ENTERNASY ONAL‹ST - DEVR‹MC‹ GAZET
E
Bu Say›da, • ÇEK AL : Özellifltirme ve komünist siyaset • Reformist demokratl›¤›n açmazlar› • Arnavutluk Devrimi’nden ilk dersler • Ortado¤u’da “kirli bar›fl”›n iflas› • Hangi laiklik? • Kad› Muhammed ve Mehabad
YIL: 1 SAYI: 10 Nisan 1997 F‹AT: 100.000 TL ( KDV Dahil)
Tak›lmak ‹stenen Zincirleri Birlikte K›r›p
1 May›s’› Devrimci Dayan›flmayla Özgürlefltirelim! 1 May›s’lar yaflad›¤›m›z topraklarda ola¤an bir eylem takviminden farkl› olarak özel bir anlama sahiptir. Özel anlam ise, bu topraklardaki devrim ve karfl› devrim aras›ndaki gerilimin süreklilik arzetmesidir. Burjuvazi 1 May›s’lar› bu gerilimden kurtarmak için, devrimci harekete dönük 1 May›s öncesi sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›r›r ve gözalt› ve tutuklama furyalar›na giriflir. Burjuvazi 1 May›slar› devrimci gerilim ortam›ndan kurtarmak için kaba bir fliddetin yetmedi¤ini, bunun beklenen sonucu vermedi¤ini düflünerek, 1 May›s’lar› devrimci anlam›ndan kurtarmak ve ehlilefltirmek için de çaba gösterdi¤ini biliyoruz. Bunlar biribirinin yerine geçen seçeneklerden çok, ikisi ayn› süreçte yaflama geçirilen önlemlerdir. Burjuvazi son y›llarda gerici reformlara h›z verme politikas›na ba¤l› olarak, 1 May›s’› ehlilefltirmek için de çaba gösteriyor. Nas›l Kürtlerin özgürlük isyan› olarak ald›klar› Newroz’u, Ergenekon destanlar›yla iliflkilendirerek “Türklü¤ün bayram›”, “Türklerin Nevruzu” ilan ederek içeri¤ini boflaltmaya çal›fl›yorsa, ayn› fleyi 1 May›s için de yaflama geçirmeye çal›fl›yor. Burjuvazinin, devrimci savafl›m›n s›çrama noktalar›n› ehlilefltirmek ve devrimci içeri¤inden boflaltmak için yaln›z olmad›¤›n›, burjuvazinin gönüllü destekçilerinin varoldu¤unu biliyoruz. Sendikalar ve küçük burjuva liberal partiler, burjuvazinin koltuk de¤ne¤i olarak bu misyonu benimsemifl bulunuyorlar. 1 May›s’lar sözkonusu oldu¤unda, bu misyonun sahipleri, geçen y›l Kad›köy’deki 1 May›s’a sald›rgan bir üslup tak›nanlar›n ta kendisidir. Geçen y›l 1 May›s’tan sonra, "art›k bu son olsun", "devrimcileri 1 May›s’lara almayaca¤›z" diyenlerin, bu y›l önce 1 May›s’› salonlara s›k›flt›rmaya çal›flmalar›, sonra ise yukardan al›nan talimatla hep birlikte 1 May›s’› alanlarda kutlama karar› vermeleri 1 May›s’› devrimci içeri-
¤inden uzaklaflt›rmak için giriflilen planl› bir operasyonu gösteriyor. Düzen güçleri ve sendika bürokratlar› 1 May›s’›n bir an evvel gelip, «kazas›z belas›z» geçmesi için dilek tutmaya çoktan bafllad›lar. Solun devrimci eylemi bir kargafla olarak gören statükocu kesimlerinde de, 1 May›s’›n «kazas›z belas›z» geçmesi için dilek tutanlar var. 1 May›s’› savuflturulmas› gereken bir ödev gibi alg›layanlar da her gün biraz daha art›yor. Burjuva politikac›lar› aras›nda ister «k›z›llar geliyor» diyerek, ister «1 May›s yasallaflmal›d›r» diyerek olsun, 1 May›s’› burjuva siyasetinin malzemesi olarak de¤erlendirmek isteyenler de öteden beri vard›r. 1 May›s’›, «Temiz Toplum-Ayd›nl›k Türkiye» kampanyalar›na eklemlemek isteyenler de flimdiden boy göstermektedirler. 1 May›s’› gündelik politikan›n bir kald›rac› olarak kullanmay› adet edinmifl olanlar aras›ndan, bu günü «özellefltirmelere karfl› mücadele» gündemine, toplu sözleflmelere, yahut baflka gündemlere ba¤lamak isteyenler de olacak. 1 May›s’lar böyle hat›rland›kça, unutulan birfley oldu¤u kesin: 1 May›s’› 1 May›s yapan, onu di¤er anma ve kutlama günlerinden ay›rdeden as›l yönü güme gidiyor. 1 May›slar›n flehitleri anma veya k›smi ulusal taleplere dayanan bir savafl›m› güncellefltirme günü olarak ele al›n›fl›, ne kadar enternasyonalist vurgularla yap›l›rsa yap›ls›n, asl›nda «iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik, mücadele ve dayan›flma günü» olan 1 May›s’›n bu yönünün has›ralt›na gitmesine yolaçan bir söylemi yans›tmaktad›r. Daha önemlisi bir anma vesilesi haline getirilen 1 May›s’lar, fark›nda olmaks›z›n mücadele gününün ne anlama geldi¤inin unutulmas›na yol açan bir ifllev kazanmaktad›r. Bu nedenle, hem 1 May›s’›n gerçek tarihçesini, yani neden bu günün «iflçi s›n›f›n›n
uluslararas› birlik mücadele ve dayan›flma günü» olarak an›lmakta oldu¤unu ve «8 saatlik iflgünü mücadelesi» ile iliflkisini hat›rlatmak gerekiyor. 8 saatlik iflgününün s›n›f düflman›na kabul ettirilmesi 1890’daki ilk ve hala tek uluslararas› genel eylem ve bu eylemlili¤in sürdürülmesi sayesindedir. Bu eylemin belli bafll› ülkelerin iflçi partilerinin ve sendikalar›n›n temsilcileri taraf›ndan bir y›l öncesinden kararlaflt›r›lm›fl, haz›rlanm›fl ve uygulanm›fl olmas›; arkas›nda uluslararas› bir örgütlülü¤ün bulunmas›; üzerinden atlanacak küçük bir ayr›nt› de¤ildir. Oysa 1 May›s’›n bu yönü bugün dünya iflçilerince hat›rlanmamaktad›r; 1 May›s’lar ister flenlik havas›nda, ister kavgac› bir ruhla ele al›ns›n neredeyse ulusal günler haline gelmifl durumdad›r. Halbuki uluslararas› sermaye 1 May›s’›n enternasyonalist ve eylemci yönünü hala dehfletle hat›rlamakta, bir türlü unutamamaktad›r; unutturmak için de elinden geleni ard›na koymamaktad›r. Komünistlere düflen de, 1 May›s’›n bu özünü unutturma çabalar›na karfl› koymak, 1 May›s’a gerçek içeri¤ini verecek olan ve uzun zamand›r eksikli¤i giderilemeyen bir uluslararas› iflçi önderli¤ini yaratma hedefini 1 May›s’ta daha bir vurguyla öne ç›karmak olmal›d›r. Komünistler geçen 1 May›s’›n ne anlama geldi¤ini ve ölenlerin ne için öldüklerini hat›rlamak ve hat›rlatmakla yükümlüdür; ayn› kavgan›n sürdürücüsü oldu¤unu iddia edenler bu kavgan›n ne oldu¤unu hat›rlay›p hat›rlatma ödeviyle yüzyüzedir. Oysa bu y›l 1977’ye yap›lan göndermelerin bir k›sm› 1996’y› unutturma amac›yla öne sürülmekte, yahut bu do¤rultudaki ideolojik sald›r›lar›n rüzgar›na kap›lmaktad›r. Ancak devletin Ê(Devam›, s. 3’de)
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 2
Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal Belgeler- (I. Cilt) Ç›kt› “Kad›n ve erkek iflçiler! Yeryüzünde alt›nda savafl›p u¤runda ölünecek bir tek bayrak var: Komünist Enternasyonal’in bayra¤›!” 1920’de söylenen bu sözler, Komünist Enter nasyonal’in ‹kinci Kongresi’nin Manifestosu’nun son sözleri. Uzun zamand›r, 1943’te kendi kendini tasfiye etmesinden beri, kimse kimseyi bu bayra¤›n alt›nda savaflmay a ça¤ ›ra m›yo r. 1923’teki Dördüncü Kongre’sinden sonraki 20 y›l boyunca da Komünist Enternasyonal’in bayra¤› bu ilk ça¤r›n›n yükseltildi¤i dönemdeki anlam› ifade etmedi. Buna karfl›l›k, bugün komünist kimli¤ini benimseyenler aras›nda Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinde ortaya konan çizgiyi benimsemedi¤ini aç›kça söyleyen, bu çizgiyi do¤ru bulmad›¤›n› ilan eden de yok. Komünist Enternasyonal’i tasfiye edenler bu tutumlar›n›n Komünist Enternasyonal’i kuranlar›n tutumuyla ayn› do¤rultuda oldu¤unu savundular; bu enternasyonalin kurulmas›yla tasfiye edilmesinin bir politik süreklili¤i ifade etti¤ini savunanlar bugün hala vard›r. Bolflevizm’in çizgisinin Komünist Enternasyonal’de uluslararas› bir örgütsel ifade buldu¤unu ifade edenlerden birço¤u, ayn› çizginin böyle bir örgütsel çerçeve olmadan da sürdürülüp yaflat›labilece¤ini söylerken tereddüde düflmemektedirler. Kurulufl y›llar›ndaki çizgiden sapt›¤› iddias›yla, ortaya ç›kan Uluslararas› Sol Muhalefet, 10 y›l boyunca (1933’e kadar) ayn› zeminde kald›ktan sonra, ancak Komünist Enternasyonal’in fiilen tasfiye edilmesinden 5 y›l öncesinde ayr› bir enternasyonal (Dördüncü Enternasyonal) kurmaya yöneldi. Bugün bu gelene¤e sahip ç›kan bir çok ayr› örgüt hatta ak›m vard›r; hepsi Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinin çizgisini sürdürdüklerini iddia etmekte ve birbirleriyle bu konuda yar›flmaktad›rlar. Enternasyonalist-Devrimci MAYA gazetesi, ilk say›s›ndan itibaren Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinin çizgisini politik-örgütsel süreklilik içinde koruyan bir ak›m›n mevcut olmad›¤›n› ve bu çizgiye ba¤lanarak yeni bir devrimci önderli¤in yarat›lmas›n›n komünistlerin acil ve güncel ödevi oldu¤u, bu ödevin üzerinden atlanarak komünist siyaset do¤rultusunda somut ve
Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal -BelgelerCilt 1
Maya Kitaplar› 2
anlaml› bir at›l›m›n mümkün olmad›¤›n› savunuyor. Bu tutum MAYA kitaplar›n›n birincisi olan «Komünistler Ne ‹çin Nas›l Mücadele Etmeli?»de de vurguland›¤› gibi, MAYA kitaplar›n›n ikincisi de bu ihtiyac› yan›tlamaya dönük bir yay›nd›r: Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal-Belgeler 1. Bu kitap Komünist Enternasyonal’in ilk iki kongresinde kabul edilen karar ve tezlerle Lenin’in bu konularda kongreye yapt›¤› müdahaleleri içeriyor. Üçüncü ve Dördüncü Kongre belgeleri ve Lenin’in bu kongrelerdeki konuflmalar› ise ayr› bir cilt olarak MAYA kitaplar› aras›nda yak›n da yay›nlanacak. «Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal’in Belgeleri» sadece bir tarihe ›fl›k tutmak ve araflt›rmac›lara malzeme sunmak amac›yla yay›nlanm›yor. Aksine bu belgelere bak›ld›¤›nda, bunlar›n «tarih araflt›rmac›lar›»n›n ihtiyaçlar›na yan›t getirecek nitelikte olmayan son derece poli tik metinler oldu¤unu görmemek mümkün de¤ildir. Üstelik bu belgeler, tarih araflt›rmalar›na katk› sunacak türden metinler olsayd›, zaten bu ihtiyac›n sahipleri taraf›ndan, veya bunlara hizmet sunmak isteyenler taraf›ndan çoktan yay›nlanm›fl olurlard›. Nitekim bu türden derlemeler yok de¤ildir. Bu belgelerin politik içeri¤i ve bir komünist enternasyonalin yarat›lmas› ödevine dolays›z bir biçimde ça¤r› niteli¤i tafl›malar›, sözümona Komünist Enternasyonal gelene¤ine ba¤l› olduklar›n› iddia eden siyasi çevre ve örgütlerin rahat›n› bozacak bir keskinlik de tafl›maktad›r. Bu belgelerin her sat›r› bugün komünizm ve enternasyonalizm davas›na ba¤l› olduklar›n› iddia edenlere bu do¤rultudaki somut ödevlerini hat›rlatmaktad›r; ve her sat›r, bu nitelikte bir komünist önderli¤in bulunmad›¤› gerçe¤ini bir s›z› olarak yüreklere salmaktad›r.” (Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal-Belgeler 1, MAYA Kitaplar›-2, Yay›nevinin önsözü) Bolfleviklerin ‹kinci Enternasyonal gelene¤inden kopufl çizgisini sürdüremeyerek tekrar bu gelene¤in sa¤l› sollu kanatlar›n›n yoluna girmifl bulunan ak›mlar; iflçi s›n›f›n›n dünya çap›ndaki deneyimlerini önemsemeyen yahut bunlar› esas almayan ulusal-devrimci ak›mlar birbirlerinden çok ayr› olsalar bile bir noktada buluflabilmektedirler. Bunlar, Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresinde flekillenen siyasal kimli¤i temel bir özelli¤i olarak benimseyen komünistleri, “geçmiflte kalm›fl”, “bugüne” veya “bize” uymayan formülleri tekrarlamakta ›srar eden doktrinerler olarak küçümsemektedirler. Halbuki, güya eskimifl formüllere alternatif, yeni ve özgün reçeteler ürettiklerini iddia edenlerin savunduklar› fleyler, bu belgelerin sat›rlar› aras›nda birebir örnekleri elefltirilen ve ne yaz›k ki modas› geçmemifl «eski formüller»dir. Bugün dört bir yandan gelifltirilerek yeni ve özgün olma iddias›yla piyasaya sürülen türlü siyasal reçetelerin hemen hemen hepsinin panzehirini Komünist Enternasyonal’in somut devrim deneyimlerinden ve devrimci örgüt çal›flmas›n›n derslerinden süzülen taktik ilkelerinde ve tahlillerinde görmek mümkündür. Bir komünist enternasyonali yaratma ve nihai zafere kadar yaflatma amac›yla kurulmufl bir örgütün, statükolar› koruma u¤runa ve diplomatik manevralar›n hat›r›na tasfiye edilmesinde bafll›
MAYA'DAN Maya ortaya koyaca¤› görüfllerin, özellikle de bu görüfllerin arkas›nda duran bir prati¤in geliflmesiyle, devrimci ve sosyalist saflarda ciddi rahats›zl›klar do¤uraca¤›n› öngörerek yay›n›na bafllam›flt›. Hatta, bir anlamda böyle bir etki yaratmay› özellikle hedeflemiflti. Çünkü devrimci saflarda statükoculu¤un afl›lmas› için bu saflar› sarsmak gerekti¤ini ve bunun ancak sert polemiklerle yap›labilece¤ini biliyorduk. Ancak, polemi¤in de bir düzey sorunu oldu¤unu gözönünde bulundurarak, elefltirilerde üslup sorununa özel bir dikkat gösterilmeye çal›fl›l›yordu. Kuflkusuz, her zaman beklenen olmuyor. Elefltirilere devrimci tepki vermek yerine kabaday›l›¤a soyunanlara da rastlabiliyor. Geçenlerde, Maya bürosunu 4 kifli ziyaret etti. ‹P’li mi, S‹P’li mi oldu¤unu anlayamad›¤›m›z bu davetsiz misafirler, yazd›klar›m›zdan rahats›z olduklar›n› buna son vermemiz gerekti¤ini söylediler. Somut olarak hangi yaz›n›n, neresinden rahats›z olduklar›n› sordu¤umuzda, kabaday›ca bir üslupla, “gazetenizi okumuyor musunuz?” yan›t›yla karfl›laflt›k. “Peki ne istiyorsunuz?” diye soruldu¤unda, “bask›n yapmaya geldik” dediler. Kap› gösterildi¤inde ise, ç›k›p gittiler. Bunun ciddi bir politik hareketin tutumu olamayaca¤›n› düflünerek, S‹P merkezini arad›¤›m›zda ise, yan›ld›¤›m›z› anlad›k. Anlafl›lan polemiklere devam etti¤imiz taktirde bu tutumu sürdürmeye niyetli olanlar bu partide var. Bunula birlikte, biz S‹P hakk›ndaki de¤erlendirmelerimizi onlar›n edalar›na ve üsluplar›na göre saptamad›¤›m›z gibi, onlarla nerede ve nas›l birlikte olaca¤›m›za da buna bakarak karar vermeyece¤iz. S‹P’in de böyle davranaca¤›n› umuyoruz. Aksi bir durumun S‹P’e ciddi bir sorumluluk getirece¤ini hat›rlatmak istiyoruz. bafl›na bir çeliflki ve tuturs›zl›k vard›r. Ama bu tutars›zl›k herkes taraf›ndan ve kolayl›kla görülmemektedir. Komünist Enternasyonal Belgeleri bu bariz tutars›zl›¤›n açamad›¤› gözleri açma konusunda bir katk› yapacakt›r. Bu belgelerle sonrakilerin (Örne¤in, bkz. III. Enternasyonal -Belgeler, Belge Yay. ve Komünist Enternasyonal Program›, Ayd›nl›k Yay.) karfl›laflt›r›lmas› bu aç›kl›¤› sa¤layacakt›r. Bugün bir çok liberal, devrimci-demokrat yahut melez ak›m›n izledi¤i siyasetle, Lenin dönemindeki Komünist Enternasyonal’in çizgisi aras›ndaki aç›, ço¤u zaman bu çizgiyle onu izleme iddias›n› tafl›yanlar aras›ndakinden daha az de¤ildir. Öte yandan MAYA da ayn› iddiay› tafl›maktad›r ve izledi¤i çizginin, ortaya koydu¤u görüfllerin bu belgelere referansla tart›fl›l›p irdelenmesini hevesle istemekte, böyle bir s›navdan geçmeyi arzu etmektedir. Yine de hiç bir kitab›n sihirli bir de¤nek olmad›¤›n› ve görmek istemeyen körlerle iflitmek istemeyen sa¤›rlar›n tedavisinin olmad›¤›n› unutmamak gerekir. Çeliflki ve tutars›zl›klar› görmek için bu niyetle bakmak gerekir. Öte yandan, söz konusu çeliflkiler politik çeliflkilerdir ve teorik kan›t ve belgelerin ortaya konmas›yla giderilemez; ancak politik mücadeleyle ve örgütlü bir varolufltan güç alarak giderilebilir. Devrimci parti güçlerinin ödevlerinin aras›nda bu da yer almaktad›r. Söz konusu belgeler de böyle bir siyasal ayr›flt›rma mücadelesinin silahlar› aras›nda kullan›lmak üzere yay›nlanmaktad›r. p
Sayfa 3 (Bafltaraf›, s. 1’de)
1 May›s’› ehlilefltirme operasyonunun baflar›l› olmas›, ne devletin bunu bir politika olarak benimsemesi ile, ne de sendikalar›n ve liberal demokratlar›n bu misyonu benimsemeleri ile baflar›lacak bir fleydir. Çünkü bu parti ve sendikalar›n güçlerinin ne oldu¤unu geçen 1 May›s’ta görmüfl bulunuyoruz. Operasyonun baflar›l› olmas›, ancak devrimci ve sosyalist güçlerin, 1 May›s’› özgürlefltirme ve gerçek içeri¤ine uygun kutlama tutumundan uzaklaflmalar›, kendi içlerinde parçalanmalar› ile olanakl›d›r. Böyle bir uzaklaflma ve parçalanman›n motiflerinin ne olaca¤› da s›r olmasa gerek. Kimileri kitlelerden kopmamak ad›na, kimileri provakosyonlara gelmeme ad›na, kimileri de grupçu kayg›larla ya sendikalar›n kuyru¤una tak›larak ya da “düzeni sa¤lamak ve kargaflal›¤› önlemek” için sa¤duyulu davranarak, “solduyu”yu bir kenara b›rakarak bu operasyonun bilinçsiz araçlar› olacaklard›r. 1 May›s’› Ehlilefltirme Plan› ve Devrimci Karfl› Durufl 1 May›s’›n ehlilefltirilmesi, en baflta kendini, devrimci ve sosyalist güçlerin, kendi platformuna ba¤l› kalarak 1 May›s’› savafl›m günü haline getirme politikas›n› benimsemekten ziyade, sendikalar›n giriflimlerine göre tutum tak›nma politikas›n›n benimsenmesinde görülüyor. Bu en bafl›nda, görevi düzeni tehlikelerden korumak ve afl›r›l›klar› önlemek olarak benimseyen sendikalara öncülü¤ü terk etmek olarak kendini ortaya koyuyor. Bunun sonucu ise, Nisan ay›n›n sonlar›na kadar ba¤›ms›z bir tutum alamamak, demek oluyor ki, iflçi ve emekçi kitlelerin politik donan›m›ndan yoksunlaflmas›, en az›ndan yeterince haz›rlanmamas› demektir. Oysa 1 May›s 1995 ve 1996 göstermifltir ki, 1 May›s’a as›l kitleyi tafl›yanlar sendikalar de¤il, devrimci gruplar›n kendisidir. Dolay›s›yla en baflta öncülü¤ün sendikalara terk edilmesi de¤il, devrimci gruplar›n öncülü¤ü bir blok olarak üstlenmeleri gerekir. ‹kincisi, 1 May›s’›n ehlilefltirilmesi, en baflta miting kürsüsünün sendika bürokratlar›na b›rak›lmas› zemininde de yaflanmaktad›r. Oysa devrimciler, pekala da kendi tarzlar›nda yürüyüflte ve mitingde sendikalarla birarada yeralabilirler, ama kendi ba¤›ms›z kürsülerinden oraya gelen kitleye hitap edebilirler. Bunun için illa da sendika bürokratlar›n›n kürsülerinin iflgal edilmesine de gerek yoktur. Üçüncüsü, 1 May›s gösterilerinin polis denetiminde ve kontrolünde gerçekleflmesine ses ç›karmama olarak kendini ortaya koyuyor. Mitingin güvenli¤inin do¤rudan devrimcilerce sa¤lanmas›, polisin her türden müdahalesine karfl› kararl› bir tutum gösterilmesi politikas›n› içtenlikle yaflama geçirmek yerine, bu ifle devletin resmi güçlerine veya sendika bürokrasisinin görevlilerine terk edilmesi, 1 May›s’lar›n özgürlefltirilmesinin önündeki zincirin en önemli halkalar›ndan birini oluflturuyor. 12 Eylül sonras›, devrimci hareketin yenilgisi ve düflman›n güçlülü¤ü zemininde gerçekleflen bu fiili tutumu devrimci gruplar›n benimsemedi¤i
Say›: 10 Nisan 1997
do¤ruysa da, buna karfl› bir blok oluflturma politikas›n›n yaflama geçirilmedi¤i de bir gerçektir. Bu gelene¤in, son iki y›lda 1 May›s’larda y›k›lmas›, ama bu tutumun süreklilefltirilememesi, bu y›lda devrimciler için hem önemli bir güçlük, ama öte yandan da bir s›nav niteli¤inde bir sorun olacakt›r. 1995-96 1 May›slar› prati¤i ortadayken, onlar›n gerisine düflün bir 1 May›s ne devrimci, ne de özgür 1 May›s olacakt›r. Dördüncüsü, 1 May›slar›n özgürleflmemesinin ve resmi bir tören havas›na mahkum edilmesinin en önemli nedenlerinden biri de, 1 May›slar›n tüm güne yay›lmamas›, sadece resmi mitingle yetinilmesidir. Örne¤in, pekala da 1 May›s’lar iflçi-emekçi semtlerinde, fabrikalarda, miting öncesi ve sonras›nda politik gösterilerle birlefltirilerek, 1 May›s gösterilerinin bir özgürlefltirme prati¤i olarak yaflama geçirilmesi olanakl›d›r. Son olarak, gerek devletin, gerek sendikalar›n, gerekse de bir k›s›m sol gruplar›n, devrimci gruplar›n ajitasyon ve propaganda özgürlü¤ünü s›n›rlama tutumu da özgür ve devrimci 1 May›s'› yaflama geçirmenin önemli engellerinden biri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Sonuç olarak, bu topraklarda, gerek devletin gerekse onun kontrolündeki güçlerin, as›l önemlisi de baz› sol ve devrimci gruplar›n çabalar›, 1 May›slar›n özgür ve devrimci 1 May›slar olarak yaflama geçirilmesinde önemli engellerle yüzyüzedir ve 97 1 May›s’›nda bunun etkilerini de görece¤iz. Ancak, belki de, 97 1 May›s›n› özgür ve devrimci yapacak mihenk tafl›, geçen y›l yaflama geçirilen tutumlar›n gerisine düflmeyen bir pratik duruflu yaflama geçirmek olacakt›r. Ancak bu da yetmez, geçen 1 May›s, devlete ve liberallere korku salan bir özgürleflme prati¤ini yans›tsa da, bir dizi alanda haz›rl›ks›zl›¤› ve örgütsüzlü¤ü de gözler önüne serdi. Devrimci güçler, güçlü ve tok bir flekilde bir tutum ortaya koymal›d›rlar ki, düflman›n gösterileri engelleme tutumunun kendilerine çok pahal›ya patlayaca¤› mesaj› verilebilmelidir. *** Komünistler için 1 May›s, bir dönüm noktas›, hem bir muhasebe, hem de bir hesaplaflma günüdür; öyle olmal›, öyle kalmal›d›r. 1 May›s s›n›f mücadelesinde geçen bir dönemin de¤erlendirildi¤i, derslerinin ç›kar›ld›¤› ve yeni dönem için perspektiflerin ortaya kondu¤u bir dönemeç olmal›d›r; yeni bir at›l›m›n temel tafllar›n›n döflendi¤i, ilk ivmesinin al›nd›¤› bir kalk›fl noktas› yap›lmal›d›r. Bunun için önce geçen 1 May›s’›n hangi çerçeveye oturdu¤u ve s›n›f mücadelesinin geliflimi içinde nas›l bir anlam tafl›d›¤›n› bilince ç›kartmak gerekir. S›n›f mücadelesinin her sorununda oldu¤u gibi, bu sorun da her s›n›f için ayn› anlam› tafl›m›yor; mücadele halindeki s›n›flardan her biri ay n› soruna ayr›, hatta karfl›t yönlerden yaklafl›yor. 1 May›s 1996 iki ayr› yönden gelen dalgan›n çarp›flmas›na sahne olmufltu: bir tarafta gerici reformlar› hayata geçirmek için solun ve iflçi hareketin bir kesimini yede¤ine almak, hiç de¤ilse etkisizlefltirmek isteyen düzen güçleri
yasal ve resmi bir 1 May›s’›n zeminini döflemek istiyor; radikal, ehlilefltirilmeye direnenleri tecrit edip saf d›fl› b›rakmak istiyordu. Öte tarafta ise Gazi Ayaklanmas›’n›n rüzgar›n› arkas›na alarak 95 1 May›s’›nda ayr› bir hava estiren iflçi hareketinin ve solun devrimci dinamikleri ayn› havay› bir isyan sertli¤iyle Kad›köy’e tafl›m›flt›. Ama, 1 May›s 1996’da düzenin planlar› do¤rultusunda bir geliflme olmad›¤› gibi, sol bak›m›ndan da herhangi bir plan ve haz›rl›¤› ifade etmeyen kendili¤inden bir geliflme söz konusuydu. Bu nedenle 1 May›s 1996 nihai bir hesaplaflma olmad›; ama bu hesaplaflma rafa da kalkmad›. En az›ndan düzen güçlerinin gerici reformlar› o gün bugündür yol al›yor; geçen 1 May›s’ta yapamad›klar›n› bu y›l yapmak üzere bir y›ld›r ad›m ad›m haz›rlan›yorlar. Temiz toplum kampanyalar›; hukuk devleti istemleri; atefli söndürülmüfl Newroz’lar; ›fl›k söndürme vb. «eylemleri» vb. sert operasyonlarla birlikte gelifliyor. Burjuvazi bu 1 May›s’a bir y›ld›r ve temposunu giderek artt›rarak haz›rlan›yor. Son bir kaç ayki eylemler de bu sürecin provalar› olarak ele al›nabilir. Buna karfl›l›k, Gazi Ayaklanmas›’ndan beri gelen dinamik, varl›¤›n› korudu¤unu göstermeye devam ediyor. 1 May›s 96’y› dostlar aras›nda anmakla kalmamal›; onu özellikle düflmana hat›rlatmal›y›z. Hem s›n›f düflmanlar›m›za, hem de kapitalist sömürü düzeni içinde huzur ve istikrar hayalinin peflinde koflan liberal solculara! Onca ürktükleri, unutmak istedikleri 96 1 May›s’›n› hat›rlatmak, komünistlerin ve devrimcilerin ödevidir. Bu tutum 1 May›s’ta iflçilere, devrimcilere vurulacak her darbenin, s›k›lacak her kurflunun bir karfl›l›¤› olaca¤›n›, varofllar›n öfkesiyle beslenip, sa¤nak halinde geri dönece¤ini göstermek gerekiyor. 1 May›s 97’ye bu bilinç ve kararl›l›kla haz›rlanmak, düflman›n yüre¤ine bu korkuyu salmak gerekiyor. Onlar›n as›l korktuklar› budur; korktuklar›n› bafllar›na getirmek ise komünistlerin ödevidir. Hem 1 May›s 96’da Kad›köy’de düflenlerle, ayn› dava u¤runa ölenlerin tümüne; hem de bütün ömürlerini bu davaya katm›fl nice devrimciye lay›k bir tutum almadan ileri s›çramak mümkün de¤ildir. Düzenin gerici reform sald›r›lar›n›n yo¤unlaflt›¤› koflullarda, mevcut mevzileri koruman›n yolu bile buradan geçmektedir. 1 May›s’lar tarihi öykülerle süslenip, bir efsane gibi yaflat›lamaz; bir öncekine k›yasla ve onu aflmak hedefiyle al›nd›¤›nda as›l anlam›n› bulur. «1 May›s’ta düflenler kavgam›zda yafl›yor!» fliar›n› gururla hayk›rmak ancak o zaman mümkün olacakt›r. 1 May›s 1997 ancak 1996’daki mücadele çizgisini örgütlü, bilinçli ve planl› bir biçimde bu y›la tafl›yan ve gücünü geçen y›l kendini aç›kça gösteren dinamiklerde arayanlar›n elinde gerçek anlam›n› bulacakt›r. Devrimci parti güçlerinin ödevi 1 May›s’a tak›lmak istenen süslü zincirleri k›r›p 1 May›s’› özgürlefltirecek devrimci temelde örgütlemektir! p
Say›: 10 Nisan 1997
Komünist Enternasyonal’in Burjuva Demokrasisi Hakk›ndaki Tezleri Ifl›¤›nda Eme¤in Partisi’nin «Demokratik Türkiye» Hayalleri Hakk›nda «Hayali» BirTart›flma Denemesi
Reformist Demokratl›¤›n Susurluk’taki kazan›n ard›ndan, düzen güçle ri «demokratikleflme» k›l›f› alt›ndaki gerici reform sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›rd›lar. Medyan›n zaten bu misyon için beslenen simalar› hemen harekete geçtiler. Bir yandan fikir gazetesi diye piyasaya sunulan ve finansman› promosyon aldatmacas›n›n bafl›n› çeken reklam gazetelerince sa¤lanan burjuva liberal bas›n; bir yandan da ayn› bas›n tekellerinin reyting avc›s› TV programlar›, «temiz toplum-hukuk devleti-demokrasi» kampanyalar›n› bafllatt›lar. TÜS‹AD’›n «demokratikleflme program›» hemen piyasaya sürüldü. Söz konusu olan «demokratikleflme»nin, «ça¤dafl Bat› demokrasisi» (yani burjuva demokrasisi) oldu¤unu hat›rlatmak için, tarikatlar ve fleriat konusuna dikkat çekmek gerekiyordu; bu da ihmal edilmedi. Bu konuya hemen hemen her say›da bir vesileyle de¤indi¤imiz gibi, sekizinci sa y›m›zda da flu sözlerle dikkat çekmifltik: “1997 y›l›, bir yandan Susurluk «kaza»s›n›n, bir yandan da «tarikat-imam nikah›» tart›flmalar›n›n gündemi belirledi¤i bir iklimde bafllad›. Yavafl yavafl burjuvazinin belirledi¤i bu siyasal gündemin neyi perdeledi¤i yavafl yavafl belirginleflti: «devleti çetelerden, mafyadan tarikatlardan ar›nd›rma», «toplumu temizleme» «temiz toplum-hukuk devleti» curcunas› sayesinde, teslim olmayan, ehlileflmeyen kesimleri tecrit ve imha operasyonu haz›rlan›yor; bu operasyona soldan destekçiler bulunmak isteniyordu.... Burjuvazinin bu politik yöneliflinin, soldaki yank›lar› da k›sa sürede ortaya ç›kt› ve legalizm zemininde idman alan bu rolün adaylar›, adeta bu misyonu yerine getirmek üzere birbirleriyle yar›fla geçtiler. Yasal mitinglerde «provokasyona gelmeme», «kitle eylemlerine zarar vermeme» söylemlerinin ard›na saklanarak inzibat tedbirleri karfl›s›nda teslimiyetçi ve iflbirlikçi bir tutumun ilk örneklerini sunan legal sol örgütler, solun baflka kesimlerini de usulca kendilerinin nispeten avantajl› olduklar› mecraya çekme aray›fl› içindeler; bu tuza¤a düflenlerin ve düflme e¤iliminde olanlar›n az buz olmad›¤› da çarp›c› bir biçimde görüldü.... Bu kez, «düzenin çeliflkilerinden yararlanma» k›l›f› içindeki siyaset kurnazl›¤›n› leninist siyaset anlay›fl› sanma veya öyleymifl gibi yutturma hevesinde olanlar bir bir boy göstermeye bafllad›. Bunlar›n bafl›nda sendika bürokratlar› geliyor. Ama bunlar›n yaln›z olmad›klar› da aç›k; varl›klar›n› burjuva demokratik kurumlara borçlu olan sendika bürokratlar›n›n, gözlerini sendikalara dikmifl olan ak›mlar› da ayn› zemine çeken bir etki yaratt›klar› daha flimdiden görülüyor.” (MAYA say› 8 Baflyaz›) 1 May›s yaklafl›rken, bu süreç daha da önem kazanarak yol almaya devam ediyor.
Burjuvazinin «Demokratikleflme» Plan› Bir Gerici Sald›r› Plan›d›r Kuflkusuz düzen aç›s›ndan «demokratikleflme» k›l›f› alt›ndaki gerici sald›r› haz›rl›klar›, Susurluk kazas›’ndan itibaren gündeme gelmedi. Aksine, bu sald›r›lar, peflpefle de¤iflen her hükümetin devral›p kendi rengiyle ve imkanlar›yla uygulama gayreti içinde oldu¤u bir bütünsel plan›n parçalar›d›r. Zaman zaman, «Avrupa ile bütünleflme», «ça¤dafl Bat› dünyas›nda yer alma» ihtiyac›n›n gerektirdi¤i bir külfet gibi sunulan; bazan da «Avrupa istedi¤i için de¤il, biz buna la y›k oldu¤umuz için ve istedi¤imiz için gerçeklefltirmeliyiz» demagojisiyle sunulan «demokratikleflme» düzenlemeleri konusunda mevcut hükümet daha çok ikinci vurguyu öne ç›karmaktad›r. Ne var ki söz konusu olan «demokratikleflme»nin as›l önemli ve de¤iflmeyen boyutu, sola ve iflçi hareketine dönük seçmeli bir bask› uygulamas› ve yine seçmeli bir «demokrasi» alan›n›n aç›lmas›d›r. Solun ve iflçi hareketinin, hatta Kürt hareketinin ehlilefltirilip düzen s›n›rlar›na çekilebilen kesimlerine nispi bir hareket alan› sunup, bu zemine çekilemeyen kesimlerine de mutlak bir bask› uygulamas›n›n getirilmesi gündemdedir. ‹flte Susurluk dönemecinden itibaren h›zla yol almakta olan gerici reformlar›n as›l içeri¤i budur. Susurluk Kazas›’n› izleyen çete tart›flmalar›, daha sonra tarikatlarla ilgili olan tart›flmalar, gerici reformlar›n düzen saflar›ndaki aya¤›n›n sa¤lamlaflt›r›lmas› yönünde bir dönemeç olmufltu. 1 May›s 1997 de, ayn› yönde bir baflka dönüm noktas› olmaya adayd›r. Düzen 1 May›s’› gerici reformlar›n «soldaki ve iflçi hareketi içindeki ayaklar› nas›l çat›lacak?» sorusunun cevab›n› netlefltirme yönünde bir dönüm noktas› haline getirme gayreti içindedir. Ayn› zamanda da burjuvazi, geçen y›l netleflmeyen, çözülmeyen bir hesab›n görülmesi için haz›rlanmaktad›r. Ne var ki, bu gerici sald›r› m›zra¤›n›n «demokratikleflme» çuval›na s›¤abilmesi için sadece düzenin ipli¤i pazara ç›km›fl güçlerinin gayretlerinin ve aç›klamalar›n›n ifle yaramayaca¤› konusunda kimsenin yan›lsamas› yok. Bu gerici sald›r›lar›n «demokratikleflme» k›l›f›na sokulabilmesi için burjuvazinin, soldan ve iflçi hareketinden, Alevilerden ve Kürtlerin bir k›sm›ndan destek ve yard›m almas› gerekiyor; hiç de¤ilse bunlar›n önemli bir bölümünü uysallaflt›rmas› gerekiyor. Bu çerçevede önce D‹SK bürokratlar› TÜS‹AD’la ayn› noktada buluflmaktan ne kadar mutlu olduklar›n› aç›klad›lar. ‹P «demokrasi ve laiklik» konular›nda Silahl› Kuvvetler’le ayn› çizgide olabilece¤ini hat›rlatt› ve «titreyip kendine döndü» ve «Atatürk devrimlerinin kanunlar› uygulanarak» bu hedeflere ulafl›labilece¤ini aç›klad›. ÖDP ise, 1 May›s’a gelirken, adeta «ya k›rk kat›r, ya k›rk sat›r» der gibi, «Ya Çeteler Ya Demokrasi» fliar›n› öne sürdü. HADEP, «Temiz
Sayfa 4 Türkiye» kampanyalar›na «demokratikleflmenin» «bar›fl olmadan» sa¤lanamayaca¤›n› öne ç›kararak kat›ld›. Legal solun di¤er partilerinden S‹P ise, «demokratl›k ve bar›flç›l›k» tuza¤›na düflmeme konusundaki ›srar›n› sürdürüyor ve ÖDP’nin fliar›na «ya çeteler, ya sosyalizm» diyerek karfl› ç›k›yor. Demokrasi ve bar›fl furyas›na karfl› S‹P, özellefltirmelere karfl› durmay› günün as›l önemli sorunu ve sosyalistli¤in gere¤i olarak öne ç›karmay› tercih ediyor.
EMEP’in «Demokratik Türkiye»si EMEP ise, tam bu s›rada, bir «Demokratik Türkiye» kampanyas› bafllatt›. 1 May›s 1997’yi de bu kampanyayla iliflkilendirerek, «HADEP ile kar›flt›r›lmama», ama sendikalardan da ay›rdedilmeme konusunda özel bir çaba göstererek de¤erlendirmeyi hedefliyor. Genel Baflkan Levent Tüzel’in aç›klamalar›na bak›l›rsa, EMEP’in Susurluk gündemi çerçevesinde çizdi¤i «Demokratik Türkiye» tablosu gayet nettir: “... halktan hiçbir gizlisi sakl›s› olmayan, ordusu yurt savunmas› d›fl›nda görev üstlenmemifl, Kürt sorunu halkç› ve demokratik bir biçimde çözülmüfl, bugüne kadar yabanc›larla yap›lan gizli anlaflmalar›n aç›kland›¤›, örtülü ödene¤in olmad›¤›, halktan gizli ifllerin yap›lmad›¤›, yurttafllar›n›n dil, din, mezhep, ›rk, milliyet fark› gözetmeksizin bütün demokratik haklardan sonuna kadar yararland›¤›, kontrgerillas›z, özel timsiz, korucusuz, Ola¤anüstü Hal’siz, s›k›yönetimsiz, DGM’siz, MGK’s›z, ordusunun günlük politikaya müdahale etmedi¤i, herkesin düflündüklerini ifade etme ve sendikal-siyasal örgütlenmesini serbestçe gerçeklefltirebildi¤i; iflçi ve emekçilerin iflgüvencesi ve sendikal özgürlüklerle donat›ld›¤›, sigortas›z çal›flt›rman›n yasakland›¤›, sa¤l›k ve e¤itimin tümüyle paras›z oldu¤u, her türlü tekelleflmenin yasakland›¤›, ülkenin ba¤›ms›zl›¤›n› zedeleyen tüm anlaflmalar›n iptal edildi¤i, emperyalizme karfl›, tüm komflular›yla iyi iliflkiler içinde olan ve yurttafllar›na gelecek güvencesi veren bir ülke ...” (Bkz. EMEK, 31 Mart Pazartesi) Do¤rusu bu tablo, çok genifl kesimlerin onaylamaks›z›n edemeyece¤i kadar titizlikle haz›rlanm›fl, bir bak›ma en genifl kesimlerin nabz›na göre ayarlanm›fl bir flerbete benziyor. Bir an için baz› «hayali sorularla» bu tabloyu zorlamay› deneyelim. Öncelikle burjuva liberallerinin kritik sorular› olabilir: «pekiyi, diye sorar onlar; flu sizin “demokratik Türkiye”nizde kurulu düzeni alafla¤› etmek için silahl› mücadele yürütmeye azmetmifl devrimciler olacak m›? Sendikal özgürlüklerden yararlanarak ve demokratik olanaklar› istismar ederek grevler, sokak gösterileri, insanlar›n kafas›n› kar›flt›racak yay›nlar vb. ç›karacak kimseler olacak m›? Zarar eden yahut karlar› azalan iflverenler iflçilerinin bir k›sm›ndan kurtulmak istedi¤inde iflçiler buna itirazs›z raz› olacak m›? Kürtler demokratik ve halkç› çözümlerle yetinip, ayr› bir devlet kurmay› düfllemekten vazgeçecek mi? “D›fl güçler” entrikalar tertipledi¤inde buna karfl› s›n›r ötesi operasyonlar yap›lmayacak m›? vs. vs.» Üstelik her bilinçli, «akl› selim sahibi» bur-
Sayfa 5 juva bilir ki, e¤er bunlar olacaksa, o zaman «kontrgerilla, özel tim, korucu, Ola¤anüstü Hal, s›k›yönetim, DGM, MGK, yahut bunlara benzer kurumlar olmadan» olmaz. Yahut daha kurnaz burjuva liberalleri de, «gelin önce birincileri birlikte ortadan kald›ral›m; sonra ikincileri de birlikte hallederiz» diyeceklerdir; gerici reformlar› «demokratikleflme» k›l›f› alt›nda öne sürenler bunlard›r. Hatta bunlar›n biraz daha mürekkep yalam›fl ve gençli¤inde Marksizm’le ilgilenmifl olanlar› flu sözleri bile hat›rlatmak isteyeceklerdir: “Burjuva demokrasisinin, burjuva parlamentarizminin s›n›fsal niteli¤ini ortaya koyarken, tüm sosyalistler, burjuva cumhuriyetlerinin en demokratik olan›n›n bile, burjuvaziyle bir avuç kapitalistin elinde, iflçi s›n›f›n› ve emekçi kitleleri ezmeye yarayan bir aletten baflka birfley olamayaca¤›n› Marx ve Engels’in kesin bilimsel do¤rulukla gösterdikleri gibi, aç›klam›fllard›r. Bugün diktatörlü¤e karfl› demokrasiden dem vuranlar aras›ndaki marksistlerin hepsi, bir zamanlar, iflçiler önünde sosyalizmin bu temel gerçe¤ini kabul ettiklerine dair yemin billah etmifllerdir.” (Komünist Enternasyonal Birinci Kongresi’nde benimsenen Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlü¤ü Üzerine Tezler’den) Hala «milliyetçi önyarg›lardan kurtulmam›fl olan Kürtler de muhakkak flunlar› merak edeceklerdir: «ordu flimdiye kadar ne yapt›ysa hep “yurt savunmas› için” yapt›¤›n› söyleyip izah etmiflti; sizin “demokratik Türkiye”nizde ne de¤iflmifl olacak? Hem “ordunun günlük politikaya müdahale edip etmedi¤inden” önce bizim günlük hayat›m›z›n içinden ç›k›p ç›kmayaca¤› konusu bizi ilgilendiriyor; bu konu ne olacak? Sonra, madem halkç› ve demokratik bir çözüm» olacak; o halde niçin «yurttafllar›n›n dil, din, mezhep, ›rk, milliyet fark› gözetmeksizin bütün demokratik haklardan sonuna kadar yararland›¤›» flu cumhuriyetin ad›n› de¤ifltirip, Kürdistan demiyoruz? vs. vs.» diye sormadan edemeyeceklerdir. Öte yandan, henüz «demokrasi bilincini almam›fl safdil iflçiler» de merak edeceklerdir: «Tekeller yasakland›¤› zaman onlar›n ellerindeki üretim araçlar› ne olacak; bunlara biz el koymayacak m›y›z? Sigortas›z iflçi çal›flt›rmak isteyen, zarar›n› bizim s›rt›m›zdan karfl›lamak isteyen iflverenleri biz mi cezaland›raca¤›z, yoksa bunun için ayr› bir inzibat teflkilat› m› kurulacak? Paras›z e¤itim ve sa¤l›k hizmetlerinin masraflar› nereden ç›kart›lacak? Hem niçin yine yaln›z biz çal›flmak zorunda kalaca¤›z?» Bu sorular›n üstüne üstlük, «herkesin düflündüklerini ifade etme ve sendikal-siyasal örgütlenmesini serbestçe gerçeklefltirebildi¤i; iflçi ve emekçilerin iflgüvencesi ve sendikal özgürlüklerle donat›ld›¤›» koflullar› hayalinde canland›ran kimi iflçilerin kafas›nda flu sorular da pekala uyanabilir: «Sabanc› ile bir iflçi, TÜS‹AD’la Ünald›’daki Dokumac›lar Derne¤i; bir iflçi gazetesi ve bir yerel radyo ile flu dev medya kurulufllar›; büyük otellerin toplant› salonlar›n›n patronar›yla orada çal›flan iflçiler tamamen ayn› haklara sahip olsalar dahi eflit olabilirler mi?» Bu rahats›z edici soru muhakkak ve daha flimdiden sorulacakt›r; çünkü; “... en demokratik burjuva cumhuriyetinde
Say›: 10 Nisan 1997
bile, «toplant› özgürlü¤ü»nün bofl bir sözden ibaret oldu¤unu iflçiler çok iyi bilirler; çünkü zenginler kamu ve özel binalar›n en iyilerine sahip olmakla kalmazlar; burjuva hükümet ayg›t›n›n koruyuculu¤u alt›nda toplanabilmek için zamana da sahiptirler. Kent ve köy proleterleriyle küçük köylüler, yani halk›n en büyük ço¤unlu¤u, bunlar›n hiçbirine sahip de¤ildir. Bu durum sürdükçe, «eflitlik», yani «saf demokrasi» bir aldatmacad›r. Gerçek eflitli¤i elde edebilmek ve kendi ç›karlar›na uygun gerçek demokrasiyi kurabilmek için emekçiler, herfleyden önce, ister kamu ister özel mülkiyette olsun, sömürücülerin elindeki toplant› yapmaya elveriflli binalara el koymal›, bofl zamana sahip olmal› ve toplant›lar›n›n, aristokrat ya da kapitalist subaylar›n kumandas›ndaki askerlerce korunmas›n› beklemeyip, onlar› iflçi milisleriyle savunmal›d›r.” Hatta, iflçiler aras›ndan dogmatik ve eski kafal› birileri ç›k›p, flunu da hat›rlatmak isteyebilir: “Ulusun bütünlü¤ü öne sürülerek, sorunu s›n›flar›n d›fl›nda ve üstünde gibi göstermek, sosyalizmin temel doktriniyle, burjuvazinin saf›na geçmifl sosyalistlerin sözde kabul etti¤i, ama somutta unuttu¤u s›n›f mücadelesi doktriniyle düpedüz alay etmektir. Çünkü, «genelde demokrasi» hiç bir ileri kapitalist ülkede yoktur; varolan sadece burjuva demokrasisidir.” (Ad› geçen Tezler’den) Bu hayali sorular›n hepsinin ve daha pek ço¤unun sahici karfl›l›klar› vard›r. Çünkü yaflad›¤›m›z toplum s›n›fl› bir toplumdur, insanlar farkl› ve birbirine karfl›t ç›karlara göre bölünmüfltürler; bunlardan bir tanesi egemendir; di¤erinin egemen olmas› için onu alafla¤› etmesi gerekir. «Demokratik Türkiye» diye bu durumdan ayr› ve farkl› bir çözüm yahut durum olamaz; bu s›n›flardan ya birinin yahut öbürünün egemen oldu¤u bir düzen düflünülebilir ancak. Zaten; “Sosyalistlerin anlamad›¤›, onlar›n teorik darl›klar›yla dar kafal›l›klar›n›n, burjuva önyarg›lar›n mahkumu olufllar›n›n ve proletaryaya ihanet edifllerinin ard›nda yatan en önemli nokta, kapitalist toplumun temelinde yatan s›n›f mücadelesinin az çok k›z›flt›¤› her durumda, burjuva diktatörlü¤üyle proletarya diktatörlü¤ü aras›nda bir baflka yolun olamayaca¤›n› görmemeleridir. Üçüncü bir yolu hayal etmek, gerici bir küçük burjuva s›zlanmas›ndan baflka birfley de¤ildir. Hem burjuva demokrasisiyle iflçi hareketinin yüzy›l› aflk›n bir süreye yay›lan tüm ileri ülkelerdeki evrimi; hem de, özellikle flu son befl y›l›n deneyimi, buna tan›kl›k etmektedir. Ayr›ca ekonomi politi¤in ö¤rettikleri de bunu göstermektedir; her meta ekonomisinin burjuvazinin diktatörlü¤ünü gerektirmesinin, bir ekonomik zorunluluk oldu¤unu aç›klayan Marksizmin tüm içeri¤i de bunu göstermektedir; bu diktatörlük de, ancak, bizzat kapitalizmin evrimi içinde geliflen, ço¤alan, kaynafl›p güçlenen s›n›f taraf›ndan, yani proletarya taraf›ndan altedilebilir.” (Ad› geçen Tezler’den) Hiç de¤ilse devrimci parti güçlerinin bir ödevi de her somut durumda bu sorular› sorup bu yan›tlar› hat›rlatmak olacakt›r. Üstelik EMEP saflar›nda yeral›p da bu saptamalardan bihaber
olan kimse yoktur. Çünkü Program’lar›n›n giriflinde, bu saptamalar›n hiç de¤ilse bir k›sm›n› tekrarlamaktad›rlar. Ama, ayn› program, ayn› zamanda; «...sosyalizmin bir önad›m› olarak, demokratik halk iktidar›n› kurmak ve ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve siyasal özgürlüklerin kazan›l›p yerleflmesiyle, kesintisiz sosyalizme yönelmek...» gibi bir amaca iflaret etmektedir. Elbette bu fikir, yani sosyalizme yönelebilmek için önce demokrasinin yerleflmesi gerekti¤i düflüncesi ne sadece EMEP’e özgüdür; ne de onun icad›d›r; yaflad›¤›m›z topraklarda demokratl›k pek bir yenilik oluflturmuyor. Üstelik bu tutum EMEP için bir yenilik ve de¤iflimi de ifade etmemektedir. Hatta EMEP’in temsil etti¤i gelenek bak›m›ndan demokratl›kta ›srar etmek tam aksine bir tutarl›l›k ifadesi olarak bile görülebilir. Ne var ki, eskiden ayn› perspektif baflka bir vurguyla söylenirdi, «demokrasi devrim sorunudur» denirdi; bu vurgu eksildi¤i takdirde bu perspektifin düpedüz Menflevizm oldu¤u bilinirdi. Üstelik devrim için, devrimci bir parti gerekti¤i de bilinirdi. EMEP’in temsil etti¤i gelenek bak›m›ndan iflte bu yeniliktir; ve as›l önemli olan EMEP’in demokrasi konusundaki kafa kar›fl›kl›¤› de¤il, devrim ve devrimci parti konusundaki de¤iflimidir. EMEP Program’›nda bu «partinin yarat›c›s›n›n iflçi s›n›f›» oldu¤unu söyleyerek kendi kusurunu birbak›ma iflçilerin üzerine atma çabas›ndad›r. Bu do¤ru de¤il, EMEP’i de herhangi bir baflka partiyi de iflçi s›n›f› yaratmaz, yaratamaz. Partileri buna karar vermifl ve bu do¤rultuda örgütlenmifl kadrolar kurar. EMEP’le iflçi s›n›f› aras›ndaki iliflki, ikincilerin o partiyi kurmalar› biçiminde de¤ildir; EMEP iflçi s›n›f›na devrimci siyasal bilinç aktarma yönünde bir çaba ve ›srar› sürdürmek yerine, onun kendili¤inden gidiflinin ak›nt›s›na teslim olan devrimci demokratlar taraf›ndan kurulmufltur. Böyle oldu¤u için, h›zla reformist bir demokratl›k çizgisine do¤ru sürüklenmektedir. ‹flçi hareketinin dinamikleri devrimci bir yönde hareketlendi¤i ölçüde de, bu demokratl›k çizgisi EMEP’i hareketin önünde set oluflturmaya yöneltecektir. Bunu bu kesinlikle söylemek mümkündür; çünkü bu geliflmeler sadece EMEP’e, bugüne ve bu topraklara özgü de¤ildir. Bugün EMEP’in evriminde ve çizgisinde en berrak biçimde görülen tablo, ayn› zamanda sendikal hareketin ve kendili¤inden iflçi hareketinin ak›nt›s› peflinde yol arayan bütün devrimci-demokratlar ve merkezci/melez ak›mlar›n kendi geleceklerini görebilecekleri bir ayna ifllevi görmektedir. Proletaryan›n bu eylemi gerçeklefltirmek için ihtiyaç duydu¤u fley, sendikalar›n kuyru¤unda gezinerek ona burjuva liberalizminden devflirilmifl «ulusal ve demokratik gözba¤lar›» takmaya çal›flan bir parti de¤ildir. Proletaryan›n as›l ihtiyac› kendisini olgunlaflt›rabilmesi için demokrasi projeleri üreten bir parti de¤il, «sosyalizmin önad›m› olarak» siyasal iktidar› tümüyle kendi ellerine geçirece¤i devrimci eyleme önderlik edecek devrimci bir partidir. Proletaryan›n «demokrasi» de dahil her türlü egemenlik biçimini ortadan kald›rabilmesi için bundan baflka bir eksi¤i yoktur. p
Say›: 10 Nisan 1997
Arnavutluk Devriminden ‹lk Dersler
Bir Devrimin Kaybedilmesi ya da Kazan›lmas›... Arnavutluk’taki devrim, ikili bir iktidarla sonuçland›ktan sonra, tavsamaya terkedilmifl durumda. Uluslararas› karfl› devrimle elele veren Berifla ve sosyal demokratlar, Vlora merkezli iktidara karfl› sald›r›y› her geçen gün yo¤unlaflt›r›yorlar. Öte yandan, dünya burjuvazisi, Arnavutluk’taki geliflmelerden tedirginli¤ini uluslararas› bir askeri iflgal gücüyle giderme karar›n› alm›flt›r. Bugün daha ç›plak bir flekilde ortaya ç›km›flt›r ki, Arnavutluk Devrimi, y›¤›nlar›n kapitalist restorasyon ve çürümenin sonuçlar›na karfl› kendili¤inden bir eylemi olarak bafllam›flt›r; ancak fiilen ona öncülük eden güçler, en az›ndan bugün devrimin geliflmesinin araçlar› de¤il, onu frenlemenin ve içten zay›flatman›n araçlar›d›r. Devrim, karfl› devrimin gücüyle de¤il, devrimi iktidara tafl›yacak devrimci bir önderli¤in olmamas› nedeniyle ezilme sürecine girmifltir. Devrim, yeni bir öncünün devrim süreci içinde infla etmenin olanaklar›n› sunsa da, böyle bir bilinç ve iddiaya sahip, küçük de olsa bir öznenin varl›¤›n› flart koflar. Ancak bunlar baz›lar›n›n savundu¤u gibi, oradaki devrimci kalk›flman›n, geriye olumlu hiçbir fley b›rakmayaca¤› anlam›na gelmez. Her devrim ona kat›lanlar›n bilincinde iz b›rak›r, olaylardan ders ç›kartacak öznelerin ortaya ç›kmas›n›n zeminini döfler. Önemli olan, Arnavutluk ve di¤er ülkelerdeki komünistlerin, devrimin ak›beti ne olursa olsun, bu olaydan kendisi için dersler ç›karma iradesi ve insiyatifini gösterip göstermeyece¤idir. Türkiye’de devrimci gruplar›n ço¤u, ikinci Arnavutluk Devrimi’nin niteli¤i konusunda ilk tereddütleri atlatt›ktan sonra, geliflmelere ciddi bir ilgi gösterdi. Ancak bu ilginin, olaylar›n niteli¤ini sa¤l›kl› bir de¤erlendirmeyle sonuçland›¤›n› söylemek olanakl› de¤il. Bunda anormal bir fley de yok; çünkü sol, sa¤l›kl› bir devrim perspektifine sahip olmad›¤› için; dünyan›n herhangi bir köflesindeki bir devrimden de sa¤l›kl› dersler ç›karmas›n› beklememek gerekiyor. Solun de¤erlendirmesinde üç nokta ön plana ç›kmaktad›r. Birincisi, Arnavutluk Devrimi’ne kaba bir övgü; ikincisi, Arnavutluk’daki geliflmeleri önemsememek fleklinde ortaya ç›kan politik duyars›zl›k, darkafal›l›kt›r. Üçüncüsü ise, hemen herkesin hemfikir oldu¤u devrimci bir önderlik yoksunlu¤u. Kaba bir övgü, bir devrimci geliflme karfl›s›nda duyulan heyecan› yans›tsa da, asl›nda fraksiyonal kayg›n›n da özel bir etkisini yans›tmaktad›r. Bu kesimler, adeta Arnavutluk’taki geliflmeleri, kendine özgü koflullarla birleflmifl, dünyan›n herhangi köflesinde ortaya ç›kabilecek bir geliflme olarak de¤il, geçmifl AEP çizgisinin meziyetleri olarak yorumlama çabas› içindedir. Öte yandan, Arnavutluk’taki geliflmeleri küçümseyen devrimci demokrat ak›mlar ise, bura-
da ortaya ç›kan zaaflar› kendi çizgilerinin tek do¤ru oldu¤unu kan›tlaman›n, AEP’çi gruplara sataflman›n vesilesi olarak sunmakta ve sonuçta ulusal dargörüfllülü¤ün esiri olmaktad›r. Önderlik bofllu¤undan bahsedenler ise, do¤ru bir noktaya parmak bassalar bile, bunun nedenleri ve sonuçlar› konusunda kafa aç›kl›¤›na sahip olmad›klar›n› ortaya koyan de¤erlendirmelere yer vermektedirler. Önderlik bofllu¤u en baflta, politik perspektiflerde kendini gösteriyordu. AEP’den geriye kalan Sosyalist Partisi ve AKP devrimci bir dinami¤i temsil etmekten çok uzakta olan partiler olmas›na ra¤men, bunun neden böyle oldu¤u konusunda kimse pek bir fley söylemedi. Bilindi¤i gibi, AEP’den geriye kalan Sosyalist Parti, Berifla ile birlikte hükümet sorumlulu¤unu alarak devrimin bast›r›lmas› misyonunu üstlenirken, küçük bir siyasal oluflum olan AKP, küçük bir parti olmas› nedeniyle de¤il, en baflta devrimci bir iktidar perspektifine sahip olmamas› nedeniyle, b›rakal›m bir devrimci geliflmeye önderlik etmeyi, kitlelerin kendili¤inden ortaya att›¤› taleplerin ötesinde bir politik perspektif ortaya koymad›. Bu gerçekler asl›nda AEP’in devrimci bir dinamizmi temsil etmekten çok, çürümüfl bir ceset haline geldi¤ini, geriye de sa¤ ve sol reformizmden öte bir gelenek b›rakmad›¤›n› gösteriyor. Kuflkusuz, politik olarak AEP’le SP veya AKP ayn›laflt›r›lamaz. Ancak, ulusal-popülist bir sosyalizm kavray›fl›na sahip bir iktidar partisi olan AEP’in muhalefete geçti¤inde alaca¤› tutum bundan öte bir fley olamazd›. Bu bir niyet sorunu de¤il, ayn› ideolojik zeminin farkl› politik koflullarda ortaya ç›kmas›d›r. Bu gerçe¤in ortaya koydu¤u tek sonuç var: öncü bir devrimci örgütlenme, AEP gelene¤ini sürdürerek veya onu canland›rarak de¤il, tam da bu gelenekle devrimci bir temelde hesaplaflarak yarat›labilir. Türkiye solunun anlamad›¤› ve anlamakta zorland›¤› ölçüde, devrimci bir perspektifte buluflamamas›n›n nedeni budur. Ülkenin önemli bir bölümünde alternatif bir iktidar›n kuruldu¤u, baflkent Tiran’›n varofllar›n›n merkezi iktidar›n canal›c› noktalar›na sald›r› için iflaret bekledi¤i, binlerce a¤›r ve hafif silah›n ayaklanmac›lar›n elinde bulundu¤u koflullarda, hala ayaklanman›n perspektifini Berifla’n›n istifas›, Komünist Partisi’nin legalleflmesi ve yeni bir seçimin yap›lmas›yla s›n›rlamak devrimi içerden y›kmaya çal›flmakla eflde¤erdir. *** Arnavutluk Devrimi’nin geldi¤i nokta, burjuva demokrasisiyle s›n›rl› veya aflamal› devrim anlay›fllar›n›n, kritik bir dönemde nas›l devrimin ayakba¤› olaca¤›n› bir kez daha ortaya koymufltur. Silahlanm›fl bir halk›n kendi iktidar organlar›n› kurdu¤u koflullarda, AKP’nin hala,
Sayfa 6 Berifla’n›n istifas›; parlamentonun da¤›t›lmas› ve seçimlerin yap›lmas› talepleri ile s›n›rl› bir program› devrimci bir program olarak sunmas›, komünizm k›l›f› alt›nda demokratik gözba¤lar›n›n bu partiyi ne derece körlefltirdi¤ini yeterince anlat›yor. Bunun AKP’ye has bir özellik oldu¤u da düflünülmemeli; burjuvazinin ideolojik etkisinden kurtulamayan, demokrasicili¤in ak›betini ortaya koyuyor. Türkiye’de demokrasi programlar›n› devrimci program olarak savunan baz› gruplar›n (At›l›m, Al›nteri), ne derece bilincinde oldu¤u belli de¤il, ama Arnavutluk Devrimi'nin gündemindeki sorunun sosyalist bir iktidar, konseylere dayanan bir iktidar oldu¤unu söylemeleri ileriye dönük umutlar›, küçük de olsa besleyen de¤erlendirmelerdir. Bu gruplar›n as›l üzerinde düflünmeleri gereken ise, Arnavutluk’a önerdiklerini Türkiye için neden önermedikleridir. *** Arnavutluk Devrimi, önceden ideolojik ve örgütsel bir haz›rl›¤›n ve devrimci duruflun, bir devrimci durum an›nda ne kadar belirleyici bir rol oynayaca¤›n› canl› bir flekilde göstermifltir. Görünen o ki, Arnavutluk’ta AEP’in en radikal kal›nt›s› olan AKP, bir devrime ne ideolojik olarak, ne de örgütsel olarak haz›rd›r. Bu haz›rl›k, tüm tarihsel gelene¤in, somutta AEP’in ide olojik ve politik perspektifleriyle hesaplaflma, sovyet devrimi ve Komünist Enternasyonal çizgisinin yeniden canland›r›lmas› ve bu temelde bir örgütsel duruflun sa¤lanmas›n› kapsamak durumundayd›. Ne var ki, AKP böyle bir yenilenme iddias› ve çabas› ortaya koymak yerine, ulusal bir zeminde s›n›rl› bir etkiye sahip eski AEP çizgisi ve prati¤ini propaganda ederek ayakta kalmaya çal›flmakta, hatta onun çok gerisinde bir politik perspektifin savunuculu¤unu yapmaktad›r. Bu olay da bir kez daha gösteriyor ki, tarihin tekerrürü olanakl› de¤ildir. Gelinen noktada AEP’i aflmadan, onunla hesaplaflmadan, onun durdu¤u noktay› bile yakalamak olanakl› de¤ildir. Bunu yeni koflullarda tekrarlamaya çal›flmak baya¤› bir reformizmle sonuçlanacakt›r. AEP’in oldu¤u kadar› ile olumlu miras› ise, onun afl›lmas› ile kal›c› hale getirilebilir ve olmas› gereken yere konulabilir. Bunun Türkiye’deki eski AEP çizgisindeki sosyalist gruplar için de uyar›c› olmas› beklenir. Arnavutluk Devrimi'nin dününe ve bugününe elefltirel bir bak›fl içerisinde olmayanlar›n, Arnavutluk’daki geriye dönüfl çizgisini, tüm bir AEP’in sosyalist infla ve sovyet tipi bir örgütlenmenin yaflama geçirilmesi konusundaki zaaflar›nda aramak yerine, sorunu nokta operasyonlar›nda, Enver Hoca’n›n ölümünde ve Ramiz Alia'n›n revizyonistli¤inde aramak, tarihsel olayalara idealist bir bak›fl› yans›tman›n ötesinde, politik perspektiflerdeki s›n›rl›l›¤› ortaya koyar. E¤er bugün, bir devrimci durumun, ikili iktidar›n olufltu¤u koflullarda, AEP’in kal›nt›s› olan bir parça, Sosyalist Parti; dünya burjuvazisi ile elele devrimin bast›r›lmas› misyonunu üstlenmiflse; di¤er bir parças› da reformizmin ötesinde bir politik platform bile ortaya koyam›yorsa (ki, bu devrimin içten çökertilmesi anlam›na gelmektedir); Arnavutluk’daki geriye dönüfl sürecinin sadece “Alia revizyonizmi” ile
Sayfa 7 aç›klanmayaca¤› anlam›na gelir. AEP’in hat›r›na, bir k›s›m eski AEP’çi gruplar›n AKP’nin reformist çizgisini meflru göstermemeleri, ama öte yandan da yine eski AEP’çi EMEP’in bu çizgiyi meflrulaflt›rmaya çal›flmas›, en az›ndan elefltirel bir pozisyon tak›nmamas› anlaml›d›r. Herkesin kendi politik çizgisine uygun bir tutumu anlat›r. Ama eski AEP’i kararl›l›kla savunan, ama AKP’ye de elefltirel bir pozisyon tak›nan gruplar›n, gerek Sosyalist Parti’nin, gerekse AKP’nin bugünkü çizgisinin anlam› ve tarihsel, ideolojik arka plan› konusunda hiçbir söz etmemeleri düflündürücüdür. Örne¤in, Al›nteri, hakl› olarak Arnavutluk Devrimi'nde bir önderlik bofllu¤undan bahsettikten sonra flunlar› söylüyor: “...eski AEP çizgisini savundu¤unu iddia eden Komünist Partisi ‘fiu anda kapitalizmin y›k›lmas› talebini öne ç›karmak mümkün de¤il’ diyor. Revizyonist eskisi, karfl› devrimci SP’yi de ‘ilerici’ olarak tan›ml›yor. ...Bu aç›dan her hangi bir ba¤›ms›z program ve politikaya sahip olmad›¤› anlafl›lan ‘komünist’ partinin durumu pek güven vermemektedir.”(19 Mart 1997, say›: 93) At›l›m ise flunlar› söylüyor: “Öne sürülen en ileri talep ‘hükümet y›k›ls›n ve yeni seçimler yap›ls›n’dan ileri gitmiyor. Halk›n talebi bu. AKP’nin talebi de bu. Ayaklanman›n güçlü bir siyasal önderlikten yoksun olmas› sonucu talepler burjuva hak ve özgürlüklerden ileri giden, sosyalist Arnavutluk isteyen siyasi taleplerle düzeni y›kma iradesi flimdilik zay›f görülüyor. Ayaklanmaya bu an için önderlik eden güçlerin s›n›fsal karakteri bu taleplerin dile getirmesinin önünde belirleyici engel oluflturuyor.” Burada, AKP’nin konumuna iliflkin tok bir de¤erlendirme ye rastlanmasa da, genelde AKP’nin konumu ve ne yap›lmas› gerekti¤i konusunda do¤ru fleyler söyleniyor. Ancak önemli bir noktan›n üstünden atlanmaya devam ediliyor. AEP’i savundu¤unu iddia eden AKP’nin mevcut konumunun ideolojik ve tarihsel arka plan› nedir? Elefltirisiz savunduklar› bir dönemin iktidar partisi, neden geriye ciddi bir devrimci miras b›rakamad›? Bu sorulara yan›t verilmedi¤i ölçüde, ne Arnavutluk Devrimi'nden gerekli dersler ç›kar›labilir, ne de bunun ›fl›¤›nda üzerinde bulunulan topraklarda devrimci bir program ve stratejinin üretilmesi sa¤lanabilir. Arnavutluk Devrimi'ne yaklafl›m, devrimci demokrasinin ulusal s›n›rlar›n ötesine geçildi¤inde devrimci patlamalar karfl›s›nda nas›l bir duyars›zl›k üretti¤ini de gösterdi. Kurtulufl, 29 Mart tarihli say›s›nda, iç sayfalar›nda k›sa bir yaz›yla Arnavutluk’daki geliflmelere de¤indi. Somut, Arnavutluk’ta yaflananlar›n devrimci geliflme bak›m›ndan anlam›n› irdelemek yerine, grupçu kayg›larla “AEP’çi” gruplara sataflan bu de¤inme ise, buradaki geliflmelerin "banker skandal› temelinde kurals›z, vahfli bir kapitalizme tepki temelinde flekillenmifl, anti-kapitalist olmaktan ve sosyalizmi hedeflemekten ziyade, kapitalist restorasyon sürecinin yönünü de¤iflterecek bir muhtevaya sahip" olmad›¤›, bir “devrim”den bahsedilemeyece¤i gibi öznel de¤erlendirmelerin ötesine geç-
Say›: 10 Nisan 1997
medi. Benzer bir de¤erlendirmeyi, Partizan Sesi’nin 1-16 Nisan tarihli say›s›nda yeralan Atina mahreçli bir haber-yorumda da görmek olanakl›. “Piramit Bankerlik Kuruluflu’nun skandal›yla bafllayan gösteriler, bir kaç hafta içinde halk ayaklanmas›na dönüfltü¤ü izlenimini verdi” sözleriyle bafllayan yaz›da, geliflmeler özetlendikten sonra, “Marksist-Leninist-Maoist bilimsel ö¤retileriyle pek bar›fl›k olmayanlar›n” olay lar› “devrim” olarak de¤erlendirmesinin küçük burjuva heyecandan kaynakland›¤› söyleniyor. Partizan Sesi’nin, Arnavutluk’daki geliflmelerde gördü¤ü ise, “‹syan Etmek Meflrudur”un ötesine geçmemektedir. Bu durum, devrimci demokrasinin, ulusal s›n›rlar›n ötesine geçti¤inde ve kendine benzemeyen bir devrimci geliflme ortaya ç›kt›¤›nda, nas›l bir politik ufuksuzlu¤a dönüflece¤ini yeterince ortaya koymuyor mu? *** Arnavutluk Devrimi’nden ç›kart›lacak di¤er bir ders ise, dünyan›n neresinde olursa olsun uluslararas› karfl› devrim ordusunun bütün olanaklar› ile devrimin karfl›s›na dikilece¤i, böyle bir uluslararas› karfl› devrim ordusuna karfl›, uluslararas› devrimci bir güç ve örgütlenme ile karfl› konulabilece¤i, önceden böyle bir haz›rl›¤a sahip olmamaman›n devrimin kaderinde belirleyici bir negatif rol oynayaca¤›n›n ç›plak biçimde görülmüfl olmas›d›r. Arnavutluk Devrimi'ne uluslararas› devrimci güçlerin tepkisinin s›n›rl›l›¤›, y›¤›nlar›n böyle bir olay karfl›s›nda duyars›zl›¤›ndan de¤il, y›¤›nlar›n ilgi ve tepkisini örgütleyecek ve koordine edecek uluslararas› çapta bir devrimci önderli¤in olmamas› nedeniyledir. Bütün devrimci ve sosyalist gruplar uluslararas› bir dayan›flman›n örgütlenmesi gereklili¤inden sözetmesine ra¤men, böyle bir somut bir hareketin örgütlenememesi de yine ayn› flekilde bu iddian›n arkas›nda duracak devrimci bir örgütün olmamas› ile ilgilidir. Bilindi¤i gibi, Arnavutluk Devrimi kendini göstermeye bafllay›nca, baflta Avrupa ülkelerinin hükümetleri olmak üzere tüm emperyalist güçleri, bu geliflmenin istenmeyen sonuçlar yaratmamas› için yo¤un giriflimler içinde bulundular. ‹lk baflta belli bir tereddüt gösterdikten sonra, uluslararas› bir askeri iflgal ordusunun Arnavutluk’a gönderilmesine karar verdiler. Bu uluslararas› gücün bafl›n› ise, geliflmelerden en fazla kayg› duyan ‹talya çekiyor. Arnavutlar›n iflgal güçler karfl›s›nda duyarl›l›¤›ndan çekinen ve bugün için kendilerinin de içinde oldu¤u bir iflgal ordusunu gerekli görmeyen, ABD, Almanya ve ‹ngiltere ise, askeri gücün gönderilmesini desteklediklerini, ancak kendilerinin asker vermeyece¤ini aç›klad›lar. Emperyalist hiyararflide bir üst basama¤a ç›kmak için çaba harcayan Türkiye burjuvazisi ise, önceden Somali, Bosna Hersek’de oldu¤u gibi, Arnavutluk’a asker gönderme konusunda da atak bir davran›fl gösterdi; 300-500 aras› bir asker verece¤ini belirtti. Önceki örneklerden biliniyor ki, bu iflgal gücü sözde insani yard›mlar›n güvenli¤ini sa¤lamak gibi bir amaçla oluflturulsa bile, Arnavutluk’daki geliflmelerin tehlikeli bir noktaya s›ç-
ramas›n› önlemek ve mevcut ikili iktidar konumuna son vermek üzere Arnavutluk’a gidiyor. Askeri iflgal gücünün, beklenen sonucu verip vermeyece¤ini görece¤iz. Bu iflgalin yaflama geçirildi¤i durumda, Arnavutluk Devrimi'nin yeni bir s›çrama yaflamas› da olas›l›k dahilindedir. Bunun önündeki en büyük engel ise, Arnavutluk'ta devrimci bir önderli¤in olmamas›, böyle bir önderli¤in uluslararas› bir komünist önderli¤in d›fltan deste¤i ile gerçeklefltirme olana¤›n›n olmamas›d›r. Arnavutluk Devrimi bir kez daha ortaya koymufltur ki, sorun sadece biçimsel bak›mdan ulusal devrimci bir önderli¤in olmamas› de¤il, dünyan›n neresinde dolursa olsun proletarya devrimini ateflleyecek, ortaya ç›kan devrimlerin zafere ulaflt›r›lmas› için uluslararas› do¤rudan destek sunacak bir dünya devrimci önderli¤inin bulunmamas›d›r. Bu nedenledir ki, dünyan›n hangi co¤rafyas›nda olursa olsun, komünistler bulunduklar› topraklarda devrimci bir önderlik yaratmaya çal›fl›rken, uluslararas› komünist bir enternasyonal örgütlenmenin yarat›lmas›n› da dolays›z bir görev olarak benimsemelerini gerektirmektedir. Böyle bir uluslararas› önderli¤in, önce güçlü ulusal partilerin kurulmas›na veya oportünizme ve merkezcili¤e kesin tutum almayan güçlerin günü kurtaran birliklerine ertelenemeyece¤i de bir o kadar aç›k olmal›d›r. Yaflan›lan topraklarda, biçimsel olarak ulusal devrimci önderlikler ne derece temel ve acil bir görevse, “Komünistler Birli¤i kadar mütevazi, Komünist Enternasyonal kadar iddial›” uluslararas› devrimci bir önderli¤in oluflturulmas› da ayn› süreçte yerine getirilmesi gereken acil ve temel görev durumundad›r. *** Bir kez daha, Arnavutluk Devrimi ortaya koymufltur ki, y›¤›nlar›n kendili¤inden ayaklanmas›n›n, devrimci durum devrimci parti ve örgütlerin iradesinden ba¤›ms›z olarak ortaya ç›kacakt›r ve bunun olana¤› dünyan›n her köflesinde vard›r. Ancak bu kendili¤inden, daha do¤rusu öncünün iradesinden ba¤›ms›z olarak oluflan devrimci durumun proletaryan›n devrimci iktidar›yla sonuçlanmas›, devrimci bir önderli¤in varl›¤›n› ve bunun önceden haz›rlanm›fl olmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Böyle bir haz›rl›k ve önderli¤in yoklu¤unda, karfl› devrim h›zla reformist partileri devreye sokarak devrimi bo¤ma yolunu tutacakt›r ve büyük olas›l›kla da bunda baflar›l› olacakt›r. Geçmiflte, Rusya’da, Almanya’da, Macaristan ve di¤er bir dizi ülkede ve bugün Arnavutluk’da yap›lan budur. Ancak bu karfl› devrimci müdahalelerin, Rusya’da baflar›l› olamamas›, bofla ç›kar›lmas› Bolflevik Parti sayesinde olmuflsa, di¤er yerlerde burjuvazinin baflar›l› olamamas›, bolflevikler kadar, devrimci perspektifte net, onlar kadar bir ön haz›rl›¤a, devrimci örgütsel durufl ve süreklili¤e sahip devrimci bir partinin olmamas›d›r. Bu derslerin komünistlere dayatt›¤› görev ise aç›kt›r: tarihsel deneyimlerin dersleriyle donanm›fl bir bolflevik önderli¤in yarat›lmas›d›r. p
Say›: 10 Nisan 1997
fi‹ARLARIN D‹L‹
Sayfa 8
"1 May›s fiehitleri Ölümsüzdür" Her y›l 1 May›s’›n hemen ard›ndan gelen birkaç hafta; ve yeni 1 May›s’a yaklaflan birkaç hafta bu slogan öne ç›kar›l›r. Bir yandan daha önceki 1 May›s’larda ölenlerin an›s›na sahip ç›k›l›rken, asl›nda bir yandan da yeni 1 May›s’a yönelik bir gündem oluflturma, haz›rl›k göstergesidir bu slogan›n at›lmas›. Elbette ki, bu türden, geçmifl mücadelelerin an›s›n›n taze tutulmas› çabalar› anlaml›d›r. Ancak bunun sadece sloganlara yans›mas› ise düflündürücü. Haz›rl›klar›n bir yönü de, 1 May›s'›n tarihçesinin anlat›ld›¤› yaz›lard›r. 1 May›s tarihçesinin anlat›ld›¤› 1 May›s'a iliflkin yaz›lar›n, her y›l yeniden yaz›lan birörnek flablonlardan olufltu¤u da bir gerçektir. Bir bak›ma kan›ksanan ve giderek anlam› kaybolan bu türden 1 May›s anlat›mlar› "1 May›s flehitlerini anma" amaçl› mevlit törenlerini and›rmaktad›r. Yaflad›¤›m›z topraklarda ise, özellikle 1977 1 May›s'›ndan sonra, bu "flehitleri anma" giriflimlerine Taksim meydan›(1 May›s alan›) ve "1 May›s 1977 flehitlerini" hat›rlay›p hat›rlatma temas› da eklenmifltir. Hatta bu vurgu özellikle 1980'lerin ikinci yar›s›ndan itibaren öne ç›kmaya bafllam›flt›r. 1977'nin yirminci y›ldönümüne rastlayan bu y›l›n 1 May›s'› yaklafl›rken ise Taksim vurgusu daha da öne ç›kacak gibi gözükmektedir. 1 May›s'larda öteden beri yayg›n olan bir adet de, "fiikago sekizleri"nden bafllaya rak "1 May›s flehitleri"ni anmakt›r. fiimdi bunlara, geçen y›lki 1 May›s'da aram›zdan kopart›lan 4 fidan eklendi; 1977'de ölenlerin ise yirminci ölüm y›ldönümü. Bu y›l, 1 May›s'›n "mücadele günü" oldu¤unu unutturup bir "mevlid" gibi geçifltirilmesini isteyenler artacak. Bu sene “1 May›s flehitleri ölümsüzdür” slogan›n›n daha özel bir anlam› var. 80 sonras› kutlanan 1 May›s’lar›n en görkemlisi, en kitlesel ve radikali olan 96 1 May›s’›n›n anlafl›lmas› ve bundan ç›kar›lan sonuç ve derslerden bu seneki 1 May›s için yararlan›lmas› anlam›nda bu fliar›n neyi ifade etti¤i, neyi ifade etmesi gerekti¤i ve nas›l somutlanaca¤› üzerinde durmakta yarar var. Bir kez, flehitlik kavram›, 1 May›s’ta ölenleri veya genel olarak devrimci mücadele yürüten ve bu yolda yaflam›n› yitirenleri kapsamayan, onlar›n mücadelesini gölgeleyen bir içeri¤e sahip. Bu yüzden devrim için ölenlere “flehit” s›fat›n›n yak›flt›r›lmas›ndan kurtulmak gerekiyor. ‹kincisi, devrim için ölenlerin an›lmas› anlaml› olmakla birlikte, bir süre sonra, özellikle de politik olarak k›s›rl›¤›n hakim
oldu¤u dönemlerde bu anma çok abart›l› bir biçim al›yor ve “flehit”ler üzerinden politika yap›lan bir tarz hakim oluyor. Mücadele içinde yer al›nd›¤›nda elbette ki kay›plar veriliyor, bedeller ödeniyor, ancak siyasetin “bedel ödeme”ye indirgenifli, “flehit” say›s› üzerinden bir yar›fl›n yap›l›fl› da en çok bu yolda ölenlerin mücadelesinin, an›s›n›n yaflat›lmas›na zarar veriyor. Bunun en son örne¤ini ölüm oruçlar›ndan sonra, “flehit”lerin süresiz açl›k grevi mi, yoksa ölüm orucu flehidi mi oldu¤u, hangi grubun kaç “flehit” verdi¤i tart›flmalar›nda görmüfltük. Hiç kimseye hiç bir kazan›m sa¤lamayan bu tart›flmalar, apolitik bir konumlan›fl›n, ne yapaca¤›n› bilmezli¤in ifadeleridir. Baflka bir yönü ise ölümsüzlük kavram›n›n ça¤r›flt›rd›klar›d›r. Elbette kastedilen ölümsüzlük, devrim için ölenlerin, u¤runa öldükleri mücadelenin, davan›n ölümsüz oluflu, bunun sürmekte olufludur. Ancak bir çok durumda da, bu mücadeleye sahip ç›kmak, onun takipçisi olmaktan çok uzak bir duruflla sadece bir laf kal›b› olarak tekrarlanabilmektedir. Ayn›, mitinglerde at›lan “yaflas›n devrimci dayan›flma” slogan›n›n da bir süre sonra içinin boflalt›labilmesi gibi. Devrimciler bir yandan bu slogan› atarken, öte yandan yan›bafllar›nda geliflen sald›r›lara müdahalesiz kalmakta, birbirleriyle dayan›flmay› b›rakal›m, ortak düflman› unutup birbirlerinin propaganda özgürlü¤ünü k›s›tlamaya çal›flmaktad›r. Elbette ki burada niyet, kasten bir k›s›tlama ve güçsüz düflürme çabas› de¤il, liberal politikalar›n, güçsüzlük duygusunun, devrimci dayan›flma bilincindeki eksikli¤in devrimci hareket üzerindeki etkisidir. Bu seneki 1 May›s için bu slogan›n önemi ise aç›kt›r. 96 1 May›s’›nda olay günü üç tane devrimci öldürülmüfltü. Ölenlerden ikisi, sabah saatlerinde, daha eylemin bafllang›c›nda polisin sald›r›s› sonucu yaflam›n› yitirmiflti. Polisin sald›r›s›na neden olan ise, bu kiflilerin bulundu¤u kortejlerin, polisin üst aramas›na izin vermemesi idi. Üst aratmama tutumu üzerine polis bu kortejlere sald›rm›fl, iki kifliyi katletmiflti. Üçüncü kifli ise, eylemin bitifli s›ras›nda ç›kan çat›flmalarda polisin açt›¤› atefl sonucu katledilmiflti. 1 May›s’›n ard›ndan, çeflitli de¤erlendirmeler yap›lm›fl, kimileri “devrimin ayak sesleri” de¤erlendirmesini yaparken, baflkalar› ise 1 May›s’ta sergilenen tutumlar› “s›n›f d›fl›” olarak nitelemifl, bu tutumlar›n nedenine iliflkin sosyolojik ve psikolojik tahlillere giriflmifller, burjuvazinin zarar›n›n
hesab›n› tutmay› ye¤lemifllerdi. Komünistler geçen y›lki 1 May›s eylemini, isyan olarak de¤erlendirmifl, varolan tablodan gelece¤e yönelik ders ç›karma çabas› içinde olmufllard›. Kendili¤inden geliflen isyan›n, devrimci önderlikten yoksunluk koflullar›nda, devrimci partinin inflaas›n›n aciliyetini bir kez daha ortaya koydu¤unu saptam›fllard›. 1 May›s eylemi ile kendinden geçip, nesnel durumu görmezden gelen birçoklar› ise zafer 盤l›klar› içinde, kendi açmazlar›n› görmekten uzakt›lar. Oysa gerçek durum, 1 May›s’›n hemen ard›ndan, ölenlerin cenazelerine sahip ç›k›lmas›ndaki zay›fl›kta yans›yordu. O günden bu yana, kitle hareketinde istikrarl› bir yükseliflin olmad›¤›, devrimcilerin önlerinde duran devrimci önderli¤in inflaas› görevini çözmek bir yana, bu görevi anlamaktan bile uzak oldu¤u bir dönem yafland›. Ancak sadece bu da de¤il. Bu sorunlar›n görmezlikten gelinmesi, kitle hareketinin kendili¤inden dalgalar›n›n peflinde sürüklenen bir eylem çizgisi, devrimci hareketin de sadece oldu¤u yerde kalmas›n› de¤il, gerilemesini de beraberinde getirdi. Bunu 96’n›n çeflitli eylemlerinde oldu¤u gibi, 97’nin bafl›ndan beri yaflanan eylemliliklerde de görmek mümkün. Son dönemlerde devrimci hareket içerisinde özellikle “kitle eylemlerinde provokasyona gelmeme” yönünde uyar›lar artmaktad›r. Üstelik bu, tam da düzenin “demokratikleflme”, “temiz toplum”, “hukuk devleti”, “fliddetin her türlüsüne karfl› olma” söylemleriyle devrimcilere yönelik seçmeli terörü, gerici reformlar›n› hayata geçirme haz›rl›klar›n› yo¤unlaflt›rd›¤› bir dönemde olmaktad›r. Burjuvazinin öncelikli ifli, kendi hedeflerine varmas›n›n önündeki en büyük engel olan devrimci hareketi ehlilefltirerek düzen içine çekmek, düzen içine çekemediklerini de yok etmektir. Bunu yapmak için toplumun önemli bir kesimini arkas›na alma çabalar›n› sürdürmektedir. Son dönemde sendikalar›n ve çeflitli kitle örgütlerinin tutumlar› da, burjuvazinin yard›mc›lar›n›n hiç de az olmad›¤›n› ortaya koymaktad›r. Tam da böyle bir dönemde bu sald›r›lar›n ve oyunlar›n bofla ç›kart›lmas› için al›nmas› gerekli olan tutum, sadece demokrasi tuzaklar›na düflmemek de¤il, devrimci söylemi oldu¤u gibi devrimci duruflu da korumak, devrimciler aras›nda bu anlamdaki ortak tutumu sa¤layabilmektir. Bunun bir örne¤i, kitle gösterilerinde devrimci özgürlük havas›n› egemen k›lmak, bunun bir sonucu olarak mitinglerde üst
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 9
aratmama tutumunu öne ç›karmak, bunu yayg›nlaflt›r›p, mümkün oldu¤unca genifl kat›l›mla bu tutumun al›nmas›n› sa¤lamakt›r. Oysa 96 y›l›n›n sonu ve 97 y›l›n›n bafllar›ndaki eylemlerde tam tersi bir tutumun giderek hakim oldu¤u görülüyor. Türk-‹fl’in 5 Ocak eyleminde üst aratmama tutumunu sadece Devrimci Parti Güçleri ve Al›nteri göstermifltir. Daha sonra 19 Ocak mitinginde yaflananlar, Al›nteri ve Devrimci Parti Güçleri'nin üst aratmama tutumu, devrimcilerin bu tutum karfl›s›ndaki duyars›zl›¤›, aktif bir devrimci tutum gelifltirememeleri de 96 1 May›s’›ndan daha geride bir duruflu ifade ediyor. Devrimci hareket içinde, bu tür devrimci tutumlarla ortaklaflmak yerine, bu tutumlar› “provokatif” olarak de¤erlendiren yaklafl›mlar uç vermeye bafllam›flt›r. Bu, kötü bir has tal›kt›r, sonu legalizm batakl›¤›na saplanmakt›r. Her ne sebeple olursa olsun, devrimci bir tutum alan gruplara bir müdahale söz konusu oldu¤unda devrimcilerin yapmas›
gereken fley, onlara “provokatör” demek de¤il, devrimci dayan›flmay› slogan düzeyinden kurtar›p hayata geçirmek olmal›d›r. Liberalizmin, devrimci örgütten kaç›fl›n yayg›n oldu¤u; düzen karfl›s›nda devrimci özgür bir duruflun özel bir önem tafl›d›¤› bir dönemde, kitlelerin geri bilinci arkas›na s›¤›n›p, kendi geri duruflunu teorize etmek son derece tehlikeli bir tutumdur. Oysa bir yandan “1 May›s flehitleri ölümsüzdür” slogan› at›l›p, öte yandan onlar›n yapt›klar›n› daha ileri bir bilinçle, örgütlü tarzda yayg›nlaflt›rmaktan geri durmak, 1 May›s "flehitleri"ne sadece laf düzeyinde sahip ç›k›ld›¤›n› anlat›r. Bu 1 May›s'ta devrimci hareketin alaca¤› tutum, bu konudaki ciddiyetin de göstergesidir. 96 1 May›s’›nda ölenlere liberaller d›fl›nda tüm sol sahip ç›km›flt›. Liberaller ise, “s›n›f d›fl›” tutumlar ve "çapulculuk" olarak de¤erlendirdikleri bu insanlardan ve bunlar›n tutumlar›ndan kendilerini ay›rm›fllard›. “1 May›s flehitleri ölümsüzdür slogan›”,
e¤er laf kal›b›ndan öte bir anlam tafl›yorsa, ki tafl›mal›d›r; bu, bize onlar›n gerisine düflmeyen bir duruflu dayatmaktad›r. Onlar›n, u¤runa öldükleri davn›n kavgam›zda yaflamas› ancak onlar›n yapt›¤›n› yaparak, onlar› aflarak mümkündür. Bu seneki 1 May›s’ta bayra¤›m›z 96 1 May›s’›nda ölenlerin tutumu olsun. Bu tutumu devrimciler olarak yayg›nlaflt›ral›m, ortaklaflt›ral›m. “1 May›s flehitleri ölümsüzdür” slogan› anlam›n› ancak böyle bulabilir. Komünistler, sadece 1 May›s'ta de¤il, devrim ve sosyalizm kavgas›nda ölenlerin an›s›n› yaflatmak için, “1 May›s’ta düflenler kavgam›zda yafl›yor” ve “devrimciler ölür devrimler sürer” fliarlar›n› bu 1 May›s'ta daha gür hayk›racak, pratik durufllar›yla da buna uygun davranacaklard›r. p
 Bafl taraf› s. 10'da
Kollontay «Eski aile, ev yaflam› ve çocuk e¤itimi biçimlerinden kurtulmad›¤›m›z sürece yeni bir birey yaratmak olanaks›zd›r, sosyalizmi kurmak olanaks›zd›r» diyordu. Ailenin ortadan kald›r›lmas›n›n hedeflendi¤i, kad›n›n kendini yeniden ve farkl› ölçülere göre flekillendirmesinin hedeflendi¤i bu geri toprak parças›nda kad›n›n özgürleflmesi yönünde at›lan ad›mlarda Kollontay’›n çabalar›n›n önemli bir rolü vard›r. Bu çabalar Enternasyonal içindeki faaliyetlerle uluslararas› bir boyut da tafl›maktayd›. Kimileri Kollontay’›n kad›n sorunuyla ilgili tutumlar›n› öne ç›kar›r ve bunu yaparken onun komünistlerle birlikte ve feminizme karfl› tutum ald›¤›n›n üzerinden atlar, kimileri ise O’nun Bolflevik Parti’ye kat›l›p parti disiplinine ba¤l› kal›p ölene kadar partiden ayr›lmamas›n› öne ç›kar›r, kimileri de 1921’deki «‹flçi Muhalefeti»ne kat›lmas›n›. Do¤rusu bu tutumu benimseyenlerin her biri ayr› ayr› do¤ru bir halkay› yakalamay› baflarm›flsa da, yakalanan bu halkalar yanl›zca do¤rular›n çarp›t›lmas›na hizmet etmifltir. Örne¤in Kollontay’›n 1921’deki muhalif tavr› özellikle sendikalara iliflkindi. Bu dönemde partide yo¤un tart›flmalar yaflanm›fl, ‹flçi Muhalefeti’ne sert elefltiriler yöneltilmiflti. Lenin bu muhalefeti «emekçi s›n›f›n ard›na gizlenen, küçük burjuvaziden anarflist bir öge» olarak tan›mlam›flt›. Sonuçta bu muhalefetin taraflar›n›n da kat›ld›¤› Onuncu Kongre’de parti içi hizipler kald›r›lm›flt›r ve muhalefet de feshedilmifltir. Uzun hayat serüveninin önemli bir dönemini oluflturan bundan sonraki y›llarda Kol-
lontay diplomatik görevler üstlendi. Norveç ve Sovyetler Birli¤i aras›ndaki iliflkiler üzerinde etkili olan Kollontay, 1930-1945 y›llar› aras›nda elçi ve büyükelçilik görevlerini üstlendi. Milletler Cemiyeti Sovyet delegasyonu üyeli¤i yapt›. Finlandiya ve Sovyetler Birli¤i iliflkileri üzerinde etkili oldu. Bu dönemde kad›nlar anal›k madalyalar› alm›fl, kürtaj yasaklanm›fl, meflru gayr›meflru çocuk ayr›m› yeniden güncelleflmifl, evlilik tekrar gündemleflmifl, boflanma zorlaflt›r›lm›fl ve sovyet ailesi kutsanm›fl, ilk dönemde kendisinin de katk›lar›yla at›lan büyük ad›mlar tek tek geri al›nm›flt›. Bu geri dönüfl, bir kerede, t›pk› Krupskaya gibi Kollontay taraf›ndan onayland›; onun için art›k sovyet kad›n› bu biçimiyle özgürleflmiflti ve siyasetin öznesiydi. Menflevizm’den koparak Bolflevik Parti’nin en önemli unsuru olan Kollontay, yeniden menflevizmle buluflmufltu. ‹flçi muhalefetinde ›srarc› tutum tak›nan, partiye elefltiriler yönelten Kollontay’dan, partinin gerçekten farkl› bir çizgiye oturdu¤u, enternasyonalin kapat›ld›¤› vb. dönemde hiç ses ç›kmad› ve parti çizgisiyle uyumlu bir çal›flma yürüttü. Kollontay savafla karfl› tutumuyla birlikte bolflevik çizgiyle buluflmufl, bu çizginin savafla iliflkin tutumu da dahil, birçok yönü terkedilmeye bafllad›¤› ve Menflevizme kayd›¤› dönemde, parti karfl›s›nda sessiz kald›¤›nda ise onun çizgisinin sorumlulu¤unu alm›flt›. Hitler’e karfl› tutum üzerine yapt›¤› konuflma bu bak›mdan da ibret vericidir. Savafl karfl›s›nda proletarya diktatörlü¤ü için yapt›¤› çal›flmalarla, ajitasyon faaliyetiyle ünlenen Kollontay da art›k faflizme karfl› demokratik ül-
kelerdeki kad›nlar›n sovyet kad›nlar›yla birli¤ini savunuyordu. Yurt savunmac›lara karfl›, uluslararas›c›larla yanyana yürümek gerekti¤ini söyleyen ve att›¤› ad›mlar› böyle anlamland›ran Kollontay, art›k bolfleviklerce önceleri lanetlenen Milletler Cemiyeti’ne delege olmufltu ve bu duruma iliflkin hiç bir itiraz› yoktu. ‹ktidar›n proletarya taraf›ndan ele geçirilmesi ve kad›n›n özgürleflmesi sorunu aras›ndaki iliflki, Kollontay’›n ta bafltan kurmay› becerdi¤i bir iliflkiydi do¤rusu. Bu iliflki Kollontay bolflevikken olumlu sonuçlar do¤uruyordu, ama geri dönüfl döneminde buna karfl› durmayan, bir zamanlar ailesiyle kopuflu özgürleflmenin ilk basama¤› yapan Kollontay’›n siyaseten geri düflmesi do¤al olarak bu soruna iliflkin yaklafl›mlar›nda da geri düflmesini getirmiflti. Anal›k madalyalar›na iliflkin itiraz etmiyor, varolan durumu onayl›yordu. Bugün hem devrimcilerin hem de kad›n sorunuyla ilgilenenlerin haf›zalar›nda yeri olan Kollontay; pek çok bolflevik gibi Menflevizm’le dolambaçl› bir yoldan buluflmufl, Ekim Devrimi’nde üstlendi¤i önemli rolü, onun geri dönüflü sürecinde üstlenememifltir. 1952 8 Mart’›ndan bir gün sonra Rusya’da kalp krizi geçirerek ölen Kollontay, art›k yaflad›¤› topraklarda hat›rlanmaz olmufl, ölümünün ard›ndan günlük gazetelerde O’nun Ekim Devrimi öncesi ve sonras›nda üstlendi¤i rollerden bile bahsedilmemifltir p
POL‹T‹K PORTRE
Say›: 10 Nisan 1997
POL‹T‹K PORTRE
Sayfa 10
80 Y›la S›¤d›r›lan Dolambaçl› Bir Yaflam
“Eteklikli Jaures”; Kollontay Mihailovna Domontoviç, 1872 y›l›nda St. Petersburg’da varl›kl› bir ailenin en küçük çocu¤u olarak dünyaya geldi. Ailesi ve çevresiyle ilk kopuflu «sosyeteden genç bir han›m» olmay› ve ablas› gibi «mant›k ve sat›fl evlili¤i» yapmay› reddederek yaflayan Mihailovna, sonradan hep an›ld›¤› soyad›n› ailesinin tüm itirazlar›na karfl›n, afl›k oldu¤u Vlademir Kollontay’la evlenerek ald›. Ancak tüm geçmifliyle gerçek hesaplaflma ve kopuflu Vlademir’in mühendis olarak çal›flt›¤› fabrikadaki iflçilerin çal›flma ve yaflam koflullar›n› izledi¤inde yaflad›; «1200 erkek ve kad›n iflçinin çal›flt›r›ld›¤› ünlü büyük Krengolm dokuma fabrikas›na yapt›¤›m ziyaret benim yazg›m› belirledi. ‹flçi kitlesi böylesine korkunç biçimde kölelefltirilmiflken ben mutlu, huzurlu bir yaflam südüremezdim. Bu hareketin içinde yer al ma l›y d›m.» (Kollon ta y, Bel ge Y.,s.,14) Zürih, özellikle 19. yy’›n ikinci yar›s›ndan itibaren Rusya’n›n varl›kl› ailelerinin k›zlar›n›n üniversite ö¤renimi gördü¤ü, bu e¤itim süresinde Rus siyasi mültecileri ve kad›n gruplar›yla tan›fl›p tart›flma olana¤› buldu¤u, iliflki kurdu¤u, devrimci harekete kat›ld›¤› bir mekan olmufltu. Rusya’daki birçok devrimci kad›n gibi Kollontay’›n yaflam›nda da Zürih önemli bir u¤rak yeri oldu. Zürih’te ekonomi politik e¤itimi alan Kollontay, 1899’da St. Petersburg’a döndü¤ünde RSD‹P’e kat›ld›. 1905 Ayaklanmas›’na kat›lan Kollontay, bu dönemde partinin kad›n sorununa iliflkin tut umlar›n› elefltirmifl, bu yönde önemli ad›mlar›n at›lmas›n› sa¤lam›flt›; «... Ve tüm güçlerin ayaklanma kas›rgas›nda seferber edildi¤i o hareketli zamanlarda... ilk kez, partimizin emekçi s›n›f›n kad›nlar›n›n yazg›s›yla ne kadar az u¤raflt›¤›n› ve kad›n›n özgürlü¤üne kavuflmas›na ilgisinin ne kadar az oldu¤un u fark et tim.» (age. , s.16) Bir yandan RSD‹P’in kad›n sorununa yaklafl›m›n› elefltiren, sorunu savafl›m hedeflerinden biri olarak parti program›na tafl›maya çal›flan Kollontay bir yandan da burjuva e¤ilimli feministlere savafl açm›flt›. Partili kad›n yoldafllar›n› da etkileyerek yo¤un bir çal›flma yürüten Kollontay parti yay›n›na makaleler yaz›yordu. Siyaset onun yaflam›na kad›n›n özgürleflmesi sorunuyla ayn› dönemde girdi. Kollontay hiçbir dönem devrim ve sonras›nda yaflanacak süreçle, kad›n›n özgürleflmesini birbirinden ay›rmad›. O’nun için kad›n›n özgürleflmesinin koflulu proleter devrimdi, bu devrimin özneleri olmalar› yolunda kad›nlar› örgütlemek ve bunun devrim sonras›nda da sürdürülmesini sa¤lamak için çabalad› ta ki Sovyetler Birli¤i’nin ilk kad›n elçisi oldu¤u döneme kadar. 1907 Sonbahar›nda ilk kad›n iflçiler kulübünün aç›lmas›nda aktif rol alan Kollontay, 1907’de Stuttgard’taki Sosyalist Kad›nlar Bi-
rinci Uluslararas› Konferans›’na Rusya delegesi olarak kat›ld›. Çal›flmalar› ve çarl›¤a karfl› silahla karfl› ç›kma ça¤r›s› yapan yaz›lar›ndan dolay› aç›lan davan›n ard›ndan illegal faaliyete geçen Kollontay, bu dönemde menflekviklerin yan›nda yerald›; «Yasad›fl› biri olmufltum. Zorlu bir çal›flma dönemiydi.» (age., s.17) 1908 Aral›¤›nda feministlerin örgütledi¤i kad›n kurultay›na Sosyal Demokrat Parti’nin karfl› ç›kmas›na ra¤men kat›ld›. Yan›na iflçi kad›nlar› alan Kollontay, sufrajetlere karfl› haz›rlad›¤› konuflmas›n› toplant›n›n polislerce sar›ld›¤›n› ve kendisinin tutuklanaca¤›n› ö¤renerek toplant›dan kaçmak zorunda kald›. Bu kaç›fl uzun bir sürgünün bafllang›c›yd›. Almanya’ya kaçan Kollontay için yo¤un bir çal›flma dönemi bafllam›flt›; Liebknecht, Lüksemburg, Kautski ile tan›flan Kollontay, Clara Zetkin’le de ortak çal›flmalar yürütüyordu. 8 Mart’›n Uluslararas› Kad›nlar Günü olmas›nda önemli bir rol üstlenmifllerdi. Bu dönemde bir yandan Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne üye olmufltu, di¤er yandan da II. Enternasyonal’in kongrelerine kat›lm›flt›. Kad›nlar›n örgütlenmesi sorununa iliflkin çal›flmalar›n› da aksatmayan Kollontay, 1911’de Fransa’da ev kad›nlar›n› hayat pahal›l›¤›na karfl› örgütleyerek grev yapmalar›n› sa¤lad›, bu konular üzerine çeflitli dergilere yaz›lar yazd›, kitaplar haz›rlad›, konferanslara kat›ld›. Bu dönemde Rusya’daki kad›n iflçilerle de iliflkilerini koparmamaya çal›flan Kollontay, dokumac›lar sendikas› ve dikiflçiler taraf›ndan resmi delege olarak seçilmiflti, 1910’da Uluslararas› Kad›nlar Konferans›’nda ve Basel’de 1912’de yap›lan Uluslararas› Sosyalistler Ola¤anüstü Kongresi’nde görevlendirilmiflti. Avrupa’da iflçi s›n›f›na iliflkin gözlemlerini «‹flçilerin Avrupas›»nda toplayan Kollontay kitab›nda, Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne iliflkin ciddi elefltiriler yöneltti. Kariye-
rizm, flovenizm, bürokratik e¤ilimler, gençler ve kad›nlara iliflkin afla¤›lama vb. elefltiriler yapan Kollontay, sadece Liebknecht ve Zetkin taraf›ndan desteklenmiflti. 1914’de savafl bafllad›¤›nda Alman yetkililer taraf›ndan tutukland›, serbest kald›¤›nda Danimarka ve ‹sveç’e geçti. 8 Mart 1915’de Oslo’da savafla karfl› kad›n iflçi gösterisi örgütlemeye çal›flan Kollontay, bunda baflar›s›z oldu, bu yeni bir dönemin, Menflevizm’den kopuflun da bafllang›c›yd›; «Bu, sosyal demokraside kesin bir yol ayr›m›na gelindi¤i dönemdi, çünkü yurtsever e¤ilimli sosyalistler uluslararas›c›larla birlikte olam›yorlard›. Ve Bolflevikler sosyal yurtseverlikle en kararl› biçimde mücadele eden grup oldu¤u için 1915 Haziran’›nda resmen Bolfleviklere kat›ld›m ve Lenin’le sürekli mektuplaflmaya bafllad›m.» (age., s.29) Frans›zca, Almanca ve Rusça’y› iyi kullanan Kollontay bu dönemde Amerika ve Avrupa’n›n çeflitli bölgelerini dolaflmak, savafl›n ancak devrimle, emekçilerin ayaklanmas›yla ortadan kalkaca¤›n›n propagandas›n› yapmak sorumlulu¤unu üstlenmiflti. 1917 Mart’›nda, çarl›¤›n düflürülmesinin ard›ndan hemen Rusya’ya dönen Kollontay, bunun zorlu bir mücadelenin bafllang›c› oldu¤unu biliyordu. «Sovyet iflçi fluralar›n›n egemenli¤i için, yeniden savafla karfl›, liberal burjuvaziyle birleflmeye karfl› tav›r almak gerekiyordu». 3 Nisan’da ‹sviçre’den dönen Lenin’in Nisan Tezleri’ni tek destekleyen bolflevik Kollontay olmufltu. Bu dönemde yürüttü¤ü ajitasyon faaliyetiyle öne ç›kan Kollontay, partinin en iyi hatiplerinden biriydi ve bu özelli¤i ona yeni lakaplar tak›lmas›n› getirdi; «eteklikli Jaures», «devrimci Virago», «korkunç bolflevik». Nisan’da Sovyet Yürütme Kurulu’nun ilk ve tek kad›n üyesi olan Kollontay, May›s 1917’de kad›n çamafl›rhane iflçilerini örgütledi. Sverdlov’la birlikte kad›nlar aras›nda baflar›l› bir örgütlenme faaliyeti yürüttüler. Haziran sonunda Bolflevik Parti taraf›ndan Stocholm’deki uluslararas› konferansa kat›lmakla görevlendirilen Kollontay Finlandiya’dan dönerken tutukland›. Tutuklu bulundu¤u sürede Petrograd Sovyeti’ne ve Bolflevik Parti Merkez Komitesi’ne seçilmiflti. Tutukluluk süresinin bir k›sm›n› evde gözhapsinde geçiren Kollontay Ekim Devrimi’ne bir ay kala tamamen serbest kalm›flt›. Bu s›rada planl› bir kad›n iflçi hareketinin yarat›lmas› yolunda örgütlenen ilk kad›n iflçi kongresini örgütlemeye çal›flt›. Konferans, Sovyet Cumhuriyeti’nin ilan edildi¤i döneme denk geldi. 25 Ekim gecesi Smolni Enstitüsü’nde devrimi yönlendiren bolflevikler aras›nda Kollontay da vard›. Sovyet hükümeti kuruldu¤unda sosyal yard›m halk komiserliÊ(Devam› s. 9'da) ¤ine atanan Kollontay
ENTERNASYONAL‹ST-DEVR‹MC‹ GAZETE
Nisan-1997, Say›:10
Özellefltirme konusunda pekçoklar›n› birlefltiren ortak özellik, ekonomistdogmatik bir kapitalizm anlay›fl› ve devrimci-komünist bir programdan yoksunluk ve burjuva devleti hakk›ndaki kafa kar›fl›kl›¤›d›r.
«Özellefltirmeye hay›r!», türünden sloganlar›n yerine, «6 saatlik ifl günü, tam ücret, herkese ifl!», «tek bir iflçi ve iflyeri sendikas›z kalmamal›!», «herkese tam ve süresiz iflsizlik sigortas›!» gibi talepler öne ç›kar›lmal›d›r.
Özellefltirme Sald›r›lar›na Karfl› Mücadele, Sermaye Egemenli¤ine Karfl› Mücadeleye Çekilmelidir ‹flçi s›n›f› dünya çap›nda yayg›nl›k kazanan bir özellefltirme dalgas› ile yüzyüzedir. Burjuva cenahta özellefltirmenin meziyetleri ve gereklili¤i üzerine binbir türlü efsane üretilirken, sol hareketin cephesinde ise hiç de bundan afla¤› kalmayan bir kargafla hüküm sürüyor. 80’li y›llardan itibaren özellefltirme, tüm dünyada oldu¤u gibi yaflad›¤›m›z topraklarda da daha fazla dillendirilmeye baflland›. Özellefltirmenin dillendirilmeye bafllanmas›ndan bu yana, K‹T’lerin özellefltirilmesinin ne kadar gerekli oldu¤undan, buralar›n çok verimsiz ve hantal oldu¤undan bahsedildi. Devletin bütçesine yük getiren bu kurumlarda personel say›s›n›n fazlal›¤›ndan ve bunun da ülke ekonomisinin darbo¤aza girmesine neden oldu¤undan dem vuruldu. Sorunu ekonomik rasyonalizasyon aç›s›ndan ve teknik düzeyde ele alanlar›n bu yaklafl›m›, çok yayg›n ve etkili olmasa da sol hareket içinde de yank› buldu; özellikle de iflçi hareketi ile burjuvazi aras›nda bir köprü oluflturan sendika bürokrasisinin içinde epey taraftar buldu. Bunda elbette sosyalistlerin zaaflar›yla, sendikalar›n burjuva akademisyenleri ile içlid›fll› konumunun hat›r› say›l›r bir pay› oldu. Özellefltirmeyi zorunlu hatta hakl› bulan bu tür gerekçelere bak›ld›¤›nda bütün bunlar›n sadece burjuvazinin ç›kar›na olan bir uygulamay› meflrulaflt›rmaya hizmet eden gerekçeler oldu¤u görülür. Bir iflyerinin kar edip etmemesi onun devlet kurumu olup olmamas›yla ilgili de¤ildir. Üretimin kalitesi, o iflkoluna yap›lan yat›r›mla, teknolojinin geliflmiflli¤i ile, bir baflka deyiflle arkas›ndaki
sermayenin büyüklü¤ü ve gücüyle ilgilidir; iflverenin devlet olup olmamas›yla de¤il. Zaten devlet taraf›ndan K‹T’lerin kurulmas›n›n kayna¤›nda da ulusal sermaye birikiminin zay›fl›¤›, yabanc› sermaye giriflinin (cumhuriyetin kurulufl y›llar› dünya kapitaliz minin en derin bunal›mlar›n› yaflad›¤› y›llard›) hemen hemen imkans›z olmas› gibi nedenler yer almaktayd›. Söz konusu K‹T’ler sermayenin bu zay›fl›klar›n› devlet eliyle aflmak amac›yla kurulmufltu; sonuçta bir istihdam alan› yaratm›fl olsalar da daha çok iflçinin geçimini sa¤lamak için kurulmufl de¤illerdi. Etibank vb. üretim mal› üreten iflletmeler de elektrik, telefon, demiryolu ve karayollar› flebekeleri gibi hizmet yat›r›mlar› da bafllang›çta zay›f sermayeye ucuz hizmet, hammadde yahut yar› mamul madde sunmak için kurulmufltu; en az›ndan bu tür kurumlar›n ürünlerinin müflterilerinin «halk» de¤il, kapitalist iflletmeler oldu¤u aç›kt›. Sümerbank vb. iflletmelerin ucuz tüketim mallar› üretip sunmas› da, tüketiciye dönük (kanalizasyon, su, elektrik, sa¤l›k vb.) hizmetler de «halka iyilik olsun diye» de¤il, iflgücünün yeniden üretim maliyetini düflük tutmak, yani ücretlerin düflük düzeyde kalmas›n› sa¤lamak içindi. Ancak zamanla, yo¤un bir art›k de¤er sömürüsü sayesinde, ulusal ölçekte hat›r› say›l›r bir sermaye birikimi sa¤land›. Ba¤›ms›z sermaye gruplar› güçlendi ve/veya uluslararas› sermaye ile bütünleflti. Büyüyen sermaye taraf›ndan kullan›labilir hale gelen teknolojik imkanlar bu tür yat›r›mlar›n maliyetlerinin düflmesini sa¤lad›¤› ölçüde, özel sermaye bu tür iflletmeleri kendi bafl›na ku-
rup iflletebilecek konuma geldi. Öte yandan, nüfusun proleterleflmesi de artmaktayd›; yani yaflamak için iflgücünü ücret karfl›l›¤›nda satmak zorunda oldu¤u gibi, tüm ihtiyaçlar›n› meta biçimindeki mal veya hizmetler olarak sat›n almaktan baflka yolu olmayan insanlar›n toplumdaki oran› giderek artt›. Dolay›s›yla geçmiflte pek karl› biralan olmad›¤› için k›t sermayeli kapitalistlerin ra¤bet etmedi¤i birçok metan›n ticareti daha karl› bir alan haline geldi; bunu uluslararas› iflbölümündeki geliflmeler de pekifltirdi. Özellikle, iletiflim, ulafl›m, tafl›ma vb. sektörlerde dünya çap›nda bu yönde bir e¤ilim geliflti. Bu bak›mdan limanlar, genel olarak tafl›mac›l›k, PTT’nin «T»si vb.nin özellefltirme konusu olma bak›m›ndan bugünlerde öne ç›kmas› tesadüf de¤ildir. Sümerbank’›n, Etibank’›n vb. alan›ndaki üretim konular› ise çoktan beri bu niteli¤i kazanm›fllard›. Bütün bu geliflmeler sonucunda devletin sermayeye bu türden hizmetler sunmas› da sermaye aç›s›ndan ifllevsiz ve gereksiz hale geldi; burjuva devleti de sermayeye yeni bir hizmet sunmak üzere özellefltirmeyi gündemine ald›. Hele SSCB ve kopyalar›ndaki sosyal devlet uygulamalar›na öykünerek ve bunlar› öne ç›kararak varl›¤›n› sürdüren sendikal veya siyasal ak›mlar›n yaratt›¤› etki de zamanla ortadan kalkm›flt›. Zaman zaman bu do¤rultudaki reform mücadeleleri yüzünden «sosyal devlet» yönünde ad›mlar atmak zorunda olan kapitalist ülkeler üzerindeki bas›nç kalkt›¤› oranda bu sürecin önü daha da aç›ld›.
Türk Solu’nun Devletçi-Kemalist Gelene¤i Ancak, yaflad›¤›m›z topraklardaki devletçilik ve özellefltirmelerin farkl› bir yönü oldu¤u gibi, solun özellefltirmeye karfl› tutumlar›n›n flekillenmesinde de uluslararas› e¤ilimlerden nispeten özerk ve farkl› bir etken gözönünde bulundurulmal›d›r. Etkili bir marksist ak›m›n olmad›¤›, komünistlerin kemalizmle içiçe bir varl›k gösterdi¤i koflullarda, yaflad›¤›m›z topraklarda solculuk uzun süre bir tür devletçilik olarak alg›land›. Hatta Devlet Planlama Teflkilat›’nda çal›flmay› ve kamulaflt›rma planlar› haz›rlay›p, hükümetlere önermeyi sosyalistli¤in bir ölçüsü ve övünç kayna¤› olarak benimsemek bile uzun süre revaçta oldu; bunun etkileri hala sürmektedir. Ne var ki, kemalizmin ve popülizmin göz ba¤lar› çözüldü¤ü oranda bu e¤ilim de zay›flad›, etkisi nispeten k›r›ld›. Bugün özellefltirme ve devletçilik konular›nda 3040 y›l öncesiyle k›yaslanmas› bile mümkün olmayan bir kavray›fl fark› vard›r; ve bu olumlu y ön de bir gelifl me dir . Ama bu önemli geliflme ve kemalizmin ideolojik göz ba¤lar›ndan kurtulma anlam›ndaki bilinçlenme, zaaflardan tümüyle ar›nma ve otomatik biçimde komünist bir bak›fl aç›s›na kavuflma anlam›na gelmemektedir. Özellefltirmeye Karfl› Ç›kanlar›n Ortak Bir Zaaf›: Devletin S›n›f Karakterinin Gözden Kaç›r›lmas› Bugün özellefltirme karfl›s›nda soldaki tutumlar genifl bir yelpaze içinde sergileniyor. Bu yelpazenin bir ucu burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki ajanlar› olan sendika bürokratlar›n›n, «e¤er K‹T’ler mutlaka sat›lacaksa, biz sat›n alal›m» tavr›ndan bafllay›p; özellefltirmeye sendikalist bir aç›dan bakarak, salt iflçilerin iflsiz kalmas›na yol açaca¤› için karfl› ç›kanlarla devam ediyor. Bu yelpazenin bir kanad›nda «globalleflen dünyada serbest piyasa ekonomisinin nimetleri»ni döne döne vurgulayan ve ekonomideki liberalleflmenin siyasal liberalleflmenin alt yap›s› olaca¤›n› savunan burjuva liberalizminin dümen suyunda giden sol liberallerin özellefltirmede bir keramet gören, yahut bu politikalar› önemsemeyen tutumu yer al›yor. Bunlar›n yan›s›ra, en büyük kapitalist olan burjuva devleti hakk›nda hayaller yarat›lmas›na yolaçan bir tarzda «özellefltirmeye karfl› kamulaflt›rma» savunuculu¤unu üstlenenler geliyor; bunlar kah kemalizmle bulafl›k bir popülist söylemin etkisiyle «K‹T’ler halk›n mal›d›r, sat›lamaz» diyerek; kah sözümona popülizmden kurtulduklar›n›n bir kan›t› olarak ayn› sözü «K‹T’ler iflçinin mal›d›r, sat›lamaz» biçiminde tekrarl›yorlar; böylece niçin büyük tekellerin mallar›n›n da «iflçinin mal›» oldu¤unu söylemedikleri anlafl›lam›yor. Sosyalizmi devletçi bir kalk›nma yolu olarak kavrayan kimileri ise, ya «özellefltirmeye karfl› sosya-
list kamu mülkiyeti» tarz›nda doktriner bir politikas›zl›¤a düflüyorlar; yahut ayn› politikay› «onlar özellefltirecek biz kamulaflt›raca¤›z» biçiminde söyleyince bir iktidar vurgusu yapm›fl olduklar›na inan›yorlar. Bu yelpazenin geniflli¤i ve programlar›n bollu¤una ra¤men, özellefltirme konusunda pekçoklar›n› birlefltiren ortak özellik, ekonomist-dogmatik bir kapitalizm anlay›fl› ve devrimci-komünist bir programdan yoksunluktur. Bu yoksunlu¤un en tipik belirtisi, modern s›n›fl› toplum ve bu toplumun süreklili¤inin güvencesi ve kurucu ögesi olarak asli bir unsuru olan burjuva devlet ayg›t› hakk›ndaki kafa kar›fl›kl›¤›d›r. Besbelli ki bu kafa kar›fl›kl›¤› bugüne özgü de¤il; çünkü neredeyse 80 y›l önce Komünist Enternasyonal’in ‹kinci Kongre Manifestosu’nda da bu konuya dikkat çekme gere¤i duyulmufl: “‹ç ekonomik politikada da burjuvazi iki arada bir derede kalm›flt›r; hem millilefltirmeler, yönetmelik düzenlemeleri ve denetim yollar›yla devletin müdahalesini sa¤layan çok etkili bir sistem kurulabilir; hem de devletin ekonomi ifllerine el koymas›na karfl› giderek artan flikayetler vard›r. Frans›z parlamentosu, özel demiryollar› kumpanyalar›nda hisseleri olan kapitalistlerin ç›karlar›n› zedelemeksizin, cumhuriyetin tüm demiryollar›n›n tek bir elden, merkezi olarak yönetilmesini sa¤layabilecek bir uzlaflma formülü ar›yor. Ama ayn› anda, kapitalist bas›n, özel giriflimi frenleyen ve devlet müdahalesinin ilk ad›m› olan “devletçili¤e” very ans›n eden bir kampanya yürütüyor. ABD’de savafl zaman›nda demiryollar› devlet eliyle yönetilmekteyken, sonra bu düzenleme de¤ifltirilmiflti; flimdi, hükümet denetimin kald›r›lmas›ndan beri, demiryollar› daha çok güçlükle karfl› karfl›yad›r. Yine de Cumhuriyetçi Parti program›nda ekonomik hayat› hükümetin keyfi müdahalelerinden kurtaraca¤›n› vaad ediyor. Reformizmin safdil müridleriyle, sahtekar savunucular› demiryollar›n›n millilefltirilmesini Fransa’ya evrensel bir reçete gibi sunarken; Amerikan sendikalar›n›n flefi, sermayenin yafll› bekçi köpe¤i Samuel Gompers buna karfl› mücadele ediyor. Asl›nda, çöküfl ça¤›na girmifl bulunan kapitalizmde devletin düzensiz müdahaleleri, spekülatörlerin tahripkar faaliyetlerini destekleyip, ekonomiyi tam bir kargaflaya sürüklemekten baflka birfleye yaramaz. Ulafl›m ve üretim araçlar›n› tröstlerin elinden al›p, «millete» (buna Türkçede daha çok «kamu» deniyor-çn.), yani burjuva devletine devretmek, olumsuzluklar› önlemek de¤il, genel kural haline getirmektir; çünkü «millet» (yani «kamu»-çn.) dedikleri burjuva devleti, kapitalist tröstlerin en güçlü ve aç gözlü olan›d›r.”(Komünist Enternasyonal ‹kinci Kongre Manifestosu’ndan, bkz. MAYA Kitaplar›-2)
Buradan da görülebilece¤i gibi, burjuva devletleri aç›s›ndan ne özellefltirme ne de devletçilik bu güne özgü bir yenilik de¤ildir
ve sermayenin kendi içindeki paylafl›m kavgalar›n›n k›z›flt›¤› dönemlerde vurgulanmaktad›r. Buna karfl› komünistlerin gelifltirece¤i tutumlar›n da yeni ve orijinal olmas› gerekmiyor. Bu bak›fl aç›s›yla, kendi «özel» mülkiyetindeki devasa kapitalist iflletmelerle, dünyan›n bütün ülkelerinde, bizzat kendisi en güçlü kapitalist tröst haline gelmifl olan burjuva devlet ayg›t› parçalanmaks›z›n, «kamu mülkiyeti», üretim araçlar›n›n toplumsal mülkiyeti hedefinin yerine geçirilmek istenen kaba bir aldatmacadan baflka birfley de¤ildir. Buna ra¤men, «devletin ekonomik faaliyetten elini çekmesi sayesinde sivil toplumun güçlendirilece¤i» türünden liberal z›rval›klar gülünç olmakla kalmay›p, etkili de olmufllard›r. Ayn› madalyonun öbür yüzünde ise, «devletin ekonomik faaliyete daha çok el atarak, sosyal devletin giderek sosyalizme geliflece¤ini» düflünenler yer almaktad›r. Her ne kadar bugün bunlar›n say›s› çok olmasa da, bu fikrin nüfuz edip yönlendirdi¤i e¤ilimler, sol içinde hala ve san›landan daha fazla hakimdir. Asl›nda bunlar birbirlerini besleyen e¤ilimlerdir. Sosyalizmi devletçi bir kalk›nma modeline indirgeyen sosyalizm anlay›fllar› ve kayna¤›n› ‹kinci Enternasyonal gelene¤inden alan bu anlay›fl›n pratik uygulamalar› t›kan›p iflas ettikçe liberal safsatalar ra¤bet görmekte; liberal ütopyalar›n gerçek yüzü a盤a ç›kt›kça «devletçilik» yeniden cazibe kazanmaktad›r. Bu liberal veya «devletlu» bak›fllar›n ortak paydas› ise burjuva devleti hakk›ndaki kafa kar›fl›kl›¤› ve sosyal devrim zorunlulu¤unu sovyet demokrasisi biçiminde somutlanan bir proletarya diktatörlü¤üne vard›rma konusundaki tereddütlerdir. Özellefltirme Sald›r›lar›n›n Paylafl›m Kavgas›yla ‹liflkisi Burjuva devletinin de, onun iktisadi politikalar›n›n da bir tarihi ve içinde gerçekleflti¤i bir zemin var. Örne¤in dünya kapitalizminin ikinci paylafl›m dönemi flu yönleriyle vurgulanabilir: Devletin yat›r›m› ve tüketimi teflvik eden harcamalar yaparak, ekonomiye ve piyasa mekanizmalar›na müdahale etti¤i, sanayileflme ve büyüme siyasetlerini devreye sokmufltu. Bu siyasetler, yaln›z krize geçici yan›t verdi¤i, kapitalizmin iç sorunlar›n› hafifletti¤i için de¤il, kapitalizme alternatif bir düzen olarak dünya sahnesine ç›kan sosyalizmle rekabete de bir ölçüde yetenekli oldu¤u için bafltac› edildi. «Sosyal devlet» ve «sosyal güvenlik» kavramlar› böyle iki yönlü bir sürecin ürünü olarak ortaya ç›kt› ve kapitalizmin bir dönemine damgas›n› vurdu. ‹kinci emperyalist paylafl›m savafl›n›n ard›ndan ve onun dengeleri zemininde uygulanan bu politikalar, dünya kapitalizminin tek tek birimlerine ve her bir birimin kendi içine emperyalist hiyerarflinin prizmas›ndan
geçerek yans›mak zorundayd›. Emperyalist hiyerarflinin üst basamaklar›nda yeralan ülkelerde «sosyal devlet» daha bir geliflmifl, emperyalist afl›r› karlarla sat›n al›nabilen ayr›cal›kl› bir iflçi tabakas› da o ölçüde yayg›nlaflm›flt›; alt basamaktakiler ise daha azla yetinmek durumunda idiler. Yaflad›¤›m›z topraklarda özellikle K‹T çal›flanlar›, hiç de¤ilse 70’li y›llara kadar böyle bir özellik tafl›d›. Bugün ise, iflçilerin ayr›cal›kl› kesimleri K‹T’lerde çal›flanlarla s›n›rl› olmad›¤› gibi, özellefltirme sald›r›n›n hedefinde bu kesimler yer almaktad›r. ‹flsizlik, sendikas›zlaflt›rma vb. sald›r›lar› özellikle bu kesimleri tehdit etmektedir. 1989 Bahar eylemlerinde bu kesimlerin öne ç›kmas›; sonra da kamu iflçilerinin mücadelesinin geliflmesi bir tesadüf de¤ildir. 70’lerin ikinci yar›s›ndan itibaren kapita list ekonomilerin içine girdi¤i kriz ve sonras›ndaki geliflmeler, kapitalizmi dünya çap›nda yeni yönelimlerin içine soktu. SSCB ve kopyalar›n›n çökmesiyle, alan› ve fliddeti giderek büyüyüp geniflleyen bir paylafl›m kavgas›n›n iflareti oldu; bu yeni paylafl›m kavgas›n›n damga vurdu¤u dönemin apaç›k görülmesini sa¤lad›. Bu kavgada gücü ve sermayesi olan kazan›yor, olmayan ise «kazan›l›yor». Sofradan pay alamayan, sofran›n menüsü haline geliyor. Bu koflullarda geriye düflmek, kaybetmek demekse, ileriye ç›kmak ve basamak atlamak burjuvazinin ihtiyac› ve özlemi oluyor. Emek üretkenli¤ini artt›rmak, ifl saatleri ni uzatmak ya da ücretleri düflürmek d›fl›nda sermayeyi büyütme yolu bulunmuyor. Bunun yolu ise iflçi s›n›f›na sald›rmak, onu silahs›zland›rmak, burjuva toplumundaki e¤reti mevzileri savunma konumuna iterek geriletmektir; ki bu da hem güç hem de sermaye gerektiriyor. Paylafl›m Kavgas› Türkiye’yi Nas›l Etkiliyor? Türkiye Kapitalist Cumhuriyeti de, hem bu paylafl›m kavgas›n›n konusu, alan›d›r; hem de bu kavgan›n zay›f öznelerinden biridir. Bu devleti söz konusu kavgadaki bafll›ca silah edinen burjuvazinin hedefi, emperyalist hiyerarflide bir basamak atlamak; alt-emperyalist bir konuma s›çramakt›r. Yol ve yöntemleri de bellidir: bu paylafl›mda ya¤l› bir parça koparabilmek için, iflçi s›n›f›na azg›nca sald›rarak, sömürebildi¤i kadar sömürmek. E¤er burjuvazi «reformlar», «demokratikleflme» vb. adlarla sundu¤u sald›r› paketleri arac›l›¤›yla önündeki siyasal-öznel engelleri temizler, Kürtleri ve devrimcileri islah veya imha etmeyi, hiç de¤ilse tecrit etmeyi baflar›rsa, «ekonomik paket»lerini sorunsuz bir biçimde uygulamas› da kolaylaflacakt›r. Ne var ki, sorunu sadece bu boyutuyla kavramak da mümkün de¤il, aç›klamak da. Asl›nda buruvazinin tüm siyasi partileri, hatta askeri ve sivil bürokrasinin belirleyici katmanlar› özellefltirme konusunda hemfi-
kir olduklar› halde niçin bu özellefltirmeler bir türlü gerçekleflememektedir? Kimileri bu durumu iflçi s›n›f›n›n veya devrimci hareketin bu konudaki direnmesine ba¤layarak aç›klamaktad›r; bu hem do¤ru de¤ildir, hem de iflçi hareketinin ve devrimci hareketin as›l zaaflar›n› örtbas etti¤i için vahim bir yan›lg›d›r. Bu yan›lg› hem iflçi hareketini bir direnme ve savunma çizgisine çekti¤i için vahimdir; hem de bu savunma çizgisinde zaaflar›yla birlikte durmas›na yol açt›¤› için. Bugün özellefltirme uygulamalar›n›n bir türlü yol alamay›fl› buna karfl› güçlü bir direnifl olmas›ndan de¤ildir. Aksine söz konusu olan sermayenin farkl› kesimleri aras›ndaki rekabet ve paylafl›m kavgas› bunu yavafllatmaktad›r. Özellefltirmeye konu olan büyük pastadan en büyük pay› almak için k›yas›ya bir kavga halinde olan sermaye kesimleri vard›r; bunlar bilinen bir kaç büyük holdingden ibaret de¤ildir. Bu kavgan›n taraflar› aras›na mafya, tarikat gibi s›fatlarla küçümsenen yeni kesimler dahil olmufllard›r. Gerek devlet ayg›t› içindeki özel ba¤lant›lar›yla (mafya-çete-ordu-polis teflkilat› ba¤lant›lar›), gerekse de siyasi partiler üzerindeki nüfuzlar›yla (tarikat-RP vb.) bu kesimler kavgay› k›z›flt›rmakta, kendilerine yer açmaya çal›flmaktad›rlar. Sermayenin geleneksel kesimlerini ve partilerini de tutum almaya zorlamaktad›rlar. Öte yandan Türkiye’nin «d›fla aç›lmas›» diye de tarif edilen alt-emperyalistleflme yönelifli ayn› zamanda bu kavgay› hem TC s›n›rlar›n›n ötesine tafl›makta, hem de bu s›n›rlar›n içindeki kavgaya yabanc› sermaye gruplar›n›n eskiye oranla daha fazla ve giderek artan bir yo¤unlukla dahil olmas›na yol açmaktad›r. Bu kavga, ka¤›t üzerinde neredeyse birbirinin kopyas› olan programlarla iflbafl›na gelen hükümetlerin birbiri ard›ndan devrilmesine yol açt›¤› gibi, hükümet olma yar›fl›n›n bugüne dek görülmedik bir pervas›zl›kla ortaya dökülen pislikler arac›l›¤›yla ve flantaj malzemeleri olarak kullan›lan yolsuzluk dosyalar›yla yürütülmesine de varabilmektedir. Ancak sermayenin farkl› kesimleri aras›ndaki paylafl›m kavgas›n›n bu kadar pervas›zca sürebilmesini sa¤layan bafll›ca etken, s›n›f mücadelesinin düzeni zorlayan bir tempo ve güçle sürmemekte olufludur. Ortaya dökülen pislikler devrimci hareketin ve iflçi s›n›f›n›n düzene ve sermayeye yönelik sald›r›lar›n›n sonucunda de¤il, sermayenin kendi içindeki paylafl›m kavgas›n›n bir sonucu olarak saç›lmaktad›r; özellikle de Kürt hareketinin ivmesinin düflüflü, «bar›fl» söyleminin gitgide artan bir vurgu kazanmas› bu konudaki fütursuzlu¤u k›flk›rtan bir etkendir. S›n›f mücadelesinin keskinleflmesiyle finans kapitalin kendi içindeki dalafl› daha dikkatli yürütmeye ve çeliflkilerini törpüleyip «birlik beraberlik ruhunu» öne ç›kartmaya yönelece¤i kesindir. Ama bu olas›l›k karfl›-
s›nda s›n›f mücadelesini yükseltmek yerine, sermayenin iç çeliflkilerinden yararlanarak siyaset yapmak, bu bulan›kl›k içinde k›smi kazan›mlar›n aray›fl› peflinde koflmak, olsa olsa «köylü kurnazl›¤›»d›r; marksist-leninist literatürdeki karfl›l›¤› ise oportünizmdir. Sermayenin iç çeliflkileri paylafl›m kavgas›n›n dinamikleriyle keskinleflmektedir; ama temel çeliflki hala emek-sermaye çeliflkisidir. Emek sermaye çeliflkisini örtbas ederek sermayenin iç çeliflkilerinin daha aç›k ve keskin hale gelmesini sa¤lamak elbette mümkündür; ama sermaye kendi iç çeliflkilerinin sonucunda ne y›pran›r ne de sermaye egemenli¤i yokolur. Sermayenin iç çat›flmas› flu ya da bu kesimin üstünlü¤üyle sonuçlanacakt›r; ve galip gelen taraf›n ilk ifli rakiplerini tasfiye etmek de¤il, devrimci hareketi bast›rmak, iflçi hareketini zincire vurmak olacakt›r. Hatta bunu yapmak için burjuvazinin kendi iç çat›flmas›n›n sona ermesini beklemedi¤i de aç›kt›r. Aksine, burjuvazi, iflçi hareketinin ve solun belli kesimlerini kendi aras›ndaki kavgan›n zeminine çekerek bunu flimdiden yapmak istemekte, yer yer bunu baflarabilmektedir de. Bu bak›mdan, sermayenin yeni bir paylafl›m kavgas›n›n araçlar›ndan ve alanlar›ndan biri olarak kavranmas› gereken «özellefltirme» sorunu bu gözle ele al›nmal›, s›n›fa karfl› s›n›f esas›na ba¤l› olarak de¤erlendirilmelidir. Bunun anlam› fludur: komünistler «rantiyelere karfl› sanayicilerden»; «kara paraya karfl› vergisini ödeyen dürüst kapitalistten»; «fleriatç› sermaye gruplar›na karfl› “laik-ça¤dafl” kapitalistlerden» yana olamayaca¤› gibi, «özel sektöre karfl›, kapitalist devletten yana» da olamaz. Komünistler Özellefltirme Sald›r›lar›n› Nas›l Ele Almal›? Bu yönleri gözönüne al›nd›¤›nda özellefltirme karfl›s›nda, ilk olarak kavranmas› gereken fley, bu uygulaman›n s›n›fsal bir tercihi bar›nd›r›yor olufludur. ‹flçi s›n›f›na bir sald›r› olan bu uygulaman›n, buna karfl› «kahrolsun» veya «hay›r» demekle kald›r›lamayaca¤› bellidir; üstelik, alternatifi ileri sürülmedi¤i zaman, devletin s›n›fsal niteli¤ini buland›ran bir yan›lsaman›n yolu da aç›lm›fl olur. Sanki devlet sömürünün bir arac› olarak hizmet görmüyormufl gibi. Sanki özellefltirmeler bafllamadan önce sömürü yokmufl gibi bir yanl›fl bilincin önü aç›l›r. Özellefltirme karfl›s›nda, devletin s›n›fsal niteli¤ini karartan «devletlefltirme, kamulaflt›rma» önerisi de böyle bir yanl›fl› ifade ediyor. Devlet güvencesi, yasal düzenlemeler, sosyal haklar vb.nin, devlet taraf›ndan bahfledilmifl ve kal›c› olan kazan›mlarm›fl gibi alg›lanmas›na yol aç›yor. Y›llarca süren mücadelelerin ürünü olan bu kazan›mlar›n, kazan›m oldu¤unun bilinci ise bugün eksiktir. Çünkü o günkü mücadele-
ler ile bugünün ba¤›n› kuracak, toplumun haf›zas› olacak bir devrimci parti eksiktir. Oysa komünistlerin yapmas› gereken, özel sektör olsun, devlet sektörü olsun, kapitalist mülkiyetin, iflçi s›n›f›n›n sömürüsü üzerine kuruldu¤unu sergilemektir. Bunu bulan›klaflt›racak ad›mlar at›lmamal›d›r. Özellefl tirme sal d›r›lar› karfl›s›nda «özellefltirmeye hay›r!» demek yetmez ve yanl›flt›r. Çünkü herfleyden önce, kapitalist mülkiyetin bir k›sm›na ve iflçilerin de yaln›z K‹T’lerde çal›flan k›sm›na iflaret etmektedir. Bu yaklafl›m kamulaflt›rma hedefini de buland›rmaktad›r. Komünistler aç›s›ndan kamulaflt›rma «mülksüzlefltirenlerin mülksüzlefltirilmesi» demektir ve kamu-özel ayr›m› yapmadan kapitalistlerin elindeki/denetimindeki tüm üretim araçlar›n›n iflyeri konseyleri eliyle iflçilerin denetiminde kamulaflt›r›lmas› anlam›na gelir. Bu noktada as›l önemli olan, iflçilere «kamu mal›na sahip ç›kma» bilincini afl›lamak de¤il, gerçekte hepsi kendi emeklerinin ürünü olan üretim araçlar› üzerinde kollektif bir mülkiyeti kendi inisiyatif ve organlar›yla sa¤lamas› gerekti¤inin bilincidir. Tüketim mallar›n›n eme¤e göre adil bir bölüflümünün sa¤lanmas›n›n önkoflulu da budur. Bu türden taleplerin kapitalist üretim iliflkileri alt›nda elde edilmesi elbette mümkün de¤ildir; bunlar›n savunulmas› ve öne ç›kar›lmas› bile bir güç meselesidir. Ancak bu üretim iliflkileri alt›nda, iflçi s›n›f›n› ileri s›çratacak, nefes almas›n› sa¤layacak reformlar bile, ancak bu do¤rultuda bir devrimci mücadelenin yan ürünü olarak gerçekleflebilir ve korunabilir. Ancak bu çizgide geliflen bir mücadele, ayn› zamanda bu sistemin alafla¤› edilmesi yolunda bir kald›raç haline gelebilir. Aç›kt›r ki, bu tür bir kamulaflt›rma, bir sosyal devrimi gerektirir. Dolay›s›yla devrim vurgusu eksik olan bir «kamulaflt›rma» ajitasyonu, iflçi s›n›f›n›n gözba¤lar›n›n pekifltirilmesine yol açar. Böyle bir ajitasyon e¤er devrim vurgusuyla birlikte yap›l›yorsa, bu kez devrimci parti-devrimci önderlik sorunu somut ve yak›c› bir sorun olarak gündeme gelecektir. Bir devrim yoluna nas›l, hangi önderlikle gidilece¤inin, ya da bugünkü sald›r›lar›n nas›l püskürtülece¤inin belirsiz oldu¤u bir ajitasyon, devrimci lafazanl›¤›n s›n›rlar›ndan kurtulamayacakt›r. Komünistler, özellefltirme karfl›s›nda, hem bu uygulaman›n bir s›n›fsal tercihi bar›nd›rd›¤›n› belirten bir teflhiri öne ç›karan, hem de devrimci bir dinamik oluflturabilecek ve iflçi s›n›f›n›n de¤iflik kesimlerinin ortaklaflmas›n› sa¤layabilecek olan mücadele hedeflerini ve eylem biçimlerini öne ç›karan, iflçileri üretim araçlar›n›n mülkiyeti sorunuyla yüzyüze getiren ve bu üretim araçlar›n›n kollektif mülkiyetini sa¤lama yönündeki e¤ilimlerini gelifltirip ileri iten bir tutumu benimsemelidir. Bunun «özellefltirmeye hay›r!» demekle s›n›rl› kalamayaca¤› aç›kt›r, ama ayn› za-
manda, «flalterleri indirmek, kontaklar› kapatmak» vb. türünden eylemleri de aflan bir ufku gerekti¤i de o kadar aç›k olmal›d›r. Ancak, bugün, bir devrimci partinin eksikli¤i koflullar›nda, bu türden sloganlar ve eylem hedefleri y›¤›nlar› eyleme sürüklemekten çok, devrimciler aras›nda bir ayr›flt›rmay› sa¤layabilecek, iflçi s›n›f›n›n öncü, devrimci kesimlerinin e¤itimine hizmet edecek bir nitelik tafl›maktad›r. Özellefltirmeye Karfl› Mücadele Kapitalizmin Temellerine Karfl› Mücadeleye Dönüfltürülmelidir Bir süredir burjuvazinin gündeminin bafl köflesinde bulunan ve bu dolay›mla iflçi hareketinin ve sosyalistlerin de gündeminde hat›r› say›l›r bir yere hakl› olarak oturtulan özellefltirme sald›r›s›, ancak kapitalizmin bu yönelimleri içindeki yeri ve kapsam›yla kavrand›¤›nda, yerli yerine oturtulabilir. Ancak böyle ele al›nd›¤› takdirde bu sald›r›n›n geri püskürtülmesini ve sermaye egemenli¤inin mezara gömülmesini sa¤layacak dinamikleri ortaya ç›kacakt›r. Ama özellefltirmeye karfl› duyulan tepkilerle, kendili¤inden y›¤›n eylemlerinin otomatik olarak bu sonuca varmayaca¤› gerçe¤i; sorunun kapsam›n›n tam da bir devrimci önderlik ve program sorunu oldu¤unu ortaya koyar. Böyle bir program›n yolunu döflemek için, örne¤in, önceki dönemde burjuva devletinin «sosyal devlet» olarak sunulmas›n› gerekçelendiren, a¤›rl›kl› olarak hizmet sektöründeki kapitalist devlet iflletmelerinin özellefltirilmesinin, yani özel kapitalistlere devredilmesinin kapitalizmin yeni yönelimleriyle ba¤›n› kurmak ve buna karfl› savafl›m hedefleriyle yöntemlerini belirlemek gerekir. Ama bu ayn› zamanda «özellefltirme bizi ilgilendirmez» gibi bir tutuma düflmemeyi gerektirir. Özellefltirme bir boyutuyla sermayenin flu ya da bu kesiminin güçlendirilmesidir; bu bak›mdan iflçi s›n›f›n›, komünistleri ilgilendirmeyen bir «it dalafl›» olarak alg›lanabilir. Ama ayn› boyutun içinde bile farkl› bir yön titizlikle ay›rdedilmelidir. Sorun hiç bir zaman sermayenin bir cebinden di¤erine aktar›lan bir de¤er sorunu de¤ildir; çünkü varolanlar›n hepsi iflçilerin sömürüsüyle elde edilmifl de¤erlerdir ve bu «it dalafl›»n›n maliyeti de yine iflçi s›n›f›n›n s›rt›na yüklenecektir. Nitekim, özellefltirme sald›r›s›n›n as›l sald›r› boyutu da bununla ilgilidir; özellefltirmenin hemen hemen istisnas›z bir biçimde sendikas›zlaflt›rma ve iflsizlikle sonuçlanmas› yahut buna paralel gitmesi do¤rudan do¤ruya bu özellefltirmenin bir gere¤i de¤ildir. Bu sonuçlara bakarak, «özel sektör daha vahfli, devlet sektörü daha iyiydi» gibi bir sonuca varmak bönlüktür; ne yaz›k ki bu sorundan muzdarip olanlar az de¤ildir. Ama özellefltirmenin do¤rudan do¤ruya iflsizlik ve sendikas›zlaflt›rmayla ba¤lant›l› bir sald›r› politikas› oldu¤unu görmemek daha az bönlük de¤ildir.
Çünkü bu sald›r›lar iflçi s›n›f›n›n belirli ve genifl kesimlerini do¤rudan vuran sald›r›lard›r; bu sald›r›lara karfl› bir tutum gelifltirmek elbette komünistlerin ödevi olmal›d›r. Ancak özellefltirme ile birlikte gelen sald›r›lara karfl› gelifltirilecek tek bir tutum olmad›¤› da kesindir. Bu sald›r›lara karfl› iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimlerinin ve sendikalar›n gözünden bakarak ve sadece bu kesimlerin k›smi ç›karlar›n› gözeterek de tutum gelifltirilebilir; bu ekonomizmin ve sendikalizmin tipik özelli¤idir ve solun bir çok kesimi kah iflçi hareketinin kendili¤inden e¤ilimlerine kap›larak, kah sendikac›lar›n kuyru¤una tak›larak s›k s›k bu tutuma düflmektedir. Bir de «k›smi mücadelelerde bütünün ç›karlar›n› gözeten» bir tutum gelifltirilebilir; bu özellefltirme sald›r›lar›na karfl› savunma refleksi gösteren veya gösterebilecek olan kesimlerin mevcut durumundan hareketle bu kesimleri s›n›f›n di¤er kesimleriyle bütünleflmeye yönelten bir eylem çizgisi benimsenmelidir. Özellefltirme sald›r›s›na karfl› direnifl, ancak bu takdirde bir karfl› sald›r›ya dönüflebilir; ve sendika bürokrasisinin iflçi hareketi üzerindeki denetimi de ancak bu yolla k›r›labilir. ‹fl yasalar›yla ve yasa tan›mayan korsan iflverenlerin uygulamalar›yla farkl› kesimlere bölünen iflçi s›n›f›n›n, tüm kesimlerini bir araya getirmek bile çözüm de¤ildir; özellikle bunlarla iflsizlerin mücadelesini birlefltirmek bunlar›n birleflik mücadelesini yaratmak gerekir. Bu mücadelenin hedefleri; salt özellefltirmeye muhalefet etmekle ve özellefltirmeye konu olan iflyeri ve sektörlerle s›n›rlanamaz. fiikayetçi, muhalif ve k›smi-sektörel bir söylemin yerine özellefltirmenin amaç ve hedefleriyle sonuçlar›n› geçersiz k›lacak, pozitif istemleri öne ç›karmak gerekir. Özellefltirme sald›r›s›na konu olan iflçilere bu sald›r›lar› savuflturman›n yolunun s›n›f›n di¤er kesimleriyle bütünleflerek ve devrimci bir mücadele zemininde karfl›konabilece¤i anlat›lmal›d›r. Bu amaçla öne ç›kar›lmas› gereken istemler, hem iflçi s›n›f›n›n farkl› bölmeleri aras›ndaki eflitsizliklerin ve eflitsiz geliflen mücadelenin afl›lmas›na; hem de s›n›f›n birleflik hareketinin geliflmesine zemin oluflturmal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n siyasi iktidar› ele geçirmesi için de bu zeminin yarat›lmas› zorunludur. Bu bak›mdan, «özellefltirmeye hay›r!», «onlar özellefltiriyor biz kamulaflt›raca¤›z!» türünden sloganlar›n yerine, «6 saatlik ifl günü, tam ücret, herkese ifl!», «tek bir iflçi ve iflyeri sendikas›z kalmamal›!», «herkese tam ve süresiz iflsizlik sigortas›!» gibi talepler öne ç›kar›lmal›d›r. Bu taleplerin özellefltirmeyle ilgisi olmad›¤›n› düflünenler, hem özellefltirmenin, hem de kamu sektörünün sermaye egemenli¤i ile iliflkilerinin olmad›¤›n› sananlard›r. p
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 11
‹zmir Kundura ‹flçisi Tarihinde ‹lk Defa Yürüdü Burjuva diktatörlü¤ü ekonomik ve siyasal krizini aflabilmek için, gerici reformlarla sald›rd›¤› günümüz; tekellerin ortaça¤ koflullar›nda, ilk ça¤lardan bu güne, insano¤lunun kullan›p da vazgeçemedi¤i ve vazgeçemeyece¤i "deri"den bahsedece¤iz. Deri sanayi hammadde iflletmesi ve ifllemesi emperyalist metropol ülkelerin 60’l› y›llar›n bafl›ndan itibaren terk etti¤i ve bu hegemonyan›n alt›ndaki ülkelerde iflletilmesinin ve üretilmesinin dayat›ld›¤›n› biliyoruz. Bunun nedeni ise ham deri üretiminin pahal› olup, ucuz iflgücü gerektirmesi ve çok önemli çevre kirlili¤ine yol açmas›. Yaflad›¤›m›z bu topraklar›n metropollerinde tabakhane, ayakkab› sanayii sitesi ve deri konfeksiyon fabrikalar›nda sendikas›z, sigortas›z ve tüm sosyal haklardan mahrum, çok a¤›r koflullarda kanserojen maddeler içeren kimyasal maddelerle çal›flmak zorunda kalan, bu sebeple mutlak bir meslek hastal›¤›na yakalanma riski tafl›yan, yüzbinlerle ifade edilen genç iflçilerin çal›flt›¤› bir büyük sektör. Bu sektörle ilgili olan ‹zmir Ayakkab›c›lar Sanayi Sitesi'nde, son 6-7 ayd›r bir hareketlilik gözlendi. Hareketlili¤in as›l nedeni tekelleflme ve fabrikasyon üretim sisteminin bafllamas› ve geliflmesiydi. Ayakkab› sektörünün siteye tafl›nmas›, burada yeni üretim sisteminin ve çal›flma koflullar›n›n de¤iflmesi, kundura iflçisinin ekonomik ve sosyal haklar›n›n gaspedildi¤inin daha net bir flekilde görülmesine neden oldu. Bu geliflmeden ve de¤iflmeden zarar gören iflçiler, siteye gelen belediye otobüslerinde, iflyerlerinde, farkl› mekanlarda sorunlar›n› yo¤un bir flekilde konuflmaya bafllad›lar. Bu ifl kolunda çal›flan bizler, geliflmeleri yak›ndan izleyerek, yeni geliflmelerin a盤a ç›kard›¤› ekonomik ve sosyal haklar› içeren bir bildiri yazmay› üstlendik. Bu haklar›n hayk›r›lmas› için, site içe risinde ifli b›rakma ve yürüyüfl eylemi karar› ald›k. Eylem günü geldi¤inde sabah siteye gelen belediye otobüslerinde afla¤›daki bildirimizi da¤›tt›k. Eylem alan›na yaklafl›k 130 iflçi toplanm›flt›. Yerel televizyonlar›n ve bas›n›n da ilgi gösterdi¤i bu eylem, 15 yafl›nda genç bir iflçinin bas›n bildirisini okumas›yla bafllay›p, alk›fllarla yürüyüflle devam ettik. Yürüyüfl sitenin genifl caddelerinde yaklafl›k bir saat sürdü. Yürüyüflle birlikte “vur vur inlesin, patronlar dinlesin”, “kahrolsun patronlar, yaflas›n iflçilerin birli¤i”, “iflçiler buraya”, “sigorta hakk›m›z, söke söke al›r›z”, “belediye baflkan› iflçi düflman›”, “iflçiyiz, hakl›y›z kazanaca¤›z” sloganlar› eylem süresince s›k s›k at›ld›. Eylemimiz, tüm sitede sloganlar›m›zla hemen duyuldu. ‹flçiler taraf›ndan coflkuyla karfl›land›k. Yürüyüfle kat›lmak isteyen iflçiler, patronlar› taraf›ndan azarlanarak veya tehdit edilerek, bir ço¤unun eyleme kat›lmalar› engellendi. Demir parmakl› pencereler gerisinde eyleme kat›lamayan iflçiler, sloganlar›m›za pencereden kat›larak, el sallayarak, alk›fllarla bizleri selamlay›p desteklediler. Eylemimiz topland›¤›m›z alana dönmemizle son buldu.
Bu eylem yerel televizyonlar›n haber bültenlerinde kundura iflçisinin protesto eylemi olarak geçti. Haberde, bildirimizin içeri¤i detaylar›yla okunarak, iflçilerle yap›lan röportajlara da genifl yer verildi. Demir parmakl› pencereler gerisinde eyleme kat›lamayan iflçiler, ekranda özellikle gösterilerek, bir aç›k hava hapishanesi koflullar›nda çal›fl›ld›¤› vurguland›. Eylem günü bir yerel televizyon taraf›ndan canl› olarak yay›nlanacak kundura iflçilerinin sorunlar›n›n tart›fl›laca¤› bir program teklifi ald›k. Bu teklifi uygun bulmay›p geri çevirdik. Eylemden sonra ald›¤›m›z haberlere göre, patronlar bir gün sonra kulüplerinde toplanarak, bu ve benzeri geliflmeler karfl›s›nda nas›l bir önlem alacaklar›n› konuflmufllar, tart›flm›fllar. Birtak›m kararlar da alm›fllar. Geliflmeleri bas›ndan duyan sigortac› ve maliyeciler, eylemden iki gün sonra siteye bask›n düzenlediler. Bu bask›n patronlar›n neye u¤rad›¤›n› flafl›rarak, müthifl bir panik yaflamalar›na neden oldu. Birçok büyük iflyerinde iflçilerin, sigortac›lar›n bask›n düzenledi¤i anda, sigortal› yap›ld›klar›n› ö¤rendik. Kaçak çal›flan birçok iflyerinin de maliyeciler taraf›ndan tespit edilip, tutanak tutuldu¤unu duyduk. Bu geliflmeler ard›ndan birçok iflyerinin kepenginin kapal› tutuldu¤unu, çal›fl›lm›yor izleniminin yarat›ld›¤›n›, girifl ç›k›fllar›n ise, tek bir arka kap›dan yap›ld›¤›n› gördük. Geliflmeleri bas›ndan ö¤renen Türk-‹fl bölge temsilcisi harekete geçerek, sözde duyarl›l›klar›n› ortaya koyarak bas›n aç›klamas› yapt›lar. Amaç ve önceliklerimiz ›fl›¤›nda, çal›flma alanlar›n›n do¤ru tespit edilip, verimli, üretken ve ifllevli bir çal›flmay› nitelikli k›lmak süreklili¤ini sa¤lamak ve dönüfltürmek, biz Dev rimci Parti Güçleri’nin önceli¤idir. Yoldaflça... ‹zmir’den Devrimci Parti Güçleri
Kundurac› ‹flçi Arkadafllar! 6 ayd›r fiilen faaliyette bulunan Ayakkab›c›lar Sitesi ekonomik ve sosyal yönüyle bugüne kadar kundura iflçisinin imkanlar›n› ve sabr›n› zorlayan çileli bir süreci geride b›rakm›flt›r. Her sabah ve akflam binlerce kundura emekçisi arkadafl 3-4 saatini yollarda geçirmektedir. Belediye otobüslerinin yetersiz olmas› nedeniyle hepimiz büyük bir eziyete maruz kalmaktay›z. Otobüsler t›kl›m t›kl›m dolu olup insanlar üstüste bal›k istifi gibi gidip gelmektedir. Sabah saat 10’da ifle bafllamak zorunda kalan iflçiler gece çok geç saate kadar çal›flmakta, gece saat 11-12’de evimize varmaktay›z. Çocuklar›m›z›n yüzünü ancak hafta sonu görebilmekteyiz. - Kendileri özel arabalar›yla çok rahat gidip gelmekte olan iflverenler ise bizim zorlu çal›flma koflullar›m›za ilgisiz, kendi rahatlar›na bakmaktad›rlar. - Biz kundura iflçileri -sayac›, kalfa, kesici, temizlemeci ve di¤er çal›flanlar- günde en az 12 saat çal›flmak zorunda kald›¤›m›z gibi, tüm sosyal haklar›m›zdan mahrum b›rak›larak çok düflük ücretle sigortas›z çal›flmaktay›z. - Kulland›¤›m›z yap›flt›r›c› ilaçlar zehirli maddeler içerdi¤inden hepimiz her an bir meslek hastal›¤›na ve kansere yakalanma riski tafl›yoruz. Birçok kundura emekçisi bu yüzden hastalanm›fl veya hayat›n› kaybetmifltir. - Biz kundura iflçileri insanca yaflam koflullar› için tüm sosyal, ekonomik haklar›m›z için taleplerimizi hayk›ral›m, birleflelim, sesimizi yükseltelim. 1- Ayakkab›c›lar sitesine sabah ve akflam saatlerinde de¤iflik merkezlerden servisler kald›r›ls›n, belediye otobüs seferleri artt›r›ls›n ve ring olsun, ulafl›m kolayl›¤› sa¤lans›n. 2- Tüm kundura çal›flanlar› sigortal› olsun. 3- Çal›flma saatleri normal hale getirilsin, 8 saatten sonraki çal›flmaya mesai ücreti ödensin. 4- Sa¤l›¤a zarars›z daha kaliteli yap›flt›r›c›lar kullan›ls›n, her iflyerinde aspiratör kullan›ls›n. 5- Sitede meydana gelebilecek ifl kazalar›na ilk müdahaleyi yapacak doktor ve sa¤l›k oca¤› bulundurulsun. 6- ‹fller modeline ve zorlu¤una göre de¤erlendirilsin ücretler yükseltilsin. 7- Her iflyerinde iflçilerin yemek hakk› verilsin.
Kundura ‹flçileri
Say›: 10 Nisan 1997
‹skenderun’da Susurluk Mitingi Devrimci bir önderli¤in olmad›¤› koflullarda ortaya ç›kan skandallar›n burjuvazinin ifline nas›l yarad›¤› tarihsel örnekleriyle (Dreyfus davas› gibi) komünistler taraf›ndan ortaya konuldu. Yaflad›¤›m›z topraklarda da Susurluk olarak a盤a ç›kan skandal burjuvaziye gerici reformlar›n› hayata geçirmesi için iyi bir f›rsat sa¤lad›. Burjuvazi kendi gündemini ortaya koydu. Burjuva devleti parçalama iddias›n› tafl›yan devrimci gruplar›n ve liberal demokratlar›n bu politikay› aflamad›¤›, yapt›klar› de¤erlendirmelerden ortaya ç›kt›. Bu koflullar›n hakim oldu¤u fiubat ay›nda Susurluk ve “temiz toplum” gündemli bir yürüyüfl ve mitingin ‹skenderun’da yap›laca¤›n› ö¤rendik. Gerici reformlar›n kime hizmet etti¤ini, burjuva devletin iç yüzünü alanda devrimci bir durufl ve tutumla aktarmak için Devrimci Parti Güçleri olarak bu eyleme kat›ld›k. HADEP, EMEP, CHP, ÖDP, Kurtulufl, At›l›m’dan oluflan ve mitingi organize eden platformla ba¤ kurup mitinge kat›laca¤›m›z› yaln›z propagandam›z›n içeri¤inin farkl› olaca¤›n› kendilerinin de buna müdahale etmemesini istedik. Eyleme 1500 civar› insan kat›ld›. Biz 30 kiflilik bir kat›l›m sa¤lad›k. Yürüyüflün bafl›nda yap›lan aramada polis Maya gazetesi ve broflürlerine keyfi bir biçimde el koydu ve iki arkadafl›m›z› bir süre gözalt›nda tuttu. Al›nteri kortejinden bir insan yine bu aramada polis taraf›ndan al›konuldu. Dayatmalar›m›z ve komiteyi araya sokmam›z sayesinde arkadafllar›m›z› geri ald›k. Al›nterici insan da b›rak›l›nca Al›nteriyle birlikte ayr› kortejler oluflturup yürüyüfle geçtik. Bu gecikmede kitle gitti¤i için geride kald›k. Kitleye yetiflince bir arama daha yap›ld›. Burada “yaflas›n devrimci dayan›flma” slogan›n› hayk›rd›k. Bütün kortejler bu slogana destek verdi. Yürüyüfl ve mitingte flu sloganlar at›ld›.
“Komünist bir dünya kuraca¤›z!” “Susma sustukça s›ra sana gelecek” slogan›na karfl› “S›ran›n gelmesini bekleme, s›ra zaten sende” ‹yi-kötü, çete-çete olmayan, mafya-yasal bu gibi burjuva devletin yap›s›n› iyi kavrayamayan görüfllere karfl› "Mafya devletin ta kendisidir!", "Katil devlet y›kaca¤›z elbet!", "Ordu, polis, tekeller, iflte katiller!"; kirli bar›flla ilgili olarak "B›ji serhildan, özgür Kürdistan!", "Kürtlere özgürlük, kurdara azadi!", "Yaflas›n Kürdistan, Türkiye proleter devrimi!" sloganlar›n› att›k. Bunun yan›nda "Yaflas›n devrim ve sosyalizm", "Faflizme karfl› omuz omuza" sloganlar›n› di¤er devrimci gruplarla ortak, "Katil devlet y›kaca¤›z elbet", "B›ji serhildan özgür kürdistan" sloganlar›n› da HADEP kortejinden baz› insanlarla beraber att›k. Yürüyüfl ve miting süresince polisin kitleye yönelik tacizleri oldu. Resmi bir polisin kitlenin içinden birinin almaya çal›flmas› üzerine polis d›flar› slogan›n› örgütledik. Polis d›flar› ç›kmak zorunda kald›. Miting da¤›l›rken polisin sald›raca¤› belli oldu. Kortejimizi düzgün bir flekilde alandan ç›karmaya çal›flt›k. Polis önceden hedef seçti¤i kitleye sald›rmaya bafllad›. Kortejimiz olaya müdahale etti ve bu esnada da¤›ld›. Polisin sald›r›s›nda 20’nin üzerinde insan gözalt›na al›nd›. Kortejimizden iki insan yaraland›. Miting görüfllerimizin propagandas›n› yapma ve devrimcilerle alanlarda kaynaflma noktas›nda bize yararlar sa¤lad›. Ortak düflmana karfl›, bayraklar› ayr› tutup birlikte vurmak do¤rultusunda ad›mlar atmak için bir f›rsat sundu. Bu ba¤lar›n devrimci partiyi yaratma iddias›nda olanlar taraf›ndan gelifltirilmesi bir zorunluluktur. ‹skenderun’dan Devrimci Parti Güçleri
‹zmir’de 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü
Liberallerin Mekansal Ayr›flmas› 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü ‹zmir’de iki ayr› eylemle gerçekleflti. Eylemin iki ayr› yerde gerçekleflmesinin nedeni devrimcilerin, komünistlerin öznel müdahalesi sonucu olmam›flt›r. ‹zmir’de oluflturulan ‹zmir Kad›n Platformu HADEP’li kad›nlar› d›flarda b›rak›nca HADEP kitlesiyle eylemi HADEP Konak ‹lçe örgütü binas› önünde gerçeklefltirdi. HADEP’in d›flarda b›rak›lmas›na tepki olarak ÖDP’li ve ‹HD’li kad›n komisyonlar› ‹zmir Kad›n Platformu’nun Cumhuriyet Alan›nda gerçeklefltirdi¤i eyleme kat›lmayarak HADEP’e destek verdiler. Deste¤e yerel radyo Demokrat Radyo da kat›ld›. Kendi binas› önünde gerçeklefltirdi¤i eyleme 250-300 kadar kifliyle Kürt kad›n›n sorunlar› dile getirildi. Kitle içinde aç›lan bir pankartta “cinsel, dinsel ve ulusal sömürüye son” fliar› oldukça göze bat›yordu. Cumhuriyet Bulvar›nda gerçekleflen mitinge ‹zmir Kad›n Platformu olarak (CHP, ANAP, EMEP, ‹P, AAD, ÇKD) partiler ve demokratik kitle örgütleri kat›ld›. Mitingte Atatürk’ün ink›laplar›na sahip ç›kma, TC kuruluflu ile kad›nlara verilen seçme-seçilme hak›n›n korunmas›, fleriata
karfl› laiklik ekseninde buluflulmas› ve gericili¤in önünün kesilmesi için vatana sahip ç›k›lmas› noktas› üzerinde duruldu. Mitingde yaklafl›k olarak bin kifli civar›nda kitle vard›. ‹ki eylem aras›nda 1000-1500 metrelik bir mesafe vard›. Buradaki eylemlerin iki ayr› yerde gerçekleflmesinin nedeni ideolojik-politik bir ayr›flma de¤il, mekansal bir ayr›flma idi. Gönülleri isterdi ki, birarada yürünmesin, birarada hayk›rmas›nlar. Ama bu biraz da HADEP’lilerin temennileri idi. Çünkü kemalistler bunlarla yürümeyi hiç de istemiyordu. Bu iste¤ini gerçeklefltirmekte hiç de zorlanmad›. Komünistler olarak kitlelere kimlerle hangi koflullarda hangi zeminlerde biraraya gelinmesi gerekti¤i konusunda daha net ve ayr›flmalar› aç›kça ortaya koymal›y›z. Devrimci bir önderli¤in olmad›¤› koflullarda liberal demokratlar›n kendince at koflturmalar›na izin vermeyece¤imiz gibi devrimci partinin yarat›lmas› için üzerimize düflen görevlerin yerine getirilmesi için mücadelenin çetinleflece¤i günlere do¤ru gitti¤inin fark›nda olmal›y›z. Komünistler olarak “en kötü düflman kendini belli etmeyen düflmand›r” sözün-
Sayfa 12 den yola ç›karak bizlerin sadece kapitalizme karfl› de¤il ayn› flekilde liberal demokratlara ve oportünistlere karfl› da savaflmam›z gerekti¤ini unutmamam›z ve bilinçlere kaz›mam›z gerekiyor. Kapitalizmi y›kaca¤›z, komünist bir dünya kuraca¤›z! Kad›n›n kurtuluflu insanl›¤›n kurtulufludur! Bir gün de¤il yeni bir dünya istiyoruz! Kurtulufl devrimde, kurtulufl komünizmde! ‹zmir’den Devrimci Parti Güçleri
Antakya’da Bir Konser Reformizmin devrimcilerin ço¤una bulaflt›¤› bu dönemde, komünist siyaseti egemen k›lma ve di¤er devrimci kifli ve gruplar› bu çizgiye çekme amac›yla, birçok devrimcinin kat›laca¤›n› önceden kestirdi¤imiz yerel bir gazete taraf›ndan düzenlenen F. Kurtulufl konserine kat›lma karar› ald›k. Konser bafllamadan yerel gazete ad›na konuflan konuflmac›, konuflmas›nda devleti incitmemeye çal›flarak burjuva medyas›nda manflet olarak ç›kan haberleri utana s›k›la söyledi. Bunlar “Susurlukla birlikte devlet içine çete s›zd›¤› görülmüfltür. Bunlar› temizlemek laz›m” biçiminde özetlenebilir. Böylesine eksik ve yanl›fl olan bu fikirleri ancak konser bafllad›ktan sonra bildiri ve sloganlar›m›zla düzeltebildik. Konser s›ras›nda slogan atan baflka bir grupla slogan kargaflas›n› önlemek için s›rayla slogan atma karar› ald›k. Konser s›ras›nda ve sonras›nda s›k s›k att›¤›m›z sloganlar, “‹flçiye e¤itim, ö¤renciye ifl”, “6 saatlik iflgünü, 4 vardiya, tam ücret”, “paral›-paras›z burjuva e¤itime hay›r”, “fabrikalar tarlalar herfley eme¤in olacak”, “mafya sermayenin/devletin ta kendisidir”, “ordu polis tekeller, iflte katiller”, “katil devlet y›kaca¤›z elbet”, “B›ji serhildan, özgür Kürdistan”, “tutsaklara özgürlük savaflan iflçilerle gelecek”, “s›n›fa karfl› s›n›f, savafla karfl› s›n›f savafl›”, “faflizme karfl› omuz omuza”, “kurtulufl devrimde sosyalizmde”, “komünist bir dünya kuraca¤›z” Konserde yüzlerce bildiri da¤›tt›k. Da¤›t›fl s›ras›nda kitle bildirilerimizi kap›flt›. Hatta baz›lar› ellerimizden tomar tomar alarak arkadafllar›na da¤›tt›lar. Konser s›ras›nda görüfllerimizden etkilenen birkaç kiflilik bir grup yan›m›za gelip bizimle beraber slogan att›lar. F. Kurtulufl’un bildiri da¤›t›lmas›ndan ve slogan at›lmas›ndan rahats›z oldu¤unu belirten konuflmas›, kitlenin coflkusunu k›ramad›. Bunun üzerine nostaljik sevda ve halk türküleri söylemeye bafllayan sanatç› konseri k›sa kesti. Konser bittikten sonra ç›k›flta da slogan atmaya devam ettik. Sonradan ö¤rendi¤imize göre, kendilerine Kurtulufl okurlar› diyen bir grup kendilerine da¤›tt›¤›m›z bildirileri kendi aralar›nda toplay›p y›rtm›fllar. Bu devrimcili¤e s›¤mayacak davran›fl› yapt›klar›ndan dolay› bu grubu k›n›yoruz. Biz di¤er devrimci gruplar›n eksi¤inin bizim fazlam›z olmad›¤› bilinciyle komünist devrim mücadelemize devam edece¤iz. Komünist bir dünya kuraca¤›z! Antakya’dan Devrimci Parti Güçler
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 13
Bu topraklara bahar May›s’la gelecek.
Dö¤üflürken Düflenler
Yaflas›n 1 May›s!
Irmaklar›n suretine vurmufl Sendeki heyecan sendeki coflku S›ms›k› sar›ld› ›n hayat Saf tuttu un kavga Sab›rl› ol daha da güzellefltirirsin K›z›llaflmakta olan ufku Fazlas›yla ödedik bedelini yenilginin Daha deneyimli, daha uzun solukluyuz Sendeki bu serçe telafl› niye, bu acele neden Yaln›zca gözyafl›, yaln›zca zulüm Zaman ve kan de il ki ak›p giden Bir gün kadar k›sa sevgiler Gürül gürül bir hayat ve ölüm Bunlar da ak›p gitmiyor mu Sevinçle aflkla kavgan›n içindesin Patlayan öfkelerin, isyan›n saf›ndas›n Dö üflüyorsun yetmiyor mu Sevdal› bir yüre in çarpmas›na benziyor Gözlerinde par›ldayan ›fl›k tomar› Sessizli in yanaklar›na süzülen yafl taneleri Henüz kahredecek güçte de ilse de ‹çindeki devrimci atefl Sar›yor s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünya isteyenleri Omuz omuza kozas›n› örüyoruz bahar›n Kaç›n›lmaz ise a lamalar P›narlara dökülsün gözyafllar›m›z Ço als›n duru sular› Sonra adresini verelim ›rmaklar›n Irmaklara denizin... Bak nas›l kahredecek o an›n devrimci fliddeti Emek düflmanlar›n› ve uflaklar›n› Dö üflürken düflen yoldafllar›m›z Karanfildi, güldü karak›flta açan Çiçe e bürünmüfl, meyveye durmufl Ulu bir a açt› herbirisi fiimdi onlar›n militanl›klar› ve sevgisi Dal budak samaktad›r bilesin Sak›n tutma onlar›n yas›n› Hele bir hesap sorma an› gelsin O karanfiller ve güller süsleyecek her yan› Hep beraber ataca ›z zafer naralar›n› Tek bir a ›zdan fliarlar›m›z›...
Siyasal aç›dan canl› ve eylemli günlerin içinden geçtik. Herfley, liberallere “hiçbir fley eskisi gibi kalmayacak” dedirten Susurluk kazas›yla bafllad›. Hemen ard›ndan Sabanc›’n›n katilini yakalay›p itirafç›laflt›ran, Müslüm Gündüz’ü anadan do¤ma basan polis ve kazay› araflt›rmak için hummal› bir çal›flmaya dalan Meclis komisyonu bir güven tazeleme operasyonuna giriflti. ‹deal kapitalist devletin, ideal ba¤›ms›z yarg›s› cilaland›. Bu arada, kapitalist düzene göbekten ba¤l› yarg›, akademik-demokratik haklar mücadelesi veren devrimcileri, tüm bu hayali beklentileri yerle bir eden bir ac›mas›zl›kla cezaland›rd›. Kapitalist düzen soluk almaya çal›fl›yor. Sendika bürokrasisi ve liberal sol omuz veriyor. Ayn› günlerde, sendikalar›n ve kitle örgütlerinin meydanlar› onbinlerle dolduran “temiz toplum, demokratik devlet” eylemleri gerçekleflti. Bunlar› “cumhuriyet tarihinin ilk büyük sivil eylemi” izledi. Burjuva medya bu eylemde ne kadar yetenekli bir ajitatör oldu¤unu gösterdi. Tüm bu dem okrasi arzular›n›n programatik çerçevesini ise; elbette ki, oyunun bafl aktörü olan TÜS‹AD çizdi. Çeteler yetmemifl olacak ki, bir de fleriat tehlikesi ç›kt›. Birden bire fleriatç›lar›n ne kadar çok pompal› tüfek edindi¤i, ne kadar da çok ‹mam Hatip Lisesi oldu¤u farkediliverdi. Böylelikle ordu ve tüm temsili kurumlar›n üzerindeki MGK meflrulu¤unu ve vazgeçilmezli¤ini hat›rlatt›. Tekbir seslerinden de tank seslerinden de ürken topluma, asl›nda mevcut düzenin birkaç “münferit” unsurdan ar›nd›¤›nda ne kadar demokratik, ne kadar güzel oldu¤u mesaj› verildi. Ne büyük tesadüf ki, MGK’nin tarikat sermayesine ve ‹ran’a gösterdi¤i sar› kartla, TC’nin ‹srail’le ekonomik ve askeri alanda Ortado¤u üzerine yapt›¤› iflbirli¤i üst üste düfltü. Tüm olan bitenin ard›nda Türkiye tekelci sermayesi içeride istikrarl›, d›flar›da etkili bir güç olma planlar›n› ifllett i. H em de arkas›ndan bugüne kadar hiç sahip olmad›¤›; D‹SK’i, TESK’i, çetelere ve fleriata karfl› olan herkesi kapsayan bir toplumsal destekle... Bu toplumsal deste¤in en önemli bilefleni de TÜS‹AD’›n kendileriyle ayn› fleyleri söylemesine hem flafl›r›p, hem sevinen sendika bürokratlar›n ve Türk liberal burjuvazisi nin demokratik erdemlerini yeniden keflfeden ulusal kurtulufl mücadelesi önderli¤inin peflinden sürüklenen Kürt ve Türk emekçileridir. Burjuva siyasetin kuyru¤undan gitme, gidenlere karfl› savafl! fiüphesiz ki, ifli burjuvazinin de¤irmenine su tafl›m ak olan sendika bürokratlar›ndan, sözde demokratik kitle örgütlerinden Kürt ve Türk emekçilerini devrimci bir siyaset etraf›nda toplamas› beklenemez. Bu görev devrimcilerin görevidir. Bu yüzden de, bu siyasal kamplaflma s›ras›nda esas tehlike, devrimci görünerek burjuva siyasetin peflinden sürüklenenler ve onlar›n devrimci hareket üzerinde yaratt›¤› etkidir. 96 1 May›s’›nda genifl iflçi-emekçi kitlelerin kendili¤inden isyan›n› “kendini bilmez bir provokasyon” olarak nitelendirip, düzene “bir baflka sol daha var, o da biziz” mesaj›n› gönderenler, bugün düzene verdikleri taahhüdün gere¤ini yerine getiriyorlar. Gerçekten de “baflka bir sol” olduklar›n›, s›n›f uzlaflmac› siyasetleriyle gösteriyorlar. Kendi ayr›cal›kl› konumlar›n› korumak için iflçi s›n›f›n›n genifl kesimlerini düzenle uzlaflmaz potansiyelinin üstünü örtmeye çal›fl›yorlar.
“Bu iflçi aristokrasisinin liderleri, sürekli olarak kendilerini do¤rudan ya da dolayl› olarak besleyen burjuvazinin saflar›na geçmifllerdir. Oportünist partiler y›¤›nlardan ayr›lm›fllard›r, yani en genifl emekçi katlar›ndan, emekçilerin ço¤unlu¤undan, en az ücret alan iflçilerden kopmufllard›r. E¤er bu kötülü¤e karfl› savafl›lmazsa, oportünist sosyal-hain liderleri suçlanmaz, ne mal olduklar› gösterilmez ve saflardan kovulmazsa devrimci proletaryan›n zaferi olanaks›zlafl›r.” (Lenin, Sol Komünizm) Dün iflçi s›n›f›n›n en yoksul, en genifl kitlelerinin meflru, kendili¤inden eylemine s›rt çevirip, sendika bürokrasisinin pefline tak›lanlar, bugün kendileriyle birlikte iflçi s›n›f›n› ve di¤er emekçileri de burjuva gericili¤inin kuca¤›na sürüklemektedirler. Burjuva siyasetinin oyununun bir parças› olarak, ihanete, uzlaflmac›l›¤a devam ediyorlar. Gözlerini aç! Amaç devrimcileri imhas›d›r! Bu oyunun bafllam›fl ve daha fliddetle sürecek olan bir baflka perdesi ise burjuvazinin pefline tak›lan genifl y›¤›nl ardan tecrit edilmi fl devri mcilerin imhas›d›r. Bütünüyle burjuvazinin kontrolünde planlanm›fl ve gerçeklefltirilmifl olmas›na ra¤men, “1 dakika karanl›k” eylemlerinin varofllarda ald›¤› devrimci biçim, devrimcilerin en da¤›n›k haldeyken dahi düzeni rahats›z edecek bir potansiyele sahip oldu¤unu göstermifltir. Gün devrimcilerin güç ve eylem birli¤i günüdür. Düzenin daha kapsaml› sald›r›lar› karfl›s›nda durmak için bu durumun yetersizli¤i aç›kt›r. Devrimci önderli¤in olmad›¤› koflullarda devrimcilerin artarak gerçekleflecek bu sald›r›lar› gö¤üsleyip karfl› sald›r›yla yan›t verebilmesi, düflmana karfl› güç ve eylem birli¤ini gerçeklefltirebilmesiyle mümkün olacakt›r. Ancak bu flekilde; reformistlerin ve liberal demokratlar›n iflçi s›n›f›n›n genifl kesimlerini düzene ba¤layan etkisi k›r›labilecek, iflçi s›n›f›n›n ve emekçilerin devrimcili¤ine aç›k en yoksul ve en genifl kesimleriyle buluflman›n olanaklar› sa¤lanacakt›r. Bu buluflman›n nerelerde olmas› gerekti¤ini Gazi Ayaklanmas›’n›n y›ldönümü de, “1 dakika karanl›k” eylemi de göstermifltir. Siyasal aç›dan canl› ve eylemli günlerin içinden geçtik. May›s geliyor. Bu topraklar bundan önce nice devrimci çiçe¤i dondurdu. Her seferinde yeni bir bahar rüzgar›yla yeni tohumlar filizlendi. Bu topraklar devrim topra¤›d›r, bu ülke devrim ülkesidir. Bu May›s kapitalist sald›r›ya gö¤üs gererek bafllamal›d›r. May›s’› bu topra¤a at›lm›fl devrim tohumlar›n›n liberal asalaklardan korundu¤u, temizlendi¤i ay olmal›d›r. Bunun yolu, devrimcilerin düflman karfl›s›nda ve reformistlere karfl› bayraklar› kar›flt›rmadan gerçeklefltirecekleri eylem birlikleri ve ortak tutumlarla aç›lacakt›r. Bu topraklara bahar May›s’la gelecek. Yaflas›n 1 May›s! Y aflas›n ‹flçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik ve mücadele günü! Yaflas›n devrimci dayan›flma! Tam ücretli 6 saatlik iflgünü, 4 vardiya! Ö¤renciye ifl, çal›flana e¤itim hakk›! Komünist bir dünya kuraca¤›z!
Ankara’dan Devrimci Parti Güçleri Bülteni
Mehmet Latifeci yoldafl› katlediliflinin 2. y›l›nda an›yor, komünist devrim mücadelemizde yaflat›yoruz. Yaflataca¤›z.
Antakya'dan
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 14
12-16 Mart Gazi ayaklanmas› Yolumuzu Ayd›nlat›yor O Senin Özgürleflme Prati¤indir "Tarih, s›n›f savafl›mlar› tarihidir" Karl Marx ‹nsanl›k tarihi yazmaya devam ediyo. Baflkald›rd›kça insanlafl›yor, özgürlefliyor. 95 Mart ay›nda Gazi Ayaklanmas›'yla s›n›f savflam›lar›n›n Türkiye kesitinde yeni bir dönem bafllad›. Gazi Ayaklanmas› 12 Eylül'ün ölü topra¤›n›n›, sindirilmiflli¤inini iflçi s›n›f› üzerinden at›lmas›yd›. Sistemin yaratmaya çal›flt›¤› Alevi-Sünni çat›flmas›n›n tutmamas›yd›. Ayaklanana, iflçi s›n›f››n›n ta kendisiydi. Alevilerin de¤il, ifli olsun olmas›n yaflamak için eme¤inden baflka satacak hiçbir fleyi olmayanlar›n öfkesiydi barikatlararda biriken. Ve y›llard›r biriken öfke patlad›. Yani iflçi s›n›f›n›n özgürleflme prati¤ine bir yenisi daha eklendi. Burjuvazi, kokuflmufl düzenini aykata tutabilmek için tek çareyi ezilen iflçi-emekçilere bask› ve fliddet uygulamakta görüyor. Ve Gazi gösterdi ki; karfl› devrmci güçler ne kadar güççlü ve organize olursa olsun, öfkeli ve kararl› bir kitle karfl›s›nda kaç›p geri çekilmek zorunda kalm›flt›r. Ancak, barikat›n karfl›s›nda kalanlar yaln›zca düzen güçleri de¤il, ayn› zamanda bu düzen içinde legal particilikle tatl› su muhalifli¤i yapmaya al›flm›fl olan liberal demokratlar olmufltur. Gazi rüzgar›n› arkas›na alan iflçi s›n›f›, ayn› kararl›l›k ve cesaretle 96 1 May›s›nda Kad›köy'ü de gözgürlefltirdiler. Yine ayn› tatl› su muhalif2leri düflen canlar› b›rak›p, k›r›lan camlar›n, burjuvazinin mallar›n›n hesab›n› tutmaya bafllad›lar. Çünkü biliyorlar ki bu düzenin tehlikeye girmesi, demokrasicilik oynamaya al›flm›fl olan liberal döneklerin varl›k koflulunu da ortadan kald›racakt›r. Gazi ve Kad›köy'ün ard›ndan korkusunu yenen iflçi s›n›f›n›n yeniden yaln›zlaflt›rmak, pasifize etmek ve alanlarda devrimcillerle or-
tak hareket etmelerini engellemek isteyenler bu kez de ›fl›k kapatma eylemiyl onlar› evlerine hapsetmeye bafllad›lar. Gazi'de, Kad›köy'de karfl› karfl›ya olud¤umuz Sabanc›larla, Baykallarla, Y›lmazlarla bu düzenin çürüyen yanlar›n› buday›p, ortaya ç›kanlar›n üstünü örtmek için iflçi s›n›f›n›n kullan›yorlar. ‹çinden geçti¤imiz dönem gericilik dönemidir. Böyle bir dönemde yap›lmas› gereken, toplumsal bar›fl naralar› at›p, bas›na demeçler verip, legal parti bürolar›ndan medet ummak, siyasal ufkunu meclise girmekle s›n›rlamak, demokrasicilik oynayarak pasif eylemler yapmak de¤il; Gazi'nin yolundan gitmektir. Yani, s›n›f savafl›m›n› yükseltmek, sokaklar› barikatlarla savaflarak özgürlefltirmektir. Gazi'de ve Kad›köy'de görülmüfltür ki; iflçis›n›f›n›n ve komünistlerin en büyük eksi¤i bu siyasal savafl›ma önderlik edecek devrimci-enternasyonalist bir partinin yoklu¤udur. ‹nsanl›¤›n kurtuluflunun olmazsa olmaz koflulu devrimci komünist partidir. Unutmayal›m! Yeni Gaziler yaratmak bizim ellerimizde. Gün Gazi Ayaklanmas›n›n yolundan yürümenin günüdür! Gün, yeni Gaziler yaratmak için devrimci saflarda örgütlenmenin günüdür! Bizlleri kurtaracak olan ayd›nl›k, karanl›kta kalarak Sabanc›'n›n ikiz kulelerinden gelecek olan burjuva ayd›nl›¤› de¤il, Gazi barikatlar›ndaki gibi, iflçi s›n›f›n›n isyan atefli ile gelecek proleter devrimin ayd›nl›¤› olacakt›r. * ‹htilalci partinin inflas›na kat›l! * Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! * Gazi, Kad›köy yetmez, iktidar› alaca¤›z! * Komünist bir dünya kurac¤›z! Devrimci Parti Güçleri Bu bildiri ‹zmir'de bir iflçi semtinde ve semt kahvesinde da¤›t›lm›flt›r.
Bir Deneyim Aktar›m› Mart ay›, gerek tarihsel dönemeç noktalar›n›n çoklu¤u, gerek siyasal sürecin getirdi¤i yo¤un gündemlerle, eylem takvimi bir hayli kabar›kt›. Devrimci gruplar› da eylem sürecini yo¤unlaflt›rd›¤›, y›¤›nlar›nise gittikçe politik sorunlara daha bir duyarl›laflt›¤›, y›¤›nlar›n ise gittikçe politik sorunlara daha bir duyarl›laflt›¤›, bir fkenin birikti¤i göze çarp›yordu. Büyük ölçüde derimcilerin yaflad›¤› kriden beslenen kapitalist devlet, bir tak›m manevralarla (›fl›k söndürme eylemi vb...) bu biriken fkeyi bofla ç›kartmaya, do¤abilecek bir militan kitle hareketini
manipüle etmeye yönelik politikalar gelifltirmifl ve amac›na ulaflm›flt›r. Eyleme müdahale etmekte gecikmeyen devrimci demokratlar ise, eyleme nitelik yerine içi bofl bir radikallik kazand›rm›fllard›r. ‹çerik olarak burjuvazinin «temiz toplum, hukuk devleti» vb. gündemlerine hapsolmaktan kurtulamam›fllard›r. Komünist devrimcilerin müdahalesi bu noktada anlaml›d›r. Alan›m›zda ›fl›k sndürme ile ilgili kampüste hergün alk›fl tutan devrimcilere ve kitlelere, burjuvazinin ayd›nl›¤› ile karanl›¤›n›n farkl› olmad›¤›, gerici reforlar›n
gerçek yüzünü maskelemeye yönelik oldu¤u, bu tuza¤a düflülmemesi gerekti¤i üzerinden bir propaganda seyri izledik. «Burjuva ayd›nl›¤›na da karanl›¤›na da hay›r!» bafll›kl› bir de bildiri da¤›tt›k. Kitlede yank› bulan görüfllerimiz nedense devrimcileri epey rahats›z etti. Kendi kitlelerinin! oldu¤u bir eylemde bildiri da¤›tmam›z› devrimci ahlaka uygun bulmayan, hatta bize «provakatör» diyen devrimci demokratlar bildiri için onlardan izin almam›z gerekti¤ini, bir daha ayn› tavr› gösterirsek, kitlein önünde bizi teflhir edeceklerini söyleyip, kendilerince tehditler savurdular. Hatta kendi durdu¤u zemini kavramaktan uzak duran bir liberal «kitle kuyrukçulu¤u yap›yorsunuz!» deme gafletinde bulundu. ûunu özellikle vurgulamak gerekiyor. Bildiri da¤›t›p da¤›tmayaca¤›m›za ancak biz karar veririz. Komünistler ne devletten ne de baflka siyasal yap›lardan izin almazlar. Her koflul alt›nda ba¤›ms›z siyasetlerini yürütmeye de kararl›d›rlar. Devrimcilerin, di¤er devrimcilere karfl› siyaset yasakç›l›¤› yapmaya kalkmalar›n›, provakasyon edebiyat› yapmalar›n›, onlar ad›na bir talihsizlik olarak de¤erlendiriyoruz. Bunu takiben, kimi devrimci gruplar, aylard›r unutulmufl, fiilen da¤›lm›fl olan Üniversite Ö¤rencileri Platformu’nu (ÜÖP) birden hortlatarak, bizi de haberdar etmemeye gayret göstererek bir toplant› düzelediler. Tabi gündem devrimci parti güçleriydi. Devrimci parti güç lerinin ÜÖP’te yer almad›¤›n› söyleyip, toplant›dan ç›kmam›z› isteyen ama devrimci parti güçlerinin ÜÖP sürecindeki prati¤inigündemlerine alan devrimciler, demokrasi anlay›fllar›n› da ortaya koymufl oldular. Bizim olmad›¤›m›z bir platformda, bizi yarg›lamak bir yana, bizim prati¤imizin de¤erlendirilemeyece¤ini, bunu yapmaya kalkanlar› da muhatap almayaca¤›m›z› söyledik. ÜÖP kendince devrimci parti güçlerini yarg›lad›. Yap›lmas› planlanan anti-faflist yürüyüflte gösterece¤imiz prati¤e ba¤l› olarak ÜÖP’e al›p almayacaklar›na karar vereceklerdi. Aç›kça bu kendi zeminde siyaset yürütmemizi istemekti. Bu arada «ajitasyon ve propagandada özgürlük, eylemde birlik» ilkesi üzerinde yap›land›r›lan ÜÖP’ün farkl› bir propaganda yürüten bir siyaseti bu yüzden mahkum etmeye kalk›flmas›, hiçbir meflru zeminin kalmad›¤›n› da göstermektedir. ÜÖP bizim için vazgeçemeyece¤imiz, göbekten ba¤l› oldu¤umuz bir mevzi de¤ildir. Hele böylesi ilkesiz temellere dayan›yorsa uzak durmay› tercih ediyoruz. Komünistler, daha önce oldu¤u gibi bundan sonra da kendi gündemlerinin takipçisi olup, ba¤›ms›z bir siyasal güç olarak kendilerini örgütyeceklerdir. ‹zmir'den Devrimci Parti Güçleri
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 15
Ortado¤u’da “Kirli Bar›fl”›n ‹flas› Filistin’de yeniden intifada günlerin an›msatan olaylar yaflanmaya b afllad›. 1993’t eki Oslo antl aflmas› ile, art›k intifadan›n geride kald›¤› hayaline kap›lan emperyalistler ve bölgedeki devletler, flimdi tekrar intifada hayaletiyle sars›l›yorlar. Bu defa, bu hayaletten korkanlar Filistin’de de var. Evet son intifadadan bu yana taraflar›n bil efliminde bir de¤ifliklik sözkonusu. Eskiden ayaklanmalara önderlik edenlerden bir k›sm›, art›k ABD ve ‹srail ile birlikte ayaklanmay› durdurma çareleri aramaya koyulmufl durumda. Bunlar Yaser Arafat ve FKÖ’nün ona ba¤l› olan kesimidir. Nas›l oldu da özgürlük yolunda bir ABD’yle çak›flan bir dura¤a vard›lar. Bunun tek aç›klamas› var: art›k yürüdükleri yol özgürlük yolu de¤il. Arafat ve onunla ortak ç›karlar› olan kesim, dünyadaki s›n›f kardeflleriyle birleflme yönünde h›zla ilerleyip, dünya halkl ar›na ve Filist in halk› na da bu birleflmeyi öneriyorlar. Elbette ç›karlar› bunu gerektiriyor. Ancak ç›karlar› tam bunlar›n karfl›s›nda olan Filistin'li ve ‹srail'li emekçiler ise, s›n›f düflmanlar› kadar çabuk birleflemiyor, belki bunu hayal bile edemiyor. Bu durumda her seferinde sahte bir bar›fl hayalinin pefline tak›lan, bundan beklentiye giren Filistin halk›, kurtuluflun bu bar›fl 盤› rtkanlar›n›n peflinden gitmekte olmad›¤›n› gün geçtikçe daha iyi anl›yor. Filistinlilerin de Kürtlerin de sömürücülerle, kan dökücülerle bar›flmaya ihtiyac› yok. Onlar›n ihtiyac› olan bar›fl, kendilerini dünyan›n tüm ezilenleriyle birlefltirerek özgürlefltirecek olan proleter devriminin yolundan gitmektir. Onlara bu yolu gösterecek olanlar ise dünya çap›nda bir güç olmaktan uzaklar. 97’nin bafl›nda ‹srail ile Filistin aras›nda imzalanan antlaflmayla birlikte Arafat, belki art›k özle di¤i günl ere kavufltu¤unu düflünmüfltü. Bunun rahatl›¤›yla El Halil kentinde mersedesiyle tur at›yordu. Yapt›¤› antlaflmayla, uluslararas› arenada ABD’ye ve Avrupa ülkelerine, ne kadar güvenilir bir ortak oldu¤unu, üzerine düflenleri yerine getirmede baflar›l› oldu¤unu kan›tlam›flt›. Ancak daha antlaflman›n mürekkebi bile kurumadan, bu “büyük”lerin bu kadarla yetinmeyece¤ini de anlamak zorunda kald›. Att›¤› her imzayla, özgür Filistin devletinin kurulufluna daha da yaklafl›ld›¤› yalan›n› yayan Arafat’›n as›l yapt›¤›, her imzayla birlikte Filistin halk›n›n boynuna emperyalist boyunduru¤u daha da s›k›ca geçirmekten baflka bir fley de¤ildi. Ocak ay›ndaki antlaflman›n ard›ndan, Bat› fieria’dan çekilmesi gereken ‹srail, gerçekten de bir bölgeden askerlerini çekmeye bafllad›. Ancak Yahudi yerleflimcilerin yaflad›¤› bölgede yeni yerleflim birimleri infla etme karar›n› almay› da ihmal etmedi. Bunun üzerine Filistin halk› kitlesel biçimde bu karara karfl› koydu. Grevler, sokak gösterileri ve çat›flmalar yafland›. Bu çat›flmalar-
da yüzlerce Filistinli yaraland›. ‹srail askerler i taraf ›ndan iki F ilistinli genç de öldürüldü. Bu arada Arafat, paylafl›m kavgas›nda Filistin halk›n›n kan› üzerinde pazarl›k yapmaya devam ediyor. Kendisine düflen görevleri yerine getirmek için verilen pay› az buldu¤unda intifaday› engelleyemeyece¤ini öne sürerek pay›n› artt›rmaya çal›fl›yor. Oysa bir yandan gizli banka hesaplar›n› kabartmaya çal›fl›rken, öte yandan da CIA ve ‹srail gizli polisiyle iflbirli¤ine devam ediyor. Hamas ve Ebu Cihad örgütlerinin gerçeklefltirdi¤i intihar sald›r›lar› bu süreçte Arafat’› oldukça zor durumda b›rak›yor. Halk aras›nda intif adan›n an›s› henüz sönmüfl de¤il ve cenazelerden sonra yaflanan manzaralar da eski günlerin sadece eskide kalmayaca¤›n›n iflaretlerini veriyor. ‹ntihar eylemleri halk taraf›ndan sempatiyl e karfl›lan›yor. Bu yaflana nlar› sadece siyonizmle aç›klamak, dünyay› anlamakta çekilen bir zorl u¤u ortaya koyuyor. Siyoniz m de Türkiye’deki kemalizmden farkl› bir fley de¤ildir. Dünya üzerinde dönen paylafl›m kavgalar›n› aç›klamaya yetmez. Olsa olsa ‹srail burjuvazisinin, ‹srail halk› karfl›s›nda kendi konumunu meflrulaflt›racak, halk deste¤ini sa¤lamas›na yarayacak bir harç ifllevi görüyor. Yani kapitalist sistemin içinde bir yeri var. Onun d›fl›nda ve üzerinde özel bir fley de¤il. Bu gözden kaç›r›ld›¤›nda “kahrolsun siyonizm” slogan›yla, gerici, islamc›larla buluflulmas› sürpriz de¤il. Dünya üzerindeki hiçbir fleyi, ulusal s›n›rlardan bakarak aç›klaman›n imkan› yoktur. Böyle yap›ld›¤›nda ulusal devrimcili¤in açmazlar › içinde k›vran›l ›p, s onunda devrimci mevzileri terketmekten baflka bir yol görünmüyor. Enternasyonalizm ilkesinin kavran›fl› ve bu ilkeye sahip ç›k›lmas›, bugünü anlamak ve devrimci tarzda dönüfltürmek için vazgeçilmez bir önem tafl›yor. Bundan geri durulmas› ise ölümcül bir hatad›r. Filistin'de yaflananlar bir yandan bir halk ayaklanmas› boyutuna büyürken, öbür yandan da, emperyalis t "kirli bar›fl "› n çözümsüzlü¤ünü ortaya koyuyor. Bunun özellikle istikrars›z dünyan›n istikrars›z bir bölege sinde yaflanmas› ise, böl gede Filistinliler d›fl›nda, Kürtlerin özgürlük mücadelesinin bast›r›lmas›na dayanan "kirli bar›fl" giriflimlerini nas›l br akibetin bekledi¤ini de ortaya koyuyor. Sadece Filistin'de de¤il, tüm bölgede ve dünyada komünistlerin, devrimcilerin görevi, bar› fl 盤›rtkanl›¤› ile burjuvazini n de¤irmenine su tafl›mak de¤il, proletaryan›n ikt idar› n› g erçe¤e dönüfltürmek için, sovyetlere dayanan intifadalar›, serhildanlara h›z vermektir. Devrimcilerin fliar›, sadece Türkiye'de de¤il, dünyada da s›n›fa karfl› s›n›f, savafla karfl› s›n›f savafl› olmal›d›r. p
Dünyan›n Ads›z Bölgeleri ‹lkel toplumlarda toplulu¤un yeni üyesine hemen bir ad verilmez. Yeni üye ancak ismini kazanaca¤› bir ifl yapt›¤› ya da isim verece bir iflaretle karfl›laflt›¤› zaman bir isimle ça¤r›l›r. Modern dünyada da buna benzer bir kural iflliyor. Dünya çap›nda yürüyen mücadeleyi kazanm›fl gibi gözüken kapitalizm, kendi isimlerini kabul ettirmifl durumda. Onlar›n d›fl›nda kalanlar, dünyan›n ads›z bölgeleri oluyorlar. Kapitalistlerin gözde baflkentlerinin isimlerini herkes bilmektedir. Paris, Londara, Moskova, Brüksel, Waflington, Berlin, Pekin, Tahran. Bunlar›n herbirinin isimleri insanlara birfleyler hat›rlat›r. Tahran deyince Humeyni ve burjuva-islami rejimini, Berlin deyince Do¤u Bloku’nun y›k›l›fl›n› Waflington deyince dünyan›n jandarmas› ABD’yi, Brüksel deyince Avrupa birli¤i ve NATO’yu hat›rlayanlar Kamerun deyince bir futbol tak›m›n› belki hat›rlarlar. Bu yüzden burjuva bas›n›n köfle yazarlar› “yar›n akflam Newyork’tay›m öbürgün Tokyo’da olaca¤›m” cümlelerini bolca sarfederler. Dünya gerçekten de küçülmüfltür, ama sadece burjuvazi aç›s›ndan. Büyük kapitalist merkezlerin d›fl›nda ad›n›n an›lmas›n›n koflulu turistik özelliklerin bulunmas› ya da bafl›na büyük bir felaket gelmesidir. Geri kalanlar co¤rafyada di¤erleri diye an›l›p geçilirler. Burjuvazinin gözde mekanlar› denilince de akla genifl caddeler, süslü sokaklar, müzeler ve ›fl›kl› ihtiflaml› gece görüntüleri gelir. fiehir merkezlerini kuflatan iflçi mahalleleri, sosyal konutlar, merkezi ›s›tma bir süre devre d›fl› kal›nca ölüveren yafll›lar›n t›k›flt›¤› siteler, ancak filmlerde karfl›lafl›lan ve görünce “vay be! bunlar da varm›fl” denilen mekanlard›r. Bundan ötürüdür ki, ABD eyaletlerini bilen Ankara’l› üniversite ö¤rencileri için Tuzluçay›r, Y›ld›z, Piyangotepe, Çinçin, Do¤antepe hepsinin ad› ayn›ym›fl gibi gözüken semtlerdir. fiimdilerde hepsine birden “varofl” deyip geçmeyi de ö¤rendiler. Çünkü bu yerlerin ad›n› hat›rlatacak bir vukuatlar› yoktur ya da unutulmufltur. Bu yüzden bir eylemin yeri tart›fl›l›rken akla merkezi yerlerden baflka yer gelmez. Hatta bu konuda ikna edici ve ateflli konuflmalar yap›l›r. Gözönünde tap›lan eylemin daha çarp›c› ve etkili oldu¤u varsay›l›r. Burjuva bas›n›n kötülükleri temel tart›flma konular›ndan biridir, ama eylemi görmesini istedi¤i kitle gene onlar›n hitap etti¤i kesim olur. Ve onlar›n uygun buldu¤u çerçeveden seslenmek nas›lsa uygun görülür. Onlar›n çarp›tmalar›n›n ayn› yerde protesto edilmesinde bir sak›nca görülmez. Ama bütün bu görünen yerlerin d›fl›nda dünyan›n isimsiz bölgeleri uzan›r. ‹flçi ve emekçilerin genifl mahalleleri, Afrika ve Asya’n›n neredeyse tamam›, Avustralya’da yerli iflçilerin evleri, ABD nüfusu kadar bir ordu oluflturan çocuk iflçilerin yaflad›¤› sokaklar... Oldukça büyük bir y›¤›n de¤il mi? Ama art›k buralarda da k›p›rdanmalar bafllam›flt›r. Dün ö¤rencilerin lokal eylemleriyle ad›n› duyuran G. Kore, art›k yerküreyi sallayan iflçi eylemleriyle hat›rlan›yor. Kendi tutuklama karar›n› uygulayamayan hükümet, daha önce yasal olmas›na izin vermedi¤i sendikalar› yasallaflt›rmaya çal›fl›yor. fiimdilik durulsa bile, binlerce iflçi ve ö¤rencinin boyun e¤meden, arkadafllar›n› teslim etmeden, sürdürdü¤ü eylemlere mekan olan sokaklar, hala ayn› sokaklar. Liverpool art›k dünya limanlar›nda çal›flan iflçilerin gözünde futbol tak›m› ya da müzik gruplar›yla de¤il, komiteleri ve dünya çap›nda eylem ça¤ r›s› ile an›lmaktad›r. Elbette yank›s›n› bulmas› için daha çok emek sarfetmek gerekiyor ancak at›lan ad›mlar niyeti onlar için at›lacak ad›mlar›n habercisidir. Gazi Mahallesi diye bir yerin varoldu¤unu 1995 Mart’›na kadar ‹stanbul’da yaflayanlar›n bile bildi¤ini sanm›yoruz. Ancak devletin sald›r›s›na ölümler pahas›na da olsa polisi mahalleden atarak, panzerleri ele geçirerek ve barikatlarla cevap verdi¤inde ad›n› ö¤retmekle kalmad›; bütün Türkiye’de bir hareketlenmenin bafllang›c› oldu. Zonguldak kömür ç›kan yerken, bir oyalama grevi ile bafllayan eylemler her gün flehir merkezinde 20.000’den fazla iflçinin kat›ld›¤› korsan gösterilere dönüfltü¤ünde, aniden “iflçilerin baflkenti” s›fat›n› kazand›. E¤er burjuvazi ortaya ç›kan enerjiyi da¤›tman›n ve emmenin yollar›n› bulabildiyse devrimcilerin zaaflar›ndan yararlanarak becerdi bu ifli. Komünizmden b›km›fl insanlar›n ülkesi Arnavutluk, flimdi “kartallar ülkesi” olarak an›l›yor. Bunun sebebi halk›n kendi iflini kendisinin görmesidir. Üstelik burjuvazi aç›s›ndan hiç “demokratik” olmayan bir yoldan. Hatta kendi demokratik biçimlerini de ortaya ç›karm›fl bulunuyorlar. Ancak Bosna konusunda aylarca bekleyen uluslararas› burjuva örgütlenmeleri, Arnavutluk sözkonusu olunca hiç vakit kaybetmediler ve paral› askerlerden baflka savaflacak adam bulamayan itibars›z hükümetin yard›m›na kofltular. Karadeniz bölgesi illerini kimse sayamaz, ancak Kürt illerini kime sorsan›z söyler. Diyarbak›r, Mardin, ‹dil, Lice, fi›rnak, Hakkari, Cudi art›k haf›zalara yaz›lm›flt›r. Çünkü oras›n›n vukuat› vard›r. Ve kazand›¤› onuru b›rakacakm›fl gibi gözükmüyor. fiimdilerde bunlara Zaire, Uganda, Burundi eklenme yollar›ndad›r. Ortaya ç›kan hareketler iflçi hareketleri olmasa da emperyalistlerin pozisyonlar›n› etkilemifltir. Dünyan›n ads›z bölgeleri bir bir isim kazan›yor. Önümüzdeki görevler de bunlara göre artmaktad›r. Bunlara uzun bir süre daha seyirci olarak kalmak istemeyen komünistleri göreve ça¤›r›yoruz. p
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 16
Emperyalist Hiyararflide Basamak Atlamak ‹steyen Türk Burjuvazisi Bofl Durmuyor
Türk Ordusu Arnavutluk’taki ayaklanman›n bast›r›lmas› için bütün kapitalistler ve onlar›n maflas› olarak hareket eden devletler elbirli¤i ile çal›fl›yor. Tam da yeni dünya düzeninin propagandas›n›n yo¤unlaflt›¤› bir dönemde; buna art›k eski solcular›n bile inanmaya bafllad›¤› bir s›rada, devrimin güncelli¤ini gözler önüne seren, içinde bulundu¤umuz ça¤›n proleter devrimleri ça¤› oldu¤u saptamas›n› çarp›c› biçimde kan›tlayan bu devrimin bast›r›lmas› emperyalist sistemin sürmesinden ç›kar› olanlar aç›s›ndan hayati bir önem tafl›yor. Ne zaman bir ülkede yoksullar, ezilenler aya¤a kalksa, hemen ard›ndan da kapitalist devletlerde bir seferberlik bafll›yor. Birden bire “insanc›l” damarlar› kabar›yor ve bu bölgelere “insani yard›m” götürmek için birbirleriyle yar›fl›yorlar. “‹nsani yard›m”›n ne anlama geldi¤ini en iyi bilenler de, bu “yard›m”›n ulaflt›¤› bölgelerde yaflayan insanlar. Somali, Ruanda, Bosna, Zaire vb. ülkelerde yaflanan yoksulluk, açl›k ve hastal›ktan ölümlerin bu “insani yard›m”lara ra¤men hiç azalmay›p aksine artt›¤› ortadayken, kapitalist devletlerin yalanlar›na, ancak dünyaya onlar›n gözünden bakanlar inanabilir. Bu “insani yard›m”›n bugünlerde ulaflt›r›laca¤› yer ise Arnavutluk. Y›llard›r yoksulluk içinde yaflayan, geçinmek için kanlar›n› bile satmak zorunda kalan Arnavutluk halk›, kapitalist sistemdeki özgürlü¤ün, kölece çal›flarak yaflamak veya açl›ktan ölmek aras›ndaki bir “özgür” seçim oldu¤unu kendi deneyimleriyle gördü. Bunlar yaflan›rken hiç de “insani yard›m” gibi bir dertleri olmayanlar, bugün birden bire insanl›klar›n› ve görevlerini hat›rlad›lar. Ne hikmetse her zaman oldu¤u gibi, bu görev kendi s›n›f ç›karlar›n›n sars›lmas›yla birlikte hat›rland›. Arnavutluk’a müdahale edilip edilmemesi, Avrupa ülkeleri ve ABD taraf›ndan enine boyuna tart›fl›ld›. Bir yandan, geliflen olaylara müdahale edilmesi gereklili¤inde bu ülkelerin tümü de hemfikirdi, ancak müdahalenin biçimi, zaman› ve mekan› önemli sorunlard›. Çünkü Arnavutluk halk›n›n güçlü ulusal savunma gelene¤i yüzünden, kapitalist devletlerin silah›n›n geri tepmesi son derece mümkündü. En sonunda bu müdahalenin Arnavutluk halk›na “insani yard›m” fleklinde yap›lmas› kararlaflt›r›ld›. Tabii ki bu yard›m›n yerine ulaflt›r›labilmesi için güvenli¤inin de sa¤lanmas› gerekiyordu. Limanlr›n, havaalanlar›n›n, flehrin önemli merkezlerinin güvenli¤inin de sa¤lanmas› gerekiyordu. Bu
durumda Birleflmifl Milletler çok uluslu bir askeri güç oluflturulmas› karar›n› ald›. Ancak bu güç Birleflmifl Milletler flemsiyesi alt›nda hareket etmeyecekti. Burada devreye AG‹T girdi. AG‹T üyesi ülkelerden Yunanistan, Fransa, Türkiye, ‹spanya, Portekiz, ‹talya, Avusturya ve Romanya’dan verilecek askerlerle oluflturulacak olan bu gücün 3 ay süreyle Arnavutluk’ta kalmas› kararlaflt›r›ld›. Türkiye bu çok uluslu güce 500 asker verecek. Çok uluslu gücün 14 Nisan’da Arnavutluk’a ulaflt›r›lmas› bekleniyor. Bu güce en fazla asker veren, "insani yard›m"a en hevesli olan ‹talya'n›n, Arnavutluk'tan gelen mültecilerin dolu oldu¤u gemiyi bat›rmaktan kaç›nmamas› bu yard›m›n anlam›n› çok net biçimde sergiliyor. Birli¤e hangi ülkenin komuta edece¤i konusunda tart›flma ve rekabet yafland›. Türkiye, komuta görevini Yunanistan’a kapt›rmak istemiyordu. Sonunda bu güce komuta etme görevi BM Güvenlik Konseyi taraf›ndan ‹talya’ya verildi. Türkiye’nin bu tür müdahalelerde giderek daha aktif biçimde bir rol almaya bafllad›¤› son y›llarda oldukça göze çarpan bir olgu. Somali, Bosna, Filistin’den sonra flimdi de Arnavutluk’a asker göndermesi, bu güçlerin komutas› için baflka ülkelerle rekabet etmesi de, asl›nda Türkiye burjuvazisinin emperyalist hiyerarflide basamak atlama çabalar›n›n bir parças›d›r. Türkiye ile ilgili olarak daha çok, Amerika’n›n Ortado¤u’daki jandarmas›, tafleronu olma konumu öne ç›kar›l›r. Ancak son dönemde Türkiye’nin bu rolünün hiç de Ortado¤u ile s›n›rl› olmad›¤› da görülmelidir. Söz konusu olan, yeniden paylafl›lmakta olan dünyadan mümkün oldu¤unca çok pay kapmak oldu¤unda hiç bir s›n›r, zaman, mekan, masraf sorun olmamakta, Türkiye h›zla bu hedeflerinin peflinden koflmaktad›r. Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar uzanacak Türkiye nün gerçekleflmesi yolunda Somali’ye asker göndermesi de bunun bir örne¤idir. Yunanistan’la eskiden beri varolan rekabeti, Arnavutluk’ta oluflacak bir otorite bofllu¤unda, bu bofllu¤un Yunanistan taraf›ndan doldurulaca¤› endiflesi, bugün çok uluslu güce kat›lmas›nda önemli bir etkendir. Baflka bir etken de, dünya çap›nda kendisini kan›tlama çabas›d›r. Çok uluslu güce kat›lma meselesinin bir baflka yönü ise daha çok Türkiye’nin iç siyasi yap›s›yla ilgilidir. Bu karar MGK taraf›ndan al›nm›flt›r. Normalde burjuva hukuku ve anayasas›na göre asl›nda bu karar› hüküme-
tin almas› gerekiyor. Ancak MGK kendi düzeninin hukukuna bile uygun davranmayarak kararlar alabiliyor. Bu da Genel Kurmay’›n giderek bir siyasi parti gibi tutumlar alabildi¤ini gösteriyor. Bu geliflmeler karfl›s›nda ilk refleks olarak TC’nin Arnavutluk’a asker göndermesine karfl› durmak akla geliyor. Ancak ilk bak›flta do¤ru gibi görünen bu tutum, bir yandan da bugün içinde bulundu¤umuz dönemde devrimcilerin ufkunun ne yaz›k ki çok darald›¤›n› gösteriyor. Bolfleviklerin miras›na sahip ç›kmakta, onlar›n bayra¤›n› devrald›¤›n› söylemekte birbirleriyle yar›flanlar›n, bugünkü durumda bolflevik-leninist tutumun ne olmas› gerekti¤inden haberleri yok. Zaten bir yenilgi dönemi saptamas›, ve bir önderlik bofllu¤unun varl›¤› da bu gerçeklerin görülmesiyle ortaya konmaktad›r. Bu geliflmeler karfl›s›nda pasif ve savunmac› bir mant›kla asker gönderilmesine karfl› ç›kmak, “kirli sa vafl” karfl›s›nda en ileri olarak “fliddetin her türlüsüne karfl› olan” vicdani redçi Osman Murat Ülke’nin tutumunu öne ç›karmak, bolflevik gelenekle hiç ilgisi olmayan tutumlard›r. Bolflevikler Birinci Dünya Savafl›’nda savaflan ülkelerin askerlerine “as›l düflman kendi hükümetlerinizdir, silahlar›n›z› kendi hükümetlerinize çevirin” fliar›n› göstermifllerdi. Olabilecek tek devrimci çözüm buydu. Bugün kendisine parti diyenlerin gençlik denildi¤inde üniversitelileri düflünüp de, yaflam›n›n en verimli döneminde askere gidenleri akla getirmeyifli, ayn› zamanda bu askerlere yönelik bir ajitasyonu, bozguncu tutumu gelifltirmeyi düflünmemesi de bir yantan bir güçsüzlük duygusunun öbür yandan, bolflevik gelene¤e olan uzakl›¤›n bir ifadesidir. Ad›na lay›k bir devrimci partinin varl›¤› koflullar›nda pekala bu çok uluslu güce kat›lacak askerler aras›nda yürütülecek bir ajitasyonla kapitalist devletlerin “insani yard›m” silah›, tam da bu sistemi kökünden sarsacak biçimde geri tepebilirdi. Olmas› gereken tutum budur. Ancak bunu yapacak bir devrimci önderli¤in olmad›¤› günümüz koflullar›nda, devrimci hareketin kitlelerde bu yönde bir duyarl›l›k ve dayan›flma gelifltirecek kadar gücünün olmad›¤› da söylenemez. Arnavutluk halk›yla dayan›flmak, oradaki devrimi desteklemek, devrimi bast›rmak için gönderilecek çok uluslu gücün ifllevini sergilemek pekala yap›labilecek fleylerdir. Arnavutluk devrimi ile dayan›flma, liberallere b›rak›lmamal›d›r. Olmas› gereken tutumun ne oldu¤unun bugünden vurgulanmas› ve bu yönde bir bilinç oluflturulmas; bu tutumu alman›n› arac› olacak olan bir devrimci partinin yarat›lmas› görevinin öne ç›kar›lmas› da, Arnavutluk halk›na ve devrimine de¤ilse de Türkiye devrimci hareketine önemli bir katk› sa¤layacakt›r. p
Say›: 10 Nisan 1997
Sayfa 17
Kad› Muhammed ‹dam Edileli 50 Y›l Oldu
Mehabad Cumhuriyeti’ni Aflmak ‹çin Hat›rlamak Gerekir 1947 y›l› Mart ay›n›n son günüydü, sabaha karfl› saat üçte, Kad› Muhammed, kardefli Sadri Kad› ve amcas› o¤lu Seyfi Kad›, ‹ran Kürdistan›’ndaki Mehabad kentinin Çuwarç›ra meydan›nda idam edildiler. Her üçü de 14 ay önce 22 Ocak 1946’da ayn› meydandayd›lar. Ama o zaman meydan h›nca h›nç dolmufltu; yaln›z erkek ve çocuklar vard›, kad›nlar damlardan pencerelerden izliyorlard› meydan›. Her tarafta k›rm›z› sar› yeflil renkli bayraklar dalgalan›yordu; Kürtlerin geleneksel olarak da aflina oldu¤u bu renkler o gün bayrak olmufltu; hala da öyledir. Çünkü o gün Kad› Muhammed derme çatma kürsüye ç›k›p, «fiu anda Özerk Kürt Cumhuriyeti kurulmufltur» diye bafllad›¤› konuflmayla ilk Kürt cumhuriyetinin kuruluflunu ilan etmiflti; bayraklar o cumhuriyetin bayraklar›yd›. Kad› Muhammed 15 dakikal›k konuflmas›nda bu cumhuriyetin kurulmas›nas verdikleri destekten dolay› SSCB’ye teflekkür etti; k›sa zaman önce yan›bafllar›nda kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ile dayan›flma içinde olduklar›n› aç›klad›. Bu konuflma meydan› dolduranlar›n ateflledikleri tüfeklerle kutland›. Mehabad Kürt Cumhuriyeti bir y›ldan biraz fazla yaflad›. Gerçi Mehabad’a çekilen bayra¤›n renkleri çok daha genifl bir ölçekte dalgaland›r›l›yor ama bir daha o kadar yaflayan bir Kürt cumhuriyeti de olmad›. Yine de Mehabad Kürtler taraf›ndan gerekti¤i gibi an›lmamaktad›r. Newroz ve Mehabad Oysa Kürtler, sadece kendi co¤rafyalar›nda de¤il, bulunduklar› her yerde, uzun y›llard›r hiç aksatmadan Newroz’u kutlarlar. Newroz’u bölgedeki baflka halklar gibi, salt bir eski töre, Zerdüflt geçmiflinin bir miras› olarak de¤il, demirci Kawa’n›n zalim kral Dahok’a karfl› mücadelesinin hat›r›na kutlarlar. Ama ne Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluflunu ne de Kad› Muhammed’in idam ediliflini anmamaktad›rlar. Halbuki bunlar Kürtlerin siyasi tarihinin ve ulusal kurtulufl mücadelelerinin dönemeç noktalar› oldu¤u halde, Newroz-Kawa daha çok bir mitoloji konusudur. Kawa ile birlikte an›lan Newroz, yüzlerce y›l önce, Kürtlerin atalar› aras›nda say›lan Med’lerin Asur ‹mparatorlu¤u’nun bölgede kurdu¤u bask› ve fliddet rejimini y›kmas›n› anlatan bir tür efsanedir. Bir Newroz günü ile Kürt Demirci Kawa’n›n mücadelesinin çak›flt›¤› dönemde ne ulus ve ulusalc›l›k kavramlar› vard›, ne de Kürt, Kürdistan kavramlar› bugün büründükleri içerikle an›l›yordu. Zaten o zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin hayali bile olmad›¤› gibi, Türk/Türkmen-Türkmenistan; Arap-Arabistan, Pers-‹ran gibi kavramlar da yoktur. Bu tarihsel (yani ezeli ve ebedi olmayan) kavramlar sonradan, Mehabad Cumhuriyeti’nin kurulup y›k›ld›¤› ça¤da oluflmufltur. Bu bak›mdan bu olay›n günümüzle ve güncel siyasal kavramlarla bir iliflkisi olamayaca¤› aç›kt›r. Modern s›n›f mücadelelerinin tarihi ile Kawa efsanesinin belki tek tesadüfi benzerli¤i, Kawa’n›n o zaman olmas›
beklenebilece¤i gibi bir soylu veya hükümdar de¤il de bir demirci-emekçi olmas›d›r. Bir kültür de¤eri olarak Newroz’un kutlanmas› gerekir ve elbette kutlanmal›d›r. Ama, Newroz’un öne ç›k›p, Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin hat›rlanmamas›n›n sadece bir ek siklikle ve ihmalle izah edilemeyecek olan bir siyasi boyutu vard›r. Emperyalizm ça¤›nda, bir ulusal sorunun kültür boyutunun siyasal boyutu geri itmesi bu sorunun çözümü yolunda ileri de¤il geri bir ad›m olarak görülmelidir. Mehabad Deneyimi Küçümsenmemeli Kimileri Mehabad Cumhuriyeti’nin k›smi bir co¤rafyada, k›sa ömürlü ve afliret önderliklerinin etkisi alt›nda geliflmesine bakarak bu giriflimi küçümser bir tutumu savunmaktad›r. Paris Komünü deneyimini ne Paris’le s›n›rl› oluflu nedeniyle, ne bu harekete blankistlerin ve anarflistlerin damgavurmas› nedeniyle, ne Komün yönetiminin hatalar› veya ömrünün sadece bir ayla s›n›rl› olmas› nedeniyle küçümsemeyen komünistler ise soruna baflka bir aç›dan bakmal›d›r. Bütün zaaflar›na ve k›s›tl›l›klar›na ra¤men, Paris Komünü 1917 Ekim Devrimi ile afl›l›ncaya kadar iflçi s›n›f›n›n siyasal iktidar› fethetmesi ve s›n›fs›z toplumun yolunu açmas› do¤rultusunda en ileri ad›m olarak an›lm›fl ve savunulmufltu. Bu deneyimin afl›lmas› da bu tutumu benimseyip sürdürenler sayesinde olmufltur. Bu bak›mdan ulusal kurtulufl mücadelesini bir kültür sorunu de¤il bir siyasal sorun (yani devletle ilgili bir sorun) olarak alg›layan komünistler Mehabad deneyimine de bu gözle bakabilmelidir. Hatta, soruna s›rf ulusal de¤erler aç›s›ndan yaklaflanlar›n böyle bakmamas› oldukça yad›rgat›c›d›r. Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurulmas›, sadece tarihsel tesadüflerin de¤il, bilinçli bir siyasi tercih ve iradenin ürünü olarak görülmelidir. Bu cumhuriyetin y›k›lmas› da bugün unutulmufl olmas› da tesadüfi ve konjonktürel etkenlerin eksilmesi ile de¤il ayn› iradenin zay›flamas›, sürdürülememesi ile aç›klanmal›d›r. Elbette Mehabad Cumhuriyeti’nin kurulmas›nda ‹kinci Dünya Savafl›’n›n yaratt›¤› dengeler ve boflluklar›n önemli bir rolü olmufltur. 1946 y›l›nda Azerbaycan ve Kürdistan’›n Kuzey ‹ran’daki kesimlerinde Sovyetler Birli¤i’nin etkisinin önem kazanmas› ve ‹ran ordusunun bu bölgeden çekilmifl olmas› gibi nesnel koflullar›n göz ard› edilmesi körlük olur. Ama bu koflullar› f›rsat bilen, yakalayan ve de¤erlendiren bir siyasi iradenin görmezden gelinmesine ne demek gerekir? Bu f›rsatlar gelip çatmadan önce kurulmufl bir Komel örgütü vard›r; 1920’lerde fieyh Mahmud-u Berzenci’nin Güney Kürdistan’da ‹ngilizlere karfl› bafllatt›¤› savafl›n gelene¤ini sürdüren Barzanilerin etkin bir güç olarak devreye girmesi vard›r. Azerbeycan’da kurulan cumhuriyetin yaratt›¤› dinamiklerle de beslenen, özgür ve egemen olma dürtüsüyle hareketlenen Kürtler, bu öznel etkenlerin sayesinde SSCB ile iliflkiye girip, onun deste¤inden de güç alarak tarihte ilk kez kendi adlar›yla
bir cumhuriyetin kurulmas›na yönelmifllerdir. Yani siyasi tercih ve iradelerini ortaya koymufllar; gerek afliret örgütlenmeleri gerekse de Komel ve Hevi (Güney Kürdistan’da) örgütleri de bu iradeyi cisimlefltiren etkenler olmufltur. Mehabad’›n Yenilmesinin De Öznel Nedenleri Var Sonuçta baflka diplomatik etkenlerin rolüyle Sovyetler Birli¤i’nin deste¤ini çekmesi ve Kad› Muhammed’in kendisi baflta olmak üzere mevcut önderli¤in tereddütlü, hem kendine hem de dayand›¤› toplumsal ve ulusal güçlere güvensiz tutumu Mehabad’›n yenilgisinde belirleyici bir oynam›flt›r. Barzanilerin direnme çabalar› da yeterli olmam›flt›r. Ama bu yenilginin nedenleri aras›nda as›l saptanmas› gereken, Kürtlerin net bir siyasal programdan ve devrimci bir siyasal örgütlenmeden mahrum olufllar›d›r. Bu üzerinden geçilecek, görmezlikten gelinecek durum de¤ildir. E¤er üzerinden atlan›rsa Kürtler, daha do¤rusu Kürt siyasi ak›mlar› tarihlerinden ders ç›karamayan bir köksüzlü¤e mahkum olurlar; ki düfltükleri durum da budur. Mehabad Yenilgisi Nesnel Koflullarla Aç›klanamaz Kuflkusuz sonuca bak›p, Mehabad’›n peflinen yenilgiye mahkum oldu¤unu söyleyecek bilgiçler hiç eksik olmayacakt›r. Bunlar, Paris Komünü öncesinde marksistlerin böyle bir giriflimin ç›lg›nl›k olaca¤› hakk›ndaki de¤erlendirmelerini de unutmak istemektedirler. Paris Komünü nesnel koflullar›n de¤il, o ç›lg›nl›¤a cüret eden blankistlerin bir arma¤an› olmufltur. Ama k›sa ömürlü olan ve fliddetle ezilen bu deneyim bütün zaaflar›na ra¤men dünyan›n bütün komünistlerinin ufkunu ayd›nlatan dersler sunmufltur. Bu da otomatik bir biçimde olmufl de¤ildir; marksistlerin ›srarl› çabalar›yla olmufltur. Mehabad deneyiminin talihsizli¤i ise, nesnel koflullar›n elveriflsizli¤inde de¤il, bu deneyimi an›p onu kendisine bir kalk›fl noktas› olarak alarak aflmaya çabalayan bir Kürdistani hareketin bu deneyimden do¤mam›fl olmas›nda ve komünistlerin de o gün bugündür etkin bir rol üstlenmemifl olmas›nda yatmaktad›r. Gerçi KDP bu deneyimden ç›km›flt›r; ama bu deneyimden ç›kartt›¤› dersler kendi zaaflar›yla birlikte bu deneyimi has›ralt› eden dersler oldu¤u için, KDP Mehabad giriflimini anmamaktad›r. Bu nedenle, daha elveriflli nesnel koflullar do¤sa bile, KDP’nin daha ileri bir at›l›m›n öncüsü olmas› mümkün de¤ildir. Ayn› bak›fl aç›s›yla, bugün Güney Kürdistan’da ne oldu¤u belli olmayan, Saddam’›n, ABD’nin, TC’nin yahut ‹ran’›n icazetinden medet uman bir federasyon hayalini «geri düflülmemesi gereken bir mevzi» diye görenlerin veyahut bir «kimlik sorununu» yahut kültürel ögeleri, k›smi siyasal hedefleri en önemli tarihsel kazan›mlar olarak alg›layanlar›n da daha ileri bir at›l›ma öncülük etmeleri mümkün de¤ildir. Mehabad Cumhuriyeti sadece iflçi s›n›f› ve komünistler aç›s›ndan de¤il, Kürtlerin bugünkü konumu aç›s›ndan da çok ileri bir mevzi de¤ildir. Ama daha ileri gitmek için bu mevziyi gerisine düflülmeyecek bir siyasi kazan›m olarak benimseyen bir Kürdistani harekete Kürtlerin ihtiyac› vard›r. Komünistlerin ödevleri aras›nda böyle bir hareketin mayalanmas›n› sa¤lamak da vard›r. p
Say›: 10 Nisan 1997
Her S›n›f›n Laikli¤e Bak›fl› Ayn› Olamaz Refahyol iktidar›n›n ard›ndan laiklik-fleriat tart›flmalar› daha da yo¤unlafl›rken, bu tart›flmalar›n son gündemini MGK kararlar›yla güncelleflen ‹mam Hatip Liseleri oluflturuyor. Ancak görünen o ki, Refah Partisi ve di¤er dini ak›mlarla, «laik» cumhuriyetçiler aras›nda yürütülen tart›flmalar›n, alan› iki kesim taraf›ndan da s›n›rland›r›l›yor. Dinle devletin ayr›lmas› gerekti¤ini söyleyenlerle söylemeyenler bir noktada hiç bir tart›flma yürütmüyorlar: binlerce caminin bak›m›n›n, ihtiyaçlar›n›n, içinde çal›flanlar›n›n durumlar›n›n devletin gözetiminden olmas›, dini yay›nlar›n büyük bir k›sm›n›n do¤rudan devletin diyanet iflleri taraf›ndan ç›kar›lmas›, din e¤itimi veren okullar›n masraflar›n›n devlet taraf›ndan karfl›lanmas› vs.nin ne olaca¤›. Laikli¤in hemen herkesçe kullan›lan tan›m›, dinle devlet ifllerinin birbirlerinden ayr›lmas›d›r. Köken olarak laos’tan (Yunanca halk) türetilen bu terim; din adamlar›, dini kurum ve nesneler d›fl›nda kalan alan› tan›mlamak üzere kullan›l›rd›. Laiklik de dinle dünya ve kamu iflleri alan›n›n birbirinden ayr›lmas› anlam›na gelir. Ancak bu kavram da, t›pk› demokrasi gibi, genel ve soyut bir yaklafl›mla ele al›n›rsa, sorunun çözümü bir yana, kavranmas› bile zorlafl›r. Laiklik farkl› dönemlerde, farkl› mekan ve koflullarda gündeme gelmifl, kavram›n içi de buna göre biçimlenmifltir. Laiklik kavram› evrensel olamaz. Sorunu kavramak için hangi din? Hangi devlet? Ne zaman? sorular› sorulmal›d›r. Katolik kilisesi ile ‹ngiltere Krall›¤› aras›ndaki iliflkiyle, Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve islam dini iliflkisini ayn› kavramlarla tart›flamay›z. Ya da bu sorunlar ele al› n›rken herkes laiklik kavram›n› kullansa bile, ona ayn› anlam› yükleyemeyiz. Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun ard›ndan kurulan bir devletin dinle iliflkisiyle herhangi bir topraktaki devlet ve din iliflkisi de ayn› de¤ildir. Ayn› zamanda e¤er laiklik tart›flmas›n›n devrimciler için anlam›, dinin siyasetin arac› haline gelmesinin ortadan kald›r›lmas›ysa, sorun mekanik bir din ve devlet iflleri ayr›flt›rmas›yla s›n›rlanamaz. Bu noktadan yaklafl›ld›¤›nda, görünen o ki, problem yanl›zca bu topraklarla ilgili de¤ildir. Bugün kimi ülkelerde dinin devlet ifllerinden ayr›ld›¤›n› biliyoruz, ama dinin insanlar›n yaflamlar›ndaki etkinli¤inin sürdü¤ünü de biliyoruz. Dolay›s›yla baflka ülkelerde oldu¤u gibi, dini gereklerin yerine getirilme si için gereken ifllemler devlet elinden yap›lmasa da, insanlar›n dini özgürlüklerine kavuflamayacaklar› ortadad›r. Dolay›s›yla devlet ve din iflleri ayr›ls›n demek yetmez. Bugün, herhangi bir yerde herhangi bir dinin insanlar›n yaflamlar›n› belirleyen önemli bir etken olmaktan ç›kmas›n›n koflulu, bu durumu pekifltiren sermaye gruplar›n›n da ortadan kalkmas›d›r.
Kemalist Laiklikle Devletçi ‹slam’›n Çat›flmas› Yaflad›¤›m›z topraklarda din ve devlet iliflkisi baz› ülkelere göre farkl› kuruldu¤undan, laiklik tart›flmalar› da farkl› bir zeminde yürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinden biri olarak tan›mlanan laiklikle, Avrupa’n›n belirli bölgelerinde yaflama geçen laiklik ayn› fleyler de¤il. Herkesin kimliklerinde dinin belirtildi¤i bölümlerin bulundu¤u, flehitlik mertebesinin devlet de dahil herkes taraf›ndan capcanl› korundu¤u, dini kurallar›n Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›nca tan›mland›¤› vs. bir yerde din ve devlet ifllerinin ayr›flm›fl olmas›ndan sözedebilmek, zaten bulan›klaflt›r›lan laiklik kavram›n› bir kere daha anlafl›lmaz hale getirmekten öte bir ifle yaramaz. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun y›k›l›p yerine Cumhuriyet’in kurulmas›yla birlikte, halifelik padiflah›n elinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmifl, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› bu görevin yerine getirilmesinin bir arac› olmufltu. Dolay›s›yla din do¤rudan devletin belirledi¤i çerçevede biçimlendi, laiklik gündeme sürekli devletin belirledi¤i ve s›n›rlar›n› kendi hedeflerine göre çizdi¤i bir politik malzeme olarak sunuldu, sunuluyor. Din derslerini bir zorunluluk haline getiren 1982 Anayasas›n›n haz›rlay›c›lar›yla, bugün ‹mam Hatip Liseleri’ni budamak isteyenler ayn›d›r. O günden bugüne de¤iflense bu kesimin devlet ve din ifllerinin ayr›flt›r›lmas› sorununun fark›na flimdi varm›fl olmas› de¤ildir. As›l neden bugün iktidarda olan partinin bu kurumlar› kendine göre daha rahat biçimlendirme olana¤›na sahip olmas›d›r. Bugün bu tart›flmalar›n güncelleflmesinin sebebi burada aranmal›d›r. Siyasal islam›n itirazlar› da bu noktada belirmektedir. Bir yandan dini kurumlar›n, e¤itimin içeri¤inin bizzat kendilerince belirlenmesini savunan ve bu noktadaki engellere karfl› ç›kan islamc›lar, di¤er yandan da devletin sundu¤u olanaklar› yitirmek istememektedir. Yüzbinlerce cami ve dini kurumun bak›m›n›n, burada çal›flanlar›n geçiminin devlet taraf›ndan karfl›lanmas›na ses ç›karmayan, tersine bunu isteyenlerin yaflad›klar› gerilim de, bunun bedeli olarak bir dizi k›s›tlamalarla karfl› karfl›ya kalm›fl olmalar›ndan kaynaklan›yor. Siyasal islam›n mali kaynaklar›n›n her geçen gün daha da güçlendi¤i bir yerde, devletin dini kurumlardan elini çekmesi fazla bir anlam ifade etmez. Bir tarikat›n hem Türkiye’de hem de baflka ülkelerde okul açma, kendi camisini kurma, televizyon kanal› açma vb. olana¤›n›n oldu¤u ve bu türden pekçok çevrenin oldu¤u düflünülürse sorunun çözümüne genel olarak insan haklar› ve demokrasi çerçevesinin yetmedi¤i, sorunu reformlarla çözülebilir görmenin yan›lg›n›n ta kendisi oldu¤u görülür. Bu kurumlar varl›¤›n› sürdürdü¤ü sürece siyasal is-
Sayfa 18 lam ayr› bir iktidar oluflturma gücünü elinde bulunduruyor demektir. Devletin bu yönde att›¤› her reform ad›m›, bu güçleri etkilese de varl›klar›n› sürdürmelerini engelleyemeyecek, engellemeyecektir. Dolay›s›yla Emek Partisi gibi, her cemaatin kendi din adamlar› ve ibadet hanelerini kendilerinin finanse etmesi ve kimsenin buralar›n hukukuna kar›flmamas› gerekir, demek ya da ‹mam Hatipler vb. dini e¤itim veren kurumlar› bu cemaatler kendileri finanse etsin demek vs. tarikatlar›n önemli bir sermaye grubu oldu¤u veya olma e¤ilimi içinde oldu¤u bir yerde anlaml› de¤ildir.
Paris Komünü’nün Laikli¤i Bu yüzdendir ki din savafllar›n›n yüzy›llarca sürdü¤ü Avrupa’da laiklik soruna son noktay› koyan ne bu savafllar, ne de Fransa’da 1789’da yaflanan çalkalanmad›r. Din ve devlet aras›ndaki iliflki dinin kiflisellefltirilmesi manas›nda ilk olarak Komün’le kopar›lm›flt›r, çünkü tarihte ilk defa Komün’le sorun s›n›fsal bir çerçevede ve proletarya lehine ortaya konmufl; bu kurumlar mülksüzlefltirilmifl, bu yolla dinin siyasetle iliflkisi kesilmeye çal›fl›lm›flt›r. Komün’ün bu konudaki karar› yeteri kadar aç›k ve çarp›c›d›r: “Frans›z Cumhuriyeti’nin ilkelerinin bafl›nda özgürlü¤ün geldi¤ini; inanç özgürlü¤ünün baflta gelen özgürlük oldu¤unu; vergi yoluyla yurttafllara kendi inançlar›n› zorla kabul ettirmek anlam›na gelen dini bütçenin inanç özgürlü¤ü ilkesine ayk›r› oldu¤unu; nihayet ruhbanlar›n monarflinin özgürlü¤e karfl› iflledi¤i suçlar›n suç orta¤› oldu¤unu düflünen Paris Komünü flu yasalar› ilan eder: 1. Kilise devletten ayr›lm›flt›r. 2. Dini bütçe kald›r›lm›flt›r. 3. Dini topluluklara ayr›lm›fl menkul ve gayri menkul kamu mallar›, ulusun mülkiyetine geçirilmifltir. 4. Bu mallar›n ne olduklar›n› ve ulusun kullan›m›na nas›l sunulacaklar›n› belirleyebilmek için derhal bir araflt›rma yap›lacakt›r.” (Paris Komünü, 3 Nisan 1871) Bugün de komünistler din ve laiklik tart›flmalar›nda ba¤›ms›z bir tutum oluflturmal›d›r. Bu tutumun ilk ad›m› özel mülkiyet konusunda anlaflmazl›¤› olmayan kemalist laiklerle anti-laiklerin z›t kutuplarda duran fl›klar olmad›klar›n› ortaya koymakt›r; gündemimize sokulmaya çal›fl›lan hiçbir sorunun çözümünün s›n›flarüstü bir zemine oturmad›¤›n› göstermektir. ‹nsanlar›n belki de bedelsiz olmas›na ihtiyaç duyduklar› fleylerin bafl›nda cenaze ve defin iflleri gelir. Tüm insanlarla eflitlence¤i güzel ve huzurlu bir mekan sand›klar› cennete yolculuklar›na ç›karken, yoksullar› bir kabus beklemektedir. Çünkü bir kefen, bir avuç toprak ve arkalar›ndan okunmas›n› istedikleri dualar dahi para karfl›l›¤› sat›lmaktad›r; güya ebedi bir eflitlik ve huzurun efli¤inde insanlar «dünya mal›na» göre s›n›flanmaktad›r. Ölümün bile bir külfet haline geldi¤i bu dünya y›k›lmadan, insanlar özgürleflemeyecek. Cennet anahtar›n› satanlardan da kurtulmak, ancak emekçilerin flekillendirdi¤i bir dünyayla mümkün olacak. p
Sayfa 19 (Bafltaraf›, s. 20’de)
de, 1890 1 May›s’›nda ifl b›rakan yüzbinlerce iflçi de 1 May›s’›n süreklileflece¤inin ve iflçi hareketinin mücadelecili¤inin bir barometresi haline gelece¤inin fark›nda de¤illerdi. ‹lk uluslararas› 1 May›s’tan 4 y›l sonra Rosa Luxembourg bunu flöyle de¤erlendirdi: “Kongre, tüm ülkelerin iflçilerinin 1 May›s 1890’da 8 saatlik iflgünü için hep birlikte gösteriler yapmas›n› kararlaflt›rd›. Kimse bu kutlaman›n daha sonraki y›llarda da tekrarlanmas›ndan söz etmedi. Do¤al olarak kimse, bu düflüncenin bir flimfle¤in çak›fl› gibi baflar› kazanaca¤›n› ve iflçi s›n›flar› taraf›ndan k›sa zamanda benimsenece¤ini önceden kestiremezdi. Bununla birlikte, 1 May›s’›n her y›l kutlanacak sürekli bir kurum haline getirilmesinin gereklili¤ini herkesin kavramas› ve benimsemesi için, 1 May›s’›n yaln›zca bir kez kutlanmas› yeterli oldu. ‹lk 1 May›s’ta 8 saatlik iflgününün uygulanmas› talep edildi. Ama bu hedefe ulafl›ld›ktan sonra da, 1 May›s’›n kutlanmas›na son verilmedi. ‹flçilerin burjuvazi ve hakim s›n›f karfl›s›ndaki mücadelesi devam etti¤i sürece ve tüm talepleri karfl›lanmad›¤› sürece, 1 May›s iflçi s›n›f›n›n bu taleplerinin her y›l dile getirildi¤i gün olacakt›r.” (1 May›s’›n Kökenleri Nedir?, Spartakistler Ne ‹stiyor?, içinde s.38, Belge Yay.) ‹kinci Enternasyonal, kuruluflunun yirmialt›nc› y›ldönümüne rastlayan 1 May›s’ta bu gelene¤i çoktan terketmiflti. Birinci emperyalist paylafl›m savafl› bafllayal› 8 ay olmufltu ki, Alman Sosyal Demokrat Partisi iflçileri 1 May›s’tan vazgeçmeye ça¤›r›yordu. Bu partinin merkez yay›n organ›nda flu sözler yer ald›: “Özel koflullar› göz önünde bulunduran parti yönetimi bu y›l ifli durdurmaktan kaç›nmay› önermektedir. Bu nedenlerle yay›nlar›m›z 1 May›s günü yay›nlanmayacakt›r. ... Uygun mekanlar bulundu¤u takdirde, parti üyelerinin kat›laca¤› akflam toplant›lar› örgütlenmesi tavsiye edilir. Parti 1 May›s’ta özel bir yay›n yapmayacakt›r.” (Aktaran Zinoviev, 1 May›s Burjuvazinin Bayram›, Ak›nt›ya Karfl› Derlemesi içinde, cilt 1, s. 86, Maspero y.) Bolflevikler ise 1915 1 May›s’›n› «Burjuvazinin Bayram›» ilan ettiler: “‹flçilerin 1 May›s’a yönelttikleri dikkat her zaman onlar›n sosyalist bilincinin,
ENTERNASYONAL‹ST-DEVR‹MC‹ GAZETE
Adres : Tohum Yay›nc›l›k Üsküdar Cad. Akçay ‹fl Merkezi Kat:2 No:12 Kartal / ‹STANBUL Tel : (0216) 387 83 09
Say›: 10 Nisan 1997
enternasyonalizminin, fedakarl›klara yatk›nl›klar›n›n, anti-kapitalist savaflkanl›klar›n›n hangi düzeyde oldu¤unun ölçüsünü vermifltir. Bu y›l, resmi alman sosyal demokrasisinin zirvelerine bak›l›rsa, barometre s›f›r›n alt›na düflmüfltürBu 1915 1 May›s’›nda bütün ülkelerin burjuvazisi uluslararas› iflçi hareketi karfl›s›nda bir rövanfl kazanm›flt›r. Sosyal demokrasi 1 May›s’tan vazgeçmektedir: bu burjuvazi aç›s›ndan kazan›lm›fl bir muharebedir. Bu burjuva ilkelerinin bir zaferidir; demek ki, bu, bütün ülkelerin burjuvalar› için bir bayram günüdür. Ama son gülen iyi güler!” (Ayn› yerde, s.87-88) Komünistler hala bu dile¤i ve tehdidi gerçeklefltirme ödevi ile yüzyüzedir.
Türkiye’de 1 May›slar›n Tarihçesi ve 1997 1 May›s’›n›n Anlam› 1911’de Selanik’teki pamuk ve tütün iflçilerinin kutlad›klar› 1 May›s bir yana, yaflad›¤›m›z topraklar üzerinde ilk 1 May›s gösterisi 1912’de ‹stanbul’da yap›ld›. Sonra, 1920’li y›llarda çeflitli kentlerde Milli Mücadeleye ve Kuvayi Milli’ye destek veren antiemperyalist içerikli 1 May›s gösterileri yap›ld›. 1925’te kemalist hükümet 1 May›s’› Bahar Bayram› olarak ilan etti; uzun zaman komünistler 1 May›s’› Bahar Bayram› kimli¤inden kurtarmakla u¤raflt›. Burjuvazi Bahar Bayram› çarp›tmas› yetmedi¤inde, kah Türk‹fl’in kuruldu¤u günü, kah Ecevit’in elinden ç›kan çal›flma yasalar›n›n kabul edildi¤i tarihi ulusal iflçi bayram› olarak kabul ettirme yönünde kurnazl›klara baflvurdu; tutmad›. 1 May›s’lar ilk kez 1976’da yine TKP’nin önayak olufluyla ve D‹SK’in eliyle y›¤›nsal olarak kutlanmaya bafllad›. Bu yeni dönemde 1977 1 May›s’› kontrgerilla eliyle ve TKP’lilerin de zemin haz›rlamas› sayesinde 36 kiflinin öldürüldü¤ü kanl› 1 May›s olarak tarihimize yaz›ld›. O gün bugündür Türkiye’de Taksim meydan› devrimciler taraf›ndan 1 May›s meydan› olarak an›l›r oldu; ve her seferinde 1 May›s’ta 1 May›s alan›na ç›kma hedefi özel bir anlam kazand›. Ama 1980 sonras›nda 1 May›s 1977’deki provokasyonunda TKP’nin ve sendika bürokratlar›n›n nas›l bir rol ald›¤› unutuldu unutturuldu. 1978 y›l› 1 May›s’› D‹SK’in örgütledi¤i son kitlesel 1 May›s’t›; TKP’nin son büyük gövde gösterisi oldu; Türtler kendi dillerinde
pankart açmalar›n› yasaklayan D‹SK’i bofl pankartlarla protesto etti. Halbuki 1 May›s’›n Kürtçesinin, yani «Yek Gulan»›n lügatimize girifli de bu y›llarda olmufltu. Bu 1 May›s’› Bo¤az Köprü’sünün iflgal edildi¤i, balonlar›n uçuruldu¤u, soka¤a ç›kma yasakl›, k›smi ve korsan 1 May›s’lar izledi. 1980’de D‹SK’in Mersin’e kaçarak kutlad›¤› 1 May›s tarihçemizde hat›rlanmamas› daha iyi olacak olan bir ay y›ld›zl› kara leke oldu. Sonra 12 Eylül döneminin karanl›¤› çöktü; bir süre 1 May›s’lar, hapishanelerde, sürgünde ve «aile toplant›lar›nda» an›ld›. 1987 Emek sinemas›ndaki kapal› salon toplant›s›yla 12 Eylül karanl›¤› yar›ld›. 1988 1 May›s’› Taksim kargaflas›yla; 1989’daki Akif Dalc›’n›n öldürüldü¤ü korsan gösteriyle; 1990 Gülay Beceren’in sakatland›¤› korsan gösteriyle; 1991 fabrikalardaki 1 May›s olarak yer etti. 1992 1 May›s’› SP’nin gölgesindeki ilk yasal 1 May›s oldu. 1993 1 May›s’› hükümetin el att›¤› ve sendikal rekabetli 1 May›s oldu. Nihayet tatil gününe rastlayan 1994 1 May›s’› da birlik beraberlik içinde ve küçük istisnalar d›fl›nda düzene uygun geçen bir 1 May›s olarak kayda geçti; Enternasyonal Marfl›yla ‹stiklal Marfl› birbirine kar›flt›. 1995’in 1 May›s’›nda as›l öne ç›kan, Mart ay›nda Gazi Mahallesindeki küçük çapl› ayaklanmayla taze bir rüzgar alm›fl devrimci güçlerdi. Bu sayede 1995 Kad›köy Meydan›’nda iki tane 1 May›s yafland›. 1996 y›l›nda ayn› rüzgar›n sürdü¤ü çarp›c› bir biçimde görüldü. Bu kez polisin sald›r›s›na üç tane devrimcinin (Dursun Odabafl, Levent Yalç›n, Hasan Albayrak ) öldürülmesine (Ak›n -Hakan- Rençber) ra¤men, esas dinamiklerini ayn› yerden alan 1 May›s eylemi öteki 1 May›s’› yani sendika bürokratlar›n›n ve legalistlerinkini meydandan kovdu. Ama örgütlü ve planl› biçimde geliflmeyen bu eylem, o çat›flman›n son noktas›n›n koymas›n› da sa¤lamad›. Bu hesaplaflma bu y›lki 1 May›s’a ertelenmifltir. Düzen güçleri ve geçen y›l meydan› terkedenlerle, «varofl edebiyat›» yaparak 1 May›s 1996’n›n üzerini örtmeye çal›flanlar bir süredir haz›rlan›p 1 May›s provalar› yap›yor. Devrimciler de 1 May›s’a bu bilinçle haz›rlan›p gitmek zorundad›r. p
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Müslüm Özbey Hesap Numaras› : Türkiye ‹fl Bankas› Kartal fib. Hesap No: 1001006 Dizgi - Tasar›m : Tohum Yay›nc›l›k Bask› : Eren Ofset
Say›: 10 Nisan 1997
1996’n›n Gerisine Düflenler Devrimci Bir 1 May›s’› Omuzlayamaz! Her y›l 1 May›s yaklafl›rken, devrimcilerin «enternasyonalist duygular›» kabar›r, bellekleri tazelenir. Her 1 May›s sosyalistlerin uluslararas› tarihlerini hat›rlamalar›na ve bunu hat›rlatma yönünde gayretlere giriflmelerine vesile olur. 1 May›s’a giden günler boyunca ve 1 May›s eylemleri s›ras›nda enternasyonalist vurgular›n öne ç›kmas›, iflçi s›n›f›n›n uluslararas› tarihinin hat›rlat›ld›¤› yay›nlar›n bir birini izlemesi bir gelenek olmufltur. 1 May›s’lar› adeta bayram günleri gibi karfl›layan, «flehitleri anmak» için önemli bir y›ldönümü olarak hat›rlayarak, bir an evvel gelip geçmesini isteyenler günden güne artt›¤› halde; 1 May›s’› «‹flçi S›n›f›n›n Uluslararas› Birlik, Dayan›flma ve Mücadele Günü» olarak kabul edenler ço¤unluktad›r. Bununla birlikte «iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birli¤i» çoktand›r birçoklar› için bir ütopya, nostaljik bir özlem haline gelmifltir. fiimdi de 1 May›s’›n «mücadele günü» oldu¤unu unutma, unutturma e¤ilimi yayg›nlaflmaktad›r. Bu nedenle, hem 1 May›s’›n gerçek tarihçesini, yani neden bu günün «iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik mücadele ve dayan›flma günü» olarak an›lmakta oldu¤unu ve «8 saatlik iflgünü mücadelesi» ile iliflkisini hat›rlatmak gerekiyor. Hem 1977 1 May›s’›n›n bugün unutulan ve unutturulmaya çal›fl›lan as›l önemli yönünü, yani D‹SK yönetimindeki sendika bürokratlar›n›n provokasyona zemin haz›rlayan sekter tutumlar›n› hat›rlatma ödevi vard›r. Hem de hepsinden önemlisi 1 May›s 1996’y› hat›rlay›p hat›rlatma ödevi önem kazanmaktad›r. Bunlara s›ras›yla de¤inmekte yarar var.
1 May›s’›n Arkas›nda fiikago’lu Sekizler De¤il, Bir Uluslararas› Genel Grev Eylemi Vard›r Birinci Enternasyonal’in kendi kendini feshetmesinin üzerinden 14 y›l geçmiflti. Bu örgütün kurulmas›na öncülük edenlerden Engels, flu sözleri ka¤›da döküyordu: “Evet Enternasyonal yaln›zca 9 y›l yafla-
d›. Ama Enternasyonal’in bütün ülkelerin proleterleri aras›nda yaratt›¤› ölümsüz birlik hala yafl›yor, hem de her zamankinden daha güçlü olarak. Bugünden daha iyi tan›k olamaz buna. Äünkü bugün ben bu sat›rlar› yazarken, Avrupa ve Amerika proletaryas›, ilk kez tek bir ordu halinde, tek bir bayrak alt›nda, tek bir acil hedef u¤runda, Enternasyonal’in 1866 Cenevre kongresinde ve 1889 Paris ‹flçi Kongresi’nde ilan edildi¤i gibi sekiz saatlik iflgününün yasallaflmas› için seferber olmufl, savafl kuvvetlerini denetli-
yor.” (Manifesto’nun Üçüncü Almanca bask›s›na 1 May›s 1890 tarihli Önsöz) Engels bu sat›rlar› yazarken, Avrupa ve ABD emekçileri, gösteriler, toplant›lar ve grevlerle 8 saatlik ifl günü için eylem halindeydiler. 8 saatlik iflgünü mücadelesinin genel grev yoluyla yükseltilmesi do¤rultusunda ilk ad›m› atanlar Avusturalya’l› iflçiler olmufltu. 21 Nisan 1856’da Avusturalyal› iflçi örgütleri 8 saatlik iflgünü için bir günlü¤üne ifl b›rakmay› kararlaflt›rm›fllard›. Bu eylemin ard›ndan, bu hedefe ulafl›ncaya kadar her y›l ayn› tarihte ifl b›rakmaya karar verdiler. Amerikal› iflçi örgütleri ise 1 May›s 1886’da 8 saatlik iflgünü için 350 bin iflçiyi kapsayan ülke çap›nda bir greve kalk›flt›lar. 3 May›s’ta, fiikago’daki grev sürerken polis grevci iflçilere atefl açarak dört kifliyi öldür-
dü. fiikago’lu anarflist iflçi önderlerinden August Spies, olaylar›n ard›ndan iflçileri silahl› direnifle ça¤›rd›. Ertesi gün, Haymarket meydan›nda toplanan bir mitingi da¤›tmak isteyen polislerin üzerine bomba at›ld›. 66 polis yaraland› yedisi öldü. Aralar›nda Spies’›n da bulundu¤u 8 anarflist iflçi önderi tutukland›. Onlar›n serbest b›rak›lmalar› için, Avrupa ve ABD’de yürütülen kampanyalar sonuç vermedi; mahkemeden bir y›l sonra sekizlerin dördü, Albert Parsons, August Spies, Adolph Ficher ve Georg Engel as›larak idam edildiler. Louis Lingg ise hapishanede dinamitle intihar etti. 1888 y›l›nda Amerikan iflçi örgütleri 1890 y›l›n›n 1 May›s’›nda yeniden büyük bir genel grev örgütlemeyi kararlaflt›rd›lar. 1889 yaz›nda ise, Frans›z devriminin yüzüncü y›l› vesilesiyle Paris’te Avrupa ve Amerika’n›n bafll›ca iflçi örgütlerini temsil eden 400 delegenin kat›ld›¤› bir ‹flçi Kongresi topland›. Bu kongrede frans›z sosyalisti, Bordeaux’lu iflçi Lavigne’in önerisiyle bir y›l sonra tüm dünyada 8 saatlik iflgünü için ortak eyleme gidilmesi kararlaflt›r›ld›. Amerikal› sendikac› Gompers bu eylemin 1890’›n 1 May›s gününe rastlat›larak, Amerika’daki genel grevle ayn› günde yap›lmas›n› önerdi; bu öneri de kabul edildi. ‹flte Engels’in kasdetti¤i eylem bu karar›n uluslararas› düzeyde uygulanmas›yd›. 1 May›s’›n komünistler taraf›ndan «iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik ve mücadele günü» olarak an›lmas›n›n as›l nedeni bu eylemdir. Ama bugün unutulan sadece tarihçenin bu k›sm› de¤ildir; uluslararas› örgütlenme ve eylem fikri de unutulmufl, unutturulmufltur.
‹kinci Enternasyonal Kendi Kendisine ‹hanet Etmifltir Bu uluslararas› eylem karar›n›n al›nd›¤› Paris Kongresi ayn› zamanda sonradan ‹kinci Enternasyonal ad›n› alacak olan örgütlenmenin kurulufl tarihi olarak kabul edilir. Do¤rusu Paris Kongre’sinin delegeleri
Ê(Devam›, s. 19’da)