› ve birçok insan› ölüme sürükleyeceklerini söylemek için alim olmaya gerek yok. As›l önemli olan bu hedefe ulaflmak için ölümü de göze alarak mücadele etmek isteyenlerin öne ç›kmas›d›r; komünistler bunun için mücadele ediyor. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 14

"Kirli siyaset" ve HADEP

Burjuvazinin Türkiye siyasetinin, ana "dönemeçlerinin" kaba panaromas›n› çizerken, Kürtlerin de bu süreç içerisinde genellike ma¤dur olmalar›na ra¤men, Türkiye burjuva siyesetiyle malul oldu¤unu görürüz. 1970'lerden sonra Kürtlerin Türk solundan siyaseten ve örgütsel alanda bir kopuflu sa¤lamakla birlikte, ideolojik manada (Marksizmle tan›flmas› fleklinde) terbiyesini Türk solundan ald›¤› biçimiyle sürdürmektedir. 1980 sonras›nda fark l› bir ç›k›fl yapm›fl olsa da, ulusal devrimcilik-Kemalizm k›rmas› bir ideolojik hat üzerinde yürüyüflünü sürdürmekte. Türkiye eksenli burjuva siyaset , bilinçli ve tercih edilendir. Programllar›n›n merkezine "Kürt sorunu"nu koyanlar, "metropol devletlerin" siyaset araç-edavat ve malzemelerine ayn› anlamlar yükleyerek, sözümona ayr› yerde durduklar›n› ima ediyorlar. Susurluk'taki kazadan sonra, devletin dökülen enkaz›n› toparlamaya çal›flan burjuvazi, hükümet ve muhalefet partileri yani devletin kendisi, kapatamad›¤› kadar›n› "pislik" göstererek, temizlemeye çal›fl›rken, ganimet bulmufl gibi "pisli¤in üzerine atlayan" baflkalar› oldu. "Kirli savafl›n kirli sonuçlar›n›" teflhir, halk› bilinçlendirmek için f›rsat kollayanlar birbir s›raya girdiler. ‹P devletlü görevinin bafl›ndayd›. M‹T raporlar› ona gider de, ÖDP, KESK, D‹SK, HADEP ve Türk-‹fl'in eli armut mu toplayacakt›? Hak-‹fl, Türk-‹fl'in partneri olmay› nezaketen protokoldeki usulsüzlü¤ü bahaneyle elinin tersiyle iterken (Refah-Yol'a minnet borcu), toplumun ve iflçilerin büyük kesimini etkileyen bu örgütler, devlete ve düzene biatlar›n› sergilediler. Kuflkusuz hepsinin oldu¤u gibi, HADEP'in "Temiz Türkiye" mitingi en ibret verici olan›d›r. Neden böyledir diye düflündü¤ümüzde, "Kürt sorunu" üzerine kald›¤›ndan olsa gerek diyoruz! Peki nedir bunlar›, ANAP, CHP ve di¤erlerinden daha atak yapan? ANAP, CHP, DSP, MHP, BBP vb. partilerin öyle ya da böyle düzen partileri olmalar› m›, yoksa "kirlili¤e bulaflm›fl olabilecekleri mi? Bunlar›n hepsi do¤rudur. Burjuva siyasetin seçilmifller ve seçilmemifl bürokrasi taraf›ndan yönetildi¤ini, esas olarak da seçilmemifllerin "görünmeyen devleti ve egemen kesimleri" temsil etti¤ini biliyoruz. Bu kutsal ittifak onun temsilcileri taraf›ndan oynanan, tek kurflunun kondu¤u Rus ru letini birinden di¤erine isabet ettirecek flekilde, toplum nezdinde "temiz siyasetlerine" ve oya tahvil etmek istiyorlar. Demokratik ve demokrat diye tan›mlanan parti, sendika, di¤er "sivil" kurulufllar›n talebi de teti¤e bas›lmas›n› biran önce sa¤la-

makt›r. Oysa kapitalist devletin görünen, görünmeye iliflkileri o kadar ahmak de¤ildir. Sonradan yetme liberal demokratlar›n ve her türden demokrat›n akl›n›n kesmedi¤i budur. Harakiri sadece bir Japon gelene¤idir. Burjuvazinin ve onun devletinin meflrebine uymaz. Baflka kurflunlar› gönderdi¤i gibi, devlet bu kurflunu da gönderece¤i yeri bilmektedir. Ama önce bunun uygun zaman ve zemini oluflturmak zorundad›r. Susurluk kazas›n›n sonuçlar›n›; kapitalizmin ideolojik olarak yeniden üretimini ve "pisliklerinin" meflruiyetini" topluma giydirdikten sonra. T›pk› "özel tim gereklidir, ama özel iflerde kullan›lmas›n, ülkücüler iyidir, ama katillerin kahraman yap›lmamas› gerekir, para kazanmak herkesin hakk›d›r, ama meflru yollarla (ne demekse), koruculuk kald›r›lmal›, çünkü devlete yönelmeye bafllad›. Serhat Bucak Kürttür baflkalar› yar› Kürtyar› Türktür" denmeye baflland›¤›nda. Kapitalist devletin ve burjuvazinin bunlar› tek bafl›na icra etmesi güçtür kuflkusuz. Siyasi ve mesleki beklentilerle biraraya gelmifl kurumlara, partnerlere ihtiyac› vard›r. Bafl›ndan beri de özellikle daha bilinçli ve planl› olarak; dünya ölçe¤indeki dengelerin kapitalizm lehinde geliflmifl olmas›n›n sa¤lad›¤› avantajlar› ve do¤rultular› hesaplayarakseksen sonras›nda "seçmeli" politikalar›yla, belli kesim sosyalistleri ve kürtleri, D‹SK, Türk-‹fl, KESK vd. dolay›m›yla tasfiyecili¤in üzerine oturmufl, iflçi aristokrasisisi üzerine politika yapma hesab›n› yapmaya zorlam›fl ve bunu baflarm›fl olarak, bugün kendisi için (burjuvazi) taze ve zinde güçlerle "kamuoyunu oluflturmaktad›r. HADEP "seçmeli" politikan›n gönüldafl› olarak burjuvazinin partneri olmaya, "Hakkariden Edirne'ye Temiz Türkiye'ye" vesikas›yla 15 Aral›k 1996'da Abideyi Hürriyet'te arz› endam etmifltir. "Baflkan Murat Bozlak"›n Temiz Türkiye'ye nasip olup olmayaca¤›n› bilmiyoruz, ama HADEP "kirli siyaset" anlay›fl›yla adaylardan biridir bizce. Bir kere devletin Türkiye mozayi¤ini kendisine çok gören ve bu nedenle bafl› dertten kurtulamayan HADEP, mitinginin mozayi¤e dönüflmesini, bizzat kendisine yap›lan muamelenin kendisince baflkas›na yapmas›yla kirlenmifltir. Alanda at›lan farkl› sloganlar› susturmaya çal›flmas›, mitinge dolay›s›yla HADEP'e "benzeyin" zorlamalar› benzeflmenin politik-ideolojik göndermesine yetiyordu. "Biz biat ettik, siz de edin" demeye getiriyorlard›. Bu tutumun tarihsel süreklilik içerisinde öncesi ve benzeflmesi vard›. 1978 1 May›s'›nda D‹SK, CHP hükümetiyle yapt›¤› protokol üzerine, Kürtleri 1 May›s (Tak-

sim) alan›na afiflleri bofl, slogans›z sokmufltu. Ogün susturulanlar, bugün s›ra kendilerine geldi¤inde, burjuva siyeset anlay›fl›ndan, siyaset yapma tarz›ndan kurtulamad›klar›n› göstermektedir. Kald› ki "mitingin güvenli¤ine" halel getirecek korku ve endifleler (HADEP kongresi vb) örnek gösterilerek, provokasyon olur uyar›lar›n›n inand›r›c›l›¤› yutulacak gibi de¤ildir. Maya'n›n da¤›t›lan özel say›lar›n› almamak gibi, kitlesel bir tutumun izah› komünist "cereyana" kapanmakt›r. Oysa burjuva cereyan, Kürtlerin omuzuna gerilla tabutlar› yerine "kamuoyu"nu yüklemiflti bile. Sonuç olarak, "s›n›f mücadelesinin ve ulusal mücadelenin evrimci-devrimci merhaleleri vard›r, bizler evrim döneminde, kokuflmufl düzenin pisliklerini halka teflhir ederek onlar›n gerçekleri görme lerini, mücadeleye kat›lmalar›n› sa¤lamal›y›z" flek lindeki mant›¤›n-kula¤a hofl gelse de- demokrasi ve insan haklar› ufkuyla kendini s›n›rlam›fl "demokratlar›n" harc› olmasa gerek. Bugün demokratik mücadele diye yürütülen siyaset, kapitalizmi ötelemeyen, düzeniçi muhalefet mücadelesidir. Liberal demokratlar›n, devrimci-demokratlar›n, "yurtseverlerin" açmaz›, reformar için mücadelenin, düzenin teflhirinin onun politik argümanlar›yla de¤il, bugün yoklu¤u varolan, ama yarat›lmas› kaç›n›lmaz olan enternasyonalist nitelikte devrimci bir partinin omuzlar›ndaki görevdir. Ama önce bu türden partinin omuzlar›ndaki görevdir. Ama önce bu türden partinin yarat›lmas› gerekir. Ancak bu partinin öncülü¤ünde, iflçi s›n›f›n›n siyasi ve örgütsel ba¤›ms›z kimli¤i etraf›nda, burjuva düzenin her türden teflhiri halk›, iflçi s›n›f›n›n iktidar› hedefine ba¤layarak devrimci amac›na ulaflacakt›r. Sorun evrimci-devrimci veya asgari-azami taleplerin, bu süreçlerin mekanik bir konumda, hatta geçiflsel bir tarzda tarifi de¤ildir, bunlar›, gemen s›n›f olarak örgütlenmifl iflçi s›n›f›n›n devrimci iktdar›na öncülük edecek bir devrimci s›n›f partisinin olup olmad›¤›yla ilgilidir. Kapitalist düzenin teflhiri için, kazalar›n olmas›n› beklemek gerekmez. Kazadan, önce de sonra da verili nesnel koflullar zaten mevcuttur. Kapitalizm haketti¤inden fazla yafl›yor demenin baflka anlam› yoktur. Ancak ona hayat vermeye çal›flanlar, onun gerici reformlar›n›n (örne¤in kaza burjuvazi için yeni gerici reformlar›n›n vesilesi olcakt›r) mant›¤›n› kavrayamayanlar, ehven-i fler diyenler kirlidir. Sahici "kirli siyaset" yap›yor olacaklar, yap›yorlar. Alevi burjuvazisi ve temsilcileri Hüseyin Kocada¤'›n flahs›nda, Alevi cemaatini devlete yak›nlaflt›rmaya çal›flm›flt›r. "Soyad›m›z Türkiye" diyenler Kürt illerine seferler düzenleyerek sahte bar›fl ça¤r›lar› yapmaktad›r. HADEP kent varofllar›ndaki Kürtleri ülkeye dönüflü olmayan serüvene götürmektedir. ÖDP, EP, ‹P vd. sendikalar dahil burjuva siyasetinde kendilerine bir gedik yaratma kavgas›ndalar. Geriye komünistler, düzenin tuza¤a getirmedi¤i devrimci dinamikler kal›yor. ‹flte Rus ruletindeki kurflun onlara saklanmaktad›r. As›l temizlik, düzend›fl›, teslim al›nmayan öbeklerin temizli¤i olacakt›r. O zaman "temiz toplum" "temiz siyaset", "temiz Türkiye" düzleminde, huzur içinde siyaset yapma f›rs at› na en çok ÖDP ve benzerleri sevinecekti. 1997 y›l›nda küçük burjuva siyasetlere, tasfiyecilere ve "Sol muhalefete" "görünmeyen devletin ve burjuvazinin" olmad›¤› temiz bir kapitalizm diliyoruz. Komünistlere ve devrimcilere uyan›k olmay› sal›k veriyoruz. Devrimci parti için komünistler birleflin!p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 15

Kapitalist Barbarl›¤›n ‹deolojik Makyaj›:

“‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi” Bundan 148 y›l önce “‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi”nin Birleflmifl Milletler Genel Kurulu'nda benimsenerek ilan edildi¤i gün bu güne denk gelmektedir. O günden bu güne kapitalizmin insanl›k d›fl› yüzü, görmek isteyen gözler önüne serili durmaktad›r. Günümüzde birçok ülkede emperyalistler aras›ndaki paylafl›m kavgalar›n›n ürünü savafllarda ölen insanlar, öldürülen devrimciler, devrimci kimliklerini korumak için bedenlerini ölüme yat›ran devrimciler, grizu patlamalar›nda ölen iflçiler... Tüm bunlar yaflan›rken birileri kalk›p yüksek sesle ba¤›r›yor: Neden insan haklar›? ‹nsan haklar›na sayg›l› olal›m! Ne kadar t›ls›ml› bir sözmüfl ki bu söz s›n›f ayr›mlar›n› ortadan kald›r›p, en de rin ayr›mlar› bir anda silip amans›z düflmanlar› elele tutuflturabiliyor. Bu kavrama burjuvazinin sahip ç›kmas› kadar ola¤an birfley yoktur. Çünkü; kendi sisteminin çeliflkilerini global sorunlar ad› alt›nda maskelemek, sermayenin insanl›¤›n ve toplumun yarar›na oldu¤u mesaj›n› vererek, insan›-do¤ay› daha fazla kar için meta olarak kulland›¤›n› gizlemek zorundad›r. As›l anlafl›lamayan, II. Dünya savafl› sonras›nda oldu¤u gibi bu topraklarda 12 Eylül sonras›nda sol hareketin, solculu¤un ölçüsü olarak insan haklar› savunuculu¤unu kendilerine uygun görmeleridir. Sol harekete hakim olan bu demokratl›k gözba¤lar›ndan kurtu lunmas› gerekmektedir. S›n›fl› toplumlarda insanlar ortak de¤il, çeliflik ç›karlara sahiptir. Bu nedenle de insanlar eflit do¤mad›klar› gibi özgür de olamazlar. O zaman gerçekleri sormak gerekiyor: “Hangi insanlar›n haklar›?”. Bu soru ayn› zamanda ev-

rensel bir erdem oldu¤u san›lan “insan haklar›” kavram›n›n ideolojik yönünü ortaya ç›karmaktad›r. Bunun tarihteki en güzel örne¤i, Ekim Devrimi ile sovyetlerdeki ilk anayasan›n bafl›na yaz›lan, “Çal›flan ve sömürülen halk›n haklar› bildirgesi”, görmek isteyen gözlere en iyi k›lavuz ve tarihten ö¤renmek isteyenlere de en iyi mirast›r. “‹nsan haklar› burjuvaziden yana yontan bir nal›nc› keseridir.” ‹nsanlar aras›ndaki tarihsel, s›n›fsal ve toplumsal eflitsizlikler ortadan kalkmadan evrensel insan haklar› tekerlemesi de egemen s›n›flar›n ç›kar›na çanak tutan bir t›ls›ml› söz olacakt›r. Bunun bilincinde olan komünist devrimciler, insan haklar›na sayg›l› olmaya davet yerine burjuva devletini tarih sahnesinden silmek için mücadele etmelidir. Çünkü; ancak o zaman bütün hak ve özgürlükler gerçekten insanl›¤›n en de¤erli kazan›m› olacakt›r. Yüzy›l›n sonunda insanl›¤›n önündeki seçenekler hala ayn›d›r: Ya sosyalizm, ya barbarl›k! Yaflad›¤›m›z topraklarda komünist siyaset etraf›nda saf tutan devrimci parti güçlerinin artmas› ve iflçi s›n›f› içinde kök salmas› bu mücadelenin olmazsa olmaz kofluludur. ‹nsanlar aras›ndaki tarihsel, s›n›fsal ve toplumsal eflitsizlikler ortadan kalkmadan “evrensel insan haklar›” da olamaz! ‹nsanl›k devrimle özgürleflecektir! ‹nsanl›¤a özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Devrimci Parti Güçleri Bu bildiri Ankara'da da¤›t›lm›flt›r

Mitinglerde Devrimci Duruflu Ortaklaflt›rmay› Genellefltirelim! Türk-‹fl yönetimi, son dönemde a盤a ç›kan dev let içindeki çeteler ve kokuflmuflluklar› protesto edece¤ini, iflçilerin bu gidifle izin vermeyece¤ini-elbette belirli bir nizam intizam çerçevesinde- söyleyerek Ankara K›z›lay'da bir miting düzenledi. Bu son zamanlarda Ankara'da düzenlenen mitinglerin üçüncüsüdür: her çapl› ve yüksek kat›l›ml› eylemin K›z›lay'da yap›lmas›n›n yaln›z iki sebebi gözüküyor. Bürokratlar›n 1 May›s 96'da bafl›na gele ni bir daha yaflamak istememeleri sebebiyle, devrimcilerin daha anlaml› müdahalelerde bulunabilece¤i ‹stanbul de¤il, devletin daha kolay kontrol etti¤i Ankara seçiliyor. ‹kinci bir sebep olarak da, gerçekte sendika bürokratlar›n›n seslendi¤i kesim, iflçiler de¤il devletin üst düzey bürokratlar›d›r, sermaye düzeni yöneticileridir. Onlar›n da yüzlerini döndükleri yer Ankara'd›r. Bunlar böyle oldu¤undand›r ki, miting öncesinde Türk-‹fl'in yapt›¤› en önemli ifl bu bürokratlar› gezerek mitingin olumlu bir havada geçece¤i, olay ç›k mayaca¤› marjinal gruplar›n sorun ç›karmayacaklar›, ç›karsa iflçilerin buna müdahale edece¤i, polise gerek olmad›¤› yolunda rahatlatmak ve rahatlamak olmufltur. Mitingin düzenlenmesinin gerçekte iki sebebi vard›r. Birincisi ilk kez ekonomik olmayan bir konuda miting düzenleyerek siyasi ifller yapabilece¤ini ispatlama ve yak›n bir süreçte kurulmas› düflünülen partinin ilk ad›mlar›n›n at›lmas› gere¤i. ‹kincisi de

devlet torbas›ndan ç›kan pisli¤e karfl› iflçiler aras›nda oluflan muhalefeti burjuva muhalefetin arkas›na takmakt›r. Bu ve benzeri eylemlerde, eylem öncesi haz›rl›k oldukça önemlidir. Elbette mitinglere çok insan katmaya endeksli bir faaliyet olmayacakt›r bu. Tam aksine eyleme dönük somut politikay›, faaliyet yürütülen alanlara tafl›yan bir faaliyet olmal›d›r. Bunun somut sonucu daha nitelikli bir niceli¤in alana tafl›nmas› olacakt›r. Bu süreç eksik yafland›¤›nda hem nitelik hem de nicelik aç›s›ndan ileri bir özellik göstermek mümkün görünmüyor. Türk-‹fl bürokrasisi T.C. bayraklar›yla yo¤un bir biçimde doldurdu¤u alanda, beklendi¤i gibi siyasi gruplar› d›fllama, pankartlara müdahale etme politikas› izlemedi; tam aksine oldukça müsamaha gösterdi¤i söylenebilir. O zaten yapabilece¤inin en iyisini yapm›flt›. Bir k›s›m iflçilerin ellerindeki Türk bayraklar› ile, mehter marfllar› ve "Türkiyem" türküleri mitingin rengini yeterince ortaya koyuyordu. Kortejlere do¤rudan müdahale edilmemesinin sebebini Türk-‹fl'in iflçi demokrasisi anlay›fl›n›n bir göstergesi olarak görmemek gerekir. As›l sebep bu büyük organizasyonu olay ç›kmadan baflar›yla tamamlamak iste¤idir. Miting öncesinde yap›lacak daha iyi bir çal›flmayla devrimcilerin bütünsel bir tav›r almas› sa¤lanabilirdi. Böylece mitingden bir gün önce, dergi bürolar›na yap›lan bask›nlarla a盤a ç›kan seçmeli terö-

Türk-‹fl'in "Temiz Toplum" Eylemi Susurluk o lay›n›n yaratt›¤› sözde "tem iz toplum, temiz siyaset" furyas›na sendikalar›m›z da kat›ld›. K irlenen düzenlerini ve siyasetlerini, devletten ba¤›ms›z birileri kirletmifldi ve buna karfl› ç›k›lmas› gerekliydi. "Ba¤›ms›z yarg›çlar›n" göreve davet edilmesi gerekiyordu. Bu duygu ve düflünceleri depreflmifl olacak ki, Türk-‹fl ve ba¤l› sendika baflkanlar› ve yöneticileri 3 Aral›k'ta bir bas›n aç›klamas› yapma karar› ald›. Türk-‹fl ‹stanbul bölge temsilcili¤inden Taksim'deki an›ta yürünecek ve "temiz toplum temiz siyaset" için tepki dile g etirile cek ve b öylec e Türk -‹fl de, demokratik hakk›n› düzene yarafl›r bir flekilde olays›z yerine getirecekti. Nitekim de öyle oldu. Türk-‹fl ‹stanbul'da en çok üyeye sahip olan bir sendika. (Türkiye'de de öyle) Ancak genel merkez düzeyinde bir kat›l›m›n olmas›na ra¤men, kat›l›m çok düflüktü. 700-800 kifliyi geçmiyordu. Böyle bir eylemlilik elbette önemliydi. S›n›f›n öncüsüz, örgütsüz oldu¤u günümüzde s›n›fa yönelik mesajlar da yok de¤ildi. Bu duygularla bu bas›n aç›klamal› yürüyüfle bizler de kat›ld›k. Ciddi bir önçal›flman›n olmad›¤› bu eyleme renk katmak ve yaflanan bu olay›n nereden kaynakland›¤›n›; temiz toplum, temiz siyasetin kimler taraf›ndan getirilece¤ini, bunlar› kimden is teyece¤ mizi h ayk›rmam›z gerekiyordu. Mevcut bileflimin içindeki devrimci iflçilerle bir öbek oluflturarak yürüyüflte yerlerimizi ald›k. "Temiz toplum, temiz siyaset istiyoruz" slogan›na karfl› "temiz toplum iflçilerle gelecek" slogan›n› att›k; Taksim'i bir uçtan bir uca ve ‹stiklal Caddesi'ni boydan boya Türk-‹fl'e ayk›r› sloganlarla geçtik. Burada att›¤›m›z sloganlar "Üreten biz, yön eten de biz olaca¤›z", "yaflas›n h alklar›n kardeflli¤i", "‹flçiler birleflin, sömürüye son" vb idi. Elbette eksikliklerimiz oldu. Herfleyden önce daha önceden bir haz›rl›¤›m›z yoktu. Di¤er çevrelerle bir diyalo¤umuz kurulmam›flt›. Tüm bunlara ra¤men her konuda oldu¤u gibi sendikalar ve olaylara müdahale konusunda d a ön erilerim iz kabul görmektedir. Çal›flmalar›m›z, önceliklerimiz ve acil görevlerimiz ›fl›¤›nda yürümektedir. Temiz toplum, temiz siyaset savaflan iflçilerle gelecek! Devrimci Parti Güçleri'nden Belediye iflçileri

re karfl› usland›r›lmam›fl devrimcilerin ortak tavr› ör gütlenebilirdi. Eksik noktalar› olmas›na ra¤men, alana giriflte üst aratmama tavr›nda Al›nteri korteji ile ortaklafl›larak, polis barikat› afl›ld›. Bu ortaklaflman›n sürdürülmesi ve geniflletilmesi gerekmektedir. Polis sald›r›s› ve al›nan tav›r da eksikleriyle birlikte deneyim hanemize yaz›lmal›d›r. Bu deneyimler biriktirilmedi¤i sürece ayn› hatalar› yapman›n yollar› aç›k demektir. Gene kortejin arkas› polise aç›k kalacak ve pankart›m›z polisin eline geçecektir. Ya da alana girmeden kullanmak mümkünken, alana sokmak u¤runa propaganda araçlar› kullan›lamayacakt›r. Alanda somut sorunlar› siyasal çizgimizle iflleyen bir tarz› izleyebildik. Mitingin bafl›nda TC marfl› çal›n›rken, bizlerde enternasyonali söyledik. Devrimcilerin bulundu¤u kesimde ›sl›kl› protestolar yükseldi. Ancak ortak ve güçlü bir ses yarat›lamad›. "Temiz toplum için devrim, devrim için devrimci parti", "Tam ücretli, 6 saatlik iflgünü, 4 vardiya", "bolflevizm kazanacak, komünist bir dünya kurulacak" en fazla att›¤›m›z sloganlard›. Ankara'dan Devrimci Parti Güçleri


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 16

Güney Kore ‹flçi Eylemlerinden Ö¤reneceklerimiz Var! 26 Aral›k günü, Güney Kore’deki iktidar partisi gizlice parlamento binas›na girip, iflçi hareketinin ve muhalefet partilerinin bir k›sm›n›n karfl› oldu¤u, ama OECD’ye (Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü) girebilmesi için dayat›lan uyum düzenlemeleri çerçevesindeki 14 yasay› 7 dakikada onaylay›verdi. Halen sürmekte olan sokak gösterileri ve grevler bu olay›n ard›ndan patlak verdi. O gün bugündür Güney Kore bir dizi eyleme sahne oldu, olmaya da devam edecek. S›k s›k «Asya Kaplanlar›»ndan biri olarak an›lan Güney Kore, öteden beri Türkiye gibi ülkeler için örnek oldu. 1950-53 Kore savafl›n›n ard›n dan, 1960’l› y›llar içinde sanayileflme yönünde dev ad›mlar›n at›ld›¤› bu ülke, halen dünyan›n on ikinc i b üy ük ek on omisi durumun da d› r. 1961’den bu yana hemen hemen her 10 y›lda bir askeri darbelerin yafland›¤› ve her darbeyle iflçi s› n›f›n›n yükünün biraz daha a¤›rlaflt›¤› Güney Kore, Uzak Asya’da Çin Halk Cumhuriyeti’ne karfl› askeri-politik, Japonya’ya karfl› da ekonomik bir denge sa¤lama aray›fl›ndaki ABD’nin ekonomik deste¤ini esirgemedi¤i bir ülke oldu. Ancak dünya dengelerinin de¤iflmeye bafllamas›yla birlikte, özellikle 1990’lardan beri, Japonya ve Çin ile rekabetin öne ç›kmas›yla birlikte, bu destek zay›flamaya bafllad›. Buna ra¤men Güney Kore, kapitalist dünya sisteminin uluslararas› iflbölümünde hala önemli bir yere sahip. Ama bu konumu koruyabilmenin yolu art›k sadece ABD sübvansiyonlar›na güvenmekle sa¤lanam›yor. Kore iflçi s›n›f›n›n üzerindeki bas›nç giderek art›yor; özellikle de 60’l› y›llarda ABD ve devlet deste¤iyle geliflen sanayi sektöründeki iflçilerin ayr›cal›klar› ilk elde tehdit alt›na giriyor. Sendika lar› ilgilendiren ve son eylemlere neden olan yeni yasa da bu zincirin bir halkas›. Giderek büyüyen ve önü al›namayan eylemle re kat›lan iflçi say›s›, yüzbinlerle ifade ediliyor ve birbuçuk ila iki milyon iflçinin genel greve çekilmesi hedefleniyor. Ama elbette Güney Kore bugünkü ekonomik durumunu sadece say›s› iki milyon civar›ndaki sendikal› iflçilere borçlu de¤il. Bugün eyleme geçen bu sendikal› kesimin d›fl›nda kalan genifl bir iflçi kesimi var, «Kore mucizesi»nin ard›nda. Ama sendikalar kendi statükolar›n› koruyabilmek için bugüne kadar bu kesimlerin sorunlar› için mücadeleye yanaflmad›klar›ndan, bu genifl kesimleri mücadeleye çekemiyor; belki de çekmek istemiyorlar. Oysa t›pk› darbelerle gündeme gelen yasalar ve bask›lar gibi, bugün gündemde olan yasalar da elbette bu örgütsüz kesimi de etkileyecektir; bu kesimlerin eylemlere çekilmesi de sendikalar›n bugünkü kavgas›n› güçlendirecektir. Ama bunu Kore iflçi hareketinin de¤iflik kesimlerine gösterecek ve y›llard›r sendika bürokrasisi taraf›ndan yarat›l›p, pekifltirilen bölünmüfllü¤ü k›racak bir iflçi önderli¤inin bulunmad›¤› ortada.

Bir süredir sürmekte olan eylemler ülkenin en etkili iki sendikas› taraf›ndan yönlendiriliyor: sa¤ e¤ilimli Kore ‹flçi Sendi kas› Fed er as yonu (FKTU) ve yasad›fl› Kore ‹flçi Se nd ika s› Kon fed er as yonu (KCTU). Yeni yasalar›n onayland›¤› gün KCTU’nun «ifl b›rakma» ça¤r›s› üzerine eylemlere ilk olarak yaklafl›k yüz ifl bölgesinden, 150 bin iflçi kat›ld›. Grevi bafllatan iflçiler aras›nda Hyundai Motor, Kia Motors, Daewoo, Hyundai Heawy, Ssangyong Motors, Hyundai Dockyards (liman iflletmeleri) iflçileri var. Ülkenin en büyük sendikas› olan FKTU ise 28 Aral›k’ta iflb›rakma ça¤r›s›nda bulundu. Bu ça¤r› üzerine 28 Aral›k Cumartesi günü, baflkentteki 4 medya sendikas›, metro ve hastane çal›flanlar› grev yapt›lar. Eylemlere özellikle otomotiv ve liman setöründeki iflçilerin kat›l›m›n›n yo¤un oldu¤u görüldü. Daha önce de sokak gösterileriyle s›k s›k gün deme giren ö¤renciler, bu eylemlerde iflçilerin etraf›nda zincir oluflturdular. Metroda ve onbir hastanede çal›flanlar eylemlerine yeni y›l nedeniyle araverdiler. Y›lbafl›yla ara verilen eylemler 3 Ocak’ta yeniden bafllad›. Bu tarihte 100 bine yak›n a¤›r sanayi ve metal iflçisi iflb›rakt›. 7 Ocak’ta metro, hastane ve medya çal›flanlar›n›n da kat›ld›¤› genel greve 300 bin iflçi kat›ld›. Olaylar›n ard›ndan hükümet 100 sendikac›n›n tutuklanmas›na karar verdi. Ama bu sendikac›lar teslim olmak yerine, bir kiliseye s›¤›nd›lar. Eylemleri buradan yönetmeye çal›fl›yorlarken, yaklafl›k 200 bin iflçinin de ifline sonverildi. Seul baflta olmak üzere ülkedeki 8 büyük kentte eylemler yayg›nlaflarak sürerken, eylemlere Pusan ve Seul’deki metro iflçileri, Kore Telekom çal›flanlar› ve Kore Darphane iflçilerinin de kat›lmas› bekleniyor. ‹ki sendika konfe derasyonunun birlikte hareket etme karar› almalar›yla, eyleme kat›l›mlar›n artaca¤› görülüyor. Güney Kore’yi sarsan ve dünya çap›nda yank› uyand›ran iflçi eylemleri, 1 Mart’ta yaflama geçecek olan flu düzenlemelere karfl› yürütülüyor: Daha önce büyük iflyerlerinde ömür boyu ifl güvencesi ile çal›flan iflçiler art›k iflveren istedi¤inde iflten at›labilecek; greve ve eylemlere kat›lanlar iflten ç›kart›labilecek; grevde geçen iflgünlerinin karfl›l›¤› ödenmeyecek; haftal›k çal›flma 56 saate ç›kar›lacak; 1997’de yasallaflmas› gereken Kore Sendikalar Birli¤i’nin yasallaflma tarihi

2000 y›l›na ertelenecek; profesyonel sendikac›l›¤›n kald›r›lmas› için 2002 y›l›ndan itibaren sendika çal›flanlar›na ödenen maafllar kesilecek; Ulusal Planlama Ajans›’n›n (gizli servis) çal›flma hayat›yla ilgili yetkileri geniflletilecek. Bu düzenlemeler 12 Eylül sonras›nda Türkiye’deki sendikalar kanununda yap›lan de¤ifliklikleri fazlas›yla and›r›yor; çünkü siparifl ayn› yerden geliyor. ‹flçilere yönelik sald›r›lar ne yaflad›¤›m›z topraklara, ne de Kore’ye özgü sald›r›lard›r. Kore’de yaflananlar bizim aflina oldu¤umuz bir çok yön tafl›d›¤› gibi, ayn› dönemde Yunanistan, Almanya, Filipinler ve baflka ülkelerde yeni yasalarla iflçilerin özellikle ayr›cal›kl›, kesimlerine yap›lan benzer sald›r›lar var. Güney Kore’nin kat›lmaya çal›flt›¤› OECD gibi eski veya APEC gibi yeni oluflturulan emperyalist örgütlenmelerin ald›klar› kararlar›n ve bu örgütlere üye ülkelerin birbirleriyle yürüttükleri rekabet ve paylafl›m kavgas›n›n iflçilere yönelik sald›r›larla iliflkisini kurmak hiç de zor de¤il. Nas›l ki, iflçilere yönelik sald›r›lar tek bir ülkeye özgü de¤ilse, iflçi s›n›f›n›n acil ihtiyac› da öyle de¤ildir. Emperyalist hiyerarflide bir üst basama¤a s›çrama özlemini tafl›yan ülkelerin burjuvazisi, oldum olas› «Kore mucizesi»ne özenir; Türkiye’de de bu özenti hiç eksik olmad›. Demek ki bu topraklardaki iflçilerin de Güney Kore’de yaflananlardan ö¤renecekleri fleyler var. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 17

15 Ayd›r Dünyay› Birbirine Ba¤lamaktan Vazgeçen

Liverpool Dok ‹flçileri Dünya ‹flçileriyle Ba¤ Kurmak ‹stiyor! Türkiye’deki son cezaevi direniflleriyle ölüm oruçlar› s›ras›nda dayan›flma örnekleri de gösteren Liverpool iflçilerinin 20 Ocak’taki eylem ça¤r›s›na bu topraklardan bir yan›t verilmesi hayal de¤il, burun k›v›r›lacak bir fantezi hiç de¤il. Böyle bir dayan›flma ba¤›n›n kurulmas› enternasyonalist devrimcilerin ödevi, bu topraklarda ter döküp sömürülen iflçilerin de bir ihtiyac›d›r. Yar›n Liverpool iflçilerinden ve dünyan›n baflka köflelerindeki iflçilerden destek ve dayan›flma talep etme ihtiyac›n› duyabilecek iflçilerin bu bilince ulaflt›r›lmalar› komünistlerin hedefi olmal›d›r. “Globalleflen dünya” koflullar›nda pekçok üretim ve tüketim arac›n›n dünyan›n bir ucun da üretilip di¤er ucunda tüketildi¤i düflünüldü¤ünde; nakliye ve liman flirketlerinin bu üretim iliflkilerindeki önemi biraz daha anlafl›l›r oluyor. Bu flirketlerin ihtiyaç duyduklar› araçlar›n üretildi¤i yerlerle bunlar›n kullan›ma sokuldu¤u yerler aras›nda; örne¤in bir geminin üretildi¤i tersanelerle, bunlar›n yükleme, boflaltma tafl›nma ifllerinin yap›ld›¤› yerler aras›ndaki ba¤lar giderek art›yor. Farkl› üretim dallar› ve pazarlama kanallar› uluslararas› planda binbir ba¤la birbirlerine ba¤lan›yor. Oysa tersanede çal›flan iflçiyle; bu gemilere yükleme yapan iflçinin; geminin çal›flmas›, hareket etmesi iflini yapan denizcilerin, nakliyat ve ambalajlama ifllerinde çal›flanlar›n aras›nda; hatta bir ürünün ayr› ayr› birimlerde zincirleme biçimde üreten iflçilerin aras›nda bile kapitalistlerin aras›nda oldu¤u kadar s›k› bir ba¤ ve ile tiflim yok. Küreselleflen dünyada imkanlar› artt›¤› halde enternasyonalleflemeyen ama büyümeye devam eden bir iflçi s›n›f› var. Nakliyat iflçilerinin uluslararas› sendikal örgütünün klasikleflmifl «Nakliyat ‹flçileri Dünyay› Birbirine Ba¤lar» sözü, bir süredir Liverpool liman›ndaki dok iflçilerinin eylemleriyle yank›lan›yor. Liverpool’daki dok iflçileri dünyay› birbirine ba¤lamay› durdurup, dünya iflçileriyle ba¤ kurmaya çal›fl›yor. Liverpool liman iflçilerinin 15 ay önce bafllayan eylemi, dünyadaki tüm iflçileri hem kendi sorunlar›na hem de baflka ülkelerdeki iflçilerin sorunlar›na sahip ç›k›lmas› gere¤ini dünyaya hayk›r›yor. Grevdeki liman iflçilerinin iflyeri komitesinin yay›n organ›n›n 12 Aral›k tarihli say›s›ndaki ça¤r› da bunu gösteriyor. Liverpool dok iflçileri, tüm dünyadaki iflçileri 20 Ocak’ta bir ortak eyleme ça¤›r›yor. 15 ay önce Mersey Dok ve Liman ‹flletmeleri’ndeki ço¤u 20-30 y›ll›k iflçilerin tümü iflten at›ld›. Hemen hemen ayn› dönemde Hillingdon Hastanesi’nde çal›flan iflçiler de kötü çal›flma koflullar› ve düflük ücretlere karfl› gre -

ve ç›km›flt›lar. 1995 Eylül’ünden beri Liverpool liman iflçileri ve Hillingdon hastane iflçileri hep yan yana hareket ettiler, birlikte yürü yüfller düzenlediler. Bu sürede boyunca, kah postane iflçilerinin, kah itfaiye çal›flanlar›n›n, kah ö¤retmenlerin kah madencilerin eylemlerine da destek oldular. Grevdeki Mersey iflçilerinin iflyeri komitesi, kendi ifadeleriyle bu dönemde “ekonomik bask›lar ve sendika karfl›t› düzenlemelerle deli gömle¤i giydirilmifl” binlerce sendikay› ziyaret etti, iliflki kurdu. Bu temaslar sayesinde iflyeri komitesi, kendilerinden baflka iflçilerin sorunlar›n› yak›ndan görme f›rsat› bulduklar›n› söyleyerek flu sonuca var›yor: “.. iflçilerin hayat›n› as›l zorlaflt›ran ve onu zay›f düflürenin uzun çal›flma saatleri, geçici iflçilik ve k›sa dönemlik ifl sözleflmeleridir.” Liverpool Liman ‹flçileri Komitesi, 500 liman iflçisinin iflten at›lmas›n›n nedenini 1989’da ‹ngiltere limanlar›n›n özellefltirilmesine ba¤l›yor. Bu durumun iflverenin, geçici, ucuz ve sözleflmeli iflçileri çal›flt›rmas›n›n yolunu açt›¤›n› ve böylece sendikalar›n devre d›fl› b›rak›lmas› yoluyla örgütlü iflçilerin parçalanmas›n›n ve bunun yerine düflük ücretli geçici iflçilerin iflyerlerinde çal›flt›r›lmas›n›n sa¤land›¤›n› söylüyor. ‹lginçtir yaflad›¤›m›z topraklarda, geçti¤imiz y›l en çok özellefltirmeye konu olan da liman iflletmeleri oldu. Demek ki Liverpool dok iflçilerinin deneyimini daha dikkatli izlemek gerek. Liverpool Liman ‹flçileri Komitesi’nin yay›n organ›; bu dönemde Liverpool liman iflçilerine sendikalardan ve çeflitli iflyerlerindeki iflçilerden destek ald›klar›n› aktar›rken; bu vesileyle tüm bu kesimlerin sorunlar› n›n ortak oldu¤unu, kapitalist sald›r›lara karfl› ortak bir ç›k›fl yolu arad›klar›n› ifade diyorlar. Bu dönemde yaflad›klar›ndan birçok ders ç›kard›klar›n› belirten Liverpool iflçileri, 96 fiubat’›nda ilk Uluslararas› Dok ‹flçileri Konferans›’n›n ard›ndan, Liverpool’daki grev k›r›c› liman iflletmelerine karfl› planlar haz›rlam›fl. Bu dönemde yaflad›klar›ndan süzülen en

önemli ders uluslararas› dayan›flman›n gerekli oldu¤u. Dünyadaki binlerce liman iflçisi taraf›ndan desteklenen Liverpool liman iflçileri; bugüne kadar yap›lan bu eylemlerle kuflat›lan Mersey Dok ve Liman ‹flletmeleri’nin zarara u¤rat›ld›¤›n›, sorunlar›n›n afl›lmas›n›n tek yolunun, uluslararas› sermayeye karfl› uluslararas› iflb›rakma eylemi türünden eylemlerden geçti¤ini söylüyorlar. 20 Ocak 1997’de yap›lmas› planlanan eylemin bugüne kadar Liverpool iflçilerinin düzenledi¤i yürüyüfl, miting vb. eylemlerden bir fark›n›n da ilk defa eylemlerin Londra’ya da s›çramas› olacak. Liverpool iflçilerinin tüm dünyay› kaplayan bir f›rt›naya benzettikleri, dok endüstrisindeki 24 saatlik uluslararas› iflb›rakma eylem plan› flu hedefleri içeriyor : - Lokavta u¤rayan, iflten at›lan Liverpool iflçileri ve aileleriyle ba¤lant› kurularak, koordineli bir gösterinin düzenlenmesi, - Grev k›r›c›lar›n›n gemilerinde çal›flmalar›na ve konteyn›rlar›n› kullanmalar›na izin veren nakliye flirketlerine karfl› eylemler düzenlenmesi. - Tüm dünyadaki dok iflçilerinin; geçici iflçili¤e, çal›flma kollar›ndaki da¤›n›kl›¤a ve özellefltirmeye karfl› olduklar›n› ortaya koyan gösteriler düzenlenmesi. Liverpool liman iflçileri bugüne kadar ‹sveç, Almanya, Kanada, ‹spanya, ‹talya, ABD, Yunanistan, Yeni Zelanda, Fransa iflçilerinden çeflitli biçim ve düzeylerde destek ve dayan›flma gördü. Kuzey Amerika Liman ve Depolama ‹flçileri Sendikas›’n›n bat› k›y›s›ndaki üyeleri eyleme destek verdi. ‹sveç dok iflçileri, yaz boyunca haftada 12 saat grev k›r›c› ACL firmas›n› engellediler. Danimarka’daki dok iflçileri ve Fransa’dakiler dayan›flma eylemleri düzenlediler. ITF de gelen kargolar› boflaltan grev k›r›c›lar› çal›flt›ran Mersey Doc ve Liman ‹flçiletmeleri fiirketi’ne karfl› bir örgütlülük yaratmaya çal›fl›yor. Liverpool dok iflçileri; Türkiye’deki liman iflçilerinden de destek bekliyor. Liverpool liman iflçilerinin 20 Ocak’taki eylemini, dok iflçilerinin en az 15 farkl› örgütü ve Uluslararas› Nakliye ‹flçileri Federasyonu (‹nternational Transport Workers Federation- ITF) destekleyecek. Türkiye’deki son cezaevi direniflleriyle, ölüm oruçlar› s›ras›nda dayan›flma örnekleri de gösteren Liverpool iflçilerinin, 20 Ocak’taki eylem ça¤r›s›na bu topraklardan bir yan›t verilmesi hayal de¤il, burun k›v›r›lacak bir fantezi hiç de¤il. Böyle bir dayan›flma ba¤›n›n kurulmas› enternasyonalist devrimcilerin ödevi, bu topraklarda ter döküp sömürülen iflçilerin de bir ihtiyac›d›r. Yar›n Liverpool iflçilerinden ve dünyan›n baflka köflelerindeki iflçilerden destek ve dayan›flma talep etme ihtiyac›n› duyabilecek iflçilerin bu bilince ulaflt›r›lmalar› komünistlerin hedefi olmal›d›r. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 18

Tarikatlar Vesilesiyle, Medyan›n ‹fllevi Hakk›nda Aczmendi tarikat›n›n fleyhi Müslüm Gündüz’ün evine yap›lan canl› yay›n destekli ve haz›r senaryolu bask›n›n ard›ndan, reyting avc›lar› onun müridlerini ve imam nikahl› efli Fadime fiahin’i gündeme soktu. Art›k her birimiz Müslüm Gündüz’ün yar› ç›plak, flaflk›n halini ve onun imam nikah›n› nas›l k›yd›¤›n›, genç k›z›n neler yaflad›¤›n›, nas›l birisi oldu¤unu biliyoruz. Malum mersedeste Çatl› ve Kocada¤’la birlikte ölen Gonca Us’un orada bulundu¤u bile özenle unutturulmuflken; pekçok insan Fadime fiahin’in hangi okullarda okudu¤undan, kimlerle görüfltü¤üne, çevresindeki insanlar için ne ifade etti¤inden, nerede oturdu¤una varana kadar birçok bilgiye sahip oluverdi. Ayn› evi, ayn› iflyerini paylaflan pek çok insan birbirlerinin yaflamlar›n› bile bu kadar merak etmiyorken, Fadime fiahin’i merak etmeye bafllad›lar; birfleyi de unutmaya bafllad›lar: «Susurluk olay›»n›. Yavafl yavafl yarg›ya havale edilen Susurluk çetesinin medyadaki yerine, tarikatlar›n rezaletleri ve aldat›lan türbanl› genç k›zlar yerlefliverdi. TV kanallar› bu sayede daha çok reklam almaya bafllad›lar; kendi mahremiyetini çi¤neme pahas›na tarikatlar hakk›nda ilginç ifflaatlar yapmaya haz›r olan genç k›zlara yüklü bahflifller teklif edilmeye baflland›. Fadime fiahin’in özel yaflam›ndan bafllayan yolculuk, imam nikah›n›n tart›fl›lmas›na, dini cemaatlere do¤ru uzay›p, tarikatlar›n sorgulanmas› gündeme getirilirken; bir yandan da baflbakanl›k köflküne hangi tarikatlar›n, hangi s›rayla ç›kacaklar› planland›. Nas›l ki Susurluk kazas›n›n ard›ndan bafllayan temiz toplum kampanyalar›yla çetelerin temizlenmekte oldu¤u görüntüsü verilmiflse; flimdi de «aczmendi kazas›» vesilesiyle toplumun tarikatlardan temizlenece¤i yönünde beklentiler yarat›ld›. T›pk›, «Susurluk» vesilesiyle devletin çetelerden ve faflist kadrolardan ar›nd›r›laca¤› umuduyla «temiz toplum» kampanyalar›ndan medet umanlar›n ç›kmas› gibi, flimdi de bu vesileyle toplumun tarikatlar›n etkisinden kurtar›labilece¤i hayalleri yay›l›yor. Nas›l ki daha önce «kirli para-temiz para», «çete-hukuk devleti», «dürüst sanayici-rantiye mafyac›» vb. çiftlere göre bir saflama dayat›l›rken, flimdi de ayn› insanlar baflka çiftlere göre saflaflt›r›lmak isteniyor. Bu kez «sahtekar tarikatç›lar-hakiki tarikatç›lar», «imam nikahl›lar-resmi nikahl›lar», vb. ayr›mlar dayat›l›yor. Ya fleriat ya laik cunta seçenekleri, «k›rk kat›r m›, k›rk sat›r m›» diye sorarcas›na emekçilerin önüne konuluyor.

Böylece bunlar›n hepsini birden bar›nd›ran burjuva demokrasisine raz› olacaklar›n say›s› artt›r›l›yor. Fadime fiahin’in bafl›na gelenler öyle aktar›l›yor ki, bu kad›n›n karfl›laflt›¤› sorunlar sanki laik cumhuriyetin d›fl›nda bir yerlerde oluflmufl izlenimi do¤uyor. Sanki bu topraklarda imam nikah› ile yaflayan, en az›ndan hem imam nikah›, hem resmi nikahl› olan kad›nlar büyük bir ço¤unluk de¤ilmifl gibi bu kad›n›n nikah› tart›fl›l›yor. Uzun uzun yap›lan bafll›k pazarl›klar›n›n, yahut yatak odas›, mutfak tak›mlar›, oturma odas›, tak› pazarl›klar› vb. nin ard›ndan yap›lan evlilikler sanki daha küçük bir aldatmacaym›fl gibi sunuluyor. Hakim olan, iki yüzlü ve her iki yü zü de ayn› anda gözümüzün önünde olan toplumsal iliflkilerin ancak, ifl buldukça yaflayabilen, iflgücünü satmak, yani kendini «parça parça satmak» zorunda olanlar ortadan kalkt›¤›nda; «emekçiler t›pk› al›n›p sat›lan bütün öteki mallar gibi meta» olmaktan ç›kt›¤›nda ortadan kalkaca¤› gerçe¤i gözlerden uzak tutulmak isteniyor. Bir aczmendi fleyhinin «bas›lmas›» vesilesiyle bafllat›lan medyatik kampanyalar sayesinde gerici tarikatlar›n üzerindeki s›r perdesinin ne ölçüde kald›r›ld›¤›; tarikat k›l›f› alt›nda baflka ne tür dolaplar çevrildi¤i hakk›nda toplumun ne kadar bilgilendi¤i; kaç tane kand›r›lm›fl genç k›z›n durumunun fark›na vararak kendini kurtard›¤› hakk›nda henüz somut bilgiler yok. En az mafya kadar sermayeyle içiçe olan ve Çatl›’lar›n Azerbeycan’da vb. yürüttükleri operasyonlar› gölgede b›rakacak tarzda Orta Do¤u ve Balkanlar’dan, Orta Asya’n›n içlerine kadar uzanan, e¤itim k›l›kl› tarikat holdinglerinin; baflbakanl›k köflkünde a¤›rlanan fleyhlerin, gözyafll› TV programlar› ve sansasyonel dosyalar›yla nas›l engellenece¤i hakk›nda da kimse bir fikir yürütmüyor. Bununla birlikte, evlerin baflköflesine oturan, üzerine çeyizlerin en nadide dantelli örtüleri örtülen televizyonlar›n; tencere tava vb. promosyonlar›yla kendilerini satt›ran bas›n organlar›n›n marifetlerinin neler oldu¤unu ve ne ifle yaramakta olduklar›n› bir kez daha görme f›rsat› do¤du. Güya dünyay› küçülttü¤ü söylenen medya ayg›tlar› sayesinde, milyonlarca insan kendi sorunlar›na yabanc›laflt›r›l›p, her gün önüne bir sorun koyuluyor, sonra bu sorunun «objektif» gazetecili¤in yüz ak›, çok bilmifl hakemlerin nezaretinde «karfl›t» taraflar aras›nda tart›flt›r›l›yor. Bu suretle milyonlarca insan basit bir izleyici ve aktar›c› durumuna

düflüyor. T›pk› spor programlar›n› izlemek için bira flifleleri ve çerezleriyle televizyon karfl›s›na oturarak sporla ilgilendi¤ini sanan insanlar›n durumunda oldu¤u gibi, milyonlarca insan siyasetle ve toplumsal sorunlarla ilgilendi¤ine inanmaya bafll›yor. Üstelik üst üste esrar perdeleriyle örtülen binbir zahmetle aç›l›yormufl gibi gösterilen dosyalar sayesinde, gündemdeki en önemli sorunlar›n ancak sihirbaz marifetine sahip medya kahramanlar› taraf›ndan aç›labilece¤i s›radan insanlar›n, bu ifllere hiç kalk›flmamas› gerekti¤i bilinci yay›l›yor. Siyaset ve toplumsal sorunlarla bu yoldan ilgilenmeye koflulland›r›lan insanlar, burjuva toplumunun bütün pisliklerini ve rezaletlerini kutsama ayinlerinin pasif destekçileri haline geliyorlar. Her akflam dünyan›n neresinde ne oldu¤unu izlerken, bu olaylara yak›nlafl›lm›yor uzaklafl›l›yor. Marx bir keresinde matbaan›n icadedilmesi sayesinde, tüm Orta Ça¤ boyunca yay›landan fazla hurafenin çok daha genifl ölçekte yay›lmaya bafllad›¤›n› söylemiflti. Bugün bunu, yüzlerce kez fazla bir vurguyla tekrarlamak gerekiyor. ‹flin tuhaf› ayd›nlanmac› burjuva ideolojisinin gözba¤›ndan kurtulamam›fl olan solcular aras›nda tam aksine inan›fllar yayg›nlafl›yor. Kitlelere ulaflmak için medyatik yollar› kullanma aray›fllar› art›yor. Burjuvazinin gücünün ve kitleleri etkileme kapasitesinin, bu araçlar sayesinde artt›¤› san›l›yor ve «burjuvaziyi kendi silahlar› ile vurma» hülyalar› yay›l›yor. Halbuki, burjuvazinin kitleleri etkileme kapasitesinin bugün yayg›n bir etkiye sahip olan medya kanallar› sayesinde a rtt›¤› düflüncesi bir yan›lg›d›r. Aksine, bu kapasitenin art›fl› devrimcilerin siyasi teflhirler, propaganda ve ajitasyon faa liyetlerinin zay›flamas›ndan ötürüdür; burjuvazi güçleniyorsa bu devrimcilerin güçsüzlü¤ündendir; yükseklerde görünüyorsa, devrimcilere, iflçi s›n›f›na diz çöktürülmüfl oldu¤u içindir. E¤er buruvazi medya kanallar› sayesinde bafldöndürücü bir h›zla gündem aç›p, günde m de¤ifltirebiliyorsa bu, bir üstünlük iflareti de¤ild ir. Hal›lar›n alt›na süpüre süpüre örtülemez hale gelmifl pislikleri ve köhnemifl, kof ideolojik cephaneli¤i ›srarl› ve istikrarl› bir propaganda faaliyetine elvermedi¤i için bunu yapmak zorundad›r. Burjuvazi milyonlarca emekçinin evine ancak TV cam›n›n arkas›nda girebiliyorsa, bu bir marifet iflareti de¤ildir; baflka türlü yapamad›¤› için oradan seslenmektedir. Devrimciler ise buna özenmek yerine, ayn› evlere bizzat girerek ve insan insana bir temas içinde TV camlar›n› ve onun arkas›ndaki iktidar› tuzbuz etme imkan›na hala ve her zaman için sahiptirler; eksikli¤ini hissettikleri araç iyi bir TV kanal› de¤il, bolfleviklerinki gibi devrimci bir partidir. p


Say›: 7 Ocak 1997

Sayfa 19 (Arka sayfadan devam)

lar› olarak an›l›r; bundan sonra da öyle an›lacaklard›r. Ne var ki, ölenlerin ard›ndan ve ölümleri hakk›nda konuflurken onlar› övmek elefltirileri baflka zamana saklamak bir burjuva adettir ve komünistlerin tutumu bu olmamal›d›r. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in yürekli ç›k›fllar›n›n ard›ndan ölümleri sadece onlar›n ölmeleriyle kalmad›. Bu iki devrimcinin ölümleri, ayn› zamanda hem savafl sonras›nda peflpefle at›l›mlarla geliflecek olan Alman Devri mi’nin ilk yenilgisiydi; hem de Komünist Enternasyonal’in ilk yenilgisi olarak an›lsa yeridir. Kuflkusuz onlar devrim u¤runa öldürülen ne ilk, ne de son militanlar›m›zd›r. Ölümlerinin yi¤itçe olup, olmad›¤› da son tahlilde önemli de¤ildir. Daha önemlisi, onlar›n ölümlerinde simgeleflen Alman Devrimi’nin yenilgisinde onlar›n ne ölçüde pay› oldu¤udur; bu irdelenmeli ve ders ç›kar›lmal›d›r. Zira onlar›n ölümü ancak bu takdirde bofluna olmam›fl olur. Luxembourg ve Liebknecht sermayenin has muhaf›zlar› taraf›ndan de¤il, son ana kadar kop mamakta direndikleri ve yoldafl sayd›klar› Sosyal Demokrat hainlerin milis kuvvetleri taraf›ndan öldürüldüler. Bu geliflmede Luxembourg ve yoldafllar›n›n pay› nedir? Bugün komünistlerin serinkanl›l›kla sormas› gereken soru budur. Do¤rusu Alman Devrimi’nin yenilgisi, sosyal demokrasinin maharetinden ve burjuvazinin gücünden çok, Alman komünistlerinin örgütsel zaaflar›ndan ötürüdür. Alman komünistleri sosyal demokrasiden kopup, ba¤›ms›z bir örgütlenmeye yönelmedeki tereddütlerinin bedelini ödemifllerdir. Ama bu bedeli ödeyenler sadece onlar de¤ildir. Alman Devrimi’nin yenilgisi ayn› zamanda Rus Devrimi’nin tecrit olmas› ve dünya devriminin ölümcül duraklamas›n›n önemli bir dönemeç noktas›d›r. Bu bak›mdan, Rosa Luxembourg ve Karl Liebknecht’i ölüm y›ldönümlerinde anarken, komünistler onlar›n yapt›klar› hatay› tekrarlamayacaklar›n› bilinç ve azimle hayk›rmal›d›r. Onlar›n yapamad›klar›n›, yapmakta geciktiklerini, gecikmeksizin ve kararl›l›kla yapmaya yönelmelidirler. Komünistlerin ba¤›ms›z devrimci partisini yaratmak için tüm güçlerini odaklaflt›r›p seferber etmelidirler. Ancak o zaman Luxembourg, Liebknecht ve daha nicelerinin ölümleri bofluna olmam›fl olacakt›r. 15’ler 28 Ocak 1921’de Türkiyeli komünistler de belki ilk kavga neferlerini kaybettiler. Mustafa Suphi ve 14 arkadafl› ülkelerine henüz dönmüfllerdi ki, öldürüldüler. 15’ler için çok fley söylendi, çok a¤›t yak›ld›, nas›l öldükleri anlat›ld›; «o ateflli gö¤üsleri delen hançerin kabzas›n› alaca¤›z biz elimize» dendi. 15’leri kimin, ya da kimlerin öldürttü¤ü konusunda polisiye öyküle-

ENTERNASYONAL‹ST-DEVR‹MC‹ GAZETE

Adres : Tohum Yay›nc›l›k Üsküdar Cad. Akçay ‹fl Merkezi Kat:2 No:12 Kartal / ‹STANBUL Tel : (0216) 387 83 09

re tafl ç›kartacak ince araflt›rma ve aç›klamalar yap›ld›. Katillerinin akibetleri titiz biçimde takip edildi. Her y›ldönümünde an›ld›lar. Onlar›n yitirilmesiyle Türkiye’de komünist hareketin daha bafllang›c›ndan itibaden ciddi bir tökezlemeye u¤rad›¤› tespit edildi. Ne var ki, bu olay›n hangi siyasal ve tarihsel çerçevede yer ald›¤› ve hangi siyasal ve taktik hatalar›n bir sonucu oldu¤u konusu üzerinde o kadar durulmad›. Oysa as›l üzerinde durulmas› gereken yan buras›d›r. Herfleyden önce alt› çizilerek söylenmeli; Mustafa Suphi ve arkadafllar›n›n öldürülmesi SSCB ve Kuvayi Milliye aras›ndaki iliflkiler gözönünde bulundurulmaks›z›n kavranamaz. Do¤rusu kabzay› tutanlar›n kim olduklar›ndan ba¤›ms›z olarak, 15’lerin SSCB ve Komünist Enternasyonal taraf›ndan desteklenen Kuvayi Milliyeciler taraf›ndan öldürtüldükleri aç›kt›r. Kesin olan birfley de bu deste¤in söz konusu olaya ra¤men kesilmeyip artt›r›ld›¤›d›r; belki de bu cinayetin as›l sebebi burada aranmal›d›r. Oysa «komünistlerin ba¤›ms›z örgütlenmesine karfl› durmayan ulusal devrimci hareketlerin desteklenebilece¤i» yolundaki karar›n mürekkebi daha kurumufl de¤ildi. Mustafa Kemal’in hemen bu geliflmenin peflinden bir naylon komünist partisi kurdurmas› da bu koflula fleklen uyum sa¤lama gayretini göstermektedir. Ne var ki, görülmemesi imkans›z olan bu olgular bir bak›ma görmezden gelinmifltir. Ayn› döneme denk düflen Koçgiri Kürt isyan›n›n bast›r›l›fl› da SSCB’nin durumu ve sorunlar›n›n ne oldu¤u, bu destek iliflkisini ard›nda yatan mazeretlerin ne ölçüde hakl› oldu¤u önemli de¤ildir. Aç›k olan bolfleviklerin kendi koyduklar› bir ilkeye ters düfltükleridir; ayn› ilkeyle elfltirilmeleri komünistlerin ödevidir. Ne var ki, bundan da kötüsü var. Mustafa Kemal hareketinin ilk komünist öncülerin hayat›na mal olan desteklenifli yine de bir ilkesel tutum olarak teorilefltirilmifl de¤ildir. Bununla birlikte, daha sonra Kuvayi Milliye’nin desteklenmesi emsal gösterilerek bu tutum bir ilkesel tutum haline getirilmifltir. 1927 Çin Devrimi’nin ezilmesinde, Kuomintang’› destekleme ve hatta komünistlerin bu partinin içine girmesini savunma tutumlar› Kuvayi Milliye örnek gösterilerek teorilefltirilmifltir. Ne yaz›k ki, Çin Devrimi’nin yenilgisi de bu alanda son örnek olmam›flt›r. Mustafa Suphi’lerin kaybolduklar› Karadeniz’in aynas›nda yans›yan sorunu, uluslararas› kapsam›n›n yan›s›ra, elbette Türkiye’deki hareketin gelene¤inin flekillenmesinde de hat›r› say›l›r ve özgül bir yeri olmufltur. TKP gelene¤i, Kemalizmle bafllay›p burjuvazinin çeflitli kesimleriyle ittifak veya uzlaflma aray›fllar›n› hemen hemen bütün dönemlerde sürdürmüfltür. Bir de daha dar anlamda bir sorun var; o da Mustafa Suphi ve arkadafllar›n›n SSCB ile Ankara hükümeti aras›ndaki iliflkiye güvenerek ne -

redeyse tamamen tedbirsiz bir biçimde ülkeye dönmeleridir. Hiç kuflkusuz bu tutum onlar›n öldürülmelerinde hiç de küçümsenmeyecek bir etken oluflturmaktad›r. Ama daha da önemlisi, devletin s›n›f karakteri hakk›ndaki bu mu¤lak yaklafl›m, de¤iflik dozlarda da olsa Türkiye’deki hareketin gelene¤inde belirgin bir yer tutmufltur. Devlete ve onun kurumlar›na güven her seferinde Türk komünistlerinin kendi bafllar›na ördükleri bir çorap olmufltur. 28 Ocak’a bu gözle bak›ld›¤›nda, elbette, ilk yap›lmas› gereken «yolumuz Mustafa Suphi’lerin yoludur» mu¤lakl›¤›ndan kurtulmak olmal›d›r. Elbette onlar ilk komünist öncü müfrezeydi ve bu s›fata yak›fl›r bir hayatlar› oldu. Ama bu böyledir diye onlar›n ölümüne ve komünist hareketin daha bafltan güdük ve hasarl› do¤mas›na yol açan hatalar›n üzerini örtmek komünistlerin tutumu olamaz. Mustafa Suphi’lerin komünist ülkülerinin gerçekleflmesi onlar›n hatalar›n›n ve onlar›n ölümüne yol açan hatalar›n afl›lmas›yla sa¤lanacakt›r. Aflman›n ilk ad›m› ise hatalar›n üzerini örtmek de¤il, aç›kça ortaya koymakt›r; bunu cesaretle öne ç›karmak gerek. Ancak bu takdirde TKP’nin ilk program ›ndaki k› z›l çizgi ö ne ç›kar›la bilir , komünistlerin yapmalar› gereken ve yapacaklar› budur. Metin Göktepe; «Bas›n fiehidi» mi, S›n›f Mücadelesinin Bir Neferi mi? O cak ay›n› karartan kay›plar›n aras›na yaflad›¤›m›z topraklarda bir y›ld›r bir de Metin Göktepe yer al›yor. Ne var ki, Göktepe’nin öldürülmesi liberal demokratik kampanyalar›n tozu duman› aras›nda bir çarp›kl›¤a u¤ruyor. Metin Göktepe sanki meslek aflk›yla yan›p tutuflan ve bu nedenle öldürülen bir gazeteci olarak öne ç›kar›l›yor; yahut bu biçimde öne ç›kar›l›fl›na pragmatik hesaplarla r›za gösteriliyor. Sahiden Göktepe, atlatma haber peflinde koflan bir gazeteci miydi; onun öldürülmesi «insan haklar› ihlali» dosyalar›na m› kaydedilmeli? Onun ölümü meslek aflk›ndan gelen atakl›¤› yüzünden mi oldu; yoksa devrimci sorumlulu¤u ve duyarl›l›¤› nedeniyle mi? Hiç kuflkusuz Metin Göktepe «bir bas›n flehidi» «insan haklar› kurban›» vs. olarak de¤il s›n›f mücadelesinin yitirilen bir neferi olarak an›lmay› ye¤lerdi. T›pk› düflman elinde direnerek ölen nice devrimcinin de «kay›p» olarak an›lmak istemeyecekleri, yahut Erdal Eren’in yafl› tutmad›¤› halde as›lan bir «hukuk kurban›» olarak an›lmak istemeyece¤i gibi. Bu nedenle liberal demokratl›¤›n tuza¤›na basm›fl arkadafllar› pragmatik politik hesaplarla ne yaparlarsa yaps›nlar, komünistler Metin Göktepe’yi ve onun gibileri s›n›f mücadelesindeki yerleriyle anmakla ve liberalizmin puslu örtülerini üzerlerinden kald›rmakla yükümlüdür. p

Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Müslüm Özbey Hesap Numaras› : Türkiye ‹fl Bankas› Kartal fib. Hesap No: 1001006 Dizgi - Tasar›m : Tohum Yay›nc›l›k Bask› : Sistem Ofset


Say›: 7 Ocak 1997

Lenin, Rosa Luxembourg, Karl Liebknecht ve 15’leri Ocak Ay›nda Kaybettik

Ocak ay› komünistler aç›s›ndan ayr› bir anlam tafl›yor. Komünistlerin yolunu ayd›nlatan bir çok y›ld›z›n sönüflü bu aya rastlad›. Yaln›z Avrupa proletaryas›n›n de¤il dünya proletaryas›n›n gözbebe¤i say›lmay› haketmifl olan Rosa L üxembourg ve Karl Liebknecht 15 Ocak 1919’da öldürüldüler. Lenin uzun süren hastal›¤›n›n ard›ndan 24 Ocak 1924‘te komünistlere ›fl›k tutan gözlerini yumdu. Yaflad›¤›m›z topraklarda ilk komünist partinin 15 kurucu önderi bu topraklara dönüfllerinin hemen ard›ndan, 28 Ocak 1921‘de öldürüldüler. Dünya proletaryas›n›n ölümleri ayn› aya denk düflen daha nice isimsiz kahraman› var... Bu yüzden her Ocak ay›nda komünistlerin, devrimcilerin yay›nlar› siyah sayfalar›n, «öldükleriyle kalmad›lar», «yeniden do¤ar›z ölümlerde» , «an›lar› kavgam›za ›fl›k tutacak» türünden anma yaz›lar›yla bezenir. Halbuki komünistler kay›plara bir baflka aç›dan, elefltirel bir gözle bakmal›, onlar› bir kazan›m haline getirmelidir. Lenin Asl›nda önderlerin de bizden farkl› olmad›klar› gerçe¤inin en ç›plak biçimde göze göründü¤ü an onlar›n ölümleridir. Belki bu yüzden, izleyicileri aras›nda onlar›n ölümlerini bir sis perdesiyle sarmalamak ihtiyac› s›k s›k görülür. Bu bak›mdan belki de en korkuncu Lenin’in bafl›na geldi. Engels’in ölümünden sonra yak›l›p küllerinin okyanusa serpilmesini istemesi bu ö¤retmenin son dersiydi. Ama Zinovev’in önerisi, Stalin’in de hararetli deste¤iyle, SBKP Politbüro’su Lenin’in hepimizinki gibi ölebilen ve ne yaz›k ki pek erken ölen bedenini ilim ve simyan›n marifetleriyle canl› gibi gösterme karar› oldu. Bu gayretin anlam› hakk›nda hemen hemen hiç düflünülmedi. Ateist ve komünist olmakla,

bu davran›fl aras›nda bir uyum olup olmad›¤› da düflünülmedi. Lenin’in bafllatt›¤› davan›n ölü bedenini canl› gibi göstermek ve boy boy heykellerini dikmekle sürdürülemeyece¤i konusunda kimsenin kuflkusu yoktu elbet; ama bu gayretlerle o davay› sürdürmek aras›nda ters orant›l› bir iliflki oldu¤u da do¤rusu pek düflünülmedi. Bugün Lenin’in mozolesi hala K›z›l Meydan’da ve hala yo¤un bir ziyaretçi ak›m›na u¤ruyor; heykellerinin ço¤u da duruyor; zaman zaman bunlar›n kald›r›lmas› yönündeki giriflimlere ra¤men, varl›klar›n› koruyorlar; ama kuruluflunda belirleyici bir rol oynad›¤› SSCB’nin yerinde yeller esti¤i konusunda art›k kimsenin kuflkusu yok. Ne var ki, bu gerçe¤in ancak yak›n zamanda yani SSCB’nin fiilen da¤›larak BDT’ye dönüflmesiy le yayg›n bir kabul görmesi üzerinde düflünmek gerek. Bu tuhafl›¤›n kayna¤›, Lenin’in as›l miras›n›n SSCB hatta onun biçimsel varl›¤› oldu¤u hakk›ndaki düflünceyle iliflkilidir. Hatta birçoklar›n›n herfleye ra¤men Ekim Devrimi’nin SSCB’deki kimi sosyal kazan›mlarda yaflamaya devam etti¤ini düflünmeleri de ayn› bak›fl aç›s›yla iliflkilidir. Halbuki Lenin’in bafllatt›¤› davan›n sürdürülmesinin ve SSCB’nin korunabilmesinin de as›l güvencesi Komünist Enternasyonal’de yatmaktayd›. Lenin’den sonra komünist devrimin dünya partisinin ayn› çizgide yaflat›lamay›fl›; «sosyalist anavatan›n ç›karlar› için» diplomatik bir ayg›ta dönüfltürülüp, içi boflald›ktan sonra da ayn› gerekçeyle tasfiye edilmesi yakalanmas› gereken as›l önemli halkad›r. Bedenin ölmesine ra¤men fikir ve ülkülerin yaflamaya devam edebilece¤i konusunda idealistlerle, kendilerine böbürlenerek materyalist

s›fat›n› yak›flt›ranlar aras›nda bir ortakl›k sa¤layan yayg›n hurafeler var. Oysa ço¤u kez unutulan ve unutturulan o ki, asl›nda fikirler ve ülküler kendi bafllar›na yaflamazlar, yaflayamazlar. ‹dealistlerle kaba materyalistleri buluflturan zemin ise fikir ve ülküleri, putlarla, fetifllerle dogmalarla yaflatma gayreti yahut iddias›d›r. Halbuki fikir ve ülküleri «orjinalli¤ini bozmadan» koruyup yaflatma sevdas›nda olanlar›n asl›nda onlar›n mezar kaz›c›lar› olduklar› s›k s›k ve rahatl›kla görülebilir. Lenin’in görüflleri ve ülküleri onun toplu eserleri bas›larak, heykelleri dikilerek, bedeni mumyalanarak yaflat›lamam›flt›r. Aksine bu gayretler bu fikir ve ülkülerden uzaklaflmay› gizleyen bir örtü olmufltur. Fikir ve ülkülerin bu biçimde yaflat›laca¤›na hala inananlar varsa da, bunlar bir çiçek foto¤raf› ile çiçe¤in kendisi aras›ndaki farktan habersiz kimseler olsa gerektir. Do¤rusu Lenin’in as›l miras› ve onun düflünce ve ülkülerinin süreklili¤inin as›l güvencesi Komünist Enternasyonal’de yatmaktayd›. Bugün de Lenin’in yolundan yürüme iddias›nda olanlar›n as›l yo¤unlaflmas› gereken ödev Lenin zaman›ndaki Komünist Enternasyonal’in bayra¤›n› yeniden kavray›p yükseltmek, komünist devrimin dünya partisini yeniden infla etmektir. Bu tutumun gere¤i, Lenin’in mozolesini gözetmek, heykellerini yeniden dikmek hedefiyle de¤il, onun bafllatt›¤› ve yenilgiyle sonuçlanm›fl olan kavgan›n zafere ulaflt›r›lmas› azmiyle yürümektir; komünistlerin yapmas› gereken ve yapaca¤›m›z budur. Rosa Luxembourg-Karl Liebknecht Rosa Luxembourg ve Karl Liebknecht Komünist Enternasyonal’in katledilmifl ilk militanÂ(Devam›, arka sayfada)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.