18

Page 1

‹K‹NC‹ ENTERNASYONAL GELENE⁄‹ VE YIL: 2

SAYI: 18

Burjuvazi ‹ç Savafla Haz›rlan›yor

ARALIK 1997

150.000 TL. (KDV Dahil)

BOLfiEV‹K GELENEK

NATO: ‘21. Yüzy›l Ayaklanmalar Yüzy›l›’

K

da konuflma yapan Bradford Üniversitesi ö¤retim üyesi Rogers ise, 21. Yüzy›l›n ilk 30 y›l›n›n geri ülkelerde ortaya ç›kacak devrimci ayaklanmalarla geçece¤ini, ekonomik eflitsizli¤in artmas› durumunda ayaklanmalar›n önünün al›namayaca¤›n› belirtmifl. Ayn› aç›klamada, bu türden savafl›n nerelerde patlak verece¤i de ortaya konmufl. Buna göre, Ortado¤u, Kafkaslar, Balkanlar, Kuzeybat› Afrika ve Latin Amerika bu türden savafllar›n gündeme gelece¤i yerler olarak belirleniyor. Üzerinde yaflad›¤›m›z topraklar›n, bu belirlenen bölgeler içinde merkezi bir yeri var. Devrimci hareketin üzerinde pek durmad›¤› bu de¤erlendirmelerden, ilk elde ç›kart›lacak, birkaç sonuç var. * En baflta burjuva ideologlar›n›n ve liberal solcular›n dünyan›n, “Yeni Dünya Düzeni” olarak adland›r›lan yeni emperyalist egemenlikle, istikrarl› bir yap› kazand›¤›, “tarihin sonu”nun geldi¤i ve bu “son”un, kapitalist egemenlik oldu¤u fleklindeki de¤erlendirmelerinin bir yalandan ibaret oldu¤u görülmüfltür. * Öngörülen strateji, bir bak›ma yenilik tafl›m › y o r . SSCB’nin ç ö k ü fl ü y l e birlikte, bu strateji, ABD strateji uzmanlar› taraf›ndan, “Düflük yo¤unluklu Savafl” bafll›¤› ile formüle edilKomünistler, Düflman›n Kabusunu Gerçek K›lacak!

apitalist egemenli¤in ebedili¤i üzerine burjuva 盤›rtkanl›¤›, art›k geride kalm›fl bulunuyor. Emperyalist dünyan›n merkezlerinde, art›k 21. yüzy›lda ortaya ç›kacak ayaklanmalar› nas›l önleyeceklerinin planlar› üzerinde hummal› bir çal›flma sürüyor. Geçti¤imiz günlerde gerçekleflen NATO toplant›s› sonras› yap›lan aç›klamalar, emperyalist merkezlerin gelecek telafl›n›; ama öte yandan da komünistlerin sorumlulu¤unu ortaya koyuyor. Yap›lan aç›klanmaya göre, NATO SSCB’nin da¤›lmas›ndan sonra ortaya ç›kan durumu de¤erlendirerek yeni bir strateji belirlemifl. Buna göre, 2000’li y›llar, içsavafl ve ayaklanmalar›n egemen olaca¤› bir savafl türüne sahne olacakt›r. Bu durum dikkate al›narak, teknolojik boyutun ön planda oldu¤u bir savafl stratejisinin gelifltirilmesi gerekti¤inin, düzenli ordular ve bugünkü silah sistemleriyle, iç savaflta baflar›l› olman›n olanakl› olamayaca¤›n›n aç›kland›¤› NATO stratejisinde, üye ülkelerin ve genel olarak NATO’nun “asimetrik bir savafla”a haz›rlanmas› gerekti¤i belirtiliyor. “21. Yüzy›lda NATO ve Güvenlik, Gerçek Vizyon” bafll›kl› ayn› toplant›-

‘Siyaset Belgesi’ Nas›l Anlafl›lmal›? eçti¤imiz Eylül ay›nda yay›nlanan ve farkl› siyasi çevreler taraf›ndan farkl› tepkilerle karfl›lanan "Siyaset belgesi"nin neler içerdi¤i, komünistlerce okumaya gerek görünmeyecek kadar aç›k olmas›na ra¤men, yine de ne anlama geldi¤i, nas›l anlafl›lmas› gerekti¤i konusunda izahat gerekiyor. Burjuva siyasi çevrelerin itirazlar›(!), liberal solcular›n gözba¤› ve devrimci demokratlar›n "belge"yi “teknik

bir mesele” olarak alg›lamalar›, izahat›n çünküsünü oluflturuyor. Anayasal bir kurulufl olan MGK'nin, "Siyaset belgesi"ne "Anayasaya ayk›r›l›k" gerekçesiyle itiraz etmek tutarl› de¤il. MGK, 61 Anayasas›’n›n (özgürlükler anayasas›!) yetki ve görevlerini tan›mlad›¤› burjuva siyasetinin yürütme arac› ya da bu dolay›m› sa¤layan kurul olarak bilinir. VarÁ

Devam› 4 Sayfada

mifl, daha ötesi dünyan›n birçok köflesinde uygulanmaya konmufltu. Yeni olan, devrim merkezlerinin aç›kça telaffuz edilmesi ve bu stratejinin, emperyalistlerin en önemli silahl› örgütlenmesi olan NATO’nun stratejisi olarak benimsenmesidir. * Komünistlerin, önümüzdeki dönemin bir istikrar de¤il, köklü altüst olufllara gebe y›llar olaca¤› tespitleri, bu de¤erlendirme ile bir kez daha do¤rulanm›flt›r. * Üzerinde yaflad›¤›m›z topraklar›n, emperyalist zincirin zay›f halkala r›ndan biri oluflunun, komünistlerin öznel bir beklentisi olmaktan öte, emperyalist burjuvazi taraf›ndan da kabul edilen bir gerçek oldu¤u, komünistlerin tarihsel bir sorumlulukla karfl› karfl›ya bulundu¤u bir kez daha do¤rulanm›flt›r. * Tüm bu olgular, komünistlerin, devrimci bir önderli¤i yaratmak üzere haz›rl›k görevlerine yo¤unlaflmas›n›n, 2000’li y›llar› devrimci önderli¤in yarat›lmas› ile kucaklaman›n yaflamsal önemininin, bir kez daha alt›n›n çizilmesi gereklili¤ini ortaya koymaktad›r. Devrimci Hareket 2000’li Y›llarda Ortaya Ç›kacak Altüst Olufllara Ne Kadar Haz›r? Bu de¤erlendirmeler karfl›s›nda, devrimci hareketin tutumu, ama daha önemlisi de, flimdiye kadar ortaya koydu¤u pratik 21. Yüzy›l’›n altüst olufllar›n› devrimci bir temelde karfl›layacak ne bir bilince, ne bunun gerektirdi¤i haz›rl›¤a, ne de güce sahip oldu¤unu ortaya koymufltur. Dünya burjuvazisinin kal›c› bir istikrara kavuflamayaca¤›n› belirlemek, karfl› karfl›ya olunan f›rsatlar› görmek için, hiç de emperyalistlerin bunlar› dile getirmesi gerekmiyor. Emek sermaye karfl›tl›¤› devam etti¤i ve her geçen gün derinleflti¤ine göre, burjuvazinin egemenli¤i de her zaman tehdit alt›nda bulunacakt›r. “Yeni Dünya Düzeni” ve “komünizmin çöküflü” iddialar›, zaten yenilginin etkisinden kurtulamayan devrimci hareketi, tümüyle güçten dü flürmeyi hedefleyen bir ideolojik bombard›mandan baflka bir fley de¤ildi. Burjuvazi bu tespitleri ile bir taflla iki kufl vurarak, hiç olmazsa bir süre için egemenli¤ini güvence alt›na almak istiyordu. Bir yandan emek sermaye kar-

fl›tl›¤›n› ve bu karfl›tl›¤›n insanl›k lehine tek çözümünün proletarya devrimi oldu¤unu gözlerden gizlemek; öte yandan ise, zaten y›llar önceden yozlaflm›fl, ad›ndan baflka proletarya sosyalizmi ile uzaktan yak›ndan iliflkisi kalmam›fl rejimlerin çöküflünü “sosyalizmin çöküflü” olarak sunarak, hala yan›lsama içinde bulunan önemli bir kitlenin sosyalizm özlemlerini yok etmek istiyordu. Ne yaz›k ki, burjuvazi bir süreli¤ine de olsa, bu sald›r›s›nda baflar›l› oldu, önemli bir kesimin tövbekarl›k göstererek, burjuva egemenli¤ine biat etmesini sa¤lad›. Burjuvazinin sald›r›lar›na, soldan destek sa¤lama misyonuna sahip liberal solculuk, yeni sald›r› silahlar› üreterek bu sald›r›n›n daha da kapsaml› olmas›n› sa¤lad›. Bunlara göre, art›k Marks’›n anlad›¤› anlamda bir proletarya, burjuvazi karfl›s›nda tek devrimci güç olarak sunulan bu güç art›k kalmam›flt›, devrimci bir misyonu yerine getirecek durumda de¤ildi. Kapitalist egemenli¤in karfl›t gücü olarak sunulan Ekim Devrimi’nin zaten bir seçenek olmad›¤›, SSCB’nin çöküflü ile pratikte görülmüfltü, kald› ki, Ekim Devrimi proletaryan›n ve ezilen kitlelerin bir eseri de¤il, bolflevik az›nl›¤›n bir darbesi ve diktatörlü¤ünden ibaretti. “Demokrasi”, sunuldu¤u gibi, burjuva demokrasisi de¤il, insanl›¤›n buldu¤u ideal bir rejimdi. Komünistler bunu burjuvazinin bir egemenlik arac› olaÁ

Devam› 2. Sayfada

l Sendikalar ve Sendikal Çal›flma s .6

l Politik Portre: Gramsci s. 8

l fiiarlar›n Dili: Örgütlülük Partiye, Parti ‹ktidara, ‹ktidar Özgürlü¤e! s. 10

l Devrimci Parti Güçlerinden s.14 - 18


2

Say›: 18 P Aral›k ‘97

NATO: ‘21. Yüzy›l Ayaklanmalar Yüzy›l›’ Á

Bafltaraf› 1. Sayfada

rak sunup reddetmekle en büyük hata y› yapm›fllard›; komünistler “demokrasinin” en kararl› savunucular› olmal› ve bunu burjuvazinin elinden çekip almal›yd›. Ancak böylelikle, yüzy›llard›r insanl›¤›n eflitlik ve özgürlük özlemleri gerçek haline gelebilir, umutsuz bir amaç için de¤il, gerçekleflebilir bir amaç peflinde koflulabilirdi. Zaten burjuvazinin bir kesimi de, eskisi gibi “diktatörlük”le de¤il, “demokrasi” ile yaflanabilir bir dünyan›n savunucusu haline gelmemifl miydi? Bugün hala burjuvazi karfl›s›nda politik olarak devrimci konumunu koruyan bir k›s›m ak›mlar›n, bu söylenenlerde bir yenilik görmeyece¤ini biliyoruz. Zaten, bu ak›mlar›n NATO’nun yeni stratejisi üzerinde durmamalar› da, büyük olas›l›kla, “bunda bir yenilik yok, zaten olacak budur” gibi bir refleksin ürünüdür. Di¤er bir olas›l›k ise, “güncel pratik mücadelenin ve sorunlar›n” içinde bo¤ulma nedeniyle, gözden kaç›r›lm›fl olmas›d›r. Bizce de, ne burjuvazinin sald›r›lar›nda, ne de liberal solculu¤un bu sald›r›lar› destekleyen ideolojik argümanlar›nda bir yenilik yoktur. Ancak, burada bir yenili¤in olmamas›, politik olarak devrimci konumunu koruyan ak›mlar›n, asl›nda ideolojik olarak hala önemli ölçüde liberal solculu¤un silahlar› ile yol almaya çal›flt›¤›n› ortadan kald›rm›yor. As›l sorun, bu kesimlerin, art›k dünya burjuvazisi taraf›ndan da itiraf edilen, ayaklanma ve içsavafllarda devrimci bir rol oynamalar›n›n olanaks›zl›¤›n› bilince ç›kartamamas›d›r. ‹çsavafllar ve ayaklanmalar, yar›n›n konusu de¤ildir; bitmekte olan yüzy›la damgas›n› vuran en önemli olgudur. Ne var ki, bugün art›k biliyoruz ki, bu içsavafl ve ayaklanmalar, nesnel olarak ça¤›m›z›n en devrimci s›n›f› olan proletarya iktidar› ile, komünizm yürüyüflünün zorunlu iktidar biçimi olan sovyet egemenli¤i ile sonuçlanmam›flt›r. Devrimci hareket, bu durumun nedenlerini ortaya koyup, bilincini ve araçlar›n› bu temelde yenilemedi¤i sürece, yar›n ortaya ç›kacak olanaklar›n da, dün oldu¤u gibi sonuçlanmas›, sonuçta burjuvazinin bu süreçten güçlenerek ç›kmas› kaç›n›lmaz olacakt›r. Dün hakk› verilerek de¤erlendirilemeyen f›rsatlar ve olanaklar, devrimci hareketin bilincinde ve eyleminde köklü bir yenilenme olmad›¤› sürece, yar›n da ayn› ak›betle sonuçlanacakt›r. S›k s›k hat›rlatt›¤›m›z gibi, burjuva egemenli¤i y›kmadan y›k›lm›yor. Bu nedenledir ki, NATO’nun bu yeni stratejisi ve öngörüleri, bir gerçe ¤in burjuvazi taraf›ndan itiraf edilmesinin ötesinde, bu gerçe¤in devrimci hareketin bilincinde nas›l yank›land›¤›, yank›lanmas› gerekti¤i sorunu bak›m›ndan üzerinde ciddiyetle durulmay›

hakediyor. Burada öncelikle ve özellikle üze rinde durulmas› gereken olgu, devrimci hareketin yenilgici, savunmac› ruh halinden uzaklaflarak, burjuva liberalizmine kaynakl›k eden ideolojik saplant›lar›ndan kurtulmas›, gerçe¤e, sadece nesnel gerçe¤e de¤il, kendi gerçe¤ine de devrimci temelde bakabilmesidir. Bunun birinci koflulu, s›n›f gerçe¤ine bak›fltaki burjuva liberal önyarg›lardan kurtulmakt›r. Burjuva liberalleri, Marks’›n anlad›¤› anlamda devrimci proletaryadan bahsedilemeyece¤ini iddia ederken, temel ç›k›fl noktalar›, s›n›f›n kendi içinde bölünmüfl olmas› ve s›n›f›n bir kesiminin, büyük fabrikalarda çal›flan, yüksek ücret alan, daha önemlisi sosyal güvencelere sahip bir az›nl›¤›n›n, aristokratik ayr›cal›klar›na s›k› s›k›ya sar›lmas› ve do¤al olarak burjuvazi ile cepheden bir savafla girmekten kaç›nmas›d›r. E¤er, gerçekten de proletarya bunlardan ibaretse, bu s›n›f büyük ölçüde devrimci dinamizmini kaybetmifltir ve kaybedilen bu dinamizm de kendili¤inden süreçlerin sonucu olarak kazan›lmayacakt›r. Oysa, Marks’dan bu yana komünistler biliyor ki, iflçi s›n›f› bundan ibaret de¤ildir ve s›n›f›n bu kesiminin ayr›cal›klar›n›n temelinde, s›n›f›n di¤er kesimlerinin katmerli sömürüsü yatmaktad›r. Yine Komünist Manifesto’dan bu yana bilinmektedir ki, komünistler, s›n›f›n bir kesiminin ezilmifllikleri veya ayr›cal›klar›n›n savunusu üzerinden de¤il, s›n›f›n tümünün tarihsel ç›karlar›n›n savunucusu olmak, politik hedef ve araçlar›n› bu temelde ortaya koymak bak›m›ndan di¤er sosyalist ak›mlardan ayr›lmaktad›r. Durum böyleyken, iflçi s›n›f› dendi¤inde, akl›na büyük fabrika iflçileri, onlar›n içinde bulundu¤u sendikalarda çal›flma gelen ve s›n›f›n bu kesiminin gündeme getirdi¤i sorunlar üzerinden politika yapan ak›mlar, s›n›f gerçe¤i sözkonusu oldu¤unda, ayn› ideolojik g›dadan beslenmektedir. Farkl›l›k ideolojik boyutta de¤il, politik tutum farkl›l›klar›ndad›r. Sonuçta da, liberal solculukla ayn› ideolojik g›dadan beslenen devrimci gruplar›n, iflçi aristokrasisinin atalet ve tutuculu¤undan etkilenmemesi, yenilgici bir ruh halinden kurtulmalar› olanakl› de¤ildir. Yenilgici ruh halinden, ayn› anlama gelmek üzere iktidars›zl›ktan kurtulman›n ikinci koflulu, devrimci hareketin, burjuva düzen koflullar›nda gerçekleflebilir politik hedeflerden kurtularak, ilk bak›flta olanaks›z olan›, tüm burjuva egemenli¤ini, sadece biçimsel bak›mdan ulusal s›n›rlarda da de¤il, tüm dünyada bu egemenli¤i karfl›s›na alan bir programatik-stratejik bak›fla sahip olmas›d›r. ‹ktidar sorununda aflamac›l›ktan, “demokrasi”cilikten kurtulamayanlar, ne s›n›f›n tarihsel ç›karla-

r›n›n savunucusu olarak onu iktidar hedefine yönlendirebilir, ne “demokrasi”yi aç›kça program edinmifl liberal solculu¤un sultas›ndan kurtulabilir, ne de tüm bunlar›n sonucu olarak yenilgici-iktidars›z ruh halinden kurtulabilir. Devrimci önderlik bofllu¤u koflullar›nda, birisi “ilk aflama” olarak, di¤eri do¤rudan bir flekilde “demokrasi”yi program edinen ak›mlardan, liberal solculu¤un devrimci-demokrat ve merkezci ak›mlardan görece daha fazla güç toplamas›nda anlafl›lmaz olan nedir ki? Do¤al olarak, “demokrasi” için savafl›m tek kurtulufl yolu ise, bunun için kavga eden y›¤›nlar, “demokrasi”yi a¤z›nda geveleyenlerin de¤il, onu tek kurtulufl yolu olarak sunan, bu konuda egemen s›n›f›n hiç olmazsa bir kesiminin de deste¤ini alan liberal solun arkas›ndan gidecektir. Bugünün koflullar›nda, reformist hareketin güçlenmesine, devrimci hareketin bir türlü burjuvazinin gündeminin çemberinden ç›kmamas›na flaflanlar›n haline flaflmak gerekiyor. Geleneksel devrimci ak›mlar, programatik-stratejik bak›flta liberal solculuktan, ayn› anlama gelmek üzere düzeniçi seçeneklerden kurtulamam›flken ve kurtulmadan, dün oldu¤u gibi, 2000’li y›llarda da içsavafl ve ayaklanmalara devrimci bir haz›rl›k yapmas› ve bu tür durumlar karfl›s›nda kal›c› devrimci mevziler elde etmesi olanakl› de¤ildir. Genel olarak sol ve özelde devrimci hareket, mevcut politik perspektifleri ile, düzenin her fliddetli sald›r›s›nda daha geriye çekilmekte, “demokrasi”ye, yani burjuvazinin kurumlar›na daha fazla sar›lma gereksinimi duymaktad›r. Türkiye’de askeri darbeler bu türden roller oynad›¤› gibi, b›rakal›m darbenin kendisini, art›k s›k s›k gündeme getirilen darbe tehditleri bile benzer rol oynamaktad›r. K›sacas›, devrimci hareketin ileriye ç›kmas›n›n en önemli koflulu, korku duvar›n› y›kmaktan, demokratl›ktan, utangaç komünistlikten s›yr›l›p, iddias›na uygun bir kimli¤e, komünist kimli¤e kavuflmaktan, bu anlamda özgürleflmekten geçmektedir. Mevcut durumdan kurtulman›n üçüncü koflulu, nesnel devrimci olanaklarla, bu olanaklar› güce dönüfltürecek, proletaryay› iktidar hedefine ve kesintisiz komünizme götürecek olan öznel faktör, devrimci örgüt-önderlik aras›ndaki iliflkinin do¤ru kavranmas›d›r. Baflar›lar› kendi öznel gücüyle, baflar›s›zl›klar› nesnel koflullar›n olanaks›zl›¤› ile aç›klayan mazeretler teorisi, devrimci hareketin ileriye ç›kmas›n› engelleyen bir prangad›r. Marksist-leninist teori ve politikan›n merkezinde, hiç de¤ilse Bolflevizm ve Ekim Devri mi deneyimlerinden bu yana, öznel etkenin belirleyicili¤i yeralmaktad›r. Hiçbir nesnel olanak, bunu de¤erlendiren, proletaryan›n tarihsel hedefine ba¤layan öznel güç yoksa, devrimci sonuç yaratmaz. Bu, hem baflar›lar›n, hem baflar›s›zl›klar›n belirleyici koflu-

lunun öznel güçle aç›klanmas› gerekti¤i anlam›na gelir. Özellikle de, içinde yaflad›¤›m›z ça¤›n emperyalizm ve proleter devrimler ça¤› oldu¤unu, proleter devrimin dünya çap›nda nesnel koflullar›n›n olgunlaflt›¤›n›; uzun süredir ve köklü bir yenilgi koflullar›nda yaflayan, bu yenilginin temel nedeninin öznel gücün zaaflar›nda yatt›¤›n› düflünen komünistler için geçerli bir saptamad›r bu. E¤er bunlar do¤ru ise, bu do¤rudan tek sonuç ç›kar: Proletarya devrimi iddias›nda olanlar›n, vakit geçirmeden, bir ayaklanman›n ortaya ç›kmas›n› beklemeden bu nesnel olanaklar› güce dönüfltürecek öznel hareketi, devrimci önderli¤i yaratmas›d›r. Böyle bir önderli¤in mevcut özneler taraf›ndan yerine getirilmedi¤i-getirilmeyece¤i, böyle bir önderli¤in öncelikle bunun bilincinde olanlar taraf›ndan yarat›lmad›¤› sürece, kendili¤inden hareketin içinden, amatör çabalar›n ürünü olarak ç›kmayaca¤› deneyimlerle sabittir. Bu önderlik, mevcut ak›mlarla hesaplaflma temelinde, onu aflan, ama mevcut hareketin biriktirdi¤i gelecek vadeden güçlerini içine alacak düzeyde kapsaml› ve planl› bir sürecin, örgütlü yürüyüflün ürünü olarak yarat›lacakt›r. Düzeniçi araçlar› esas alarak, amatörlük ve mezhepcilikle, bu büyük görevlerin alt›ndan kalk›lamayaca¤› geçen süreçte anlafl›lm›fl olmal›d›r. Baflka boyutlar›yla da geniflletilmesi olanakl› bu tablo bile, devrimci hareketin, önümüzdeki altüst olufllara gebe olan döneme yönelik, ciddi bir haz›rl›¤›n›n olmad›¤›n› kavramak için yeterlidir. Ama öte yandan ise, burjuvazi tüm dikkatini gelecek dönemdeki içsavafllara ve ayaklanmalara haz›rl›¤a yo¤unlaflt›rmaktad›r. Burjuvazinin bu haz›rl›¤›, belki ortaya ç›kacak altüst olufllara engel olamayacakt›r; ancak, e¤er mevcut dünyaya savafl açan, eflitli¤in ve özgürlü¤ün egemen olaca¤› bir dünya için savaflanlar görevlerini yerine getiremezse, bu altüst olufllar mevcut egemenli¤in kendini yenileyerek devam etmesini de sa¤lamaya yetecektir. Sadece emperyalist burjuvazinin de¤erlendirmeleri de¤il, di¤er bir dizi temel olgu da, hakk›n› verecek devrimci bir önderli¤in yarat›ld›¤› durumda, mevcut yenilgi ortam›n›n, geçici bir ay tutulmas›ndan ibaret olaca¤›n›, 21. yüzy›l›n, etkisi ve sonuçlar› ile, Ekim Devrimi’ni de aflacak yeni ekimlerin yüzy›l› olaca¤›n› ortaya koyuyor. Yaflad›¤›m›z topraklar ise, emperyalist ç›kar çat›flmalar›n›n, ama ayn› zamanda devrimci dinamiklerin merkezi, emperyalist zincirin en zay›f halkalar›n›n bafl›nda gelmektedir. Bu hedefi gerçeklefltirme iddias› ve cüreti gösterenlerin, onun gerektirdi¤i haz›rl›¤› ve örgütlü yürüyüflü yaflama geçirenlerin karfl›lar›na ç›kacak güçlükler ise, sadece geçici talihsizliklerin ötesine geçmeyecektir. J


3

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Ne ‘Bu Memleket Bizim’ Ne de ‘Bu Devrim Ruslar›n’!

kim Devrimi’nin düflmanlar› bile onu “Büyük Ekim Devrimi” diye yaz›p söylüyorlar. Onlara göre, Ekim’i “büyük” yapan, etkisinin, bafllay›p zafer kazand›¤› ve yenildi¤i topraklar› tafl›p bütün bir gezegeni sarmas› ve s›n›flar mücadelesinde yepyeni bir dönem bafllatmas›ndad›r. Düflmanlar› bile Ekim’i böyle dillendirirler, ama kendilerinin “Ekim’in yolundan yürüdüklerini” iddia edenler, onu anlamak ve dersler ç›karmak flöyle dursun, “anmak” için bile burjuvazinin bu “evrensel” kavray›fl›n›n çok uza¤›na düflerler. K›z›l Bayrak’tan Sosyalist ‹ktidar’a, At›l›m’dan Kald›raç’a, Ekim Devrimi’nin 80. Y›ldönümünü karfl›layan 7 Kas›m ve sonras›ndaki günlerde yay›nlad›klar› say›lar›nda, büyük ölçüde “yasak savma” kabilinden Ekim Devrimi’ne de¤inirken bütün merkezci - melez ak›mlar gündemlerini Susurluk ve YÖK’e kilitlediler. Onlara göre Rusya’da bafllay›p bitmifl bir devrimdi Ekim, eski K›z›l Meydan’daki “anmalar›n” ötesinde bir etkinlik, takvimlerin uyar›s›yla yaz›lm›fl bir “anma” ve “de¤erlendirme”yi hakediyordu yaln›zca... Kas›m ay› boyunca bu yay›nlar›n özeti; Çetelere karfl› “Bu memleket bizim”, YÖK’e ve faflistlere karfl› “üniversiteler ö¤rencilerin”, tarihe ve Rus burjuvazisine karfl› da “Ekim Devrimi Rus proletaryas›n›n”d›! Devrimci Parti Güçleri ise Ekim’i, deneyleri, dersleri, coflkusu, kazan›mlar›yla, kaybettikleriyle muzaffer oldu¤u ve yenildi¤i topraklarda b›rakmay›p, yaflad›¤›m›z topraklarda devrimci etkinliklerle s›n›f mücadelesinin gündemine sokmas›n› bildiler. Bunda ›srarc› olanlar, yak›n bir gelecekte, yaflad›¤›m›z topraklarla s›n›rl› kalmayacak etkinlikleri de örgütlemesini bilecekler. J

E

‘Dilenmiyoruz, Almaya Geliyoruz!’ Kanada’da ‹flsizler Komitesi öncülü¤ünde onlarca iflsiz lüks bir otelinin büfesini talan edip oradaki müflterilere bildiriler da¤›tt›lar.

eçti¤imiz günlerde Kanada'da, "‹flsizler Komitesi" taraf›ndan düzenlenen eylemde, Montreal kentinin en lüks otellerinden birine giren yüzden fazla komite üyesi iflsiz, otelin lobisinde bulunan büfeye giderek, kar›nlar›n› doyurup, orada bulunan insanlara, zenginlerle fakirler aras›ndaki uçurumu anlatan bildiriler da¤›tt›lar. Daha önce de, birkaç kez süpermarketlere girip, buralar› talan eden bu grubun üyelerinin ellerindeki pankartlarda, "açl›¤a son" ve "açl›¤a yenik düflmeyece¤iz" ifadeleri bulunuyordu. Bildiri da¤›tt›klar›, çevredeki insanlar, herhalde bildiride yazanlardan çok, bu aç insanlar›n yapt›klar› eylemden ürkmüfl, olay›n sadece yiyeceklerle s›n›rl› olmas›na da flükretmifllerdir. Her halde onlar da buradaki s›n›fdafllar› gibi hay›flanm›fllard›r: Varofllardan gelip bo¤az›m›z› kesecekler diye. Bu "ya¤mac›"lar›n ne kadar da "insanl›ktan uzak ve barbar" olduklar›n› düflünmüfllerdir.

ÖDP bu düzenin temizlik bezi! Devrimciler bu düzeni y›kmaya, liberaller ise y›kamaya çal›fl›yor. ÖDP; burjuva siyasetin “C›rtç› Ayfle Teyze”si olmaya soyunuyor.

G

eçti¤imiz haftalarda, ÖDP medyatik eylemlerine bir yenisini ekledi. Art›k, benim diyen mizah dergilerini bile geride b›rakan bu partinin yapt›klar›, mizah kadar sevimli ve zarars›z de¤il. Bu yapt›klar›yla düzenin makyaj›n› tazelemeye hizmet ediyor. En son yapt›¤›yla, düzenin kendisine biçti¤i misyonu yerine getirmeye ne kadar da uygun oldu¤unu sergiledi. Referandum kampanyas› örgütledi. Polisler kald›rana kadar, bir sand›k koymufllar ve dokunulmazl›klar›n kald›r›lmas›yla ilgili "evet" veya "hay›r" yaz›l› pusulalardan at›lmas›n› beklediler. Sand›klar›n kald›r›lmas›ndan sonra da, bas›l› formlara "evet" ya da "hay›r" kutular›ndan birini iflaretleterek imza toplad›lar. Masa bafl›ndaki görevli, bu ifli yaparken, bir baflka ÖDP “militan›” da ajitasyon çekiyordu: “Meclis'e gölge düflmüfltür, bu ifli bu meclis çözemez. Meclis kendini aklamal›d›r.” Oradan geçenler için, bu ÖDPmili tan›n söyledikleri ÖDP'nin misyonunu da çok net ortaya koyuyordu: ‹çinde, bir zamanlar›n “gerillalar”›n› bar›nd›ran ÖDP, düzenin temizlik bezi, sömürü düzeninin aklay›c›s› ve bugünlerdeki aktif propagandac›s›d›r! Geçmifl mücadele sürecine ve devrimci de¤erlere tükürmenin, onu yozlaflt›rman›n bu içler ac›s› tarz› da, devrimcilerin y›kmak için mücadele etti¤i bu düzenin bir parças›d›r: Devrimciler bu düzeni y›kmaya, liberaller ise y›kamaya çal›fl›yor. ÖDP; burjuva siyasetin “C›rtç› Ayfle Teyze”si olmaya soyunuyor. Vars›n soyunsun! Devrimciler, devrimci mücadelenin gereklerini yerine getirdikçe, liberallerin liberallikleri burjuva siyasi arenas›nda “de¤iflik bir renk” olarak kabul görecek, temizlemeye çal›flt›klar› düzenin pislikleriyle daha da kirlenmekten kurtulamayacaklard›r. Bir kez daha söylüyoruz, liberallerden liberal ütopyalardan kurtulmadan bu pislik temizlenmez. J

‹flsizler Komitesi'nin bileflimini bilmiyoruz. Ancak iflsizleri di¤er iflçilerden ay›rd›¤› zaman, yapt›rabilece¤i eylemler de, birkaç kez otellere gidip kar›n doyurmak olur. Ancak onlar›n iflçi s›n›f›n›n bir parças› oldu¤u anlafl›ld›¤›nda, dünyadaki varolan herfleyi yaratan›n kendileri oldu¤unun ve bunlara sahip olmalar› gerekti¤inin bilincine vard›klar›nda bu durum de¤iflecek. Dolay›s›yla bugün, sadece yaflad›¤›m›z co¤rafyada de¤il, dünyan›n her köflesinde, iflçi s›n›f›n›n tüm kesimlerini, burjuvazi karfl›s›nda, ortak savafl›m hedefleri ekseninde, tek bir s›n›f kimli¤i ile örgütlendirebilecek devrimci önderli¤in eksikli¤i hissediliyor. Kanada'daki iflsizlere, onlar›n tüm dünyadaki s›n›f kardefllerine lokantalardaki k›r›nt›lar› de¤il, tüm dünyay› verecek olan komünist devrim, bugün onlarla buluflup ba¤ kurmak ve iktidara yürümek için mayalan›yor. J

ÇALALIM Kas›m ve Aral›k aylar›nda Gregoryen takvim, “Dünya Çocuklar Günü, Kad›nlara Karfl› Uygulanan fiiddete Hay›r Günü ve ‹nsan Haklar› Günü” gibi “anlaml›” günler yükledi gündemlere... Bu u¤ursuz anlamlar için duyulan heyecan, ça¤›m›za damgas›n› vuran Ekim Devrimi’nin y›ldönümü için duyulmam›flt›. Oysa Ekim’in heyecan› duyan ve derslerinden ö¤renen “komünistler, burjuva devletlerini hizaya getirip insan haklar›na sayg›l› olmalar›n› sa¤lamak için de¤il, insan haklar› belgeleri dahil bütün kurumlar›yla burjuva devletlerini tarih sahnesinden süpürüp atmak için mücadele ediyorlar. ‘Eme¤in iktisadi kurtuluflunu sa¤lama’ mücadelesinde, mülksüzlefltirenlerin mülksüzlefltirilmesi gerçekleflti¤inde, ‘herkesin özgürlü¤ü baflkas›n›n özgürlü¤ünün koflulu’ haline geldi¤i zaman bugüne kadar ka¤›t üzerinde kalan bütün hak ve özgürlükler gerçekten insanl›¤›n en de¤erli kazan›m› haline gelecektir.” (Ifl›kl› Yol, Hangi ‹nsanlar›n Haklar›, Sayfa 371) ‹flte bu nedenle: “Ekim Devrimi ile Rusya’daki burjuva diktatörlü¤ünü y›kan proletarya, ilk anayasas›n›n bafl›na ‘‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi’ de¤il, ‘Çal›flan ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi’ bafll›¤›n› koyarak ayn› zamanda burjuva ideolojisinin bu t›ls›ml› kavram›na da ölümcül bir darbe indirmifltir.”

(Ifl›kl› Yol, Hangi ‹nsanlar›n Haklar›, Sayfa 366)


4

Say›: 18 P Aral›k ‘97

‘Siyaset Belgesi’ Nas›l Anlafl›lmal›? Á

Bafltaraf› 1. Sayfada

l›¤› ve kald›r›lmas› tart›flma konusudur uzun zamand›r. ‹tirazlar›n cesareti de buradan kaynaklanm›yor de¤il. Ne var ki "it ürür kervan yürür" misali, burjuva siyasetinin üretildi¤i ve karar alt›na al›nd›¤› MGK, "siyaset belgesi"yle, siyasetin nas›l "tekleflti¤inin" ve "otomatik pilota" ba¤land›¤›n›n vesikas› olarak, burjuva sald›r› siyasetinin önünü açmaya devam ediyor. ‹tiraz eden burjuva muhalefeti, ister istemez buna uyum göstermek zorundad›r. MGK'nin "demokratik olmad›¤›n›” ve dolay›s›yla “icraatlar›n›n da demokratik olamayaca¤›" safsatas›n› yayan sol ve burjuva liberaller ise, kendi kendilerine fliflirdikleri "sivil inisiyatif" muhalefetinin itiraz ve gücünün koflu¤u bir yana, MGK'n›n ayak oyunlar›na en kolay tav olan siyasal kesimi oluflturmaktad›r. "fieriat tehlikesi" sendromu ve Susurluk kazas›ndan bu yana bir y›l içinde olup bitenler kan›t say›lmal›d›r. Susurluk mitingi son halkay› oluflturdu. "Siyaset belgesi"nin özünü gözden kaç›ran devrimci demokratlar›n durumu da pek parlak de¤il. Yenilgi koflullar›n›n devam etti¤i flartlarda, tuhaf zafer naralar› atan (örne¤in Susurluk mitingi de¤erlendirmeleri) devrimci demokratlar, yay›n organlar›nda, "siyaset belgesinin" nerelerde ve nas›l yap›ld›¤›n›n teknik yönüne tak›ld›lar. "‹flte böyle, demokratik olmayan kurumlar anti demokratik belgeler haz›rlarlar" der gibi liberallerin yolundan yürüyerek, okuyucusuna ajitasyon konusu yapmaktalar. "Think-Thank"lerce veya "Bat› Çal›flma Grubu"nca veya Genel Kurmay Akademisi'nce bu belgeler haz›rlans›n, bunlar›n sonuçta burjuva siyasetinin ve s›n›fsal ç›karlar›n›n dolays›z ifadesi olduklar› gözden kaç›r›lmaktad›r. Soruna yaklafl›rken, s›n›f mücadelesinin argümanlar›yla de¤il, toplam› burjuva devleti oluflturan kurumlar›n faaliyetini ve meflruiyetlerini tart›flma konusu yapan, do¤rusu "demokrasi mücadelesi" talebiyle örtüflen, meflrebe uygun siyaset izlemekteler. "Siyaset Belgesi" Neler ‹çeriyor? Her MGK toplant›s›ndan ç›kan ve hükümetlere "tavsiye kararlar›" diye bildirilen belgelerden usul yönünden fark› yok. Fark, "tavsiye" vurgusundan "tesviye" vurgusuna yap›lan s›çramad›r. Bu basit bir kelime oyunu de¤il, burjuva siyasetinin darbe rejimiyle birlikte, vard›¤› merhaleyi ifade ediyor. Rutin MGK toplant›lar›ndan ç›kan belgelerden ay›rdedici yönü, belli bir toplumsal dayanak üzerine ve/veya toplumsal dayanak oluflturulduktan sonra, "toplumsal bir uzlaflma belgesi" hüviyetiyle deklare edilmesi gözden kaç›r›lmamal›. Zira "tesviye" gücü olan bir belgenin, sadece süngü ve jop-

la yaz›lmas›n›n zorlu¤u tart›flma götürmez. Susurluk kazas›ndan bu yana burjuva devlet , "laiklik-fleriat", "temiz toplum", "temiz siyaset", "çeteler", "bar›fl hemen flimdi" edebiyat› etraf›nda kümelenen kitle kurum ve örgütlerini, kendi gündemiyle flekillendirmeyi, güdümlemeyi ve istedi¤i kanala ak›tmay› baflard›. "Siyaset belgesi", ruhunu bu kutsal ittifaktan alan, burjuvazinin sald›r› siyasetinin "belgesi" olarak, önümüzdeki k›sa ve orta vadede hedeflerini belirleyen somut bir uygulama beyan›d›r. Kald› ki bu plan› uygulamaya s›f›rdan bafllam›yor, 12 Eylül 80'den beri uygulad›¤›, ama yeni güç dengelerinin hem ulusal hem de uluslararas› iliflkilerde yaratt›¤› tahribat› onarmaya yönelik bir "düzleme" tatbikat›d›r. Refahyol hükümetini devirmekle bu süreci h›zland›ran darbe rejimi, Türkiye'nin alt-emperyalist basama¤a atlama hevesini canl› tutmaya çal›flmakta, bu nedenle "iç tehlikeleri" bertaraf etme planlar› yapmaktad›r. "Siyaset belgesi", anayasaya ve hukuka uygunlu¤u tart›flmas› bir yana, burjuvazinin ihtiyaç duydu¤u aç›l›mlar› yaratmak u¤runa, toplumu baz› tehditler ve tehlikelere karfl› yan›nda saflaflmaya ça¤›rmaktad›r. Asl›nda toplumun kendisinden korunmas› gereken burjuva devlet ve burjuvazi, bir kere daha kendi krizini kendi yöntemiyle çözmeye çal›flmaktad›r. Bir yandan toplumsal meflruiyetini yeniden tazelerken, beri yandan ald›¤› bu meflruiyetle toplumu hizaya getirmenin hesaplar›n› yapmaktad›r. "Siyaset belgesi"ne göre "iç tehlikeler" kabaca flöyle ifade ediliyor: "fieriat› isteyenler birinci, bölücülük ikinci tehlikeyi oluflturuyor. Sol genel

olarak yumuflam›flt›r ama, komünist tehlike devam ediyor. Milliyetçilik Türkiye'de ülkücüler taraf›ndan ›rkç›l›k seviyesine ç›kart›l›yor". Do¤rusu, burjuva devlet ve onun sivil-asker siyasi temsilcileri ve sahipleri, iç tehlike veya d›fl düflman çetelesini hiçbir zaman eksik etmediler. Türkiye burjuva devleti, emperyalizmin yeni paylafl›m kavgas›nda, sofrada menü olmamak için, mecburen taraf oldu¤u bu dalaflta, bir üst basamakta yer tutmak, bölgesel güç olmak u¤runa geri dönüflü olmayan bir serüvenle karfl› karfl›yad›r. “D›fl tehlikeler” bir yana, mevcut "iç tehlikeler", "devletin temel nizam›n›" ortadan kald›racak ne güçtedir, ne de öyle niyeti vard›r; "komünist tehlike"yi saymazsak. Bakt›¤›m›z zaman, toplumun bir kesimi, baflka kesimlerin politik kimli¤iyle çat›flma halindedir. Birbirlerine karfl› durduklar› gibi, yanyana düflmek, hatta öteki kimliklere karfl› müttefik olma durumlar› vard›r. Her burjuva toplumunda oldu¤u gibi, iç bölünmelerin farkl› kimlikler alt›nda olmas› kaç›n›lmazd›r. Önemli olan, bölünmelerin hangi temelde ve her isteyenin istedi¤i "tehlikeler" skalas›n› nas›l "yedirdi¤iyle" ilgilidir. Türkiye'de burjuva devlet, temel bölünme olan emek-sermaye çeliflkisinin üzerini bu türden "iç tehlikeler" sendromuyla gizleyerek sald›r›s›n› ve sömürüyü uluslararas› alana geniflletmek niyetiyle yol almaya çal›flmaktad›r. "‹ç tehlikeler" mozayi¤inin niteli¤ine gelince; "fieriat tehlikesi"; kimi örgütlenmelerle siyasallaflan ‹slam›n, fleriat isteme potansiyeli bir e¤ilim olarak belirse de, tastamam bir tehlike oluflturmam›flt›r. Daha do¤rusu, Türkiye Müslüman yo¤unlu¤una ra¤men, tarihin hiçbir döneminde, "fleriat düzeni"

Bu kitapta ortaya konulan fikirler, benimsenebilir veya reddedilebilir; ancak kesin olan bir fley var ki, burada ortaya konulan perspektif mevcut geleneksel yaklafl›mlardan köklü bir kopuflu ifade etmektedir. Bu nedenle de, devrimci bir önderlik aray›fl›nda olan ve bunu komünist bir siyaset ve örgüt zemininde aflmay› hedefleyen tüm devrimci militanlar›n ilgisini çekecektir. ‹nan›yoruz ki, bu derlemeyi inceleyenler, bu iddian›n hiç de temelsiz olmad›¤›n› görecek, bir ad›m öne ç›karak kavgaya güç katacakt›r. 642 SAYFA, 1.250.000 TL. ÖDEMEL‹ ‹STEME ADRES‹: TOHUM YAYINCILIK, ÜSKÜDAR CAD. AKÇAY ‹fi MRK. KAT: 2 NO: 12 KARTAL / ‹ST. TEL: (0216) 387 83 09

bir “tehdit” olacak flekilde istenir olmam›flt›r. fieriat›n tehlike veya tehdit oldu¤u, sadece resmi tarihin ve belgelerin maksatl› beyan› olmufltur. En genifl kitle taban›na sahip RP vb.lerinin sahici politik kimli¤i, fleriattan çok millilikle malüldür. Yani milliyetçi kimlikleri san›ld›¤›n›n aksine, daha tutarl›, süreklilik arzetmektedir. Öyleyse RP'nin ve "fleriat tehlikesi"nin flahs›nda yap›lmak istenen nedir? Sorunun bir yan› Türkiye'de "islami sermaye" diye bilinen kesimlerin zapt-u rapt alt›na al›nmas›yla ilgilidir. Anasol-D hükümetinin 100. gün icraatlar›ndan birinin, Albaraka Türk, Anadolu Finans, Faisal Finans, Kuveyt Türk, Evkaf Finans ve Asya Finans gibi özel mali kurumlar›n kontrol alt›na al›nmas› ve ayr›cal›klar›na son verme takviminin "siyaset belgesi"nin yay›nlanmas›yla efl zamanl› olmas› tesadüf de¤ildir. T›pk› 12 Eylül askeri darbesinin mevduat sahiplerini kendine çeken bankerlik furyas›na çald›¤› t›rpan gibi, bugün de, büyük ölçekli mali sermaye, kendi kanallar›ndan geçmeyen "islami sermayeyi" hizaya getirmeye çal›flmaktad›r. TÜS‹AD'›n derdi, her kurufluna kadar paray› kontrol alt›na almakt›r. E¤er kendi bankalar›na ve borsaya konu olmayan sermaye varsa, bunu da kanatlar› alt›na almak isterler. "fieriat tehlikesi"nin t›ls›m› da buradad›r, görmek isteyenler için sözkonusu "tehlikenin" asl›nda sermayenin farkl› kesimleri aras›ndaki kap›flmadan ibaret oldu¤unu görürler. Uluslararas› anlam› ise, ABD emperyalizminin bölge plan›yla, ‹ran’›n, Suriye’nin bu plan karfl›s›nda konumuyla ilgilidir. ABD plan›na göre, en baflta ‹ran abluka alt›nda tutularak ya etkisizlefltirilmeli, ya da ABD’nin kontrolüne sokulmal›d›r. Bölgede lider role aday Türkiye’nin ç›karlar› da ‹ran’›n etkisizlefltirilmesini


5

Say›: 18 P Aral›k ‘97 gerektirmektedir. Bu plan›n uygulanmas› ise RP’li bir hükümetle olanakl› de¤ildi. “Anti-fleriat” kampanyas›, burjvazinin içte ve d›flta sürdürdü¤ü paylafl›m kavgas›yla ilgilidir. "‹kinci tehlike; Bölücülük"; Burjuva hukuk ve siyasetine konu olan "bölücülük", kuflkusuz "Kürtlerin bir gün ayr› devlet kurmak amaç ve niyetiyle" ilgilidir. PKK'nin bafllatt›¤› hareket, onüç y›l sonra gelinen noktada, "bölücülük"ü bir yana Kürtler ad›na, hangi talepler üretece¤inin k›s›r döngüsü içindedir. Yine de PKK, bafllatt›¤› savaflla, 13 y›ld›r burjuva devletin siyasetini sorunsuz yürütme önünde bafll› bafl›na engel teflkil etmifltir. Alt-emperyalistleflme hevesinin önündeki en büyük sorun olarak belirmifltir. 13 y›l sonra, PKK'nin "bölücü olmad›¤›n›, Ankara'da siyaset yapmak istedi¤ini" söylemesi, ilk ve son analizde "bölücülük"ü, ikincil "tehlike"ye yerlefltirdi. Burjuva devlet, PKK ve "bölücülük" propagandas› etraf›nda, en son burjuva bas›n mensuplar›na gösterdi¤i gibi, Kuzey’i nas›l Kürtsüzlefltirdi¤ini, önümüzdeki döneme iliflkin sosyal ve ekonomik tedbirler manzumesiyle dostuna düflman›na ilan etti. "Burjuva yalan›na inanmamak gerekir" yöndeki itirazlar›n tutarl›l›¤› yoktur. PKK, gerilla savafl›yla Kuzeyde tutunamayaca¤›n› görerek Güney Kürdistan'da yer tutmaya çal›flmaktad›r. Kuzey'de varl›¤› hissedilse bile devlet için karakolluk tedbirden ibaret görülmektedir. Özal, dün "Do¤u'da 2.5 milyon insan b›rak›ls›n" derken asl›nda devletin Kürt politikas›n›n alt›n› çiziyordu. Kürtler, kent merkezlerine ve metropollere göçe zorland›lar. "Kürt sorunu" pozitif manada de¤il, "ç›ban bafl›" olarak tarihsel deneylerin ›fl›¤›nda "çözülmek" isteniyor. Demirel, "tar›m kesiminde fazla iflgücü bulunmaktad›r" diyerek Do¤u Karadeniz insan›n› hedef seçti¤i anlafl›lmaktad›r. Bölgede ciddi bir gerilla hareketi yokken,"Terör belas›"n›n bu bölgeyi seçmesi, hem anlaml› hem de düflündürücüdür. MGK toplant›lar›na da konu olmas› bundand›r. Dengelerin devletin lehinde geliflmesi, yani savafl› kazanmas› sürecinde "kirli savafla hay›r, akan kan dursun, bar›fl hemen flimdi" taleplerinin yükseltilmesi, devletin itibar etmeyece¤i, kaale almayaca¤› hofl sadalardan ibarettir. Ac› ama gerçek; devlet kimle, ne için, neden bar›fl yaps›n? Asgari ve masum taleplere tahammülü olmayan, "çete" y›rt›¤›n› itibar› zedelenmesin diye diken devletin, sald›r› politikas›n› anlayamayanlar›n, "yüksek" siyasi talepler önermesini neden ciddiye als›n? “Yüksek siyasi talep” önerenlerin kafas›na neden dank etmez, siyasetin bu basit kural›. Besbelli "bölücülük", devlet için bugünden yar›na bir kenara at›lacak bir sorun de¤il. Önemli bir kitle floven sald›r› ile tutsak al›nm›flken, bu silah

her f›rsatta kullan›lmaya devam edilecek. Yumuflayan Sol ve Komünist Tehlike Komünist tehlikenin ihtimal, ama imkan dahilinde olmad›¤› hiç de¤ilse k›sa vadede geçerli. "Komünist tehlike"nin önünü kesen devletin, kendisinden önce "yumuflak sol"u ele almak gerekiyor. Kald› ki, "yumuflak sol" devletin bask› politikas›n›n eseridir. Tasfiyecilikle, burjuvazinin yede¤ine giren "yumuflak sol"la burjvazi ne kadar övünse azd›r. Gerçi "yumuflak sol"a karfl› tedbiri elden b›rakmayan burjuva devlet, "komünist tehlike"ye kan vermemesi noktas›nda duyarl›d›r. Devletin terbiye edemedi¤i devrimci dinamiklerin mevcut konumu, "siyaset belgesinde” yumuflaklara tarihi görevler yüklüyor. "Siyaset yapabilme flans›n›z, komünist tehlikeyi engelleyebilece¤iniz kadard›r". Do¤rusu, "yumuflak sol" ve yumuflamaya yüz tutmufl sol da bunun fark›nda, bilincinde ve ay›rd›ndad›r. Komünistleri faaliyet alanlar›nda, provokatörlükle, keskinlikle, gündemlerini dayatmakla suçlamalar›, bu genel e¤ilimden soyutlamak mümkün de¤ildir. Milliyetçilik, Ülkücülük, Irkç›l›k "Siyaset belgesi"nin bu bafll›¤› demagojinin fink att›¤› bir aland›r. Resmi tarihin milliyetçili¤i iniflli ç›k›fll› bir seyir izlemifltir. "Adriyatik'ten Çin Seddi’ne" nosyonunun so¤umaya yüz tuttu¤u konjontürde, ›rkç›l›ktan "ulusal ç›karlara" çark etmek, ideolojik olarak ›rkç›l›¤› önemsizlefltirmez, ›rkç›l›kla itham (!) edilen ülkücülerin en babayi¤itleri (!), özel timde devletin kolu olurken, ak›ll›lar› da (!) "çete" veya "kay›td›fl› ekonominin" belal›lar› olarak görülmeye baflland›. Öte yandan, bir general veya siyasetçi kadar Kürtleri art›k inkar etmiyor, "katledece¤i kardefl" olarak görüyor. Bu devlet için bir generalden daha çok "kurflun s›km›fl, kurflun yemifltir". Birden bire "kaka" say›lmalar› neden? Anlafl›lan o ki, devlet, kontrolünden ç›kabilece¤i "sa¤c›" ve "solcu", "islamc›" politik çevrelere tahammül edemiyor. Siyaset yapabilme kabiliyetlerini kendi zemininde tutarak, geleneksel çizgisini sa¤lamlaflt›rmaktad›r. Merkezkaç e¤ilimi tafl›yan siyaset unsurlar›n› merkeze çekerek, gelmeyenleri de, "durumdan vazife ç›kararak" bertaraf etmeye çal›flmaktad›r. "Siyaset belgesi" ne eksik ne fazla, burjuva s›n›f siyasetinin, darbe rejimiyle yeni bir merhalesini oluflturmaktad›r. Anasol-D hükümetinden baz› demokratik aç›l›mlar bekleyenler, politik körlüklerinden dolay› her kesimin pay›na düflen "tesviye" operasyo nunun fark›nda de¤illerdir. TÜS‹AD, bu bak›mdan ulusal ve uluslararas› gelece¤ini "hükümeti gölge gibi takibe alarak", MGK’nin "siyaset belgesinde" meram›n› anlatm›flt›r. Anlayana! J

Devlet, ‘Buldu¤uyla Yetindi’, Feministler, Demograflar ve Liberaller Hüsrana U¤rad›

TC

’nin “tebas›n›” fifllemek amac›yla düzenledi¤i 30 Kas›m Operasyonu, uygulama ve sonuçlar›yla birçok tart›flmay› bafllatarak sona erdi. Teban›n evlerde “hapsolarak”, kolluk kuvvetlerinin de “yasa¤a uymayanlarla arananlar av›na” ç›karak geçirdi¤i operasyonda sorulan ve “sorulmayan” sorularla, “say›lmamay›” adam yerine konmamak diye kabul edenlerin protestolar› kaplad› ortal›¤›. Erkeklerin aile reisi say›lmas›na k›zan feministlerin, yeterli istatistiki veri toplanmamas›na k›zan demograflar›n, Büyükflehir konumuna yükselme ve ‹ller Bankas›’ndan ald›¤› paylar›n› art›rma derdindeki belediyelerin ve seçmen kütüklerinin “sa¤l›ks›z olaca¤›” korkusundaki liberallerin “fiyasko” iddialar›n›, D‹E’yle Yüksek Seçim Kurulu Baflkanlar› da dolayl› olarak “kabul” ettiler. Devletin derdi ise, MERN‹S Projesi arac›l›¤›yla ikametgaha dayal› ve bir bilgisayar otomasyonu destekli fifllemeydi ve D‹E Bafl-

kan›’na göre “maliyet” gerekçesiyle vazgeçilen birkaç “veri” d›fl›nda bu amac›na ulaflt›. Eksik kalanlar içinse D‹E Baflkan›, devlet erkan›n›n yüre¤ini ferahlatan müjdeyi verdi: 2000 y›l›nda Avrupa’n›n di¤er burjuva diktatörlükleriyle birlikte daha “ça¤dafl” yöntemlerle fiflleme gerçeklefltirilecek! Komünistler, aylar öncesinden say›m›n bir fiflleme operasyonundan baflka birfley olmad›¤›n› söylemifllerdi. Bugün de 30 Kas›m’la operasyonun bafllat›ld›¤›n› ve MERN‹S Projesi için ilk ve düflmana yetecek verilerin topland›¤›n›, MERN‹S’in birinci ifllevinin emekçi ve devrimcilerin izlenmesi olaca¤›n› belirtiyorlar. Fiflleme operasyonuna, parlamenter avanakl›k ve güçsüzlük nedeniyle sessiz kalanlar›n, önümüzdeki dönemde geniflletilerek sürecek operasyona karfl› tutumlar› ise, bugünden farkl› olmayacakt›r. J

Fiflleme Operasyonuna Karfl› Tutumu Devrimci Bir Propagandaya Dönüfltürdük

D

evrimci Parti Güçleri olarak bölgemizde devletin nüfus say›m› görünümü alt›nda yapt›¤› fiflleme operasyonu ile ilgili bir dizi çal›flma gerçeklefltirdik. Çevremizdeki devrimcilere, demokratlara, iliflkide oldu¤umuz unsurlara tek tek ulaflarak, devletin yapmak istediklerini komünist bir tav›rla aktard›k. Burjuva devlet bir s›n›f egemenli¤i organ›d›r ve çabas›, temsil etti¤i s›n›f›n varl›¤›n› sürdürüp, sömürü a¤›n› daha geniflletmektir. Bu amaç do¤rultusunda gerici nitelik tafl›yan bir dizi reformlar› gündeme getirmekten hiç de çekinmiyor. MERN‹S projesi de bunlardan biridir. Devlet demektedir ki “Bu say›mla vatandafl›n konut, iflsizlik, sa¤l›k ve e¤itim vs. sorunlar›na çözüm bulmak için istatistiki verilere gereksinmem var”. Bizler, “hay›r” diyoruz bunlara, m›zra¤›n çuvala s›¤d›¤› kadar yalan. Devletin komünistlerin-devrimcilerin, düzen/kay›td›fl› yaflay›p çal›flanlar›n fifllenmesine gereksinmesi var. Komünistleri, devrimcileri denetim alt›nda tutmak gibi vazgeçemedi¤i bir derdi var, kay›td›fl› ekonomiyi kayda alarak sömürü a¤›n› geniflletmek istiyor. S›n›flar›n oldu¤u yerde, egemen s›n›f›n bask›s› vard›r. S›n›flararas› bir bar›fl›n, eflit bir paylafl›m›n düflünülmesi kadar saçmal›k olamaz. Devlet egemen s›n›f›n devletidir. Bar›fl da, imtiyaz da o s›n›f›n hakk›d›r. Egemen s›n›f, art› de¤er/kar oran›n› artt›rmak için türlü hilelere ve

zorbal›klara baflvurmakta hiç mi hiç çekinmez. Egemen s›n›f›n karfl›s›nda olanlar›n, bu oyuna karfl› uyan›k olmalar› onlar›n bu oyunlar›n› bozmalar› gerekirken, legalist tasfiyeciler ne yaz›kt›r ki onlara çanak tutma gibi bir s›n›f ihanetinin içindeler. Çal›flma yapt›¤›m›z alanlarda karfl›m›za ç›karak, bu ihanetlerini devrimci bir görevmifl gibi sunmaya çal›fl›yorlarsa da baflar› kaydedemiyorlar. Onlar›n derdi, sömürülen s›n›f üzerinden politika yaparak "bunu yaparken de" burjuvazinin oyununa gelmektedirler. Bizler devletin fiflleme operasyonunu protesto ederken, onlar oy kayg›s›yla bu operasyona çanak tutuyorlar. Yine de biz, Devrimci Parti Güçleri olarak, y›lmadan devlete ve bu liberal demokratlara, legalist tasfiyecilere karfl› komünistçe tav›r alarak, çevremizi fiflleme operasyonuna karfl› uyan›k olmaya ça¤›rd›k. Burjuva devletinin oyunlar›na karfl› uyan›k olmak, bizi baflar›ya götürecek, baflar› da özgürlü¤e tafl›yacakt›r. Sömürülen s›n›fa kimse özgürlük, bar›fl bahfletmez. Bar›fl› ve özgürlü¤ü proletaryan›n örgütlü mücadelesi getirecektir. Yaflas›n proletaryan›n örgütlü mücadelesi Bar›fl, özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Antalya'dan Devrimci Parti Güçleri


6

Say›: 18 P Aral›k ‘97

D e v r i m c i S › n › f S i y a s e t i n i n Ya r a t › l m a s › D o ¤ r u l t u s u n d a

Sendikalar ve Sendikal Çal›flma “Sendikalar sosyalizmin okullar›d›r. ‹flçilerin kendilerini e¤ittikleri ve sosyalist olduklar› yer, hemen gözleri önünde ve her gün sermaye ile mücadele sürmekte oldu¤undan, sendikalard›r. Do¤as› ne olursa olsun, istisnas›z bütün politik partiler kitleleri ancak çok k›sa bir süre için, anl›k olarak ellerinde tutabilirler; di¤er yandan sendikalar kitleleri daha kal›c› bir biçimde tutabilirler; tek bafl›na gerçek bir iflçi s›n›f› partisini temsil etme ve sermaye iktidar›na karfl› koyma yetene¤ine sahiptirler.” (Marks)

A

mac›m›z Marks’› ne yaklafl›k yüz otuz y›l önce söylediklerinden dolay› yarg›lamak, ne de söylenenlerin, o dönemin nesnelli¤ine yaslanarak hakl›l›¤›n› ortaya koymak. Ancak flu da unutulmamal›d›r ki; iflçi s›n›f›n›n devrimci önderlikten yoksun oldu¤u ve daha çok s›n›f›n kendili¤inden kalk›flmalar›na rastlad›¤›m›z 19. yy bafllar›nda, Marks’›n sendikalara biçti¤i bu misyon, süreçle birlikte Lenin’in, s›n›f›n “ekonomik mücadele” araçlar› olarak tarif edilen sendikalara ve sendikal mücadeleye dayanarak filizlenen e¤ilimlerle mücadelesine ve bu e¤ilimleri, ayn› zamanda pratikten de kalkarak teorik olarak mahkum etmesine ra¤men; bugün sendikalara yaslanarak, “sendikal mücadeleyi” siyasal mücadeleye ikame eden anlay›fllar›n yan›lsamal› kavray›fllar›na dayanak noktas› da olabilmektedir. Bu nedenle, s›n›f hareketi, siyaset ve sendika iliflkisinin devrimci zeminde kavranmas›, komünistlerin her dönem gündeminde olmas› gereken ve tuzaklarla dolu konulardan biridir. Üretimi afl›r› ölçüde toplumsalllaflt›ran kapitalizm, zanaatkar-manifaktür üretimin yerini alan fabrikasyon üretim ile birlikte iflçileri devasa k›fllalarda biraraya getirerek, iflçi kitlesinin, bir s›n›f olarak örgütlenmesinin nesnel zeminini de yaratm›flt›r. Fakat iflçilerin istihdam oran› yüksek fabrikalarda, ayn› çat› alt›nda üretimi gerçeklefltirmeleri, otomatik olarak bilinçlenip kendilerini bir s›n›f olarak örgütlemesini beraberinde getirmemifltir. Geliflimin ilk dönemlerinde iflçilerin biriken kinlerini, iflsiz kalmalar›ndan, yaflam koflullar›n›n kötüleflmesinden sorumlu tuttuklar› makinalardan ç›karmaya çal›flmalar›, bu konuya çarp›c› bir örnektir. ‹flçi y›¤›n›n›n kin kusma, öç alma patlamalar›n›n 19. yy sonlar›na kadar, sürece damgas›n› vurmas›, hatta 1871’deki tarihsel Komünü zaferine ra¤men kal›c› baflar›lar elde edememesi, iflçilerin geriliklerinden dolay› de¤il, komünistlerin ulusal ve evrensel ölçekte s›n›f›n›n öncüsü devrimci bir parti olarak kendilerini varedememelerinden kaynaklanmaktayd›. Esasen, “vandalizm” olarak an›lan ve iflçi s›n›f›na yak›flt›r›lamayan tepki gösterme biçiminin yerini, s›n›f›n›n bilinçli siyasal eyleminin alamamas›n›n sorumlu-

su da, iflçilerin kültürsüzlükleri, teknoloji düflmanl›klar›, gerilikleri falan de¤il, öncü devrimci örgütlenmenin tarih sahnesindeki yerini almam›fl olmas›d›r. O dönemde; sand›klar ve yard›mlaflma dernekleriyle bafllayan ve günümüz sendikalar›na ulaflan s›n›f›n iktisadi mücadele araçlar›na, “devrimci” etiketinin yap›flt›r›lmas›, hatta devrimci öncü müdahaleden ba¤›ms›z “sosyalizmin okulllar›” olarak tan›mlanmas› yan›lg›s›, sendikalar›n, iflçilerin kapitalist sömürüye karfl› olan mücadelelerinde hakikaten devrimci bir rol oynamalar›ndan kaynaklanm›yordu. Böylesi bir ideolojik-siyasal yan›lg›, esas olarak, öncü parti yoklu¤unun do¤urdu¤u bofllukta, öncü komünist örgütlenme sorununa yönelik belirsizliklerden besleniyordu. Nitekim sendikalar, her ne kadar iflçilerin mücadeleleri sonucu elde edilmifllerse de, her zaman için emek gücünü daha yüksek bir bedele satmay› sa¤layan, sömürüyü ortadan kald›rmay› de¤il, s›n›rlamay› hedefleyen düzen içi uzlaflma araçlar›d›rlar. Hatta, pek çok dönem, s›n›f›n devrimci coflkusunu ö¤üten, öfkesini yat›flt›ran, emen bir niteli¤e sahip olmufllard›r. B›rakal›m iflçi s›n›f›n›n ekonomik anlamda mücadele araçlar› olmalar›n›, özelde iflverenin, genelde ise tamamen burjuvazinin ekonomik ve siyasal ç›karlar›n›n savunucusu ve koruyucusu rolünü üstlenmeleri, devletin, burjuvazinin iflçi s›n›f› üzerinde denetim kurmalar›n›n bir arac› haline gelmeleri çokça karfl›lafl›lan ve flafl›r›lmamas› gereken bir durumdur. Sendikalar; iflçi s›n›f›na devrimci siyaset tafl›man›n bir zemini olduklar› gibi, burjuva siyasetin tafl›nmas›n›n da zeminidirler. 20. yy. sürecinde iflçi s›n›f› hanesine yaz›lan kazan›mlar hesaba kat›l›rsa, bu kazan›mlara yönelik sendikalarla bafllayan ve biten bir mücadeleden sözedilemez. Öncelikle 1917 Rusya’s›nda patlayan Ekim Devrimi ve Komünist Enternasyonal’in kuruluflunu içine alan süreçte, Avrupa’da hatta dünyan›n pekçok bölgesinde yay›lan devrimci dalga ve kapitalizmin tarihsel anlamdaki alternatifine karfl› gelifltirdi¤i “sosyal devlet vb.” refleks ve iflçi s›n›f›ndan hortumlanan art›-de¤er, bir bütün olarak hesaba kat›l›rsa, sendikalar›n hangi koflullarda iflçi s›n›f›n›n devrimcileflmesine dönük bir rol oynad›¤›

daha aç›k ortaya konulabilir. 1900’lerin ikinci yar›s›ndan bu yana, kapitalizmin seyrinde büyük ölçekli iflletmelerin küçükleri tasfiye ederek “yok etti¤i” ve devasa iflçi k›fllalar› yaratt›¤› sürecin bir biçimiyle tersine yaflanan ve küçük ölçekli iflletmelerin tekellere ba¤›ml›laflarak varl›¤›n› bir anlam›yla daha da yayg›nlaflt›rarak devam ettirmeleri ve tekellerin bir e¤ilim olarak, koordinasyon/pazarlama vb. ifllevleri üstlenmeye bafllamalar› olarak kendisini vareden olgu, sürecin önemli belirleyeni olarak hesaba kat›lmal›d›r. Büyük ölçekli iflletmelerde, s›n›f›n do¤al örgütlülü¤ünün sa¤lad›¤› avantaj›n da kullan›lmas›yla yayg›nlaflan sendikalar; örgütlü oldu¤u alanlarda/sektörlerde (ki daha çok büyük ölçekli sanayi), iflçi s›n›f›n›n çal›flma ve yaflam koflullar›n›n iyilefltirilmesinde önemli bir rol oynam›fllard›r. Büyük ölçekli ve iflçi s›n›f›n›n görece örgütlü oldu¤u iflletmelerde/sektörlerde yaflanan bu iyileflmenin, öte yandan, burjuvazi aç›s›ndan bu iflyerlerinde üretim maliyetinin yükselmesi ve kar oranlar›n›n düflmesi anlam›na geldi¤i de ortadad›r. Bu tablo karfl›s›nda burjuvazinin att›¤› ad›m, iflçi s›n›f›n›n daha büyük kesimlerinin, her türlü örgütlülükten, dolay›s›yla sosyal güvenceden yoksun oldu¤u/olaca¤› bir zemine itilmesi yoluyla ortalama ücretlerin düflürülmesi olmufltur. Sendikalar› da içine alan bir çerçevede iflçi s›n›f›n›n örgütlülü¤üne yönelik sald›r›lar›n önemli bir aya¤›n›n; üretimin, ba¤›ml›l›k temelinde daha küçük ölçekte örgütlenmifl, denetim ve kay›t d›fl›ndaki üretim birimlerine kayd›r›larak, büyük iflletmelerin yavafl yavafl koordinasyon, pazarlama vb. ifllevlerine yönelmesi oldu¤u aç›kt›r. Uluslararas› planda devrimci bir önderli¤in yoklu¤u koflullar›nda, burjuvazinin somutlad›¤› bu sald›r› karfl›s›nda sendikal örgütlülük de zay›flam›fl, s›n›f›n geneli karfl›s›nda ayr›cal›kl› bir pozisyona sahip olan/olmaya bafllayan kesimlere daralm›flt›r. Sonuç olarak, iflçi s›n›f›n›n örgütlü, çal›flan ve örgütsüz, iflsiz, güvencesiz, düflük ücret koflullar›nda çal›flmaya/yaflamaya mahkum b›rak›lan kesimleri aras›nda yarat›lan ve yaflanan bu rekabet ortam›nda sendikalar; iflçi s›n›f›n›n genel ve ortak ç›karlar›n› esas alan bir zeminde, s›n›f›n örgütsüz, her türlü güvenceden yoksun yaflamaya ve çal›flmaya mahkum b›rak›lan kesimlerine yönelmek ve bu yolla kazan›mlar›n s›n›fa malolmas›na olanak tan›mak yerine, örgütlü olduklar› kesimlerin “kazan›mlar›n›n korunmas›” mücadelesine gerileyerek rekabetin bir ucunda aktif olarak taraf olmufllar, burjuva-

zinin payandas› durumuna düflmüfllerdir. Sendikalar›n yaflad›¤› bu daralman›n ve burjuvazinin iflçi s›n›f› içersindeki ajanlar› konumuna düflmelerinin temelinde, sendika yöneticilerinin art niyetlerinin sendika yönetiminde iflçi düflman› unsurlar›n bulunmas›n›n, dolay›s›yla devrimcilerin sendika yönetimlerinde bulunmamas›n›n yatt›¤›n› düflünen siyasal e¤ilimler, hiç de az de¤ildir. Oysa kaz›n aya¤›n›n hiç de öyle olmad›¤›n› belirtmek gerekiyor. Elbette ki sendikalar, s›n›f mücadelesi içersinde devrimci roller oynam›fllard›r ve oynayacaklard›r da. Sendikalar›n iflçi s›n›f› mücadelesinde, devrimci bir rol oynad›klar› dönemler, yönetimlerinin “sar›lardan” temizlendi¤i dönemler de¤il, sendikalar›n, s›n›f›n genel ve ortak ç›karlar›n› bayrak edindikleri ve iflçi s›n›f›n›n genel, ortak ç›karlar› ekseninde bir mücadelenin üzerinde kendilerini varettikleri dönemeçler, süreçler olmufltur her zaman. Bugün de soruna bu pencereden bakmak gerekiyor. Örne¤in; Petrol-‹fl’in 95-96 y›ll›¤›na göre Türkiye’de iflgücü say›s› 22.920.000 olarak verilmekte. Ayn› y›ll›kta, sigortal› iflçilerin say›s› 4.600.000’dir. Sigortal› iflçilerin içersinde, sendikal› olanlar›n oran›, %20.9 (960.000 iflçi)dur. Kamu sektöründeki 945.462 sigortal› iflçiye karfl›l›k, özel sektörde çal›flan iflçilerin ancak 3.654.538’ü sigortal› olabiliyorken, bu sigortal› iflçilerin de ancak 298.000’i sendikal›d›r. Buna karfl›l›k, kamu sektöründe çal›flan sigortal› iflçilerin %70’i sendikal›d›r. Sendikal› iflçilerin içersinde, özel sektör çal›flanlar›n›n oran› %31.04. Bu rakam da, 298.000 (özel sektördeki sigortal› iflçilerin %8.2’si) iflçi anlam›na geliyor. Bunun yan›nda iflsizlerin say›s› 5.996.000’dir. Tabloya bak›ld›¤›nda, sendikalar›n s›n›f içindeki örgütlülü¤ünün, ço¤unlu¤u iflvereni devlet olan iflyerlerinde çal›flan iflçiler olmak üzere, s›n›f›n küçük bir az›nl›¤› ile s›n›rl› kald›¤› ortaya ç›kmaktad›r: Sendikal› iflçi say›s›n›n iflgücü içersindeki pay› % 4.18. Bu orana kuflkusuz 657 say›l› yasaya ba¤l› olarak devlet iflletmelerinde çal›flanlar dahil de¤ildir. Sendikalar, bu halleriyle, iflçi s›n›f›n›n genel kitlesinden uzaklaflm›fl ve iflçi s›n›f› içersinde çal›flma ve yaflam koflullar› itibariyle, görece iyi düzeyyde olan kesiti ile s›n›rl› bir örgütlülük halini alm›fllard›r. Sendikalar; öncelikle de devrimci hareket, yüzünü iflçi s›n›f›n›n her türlü örgütlülükten ve sosyal güvenceden yoksun kesimlerine çevirmedikleri, kendilerini bu s›n›f kesiti üzerinde varetmedikleri noktada, iflçi s›n›f› içersinde marjinalleflmeye ve s›n›f›n genel ve ortak ç›karlar›n›n karfl›s›nda bir kesimin “kesimsel” ç›karlar›n›n savunu su üzerinden iflçi s›n›f› içersindeki bu rekabet ortam›nda, burjuvazi lehine “taraf olmaya” mahkumdurlar.


7

Say›: 18 P Aral›k ‘97 Bu noktada, hem düzenin oyunlar›n›n bozulabilmesi, hem de sendikal zeminde devrimci bir ç›k›fl›n yakalanabilmesi bak›m›ndan, iflçi s›n›f›n›n her türlü örgütlülükten ve güvenceden yoksun kesimlerinin örgütlenmesi, belirleyici önemde bir ad›md›r. Büyük ölçüde kendine varofllar› mesken olarak seçmek zorunda kalm›fl bu s›n›f kesiti, bir bak›ma, 60-70’li y›llarda K‹T’lerin d›fl›nda kalan sendikas›z, örgütsüz iflçi kitlesine benzemektedirler. Nitekim, 15-16 Haziran’a hayat veren iflçi kitlesi de, mevcut sendikalar›n s›n›rlar›na s›¤mayan, mevcut yasalar›n çerçevesi ötesinde bir sömürü ve bask›ya tabi tutulan bir kitleydi. Bu kitle ile sendikal› K‹T iflçilerinin ayr›cal›klar› aras›ndaki uyumsuzluk ve iliflki, bugün iflçi s›n›f›n›n büyük fabrikalardaki ve sendikal› kesimiyle, küçük atelyelerdeki, organize sanayilerdeki, varofllardaki y›¤›nlar aras›ndaki uyumsuzlu¤a ve iliflkiye benzetilebilir. Ancak arada atlanmamas› gereken bir fark var: Geçmiflte, 15-16 Haziran’a hayat veren ve bir anlam›yla geçmifl dönemdeki D‹SK’in devrimci dinamizminden beslendi¤i s›n›f kesimi, sonuçta belli bafll› büyük fabrikalarda toplanm›flt›. Bu kesimin kendili¤inden hareket etme/örgütlenme kapasitesi, bugün varofllarda yaflayan da¤›n›k sektörlere ve iflyerlerine bölünmüfl iflçi kesiminin durumuyla ayn› de¤ildir. En az›ndan bu iki kesimin kendili¤inden örgütlenme ve hareket geçme kapasitesi bak›m›ndan aralar›nda önemli bir fark vard›r. Büyük ölçekli iflletmelerin ve sendikalar›n menzili d›fl›nda kalan kesimler, çok daha h›rç›n ve etkili bir mücadele potansiyelini ifade etseler bile, planl› ve sistematik bir çal›flman›n sonucunda yarat›lacak bir kitle örgütlenmesi zemini ortaya konulamad›¤› taktirde, süreklili¤ini sa¤layacak bir hareket oluflturmalar› beklenmemelidir. Bu do¤rultuda bilinçli bir müdahale olmazsa, y›¤›nlar tam tersine en geri noktalara geri çekilme e¤ilimindedir: RP’nin bu kesimlerde önemli bir oy potansiyeline sahip olmas› tesadüf de¤ildir ve bir tehlike iflaretidir. Her ne kadar, iflçi s›n›f›n›n bu en devrimci kesimleri beklenmedik bir sürat ve güçle meydana ç›kmaktalarsa da, ayn› h›zla geri çekilme e¤iliminde olduklar› hesaba kat›lmal›, bu kitlenin kendili¤inden geliflmesine bel ba¤lanmamal›d›r. Gerek sendikal zeminde, gerek baflka zeminlerde devrimci bir s›n›f perspektifinin yeflerece¤i zemin, iflçi s›n›f›n›n, öncelikle her türlü örgütlülükten, güvenceden, dolay›s›yla ayr›cal›ktan yoksun kesimleri ile buluflma, bu kesimlerin örgütlendirilmesi prati¤i olacakt›r. ‹flçi s›n›f›n›n bu kesimlerinin sendiklara tafl›nmas›, sendikalarda örgütlendirilmesi, halihaz›rdaki sendikal örgütlenmeleri ileri ç›kmaya zorlayan devrimci bir etki yarataca¤› gibi; varo-

lan sendikal yap›larda devrimcilerin ve “kamusal” ifllev gördü¤ü yan›lsayönetime gelmesinden, daha devrimci mas›n› yayar. ‹kincisi; “Özellefltirmeye karfl› kabir rol oynayaca¤› söylenebilir. Bu zemindeki bir sendikal ç›k›fl›n, mulaflt›rma” anlay›fl›; iflçi s›n›f›n›n sendikalar›n devrimci bir rol oynama- kendi kurtulufl hedefi do¤rultusunda, lar›n›n ise, öncelikle komünistlerin, kendi s›n›fsal egemenlik ayg›tlar› eliydevrimcilerin bilinçli ve örgütlü mü- le uygulayaca¤› kamulaflt›rman›n kodahaleleriyle mümkün olabilece¤i flullar›n›n olmad›¤› bugün, pratikteki aç›kt›r. O nedenle pusulan›n ibresi, ön- ifadesini, özellefltirme kapsam›ndaki celikle devrimci saflarda iflçi s›n›f›na, K‹T’lerin sat›lmamas› olarak bulmaks›n›f›n›n örgütlülükten, güvenceden ta. Bugün, tüm kamu iflletmelerinde ayr›cal›ktan yoksun ve devrimci dina- çal›flan sigortal› iflçi say›s›n›n, 945.462 mizme sahip kesimlerine çevrilmesi (Petrol-‹fl 95-96 Y›ll›¤›) oldu¤u hesaba kat›l›rsa; tüm K‹T’lerin ve devlet dagerekiyor. Sendikalar›n kendi dinamikleri ile irelerinin özellefltirildi¤i koflullarda bis›n›rl› kalarak, sendikalar›n rolü, nas›l le, özellefltirme/kamulaflt›rma denklebir sendikal çal›flma yürütülmesi ge- minin, iflçi s›n›f›n›n küçük bir kesitinin rekti¤i tart›flmalar›; sendika olgusunun gündemine sokulabilece¤i ortadad›r: bir yönüdür ve bu haliyle, devrimciler Toplam iflgücü içersinde %4.12 Bu zemindeki bir özellefltirme-kaaç›s›ndan, özellikle de, devrimci s›n›f önderli¤inin eksikli¤i saptamas›n› ya- mulaflt›rma denklemi, iflçi s›n›f›n›n orpanlar aç›s›ndan eksikli bir bak›flt›r. tak mücadele ve eylem hedefleri ekseSendika tart›flmas›n›n, hele hele haz›r- ninde bir s›n›f olarak örgütlendirilebill›k döneminde olan bir örgüt için as›l mesi u¤rafl› anlam›na de¤il, kamu iflönemli boyutu, komünistlerin sendi- letmelerinde çal›flan iflçilerin, genel iflçi kitlesi karfl›s›nda sahip olduklar› kalarda nas›l çal›flmas› gerekti¤idir. Bu noktan›n bir önemli boyutu, avantajlar›n ve ayr›cal›klar›n korunkomünistlerin, önlerindeki görevlerin mas› u¤rafl› anlam›na gelir. Bu bak›fl›n, üstlenilmesi yolunda, devrimci s›n›f K‹T çal›flanlar› d›fl›nda kalan iflçi s›n›f›n›n ana gövç a l › fl m a s › n › n Bugün enternasyonalist desine ve her hangi zeminde türlü güvenceörülebilece¤i devrimci bir önderli¤in den, örgütlülükkonusunda net ten yoksun y›olmalar›d›r. yarat›labilmesi, burjuvazinin her ¤›nlara s›rt dönBu noktada, cepheden t›rmand›rd›¤› sald›r›lar mek anlam›na iflçi s›n›f›n›, geldi¤i gözden burjuvazi karfl›karfl›s›nda, öncelikle ideolojik, k a ç › r › l m a m a l ›s›nda tek bir s›n›f kimli¤i ek- siyasal örgütsel anlamda devrimci d›r. Burjuvazinin, seninde harekebir seçene¤in yarat›lmas›ndan “ ö z e l l e fl t i r m e te geçirebilecek sald›r›s›” kapmücadele, eygeçmektedir. sam›nda, kamu lem hedefleri son derece belirleyici bir öneme sahip- mülkiyetine, ideolojik bir sald›r›ya gitir. Bu da s›n›f çal›flmas›n›n, s›n›f›n be- riflti¤i gözden kaç›r›lmamal›; ancak bu lirli bir kesitinin sorunlar›ndan ve ç›- sald›r›n›n gö¤üslenebilece¤i zemin, karlar›ndan hareketle örülecek bir ey- verili devlet ve iktidar ayg›tlar› üzerinlem çizgisi içersinde mümkün de¤il- den bir kamulaflt›rman›n öne ç›kart›ldir. Örne¤in: Bugün burjuvazinin gün- mas› olmamal›d›r ki bu, kapitalist devdemindeki sald›r› bafll›klar›ndan birisi let mülkiyetinin, sosyal devlet anlay›fl›n›n kutsanmas› tehlikesini içerir. özellefltirmedir. Bugün, özellefltirme sald›r›s› karBu soruna, “mülksüzlefltirenlerin mülksüzlefltirilmesi” penceresinden fl›s›nda, iflçi, memur, sözleflmeli, taflebakan komünistler için bu sorunun ni- ron çal›flan› ayr›m›na karfl›, “tek s›n›f, hai çözümü “kamulaflt›rma” ile zaten tek sözleflme” hedefi, vurgusu öne ç›mümkündür. Ancak, bugünün somut- kart›lmal›d›r. Bunun yan›nda, s›n›f›n lu¤unda gündeme gelen özellefltirme farkl› kesimleri aras›ndaki, farkl› stasald›r›s›n›n karfl›s›na, “kamulaflt›rma” tülerde fakat ayn› iflte çal›flan s›n›f üyeekseninde örülmesi hedeflenen bir “s›- leri aras›ndaki rekabet ortam›na karfl›, n›f perspektifi”nin dikilmesi hedefi, “Eflit ifle eflit ücret” talebi öne ç›kart›kimi yan›lsamalar› ve eksiklikleri tafl›- l›rken; özellefltireminin sonuçlar›ndan bir tanesi olan iflsizlik karfl›s›nda “6 samaktad›r. Birincisi; iflçi s›n›f›n›n kendi ikti- atlik iflgünü, tam ücret, dört vardiya” dar organlar› olan “sovyetler” eliyle hedefi yükseltilmelidir. yaflama geçirece¤i kamulaflt›rman›n Özellefltirme sald›r›s›n›n karfl›s›nd›fl›nda bir “kamulaflt›rma” tan›mla- da ancak böyle bir perspektifle durulmas›, verili devlet ayg›t› ve iktidar ilifl- maya çal›fl›ld›¤› takdirde, iflçi s›n›f›n›n kileri üzerinden bir “kamulaflt›rma” genelini kucaklayan bir ortak mücadeanlam›na gelir. Bu tarz bir kamulaflt›r- le hedefi/zemini örülebilir. Sendikalar ma anlay›fl› ise, iflçi s›n›f›n›n siyasal ve da bu zeminde, yüzlerini iflçi s›n›f›n›n iktisadi kurtulufl mücadelesi ile bulufl- genel kitlesine ve s›n›f›n ortak sorunmad›¤› gibi, verili devlet ayg›t›n›n ve lar›na, ihtiyaçlar›na dönebildikleri takK‹T’lerin s›n›fsal, kapitalist niteli¤ini dirde, “devrimci bir rol” oynamaya gözard› ederek, devletin s›n›flarüstü aday olabilirler.

Devrimci s›n›f siyaseti ancak böylesi bir zeminden f›flk›rabilir. Devrimci s›n›f önderli¤inin yoklu¤unun belirledi¤i koflullarda, yürütülmesi gereken faaliyetin muhtevas›n›, “partiye referansla kuruculuk faaliyeti” olarak tespit eden komünistlerin, döneme has öne ç›kartt›klar› temel belgilerin bafl›nda, “iflçi s›n›f›n›n birli¤inden önce komünistlerin birli¤i” gelmektedir. Bu çerçeveden bak›ld›¤›nda, esas itibar›yla komünistlerin sendikalara ve di¤er kitle örgütlerine yönelimleri de, devrimci önderlik bofllu¤unun doldurulmas›na hizmet edecek nitelikte bir yönelim olmal›d›r. Amaç ve örgüt disiplininden yoksun da¤›n›k kadro potansiyeli, iflçi s›n›f› içersindeki taze-dinç güçler, partileflme sürecinin kadrolaflma-organlaflma aya¤›n›n önemli bileflenleridir. Dolay›s›yla bugün, sendikalarda çal›flman›n/sendikal çal›flman›n önemli bir boyutu da amaç ve örgüt disiplininden yoksun da¤›n›k komünist kadro potansiyelinin birlikte bir siyasal faaliyet örgütleyebilecekleri, bunun yan›nda komünistlerin, s›n›f›n dinamik-ileri unsurlar›yla buluflabilecekleri bir zeminin örgütlenmesi olmal›d›r. Parti öncesi ve parti olduktan sonraki dönemlerin aras›nda bir Çin seddi bulunmamakla beraber, bugün üretilecek sendikal politikalar›n görece¤i ifllev ve anlam (içeri¤inden ba¤›ms›z), bir devrimci partinin varl›¤› koflullar›nda görece¤i ifllevden kimi farkl›l›klar tafl›yacakt›r ve komünistlerin öncelikleri, somut acil görevleri de¤iflmed¤i sürece (sonras›nda da), bu fark›n üzerinden kesinlikle atlanmamal›d›r. Örne¤in, “6 saatlik iflgünü, tam ücret, 4 vardiya” slogan›, devrimci bir partinin varl›¤› ve müdahaleleri koflullar›nda, y›¤›nlar› somut siyasal hedeflere yönelten ve siyasal eylemlerine k›lavuzluk eden bir fliar ifllevi görebilecekkken; yine ayn› slogan›n, bugün tafl›d›¤›/tafl›yaca¤› ifllev ve anlam, Devrimci Parti Güçleri’nin, perspektiflerini kendinden öte güçlerin gündemine tafl›yabilmesi, alandaki güçlerin-unsurlar›n s›n›fsal-siyasal bir zeminde ayr›flt›r›labilmesi, s›n›f içersinde sorunlar›na düzen d›fl› çözümler arayan ileri unsurlar›n ilgisini çekebilmesi, da¤›n›k durumdaki komünist potansiyelin siyasal bir zeminde buluflabilmesi, noktalar›nda olacakt›r. Hiçbir slogan yahut siyasal perspektif, sadece kendi bafl›na y›¤›nlar› siyasal eylemlere tafl›yacak, siyasal iktidara yönlendirecek kudrete sahip de¤ildir. Dolay›s›yla en güzel savafl›m hedefleri ve sendikal politikalar da devrimci partinin yoklu¤unda, y›¤›nlar› seferber etmekten ziyade, iyi birer siyasal turnusol ifllevi görürler. Soruna böyle bak›ld›¤›nda, bu dönemde sendikalar, iflçi s›n›f›n›n tamam›yla buluflmak, tümünü siyasallaflt›rmaktan önce, komünistlerin birlikte Á

Devam› 19. Sayfada


8

Yenilgiden Bunalm›fl Sol Hareketin Duayeni ramsci, 1937 y›l›nda öldü¤ünde hapishanede idi. Oldukça kötü sa¤l›k ve yaflam koflullar› içerisinde hapishanede geçirdi¤i 11 y›l, yo¤un bir hastane trafi¤i ile içiçe yaflanm›flt›. Ancak, kötü sa¤l›k koflullar› içerisinde geçirdi¤i tutsakl›k y›llar›, ayn› zamanda Gramsci’nin, o y›llarda olmasa bile, 1970’li ve özellikle de 1980’li y›llarda, dünya sol hareketinin gündeminde «önemli» bir yere oturan ve referans kayna¤› haline gelen «Hapishane Defterleri» olarak bilinen çal›flmalar›n› ortaya ç›kard›¤› y›llard›r ayn› zamanda. Gramsci, 1926 y›l›nda tutukland›¤›nda, arkas›nda, 13 y›ll›k bir örgütlü siyasal pratik b›rakm›flt›. 1913 y›l›nda ‹talyan Sosyalist Partisi’ne kat›lm›fl, 1917 Rus devriminin atefli ve Avrupa’da bunu izleyen süreçte ortaya ç›kan Komün/Sovyet tipinde iktidar organlar›, Gramsci’nin üzerinde de önemli etkiler b›rakm›flt›. Nitekim, 1919’da, ‹talya’da geliflen “fabrika konseyleri hareketi”ni destekleyen L’Ordine Nuovo dergisinin ç›kart›lmas›nda bulunuyor. Ve ard›ndan, 1921’de ‹talyan Komünist Partisi’nin kurulufluna kat›l›yor. Komintern içerisinde ald›¤› görevlerden ötürü Avrupa’da çal›flan Gramsci, 1924 y›l›nda ‹talyan Parlamento’suna seçilmesiyle birlikte ‹talya’ya döndü. ‹talya’ya döndü¤ünde, Bordiga’n›n belirleyicili¤inde olan ve kendisinin «sol-sekter» olarak de¤erlendirdi¤i parti çizgisini, kitle taban›na dayal› bir zemine çekmeye çaba gösteriyor. Gramsci bugün, yenilgiyle bunalm›fl ve yeni aray›fllar peflindeki marksist hareket içerisinde, 70’li y›llardan sonra sürekli artan, dünya çap›nda bir üne ve sayg›nl›¤a sahip. Sol hareket üzerinde, üstü kapal› bir biçimde yay›lan güçlü bir etkisi bulunuyor ve oldukça genifl bir kesimin referans kayna¤›d›r. Öyle ki, devlet konusu gündeme geldi¤inde, sol hareketin büyük bir kesimi, ona ve onun açt›¤› yoldan ilerleyenlere yaslanmakta özel bir mahzur görmezler. Ço¤u zaman, elefltirilmeden sahip ç›k›l›r Gramsci’ye. «Sol» cepheden yöneltilen elefltiriler, özellikle, “Hapishane Defterleri”nin u¤rad›¤› sansür ve kullan›lan ezop diline, Gramsci’nin u¤rad›¤› vefas›zl›¤a dayan›larak yan›tlan maya çal›fl›l›r. Elefltirildi¤i zaman da, 10 y›l› aflan zorluklarla dolu tutsakl›k döneminin ve devrimci yaflam›n›n bas›nc›n›n, keskinlikleri gideren ve sonuçta Gramsci’yi aklayan bir etkide bulundu¤u söylenebilir. Gramsci, bir anlam›yla, “Avrupa Marksizmi” içerisinde Marks sonras› dönemdeki bir kufla¤›n son temsilcilerinden say›labilir. “Avrupa Marksizmi” içerisinde Gramsci sonras› dönemde ideolojik, siyasal zeminde belirleyici olan ve hareketin çizgisini tayin edenler, siyasetçilerden ziyade, felsefe ve iktisatç›lar olmufltur. Günümüze dek “Av-

Say›: 18 P Aral›k ‘97

GRAMSC‹ rupa Marksizmi” ve Avrupa merkezli siyaset de esas olarak, felsefecilerin ve iktisatç›lar›n siyaseti ve “Marksizm” anlay›fl› üzerinde flekillenmifltir. Ancak, bir di¤er taraftan bak›ld›¤›nda, 70’lerden sonra, aç›k bir biçimde kendisini vareden “Avrupa Komünizmin”, erken gelen ilk temsilcilerinden de say›labilir. Bugün Gramsci’nin sol hareketin gündemine girifl biçimi de, esas olarak, onun Hapishane Defterleri’nde ortaya koydu¤u görüfllerin, ortodoks Marksizm’den ve Leninizm’den ziyade, “post Marksizmle”, “Avrupa Komünizmi” ile iliflkilendirilmesi daha kolay olan görüflleri üzerindendir nedenledir. Nitekim, Althusser, y›llar sonra, kendisine selef olarak Gramsci’yi görmekte, Poulantzas, tarihselcili¤e yönelik tüm fliddetine ra¤men, Gramsci’yi görece ayr› bir yerde de¤erlendirmekte, “Avrupa Komünizmi” ise, genel olarak tarihini Gramsci ile bafllatmaktad›r. Türkiye’de ise, Gramsci’nin ve hazinesinin «keflfedilmesi», «vefas›zl›¤a u¤rad›¤›» düflünülen bir devrimcinin hat›rlanmas› ve hat›rlat›lmas› senaryolar› eflli¤inde gerçekleflti. Ancak, sivil toplumcu ve liberal çevrelerin d›fl›nda, Gramsci’nin hat›rlanmas›, daha çok ufak, mütevazi ve «yorumsuz» al›nt›lar, göndermeler biçiminde ve utangaç bir «sahiplenme» çerçevesinde kald›. Ve bu sahiplenme, Gramsci’nin ortaya koydu¤u fikirlerin bütünsel çerçevesine sahip ç›k›lmas›yla de¤il, tam bir seçmecilik içerisinde, Gramsci’nin kulland›¤› kavramlar›n ve çözümlemelerin, durulan zeminde yeniden kurgulanmas› biçiminde iflleyen eklektizm olarak gerçeklefliyor. Ancak bu utangaçl›k, Gramsci’nin ayd›nlara biçti¤i rolün kabul edilmesini, organik ayd›n tan›mlamas› eflli¤inde ayd›nlar›n yüceltilmesini ve devrimcilerin hor görülmesini siyasal iktidar mücadelesini önceleyen yahut bununla eflitlenen bir hegemonik mücadele perspektifinin benimsenmesini engelleyemiyor. Ve bir s›fat olarak kendilerine Leninizm’i yahut devrimci Marksizm’i lay›k görenler, Gramsci’den beslenen bir siyaset ekseninde, Leninizm’in s›n›f, parti, iktidar kavray›fl›ndan uzaklafl›yorlar. Avrupa ve dünyada, Gramsci’nin yeniden gündeme geldi¤i zemin ve bu çerçevedeki gerçeklikler, Gramsci’nin, bir kufla¤›n son temsilcilerinden olmas›ndan çok, marksist hareketin sorunlar›n›, Marksizm d›fl› bir zeminde çözmeye yönelen baflka ve yeni bir kufla¤›n ilk temsilcilerinden, erken gelmifl ilk temsilcilerinden say›lmas›n› olanakl› k›lmaktad›r. Ancak bir baflka aç›dan bak›ld›¤›nda ise Gramsci, hayat› boyunca Marksizm’in, Leninizm’in temel ve egemen

olan tezleriyle aç›k ya da kapal› bir hesaplaflmay› gündeme getirmemifl, Alman Komünist Partisi’nin yenilgisinin ard›ndan, ‹KP’ nin tümüyle birden “Birleflik iflçi cephesi” perspektifine karfl› ç›kmas›n›n d›fl›nda, yaflam› boyunca, Komintern ve siyasetine, dolay›s›yla egemen ve resmi Marksizme, sad›k kalm›flt›r. Komintern’in gündemine esas olarak Dimitrov ile birlikte giren ve benimsenen “Birleflik Cephe” politikas›n›n da aktif olarak yan›nda yer alm›fl, ‹talya’da ise, ‹KP’nin sol çizgisini temsil eden ve faflizme karfl› mücadele konusunda da “s›n›fa karfl› s›n›f” perspektifine sahip ç›kan Bordiga’n›n karfl›s›nda, birleflik cephe stratejisinin benimsenmesi için gayret göstermifltir. Dolay›s›yla, Komintern’in 4. Kongre sonras› dönemine damga vuran ve asl›nda II. Enternasyonal sosyal demokrasisinden f›flk›ran siyasal perspektiflerle de akrabal›¤› kurulabilir. Gramsci’nin “Birleflik Cephe” stratejisini benimsemesi, hapishane döneminde vard›¤› sonuçlar ve stratejik önermeleri ile yak›ndan ilgilidir. Zaten bugün Gramsci de, Hapishane Defterleri ile an›l›r olmufltur, parlamento çal›flmalar›, Mussolini ile polemikleri, tutsakl›k yaflam› ve devrimci geçmifli vb. üzerinden de¤il. “Hapishane Defterleri” Gramsci’nin, s›n›f-iktidar, s›n›f-parti, parti-iktidar iliflkileri ve en nihayetinde, nas›l bir siyasal mücadele izlenmesinin gerekti¤i gündemleri ve sorular›yla u¤raflt›¤› ve yan›tlar arad›¤› çal›flmalar›d›r. Gramsci, Bat›’da bir Ekim Devrimi aramaktad›r. Ancak, “Do¤u” ile “Bat›”y›, toplum örgütlenmesi zemininde zaten apayr› de¤erlendiren Gramsci, bu devrimi, bolfleviklerin izledi¤i yolun, araçlar›n ve Ekim Devrimi’nin geliflim sürecinin d›fl›nda bir zeminde aramaktad›r. Hapishane Defterleri’nden bugüne dek uzanan ve en çok hat›rlanan kavramlar›n bafl›nda, “hegemonya” kavram› gelmektedir. Ve denilebilir ki bu kavram, Gramsci’nin ortaya koydu¤u görüfllerin omurgas›n› oluflturmaktad›r. Kulland›¤› “sivil toplum”, “ayd›nlar”, “tarihsel blok”, “manevra-mevzi savafllar›” gibi kavramlar›/olgular› da, hegemonya ekseninde bir yerlere oturtmaya çal›flm›flt›r. Hegemonya kavram›n›, bir anlam›yla yeniden tan›mlayarak; s›n›f egemenli¤inin zora de¤il, r›zaya dayal› biçimi olarak formüle eden Gramsci’de bu olgu, kökeni sivil toplumla devlet aras›nda gidip gelen üç ayr› formülasyona sahiptir. Gramsci’nin formülasyonlar›ndan en bilineni, kökeni sivil toplum olarak tan›mlanan hegemonya kavram› ve buna dayal› olarak burjuva devletin, zor ile çevrelenmifl r›za biçiminde ortaya konmufl olan›d›r: “Dogu’da devlet herfley oldu¤undan, sivil toplum ilkel ve peltemsiydi; Bat›’da

devlet ile sivil toplum aras›nda, usa yatk›n bir iliflki vard› ve sallanan bir devlet içinde sars›lmaz bir sivil toplum yap›s› hemen seziliyordu. Devlet, ard›nda sa¤lam bir kaleler ve kazamatlar zincirinin bulundu¤u ileri bir siperden baflka birfley de¤ildi...” (Hapishane Defterleri) Gramsci, her ne kadar baflka bir formülasyonda devleti, sivil toplumu ve hegemonyay› da içine alan bir kurum olarak tan›mlam›fl olsa da; “Öyle ki, devlet=politik toplum+sivil toplum, yani zorlamayla güçlendirilmifl hegemonyad›r denebilir” (Hapishane Defterleri); aktar›lan ilk formülasyon, parlamentarist/sivil toplumcu e¤ilimlere günümüzde de kan vermektedir. Gramsci’de, bütünsel bir kavray›fl›n›n bulundu¤u flüpheli olan kavramlar ve bu eksende yürütülen tart›flmalar›n öncesi de var. Örne¤in, hegemonya kavram› üzerindeki ilk tart›flmalar, 1905 Rus Devrimi’ne dek uzanmaktad›r. Bu dönemdeki tart›flmalar, proletaryan›n kendisinin olmayan bir devrimin bask›n gücü olup olamayaca¤› ekseninde yaflan›yor ve tarih bu tart›flman›n yan›t›n›, 1917 Ekim Proleter Devrimi ile veriyordu: Proletarya, ancak kendi devriminin hegemon gücü olabilir. Gramsci’nin ise önerdi¤i hegemonik mücadele ile, bu soruya verdi¤i yan›t tersi istikamette olmufltur. “Manevra ve Mevzi Savafl›” kavramlar›yla ortaya koydu¤u stratejik perspektif ise, yine 1905 Rus Devrimi’nin ard›ndan, bu defa Almanya’da yaflanan tart›flmalar ile paralellikler göstermektedir. K. Kautsky, Rosa Luksemburg’un, genel oy hakk› için kitle grevine dayal› olarak önerdi¤i stratejiye karfl›l›k, Gramsci ile ayn› askeri teminolojiyi kullanarak (Hans Delbrück), “y›pratma stratejisi” bafll›¤› alt›nda, bir biçimiyle hegemonya mücadelesi önermektedir: “Engels’in anlam›nda y›pratma stratejisi, uygun biçimde yönlendirilmesi durumunda, ...bu partilerden (düzen partilerinden) herbirini bir düflman olarak kabul eder ve onlar› zay›flatmaya, örgütsüzlefltirmeye, özgüvenlerini ve halk kitlelerinin onlara sayg›s›n› y›kmaya bakar” (Kitle Grevi) Ve yine, Gramsci’nin hapishanede yapt›¤› de¤erlendirmelerle örtüflürcesine, Kautsky de, 1905 Rus Devrimi’ni ve devrimi güncellefltiren “devirme stratejisi”ni, o dönem ve Rusya için olumlarken, Bat›’n›n ve bugünün farkl›l›¤›ndan dem vurarak, devirme stratejisinin geçersizli¤ini ilan ediyor. Gramsci de, Kautsky de, tarihin belirli bir dönemindeki Rusya ve Do¤u toplumlar›n›n d›fl›nda, özellikle Avrupa’da, dolays›z bir siyasal iktidar mücadelesinin önüne, sivil toplumun fethedilmesi dolay›m›n› koyuyor. Gramsci, tüm çözümlemelerinde, toplum ve devlet örgütlenmesi zemininde, Do¤u ile Bat› aras›nda, kal›n bir ayr›m çizgisi çizmeye çal›flm›flt›r. Ve burada, farkl› devlet/hegemonya tan›mlar›, farkl› çözümlenmeye çal›fl›lan toplum


9

Say›: 18 P Aral›k ‘97 modellerine dayan›yor görünmektedir. Dolay›s›yla, tam anlam›yla üstüste düflmemifl olsa da, kendinden önce aç›lan kap›lardan ilerlemeye çal›flan Gramsci’nin, kulland›¤› kavramlar›, çözümlemelerini ve stratejik önermelerini, bütünsel bir devlet ve iktidar kavray›fl› üzerinde flekillendiremedi¤i söylenebilir. Bütünsel bir devlet kavray›fl›na ulaflamayan Gramsci, temelde, devlet iktidar›n›n, s›n›f egemenli¤inin mutlak biçimi oldu¤unu ve s›n›f egemenli¤inin di¤er biçimlerinin de devlet iktidar›na ba¤l› olarak flekillendi¤ini gözard› etmifltir. Gramsci’nin çözümlemeleri ile önerdi¤i strateji aras›nda, oldukça güçlü bir paralellik ve koflullama vard›r. Tüm çeliflki ve karmafl›kl›¤a ra¤men, ortaya koydu¤u strateji; s›n›f egemenli¤inin, Do¤u ve Bat› toplumlar› aras›nda kimi farkl›l›klar gösterdi¤i, bat› toplumlar›nda s›n›f egemenli¤inin, devlet örgütlenmesinden ziyade, sivil topluma dayal› oldu¤una ba¤l›d›r. Sonuçta, sivil

NASIL B‹R ÖZGÜRLEfiME ?

Ö

zellikle 12 Eylül'ün ard›ndan örgütün bireyi öldürdü¤ü, inisiyatifini köreltti¤i, dahil olan› tabiyet ve aidiyet iliflkisi içersinde robotlaflt›rd›¤› türünden söylemlerle s›k s›k karfl›lafl›r olduk. Pek çok devrimci, birey olarak bir örgüte ad›m att›ktan sonra, bu bireyin örgüt taraf›ndan ö¤ütüldü¤ünü, ondan kopuflun da özgürleflmenin, birey olman›n yolunu yeniden açt›¤› fikrini yayd›. Bu konu üzerine romanlar yaz›ld›, filmler çekildi. Ama filmler tam da burada koptu. Hayatlar elbette örgütlerden koptuktan sonra bitmemiflti, ama romanlar burada noktaland›. Asl›nda özgürlük de buraya kadard›. Elbette birey olmak, okuyabilmek, tart›flabilmek için önce para kazanmak gerekiyordu. Çal›flmak için uygun k›l›klara bürünmek, iflyerlerinin abuk subuk kurallar›na, sorgulamadan (sorgulayamadan) uymak vb. gerekiyordu. ‹flte bu bireyleflme maceras›n›n bitifliydi. Örgütlü olunca yaflanan s›k›nt›lar hiç de¤ilse seçilmifl, müdahale edilebilecek s›k›nt›lard›, ama kendini bu örgütler içinde varedip, onun sorunlar›n› sab›rla çözmek yerine, hayat›n›n her alan›na s›zmakta uzmanlaflm›fl dünyan›n sorunlar›yla tek bafl›na ve onu altüst etme iddias›n› yitirerek cebelleflmek tercih edildi. Bütün bunlara örgütlü olman›n bireyi yok etti¤i iddias›yla katlan›ld›, katlan›l›yor. Birey tan›m›, özellikle burjuvazinin kendinden öncekilere karfl› üstünlü¤ünü göstermede kulland›¤› önemli argümanlardan birisiydi. Belki burjuvazi ›fl›lt›l› yükseliflini çoktan geride b›rakt›, ama s›n›flar üstü birey tan›m›, burjuvazinin süreklili¤ini sa¤lamas›ndaki önemini koruyor. Kendini yan›lsamalara savafl aç›fl ve gerçe¤e ulaflmada önemli bir dönemeç olarak sunan burjuvazi, bir mite karfl› daha güçlü bir mit

yaratt›. Modern insan›n, yan›lsamalardan s›yr›l›p, bireyleflme sürecini, varolan› y›kma eylemine giriflmeden yaflayabilece¤i miti. Düflüncenin üstünlü¤üne, bireye inanan modern insan, kendini yan›lsamalara karfl› tan›mlarken, düfl dünyas›ndan gerçekli¤i fethedebilece¤ini zanneder. Burjuvazinin birey tan›m›, topluma karfl› ba¤›ms›zl›k, iliflkilerden yal›t›kl›k anlam›na gelir. Bir ayd›n, bilim adam›, sanatç› özgürce düflünebilmek, bir ürün ortaya koymak için toplumdan yal›t›k olmas› gerekti¤ine inan›r. Özgün ürünlerini ancak bu koflulda ortaya koyabilecektir. Bireyleflme ve özgürleflme en çok toplum ona istedi¤i gibi at koflturabilmesi için gerekli alan› sa¤lad›¤›nda mümkündür. Hakim ideoloji bunu ö¤ütler bireye. Hakim ideolojinin hakimiyeti, onu tekrar edenlerin varl›¤›yla mümkün. Kendini onu y›kma etkinli¤iyle varetmekten geçen eski "devrimciler", yeni yönelimleriyle (elbette oldukça eski, yayg›n, s›radan bir yönelimdir bu) bu mitin daha yayg›nlaflmas›na, kuvvetlenmesine yard›mc› oldular. Belki kendilerini özellikle ayr› tutma arzusu duymad›lar, ya da bunu dillendirmediler, ama geçmiflleriyle ba¤lar›n› bu biçimde kopard›klar›nda, bireyi kutsad›kça, düflüncenin üstünlü¤ünü dillendirdikçe burjuva ideolo¤uyla aralar›ndaki ayr›m yitip gitti. Kendi geçmifllerine savafl açarken, bugün varolduklar› zemine zarar vermek, onu y›kmak gibi bir etkinli¤i bir kenara b›rak›p, hakim ideolojinin bireyleflme hayaline su tafl›r hale geldiler. Bu bilinçteki s›çray›fl› devrimci örgütleri reddedip, ak›l yürütmede arad›kça da böyle olmaya devam edecek. Elbette bu yan›lsamalar›n ortadan kalkmas›n›, yaz›lar yaz›lmas›nda, ›s-

toplumda siyasal iktidar ve devlet egemenli¤i de¤iflmemifl olsa da, proletaryan›n hegemonik iktidar› kurabilmesi olanakl›d›r. Ve bugün için mümkün olan tek stratejik yönelim olarak da bu görülmektedir: Önerdi¤i, siyasal iktidar›n ele geçirilmesinden önce, varolan tarihsel blokun hegemonyas›n›n k›r›lmas› ve yeni tarihsel blokun hegemonyas›n›n sa¤lanmas›na dayal› bir stratejidir: Mevzi Savafl›. Oysa, Marksizm’in, bütünsel bir devlet kavray›fl› çerçevesinde, bu soruya verdi¤i yan›t çok öncelere dayanmaktad›r: “...ve dahas› egemen olmak isteyen her s›n›f, proletaryan›n durumunda söz konusu oldu¤u gibi, kendi egemenli¤inin bütün eski toplum biçiminin ve bizzat egemenli¤inin ortadan kalkmas› anlam›na gelecek olsa bile, kendi ç›karlar›n› herkesin ç›kar›ym›fl gibi gösterebilmek için -ki ilk baflta bunu yapmak zorundad›r- siyasal iktidar› ele geçirmesi gerekir.” (Marks-Engels, Alman ‹deolojisi) “Tarihsel blokun bükülgen ama çok

dayanakl› ana dayana¤› olan entellektüel blok”un, hegemonik sistemi gelifltirip yönetti¤ini düflünen Gramsci, “tarihsel blokun özsel ögelerinden biri” olarak “ayd›nlar”› tan›mlarken, önerdi¤i stratejinin uygulay›c›s› olan devrimci parti de, “Modern Prens” bafll›¤› alt›nda yeniden kurgulan›r. Devrimci partiye, hegemonik mücadelenin kazan›lmas› do¤rultusunda, yeni tarihsel blokun oluflturulmas› görevi verilir. Gramsci bu noktada, öncelikle s›n›f›n ba¤›ms›z siyasal eyleminin yarat›lmas›, iflçi s›n›f›n›n ba¤›ms›z bir s›n›f olarak varedebilmesi zorunlulu¤unun üzerinden atlamaktad›r. Böylece, Devlet ve ‹htilal’de somutlanan Marksizm’in devlet kavray›fl›n›n d›fl›nda bir yerlerde duran Gramsci, parti-s›n›f, parti-iktidar iliflkilerinde de, Leninizm d›fl› bir zeminde yürümektedir. Bugün için Gramsci’nin önemi, sol hareketin büyük bir kesimi taraf›ndan, yenilginin ard›ndan gelen bir dönemde,

rarl› tart›flmalar yürütülmesinde aramak da, ayn› yanl›fl›n baflka bir taraftan onaylanmas›ndan baflka bir fley olmayacak. Bu mit bir zamanlar ciddi bir sars›nt› geçirmiflti, bugün de ayn› yöntemle yokolacak. Yaln›zca yaflan›lan toprak parças›nda de¤il, tüm dünyada sars›nt› yaratan Ekim Devrimi bize varl›k ve bilinç aras›ndaki iliflkinin nas›l kurulmas› gerekti¤ini gösterdi. "Özgürlük" fliar›yla yükselen burjuvazi, egemenli¤i proletarya devrimi taraf›ndan tehdit edilince birey tan›m› da farkl› bir içerik kazand›. Zaten ortaya at›ld›¤›nda da, gerçekte s›n›flar üstü olmayan bu tan›m, kafa-kol, kad›n-erkek aras›ndaki ayr›mlar›n üzerine yürümek üzerinden, proletarya lehine yap›lan bir devrimle yeniden tan›mland›. Topluma ra¤men de¤il, onunla özgürleflme, ayr›cal›klar üzerine oturan de¤il, farkl›l›klar› da yads›madan ve koruyarak geliflecek yeni iliflkiler, yeni ölçülerle insan›n bafltan yarat›lmas› demekti proleter devrim. ‹nsan›n do¤as› de¤il tarihi var ve insan›n do¤al özgürlü¤ü, içgüdülerinde

aranacak özgürlü¤ü de¤il, toplumsal iliflkilerinde hala. Belki Ekim Devrimi'nin ard›ndan büyük bir yenilgi ald›k, devrim yenilgiyle bitti. Ama yenilecek kadar kazand›¤›m›z bir tarih var ve bu tarih özgürlük ve birey olman›n koflullar›n›n üretim iliflkilerinden öte bir yerlerde olmad›¤›n›, özgürlü¤ün s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›, ayr›cal›klar›n yok edilmesiyle, yani s›n›f olarak iflçilerin de, özgür sermayenin de yok edilmesiyle, kimi özgürlüklerin ortadan kalkmas›yla, bir gerçeklik olarak genifl y›¤›nlar›n hayat›nda yeflerebilece¤ini gösterdi. Ve elbette bu devrimde rolü reddedilemez bolflevik parti, örgüt ve bireyleflme aras›ndaki iliflkinin somutlanmas›nda isteyene örnek olmaya devam ediyor. Burjuvazinin kokuflmufl do¤rular›, ancak örgütlü olman›n özgürlük oldu¤unu bilenlerin, maalesef geçmifllerini lanetle ananlara da inat, ›srarl› çabalar›yla yerli yerine oturacak. ‹nsan yeni Ekimlerle yeniden kendini flekillendirecek, özgürlük ancak bu büyük altüst oluflla kap›lar›n› bize açacak. J

DEVR‹MC‹ PART‹ GÜÇLER‹ NED‹R, NE DE⁄‹LD‹R? BROfiÜRLER‹ 4

KOMÜN‹STLER NE ‹Ç‹N, NASIL MÜCADELE ETMEL‹? Amaç ‹lke ve Öncelikler Üzerine Bir Platform Önerisi

K‹TAPLARI 1


10

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Örgütlülük Partiye, Parti ‹ktidara, ‹ktidar Özgürlü¤e!

Ç

eflitli sloganlarla taktik ve stratejik hedefler öne sürülürken, öte yandan da bu slogan› kimin önerdi¤ini anlatmak üzere, örgüt adlar›n› öne ç›karan sloganlara da rastlan›yor. Her ne kadar bir imza olarak görülmesi mümkünse de, içinde örgüt adlar› bulunan sloganlar›n her biri, bir politika yap›fl tarz›na tekabül ediyor. Örne¤in "‹flçiler partiye ...'ye" slogan›; bu partinin hangisi oldu¤u farketmez, devrimci bir partiyi de¤il, bir kitle partisini anlat›yor. Ya da "Yaflas›n partimiz ..." slogan›; herhangi bir örgütün amaçlar›yla birlikte tarif edilece¤ini bir yana b›rak›p örgütü amaçlaflt›ran bir yaklafl›m tafl›yor. Bunun nereden kaynakland›¤› üzerine bir çok tart›flma yap›labilir. Ancak yaflad›¤›m›z topraklarda, örgütlerin amaç ve ilkelerinin, neyi hedefleyip, buna nas›l ulaflmay› düflündüklerinden çok, örgütlerin adlar›n›n bilindi¤i, geri kalan›n ise meçhul kald›¤› bir politika yapma tarz›n›n hakim oldu¤u bir gerçektir. Bu durumda, örgüt ad›n› öne ç›karman›n bir iddia ve cüret belirtisi oldu¤u da söylenebilir, ama bir örgütün devrimcili¤ini belirleyenin, onun eyleminin muhtevas› oldu¤unu unutmadan. Yukar›da söylenenler aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, "Örgütlülük Partiye, Parti ‹ktidara, ‹ktidar Özgürlü¤e!" slogan› oldukça mütevazi görünüyor. Hangi örgütten bahsedildi¤i ortada yok; hiçbir etiket tafl›mayan bu slogan›n mütevazi görünmesi çok normal. Ancak bu sloganda yer alan bütünsel önermeyi inceledi¤imizde, mütevazi görünüflün alt›nda yatan cüretin görülmesi de kolaylaflacak. Herfleyden önce, çeflitli gruplar›n müzminleflmifl partileflememe süreçlerinin veya tersinden devrimci parti fikrini suland›ran tabela partisi enflasyonunun yafland›¤› bu topraklarda, bir devrimci partinin yarat›lmas› için gerekli asgari temele iflaret ediyor: Örgütlülük Partiye! Bundan anlafl›lmas› gereken fley, parti hedefinin, nesnel koflullar›n veya süreçlerin belirleyicili¤inde ortaya ç›kmayaca¤›, partiyi yaratmak için öncelikle onu hedefleyen bir örgütlü çekirde¤in varolmas›n›n gerekti¤idir. Bu öyle bir örgütlülük olmal›d›r ki, gündelik mücadelenin, s›n›f hareketindeki dalgalanmalar›n kendisini sürüklemesine izin vermeden, her koflulda kendi gündemi olan devrimci parti hedefine yo¤unlaflmay› baflarabilmelidir. Bunun için yaflad›¤› süreçlerin de, partiye haz›rl›¤› ifade eden bir nitelik tafl›mas› gerekiyor. Ayn› zamanda, s›n›f hareketi içinde hissedilir bir a¤›rl›¤› olmadan, dev-

rimci bir program› ortaya koymadan, devrimci hareket içindeki dinamikleri parti hedefi do¤rultusunda saflaflt›rmay› baflarmadan, kendisine devrimci parti s›fat› yak›flt›ran ve böylece devrimci parti fikrinin sulanmas›na yol açan partilerden de parti kavray›fllar›ndan da kendisini ay›r›yor. Parti ‹ktidara! vurgusu, iki aç›dan önem tafl›yor. Birinci yönü, bir devrimci partinin varl›k sebebine iflaret ediyor. Yani burjuva devletin varl›¤› koflullar›nda ve onun belirledi¤i s›n›rlar içinde, kendisini demokrasi mücadelesiyle s›n›rlayan, burjuvaziye muhalefeti asli ifllevi olarak gören, kendisini toplumsal muhalefetin solu olarak ifade eden yaklafl›mlardan kendisini ay›r›yor ve devrimci bir partinin iktidar› hedefleyen bir mücadele yürütmesi gerekti¤ini vurguluyor. Parti ‹ktidara! ayn› zamanda, s›n›fs›z topluma gidiflin yolunu açacak biricik geçifl yolu olan proletarya diktatörlü¤ü, yani sovyet iktidar›n›n gerçekleflmesi için partinin vazgeçilmezli¤ini de ortaya koyuyor. Parti, ayn› zamanda s›n›f›n öncüsü olarak iktidar› almak ve sovyetlere, yani iktidar organlar› içinde örgütlenmifl proletaryaya devretmek için gereklidir. Yoksa, sovyetlerin ortaya ç›k›fl›ndan sonra, bunlar›n kendili¤inden iktidar› almas›n› beklemek gibi çocukça bir safl›¤a düflmek iflten bile de¤il. Bu nokta, özellikle 1917 Ekim Devrimi’nde, bolflevikler aras›nda devrimin kaderiyle ilgili önemli bir tart›flman›n da ç›k›fl noktas›d›r. Ekim Devrimi’nin yaklaflt›¤› günlerde Le nin, Troçki, Kamanev ve Zinoviev aras›nda, iktidar›n al›nmas›yla ilgili bir tart›flma yaflanm›flt›. Zinoviev'e göre ayaklanma için, yani iktidar›n sovyetlere geçmesi için henüz erkendi. Zinoviev'in, partiyi ikna edemedi¤i noktada, ayaklanma tarihini iffla etti¤ini biliyoruz. Troçki ise ayaklanma fikrine ve karar›n al›nmas›na karfl› ç›kmamakla birlikte, bunun sovyetlere onaylat›lmas› gerekti¤ini savunuyordu. Oysa, bu durum, askeri ve teknik yönü son derece önemli olan ayaklanman›n, daha bafltan itibaren herkese duyurulmas› anlam›na gelecekti ve böylece de bir ayaklanma giriflimi olsa bile, bunun bast›r›lmas›n›n daha en bafltan garantilenmesi anlam›na gelecekti. Lenin ise, sovyet kongresini beklemeden ikti-

dar›n al›nmas› gerekti¤ini, bir gün bile beklenilmemesi gerekti¤ini savunuyordu. Bu kritik tart›flmada, mesele iktidar›n sovyetlere verilip verilmemesi de¤il, burjuvazinin merkezileflmifl siyasal iktidar›n›n k›r›lmas›, iktidar›n al›nmas› meselesiydi. Pratikte de görüldü¤ü gibi, fiubat Devrimi’yle birlikte sovyetler ortaya ç›km›fl, ancak iktidar› alamam›fllard›, zaten iflçi s›n›f›n›n iktidar organlar› olan sovyetlerden böyle bir fleyi beklemek çocukça bir beklentidir. E¤er böyle olacak olsayd›, zaten devrimci bir partiye de gerek kalmazd›. Sadece Rusya'da fiubat Devrimi’nde de¤il, baflka birçok ülkede de sovyetler kurulmufl, ancak iktidar›n sovyetlere geçmedi¤i de görülmüfltür. Tersine, devrim için erken oldu¤unu, devrimi Avrupa'dan beklemek gerekti¤ini vb. söyleyenler taraf›ndan sovyetler, burjuva hükümetlerin dayana¤› konumuna düflürülmüfltür. Bu yüzden de sovyetlerin ortaya ç›kmas› için bir devrimci parti flart de¤ilse de, bunlar›n iktidar› alabilmesi için, bu bilince ve kapasiteye sahip bir devrimci partinin varl›¤› flartt›r. Bu yönüyle düflünüldü¤ünde, Parti ‹ktidara! önermesini, “Bütün ‹ktidar Sovyetlere” önermesinin somut olarak tarif edilmifl biçimi olarak kavramak gerekir. Burada, “peki iktidar› alan bu partinin, sovyetlere teslim edece¤inin garantisi nedir?” gibi bir soru sorulabilir. Gerçekten de tarihteki örneklere de bak›ld›¤›nda bu soru anlams›z de¤ildir. Ancak biz devrimci bir partiden bahsediyorsak, bu parti de tarihteki deneyimlerden ders ç›karm›fl, s›n›fs›z topluma ulaflmak için vazgeçilmez olan proletarya diktatörlü¤ünün önemini anlam›fl bir parti olacakt›r. Bu nedenle de, e¤er bu parti ve onun önderlik etti¤i s›n›f haf›zas›n› kaybetmezse, iktidar› sovyetlere devretmemesi mümkün de¤ildir. ‹ktidar Özgürlü¤e! belgisi ise, insanl›¤›n kurtuluflu yolunda kurulacak son devlet olan proletarya diktatörlü¤ünün, gerçek bir özgürlü¤ün yolunu açacak olan tek devlet biçimi oldu¤unu anlat›yor. Herhangi bir s›n›f›n de¤il, iflçi s›n›f›n›n sovyetlere dayanan iktidar›d›r kastedilen... S›n›flar›n ortadan kalkmas› için, art›k bask› ayg›t›na ihtiyaç duyulmamas› için, devrimci parti öncülü¤ünde proletaryan›n kuraca¤› son bask› ayg›t›d›r. Bu ayg›t, sömürücüler için

bask›, milyonlarca iflçi için ise demokrasi anlam›na gelecektir. ‹flte o zaman, burjuvazinin demokrasisiyle k›yaslanamayacak bir mekanizma olan bu örgütlenme, o güne kadarki tüm devletlerden farkl› olarak kendisini yoketmek üzere kurulmufl bir devlet olacakt›r. Ne zaman ki bundan sap›l›r, herhangi bir nedenle, iflçi s›n›f›n›n siyasi egemenli¤i elinden al›n›p, herhangi bir grubun eline verilirse, iflte o zaman, proletarya diktatörlü¤ü, s›n›fs›z toplumun yolunu açacak olan özelli¤ini yitirmifl olacakt›r. Bu özelli¤ini kaybetmemesinin ve kapitalist sistemin yeryüzünde izi kalmay›ncaya kadar devrimin sürekli k›l›nmas›n›n en önemli güvencesi de, sovyetlere dayanan s›n›f egemenli¤i ve bir devrimci partinin varl›¤› olacakt›r. ‹flte o zaman proletarya diktatörlü¤ü anlam›n› bulmufl, ifllevini yerine getirmifl olacakt›r: ‹ktidar Özgürlü¤e! Yani komünizme. Herfleyden önce, Komünistlerin tarihsel siyasal hedefleri ile somut görevleri aras›ndaki dolay›ms›z ba¤a ve zorunluluk iliflkisine iflaret etmesi bak›m›ndan anlaml›d›r. ‹nsanl›¤›n kurtuluflu ve özgürleflmesi hedefiyle mücadele etti¤ini söyleyen, ancak pratik politikaya gelindi¤i zaman, bu hedefi "ak›lda tutarak", bununla hiç bir ilgisi ve ba¤› bulunmayan, hedefe hizmet etmeyen bir mücadele tarz›n›n hakim oldu¤u günümüz koflullar›nda, at›lacak her ad›m›n, insanl›¤›n özgürleflmesi ve kurtuluflu demek olan komünizm hedefine hizmet etmesi gerekiyor. Özgürlük için ise, öncelikle özgürlefltirecek olan s›n›f›n iktidar›; burjuva devletin parçalan›p yerine yeni bir devlet ayg›t›n›n, proletarya diktatörlü¤ünün kurulmas› gerekiyor. ‹flçi s›n›f›n› kendi iktidar›na tafl›yacak olan devrimci partinin ise, ancak, böylesi bir parti ihtiyac›n› hissedenlerin yürütece¤i örgütlü haz›rl›k faaliyetinin üzerinde yükselece¤i, bugün yakalanacak temel halkalar›n bafl›nda gelmelidir. Bu anlamda da "Örgütlülük Partiye, Parti ‹ktidara, ‹ktidar Özgürlü¤e!" slogan›, her türlü aflamac› bak›fl› karfl›s›na alan, mücadelenin içinde bulundu¤umuz evresinden nihai hedefine kadar olan ba¤› da ifade eden bir nitelik tafl›yor:Özgürlük için iktidar, iktidar için devrimci parti, parti için örgütlü haz›rl›k! Bu yüzden de parti hedefine var›l›p da, bu slogan›n yerine "Bütün ‹ktidar Sovyetlere" slogan› geçinceye kadar güncelli¤ini koruyacak bir slogan ve eylem hedefidir. Komünistleri, bu çerçevede belirlenen görevleri birlikte omuzlamaya ça¤›rmak için bugün öne ç›kar›lmas› gereken sloganlardan birisidir: Örgütlülük Partiye, Parti ‹ktidara, ‹ktidar Özgürlü¤e! J


Aral›k ‘97 eski parti, mevcut legal örgütlenmeleri koruyabilmek için proletaryan›n devrimci amaçlar›n› feda etmifltir. .... Polisin izin verdi¤i legal örgütleri kurtarmak için, bir tabak mercimek için, proletaryan›n devrim hakk› sat›lm›flt›r.” (V. ‹. Lenin)

2. Enternasyonal Gelene¤i ve Bolflevik Gelenek usya’da oportünizme karfl› devrimci bir tutum ekseninde flekillenip geliflen bolflevikler, ‹kinci Enternasyonal’in oportünizm elinde çürüyüflünü en geç farkedenler aras›ndayd›. Yine de bu gecikme, ‹kinci Enternasyonal’in oportünizmine ve Kautsky’nin merkezcili¤ine karfl› en etkili politik mücadelenin, bolflevikler taraf›ndan yürütülmesine engel olmad›. Çünkü; “Rusya’daki proleter partinin flekillenmesi türlü oportünizmlere karfl› uzun mücadele y›llar›n›n damgas›n› tafl›r. ... ‘Kendi’ uluslar›n›n ‘büyük güç’ olmas›n›n sundu¤u ayr›cal›klardan yararlanan ve daha çok entelektüellerle s›n›rl› bir iflçi aristokrasisinin oluflturdu¤u küçük burjuva unsurlar›n temsil etti¤i geliflmifl ‘avrupal›’ tipi, Rusya’da da kendini göstermiflti.” Lenin daha sonra bunu “tarihin bir cilvesi” ile aç›klad›: “Tarih bize kendi tarz›nda bir oyun oynad›: geri kalm›fl bir ülkenin oportünistlerine, birçok geliflmifl ülkenin oportünistlerinin oynayaca¤› rolü önceden oynatt›.” (Sol Komünizm Sol Y., s. 20) Maskeleri savafl sayesinde düflen Avrupa’daki oportünistlerin de¤iflik türleri, gerçekten de daha önce, Rusya’da kendilerini belli etmiflti. Bunlar aras›nda bafll›calar› tarih sahnesine ç›k›fl s›ralar›na göre flöyle tarif edilebilir: Rusya’da filizlenen ve Marksizm’den de esinlenen özgün bir devrimci demokrat ak›m olan Narodnizm ve türevleri; legal marksistler; ekonomistler; menflevikler; Troçki’yi ve baz› bolflevikleri de kapsayan merkezcilerin de bir çeflni katt›¤› legalist tasfiyeciler; legalizm modas›na kap›larak en süfli ulusal liberal siyaset çizgisine terfi eden popülistler, yani peflekonovcular; büyük Rus flovenizmi ve pasifizmle komünist siyaset aras›nda kalan Martov gibi sa¤c› ortayolcularla, yeni bir enternasyonalin kurulmas›na ayak direyen ve yine hem Troçki’yi, hem de bolfleviklerin bir kesimini kapsayan solcu orta yolcu Zimmerwald taraftarlar›. Bolflevikler tüm bu ak›mlara karfl› mücadele içinde pifltikleri için, “savafl koflullar› çerçevesinde kendini aç›kça ortaya koyan oportünizm’e, yani ‘sosyal yurtseverli¤e’ karfl›, Avrupa çap›ndaki mücadelede de ön alm›fllard›. Çünkü ‘Bolflevizm tecrübelerinin zenginli¤i bak›m›ndan dünyada efli olmayan bir onbefl y›ll›k tarih prati¤inden geçmifl’ti. (Bkz. Sol Komünizm) 1. Oportünizmin Uluslararas› Karakteri ve ‹kinci Enternasyonal Oportünizmi ‹kinci Enternasyonal’in çöküflüyle birlikte, Rusya’da yüzy›l›n bafl›ndan itibaren ortaya ç›kan

ve bolfleviklerin dövüflmek zorunda kald›klar› oportünizm türlerinin, hiçbirinin Rusya’ya özgü olmad›¤›, bolfleviklerin bilincinde iyice yer etti. “...Bat› ülkelerinde proleter devrimi bizimkine pek az benzeyecek gibi gözüküyordu. .....Tecrübe kan›tlam›flt›r ki, proleter devriminin baz› baflta gelen temel meselelerinde bütün ülkelerin Rusya’n›n geçti¤i yoldan geçmeleri kaç›n›lmaz birfleydir.” (Sol Komünizm, s.20) Bu önemli saptama ayn› zamanda ‹kinci Enternasyonal’in terkedilmesi gerekli olan örgütlenme anlay›fl›n›n ve modelinin de uluslararas› bir ni telik tafl›d›¤› anlam›na gelir. “Son geliflmelerin aç›kça ortaya ç›kard›¤› gibi, struvecilik bir Rus ak›m› de¤ildir; bu ak›m burjuva teorisyenlerinin Marksizm’i ‘tatl› tatl›’ öldürmek, onu kucaklayarak bo¤mak, üzere öne sürdü¤ü bir uluslararas› giriflimdir; bu giriflim Marksizmde ‘sadece bilimsel olan’ ne varsa al›p, içerdi¤i güya ‘demagojik’, ‘ajitasyoncu’, ‘blankist ütopyac›l›¤› yans›tan’ unsurlardan ar›nd›rma giriflimidir. Bir baflka deyiflle bu giriflim, Marksizmden reformlar için mücadele; (proletarya diktatörlü¤ünden kopart›lm›fl) s›n›f mücadelesi; ‘sosyalist fikirlerin’ genel kabulü; kapitalizmin yerine ‘yeni bir düzenin’ geçirilmesi gibi unsurlar›, yani liberal burjuvazinin ifline gelen ne varsa al›p, onu yaflayan ruhundan, devrimci özünden ar›nd›rmakt›r!” (Bkz. ‹kinci Enternasyonal’in Çöküflü) ‹kinci Enternasyonal Oportünizminin Maddi Temelleri “S›n›f iflbirli¤inin savunusu; sosyalist devrim fikrinin ve devrimci mücadele yöntemlerinin reddi; burjuva milliyetçili¤ine ayak uydurma; milliyetlerin ve vatan›n tarihsel bak›mdan geçici niteli¤inin unutulmas›; burjuva yasall›¤›na tap›nma; ‘halk y›¤›nlar›na’ (‘küçük burjuvaziye’ diye okuyun) yabanc›laflmama bahanesiyle s›n›fsal bak›fl aç›s›n›n ve hatta s›n›f mücadelesinin terk edilmesi; iflte oportünizmin apaç›k ideolojik temelleri bunlard›r. ‹kinci Enternasyonal önderlerinin ço¤unlu¤unun bugün içine düfltü¤ü yurtseverlik ve flovenizm bu temeller üzerinde büyümüfltür... (Lenin, Durum ve Sosyalist Enternasyonalin Görevleri, TE. c.21, s. 30) Bu sat›rlarda tasvir edilen uluslararas› ak›m oportünizmdir ve ‹kinci Enternasyonal’in içten içe çürüyerek çöküflünü aç›klayan bu öznel etkenin maddi temelleri de vard›r: “Oportünizm, kitlenin bafll›ca ç›karlar›n›n iflçilerin küçük bir az›nl›¤›n›n anl›k ç›karlar›na feda edilmesidir; iflçilerin bir k›sm›n›n y›¤›nlara karfl› burjuvazi ile ittifak etmesidir; ... Oportünizm kapitalist geliflmenin bir döneminin özgül etkenleri tara-

f›ndan onlarca y›l içerisinde yarat›lm›flt›r; bu dönemde ulusal sermayenin karlar›ndan ald›klar› k›r›nt›lar sayesinde felaketlerden ve zorlu s›navlardan kaç›nmalar›na imkan veren, nispeten huzurlu ve kültürel bir geliflkinlik içinde yaflamalar›n› sa¤layan koflullar, ayr›cal›kl› iflçilerin yoksul kitlenin devrimci ruh halinden uzak kalmalar›na ve burjuvalaflmalar›na varm›flt›r. ... Küçük burjuvaziyle iflçi s›n›f› aristokrasisinin (ve bürokrasisinin) ‘üst tabakas›n›n’ ayr›cal›kl› konumunu koruyup, sa¤lamlaflt›rmak; iflte hala varl›¤›n› sürdüren tek oportünist umut budur. ... oportünizmin tam zaferinin, sosyal demokrat partilerin ulusal-liberal iflçi partileri durumuna dönüflmelerinin bir belirtisi olan ‹kinci Enternasyonal’in çöküflü, ondokuzuncu yüzy›l›n sonu ve yirminci yüzy›l›n bafl›na kadarki bütün tarihsel dönemin sonucundan baflka birfley de¤ildir.” (Lenin, ‹kinci Enternasyonal’in Çöküflü, age., s.210222) Ne var ki, bu saptamalar ‹kinci Enternasyonal oportünizminin “nesnel koflullar›na” dairdir. Buna karfl›l›k, oportünizmin ard›nda yatan ve kökleri ‹kinci Enternasyonal’in kurulmas›ndan öncesine kadar uzanan öznel zaaflar, o dönemin polemiklerinde ayn› aç›kl›kla vurgulanmam›flt›r. Hatta söz konusu polemiklerde daha çok, ‹kinci Enternasyonal önderlerinin kendi söylediklerine ve benimsedikleri kararlara ters düfltükleri; kendi geçmifllerine ihanet ettikleri yönünde vurgular öne ç›km›flt›r: “Enternasyonal hiç bir zaman bugün... sosyalflovenlerin yapt›klar›n› do¤rulamad›, öngörmedi... Yaln›z Enternasyonal’in kararlar›ndan yap›lacak bir derleme bile bu kararlar› y›rt›p enternasyonali iflasa sürükleyen oportünistlere yönelik bir iddianame oluflturur.” (Enternasyonal ve Ulusal Savunma - 12 Aral›k 1914) Kuflkusuz, ‹kinci Enternasyonal önderlerinin, özellikle Kautsky gibi merkezci olanlar›n, hala itibarlar›n› korudu¤u koflullarda bu polemik vurgusu anlafl›labilir. Ama ‹kinci Enternasyonal’in oportünizme yenik düflmesinin ard›nda yatan öznel zaaflar, emperyalist sömürü, iflçi aristokrasisi vb. gibi nesnel olanlardan daha önemsiz ve daha k›sa ömürlü de ¤ildir. Söz konusu olan öznel etkenler, bu enternasyonalin örgütlenme anlay›fl› ve örgüt modelinin yan›s›ra, programatikideolojik zaaflar›d›r. Lenin’in 1915’te bir soru olarak ortaya att›¤› olas›l›k, bu zaaflar nedeniyle kötü bir hakikat olarak gerçekleflmifltir. “E¤er savafl 1915’te sona ererse,

Bolflevikler tüm bu ak›mlara karfl› mücadele içinde pifltikleri için, “savafl koflullar› çerçevesinde kendini aç›kça ortaya koyan oportünizm’e , yani ‘sosyal yurtseverli¤e’ karfl›, Avrupa çap›ndaki mücadelede de ön alm›fllard›. Çünkü ‘Bolflevizm tecrübelerinin zenginli¤i bak›m›ndan dünyada efli olmayan bir onbefl y›ll›k tarih prati¤inden geçmifl’ti.


2

Aral›k ‘97 akl› bafl›nda sosyalistler aras›nda iflçi partilerini oportünistlerle birlikte yeniden toparlamak isteyenler 1916’da hala olacak m›? Hem de bunlar›n ilk bunal›m karfl›s›nda s›n›f kininden ve s›n›f mücadelesinden bahsedilmesini bile yasaklamak için muhakkak bir gerekçe bulacaklar›n› ve son fertlerine kadar burjuvazinin yan›nda saf tutacaklar›n› tecrübeyle bile bile...” (fiimdi Ne Yapmal›?, TE. c.21, s.107) Savafl›n sona ermesinden ve Bolflevizm’in zafere ulaflmas›ndan sonra, iflçi y›¤›nlar›n›n yüzlerini Ekim Devrimi’nin partisine dönmeye bafllamas›yla ve ikbal düflkünü ‹kinci Enternasyonal art›klar›n›n Komünist Enternasyonal’e doluflmas›yla birlikte, esas olarak da, Lenin’in Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresi sürecindeki uzlaflmaz tutumunun sürdürülmemesi nedeniyle, tastamam böyle olmufltur!

Bolflevikler bu uluslararas› ödevin kendi omuzlar›nda oldu¤unu, ancak emperyalist savafl patlak verdikten sonra, yani oportünizm üzerine düflen rolü yerine getirdikten sonra idrak edebildiler . ‹kinci Enternasyonal’in oportünizme yenik düflmesinin ard›ndaki en önemli öznel etken burada yatmaktad›r .

2. ‹kinci Enternasyonal’in Örgütsel/Programatik Zaaflar› ve Bolflevizm’in Katk›s› Asl›nda Lenin ‹kinci Enternasyonal’in örgütlenme anlay›fl›yla oportünizm aras›ndaki iliflki konusunda, Kautsky’nin ne mal oldu¤unu tespit ediflinden itibaren net vurgular yapm›flt›: “‹kinci Enternasyonal döneminin sosyalist parti tipi ba¤r›nda oportünizme yer veren bir partiydi.” (fiimdi Ne Yapmal›?, TE. c.21, s.107) “‹flçi s›n›f›n›n legal kitle örgütlerinin varl›¤›, belki de ‹kinci Enternasyonal’in sosyalist partilerinin en önemli ay›rdedici özelli¤i idi. ... Elbette devrimci eyleme geçmeleriyle birlikte legal örgütler polis taraf›ndan kapat›lacakt›; ... eski parti, mevcut legal örgütlenmeleri koruyabilmek için proletaryan›n devrimci amaçlar›n› feda etmifltir. .... Polisin izin verdi¤i legal örgütleri kurtarmak için, bir tabak mercimek için, proletaryan›n devrim hakk› sat›lm›flt›r.” “... ‘avrupal›’ sosyalist partilerin di¤er seçenekleri d›fllayan legalizmi, miad›n› doldurmufl ve kapitalizmin emperyalizm aflamas›na yükselmesiyle birlikte, bir burjuva iflçi politikas›n›n dayana¤› olmufltur. Bundan böyle, hiçbir legal mevziden vazgeçmeksizin, illegal faaliyet üsleri, illegal örgütlenmeler yaratarak ve illegal bir sosyalist çal›flma yürüterek bu sistemin eksiklerini kapatmak gerekir. Bunun için ne yapmal›y›z? Yeter ki, bu yola girelim, bu yola girmek gerekti¤ini kavrayal›m, deneyim bize yol gösterecektir. Rusya’daki devrimci sosyal demokratlar 1912-1914 aras›nda bu sorunun bir çözümü oldu¤unu göstermifllerdir. ... illegal ve devrimci bir parlamentarizm de olabilir.” (Bkz. ‹kinci Enternasyonal’in Çöküflü) Bu sat›rlar, oportünizmin ‹kinci Enternasyonal’in örgütlenme anlay›fl› ve modeliyle yak›n bir ba¤› oldu¤unu ve çözümün bolflevik modelde yat t›¤›n› vurgulamaktad›r. Bununla birlikte, ‹kinci Enternasyonal’in “oportünizme saflar›nda yer veren” örgüt anlay›fl›n›n köklerinin daha öncesine uzand›¤› ve bolfleviklerinki gibi bir devrimci örgüt anlay›fl›n›n Marx’ta da belirgin olmad›¤› aç›kça vurgulanm›fl de¤ildir. Aksine, ‹kinci Enternasyonal’in örgütlenme konusunda da Marksizm’in geleneksel çizgisinden bir kopufl oldu¤u anlam›na gelen bir polemik öne ç›km›flt›r. Halbuki bu konuda as›l kopufl bolfleviklerinkidir ve as›l bu kopufl sayesinde Marksizm’in devrimci gelene¤inin süreklili¤i kurulabilmifltir. Bolflevik örgütlenme anlay›fl›n›n, Marksizm’e süreklilik/kopufl diyalekti¤i içinde bir katk› oldu¤unun aç›kça vurgulanmam›fl olmas› nedeniyle, marksist hareketin bafllang›çtaki zaaflar› es geçilip, Bolflevizm’in katk›s› gölgelenmifltir. Daha vahi-

mi bu vurgu eksikli¤i nedeniyle, ‹kinci Enternasyonal oportünizminin yeniden marksist kisvelere bürünerek filizlenmesinin önü kesilememifl olmaktad›r. Komünist Enternasyonal’in kurulmas›yla birlikte, bolflevik örgütlenme anlay›fl›n›n evrensel bir model olarak tüm dünya komünist hareketine ve özellikle Avrupa’daki legal Komünist partilerine ›srarla dayat›lmas› bu geliflmeyi önleme kayg›s›ylad›r. Gerek “21 Koflul”, gerek tüzük hükümleri, gerekse de “örgütlenme ilkeleri hakk›ndaki tezler” bu amaçla öne sürülmüfltür. Bu belgelerde öne sürülen model, Rusya’daki bolflevik hareketin teori ve prati¤inden ç›karsanm›flt›. ‹kinci Enternasyonal’in as›l üzerinde pek az durulan öznel zaaf› ise, Engels’in sa¤l›¤›nda ve onun da k›smi katk›lar›yla meflrulaflm›fl bir zaaft›r; ve ideolojik/programatik alandad›r. ‹kinci Enternasyonal gelene¤inin, Lenin’den sonra Bolflevizm’in yerine nas›l yeniden yerleflip yayg›nlaflt›¤›n› aç›klayan bafll›ca unsurlardan biri burada bulunmaktad›r. Devrimcili¤i Tasfiye Eden “Burjuva Sosyalizmi” ‹kinci Enternasyonal’e Hakim Oldu Marksizm ilk ortaya ç›kt›¤›nda, iflçi hareketi içinde oldukça s›n›rl› çevrelerin benimsedi¤i bir ak›md› (Paris Komünü’nün yönetiminde bir tek marksist vard›!). Buna karfl›l›k, özellikle Paris Komünü’nün yenilgisinden sonra, di¤er ak›mlar bir bir eriyip gitti; Marksizm yayg›nlaflt› ve iflçi hareketi içerisinde egemen çizgi haline geldi. ‹kinci Enternasyonal de bu geliflmenin bir sonucu ve ifadesi olarak do¤du. ‹kinci Enternasyonal’in evrimi, iflçi hareketi içindeki Marksizm d›fl› ak›mlar›n, somut olarak da Blankizm ve Anarflizm’in fiilen tasfiye ediliflini ifade eder. Bu ak›mlar, hem Paris Komünü’nün gerçekleflmesinin onurunu, hem de yenilgisinin sorumlulu¤unu tafl›maktad›r. Bununla birlikte bu ak›mlar›n (özellikle anarflistlerin) Birinci Enternasyonal’in da¤›lmas› sürecindeki rolleri, onlar›n marksistlerin hedef tahtas›na yerleflmesini aç›klayan bafll›ca olgulard›r. Bu sürecin ard›ndan, Anarflizm flu ya da bu biçimde bugünlere kadar sürdürebilmifltir; ama Blankizm, yani Frans›z devrimcili¤i ba¤›ms›z bir ak›m olarak süreklili¤ini koruyamam›flt›r. Halbuki, Marksizm’e devrimci bir afl› yapan ve köklerini 1789 Frans›z Devrimi’nde bulan bu ak›m, marksistlerin ilk örgütlenme giriflimlerinde öncü bir rol oynam›fl; Paris Komünü onlar›n ›srarl› müdahaleleriyle gerçekleflmifl; proletarya diktatörlü¤ü kavram›n›n marksistlerin sözlü¤üne geçmesi de bu ak›m sayesinde olmufltu. Blankizm’in tasfiye edilmesi, devrimci örgüt ve devrimci eylem fikirlerinin özellikle Avrupa iflçi hareketinin içinden kesin olarak tasfiye edilmesi anlam›na gelmifltir. Ama bu özgün devrimci damar Avrupa iflçi hareketinden tasfiye edilirken, marksistlerin bafltan itibaren mücadele içinde oldu¤u bir baflka küçük burjuva ak›m›, “Alman sosyalizmi ya da reel sosyalizm” diye tarif edilen ak›m, Lassalle’›n dolay›m›yla, Marksizm postuna bürünerek meflrulaflm›fl ve egemen olmufltur. Bu koflullarda, hem oportünizme karfl› durabilecek, hem de blankist devrimcili¤i aflarak onun boflaltt›¤› yeri doldurabilecek olan tek ak›m, bir yandan Rusya’daki “k›rk çeflit oportünizme” karfl› mücadelede idmanl› olan, bir yandan da “Rus devrimcili¤i”nin olumlu miras›n› kapsayarak aflan Bolflevizm idi. Ancak bolflevikler bu uluslararas› ödevin kendi omuzlar›nda oldu¤unu, ancak emperyalist savafl patlak verdikten sonra, yani oportünizm

üzerine düflen rolü yerine getirdikten sonra idrak edebildiler. ‹kinci Enternasyonal’in oportünizme yenik düflmesinin ard›ndaki en önemli öznel etken burada yatmaktad›r. ‹kinci Enternasyonal Oportünizminin ‹deolojik/Politik Kökleri ‹kinci Enternasyonal’in ço¤u zaman belirgin bir siyasal/ideolojik çizgisi olmad›¤› izlenimi vard›r; oysa bu do¤ru de¤ildir. Her ne kadar, federatif yap›s›yla ‹kinci Enternasyonal, heterojen bir siyasi görünüm sunuyorduysa da, bu mozayi¤in bask›n bir ana çizgisi vard›. Di¤er ak›mlarla, bir bütün olarak ‹kinci Enternasyonal’i birbirlerinden ay›ran “Marksizm” genel bafll›¤› alt›nda toplanan bir görüfller bütünüydü. Ne var ki bu çizgi, kendini Marksizm’in ilk kez tan›t›ld›¤› siyasal belgeyle, yani Komünist Manifesto’yla tarif etmiyordu. ‹kinci Enternasyonal örgütlerinin elinde bazan bir referans metni, daha çok da geçmiflin an›s›, bir aksesuar olarak duran Komünist Manifesto, hiçbir zaman ‹kinci Enternasyonal’in resmi bir belgesi olmad›. Hatta Marx “kendi katk›s›n›n” “s›n›f mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlü¤üne varmas› gerekti¤ini” ortaya koymak oldu¤unu vurgulad›¤› halde, ‹kinci Enternasyonal partileri içinde, program›nda proletarya diktatörlü¤ü hedefi yaz›l› olan tek parti RSD‹P idi. ‹kinci Enternasyonal’in “Marksizmi” daha çok, Alman Sosyal Demokrat Partisinin Erfurt Program› (Ekim 1891) taraf›ndan tan›mlanmaktayd›. Kautsky ve Bernstein’›n yaz›p, Engels’in elefltirel bir destek verdi¤i bu program, uzun y›llar, Marksizm’in bir temel belgesi olarak, hem marksistlerin hem de Marksizm karfl›tlar›n›n bafll›ca baflvuru kayna¤› olmufltur. Gerçekte ise, Erfurt Program›, ‹kinci Enternasyonal oportünizminin, “Engels’in politik vasiyeti” diye bilinen “Fransa’da S›n›f Mücadeleleri”ne yazd›¤› sunufltan da destek alarak, Marksizm kisvesi ard›na saklanmas›na imkan veren bafll›ca referans kaynaklar›ndan biridir. ‹kinci Enternasyonal oportünizmiyle bu zeminde bir hesaplaflman›n aç›k ve net bir biçimde yap›lamam›fl olmas› nedeniyle, hala ayn› kaynaktan beslenen oportünist ak›mlar vard›r; pek çok reformist ak›m, hatta tek tek akademisyenler bu referanslar sayesinde hala Marksizm k›l›f›na bürünebilmektedir. Alman Sosyal Demokrasisi ve Lassalle’c›l›¤›n Marksizmin Yerine Geçifli ‹kinci Enternasyonal’e hem kitlesel gücü, hem de teorik itibar› ile damga vuran Alman Sosyal Demokrat Partisi, Alman iflçi hareketinin iki kanad›n›n biraraya geliflinden do¤mufltu. Bunlardan birincisi, Lassalle taraf›ndan 1863’te kurulan Alman Emekçileri Genel Derne¤i idi. Lassalle’c›l›k Komünist Manifesto’nun görüfllerinin kabaca çarp›t›lmas›ndan hareket ediyordu ve hem Lassalle’›n sa¤l›¤›nda hem de ölümünden sonra, Marx’›n fliddetli elefltirilerine hedef olmufltu. Bu elefltirilere konu olan özellikleri aras›nda en çok dikkat çekenler, Lassalle’c›l›¤›n s›n›f mücadelesinin sorunlar›na “Alman” gözlü¤ünden bakmas›; ekonominin iflleyifli hakk›ndaki (ücretlerin tunç kanunu gibi) determinist saptamalar›; devletçili¤i yücelten ve devletten medet uman yaklafl›mlar›; ve sosyalizme yol açmak için Bismarck’la anlaflma yapmaya kadar uzanabilen oportünizmidir. Lassalle’c›larla birleflerek SPD’ye hayat veren di¤er kanat ise, 1869’da Eisenach’ta August Bebel ve Wilhelm Liebknecht öncülü¤ünde kurulan Alman Sosyal-Demokrat ‹flçi Partisi idi. Bu parti sözümona Lassalle’c›lar›n marksist elefltirisi üzerine


3

Aral›k ‘97 kurulmufltu; ama bafltan itibaren hem Marx, hem de Engels bu elefltiriler hakk›ndaki kayg›lar›n› gizlememifllerdi. 1875’te Lassalle’c›lar Eisenach’c›lara yaklaflarak birleflmeyi önerdiler. W. Liebknecht’in biraz da kendi inisiyatifiyle yürüttü¤ü görüflmelerin sonucunda, birleflme ayn› y›l Gotha kentinde gerçekleflti. Engels bu birleflmenin ard›ndan Bracke’a flunu söyledi: “Liebknecht’in birleflmeyi bir an önce gerçeklefltirme ve bunu ne pahas›na olursa olsun baflarma çabas›yla herfleyi berbat etti¤i yolundaki görüflünüze kat›l›yorum.” (11 Ekim 1875 tarihli mektup, Gotha ve Erfurt Programlar›n›n Elefltirisi içinde, Sol Y. s.66) Marx ve Engels bu birleflmeye de, birleflmenin ortak metni olarak benimsenen “Gotha Program›”na da sert elefltiriler yönelttiler. Gotha Program›, Marx ve Engels’in y›llarca u¤raflarak altettikleri “Alman küçük burjuva sosyalizmi”nin yeniden, üstelik Marksizm ad› alt›nda hortlamas›n› ifade ediyordu. Engels bu metni, “bizim adamlar›n Lassalle’c›lara vermek nezaketinde bulunduklar› tavizler” diye yorumlad›; Marx da detayl› bir elefltiri yazd›. Do¤rusu, “‹kinci Enternasyonal Marksizmi”nin oluflum maceras›n› bu noktadan itibaren ele almak gerekir. Zira Marx, “Engels ve ben k›sa bir bildiri yay›nlayarak söz konusu ilkeler program› ile ortak bir yan›m›z›n olmad›¤›n› aç›klayaca¤›z” dedi¤i halde, bunu hiç bir zaman yapamad›lar. Aksine burjuvazinin sald›r›lar›n›n yo¤unlaflmas› karfl›s›nda, elefltirilerini bir kenara b›rak›p, Sosyal Demokrat Parti’yi desteklemeyi tercih ettiler. Dolay›s›yla, Marx ve Engels’in söz konusu metinle ilgili ciddi elefltiri ve itirazlar› olsa bile, bu elefltiriler ve itirazlar as›l gerekli olduklar› dönemde yay›nlanmad›. Ya özel mektuplarda, yahut Marx’›n o zaman yay›nlanmayan ünlü “kenar notlar›”nda kald›. “Gotha Progam› Elefltirisi”nin Has›ralt› Edilmesi ve Engels’in Erfurt Program›’na Sundu¤u Destek Bugün pekçok marksist Marx’›n Gotha Program› hakk›ndaki elefltirel notlar›ndan haberdard›r. Ama bu elefltirinin zaman›nda ve bizim okudu¤umuz haliyle yay›nlanmad›¤›ndan pek az› haberdard›r. “Gotha Program›’n›n Elefltirisi” ilk kez onbefl y›l gecikmeyle yay›nland›; muhataplar›na gecikerek ulaflt›¤›nda da asl› gibi yay›nlanmam›flt›. 1891 tarihli ilk Almanca bask›s›na yazd›¤› önsözde Engels flunlar› söyledi: “Bununla birlikte anlam› pek fark ettirmedi¤i yerlerde, baz› deyimleri ya da k›r›c› kiflisel de¤erlendirmeleri sildim. ... Bundan baflka bas›n kanunu bak›m›ndan gerekti¤i için ç›kar›l›p yerine noktalar konan birkaç cümle daha var.” (Bkz. Gotha ve Erfurt Programlar›n›n Elefltirisi, Sol Yay. s. 18-19) Do¤rusu, SPD’nin akibetine bak›ld›¤›nda, hem Prusya devletinin sansürü nedeniyle, hem de bu elefltirinin hala SPD’nin bafl›nda bulunan muhataplar›n› “k›rmamak” için yap›lan düzeltmelerin, oportünizme görece meflru bir zemin sunarak geliflmenin yönünü etkiledikleri aç›kt›r. Üstelik, Gotha Program›’n›n elefltirisi yay›nland›¤›nda, yap›lan bu yumuflatmalara ra¤men epeyi tepki ve küskünlük yaratt›. Engels Sorge’a “Avrupa’da Lassalle’c›lar köpürmektedirler ve böyleleri sizde hiç eksik de¤il ...” dedi. (ayn› yerde, s.85) Engels’in Erfurt Program›na Hoflgörülü Elefltirisi Erfurt Program tasla¤›n› elefltirmek, Marx ölmüfl bulundu¤undan Engels’e düfltü. Her ne kadar Lenin bu metinde önemli ve bugün için de anlaml› olan bir çok elefltiri noktas› bulundu¤unu söylü-

yorsa da (bkz. Devlet ve ‹htilal), Engels’in elefltirisi Marx’›n Gotha Program›’na yönelik elefltirisinden temelde farkl›d›r: Herfleyden önce içerdi¤i elefltirel noktalara ra¤men bu metin elefltiriden çok bir tasdik belgesidir. Zira Engels flöyle bafllad› elefltirisine: “Bu tasar› eski programla karfl›laflt›r›ld›¤› zaman, çok daha iyi bir tasar›d›r. Özgül olarak Lassalle’c› nitelikte olsun kabaca sosyalist nitelikte olsun eskimifl bir gelene¤in bir çok kal›nt›lar› yeni programda genifl ölçüde d›flta b›rak›lm›flt›r; teorik bak›mdan taslak, bütünüyle, ça¤dafl bilim alan›nda yer almaktad›r ve bu alanda durarak onu tart›flmak mümkündür.” (ayn› yerde, s.97, vurguyu biz ekledik) ‹flte Engels’in bu tutumu, bütün elefltirilerini ve ayn› tarihlerde yay›nlanmas›nda ›srar etti¤i Marx’›n Gotha Program› hakk›ndaki elefltirileri bir anda bofla ç›kartmaktad›r. Gotha Program› Lassalle’c›yd›; Erfurt’ta kabul edilen program›n ise, “bu gelene¤in kal›nt›lar›n› genifl ölçüde d›flta” b›rakt›¤› söylenmektedir; ve ne yaz›k ki bu gelenekten geriye kalanlar›n neler oldu¤u belli de¤ildir. Erfurt Program›’n›n Marx’›n Gotha Program› hakk›ndaki itirazlar› dikkate al›p, elefltirileri içerecek tarzda kaleme al›nmam›fl oldu¤u Lassalle’›n devletçi solculu¤unun tipik örneklerinin, bu program›n talepleri aras›nda s›r›tmas›ndan bellidir. O günden bugüne uzanan ba¤› göstermesi bak›m›ndan en çarp›c› örnekler, “paras›z eflit ve laik e¤itimin devlet taraf›ndan üstlenilmesi” ve “paras›z yarg›” talepleridir. Oysa Marx Gotha Program›n› irdelerken, özellikle bu iki talebi sert bir biçimde elefltirdikten sonra flu de¤erlendirmeye varm›flt›: “Zaten bütün program, bütün demokratik lafazanl›¤›na ra¤men, bafltan sona Lassalle’c› mezhebin devlete olan kölece inanc›na, ya da daha kötüsü demokrasi mucizesine olan inanca bulanm›flt›r.” (age. s.44) Sanki bu elefltiri hiç olmam›fl gibi, ayn› talepleri tekrarlayan Erfurt program› hakk›nda da bu de¤erlendirmenin tekrarlanmas› gerekirdi; yap›lmad›. Aksine Erfurt program›, “ça¤dafl bilim alan›nda” bir program olarak Engels’ten geçer not ald›. Engels’in bu tutumu, bizzat Lassalle ve onun özgün fikirlerinin itibar iadesine kavuflmas›n› aç›kça sa¤lam›fl de¤ilse bile, küçük burjuva sosyalizminin, Marksizm’in itibar›n› y›llar boyu istismar etmesine hat›r› say›l›r bir hizmet sunmufltur. En kötüsü de, bu onay sayesinde Marksizm’le küçük burjuva yahut burjuva sosyalizmi aras›ndaki siyasal/ideolojik mücadele, “marksistler aras›nda bir tart›flma” düzeyine indirgenmifl ve öyle kabul edilir hale gelmifltir. Hala da Marksizm’le burjuva sosyalizminin Marksizm zemininde dövüfltürülebilmesine imkan veren etkenlerden biri bu olgudur. Asgari-Azami Program Ay›r›m›na ‹lk Örnek: Erfurt Program› Engels’in “ça¤dafl bilim alan›nda” yer ald›¤›n› söyledi¤i Erfurt program›, kasden iki bölüm olarak yaz›lm›flt›. Birinci bölüm yasalara uygun hale getirilmifl mu¤lak bir sosyalizm hedefi tarif ediyordu; daha do¤rusu “meta üretiminin yerini alacak sosyalist üretim biçimi”. Bernstein’›n “nihai hedef benim için bir hiçtir” dedi¤i buydu. ‹kinci bölüm ise, yine Bernstein’›n herfley dedi¤i hareket ya da günlük prati¤e iliflkin sorunlar› içeriyordu. Sonradan azami ve asgari program olarak kal›plaflan program anlay›fl›n ilk örne¤i olan bu metnin, iki bölümü aras›nda hiç bir ba¤ yokmufl gibi görünür. Halbuki çok köklü bir ba¤ bu iki ayr›k k›s-

m› birbirine ba¤lar. O da kapitalizmin do¤al bir zorunlulukla iktisadi çöküfle yönelece¤ini; proletaryan›n s›n›f bilincinin de ayn› do¤al zorunlulukla yükselece¤ini öngören determinist, kaba materyalist bak›fl aç›s›d›r. Bu bak›fl aç›s›na göre, iki süreç yine kaç›n›lmaz olan bir iktisadi krizle çak›flacakt›r. Bu çak›flma noktas› iktidar›n sosyalistler taraf›ndan al›naca¤› mukadder noktad›r. Günlük prati¤e düflen ise, bu do¤al süreci h›zland›rmaktan ibarettir. Bunun yolu ve yordam› ise, asgari program hedeflerinin öne ç›kart›ld›¤› bir muhalefet mücadelesinin yükseltilmesi, yayg›nlafl›p kitleleri sarmas›n›n sa¤lanmas›d›r. Erfurt Program›’n›n Mekanik Evrimci Yöntemi Erfurt program›n›n yazar› olan ve uzun y›llar bu program›n devrimci yorumcular›ndan biri say›lan Kautsky bir yaz›s›nda bu program›n ruhunu flöyle özetledi: “Varolan toplumun çöküflünü kaç›n›lmaz olarak görüyoruz, çünkü biliyoruz ki ekonomik geliflme sömürülenleri özel mülkiyete karfl› mücadeleye itecek koflullar› do¤al bir zorunlulukla yaratmakta, sömürücülerin say›s›n› ve gücünü azalt›rken, sömürülenlerin say› ve gücünü artt›rmaktad›r... Kapitalist toplum iflas etmifltir: Karfl› konulmaz ekonomik geliflme do¤al bir zorunlulukla kapitalist üretim tarz›n›n iflas›na yol açmaktad›r. Bugünkünün yerine yeni bir toplum biçiminin kurulmas› art›k sadece istenir bir fley de¤ildir; kaç›n›lmazlaflm›flt›r.” (Aktaran, M.Yenice, s.52) Kautsky’ye göre, tarihsel materyalizm “Darwin’in evrim teorisinin sosyal geliflmeye uygulanmas›ndan baflka birfley de¤ildir”. Hem Erfurt Program›, hem de ‹kinci Enternasyonal’in temel çizgisi, bir “sosyal darwincili¤e” “tarihsel materyalizme” oldu¤undan daha yak›nd›r; yani Marx’›n devrimci düflüncesine bir o kadar uzakt›r. Kautsky’nin kaleminde en net ifadelerine kavuflan afla¤›daki sat›rlar ‹kinci Enternasyonal Marksizm’inin Kautsky’de ifade bulan ilerlemeci çizgisini iyi özetliyor: “Kelimenin dar anlam›nda bilime bir tür tap›nma; bir tür tarihsel evrimcilik; ilerlemenin bir biçimde fetifllefltirilmesi; ve bilimin, mant›¤›n, ilerlemenin, uygun ad›mla ve kaç›n›lmaz biçimde ayn› yöne do¤ru gittikleri bir tarih kavram› ... Kautsky için sosyalizm kendi yolunu kendisi çizen bir fikirdi. ‹ktidar› ele geçirmek üzere sab›rla ilerleyebilmek için, bir ucunda provokasyon, öbür ucunda da hükümetle iflbirli¤i olan çifte tuzaktan uzak durmak yeterliydi. Böylece ‘‹ktidar Yolu’ (Kautsky’nin ünlü kitab›n›n bafll›¤›) sevimli bir gezinti yolu gibi çizilebilirdi;” (D. Bensaid, Strateji ve Parti, La Breche, s. 81-82) Kautsky’nin bu düflünce sistemati¤i, iktidar sorununu “devlet içinde güçlerin yer de¤ifltirmesi” yahut “kamu iktidarlar›n›n ele geçirilmesi” olarak tarif etmeye götürmekteydi. Dolay›s›yla proletarya diktatörlü¤ü de, “devlet içinde egemen bir konum kazanma” ya da “proletaryan›n siyasal hegemonyas›n›n ifadesi” gibi tan›mlarla aç›klanacakt›. ‹lginçtir, mekanik ilerlemeci determinizmin iflçi hareketi için ne anlama geldi¤ini ilk sezenlerden biri, ayn› zamanda proletarya diktatörlü¤ü kavram›n› Marksizm’e arma¤an eden Blanqui idi. Blanqui, Auguste Comte flahs›nda, ilerlemeyi kaderci, uyuflturucu biçimde ele alan tiksindirici kavray›fllara erkenden savafl açm›flt›. Ne var ki Blanqui’nin bu elefltirileri, ‹kinci Enternasyonal’in sözümona “anarflizme karfl› mücadele” k›l›f› alt›ndaki sald›r›lar›yla saf d›fl› b›rak›ld›. Zira proletarya diktatörlü¤ü, devrim, gibi kavramla-

Kautsky’ye göre, tarihsel materyalizm “Darwin’in evrim teorisinin sosyal geliflmeye uygulanmas›ndan baflka birfley de¤ildir”. Hem Erfurt Program›, hem de ‹kinci Enternasyonal’in temel çizgisi, bir “sosyal darwincili¤e” “tarihsel materyalizme ” oldu¤undan daha yak›nd›r; yani Marx’›n devrimci düflüncesine bir o kadar uzakt›r .


4

Devrim stratejilerini sosyoekonomik tahlillere, bunal›m dönemlerine vb. endekslemeyi kalk›fl noktas› yapmaya devam eden pek çok devrimci demokrat ak›m da, bu kayna¤›n hangi de¤irmene su tafl›d›¤›n›n fark›nda olsalar da olmasalarda, hala ayn› kaynaktan beslenmektedirler: Erfurt Program›.

Aral›k ‘97 r› sansür bahanesiyle programlar›na almayan ‹kinci Enternasyonal oportünistleri, Erfurt Program›’n›n içeri¤ini ciddi ve samimi olarak benimsiyorlard›; bu nedenle Blanqui’nin samimi devrimci düflünceleri onlar için ciddi bir tehdit oluflturmaktayd›; proletarya diktatörlü¤ünden söz edenlere blankist yaftas› yap›flt›rmak da adetlerindendi; hala öyledir; tek farkla blankist s›fat›n›n yerini, yerine göre ikamecilik, bürokratizm, otoriterlik, Bolflevizm almaktad›r. ‹kinci Enternasyonal gelene¤inin mirasç›lar›, hala devrimcileri en ciddi muar›zlar› olarak görmektedirler; ve hakl›d›rlar. Bu gelene¤in Marksizm’in s›rt›ndan tamamen at›lmas› hala komünistlerin önünde duran öncelikli bir ödevdir. Engels’in Aflamal› Devrim Anlay›fl›na Katk›s› Ne yaz›k ki, küçük burjuva/burjuva sosyalizminin hortlamas›na zemin haz›rlayan, yaln›zca Erfurt Program› ve Engels’in ona verdi¤i destek de¤ildi. Engels, ölümünden birkaç ay önce, 1895 Mart’›nda Fransa’da S›n›f Savafl›mlar›’n›n yeni bas›m›na yazd›¤› sunuflta, 1848 devrimi döneminde kendisi ve Marx taraf›ndan yap›lan en büyük hatan›n, Avrupa’daki durumu “sosyalist dönüflüm için olgun” olarak de¤erlendirmeleri oldu¤unu söyledi: “Tarih, bizi ve bizim gibi düflünen herkesi haks›z ç›kard›. O tarihte K›ta’daki iktisadi geliflmenin kapitalist üretimin tasfiyesi için olgun olmaktan henüz çok geride bulunmufl oldu¤unu aç›kça ortaya koydu.” Proleter devrimini iktisadi geliflmifllikle aç›klayan bak›fl aç›lar›na bir tutamak noktas› sunan bu sözler, tüm ‹kinci Enternasyonal dönemine damga vurmufltur. Bu Sunufl’ta Engels, özellikle 1848 devrim dalgas›n›n yaratt›¤› havan›n etkisiyle iyimser bir de¤erlendirme yapt›klar›n› aç›klad›. ‹lginçtir, proleter devriminin nesnel koflullar›n›n olup olmad›¤›, gecikmifl burjuva devriminin proletarya önderli¤inde gerçeklefltirilmesi koflullar›nda, teorik olarak konmufl tarihsel aflamalar›n afl›l›p afl›lamayaca¤› konusu ne zaman gündeme gelse, proleter devriminin süreklili¤ini aflamalara bölerek k›rma e¤iliminde olanlar hala bu saptamalardan güç alabilmektedirler. As›l önemli ve çarp›c› olan ise, ülkelerin iktisadi geliflmiflliklerine göre devrim tipleri tarif eden Komünist Enternasyonal program›n›n da (1928’de benimsenen), yöntemsel yaklafl›m› bak›m›ndan ayn› zemin üzerinde duruyor olmas›d›r. Marx’›n ondokuzuncu yüzy›l›n ortalar›ndaki beklentileri konusunda yan›ld›¤›n› ve o tarihte bir proleter devriminin nesnel bak›mdan imkans›z oldu¤unu söyleyen Stalin de (Bkz. Leninizmin Sorunlar›) ayn› kaynaktan beslenmektedir. Devrim stratejilerini sosyo-ekonomik tahlillere, bunal›m dönemlerine vb. endekslemeyi kalk›fl noktas› yapmaya devam eden pek çok devrimci demokrat ak›m da, bu kayna¤›n hangi de¤irmene su tafl›d›¤›n›n fark›nda olsalar da olmasalarda, hala ayn› kaynaktan beslenmektedirler: Erfurt Program›. Engels’in Politik Vasiyeti Oportünizmin Silah› Oldu Zaman zaman Engels’in “politik vasiyeti” diye tan›mlanan söz konusu Sunufl, sadece nesnel koflullarla devrim iliflkisi hakk›nda mekanik bir iliflki kurulmas›na zemin sa¤lamakla kalmamaktad›r. Engels, reformistlerin her vesileyle can simidi gibi sar›ld›klar› bu metinde ayn› zamanda, devrim

stratejilerini ve o zamanki devrimci eylem biçim ve araçlar›n› da (barikatlar ve sokak savafllar› gibi) elefltiriye tabi tutmufltur. 1848 ve sonras›nda, iflçi hareketinin evrimi içinde flekillenen ve kendilerinin de benimsedikleri devrimci yöntemlerin, askeri teknoloji ve ordular›n yap›s›ndaki de¤iflmeler vb. nedeniyle art›k geçersiz hale geldi¤ini öne sürmüfltür. “Tarih daha da ileri gitti: S›rf o zamanki yan›lg›m›z› yere çalmakla kalmay›p, proletaryan›n içinde dövüflmek zorunda oldu¤u koflullar› da bafltan afla¤› altüst etti. 1848’in mücadele tarz› bugün her bak›mdan köhneleflmifltir, zaman› geçmifltir...” (Fransa’da S›n›f Savafl›mlar›, Sol Y. s.13) Engels’in bu tahlilden ç›kard›¤› sonuca göre, “bilinçsiz y›¤›nlar›n bafl›ndaki küçük az›nl›klarca yap›lm›fl tepeden inme devrimlerin devri”, “geri gelmemek üzere geçmifl”ti. Ezilen y›¤›nlar› pefline takan sömürücü s›n›flar›n yahut onlar›n temsilcilerinin öncülü¤ünde gerçekleflen burjuva devrimlerinin zaman›n›n geçti¤ini belirtmek ve burjuva “devrimleri”nin art›k “tepeden inme” olaca¤›n› aç›klamak üzere söylenen bu sözler, “eski mücadele yöntemleri köhneleflmifltir” sözleriyle de desteklenerek, tüm ‹kinci Enternasyonal tarihi boyunca “Blankizm’e” (daha do¤rusu devrimcili¤e) karfl› bir silah olarak kullan›lm›flt›r. Nitekim daha sonra, ayn› demagojiyle doldurulan silahlar bolfleviklere yöneltilmifltir; o gün bugündür reformistlerin devrimcilere ve devrimci eylem biçimlerine karfl› marksist bir k›nda saklad›¤› bafll›ca silah hala ayn›s›d›r. Ne var ki, sorun sadece Engels’in kasdetmedi¤i bir fleyi çarp›tarak ona atfetmekten ibaret bir f›rsatç›l›ktan ibaret de¤ildir. Çünkü, bu yaz›da Engels, 1848’in ve 1871’in devrimci yöntemlerinin modas›n›n geçti¤ini söylemekle ve “provokasyona gelmeme” “sokak çat›flmalar›ndan kaç›nma” do¤rultusunda ö¤ütler vermekle kalmam›flt›r. Marksizm kisvesi alt›nda parlamentarizmi ve burjuva legalizmini savunanlara tükenmez bir cephane olacak baflka sözler de sarfetmifltir: “...burjuvazi ve hükümet ‹flçi Partisi’nin illegal eyleminden çok legal eyleminden, ayaklanmalardaki baflar›lar›ndan çok, seçimlerdeki baflar›lar›ndan korkar oldular. Çünkü bu konuda da savafl›n koflullar› ciddi olarak biçim de¤ifltirmiflti. Eski tarzda ayaklanma 1848’e kadar her yerde kesin olan barikatlar üzerinde savafl flimdi bir hayli eskimifl, modas› geçmiflti.” (ayn› yerde s. 22) Daha kötüsü, Engels’in yeni ve üzerinde durulmas› gereken mücadele yöntemi olarak örnek verirken Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin seçim baflar›lar›n› ve sürekli artan oylar›n› ayr›nt›l› bir biçimde sergilemifltir. Ne var ki, bu övgüler bile söz konusu partiye yetmifl de¤ildir. Çünkü Engels’in söz konusu metni bile, bu partinin yay›n organ›nda aynen yay›nlanmad›. Metinde savafl ve silahlanma hakk›ndaki olumlu ifadelerin tamam› ve özellikle de Engels’in bir ihtiyat kayd› olarak ekledi¤i “sokak savafllar›n›n büsbütün ve ebediyen gündemden ç›kmad›¤›” hakk›ndaki uzunca pasaj, sansür bahanesiyle SPD yöneticileri taraf›ndan ç›kart›ld›. Engels bunun üzerine “bu utan›lacak izlenimin silinmesi” için kendisini “yumuflak bafll› bir legalite hayran› gibi görülmesine” yol açan bu tahrifat›n düzeltilmesi ve metnin tamam›n›n Neue Zeit’da yay›nlan mas› talebini bir mektupla Kautsky’ye bildirdi. Ama metin orijinal haliyle hiç yay›nlanmad›. Çünkü o partinin bayra¤› Komünist Manifesto de¤il, Erfurt Program› idi. Engels’in “Sunufl”unun tam metni ilk kez Ekim Devrimi’nden sonra, bolflevikler taraf›n-

dan yay›nland›. Ama flu sözler yine de orijinal metnin içinde: “Tarihin ac› cilvesi herfleyi altüst ediyor. Biz ‘devrimciler’, ‘kargafla ç›karanlar’, illegal yollar ve kargafla ile oldu¤undan daha fazla geliflmeyi ve baflar›y› legal yollar sayesinde elde ediyoruz. .... bu yasall›k bünyesinde kaslar›m›z beslenip, yanaklar›m›za kan geliyor, ölümsüz bir s›hhat f›flk›r›yor tenimizden. E¤er bizi sokak çat›flmalar›na sürüklemelerine izin verip, onlar› hoflnut edecek kadar sa¤duyudan yoksun de¤ilsek, kendileri için art›k o kadar u¤ursuz hale gelen bu legaliteyi kendi elleri ile k›rmaktan baflka yapacak birfleyleri kalmayacakt›r.” (ayn› yerde, s. 30) Lenin’in ‹kinci Enternasyonal’in çöküflünü izah etmeye çal›fl›rken, “oportünizm legalizmden do¤mufltur” dedi¤i hat›rlan›rsa, Engels’in bu sözleri sayesinde kimlerin “kaslar›n›n geliflti¤i”ni ve “yanaklar›na kan geldi¤i”ni tahmin etmek zor de¤ildir. Buna karfl›l›k, bu metnin tamam›n›n yay›nlanm›fl olmas›, oportünistlerin tahrifatlar›n› sergilemekle birlikte, radikal bir elefltiriye tabi tutulmaks›z›n yay›nlanm›fl olmas›, iki yönlü çarp›tmalara kaynak olmaya devam etmektedir. Bir yandan ‹kinci Enternasyonal çizgisinin takipçili¤ini hala sürdürenler bu metinden atalar›n›n yapt›¤› gibi, legalist ve parlamentarist politikalar› hakl› ç›karmak üzere yararlanmaya hala devam etmektedirler. Öte yandan, bu politikalara tepkisel bir karfl› ç›k›fl› temsil eden ak›mlar da, proleter devrimi yöntemlerinin modas› geçti¤i hakk›ndaki saptamalar› benimsemeye devam edip, SPD’nin sansür etti¤i pasajlardan “gerilla savafl›” yahut “silahl› propaganda” do¤rultusunda yorumlar ç›kartmaktad›rlar. Oysa baflar›l› bir örnek olarak Ekim Devrimi ve pek çok baflka baflar›s›z deneyimler, 1848, 1871 vb. baflka deneyimlerin baflar›s›zl›¤›n›n nes nel etkenlerden veya mücadele yöntemlerinden dolay› de¤il, proletarya diktatörlü¤ü hedefine kilitlenmifl ve proleter devriminin ahlak›n› biricik ahlak›, yöntemlerini de temel yöntemi kabul eden enternasyonalist ve devrimci bir partinin eksikli¤i oldu¤unu defalarca göstermifltir. Devrimci parti güçlerinin öncelikli ödevi, bu partinin yarat›lmas›n›, ‹kinci Enternasyonal gelene¤inin tüm kal›nt›lar›n›n tarih sahnesinden silinmesini ve bu sayede Paris Komünü’nü, Ekim Devrimini yaratan proletaryan›n zaferinin güvence alt›na al›nmas›n› sa¤lamakt›r.


11

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Adalet de Savaflan ‹flçilerle Gelecek

fi

u s›ralarda herkes, biryerlerde “adalet” ar›yor, ya da solun devrimci siyasetsizli¤i, onu burjuvazinin mahkeme kap›lar›nda “adaleti” dilenme durumuna düflürdü. Gazi Ayaklanmas›’nda düflen devrimcileri vuran polislerin davas› için gidilen Trabzon’da adaleti aramak, veya, adaletin, Metin Göktepe’yi döverek öldüren polislerin Afyon’daki duruflmas›nda o “kötü niyetli” polislerin alaca¤› “cezalarla” yerine gelece¤ini sanmak moda oldu. Meflhur Susurluk ve “çete” davalar›nda, adaletin yerine gelmesini isteyen kampanyalara ve “kamuoyuna” bafll›klar›yla çetelerin de yarg›lanmas›n› isteyen aç›klama ve taleplere s›k rastlar olduk. Demokratik Mücadele Platformu (DMP), “Gazi Davas›”n›n ‹stanbul DGM’deki duruflmas› bafllamadan önce bir bas›n aç›klamas› yap›p, “adaleti, tarafs›z olmaya ça¤›rm›fl”. (5 Kas›m, Ülkede Gündem gazetesi) Yine ayn› davan›n, Trabzon’daki polislerin duruflmas›dan izlenimlerin aktar›ld›¤›, At›l›m gazetesindeki haberde ise (16. say›); “polislerin yolda engelleme ç›kard›¤›” ve kitlenin “Gazi flehitleri”nin resimleri ile, “adalet istiyoruz” diye slogan att›¤› belirtiliyor. Daha sonra ise salona girilirken, polisler bu resimlere el koymufl. Böyle bir hesaplaflmadan sonra ise 15 Aral›k’taki duruflma “hesaplaflma”s› için daha yo¤un kat›l›m ça¤r›s› yap›lm›fl. Eflitlik, özgürlük, bar›fl vb. kavramlar gibi, adalet kavram›n›n da s›n›fsal içeri¤i ve anlam› vard›r. ‹ktidar› elinde bulunduran s›n›f, bu kavramlar›n da içeri¤ini kendi ç›kar›na göre doldurur ve kendi s›n›f dünyas›n›n anlam›n› verir. Yaflam›n her alan›nda mülkiyet iliflkilerinden, üretime tutun da, e¤itime, yürütmesinden yarg›s›na, adaletine kadar herfley burjuva bir anlam tafl›r. Bunlar›n aksayan yanlar›n› ise, kendi zemininde ve dünyas›nda onar›m›n› ve düzeltilmesini sa¤lar. Bunda tuhafl›k yok. As›l tuhaf olan ise, iktidardaki burjuvaziyi y›k›p, yerine proletaryan›n iktidar›n› kurmay› amaçlayan, yani bir sistemi parçalay›p yerine baflka bir sistemi kurmay› amaçlayanlar›n, burjuvazinin zemininden bir türlü ç›kamay›p neyi nerede ve nas›l arad›klar›d›r. S›n›ftan ba¤›ms›z adaleti, hukuku daha tarafs›z ve eflit olmaya ça¤›rmak politik safl›k ya da trajikomikliktir. Gazi, Susurluk, çete ve Metin Göktepe’nin davalar›nda oldu¤u gibi, burjuvazinin kurumu olan mahkemelerinden “biz adalet istiyoruz”, “çeteleri de yarg›lay›n” demek, en baflta Gazi barikatlar›ndaki (düflenler de dahil) çarp›flan devrimcilerle burjuvazinin polis ve ordusunu ayn› kefeye koymak demek-

tir. Deyim yerindeyse, “biz polislere tafl att›k, çat›flt›k, onlar bize silah s›kt›, flimdi yüce mahkemenizden polislerle devrimcileri ‘eflit’ flekilde yarg›lay›n” demektir. Bunu da söylemekle devrimci siyaset yapm›fl olmazs›n›z, sadece insanlar› burjuvazinin adaletinin yerine gelebilece¤i beklentisine yöneltmifl olur, onlara “bu düzen haks›zl›k yapanlar› yani iflkence yapanlar›, devrimci vuran polisleri, ‘çete’leri köy yakanlarla birlikte bizi de cezaland›r›yor” demifl olursunuz. At›l›m, tam da bu mu¤lakl›k içinde Gazi barikatlar›nda çarp›flanlar› o zaman kahraman ilan ederken, flimdi o davadan yarg›lananlar› “masum çocuklar” olarak gösterip, polislerle eflit olarak adaletlenmesini istiyor. Bu da devletin hakemli¤ini kabul etmek demektir. Burada bir fleyi net olarak vur-

gulamak gerekir: Devletin tarafs›zl›¤› ve eflitli¤i, burjuva it dalafl›nda kantar›n topuzunu kaç›ran taraf› frenlemek için karfl› taraf›n baflvurdu¤u bir politik tutumdur. Ve sermaye bölüflümünde devletin “eflit” yasalar›n›n herkes için geçerli olmas›n› isterler. Asl›nda burjuvazinin adaletinin anlam› buradad›r. Burjuvalar› kendi aralar›nda bar›flt›rmak için de uygun kurum ve yasalar› vard›r. Yüksek Hakem Kurulu gibi, hani toplu ifl sözleflmelerindeki uyuflmazl›k sonucu baflvurulan “tarafs›z” Hakem Kurulu gibi. Yani devrimcilerle polisleri eflit tutmak, kendisini y›kmaya çal›flan bir devrimciyi, onu korumaya çal›flan polisle eflit tutmas›n› devletten istemek de, beklemek de, devrimci siyaset aç›s›ndan çarp›kl›¤› gösteriyor bize. ‹ki s›n›f ordular›n›n gö¤üs gö¤üse çarp›flt›¤› Gazi Ayaklanmas›’ndan bu yana, insanlar› barikat öfke ve kininden s›y›r›p, flimdi mahkeme kap›lar›n-

da adaleti aramaya ça¤›rmak, yine o zamandan bu zamana ve gelece¤e yönelik tutars›z bir yönelimin ipuçlar›n› veriyor bize. ‹flin daha da kötüsü, bu tutumun tek At›l›m’a de¤il solun geneline hakim bir e¤ilim olmas›d›r. Siyaseti ve y›¤›nlara öncülük etmeyi, düzen s›n›rlar› içinde görüp uygulayan, kapitalist sistemin çarp›kl›klar›n› “düzeltmeye” soyunanlara birkaç tane daha “öncü”, “önder” parti ilave olsun, komünistlerin görev ve sorumluluklar› aç›s›ndan çözülen ve bu anlam›yla de¤iflen birfleyler olmayacakt›r. Devrimci siyaset temelinde, görev ve sorumluluklar›m›z art›yor, netlefliyor. Öne ç›kmak, saflar› netlefltirmek. Bu çerçevede adaletin de, bar›fl›n da özgürlü¤ün de burjuvazinin mahkeme kap›lar›ndan dilenmekle de¤il, savaflan iflçilerle gelece¤ini bir kez daha belirtiyoruz. J

Kad›n› Denetleyen Düzen: "Bekaret Kontrolü"

B

urjuva devlet, pervas›z çirkin sald›r›lar›n› iflçi-emekçi ve devrimcilere yönelik olarak sürdürüyor. Adaleti de kendisi gibi. Yeter ki düzen korunsun. Bu amaçla, flimdi de ç›km›fl bekaret kontrolü yap›yor. Tabii öyle bafl›bofl kad›n olur mu! O ancak birilerinin himayesi alt›nda olmal›. Olmal› ki ilerde de iyi bir yuva kursun, boyun e¤en çocuklar yetifltirsin. Yetifltirsin de, bu çocuklar büyüyünce vatan›na milletine lay›k olsun! Hemen devlet el att› kad›nlar›n zar›na: Bakire mi de¤il mi? Namuslu mu, namussuz mu diye. Tabi sadece devlet olur mu? Ard›ndan bunu kendine ifl edinen kralc›lar›m›z da atlad›: Babalar, okul müdürleri, askerler, polisler, yarg›çlar... Hatta bizim mahallenin erkekleri bile! Neymifl efendim, devlet bu iflle ilgilenir de biz ilgilenmez miyiz diye. Bu yüzden sadece yurtta kalan kad›n de¤il, bir çok alanda, bir çok kad›n intihar etti. Burjuvazinin kalemflörleri de bunu gündem konusu etmekte geç kalmad›. Radikal'de 15 Ekim 97 Çarflamba günü Türker Alkan, bekaret kontrolü ile birlikte tüm dünya ülkelerinde kad›nlara yönelik fliddetleri çeflitlendirerek aktarm›fl da. "...Kad›nlara yönelik fliddet, bütün dünyada bütün h›z›yla sürüyor. Tam altm›fl milyon kad›n kay›p. Hindistan'da her y›l 5000 kad›n, çeyizleri yetersiz bulundu¤u için öldürülüyor. Her y›l, ço¤u Afrika'da olan iki milyon k›z sünnet edilerek sakat b›rak›l›yor. (Bunlar›n toplam say›s› 130 milyondur) Küçük yaflta fuhufl yapmaya zorlanan k›zlar›n say›s› bir milyonu geçiyor. ABD'de her dokuz saniyede bir kad›n cinsel ve fiziksel sald›r›ya u¤ruyor. Ve bu ülkedeki her yüz kad›ndan ancak bir tanesi kendisine yap›lan sald›r›y› flikayet edebiliyor. Kad›nlara karfl› yap›lan sald›r›lar 'geliflmifl-az geliflmifl' ayr›m› tan›nmadan, her tür toplumda yayg›n olarak görülüyor. Kad›nlar en çok kendi yak›nlar›n›n sald›r›lar›na u¤ruyorlar. ABD'de cinayete kurban giden kad›nlar›n yüzde k›rk› tan›d›klar› taraf›ndan öldürülmüfltür. Araflt›rmalar, dünyadaki kad›nlar›n dörtte biri ile yar›s› aras›nda de¤iflen bir bölümünün yak›nlar›n›n tacizine veya sald›r›s›na u¤rad›¤›n› gösteriyor. Her befl veya yedi kad›ndan birisi yaflam› boyunca bir kez tecavüze u¤ramaktad›r. ..." Tüm bunlardan sonra, hukuksal düzenlemelerle bu sorunun çözülece¤ini söyleyerek ak›l hocal›¤› yap›yor. Ve hatta kendisi de hayretler içinde kalm›fl: "1993 tarihin-

de Viyana'da yap›lan Dünya ‹nsan Haklar› Konferans›, kamusal ve özel yaflamda kad›nlara karfl› yöneltilen fliddetin sona erdirilmesini, kad›n haklar›n›n evrensel haklar›n ayr›lmaz bir parças› oldu¤unu karara ba¤lam›fl” da neden hala bu fliddet sürüyormufl! Sizler u¤rafla durun ve kand›radurun (kand›rabilirseniz!) bizleri; reformlar›n›zla, yasalar›n›zla. Biz biliyoruz, yasalar›n›z da, yarg›lar›n›zda insanca yaflamaya, eme¤e karfl›d›r. Bizler sizden yasal düzenlemeler, reformlar istemeyece¤iz. Komünist bir dünya kuraca¤›z. Bu amaçla savaflaca¤›z; kad›n erkek hep birlikte özgürleflerek! S›n›fl› toplum y›k›lmadan kad›nlar kurtulamaz, Kad›nlar kurtulmadan komünizme ulafl›lamaz! ‹stanbul’dan Maya Okuru


12

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Popülizmin Liberal Elefltirilerini Ay›rdetmeye Yarayan Bir Soru:

K

üçük burjuva sözcü¤ü, belki de marksistlerin dilinde en çok kullan›lan sözcüklerden biridir. Bununla birlikte bu kavram›n içi en net doldurulmufl kavram oldu¤u do¤ru de¤ildir. Ço¤unlukla devrimcilerin, marksist terminolojiyi kullanma gayreti gösterenlerin zihninde küçük burjuva adeta “burjuvan›n ufa¤›” gibi alg›lanmaktad›r. Halbuki s›n›flar› ya da s›n›f kesimlerini iyi-kötü, ak›ll›aptal, kanl›-kans›z vb gibi kimi befleri özelliklerine göre tarif ve tasnif etmek de, küçük, orta, büyük gibi sikletlerine göre tarif ve tasnif etmek de marksist bak›fl aç›s›yla en zor ba¤daflabilecek bir yaklafl›md›r. Bu tür s›fatlar marksistlerin dilinde bir s›n›f tarifi yapmak için de¤il, olsa olsa bir anlat›m kolayl›¤› sa¤lamak üzere baflvurulabilecek s›fatlar olabilir. Bununla birlikte, bu saptama ancak “orta burjuvazi”, “büyük burjuvazi” gibi durumlarla ilgilidir. Küçük burjuvazi kategorisinin bu konuyla bir iliflkisi yoktur. Çünkü küçük burjuvazi, burjuvaziye nispetle yap›lm›fl bir tan›m de¤il, kapitalist üretim iliflkilerinin egemen olmas›ndan önce de var olan ve flu ya da bu biçimde varl›¤›n› sürdümeye devam eden ayr› bir s›n›fsal oluflumun ad›d›r. Ama yayg›n kullan›mda küçük burjuvaziden, “küçük burjuva solculu¤u”ndan s›k s›k sözedilmekle birlikte, küçük burjuvazinin ne oldu¤u ve nas›l bir siyasal tutumun kayna¤›nda bulundu¤u aç›kça ve net olarak tarif edilmekte de¤ildir. Biraz derinlemesine irdelendi¤inde bunun bir dil sürçmesi yahut kavram kar›fl›kl›¤›ndan çok, küçük burjuvazinin toplumsal konumunun damgas›n› tafl›yan bir bak›fl aç›s›yla ilgili bir çarp›kl›k oldu¤u görülebilir. S›rf bu bile küçük burjuvazi üzerinde durup düflünmeyi gerektiren bir etkendir. Do¤rusu marksist terminolojide küçük burjuvazi, burjuvan›n ufa¤›n› de¤il, burjuvaziden ayr›, kapitalizm öncesinden kalma bir s›n›f› ifade eder. Bu s›n›f›n geleneksel bileflenlerinin bafl›nda küçük toprak sahibi köylüler, küçük esnaf ve zenaatkar gelir. Söz konusu olan kendine ait üretim araçlar›yla, kendisinin ve aile fertlerinin eme¤ini kullanarak varl›¤›n› sürdürenlerin oluflturdu¤u s›n›ft›r. Küçük burjuva kavram›n›n orijinali Frans›zcad›r: petit bourgeois. Bu kavram pek çok dile tercüme edilirken aynen al›narak kullan›l›r. Buradaki “petit” küçük anlam›na geldi¤i halde, ço¤unlukla bu s›fat türkçe tercümesinde oldu¤u gibi tercüme edilmez. Besbelli ki bu tercih, “burjuvan›n ufa¤›” yan›lg›s›na zemin sunma-

Küçük Burjuva Burjuvan›n Ufa¤› M›d›r?

mak için yap›lmaktad›r. mayan küçük kapitalistler vb. için de “Burjuvan›n ufa¤›” anlam›yla büyüyüp burjuva olma hayalini gün kavrand›¤›nda küçük burjuva terimi be gün ortadan kald›rmakta, her geçen iki ayr› anlam› ifade edebilir: birinci- gün onlar›n daha büyük bir bölümünü si büyüyünce burjuva olacaklara kü- proletaryan›n saflar›na do¤ru sürükçük burjuva denebilir; ikincisi düfl- lenmeye zorlamaktad›r. Geleneksel müfl, ufalm›fl burjuvalara küçük bur- küçük burjuvazinin ba¤›ms›z bir s›n›f juva denebilir. Tarihsel geliflme içeri- olarak varolufl koflullar›n› sürdürmesinde ele al›nd›¤›nda her iki karfl›l›k sinin imkanlar› her geçen gün azalda küçük burjuvaziye denk düflebil- makla birlikte, herkesin aç›k ve net mektedir. çizgilerle ayr›lm›fl burjuvazi ve proleBirincisi, Komünist Manifesto’da tarya kategorilerine göre ayr›flmad›¤› da ifade edildi¤i gibi, “Orta Ça¤’›n da gözle görünen bir olgudur. küçük burjuvalar› ve küçük köylüleri Bu olgu, yüzy›l›n bafl›ndan beri modern burjuvazinin öncüleri (haber- marksistler aras›ndaki temel tart›flma cileri) idiler”; yani bu anlamda büyü- konular›ndan birini oluflturmufltur. Bu yünce burjuvaziye hayat veren bir türden tart›flmalarda kimileri, Berns“küçük” burjuvazi kavram› pek yanl›fl tein’›n yapt›¤› gibi ad›n› koyarak de¤ildir. ‹kincisi, burjuvazinin kendi “marksizmi revizyona tabi tutma” ihiçindeki rekabet tiyac›n› dile geveya baflka netirmifltir; daha ster geleneksel, ister yeni küçük denler dolay›kalabal›k bir s›yla konumunu kesim ise ad›n› burjuvaziden kaynaklans›n, devrimci yitirip gelenekkoymadan bu sel küçük burjurevizyonu hareketlere yak›n, nereye yaslan›rsa van›n konumumarksizm k›l›f› yaslans›n düzene ba¤l› ve reformist na (bu, finans alt›nda yapmakapital egemenya yönelmifltir. hareketlere mesafeli durmak gerekir. li¤inin damga Bu yöndeki çavurdu¤u günübalar çeflitleneKüçük burjuvazi hakk›ndaki teorik müz koflullar›nrek ama ana ekda pek ender ol- tart›flmalar›n önünde sonunda vurulmas› seni de¤iflmesa da) düflenler den sürmektede olabilir; örnedir. gereken mihenk tafl› budur. ¤in iflas eden bir Do¤rusu, gelesüper market sahibinin küçük bir bak- neksel küçük burjuvazinin akibetinin kal dükkan›na s›k›flmas›; flu ya da bu ne oldu¤u konusu da, burjuva toplunedenle sahip oldu¤u arazi ve maki- munun geliflmesiyle birlikte peydah nalar› yitirip, ancak kendisinin ve ai- olan “yeni bir küçük burjuvalar s›n›lesinin çabalar›yla küçük bir toprak f›”n›n konumunun ve akibetinin ne parças›n› ekip biçerek yaflama duru- olaca¤› konusu da, oldum olas› bu kemuna düflen bir toprak sahibinin duru- simlerin içinden ç›kanlar›n hayat vermu da bu biçimde ifade edilebilir. di¤i ideolojik-politik ak›mlar taraf›nAma bu türden tek tek örnekler ne ka- dan ele al›nm›fl ve dile getirilmifltir. dar ço¤alt›l›rsa ço¤alt›ls›n, bu durum- Bu olgular ve onlara iliflkin sorunlar lar yan›lt›c› ve genel tarihsel evrime Marksizm için hiç bir yenilik tafl›maayk›r› durumlard›r. Sermayenin ge- maktad›r; bu nedenle cafcafl› teorik nelleflmifl meta üretiminin damga vur- kisveler alt›nda yap›lan sözümona bidu¤u koflullarda tarihsel evrim tam limsel araflt›rma iddialar›na itibar etaksi yöndedir. mek yerine, devrimci komünizmin te“Küçük sanayiciler, tüccar ve ran- mel kaynaklar›na baflvurmak her zatiyeler, köylüler ve zenaatkarlar, geç- man daha isabetli olur. Nitekim Komiflin orta s›n›flar›n›n alt tabakalar›n› münist Manifesto’da “küçük burjuva oluflturanlar›n tümü proletaryan›n saf- sosyalizmi” ve “burjuva sosyalizmi” lar›na düflerler; bir yandan ellerindeki diye tarif edilen ak›mlar tam da bu olküçük sermaye büyük sanayinin yön- gularla ve aray›fllarla iliflkilidir; ve bu temlerini kullanmalar›na izin verme- ak›mlar söz konusu sorunlara kendi di¤i için, büyük kapitalistlerle rekabe- gerçekliklerinden bakarak çözüm yolte dayanamay›p tükendikleri için; öte lar› aramaya koyulmufllard›r. San›ld›yandan, üretimin yeni yöntemleri ¤›n›n aksine bu köklerden beslenen bunlar›n sahip olduklar› teknik bece- ak›mlar›n soyu tükenmifl de¤ildir; akrilerin pabucunu dama att›¤› için.” sine çeflitlenerek artmaktad›rlar. Bu (Bkz. Komünist Manifesto - Burjuva- bak›mdan önce orijinallerine bakarak ve bafllang›çtaki saptamalar›n ›fl›¤›nlar ve Proleterler) Demek ki, tarihsel geliflmenin yö- da bunlar› yerli yerine oturtmakta yanü, geleneksel küçük burjuvalar için rar var. oldu¤u kadar, geliflmeye ayak uyduraHerfleyden önce Komünist Mani-

festo, san›ld›¤› ve kimilerinin (mesela Erfurt Program›’n›n ve ondan esinlenmeye devam edenlerin) iddia etti¤i gibi, küçük burjuvazinin büsbütün ortadan kalk›p tamamen ve do¤rudan do¤ruya proletaryan›n saflar›na doluflaca¤›n› söylemifl de¤ildir; zaten hakikat de bu de¤ildir. Komünist Manifesto, geleneksel küçük burjuvazinin (yani pre-kapitalist kökenli olanlar›n; küçük üretici ve esnaf›n) kapitalist üretim iliflkilerinin yayg›nlaflmas›yla yokolup gidece¤ini ve bunlar›n büyük ço¤unlu¤unun proletaryan›n saflar›na düflece¤ini söylemifltir. Bunun yan›s›ra Manifesto bir de flunu söylemifltir: “Ça¤dafl medeniyetin tam geliflti¤i ülkelerde proletarya ile burjuvazi aras›nda yalpalayan bir yeni küçük burjuvalar s›n›f› peydah olmufltur; burjuva toplumunun tamamlay›c› bir parças› olarak bu s›n›f durmaks›z›n yeniden ve yeniden oluflmaktad›r. Ama, rekabet nedeniyle, bu s›n›f› oluflturan tek tek bireyler de, yine durmaks›z›n proletaryan›n saflar›na do¤ru sürüklenmektedirler; ve büyük sanayinin geliflmesiyle birlikte, yerlerini ticaret, imalat veya tar›m alan›ndaki ustabafl›lara, kahyalara ve memurlara b›rakarak modern toplumun ba¤›ms›z bir parças› olarak varolmalar›n›n tamamen imkans›z olaca¤› saatin yaklaflt›¤›n› görmektedirler.” (Manifesto, Küçük Burjuva Sosyalizmi) Bu sözlerin söylendi¤i günden beri, kapitalist üretim iliflkileri Manifestoyu ortaya koyanlar›n arzu ettiklerinden daha fazla yaflad›, bekledi¤inden daha fazla geliflti. Ama geliflmenin yönü onlar›n gösterdi¤inden farkl› olmad›. “Modern toplum” geliflti¤i ve yay›ld›¤› oranda eleneksel küçük burjuvazi ba¤›ms›z varolufl koflullar›n› giderek daha büyük oranda kaybetmeye devam etti; buna karfl›l›k, “yeni küçük burjuvalar s›n›f›” da durmaks›z›n büyümeye devam etti. Ama ne bunlar›n aras›nda yer alanlardan, ne de geleneksel küçük burjuvalar aras›ndan büyük kapitalistlerin bulundu¤u noktalara ulaflanlar›n say›s› artmad› azald›. Buna karfl›l›k, hem eski hem de yeni küçük burjuvalar›n büyük ço¤unlu¤u hatta “büyük” burjuvalar›n bir k›sm› da az çok kitleler halinde proletaryan›n saflar›na sürüklenmeye devam etti, ediyor. En önemlisi, küçük burjuva konumunda olanlar, her geçen gün, eskiden oldu¤undan daha az ba¤›ms›z ve büyük sermayeye daha fazla ba¤›ml› duruma düflmektedir. Kendi yapt›¤› fl›ray› flerbeti satan küçük esnaf kald› m›? Yerinden ald›¤› sabunu satarak geçinebilen esnaf var m›? Kendi yapt›¤› kunduralarla övünerek geçinebilen bir tane kundurac›, kendi yapt›¤› üretim aletleriyle üreten bir küçük üreticiyi en son hangi tarihte gördünüz? Aksine, bakkallar, kundurac›lar vb. küçük üretici ve esnaf varolmaya devam etse bile,


13

Say›: 18 P Aral›k ‘97 bunlar flu ya da bu marka meflrubat›n, deterjan›n her gün artan maliyetlerle ve azalan karlarla sat›fl›n› yapmak durumunda olan bayilere dönüflmektedir. Kundurac›lar tamirat ifllerini bile, büyük firmalar›n üretti¤i haz›r malzemelerle yapmak zorundad›r; dükkan›nda çirifl tutkal› kaynat›p kullanan kundurac›y› en son ne zaman gördünüz; buna karfl›l›k Bally kullanmayana rastlad›n›z m›? Bir küçük köylü bile, art›k büyük (devlet veya özel) kapitalist tekellerin pazarlad›¤› suni gübre, tohum, herfley bir yana mazota muhtaç durumdad›r ve mal›n› pazarda istedi¤i gibi, sadece kendisi gibi köylülerle rekabet içinde satmak yerine, büyük al›c›lara yok pahas›na vermek, binlerce kilometre ötedeki koflullarla rekabet etti¤ini her gün flafl›rarak farketmek zorundad›r. Bu ve benzeri olgular küçük burjuvazinin ba¤›ms›z varolufl koflullar›n›n her geçen gün ve her yerde azald›¤›n› apaç›k bir biçimde do¤rulamaktad›r. Ne var ki, bu geliflmeyi gizleyen oldu¤u gibi görülüp alg›lanmas›n› önleyen bir toplumsal örtünün olufltu¤unu da belirtmek gerekir. Söz konusu olan, ayn› sürece paralel olarak geliflmeye devam eden “yeni küçük burjuvalar s›n›f›”n›n yaratt›¤› bir yan›lsamad›r. Bu kesim her toplumda konumu ve çap› farkl› da olsa görülebilen bir toplumsal kategoridir; ele al›nan somut toplumun durumuna, hakim s›n›f›n zenginli¤ine ba¤l› olarak her toplumda de¤iflik kapsamda ve genifllikte oluflan bir ara s›n›fsal konumdur. Zaman zaman orta s›n›f da denilen bu ara, geçici tabaka asl›nda sürekli ve kal›c› bir s›n›fsal konumdan ziyade aldat›c› bir istasyon gibidir. ‹lginçtir ki, bu kesimde yer alanlar›n baz›lar› bazan küçük burjuva, bazan (beyaz yakal›lar kap›s›ndan girerek) proleter gibi görülmekle birlikte, nadiren burjuva konumuna yak›flt›r›lmaktad›r. Oysa Özal’›n ünlü “orta direk” tan›m› tam da bu ara kategoriyi ifade etmekteydi. Bu tabakan›n tek tek üyeleri h›zl› bir tempoyla de¤iflmekle birlikte, mevkileri yerinde durmaktad›r; bu mevkiler de Manifesto’nun “kahyalar, ustabafl›lar memurlar” diye tarif etti¤i ama bayiler vb. unsurlarla giderek çeflitlenip kalabal›klaflan büyük sermayeye uflakl›k etme mevkileridir (ve burada ad› geçen memurlar baflkalar›n›n yapt›¤› gibi kamu iflçileri ile kar›flt›r›lmamal›d›r). Bu mevkilerde bulunanlar asl›nda ayl›k almadan yaflama flans› olmad›¤› halde kendini proletarya saflar›nda görmeyen, bir gün ba¤›ms›z bir ifl sahibi hayaliyle yaflayan, ama ancak efendilerinin zenginli¤ine ba¤l› olarak, onlar›n giderek artan isteklerini karfl›lad›klar› ölçüde karn›n› doyurabilen kiflilerdir. Çünkü bunlar›n gelirlerinin büyük k›sm›, onlar› ayr›cal›kl› k›lan “bah-

flifl”lerin de tamam› art› de¤erden karfl›lanmaktad›r. Bu bölüflüm ise ne “arz ve talep” ne de “görünmeyen el” taraf›ndan belirlenmektedir. Bu bölüflüme yön verip gözeten devlet ve siyasal iktidarlard›r. Bu kesimlerin siyasetle nispeten daha fazla ilgili olmalar› ve parlamenter demokrasinin iflletilmesi konusundaki duyarl›l›klar› da buradan gelmektedir. Bunlar zaman zaman efendileri iflas etti¤i için, bazan da efendilerinin ifline yaramad›klar› için proletarya saflar›na itilmekte; bu duruma gelmemek için ise ya efendilerini kurtarmak üzere olmad›k fedakarl›klara katlan›p, onlar› memnun edebilmek için türlü cambazl›klar› icad etmektedirler. Varl›klar› burjuva toplumunun varl›¤›na, geçimleri efendilerinin zenginli¤ine ve “demokrasi”nin ifllemesine ve istikrarl› bir toplum düzenine ba¤l› oldu¤u ölçüde, eski küçük burjuvaziden daha uysal ve ondan daha tutucu/gerici bir davran›fl çizgisi göstermektedirler. Yine de, bu kesimin tek tek unsurlar› konumlar›n› uzun süre koruyamamaktad›rlar. Ama bu ara s›n›f konumundakilerin pek ço¤u zamanla proletarya saflar›na düfltü¤ü halde; bir

Avrupa

‹flsizli¤e Karfl› Kitle Gösterisi 30.000’in üzerinde iflçi, 20-21 Kas›m’da yap›lan Avrupa Birli¤i Zirvesi’ni “ifl talebi” ile protesto etti. Fransa, Almanya, Belçika, ‹spanya ve Yunanistan’dan gelerek gösteriye kat›lanlar, “‹flsizlerin Avrupa’s›na Hay›r”, “‹fl ‹çin Avrupa” istedi. Gösteriyi örgütleyen E.T.U.C. (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu) 20.000-25.000 kifli bekliyordu. Ama Frans›z iflçilerin yo¤un kat›l›m› bu say›y› yaklafl›k ikiye katlad›.

Çal›flma Saatlerinin K›salt›lmas› ‹çin Eylem Fransa’da ‹flçiler Haftal›k Çal›flma Saatinin K›salt›lmas›n› ‹stedi 15 Kas›m’da 150’den fazla kad›n ve iflçi örgütlerinin oluflturdu¤u kollektif, haftal›k çal›flma saatlerinin k›salt›lmas› talebiyle 10.000 kifliyle Paris sokaklar›nda yürüyüfl düzenledi. Yürüyüflçüler, haftal›k çal›flma saatinin tam ücretle, önce 35 saate, ileride de 32 saate düflürülmesini talep ettiler. Bu yürüyüfl, sendikalar›n, kad›n örgütlerinin ve sol politik partilerin oluflturdu¤u kollektifin, ikinci eylemi idi. ‹lki 1995’te kad›n haklar› üzerinde sald›r›lar› protesto için yap›lm›flt›.

basamak yukar› ç›kanlar›n ise ancak daha imtiyazl› uflaklar konumuna yükseldikleri halde; bu mevkide duranlar ileri ç›kma umudunu bir türlü yitirmektedirler. Bu nedenle de kendi bafllar›na isyan ettiklerinde bile tutucu bir ifllev görmektedirler. Bir isyan belirtisi gösterdikleri durumlar ço¤unlukla, toplumun iktisadi yahut siyasal kriz nedeniyle sars›ld›¤› koflullard›r. Bu durumda da, eski ayr›cal›klar›n› geri almak için isyan etmekte, do¤rudan do¤ruya gerçek efendilerine baflkald›rmak yerine hükümetlere karfl› harekete geçmekte, düzen ve istikrar› bozanlar› bulup, tepkilerini onlara yöneltmeyi tercih etmektedirler. Bu nedenle bu ara s›n›f konumundakiler asl›nda hem çürüyen burjuva toplumunun bir yan ürünüdürler hem sosyal bak›mdan bu toplumun emniyet süpab› konumundad›rlar; “demokrasinin” (burjuva demokrasisinin) as›l merakl›lar› ve gerçek savunucular› da en çok bunlar aras›ndan ç›kmaktad›r. Bu kesimlerin kendi sorunlar›, “özlük haklar›” temelinde devrimci bir tutum almalar›n› ummak, iktisadi krizler sayesinde ak›llan›p, gelece¤in sahibi olan proletaryan›n yan›nda kendiliklerinden saf tutYürüyüflçüler, kad›n iflçilerin ezildi¤ini ve yoksullaflt›r›ld›¤›n› da vurgulad›lar. Fransa’da erkek iflçilerin %10’u, kad›n iflçilerin ise %14’ü iflsiz. Cinsel ayr›mc›l›k egemen olmaya devam ediyor. Kad›n iflçiler ortalama olarak erkek iflçilerden % 20-30 daha az ücret al›yorlar. Yürüyüflçüler, kad›n iflçilerin, ayn› zamanda tüm ev iflini de üstlendi¤ini belirterek, böylece haftal›k çal›flman›n toplam 70-76 saate ç›kt›¤›n› vurgulad›lar. “Yaflayacak zaman bulmak için haftal›k çal›flma saatleri k›salmal›d›r.”

Grevcilere Polis Sald›r›s› Sa¤l›k Bakanl›¤›’n›n önünde yap›lan gösteriye, polisin sald›rmas› üzerine 31 Ekim’den beri 12.000’in üzerinde sa¤l›k iflçisi greve ç›kt›. 17 gün sonra. isyan› bast›rmakla görevli polis güçleri, ülke çap›ndaki tüm klinik ve hastaneleri arayarak iflçilere sald›rd›. Grev, ülke çap›nda acil sa¤l›k servisleri d›fl›nda 28 hastane, 830 klinikte etkili bir flekilde yürütülmekte. 2.500 doktor, hemflire ve 10.000 destek görevlisi hükümetin 4 y›ll›k ücret anlaflmalar›na sad›k kalmas›n› talep ediyor. Grev lideri Isias Funez, grevcileri d›flar› ç›karmak isteyen polisler taraf›ndan tutukland›.

malar›n› beklemek yan›lg›d›r. Bunlar proletaryan›n yan›na yanaflt›klar›nda bile, onu düzen s›n›rlar›na çekmek için, yani kendi konumlar›n›n sars›lmas›na imkan vermemek üzere yanaflmaktad›rlar. Bu kesimlerin devrim saflar›na gelmesinin biricik koflulu, proletaryan›n s›n›f olarak, yani ba¤›ms›z bir siyasal güç olarak sermayenin ve devletinin üzerine yürümeye bafllamas›d›r. Bu durum gerçekleflinceye kadar, eski ve yeni küçük burjuvalarla, burjuvazinin paral› uflaklar› konumundakiler düzen ve istikrar›n en büyük savunucular›, destekçileri olmaya devam edeceklerdir. Devrimci amaçlar u¤runa bu kesimlere yönelenler de ne zaman ve nas›l oldu¤unu anlamadan düzen s›n›rlar›na çekilmeye devam edeceklerdir. Eski ve yeni küçük burjuvazinin unsurlar› eskiden de tutucu ve gerici bir ifllev tafl›yorlard›; ama kendi bafllar›na devrimci bir tutuma kaynakl›k da edebiliyorlard›. “Küçük burjuva devrimcili¤i” hayali de¤il sahici bir olguydu. Nitekim Paris Komünü’nün yenilgisine oldu¤u kadar, gerçekleflmesinde de bunlar›n rolü belirleyici olmufltur. Bugün de¤iflen bu kesimlerin gerici ve tutucu olmalar› de¤il ar-

Posta ‹flçileri Grevde Ulusal Posta ve Telekomünikasyon ‹flçileri Sendikas› Genel Sekreteri Victor Narciso’nun yapt›¤› aç›klamaya göre; “ulusal posta iflletmesinin yüzde 65’i, posta da¤›t›c›s›, floför ve idari memurlar da dahil greve kat›l›yorlar”. Portekiz’de 5.000 kadar posta iflçi si, çal›flma koflullar› ve ücretlerin düflüklü¤ünden flikayetçi olan iflçiler, ülke çap›nda postay› durdurdular. Fazla mesainin ödenmesi, koflullar›n düzeltilmesi, sa¤l›k güvencesinin iyilefltirilmesini talep ediyorlar. Kanada’da ise, 49.000 posta iflçisi, 19 Kas›m’da greve ç›kt›. Sendika, tam zamanl› çal›flma, ifl güvencesi ve ücret art›fl› talep ediyor. Devlet iflletmesi olan Kanada Posta fiirketi, anlaflmaya oturmay› reddediyor. H›zl› da¤›t›m iflçileri çal›flt›rmay›, yar›zamanl› geçici çal›flanlar› artt›rmay› hedefliyor. Pilot olarak denedi¤i Nova Scotia bölgesinde da¤›t›m iflçilerinin çal›flma saati günlük 12 saate veya fazlas›na ç›km›fl durumda bile. Karanl›kta çal›flmaya bafll›yorlar ve a¤›r paketler tafl›yorlar, h›zl› olmad›klar› için ücretleri kesilerek cezaland›r›l›yor. fiirket, 20.000 oto ile Kanada’n›n en büyük da¤›t›m a¤›n› oluflturuyor. Y›lda 5 trilyon dolarl›k ifl yap›yor ve 10.9 trilyon parça posta tafl›yor. Kâr›n› ise yüzde 79 artt›rmay› hedefliyor.


14

Say›: 18 P Aral›k ‘97

‹leri ve Cesaretle!

B

ir eylem devrimcilefltirilmezse, -bilinçli veya bilinçsizcekarfl› devrimci güçlere hizmet etmifl olur. Ayr›ca; devrimcilerin, "sol güçlerin" içinde oldu¤u her eylem, devrimci, "emekten yana" bir eylem olmayabilir. Eylemin niteli¤inin elbette ki, eylemin öznesiyle yak›ndan iliflkisi vard›r. Bir politik hareketi belirleyen, nas›l bu politik hareketin eyleminin içeri¤iyse, tersinden, bir eylemin içeri¤ini belirleyen de, politik öznenin çizgisi, tutarl›l›¤›, örgütlülü¤üdür. Genel bir sonuç olarak flunu söyleyebiliriz: Bir eylemin devrimcili¤inin güvencesi, içinde yer alan politik öznenin/öznelerin; bu düzeni aflan iktidar perspektifini yans›tan bir perspektife ve programa, her politik dönemeçte bu program› düzenden ba¤›ms›z bir politik tutumla ortaya koyabilecek bir politik hatta ve son olarak bunun arkas›nda duracak bir örgütlülü¤e sahip olmas›yla sa¤lanabilir. Özellikle düzenin, kendi kurumlar›n›n "restorasyonunu" da kapsayan gerici roformlar› uygulamay› hedefledi¤i bir atmosferde, politik çabalar›n ve eylemliliklerin, düzenin "de¤irmenine su tafl›mamas›" için özel bir uyan›kl›k ve ›srar da gerekir. Yoksa TÜS‹AD'la veya Mesut Y›lmaz'la beraber "çetelerin temizli¤ine giriflmek" veya Süleyman Demirel'le beraber düflünce suçlar›na karfl› insan haklar› savunuculu¤u yapmak iflten bile de¤il. Güç sorunu ise, eylemin içeri¤inden çok ölçe¤ini belirleyebilecek bir sorun. Bir de siyasetin nesnelli¤i var. Devrimin ve karfl› devrimin, iflçi s›n›f›n›n ve sermayenin aras›ndaki güç iliflkilerin belirledi¤i bir nesnellik. Bu tablonun esas rengini veren ise; devrimci saflarda, burjuvaziye karfl› top yekün bir ayaklanmaya önderlik edebilecek devrimci önderli¤in yoklu¤u. Devrimci öznelerin, bu nesnel tabloyu bütün yönleriyle ele almak zorunda olduklar› aç›k. Ancak; de¤ifltirmek için ona tabi olmamalar› gerekti¤i de bir o kadar aç›k. Susurluk kazas› sonras› geliflmeler, devrimcilere bu gözle ele al›nmay› gerektiren eylem olanaklar› sundu. "Sürekli ayd›nl›k için 1 dakika karanl›k eylemleri" de bunlar›n bafl›nda geldi. Bu eylemlerin geçen dönem içinde gerçekleflen birincisinde, ne olup bitti¤ini hep beraber gördük. O günden bu güne geçen zaman, devrimcilerin düzenden ba¤›ms›z bir konum alamad›¤›, genel olarak burjuva demokrat bir politik ufku aflamayan bir tutuma sürüklendi¤i bir süreç olarak yafland›. Devrimcilerin bilinçlerinde bir politik s›çraman›n yaflanmad›¤› koflullarda, "2. Bir dakika karan-

l›k" eylemlerinin nas›l sonlanaca¤› ortadayd›. Bu eylem de, birincinin çap›na dahi ulaflamadan bafllad› ve bitti. Mamak bölgesinde CHP, HADEP, S‹P, ÖDP ve Halkevleri'nin oluflturdu¤u platform (ÖDP daha sonra platformdan çekildi) "2. ›fl›k söndürme" eylemini düzenledi. Bu güçler her akflam saat 9'da toplayabildikleri bir kitleyle soka¤a ç›kt›lar. Platformun oluflturuldu¤u, eylemlerin organizasyonunun yap›ld›¤› toplant›ya kat›lmam›fl da olsak, ikinci gününden itibaren eylemlere kat›ld›k. Tablo genel olarak flöyleydi: Eylem öncesinde bölgedeki S‹P bürosunda toplan›l›yor. Saat 21'e gelirken afla¤›ya, meydana iniliyordu. Sokak gösterisinde platformun belirledi¤i sloganlar ("susma sustukça s›ra sana gelecek", "Çeteler mecliste ö¤renciler hapiste", "Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i", "Çeteler halka hesap verecek"...) at›l›yor ve platformun belirledi¤i saatte (21.15) eyleme bir halayla son veriliyordu. Platformun di¤er bileflenlerinin yoklu¤u koflullar›nda eylemler genel olarak S‹P'in hamili¤inde geçiyordu. Bu eylemlere Devrimci Parti Güçleri olarak; burjuvazinin, düzenini restore etme çabas›na y›¤›n deste¤i sa¤lamak için ihtiyaç duydu¤u flekilde, "temiz toplum, ayd›nl›k Türkiye, demokrasi" söylemleriyle de¤il; baflta devrimcilerin bilincinde bir deprem yaratmak üzere, ayn› zamanda eylemlere kat›lan iflçiler aras›nda da, burjuva ayd›nl›¤› ile proletaryan›n ayd›nl›¤› aras›ndaki fark› gösterip, komünist hareketin politik etkisini geniflletmek amac›yla kat›ld›k. S‹P binas›nda eylemin gidiflat›, içeri¤i hakk›nda görüfllerimizi belirtti¤imiz günden sonra, art›k devrimci duruflu ifade eden, Susurluk s›n›r›n› yar›p geçen sloganlar atmaya bafllad›k. "Tek mafya var kapitalist devlet", "Yaflas›n devrimci dayan›flma", "B›jî serhildan özgür Kürdistan", "Yaflas›n devrim, yaflas›n sosyalizm", "Kürtlere özgürlük, Kurdara azadi" sloganlar› sokak gösterisine devrinci bir anlam katan sloganlar oldu. Devrimci fliarlar› hayk›rmak üzere yapt›¤›m›z müdahalemiz, platformun organizasyonunu yapanlar›n müdahalesiyle karfl›land›. ‹nsanlar› ürkütmeyelim, polisle karfl› kar›flya kalmayal›m, marjnal kalmayal›m mant›¤› ile yap›lan müdahaleler, kitlenin bu sloganlar› sahiplenmesine ve kat›lmas›na engel olamad›. Biz bir yandan sloganlar›m›z› eylem alan›nda atarken, bir yandan da eylemlerin öncesinde ve sonras›nda bir araya gelinen S‹P bürosunda, platformun eylemlere verdi¤i politik içeri¤i elefltiri-

yor, alanda ald›¤›m›z tutumun arkas›n› dolduracak konuflmalar yap›yorduk. Bu iliflkiler, hem eyleme kat›lan insanlarla daha yak›ndan tan›fl›p onlara politik bir güven vermemizi, hem de bu sayede eylemdeki duruflumuzun daha genifl bir çevre taraf›ndan sahiplenilmesini sa¤lad›. Platformu oluflturan bileflenlerin kendi aralar›ndaki sorunlardan ve platforma imza atan gruplardan S‹P d›fl›ndakilerin, sorumluluk ve inisiyatif göstermemesinden kaynakl› olarak, S‹P kendisini geri çekti ve eyllm 7. gününde inisiyatifsiz bafllad›. Sokaktaki kitle, kendilerine önderlik edecek inisiyatifi beklerken, Devrimci Parti Güçleri olarak bizler, biraz haz›rl›ks›z da olsak bu bofllu¤u doldurmak üzere inisiyatif gösterip eyleme müdahalede bulunduk. "Yaflas›n devrimci dayan›flma" slogan› ile birlikte, dayan›flma ruhunu artt›rmak için bafllatt›¤›m›z eylem, att›rd›¤›m›z di¤er sloganlar›n ard›ndan bir yoldafl›m›z›n kitleye hitaben yapt›¤› konuflmayla devam etti. Konuflmada; çete-mafya-devlet iliflkisinin bugüne, flu veya bu olaya ve co¤rafyaya özgü de¤il kapitalizme özgü, devletin s›n›f karakterinden kaynaklanan bir fley oldu¤u vurguland›. Sald›r›lara karfl› koymak için s›ran›n kendimize gelmesini beklemememiz gerekti¤i, s›ran›n zaten bizde oldu¤u, semtteki bask›larla, yaflanan tutuklamalar ve gözalt›larla örneklenerek anlat›ld›. 8 y›ll›k e¤itim tart›flmalar›nda taraf olmak veya burjuvazinin e¤itiminin paral› veya paras›z olan› aras›nda tercih yapmak zorunda olmad›¤›m›z, bu e¤itimi s›n›fsal içeri¤iyle birlikte reddetmemiz gerekti¤i vurguland›. Ard›ndan yaklafl›k 150 kiflilik kitleyle birlikte "paral›-paras›z kapitalist e¤itime hay›r", "Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek", "Faflizme karfl› s›n›f savafl›" ve "tek mafya var kapitalist devlet" sloganlar›n› atarak eyleme devam ettik. "Bu kez halayla de¤il, Enternasyonal'i okuyarak da¤›lal›m" ça¤r›m›z›n ard›ndan eylemi, Enternasyonal'i okuyarak sonland›rd›k. Eylem ilk günlerde, bizim de müdahalede eksikli oldu¤umuz zaman, pasif, savunmac› sloganlar›n dillendirildi¤i, semtteki emekçiler nezdinde de "pembe" renkli bir eylem iken, inisiyatif göterdi¤imiz günlerde s›n›fsal içeri¤iyle, devrimci fliarlarla farkl› bir görünüme büründü. Düflman›n bunu farketmesi uzun sürmedi, polis kameras›n›n ilgisinin artmas› bundand›. Bize "marjinal kalmayal›m" uyar›s›n› yapanlar ise; belki de hayatlar›nda ilk kez duyduklar› "B›jî serhildan, özgür Kürdistan" slogan›n› gür bir flekilde hayk›ran mahalleli iflçileri, gençleri gördüklerinde flaflk›nl›¤a u¤ram›fl, pek bozulmufltu. Bizim kitle iliflkilerimizle kat›l›p, bilinçli, planl› bir inisiyatifle de¤il, bir boflluk do¤du¤unda önderlik etti¤imiz bu eylem, bize,

varofllardaki iflçilerin kendilerine bilinçli, planl› bir faaliyet sonucu ulaflan komünistlerin önderli¤iyle daha ileri düzeyde s›n›fsal bir eylemi kavrayabileceklerini, sahiplenebileceklerini göstermifl ve ba¤›ms›z bir eylem nas›l örgütlenir noktas›nda anlaml› bir deneyim sunmufltur. Kendi eksikliklerimizi giderdi¤imiz takdirde, komünistlerin uzlaflmaz s›n›f tavr›n›n, iflçi s›n›f›n›n içinden nas›l güçlü bir yank› yarataca¤›n› ortaya ç›karm›flt›r. O günden sonra düzenli bir biçimde yap›lmayan eylemler, platformun da¤›l›fl› ile birlikte bitme noktas›na geldi. Ondan sonra gerçekleflen eylemler s›ras›nda, yoldafllar›m›z S‹P bürosuna al›nmamaya baflland›. S‹P'in "parti karar›"n›n do¤rulu¤u yanl›fll›¤› bir yana, bunun ancak eylemin renk de¤ifltirmesinden sonra hat›rlanmas› dikkat çekiciydi. Platformun, bizim kat›lamad›¤›m›z tart›flmalar›nda yaflananlar, solun siyaset tarz› aç›s›ndan ayr›ca ö¤reticidir: Platformun ça¤r› metninde ÖDP "iflçi" kelimesine itiraz edip, yerine yurttafl kelimesinin konmas›n› istemifl, sonras›nda da "emekçi" kelimesinde uzlafl›lm›fl, di¤er fliarlar da benzer tart›flmalar›n, uzlaflmalar›n ard›ndan ortaya ç›km›flt›r. Ortak diye buluflulan geri zeminin ard›nda, kendi ba¤›ms›z eylemine olan güvensizlik, eylem birli¤inin tavizlerle gerçekleflen politik birlikler olarak alg›lanmas› var. Bunun sonucu ise, ÖDP'nin veya Halkevleri'nin devrimci eyleme kazan›lmas› de¤il, kendi tabirleriyle "nesnellik" böyle gerektiriyor diyerek, S‹P'in, ÖDP ve Halkevleri çizgisinde bir eyleme raz› olmas› olmufltur. Sosyalist ‹ktidar'›n sayfalar›nda ortaya konan sosyalizm iddialar›, soka¤a her ç›k›flta “nesnelli¤in” duvar›na çarparak bofla ç›km›fl oluyordu. S‹P'i 19 Ocak eyleminde devrimcilerin karfl›s›nda tutum almaya iten, 1 May›s'ta birden bire "Devrimci Güç Birli¤i"nden ayr›l›p, sendikalar›n 1 May›s'›n› devrimcilerin “provokasyonundan” korumaya soyunduran da ayn› nesnellik. Tabi sözkonusu olan sosyalist iktidar iddialar›na sahip bir politik özne olunca, bütün bunlar› nesnellikle de¤il, bu politik öznenin nesnelli¤i de¤ifltirecek ba¤›ms›z bir politik varolufla sahip olmamas›yla aç›klamak gerek. Komünistlerin altüst etmeyi hedefledi¤i nesnellik, sadece Mamak de¤il, bütün dünya. Görevimiz, mütevazi yerel deneyimleri biriktirerek ilerleyen, bu mücadele içinde ba¤›ms›z eylem kapasitesini ve iflçi s›n›f›n›n en dinamik kesimleri aras›nda önderlik vas›flar›n› kazanan, politik flaflmazl›¤›yla her dönemeçte bu kesimlere güven veren bir devrimci önderli¤in yarat›lmas›d›r. ‹leri ve cesaretle. Mamak'tan Devrimci Parti Güçleri


15

Say›: 18 P Aral›k ‘97

DAB-SEN Çal›flmas›ndan Dersler

K

apitalistler, karlar›n› artt›rma ve bunun güvencesi olarak, iflçi s›n›f›n› güçsüzlefltirdikçe kendine yabanc›laflt›rma siyasetlerini dünya ölçe¤inde uyguluyor. ‹flçi s›n›f›n› cins, ulus, dil, din vb. ayr›mlarla böldü¤ü gibi, bu bölünmeyi mavi, beyaz yakal› olarak veya iflkolu, sektör, iflyeri, tafleron ayr›mlar›n› ekleyerek kapsamlaflt›rmakta. Bu güçsüzlefltirmelere bugünlerde Yeni Dünya Düzeni ideolojik sosu ile birlikte yenilerini, hem varolan fabrika iflyerinde esnek üretim tarz›n› hayata geçirerek, hem de üretim sürecinin baz› k›s›mlar›n›n fason üretim yapan firmalara ya da evde çal›flanlara aktar›lmas› ile kat be kat artt›rmaktad›rlar. Bu tariflenen, alanlardaki iflgücünün, eme¤in daha çok nas›l sömürülece¤inin yollar›n›n bulunmas›ndaki zorunluluktan baflka birfley de¤ildir. Daha çok sömürülmenin önünü kesebilecek bir arac›n ve faaliyetinin yoklu¤u koflullar›nda bahsetti¤imiz iflçi kesimler, iyice sefaletin ve örgütsüzlü¤ün kuca¤›na itilmekte. Günümüzde sendikalar›n, iflçinin özörgütü ya da dayan›flma örgütü olma ifllevine içerik ve pratik bak›mdan uzak olmas›, konumlar›n› ve düzenin ona biçti¤i misyonu bir kez daha tüm ç›plakl›¤›yla gözler önüne seriyor. Mevcut sendikal yap›lar, burjuvazinin yasal düzenlemeleri, yönetmelikleri, tüzükleri ve yapt›r›mlar›na s›k›flt›r›lm›fl durumda. DAB-SEN bu statükolar›n muhafazakarl›¤›n› yapan bir mentaliteye prim vermeyenlerin, iflçi s›n›f›n› bütün suni ayr›mlar içinde tariflenmifl bileflenlerinin ortak ç›karlar› üzerinde omuz omuza verebilece¤i bir zemini yekvücut olarak davranma özelli¤ini kazanaca¤›m›z bir mücadele prati¤ini ifade ediyor. Burjuvazinin iflçi s›n›f›n› bölüp parçalamaya dönük sald›r› politikalar›n›, s›n›f›n içine gizlenmifl “Truva at›” gibi s›n›fa karfl› gerçeklefltirme amac›n› kendine misyon edinmifl olan sendikal bürokrasiye karfl› DAB-SEN, iflçi s›n›f›n›n mücadele birli¤ini ve dayan›flmas›n› savunmaktad›r. DAB-SEN çal›flmas›ndaki amaçlar›m›zdan biri de burjuvazinin s›n›f› bölme politikalar›na karfl› en öncelikli karfl› sald›r› arac›n›n, s›n›f›n birlikte mücadelesi oldu¤unu, DAB-SEN faaliyetine katmay› hedefledi¤imiz insanlara benimsetmektir. Bu do¤rultuda, bulundu¤umuz yerellikte görüfltü¤ümüz iliflki kurdu¤umuz insanlara iflçi s›n›f›n›n

birli¤i dayan›flmas› önceli¤inde bir propaganda faaliyeti yürütüyoruz. Bu da planl› programl› bir gidiflatla bu insanlar› bölgedeki çal›flman›n birer öznesi olmaya ça¤›rmayla eflgüdümlü bir süreçtir. Bugün önümüzde duran görevlerden biri de, DAB-SEN’in, sendikal bürokrasinin, s›n›f› varolan yaflam koflullar›na hapsetmeye dönük politikalar›n›n karfl›s›nda, s›n›f›n eylemli dayan›flmas›n› ve mücadele birli¤ini öne ç›karan, belleklere kaz›yan bir politik hatt›, faaliyet yürüttü¤ümüz alanda da iflçi s›n›f›n›n acil bir ihtiyac› olarak gündemde tutmakt›r. Bu noktada temel fliarlar›m›zdan biri s›n›f›n tüm bileflenlerinin birlikte mücadelesini ortak savafl›m hedefleri do¤rultusunda yaflama geçirmektir. Bizler, bir ilk giriflim olmas› aç›s›ndan DAB-SEN’i bölgede tan›tmak amac›yla yayg›n bir ça¤r› metni kaleme al›p da¤›tt›k. ‹ki mahalleye yo¤unlaflan bu da¤›t›mda yüzyüze geldi¤imiz insanlara, DABSEN’in amac›n›-ifllevini k›saca aktard›k. Farkl› tepkiler almakla beraber, genel itibariyle olumlu denebilecek reflekslerle karfl›laflt›k. Gözledi¤imiz fleyler, sendikalara, devrim-

cilere güvensizlikle bezenmifl ürkek tutumlardan, bu çal›flmaya iflyerinde de omuz verece¤ini, DAB-SEN’i tan›taca¤›n› taahhüt eden tutumlara kadar varan bir çeflitlilik içindeydi. ‹flsizlere ve sigortas›z çal›flt›r›lanlara yönelik bir sendika olmas› nedeniyle s›cak yaklafl›mlarla karfl›laflt›k. Sendika temsilcili¤inin adresini bildirmek, hem de da¤›tt›m›z metin üzerine diyalo¤umuzu sürdürmek üzere kap›lar›n› tekrar çalaca¤›m›z› söyledik. Ne var ki bu çal›flman›n yank› bulmas›na ra¤men, ard›ndan gelen süreçte, bizim bir yer-mekan bulma konusunda gösterdi¤imiz at›ll›k, yaratt›¤›m›z olumlu etkiyi toparlamakta hem gecikmemize hem de bir da¤›n›kl›¤a sebep oldu. Çal›flman›n kendi içinde “baflar›s›” böylelikle bizim aç›m›zdan süreklili¤e kavuflturulamad›¤› için “baflar›s›z” olarak an›lmaya devam edecek. Bu çal›flmadan ç›kard›¤›m›z en önemli ders, propaganda ile yarat›lan olumlu etkilerin zaman›nda ve istikrarl› bir çal›flma içersinde toparlanmas› gereklili¤idir. Giriflken ve inisiyatifli olmak önemlidir, ancak daha da önemlisi, istikrarl› olunamad›¤› koflulda hep bofla kürek çekilmifl olunur. Ankara’dan Devrimci Parti Güçleri

Toplu ‹fl Sözleflmeleri, Temsilciler Kurulu ve

Belediye - ‹fl 1998

y›l›, kamu iflçilerinin flahs›nda hem T‹S görüflmesi, hem de kongreler y›l›d›r. Bu vesileyle, Belediye-‹fl’in gündeminde de, ‘98 Mart’›nda, hem kongre, hem de T‹S görüflmeleri bulunuyor. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi’nde örgütlü sendika say›s›, üçtür: Belediye-‹fl, Genel-‹fl, Hizmet-‹fl. Bu sendikalardan Belediye-‹fl en fazla üyeye sahiptir. Yaklaflan T‹S görüflmeleri ve kongreler nedeni ile daha önceleri yap›lmas› istenen geniflletilmifl temsilciler kurulu da, istenen gündemle de¤il (istenen sendikal sorun ve sendikal anlay›flt›), “1998 T‹S için ne yap›lmal›” gündemiyle topland›. Bu toplant›, 6 fiube yöneticisi ve bu flubelere ba¤l› 90 temsilciyle birlikte, 19.11.1997 tarihinde yap›ld› ve 16 temsilci söz ald›. Söz alan temsilcilerden büyük ço¤unlu¤u sendikac›lar›n gündemine uygun konuflmalar yapt›lar, di¤er bir k›sm› da sadece belediye iflçileri ve Belediye-‹fl üzerinde de durdu. Temsilcilerden bir arkadafl da, sorunun sadece Belediye-‹fl sorunu olmad›¤›n›, Türkiye iflçi s›n›f›n›n sorunu ol-

du¤unu, nas›l bir Türkiye de, nas›l bir dünyada yaflad›¤›m›z› istatistiklerle sunarak konuflmas›n› sürdürdü. Bugün yaflad›¤›m›z sorunun, sadece ekonomik bir sorun olmad›¤›n› asl›nda sistemin iflçi s›n›f›na yönelik sald›r›lar›n›n önemli bir sald›r› oldu¤unun alt›n› çizdi. Belediye-‹fl’te ve kamu sektöründe çal›flanlar›n, iflçi s›n›f›n›n az›nl›¤›n› oluflturdu¤unu ve Belediye-‹fl’in bugünkü koflullarda bile, iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimlerinden daha ayr›cal›kl› oldu¤u gerçekli¤i vurguland›. Bu ülkede sendika, sigorta hakk›ndan yoksun 8 saatlik çal›flma hakk›na sahip olmayan milyonlarca iflçinin varl›¤›na dikkat çekti. Sorunun, s›n›f›n örgütsüz ve öncüsüz oldu¤u koflullarda, yazg›s›n› eline alabilecek bir önderli¤e, iflçi s›n›f› için ve s›n›f içinde örgütlü bir sendikac›l›¤a sahip olmas› gerekti¤i, çünkü bu sendikalarla yeni ve s›n›f›n geneline malolmufl kazan›mlara yürünemeyece¤i ortaya kondu. Sendikalar›n çizdi¤i eylemlilik gerçekçi de¤ildir. Mart ay›n›n T‹S Á

Devam› 19. Sayfada

Haklar›m›z› Almaya Geliyoruz!

B

izler Uçar Tekstil iflçileri olarak, en sonuncusu 2 Aral›k 97’de olmak üzere belli aral›klarla, çal›flt›¤›m›z atelyede iflten ç›kar›ld›k. ‹flveren, en son olarak 16 kifliyi yine ücretlerini ödemeksizin iflten ç›kard›. Bu durumu protesto etmiyoruz. Biliyoruz ki Türkiye’de ve dünyada bizim gibi sigortas›z, sendikas›z çal›flan ve haklar› defalarca iflverenler taraf›ndan gaspedilen binlerce hatta milyonlarca iflçi var. Ancak, bu, yap›lanlara boyun e¤ece¤imiz, bunlar› kaderimiz sayaca¤›m›z anlam›na gelmiyor. Bu nedenle, çal›flt›¤›m›z sürece ödenmeyen primlerimizi, ücretlerimizi, ve mesailerimizi almak için buraday›z. Sorun ne iflten at›lan biz 26 iflçi ile s›n›rl›, ne de karfl›m›zdaki iflverenle. Bugün küçük ve orta ölçekli iflletmelerin neredeyse tamam›nda, emek sömürüsü; sigorta primlerimize ve mesailere el konulmas›, sigortas›z çal›flt›rma ve tazminats›z iflten atma ile katmerlenmektedir. Bu iflletmeler ve yaflad›¤›m›z düzen, esas olarak bu iliflkiler ve hukuk üzerine kuruludur. Bu sorunun çözümünün de herfleyden önce bizler gibi sigortas›z, sendikas›z ve sosyal güvenceden yoksun olan iflçilerin, tek bir yumruk olarak iflverenlerin karfl›s›na dikilmesinden, mücadele etmesinden geçti¤ini biliyoruz. Bizler bugün iflten at›l›p, baflka iflyerlerinde çal›fl›yor veya ifl ar›yor olsak da, ayn› s›n›f›n üyeleri, ayn› yolun yolcular›y›z. Bunu bir bafllang›ç say›yoruz. Mücadelemizi ‹flsiz, Sigortas›z ve Sendikas›z ‹flçilerin Dayan›flma Birli¤i Sendikas› içinde sürdürece¤iz. Sizlerden hiçbir fley dilenmiyoruz. Haklar›m›z› almaya geliyoruz!

Ekim Devriminin 80. Y›l›nda Da

EK‹M DERSLER‹ BOLfiEV‹ZME SADIK KALINMADAN Ö⁄REN‹LEMEZ! BROfiÜRLER‹


16

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Üniversitelerde Politik Çal›flma ve S›n›f Perspektifi Üniversiteler; Türkiye sol hareketinde kadrosal beslenme kayna¤› olmas›n›n yan›nda, ayn› zamanda temel çal›flma alan› olarak yo¤unlafl›lmas›ndan kaynakl› her dönem önem tafl›m›flt›r. Fakat bu alandaki yo¤unlaflma, devrimci bir program›n eksikli¤i ve ba¤›ms›z politik hattan beslenememenin yaratt›¤› koflullarda; üniversitlerin de¤erlendirilmesinde, bunun da ötesinde, bu alanda yap›lan neredeyse tüm faaliyetlerde liberal veya devrimci demokrat çizgiden kurtulamamakla sonuçlan›yor. Sol hareket, kendisini bir anda, Susurluk kazas›yla a盤a ç›kan olaylar› “Devrimci bir tarzda kullanmak” ad›na fark›nda olmadan burjuva adalet mekanizmas›n›n, dolay›s›yla burjuva devlet ayg›t›n›n iflletilmesini talep ederken bulmufltu. Benzer bir durum da üniversitelerde gerçeklefliyor. Faflist sald›r›lar karfl›s›nda tok ve devrimci bir durufl sergilemek yerine, kendisine ma¤dur ve mazlum (mahallenin efesinden dayak yemifl uslu uslu oynayan çocuk gibi) pozisyonu uygun görmüfl ve adliyeye flikayet dilekçeleri vermek gibi bir flaflk›nl›¤a düfl müfltür. Bir yandan “polis d›flar›” derken, öbür taraftan burjuva adaletini içeri davet etmekte bir mahsur görmemifltir. Yine ayn› sorunlardan kaynakl›, üniversite, bilim, s›n›f kavramlar› bulan›klaflm›flt›r. Bunun sonucunda da “YÖK’e hay›r!”, “Paras›z e¤itim”, “Harçlar kald›r›ls›n” fleklindeki talepler gündeme getirilmifltir. Bizler, bu tabloya yol açan temel sorunlar› aç›mlamak, gençlik ile s›n›f mücadelesinin ba¤lar›n›n hangi politik ve örgütsel temelde kurulabilece¤ini tart›flmak üzere bir panel düzenlemeyi uygun gördük. Ankara DABSEN giriflimcileriyle birlikte bu paneli gerçeklefltirdik. Panel öncesinde DAB-SEN’liler taraf›ndan gündemle ilgili bir bildiri, kampüs ve fakültelerde da¤›t›ld›. Panelin ilanlar› kitle örgütlerine, partilere ve fakültelere as›larak gündemle ilgili konuflmalar yap›ld›. Bu vesileyle DAB-SEN örgütlenme ça¤r›s› da, bu çal›flma içinde genifl bir kesime ulaflt›r›ld›. Panele 100’ün üzerinde insan kat›ld›. Fakat salonun küçük olmas› (60 kiflilik), kat›l›m› k›smen de olsa etkiledi. Kimileri ayakta veya yere oturmak, kimileri de yer bulamay›p gitmek zorunda kald›. Bu organizasyondaki en önemli eksikli¤imizdi. Panele gelenlerin sadece izlemeyip, söz al›p tart›flmalara kat›lmas› ise olumluydu. Konuflmac›lar taraf›ndan yap›lan temel vurgular flunlard›:

* Bilim ve üniversite soyut kavramlar de¤ildir ve sistemden ba¤›ms›z olarak ele al›namaz. * Üniversiteye insanlar esas olarak, daha iyi bir ekonomik yaflam, ayr›cal›kl› bir sosyal statü elde etmek için girerler. Üniversiteler de ço¤u zaman bu beklentiyi karfl›layan bir ortam sa¤lar. Ö¤rencilere “bilgi” vermekten ziyade, 4-5 y›l gibi uzun bir e¤itim (talim-terbiye) dönemiyle, ayr›cal›kl› konumlar›n› içsellefltirmeleri için bir ortam sunarlar. Örne¤in s›navlar› da bu ideolojik kuflatman›n birer arac› olarak görmek gerekir. Yine bu süreç içersinde verilen e¤itimin tek yönlü olmas›yla (uzmanl›k alan› anlam›nda) insanlar kötürümlefltirilir. Di¤er taraftan da oluflturulan ortam sayesinde de¤iflen, konuflma, düflünme, davran›fl... tarz› ile ileride çal›flaca¤› ifl yerinde birlikte çal›flaca¤› insanlardan farkl› olmas›n›n koflullar› yarat›larak yabanc›laflma daha bu dönemden bafllat›l›r. Kendisine verilen diploma da as›l olarak bu farkl›laflman›n belgesi olarak ifllev görür. Üniversitede insanlara verilen e¤itimin y›llarla ölçülmesi, as›l olarak bu farkl›laflman›n içsellefltirilmesi için gerekli bir süre olmas›ndad›r. Zira sorun, sadece mesleki bilginin edinilme süreci olsayd›, bu süre gereksiz bilgilerin at›lmas›yla ve düzenli bir programla, örne¤in 8 ay gibi bir süreye indirilebilirdi. Ama 8 ay, kendini farkl› hissetme, baflka bir ifadeyle kiflinin kendisini baflka bir ifl yapamaz hissetmesi anlam›nda kötürümleflmesi-dumura u¤rat›lmas› için yeterli de¤ildir. Di¤er taraftan diploma al›nm›fl olsa dahi, pratikte iflin “makinan›n bafl›na” geçtikten sonra ö¤renildi¤i bir gerçekliktir. Bunun sonucunda, 6 sene iflçi s›n›f›n›n s›rt›ndan okuyan bir doktor, “ben bunca y›l sizin s›rt›n›zdan yaflad›m, art›k s›ra bende çal›flma yükünü ben al›yorum” diyece¤ine, elde etti¤i diplomayla bir ömür boyu ayr›cal›kl› bir yaflam› garantiye al›r. Üstüne üstlük, kendisine bu ayr›cal›kl› konumu sa¤layan hiyerarfliyi sonuna kadar savunup, “ben 6 sene okudum, tabii ki sizinle bir olamam” demektedir. Daha do¤rusu bu 6 y›l boyunca böyle davranmas› gerekti¤i kendisine ö¤retilir. * Ö¤renci diye ifade edilen kitle, bir bütün olarak ele al›nd›¤›nda, ortak ç›karlar› olan homojen bir kitleyi ifa de etmez. Farkl› ç›karlar› olan (farkl› gelecek yaflam biçimleri tasavvuru olan) bir kitledir. Dolay›s›yla bu kitlenin tamam›n› kapsayacak bir çal›flma yürütmeye kalk›flmak anlams›z ve bo-

fla bir çaba olacakt›r. Tersine bu kitleyi s›n›f temelinde ayr›flt›rmaya tabi tutmak, gelece¤ini iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›yla ortaklaflt›rmak isteyenleri, genel kitleden ayr›flmaya yol açacak tercihler yapmaya zorlamak gerekiyor Di¤er taraftan bu temelde ö¤rencileri ayr›flt›rabilmenin nesnel koflullar› da vard›r. Zira gelinen aflamada üniversiteye girenlerin tamam› ayr›cal›kl› bir gelecek elde edemiyor. Diplomal› olup da iflsiz olan veya iflçi statüsünde çal›flanlar da mevcuttur. ‹flsiz nüfus içinde 600.000 kifli gibi hiç de az›nl›k olmayan bir niceli¤i ifade ediyor. Yine bugün iyi bir üniversitede (ODTÜ, Bo¤aziçi ...) ö¤renciler ve mezunlar aras›nda bafll›bafl›na bir farkl›laflma getiriyor. * Tüm maddi zenginli¤i üreten iflçi-emekçi s›n›f›d›r. Üniversitelerin finansman› da iflçi s›n›f›n›n üretimiyle elde edilen de¤erle karfl›lan›r. Üniversitelerin ö¤renciler aç›s›ndan paral› olmas› veya olmamas› bu kurumlar›n bir maliyeti oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmez. Bu maliyeti ö¤rencinin karfl›lamamas› (harçlar›n kald›r›lmas›) durumunda, bu maliyeti Koç’un, Sabanc›’n›n kendi harcamalar›ndan k›sarak karfl›lamayaca¤› aç›kt›r. Yine devlet taraf›ndan ücretlilerden kesilen vergilerden, dolay›s›yla iflçi s›n›f›ndan karfl›lanacakt›r. Dolay›s›yla bu gerçe¤i görmezden gelerek ortaya at›lan politikalar; ö¤rencileri s›n›f temelinde bir ayr›flt›rmaya tabi tutacak bir politikadan farkl› olarak, ö¤rencileri iflçi s›n›f›n›n karfl›s›na diken bir politika olma özelli¤i tafl›yacakt›r. “Ö¤renciye ifl, çal›flana ö¤renim” perspektifi ise; bir taraftan ö¤rencilerle s›n›f›n temas›n› sa¤layarak, 4-5 y›l iflçi s›n›f›n›n s›rt›ndan asalak bir yaflam sürmesinin önüne geçerek, ayn› zamanda ö¤renmenin rasyonalitesini sa¤larken, di¤er taraftan iflçilerin elinden al›nan ö¤renim ihtiyac›n›n karfl›lanmas›yla kafa-kol eme¤ini ayr›m›n›n giderilmesine katk› yapacak bir perspektiftir. * Üniversitelerle “sirk” aras›nda bir çok ortak yön var. Sirkte burnuyla top çevirmeyi ö¤renmifl yani o iflte uzmanlaflm›fl, di¤er foklar›n yapamayaca¤› bir ifli yapan bir fok yapt›¤› bu iflten dolay› ek olanaklara sahiptir. Ona yapt›¤› ifl karfl›s›nda bol miktarda bal›k verilir. Tabi bu arada sirkin sahibi de para kazanm›fl olur. Fok kendisine sunulan bu ödülden dolay› ç›kar›n› sirkteki gösterinin devam›nda görür. Ama yapt›¤› bu iflin kendisi d›fl›ndaki fok camias›na özel bir katk›s› yoktur. Üniversitelerde verilen diploma sayesinde, baflka bir ifadeyle, kazand›r›lan “özel yeteneklerle” insanlar di¤erlerinden farkl›lafl›r ve ç›karlar›n› bu farkl›laflman›n devam etmesinde görür. * Kürdistan d›fl›nda yaflamaya karar vermifl Kürt kökenli ö¤rencilerin,

üniversitelere yönelik temel talepleri, bunun yan›nda “anadilde ö¤renim” olmal›d›r. Panelde yaflanan tart›flmalar ›fl›¤›ndaki noktalar› devrimcilere hat›rlatmak isteriz: * Bugün devrimci hareketin gündeminde hala paras›z üniversite talebi öne ç›kart›lmaktad›r. Bu talebi öne ç›kartanlar›n kapitalizm koflullar›nda “paras›z” e¤itimin nas›l olabilece¤ini aç›klamalar› gerek. Panelde söz alan bir iflçinin; “Benim üç çocu¤um var; ben onlar› okutam›yorum, ama sizi okutuyorum” diye kendi durumunu anlatt›¤› koflullarda, paras›z üniversite isteyenlerin bu iflçiyle ayn› saflarda nas›l buluflabileceklerini düflünmeleri gerekiyor. * “Özerk”, “demokratik”, “bilimsel” vs. üniversite isteyenlerin ilk önce bilimden ne anlad›klar›n› aç›klamalar› gerekiyor, sonra da s›n›fl› toplumda e¤itimin “demokratl›¤›n›n” nas›l olaca¤›n›, kapitalizmin koflullar›nda demokratikli¤in, burjuva demokrasisinden baflka bir fley olmad›¤›n› bu arkadafllara hat›rlatmak isteriz. E¤er kastedilen (demokratik üniversite) devrim sonras› süreçteki bir üniversite ise bunu aç›kça belirtip, ismini koysunlar. Bugün binbir türlü yan›lsamaya yol açan “demokratik” ön tak›s›yla de¤il, iflçi s›n›f› iktidar›yla ba¤›n› kuran proleter nitelikli bir tan›m yaps›nlar. Üniversitelerin “özerk” olmas›n› isteyenler, neyden özerk olmak istediklerini belirtsinler. Bugün örne¤in, Amerika’da uygulanan ve mütevelli heyetleri gibi kurumlar› da içeren bir model midir istenen; net bir flekilde ifade edilsin. * Bir üniversite kampüsünde çal›flan bir iflçinin söz alarak, “... ben ö¤rencilerle konuflmak, onlarla ortak ifl yapmak istiyorum” talebine karfl› di¤er devrimcilerin ne cevap vereceklerini merak ediyoruz. Ayn› kampüste binlerce iflçi çal›flt›ran ve bu iflçilerin temel sorunu; düflük ücret, sosyal güvencelerin olmamas› (bu özellikle tafleron iflçileri için daha çok belirgin), çal›flma saatlerinin uzunlu¤u iken, “paras›z üniversite” gibi perspektiflerle veya “hafta sonu yemek” gibi istemlerle bu iflçilerle ortak mücadele nas›l örülecektir? Hiçbir devrimcinin “iflçilerle iflimiz yok, biz ö¤rencileri örgütleyece¤iz” gibi bir fley dedi¤ini duymad›k çok flükür. Ama bu devrimcilerin, iflçi s›n›f›n›n genel ç›karlar›na ters düflen “paras›z üniversite” talebini desteklemeleri için iflçilere ne söyleyece¤ini merak ediyoruz. Zira herkes bilsin ki, biz de di¤er taraftan, “Bu üniversitelerin tüm finansman› sizin (iflçi s›n›f›n›n) s›rt›n›zdan sa¤lan›yor” diyece¤iz. * “Ö¤renciye ifl, çal›flana ö¤renim hakk›” perspektifini yanl›fl bulanlara soruyoruz: Panelde söz al›p; “Bir iflçi olarak çal›fl›yorum, okumak ve kendi-


17

Say›: 18 P Aral›k ‘97 mi gelifltirmek istiyorum. Benim de üniversitede okumak gibi bir talebim var, fakat bunu gerçeklefltirme olana¤›n yok” diyen bir iflçiye; “çal›fl üniversiteyi kazan, sen de oku” mu diyecekler, baflka bir fley mi merak ediyoruz. Ö¤renme ve bilgiyi pekifltirme ihtiyac› bizce, her üretken faaliyette bulunan insan›n karfl›lanmas› gereken bir ihtiyac›d›r. Bu süreç halen çal›flt›¤› iflle ilgili olabilir veya onunla ilgisi olmayan baflka bir alanla, örne¤in felsefeyle ilgili olabilir. Bir iflin ö¤renilmesi, bugünkü koflullarda üniversiteden çok iflin bafl›nda olmaktad›r. Bu ö¤renme baflka bir fleydir; o iflin gelifltirilmesi, yenilenmesi baflka. ‹kincisi için laboratuvar, bofl zaman, kütüphane, literatür gibi fleyler gerekir ve bunlara bir iflçi bulundu¤u yerden sahip olamaz. Dolay›s›yla, “... Ben de üniversitede okumak istiyorum” talebine burun k›v›ranlar›n bir iflçiyle nas›l ortaklaflacaklar›n› merak ediyoruz. * Bugün ODTÜ’de aç›lan Mc Donalds’a karfl› “Go Home” diyen arkadafllara, sermayenin vatan› olmad›¤›n›, yedikleri hamburgere, lahmacuna, kolaya, yazd›klar› kaleme ödedikleri paran›n ayn› sermayeyi büyüttü¤ünü hat›rlatmak isteriz. Ya da “yerli sermayeye boyun e¤eriz ama yabanc› sermaye istemezük!”ü itiraf etmelerini öneririz. “Mc Donalds Go Home” gibi saçma sapan bir ifl yapacaklar›na: 1. Oradaki ifle talip olsunlar; 2. Oray› örgütlemeye çal›fls›nlar. Bu flekilde; ileride orada yap›labilecek bir tek grevin Türkiye’nin ve dünyan›n dört bir yan›na yay›laca¤›n›, Mc Donalds zincirinin bundan etkilenece¤ini, ODTÜ kavfla¤›ndaki bir eylemin New York’tan ses getirece¤ini (Liverpool liman iflçilerinin örne¤inde oldu¤u gibi), böylece iflçi s›n›f›n›n enternasyonal mücadelesi için çok daha hay›rl› bir ifl yap›lm›fl olaca¤›n› hat›rlat›r›z. * Panelde “YÖK ve jandarmadan yola ç›karak kapitalizmi teflhir edemez miyiz?” diyen arkadafla hat›rlat›r›z: Bunca çirkefli¤i içinde bar›nd›ran kapitalizmi teflhir edecek malzemeden daha bol hiçbir fley yok. Savafllardan çal›flma saatlerine, hiyerarfliden, çevre sorununa... yola ç›karak bunu pekala yapabilirsiniz. Hatta daha uçuk bir örnek verelim: Yemekhanedeki “patl›can musakka”dan yola çak›rak, bu yeme¤in içindeki malzemenin maliyetinden girip, s›n›f iliflkisinden ç›karak da sistemi teflhir edebilirsiniz. Bu konuda devrimcilerin hiçbir s›k›nt›s› olmam›flt›r: Sorun bafll› bafl›na bir teflhir yapmak de¤il, bunun genel s›n›f ç›karlar›na uygun bir perspektif tafl›mas› ve buna uygun bir örgütlenme modeli sunmas›d›r. Bu arkadafla tekrar soruyoruz: “YÖK’e hay›r”, “Paral› üniversiteye hay›r!” ile ODTÜ’deki temizlik iflçi-

lerine ne sunacaks›n›z? * “YÖK, jandarma demek. Bunun için YÖK’e hay›r demek gerekiyor” diyen arkadafla soruyoruz: “Paral› paras›z burjuva e¤itime hay›r. Ö¤renciye ifl, çal›flana ö¤renim hakk›” perspektifinin jandarmaya (üniformal›üniformas›z tüm militarist güçlere) karfl› bir duruflu içermedi¤ini nereden ç›kar›yorsunuz? Burjuva e¤itime karfl› ç›kmak, burjuvazinin jandarmas›na karfl› ç›kmay› nas›l içermez? Sonuç olarak: Yukar›da vurgulamaya çal›flt›¤›-

m›z sorunlar muhataplar›m›z›n bireysel sorunlar› de¤ildir. Türkiye’de ve dünyada devrimci bir program zemininde yaflanan siyasal bir duruflun olmad›¤›n› uzun zamand›r döne döne vurguluyoruz. Dolay›s›yla bu program disiplinsizli¤inin sonucunda ve y›llar›n birikimiyle ortaya ç›km›fl yan›lsamalar›n bir anda çözülemeyece¤inin fark›nday›z. Yine bunun yan›nda örne¤in “Ö¤renciye ifl, çal›flana ö¤renim” perspektifinin sadece tart›flmalarla genel kabul görmeyece¤i de aç›k. Çünkü bu perspektife

uygun bir çal›flma, bu topraklarda henüz yaflama geçirilmifl, yani olabilirli¤i devrimciler taraf›ndan henüz gözlemlenebilmifl de¤ildir. Dolay›s›yla bunun olabilirli¤ini, ›srarl› bir çal›flmayla tüm devrimcilere göstermemiz gerekiyor. San›yoruz ancak bundan sonra, bugün tart›fl›rken anlaflmakta zorland›¤›m›z/ikna edemedi¤imiz devrimcilerle daha kolay anlaflabilece¤iz. Ankara’dan Devrimci Parti Güçleri

Asalakl›¤› B›rak, ‹flçi S›n›f›yla Saf Tut! DAB-SEN, s›n›f savafl›nda iflçi s›n›f› ad›na bir mevzi olarak kuruldu. DAB-SEN iflçi s›n›f›n›n en yo¤un sömürülen, ayr›cal›ks›z kesimlerinin dayan›flma ve mücadele birli¤i olacak. Bütün toplumsal zenginliklerin yarat›c›s› olan, ancak bu zenginliklere sahip olmak bir yana, ço¤u zaman pay›na bir k›r›nt› bile düflmeyen bizler, hakk›m›z olan› almaya geliyoruz. Hakk›m›z bütün bir dünyad›r. K›r›nt› de¤il dünyay› istiyoruz! Mesele sadece ücretlerimizin düflüklü¤ü, ifl saatlerimizin fazlal›¤›, çal›flma koflullar›m›z›n kötülü¤ü, ço¤u zaman ifl bile bulamay›fl›m›z de¤il. Bizden sömürülenle sa¤lanan, bizim eme¤imizle sunulan hiçbir sosyal hizmetten, güvenceden yararlanam›yoruz. ‹nflaatlar›nda al›nterimiz olan, sermayesi bizden sömürülenle yarat›lan, temizli¤ini yapt›¤›m›z, yeme¤ini piflirdi¤imiz hastanelerin kap›s›ndan çevriliyoruz. Sigortam›z yok, hastanede rehin kal›yoruz. O kadar ço¤uz ve o kadar hastay›z ki, kap›da günlerce s›ra bekliyor, en sonunda ifl görebilecek kadar “tamir edilip” geri dönüyoruz. Çal›flma koflullar› yüzünden en çok hasta olan biziz. Sa¤l›k hizmetlerinden en az yararlanabilen yine biziz. Patronlar›m›z, bir torna tezgah›n›n bak›m›na, onar›m›na bile daha fazla önem veriyorlar. Hakl›lar, çünkü bir makina iflçiden daha pahal›, bizim gibi kap›da bekleyen milyonlarca yede¤i yok. Okullar yapt›k, anfilerin tahta s›ralar›n›n herbiri elimizden geçti. Elektrik hatlar› döfledik ayd›nl›k olsun diye. Bahçeler yapt›k, çim ektik, a¤aç diktik çevrelerine. Temiz tuttuk, “temizlik olmadan, sa¤l›k olmadan e¤itim olmaz” diye. En sa¤l›ks›z, en pis yerlerde çal›flmak zorunda kald›k. Yemek piflirdik, tabldotlar› biz y›kad›k. Devlet, katk› pay› diye ö¤renciye verdi¤ini, bizim s›rt›m›za bir küfe daha yükleyerek bizden ald›. Ama biz, patronlar bizim ne ö¤renmemizi istediyse, ne kadar ö¤renmemizi istediyse, öyle ö¤rendik. O kadar e¤itim ald›k. Ç›rak okullar›nda okuduk. E¤itim yoktu, ama sömürüyü, sömürüye boyun e¤meyi orada ö¤rendik. Ç›rakl›k ücreti diye elimize asgari ücretin üçte birini tutuflturdular, ses etmedik. Ortaokulu terkedip, atelyelere girdik. Liseyi bitirdik, ifl kuyruklar›na dizildik. “Okuyup da ne olacak, elimiz bir ifl tutsun” dedik, avunduk. Okuyup da ne olundu¤unu, tepemize kurulan mühendislerden, müdürlerden, iflletmecilerden ö¤rendik. Anlad›k ki, bizim yapt›¤›m›z okullarda, bizim eme¤imizle okuyanlar; patronlara köle, bize efendi oluyormufl. Bizim döndürdü¤ümüz dünyan›n her yeni günü, bize daha çok sömürü, daha çok ac› getiriyor. De¤ifltirece¤iz.Dünyay›, kendimiz için döndürece¤iz. Gün olup devran dönecek, bizim de günümüz gelecek. Ö¤renci arkadafl; E¤itimin paras›z olmas›n› biz de isteriz.Ama keflke e¤itim paras›z olunca bizim dünyam›z da de¤iflse. Bize “ö¤renciler bundan sonra paras›z okuyacak, sizin daha çok çal›flman›z laz›m” diyecekler o zaman.E¤itim paras›z olacak ama kar›n doyurmak hala parayla. 12 yafl›nda ç›rak arkadafllar›m›z hala çal›fl›yor olacak. Keflke bafl belas› YÖK kalkt›¤›nda, bunun bize de bir faydas› olsa. Ama YÖK olsun, MÖK olsun; isterse hiçbir fley olmas›n; yine patronlar için köle, bizim bafl›m›za efendi yetifltirecek bu okullar. Okullarda ö¤rendi¤iniz sinekten ya¤, iflçiden art› de¤er ç›kartma sanat› olacak yine. Keflke üniversiteler sizin olsa. Okullar›, üniversiteleri biz yapt›k, bizim al›nterimiz var her köflesinde, bizim yaratt›¤›m›z de¤erle ödendi kukla profesörlerinizin maafllar›. Buna ra¤men bizim olmad› da üniversiteler, sizin nas›l olacakm›fl? Ö¤renci Arkadafl; Etraf›na çizilmifl kölelik çemberlerinin içinde istedi¤ini seçmekte özgürsün. Gerçek özgürlük ise çemberin d›fl›nda. Dünyas› çemberin içinde oldu¤u gibi, hayalleri ve ütopyalar› bile çemberin içinde olanlar var. Ütopyas› YÖK’ü kald›rmak olanlar, paras›z demokratik e¤itim isteyenler.. Bil ki; çemberin içinde elde edece¤in her fleye bizim terimiz, kan›m›z kar›flm›fl olacak. Biz e¤itim istiyoruz. E¤itimin paras›z olmas›n›, ancak e¤itim masraflar›n›n, e¤itim fonlar›n›n bizden sömürülenlerle, bizim vergilerimizle karfl›lanmamas›n› istiyoruz. Zaten haketti¤imiz fleyler için, daha fazla bedel ödemeyece¤iz. Üretici bir iflte çal›flmaktan gocunmuyoruz. Ama e¤itime zaman ay›rmak için, baflka sosyal faaliyetlere kat›labilmek için daha az çal›flmak istiyoruz. Çal›flma saatlerinin ve e¤itimin organizasyonunun buna göre düzenlenmesini istiyoruz. Daha az çal›flarak, iflsiz arkadafllar›m›za üretimde yer açmak istiyoruz. Herkese ‹fl, Çal›flana Ö¤renim Hakk› istiyoruz. Ücretler düflürülmeden ifl saatlerinin k›salt›lmas›n›, Tam Ücretli 6 saatlik ‹flgünü, 4 Vardiya istiyoruz. Ö¤renci arkadafl, Bu çemberi k›ral›m. Dünyay› de¤ifltirelim. El ele vermeyince tafl yerinden oynamaz. ‹flçi s›n›f›n›n yan›nda saf tut! ‹flçi s›n›f›yla birlikte örgütlen!

Ankara’dan DAB-SEN’liler


18

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Deneyim Biriktirerek Yürüyoruz Birlikte Daha ‹yiye

flsiz, Sendikas›z, Sigortas›z ‹flçilerin Dayan›flma Birli¤i Sendikas› DAB-SEN’in genifl kitlelerle buluflmas›, etki alan›n› artt›rmak ve kongreye ça¤r› niteli¤inde bir program dahilinde hedeflenen çal›flmalarda, ev ev dolafl›larak bölgedeki iflçi ailelerine propaganda yap›ld›. Ayr›ca bölgemizdeki tekstil atölyelerinde iflçilerle iliflki kurmak için yüzyüze ajitasyon çal›flmalar› yap›l›yordu. Bütün bu çal›flmalar kongreye haz›rl›k olarak yap›lanlard›. Yap›lan toplant›larda kongre öncesinde bir gecenin düzenlenmesi, DAB-SEN’in kitlesel tan›t›m›nda ve varolan iliflkilerini üyelerini kaynaflt›rmada önemli oldu¤u ortaya kondu. Bu vesile ile DAB-SEN daha genifl bir kitle ile buluflup onlara kendisini tafl›yacak bir zemini de yarataca¤› planlan›yordu. Gece için haz›rl›klara bir ay öncesinden bir tertip komitesi kurarak baflland›. ‹lk etapta yer tutuldu. Tuttu¤umuz yer DAB-SEN muhataplar›n›n bulundu¤u ve bizim de çal›flma alan›m›z olan bir yerdeydi. Bu DABSEN’in hedef kitlesinin nerelerde aranmas› konusunda bugüne kadar yapt›¤›m›z vurgular›n da somutlanmas› anlam›nda önemliydi. Davetiyelerin da¤›t›m› ve muhataplar›na ulaflt›r›lmas› ise propaganda f›rsat› olarak de¤erlendirilmesi düflünüldü. Çok verimli bir flekilde olmasa da böyle yap›lmaya çal›fl›ld›. Davetiye vesilesiyle görüfltü¤ümüz her insana DAB-SEN anlat›ld›, tart›fl›ld›. Gece için afiflleme yap›ld›. Gecede müzik program› için ça¤r›labilecek gruplar belirlendi. Sonuç olarak Grup Promete, Grup Günebakan, Grup Yank› ve Koma Çiya, geceye ç›kmay› kabul ettiler. Gecede mekan, DAB-SEN’in fliarlar›n›n yaz›l› oldu¤u “Tam ücretli, 6 saatlik iflgünü, 4 vardiya, serbest haftasonu”, “Herkese ifl, sendika, sigorta hakk›”, “‹flsiz-sigortas›z iflçilerin dayan›flma birli¤i sendikas› DAB-SEN” “Zafer, ‹flçi S›n›f›n›n Olacak” pankartlar› salona as›ld›. Kat›l›m yap›lan haz›rl›k çal›flmalar›n›n yetersizli¤ine ra¤men beklenenin üzerindeydi. Yaklafl›k 700 kiflilik bir kitle geceyi izlemek için Aydos’tan, Esenkent’ten, Okmeydan›’ndan, Esenler’den, Pendik’ten, Maltepe’den ve gecenin yap›ld›¤› Ümraniye’den salona geldi. Kitlenin ruh hali oldukça coflkuluydu. Gecede DAB-SEN ad›na yap›lan konuflmada bugün DAB-SEN gibi bir sendikan›n neyin ihtiyac› oldu¤u vurguland›. Konuflmada burjuvazinin

pervas›z sald›r›lar› karfl›s›nda iflçi s›n›f›n›n dayan›flmas›n›n önemi vurguland›. Fakat bu dayan›flman›n bugün çok gerisinde olundu¤u DAB-SEN’in amac›n›nsa bunu yeniden ve daha iyi bir flekilde örmek oldu¤undan bahsedildi. Ayr›ca DAB-SEN’in iflçi s›n›f›n›n ekonomik ve siyasal örgütlenme arac› olarak kendini ortaya koydu¤u aktar›ld›. DAB-SEN’in di¤er sendikalara bir alternatif olmad›¤›, varolan sendikalar›n da örgütlenmesinin önünü açacak, onlar› kangrenlefltiren sendika bürokrasisi yaras›na neflter vuracak tek operatör oldu¤u aç›kland›.

K o n u fl malar s›k s›k sloganlarla kesildi. Kitlenin bu ruh hali, DAB-SEN’in s›rt›n› dayad›¤› kitlenin düzend›fl›l›¤›n› sengilemesinin yan›nda, sevk ve idaresinin de özel ve kazan›lacak (kazanmam›z gereken) örgütlü bir vas›f/beceriyi gerektirdi¤ini ortaya koymas› bak›m›ndan anlaml›yd›. Bu insanlar ki onlar komünist bir dünyan›n yarat›lmas›nda tek söz sahibi olacak insanlard›r.

Tek ihtiyaçlar› ise bir önderliktir. Bugün DAB-SEN onlar›n ekonomik taleplerini yerine getirebilir fakat onlar›n kurtuluflu hala çark›n› döndürdükleri dünyan›n dümenine de oturmakla olabilir. Onlar› bu amaca yönlendirecek olan fleyi, yani parti ihtiyac› kendini her yerde oldu¤u gibi bu gecede de aç›k seçik ortaya koymufltur. Gece, DAB-SEN’in daha genifl bir kesimin gündemine sokulabilmesine katk› koydu¤u gibi, bizlere de, eksikliklerimiz zemininde ayna tutan bir ifllev gördü. Bundan sonraki etkinliklerimizi ve faaliyetimizi, geceden ç›kartt›¤›m›z derslerle besleyece¤iz. Elinizdeki herfley bizim almaya geliyoruz! Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Ümraniye’den Devrimci Parti Güçleri

Militan Bir Mücadele Hatt› Örmek ‹çin

M

ücadelenin takvim eylemliliklerine dayand›¤› ve gittikçe s›n›rlar›n›n darald›¤› üniversitelerde 6 Kas›m'›n gelifli, durgun ortamdaki devrimcilere ve liberallere ilaç gibi geldi. 6 Kas›m'dan önceki günlerde, Mersin Üniversitesi Rektörlü¤ü’yle YÖK aras›nda yaflanan sürtüflme ve sonras›ndaki süreçte geliflen olaylar, "özerk demokratik üniversite" hayalini görenlere, bu bofl hayali yaymalar› için uygun ortam do¤urdu. Hemen bir koro oluflturan sol hareket, M.Ü. Rektörlü¤ü'ne övgüler ya¤d›rmaya bafllad›. Bir üniversite rektörlü¤ünden de yeflil sinyaller alan (ald›¤›n› sanan) solcu ve devrimci ö¤renciler, bolflevik devriminin üzerinden atlayarak, yaklaflan 6 Kas›m'›n üstüne atlad›lar. 6 Kas›m öncesi süreçte Çukurova Üniversitesi kayn›yordu. ÇÜÖP'ün afifllemesini yapmaya ç›kan devrimcilere faflistler sald›rd›. Olaydan bir saat sonra, toplanan kalabal›k bir kitle, faflistlere gereken dersi verdi. Bu olaydan sonra, toplanan kitlenin asl›nda bas›n aç›klamas› yapaca¤›n›, kavgan›n zararl› oldu¤unu söyleyenler ç›kt›. Kendili¤inden geliflen ve faflistleri da¤›tan bu eylemden bile korkan anlay›fl, militan bir mücadele hatt› öremez. Ayn› günün akflam› polis, yurttan, evlerden ve sokaklardan devrimci ö¤rencileri gözalt›na ald›. 6 Kas›m YÖK protestosuna bu atmosferde girdi Çukurova. ÇÜÖP'ün örgütledi¤i yürüyüfl E¤itim Fakültesi önünden bafllad›. 500-600 kiflinin kat›ld›¤› yürüyüfle biz de çevremizdeki insanlar›, iliflkilerimizi katt›k. Eylemi örgütleyen ÇÜÖP, eylemin inisiyatifini kay-

betti, hatta ÇÜÖP pankart›n› tutacak insan bile bulunamad›. Biz, eylem boyunca "Paral›-paras›z burjuva e¤itime hay›r!", "Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek!", "Burjuva devlet y›kaca¤›z elbet!", "Komünist bir dünya kuraca¤›z!", "Yaflas›n devrimci dayan›flma!" sloganlar›n› gür bir sesle hayk›rd›k. Biz sloganlar›m›z› hayk›r›rken sürekli müdahalelerle karfl›laflt›k. Hastane kap›s›na kadar böyle devam eden eylem, önceki gün gözalt›na al›nan arkadafllar›n b›rak›lmas› için oturma eylemine dönüfltü. Polis, “eylemi da¤›t›n” ça¤r›s› yap›nca, eylemi yönlendirenler E¤itim Fakültesi’ne gidilece¤ini ve eylemin bitece¤ini söylediler. O s›rada aya¤a kalkan bir yoldafl›m›z, "y›lg›nl›k yok direnifl var" slogan›n› at›nca kitle de hayk›rd›. Bu oradaki insanlara moral kazand›rd›. Yoldafl, eylemin gözalt›ndakiler serbest b›rak›lana kadar devam edece¤ini söyledi. Eylemi yönlendirenler de tekrar coflan kitle karfl›s›nda karara uymak zorunda kald›lar. Biz otururken polisle uzlaflma aray›fl›na girenler oldu. Polisin al›nanlar siyasi de¤il adli demesi, da¤›lmazsak da¤›tacaklar› gibi söylemler kar›fl›s›nda "Yalanlara karn›m›z tok, bu düzene özveri yok!" slogan›n› hayk›rd›k. Böyle bir tepki beklemeyen polis de flafl›rd›. Önümüzde somut bir hedef vard›. Gözalt›ndakilerin b›rak›lmas›. "Katil devlet, katil polis" slogan›yla öfkeyi doru¤a çektik. Olas› bir çat›flmaya karfl› biz haz›rd›k. Ama "Eyleme kat›lan insanlar›n ço¤u yeniydi, olas› bir çat›flma herkesi so¤utabilirdi, kimse haz›r de¤ildi" gibi gerekçelerle eylemin E¤itim Fakültesi’nde bitece¤i söylendi. Biz bu aflamadan

sonra, eylemin yönünü Rektörlü¤e çevirmeye çal›flt›k. Arkadafllar b›rak›lana kadar eylemi devam ettirelim dedik. Ço¤u insan› da uzun çabalardan sonra ikna ettik, ama eline megafonu alan biri, E¤itim Fakültesi’ne gidilece¤ini ve eylemin bitece¤ini söyledi. Sloganlarla bafllad›¤›m›z yere geri döndük. Eylemin, devrimcilerin "küçük iktidar›" olan E¤itim Fakültesi’nin kantininde bitmesi bize dönüp dolafl›p ayn› yere gelmek sözünü hat›rlatt›. Eylem sonras› aram›zda yapt›¤›m›z de¤erlendirmede; yeterli haz›rl›klar› yapmad›¤›m›z (Pankart, bildiri, kufllama), eyleme rengimizi katt›¤›m›z ama süreklilefltiremedi¤imiz, bolflevik devrimini gündeme getiremedi¤imiz, bununla ilgili propaganda araçlar›ndan yoksun oldu¤umuz ortaya ç›kt›. Di¤er yandan, bizimle oraya gelen insanlarla ve tan›mad›¤›m›z insanlarla ortak sloganlar› atmam›z, kendi grubumuzda eksilmeyen bir coflku olmas› olumluydu. Çukurova'da süreklili¤i sa¤lanm›fl, s›n›fla ba¤lar› kurulmufl, militan bir gençlik hareketi yarat›lmas› için, baflta kafalardaki kal›plar›n y›k›lmas›, ö¤rencilerin s›n›fsal ve siyasal olarak ayr›flt›r›lmas›, s›n›f potansiyelinin örgütlenmesi, at›lan her ad›m›n bir sonraki ad›m› ba¤r›nda tafl›yaca¤› taleplerle yola ç›k›lmas› gerekiyor. Devrimci Parti Güçleri olarak, her yerde oldu¤u gibi, Çukurova Üniversitesi’nde de, bu iddialar›m›za sahip ç›kaca¤›z. Çukurova Üniversitesi'nden Devrimci Parti Güçleri


19

Say›: 18 P Aral›k ‘97

Mevsimlik ‹flçilere Sald›r›n›n yan›t›:

Tek S›n›f, Tek Yumruk Bölgemiz, mevsim itibar›yla yaflad›¤›m›z topraklar›n en çok mevsimlik iflçi bar›nd›ran bölgesidir. Bu mevsimde Kürdistan’dan gelenler baflta olmakla birlikte, birçok yöreden bu bölgeye yo¤un bir emek gücü akar. Sera ve narenciye ifllerinde kendilerine ifl bulabilmek için, bölgenin yerli emekçileri, Kürt emekçiler ve baflka bölgelerden gelen emekçiler aras›nda, k›yas›ya bir mücadele olmaktad›r. Bu mücadele biçimi, yerel yönetimlerin katk›s›yla flovenist bir boyut da kazanmaktad›r. TC hükümeti, burjuvazi, demokratik makyajlar›n› taze tutabilmek için, bir yandan Kürt emekçilerine kucak açar görünürken, öte yandan da ucuz iflgücü elde edebilmek için Kürt emekçileriyle, Türk emekçilerinin yan yana gelmemeleri için elinden geleni yap›yor. Kürt ve Türk emekçilerinin, farkl› bölgelerden gelen bütün mevsimlik iflçilerin birbirleriyle canl› ba¤lar kurmalar›, iflverenlere karfl› birlikte mücadele etmeleri, ucuz iflgücün nedenlerinden birisi olan, iflçi s›n›f›n›n kendi içindeki bölünmüfllük ve rekabet, bir nebze de olsa ortadan kalkaca¤›ndan, bu tür geliflmeler burjuvazinin ifline gelmez, burjuvazinin kar›na kar katabilmesi için ucuz iflgücüne ihtiyac› var. Bu nedenle bölgedeki mevsimlik iflçilere, burjuvazinin ve onu temsil eden yerel yönetimlerin yo¤un sald›r›lar› oluyor. Burjuvazi ve yerel yönetimler, sald›r›lar›n› flovenist bir temelde yapt›¤› gibi, kendi emekçilerine de bunu dayat›yor. Bölgenin en yo¤un iflçi bar›nd›ran bir belediyesi, özellikle Cuma günleri s›k s›k “kiral›k evi olanlar›n bulunduklar› muhtarl›klar›n bilgisi olmadan kiraya veremeyeceklerini, aksini yapanlar›n hakk›nda kanuni muamele yap›laca¤›n›” bildiren anonslarla, bölgedeki ev sahiplerine gözda¤› veriliyor. Bölgenin Turunçova beldesi belediye anonsunda, bu tehditkar tavr› halk hemen hemen her Cuma duyarak Kürt emekçilerine, flovenistce bir kin beslemeye koflulland›r›l›yor. Ev bulamaman›n gerçekli¤iyle Kürt emekçileri, bofl bulduklar› dere kenarlar›na, kullan›lmayan arazilere, naylon, derme çatma, üç dört ayl›¤›na bar›nabilece¤i bar›naklar yaparak yaflamaya çal›fl›rken, belediye y›k›mlar›yla sald›r›ya u¤ruyorlar. Burjuvazi, yerel yönetimler, bu tür sald›r›larla flovenist tutumlar›n› sergilerken de ucuz iflgücü yaratmaya çal›fl›yor. ‹flveren durumunda olan büyük bahçe sahipleri, narenciye pa-

ketleme fabrikalar›, toptanc› halleri, Kürt emekçilerine ifl vermeyerek onlar›n yaflamlar›n› birlerek ve isteyerek güç duruma düflmelerini sa¤l›yorlar. Bu durumda, onlar›n kar›n toklu¤una yak›n bir ücretle çal›flmaya raz› olmalar›na, istemelerine neden oluyor. Burjuvazi bitmeyen hilelerinden taktiklerinden birini böylece devreye sokarak, iflçileri ucuza çal›flt›rman›n yolunu buluyor. Çünkü Kürt emekçilerinin her türlü koflulla ucuza çal›flabilecekleri gerçe¤ini bir tehdit unsuru olarak kullan›yor. Bölge emekçilerinin direncinin k›r›lmas› için, baz› dönemler Kürt emekçilerini ifle al›n›p ç›kar›lmalar, iki ulusun emekçileri aras›ndaki rekabeti ve düflmanl›¤› körüklerken, ç›kar ve hedef ortakl›¤› zemininde

BELED‹YE - ‹fi Á

Bafltaraf› 15. Sayfada

görüflmeleri ve kongreler y›l›nda, salt ekonomik içerikli eylemlilikler, iflçilerin aç periflan olduklar›n› belirten ilan-afifller inand›r›c› de¤il. T‹S’i kim yap›yor? Sendikalar bu güne kadar sürgün, T‹S gasp›, iflten at›lma, tensikatlar ve devlet sald›r›lar›na karfl› ne gibi eylemler yapt›? Tam da T‹S görüflmeleri, kongre y›l› geldi¤inde mi bunlar› hat›rlad›? Kald› ki sendika yöneticileri böyle bir bildiriye belediye iflçilerinin sahip ç›kmas›, onlar›n imzas› olmas› gereklili¤ini vurgulad›. Bugünkü koflullarda sendikalar›n ciddiyetsizli¤i ve güven bunal›m› vard›r. Arkadafl daha sonra önerilerini s›ralad›. ‹fl yerlerinde iflyeri komitelerinin oluflturulmas›, iflyerlerinde seçilen iflçilerin T‹S sözleflmelere girmesi, T‹S görüflmelerinin genifl salonda yap›lmas› ve iflçilere aç›k olmas›, iflçilerin onay› olmadan T‹S imzalanmamas›, geçmifl haklar›n korunmas› ve yeni haklar›n al›nmas›, gerekirse greve gidilmesi, iflyerlerinin sürekli ziyaret edilerek iflçilerin canl› tutulmas› gereklili¤ini söyledi. Bu arada bir flube baflkan›, “bu T‹S karakolda biter” diye laf att›. Arkadafl tam kürsüden inecekti ki, “karakolda da olsa mücadeleyi göze alamayanlar s›n›f›n sorunlar›n›n üstesinden gelemezler” dedi. Alk›fllarla kürsüden indi. Sonuç olarak, bir temsilciler kurulu da böylece geçifl tirildi. Ancak sendika bürokratlar› (ki bunlar›n içinde kendilerini devrimci olarak adland›ranlar da var),

canl› ba¤lar›n oluflmas›n› da güçlefltiriyor. Devrimci Parti Güçleri olarak, önümüze bir dizi görevler koyduk. Birincil görevimiz, Türk iflçileri ile Kürt iflçilerinin, ortak ç›kar ve mücadele hedefleri ekseninde DAB-SEN çat›s› alt›nda birlefltirerek, iflçi s›n›f›n›n örgütlü gücüyle s›n›f düflmanlar›na karfl› durmalar›n› bilince ç›karmakt›r. Bu amaç do¤rultusunda, iflçilerle, gerek toplu, gerekse birebir ba¤lar kurarak DAB-SEN çal›flmalar›m›z› yap›yoruz. Çal›flmalar›m›z gözle görülür bir ivme kazand›. Biliyoruz ki burjuvaziyi, gerçek yeri olan tarihin çöplü¤üne atman›n tek yolu, proletaryan›n örgütlü mücadelesidir. Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Komünist bir dünya kuraca¤›z! Yoldaflça selamlar Antalya’dan Devrimci Parti Güçleri geliflen taban inisiyatifinden ciddi rahats›zl›klar› var. Bunlar› rahats›z etmeye ve iflçi s›n›f›n›n bir parças› olan Genel Hizmetler ‹flkolu’nda çal›flmam›z› artt›rarak, sendika bürokratlar›na karfl› mücadelemizi sürdürece¤iz. Belediye iflkolundan Devrimci Parti Güçleri

Küçük Burjuva Á Bafltaraf›

12. Sayfada

t›k kendi bafllar›na devrimci olmad›klar› ve olamayacaklar›d›r. Bu bak›mdan, bugün varolan küçük burjuva kesimlere sosyal bak›mdan burjuvan›n ufa¤› gibi bakmak do¤ru olmasa da siyasal bak›mdan burjuvan›n astlar› olarak görmek yanl›fl olmaz. Bu nedenle, güya popülizm elefltirisi ad›na ayn› kesimlere gözünü dikip, bunlardan destek alarak siyaset yapanlar ise, “devrimci demokratl›¤›” elefltirirken liberal demokratl›¤›n gözlü¤ünden bakmaktad›rlar. Devrimci komünistler ise hem eski hem de yeni küçük burjuvaziye bir sosyal bilimci, yahut demokratik muhalefet örgütleyicisi gibi de¤il, Komünist Manifesto’nun ortaya koydu¤u bak›fl aç›s›yla yaklafl›rlar: “Komünistler her yerde kurulu sosyal ve siyasal düzene karfl› her türlü devrimci hareketi desteklerler.” Bu saptama flu anlama gelir: ister geleneksel, ister yeni küçük burjuvaziden kaynaklans›n, devrimci hareketlere yak›n, nereye yaslan›rsa yaslans›n düzene ba¤l› ve reformist hareketlere mesafeli durmak gerekir. Küçük burjuvazi hakk›ndaki teorik tart›flmalar›n önünde sonunda vurulmas› gereken mihenk tafl› budur. J

Sendikalar ve Sendikal Çal›flma Á

Bafltaraf› 15. Sayfada

bir siyasal faaliyet örgütleyebilecekleri, s›n›f›n ileri unsurlar›yla devrimci bir s›n›f perspektifi zemininde buluflabilecekleri bir araç ifllevi göreceklerdir. Burjuvazinin iflçi s›n›f›na ve devrimcilere sald›r›lar›n›n bir aya¤›n› da, iflçi s›n›f›n› ve temelde devrimci hareketi düzeniçi seçeneklere (ama havuçla, olmad› sopayla) zorlama, mahkum b›rakma yoluyla devrimci bir seçene¤in ortadan kald›r›lmas› bulunuyor. Dolay›s›yla bugün enternasyonalist devrimci bir önderli¤in yarat›labilmesi, burjuvazinin her cepheden t›rmand›rd›¤› sald›r›lar karfl›s›nda, öncelikle ideolojik, siyasal örgütsel anlamda devrimci bir seçene¤in yarat›lmas›ndan geçmektedir. Bugün, sendikal düzlemde bu devrimci seçenek, iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl›

kesimleri karfl›s›nda s›n›f›n genel ve ortak ç›karlar›n› öne alan bir perspektif, mücadele ve eylem çizgisiyle somutlanabilir ancak. Böylesi bir perspektifin gere¤i ise, iflçi s›n›f›n›n genel ve ortak ç›karlar›n› kendi çal›flma ve yaflam koflullar› itibariyle sahiplenebilecek s›n›f kesimlerine yönelmektir. ‹flçi s›n›f›n›n genel ve ortak ç›karlar›n› esas alan ve bu temelde iflçi s›n›f›n›n devrimci dinamizm tafl›yan kesimleri ile buluflmay› hedefleyen bir perspektif, sendikal çal›flma zemininde de devrimci bir seçene¤in yarat›lmas› gereken zemini sunacakt›r. Sendikal çal›flma ba¤lam›nda, devrimci bir s›n›f önderli¤inin muhataplar›n›n, öncelikle birlikte siyasal faaliyet örgütleyebilece¤i zemin de, bugün ihtiyaç duyulan devrimci bir seçene¤in yarat›laca¤› zemin ve süreç olacakt›r. J

Sahibi ve Yaz›iflleri Md.: Reyhan Son Banka Hesab›: Reyhan Son, ‹fl Bankas› 1029 1058585 Tohum Yay›nc›l›k Üsküdar Caddesi Akçay ‹fl Mrk. Kat: 2 No: 12 Kartal / ‹st. Tel: (0216) 387 83 09 Bas›ld›¤› Yer: Eren Ofset


Say›: 18 P Aral›k ‘97

S›n›flarüstü “‹nsan” ve y›l önce, bir tak›m insanlar, biraraya gelip, bundan sonra dünya üzerindeki di¤er insanlar›n nas›l yaflamalar› gerekti¤ine karar vermeye kendilerini yetkili k›lan bir örgüt daha kurdular: Birleflmifl Milletler. Bu isim alt›nda biraraya gelen insanlar›n, b›rakal›m baflkalar›n›n yaflamlar›n›, kendi yaflamlar› hakk›nda bi le söz sahibi olamayan ve dünya nüfusunun ço¤unlu¤unu oluflturan insanlardan bir fark› olmal› ki, dünyan›n kaderini elinde tutma kudretini kendilerinde görebiliyorlar, bu amaçla bir örgüt kurup, bunu dünyaya dayatabiliyorlard›. Her ne kadar çeflitli ülkelerin ba¤›ms›z ve gönüllü olarak oluflturdu¤u bir örgüt olarak sunulsa da BM, çeflitli devletleri, dünya üzerindeki sermayeden ald›klar› pay ve bunun sa¤lad›¤› güce paralel olan bir hiyerarfli içinde biraraya getiren bir örgüttü. Bu örgütün kararlar› ba¤lay›c› say›l›yor, uygulanmas›n›n bekçili¤i ise hiyararflinin en üst basama¤›nda bulunan devletler taraf›ndan belirlenen bir iflbölümü ile yap›l›yordu. Bu örgüt, 1948 y›l›n›n 10 Aral›k günü, "‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi"ni kabul etti. O zamandan beri 10 Aral›k, bildirgenin kabul ediliflinin y›ldönümü olarak kutlan›yor. Son birkaç y›ld›r ise, burjuvazinin dünya çap›ndaki ç›karlar›n›n bekçili¤ini yapan bu örgütün Bildirge'yi kabul edifli, daha çok solcular› ilgilendirir oldu. Bu ayn› zamanda, solun düzeniçine do¤ru çekilmesiyle birlikte geliflen bir sürecin ürünü olan bir ilgiydi. 80 yenilgisinin muhasebesi yap›l›p ondan devrimci dersler ç›kar›lamad›¤› noktada, kitleleri örgütlemenin yolu, onlarla daha geri bir politik zeminde buluflabilmekti. Programatik ve örgütsel sorunlar›n varl›¤›n›n saptan›p giderilmesi yerine, ayn› bak›fl› sürdürüp bunun pratikteki biçimleniflini çeflitlendirmek üzere yürütülen bir mücadele anlay›fl› da hakim oldu. Sovyetler Birli¤i'nin çöküflü ve 80 yenilgisiyle birlikte, burjuvazinin propagandas›ndan etkilenen sol, meflrulu¤unu kaybetti¤ini düflündü¤ünden dolay›d›r ki; kaybedilen bu meflruiyetin sa¤lanmas›n›n yolunun savunma çizgisine çekilip, kendini masum göstermek ve bunu topluma kan›tlamaktan geçti¤ini “keflfetti”. Bu “keflif”, ayn› zamanda komünist bir mücadele yürütmek için, sadece düzen karfl›t› olman›n yetmedi¤ini de ortaya koyan bir gerçeklik. Çünkü sözkonusu olan, sadece düzen karfl›tl›¤› oldu¤u noktada, meflrulu¤unu amaçlar›ndan de¤il, ezilmiflli¤inden alan ve böyle aç›klayanlar, pozitif savafl›m hedefleri gelifltirip, düzene cepheden bir karfl› duruflu gerçeklefltiremezler, çünkü bu durumda meflruluklar›n›n yokolaca¤›n› düflünürler. Böylece meflruluklar›n› kan›tlamak üzere, "kamuoyu"na kendilerini anlatacaklar›, ne kadar ezildiklerini, haks›zl›¤a u¤rad›klar›n› kan›tlay›p, yard›m istediklerini ortaya koyan "ses getirici" eylemlere yönelirler. Bir kez, hedeflenen kitlenin kimler, ve bunlarla yap›lacak iflin ne oldu¤u belirsizleflti¤inde, bu durum muhalifli¤in, iktidars›zl›¤›n yolunu açan, varolan sorunlar› derinlefltiren bir eylem çizgisini de belirginlefltirir. Devrimcilerin, insan haklar›n›n peflinden sürüklenmesinin bir boyutu budur. Di¤er boyutu ise, mücadelede karfl›lafl›lan pratik sorunlar›n çözümünde, ‹nsan Haklar› Derne¤i vb.'nin sa¤lad›¤› kolayl›klard›r. Bu, düzenin sald›r›lar›ndan korunmak üzere, legal çal›flma alanlar›na s›¤›nman›n ve kendini böyle göstermenin getirece¤i düflünülen kolayl›klardan yararlanma kayg›s›d›r. Devrimcilerin dilinde, bu yap›lan ifle "legaliteyi istismar etme" denilse de, somut durumda bunun, devrimcilerin legalite taraf›ndan istismar edilmesi, düzeniçine çekilmesi olarak gerçekleflti¤i aç›kt›r. Sergilenen bu tablo koflullar›nda, "‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi"nin kabul ediliflinin y›ldönümünü kutlamak, birincisi bu bildirgeyi kabul eden örgütü; yani Lenin'in yaflad›¤› dönemde bir benzeri Milletler Cemiyeti olan ve Lenin taraf›ndan "haydutlar çetesi" denilen Birleflmifl Milletler'i meflrulaflt›rmakla bafllayan bir hatalar zincirinin ilk halkas›n› oluflturur. Daha önemlisi, 150 y›ldan fazlad›r komünistlerin, kendilerini baflkalar›ndan ay›ran tarihe ve mücadeleye bak›fl yöntemini ortadan kald›ran, burjuva ideologlar taraf›ndan da kabul edilen, toplumun s›n›flara bölünmüfl oldu¤u gerçe¤inin üzerini örten bir yaklafl›ma hayat verilmifl olunur. Oysa yeryüzünde insanlar, birbirlerine eflit olarak do¤mufl bireyler olarak de¤il, birer s›n›fa ait olarak do¤arlar; bu aidiyet iliflkisinin kendisi bir eflitsizliktir zaten. Kapitalist üretim iliflkilerinin ortaya ç›k›fl›ndan bu yana da, bu s›n›flar içinde birbirine düflman olan iki s›n›f›n çat›flmas› gündemdedir: Burjuvazi ve proletarya. Bunlar›n d›fl›nda ve üzerinde yer alan bir "insan" ve onun "haklar›" kavram› gelifltirmek, yeni moda solculu¤un iflidir, liberalizmin devrimcilik üzerindeki etkisidir. ‹nsan Haklar› Bildirgesi'nin kabulünün y›ldönümüne yaklafl›ld›¤› günlerde yaflanan çeflitli olaylar, burjuva toplum örgütlenmesinin hangi insanlar›n haklar› üzerine kuruldu¤unun çarp›c› örneklerini sunmufltur. Bunlardan birisi, korucular taraf›ndan tecavüze u¤ram›fl olan fiükran Ayd›n adl› kad›n›n Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine açt›¤› davay› kazanmas›d›r.

“‹nsan Hakk›” Olmaz!

fiükran Ayd›n, bu davay› kazand›ktan sonra devrimci çevrelerde sahip ç›k›lan, örnek gösterilen bir kad›n haline geldi. Örnek gösterilen tutumu, tecavüze u¤rad›¤›n› gizlememesi ve A‹HM'ye baflvurmas›yd›. Kendilerine devrimci diyenler, kalk›p emperyalist hiyerarflinin en üst basama¤›ndaki ülkelerin oluflturdu¤u böyle bir kurumdan yard›m istenilmesini meflrulaflt›rarak, bu düzeni y›kmak yerine, devleti Avrupal› abilerine flikayet etmeyi önerebiliyorlar. Oysa fiükran Ayd›n, davay› kazand›ktan sonra, hiç rahat b›rak›lm›yor, evi sürekli gözetim alt›nda ve can güvenli¤i yok, t›pk› A‹HM'ye baflvurup açt›¤› davay› kazanamam›fl yada hiçbiryere baflvurmam›fl milyonlarca hemcinsi gibi. A‹HM'nin bu davada Türkiye'yi suçlu bulmas›yla ayn› günlerde, Türkiye'de, Meclis ‹nsan Haklar› Komisyonu taraf›ndan bir öneri getirildi. Bu önerinin kabul edilmesi durumunda, A‹HM'nin Türkiye'yi mahkum etti¤i durumlarda, ödenmesi gereken tazminat›n devlet taraf›ndan de¤il, iflkence yapan polis, tecevüz eden korucu vs. taraf›ndan ödenmesi gündeme gelecek. Bu, bir yandan, Avrupa Birli¤i kap›lar›nda bekleyen Türkiye'nin, insan haklar› konusundaki sicilini temizlemesini sa¤larken, öte yandan da sistemin sorgulanmas›n›n önüne geçme yönünde bir bilinç bulan›kl›¤› yaratmaya yönelik bir giriflim. Böylece devletten ve polis teflkilat›ndan ba¤›ms›z, bir kaç "kötü niyetli polis" suçlu ilan edilecek; devlet ve onun kurumlar› aklanacak, sorgulanmas›n›n önüne geçilecek. Bu sorunun di¤er boyutu ise, kapitalist sistemde "insan haklar›"n›n anlam›n› çok çarp›c› bir biçimde ortaya koyuyor: Paras›n› veren, iflkencesini yapar. Senin onurun kaç para eder? Her fleyin meta haline dönüfltü¤ü ve al›n›p sat›lmas›n›n normal kabul edildi¤i bu sistemde, “insan hakk›” bu kadard›r. A‹HM'nin lay›k görece¤i paraya eflitlenmifltir “insanl›k onuru”. Oysa, yaflanan “kay›p”lara, infazlara, mahkemelerde verilen “ceza”lara bakt›¤›m›zda, "hak"lar› yenen "insan"lar›n kim olduklar›, devrimcilerin manevralar›na ra¤men o kadar aç›kt›r ki, onlar›n seslenip herekete geçirmek istedikleri "kamuoyu" hiç bir zaman bu "insan"lar için harekete geçemez. Çünkü bu "insan"lar, devrimcidirler, Kürtlerin özgürlü¤ü için ve bu devleti y›kmak üzere savaflmaktad›rlar, örgütlenmektedirler. Ve ellerinden al›nan "hak"lar›, bu düzen taraf›ndan hiçbir zaman verilemeyecek olan bir hakt›r: Bu düzeni y›kma hakk›. Oysa devrimcilere, bu düzeni y›kma hakk›n› de¤il, insan naklar›n› yak›flt›ranlar, burjuva kaynakl› bu kavramlar›n peflinden sürüklenmek, "Gazi komutan›" Hasan Ocak'›, "kay›p", Metin Göktepe'yi "gazeteci" haline getirmifl, Deniz'lerin "hukuk kurbanlar›" olarak an›lmas›na yol açm›flt›r. Devrimciler aç›s›ndan insan hakk›, bu düzeni y›k›p, özgür bir dünyay› yaratmak üzere, devrimci örgütlerde örgütlenme ve mücadele etme hakk›d›r. Bu hak, bu düzenin sahipleri taraf›ndan verilmeyecek, sökülerek al›nacakt›r/al›nmaktad›r. Devrimci örgütlerin özgür temellerde örgütlenmesi bir de bu yüzden gereklidir. Hiç bir "insan haklar›" kurumu, bu hakk› devrimcilere bahfledemeyecek, olsa olsa onlar›n düzene zarars›z birer an› haline getirilmesine yol açacakt›r.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.