27

Page 1

YIL: 3

SAYI: 27

Brezilya’dan Türkiye’ye; Venezuela’dan Malezya’ya...

15 Eylül 1998

150.000 TL. (KDV Dahil)

Kapitalist Sistem Sars›l›yor Devrimciler Devrimciliklerini Yapsa Yer Yerinden Oynar

S

on Rusya kriziyle bafllayan ve kapitalizmin kalbi olarak de¤er lendirilecek tüm dünya borsalar›n› sarsan kapitalizmin krizi, bir kez daha kapitalist sistemin gelece¤ini sorgulamaya dönüfltü. Kapitalist dünya ekonomisi, her yönüyle fliddetli bir kriz belirtisi gösteriyor, dünya ekonomisini yönlendiren kurulufllar, s›k s›k tahminlerini geriye çekmek zorunda kal›yor. Art›k, burjuva ideologlar›, “yeni dünya düzeni”nin, globalleflmenin erdemlerinden de¤il, kapitalist sistemin gelece¤inin belirsizli¤inden sözetmeye bafllad›lar. Burada komünistleri ilgilendiren,

Komünistleri ilgilendiren, kapitalist ekonominin krizinin boyutu ve derinli¤ini bir iktisatç› gözüyle bak›p yorumlamak, sonra “kriz derinlefliyor” deyip bundan hareketle gönülleri ferah tutmak de¤il, s›k periyodlarla gündeme gelen kapitalist krizlerin emek-sermaye çeliflkisinin derinli¤ini ortaya koymas› ve bunun devrimcilere devrimci bir iktidar, iktidar için devrimci bir programa sahip devrimci partinin gereklili¤i konusunda davetiye ç›karmas›d›r. kapitalist ekonominin krizinin boyutu ve derinli¤ini bir iktisatç› gözüyle bak›p yorumlamak, sonra “kriz derinlefliyor” deyip bundan hareketle gönülleri ferah tutmak de¤il, s›k periyodlarla gündeme gelen kapitalist krizlerin emek-sermaye çeliflkisinin derinli¤ini

ortaya koymas› ve bunun devrimcilere devrimci bir iktidar, iktidar için devrimci bir programa sahip devrimci partinin gereklili¤i konusunda davetiye ç›karmas›d›r. Yaz›n›n bafll›¤›, Marksizme bulaflm›fl bir sol liberalin bir köfle yaz›s›n-

dan esinlenerek konuldu. Bu sol liberal, “yer yerinden oynar” bafll›¤› alt›nda yazd›¤› bir köfle yaz›s›nda, Rusya krizinin bir de¤erlendirmesini yap›yor ve yaz›s›n› flöyle noktal›yor: “Rusya’daki bir sosyoloji araflt›rma kuruluflunun geçenlerde 6000 kifli aras›nda düzenledi¤i ülke çap›ndaki bir kamuoyu yoklamas›, yan›tlayanlar›n yüzde 11’inin hükümete karfl› bir silahl› ayaklanmay› destekleyece¤ini, kat›l›mc›lar›n yüzde 12’sinin ise, bir genel grevde yer almaya haz›r oldu¤unu ortaya koyuyor. “Yüzde 11 art› yüzde 12 her zaman Á Devam›

4. Sayfada

YDD Yardakç›lar›, “So¤uk Savafl Dönemi Bitmifltir” Diyorlard›; Do¤rudur...

Burjuvazi, ‘S›cak’ ama ‘Zahmetsiz’ Savafllar› Seviyor!

7

A¤ustos'ta, "dünya bar›fl›n›n mimar› ve bekçisi ABD"nin Kenya ve Tanzanya'daki büyükelçiliklerine yönelik bombal› sald›r›lar gerçekleflti. ‹kisi ayn› zamanda gerçekleflen bu sald›r›larda çok say›da ölü ve yaral› vard›. Bafllang›çta sald›r›y› üstlenen bir örgüt ç›kmad›. Ancak eflzamanl› oluflu, bir planlamay› ve örgütlülü¤ü de gösteriyordu. Sald›r›da ölen 12 ABD vatandafl›n›n cenaze töreninde, ABD'nin seks skandallar›yla imaj› sars›lan baflkan›, "gözyafllar›na bo¤uldu¤u için konuflamad›", ancak hesab›n›n sorulaca¤›n› söylemekten de geri durmad›. Hummal› bir faaliyetle, sorumlulular›

bulma çabas›na giriflen ABD ve yard›mc›s› devletler, bafltan itibaren Suudi Arabistan kökenli milyarder Osama Bin Laden'i sorumlu tutma e¤ilimindeydiler. Nitekim, Pakistan s›n›r›ndan Afganistan'a geçerken, flüphe üzerine yakalanan birinin söyledikleri de, ne hikmetse bu flüpheyi do¤rular nitelikteydi. ABD, geçmifl tecrübelerine dayanarak, "Pakistan'da 9 gün boyunca sorgulanan bir insan›n söylemeyece¤i hiç bir fley yoktur" diyerek, bu bilgilerden hareketle, "misilleme hakk›n› kullanmak üzere", Sudan ve Afganistan'a füze sald›r›s› düzenledi. Sald›r›da ne kadar ölü ve yaral›n›n oldu¤u hakk›nda

Seçim Tart›flmalar› Eflli¤inde Siyasal Tablo, Sol Hareketin Durumu ve Olas›l›klar Bugünden bak›ld›¤›nda, liberal sol ve devrimci hareket de, mevcut “burjuva siyasetin” belirleyicili¤indeki tablonun muhalif bir parças› olmaktan öteye gitmeyecek gibi görünüyor. Ulusal kurtulufl hareketi, bir yönüyle bar›fl ekseninde yürütülecek bir seçim siyasetinin olmazsa olmaz parças›

olmas›ndan dolay›, di¤er yönüyle de devrimci hareket içinde girdi¤i güç birli¤i prati¤iyle, liberal solun ve devrimci hareketin bütünü üzerine belirleyici bir etkiye sahip olacakt›r.

Á Yaz›s›

6. Sayfada

net bir aç›klama yap›lmad›, ancak Sudan'da en az 300 kiflinin kayboldu¤u bildirildi. Hedef olarak bu ülkelerin seçilmesinin nedeni ise, Afganistan için, "Osama bin Laden'i bar›nd›rmas›", Sudan için ise, bir süredir zaten iddia edilen "terörizme destek vermesi" olarak gösterildi. Gerçekten de, ABD'nin, ünlü "terörizme destek veren ülkeler listesi"nde, ‹ran, Irak, Suriye, Libya yan›nda Sudan'›n da ad› geçiyordu. Ancak, buna bakarak, bu ülkelere yönelik sald›r›lar›n›n arkas›nda, gerçekten de ABD'nin terörizmin kökünü kurutma niyetinin oldu¤una inanmak için, bu dünyada yaflam›yor olmak gerekiyor. Çünkü, çok de¤il iki y›l önce, bugün terörizme destek veriyor diyerek bombalad›¤› Afganistan'› ellerinde tutan Taliban'lara destek veren, yine ABD'nin kendisiydi. Amerika'n›n, Sudan ve Afganistan'a yönelik füze sald›r›lar›, dünya gündemine, krizler ve skandallarla yüklü oldu¤u bir dönemde girdi. Buna bak›larak ilk akla gelen, sald›r›n›n arkas›nda yatan›n, ABD baflkan›n›n seks skandal›yla y›pranan imaj›n› tazeleme ve gündemi de¤ifltirerek kendisini aklama çabas› oldu¤uydu. Ancak, çoktand›r burjuva yazarlar›n bile kulland›¤› ve art›k yüzeysel bulduklar› bu yöntemin olaylar› ve arkas›ndaki çat›flmalar›

aç›klamak için yeterli olmad›¤› bir gerçektir. Çünkü, "ABD baflkan›n›n sars›lan imaj›n›n" da, durup dururken sars›ld›¤›n› sanmak için çok saf, ya da liberal burjuva yazarlar› gibi kötü niyetli olmak gerekiyor. ‹flin do¤rusu, ABD'nin Afrika k›tas› üzerinde süren paylafl›m kavgas›ndaki rolü bugün ortaya ç›km›fl de¤ildir, dolay›s›yla bu kavgadaki ç›karlardan hareketle girdi¤i yönelifller de yeni de¤ildir. Bu yönelifller için her zaman bir bahane bulabildi¤i de yeterli say›daki örnekle görülmüfltür. ABD'nin, Afrika k›tas›nda, Á

Devam› 2. Sayfada

l “Cumartesi Anneleri”ne Sald›r›lar, Yenilerinin Sinyalini Veriyor

s. 5

l fiiarlar›n Dili ‘Savafla Karfl› S›n›f Savafl›’

s.10

l T‹S Süreci ve Devrimci Hareket s.12 l Devrimci Tutsaklar DGM Boykotunda

s.15


2

Say›: 27 P Eylül ‘98

Burjuvazi ‘S›cak’ Ama ‘Zahmetsiz’ Savafllar› Seviyor Á

Bafltaraf› 1. Sayfada

özellikle Fransa ile aras›ndaki kavgada, daha dün Zaire'deki iç savafl ve bölgedeki devletlerin aras›ndaki çat›flmalar yoluyla, bugünlerde ise Etiyopya ve Eritre'de süren çat›flmalar vesilesiyle bir biçimde bölgede söz sahibi bir güç oldu¤unu ortaya koydu¤unu biliyoruz. Sahnedeki dünün "dost", bugünün "terörist" görünen güçlerinin ise, sadece bu oyundaki görünen aktörler oldu¤u da aç›k. Bunu görmeyen yok gibi. "Dün Amerika'n›n Rusya'ya karfl› kulland›¤› Taliban'› bugün Suudi Arabistan ve Pakistan, özellikle ve baflka baflka nedenlerle, ‹ran'a karfl› destekliyor.. Peki yar›n? Yar›n kim, kimi, kime karfl› kullanacak?" (Sedat Serto¤lu, 24 A¤ustos, Sabah gazetesi) Görüldü¤ü gibi, ortada bir ç›kar ve paylafl›m kavgas›n›n oldu¤u, art›k bu çat›flman›n taraflar› taraf›ndan da gizlenemez hale geldi¤i için, yer yer itiraf ediliyor. Ancak, niyetler ifade edilirken "terörle mücadele" k›l›f› da bir kenara at›lm›yor. ABD'nin Sudan ve Afganistan'a yönelik sald›r›lar›n›n arkas›nda yatan daha somut nedenleri bir yana b›rak›p, bu sald›r›lar›n, TC'nin yönelimleri üzerindeki etkilerini ele almakta yarar var. Birincisi, herfleyden önce burjuva bas›nda sald›r›n›n adeta a¤›zlar› sulan d›r›rcas›na reklam›n›n yap›lmas› dikkat çekici. Bir yandan olay›n teknolojik geliflme boyutu, öte yandan ABD'nin, karfl›s›nda durulmas› mümkün olmayan bir "süper güç oldu¤u"nun yeniden tescili, ayn› zamanda önümüzdeki dönemde savafllar›n alaca¤› boyutun vurgulanmas›na efllik ediyordu. ABD D›fliflleri Bakan›’n›n a¤z›ndan "Maalesef, bu önümüzdeki dönemin savafl biçimi" diyerek ifade edilen bu durum, teknolojik geliflmenin paylafl›m kavgalar›nda hangi ifllevi görece¤ini özetliyordu. ‹flin di¤er boyutu, bu "önümüzdeki ça¤›n savafl biçimi"nin ilk örneklerini ortaya koyan ülkenin, teknolojik geliflmesinin reklam› yap›l›yor, bir ülkeye yap›lan bir sald›r›n›n atari oyunu basitli¤inde oldu¤u söyleniyordu. Tabii ki burjuva bas›n, ABD büyükelçiliklerinin bombalanmas›nda insansever kesilip, "teröristlere" lanet ya¤d›r›rken, ABD'nin sald›r›s›nda ölenlerle ilgili pek bilgi vermemeyi de tercih ediyordu. Çünkü ABD'nin gerekçeleri "anlafl›labilir" durumdayd›. Olay›n, di¤er boyutlar› ise, TC'nin hem AB ile iliflkileri üzerinden ABD karfl›s›ndaki konumuna, hem de bununla ba¤lant›l› olarak Ortado¤u'daki yönelifllerine ve içteki uygulamalar›na dair ipuçlar› sunuyor. Birincisi, ABD baflkan›n›n, sald›r›n›n "büyük bir din olan ‹slama ve ‹slam ülkelerine de¤il, teröristlere yönelik oldu¤u"nu aç›klamas›, bunu yaparken ‹slam dünyas›na övgü-

ler ya¤d›rmas› gözlerden kaçm›yor. Bunun ard›nda yatan neden, herhalde Clnton'un ‹slam dininin "erdemleri"ni keflfetmesi olmasa gerek. As›l neden, Nato'nun "Ayaklanmalar Yüzy›l›" olarak ifade etti¤i 21. yüzy›l için ortaya koydu¤u çat›flma ve istikrars›zl›k bölgelerinden ikisi olan Ortado¤u ve Kafkaslarla ilgili hesaplard›r. Bu alanlarda bir at›l›m› yapabilmek için, önemli bir kesimi ‹slam'›n etkisinde olan bu devletleri bir biçimde arkas›na alabilmesi gerekiyor. Bunun için ise, kendisinin ‹slam'a karfl› olmad›¤›n› ortaya koymak zorunda. Son dönemde ‹ran'da Cumhurbaflkan› Hatemi'nin din konusundaki ›l›ml› yorumlar›, ‹ran'›n ABD ve Avrupa ile iliflkileri yumuflatma çabalar› da bunun bir baflka görünümü. ABD Ortado¤u'daki hesaplar›n›, sadece bir tek devlet üzerinden de¤il, olabildi¤ince çok say›da güç üzerinden yapmak üzere eline geçirdi¤i tüm kozlar› kullanma çabas›nda. ‹slam da, bu kozlardan biri haline geliyor. Dolay›s›yla, bunu yapabilmek için, ezeli ve ebedi "müttefiki" olan Türkiye'ye de bu çerçevede bir rol biçiyor. Bunu, Economist dergisindeki bir yaz›da yer alan flu ifadeler ne kadar net anlat›yor: "...Bat›, do¤ru türde bir Türkiye'ye sadece boru hatlar›n›n muhaf›zl›¤› için de¤il; ayn› zamanda hem Müslüman hem de demokratik olman›n mümkün olabilece¤i bir örnek oldu¤u için muhtaçt›r." (The Economist'ten Aktaran Cengiz Çandar, 16 A¤ustos, Sabah) ABD, bir süredir, baflka bir kaç olayda da, ‹slam dünyas›na yönelik "hassasiyetini" ortaya koymufltu. Belli ki, ‹slam'›n, kendi yöneldi¤i bölgelerdeki etkisini görüyor, böylece de, bu etkiyi kullanmak üzere planlar yap›yordu. T›pk› daha önce, komünizm tehlikesine karfl›, bugün terörist s›fat›n› yak›flt›rd›¤› Osama Bin Laden'e bir ordu kurup, e¤itim vererek, bu orduya teknolojik imkanlar sa¤layarak "radikal islam"› kulland›¤› gibi. Bu çerçevede, TC'ye düflen rol, ABD'nin bu planlar›yla uyumlu hareket ederek, kendi stratejik yöneliflleri için bu hesaplardan yararlanmak, üzerine düflen görevleri anlayarak gere¤ini yerine getirmektir. Ne tesadüftür ki, tam sald›r›n›n gerçekleflti¤i günlerin ard›ndan, ordunun üst düzey bir yetkilisi taraf›ndan ortaya at›lan "Türk Müslümanl›¤›" kavram› gündeme oturdu. Bir kaç gün süren bu tart›flmalarda, Arap dünyas›n›n ‹slam› kendisine göre yorumlay›p çarp›tt›¤›n›, islam imaj›na zarar verdi¤ini, Türklerin ise kendi Müslümanl›k anlay›fllar›n› ortaya koymalar› gerekti¤ini savunan yaklafl›mlar ortal›¤a ç›kar›l›p, tart›flt›r›lmaya çal›fl›ld›. Bu s›rada, yeniden ezan›n ve ibadetin Türkçe olarak yap›lmas› da gündeme getirildi. Ordunun, bafl›n› örten s›radan ev kad›n› veya samimi müslümanlarla ve baflörtüsüyle

bir sorunu olmad›¤›, sorunun "bu kutsal dini" siyasete alet edenlerle ve türbanla oldu¤u yaklafl›m›yla konuya aç›kl›k getirildi. Yani bir kez daha ordu, "siyasetin d›fl›nda oldu¤unu" gösterdi. Elbette, ordudan gelen bu yaklafl›m›n, "vahiy" yoluyla ortaya ç›kt›¤›n› düflünmek gerekmiyor. TC'nin stratejik hedeflerinin en temel planlay›c›lar›ndan olan, burjuvazinin ç›karlar›n›n bekçisi ve uygulay›c›s› olan bu kurum, ABD'nin AB ile iliflkiler ve paylafl›m kavgas›nda TC'ye biçti¤i rolü anlam›fl olman›n verdi¤i bir hevesle bu tart›flmay› gündem yapt›. Bunun, iç politikadaki gere¤i ise afla¤›da ifade ediliyor: "Türkiye de durumu yeniden düflünmelidir. Bu rahats›z görevin bir bölümü silahl› kuvvetlerin liderlerine düflüyor. Ülkenin oldukça ›l›ml› islamc› partisine karfl› geride kalan 18 ay boyunca sürdürdükleri kan davas›, onlar› sanki siyasi sürecin gün be gün denetleyicileriymifl gibi davranmaya sevketti. Bu A¤ustos'ta yeni bir Genelkurmay Baflkan› atanacak. E¤er yeni kifli, siyasete yönelik bu çavufl-binbafl›vari tavr›n, Türkiye'yi modern Bat›'dan ay›ran fley oldu¤unu kavrarsa, meslektafllar›na daha sivil davranmalar›n› söyleyebilir. "Avrupa hem Türkiye'nin jeopolitik deste¤ine ihtiyaç duydu¤una karar verip, hem de Türkiye'nin surat›na kap›y› kapatamaz...Türkiye'nin generalleri hem bat›l› olduklar›n› söyleyip, hem de bat›l› olmayan bir siyaset yürütmeyi zorlayamazlar." (The Economist'ten Aktaran Cengiz Çandar, 16 A¤ustos Sabah) Bu, ayn› zamanda, seçim tart›flmalar›yla ilgili olarak burjuvazinin tercihlerini de ortaya koyuyor. Refah'›n yerine kurulan Fazilet Partisi'nin, oy taban› gözönünde bulundurularak, usland›r›lm›fl haliyle burjuvazinin hesaplar›n› hayata geçirme do¤rultusunda bir alternatif olarak düflünülebilece¤inin ipuçlar›n› veriyor. FP'nin alternatif olarak görülebilirli¤i; seçeneksizlik koflullar›nda tercih edilebilecek bir alternatif olarak alg›lanmal›d›r. Bugün, parlamenter sistemin t›kanmas›, burjuvazinin planlar›n› hayata geçirebilecek, toplumun k›smen de olsa deste¤ini arkas›na alm›fl bir güç aray›fl›n›n sözkonusu oldu¤u koflullarda, FP, yabana at›labilecek bir güç gibi görünmüyor. ‹flte ABD'nin Sudan'a ve Afganistan'a sald›r›s›n›n Türkiye burjuvazisinin hesaplar› üzerindeki etkilerinden birisi budur. ‹kincisi ise, yine Ortado¤u'da izlenecek yönelimlerle ilgili bir zemin oluflturma çabas›d›r. Bu da, ABD'nin, "terörle mücadele etmek için yapt›¤› giriflimin hakl›l›¤›"ndan yola ç›k›larak, PKK'ye karfl› izlenece¤i söylenen, ama daha do¤rusu, Ortado¤u'daki konumu güçlendirmeyi hedefleyen yönelifllere dair bir meflruiyet yaratma giriflimidir.

"Amerika'n›n Afganistan'daki terör kamplar›n› vurmas› ne kadar hakk› ise, Türkiye'nin yar›n fiam veya Atina yak›nlar›ndaki PKK Üssüne yapaca¤› bir sald›r› da ayn› derecede hakk›d›r" (Sedat Serto¤lu, 24 A¤ustos, Sabah gazetesi) "Öyleyse, terör odaklar› çökertilene kadar Kuzey Irak topraklar›n› elbet hallaç pamu¤una çevirece¤iz. E¤er Apo'nun adresi sahiden belliyse, -hangi ülkede olursa olsun- gidip o karagah› yukar›dan bombalamak, bizim hakk›m›zd›r... Almanya da bize hak verecektir... Gerekçe ayn›: - Terör, çok kötü bir fley. Hay›r, e¤er Türkler'e karfl›ysa terör çok güzel bir fley diyebilir misiniz?" (Rauf Tamer, 23 A¤ustos, Sabah gazetesi) Bu yöneliflten kas›t, tek bafl›na bir PKK'yi bitirmekten ibaret bir sorunun çözümü de¤ildir. TC'nin alt-emperyalistleflme hevesinin gerçekleflme ad›mlar›ndan birisi olan, Ortado¤u'da bir bölgesel güç olma çabas›n›n bir parça s›d›r. TC, bu yönelifli gerçeklefltirme yolunda bir yandan içeride kendisini önemli ölçüde s›k›nt›ya sokan Kürt dinami¤ini düzeniçine çekme ile u¤rafl›rken, öte yandan sorunun uluslararas› boyutunu da, bu yönelifli gerçeklefltirme yolundaki önemli bir basamak olarak görmektedir. Suriye, Irak, ‹ran'la yaflad›¤› sorunlar, özellikle Suriye ile aras›ndaki "su sorunu" vb.nin yeniden ›s›t›lmas›; ‹ran’›n ABD hesaplar›nda aday bir güç olarak dikkate al›nmas›, ‹srail'le ‹ran aras›ndaki göz k›rpmalar, TC'nin elini çabuk tutmas›n› da dayatmaktad›r. Genelkurmay baflkan›n›n emekliye ayr›lmadan önce, özellikle Yunanistan ve Suriye'nin adlar›yla bir likte, savafl› telaffuz etmesi, en az›ndan ufuklarda böyle giriflimlerin varl›¤›n› gösteriyor. Tam da bu dönem, PKK'nin yeni bir ateflkes önerisiyle ortaya ç›kmas› da, PKK'nin hesaplar›n›n tersine, TC'ye kendisini kan›tlamas› için f›rsat vermekte, PKK'nin mümkün oldu¤unca daha geri gitmesi için TC'nin daha uzlaflmaz tutumlar almas›na zemin ha z›rlamaktad›r. PKK'nin zannetti¤i gibi, bat›l› ülkeler, ateflkesi kabul etmedi¤i için TC'yi k›nayacak veya d›fllayacak de¤iller. Tam tersine, onlar›n da ifline gelen, "Kürt sorunu"nun, mümkün oldu¤unca devrimci dinamiklerini yitirip, düzeniçi bir yola girerek "çözümü"dür. ABD'nin, Sudan ve Afganistan'a yönelik sald›r›lar›, globalizm ideolojisini gündeme getirenlerin söylediklerinden sadece birisini çok net do¤rulu yor: "Art›k so¤uk savafl dönemi kapanm›flt›r". Gerçekten de, so¤uk savafllar dönemi çoktan geride kalm›fl, burjuvazinin dünya çap›ndaki paylafl›m kavgas›n›n yo¤unlaflt›¤› bu dönemde savafllar, çok daha s›cak ve burjuvazi aç›s›ndan zahmetsiz olacakt›r. J


3

Say›: 27 P Eylül ‘98

Kamu ‹flçilerine Sald›r›, Reformlar›n Parças› “Bir liberal kendisine kötü muamele edildi¤i zaman, ‘Tanr›’ya flükür dayak atmad›lar diye’ düflünür. Dayak yedi¤i zaman ise, öldürülmedi¤i için Tanr›’ya flükreder. Ve ifl ölüme gelecek olursa, bu defa ölümsüz ruhu fani vücudundan kurtar›ld›¤› için Tanr›’ya flükredecektir.” (Lenin, Works Eserler, cilt 11, s. 385) Varl›¤›n› legal mevzilere, bir baflka anlam›yla sermaye düzeninin varl›¤› ve süreklili¤ine dayand›ran liberal hareket, dayanak noktalar› en ufak bir sars›nt› geçirdi¤inde, sahip oldu¤u legal mevzileri kaybetmemek için, düzenin kollar›na daha bir s›k› sar›lma ihtiyac› hisseder. Bütün ülkelerin iflçilerini birbirlerine bo¤azlatmak üzere patlak veren ilk emperyalist savaflta, emekçi y›¤›nlar üniforma alt›na al›n›p, cepheye sürülürken; liberal, reformist hareketler “vatan savunmas›” ad› alt›nda, politik varl›¤›n› sürdürebilmek, için, kendi burjuvalar›n›n yan›nda yer ald›lar. Bütün ülkelerin iflçilerini bar›flta birleflmeye, savaflta birbirlerini bo¤azlamaya ça¤›rd›lar. Ayn› zamanda, bu hatt›n en kararl› flekilde savunucusu oldular. Yaflad›¤›m›z topraklarda ise, ayn› ak›m›n bir uzant›s› olarak, politikay› legal mevzilere tüneyerek yapmaya yönelen sol, politik varl›¤›n› sürdürebilmek için düzenin legalitesini koruma perspektifini bafla ald›. Düzenin en diri kurumu olan ordu, devleti yeniden yap›land›rman›n gere¤i olarak ve taraf oldu¤u pay kavgas›nda hissesini art›rabilmek için; 28 fiubat’ta k›l›c›n› çekerek, toplumu laiklik-fleriat ikilemiyle arkas›na alma manevralar› gerçeklefltirirken; liberaller ise, bu durum karfl›s›nda haz›rola geçip, k›l›c›n alt›na gitmedikleri için “tanr›ya flükrederek” burjuva diktatörlü¤ünün yan›nda yer ald›lar. Liberal hareketin tarih sahnesinden silinmesi ise kendili¤inden gerçekleflmeyecek; enternasyonalist devrimci partinin infla sürecindeki bilinçli ve planl› haz›rl›k faaliyetinin bir parças› olarak bafllay›p; bu mücadele dünya çap›nda yürütüldü¤ü oranda tamamlanacakt›r.

bu iflçi kesimi aras›ndaki devrimci fiubat sürecinin hükümeti, zeDevletin yasalar› karfl›s›nda kendi min düzleme faaliyetine de- meflrulu¤unu savunman›n yolu, onun faaliyeti yok etmek ve düzeniçi kanallara ak›tmakt›r. A¤ustos ay› içinvam ediyor. TC'nin “Avrupa'yla bükoydu¤u s›n›rlar› tan›mamaktan de görüflülen yasa tasar›lar› da bu nitünleflmesi”nin önündeki engelleri geçiyor. “Memur” s›fat› da, bu yeti çok aç›k ortaya koyuyor. ortadan kald›rarak daha “demokras›n›rlar›n bafl›nda geliyor ve “Devlet Memurlar› Kanunu” ve tik” ve “insan haklar›na dayal› bir herfleyden önce de devrimcilerin “Kamu Görevlilerinin Tüm Mali ve hukuk devleti” yaratma çabas›nda kafas›nda önemli bir s›n›r› Özlük Haklar›n› Düzenleyen Kakendisini her türlü f›rsattan yararlaoluflturuyor. Bir yandan MGK nun”lar ad› alt›nda gündeme gelen narak tahkim etmeye çal›fl›yor. Busendikalar›n› elefltirip, bunlar›n ve 657 say›l› yasada bir tak›m de¤inun için de, önündeki engeller oladüzenin sald›r›lar›na alet oldu¤unu fliklikleri öneren bu tasar›, önümüzrak gördü¤ü dinamikleri etkisiz hale gören devrimciler, bakal›m örne¤in deki ay bakanlar kuruluna sunulagetirmeye çal›fl›yor. Hele de bu diGenelkurmay Baflkan› veya DPT cak. Bu tasar›ya göre grev, boykot, namikler, daha önceki zaaflar›yla, ona bu zemini döfleme yolunda iste- müsteflar›yla ayn› kefeye koyduklar› ifl yavafllatma, toplu vizite gibi ey“memurlara”, bu sald›r›y› nas›l lemler “y›k›c›, bölücü veya cumhumeden de olsa f›rsatlar sunmuflsa, anlatacaklar? riyetin niteliklerinden herhangi biribunlar› de¤erlendirmekte hiç gecikni de¤ifltirmeye veya ortadan kald›rmeden harekete geçiyor. maya yönelik eylemler” kapsam›na 89'dan bu yana önemli bir dinami¤i temsil eden kamu iflçileri, yayg›n ve yanl›fl kullan›- giriyor. Bu eylemlere kat›lanlar›n, yarg›lama olmadan m›yla “memur” hareketi, devletin gözünü dikti¤i ve etki- iflten at›lmas› kararlaflt›r›ld›. ‹ki amirin verece¤i gizli sisizlefltirmeyi hedefledi¤i dinamiklerden birisini olufltu- cil raporu iflten at›lma için yeterli olacak. Amaç, iflten atruyor. Bu mücadelede, daha çok haklar›n fiili kullan›m› ma sopas›n› göstererek kamu iflçilerini pasiflefltirmek, yoluyla kendisini vareden, aslolarak devrimcilerin çaba- bir yol ayr›m›na getirmektir. ‹flçi hareketinin 80 sonras› lar› ve enerjisiyle ilerleyen KESK, kendisinden de¤il, al›flkanl›klar›n›n bulafl›kl›¤›yla, yapt›¤› eylemlere, “hizonu biçimlendirme, önderlik etme görevini yerine geti- met üretiminden gelen gücü kullanmak”, “viziteye ç›kremeyen devrimcilerin zaaflar›ndan kaynakl› olarak gel- mak” vb. k›l›flar uydurulan bu kesim, iflçi s›n›f›n›n bir di¤i bugünkü durumda, asl›nda bu sald›r›lar karfl›s›nda parças› oldu¤u bilinciyle donat›l›p buna uygun tarzda bir bir ileri ç›k›fl imkan›n› potansiyel olarak bar›nd›rsa da, eyleme sevkedilmedi¤i sürece, devletin sald›r›lar› karfl›bunu harekete geçirecek olanlar›n da¤›n›kl›¤› ve pers- s›nda savunmas›z kalmaya mahkum. Devletin yasalar› pektifsizli¤i yüzünden bu imkan› kaybetmek durumunda karfl›s›nda kendi meflrulu¤unu savunman›n yolu, onun kalmaya mahkum görünüyor. Yer yer hala devam eden koydu¤u s›n›rlar› tan›mamaktan geçiyor. “Memur” s›fave kayna¤›n› devrimci ve yurtseverlerin bu alana yüklen- t› da, bu s›n›rlar›n bafl›nda geliyor ve herfleyden önce de mesinden alan dinamizm, devrimci ç›k›fl kanallar› yaka- devrimcilerin kafas›nda önemli bir s›n›r› oluflturuyor. layamad›¤› bugünkü durumda, devletin yasal düzenle- Bir yandan MGK sendikalar›n› elefltirip, bunlar›n düzemeleri karfl›s›nda, varolan i¤reti mevzileri savunmakta nin sald›r›lar›na alet oldu¤unu gören devrimciler, bakal›m örne¤in Genelkurmay Baflkan› veya DPT müsteflada zorlanmaktad›r. Devletin kamu iflçilerine yönelik sald›r›s›, genel he- r›yla ayn› kefeye koyduklar› “memurlara”, bu sald›r›y› deflerinin bir parças› olarak gündemde. As›l hedeflenen nas›l anlatacaklar?

28

Devrimci Kamuoyuna; DGM'ler kurulduklar› günden bu yana; devrimciler, komünistler ve düzene muhalif kesimler üzerinde terör estiren devlet kurumlar›d›r. DGM'lerin varl›¤› ve uygulamalar› burjuva hukukunun s›n›fsal ve siyasal niteli¤ini bir kez daha ortaya koymaktad›r.

Mehmet Boz›fl›k

‘Hayat›n› ‹flçi Davas›na Hasreden ‹nsan’ “Bir de yak›n zamandan bir hadise anlatay›m. Sene 980. Yurtd›fl›na ç›kmadan önce, partinin paraya ihtiyac› oldu. Yalova’da 1000 metrekare topra¤›m vard›. Hemen satt›m. 1 milyon 250 bin TL tuttu. 1 Milyonunu partiye verdim. Ben bu hareketleri yapmasayd›m, kendimi Leninist saymazd›m... Bolflevik saymazd›m. Bolflevik; birader, hayat›n› iflçi davas›na hasreden insand›r!” (Boz›fl›k’la Söylefli, Devrim Dergisi, Say› 19, Eylül 1993)

Sömürüye karfl› ve Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›¤› için mücadele eden binlerce devrimciyi DGM'lerin hükmüyle zindanlara atan bu düzenden, ba¤›ms›z, adil bir yarg›lama ve "demokratikleflme" beklenemez! Tüm cezaevlerindeki devrimci, yurtsever, sosyalist tutsaklar›n 5 Eylül'den itibaren bafllatt›klar› duruflmalara ç›kmama, kimlik bildiriminde bulunmama ve ifade vermeme eylemine, adaletin ve özgürlü¤ün iflçi s›n›f›n›n iktidar›yla gelece¤i bilinciyle ve tüm burjuva kurumlar› y›kacak proleter devrim hedefiyle kat›l›yoruz!

S›n›fa Karfl› S›n›f, Savafla Karfl› S›n›f Savafl›! Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek!

Komünist Devrim Hareketi (KDH) Davas› Tutsaklar›


4

Say›: 27 P Eylül ‘98

Kapitalist Sistem Sars›l›yor! Á

Bafltaraf› 1. Sayfada

say›sal az›nl›kt›r. Ama bazen ‘siyasal ço¤unluk’ haline gelebilir. Ne zaman? Devrimci bir önderlik ve program varsa. Böyle bir program ise, asla, kitlelerin halihaz›r ve kendili¤inden bilinç düzeyinin sistemlefltirilmesiyle oluflturulamaz. Bu reformculu¤un ta kendisidir. Kitlelerin kendili¤inden bilincinin tedricen, devrimci bir program›n esinleyicili¤i olmaks›z›n devrimcileflebilece¤ini umanlar, ço¤u zaman beklentilerinin tam tersiyle karfl›laflacaklard›r. “Dünyan›n içinde bulundu¤u flu son bunal›m›n, hepsi de karfl› devrimci olan siyasal rejimlere ne gibi önlemleri dayatt›¤›na bakal›m: “Bankalar devletlefltiriliyor; iç ve d›fl borçlar›n geri ödenmesi durduruluyor. (Rusya) “Döviz kuru, d›fl alemle olan sermaye hareketleri denetim alt›na al›n›yor(Malezya). “Borsalar, geçici süreler için olsa da kapat›l›yor. (Brezilya, Venezuela). Bilimsel bir anti-kapitalist perspektif içinde tutarl› bir bütünlü¤e, giderek devrimci patlay›c›l›¤a kavuflturulabilecek bu bölük pörçük ad›mlar, ya karfl› devrimci rejimlerin anl›k günü kurtarma önlemleri ya da halk yardakç›s› hareketlerin siyasal mugalata malzemesi haline geliyor. Devrimciler, flu tarihi eflikte ne zaman, Keynes’cili¤e geri dönmeyi savunmaktan vazgeçecekler? ‘Yer yerinden oynar’, devrimciler devrimciliklerini hat›rlasa...”(Nail Satl›gan, 6 Eylül-98, Ü. Gündem) Bir liberalin bu isabetli gözlemlerini, devrimcilerin görmemesi, daha önemlisi gereklerini yerine getirmemesi, hem devrimci hareketimizin nas›l bir krizle yüzyüze oldu¤unu, hem de karfl› karfl›ya olunan trajediyi ortaya koyuyor. Ortada bir devrimci program, onun arkas›nda duracak devrimci bir örgüt ve tüm bunlar›n toplam› devrimci bir önderlik yokken, hala komünizm, devrimcilik ad›na, özellefltirme karfl›tl›¤› temelinde devletçili¤in savunulmas›, kitleleri kazanmak için sokaklar›n arfl›nlanmas›, “bar›flç›l›k”la, “demokrasicilik”le, insan haklar› suvunuculu¤u temelinde devrimcilik yap›ld›¤›n›n savunulmas›, legal kurumlara s›¤›n›larak bunlar›n devrimci örgüte ikame edilmesi, öte yandan ise kriz derinlefliyor tespitleri ile, hem çevresine, hem de kendisine ajitasyon yaparak tatmin olunmas›, devrimcili¤in oyuna çevrilmesi, ideolojik ve politik intihardan baflka ne anlama gelir ki? Patlama Dinamikleri Devrimcileri Göreve Ça¤›r›yor Dünya kapitalist sisteminin çok yönlü bir kriz dalgas› ile yüzyüze oldu¤u, burjuvazinin bu krizin yükünü

iflçi s›n›f›na yüklemek için ola¤anüstü önlemlere baflvuraca¤›, özel bir politik analizi gerektirmeyecek kadar aç›k bir olgudur. Böyle bir ortam›n, nesnel olarak en baflta sistemin zay›f halkalar›nda kendili¤inden toplumsal patlamalara neden olaca¤› da yine deneyimlerle kan›tlanan bir gerçektir. Rusya’daki kamuoyu araflt›rmas›ndan ç›kan, yüzde 11’lik kesimin bir silahl› ayaklanmaya kat›laca¤›n› aç›klamas›, bir yandan nesnel ortam›n toplumsal patlamay› olgunlaflt›rmas›na örnek oldu¤u kadar, Ekim Devrimi’nin derin liklere, iflçi s›n›f›n›n haf›zalar›na kaz›nan etkisini de ortaya koyuyor. Ancak bu e¤ilimi ortaya ç›kartacak, onu devrimci bir program ve iktidar hedefine sürükleyecek bir devrimci partinin olmad›¤› koflullarda, bu e¤ilim ortaya ç›k›yorsa, bu hemen her zay›f halkada az çok rastlanacak, nesnel ortam›n ortaya ç›kard›¤› bir olanakt›r. Bu durum, nesnel ortam› iflçi s›n›f›n›n iktidar hedefi do¤rultusunda de¤erlendirecek bir önderli¤in, devrim için öznel ortam›n yarat›lmas›n›n ne derece bir aciliyeti oldu¤unu gösterir. Ancak bunu görmek için, say›sal az›nl›¤›n devrimci önderlik koflullar›nda politik ço¤unlu¤a dönüflece¤ini pratikte kan›tlayan genel olarak devrim deneyimlerinin, özelde ise bolflevik gelene¤in özne hakim olmak gerekir. Ancak bunu görmek için ille de bir komünist-bolflevik olmak gerekmiyor; bu, dikkatli bir gözlemcinin de rahatl›kla varabilece¤i bir sonuçtur; nitekim ÖDP’li bir liberal ayd›n bile, bu gerçe¤i dile getirebilmektedir. Sorun bu gerçeklerin bilincine sahip devrimcilerin, bu de¤erlendirmelerin gereklerini yerine getirecek bir ideolojik ve örgütsel durufla sahip olmas›d›r. As›l eksikli¤i duyulan budur. Bu sayfalarda defalarca vurgulanan, devrimci bir iktidar için devrimci bir program ve örgüt gereklili¤i, proletarya devriminin baflar›lmas›nda, bunun önkoflulu olan devrimci partinin yarat›lmas›nda öznel faktörün, devrimci örgüt temelinde devrimci iradenin belirleyicili¤inden anlatmak istedi¤imiz de bu gerçe¤in ta kendisidir. Ancak, devrimcilik denildi¤inde, bunu demokrasicilik, legal kurumlara dayanarak politika yapmak, art›k birer mezhebe dönüflen grup ve partileri ayakta tutmak, o büyük günler gelene kadar, durumu idare etmek olarak anlayanlar için, ne bu gerçe¤i bilince ç›karmak, ne de buna uygun bir durufl sergilemek olanakl›d›r. Böyleleri için devrimci bir parti, lafta de¤ilse de gerçek yaflamda, nesnel koflullar›n, genel bir kitle çal›flmas›n›n içinden ç›kacak, bilinçli-planl› bir öznel çaba ve yo¤unlaflman›n, buna uygun bir haz›rl›k faaliyetinin d›fl›nda gerçekleflecek bir olgudur. Böylelerinin önlerinde duran

nesnel olanaklar› de¤erlendirecek bir bilinç ve iradeye sahip olmas›, toplumsal patlamalardan devrimci iktidar hedefine dönük yararlanmas› olanakl› de¤ildir. Krizin Gerici Sonucu: Emperyalistler Aras› Paylafl›m Savafl›n›n K›z›flmas› Bitmekte olan yüzy›lda ortaya ç›kan iki dünya savafl› ve bir dizi yerel savafl göstermektedir ki, kapitalist sistem içinde ortaya ç›kan krizler, sadece emek-sermaye çat›flmas›n› fliddetlendiren bir rol oynamamakta, kapitalist güç odaklar›n›n, güçlerine göre dünyan›n yeniden paylafl›m›n› gündeme getirecek emperyalist savafllar›n da zeminini oluflturmaktad›r. Gerek geçen y›l Güney Kore'de, gerekse bugünlerde ortaya ç›kan ve tüm dünyay› etkisine alan borsa krizleri, sadece kapitalist ekonominin yap›sal çeliflkilerinin bir ürünü de¤il, ayn› zamanda, rakiplerinin ayaklar›n› kayd›rarak, güçlerini pekifltirmek isteyen kapitalist ülke ve flirketlerin öznel müdahalelerinin de ürünüdür. Sürmekte olan emperyalist paylafl›m savafl›n›n, önümüzdeki dönemde k›ran k›rana bir savafla dönüflece¤ini görmek gerekiyor. Emperyalist rekabetin merkezlerinden biri olan yaflad›¤›m›z topraklarda, genel kriz dinamiklerine ba¤l› olarak ortaya ç›kacak bir s›cak çat›flman›n ne türden devrimci olanaklar yarataca¤›n› görmek zor olmasa gerek. Bu, sadece TC s›n›rlar› içinde devrimci bir olanak de¤il, bafltan beri iflaret etti¤imiz gibi, bir ucu Ortado¤u'ya, bir ucu Kafkaslar ve Rusya'ya, bir ucu Balkanlar'a uzanan bir devrimci altüst olufl anlam›na gelecektir. Bu bilinçle, sorun bir iktisatç› gözüyle, burjuvazinin ekonomik krizinin mant›¤›n› ve boyutlar›n› ortaya koymak de¤il, bu kriz ortam›n›n politik düzlemdeki sonuçlar› ve as›l önemlisi bunun komünistlerin sorumluluklar› ile ilgili boyutuna yo¤unlaflmakt›r. Bu sorumlulu¤un ana halkas› ise, devrimci bir önderli¤in infla görevlerine yo¤unlaflmakt›r. Burjuvazinin Krize Yan›t›: Gerici Sald›r›lar›n Dozaj›n› Artt›rmak Türkiye burjuvazisi, giderek fliddetlenen ve tüm dünyay› etkisine alan krizden, öncelikle etkileneceklerin bafl›nda kendisinin oldu¤u bilinciyle hareket ediyor. Büyük bir mutabakatla al›nan erken seçim karar›n›n, yine büyük bir mutabakatla iptal edilmeye çal›fl›lmas›; buna gerekçe olarak da son Rusya krizinin etkisinin gösterilmesi, burjuvazinin hem ekonomik ve hem de politik sald›r›lar›n›n, önümüzdeki dönemde fliddetini artt›rarak devam edece¤ini göstermektedir. Büyük gürültüyle ç›kart›lan ve TC’nin tarihinin en önemli reformu olarak ilen edilen vergi yasas›n›n, bankalar lehine(bu düzenleme ile bankalar›n vergi olarak verece¤i 850 trilyon TL bankalara b›ra-

k›ld›) revize edilmesi, borsadaki flok düflüflleri önlemek için yeni tedbirlerin al›naca¤›n›n aç›klanmas›, burjuvazinin krizin yükünü iflçi s›n›f›na yükleme konusundaki kararl›¤›n› ortaya koymaktad›r. Seçimlerin ertelenmesi çabalar›, burjuvazinin seçimlerde y›¤›nlar›n deste¤ini arkas›na alan bir hükümet seçene¤ini henüz oluflturmamas›yla ilgili oldu¤u kadar, krizin faturas›n› iflçi s›n›f›n›n s›rt›na y›kmak için ola¤anüstü yönetimlere gereksinim duymas›yla da ilgilidir. Ola¤anüstü bir yönetimin kimi hedefleyece¤i ise s›r de¤ildir: ‹flçi s›n›f› ve devrimci hareket. ‹flçi s›n›f›n›n büyük bir kesiminin sefalet koflullar›nda yaflam›n› sürdürdü¤ü, varofllar›n bir barut f›ç›s› olarak öfke biriktirdi¤i koflullarda, bu yeni sald›r›lar›n bu patlay›c› dinami¤i atefllemeye hizmet edece¤i kesindir. Öte yandan, iflçi s›n›f›n›n sadece iflsiz, sigortas›z ve sosyal güvenceden yoksun kesimleri krizin faturas›n›n s›rt›na binece¤i kesimler olmayacak, sendikal› ve iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimleri de sald›r›lardan nasibini alacakt›r. Ancak, bunu burjuvazinin de bilmedi¤i ve buna uygun tedbirler almayaca¤› anlam›na gelmiyor. Burjuvazi, krizin yükünü iflçi s›n›f›n›n s›rt›na yüklemeye çal›fl›rken, bunun yarataca¤› politik sonuçlar›n, muhtemelen ortaya ç›kacak toplumsal patlamalar›n nas›l önlenece¤inin de hesaplar›n› yapmaktad›r. Bu hesaplar›n bir k›sm›, zaten devlete sadakatlar›n› kan›tlam›fl sendika yöneticileri ve liberal demokratlar› harekete geçirerek öfkeyi yumflatmaya çal›flmaksa, di¤eri de sopan›n dozaj›n› artt›rmak, devrimci harekete topyekün sald›r› plan›n› daha fliddetli devam ettirmektir. Sald›r›lar›n yo¤unlaflmas›, bir yandan toplumsal patlama dinamiklerini artt›raca¤› gibi, bu sald›r›lar›n di¤er bir sonucu ise, devrimci harekette zaten varolan savunmac› anla y›fl ve pratiklerin, i¤reti mevzilere sar›lan statükocu konumlar›n depreflmesidir. Bu durum ise, statükolarda tutunma noktas›nda kalmayacak, devrimci hareketin daha gerilere sürüklenmesi sonucunu yaratacakt›r. Dün oldu¤u gibi, bugün de komünistlerin sald›r›lar karfl›s›ndaki tutumu, sald›r›lara karfl› sald›r›y› örgütlemek, bunun önkoflulu olarak ise, burjuvazinin sald›r›lar› karfl›s›nda ayakta kalma irade ve gücünü gösteren devrimci-özgür bir örgütlülü¤ü yaratmakt›r. Acil Görev: Devrimci Bir Önderli¤in Haz›rl›k Görevlerine Yo¤unlaflmakt›r Gerek dünya çap›nda devrimci hareketin durumu, gerekse ulusal çaptaki devrimci örgütlülüklerin, sadece bugün ortaya ç›kmayan, ama bugün bir kez daha güncel olarak kendini ortaya koyan kriz dinamiklerinde ve bunun yaratt›¤› devrimci olanaklardan yararlanmaya, bunu devrimci bir iktidar hedefine yönlendirmeye elveriflli olmad›¤› aç›kt›r.


5

Say›: 27 P Eylül ‘98 Bu koflullarda, kendili¤inden ortaya ç›kan toplumsal patlamalar, y›¤›nlar›n haf›zas›nda bir iz b›raksa bile, ço¤unlukla burjuvazinin bu hareketleri fliddetle ezmesiyle, reformcu burjuva önderliklerinin pefline takarak düzene taze kan tafl›yan bir konuma sürüklemesiyle sonuçlanmaktad›r. Krizler tek tek burjuvalar için bir y›k›m sonucunu do¤ursa bile, devrimci bir öznenin, önderli¤in olmad›¤› koflullarda, bir s›n›f olarak burjuvazinin yeni bir dinamizmle egemenli¤ini sürdürmesinin de f›rsatlar›n› yarat›r. Burjuvazinin krizden beslenmesi, kriz dinamiklerine dayanarak egemenli¤ini sürdürmesinden anlafl›lmas› gereken budur. Bu durum, devrimcilerin "yap›lacak fazla bir fley yoktur" diyerek, pasif bir bekleyifle girmesini hakl› ç›karmaz. Dünya devrim deneylerinin ortaya koydu¤u bir ders de, küçük bir öznenin bile, devrimci bir iktidar hedefine ve bunun bilincine sahip oldu¤unda, bu tür ortamlarda h›zla öne ç›kabildi¤ini, toplumsal patlamalar› iktidar hedefine yönlendirmeyi baflarmasa bile, devrimci bir ortam›n e¤itici ve ileriye s›çrat›c› etkisinden yararlanarak, yeni bir devrimci altüst olufla haz›rl›kl› bir konuma gelebilece¤ini ortaya koymaktad›r. Dolay›s›yla, yayg›n ka n›n›n aksine, eksikliklerinin bilincinde olanlar ve bunu giderme iradesini göstererek ileriye ç›kmak isteyenler için, geç kal›nm›fl bir durum yoktur. Komünistler bu bilinçle, her an bir toplumsal patlamayla yüzyüze kal›naca¤›n› bilerek devrimci bir önderli¤in haz›rl›k görevlerine yo¤unlaflmada tempoyu art›rmak göreviyle karfl› karfl›ya olduklar›n›; ama öte yandan da kapitalist egemenlik koflullar›nda, baz› f›rsatlar kaç›r›lsa ve bu durum, daha yo¤un bir emek harcamay›, sanc›l› bir sürecin ac›lar›na katlanmay› gerektirse de, er veya geç yeni f›rsatlarla yüzyüze kal›naca¤›n› bilerek uzun soluklu bir savafl›m ve haz›rl›¤› göze almak zorundad›r. Bu bilinçle, devrimci bir önderli¤in zorunlu koflulu olan devrimci bir program›n yarat›lmas›, mevcut komünist potansiyelin devrimci-özgür bir örgütlülük temelinde birlefltirilerek devrimci partinin omurgas›n›n yarat›lmas› görevlerine yo¤unlaflmak, bu temelde devrimci-enternasyonalist bir önderli¤i planl› bir çal›flman›n sonucunda infla etmek, dün oldu¤u gibi bugün de en acil görevdir, tüm di¤er görevler bu görevin yerine getirilmesini kolaylaflt›rd›¤›, buna hizmet etti¤i ölçüde komünistlerin gündemine girmek zorundad›r. Komünistler, bir dizi dezavantajlar›na, mevcut egemen anlay›fl ve pratiklerin geriye çekici kuvvetine ra¤men, dün de bu bilinçle devrimci bir önderli¤in haz›rl›k görevlerine yo¤unlafl›yorlard›, bu görev baflar›lmad›¤› sürece, bugün de yar›n da yap›lacak olan budur. Bu onlar›n varl›k koflulu ve

‘Cumartesi Analar›’na Sald›r›lar, Daha Büyük Sald›r›lar›n Sinyallerini Veriyor: Haz›rlanal›m!

15

A¤ustos günü yap›lacak “Cumartesi anneleri”nin oturma eylemine, PKK'nin “At›l›m”›n›n y›ldönümü olmas› bahanesiyle, “provokasyon olabilece¤i” gerekçe gösterilerek izin verilmedi. Fiili olarak sald›ran devlet, eylemin yap›lmas›n› engelledi. Böyle bir giriflle, güçleri ve durumu yoklayarak, ard›ndan gelen iki hafta da, yine eylemin yap›lmas›n› fiili olarak engelledi, eyleme kat›lanlar›n bir ço¤unu gözalt›na alarak, ek gözalt› süresiyle de bir haftaya yak›n bir süre gözalt›nda tuttu. Bu sald›r›yla ilgili olarak, CHP milletvekilleri harekete geçerek, meclise soru önergesi verdiler. ‹stanbul Emniyet Müdür Yard›mc›l›¤› ve Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü'ne yeni atanan Ercüment Y›lmaz'›n “kirli geçmifli” hakk›nda yapt›klar› çal›flmalarla, sorunu yine “kötü niyetli kifliler” boyutuna indirgemeye çal›flt›lar. Olay›n ilk bak›flta, di¤er sald›r›lardan bir fark› olmasa da, sözkonusu eylem, “cumartesi anneleri” gibi, devrimci kamuoyuna malolmufl bir eylem oldu¤u için, ola¤an sald›r›lardan farkl› bir boyut tafl›yor. Devrimci hareket, cumartesi anneleri eyleminin, kendisine sa¤lad›¤› “meflruluk” ortam›n›n, nas›l bir meflruluk oldu¤unu sorgulamadan bu eylemleri bafllatm›fl, ya da destek vermifl, giderek kendisini bu eylemle özdefllefltirmifltir. Oysa, ‹HD'nin belirledi¤i bir zeminde süren bu eylemler, gerçek anlamda birer mevziyi oluflturmamaktad›r. Eylemin taleplerinden, çizgisine kadar her fley, yani muhtevas›, hiç de devrimci bir eylemin olmas› gereken nitelikte de¤ildir. Asl›nda, kendili¤inden geliflti¤i ölçüde anlafl›labilir geriliklere sahip olan eylem, devrimciler taraf›ndan sahiplenilip yönlendirilmeye çal›fl›ld›¤› ölçüde, kendili¤inden kitlelerin yapt›¤› eylemle ayn› kefeye konulup, ayn› ölçütlerle de¤erlendirilemez. Burada sözkonusu olan, devrimci hareketin kendisini kitlelerin yerine koyarak, onlar›n bilinç düzeyine kendisini uydurmas›, siyasetini bu zeminde de suland›rm›fl olmas›d›r. Bütün bunlar gözard› edilip, Cumartesi eylemini bir mevzi sanmak yan›lt›c›d›r. T›pk›, devlet taraf›ndan kurdurulmufl olan Türk-‹fl'i bir mevzi sanmak gibi, ya da, yasalardaki boflluklardan yararlanarak süren ve büyük ölçüde çeflitli kayg›larla kendisini yasal zemine uyduran yasal gazeteleri ve kurumlar› birer mevzi sanmak ve bunlar üzerinden planlar yapmak gibi.

Devletin y›k›lmas› ve insanl›¤›n kurtuluflu için mücadele ederken, devlet taraf›ndan kaç›r›lan, çat›flmalarda katledilen, hapis cezalar›na çarpt›r›lan, iflkenceye u¤rayan devrimcilere bu kimlikleriyle sahip ç›k›ld›¤› aç›ktan ortaya konulmal›, bundan baflka bir meflruiyet aray›fl›n›n daha geriye gitme tehlikesini bar›nd›rd›¤› görülmelidir.

Bilindi¤i gibi, 80 öncesinde, devrimci hareketin mevzileri bugünküy le k›yaslanmayacak ölçüde, genifl kitlelere malolmufl, daha yayg›n bir etkiye sahipti. Buna ra¤men, politik faaliyetin kavran›fl›, dönemin özelli¤inden dolay› elde edilen kimi kazan›mlar›n göz boyamas›na da vesile olmufltu. 12 Eylül gelip çatt›¤›nda, varoldu¤u san›l›p, üzerinden hesaplar yap›lan mevzilerin nas›l da çürük oldu¤u bir bir ortaya ç›km›flt›. Yenilgi sonras› moral bozuklu¤unun en önemli nedenlerinden birisi de bu olmufltu. Bugün, 80 öncesiyle hiç k›yaslanamayacak derecede geri ve s›n›rl› bir etki alan›na sahip olan devrimci hareketin, ayn› hataya bir kez daha düflmemesi gerekiyor. Devletin teflhir edilmesi amac›yla bafllay›p, gelinen noktada, tam da kendisini devletten yard›m bekler hale getiren Cumartesi Anneleri eylemi, bu gerili¤i sayesinde bir “mevzi” olabilmifltir. T›pk› ölüm oruçlar›n›n da, “insan haklar›” düzeyine gerilemesinin netleflmesinden sonra Yaflar Kemal ve Zülfü Livaneli'nin el atmalar›nda oldu¤u gibi. Öte yandan, devletin, bu alana sald›r›s›, tüm devrimciler taraf›ndan simgesel olarak önemsenmesinden dolay› da, bir güç denemesi, bir otorite savafl›d›r. Bundan dolay› da, bu eyleme yönelik sald›r›lar›n›n karfl›s›nda görece¤i tav›r, onun bundan sonraki ad›mlar›n› da belirleyecektir. ‹zin verilmeyen üç haftal›k süreden sonraki dördüncü eyleme çeflitli legal sol partilerin ve düzen partilerinden CHP'nin kat›lmas›, fiili bir sald›r›n›n olmamas›n› sa¤lam›fl, ayr›ca yap›lan aç›klamalar, sald›r›da bulunan polis hakk›nda yap›lan suç duyurusu, CHP milletvekillerinin meclise verdi¤i soru önergesi vb. geliflmeler, “kay›p yak›nlar›” ad›na ‹HD taraf›ndan okunan bildirinin içeri¤i vb. gibi geliflmeler, devrimci hareketin, bu otorite savafl›n› anlad›¤›n›, ancak gereken yan›t› vermekte zorland›¤›n› göstermektedir. Bir yandan otorite ve irade savafl› oldu¤u görülmekte, ancak eylemin meflrulu¤unu devrimci tarzda savunmakta da zorlan›lmaktad›r. Meflrulu¤unu savunmaktan geri ad›m at›lmak istenmemekte, ancak savunmak üzere ortaya konulan yaklafl›mlar bu geri ad›m›n bir parças› olmaktad›r. Cumartesi annelerinin yapt›¤› ba-

s›n aç›klamas›ndaki ifadeler, bu durumu iyi anlat›yor: Aç›klamada, Anayasan›n 34. maddesinden do¤an yasal hakk›n kullan›ld›¤› belirtilerek, “173 haftad›r buraday›z; duymayan, görmeyen, kay›plardan sorumlu devletin; görmesini, duymas›n›, bize karfl› de¤il de gözalt›nda kay›p gerçe¤ine karfl› harekete geçmesini istiyoruz. Devlet harekete geçmedikçe, bizler; o¤ullar›, k›zlar›, sevdikleri kaybedilenler ve her an gözalt›nda kaybolunabilecek bir ülkenin insanlar› olarak burada, Galatasaray'da oturmaya devam edece¤iz” denildi. Geri ad›m› anlatmak için baflka söze gerek var m›? Peki geri ad›m atman›n bir s›n›r›, sonu var m›, atacak daha geri ad›m kald› m›? ‹flin irade savafl› boyutunu da hesaba katarak, bu eylemler baflka bir mecraya çekilebilmelidir. Cumartesi eylemlerine yönelik sald›r›lar, devletin bundan sonraki sald›r›lar› ile ilgili sinyaller veriyor ve devrimci hareketin bu noktada alaca¤› tutumlar, asl›nda bundan sonraki durufl ve yönelifl için de ipuçlar›n› ortaya koyacak. E¤er Cumartesi eylemlerinin anlam› devrimcilere sahip ç›kmaksa, bu aç›ktan ortaya konulmal› ve as›l taban›n› ve dinamiklerini bar›nd›ran iflçi semtlerine ve devrimci içeri¤iyle tafl›nmal›d›r. Devletin y›k›lmas› ve insanl›¤›n kurtuluflu için mücadele ederken, devlet taraf›ndan kaç›r›lan, çat›flmalarda katledilen, hapis cezalar›na çarpt›r›lan, iflkenceye u¤rayan devrimcilere bu kimlikleriyle sahip ç›k›ld›¤› aç›ktan ortaya konulmal›, bundan baflka bir meflruiyet aray›fl›n›n daha geriye gitme tehlikesini bar›nd›rd›¤› görülmelidir. Bu ayn› zamanda, iflçi s›n›f›na ve devrimcilere yönelik sald›r› planlar›n›n yo¤unlaflt›¤›, af kapsam› alt›nda devrimci tutsaklara yönelik yeni sald›r›lar›n gündemde oldu¤u bugünkü dönemde, gerçek mevzilerin eylemli bir dayan›flmayla ve devrimci zeminde yarat›lmas›na da hizmet edecektir. Ya liberal zemine teslim olunup geri gidilecek, ya da bundan h›zla kopup ileri ç›k›lacakt›r. Bir kopufl, ayn› zamanda, devrimci önderli¤in inflas› yönündeki olanaklar› artt›rmak anlam›na gelecektir. Devletin bundan sonra da yo¤unlaflt›rarak sürdürece¤i sald›r›lar› gö¤üslemenin bundan baflka yolu yoktur. J


6

Say›: 27 P Eylül ‘98

Seçim Tart›flmalar› Eflli¤inde Siyasal Tablo, Sol Hareketin Durumu ve Olas›l›klar

G

eçen say›m›z›n baflyaz›s›na, “TBMM, 18 Nisan 99’a erken seçim karar› ald›, Burjuvazinin Derdine Çare Olmad›” bafll›¤›n› atm›flt›k. Hemen ard›ndan yaflanan geliflmeler gösterdi ki, derde çare olmak bir yana, erken seçim karar› burjuvazinin bafl›na yeni dertler açt›. Sermaye s›n›f›, siyasi temsilcileri ve medyadaki kalemflörleri ile birlikte “erken seçimden vazgeçilsin” diye yaygara koparmaya bafllad›. Bugünlerde kendine iyiden iyiye siyasal misyonlar biçen Sabanc›, meclisten kibarca erken seçim karar›n› yeniden gözden geçirmesini “rica etti”. Dünya borsalar›nda, Rusya’yla bafllay›p, birdenbire yay›lan kriz seçimden vazgeçmek için bir neden olarak gösterilse de, böylesi krizlerin hiç de ola¤anüstü olmad›¤›n› bilenler için bu inand›r›c› bir bahane olmaktan uzak. Zaten burjuvazi de esas nedeni gizleme ihtiyac›n› hissetmiyor: “Henüz tüm siyasal partileri kapsayan bir rehabilitasyon dönemi yaflanamad›” . Ortaya konulan bu neden, Refah’›n (FP) henüz etkisizlefltirilip ehlilefltirilemedi¤i, kitle taban›n›n parçalanamad›¤›, gerici reformlar›n icrac›s› olmak üzere, belli bir kitlesel deste¤i ard›nda toplayan bir hükümet aday›n›n ileriye ç›kart›lamad›¤› anlam›na geliyor. Bugün seçim gündemi daha çok, “yap›ls›n m› yap›lmas›n m›?” tart›flmas›na kaym›fl olsa da, burjuvazi bir yandan seçimden caymak için “kuyuya tafl atan” deliyi ararken, bir yandan da sadece seçimlerle s›n›rl› olmayan ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için gereken koflullar› haz›rlama ifline h›z verdi. Sol hareket ise, bu belirsizlikten kaynaklanan bir çekingenlikle de olsa, kendi cephesinde ittifak aray›fllar› içinde, taktikler belirlemeye bafllad›. Seçim öncesi tablo do¤al olarak henüz netleflmemifl olsa da, sol harekete dair kimi olas›l›klar› bugünden saptamak, komünistler aç›s›ndan önem tafl›yor. Bunun içinse geçmifle dönüp, son seçimlerden kimi hat›rlatmalar yapmak yararl› olacakt›r. *** ‘95 Aral›k’taki seçimlere, Refah’›n yerel seçimlerle ilk sonuçlar›n› a盤a ç›karan güçlenifli damga vurmufltu. Yerel seçimler kitlelerin sa¤ ve sol merkez partilerden uzaklaflt›¤›n› ve radikal alternatifler etraf›nda toplanma e¤ilimi içine girdi¤ini göstermiflti. Bir yandan düzen de¤iflikli¤i söylemiyle öne ç›kan RP’nin baflar›s› ve MHP’nin oy art›fl›, bir yandan da özellikle Kürdistan’da ve metropollerde boykot çizgisinin baflar›s› bunun göstergesi oldu. Bizzat devletin deste¤iyle Kürt ulusal hareketinin önünü kesmek için Kürdistan’da desteklenen RP’nin, yine de bu kadar baflar› kazanmas› beklenmiyordu. Ancak

burjuvazi bu durumdan da faydalanmas›n› bildi, “Refah tehlikesi” temelinde bir laik cephe yaratarak düzene taze kan tafl›maya giriflti. Bu dönemde burjuvazi taraf›ndan olas› bir Refah Partisi “iktidar›” bir umac› gibi gösterildi, kitlelere Cezayir örne¤i hat›rlat›ld›, di¤er partiler de bir Atatürkçülük ve laiklik yar›fl›na girdi. ‘95 Aral›k’ta sol hareketin tutumunu belirleyen de bu “gericilik tehlikesi” oldu. Bileflenlerinin ortak temennilerini ifade eden “Düzenin yaratmaya çal›flt›¤› gerici milliyetçi sa¤ yap›lanma ne pahas›na olursa olsun k›r›lmal›, toplumda ilerici ve özgürlükçü düflünceler yeniden canland›r›lmal›d›r... Düzen cephesinin her kazan›m› ... gelece¤imizin biraz daha karart›lmas› anlam›na gelecektir. Buna karfl› ç›kanlar›n yeri Emek, Bar›fl, Özgürlük Bloku’dur.” (Sosyalist ‹ktidar, 1.12.95) yaklafl›m›yla, Emek, Bar›fl, Özgürlük Bloku (EBÖB) kuruldu. Devrimci hareketin tutumu ise, esas olarak Blok’u desteklemek ya da desteklememek zemininde flekillendi. Blok bileflenleri, “ne pahas›na olursa olsun k›r›lmal›” dedikleri “gericilik tehlikesi”ni, t›pk› düzenin sahiplerinin göstermeye çal›flt›¤› gibi görüyorlard›: Refah Partisi’nin iktidara gelmesi ve bunun sonuçlar›! “Gericilik” denilen fley, her türden gericili¤in kayna¤› olan kapitalist sistemin ve kapitalist s›n›f›n ç›karlar›n›n bekçisi olan burjuva devletin d›fl›nda; bu iliflkilerin bir parças› olan RP’ye indirgenerek tan›mland›¤›nda; elbette bu “tehlikenin” karfl›s›na, “ilericilik”le ç›k›lacakt›. Bu “ilericilik”in içeri¤i ise, gericilik tan›m›nda zaten ortaya ç›k›yordu. Burjuvazinin Refah tehlikesine karfl› yapt›¤› propaganda, as›l hedefini böylece buluyordu: fieriat korkusunun harekete geçirece¤i kesimler, laik düzen için, burjuva siyaset arenas›na renk katacaklard›. Böylece, s›n›r› hayli daralt›lan “gericilik”in karfl›s›na ilericilik k›stas›yla ç›kanlar›n kimileri devrimciliklerini, kimileri de sosyalistliklerini bir kenara b›rakarak, EBÖB zemininde birlefltiler. Önceki dönemde parlamentoda gerillan›n solu¤unu ensesinde hissederek siyaset yapan DEPgelene¤ine ra¤men, HADEP’li Blok, “Kürt sorunu’nun bar›flç›l yöntemlerle, eflitlik ve özgürlük temelinde demokratik siyasi çözümünü ve birlikteli¤ini savun(du).” (EBÖB Seçim bildirgesi) Blok’un en “sosyalisti” S‹P, “seçim çal›flmalar› boyunca do¤rudan sosyalizme dair vurgular› sürekli geriye çekti... bu, zaman zaman emekçi kimli¤inin geriye düflmesine neden oldu, ‘ikide bir proletarya diktatörlü¤ü demezsiniz de¤il mi?’ uyar›lar›n› haketmedi¤ini gösterdi...” (K. Okuyan, Sosyalist ‹ktidar, 29.12.95)

Devrim ve sosyalizm kelimelerini duyunca bile art›k tüyleri diken diken olan eski Dev-Yol’cular (GBK) ve onlarla birlik arefesindeki BSP içinse bu kimlik aray›p da bulamad›klar› bir fleydi; en çok da onlara yak›flt›. Blok’a bir de Kürt burjuvalar›n›n partisi DDPeklenince, Blok’un ismindeki ‘emek’sözü de, hofl bir süs haline geldi. Velhas›l, “ne pahas›na olursa olsun k›r›lmal›” denilen bu “gerici yap›lanma”, bu ödünler pahas›yla k›r›lamad›; k›r›lamazd› da. Çünkü, bu “gerici yap›lanma”n›n da bunu yaratmaya çal›flan düzenin de ortadan kald›r›lmas› ancak, “onun güç ald›¤› kayna¤›n kurutulmas›yla, yani ezilen y›¤›nlar›n acil sorunlar›na proleter devrimci bir siyasal alternatif yaratmakla...” (Ifl›kl› Yol, ‘Bugün Dünden Daha m› Karanl›k?’, s.119) mümkün olabilirdi, hala da öyledir. Blok’un çok renkli kimli¤inde olmayan da buydu. Blok’un kimli¤i düzenin gerici reformlar için atmaya çal›flt›¤› ad›mlara soldan sunulan destek oldu. Hem Kuzey Kürdistanl› ve Türkiyeli emekçilerin etkileyebildi¤i kesimlerini, düzeniçi reformist bir politika zemininde düzene ba¤lad›; hem de devrimci hareketin, zaten belli zaaflar› nedeniyle böyle bir etkiye aç›k halde olan kesimlerinin seçimler zemininde ehlileflmesinin ve liberalleflmesinin önünü açt›. Böylece “gericilik” tehlikesi, bu sa¤a kay›fl›n ve etkisi bugün de hissedilen tasfiyeci dalgan›n harc›n› oluflturdu. Sonuçta, niyetlerden ba¤›ms›z olarak, devrimci hareketin seçimlerle ilgili tutumuna damga vuran, düzeniçi bir bar›fl, “akan kan dursun” ve “laiklik” aray›fl› oldu. En az›ndan kitlelerin haf›zas›na bu içerikle kaz›nd›. Düzenden umudunu kesmifl kitleler, ‘95 seçimlerinde devrimci bir seçene¤in yoklu¤u koflulllar›nda, “adil düzeni” “laik düzene” tercih edince, burjuvazi “buna da flükür” deyip, “en olmayacak” görüneni yapt›. Büyük umutlarla kurulan Ana-Yol hükümetinin üç ayl›k ömründen sonra, Refah’l› bir hükümet kuruldu. Zaten Kürdistan’da ulusal hareketi bölen, yoksul emekçi kitlelerin bir bölümünü ve politize olup düzen d›fl›na ç›kma e¤ilimi gösteren siyasal ‹slam› düzen içine çeken, alt-emperyalistleflmenin önünü açmak üzere Ortado¤u ve Uzakdo¤u’da ifllevli olabilecek dinsel motifler tafl›yan bir RP de, burjuvazi aç›s›ndan hiç de göstermeye çal›flt›¤› gibi korkutucu bir alternatif de¤ildi. Burjuvazi, seçim öncesinde oldu¤u gibi sonras›nda da, Refah’›n taban›ndaki politize olmufl kitleyi ve arkas›ndaki kendine özgü geliflimiyle geleneksel kapitalist kal›plara s›¤mayan ‹slami sermayeyi hizada tutmak için “gericilik tehlikesi” propagandas› yapmaktan geri durmad›.

“Gericilik tehlikesi”, o günden bugüne baflta düzenin en diri kurumu ordunun a¤z›nda olmak üzere, RP ve islami sermaye için bir tehdit olurken, “Kaza”dan sonra, “çetelere karfl› ayd›nl›k” sözleriyle daha da etkinleflerek kitleleri düzen içine çekmek için bir araç oldu. Ordunun bu müdahalelerine arac›l›k edecek siyasal özne CHP olabilirdi. Ancak, burjuvazinin geri ad›m atamayaca¤› bir dönemin “sol” partisi olarak, bu müdahaleleri yapabilmesi için gereken kitle deste¤ini alabilecek durumda de¤ildi. ‹çinden kopup geldi¤i SHP’nin iktidarda oldu¤u dönemdeki uygulamalar, kitlelerin haf›zas›nda duruyordu. Bu nedenle, CHP, bu görevi yerine getirmeye uygun olmayan, y›pranm›fl bir partiydi. Gere¤ince kullan›labilmesi için cilalanmas› gerekiyordu. Nitekim o günden bu güne yap›lmaya çal›fl›lan da budur. Bu koflullarda, düzenin vazgeçilmez koruyucusu ordu, RPflahs›nda “gericilik tehlikesi”nin karfl›s›na bizzat kendisi ç›kt›, kitlelerin r›zas›n› alma iflini de medya deste¤inde liberal sol, sendikalar ve burjuvazinin örgütleri (T‹SK, Esnaf Odalar› vb.) üzerinden yapt›. “Kaza”yla içine girilen süreç, tam da bu r›zan›n al›nmas›na elveriflli f›rsatlar sunmufltu. Hemen ard›ndan, devlet-mafya-siyaset, yani devletle “kirli para” iliflkileri “tüm aç›kl›¤›yla” gözler önüne serilmiflti. Devletin, hemen tüm kurumlar›yla bu “kirli iliflkiler” içine girdi¤i, hatta bunlara arac›l›k etti¤i, bizzat bunlar› oluflturdu¤u üzerine, sayfalar dolusu teflhir yay›nland›. Bu dönem, karfl› devrimci Ayd›nl›k, sat›fl rekorlar› k›rmaya do¤ru gidiyordu. Burjuvazi biliyordu ki, bazen kusmak, aklanman›n, temizlenip rahatlaman›n en iyi yoludur. Böylece burjuvazi taraf›ndan ortaya ç›kar›lan bu iliflkilerin, yine burjuvazi taraf›ndan körüklenen “teflhiri”, liberal ve devrimci sol hareket için siyasal mücadelenin en önemli gündemi haline gelmiflti. “Çeteleflen devlet” kavram›, bu teflhirin temel argüman› oldu. Mücadele hedefi olarak “çetelerden temizlenmifl bir toplum” seçildi¤i andan itibaren, tüm teflhir burjuva devletin aklanmas›na hizmet ediyordu. Devletin çetelerle ve kirli parayla iliflkisi, devrimcilerin kitleleri ayd›nlatmak ad›na ele ald›klar›, sayfalarca yaz›lar yazd›klar› popüler bir araflt›rma konusu haline geldi. Çeteler, kirli savafltan ve insan haklar› ihlallerinden sorumlu tutuldu, eme¤e ve devrimcilere karfl› giriflilmifl kat liamlardaki parma¤› ortaya ç›kar›ld›, uyuflturucu kaçakç›l›¤› ve silah ticareti yapmakla, uluslararas› darbe planlar› tezgahlamakla suçland›. Devlet taraf›ndan nas›l desteklendi¤i, nas›l bizzat yarat›l›p organize edildi¤i ortaya döküldü. Bunlar›n hiç biri yanl›fl de¤ildi, hatta herkesin de bildi¤i gibi eksik olanlar› da vard›. Çünkü, görünen, buzda¤›n›n yaln›zca bir k›sm›yd›. Ama tüm bunlar yap›l›rken, burjuvazinin bilinçli olarak gizledi¤i, devrimci hareketin bilincinde


7

Say›: 27 P Eylül ‘98 ise, zaten gelenekleri itibariyle mu¤lak olan bir fley vard› ki, esas eksik olan da buydu. Devletle temiz kapitalistlerin iliflkileri... Teflhirler burjuva demokrasisinin gözüyle yap›ld›¤› ölçüde, bu iliflkiler kitleler nezdinde akland›, öyle ya, tüm toplum "çetelere karfl› ayd›nl›k" istiyordu ve kitlelerin bu mücadelede en hevesli gördü¤ü kesimler tekelci sermaye ve devletin asli kurumlar›yd›. MGK'nin ve ordunun siyasete böylesine girmesi herkes taraf›ndan yanl›fl bulunsa da, fleriat›n ve çetelerin egemenli¤inden ye¤ tutuldu. Tüm bu sürecin hizmet etti¤i fley ise, devletle temiz kapitalistlerin iliflkilerinin reformdan geçirilmesi, yeniden daha sa¤lam ve profesyonelce ele al›nmas›, kirli paran›n ve devletin "gizli örgütlerinin" bu iliflki içinde daha ifllevli bir yere oturtulmas›yd›. Liberal sol ve devrimci hareket biraz gecikerek de olsa, buna "yeniden yap›lanma", "restorasyon" gibi do¤ruya yak›n adlar koymufl olsalar da, siyasal müdahaleleri muhalefet zeminini aflmad›¤› ölçüde, "Yeniden yap›lanma", ve "restorasyon" için düzenin ihtiyaç duydu¤u kitle deste¤ini sa¤lamak konusunda düzene soldan destek olman›n ötesine geçemediler. Nihayetinde, düzenin art›k kitleler nezdinde de meflrulaflm›fl siyasal öznesi ordunun eliyle, Refahyol hükümeti düflürüldü. Anasol-D hükümeti gerici reformlar› uygulamak ve yerini en yak›n seçimlerde istikrarl› baflka bir hükümete b›rakmak üzere verilen taahhütlerle kuruldu. Geçen bir y›l ise, gerici reformlar do¤rultusunda 8 y›ll›k e¤itim yasas› d›fl›nda etkili ad›mlar›n at›lamad›¤›, istikrarl› bir hükümetin bu parlamentonun içinden ç›kamayaca¤›n›n bir kez daha ortaya ç›kt›¤› bir dönem olarak geçti. Siyasal önderli¤i elinde tutan MGK, bir yandan parlamentonun d›fl›ndan olan, ama burjuva siyasetin d›fl›nda olmayan çözümü haz›r tutarken, bir yandan da RP'nin kitle taban›n› parçalay›p, bunun d›fl›ndaki kitleler yani Kürt ve Alevi oylar›n› ona karfl› bir siyasi parti etraf›nda toplamaya çal›fl›rken, bir yandan da RP'yi ehlilefltirecek ad›mlar atmaya devam ediyor. Bu ad›mlar›n bafl›nda RP'nin kapat›lmas› ve Erbakan'a getirilen siyaset yasa¤› geliyor. Nisan 99'da gerçekleflecek olan erken seçim öncesinde, flimdilik siyasetin genel olarak tablosu böyle çizilebilir. Bugünden bak›ld›¤›nda, liberal sol ve devrimci hareket de, bu tablonun muhalif bir parças› olmaktan öteye gitmeyecek gibi görünüyor. Ulusal kurtulufl hareketi, bir yönüyle bar›fl ekseninde yürütülecek bir seçim siyasetinin olmazsa olmaz parças› olmas›ndan dolay›, di¤er yönüyle de devrimci hareket içine girdi¤i güç birli¤i prati¤iyle, liberal solun ve devrimci hareketin bütünü üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacakt›r. PKK taraf›ndan ilan edilen tek tarafl› ateflkes, liberal bir bar›fl program›n›n zeminini geniflletirken (95 Aral›k seçimlerinin hemen önce-

sinde de tek tarafl› bir ateflkesin ilan edildi¤i hat›rlanmal›d›r) Birleflik Devrimci Güçlerin eylem alan›n› ise yasalc› bir zemine daraltm›flt›r. "Bitmifl bir parlamentoyu meflrulaflt›rma aray›fllar›na girmemek gerekiyor...Di¤er yandan, 'rejimin parlamentosu çözüm de¤il, seçime gitmiyoruz' ad› alt›nda dar, apolitik ve taktiksiz yaklafl›ma da girmemek gerekiyor... Taktik zenginli¤i yaflamak önemlidir. Devrimci demokratik ittifaklar gelifltirilmelidir. Çözümün Kürdistan'da ve Anadolu'da herhangi bir yerde, ama halklar taraf›ndan gelifltirilece¤i bilinciyle yaklaflmal›y›z. E¤er halklar›n eflit-özgür çözümünü isteyenler varsa, Amasya'da, Sivas'ta, Erzurum'da bafllat›lan, ama tarihi ters yüz edilen süreç, kalan yerden bafllatmak en mütevazi bir öneridir. Yine pratik olarak, özel savafl kararlar›n›n alt›nda imzas› bulunan Türk Meclislerine alternatif olarak Halk Meclislerini gündemlefltirmek, seçim sürecinde siyasal takti¤i zenginlefltirecektir. Seçimlere girme durumunda halk›n iradesini temsil edecek yap›lar›n, sembolik olarak Amed'de yerel demokratik meclis bürolar›n› oluflturmalar›, legal demokratik mücadelede bir s›çrama olacakt›r." (Özgür Halk, A¤ustos 98, s. 12) Özgür Halk'›n Amasya'da, Sivas'ta, Erzurum'da bafllat›l›p sonra kesintiye u¤rad›¤›n› söyledi¤i fley, burjuva demokrasisinin infla sürecidir. Oysa burjuva demokrasisi burjuva diktatörlü¤üdür ve liberallerin özlemini yerine getirmese de, kesintiye u¤ramadan geliflmifltir. Ancak bu konuda, Özgür Halk'la ayn› fikirde olup, seçim zemininde burjuva diktatörlü¤ünün reforme edilmesi için onunla ortaklaflmaya hevesli olanlar›n say›s› hiç de az de¤ildir. Bu aç›dan ateflkes, "hemen flimdi bar›fl" diyenlerin içlerini rahatlatan bir geliflme olmufltur. "Emperyalizmle bar›fl yok" diyenlerin ise emperyalizmden sadece hamburger düflmanl›¤›n› anlad›¤› ve TC'nin alt emperyalist yöneliflini sadece TC ordusunu Güney Kürdistan'da gördü¤ünde tan›yabildi¤i sürece, bu bar›fl zeminine kat›lmamas› için hiç bir neden yoktur. Böylelikle olas› bir liberal blokun siyasal zemininin di¤er yönleri de tamamlanm›fl olacakt›r. Hatta S‹P, geçen seçime göre daha erken davranm›fl ve pek be¤endi¤i, ama bol geldi¤inden olsa gerek bir türlü üzerinde tutamad›¤› "sosyalist iktidar" gömle¤ini ç›kar›p blok ça¤r›s›n› yapm›flt›r bile. "S‹P, dinci gericili¤e, emperyalizme ve özellefltirme sald›r›s›na karfl›, Türk ve Kürt emekçilerinin tüm temsilcilerini, tüm sol güçleri ortak bir mücadele yolunun örülmesine davet etmektedir." (Sosyalist ‹ktidar, s. 166) Bu daveti bir asker edas›yla "sol! Görev bafl›na!" diyerek yapmas› ise bu ça¤r›y› kendisinden çok daha önce yapanlardan ö¤rendi¤i bir tarzd›r. Bu ça¤r›y› ordu çoktan yapm›flt›r. ‹lk hizaya geçen ise ‹P olmufltur.

Gericilikten sadece "dinci" olan›n› an layan, emperyalizmi Mc Donalds'tan ibaret görüp karfl›s›na ulusal ba¤›ms›zl›¤› koyan, emekten yana olmay› özellefltirme karfl›tl›¤›ndan ibaret gören bir ça¤r›, -ordunun son günlerde özellefltirmeler karfl›s›ndaki tutumu da gözönüne al›n›rsa- olsa olsa ordunun yapt›¤› ça¤r›n›n sol muhalefeti olabilir. S‹P'in art›k devrimciler nezdinde bir itibar› kalmam›fl olsa da, HADEP'in devrimciler üzerinde, Birleflik Devrimci Güçler üzerinden bir etkisi olma ihtimali yüksektir. Ateflkes süreci, devrimci hareketi seçim öncesinde liberal zemine ba¤layan bir süreç olabilir. At›l›m'›n ateflkesin ard›ndan BDGP'nin kendisini reformistlerden ay›rmakta güçlük çekece¤ine dair kayg›lar› ve bunun için 'nihai hedef'in fa-

rk›na vurgu yapmak gereklili¤ine dikkat çekmesi buna dair bir göstergedir. Ulusal hareket ateflkesle bafllayan süreçte ad›mlar atmaya devam ederse BDGPçatlayabilir. Bu da devrimci hareket aç›s›ndan hay›rl› olacakt›r, en az›ndan ehveni fler'dir. Böyle bir parçalanma,devrimci ik tidar kayg›s› olanlar›n, parlamentarizmi, tüm burjuva kurum ve politikas›n› karfl›s›na alan bir platform temelinde, seçimlerde devrimci s›n›f siyasetinin varolmas›n›n da zeminini döfleyebilir. Komünistlerin seçim siyaseti, devrimci önderli¤in yarat›lmas› acil görevini güncellefltirme, devrimci parti güçlerini tek bir siyasal çizgi etraf›nda toparlama hedefine dönüktür. Bu temel, devrimci bir blokun yarat›lmas› için de acil bir zorunluluktur. J

Serbest Bölge’de Patronlar› ‘Serbest’ ‹flçileri ‘Köle’ Yapt›rmayaca¤›z!

D

eri sektörü yaflad›¤›m›z topraklarda en a¤›r iflkollar›ndan biridir. Gerek ortam›n nemli oluflu ile romatizmal hastal›klar, yerlerin kaygan oluflu nedeniyle düflmeler, deriden bulaflan hastal›klar s›k s›k karfl›lafl›lan durumlard›r. Bunun d›fl›nda Tuzla deri iflçileri de s›n›f›n di¤er kesimleri gibi gün geçtikçe düzenin sald›r›lar›ndan nasibini almaktad›r. fiu anda Deri Sanayi serbest bölge yap›lmak istenmektedir. Dolay›s›yla iflverenler, varolan örgütlülü¤ü da¤›tmay›, karlar›na kar katmay› amaçlamaktad›rlar. Serbest bölge yap›lacak yerlerde, 10 y›l boyunca, grev, direnifl vb. her türlü eylemyasaklanmaktad›r. ‹flçilerin tüm sosyal güvencelerinden ar›nd›r›lmas› ve her an iflten at›labilir duruma getirilmesi hedeflenmektedir. Bu durum, sermayenin uluslararas› krizinden ba¤›m›s›z de¤ildir. Bölgede, iflten at›lmalar yo¤unlaflt›. Patronlar kendileri fabrikalar› kapatmaktad›rlar. Bu durumda iflyerinde grev yapmak patronu hiç de korkutmamaktad›r. Aksine, böyle bir durumun, serbest bölge öncesi, patronlar›n ifllerine geldi¤i söylenebilir. Devrimci önderli¤in eksik oldu¤u bu koflullarda iflçi s›n›f›n›n örgütsüz kesimi gün geçtikçe ço¤almaktad›r. Sendikalar›n çok küçük bir az›nl›¤a hitap etmesi, sendikalar d›fl›ndaki örgütsüz kesimlerin olmas› nedeniyle ayr›cal›kl› diye tarif etti¤imiz kesimlerin ayr›cal›klar› ellerinden al›nmaktad›r. Böyle bir ortamda kaybedilmifl ve yeni haklar›n al›nmas› için örgütlendirilmesi gereken iflsiz, sigortas›z, sendikas›z kesime hitap eden DAB-SEN'e sahip ç›k›lmas› ve omuzlanmas› gerekmektedir. Komünist Enternasyonal'in 2. kongresindeki flu kararlar› önem tafl›maktad›r: "4.Genifl ifli kitlelerinin sendikalara kat›lma yönünde güçlü bir e¤ilim gösterdikleri için ve bu kitlelerin yürüttükleri mücadele sendikal bürokrasiye ra¤men objektif bir devrimci nitelik tafl›d›¤› için, bütün ülkelerdeki komünistlerin sendikalara girmeleri ve bunlar› kapitalist düzenin y›k›lmas› ve komünizmin zaferi u¤runa bilinçli mücadele organlar› haline gelmesi için çal›flmalar› çok önemlidir. Komünistler, sendikalar›n bulunmad›¤› yerlerde de kurulmalar› yönünde inisiyatif almal›d›rlar. 5. Komünistler, sendikalar›n biçimlerinden çok, hedeflerine ve özüne önem verirler. Bu yüzden, e¤er sendikalarda kalabilmek için, devrimci çal›flmay› bir kenara b›rakmak, proletaryan›n en çok sömürülen kesimlerinin örgütlenmesi için çal›flmaktan vazgeçmek gerekecekse, komünistler sendikal örgütlerden kopma konusunda tereddüt etmemelidir. Yine de bir kopufl mutlak bir zorunluluk olarak kendini dayatt›¤›nda, komünistler genifl iflçi y›¤›nlar›n› ikna edebileceklerinden emin olduklar› zaman buna baflvurmal›d›rlar. Bu durumda da, bölünmenin uzak ve mu¤lak devrimci amaçlar hakk›ndaki de¤erlendirmelerden de¤il, ekonomik mücadelenin ihtiyaçlar›na karfl›l›k düflen ve iflçi s›n›f›n›n somut, dolays›z ç›karlar›yla ilgili de¤erlendirmelerden ötürü oldu¤unu, ekonomik mücadeleye kat›larak, genifl iflçi kitlelerine kan›tlayabildikleri takdirde bölünmeyi hayata geçirmelidirler. Bölünmenin kaç›n›lmaz hale gelmesi durumunda komünistler bu bölünmenin kendilerini iflçi kitlesinden tecrit etmemesine büyük bir dikkat göstermelidirler." (Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal -Belgeler- 1. Cilt, Maya Kitaplar›, Sayfa 196-198) Serbest bölgeye karfl› tam ücretli 6 saatlik iflgünü 4 vardiya! Özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Herkese ifl, sigorta, sendika hakk›! Tuzla Deri Sanayi Devrimci Parti Güçleri-Bir Komünist ‹flçi


8

Say›: 27 P Eylül ‘98

PKK’den TC’ye: 3. Kez Ateflkes PKK'nin savafla devam etmesini önermekten öteye geçmeyen tutumlarla ateflkes önerisini k›naman›n devrimciler aç›s›ndan bir getirisi olmayacakt›r. PKK, her seferinde, devrimci amaçlar ve niyetlerle bu tür önerilerde bulundu¤unu savunmufl olmas›na ra¤men, bu defa özellikle taktik bir giriflim olmad›¤›n› dile getirirken, taktik bir giriflim olmad›¤›na dair, oldukça inand›r›c› kan›tlar da sunuyor.

PKK

Genel Baflkan› Abdullah Öcalan, 28 A¤ustos günü Med TV'de kat›ld›¤› bir programda, 3. kez TC'ye ateflkes ça¤r›s›nda bulundu. Öcalan, Ateflkes önerisine yol açan geliflmeleri, flöyle s›ral›yor: "Avrupa Parlamentosu'nun ald›¤› son kararlarda PKK'den ateflkes istenilmesi, Türkiye'yi içinde bulundu¤u siyasi ve ekonomik bunal›mndan kurtarma ve demokratikleflme sürecine geçilebilme imkan›n›n yarat›lmas›, demokratik kitle örgütlerinin beklentilerine cevap verme ve 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü". Ateflkes önerisiyle birlikte, bar›fl isteyen kesimlerin ve TC'nin samimiyetinin s›nanaca¤›n› belirten Öcalan, "Cumhuriyetin 75. y›l›nda, halk› a¤›r savafl faturas›ndan, ihlallerden, mafya çetelerinin oyunca¤› olmaktan kurtarmak için bizden ne isteniyorsa yerine getirmeye haz›r›z" dedi. Cumhuriyete karfl› olmad›klar›n›, TC ile bar›fl içinde yaflamak istediklerini, Kürt ulusuna da Türklere de en çok gerekenin demokrasi oldu¤unu belirtip, ateflkes önerisini de, Türkiyeyi içinde bulundu¤u ç›kmazdan kurtarmak ve halklar›n ihtiyac› olan demokrasi yönünde bir aç›l›m yap›lmas›n› sa¤lamak için yapt›klar›n› belirtti. Öcalan, ayr›ca “bar›fl” koflullar›nda, gerilla gücünün, “güvenlik gücü” haline getirilebilece¤ini söylemeyi ihmal etmiyor. PKK, son ateflkes önerisinden önce de, 1993 ve 1995'te iki kez ateflkes ça¤r›s› yapm›flt›. Her ikisinde de, devletin sald›r›lar› durmam›flt›. Bu seferki öneride, yine sald›r›lar›n durdurulmas› temel koflulu öneriliyor. Öcalan ayr›ca, ateflkes önerisinin bir taktik olarak de¤erlendirilmemesi gerekti¤ini, bu önerilerinde son derece samimi olduklar›n›, amaçlar›n›n siyasal çözüme zemin haz›rlamak oldu¤unu da özellikle vurguluyor. Bu ça¤r›, devletin uzun zamand›r sürdürdü¤ü, "bitirdik, belini k›rd›k, güçleri kalmad›" vb. yönlü propagandas›n› yo¤unlaflt›rd›¤› bir döneme rastlad›. Ancak, ça¤r›n›n böyle bir dönemde yap›lmas›, devletin propagandas›n›n do¤ru oldu¤u anlam›na gelmiyor. Daha do¤rusu, bu sorunda belirleyici olan fley, PKK'nin güçlü veya güçsüz oluflu de¤il, bundan öte, onun siyasal platformu ve yönelifliyle ilgilidir. Hemen belirtelim ki, PKK'nin ateflkes yap›p yapmamas›, savafl› durdurup durdurmamas›, kendisinin bilece¤i ifltir. Ona ne yapmas› gerekti¤ini söylecek olan biz de¤iliz. Savafl da kendisinin bafllatt›¤› bir fleydi, olursa ateflkes de böyle olacak. PKK'nin savafla devam etmesini önermekten öteye geçmeyen tutumlarla ateflkes önerisini k›naman›n devrimciler aç›s›ndan bir getirisi olmayacakt›r. PKK, her seferinde, devrimci amaçlar ve niyetlerle bu tür önerilerde bulundu¤unu savunmufl olmas›na ra¤men, bu defa özellikle taktik bir giriflim olmad›¤›n› dile getirirken, taktik bir giriflim olmad›¤›na dair, oldukça inand›r›c› kan›tlar da sunuyor. "Devletin yeniden yap›land›r›lmas›, Türkiye'nin demokratiklefltirilmesi, çetelerle mücadele" vb. söylemler, zaten "Türkiyelileflme" diye ifade edilen yönelimle birlikte daha s›k dillendirilmeye bafllanm›flt›. Zaten sorun aslolarak bununla ilgili olan, siyasal bir sorundur. Belirlenen mücadele hedefi, mücadelenin içeri¤ini ve yöntemini de ister istemez belirlemektedir. Burada krtik nokta, ayn› hedefin silahlar› b›rakarak m›, yoksa b›rakmadan m› gerçeklefltirilece¤i de¤ildir. Sorun, PKK'nin ulusalc› karakterinden kaynaklanmaktad›r. Ancak ç›k›fl noktas›, PKK'yi ulusal mücadele verdi¤i için elefltirmek, bu elefltiri yoluyla onu “de¤ifltirmek” de¤ildir. Bu sorun güçle ilgili bir sorundur. Aslolarak da, ulusal de¤il s›n›fsal temelde mücadele yürüten bir devrimci önderli¤in Kürdistan topraklar›nda ortaya ç›kmas›yla afl›labilecektir. J

Ateflkes-Bar›fl Ve Bir BDGP Bilefleninin Tutumu

A

teflkes önerisinin ard›ndan, devrimci hareket yine bildik bir tarzda, PKK'nin silah b›rakmamas›n›, bar›fl için devrimci savafl› sürdürmesi gerekti¤ini vb. vaazetmeye devam etti. Her ateflkes önerisinde oldu¤u gibi, bu defa da, bar›fl›n devrimle gelece¤i vurguland›. Ateflkes önerisinin, "hemen flimdi" istenen bir bar›fl için bulunmaz f›rsat oldu¤unu tekrarlay›p duran ve bu geliflmenin üzerine atlayanlar› bir kenara b›rak›yoruz. Ondan önemli olansa, bir yandan bar›fl›n devrimle gelece¤ini yineleyen, ancak öte yandan da, somut olarak gündeme gelen bar›fl meselesiyle ilgili bir fleyler söyleme ihtiyac›nda olanlar aç›s›ndan bir aray›fl›n söz konusu olufluydu. Bunlar›n en dikkate de¤er olan›, At›l›m gazetesinde yan yana yer alan, fakat birbiriyle bariz bir biçimde çeliflen iki yaz›da ortaya konulan yaklafl›md›. Hat›rlanaca¤› gibi, Birleflik Devrimci Güçler Platformu ile ilgili de¤erlendirmemizde, bu güçbirli¤inin, PKK'den daha çok Türkiye devrimci hareketinin bileflenleri üzerinde sa¤a çekici bir etkisinin olaca¤›n› vurgulam›flt›k. At›l›m'da yer alan yaz›lardaki çeliflki, bu gerçe¤in yans›mas›ndan baflka bir fley de¤il. Öncelikle, ateflkes üzerine yaz›lm›fl olan baflyaz›ya bak›l›rsa, ateflkesin karfl›s›nda yer alan bir tutum yans›yor. Bu tutum, PKK'yi incitmeden uyaran, ona do¤ru yolu vaaz eden, bugün ateflkes ça¤r›s›n›n yerini bulmas›n›n imkans›zl›¤›n› anlatmaya çal›flan bir içeri¤e sahip. Devrimci kayg›larla, PKK'yi yanl›fl bir yoldan döndürme hedefi tafl›d›¤› aç›k. Üstelik, burjuvazinin yönelifllerini oldukça do¤ru bir biçimde formüle ederek, önümüzdeki dönemin liberal plitikalar›n izlendi¤i bir yumuflama dönemi de¤il, tam tersine bir sald›r› dönemi oldu¤u yönündeki vurgular da son derece anlaml›. Ancak, PKK'yi do¤ru yola çekmenin yolu, onu ulusal kurtuluflçu bir mücadele yürütmesinden kaynakl› s›n›rlar›ndan hareketle elefltirmek de¤ildir. Bu sorun, güçle ilgilidir. S›n›fsal temelde savafl›m yürüten bir parti, Kürdistan'da varedilip, Kürdistan iflçi s›n›f›na önderlik etmedi¤i sürece, ne PKK'nin kendi s›n›rlar›ndan kaynakl› sorunlar› çözülebilir, ne de "birleflik devrim"in sorunlar›. Peki PKK'yi do¤ru noktaya çekmek için vaazlar verilirse ne olur? Bunun sonucu sadece iyi niyetli sözlerin gazete sayfalar›nda yer almaya devam etmesi midir, yoksa daha vahim ve etkili sonuçlar› var m›d›r? Ne yaz›k ki vard›r. Bunu görmek için, At›l›m'da yer alan, Proleter Do¤rultu’nun 18. say›s› için haz›rland›¤› belirtilen "Bar›fl Talebi Üzerine" bafll›kl›

yaz›ya bakmak yeterli. PKK'yi do¤ru tutuma çekmek için verilen vaazlar›n, iyi niyetli çabalar›n sonucu, bunu yapan öznenin kendisini PKK’nin kuyru¤unda sürüklenirken bulmas›d›r. Tüm devrimci iyi niyete, çabaya ra¤men söz konusu olan ne yaz›k ki budur. Söz konusu yaz›da, soyut ve genel olan bar›fl talebi ve özlemiyle, bugün Kürdistan'da süren savaflla ilgili olan bar›fl talebinin bir tutulamayaca¤› vurgulanarak, güncel bar›fl talebi ile ilgili somut bir politik tutum gelifltirmenin gereklili¤inden bahsediliyor. Bunun ard›ndan ise, PKK'nin bar›fl yöneliflinin analizi yap›lmaya çal›fl›l›yor. Ç›kar›lan sonuç, bar›fl talebinin sahiplenilmesi oluyor. Peki, ne ifle yarad› yaklafl›k bir sayfal›k yaz›? Hani, tak tikler, "tahminlere ve öznel beklentilere göre de¤il, bu bilimsel ölçütlere göre ve nesnel verilere göre de¤erlendirilmeli"ydi? (At›l›m, 5 Eylül, baflyaz›). Hani komünistler, "asla her türlü bar›fltan ya da nas›l ve ne pahas›na olursa olsun bar›fltan yana olamazlar"d›? Ayn› politik çizginin ürünü olan, birisi teorik, di¤eri politik iki yay›n için haz›rlanm›fl, ayn› sayfada yanyana yer alan iki yaz› birbirine nas›l olup da ters düflebiliyor? Proleter Do¤rultu teorik bir yay›n oldu¤una göre, do¤ru olan At›l›m'daki yaz›n›n, teorik yay›ndaki perspektiften hareket etmesi ve bar›fl-ateflkes talebine sahip ç›kmas› gerekmiyor muydu? Do¤rusu, iki farkl› görünen sonuç ilk bak›flta göze çarpsa da, hareket edilen yaklafl›m ayn›d›r. ‹kisi aras›ndaki fark, sadece, Proleter Do¤rultu için haz›rlanan yaz›n›n, PKK'nin ateflkes önerisinden önce yaz›lm›fl olmas›d›r. Bu yaz›da da, bar›fl ve ateflkes ile ilgili de¤erlendirmeler, At›l›m'›n baflyaz›s›ndaki ayn› ölçütlerle yap›l›yor: PKK'nin güç kaybedip etmemesi, TC'nin demokratikleflemeyece¤i, bundan hareketle ateflkes önerisinin bgün için karfl›l›¤›n› bulamayaca¤› ve devrimci sonuçlar üretemeyece¤i vb. Daha önceden yaz›lm›fl olan yaz›da, bar›fl talebinin, "antifaflist, antifloven ve antimilitarist demokratik ve enternasyonalist bilincin uyanmas›na hizmet edebil(ece¤i)” söyleniyor. Bu tespit, baflyaz›da da reddedilmiyor, ancak bugünkü koflullarda, bu bilinci uyand›rmas›n›n zorlu¤undan bahsediliyor. Bu arada At›l›m, reformistlerin ve liberallerin bar›fl talebine sahip ç›kmalar›n› da, devrimcilerin bu talebe mesafeli yaklaflmas›ndan kaynaklanan bir tutum olarak görüyor. Kendisini liberallerden ayr› tutma çabas› içinde, liberallerin bar›fl talebinin düzeniçi oldu¤unu, kendisinin ise, devrimci niyetlerle bu talebe sahip ç›kt›¤›n› vurgulu-


9

Say›: 27 P Eylül ‘98 yor. Elbette ki, bu niyetlerle yapt›¤›ndan bizim de kuflkumuz yok. Ancak, At›l›m’daki baflyaz›da da belirtildi¤i gibi, politika iyi niyetler ve tahminlere dayanarak yap›lm›yor. Somut ölçüler gerekiyor. Bu ölçülere bak›ld›¤›nda da, kitlelerin hakl› ve meflru bar›fl özlemiyle, onlara önderlik etme iddias›nda olanlar›n bu talebi dillendirmesinin ayn› ölçülerle ele al›namayaca¤› aç›kt›r. At›l›m, hakl› olarak, kitlelerin bu özlemlerine göz yumulamayaca¤›n› belirtiyor, ancak buradan hareketle girdi¤i yönelifl, kendisinin “öncü” misyonunu b›rak›p, kitlelerin geri bilinç düzeyine indirmesi oluyor. Bu yap›ld›ktan sonra, kitlelerin liberallerin etkisinden kurtar›lmas› için yap›lacak her türlü giriflim, etkisiz kalmaya mahkumdur. “Biz samimiyetle devrim istiyoruz” demek öncülük misyonunu yerine getirmeye yeterli de¤ildir. ‹flin do¤rusu, At›l›m bir aray›fl içindedir. Bir yandan soyut ve genel do¤rular›n, devrim ve sosyalizm hedefinin sürekli tekrar›n›n, kitlelere önderlik etmeye yetmedi¤ini görerek güncel aç›l›mlar yapma ihtiyac›n› duyuyor. Ama öte yandan, devrimci bir program›n eksikli¤inin fark›nda olmamas›ndan dolay› da, güncel politika alan›na gelindi¤inde düzeniçi-asgari program›n açmaz›na tak›l›p kal›yor. Sonuç ise melez karakterin a盤a ç›kmas› oluyor. Bu durumun ise, sadece At›l›m'›n savundu¤u öznenin de¤il, genel olarak devrimci zeminde durmaya çal›flan, Leninizm'i referans ald›¤›n› söyleyen, ancak pratikte de bunun ölçülerine uygun davranamayan tüm melez ak›mlar› karakterize eden bir özelliktir. Devrimce program ve onu yaflama geçirecek örgüt sorunun üzerinden atlanarak, kitlelerin hakl› ve meflru olan bar›fl özlemine ve talebine sahip ç›k›ld›¤› noktada da, düzeniçi-reformcu bir çizgi ortaya ç›km›fl oluyor. Liberal hareketle bulafl›kl›k yaratan, her seferinde devrimci hareketin liberal zemine kan tafl›mas›na neden olan bu açmazd›r. At›l›m’a elefltirimiz, onun kitlelerin taleplerini ve özlemlerini görmesi de¤il, öncülük misyonunun gere¤ini yerine getirmekten kaç›narak, kendisini kitlelerin bilinç düzeyine indirmesidir. Komünist devrimcilerin, devrimci önderli¤in inflas› için haz›rl›k sürecinde, devrimci hareketin özellikle melez-merkezci ak›mlar›na yönelik ayr›flt›rma çabas›, ayn› zamanda, Leninizm'in, Bolflevizm'in örgütsel-politik miras›n› devral›p, komünist hareketi netlefltirme çabas›n›n bir parças›d›r. Bu miras, Komintern'in ilk dört kongresinde ortaya konulmufl olan ilkesel çerçeveyi, sonraki dönemden ay›rdetmeyi, bugünkü kalk›fl noktas› olarak, bu çerçeveden hareket etmeyi gerektiriyor. Yapmaya çal›flt›¤›m›z ve yapaca¤›m›z da budur. J

Yazd›¤› Sözler Dilden Dile Dolaflan Ama Kendisi Hat›rlanmayan Bir Savaflç›: Emek vermeden t›k›nmak ‹steyenler bizden de¤il, Kan›m›zla, etimizle Beslendiler yüzlerce y›l Birgün kayboldu¤u zaman Hep bizim için do¤acak Günefl art›k ufuklardan! ünyan›n neresinde olursa olsun kavga alanlar›nda, barikatlar›n ard›nda ve grevlerde iflçilerin, devrimcilerin a¤›zlardan düflürmedikleri farkl› dillerde bir a¤›zdan söylenen enternasyonal marfl›n›n ilk halidir. 1848 fiubat ve Haziran'›nda, 1851 Mart'’›nda gö¤ün fethine ç›kan Paris proletaryas› ile Komünü yaratan, ilk iflçi devletinde görevler alan Poittier taraf›ndan Komün'ün yak›c›l›¤›n› ve canl›l›¤›n› korudu¤u 1871 Haziran'›nda kaleme al›nm›flt›r. Art›k bugün farkl› ülkelerin iflçileri enternasyonali bir a¤›zdan söylemiyor, ortak taleplerle alanlara ç›km›yor. Birlik ve dayan›flma ruhundan uzak bir durumdad›r. Komünizm dünya çap›nda bir maddi güç olmad›kça, enternasyonal ve devrimci de¤erler tarihin tozlu raflar›na terkedilmifl olacakt›r. Dünya partisi yarat›lmad›kça enternasyonal ve devrimci de¤erlerin bu topraklarda ve dünyada yeni kuflaklara aktar›lmas›, gelifltirilmesi ve yayg›nlaflt›r›lmas› da mümkün olmayacakt›r. Enternasyonalizmi flu veya bu “sosyalist” devletle dayan›flma ya da “kardefl partiler”le iliflki kurmaya, halklar›n kardeflli¤inin savunusuna, ezilen ulusla dayan›flma içinde ifade edilen anti-flovenizme indirgeyenlerin, ulusal örgütlenmeler çerçevesinde tarif edenlerin enternasyonal marfl›n› ve devrimci de¤erleri gelifltirip, yayg›nlaflt›rmas› da mümkün de¤ildir. 4 Aral›k 1816'da Paris'te yoksul bir ailenin çocu¤u olarak do¤an Poit tier, çocukluktan bafllayarak balyac›lar ve ka¤›tç›lar yan›nda ç›rak olarak çal›flt›, büro iflçili¤i ve bask› desinatörlü¤ü de daha sonra yapt›klar› ifller aras›nda yer al›yor. 1848 fiubat devriminin büyülü etkisiyle “Frans›z Cumhuriyeti! Özgürlük, Eflitlik, Kardefllik!” fliarlar›yla mücadeleye at›lan Poittier, k›sa zamanda düfl k›r›kl›¤›na u¤ruyor. Bonaparte’›n darbesi, bir yönüyle, 48’de bafllayan savafla bir yan›t, fiubat devriminden beklenen burjuvazinin bir kesimiyle birlikte savaflarak özgürlü¤e, eflitli¤e ve yoksullu¤a son vermekti. O günlerde böyle beklenti içerisinde olanlar›n say›s› az›msanmayacak kadar fazlad›r. “fiubat devriminin, gerçekte, bir burjuva cumhuriyetinden baflka bir fley olmad›¤›n› ve olmayaca¤›n›, öte yandan, geçici hükümetin, proletaryan›n do¤rudan do¤ruya bask›s› alt›nda, toplumsal kurumlarla bezenmifl bir cumhuriyet ilan etmek zorunda kald›-

D

Eugene Poittier

da, burjuvazinin sa¤›n›, Paris proletarBu Kavga/ vafla karfl› olan keyas›n›n ancak düsimleriyle ittifak soflüncede ve hayalde En Sonuncu nucunda elde edileburjuva cumhuriyecek cumhuriyetin tinden daha ileri giKavgam›zd›r Frans›z topraklar›na debilece¤ini, baflka bar›fl› getirece¤ini türlü gidemeyece¤i Art›k/ sanmakta idi ve ni, proletaryan›n böyle düflünenler gerçekte eyleme Enternasyonal’le sonra iktidar› Thiers geçti¤i yerde burjuve general olarak va cumhuriyetinin Kurtulur Trochu'ya b›rakhizmetinde hareket makta da bir mahzur etti¤ini;- kendisine ‹nsanl›k! görmediler. Marks yap›lan vaadlerin ise: “Bu, cumhuriyeni cumhuriyet için katlan›lmaz tehlikeler haline geldikle- yet taht› devirmemifl, ama sadece rini ve geçici hükümetin bütün varl›- onun bofl b›rak›lan yerini alm›flt›r. Bir ¤›n›n proletaryan›n hak iddialar›na toplumsal fetih olarak de¤il, ama bir karfl› bir savafl›ma indirgedi¤ini gör- ulusal savunma önlemi olarak ilan dük.” (Marks, Fransa'da S›n›f Savafl›, edilmifltir. K›smen ünlü Orleansç›lar, k›smen de 1848 Haziran' ayaklanmaS. 60) Fransa'da 2 Aral›k 1851 günü bir s›n›n kimileri üzerinden silinmez bir hükümet darbesiyle ulusal meclisi da- yüzkaras› b›rakt›¤› burjuva cumhuri¤›tan Louis Bonaparte, ikinci impara- yetçilerinden oluflan geçici hükümetorluk dönemini bafllat›yordu. Bu dö - tin ellerindedir” sözleriyle bu cumhunem rüflvet ve soygunculu¤un artt›¤› riyetin gerçek yüzünü hem Enternasdi¤er yandan açl›¤›n, yoksullu¤un kat yonal'in di¤er üyelerine, hem de iflçibe kat artmasyla çeliflkilerin h›zla de- lere göstermeye çal›fl›yordu. O günlerinleflti¤i bir dönem oldu. Lyon ayak- ri yaflam›fl olan Poittier'in arkadafl› Julanmas›, 1848 fiubat ve Haziran'›nda les Valles, Asi adl› kitab›nda düfl k›r›kbirçok say›s›z eylemde harekete ge- l›¤›n› flu flekilde ifade ediyordu: çen Frans›z iflçisi, kimi zaman burju- “Cumhuriyet iyi fley, ne var ki giydirva cumhuriyetlerinin kimi zaman da miyor kimseyi, karn›n› da doyurmudemokrat cumhuriyetçilerinin peflin- yor kimsenin. Halk›n kazand›¤› zaferin sonucu; eskiden oldu¤u gibi yine den sürüklenmekte idi. ‹ktidar›n› Fransa'daki s›n›f savafl›- iflsizlik, yine açl›k!” Ulusal savunma hükümeti, Pam›n› sömürerek kapan ve onu d›flar›daki sürekli savafllarla sürdüren Louis ris'in tesliminde, Louise Bonaparte'›n Bonaparte için savafl, Ren'in sol k›y›- bile Sedan'da kabule yanaflmad›¤› kas›ndaki Alman topraklar›n›n fethi so - dar afla¤›l›k bir rol oynay›nca ve Bisnucunda elde edece¤i zenginlik, gani- marck'›n ruhsat›na dayanan Fransa met ve en önemlisi birinci imparator- hükümeti olarak görünce, iflçilerin luk s›n›rlar›n› geri alarak iktidar›n› ümit etti¤i talepleri gerçeklefltirme sa¤lamlaflt›rmak demekti. “Berlin'e! do¤rultusunda ad›mlar atmad›¤›nda Berlin'e” hayk›r›fllar›yla savafl k›flk›r - bu hükümet ömrünü doldurmufl oldu. t›c›l›¤› bafllad›¤›nda Enternasyonal'in Hükümet baflkan› Thiers, kapitalistleParis federasyonunun baflkan› olan rin ve toprak sahiplerinin egemenli¤iPoittier ve üyeleri yan›t vermekte ge- nin silahl› iflçiler nedeniyle tehlikede oldu¤unu ve tehlikenin ancak iflçilerin cikmedi. “Bir üstünlük ya da hanedan soru- silahland›r›lmas› ile geçece¤ini bilinu için savafl, emekçilerin gözünde yordu. Ulusal Muhaf›za ait olan topcanice bir saçmal›ktan baflka bir fley lara el koymaya çal›flt›. 18 Mart'ta Paolamaz. Kendilerini kan vergisinden ris'li iflçiler ayaklan›p, kendi iktidarlaba¤›fl›k tutan ya da halklar›n bafl›na r›n› ilan etti¤inde bütün varl›¤› ile Kogelen felaketlerden yeni bir spekülas- mün'ü destekler. Komün'ün cumhuriyon kayna¤› bulan kimselerin savafl yet ilkelerini benimseyen Paris'li sa盤l›klar›n› bizler, bar›fl, ifl ve özgür- natç›lar, sanat›n özgür geliflmesine lük isteyen bizler protesto ediyoruz!... dayanan sanatç›lar federasyonunda Almanya’daki kardefller! Bölünme- örgütlenmesini sa¤lar. Versay'l›lar Pamiz, Ren'in her iki yakas›nda da des- ris'e girip onun belediyesini de iflgal potizmin dört bafl› bay›nd›r bir zafe- edince, Paris'in barikatlar›nda Versayrinden baflka bir fley getirmez. Ulusla- l›lara karfl› sonuna kadar savafl›r. 8 Kas›m 1887'de yoksul bir evde raras› Emekçiler Derne¤i'nin ülke s›n›rlar› tan›maz üyeleri! biz size, bo- ölür. Cenazesi mezarl›¤a götürüldüzulmaz bir dayan›flma güvencesi ola- ¤ünde bir polis, k›z›l bayra¤› almak rak, Fransa emekçilerinin iyi dilek ve için sald›rd›¤›nda bir a¤›zdan hayk›r›rlar : “Bak›n, bak›n, Komün günleselamlar›n› gönderiyoruz!” Paris Federasyonu baflkan› Poitti- rinde halk› kurflunlayan Versayl›lar yier ve di¤erleri olas› bir savafl karfl›s›n- ne burada!” J


10

Say›: 27 P Eylül ‘98

“Savafla Karfl› S›n›f Savafl›” "S

avafl›n ve fliddetin her türlüsü ne karfl› olan”lar›n her zamankinden fazla oldu¤u bugünün ortam›nda, "nereden ç›kt› bu s›n›f savafl›" sorusu sürpriz olmayacakt›r. “Kalbi bar›fltan yana atanlar”, bu fliar› sahiplenenleri provokatörlükle suçlamakta gecikmeyecek; kendisini "savafl karfl›t›", "her türlü savafl›n ve fliddetin karfl›s›nda" olarak tan›mlayanlarla daha ilk ad›mda bir ayr›flma yaflanacakt›r. Bugünkü koflullarda bu ayr›flma, liberallerin yan›na; kendisini, parçalanm›fl kimliklerle ifade eden devrimcileri de çekme tehlikesini bar›nd›r›yor. Çünkü bar›fl savunuculu¤u, devrimciler taraf›ndan da, liberaller taraf›ndan da devrimcili¤e göre daha meflru bir kimlik olarak görülüp öne ç›kart›l›yor. Böyle ifade edilmese de, sahip olunan bilincin bu oldu¤u aç›kt›r. Öyleyse, öncelikle savafl›n ne oldu¤unu bir kez daha ortaya koymakta yarar var. Yukar›da bahsetti¤imiz parçalanm›fll›¤›n üretti¤i “savafl kar fl›tl›¤›” kimli¤inin anlam›, bu sayede daha net ortaya ç›kacak. Savafl, politikan›n baflka araçlarla devam›d›r. Savafl› önemli yapan, savaflan taraflar›n izledi¤i politikan›n, çat›flan ç›karlar›n savafl›n s›cakl›¤› içinde daha net ortaya ç›kmas›, saflar›n daha net görülmesidir, ezilenlerin koflullara baflkald›rmas› aç›s›ndan sundu¤u imkanlard›r. Tek bafl›na açl›k, yoksulluk ve ölüm savafl›n sonuçlar› olarak görülüp, savafla da bunlardan hareketle karfl› ç›kmak do¤ru olmaz. Zaten emperyalizm ça¤›nda, açl›k, yoksulluk, sefalet ve ölüm, savafl dönemlerini beklemeyen, her dönem ezilenlerin yaflam›n›n bir parças›n› oluflturan gerçekliklerdir. Böyle bak›ld›¤› zaman, süregitmekte olan bir politikan›n silahlarla sürdürülmesi olan savafllar da komünistler aç›s›ndan, bu politikan›n varl›¤›na, onu ortaya ç›karan koflullar› ortadan kald›rmaya yönelik çabaya hizmet edecek tarzda ele al›nmak zorundad›r. Bu yap›lmad›¤› takdirde, savafl›, amac› mutlaka bar›fl olan bir durum gibi görmek, kendisini “bar›fl için savaflanlar”›n yani pasifistlerin yan›nda bulmak iflten de¤ildir. Lenin taraf›ndan ortaya konulan savafl tan›m› ve kategorilerinden ö¤rendi¤imiz, savafl›n her türlüsüne karfl› olman›n yanl›fll›¤›d›r. Lenin, savafllar› üç kategoriye ay›r›yor. Birincisi, sermayenin kendi aras›nda sürdürdü¤ü paylafl›m savafllar›, ikincisi egemen s›n›flar›n sömürdükleri s›n›fa ve ezdikleri uluslara yönelik haks›z savafllar›, di¤eri ise ezilenlerin, bu koflullar› ortadan kald›rmak

üzere yürüttü¤ü hakl› savafllar. Bun dan hareketle devrimcilerin kendile rini daha flirin göstermek amac›yla genel olarak savafl›n karfl›s›nda göstermeleri bilinçleri buland›ran bir yaklafl›md›r. Bu yaklafl›m sayesinde, bolfleviklerin ordu içindeki devrimci çal›flmalar› has›ralt› edilip, devrimci tutum ad›na, Savafl Karfl›tlar› Derne¤i’nin tutumu öne ç›kart›labiliyor. Askere gitmeme tutumundan baflka bir alternatif gösterilemiyor. Önce bundan kurtulmak gerekir. Savafl›n her türlüsüne de¤il, paylafl›m savafl›na, egemenlerin sürdürdükleri haks›z savafllara karfl›y›z. Bunu da, bu koflullar› ortaya ç›karan kapitalizmi y›kmak üzere yürüttü¤ümüz mücadelede somutlar›z. Bunun d›fl›nda somut olarak sürmekte olan savafllar karfl›s›ndaki tutum ise, savafl›n hakl› veya haks›z olufluna göre al›nan tutumdur ki, bugün savafl denilince akla gelen Kürdistan’da süren savafl, Kürtler aç›s›ndan hakl› bir savaflt›r. Demek ki, “kirli savafl” diye tabir edilip, son veril mesi istenilen fley, bir taraf›nda özgürlük mücadelesi veren Kürtlerin oldu ¤u savaflt›r. Bu durumda, özgürlük için savaflmaktan vazgeçmelerini önermek, Kürtlere dost olma iddias›yla ne kadar ba¤daflabilir ki? Kürtlerin yürüttü¤ü savafl, hakl› bir savaflt›r ve buna son verilmesi ise, bu savafl›n ortaya ç›kmas›n›n temel nedeni olan TC’nin varl›¤›n›n son bulmas›d›r. Demek ki, Kürtlerin yan›nda olmak, onlar›n hakl›l›¤›n› savunmak, en az›ndan TC’nin y›k›lmas› için u¤raflmakla mümkündür. Bu yap›lmadan ortaya konulan “kirli savafla son” ça¤r›s›, ancak, savafl›n “kir”ine karfl› ç›k›p, onu uluslararas› savafl kurallar›na uygun hale getirme ça¤r›s› anlam›na gelir. Özgürlük savafl› ise anlam›n› yitirir. Genel olarak “savafl karfl›tl›¤›” kimli¤inin, komünist ve devrimciler aç›s›ndan üstlenilmemesi gerekti¤i aç›kt›r. Dolay›s›yla, “Savafla karfl› s›n›f savafl›” fliar›nda sözü edilen ve karfl›s›nda s›n›f savafl›m› önerilen savafl, genel ve soyut bir savafl de¤il, egemen s›n›f›n kendi ç›karlar› u¤runa yürüttü¤ü savafllard›r. Bu tür savafllar›n karfl›s›nda ortaya konulan “karfl›tl›k” ise, “savafl karfl›tlar›”

kimli¤i ile ifade edilemez. Komünistlerin sözünü etti¤i ve karfl› ç›kt›¤› savafllar›n tan›m›, karfl› ç›k›fl nedenini de içinde bar›nd›rmakta ve onlar›n hedeflerinden ileri gelmektedir: Sermaye egemenli¤ini ortadan kald›rmak. O halde, “savafla karfl› s›n›f savafl›” fliar›, savafllar olsa da olmasa da yap›lacak bir mücadeleyi, sözü edilen savafl durumunda da somutlamay› ifade ediyor. Savafl›, politikadan ar›nd›r›p fliddete indirgemekten kurtulamayanlar aç›s›ndan bu anlafl›lamaz bir durum olsa da, çoktand›r kimsenin ciddiye almad›¤›, söylendi¤inde gülümsenip basit bulu nan “iki s›n›f var, birisi burjuvazi di¤eri proletarya” gerçe¤ini vurgulamak bugün her zamankinden daha önemlidir. Özellikle de, Türkiye devrimci hareketinin Kürt hareketiyle sorunlu bafllayan, eksik ve zaaflarla süren iliflkilerinin, bugün hareketi getirdi¤i kuyrukçuluk durumundan kurtulmas› anlam›nda önemlidir. Mesele böyle konuldu¤unda, “elbette biz de..” diye

b a fl l ayan, “ama somut durumda ...” diye devam eden, somut durumdaki sorunlar›n üzerinden atlay›p gerçekçi olmaya ça¤›ran vaazlar ortaya serilir. Gerçekten de, elbette bu vaazlar› verenler de devrim için mücadele etmektedir, ancak soyut olarak tekrarlanan devrim hedefinin y›¤›nlar› harekete geçirmeye yetmedi¤i koflullarda, sorunu kendisinde aramak yerine, devrim hedefinin öne ç›kar›lmas›nda aray›p, bunu gizleyen bir durufl seçilerek, “daha harekete geçirici” talepler öne sürme kayg›s›, devrim hedefini buland›rarak düzeniçi çözümlere angaje olmay› getirmektedir. Komünistler aç›s›ndan “soyut ve uzak amaçlar”›n tekrar›n›n yetersizli¤i vurgusu, bu hedefleri vurgulamaktan kaç›nmak için de¤il, bunlara ulaflmak üzere ortaya konulmas› gereken program›n eksikli¤ini bilince ç›karma anlam›n› tafl›yor. “Soyut ve uzak amaçlar›” tekrarlamaktan kaç›n›p, “somut ve elle tutulur” hedeflerle yetinmek gereklili¤ini de¤il. “Savafla karfl› s›n›f savafl› fliar›”, bugün için, “daha somut”u, yani savafl›m hedeflerini ortaya koyacak olanlar›n, devrimci partinin inflas› için ya flanan haz›rl›k döneminin zemininde duranlar›n, parti hedefine yönelik ›srar›n›, devrimci kararl›l›¤›n› ifade ediyor. Baflkalar›n› da bu zemine ça¤›r›yor. J


Eylül ‘98 At›l›m, 'iflçi birli¤i'ni yaratma ça¤r›s›yla, bir devrimci önderli¤in eksikli¤inden kaynaklanan sorunlar› çözebilece¤ini san›yor . Devrimci önderlikten kendisinin anlad›¤›, kendi anlay›fl›ndaki partinin do¤rusal büyümesi oldu¤una göre, s›n›fa hangi taleplerle, nas›l bir yöntemle önderlik etmeyi tasarlad›¤›n› ortaya koymal›d›r .

‘‹flçi S›n›f›n›n Birli¤ini Sa¤lama’ Sorunu ve

‘İŞÇİ BİRLİĞİ’ GİRİŞİMİ flçi s›n›f›n›n birli¤ini sa¤lama ” sorunu, devrimci hareketin sürekli olarak üzerinde yo¤unlaflt›¤›, tart›flt›¤› bir konuyu oluflturuyor. Her öznenin kendi durufluna göre, “s›n›f›n birli¤i”, “iflçi ve emekçi s›n›flar›n mücadele birli¤i”, “halk tabakalar›n›n birli¤i” vb. kavramlarla ifade etti¤i bu sorun, içinden geçti¤imiz dönemde devrimci hareketin gündeminde yerini koruyor. Konjonktüre göre, her yeni dönem ya da belirleyici öneme sahip her dönemeç de¤erlendirilirken, “s›n›f›n birli¤ini sa¤lama” sorunu da temel belirleyici noktalardan birisi olarak öne ç›kar›ld›¤›na göre, bundan kastedilen fley, iflçi s›n›f›n›n politik arenada bir güç olmas›n› sa¤lamak olsa gerek. Kavram olarak bu kadar kolayl›k ve s›kl›kla kullan›lsa da, iflçi s›n›f›n›n, emekçi tabakalar›n ya da ezilenlerin birli¤ini sa¤lama sorunu herkes için ayn› anlama gelen ya da ayn› önceliklere iflaret eden bir sorun de¤il. Sözkonusu olan, iflçi s›n›f›n›n farkl› kesimlerini, dünya çap›nda ortak ç›karlar, talepler ve savafl›m hedefleri etraf›nda bir araya getirmekse, bunun en önemli koflulunun eksik oldu¤u bir dönemde yafl›yoruz. ‹flçi s›n›f›, kendisine tarihsel ç›karlar›n›n bilincini tafl›yacak, ona bu hedefe ulaflt›rmak üzere önderlik edecek olan devrimci partinin önderli¤inden yoksundur. Daha da ötesi, bu ihtiyac›n bilincinde de de¤ildir. Zaten böyle bir önderli¤in eksikli¤i, ayn› zamanda bu bilincin de eksik oldu¤u anlam›na gelmektedir. ‹flçi s›n›f› bu önderlikten yoksunken, devrim hedefi ve devrimci parti ihtiyac›n›n bilincine kendili¤inden ulaflabilecek olsayd›, böyle bir partiye gerek de kalmam›fl olurdu. Yukar›da söylenenler, ka¤›t üzerinde bu kadar kolay yaz›labilirken, hayattaki karfl›l›¤›n› kavramak ayn› derecede kolay olam›yor. Çeflitli devrimci ak›mlar, bir yandan parti veya önderlik ihtiyac›n› dile getirmeye devam ederken, öte yandan da bu sorunu çözmüflçesine, ne oldu¤unu net olarak tan›mlayamad›klar›, harekete geçirmek için ba¤lara sahip olmad›klar› kitlelere görevler tarif edip duruyor. Bunun güncel politikaya yans›mas› ve sonuçlar› ise, devrimci hareket üzerinde son derece

“‹

tahrip edici olabiliyor. Demoralizasyon, y›lg›nl›k, döneklik bunun “psikolojik” yans›malar›ysa, liberalizm, örgütsel ve politik tasfiyecilik, sa¤ dalgaya kap›lma, hareketin dibe vurmas› da ideolojik-politikörgütsel yans›malar›d›r. Bunun pratik karfl›l›¤›, güncel ya da dönemsel, s›n›f hareketindeki dalgalanmaya endeksli olan tutumlar almak, önerilerde bulunmak, bu önerilerin nas›l ve hangi güçler eliyle hayata geçirilece¤ine dair net bir plana sahip olunmad›¤› ölçüde, s›n›f›n refleksi olarak da olsa güven duymad›¤› sendika a¤alar›na havale etmek; hiç bir zaman net olarak tan›mlanamayan, ama hep var oldu¤u hayal edilen “öncü” iflçilere görevler biçip, ak›l hocal›¤› yapmak, liberallerle ayn› politik taleplere sahip olup, onlarla bulunulan platformlar› ve eylemleri “devrimcilefltirmek” vb. olarak say›labilir. Bunlar›n sonuçlar› ise, ya hedefleri terketmek ya da “gerçekçilik” k›l›f› alt›nda sa¤a gitmektir. Bundan ç›k›fl yolu ise, sorunlar› devrimci bir temelde ele al›p, kayna¤›na inebilmek, devrimci bir muhasebe temelinde yaklafl›p çözümü için ad›mlar atmakt›r. Bugün devrimci hareket içinde bu yöndeki aray›fllar›n varl›¤›, bu üçüncü yol için umut veriyor, ancak bunun kendili¤inden gerçekleflmeyece¤i de aç›kt›r. Devrimci hareket içinde çeflitli ak›mlar, sahip olduklar› devrimci gelenek, dayand›klar› dinamikler vb. nedenlerle düzenin karfl›s›ndaki devrimci konumlar›n› korumada bir ›srar› sürdürmektedir, ancak müdahale edilip ileri çekilmedikleri koflullarda, bu ›srar›n tek bafl›na devrimci sonuçlar üretmesinin beklenemeyece¤i de aç›kt›r. Yukar›da anlatmaya çal›flt›¤›m›z sorunun kayna¤›nda, devrimci parti ve ayn› anlama gelmek üzere devrimci önderlik eksikli¤ine farkl› yaklafl›mlar yatmaktad›r. Önderlik ihtiyac›, bir çok kesim için, karfl›lafl›lan alanlarda kendi grubunun kitleyi seferber edebilmesiyle ilgili niceliksel ve pratik bir sorun olarak kavranmakta, böyle kavrand›¤› oranda da yukar›da sayd›¤›m›z sonuçlara yol açmaktad›r. Bunun sonucunda da, kimse kendi duruflunu kontrol edip, devrimci bir muhasebe temelinde bunlar› aflmak üzere

ileri ç›kmay› baflaramamakta, daha do¤rusu böyle bir ufka sahip olmamakta; sorun kendi d›fl›nda arand›¤› ölçüde, gündelik mücadelenin seyrine göre, burjuvazinin belirledi¤i gündemlerin peflinden sürüklenilmekte veya sorunu araçlar›n yetersizli¤i olarak tarif edilip, çözümü için t›ls›ml› araçlar aray›fl›na girilmektedir. Sonuçta bir aray›fl oldu¤u aç›kt›r, ancak komünist devrimcilerin bafllang›çtan beri dile getirdi¤i öncelikli görevlere yo¤unlafl›lmad›¤›, bunlar görülmedi¤i noktada bu aray›fllar›n kendili¤inden devrimci sonuçlara varmas› elbette ki mümkün olmamaktad›r. Ki bu da, do¤rudan komünistlerin sorumlulu¤undad›r. ‹flte bu aray›fllardan birisi de, At›l›m gazetesinin 11 Haziran tarihli say›s›nda yer alan “Faflizm ve Sermayeye Karfl› Mücadeleci ‹flbirli¤i ‹çin: '‹flçi Birli¤i'ni Yaratal›m” bafll›kl› yaz›da yans›yor. At›l›m, '‹flçi Birli¤i' diye ifade etti¤i, “öncü, ileri vb. iflçilerin birli¤i” diye aç›mlad›¤›, fabrika ve iflyerleri düzeyinde komite ve temsilciliklerle bafllay›p, sanayi merkezleri ve flehir düzeyine uzanan üç aflamal› olarak belirledi¤i iflçi toplant›lar›n›, “iflçi hareketine itilim kazand›rmak ve sorunlara çözüm gelifltirmek için iflçi demokrasisinin örgütlenmesi” olarak tarif ediyor. Yani, iflçi hareketinin bir itilime ihtiyac› oldu¤undan hareketle yola ç›k›yor. At›l›m'›n anlay›fl›na göre bir devrimci partinin var olmas›na ra¤men, bugünün sorunu “iflçi hareketine itilim kazand›rmak ve sorunlara çözüm gelifltirmek” olarak ortaya konulabiliyor. E¤er program›yla, örgütüyle, s›n›f hareketi içindeki ba¤lar›yla bir devrimci parti varsa, sözkonusu olan “çözüm gelifltiril”mesi gereken sorunlar olsa olsa, devrimin sorunlar› olurdu. En az›ndan s›n›fa itilim kazand›rma olmazd›. Üstelik, At›l›m'›n, '‹flçi Birli¤i' ihtiyac›n› dile getirirken çizdi¤i tabloya bak›ld›¤› zaman, tart›fl›lan sorunlar›n hiç de devrimin sorunlar› olmad›¤›n›, tam tersine güçsüzlük, yetersizlik ve da¤›n›kl›k koflullar›n›n dayatt›¤› sorunlar oldu¤unu görmemek mümkün de¤ildir. Üstelik, bu sorunlar›n ortadan kald›r›lmas› için ç›k›fl yolu da, önderlik bofllu¤unun sonucu

Çeflitli devrimci ak›mlar, bir yandan parti veya önderlik ihtiyac›n› dile getirmeye devam ederken, öte yandan da bu sorunu çözmüflçesine, ne oldu unu net olarak tan›mlayamad›klar›, harekete geçirmek için ba lara sahip olmad›klar› kitlelere görevler tarif edip duruyor. Bunun güncel politikaya yans›mas› ve sonuçlar› ise, devrimci hareket üzerinde son derece tahrip edici olabiliyor.


2

B›rakal›m ülke genelini, tek bir iflyerinde bile ba ›ms›z bir s›n›f eylemi örgütlenemiyorsa, eylem ça r›lar› bofllu a savruluyorsa, iflçilere yönelik sald›r›lar›n bu kadar yo un olmas›na ra men birbirinden kopuk ve kendili inden eylemler yap›yorsa, At›l›m'›n deyifliyle “politik s›n›f iradesi ortaya konulam›yor”sa, ortal›k kendisini “öncü” ilan edenlerden geçilmiyorsa, komünizm ad›na herkes kendince yorumlad› › bir yol tutturmufl gidiyorsa, bu “öncü parti”nin öncülü ü, kendinden menkul de ilse nedir?

Eylül ‘98 olan bu sorunlarla bafla ç›kabilmek için '‹flçi birli¤i'ni yaratma önerisi olarak ortaya konuluyor. At›l›m, iflçi s›n›f›n›n sadece kendi sorun ve talepleriyle ilgilenmesiyle hiç bir zaman burjuvazinin ideolojik ve politik hegemonyas›ndan kurtulamayaca¤›n› söyleyip, iflçi s›n›f›n›n ilgilenmesi gereken sorunlar› saptad›ktan sonra, bu sorunlar›n çözümüyle ilgili olarak varolan durumu flöyle ifade ediyor: “Biliniyor, sözkonusu sorunlar karfl›s›nda, git gide daralsalar da, iflçi s›n›f›n›n kitle örgütleri sendikalar, s›n›fsal bir irade gelifltirmedikleri gibi, böyle bir yükümlülü¤ü yerine getirmeye ne yöneliyor, ne de niyet ediyorlar. Egemen olan sendikal anlay›fllar, sendika a¤a ve bürokrasisinin sendikalardaki güçlü hakimiyeti nedeniyle bu böyle. En kritik anlarda bile güçlü bir iflçi s›n›f› dayan›flmas› örgütlenmiyor. Di¤er yandan, aç›k ve yasal ya da yasad›fl› ve gizli, iflçi s›n›f› ad›na politika yapma iddias›ndaki parti ve örgütlerden herhangi birisi de, sözkonusu sorunlar karfl›s›nda kitlesel, iflçi s›n›f› içinde yank›lanacak s›n›f tutumu gelifltirebilecek güç ve etkinlikten yoksundur.” Öyle san›yoruz ki, güncel durumu oldukça do¤ru bir biçimde yans›tan bu al›nt›, yenilgi içindeki ve savunmac› ruh halini de yeterince yans›t›yor. Bu al›nt›dan At›l›m'›n, önderlik sorunu denilen fleyi sadece tespit etti¤ini, bunun gereklerini anlamaktan ne kadar uzak oldu¤unu görüyoruz. Gördü¤ümüz baflka bir fley ise, At›l›m'›n önderlik sorunuyla kastetti¤i fleyin, bizim kastetti¤imiz sorunla ayn› olmamas›. Asl›na bak›l›rsa, bu normaldir. Çünkü At›l›m'›n anlay›fl›na göre, bu sorun politik olarak çözülmüfltür, iflin gerisi ise, pratik boyutuyla önemli olan bir nicelik sorunudur. “Öncü partiden önder partiye” diye ifade edilen yaklafl›m da bunun bir ifadesidir. Fakat anlafl›lmas› mümkün olmayan bir baflka fley var ki, madem böyle bir parti varsa, bu parti de, bolflevik gelene¤in miras›n› devralmay› baflarm›flsa, neden hala yukar›daki tablo sözkonusudur. Daha b›rakal›m ülke genelini, tek bir ciddi iflyerinde, sanayi bölgesinde bile ba¤›ms›z bir s›n›f eylemi örgütlenemiyorsa, eylem ça¤r›lar› bofllu¤a savruluyorsa, iflçilere yönelik sald›r›lar›n bu kadar yo¤un olmas›na ra¤men birbirinden kopuk ve kendili¤inden eylemler yap›yorsa, At›l›m'›n deyifliyle “politik s›n›f iradesi ortaya konulam›yor”sa, ortal›k kendisini “öncü” ilan edenlerden geçilmiyorsa, komünzim ad›na herkes kendince yorumlad›¤› bir yol tutturmufl gidiyorsa, bu “öncü parti”nin öncülü¤ü, kendinden menkul de¤ilse nedir? Oysa At›l›m bunu görecek yerde, sorunu varolan araçlar›n yetersizli¤i olarak görüyor ve yeni araçlar aray›fl›na giriyor: “Bunlardan flu sonuç da ç›kar ki, mevcut araçlar s›n›f›n kendisini savunmas›na, s›n›f hareketinin ilerlemesine, s›n›f›n toplumun di¤er kesimlerinin sorun ve talepleri karfl›s›nda

kendi ç›karlar›na uygun bir duruflu gelifltirmesine yetmiyor. Yeni araçlar aray›fl›, öncü, ileri iflçilerin birli¤i gereksinimi buradan ç›k›yor.” diyerek, sorunu yine kendi d›fl›nda tarif ediyor. Çünkü, O emindir ki, sorun parti eksikli¤i de¤ildir, böyle bir parti vard›r; ancak sorun, bu partinin de di¤erleri gibi, “yeterli güç ve etkinlikten yoksun” olufludur. Ancak, sormak gerekiyor, e¤er böyle bir parti varsa ve sorun bunun güç ve etkinlik kazanmas›ysa, bunu neden s›n›f›n kendisini savunmas›na önderlik etmek için yaps›n ki? Gerçekte böyle bir parti olsayd›, s›n›f›n sadece sald›r›lar karfl›s›nda kendisini savunmakla kalmay›p sald›rgan, mücadeleci bir çizgide ilerlemesi do¤rultusunda, belki ülke çap›nda yank›lanmasa da örnek öncü tutumlar›n görülmesi mümkün olurdu ki, bu durumda sorun, bu tutumu yayg›nlaflt›racak “güç ve etkinli¤e” ulaflmak olurdu. Ancak At›l›m, bu soruyu sorup yan›t aramak yerine, geçmiflteki bu tür giriflimlerden kendince dersler ç›kar›p, benzer hatalara düflmemeye çal›flarak ayn› giriflimleri sürdürmeyi tercih ediyor. At›l›m'a göre, “öncü, ileri vb. iflçilerin birli¤i sorunu”nu çözmek üzere 88'den bu yana sözkonusu olan giriflimlerin baz› dersleri flöyle özetlenebiliyor: Bu giriflimler, “bafllang›çta umut verici olarak görülüp, s›n›f›n olumlu tepkileriyle karfl›lanm›fl”, ancak iflçiler, “..sözkonusu çaba ve giriflimlerden s›n›f mücadelesinde olumlu bir etken olarak somut, sonuç al›c› bir fley ç›kmay›nca veya ç›kmayaca¤› anlafl›l›nca, elefltirerek, tepki göstererek çekilip geri tav›r alm›fllard›r.” Buradan hareketle de, mutlaka sonuç al›c› ve somut giriflimlerin yap›lmas› gerekti¤i sonucuna var›l›yor. At›l›m'›n geçmifl giriflimlerden ç›kard›¤› ikinci ders ise, bu çaba ve giriflimler içinde yer alan “kimi sendikac›lar›n, de¤iflik parti ve örgütlerin, küçük hesaplar›n›, en kötü anlamda f›rsatç›, bencil, mezhepçi ve sekter yaklafl›mlar›n› öncü iflçi platformlar›na (iflçi kurultaylar› vb.) tafl›malar› bozguncu, y›k›c› ve da¤›t›c› olmufltur. Çünkü bütün bunlar ve benzer yaklafl›mlar, hareketi içe, kendine döndürerek enerjisini tüketmekte, iflçi s›n›f› hareketinin itici bir gücü olabilecek somut sonuçlar al›nmas›n› olanaks›zlaflt›rmaktad›r.” Bu ikinci dersten hareketle ise, afla¤›daki sonuca var›yor: “..öncü iflçilerin birli¤i yolundaki çabalar›n baflar›l› bir yolda geliflebilmesi için, yaln›zca sendika a¤a ve bürokrasisine, reformizme ve oportünizme karfl› mücadeleyle yetinilemez. Ayn› zamanda sekterizme ve politik mezhepçili¤e, f›rsatç› ve dar grupçu yaklafl›mlara karfl› da mücadele edilmelidir. Hatta flu söylenebilir ki, öncü iflçilerin inisiyatifinde geliflti¤i ölçüde, bu türden iflçi kitle platformlar› zemininde sekter, doktriner yaklafl›mlarla mücadele daha da büyük önem kazan›r.” Bu ç›kar›lan iki dersi birlikte düflündü¤ümüz zaman, flöyle bir sonuç ç›karmak mümkündür: iflçilerle buluflmak

istiyorsan›z, onlara somut, elle tutulur sonuçlar vaadetmeniz gerekiyor. ‹kincisi de, aman sak›n siyasal, grupsal kayg›larla hareket etmeyin! Yaz›n›n bafl›nda sözünü etti¤imiz, önderlik eksikli¤inin bilincinde olmaman›n sonucu olan bu tutum, ayn› zamanda sa¤c› bir dalgaya kap›lman›n yolunu döflüyor. Bugün için, sekterlikten ve doktrinerlikten kastedilenin devrimci siyasetten, devrimci durufltan ödün vermemek oldu¤unu ise, en az›ndan Susurluk'tan bu yana biliyoruz. Üstelik, dar grupçuluk ve sekterlik denilen fleyle mücadelenin, giriflimler öncü iflçilerin inisiyatifinde geliflti¤i ölçüde daha önemli olarak belirtilmesi, bu durumu da pekifltiriyor. Devrimci hareketin pratikte, iflçilere yaklaflt›¤›, onlarla etkileflti¤i ölçüde nas›l da devrimci siyasetten uzaklaflarak bunu yapt›¤› her zaman ortadad›r. Devrimci hareket, iflçilere yak›nlaflt›¤›nda onlar› ürkütmemek ad›na kendisine baflka kimlikler bulmakta, kendisini baflka hedeflerle tan›mlayabilmektedir. Elbette ki, doktrinerlik ve sekterlik olumlu özellikler de¤ildir, elbette ki bunlarla mücadele edilmesi anlaml› olur, ancak bu sayd›¤›m›z koflullarda, buna özel bir vurgu yap›lmas›, iflçilerle bulufluldu¤u oranda devrimcilikten geri düflüfle, var oldu¤u san›lan “öncü” iflçilerin kuyru¤una tak›lmaya giden yolu döflemeye yarar. Bunun ad› kendili¤inden hareketin peflinde sürüklenmektir ve ekonomizm denilen ak›m›n tipik özelliklerinden bir tanesidir. Kald› ki, benzer vurgular tam da bu dönemde ÖDP taraf›ndan, elbette ki At›l›m'›nkiyle hiç de ayn› olmayan kayg›larla yap›lmaktad›r. At›l›m'›n iflçi birli¤i vb. için söylediklerini ÖDP sendikalar için söylemekte, genel siyasal kimliklerin ve etkinliklerin d›flar›da b›rak›larak sendika faaliyetine kat›l›nmas›n› istemektedir. Siyasetten kopuk bir sendikal mücadele tavsiye etmekte, bunun yap›lmad›¤› durumda ise, marjinalli¤in ve dar grupçulu¤un, bölünmenin yaflanaca¤› tehditini savurmaktad›r. Ancak, bu marjinallefltirme, devrimci hareketin de “kitlelerden kopmama” korkusuyla örtüfltü¤ünde, At›l›m'›n yaras›na parmak basmaktad›r. Dolay›s›yla, sekterli¤e, doktrinerli¤e, grupçulu¤a karfl› olmak gibi genelde do¤ru olan bir yaklafl›m, pozitif aç›l›mlarla ortaya konulup, bu tür e¤ilimler afl›lmad›¤› noktada, bu do¤ru vurgular bugünkü ortam›n etkileri olarak ve sa¤a do¤ru bir kaymay› koflullayan bir ifllev görmeye mahkumdur. Bu çizgi ekonomizmin tipik özelliklerinden birisidir. ‹flçi s›n›f›n›n ba¤›ms›z bir politik güç olarak, partisi arac›yla politi kmücadelede yer almad›¤› koflullarda, iflçilerin devrime yönlendirilebilmesi için öncelikle k›smi taleplerden, elle tutulur sonuçlardan hareket edilebilece¤i saplant›s›, ekonomizmi tan›mlamaktad›r. Ancak, At›l›m'a haks›zl›k etmemek gerekiyor. Çünkü, At›l›m'daki yaz›da,


3

Eylül ‘98 adeta ekonomizme düflme tehlikesi sezilerek bunu önlemeye çal›flan vurgular var. Yaz›da, önemli bir k›s›m, tam da Lenin 'in ekonomistlerle polemik yapt›¤›, bunu hem siyaset hem örgüt aç›s›ndan yaklaflarak somutlad›¤› “Ne Yapmal›? ” adl› kitab›ndaki yaklafl›mlardan esinlenen, bu yaklafl›m› somutlama çabas›n› yans›tan ifadelerle dolu. Bu yönüyle anlaml›, bir aray›fl olmas› da bu yönüyle ilgili. Örne¤in flu sat›rlar, ekonomizme düflmeme kayg›s›n›n net say›labilecek yans›malar› olarak görülebilir: “Öncü, ileri iflçilerin, s›n›f›n birli¤i konusunda ortaya at›ld›¤›nda, bu birliklerin s›n›f›n talep ve sorunlar› temelinde, s›n›fa yönelik sald›r›lar› yan›tlama temelinde vb. gerçekleflece¤i ve gerçekleflmesi gerekti¤i düflünülmekte ve savunulmaktad›r. Hatta k›smi, yerel vb. en s›radan talepler üzerinde birli¤in kurulabilece¤ini savunabilenler ç›kabilmektedir. Bu yaklafl›mlar ilk anda akla yatk›n ve do¤ru gibi görünmekte ve hatta tart›fl›lma gere¤i bile duyulmaks›z›n kabul edilebilmektedir. Oysa öncü, ileri iflçilerin birli¤ini s›n›f›n karfl›laflt›¤› sald›r›lar, s›n›f›n sorun ve talepleriyle s›n›rland›ran, çözümü de bu zeminde arayan yaklafl›mlar eksik ve yanl›flt›r” At›l›m, bu yaklafl›mdan hareketle, iflçi s›n›f›na, özellikle de “öncü, ileri vb. iflçiler” diye tarif etti¤i s›n›f kesimine biçti¤i misyona göre, kendince görevler tan›ml›yor: “Öncü, ileri iflçilerin birli¤i, iflçi s›n›f›n›n en yaflamsal sorun ve talepleri üzerinde oldu¤u kadar, ayn› zamanda ezilen, bask› gören ve sömürülen di¤er toplumsal kesimlerin (emekçi memurlar) Kürt ulusu ve ulusal topluluklar, bask› gören inanç gruplar›, kad›nlar, gençler, ayd›nlar, kent ve k›r yoksullar› vb.) en yak›c› sorun ve talepleri karfl›s›nda da, iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›na ve öncü sorumlulu¤una uygun/denk düflen bir irade gelifltirebilmelidir. “Esnek üretim, kalite çemberleri, özellefltirme, tafleronlaflt›rma, sendikas›zlaflt›rma, düflük ücret politikalar›, mezarda emeklilik, MAI vb. sald›r›lar karfl›s›nda iflçi s›n›f›n› ve haklar›n› etkin bir flekilde savunabilmenin oldu¤u kadar, keza di¤er toplumsal ya da siyasal sorunlarda, sömürgeci savafl, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi, emekçi memurlar›n grev ve toplusözleflme mücadelesi, varofllar-kent yoksullar› üzerindeki polis terörü, kay›plar, DGM'ler, gençli¤e yönelik sald›r›lar, kad›nlar›n demokratik talepleri vs. vb. konularda da, öncü, ileri iflçiler ortak politik s›n›f iradesi gelifltirmek yükümlülü¤ünü tafl›maktad›rlar.” Do¤rusunu söylemek gerekirse, Lenin okumufl herhangi birinin yöntem aç›s›ndan yukar›daki söylenenlere genel düzeyde bir itiraz› olamaz. Gerçekten de iflçi s›n›f›n›n tarihsel görevini yerine getirebilmesi için siyasallaflmas›, toplumsal ve siyasal sorunlara ilgi gösterebilmesi, kendisi d›fl›ndaki ezilen

kesimlerin sorun ve taleplerini de dile getirebilmesi onun, kendisiyle birlikte tüm toplumu da kurtulufla götürecek olan devrimci potansiyelini ortaya koymas›n›n koflullar›ndand›r. At›l›m, bu yaklafl›m› ortaya koyarak, ekonomizme karfl› kendisini korumaya çal›flsa da, bilindi¤i gibi ekonomizm, sadece iflçilere yönelik olarak ajitasyon-propaganda ve eylemin muhtevas› ile ilgili yaklafl›m fark›ndan ibaret olan, ajitasyon-propaganday› siyasetten yal›t›p, salt ekonomik ç›karlarla s›n›rlayan bir ak›m de¤ildir. Ekonomizmin bir baflka boyutu, hareketin güçlü ve merkezi bir örgüte olan ihtiyac›n› kavrayamamakt›r. “Bu ak›m, genellikle ekonomizm (sözcü¤ün genifl anlam›yla) olarak adland›r›l›r. Bafll›ca özelli¤i ....., sosyal demokratlar›n genel demokratik hareketi kendi ellerine almad›¤› sürece, otokrasiyi deviremeyeceklerini kavrayamamakta taktik aç›dan kesin karars›zl›k (...); ve örgütlenme aç›s›ndan hareketin kitle karakterinin azalmay›p yükselmekte oldu¤unu, haz›rl›k mücadelesini, her beklenmedik isyan› ve nihayet tayin edici sald›r›y› yönetebilecek devrimcilerin güçlü merkezi bir örgütlülük kurma zorunda oldu¤unu kavrayamamak.” (Ekonomizm Taraftarlar›yla Konuflma, Yurt Yay.; S. 7576) At›l›m, belki yapt›¤› vurgularla ekonomizmin, ajitasyonu salt ekonomik mücadeleyle s›n›rlamama yönündeki özelli¤inden korunabilece¤ini umuyor olabilir. Ancak yukar›da da belirtildi¤i gibi, ekonomizmin bir di¤er özelli¤i de, devrimci hareketin “beklenmedik isyan› ve tayin edici sald›r›y› yönetebilecek güçlü merkezi bir örgütlülük kurma zorunlulu¤unu anlayamamak”t›r. At›l›m'›n, yukar›da al›nt› yapt›¤›m›z yaz›daki temel hatas› ve onu ekonomizme düflüren yaklafl›m›, iflçi s›n›f›n›n At›l›m'›n ona tarif etti¤i görevleri yerine getirebilmesinin, böyle güçlü ve merkezi bir örgüt olmadan mümkün olmad›¤›n› anlayamamas›d›r. Lenin'in yazd›klar›n› adeta ezbere tekrarlamak ve ekonomizmin ne kadar kötü bir fley oldu¤unu söylemek ne yaz›k

ki At›l›m'› ekonomizme düflmekten kurtaram›yor. Çünkü, Lenin'in “Ne Yapmal›?”y› yazarkenki as›l kayg›s›, iflçi s›n›f›na tarihsel eyleminde önderlik edecek, hareketi merkezilefltirip, tüm hoflnutsuzluklar› örgütleyerek siyasal iktidar hedefine yöneltecek bir örgütü kurma do¤rultusunda komünist hareketi netlefltirmek, görevlerini ortaya koymakt›. Bu görevin üzerinden atlanarak, sanki komünistler üzerlerine düflen görevleri yerine getirmifller de, flimdi s›ra iflçi s›n›f›na görev tarif etmeye gelmifl gibi, “öncü, ileri vb.” iflçilere görevler tarif etmek, ekonomizmin örgüt boyutundaki yans›mas›d›r. Bugün iflçi s›n›f› hareketi sendikal-reformist cendereyi k›ram›yorsa, At›l›m'›n da yak›nd›¤› gibi iflsiz-iflçi, sendikal›-sendikas›z vb. bölünmelerle parçalanm›flsa, k›smi sorunlar›nda bile yeterli bir tepkiyi ortaya koyam›yorsa, bu durum iflçilere bu görevleri tarif etmeyi de¤il, bunlar›n bilincine varmalar› için komünistlerin üzerlerine düflen görevi yerine getirmesini gerektirir ve bu görevin aciliyetine iflaret eder. ‹flte bu görevlerin üzerinden atland›¤› noktada, aksi yönde istenildi¤i kadar vurgu yap›ls›n, yine dönüp dolafl›p “somut, elle tutulur sonuçlar” elde etmek üzere “ayaklar yere basar”, gerçekçilik denilen bela musallat olur. At›l›m, geçmiflteki giriflimlerden ç›kard›¤› sonuçlarla ve iflçi birli¤inin bugünkü iflleyiflinde “öncü” iflçilere biçti¤i misyonla bak›ld›¤›nda, iflçilere elle tutulur, somut sonuçlar alabilecekleri bir mücadeleyi ö¤ütlüyor. Kendisini “öncü, ileri vb. iflçiler”in karar› ve inisiyatifine b›rak›yor. Böylece iflçi s›n›f›na biçti¤i görevlerin, asl›nda komünist bir önderli¤in iflçi s›n›f›na kazand›raca¤› nitelikle baflar›laca¤›n› es geçiyor. Bugün iflçilerin, koflullar›n ne kadar kötü oldu¤unu, ne kadar da sömürüldüklerini duymaya de¤il, zaten hergün hissettikleri öfkeyi örgütlemeye, duyduklar› s›n›f kinini harekete geçirecek bir önderli¤e ihtiyaçlar› var. Güvensizliklerinin nedeni ise, onlara bu önderli¤i yapma iddias›nda olanlar›n, sürekli iflçilere ak›l hocal›¤› yapmalar›. At›l›m, 'iflçi birli¤i'ni yaratma ça¤r›s›yla, bir devrimci önderli¤in eksikli¤inden kaynaklanan sorunlar› çözebilece¤ini san›yor. Devrimci önderlikten kendisinin anlad›¤›, kendi anlay›fl›ndaki partinin do¤rusal büyümesi oldu¤una göre, s›n›fa hangi taleplerle, nas›l bir yöntemle önderlik etmeyi tasarlad›¤›n› ortaya koymal›d›r. Ancak, bizim bildi¤imiz kadar›yla, bugün O'nun savundu¤u çizgiyi, di¤er devrimci hareketlerin çizgisinden, savafl›m hedeflerini di¤erlerininkinden ay›rdeden bir eylem program› yok. Bu, programa sahip olmad›¤› anlam›na gelmiyor, ancak, komünist ad›n› hakedecek, bunu hem kendisi hem de di¤er ak›mlar nezdinde ortaya koyacak bir programd›r sözünü etti¤imiz. ‹flte bu ay›rdedici çizgi olmad›¤› noktada ve bunu yaratma hedefinden ba¤›ms›z olarak hareket edildi¤i durumda, “politik s›n›f

Bugün iflçi s›n›f› hareketi sendikalreformist cendereyi k›ram›yorsa, At›l›m'›n da yak›nd› › gibi iflsiz-iflçi, sendikal›sendikas›z vb. bölünmelerle parçalanm›flsa, k›smi sorunlar›nda bile yeterli bir tepkiyi ortaya koyam›yorsa, bu durum iflçilere bu görevleri tarif etmeyi de il, bunlar›n bilincine varmalar› için komünistlerin üzerlerine düflen görevi yerine getirmesini gerektirir ve bu görevin aciliyetine iflaret eder.


4 ‹flin do rusu, “iflçilerin birli i” hedefi, her dönem için, “öncü” denilen bir tak›m iflçi kesimlerinin, yani asl›na bak›l›rsa çeflitli örgütlerin zaten devrim hedefiyle seferber etmifl olduklar› örgütlü devrimci iflçilerin üzerinden yürüyen giriflimlere hayat verdi. Bugün, belki bu geçmifl deneyimlerin derslerinden de hareketle, eskiden “iflçilerin birli i” olarak telaffuz edilen fley giderek, “öncü, ileri vb. iflçilerin birli i” halini ald›. Gerçekte bu “öncü” denilen iflçilerin kimler oldu u veya böyle iflçilerin, devrimci örgütlerin iflçi militanlar›n›n d›fl›nda varolup olmad› › hiç sorgulanmad›.

Eylül ‘98 iradesi oluflturma” görevi de, “öncü” iflçilerin omuzlar›na, daha do¤rusu onlar›n kendili¤inden gelifltirecekleri önerilere kal›r. Hat›rlanacak olursa, K›z›l Bayrak ta, s›n›f perspektifini “derinlefltirmek” üzere geçen y›ldan bu yana girdi¤i yöneliflin yolunu döflerken, s›n›f›n en geri taleplerine bile kulak vermekten bahsetmeye bafllam›flt›. Bugün geldi¤i nokta ise kimsenin gözünden kaçacak gibi de¤ildir. EMEP’in oluflum süreci de bundan farkl› olmad›. ‹flçi Kurultay›, öncü iflçilerin birli¤i vb. giriflimler, her seferinde hüsranla sonuçlan›yor. Üstelik, sorunlar›n kayna¤›n›, dolay›s›yla çözüm yollar›n› yanl›fl görmekten kaynakl› olarak yanl›fl hedefler ve yöntemlerle seferber edilen kadrolar da ço¤unlukla bu hüsran›n sonuçlar›n› en yo¤un yaflayanlar oluyor. Gazete sayfalar›ndan yap›lan birlik ça¤r›lar›, havada kald›¤› oranda, tersi sonuçlar üreterek, iflçilerin devrimcilere yönelik güvensizli¤ini beslemeye, her türlü giriflimden kaçmalar›na yol aç›yor. ‹flçilerin sorunu ve ihtiyac› birilerinin gelip onlar› “ayd›nlatmas›”, vaaz vermesi de¤il, onlara s›n›fsal ç›karlar›n› gerçeklefltirme yolunda öncülük edecek partinin yarat›lmas›d›r. Bunu görmek için, 90 gün süren Hedef Da¤›t›m eyleminde yer alm›fl bir iflçiyle yap›lan röportajda, iflçinin At›l›m'›n sorusuna verdi¤i yan›t› görmek bile yeterlidir. At›l›m, iflçi birli¤i giriflimiyle ilgili olarak yöneltti¤i “iflçilerin tabandan bafllayarak birleflmesini amaçlayan bir öneri. Siz nas›l bak›yorsunuz buna?” biçimindeki soruya iflçinin verdi¤i yan›t flu oluyor: “O sizin dedi¤iniz fley tersinden olmal›. ‹flçi s›n›f›n›n öncüsü, iflçi s›n›f›n›n örgütlenmifl partisi yok. Sendikalar çok geri durumda. fiimdi bu durumda ne yapaca¤›z. Gerçekten iyi bir önderlik yap›ld›¤›nda sonuna kadar gidiyor. Ancak s›n›f da¤›n›k ve örgütsüz. Onu derleyip toparlayacak, örgütlü bir güce dönüfltürecek mekanizma yok. Türkiye'deki sorun da bu zaten.” Elbette bu iflçinin, At›l›m ve K›z›l Bayrak gibilerinin hayalini gördü¤ü “öncü” iflçilerle bir ilgisi yok. Bu iflçinin devrimci bir öncü iflçi oldu¤u, söylediklerinden anlafl›l›yor. Öncü iflçilerle buluflmak için yola ç›k›ld›¤› zaman görülmek zorunda olan gerçeklik budur. Gözden kaç›r›ld›¤›nda, ilgili özneleri s›n›f›n kuyru¤unda vecd ile secde eder duruma düflüren de bu ayn› gerçekliktir. Bunu görecek yerde, “dayan›flma”n›n ne kadar da iyi ve gerekli oldu¤undan dem vurarak ve iflçilere ne kadar çok sömürüldüklerini anlatarak onlara öncülük edilece¤ini sanmak, politik körlük de¤ilse nedir? At›l›m'›n “politik s›n›f iradesi oluflturmak” üzere görevler biçti¤i “öncü iflçiler” ise, devrimci hareketin ulaflt›¤› ve seferber etti¤i devrimci iflçilerden baflkas› olamaz. Devrimci iflçilerden baflka “öncü iflçiler” bekliyorsa yan›l›yor. Asl›nda, “öncü iflçilerin birli¤i” vb. biçimlerle ifade edilen aray›fllar, tam da bugün içinde bulunulan durumun

ortaya ç›kard›¤› tablonun görülmesi ve buna müdahale etme çabas› içinde ortaya ç›kan; ancak, sözkonusu ak›mlar›n kendi s›n›rl›l›klar›ndan kaynakl› olarak da, hem sorunun kayna¤›n›, dolay›s›yla hem de çözümü yanl›fl yerde arayan aray›fllard›r. ‹flin do¤rusu, “iflçilerin birli¤i” hedefi, her dönem için, “öncü” denilen bir tak›m iflçi kesimlerinin, yani asl›na bak›l›rsa çeflitli örgütlerin zaten devrim hedefiyle seferber etmifl olduklar› örgütlü devrimci iflçilerin üzerinden yürüyen giriflimlere hayat verdi. Bugün, belki bu geçmifl deneyimlerin derslerinden de hareketle, eskiden “iflçilerin birli¤i” olarak telaffuz edilen fley giderek, “öncü, ileri vb. iflçilerin birli¤i” halini ald›. Gerçekte bu “öncü” denilen iflçilerin kimler oldu¤u veya böyle iflçilerin, devrimci örgütlerin iflçi militanlar›n›n d›fl›nda varolup olmad›¤› hiç sorgulanmad›. Böyle olunca da, devrimci ak›mlar, kendi d›fllar›nda varoldu¤unu sand›klar›, çeflitli misyonlar yükledikleri, ancak bir türlü de buluflamad›klar› bu “öncü” iflçilerle ancak onlar›n geri bilinç düzeyinde buluflabildiler. Çünkü, asl›nda “öncü” diye tarif edilen iflçi kufla¤›, 80 öncesi dönemdeki sosyalizm hedefiyle mücadele eden, devrimci örgütlerin taraftar› olan iflçilerden farkl›yd›; bugünün “öncü”lerini, mücadele içinde pratik olarak öne ç›km›fl, ancak s›n›f bilincinden yoksun iflçiler olarak buldular. Onlarla buluflma ›srar›n› sürdürdükçe de, kendilerini “öncü”nün kuyru¤unda sürüklenirken bulmalar› sürpriz olmad›. Bunun yaratt›¤› hayal k›r›kl›¤›n›, y›llard›r devrimci öncü iflçilere çeflitli görevler tarif edip, sonra da bu görevlerin üstlenilmedi¤ini gördü¤ünde, iflçi s›n›f›n›n art›k sadece “k›r›nt›lar için mücadele etmekte oldu¤unu” hayretle farkeden K›z›l Bayrak'›n sayfalar›nda da görmek mümkündür. S›k s›k ortaya at›lan “genel grev genel direnifl” ça¤r›lar› da, her T‹S döneminde s›n›f›n önüne konulan görevler de, büyük gürültüsü yap›lan grev ve direnifllerin akabetleri de, ayn› beklentinin; bunlar›n sonucu da ayn› hayal k›r›kl›¤›n›n ifadeleridir. Devrimci hareketin çeflitli kesimleri, sürekli olarak öncü iflçilere çeflitli görevler tarif etmekte, bunlar›n yerine getirilmedi¤ini gördükçe de oportünistlere, reformistlere ve “hain sendika bürokratlar›”na k›zmakta; ama, bir türlü kendi sorumluluklar›n› anlayamamaktad›rlar. Bu hayali “öncü iflçiler” hedefiyle yola ç›k›ld›¤› zaman, hem bu türden hayal k›r›kl›klar› yaflan›r, hem de hedeflenenlerden farkl› oldu¤u farkedilen bu “öncü” iflçilerle bulufluldu¤u oranda da devrimci durufltan geriye do¤ru gidifl yaflan›r. Nitekim yaflanmakta olan da budur. Bu yaz›lanlardan ç›kar›lmas› gereken sonuç s›n›f içinde çal›flma yapman›n yanl›fll›¤› olamaz. Devrimciler, elbette ki bulunduklar› tüm alanlarda, örgütlü ve planl› bir biçimde müdahale etmeye, dönüfltürmeye çal›fl›rlar. Ancak, tart›flt›¤›m›z sorun, böyle bir faaliyetin, bugün için daha acil olan ihtiyaçlar› es

geçme pahas›na ve özel bir görevmiflçesine tarif edilmesiyle ilgilidir. Bugün, özellikle s›n›f›n en dinamik ve örgütsüz kesimleri içerisinde bir devrimci politik çal›flmay› yürütmek önemli ve gereklidir. Ancak, bunu yapan bir örgütün eyleminin muhtevas› belirleyicidir. Eylemin muhtevas› ise, hangi hedeflerle ve nas›l bir çizgi izlenerek yap›ld›¤› ile ortaya ç›kar. Bu çal›flma, eksikli¤ini saptad›¤›m›z devrimci parti hedefine ulaflman›n bir basama¤› haline mi getirilecektir, yoksa kendinden menkul bir “s›n›f çal›flmas›” görevini yerine getirme olarak m› yürütülecektir. Sorun bununla ilgilidir. Bugün, devrimci hareketin çeflitli kesimleri s›n›f içerisinde güçleri oran›nda faaliyet yürütmeye çal›fl›yorlar. Ancak bu faaliyet, ad›na ne denirse denilsin, kendi örgütünün etraf›na birer birer insan kazanmaktan bir ad›m daha ileri de¤ildir. Hiç bir grup, birebir iliflkileri, efl-dostakraba iliflkilerini afl›p, s›n›fsal zeminde kurulmufl iliflkilerle kendinden öte güçleri harekete geçirememektedir. Bundan ileri geçememesinin nedeni, iflçileri bugünkü durumlar›ndan al›p devrime ve komünizme tafl›yacak olan eylemin ifadesi olan devrimci program›n eksikli¤idir. Öyleyse, bugün için “s›n›f çal›flmas›”n›n anlam›, bu program› ve onun arkas›nda duracak örgütü yaratmak üzere yürütülecek bir haz›rl›k faaliyetidir. Bundan ba¤›ms›z, bu hedefe hizmet etmeden yap›lan her çal›flma, ister istemez hareketin peflinden sürüklenmeye ve liberal tasfiyecili¤e giden yolu döfler. Ne yap›ld›¤› önemlidir, ancak yap›lan›n hangi hedefle ve ne için yap›ld›¤› üzerinden atlanabilecek önemsiz bir ayr›nt› de¤ildir. Bu gözden kaç›r›ld›¤›nda, zaman zaman devrimci refleksler sayesinde k›smi olarak baflar›l› pratikler ortaya konulabilirse de, liberal dalgaya kap›lmamak mümkün de¤ildir. Do¤rusu, öncü iflçilere tarif edilen görevler, bir devrimci önderli¤in eksikli¤i koflullar›nda, s›n›f›n kendili¤inden baflarabilece¤i görevler de¤ildir. Devrimciler, komünistler, kendilerinden baflka öncü iflçiler arad›klar› sürece de bu sorunu çözmek mümkün olmayacakt›r. Komünist devrimciler ise, t›pk› Komünist Parti Manifestosu 'nda belirtildi¤i gibi, kendilerini “iflçi s›n›f›n›n en ileri, hareketin genel gidiflat›n› ve geliflme seyrini önceden görme üstünlü¤üne sahip kesimi” olarak görürler. Hareketin sorunlar›na ve dayatt›¤› görevlere de bu bilinçle yaklafl›yorlar. ‹flçi s›n›f›n›n bilinçli ve en ileri az›nl›¤›n› bünyesinde organik bir bütün halinde toparlayacak olan devrimci partiyi, s›n›f›n en somut, acil ve “elle tutulur” ihtiyac› olarak görüyorlar. Bu ihtiyac›n dayatt›¤› görev, komünist devrimcilerin öncü misyonunun hakk›n› vermeleriyle yerine getirilecek. “‹flçilerin Birli¤i” ise, gerçek ifadesini bu partinin önderli¤i alt›nda kurulacak olan sovyetler içinde, iflçi s›n›f›n›n iktidar› olan sovyetlere dayal› proletarya diktatörlü¤ü koflullar›nda gerçekleflecek. J


11

Say›: 27 P Eylül ‘98

kame, kelime anlam› olarak, bir ihtiyac›, as›l gerekli olan yolun d›fl›ndaki yollardan gidermektir. Yani bir ihtiyac› görmek için gerekli olan bir arac›n eksikli¤i durumunda, bu ihtiyac›, gerekli olandan baflka bir araçla gidermek anlam›na geliyor. ‹kamecilik ise, bunun bir e¤ilim haline gelmesi, siyasette bir yöntem olarak yerleflmesi anlam›na gelir. As›l arac›n eksikli¤ini ise, birkaç flekilde yorumlamak mümkün. Birincisi, amaca ulaflmak için gereken arac›n yanl›fl tarif edilmesi ve böylece elde buna uygun bir araç oldu¤unun san›lmas›; ikincisi ise, amaca ulaflmak için gerekli arac›n do¤ru tarif edilip, bunun eksik oldu¤unun bilinmesi, ama buna ra¤men, ihtiyac› baflka araçlarla giderme, yani baflka bir araçla ikame çabas›. Hiç kuflkusuz, bu ikisinin içiçe geçti¤i durumlar da ender de¤ildir. Birinci durumda, yani arac›n yanl›fl tarif edilmesi durumunda, bu hata farkedilmedi¤i sürece, amaca ulaflma do¤rultusunda yaflanan pratik, bir süre sonra amac›ndan sapmak durumunda kalacakt›r. Bu, ya amac›n terkedilmesini getirecektir (çünkü eldeki arac›n yanl›fll›¤›ndan dolay› amaca ulaflma konusunda bir umutsuzlu¤un ortaya ç›kaca¤› kesindir), ya da amaç hep ak›lda tutulacak, ancak giderek kendinden farkl› bir fley haline dönecek, bir bak›ma revize edilerek eldeki yanl›fl araçla “ulafl›labilir, gerçekleflebilir” hale getirilecektir. Di¤er bir sonuç ise, eldeki arac›n, hedeflenen amaca ulaflmaya uygun olmad›¤›, dolay›s›yla, amaç için gereken arac›n eksik oldu¤u anlafl›lacak, gereken arac›n elde edilmesi yolunda bir yönelifle girilecektir. Ancak bunun gerçekleflebilmesi için, amac›n ve buna uygun arac›n net olarak tarif edilebilmesi; bunun için belirli ortak kriterlerin bulunmas›; bundan da önemlisi, bu kriterleri benimseyenlerin, yanl›fl kavrayanlara bu do¤rultuda bir müdahalede bulunmas› gerekir. ‹kamecili¤in ortaya ç›k›fl›yla ilgili olarak sayd›¤›m›z ikinci madde olan, as›l arac›n eksikli¤inin fark›nda olunarak ikame etme çabas› ise, oportünizmin zeminini döfler. Yukar›da yaz›lanlar› siyaset zemininde somutlay›p, amaç ve arac› net biçimde ortaya koyacak olursak, bu soyutlamalar›n ne ifle yarad›¤› da anlafl›lacak. Üzerinde bulundu¤umuz zemin, devrimci siyaset zemini, bahsedilen amaç ise devrim ve komünizm oldu¤una göre, bugünkü durumda tart›flt›¤›m›z araç ise, bizleri bu hedefe tafl›yacak olan araçt›r. Tart›flman›n muhataplar› ise, yenilgi koflullar›na ra¤men bu hedeflerden vazgeçmedi¤i gibi, buna ulaflmak için devrimci bir zeminde durmaktan da vazgeçmeyenlerdir. Devrim ve komünizm hedefine ulaflma yolundaki temel arac›n dev-

‹kamecilik rimci bir parti oldu¤u saptamas›, bu kesimler için nettir. Bugün devrimci zeminde duranlar›n bir ço¤u bu netlikten dolay›d›r ki, gericilik döneminin tüm moral bozucu ve y›k›c› etkilerine, düflman›n tüm sald›r›lar›na, döneklerin dönekliklerine vb. ra¤men, hala bu zeminde durabilmektedir. Her ne kadar, bu söylenenlerden ç›kan sonuç, devrimci zeminde duran kesimlerin bu konularda hemfikir olduklar›ym›fl gibi görünse de gerçek böyle de¤il. Devrimci zeminde durma ›srar ve çabas›n› sürdürenlerin, yaz›n›n bafl›nda belirtilen as›l arac›n tarifindeki hatalardan kaynakl› olarak, hiç de hemfikir olmad›klar› bir konudur devrimci parti anlay›fl›. Bu yanl›fl tarifin sonucu olarak düflülebilecek olan durumlarla karfl›laflma tehlikesi devrimci hareket için bugün her zamankinden fazlad›r. Araç tarifi denildi¤inde verilen cevap, belirtilen ihtiyaç “Leninist parti modeli” veya “anlay›fl›” olmaktad›r. Leninist partinin temel özelliklerinin neler oldu¤u , pratikteki anlam› konusunda ise, farkl› yan›tlar sözkonusu dur. ‹flte ikamecili¤in boyverdi¤i zemin budur. Bu farkl› yan›tlar, bir yandan sahip olunan gelenek ve miras taraf›ndan belirlenmekte; öte yandan bu miras›n etkisiyle ve yerel motiflerin de katk›s›yla biçimlenmifl durufllar, bu yan›tlar›n nüanslar›n› ortaya ç›karmaktad›r. Dolay›s›yla, devrimci partiden ve önderlik krizinden neyi kastetti¤imizin anlafl›lmas› ve bu eksikli¤i giderme do¤rultusunda yapaca¤›m›z müdahalelerin anlam›; ayn› zamanda bu somut ölçüleri ortaya koyma, daha do¤rusu, varolan ama üzeri yenilginin y›k›nt›lar›yla örtülü olan bolflevik gelene¤i yeniden gün ›fl›¤›na ç›karma çabas›yla birlikte somutlanmaktad›r. Devrimci hareket içerisinde, leninist parti/önderlik meselesinde belli bafll› iki yaklafl›m› ay›rdetmek mümkün. Birincisi, leninist parti modelini benimsedi¤ini söyleyip, böyle bir partinin eksik oldu¤unu ve yarat›lmas› gerekti¤ini ortaya koyanlar, ikincisi ise, böyle bir partinin varoldu¤unu ancak henüz kitlelere önderlik edebilen bir konuma ulaflamad›¤›n› söyleyenler. Birinci gruptakilerle, bu partinin yarat›lmas›n›n yol ve yöntemi hakk›n-

da, ikinci gruptakilerle de, hem partinin anlam›, ifllevi ve tarifi, hem de, infla yöntemi hakk›nda farkl›l›klar sözkonusudur. Parti sözkonusu oldu¤unda, bu yaklafl›mlar, ayn› zamanda yaklafl›m sahiplerinin eylemlerinin muhtevas›n› da belirlemektedir. ‹çinden geçti¤imiz dönemde, önderlik bofllu¤unun nas›l tan›mland›¤› ve giderilmesi do¤rultusunda ortaya konulan yaklafl›mlar, komünistli¤in en temel kriterleridir. Güncel, somut prati¤i belirleyen, siyasal çizgilerin s›nanmas›n›, hatalardan ders ç›kar›lmas›n› sa¤layacak olan yaklafl›m budur. Bu sorundan ba¤›ms›z olarak giriflilen hiç bir çaba, do¤rulu¤u kan›tlanm›fl sözlerin sürekli tekrarlanmas› durumunda bile komünist amaçlara ulaflmaya yetmeyecektir. Çeflitli devrimci ak›mlar, bir yandan devrimci parti veya önderlik ihtiyac›n› dile getirirken, öte yandan da bu sorun tespiti bir kenarda yaz›l› durmaya devam ederken, sanki bu sorunun günlük yaflamda bir karfl›l›¤› yokmufl gibi, kendinden menkul bir sorunmufl gibi davran›p, bu tespitin gerektirdi¤i görevlere yo¤unlaflmak yerine, üzerinden atlayabiliyor. Günümüzde devrimci hareketin gerçekli¤i ne yaz›k ki budur. Çeflitli gruplar, devrimci önderlik ihtiyac›n›, ya kendi grubunun bir parti olarak varl›¤›n› ortaya koyup, bu grubun “öncü parti” konumundan, “önder parti” konumuna gelmesini sa¤lamaya çal›fl›yor, ya da e¤er kendisini parti olarak ilan etmemiflse, bu sorunun kendisinin etraf›nda çözülece¤ine inan›yor. Gerçekte, bu iki yaklafl›m ayn› kap›ya ç›k›yor: Biraz daha pratik çabayla, kadrolar›n daha fazla özverili davranmas›yla bu sorunun çözülebilece¤i. Yani, ya kendisini parti olarak ilan etmifl grubun daha fazla kitleyi seferber etmesi sonucu kitleleri devrime yürütmesi; ya da parti olarak ilan etmemiflse yine ayn› flekilde kendi grubunun kitleselleflmesi sonucu parti haline gelmesi. Sonuçta, sorunun dü¤ümlendi¤i ve çözümün görüldü¤ü yer, gruplar›n do¤rusal büyümesinden baflka bir yer olmuyor. Bu bak›fltan kurtulunamad›¤› sürece, parti sorunu ka¤›t üzerinde kalmaya, leninist parti anlay›fl›n›n içi boflalt›lmaya mahkumdur. ‹çinden geçti¤imiz dönemde, devrimci hareketin çeflitli kesimleri taraf›ndan, karfl›lafl›lan sorunlar› çözme, aflma ihtiyac›n›n ve çabas›n›n bir ürü-

nü olarak, çeflitli flekillerde, bu önderlik ihtiyac› dile getirilmekte. Ancak, bu eksikli¤in yaratt›¤› boflluk da, gerekli olan arac› yaratma çabas› yerine, varolan bofllu¤u çeflitli giriflimlerle giderilmeye çal›fl›lmakta. Hareketin da¤›n›kl›¤› koflullar›nda, bu bofllu¤u giderme çabas›, iki farkl› ve birbirinden kopuk alandaki giriflimlerle sürdürülüyor. Birisi, s›n›f hareketi zemininde, di¤eri ise, devrimci hareketin kendi dar gündemleriyle ilgili sorunlar zemininde. Devrimci hareketin, varolan sorunlar› aflma çabas›yla ilgili olarak, s›n›f hareketi içerisindeki pratikler sözkonusu oldu¤unda, sendikal alandaki güçbirlikleri, platformlar gündeme gelirken, bunun “d›fl›ndaki”, “siyaset” alan›nda ise, devrimci örgütlerin güçbirli¤i pratikleri sözkonusu olmaktad›r. Bize göre, bunlar birbirinden ayr›lamayacak olmas›na ra¤men, fiili olarak ayr›lmaktad›r. S›n›f hareketi alan›nda, s›n›f›n gündemi ile ilgili sorunlarla ilgili olarak ortak hareket etme gündeme gelmekte, buna da siyaset bulaflt›r›lmaya çal›fl›lmakta, devrimci hareketin gündemiyle ilgili olarak ise daha çok, “kendi” sorunlar› olan “takvim gündemleri”, hapishanelere yönelik sald›r›lar›n karfl›lanmas›, “kay›plar”, “Kürt meselesi” vb. sorunlarda ise, “siyasal” güçbirlikleri sözkonusu olmaktad›r. Varolan tüm bu giriflimler, s›n›f hareketi için T‹S dönemlerinde ve sendika kongrelerinde ifade bulmakta, “s›n›f›n d›fl›nda” ise aslolarak takvim gündemlerine dönük iflbirli¤i olarak yaflanmaktad›r. Tüm bu giriflimlerin ortak özelli¤i, varolan da¤›n›kl›¤›, parçalanm›fll›¤› ve güçsüzlü¤ü aflma çabas›n›n sözkonusu olufludur. Devrimci hareket, bu güçsüzlü¤ü ve parçalanm›fll›¤› derinden hissetmekte, ancak bunun nedeni ve giderme yollar› üzerine yanl›fl kavray›fllara sahip oldu¤u için de, çözümü yanl›fl yerlerde aramaktad›r. Siyasetin boflluk tan›mamas› da burada kendini tüm sonuçlar›yla ortaya koymaktad›r. Bofllu¤u giderme çabas› anlaml›, ancak hangi yöntemle giderilece¤i ortaya konulmad›¤› ölçüde tehlikelidir. Çünkü, güçsüzlükten kaynakl› sorunlar› giderme çabas›, siyaseten gerilemeyi, esnemeyi getiriyor. Bugün çeflitli nedenlerle ayr› duranlar, bu sorun yüzünden siyasetlerinden, durufllar›ndan ödün vererek biraraya gelmeye çal›fl›yorlar. Bundan dolay› da, geçici olarak “baflar›lar” elde edildi¤i oranda, as›l ihtiyaç olan devrimci partinin yarat›lmas› gere¤inin üzerinden atlan›yor, ancak daha sonra, güvensizlik ve da¤›lma tekrarlan›yor. Üstelik, bu k›smi ve geçici baflar›lar, sorunun üzerini örttü¤ü ölçüde, zeminin kaymas›na, bulan›kl›¤a yol aç›yor. J


12

‹kamecilik ve Güçsüzlü¤ün Farkl› Bir Yans›mas›

Say›: 27 P Eylül ‘98

T‹S Süreci ve Devrimci Hareket

T‹S’ler, s›n›f mücadelesinde iki kutubu kapsad›¤› kadar›yla, örgütlülük ve politik güçleri oran›nda, ücretler ve çal›flma koflullar›n›n belirlenmesi için karfl›l›kl› ödün koparma mücadelesidir.

B

ir Toplu ‹fl Sözleflmesi (T‹S) dönemi daha geride b›rak›ld›. Bu y›l da sahne, senaryo, oyuncular ve uygulamalar geçen y›llarda yaflan›lanlardan çok farkl› de¤ildi. Sektörel boyutuyla ve birbirinden kopuk yaflanan küçük çapl› ve yer yer bunu da aflan kimi grevlerin gerçekleflmesi ise, s›n›f ad›na bir kazan›m olarak de¤erlendirilmekten çok uzak bir görünüme sahip. Kimi sektör ve ifl yerlerinde hala görüflmeler sürmekle beraber, bu süreç, s›n›f ad›na ne bir mücadele deneyimi, ne de bir kazan›m olarak de¤erlendirilmeyi hak ediyor. Ama devrimci hareketlerin T‹S’lere yaklafl›m› ve T‹S’lerden beklentileri, somut ve acil görevler aç›s›ndan konunun gündemimize girmesine yol aç›yor. Düzen Cephesi ve T‹S’ler Burjuvazi, 1980’lerle devrimci hareketi ve y›¤›n hareketini bast›r›p etkisiz hale getirdikten sonra, s›n›f mücadelesini, öznesinin kendisi oldu¤u bir arenada sürdürdü. Tüm toplumsal yaflam› kendi ihtiyaçlar› temelinde yeniden fle killendirdi. O dönemden bu döneme belirginleflen temel bir ö¤e ise, “tüm burjuvazinin ortak ifllerini yürüten bir komiteden baflka birfley olmayan” burjuva devletinin devrimci, Kürt ve s›n›f hareketini bast›r›p egemenli¤ini pekifltirmek için, gerici reformlar a¤›yla kendini ve vurucu gücünü yeniden yap›land›rmas›nda ciddi bir mesafe katetmifl oldu¤udur. Bu gerçeklik, politikan›n somutland›¤› her alanda kendini a盤a ç›kar›yor. T‹S’lerde de öyle. S›n›f›n içerisinde toplu ifl sözleflmesi hakk›na sahip olanlar çok küçük bir az›nl›¤› kapsamaktad›r. Ve bunlar›n s›n›rlar› burjuva hukuk düzeniyle çizilmifltir. “Madde 12- Yetki: Kurulu bulundu¤u iflkolunda çal›flan iflçilerin en az yüzde onunun (tar›m ve ormanc›l›k, avc›l›k ve bal›kç›l›k iflkolu hariç) üyesi bulundu¤u iflçi sendikas›, toplu ifl sözleflmesinin kapsam›na girecek iflyeri veya iflyerlerinin her birinde çal›flan iflçilerin yar›dan fazlas›n›n kendi üyesi bulunmas› halinde bu iflyeri veya iflyerleri için toplu ifl sözleflmesi yapmaya yetkilidir. ‹flletme sözleflmeleri için iflyerleri bir bütün olarak nazara al›n›r ve yar›dan fazla ço¤unluk buna göre hesaplan›r.... Bir iflkolunda çal›flan iflçilerin yüzde onunun tespitinde Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›nca her y›l Ocak ve Temmuz aylar›nda yay›mlanacak istatistikler esas al›n›r.” (a.g.y.) Ve bugünkü koflullarda, yukar›daki çizilmifl s›n›rlar çerçevesinde toplu ifl sözleflmesi 20 milyon oldu¤u tahmin edilen iflçi s›n›f›n›n ancak 700 binini kapsamaktad›r. Bu 700 binlik kesim ise sendika, bir tak›m sosyal güvencelere sahip olma hakk›yla di¤er 19 milyonluk kesime göre ayr›-

cal›kl› bir konuma sahiptir. Yukar›daki ifadelerden de anlafl›laca¤› üzere T‹S’ler, üretim araçlar›n› tekelinde bulunduran burjuvazinin varolan sömürü çark›n› döndürmek için ihtiyaç duydu¤u çal›flma koflullar› ve çal›flma bar›fl›n›n dünya, ulusal ve yerel çaptaki politik geliflmelere ba¤l› olarak, kendi s›n›fsal ç›karlar› ad›na, belirli dönemlerde yeniden düzenlemesi ihtiyac›d›r. Ve her dönemde oldu¤u gibi bu dönemlerde de, burjuvazi ücretleri daha düflük bir düzeye çekerek, çal›flma koflullar›n› a¤›rlaflt›rarak, disiplin yönetmeliklerini ayr›nt›land›rarak ve bir tak›m ayr›cal›klar› (sendika, sigorta, sosyal güvence vb.) s›n›f›n küçük bir kesimiyle s›n›rland›rarak sömürüyü yo¤unlaflt›r›p, T‹S hakk›na sahip olan kesimleri de kapsayan s›n›f›n geneline yönelik sald›r›lar› ve bask›lar› art›r›p, egemenli¤ini pekifltirmeye çal›fl›r. ‹flçi s›n›f› taraf›ndan ise, T‹S’ler daha iyi yaflama-çal›flma koflullar›n› elde etmek için sürdürdü¤ü ekonomik mücadelenin araçlar›ndand›r. Bugün iflçi s›n›f›n›n sahip oldu¤u haklar bile, zorlu mücadelelerle kazan›lm›flt›r. Ve Türkiye’de iflçi s›n›f›n›n büyük bir ço¤unlu¤u bu haklardan yoksundur. Milyonlarca iflçi sendikas›z, sigortas›z ve sosyal güvenceden yoksun çal›flt›r›lmaktad›r. Sonuç olarak T‹S’ler, s›n›f mücadelesinde iki kutubu kapsad›¤› kadar›yla, örgütlülük ve politik güçleri oran›nda, ücretler ve çal›flma koflullar›n›n belirlenmesi için karfl›l›kl› ödün koparma mücadelesidir. Burjuvazi, sendika bürokratlar›n› devreye sokarak, lokavt tehdidini öne sürerek, s›n›f içindeki kimi zay›f, karars›z unsurlar› sat›n alarak, bazense asker süngüsü, polis copu, burjuva mahkemeleri ve hapishanelerine dayanarak, hem tehditler ve aldatmacalarla hem de bask› ve sopayla verilen en ufak bir mücadelede bile bask›n ç›kmaya çal›flm›flt›r, çal›flmaktad›r. Devrimci Hareket ve T‹S’ler Daha önemli olan bir konuysa, s›n›fa önderlik etme misyonuyla hareket edenlerin T‹S’lerden beklentileri ve T‹S’lere yaklafl›mlar›d›r. Özellikle K›z›l Bayrak ve Al›nteri bu konuda çok daha ayr› ele al›nmay› hak ediyor. K›z›l Bayrak’›n ‘97 Mart’›nda yay›nlad›¤› “T‹S Süreci ve Görevlerimiz” adl› broflürü, K›z›l Bayrak’›n, kendini ortaya koydu¤u dönemden bu yana geçen sürede vard›¤› noktay›, politik-örgütsel boyutuyla çok net bir flekilde ortaya koyuyor. Genel hatlar›yla broflür, K›z›l Bayrak’›n o bilindik üslubuyla iflçi s›n›f›na bol bol görevlerini hat›rlatan, ak›l veren ve zaman zaman da kehanetlerde bulunan vurgular› içeriyor. Söz K›z›l Bayrak’da: “Milyonlarca iflçi sendikas›z,

hatta sigortas›z, kay›ts›z çal›flt›r›lmaktad›r. Ve bunun faturas›n› çok daha az g›n bir sömürüye maruz kalarak ödemektedir. Bu haklar› kazanmak, korumak, onlar› s›n›f mücadelesinde etkin bir silah olarak kullanmak, bu alandaki sald›r›lar› geri püskürtmek, bugün iflçi s›n›f› önündeki bafll›ca görevlerden biridir... ‹flçi s›n›f› sadece ekonomik mücadele vererek ve sadece daha iyi T‹S’ler imzalamak yoluyla sorunlar›n› çözemez...Kurtuluflun yolu da, iflçi s›n›f›n›n sermaye iktidar› karfl›s›nda güçlerini birlefltirerek, ba¤›ms›z ç›karlar› do¤rultusunda siyasal mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir...Bu yüzden T‹S sürecinde iflçiler sermayenin yukar›da s›ralad›¤›m›z sald›r› politikalar›na karfl› mücadele görevlerini bir an olsun unutmamal›d›r....T‹S’e, tensikatlar› engellemeye dönük maddeler konulmas› için mücadele edilmelidir.... K›dem tazminatlar›n›n artt›r›lmas› için ve tazminats›z iflten ç›karma sald›r›s›n›n son bulmas› için mücadele edilmelidir.... Burada sendikal› iflçilerin görevi, kazan›lm›fl haklar›ndan vazgeçmek de¤il, di¤er iflçi kardefllerinin de bu haklar› kazanmas› için onlar›n mücadelesine destek vermektir. Ç›plak ücret art›fl› talepleri, di¤er haklar›n korunmas› ve gelifltirilmesi talepleri ile birlikte savunulmal›d›r. ‹flverenlerin T‹S’deki zam oranlar›n› sosyal haklara, yan ödemelere yans›tmama sahtekarl›¤› karfl›s›nda uyan›k olunmal›d›r...Bu sahtekarl›¤a ve talana son vermek için iflçi s›n›f›ndan tüm bu kesintilerin, vergilerin kald›r›lmas› ve ç›plak ücrete eklenerek do¤rudan ödenmesi talep edilmelidir...”(K›z›l Bayrak, Broflür Dizisi 2, T‹S Süreci ve Görevlerimiz) ve broflür iflçi s›n›f›na yine görevlerini hat›rlatarak son buluyor. Broflürde dikkat çeken bir baflka noktaysa, belirli bir saptaman›n sonucunda sosyalizm etiketinin yap›flt›r›lmas›d›r. Herhalde K›z›l Bayrak çevresi sosyalizm etiketinin yap›flt›r›lmas›n›, di¤erleriyle aras›ndaki ayr›m çizgilerinin çekilmesi, iflçi s›n›f› devrimcili¤i olarak alg›l›yor ki, bunu mekanik düzeyde metinlerine serpifltirmekte de hiçbir mahzur görmüyor. Yine broflüre dönelim: “ ... Özetlersek, iflçi s›n›f› devrim ve sosyalizm için siyasal savafl›m› yükseltmeden kurtulufl yolunda ilerleyemeyece¤i gibi, demokratik haklar ve siyasal özgürlükler için mücadele etmeden yaflama-çal›flma koflullar›n› iyilefltirmeyi de baflaramaz. (a.g.y. , s. 8) ...‹flçi s›n›f› bu yüzden, bir yandan çal›flma-yaflama koflullar›n› iyilefltirmek için mücadelesini kararl›l›kla yükseltirken, di¤er yandan ufkunu bu düzenin verip verebilece¤i ile s›n›rlamamal›d›r. K›r›nt›larla yetinmemeli, s›n›fs›z sömürüsüz bir

dünyay› yaratmak için, sosyalizm için mücadeleyi yükseltmelidir.” (a.g.y., s.16) Daha sonra, yukar›da ortaya konulan perspektif ve vurgulara tekrar dönece¤imizi hat›rlatarak, K›z›l Bayrak’›n ‘96 y›l›ndaki yapt›¤› vurgular›, kendilerine hat›rlatmakla yetinelim: “Komünistler iflçi s›n›f›n›n ak›l hocalar› de¤illerdir. Herfleyi bilen bir ö¤retmen edas› ile hareket edemezler. Bu flekilde hareket edenler, ne s›n›f mücadelesinden ö¤renebilir ne de kitleleri e¤itebilirler.” (K›z›l Bayrak, Haziran ‘96, S.17) Yine broflürde ele al›nmas› gereken ayr› bir noktaysa, iflçi s›n›f› cephesinde T‹S’e yönelik gerçek bir haz›rl›ktan sözedilemeyece¤ini vurgulay›p, T‹S komitelerinin henüz güçsüzlü¤ünü ve yayg›nlaflmam›fl oldu¤unu belirtip, genifl iflçi y›¤›nlar›n› somut talepler temelinde eyleme ça¤›rmas›d›r. Bu talepler “Tensikatlara karfl› ifl güvencesi!Tüm iflçilere sendika ve T‹S hakk›! Eflit ifl zaman› için eflit ücret! Ücretler düflürülmeden çal›flma saatleri k›salt›ls›n! SSK’n›n ya¤malanmas›na hay›r! Sömürü ve kirli savafl bütçesinehay›r!...” olarak ortaya konulmaktad›r. Genifl y›¤›nlara arkas›nda durulamayacak eylem ça¤r›lar› yapmaya tipik bir örnek teflkil etmektedir. Al›nteri ise, 2 ve11 Temmuz’daki de¤erlendirmeleriyle T‹S’lerden beklentilerini aç›kca ortaya koyuyor: 2 Temmuz ‘98’de ç›kan Al›nteri, bafll›¤›na “Görev bafl›na, grev bafl›na!”y› att›ktan sonra, Al›nteri’ne özgü bildik ajitatif diliyle geliflmelerin haberlerini veriyor: “Tekstil ve metal ifl kollar›nda 200 bin iflçi toplu sözleflme sürecinde.Belediye, tekstil ve g›dada 10 binin üzerinde iflçi grev karar› aflamas›nda. Belediye, g›da ve Amerikan askeri iflyerlerinde 3 binin üzerinde iflçi grevde. T‹S dönemi s›n›f›n yo¤unlaflma merkezlerinde geleneksel bir k›p›rdanma yaratmakla birlikte, ufku do¤al olarak iflini ve afl›n› koruma ile s›n›rl› kalmaktad›r... Bu yüzden, özellikle s›n›f›n uzun süreli durgunluk koflullar› aç›s›ndan, T‹S’lerin greve tafl›nmas›, ç›k›lan grevlerin sürdürülmesi ve sonuca gitmesi dahi bafll› bafl›na önem kazanmaktad›r.”(Al›nteri, 2 A¤ustos ‘98) 11 A¤ustos tarihli Al›nteri ise bu h›zla kald›¤› yerden devam edip, K›z›l Bayrak tarz›yla iflçilere görevlerini hat›rlatarak; bunu nas›l yapacaklar›n› iflçilere “ayr›nt›l›” olarak anlat›yor. “‹flçiler! 6 bin iflçi arkadafl›m›z grevde. 200 bin iflçi arkadafl›m›z toplu sözleflme heyecan› yafl›yor.... Ya T‹S’lerimizi greve, grevlerimizi zafere tafl›yarak gelece¤imize bir yol açaca¤›z.... Ya da sefalet ve çürüme bata¤›na biraz daha gömülece¤iz....T‹S sürecindeki arkadafl! Kapal› kap›lar alt›nda bir kez daha sat›lmak istemiyorsan indir yumru¤unu T‹S masas›n›n üstüne! Sendika a¤alar›n›n yakalar›na yap›fl, sendikalar›n› öfkenle dol-


13

Say›: 27 P Eylül ‘98 dur! Sat›fl sözleflmelerini y›rt! Grevsiz olmaz çünkü! Patronun burnuna dayamadan yumru¤unu, haklar›n al›namaz!” Bu de¤erlendirmelerin ard›ndan politik ve örgütsel sonuçlar beraberinde geliyor: “Grev ve T‹S’lere kilitlen!” T‹S’lerden beklentilerde: “...Bu yüzden bugün T‹S’leri tüm bas›nca karfl›n greve tafl›mak, ç›k›lan grevleri ›srarla ve inatla sürdürüp sonuca götürmek bile bafll› bafl›na bir önem kazanmaktad›r. Ç›k›lan her grev, inatla sürdürülen her grev, s›n›f›n iç bas›nc›na ileri do¤ru kanallar açacak, burjuvazinin s›k›fl›kl›¤›n› ise art›racakt›r...‹flçi s›n›f› devrimcileri aç›s›ndan s›n›fla buluflma, s›n›f› örgütleme, yönünü daha ileri taleplere çevirmek için bulunmaz bir zemindir...Partiyi ve devrimi örgütlemek, bugün T‹S ve grev hareketine kilitlenmek, bugünkü kaynama noktalar›nda s›n›f›n devrimci gelece¤ini örgütlemekte somutlanmaktad›r.”( Al›nteri, 2 A¤ustos, s. 4) Al›nteri, K›z›l Bayrak’tan farkl› olarak s›n›fa görevlerini hat›rlatmakla beraber, kadrolar›nda oluflan bilinçlere sald›rarak, kadrolar›na çatmadan da duram›yor. “O grevde hiç bir fley olmuyorsa, sen olduracaks›n! ‹flçilerin T‹S’ten haberi bile yoksa, sen bilgilendireceksin! ‹flçiler çok geri ise sen bilinçlendireceksin! S›n›f devrimcili¤i olmufl armut toplay›c›l›¤›ndan farkl› birfleydir!...T‹S ve grev süreci, s›n›ftan da önce iflçi s›n›f› devrimcileri için bir s›n›f çal›flmas› okulu ve s›nav olarak görülmelidir. S›n›f›n kabu¤unu k›rmas›, s›n›f devrimcilerinin kendi darl›¤›n›, tek düzeli¤ini, kendine güvensizli¤ini, deneyimsizli¤ini, k›rmas›na ba¤l›d›r.” (Al›nteri, 11 A¤ustos, s. 4) Ayn› zamanda yine ayn› metinde, devrimci bir partinin fonksiyonlar› da kadrolara yükleniyor. “Her grevde sadece tan›fl›lan birkaç iflçiye de¤il, grev yerine u¤ramayanlar da dahil, tüm iflçilere ulaflma, konuflma yay›nlar›m›z› ulaflt›rma hedeflenmelidir....T‹S sürecindeki tüm iflyerlerine, özellikle Türk Metal ve Teksif tabanlar›na ulafl›lmal›d›r.... T‹S sürecindeki fabrikalar›n topland›¤› Topkap›, Gebze, vd. bölgelerde uzmanlaflacak, özel ekipler kurulmal›d›r.” (a.g.y.) Nitelik ve kapasite ortadayken, y›¤›nlara eylem ça¤r›lar› Al›nteri taraf›ndan da dillendirilmektedir. “S›n›f›n öne ç›kan T‹S talepleri, ücret, ifl güvencesi, esnek çal›flma, tafleronluk, grupland›rma sistemidir. Türk Metal, Teksif, Hizmet-‹fl tabanlar›nda sendika de¤ifltirme talebi, ayr›ca mezarda emeklilik, paral› e¤itim ve sa¤l›k sorunlar› da duyarl›l›k noktas›d›r.” Bir ihtiyat koyma da gerekli görülüyor. “Ancak devrimci bir s›n›f çal›flmas›n›n, ekonomist de¤il, dolays›z siyasi ve s›n›fa karfl› s›n›f zemininde yürütülebilece¤i unutulmamal›d›r.” Kitleselleflme kayg›lar› a¤›r basan Al›nteri’den ibret verici bir al›nt› daha yapal›m: “....Kirli savafl, faflizm, emperyalizm vb. kavramlar›n› hiç kullanama-

yaca¤›m›z yerler olacakt›r. Ancak bunlar› kullanmadan da antifaflist, antiemperyalist, antiflovenist bir ajitasyon yapabilmenin daha meflru ve güçlü bir zemini vard›r.” Sosyalizm etiketi yap›flt›rmak Al›nteri için de söz konusu: “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! slogan› ve sosyalizm propagandas›, özel olarak yo¤unlaflaca¤›m›z, en geri iflçi karfl›s›nda bile elden b›rakmayaca¤›m›z silahlar›m›z olmal›d›r.” (a.g.y.) Al›nteri “kirli savafl, faflizm, emperyalizm vb. kavramlar›” kullanmadan sosyalizm propagandas›na nas›l “özel olarak yo¤unlaflaca¤›”n› ise aç›klam›yor. Al›nteri ve K›z›l Bayrak’›n ortaklaflt›¤› bir baflka konuysa s›n›f›n yaflama ve çal›flma koflullar›n›n geri bir zeminde oluflunun ve baflar›s›zl›klar›n›n faturas›n›, sendika bürokrasisinin ihanetiy le aç›klamas›d›r. “Sendika bürokratlar› ayn› T‹S süreci kapsam›ndaki di¤er iflçilere destek vermekten de geri dururlar. Geri durmak ne kelime, mücadele ve dayan›flma yönünde tav›r alan sendikac›lar, sermaye devletinden önce bu bürokratlar taraf›ndan disiplin kuruluna verilir, cezaland›r›l›r. Haklar› için direnen iflçileri yaln›z ve güçsüz b›rakmak için ellerinden geleni yaparlar.”(K›z›l Bayrak Broflür Dizisi 2, T‹S süreci ve görevlerimiz, s.28) S›n›f hareketinin geri bir zeminde seyretmesinin temel nedenlerinden bir tanesini, sendika bürokrasisinin ya da kimi devrimci hareketlere göre sendika a¤alar›n›n ihanetiyle aç›klama e¤ilimi K›z›l Bayrak ve Al›nteri’den de öte, genel olarak devrimci hareketler içerisinde yayg›n bir yaklafl›md›r. Sendika bürokrasisinin s›n›f üzerindeki denetleyici rolü abart›ld›¤› kadar bir etkiye sahip olamamakla beraber, varoldu¤u kadar›yla da bu sendika bürokrasisinin baflar›s›ndan öte devrimci hareketin zaaf ve eksikliklerine iflaret etmektedir. S›n›f içerisinde proleter devrimci bir politik hatt›n varedilememesinin, s›n›f›n içindeki ekonomist, reformist e¤ilimlerin dize getirilememesinin ve ba¤›ms›z bir politik ak›m olarak süreklili¤inin sa¤lanamamas›n›n göstergeleridir. Daha yal›n bir ifadeyle komünist hareketin örgütsel görevlerine iflaret eder. Düflman›n düflmanl›k; liberalin liberallik; sendika bürokrasisinin hainlik yapmas›nda bir anormallik yoktur. Aksi bir beklentiye girmek, “genelev patronlar›ndan erdemli ifller yap mas›n› beklemek” gibi birfley olur. Ama devrimciler, iddialar›n›n gere¤i olarak önderlik misyonlar›n› yerine getiremedikleri oranda, bunu kendi d›fl›ndaki bir tak›m faktörlerle aç›klamas›, sendika bürokrasisinin ihanetinden çok daha fazla mücadeleye zarar vermekte, so-

runlar›n as›l kayna¤›n›n üzerinin örtülmesine ve çözümün ertelenmesine yol açaktad›r. Sonuç Yerine Devrimci önderlik sorununu çözmüfl oldu¤unu ya da kendi do¤rusal geliflimiyle çözecek oldu¤unu idda edenlerin en geniflinden en dar anlam›na ideolojik, politik ve örgütsel boyutuyla bir çok sorunda ortaklaflma ve ayn›laflmayla karfl› karfl›ya kalmalar›nda flafl›lacak bir durum yoktur. Çünkü ideolojik, politik ve örgütsel boyutuyla s›n›f mücadelesine önderlik edebilen, s›n›f mücadelesinde politik bir güç olarak varolabilmifl, ne bir devrimci parti yarat›labilmifl, ne de küçük hareketler kendi do¤rusal geliflimiyle bu ihtiyaca yan›t verebilecek durumdad›r. S›n›f mücadelesinin karfl›lar›na ç›kard›¤› politik dönemeçlerde ya da s›n›f mücadelesi somut bir biçimde kendi gündemini dayatt›¤› zamanlarda, devrimci hareketlerin ayn› refleksleri sergilemeleri bugün kendini en yak›c› bir biçimde hissettiren devrimci önderlik ihtiyac›n›n bir ürünüdür. Bu ayn› refleksler, bir dizi politik geliflmelerde a盤a ç›kt›¤› gibi T‹S’lerde de kedini göstermifltir. Her kendili¤inden k›p›rdan›fl döneminde, kendili¤indenli¤e tap›nmada köklerini bulan kitle ajitasyonuna h›z verilmesi, arkas›nda durulamayacak eylem ça¤r›lar›n›n yap›lmas›, iflçilere görevlerinin s›k s›k hat›rlat›lmas›; politika üretememede a盤a ç›kan, politik aç›l›mlar›n sonuna eklenen mekanik ve soyut sosyalizm etiketinin yap›flt›r›lmas›; temeli komple bir örgütsel faaliyetin zaaf ve yetersizli¤ine dayanan baflar›s›zl›k ve gerilemelerinin nedenlerini, kadrolar›n yetersizli¤inde, deneyimsizli¤inde, donan›ms›zl›¤›nda vb. ve sendika bürokrasisinin ve reformist hareketin alçakl›¤›nda arama.... Gerçekte devrimci önderlik ihtiyac›n› asgari düzeyde de olsa karfl›lad›¤›n› ya da sadece kendi do¤rusal geliflimiyle bu ihtiyac›n karfl›lanabilece¤ini iddia edenlerin, yukar›da aç›mlanan sorunlar›n büyük bir k›sm›n› kendi yay›nlar›nda da iflledi¤ini belirtmek gerekir. Ama ya kendinden ba¤›ms›z, devrimci hareketlerin yetersizliklerini ve kendi “ayr›mlar›n›” ortaya koymak ya da kendi politik t›kan›kl›klar›n› ve amatör, esnafça yürütülen örgütsel faaliyetin faturas›n› kendi kadrolar›na ç›karmak için. Siyaset iktidar için mücadeledir. Ve bu mücadelede net bir çizgiyle çizilmifl bir politik hatla birlikte, bunu yaflamda varedecek, süreklili¤ini sa¤layacak bir örgütsel omurgan›n yarat›lmas› gerekir. Politika örgütle yap›l›r ve bunun iktidar mücadelesindeki ad›, kitlelere önderlik edebilme misyonunu yerine getirebile-

cek, bu niteli¤e ulaflm›fl devrimci bir partidir. Devrimci bir s›n›f partisinin yarat›lamad›¤› koflullarda, yürütülecek politika genifl y›¤›nlar› örgütlemek ya da onlara arkas›nda durulamayacak eylem ça¤r›lar› yapmak de¤il, bunu da önceleyen politikan›n öznesini yaratmak üzere belirlenmifl görevlere yo¤unlaflmakt›r. Aksi tutum ya düzenin açt›¤› kanaldan h›zl› bir flekilde akmakla ya da kan kayb›yla sonuçlan›r. Bu durumu politik-örgütsel faaliyette birçok örnekle somutlamak mümkün. Leninizm’e ve Ekim Devrimi’ne ba¤l›l›¤›n› belirten devrimci hareketler, s›n›f hareketinin devrimci önderlik gibi temel ve öncelikli sorununun çözümünde, militanlara taban örgütlülü¤ünü gelifltirmek ad›na yerel de olsa sendika platformlar›n› ve kendilerinin ortaya koydu¤u alternatif platformlar› hedef göstererek varolan amatörlü¤ü ve ilkelli¤i derinlefltirdikleri gibi bunu teflvik de etmifl oluyor. Devrimci bir önderli¤in yarat›lmas›nda ise, eylem hedefleri olarak direnifl ve grevleri göstererek varolan amatörlü¤ü boyutland›rm›fl oluyor. Komünistlerin öncelikli olarak yaratmakla yükümlü oldu¤u leninist tipte devrimci bir partinin somut ve acil görevleri ortadayken, güçsüzlük kayg›lar›ndan kaynakl› kitle seferberli¤iyle si yasal mücadelenin s›n›rland›r›lmas›, küçük eylemlere indirgenmesi ve sonucunda hareketin gerisinde kal›nmas› ikamecili¤in en somut biçimi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Böylece sa¤lam bir devrimciler örgütünün gereklili¤inin, devrimciler taraf›ndan ne kadar anlafl›ld›¤› da a盤a ç›km›fl oluyor. Devrimci hareketler bugüne kadar iflçilere b›r y›¤›n görev tarif etmifl, bir o kadar da ça¤r› yapm›flt›r. Ama bu ça¤r›lar bilinen ama görmezden gelinen nedenlerden dolay› bofla ç›km›flt›r. Tek bafl›na devrimci militanlara yüklenmek ise zerre kadar ilerletici olmam›flt›r, olmamaktad›r. Mevcut politikalar› yaflama geçirmede “›srar”, “enerji”, “yarat›c›l›k” vb. manevi motivasyona yönelik yap›lan vurgular ise, asl›nda hareketin ideolojik, politik ve örgütsel zaaflar›na yabanc›l›¤› ya da çaresizli¤i ifade ediyor. Çünkü bu sorunlar›n kendi flahs›nda çözülmüfl, bu kadrolar›nda yarat›lm›fl olmas› sürecini tamamlad›¤›n›n ve Parti s›fat›na eriflti¤inin ya da do¤rusal geliflme ile eriflece¤inin kabulünden hareket eden devrimci hareketler bir türlü de bu k›s›r döngüden kurtulam›yorlar. Bu durumda beklenen ve yap›lmas› gereken, bofla ç›kan ça¤r›lardan dersler ç›kar›larak, hareketin temel zaaf› ve en acil gereksinimi olan s›n›f›n politik ve önder iradesini yaratmak için, s›n›f hareketi içinde politik bir güç olmak için haz›rl›k görevlerine; fabrikalarda, iflçi semtlerinde politik ve örgütsel çal›flmaya, hareketi yönetebilecek sa¤lam ve merkezi bir devrimciler örgütünün inflas›na yo¤unlaflmakt›r. Bu temel haz›rl›klar yap›lmadan hiçbir devrimci hareket s›n›f içerisinde kal›c› politik bir güç oluflturamaz. Bu temel haz›rl›klarda: devrimci bir komünist program ve leni-


14

Devrimci Dinamikleri Ehlilefltirilemeyen Ülke:

Say›: 27 P Eylül ‘98

Arnavutluk

“Emperyalistler, çivisi ç›km›fl Balkanlarda çiviyi yerine çakmak için çaba sarfetseler de, bölgede askeri üsler kurup Makedonya ve Arnavutluk ordular›n› her türlü ayaklanmaya karfl› e¤itseler de, türlü türlü bahanelerle bölgede egemenliklerini pekifltirecek ad›mlar at›p ‘istikrar’ aray›fllar›n› yo¤unlaflt›rsalar da, hala kontrol alt›na al›p ehlilefltiremedikleri ve bunu kolay kolay da baflaramayacaklar› devrimci damar varl›¤›n› koruyor; kendili¤inden patlamalarla dönem dönem varl›¤›n› hissettiriyor.” (Maya, s. 26, s.13) Bu ifadelerin ard›ndan daha bir ay geçmeden Arnavutluk’da yeni bir isyan hareketi yafland›. Muhalefet milletvekili Azem Haydari’nin öldürülmesi sonras›nda bafllayan olaylarda 3 kiflinin öldü¤ü, onlarca kiflinin de yaraland›¤›, burjuva medya taraf›ndan dile getirildi. Burjuvazi, ayaklananlar›n iflgal etti¤i kimi kurumlar› tekrar ele geçirip iflletmeye çal›flsa da, Tiran’da yeni devrimci patlamalar ve daha yayg›n bir isyan dalgas› varl›¤›n› koruyor. Uluslararas› sermaye ve Arnavutluk’daki temsilcileri bunun fark›ndalar ki, kayg›lar›n› ve müdahale yöntemlerini farkl› platformlarda dile getirip, durumdan görev ç›kartmak için hiç de zaman kaybetmiyorlar. Devlet Baflkan› Recep Meydani, ülkedeki siyasi parti liderlerine, sorumluluk örne¤i göstermeleri ve soruna siyasi çözüm bulunmas› amac›yla görüflmeler yapmalar› ça¤r›s›nda bulundu. Kastedilen, burjuvazinin kendi aras›nda k›z›flan pay kavgas›n›, k›sa bir süre için de olsa, dar grup ç›karlar›ndan s›y›rarak bütünün ortak ç›karlar› temelinde ele almalar› gerekti¤i; siyasi çözümden de anlafl›lmas› gerekenin, düzeni tehdit eden, istikrar aray›fllar›na engel olan devrimci dinamiklerin ehlilefltirilip düzen içine çekilmesi, düzenin yedek gücü haline getirilmesi, bunda ayak direyenlerin ise bast›r›l›p ezilmesi zorunlulu¤udur. Almanya ve ‹talya D›fliflleri Bakanlar›, AB’nin Arnavutluk ile ilgili daha fazla yükümlülük almas›n› ve 1997’de bu ülkede yaflanan devrim dalgas›n›n tekrar kabarmamas› için uluslararas› polis gücü oluflturulmas›n› istediler. AB, Arnavutluk’taki kar›fl›kl›¤›n çözümü için taraflara görüflme masas›na oturmas› ça¤r›s›nda bulunarak, Cumhurbaflkan›’n›n çabalar›na destek verdi¤ini aç›klad›. ABD ise Arnavutluk’ta siyasi amaçlar için fliddetin kullan›lmas›n› k›nad›¤›n› belirterek, bu yolla iktidara gelecek bir hükümeti tan›mayacaklar›n› belirtti. Emperyalist odaklar güçleri oran›nda, dünyan›n kendi aralar›nda yeniden ve yeniden paylafl›lmas›n› ve daha yo¤un sömürüyü hedefleyen politikalar›nda Arnavutluk’ta da yafland›¤› gibi farkl› formülasyonlar öne sürseler de, bu somutlukta a盤a ç›kan iki temel kayg› emperyalist odaklar› kesifltiriyor. Birincisi Balkanlar gibi stratejik konuma, zengin hammadde kaynaklar›, genifl bir pazar potansiyeli ve ucuz iflgücü cennetine sahip olan bir böl-

gede gücü oran›nda yay›lma ve konumunu güçlendirme. Birincisinden çok daha önemli olan, “sorumluluk örne¤i gösterme ve siyasi çözüm bulunmas› amac›yla görüflme ça¤r›lar› yap›lmas›”, “uluslararas› polis gücü oluflturulmas›”, “kar›fl›kl›¤›n çözümü için taraflara görüflme masas›na oturmas› ça¤r›s›nda bulunulmas›”, “fliddet yoluyla iktidara gelecek bir hükümetin tan›nmamas›” ifadelerinde somutlanan, devrimci dinamikleri ehlilefltirme, düzen içine çekme veya bast›r›p ezme çabalar›d›r. Bu son vurgular, emperyalist odaklar›n ve onlar›n Arnavutluk’daki temsilcilerinin dillendirdi¤i istikrar sözcü¤ünün içinde sakl› olan gerçek özlemlerini belirtiyor. Bunun, varolan devrimci dinamiklerin varl›¤› dolay›s›yla k›sa vadede gerçekleflemeyece¤i de ortadad›r. Dolay›s›yla burjuvazi, hem bu orta ve uzun vadedeki hedeflerine ulaflmak hem de içinden geçilen siyasi kriz döneminde bir nefes alabilmek, kitlelerin öfkesini yat›flt›rmak, onlar› düzene ba¤layabilmek için belirli manevralar gerçeklefltiriyor. Befl partinin oluflturdu¤u koalisyon hükümetinde (Sosyalist Parti, Demokratik ‹ttifak Partisi, Sosyal Demokrat Parti, ‹nsan Haklar› Partisi ve Tar›m Partisi) de¤iflikli¤e gidilmesinin gerekli oldu¤unun belirtilmesi, Bakanlar Kurulu’nun yo¤un bir flekilde çal›flt›¤›n›n, baz› kurumlar›n ifller hale getirildi¤inin ve muhalefet milletvekili Azem Haydari’yi öldürenlerin bulunmas› için çal›fl›ld›¤›n›n aç›klanmas› gibi. Fakat bu aç›klamalar da öfkeli kalabal›¤›n yat›flmas›na çare olmuyor. Bu aç›klamalar›n ard›ndan Haydari’nin cenaze törenine kat›lan onbinlerce kiflinin “Azem Haydari’nin hakk›n› biz alaca¤›z”, “Ya bugün ya da hiçbir zaman”, “Azem öcünü alaca¤›z” sloganlar›n› att›¤› belirtiliyor. Baflkent sokaklar›nda tanklar, roketatarlar ve silahlarla dolaflan öfkeli y›¤›nlar, bir yandan burjuvazinin mülkiyetini ya¤malamak üzere devlet binalar›na ve ma¤azalara sald›r›rken, bir yandan da ‹çiflleri Bakanl›¤› önünde binay› koruyan özel kuvvetlerle güne yay›lan çat›flmalara giriyor. Olaylar›n s›cakl›¤› içerisinde bas›lmamas› gereken en büyük tuzak ise, ayaklanan devrimci dinamiklerin Berifla yanl›s› olarak tan›mlanmas›d›r. Ve genel kan› ayaklananlar›n Berifla yanl›s› oldu¤udur. Oysa ayaklananlar›n mücadele yöntemi ve öne ç›kard›klar› fliarlar hiç de Berifla’yla uyuflur nitelikte de¤ildir. Devrimci dinamikler, devletin tank›n›, roketatar›n›, silahlar›n› ele geçirip devletin kolluk güçleriyle çat›flarak, devletin kurumlar›n› iflgal edip çal›flmaz hale getirerek düzene olan öfkelerini kendili¤inden de olsa a盤a ç›kart›rken, Berifla, olaylar›n ertesi gününde parti binas› önünde toplanan ve Baflbakan “Fatofl Nano’ya ölüm”, “Katil Nano”, “Kahrolsun Diktatör”diye slogan atan 10 bin kadar göstericiye yapt›¤› konuflmada, ABD eski savunma bakan› William Perry ile görüfltü¤ünü ve kendisine her türlü fliddetten

kaç›nacaklar› yolunda söz verdi¤ini ve sözünü tutaca¤›n› belirtiyordu. Ayaklananlar her türlü bask›ya direneceklerini aç›kca ifade ederken, eski Cumhurbaflkan› Sali Berifla, her türlü fliddetten kaç›nmak istediklerini söylüyordu. Ama öfkeli kitleleri kendine, daha do¤rusu düzene ba¤lama misyonunu yerine getirmek, kitlelerin bilincini ve gönlünü kazanmak üzere törende “Azem Haydari, demokrasinin simgesidir, her zaman hepimiz için hayatta olacakt›r. Demokrasi flehitlerinin her zamankinden daha fazla onurland›r›lmas›n›n zaman›d›r. Azem, özgürlük iddialar› için öldürüldü” gibi “cüretkar” ifadelerde kullanmaktan geri durmuyor. Berifla’y› darbecilikle suçlayan Nano, polise, talimatlara uymayan kiflilere ve suçlulara atefl açma yetkisi verildi¤ini söyledi. Daha sonra Nano s›n›f düflmanlar›n› net bir flekilde ay›rarak, Berifla ve di¤er muhalefet liderlerinin can güvenli¤inin sa¤lanaca¤›n› kaydetti. Sonuç olarak Berifla da Nano da, emperyalist hiyerarflinin bir zinciri olan ve ona binbir ba¤la ba¤lanm›fl burjuva klik lerin temsilcileri ve sözcüleridirler. Süren ve k›z›flan paylafl›m kavgas›nda taraf olarak, amaçlar›, paylar›n› çok daha artt›rmak ve toplumsal deste¤i arkas›na alarak konumunu güçlendirmektir. Toplumsal muhalefeti de, devrimci dinamikleri de bunun yegane arac› olarak gördü¤ü için kazanmaya çal›fl›r. Politikalar›n›n destekçisi haline getirir. Dünya’da di¤er devrimci dinamiklerin yaflad›¤› gibi Arnavutluk’daki devrimci dinamiklerin de, Berifla gibi iktidarda somut bir güce ulaflamayan burjuva kliklerinin pefline tak›lmas›, kendi zaaflar›ndan öte komünist hareketin zaaf ve görev-

lerine iflaret eder. Daha somut bir ifadeyle bu dinamikleri kucaklayacak, onlara ideolojik, politik ve örgütsel olarak silahlar›n› kufland›racak bir ayg›t›n yoklu¤una iflaret eder. Zaten bu, emperyalist odaklar›n ve onun Arnavutluk’daki temsilcilerinin deneyimlerle ö¤rendikleri ve bilinçlerine kaz›nm›fl birfleydir. Devrimci dinamikleri kucaklayacak, ba¤›ms›z, özgür bir varolufl temelinde bir politik alternatif, enternasyonalist devrimci bir s›n›f partisinin yoklu¤u koflullar›nda düzen, her devrimci dinami¤i kendi potas›nda eritecek alternatifler, olanak ve olas›l›klara sahiptir. Bunlar› herkoflulda da yedekler. Burjuva muhalefet partilerinin en temel görevlerinden bir tanesi de budur. Son sözü silahl› ayaklanmayla söyleyecek dünya devrimci proleter hareketinin Arnavutluk kesitinin ise, flimdiden söyleyebilecek bir çok sözü vard›r. Ancak son sözü söyleyebilmelerinde onlara önderlik edecek ihtilalci parti ve devrimci program›n yarat›lmas›, komünistlerin s›n›f›n önderlik krizinin çözülmesi görevlerine, pusulay› flaflmadan yo¤unlaflmalar›n› gerektiriyor. Devrimci Parti Güçlerinden Komünist Devrimciler bu iddialarla yola ç›kt›. Ve az›msanmayacak bir mesafe kattetti. Bir yandan tan›mlanm›fl görevleri lay›k›yla yerine getirmek üzere mücadelesini sürdürürken, bir yandan da s›n›f›n önderlik krizinin çözülmesi aray›fllar›nda olan potansiyel parti güçleriyle buluflman›n zeminini zorluyor, zorlayacak. Bu iddialar komünistlerin ortak iradesi ve çabas›yla, lay›k›yla yerine getirildi¤inde ise dünya devrimci dinamikleriyle buluflman›n en önemli ve olmazsa olmaz ilk koflulu yerine getirilmifl olacak. J

Yeni ve Daha ‹leri Ad›mlarla Kavgaya!

96

Ölüm Orucu, Süresiz Açl›k Grevi ve hapishanelerde bafllat›lan eylemlerle ilgili olarak bir propaganda çal›flmas› yürütmeye karar verdik. Bu do¤rultuda elimizde haz›r ‘96 Temmuz tarihli özel say› bulunmaktayd›. Elimizdeki materyal geçmifl tarihli olsa da; tutsaklar›n birer insan haklar› savunucusu olmad›¤›, bu köhne düzeni y›kmak için savafl›rken düflman›n zindanlar›na girdiklerini hat›rlatmak amac›yla kullanmaya karar verdik. Bölgemizin varofl olarak nitelendirilebilecek bir mahallesinde bildiri da¤›tmaya karar verdik. Di¤er iliflkilerimize de Maya ile beraber ulaflt›rd›k. Daha önce bir kez gazete sat›fl›na ç›kt›¤›m›z bu mahallede iliflki sa¤layamam›flt›k. Belli bir süre içerisinde ve farkl› bir çal›flma sonucu, bizim eksikli¤imizden dolay› gazete sat›fl›na ikinci kez ç›k›lmam›flt›r. Bildiriden iki gün önce mahallede gazete sat›fl›na ç›kt›k. Ve insanlar, bizi geçmifl çal›flmada tan›d›klar›ndan, daha önceki gibi de¤illerdi. Mahalledeki bir iflçinin Maya al›p çevresindekilere de almas›n› söylemesi olumlu bir durumdu. Gazete sat›fl›ndan iki gün sonra, bu mahallede bildiri da¤›t›m›na bir yoldafl eksik olarak devam ettik. ‹nsanlara bildiriyi elden ve propaganda ederek verdik. Da¤›t›m s›ras›nda bir olumsuzlukla karfl›laflt›k; kap›s›n› çald›¤›m›z evden bir kad›n›n bildiriyi almamas› ve kocas› sand›¤›m›z birisini ça¤›rmas›, bu kiflinin de bildiriyi sert bir flekilde reddetmesi, bizde bu kiflinin polis olabilece¤i düflüncesini do¤urdu. O yöredeki küçük bir araflt›rmam›z›n sonucunda ö¤rendi¤imiz, o kiflinin semte yeni tafl›nd›¤›yd›. Bunun üzerine evi tespit ederek komflu varofla ç›k›p uygun bir yerde bölgeyi izledik ve olaydan 10-15 dakika sonra sivil polislerin geldiklerini gördük. Bir süre sonra, kalan bildirilerimizi de da¤›tt›ktan sonra mahalleden ayr›ld›k. Bildiri ile ba¤lant›l› olarak yaz›l› propaganda faaliyeti yürüttük. ‹lk kez yaz›lama yapt›¤›m›z için erken bir saatte yaz›lamay› gerçeklefltirdik. fiimdiki amac›m›z, bu faaliyetimizin peflinden, yeni iliflkiler kurmak ve mahalledeki emekçilerle devrimci gençler aras›ndaki potansiyel devrimci parti güçlerine ulaflabilmektir. Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek! Kulübelere Bar›fl, Saraylara Savafl! Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist ‹flçiler (Kartal - Maltepe)


15

Say›: 27 P Eylül ‘98

Devrimci Tutsaklar DGM Boykotu’nda...

Kapitalizmin Yarg›s› da S›n›fsald›r!

G

erici reform sald›r›lar›n›n son dura¤› olan ve y›l sonunda uygulamaya sokulmas› planlanan “af önerisi” bir yandan devletin gerici temellerde yeniden yap›land›r›lmas› demek olan “demokratikleflme”nin toplumsal zeminini artt›rmaya yönelik burjuva ve sol liberal çevrelerce gündemde tutulurken, di¤er yandan devrimci hareketin politika ve gündem belirlemesine do¤rudan ve dolayl› olarak kaynakl›k ediyor. Seçim, af tart›flmalar›, mafya operasyonlar› vb. geliflmeler, düzenin istikrar aray›fllar›n› ve emperyalist hiyerarflide basamak atlama yolundaki iç çat›flmalar›n› ortaya koyarken, devrimci ve iflçi hareketini bu heveslere yedeklemeyi ve bölmeyi amaçl›yor. Af tart›flmalar›nda, devrimci hareket genel olarak “af sald›r›d›r, amaç hücre sistemi”, “as›l suçlu çetelerdir, onlar yarg›lans›n” vb. söylemleri öne ç›kart›rken, öte yandan “demokratik kurumlar›” arac›l›¤›yla da siyasi tutsaklar› da kapsayan bir af talebini (özgürlük) dile getirdiler. Bu süreçte tutsaklar›n özgürleflmesinin yolunun devrim oldu¤u vurgusu ise, istisnai örnekler d›fl›nda (TKEP-L) esas olarak öne ç›kart›l›p savunulmad›. Af ve seçim tart›flmalar›n›n, devrimci harekette yaratt›¤› dolayl› etkilerden birisi de; hep ak›lda tutulan, ancak “hakl› ve meflru” bir zemin aray›fl› somutlanamad›¤› için bir türlü eyleme dönüfltürülemeyen DGM boykotlar›n›n gündeme getirilmesidir. 1 May›s'›n ard›ndan devrimci ve Kürt ulusal hareketine dönük sald›r›lar ve operasyonlar tüm alanlarda bütün h›z›yla sürerken, ayn› günlerde Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi de 9. 6. 98 tarihli raporuyla, “DGM'lerde ba¤›ms›z ve tarafs›z yarg›lama yap›lamayaca¤›n›, bünyesinde askeri yarg›c›n bulundu¤u mahkemelerde tarafs›zl›¤›n ortadan kalkaca¤›n›” öne sürerek DGM kararlar›n›n geçersiz say›lmas› gerekti¤ini ifade etti. Devrimci örgütler bunun ard›ndan DGM'lerin yeterince teflhir oldu¤unu düflünmüfl olacaklar ki, “DGM'ler kapat›ls›n” fliar›yla boykot karar› ald›lar. A‹HM karar›n›, TC'nin de imzac›s› oldu¤u Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi'nin 6. maddesinin birinci paragraf›nda yer alan “Herkes davas›n›n ba¤›ms›z ve tarafs›z bir mahkeme taraf›ndan görülme hakk›na sahiptir” ifadesine dayand›r›yor. Devrimci hareket ise; DGM'lerin “faflist ve anti-demokratik” niteliklerine ve A‹HM'in karar›yla bunun uluslararas› düzeyde de tescil edilmesine! Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, A‹HM uluslararas› sermaye gruplar›na, dolay›s›yla burjuva devlete ba¤l› bir kurumdur. Ancak devrimci hareke-

tin, burjuva kurumlardan, ideolojisinden, demokrasisinden tümüyle kopuflan eylem ve propagandaya sahip olmamas› ve ulusalc›l›kla malul ideolojik çizgisi, tüm itirazlara ra¤men en büyük ayak ba¤lar›n› oluflturuyor. Burjuva diktatörlü¤ün kurumlar›n› birbirine flikayet etmek, ya da daha “demokratik” olan› aklayacak tarzda, daha “gerici” olan› teflhir etmek için kullanmak/referans almak devrimci saflara sinmifl müzmin muhalifli¤in klasik yöntemlerinden biri olmufltur. “Gerici”, “faflist”, “antidemokratik” kurum ve uygulamalar› güya kitlelere teflhir etmek ya da sosyalizmin ön ad›m› olarak ne idü¤ü belirsiz bir “demokrasi mücadelesini” kazanmak ad›na ortaya konulan bu ve benzeri anlay›fllar, konumland›klar› i¤reti mevzilerde siyaset yapmaya al›flm›fl legalist tasfiyecilerin liberal solcular›n iflidir; devrimcilerin ifli olmamal›d›r. Her ne kadar, devrimci hareket tasfiyecili¤e karfl› ve düzen d›fl› devrimci durufl noktas›nda bir ›srar ve iddia gösterse de, somut güncel politikada eylem biçimlerinde, ortak demokrasi program› ve II. Enternasyonalci bak›fltan kaynakl› olarak, solun liberal kesimiyle ayn› noktaya düflmektedir. Devrimci hareketin proleter devrimcilik ve komünizm iddias›na sahip melez-merkezci ak›mlar›ysa, devrimci-demokratl›ktan kopamam›fll›¤›n ürünü olarak ba¤›ms›z bir s›n›fsal perspektife sahip de¤ildir. DGM'lerin uluslararas› planda ve burjuva kamuoyunda teflhiri, TC burjuva diktatörlü¤ünün “antidemokratik” kurumlar›n›n ve yap›s›n›n, bat› demokrasisine referansla karfl›s›na geçilmesi, Kürt ulusal hareketinin stratejik konumlan›fl›, emperyalist devletlere yaklafl›m› ve devrimci dinamiklerini yitirmekte oluflu ile tutarl›d›r. (Nitekim PKK'nin tek tarafl› ilan etti¤i ateflkesin ayn› günlerde gündeme gelmesi bir tesadüf de¤ildir.) Ancak, her türden burjuva s›n›f diktatörlü¤ünü karfl›s›na alma iddias›ndaki devrimci örgütler aç›s›ndan bir çeliflki oldu¤u kesin. Devrimci örgütlerin bas›n aç›klamalar›nda, politik yay›nlar›nda, DGM'lerin “özel yarg›” kurumlar› olduklar›, ba¤›ms›z ve tarafs›z olmad›klar›, siyasi davrand›klar› vurgulan›yor, “tüm duyarl› kamuoyu da bu faflist barikat› k›rmak üzere DGM'ler kapat›ls›n kampanyas›na” ça¤r›l›yor. Yani burjuvazinin s›n›f egemenli¤i koflullar›nda, yarg›laman›n ba¤›ms›z ve tarafs›z olabilece¤i, hatta A‹HM'ne uyan ülkeler nezdinde oldu¤u yan›lsamas›na katk› sunuluyor. Sorunun bir baflka boyutu da DGM boykotlar›n›n “antifaflist” mücadele ekseninde ve “demokratik hak ve özgürlükler” temelinde ele al›n›yor olmas›. Bu yan›lg› ise kayna¤›n› devrim-

ci siyasetin araç ve yöntemleri hakk›ndaki kafa kar›fl›kl›¤›ndan oldu¤u kadar, burjuva demokrasisinin ve parlamenter iflleyiflin vazgeçilmez ö¤esi gibi sunulan kuvvetler ayr›l›¤› ilkesinden; yani yasama, yürütme ve yarg› ifllevlerinin birbirinden ayr› ve ba¤›ms›z olmas› fikrinden al›yor. Aç›kt›r ki, bu ilke ve yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤› burjuva demokrasilerinin vitrin süsünden baflka bir fley de¤ildir. Hele ki yarg›lama süreçlerinin ve hukukun siyasetten ve üretim iliflkilerinden ayr› bir fley gibi sunulmas› burjuva yalan›d›r. Yarg› da düzenin tüm kurumlar› gibi burjuvazinin yönetim erkinden ba¤›ms›z de¤ildir, olamaz. Tüm bunlar devrimcilerin bildi¤i kabul edilen fleylerdir. Ancak geçti¤imiz son bir kaç y›l›n baz› gündemlerine ve devrimci hareketin konumlan›fl›na bakt›¤›m›zda, böylesi bir perspektifin bir bütün olarak kavray›fl ve davran›fl düzeyinde somutlanamad›¤›n› görmek zor de¤ildir. “Temiz toplum” kampanyas›; çetelerin meflrulaflmas›, kapitalist sömürünün üstünün örtülmesiyle, darbe-fleriat ikilemi; halihaz›rda hayata geçirilen darbe hükümetinin emekçilerin ve solun zihninin bulan›klaflt›r›lmas›; devrimci tutsaklar›n direniflinin insan haklar› savunuculu¤una indirgenmesi; gözalt›nda katledilenlerin kay›p ve ma¤durlar olarak sunulmas› sonuçlar›n› vermifltir. Burjuvazinin sald›r› ve çarp›tmalar›n› yan›tlayabilmenin koflulu, düzenin sadece ordu, parlamento, polis vb kurumlar›n›n de¤il, sermaye egemenli¤inin yeniden üretilmesini sa¤layan tüm kurumlar›n›n (e¤itim, yarg› sistemi) bir devrimle y›k›lmas›, iflçi s›n›f›n›n bir s›n›f olarak kendi iktidar kurumlar›n› infla etmesidir. Yoksa, burjuva demokrasisinin mükemmellefltirilmesi için verilen mücadele, hangi niyetlerle yap›l›rsa yap›ls›n, eninde sonunda düzeniçi bir konuma mahkumdur. Burjuvazi de kendi ihtiyaçlar› temelinde bu gündeme müdahale etmekten geri kalm›yor. Bir yandan DGM'ler çeteleri aklama operasyonlar›nda aktif rol al›rken, öte yanda CHP son “Güneydo¤u raporunda” DGM'lerin kald›r›lmas›n› öne ç›kart›yor. Son olarak da, yeni adli y›l›n aç›l›fl› vesilesiyle yarg›tay baflkan› da, “yarg›n›n tam ba¤›ms›zl›¤›ndan”, “hukuka siyaset sokmak yerine hukuku siyasete egemen k›lmaktan” dem vurdu. Bugün bu konudaki devrimci tutum, burjuvazinin ve liberal solcular›n her türden manevralar›na ve sorunu hukuk, adalet, insan haklar› ihlali olarak gösterme çabas›na karfl›n, ›srarla yarg›n›n s›n›fsal özüne, bu düzenden ba¤›ms›z ve tarafs›z olamayacak olan yarg› sisteminin, dolay›s›yla DGM'lerin ancak burjuvaziyle

birlikte tarihin çöp sepetine at›labilece¤ine vurguyu gerektiriyor. Devrimci hareket taraf›ndan sorunun siyasal iktidar mücadelesinden kopuk kavran›fl›, eylem biçimlerine de yans›yor. Harekete geçen kitleye -kamuoyuna- bak›ld›¤›nda, daha çok burjuva hukukçular›ndan, baro baflkanlar›ndan, liberal solculardan olufltu¤u görülür. Ayr›ca DGM'lerin kapat›lmas› talebiyle hayata geçirilen mahkemelere ç›kmama, ifade vermeme ve kimlik bildiriminde bulunmama eyleminin süresinin, bu talebin gerçekleflmesine ba¤l› olmad›¤›n› da biliyoruz. Bugün DGM’lerin boykotlarla kapat›lmayaca¤›n›, baflta hapishanelerde onbin civar›nda tutsa¤› olan PKK olmak üzere devrimci örgütler de bilmektedir. Devrimci hareketin murad etti¤i fley, burjuva yarg›n›n teflhiri üzerinden, kamuoyunu duyarl› k›lmak ve devrimci tutsaklar›n mücadelesine kitle deste¤i sunmakt›r. Bunu sa¤laman›n yolu ise, iflçi s›n›f›n›n en dinamik kesimlerine, burjuvazinin gündeminden ba¤›ms›z bir gündemle onlar›n siyasallaflmas›n› ve örgütlenmesini sa¤layacak, varofl zemininde gerçekleflecek militan kitle eylemlerinden ve düzene duyulan öfkenin burjuva s›n›f egemenli¤inin y›k›lmas› hedefine yöneltmekten geçiyor. Yoksa dar kadro eylemlerine dönüflen, sorunun hukuksal boyutunu öne ç›kartan yan›lsamalar› besleyen; bakanl›¤a imza verme, dilekçe gönderme vb. yak›nmac› ve yarg›n›n ba¤›ms›z olmay›fl›n› ya da DGM'leri protesto eden eylemlerden, medyatik caddelerden geçmiyor. Boykotun zamanlamas›na bak›ld›¤›nda görülecektir ki, burjuvazinin, Kürt ulusal hareketini, onun üzerinden devrimci hareketi seçim gündeminin pefline takmay›, “af” k›l›f› alt›nda kendi s›n›fsal yönelimlerine devrimci hareketi de ehlilefltirerek yedeklemeyi hedefledi¤i, solda bu politikan›n muhataplar›n› buldu¤u bir anda, devrimci hareket liberal tuzaklara basmaktad›r. DGM'lerin iflleyiflini sekteye u¤ratmak üzere hayata geçirilen boykot karfl›s›nda, hapishanelerdeki komünist devrimcilerin tutumu, burjuva yarg› sistemini çal›flt›rmaya yönelik olamaz elbette. Ancak, tüm örgütlerin devlet karfl›s›nda ortak iradesi olarak ortaya ç›kan bu tutumu fiilen desteklemekle birlikte, bu alanda ve faaliyet yürüttükleri tüm alanlarda ayr› bir ak›m olma, misyonununu yerine getirme, devrimci önderli¤in yarat›lmas› yolunda ortaya konulan amaç, ilke ve öncelikleri, devrimci hareketin gündemine sokma çabalar›n› yo¤unlaflt›rarak, bu gündem vesilesiyle ayr›m çizgilerini daha bir kal›nca çizeceklerdir. Adalet-özgürlük için devrim, devrim için devrimci parti! Tutsaklara özgürlük savaflan iflçilerle gelecek! Komünist Devrim Hareketi Davas› Tutsaklar›


16

Say›: 27 P Eylül ‘98

Ya Bolflevizm, Ya Da 2. Enternasyonalci S›n›f Düflmanl›¤›

S

›n›f savafl› tarihi boyunca, ifl saatlerinin düflürülmesi mücadelesi iflçi s›n›f› aç›s›ndan her zaman özel bir öneme sahip oldu. Sanayi devriminin ard›ndan topraklar›ndan zorla kopar›l›p mülksüzleflen köylülerin, el tezgahlar› makinelerle boy ölçüflmeye yetmeyen zanaatç›lar›n oluflturdu¤u ilk proleterler, yaflamalar› için gerekli asgari koflullar› elde etmek üzere en sa¤l›ks›z, en zor koflullarda 16 saatten fazla çal›flmak zorunda kalm›flt›. Katlanmak zorunda olduklar› koflullardan makineleri sorumlu tutup öfkelerini onlara yöneltmekten vazgeçtikten sonra; kendilerini bir s›n›f olarak görüp en içgüdüsel ve kendili¤inden olanlardan, uluslararas› örgütlüklerin önderli¤inde yürütülenlere varan savafl›m biçimleriyle patronlar›n karfl›s›na dikildiler. O günden bu yana, ifl saatlerinin düflürülmesi talebi bu savaflta bayraklar›na yazd›klar› temel fliarlardan oldu. Bu yaflamsal hedef u¤runa yap›lan mücadeleler, önce ifl saatlerinin yasal olarak 10 saatle s›n›rland›r›lmas›n› sa¤lad›, daha sonra 8 saatlik iflgünü için 1 May›s gelene¤ini yaratan uluslararas› bir düzeye ulaflt›. 1890 y›l›nda 8 saatlik iflgünü tüm dünya iflçi hareketi için bir kazan›m ve mücadele hedefi olarak kesinlik kazanm›flt›. Ancak bugün hala, çetin mücadelelerle bu haklar› kazanan iflçi s›n›f›n›n torunlar›, s›n›rl› bir az›nl›k d›fl›nda tüm dünyada t›pk› atalar› gibi 14 saate varan iflgünü içinde, tozdan dumandan görülmeyen, kokudan durulmayan atelyelerde, en ilkel tezgahlarda yaflamlar›n› sürdürmeye bile yetmeyecek bir ücret için çal›fl›yorlar. Bu bugünün yenilgi koflullar›nda daha ac›mas›z biçimlere bürünmüfl olsa da, bugüne özgü olmayan, daha o günlerden kazan›lan mevzilerin s›n›f›n tümüne maledilememesine dayanan bir durum. 8 saatlik iflgünü iflçi s›n›f›n›n geneli için bir kazan›ma dönüfltürülmedi¤i ölçüde iflçi s›n›f›n›n s›n›rl› bir kesimi için bir ayr›cal›k haline geldi. Bugünden bak›ld›¤›nda bunun sorumlusu ne bu hakka bir ayr›cal›k olarak sahip olanlard›r, ne de bu haktan mahrum kalanlar mücadeleyi tamama erdirmemek ve bu mevziyi koruyamamakla suçlanabilir. Bizzat bu mücadele içinden iflçi s›n›f›n›n bir uluslararas› örgütü olarak do¤an 2. Enternasyonal, iflçi s›n›f› ad›na kazan›lan bu mevzileri sadece onun için mücadele edenlerle s›n›rlayan bir anlay›fl› benimseyip kendi varl›¤›n› da iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimlerine dayand›rd›. 8 saatlik iflgünü de bu ölçüde iflçi s›n›f›n›n geri kalan kesimlerinin daha yo¤un bir bask› ve sömürü alt›nda tutulmas› pahas›na sahip olunan, sahip olanlar›, ellerindekini korumak ad›na, bu haklara sahip olmayanlara s›rt çevirmek zorunda b›rakan bir hak oldu. Dünya iflçi s›n›f› bugün ne 8 saatlik iflgünü hakk›ndan vazgeçebilir, ne bu hakk›n sadece bir az›nl›¤a ait olmas›na raz› olabilir, ne de bununla yetinebilir. ‹fl saatlerinin düflürülmesi, iflçi s›n›f›n›n çal›flma koflullar›nda bir iyileflmeye ve serbest zaman›n artmas›, dolay›s›yla kül-

türel ve felsefi aç›dan geliflimine olanak sa¤layacakt›r. Ancak bunlar›n ard›nda yatan esas kazan›m, kapitalistlerin art› de¤eri sömürme derecesine getirilen bir s›n›rlama olufludur. Emek gücü, kullan›ld›¤› vakit kendi tafl›d›¤› de¤erden daha fazlas›n› ortaya ç›karan tek metad›r. ‹flgünü; gerekli çal›flma süresi (emek gücünün kendini yeniden üretebilmesi için gereksindi¤i maddeleri yaratmas› için zorunlu olan çal›flma süresi) ile fazla çal›flma süresinin toplam›ndan oluflur. Fazla çal›flma süresi boyunca iflçi taraf›ndan yarat›lan de¤er, art›-de¤eri oluflturur. ‹flçi s›n›f›n›n ne kadar sömürüldü¤ünü veren oran ise, art›de¤erin, gerekli çal›flma süresinde yarat›lan de¤ere oran›d›r. ‹fl saati ne kadar düflerse, kapitaliste kalan fazla çal›flma süresi de, sömürü oran› da o kadar azalacakt›r. Buna tahammül edemeyen kapitalist, bir yandan iflgününün k›salt›lmamas› için ayak direrken, bir yandan da emek gücünün yeniden üretilmesi için gerekli çal›flma süresini k›saltmak için, az zamanda çok üretimi sa¤layacak tedbirler almaya giriflir. Yani üretim araçlar›n› gelifltirir. Paraya k›y›p teknoloji kullan›r. S›n›f savafl›n›n iflçi s›n›f› lehine kapanan her raundunun ard›ndan, kapitalistlerin teknolojik bir at›l›m› gerçeklefltirmeleri tesadüf de¤il. ‹flçi s›n›f› için kapitalist sömürüyü onikiden vuran böylesine önemli bir talep elbette ki, devrimcilerin sahip ç›kt›¤› vazgeçilmez taleplerden oldu. Komünist hareketin program›nda ise, 2. Enternasyonal’in program anlay›fl›ndan bir kopuflu ifade eden flu anlay›flla yer ald›: “Komünist partilerinin tüm ajitasyon ve propagandas›, tüm eylemi, kapitalizm koflullar›nda proleter kitlesinin konumunda hiçbir kal›c› ilerlemenin mümkün olmad›¤› anlay›fl›n› içermelidir... ...Ama bu anlay›fl, proletarya, proletarya diktatörlü¤ü mücadelesi için haz›r oluncaya kadar, hayati ve acil olan talepler için mücadelerden vazgeçmek anlam›na gelmemelidir... Komünist partileri bu mücadelede kapitalizmin sallant›daki yap›s›n› güçlendirmeye yönelik bir asgari program ileri sürmezler. Bu yap›n›n y›k›lmas› temel amaçlar›, acil görevleri olarak kal›r. Ama bu görevi yerine getirebilmek için komünist partileri, iflçi s›n›f›n›n acil ve dolays›z gereksinimlerinin karfl›l›¤› olan talepleri ileri sürmeli ve bunlar›n kapitalist s›n›f›n kar ekonomisiyle ba¤dafl›p ba¤daflmad›¤›na bakmadan bu talepler için savaflmal›d›r. ...Somut talepler için geliflen mücadeleleri yo¤unlaflt›rmak, bunlar› derinlefltirmek ve aralar›ndaki ba¤› kurmak komünist partilerinin görevidir.” (Komünist Enternasyonal 3. Kongresinde kabul edilen Taktik Üzerine Tezler’den) ‹fl saatlerinin düflürülmesi talebi, yaflad›¤›m›z topraklarda da, devrimci hareketin s›n›rl› da olsa baz› kesimlerinin gündemine ald›¤› bir talep. K›z›l Bayrak’›n 18 Temmuz 98 tarihli say›s›nda da ifl saatlerinin düflürülmesi ve vardiya sistemi üze -

rine bir yaz› yay›nland›. K›z›l Bayrak yazarlar›ndan H. Gül, Tekstil bültenine gönderdi¤i mektupta ifl saatlerinin düflürülmesi talebinin ard›na dört vardiya talebini ekleyen bir okura meseleyi “ayd›nlatan” bir yan›t yazm›fl. “Sözgelimi; daha özel kampanya ve çal›flma dönemlerinde ‘Grevli-toplu sözleflmeli sendika hakk›; herkese ifl ve ifl güvencesi; insan sa¤l›¤›na uygun çal›flma koflullar›; 6 saatlik iflgünü - 8 saatlik ücret; ayl›k tutar›nda y›lda 4 ikramiye’fleklinde sloganlaflt›rarak s›n›f› kendi taleplerine sahip ç›kmaya ça¤›r›r›z. Ancak ‘6 saatlik iflgünü - 8 saatlik ücret’slogan›n› formüle ederken, 4 vardiya gibi bir altermatifi de iflverene sunamay›z. 12-14 saatlik bir çal›flma sisteminin geçerli oldu¤u bir atölyede ya da fabrikada bizler 6 veya 8 saatlik iflgününü talep olarak öne sürerken ‘geriye kalan zamanda fabrikada üretim duracak m›, ya da makinalar bofluna m› çal›flacak’gibi bir fleyi düflünmeyiz bile. Sömürü çark›n›n nas›l dönece¤i üzerine kafa yormak bizim iflimiz olamaz. Biz komünistler için önemli olan sadece iflçi s›n›f›n›n devrimci ç›karlar›d›r...Bu anlamda da iflverenin ç›kar›na da denk düflen çözüm önerilerini önermeyiz.” (K›z›l Bayrak, s. 63, sf.24) Ücretler düflürülmeden çal›flma saatlerinin düflürülmesinin sömürüyü azaltaca¤›, yani ayn› ücretle daha az çal›flman›n, daha az sömürü anlam›na geldi¤i aç›kt›r. Ama, eme¤inden baflka satacak bir fleyi olmay›p, çal›flacak bir ifli de olmayan bir insan›n, kapitalist sömürüden nasibini almad›¤›n› da kimse söyleyemez. Bu yüzden de vardiya say›s›n›n art›r›lmas› kapitalist için bir çözüm önerisi de¤il bir dayatmad›r. Yazar›n sözünü bile etmedi¤i, iflçi s›n›f›n›n iflsiz kesimlerini de kapsayan bir mücadele zemini ortaya koymak için ortaya konmufl bir mücadele hedefidir. Dört vardiya talebi olmadan, ifl ve ifl güvencesi talebi en fazla, mevcut koflullarda çal›flabilecekleri bir ifle sahip olan iflçileri, kapitalistin keyfi iflten ç›karmalar›na karfl› korumay› amaçlayan bir içerik tafl›yabilir. Dört vardiya talebi ise, ifl saatlerinin düflürülmesi hedefini iflçi s›n›f›n›n iflsiz kesimleri için de anlamland›ran, böylelikle bu hedefi iflçi s›n›f›n›n bütününün ç›karlar›n› savunacak bir kapsama ulaflt›ran bir ifllevi vard›r. Mevcut ifllerin çal›flabilir nüfusa bölüfltürülmesinin somutlanmas›d›r. Yazara, iflçi s›n›f›n›n görmezden geldi¤i kesimlerini istatistiklerden göstermeye çal›flal›m. Belki bu rakamlar sayesinde, mevcut ifllerin tüm çal›flabilir nüfusa bölünmesi talebinin, iflçi s›n›f›n›n afl›r› çal›flan, geçici veya k›smi çal›flan ve hiç çal›flamayan kesimlerinin tümünün en yak›c› ihtiyac›n› ifade etti¤ini de göstermek mümkün olacakt›r: 1994 y›l›n›n D‹E’nin resmi rakamlar›na göre Türkiye’de iflsizlik, geçici ve düzensiz ifllerde çal›flanlar› kapsayan eksik istihdamla beraber iflgücünün %19,8’ini oluflturuyor. Bunun içinde, toplam istihdam›n %54,7 sini oluflturan “kendi hesab›na

çal›flanlar” ve “ücretsiz aile iflçileri” yok. Bu rakam›n ne kadar›n›n iflsiz kapsam› içinde de¤erlendirilmesi gerekti¤i konusunda bir aç›kl›k olmamas›na ra¤men, bunun iflsizlik oran›n› art›raca¤› aç›k. Ücretli çal›flan ondokuz milyonun ortalama haftal›k çal›flma süresi ise 44,8 saat olarak saptanm›fl. Bu ortalamay› gerçek hayatta görülenden daha düflük gösteren ise, haftada 40 saatin alt›nda part-time (k›smi çal›flma) çal›flan, yar›m günlük son derece düflük ücretler alan beflmilyon ikiyüzellibin iflçinin bu hesaplamaya kat›lmas› olmufl. (‘93-‘94 Petrol-‹fl Y›ll›¤›) Elbette ki istatistikler de, gerçekler de, ancak görmeye niyeti olanlar için bir anlam tafl›r. Yazar, böyle bir niyete sahip olsayd›, Kapital’den iflçi s›n›f›n›n çal›flma koflullar›n›n sa¤l›¤›na etkileri üzerine al›nt› yapt›¤› bölümün bir kaç sayfa ilerisinde flunlar› görebilirdi: “ ‘Afl›r› çal›flanlar›n’ço¤u flöyle diyordu: Daha düflük ücretle 10 saat çal›flmay› ye¤leriz, ama bunu seçmek elimizde de¤il; aram›zda o kadar çok iflsiz var ki -örne¤in, iplikçilerin pek ço¤u baflka ç›kar yol bulamad›klar› için, bölük-pörçük çal›flarak çok düflük ücret al›yorlar.- daha uzun süre çal›flmay› kabul etmedi¤imiz zaman, bunlar hemen yerimizi alabilirler; bu durum karfl›s›nda ya daha uzun süre çal›flmaya raz› olacaks›n›z, ya da büsbütün iflten at›lmaya...” (Kapital, C.1, s.298, bir fabrika denetmeninin 1848’de 10 saatlik ifl yasas›n›n ç›kmas›n›n ard›ndan iflçilerden toplad›¤› ifadelerden) Kapitalistlerin karfl›s›na, iflçi s›n›f›n›n kendi içindeki eflitsizlikleri ortadan kald›racak, yeni eflitsizlikler ve mevzi kay›plar› yarat›lmas›n› engelleyecek, iflçi s›n›f›n› böylesi ikilemlere düflmekten kurtaracak mücadele hedefleriyle ç›kmak iflte bu yüzden gereklidir. H. Gül’ün iflçi s›n›f›n›n içinde oldu¤u bu ikilemden bihaber oldu¤unu da sanm›yoruz. Öyleyse bile, K›z›l Bayrak’›n baflka yazarlar›n›n yazd›klar›, eminiz ki onu bu konuda bilgilendireceklerdir. “Ücretlerde hiçbir kesintiye gidilmeden, haftal›k 45 saatlik çal›flma zaman›n›n azami 35 saate indirilmesi talep edilmelidir. Böylece vardiya say›s›n›n art›r›larak iflsizlere ifl olana¤› yarat›lmas› da mümkün olacakt›r. Dayatma fleklindeki keyfi mesailere karfl› ç›k›lmal›d›r. Yan›s›ra ücretsiz ve zorunlu izin sald›r›lar›na karfl› T‹S’e gerekli maddelerin konulmas› talep edilmelidir.” (T‹S Süreci ve Görevlerimiz, K›z›l Bayrak Broflür Dizisi 2, sf. 19, Mart 1997) K›z›l Bayrak gazetesini takip etmeyen bir okur yukar›daki al›nt›ya bak›p, yaz›lanlar› H. Gül’ün dilinin sürçmesine verebilir. Yaz›lara yans›yan bu farkl›l›¤a ne ad verilece¤i bir yana, asl›nda her ikisinin de üzerinde durdu¤u siyasal zemin tektir, sadece H. Gül’ün yazd›klar›nda daha aç›k seçik ifade edilmifltir. ‹flsizleri kapsayan taleplerin T‹S hakk›na sahip ayr›cal›kl› iflçilere tafl›nmas› anlaml› olsa da, bu taleplerin s›n›f›n iflsiz kesimlerine götürülmemesi, bu kesimlerin s›n›fsal talepler ekseninde örgütlenme


17

Say›: 27 P Eylül ‘98 ihtiyac›na s›rt çevrilmesi bu soruna iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› kesimlerinin gözünden bakmakt›r. Bu siyasal zemin 2. Enternasyonal’in yukarda bahsetti¤imiz zeminidir ve ancak bu kadar›na izin verir. ‹flsizli¤i, s›n›f›n çal›flan kesimlerine, sadece kendilerinin iflten at›lma sorunu olarak tafl›mak, iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›klara sahip kesimlerinin ayr›cal›klar›n›n bekçili¤ini yapmaya var›r. Sendika bürokratlar› bunu, bu ayr›cal›klar›n kayma¤›n› yemekten mahrum kalmamak için yapar, politik ufku bununla s›n›rl› devrimciler ise, ayn› sendikalist zemine, “iyi niyet tafllar›yla döflenmifl” bir yoldan ulafl›rlar. Bu kesimlerin d›fl›nda, iflsizlik sorununu sürekli ve fiili olarak yaflayan kesimlere ise, böylelerinin bir önerisi yoktur. Oysa, Habip Gül’ün burun k›v›rd›¤› “Tam ücretli, 6 saatlik iflgünü” talebinin vazgeçilmez tamamlay›c›s› olan “4 vardiya” talebi, tam da bu kesimleri, s›n›f›n di¤er kesimleriyle ve dar-kesimsel de¤il, bütünsel ç›karlar etraf›nda toparlamay› hedefleyen bir taleptir. Habip Gül, “4 vardiya” talebine, üretimin süreklili¤i, makinalar›n durmamas› vb. aç›lardan ve t›pk› “üretimden gelen güç” kavram›nda oldu¤u gibi, iflverenin gözünden bakarken, bu talebi savunanlar›n, “sömürü çark›n›n nas›l dönece¤ine kafa yor”du¤unu san›yor. Oysa, kapitalizme de, sosyalizme de bu aç›dan bakan kendisidir. “4 vardiya” meselesiyle ilgili doyurucu bir fley söyleyememenin s›k›nt›s›yla k›vran›rken, bu bak›fl› da ortaya koyuyor. O, “Mevcut 3 vardiya ya da olas› dört vardiya sistemine karfl› m› ç›kaca¤›z?, sosyalizmde vardiya sistemi olmayacak m›?” fleklinde ifade etti¤i olas› sorulara da flöyle yan›t veriyor: “Birinci soru için flunu söyleyebiliriz. Bugün için çok özel olarak vardiya sistemine yönelen özel faaliyet yürütmeye gerek yok...‹kincisi, sosyalizmde vardiya sistemi olup olmayaca¤› ise o günün sorunudur. Bunu belirleyecek olan sosyalist inflan›n ve sosyalist toplumun ihtiyaçlar› d›r.” Peki, bugün, iflçi s›n›f› ad›na öne sürdü¤ünüz, “paras›z-bilimsel e¤itim”, “paras›z sa¤l›k” vb. taleplerin alt›n› doldururken, bunlar›n sosyalizm içinde gerçekleflece¤ini savunacak kadar ayr›nt›lara girebilirken, vardiya konusunda neden girmeyesiniz? ‹flte bu K›z›l Bayrak’›n, popülist geçmiflten kopma masal›n›n iflas›n› gösterir. K›z›l Bayrak, t›pk›, devrimci eyleminden de kendisini ay›rmaya çal›flt›¤› devrimci demokratlar gibi, düzeniçi siyaset kulvar›nda koflmaya haz›rlan›yor. Di¤er boyutunu ise yukar›da özetledik. ‹flçi s›n›f›na sendikac›lar›n gözüyle bakmak. Bu yüzden de, “6 saatlik iflgünü” talebinin yan›na ekleyece¤i “4 vardiya” talebinin, fabrika duvarlar›n›n d›fl›ndaki iflçiler için anlam›n› göremiyor. Bahsetti¤imiz politik ufkun darl›¤› meselesi, K›z›l Bayrak’ta kendisini en aç›k flekilde iflçi s›n›f›n› fabrika d›fl›nda tan›yamamak olarak gösteriyor. Baflka bir K›z›l Bayrak yazar›n›n Kurtulufl gazetesiyle yapt›¤› polemikten bir al›nt›y›, bu siyasal zemini di¤erlerinden çok daha net bir biçimde bize sundu¤u için kendisine teflekkür ederek yapal›m: “Kitleler bu alanlarda iflçi-emekçi kimlikleri üzerin-

den de¤il semt halk› kimlikleriyle bulunmaktad›r... Semt ekseninin bu zay›fl›¤› salt devrimci demokrasinin kendisinden kaynakl› bir politik önderlik zaafiyetinin sonucu de¤ildir. Kuflkusuz devrimci demokrasi bu nesnellikle uyumlu bir politik özne konumundad›r. Ama idealist de¤ilsek, bu öznel zay›fl›¤›n nas›l ve hangi maddi ortam›n içinde olufltu¤unu tan›mlamal›y›z. Devrimci demokrat hareket küçük burjuva s›n›f ve katmanlar›n semt eksenli hareketlili¤inin ürünü oldu¤una göre, sorun zaaf› üreten nesnellikte, yani iflçi emekçilerin kendi s›n›fsal kimliklerini geri plana iten ortamdad›r.” (K›z›l Bayrak, Eylül 96, sf.17) ‹flçi s›n›f›n›n, K›z›l Bayrak’›n kendilerini tan›yabilece¤i bir fabrika ya da atelye bulamayan kesimleri, do¤al olarak K›z›l Bayrak’›n gündemine gir-

me flans›na sahip olam›yorlar. En az›ndan bir süre daha K›z›l Bayrak’›n s›n›f›n gördü¤ü kesimlerini örgütleyip, bir müttefik olarak kendilerine yönelmesini beklemek zorundalar. K›z›l Bayrak’›n, kendisini ay›rmak için çabalay›p durdu¤u devrimci demokratlar›n ve merkezcilerin yapt›¤› da budur asl›nda. Devrimci demokratlar ve merkezciler, varofllardaki siyasal çal›flmalar›n›, ya genel bir antifaflist “halk” kavram› üzerinden, ya da iflçi s›n›f›n›n müttefiklerini de, s›n›fla birlikte örgütlemek söylemiyle yaparlar. Bunu bugünden yap›yor olmalar› ise, esas olarak K›z›l Bayrak’a göre daha geliflkin devrimci reflekslere sahip olmalar›ndan kaynakl›d›r. Varofllarda örgütlenen en etkin ak›m olan Kurtulufl da, karfl› karfl›ya geldi¤i kitlenin önemli bir bölümünün iflçi s›n›f›n›n

Bolflevikler ‹flsizleri Nas›l Örgütledi? “‹flsizlerin kaderi, bunal›m dönemlerinde kendi dünyalar›n›n ötesinde birfley düflünmeyen sendika bürokratlar›n›n veya hiç bir fley yapmadan ekonomide bir düzelmenin gerçekleflmesini bekleyen reformist politikac›lar›n ellerine b›rak›lamaz. ‹flsizlerin sendikalara ba¤l› mücadele örgütlerinin yarat›lmas› temel görevdir. Bu örgütler perspektiflerini nasihat etme ve ifl dan›flmanl›¤› ufkunun ötesine tafl›mal›, iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleriyle eylemli bir birlik kurmal›d›r. Kamu ifllerinin iflsizlere verilmesi talebiyle, doyurucu iflsizlik sigortas›, düflük kiralar ve sendikalar›n kontrolünde mesleki e¤itim için yap›lacak ajitasyon, iflsizli¤in kapitalizm ve krizlerin genel durumu içindeki yerini kesin bir flekilde saptayan propagandayla birlefltirilmelidir. ‹flsizlik tanr› ifli de¤ildir. ‹flsizli¤e karfl› mücadele edilebilir ve edilmelidir. “ (Önsöz, s. 4) «‘fiu anda ad›na konufltu¤um bolflevik grup’ dedi yoldafl, ‘iflsizler hareketini destekler ve biz iflsizlerin güçlü bir flekilde örgütlenmemiz için hiçbir fedakarl›ktan kaç›nmayaca¤›n› belirtir. Bütün iflsizleri örgütlemek ve bir öncü grup -bir iflsizler konseyi- kurmak zorunludur. ‹flsizlerin yard›m›yla bu konsey, onlar›n koflullar›n› iyilefltirmek üzere, sadece günde 30 kapik ve yemek da¤›t›lmas› için de¤il, en önemlisi fiehir Dumas›’n› iflsizler için genifl ölçekte kamu iflleri organize etmeye zorlayarak ifl imkan› sa¤lamak için mücadeleyi bafllatmal›d›r. ‹flsizler dilenci de¤ildir. Onlar sadaka istemiyor, ekmek ve ifl istiyorlar. fiehir Dumas›’na iletece¤imiz talepleri, bütün fabrikalarda ve atölyelerde çal›flan iflçilerin deste¤ini alacak flekilde gelifltirmeliyiz. fiehir Dumas› herkes için ifl organize etmeli.’ » (s.14) “‹lk tart›flt›¤›m›z fley, iflsizler örgütünün amaçlar› ve hedefleriydi. Afla¤›daki noktalar bütünüyle benimsendi: 1- ‹flsizler Konseyi’nin genel amaç ve görevleri, iflsizlerin içinde bulunduklar› dayan›lmaz koflullardan kurtulufluna önderlik etmektir. 2- Konsey’in en acil görevi, flehrin (fiehir Dumas› -çn), bütün kamu ifllerini, tüm iflsizlerin istihdam› için organize etmesini sa¤lamakt›r. 3- Konsey bütün iflsizleri ortak talepleri temelinde, yukar›daki amaçlar etraf›nda toplamal› ve fiehir Dumas›’na gönderilecek delegeleri ayarlamal›; vakit geçirmeden fiehir Dumas›’na bask› uygulayabilecek di¤er yöntemleri araflt›rmal›d›r.” (s.15) «‘Tek bafl›na bu örgütlenmeyle’ dedi Lenin, ‘burjuvaziye söz geçiremezsiniz; yeterince güçlü olamazs›n›z. ‹flsiz iflçiler kendi bafllar›na bu hareketi genifl proleter s›n›f temelinde gelifltiremezler. Bu yüzden, derhal ‹flsizler Konseyi’ni, St. Petersburg’un bütün fabrika ve atölyelerindeki çal›flanlar›n temsilcilerini kapsaya cak denli geniflletmelisiniz. fiimdiden fabrika ve atölyelerde bu amaç için ajitasyona bafllamal› ve derhal bu temsilcilerin seçimlerini düzenlemelisiniz. ‹flsizler Konseyi sadece iflsizlerden 30 temsilciyle s›n›rlanmamal›, bütün semtlerden, bütün fabrika ve atölyelerden 100 veya 150 temsilciyi kapsamal›d›r. Bu, iflsizlerin, gerçek proleter öncü bir örgütle, fiehir Dumas›’n›n ve genel olarak burjuvazinin üzerinde baflar›l› bir bas›nç uygulamas›n› sa¤layacakt›r.’ » (s. 16) (“How The Bolsheviks Organised The Unemployed” Sergei Malyshev / Prinkipo Press, 1992)

en yoksul ve en çok sömürülen kesimleri oldu¤unu ancak K›z›l Bayrak’la polemik yaparken hissetti¤i bas›nç sayesinde a¤z›na al›yor. Zaten devrimci demokrat hareketin tüm etkinli¤ine ra¤men iflçi s›n›f›na s›n›fsal ç›karlar› ekseninde bir siyaset götüremeyece¤i de ortada. K›z›l Bayrak’›n da bu noktada saptad›¤› devrimci demokrasinin öznel zay›fl›¤› (ki bu asl›nda devrimci demokrasi için bir zay›fl›ktan ziyade, ideolojik siyasal zeminiyle gayet uyumlu bir öznel tercihtir.) baflka bir devrimci özne taraf›ndan doldurulmal›d›r. K›z›l Bayrak’›n kendi siyasal zeminiyle uyumlu bir flekilde yapt›¤› öznel tercih ise, yeni bir 2. Enternasyonal manevras›yla topu nesnelli¤e atmakt›r. Bu boflluk, iflçi s›n›f›n›n iktisadi kurtulufl mücadelesinin bir boyutu olarak iflçi s›n›f› içindeki eflitsizlikleri aflmak ve yeni ayr›cal›klar yarat›lmas›n› önlemek üzere mücadele etmeyi ilke haline getiren komünist öznellik taraf›ndan doldurulabilir. “‹flçi s›n›f›n›n genel ç›karlar›n›n temsilcisi olan Komünist Partisi, bu ortak ç›karlar› benimsemek ve propagandas›n› yapmakla yetinemez. Bunlar› ancak, koflullar uygun oldu¤unda, en ezilen ve yoksullaflm›fl iflçi kitlesini iflçi aristokrasisinin direnifline bakmaks›z›n mücadeleye yöneltmekle gerçek anlamda temsil edebilir.” (Komünist Enternasyonal 3. Kongresinde kabul edilen Taktik ‹zerine Tezler’den) Bu mücadelenin fliarlar›ndan biri de; tam ücretli 6 saatlik iflgünü 4 vardiya serbest haftasonu talebidir. “En ezilen ve yoksullaflm›fl iflçi kitlesine” s›rt çevirmek pahas›na, iflçi aristokrasisinin sahip oldu¤u ayr›cal›klar için verdi¤i mücadeleler, b›rakal›m bu kazan›mlar› geniflletmeyi, varolan›n bile korunamamas›n› sa¤layacakt›r. Bugüne kadar bu mücadelelerin uzun vadede sendika bürokratlar›n›n ve oportünist önderlerin siyasal ve ekonomik rantlar›n› art›rmak d›fl›nda bir kazan›m yaratmad›¤› ortadad›r, bu da iflçi s›n›f›n›n de¤il burjuvazinin hanesine yaz›labilir. 8 saatlik iflgünü kazan›m›, nas›l 2. Enternasyonal’in oportünist iflçi önderlerinin öznelli¤iyle iflçi s›n›f›n›n sadece bir kesimi için bir ayr›cal›¤a dönüfltüyse, K›z›l Bayrak’›n fark›nda olmadan alet olaca¤› fley de bundan ibaret olacakt›r. K›z›l Bayrak’›n, ayn› fleyi bu rant›n beklentisiyle yapmaya çal›flan EMEP’i kendine siyasal arenada esas rakip olarak seçmesi de bundand›r. Yanl›fl anlafl›lmas›n, niyetimiz K›z›l Bayrak’›n okurlar›yla yazarlar›n› birbirine düflürmek falan de¤il. Ancak merkezci K›z›l Bayrak’›n tafl›d›¤› komünist potansiyelin, alt› bofl bir parti tabelas› arkas›nda yavafl yavafl 2. Enternasyonal batakl›¤›nda ziyan edilmesine de seyirci kalacak de¤iliz. Niyetimiz, K›z›l Bayrak’›n son dönemde vurgulad›¤› gibi herkesin kendi bayra¤› alt›nda toplanmas›d›r. K›z›l Bayrak bu yolda yürümeye devam ederse, kafas›n› kald›rd›¤›nda tepesinde 2. Enternasyonal’in sar› bayra¤›n› görecek. Komünistlere düflen; hala alt›nda dövüflülecek, u¤runda ölünecek tek bayra¤›n, Komünist Enternasyonal’in k›z›l bayra¤›n›n yeniden lay›k oldu¤u yükse¤e dikilmesidir. J


18

Say›: 27 P Eylül ‘98

Görülmeyen Kesimlerden: ‹nflaat ‹flçileri

Y

az›n güneflin kavurucu s›cakl›¤›nda, k›fl›n ise buz kesen havada, 45-50 yafl›ndan sonra ci¤erleri iflas ettiren a¤›r koflullara direnen inflaat iflçileri... ‹fl kazalar›n›n en çok oldu¤u, sosyal güvence, sigorta haklar›n›n türlü oyunlarla gaspedildi¤i bu sektörün iflçileri ço¤unlukla, Kürdistan topraklar›ndan zorla göç ettirilerek metropollere y›¤›lan Kürtlerdir. ‹nflaat iflçileri, s›n›f›n di¤er görülmeyen kesimleri gibi genelde, ifl kanunlar›n›n geçersiz k›l›nd›¤›, uygulanmad›¤› çal›flma koflullar› içinde çal›flmaktad›r. S›n›fa dayat›lan bu çal›flma koflullar›nda, eylemli s›n›f dayan›flmas›n› somutlayacak bir örgütlülü¤ü yaratarak karfl› durabilir, sermayenin sald›r›lar›n› geri püskürterek ilerleyebiliriz. Bu kapsamda komünistlerin yürüttü¤ü faaliyetin hedefi, s›n›f›n görülmeyen kesimlerinin, taze-dinç güçlerin mücadele içinde güvenini kazanarak, ileriye ç›kanlar› ihtilalci komünist partisinin inflas›na katmakt›r. "Bugün dünya çap›nda iflçi s›n›f›n›n en devrimci ve dinamik kesimlerini oluflturan bu kesimlerin örgütlenmesine ve mücadelesine öncülük etmek, komünist devrimcilerin ödevidir. Devrimci bir önderli¤in inflas› kavgas›n›n önemli bir bilefleni olan taze-dinç güçler bu mücadelenin içinden s›yr›lacak, devrimci parti güçleri s›n›f›n en çok sömürülen kesimlerinin güvenini bu süreçte oynayacaklar› rol ile kazanacaklard›r. “Dolay›s›yla s›n›f›n di¤er görünmeyen kesimlerinde oldu¤u gibi yap› iflçileriyle kurulacak ba¤lar da, hem bu kesimlerin örgütsüzlü¤üne, hem de komünistlerin temellerini atmaya bafllad›klar› infla faaliyetine katk› sunmal›d›r." (Maya, say› 3, Çekal) Örgütlemeyi hedefledi¤i kitlesi bak›m›ndan, komünistlerin bizzat içinde de yer alarak kullanmas› gereken bir araç olan DAB-SEN’in, yukar›da bahsedilen görevlerin yerine getirilmesinde anlaml› katk›lar sundu¤u/sunaca¤› aç›kt›r. Tutulacak ana halka ise, geçmifl dönemdeki kitle çal›flmas›nda kullan›lan araçlardan ders ç›kararak ilerleyen ve mücadele içinde devrimci yarat›c›l›kla zenginleflen bir faaliyetin oturtulmas›d›r. Bu boyutuyla "Yar›n Bizimdir Yoldafllar" kitab›nda anlat›lan Portekiz Komünist Partisi'nin yerel örütlerinin kitle çal›flmas›na yönelik deneyimleri, komünistlerin yürüttü¤ü politik kitle çal›flmas› aç›s›ndan de¤erlendirilmeli, ders ç›kar›lmal›d›r. Kitab›n bir bölümünde, bölge komitesi çevre köylerden birinde tar›m iflçilerinin her hafta bir meydanda ifl için toplanmalar›n› de¤erlendirmektedir. Sonucunda, "bizim görevimiz kö-

lelik kal›nt›lar›na son vermek" diyerek iflçilerin "onurunu zedeleyen" bu uygulamaya son verilmesi karar› al›nd›. Fakat köydeki militanlardan Jose Sagarra "Meydanda hepimiz birlikteyiz ve kendi ücretimizi önerebiliyoruz. E¤er herkes tek tek evinde bekler ya da patronlar›n kap›s›n› çalarsa, onlar kendi koflullar›n› dayat›rlar. Meydan yönetimine son vermek, gündelikleri düflürmek, yafll› ve güçsüz olanlar› iflsiz b›rakmak demektir" diyerek bu karar›n karfl›s›nda durmufltur. Daha sonra PKP taraf›ndan bölgedeki tar›m iflçilerinin temel savafl›m arac› olarak di¤er köylük bölgelerde de bu türden mey-

danlar›n oluflturulup komisyonlar›n kurulmas› direktifi verilir. "Bölgenin her yan›nda meydan komisyonlar› kurulmaya bafllanm›flt›. Köylüler etkin eylemleri sonucunda daha yüksek ücret elde etmifl ve patronlar› daha önce ilgilenmek istemedikleri yafll›larla zay›flara ifl vermek zorunda b›rakm›fllard›... onlarla kurulan iliflkiler partiye yeni üyeler çekmifl, yeni hücrelerin kurulmas›na yard›mc› olmufltu." (S. 105) ‹nflaat sektöründe yevmiye hesab›yla çal›flan iflçiler de, flehir merkezindeki belli bafll› duraklar ve iflsizler kahvesinde güneflin ilk ›fl›klar›yla toplan›p eve ekmek götürebilecekleri ifl bekle-

yifline koyulurlar. Fakat hergün, her hafta çal›flacak kadar flansl› de¤illerdir. Bu nedenle iflsiz kalman›n sonuçlar›n› her an yaflamaktad›rlar. ‹nflaat iflçilerinin meskeni olan bu yerler kitapta bahsedilen, fakat bununla s›n›rl› kalmayan bir ajitasyon/propaganda ve örgütlenme çal›flmas›nda kullan›labilecek/kullan›lmas› gereken s›n›f›n mekanlar›d›r. Taze-dinç güçlerin güvenini kazanmak ve bu güveni yükselen yap›n›n çimentosu yapmak için komünistler ifl bafl›na! Devrimci Parti Güçleri'nden Bir ‹flçi (Adana)

Erdal Y›ld›r›m Anmas› Üzerine Liberal Bulutlar Çöktü

Ankara'n›n Varofllar› da Proleter Devrimci Siyaset Bekliyor!

'80

’den sonra, varofllar›ndan pek fazla ses gelmeyen bir yerdir Ankara. Kimi devrimciler taraf›ndan "memur kentidir" diye teorize edilmeye çal›fl›lsa da, bu durgunlu¤un esas nedeni devrimcilerin kendi öznel zaaflar›d›r. Belli ölçülerde bu “durgunluk” k›r›lm›flsa, onu da kamu iflçileri yapm›fllard›r. Ankara'n›n varofllar›, ço¤unlukla civar kentlerden göç edenlerle doludur. Genel olarak bu göçler, Kürdistan'dan metropollere olan göçten de farkl›d›r. Bu göçler ne savafl gibi bir nedenden kaynaklanmaktad›r, ne de geldikleri yerlerle iliflkileri tam olarak kopmufltur. Genel olarak hemflehri esas›na göre yerleflmifllerdir. Benzer bir kültür, inanç ve yaflam tarz›na sahip olanlar, yaflam alanlar›n› da ortaklaflt›rm›fllard›r. Bunun bir sonucu, Alevilerle Sünnilerin uzun y›llard›r birbirinden kopuk bir yaflam sürmeleri olmufltur. Politik ortam ›s›nd›kça da birbirlerine karfl› düflmanlaflm›fllard›r. Devrimcilerse 80 öncesinden beri popülist çal›flma içerisinde, iflçileri bölen bu duruma teslim olmufl, hatta kendisini bu zemin üzerinde varederek bu bölünmeyi beslemifltir. Bugüne miras kalan da, Alevilerin solcu ve hatta devrimci oldu¤u, Sünnilerinse sa¤c› ve faflist oldu¤u bilincidir. Bu durumdan kazanan da CHP ve MHPya da dinci gruplar oluyor. Özetle; farkl› zaman ve koflullarda düzeyi de¤iflse de mezhep temelli bir bölünmenin hakim oldu¤u bir sosyal ortamla karfl› karfl›yay›z. Örne¤in, ayn› sanayi bölgesinde çal›flanlar birbirlerini sa¤c› solcu diye ay›r›p, patronlar›n› da o gözle de¤erlendirmekte, böylece Alevi patronlarla iflçiler kendilerini birlikte görmekte, Sünniler de ayn› flekilde bunlardan ayr›flmaktad›r. ‹flte Erdal Y›ld›r›m böyle bir ortamda mücadele etmeye çal›flan bir devrimciydi. Keçiören Ovac›k'ta faflistlerin bask›lar›n›n artt›¤› bir dönemde, 30 A¤ustos 1995'te kurflunlanarak öldürül-

dü. Bundan sonra Ovac›k halk› birbirine daha çok kenetlendi ve her y›l bu devrimciyi anma etkinlikleri düzenlendi. Bu seneki anma da, (geçen seneki gibi) faflistlerin sald›r›lar›yla birlikte gündeme geldi. K›sa bir süre önce, bir gece faflistler mahalleye gelerek silahlarla rasgele atefl etmifl, Ovac›k halk› da gereken cevab› vermifl. Sonras›nda ise polise giderek, bundan sonra belediyeye de polise de güvenmediklerini belirterek, bundan sonra kendi sorunlar›n› kendileri halledeceklerini ifade etmifller. Anma etkinlikleri, CHP, EMEP ve Halkevlerinin etkin oldu¤u Keçiören Demokrasi Platformu taraf›ndan düzenleniyor. Önce mezar› ziyaret etmek üzere farkl› yerlerden kalkan otobüsler birleflip ortak bir konvoy halinde yola ç›kt›k. Mezarl›¤a giden yolda faflistlerin çok yo¤un olarak bulundu¤u bir bölgeden geçerken faflistlerle küçük çapl› çat›flmalar oldu. Bu arada sivil polislerin "bir kar›fl›kl›k ç›kmamas› ve ak›ll› uslu bir flekilde eylemi bitirmemiz" için "görevlilere" konvoyu düzenlemede yard›mc› oldu¤u dikkat çekti. Mezarl›¤a geldi¤imizde polisin önceki senelere göre çok daha haz›rl›kl› geldi¤i görüldü. Daha önce az say›da ekip arabas›yla yetinirken, bu sene üç çevik otobüsü ve bir panzer de haz›r tutulmufltu. Mezarl›k önünde kortejler oluflturulup yürünmeye baflland›. Bafllamadan ilk uyar›lar geldi:"Tertip komitesinin belirledi¤i sloganlar d›fl›nda slogan atmak yasakt›r". Çünkü tertip komitesi flunu söylüyordu: "Fazla radikal sloganlar at›l›rsa polis sald›rabilir; o yüzden devletin bask› yoluyla yapt›¤›n› biz demokratça halledelim!". Tabii ki, biz da hil devrimci gruplar, "Devletin bu siyasetini" kabullenmedik ve kendi fliarlar›m›zla orada kendimizi varetmeye çalfl›t›k. Ancak ÖMP'nin açt›¤› "Asla unutmayaca¤›z, Asla Ba¤›fllamayaca¤›z" pankart›, ne oldu¤unu anlamaya f›rsat kalmadan kapat›ld›. "Zor yoluyla de¤il",

sözlü yolla yap›lan bu müdahaleye karfl› ne ÖMP'li arkadafllar kendi pankartlar›n› savundular, ne de di¤er devrimcilerle birlikte ortak bir durufl sergilenebildi. Otobüslerle geri dönüp, Ovac›k'a yak›n bir yerden yüzlerce kifli kortejler oluflturup yürüdük. Ovac›k'›n giriflinde kortejin içine giren bir sivil polis tespit edilip dövüldü. Bundan sonra konuflma yapan herkes, "istenilmeyen olaylar›n oldu¤undan, Erdal'›n böyle an›lmamas› gerekti¤inden vb." bahseden konuflmalar yapt›. Ve "istenilmeyen olaylar" d›fl›nda "gerekti¤i gibi" bitirilen anma, devrimcili¤in daha bir pörsütülmesi ile sonuçland›. Böylece liberalizm, sadakatini ve daha kötüsü etkinli¤ini baflar›l› bir biçimde ortaya koymufl oldu. Devrimcilerse örgütsüzlü¤ün zaaflar›n› daha yak›c› bir flekilde hissettiler. Eylemden sonra ise polis, faflistleri ve polisi dövenlerden kimilerini, "bak›n ben ne kadar güçlüyüm" dercesine gözalt›na ald›. Eylem öncesinde di¤er devrimcilerle birlikte haz›rlan›p bu liberal etkinin k›r›lmas›na dönük devrimci bir birlik ortam› yarat›labilirdi ve yarat›lmal›yd› da. Ancak bunun için bile devrimcilerin kendilerini somut bir siyasal faaliyet zemininde varetmeleri gerekiyor. Komünist devrimciler aç›s›ndan bunun anlam› aç›k: iflçi s›n›f›n›n ba¤›ms›z politik hareketini yaratmaya dönük bir proleter devrimci faaliyet zemini üzerinde yükselen bir parti infla çal›flmas›! S›n›f zeminindeki bu çal›flma, devrimci hareketin kendi içerisinde ayr›flt›r›l›p proleter devrimci bir damar›n ortaya ç›kar›laca¤› temel aland›r. Dahas› komünist devrimci bir varolufl ancak bu zeminde mümkündür, ve komünistler kendi varl›k haklar›n› kendi çabalar›yla kazanmak zorundad›rlar! Proleter Devrimci Siyaset Varedilecek, Bolflevizm Kazanacak! Ankara'dan Devrimci Parti Güçleri


19

Say›: 27 P Eylül ‘98

Olanaklar› Kitle Çal›flmas› ‹çin Yarat›c› Tarzda Kullanal›m

S

on bir kaç y›lda festivaller Hatay'da yayg›nlaflt›. Özellikle son bir y›lda, baz›lar›m›z›n ad›n› bile duymad›¤› belediyelerde festivaller düzenlendi. Bunlardan Serinyol festivali Serinyol belediyesi (CHP'li) taraf›ndan, Antakya festivali Antakya belediyesi (ANAP'l›) taraf›ndan, di¤er on belediyedeki festivaller ise Anonim Antakya fiirketi taraf›ndan organize edildi. Son bir y›lda kurulan bu A. A. fi. kendini bilim, kültür, sanat merkezi olarak ilan etti. Gözünü kültür bakanl›¤›n›n verece¤i 10 milyara dikmekte de gecikmedi. Yaklafl›k 100 yorgun demokrat›n biraraya gelip oluflturdu¤u bu flirket ticari amaç güden, siyasal anlamda devrime de¤il, düzene hizmet eden bir oluflumdur. Bunu festivallerdeki tutumunda görmek mümkündür. Biz bu yaz›m›zda, s›ras›yla kat›ld›¤›m›z bu festivallerdeki faaliyeti ve ç›kard›¤›m›z dersleri aktaraca¤›z. ‹lk festival Haziran'›n son haftas› Serinyol'da gerçekleflti. Sanatç› olarak 2. gün Fevzi Kurtulufl, 3. gün Grup Yorum vard›. Bunun d›fl›nda genellikle genç yerel gruplar ç›kt›. ‹lk gün alana yay›nlar›m›z› tafl›rken, giriflte polisin arama yapmad›¤›n›, ancak keyfi olarak sosyalist yay›nlara el koydu¤unu, bir devrimcinin gözalt›na al›n›p, 1 saat sonra b›rak›ld›¤›n› duyduk. Bunun üzerine alandaki bütün iliflkilerimizi giriflte mevzilendirerek, polislerin ortas›ndan yay›nlar› geçirdik. Ancak hiç bir sorun yaflanmad›. Ay›rd›¤›m›z standa var›r varmaz, yo¤un ve militan Maya sat›fl›yla, yan›m›zda getirdi¤imiz 40 tane gazeteyi bitirdik. Bu bize büyük bir moral verdi. Bu moralle, söylenen flark›lara efllik ediflimiz daha bir anlaml›yd›. Ertesi gün, yine k›sa sürede dergileri satt›ktan sonra halay ve sloganlarla söylenen parçalara efllik ettik. Coflkulu bir atmosfer yaratt›¤›m›z festivalde ayr›ca gerek kendi aram›zda gerekse de d›fl›m›zdaki devrimcilerle tart›flmalar organize ettik. Bunlar›n en ilgi çekici olan›, K›z›l Bayrak’tan arkadafllarla yap›lan, iflçi s›n›f›n›n kapsam› ve tarihsel rolü üzerine yo¤unlaflan tart›flmayd›. Yaklafl›k 30 kiflinin dinledi¤i bu tart›flmay›, sivil polislerin grup etraf›nda cirit atmaya bafllamas›n›n ard›ndan sonland›rd›k. Son gün Grup Yorum'un ç›kmas›na, Valilikçe izin verilmedi¤ini duyduk. Festivale bunun öfkesiyle geldik. Maya sat›fl› yapmamay›, muhtemelen oluflacak bir tepkiyi örgütleme ve s›çratma yönünde bir çaba sarfetmeye karar verdik. Grup Yorum’a izin verilmemesi üzerine bir yürüyüfl

düzenlendi. Alan›n içinde gerçekleflen bu yürüyüflte bizim d›fl›m›zda Kurtulufl okurlar› da vard›. Yürüyüflü Grup Yorum'a bir sevgi gösterisi gibi alg›layan bu arkadafllar, bizim hedeflerimizi ö¤renince “kitlenin geri durumu, analar›m›z, kardefllerimiz var” gerekçesiyle karfl› ç›kt›lar. Ufak bir gerginlikten sonra, kitle önünde devrimciler daha kendi aras›nda anlaflam›yor imaj› vermemek için bu hedeflerimizden vazgeçtik. (Hedeflerimiz alan›n d›fl›na taflan bir yürüyüfl veya kürsüye kitlesel bir flekilde ç›kmakt›). Bunun üzerine yürüyüflü bafllad›¤›m›z yere kadar sürdürdük. Yürüyüfl sonras› kitlemizi gene uygun bir yerde konumland›rarak sloganlar›m›za devam ettik. Festival sonras›, geldi¤imiz otobüslerde devrimci marfllarla coflkumuz devam etti. Bir sonraki festival olan Antakya festivali, Ülkü Ocaklar› Mehter grubunun getirildi¤i, Nadide Sultan, Seda Sayan gibi içerik olarak bofl, sanatsal anlamda da bir fley ifade etmeyen gö¤üs flovun yap›ld›¤› bir festival olarak tasarlan›yordu. Biz bu programa bakarak, devrimcilerin gelmeyece¤i ni tahmin ettik. Bu yüzden kat›lmay› gerekli görmedik. Ancak anlad›k ki yan›lm›fl›z. Antakya halk› böyle bir festivale Antakya'da müsaade etmeyece¤ini, polis otolar›n›n camlar›n› ülkücülerin kafalar›n› k›rarak gösterdi. Polis ara sokaklara sokulmad›. Bizim hatam›z, kat›l›m› düflürme çabas›n› yeterli görmekti. Ama çözüm hiç yapt›rmamakm›fl. Antakya'da faflistleri bar›nd›rmayaca¤›z! A.A.fi.'nin düzenledi¤i festivallerden birincisi Aknehir'de gerçekleflti. Yo¤un bir Maya sat›fl› yapmay› tasarlad›¤›m›z bu festivalde, okuyucu kitlesinin azl›¤› ve Maya'n›n pek de tan›nmamas› sat›fl› epey düflürdü. Ancak buna ra¤men yo¤un bir gazete sat›fl› yapamad›ysak da, tan›t›m›n› yapabildik. Burada oluflturdu¤umuz stand› teknik yetersizlikler yüzünden bir kaç sandalyeyi birlefltirerek oluflturduk. Dergilerimizin yan›nda kitap ve broflürlerimizden de olmas›, az da olsa bunlar› satabilmemiz olumluydu. Ancak alanda ses düzeninin bozuk olmas› ve Yenigün müzik toplulu¤unun coflkulu parçalar› s›n›rl› söylemesi coflkuyu azaltt›. Bunu ancak toplu gitti¤imiz otobüslerde telafi edebildik. Kat›ld›¤›m›z bir sonraki festival olan Gümüflgöze festivali, hedeflediSahibi ve Yaz›iflleri Md.: Reyhan Son

¤imiz yo¤un ve militan Maya sat›fl› için uygun bir zemin oldu. Stand›m›z› daha büyük yapt›k. Yay›nlar›m›z› fazlas›yla getirdik. Elimizde kalan eski Maya say›lar›n› seri yap›p satt›k. Ayr›ca elimizde kalan bir kaç takvimi de satt›k. Kitaplar›m›zda da belirli oranda sat›fl yapabildi¤imiz festivalde, Maya sat›fl›n›n farkl› bir anlam› vard›. Yeni iliflkilerimiz, çevrelerine toplad›klar› bir kaç insana Maya'n›n propagandas›n› yap›yor, bir k›sm›m›z halay çekiyor halayda belli sloganlar at›yordu. Kuflkusuz bu yo¤un coflku ortam›n›n, bir nedeni de ç›kan yerel genç gruplar›n söyledi¤i devrimci flark›lard›. Bu alanda daha önceden iliflkilerimiz oldu¤u için daha kitleseldik. Yeni iliflkiler de yakalad›k, daha sonra görüflmek için randevular ald›k. Kat›ld›¤›m›z festivallerde en coflkulu ve görkemli olanlar› olan son üç günlük festivale kat›l›m daha bir önemliydi. Sosyalist bas›n için ayr›lan standa yay›nlar›m›z› yerlefltirdik. Elden sat›fla ç›kmadan, A. A. fi.’nin stand d›fl›nda sat›fl› yasaklad›¤›n› duyduk. Biz de mevcut sistemde yasaklar›n çi¤nenmek için oldu¤u inanc›yla, Maya sat›fl›n› elden yapmaya bafllad›k. Önceden, “d›flarda satmayaca¤›z söz verdik” vb. diyen arkadafllar bile, bizim satmaya bafllamam›zla birlikte, yay›n sat›fl›na bafllad›lar. Bu, A. A. fi.'nin hofluna gitmediyse de, herhangi bir tepki göstermediler. ‹kinci gün devrimci analara yap›lan sald›r›ya duydu¤umuz öfkeyle festivale geldik. Di¤er devrimci dostlar›m›zla bu sald›r›y› gündeme getirmeye, devletin teflhirini yapmaya ve devrimci analara sahip ç›kt›¤›m›z› hayk›rmaya karar verdik. Önce alk›fllarla kitlenin tam ortas›na gelecek flekilde yürüdük. ‹nsanlar önce flafl›r d›. Ancak hep bir a¤›zdan "Devrimci analar onurumuzdur", "Analar›n öfkesi katilleri bo¤acak" fliarlar›n› yükseltti¤imizde kitlenin önemli bir bölümü de bize kat›ld›. S›k s›k "yaflas›n devrimci dayan›flma" fliar›n› yükslet tik. Biz ayr›ca "Burjuva devlet, y›kaca¤›z elbet", "Tutsaklara özgürlük savaflan iflçilerle gelecek" fliarlar›n› da hayk›rd›k. Daha sonra, geldi¤imiz gibi "Yaflas›n devrimci dayan›flma" fliar›n› atarak yürüyüfle bafllad›¤›m›z yere kadar yürüdük. Hemen hemen bütün hareketlerin kat›ld›¤› bu eylem,

Banka Hesab›: Reyhan Son, ‹fl Bankas› 1029 1058585

kürsü taraf›ndan hofl karfl›lanmasa da, meflru olmas›ndan kaynakl› pek bir müdahale yap›lmad›. Böylece devletin teflhirini di¤er devrimci dostlar›m›zla yapabildik. Üçüncü gün, önceden ayarlad›¤›m›z 15-16 Haziran-Gazi ayaklanmalar›n› anlatan Maya özel say›lar›n› (yaklafl›k 600 tane) elden dört bir yanda da¤›tt›k. Belli bir süre Maya sat›fl› da yapt›ktan sonra, fliarlar›m›z› hayk›rmak için kitlenin içinde toparlanmaya bafllad›k. Daha yeni yeni toplan›yorduk ki, yan›m›zda bulunan At›l›m okurlar›, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm/At›l›m” pankart›n› açt›lar. Olumlu buldu¤umuz bu davran›fl› destekleme karar› ald›k. Önce, yanlar›nda bizim de bulundu¤umuzu ilettik. Bunu da, yanlar›nda durarak "Yaflas›n devrimci dayan›flma" fliar›n› atarak somutlad›k. Ayr›ca “Faflizme karfl› omuz omuza” fliar›n› da att›k. Bu arada A. A. fi.'nin yorgun demokratlar› pankarta sald›rmaya bafllad›lar. Bu sald›r›lar› At›l›mc› arkadafllarla beraber püskürttükten sonra, At›l›mc› arkadafllar›n kendi aralar›nda da net olmamalar›ndan kaynakl› olarak (kimisi pankart› indiriyor, kimisi yükseltiyordu) müdahale etmeyi b›rak›p bir kenara çekildik. Onlar da pankart› indirdi. Burada dikkat çekici olan A. A. fi.'nin tavr›d›r. Bu tav›r; pankart› açan ve sahiplenen devrimcilerle oradaki kitleyi karfl› karfl›ya getirmek istemesiydi. Sunucu, pankart indirilmezse festivale devam edilmeyece¤ini söyledi. Bu tutum A. A. fi.'ni hangi kefeye koyaca¤›m›z kafam›zda daha da bir netlefltirdi. Kahrolsun oportünizm! Devrimci analar onurumuzdur! Yaflas›n devrimci dayan›flma! Yaflas›n komünist bir dünya kurma mücadelemiz! Devrimci Parti Güçleri'nden Komünist Devrimciler (Antakya)

DEVR‹M C‹ PART‹ GÜÇLER‹ NED‹R, NE DE⁄‹LD‹R? BROfiÜRLER‹ 4

Tohum Yay›nc›l›k Üsküdar Caddesi Akçay ‹fl Mrk. Kat: 2 No: 12 Kartal / ‹st. Tel: (0216) 387 83 09 Bas›ld›¤› Yer: Baflak Ofset


Say›: 27 P

P Eylül ‘98

Çetelerinizi Siz ‘Temizleyin’ Devletinizi Biz Y›kaca¤›z! “Zindanlar boflals›n, çetelere yer kals›n” slogan›, ‘kaza’dan bugüne liberallerin a¤z›na yerleflmifl bir slogand›. Bir fleyi k›rk defa söyleyince olurmufl, ‘çeteler’ birer birer teslim olmaya, yakalanmaya bafllad›lar. En önde gelen ‘mafya babalar›’, Alaattin Çak›c› ve Kürflat Y›lmaz, yakaland›, Sedat Peker ‘devlet güçlüdür, kanundan kaç›lmaz’ diyerek teslim oldu. Belki liberallerin istedi¤i türden bir ‘genel af’ da ç›kar, böylelikle muradlar› tamam›na ermifl olur. Tabi bütün bunlar›n kerametinin at›lan bu sloganda oldu¤unu düflünmek, ‘çete devletinin’ bu slogana sahip ç›kan kitlelerin zoruyla mafya operasyonlar›na giriflti¤ini, ‘baba’lar›n bu bas›nç karfl›s›nda titreyerek korkudan teslim olduklar›n› sanmak için, liberal bir hayal dünyas›nda yafl›yor olmak gerekli. Susurluk’tan bu yana etraf› saran, devrimci hareketi etkileyen, kitlelerde düzen içi bofl umutlar› besleyen bu hayal perdesini y›rtmak ve gerçekler dünyas›ndan devrimci görevleri a盤a ç›karmak içinse, öncelikle flu gerçekleri yeniden hat›rlamak gerekiyor: Bir : ‘Mafya’ denilen pislik, kendisi de bir pislik olan kapitalizmin olmazsa olmaz bir parças›d›r. “Sermaye tepeden t›rna¤a kana ve kötülü¤e bulanm›fl olarak dünyaya gelir.” Marx’›n bu sözleri, kapitalizmin daha ilk dönemlerinde ilk sermaye birikiminin kanla, savafllarla, türlü entrikalarla ve bütün bunlar›n uygulay›c›s›, destekçisi olan burjuva devlet sayesinde ortaya ç›k›fl›n› anlat›r. O günlerden bugüne de, ‘temiz kapitalizm’e iktisat ders kitaplar› d›fl›nda hiç bir yerde rastlamak mümkün de¤ildir. Dünya üzerindeki uyuflturucu trafi¤inin büyük bir bölümünün üzerinden geçti¤i topraklarda, on y›l› aflk›n süredir yaflanan savafl koflullar›nda mafyas›z ve kara paras›z bir kapitalizmin varolmas› hiç mümkün de¤ildir. Sabanc›’n›n Korkmaz Yi¤it’ten daha temiz bir kapitalist oldu¤unu düflünmek için, ‘vergisi ödenmifl kazanç kutsald›r’ sözünün do¤ru oldu¤una inanmak gerekir. ‹ki : Sermayenin tüm kesimleri, burjuva devlet içinde gücü ölçüsünde temsil edilir. Çünkü; “Modern devletin hükümetleri, tümüyle burjuvazinin ortak ifllerini yöneten bir komiteden baflka bir fley de¤ildir. Sermayenin bir parças› olarak mafyan›n da t›pk› di¤er parçalar gibi burjuva devlet içinde bir etkinli¤i olacakt›r. Üç : Sermayenin farkl› kesimlerinin aras›nda bir rekabet olmas›, bunun devlet kat›nda kendini göstermesi do¤ald›r. Yaflad›¤›m›z topraklarda bugün sermayenin tüm kesimleri alt emperyalistleflme hedefinde ortaklaflm›fl olsa da, bunun yönünün, yöntem ve araçlar›n›n belirlenmesi, rant›n›n paylafl›lmas› için kanl› bir rekabet söz konusudur. Bugün, sermayenin geleneksel kesimlerinin iki ‘yaramaz’ kardefline, mafyaya ve islami sermayeye yapt›¤› da budur. Ancak bu, ölümüne bir mücadele de¤ildir. Bir kardefl kavgas›d›r. Kardefller birbirini sevmese de, sömürünün ve ortak saltanatlar›n›n devam› için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Nitekim, sermayenin di¤er kesimleri finans piyasalar›na ve döviz rezervlerine s›cak para ak›tan, vergi ödemese de burjuva iktidar›na diyetini PKK’yle ve devrimci hareketle savaflta, yurtd›fl›ndaki siyasi entrikalarda kan›yla ödeyen, “devlet için kurflun s›kan” mafyan›n tafl›d›¤› de¤erin fark›ndad›r. O yüzden bu mücadele

yok etme de¤il; hakim olma, di¤erlerini kendine uydurma, bir araç olarak devleti elinde tutma mücadelesidir. Bugün yaflanan teflhir ve tasfiyelerin s›n›rlar›n› da burjuvazi belirleyecektir. Dört : Burjuvazinin kendi aras›ndaki bu rekabet ortak iktidarlar›n›n tehdit alt›nda oldu¤u dönemlerde ortadan kalkar. Yorgan›n hepten elden gidece¤i zaman, kavgay› bitirirler.Bu yüzden de, neredeyse iki y›ld›r devam eden bu teflhir ve tasfiye hareketi devrimci/demokrat bir kitle hareketinin zoruyla gerçeklefltirilmemifltir. Aksine böyle bir zor olsayd›, böyle bir tasfiyeye giriflmek yerine, bu hareketin karfl›s›na tekvücut ç›kar, kendi pisli¤ini kendisi örterdi. Befl : Sermayenin bir kesimini di¤erine flikayet etmek, birine karfl› di¤eriyle ittifak yapmak, “sermayenin ortak ifllerini yürüten bir komite” olan devletin kimi kurumlar›ndan medet ummak bu düzene karfl› liberal umutlar beslemektir. Bu tutum, “medet umulan” kurumlar›n ve sermayenin “temiz” kesimlerinin meflrulaflmas›na, yani kitleler nezdinde sömürünün ve araçlar›n›n meflrulaflt›r›lmas›na hizmet edecektir. Çeteler karfl›s›nda ba¤›ms›z yarg› talep etmek, devletin cumhurbaflkan›ndan çetecilerin dü¤ününe gitmemesini istemek kitlelerin zihnini buland›racak liberal pisliklerdir. Demirel, A¤ar’dan daha temiz bir siyasetçi de¤ildir. Alt› : Çözüm bu pisli¤in d›fl›ndan, çürümüfl düzeni tafl›yanlar›n tafl›maktan vazgeçmesiyle gelecektir. Bunun ad› siyasal iktidar›n proletarya taraf›ndan fethedilmesidir. Yedi : Devrimci hareketin bu düzen d›fl› çözümde tafl›d›¤› netlik önemli olsa da, tek bafl›na bir anlam› yoktur. En son Çak›c› vb. geliflmeler karfl›s›nda da “halk savafl›n› sürdürüp, halk›n hesap sormas›n› sa¤lamak”, “kitle ajitasyonunu yükseltmek”, ve “tüm kitle eylemlerine Susurluk’u tafl›mak” taktiklerinin siyasal bir kazan›m› olmayacakt›r. “Çete devletinin gizli yüzünü a盤a ç›kartan” devrimci ajitasyonla hareketlenen kitleler de¤ildi. Aksine bu ajitasyondan etkilenen kitle de, ba¤›ms›z bir devrimci siyasetin yoklu¤u koflullar›nda liberal bir siyasal çizgi üzerinden düzenin iç dalaflmas›nda fark›nda olmadan taraf oldu. Elbette ki, s›rt›nda tafl›d›klar› pisli¤i kitlelere göstermek, teflhir etmek devrimci bir çözüm için gereklidir. Ancak neredeyse iki y›ld›r Susurluk’la yat›l›p kalk›lmas›na ra¤men, kitle duyarl›l›¤›n›n azalmas› bunun tek bafl›na bir sonuç do¤uramad›¤›n›n da göstergesidir. Sekiz : Lenin’in, devlet kat›nda bir skandal›n bir devrimin k›v›lc›m› olaca¤›na dair sözleri, Susurluk özelinde tersinden devrimci önderlik eksikli¤ini ispatlam›flt›r. Skandallar›n, pisli¤in ayyuka ç›kt›¤› bir dönemde devrimci bir kalk›flman›n olmamas›, tüm bu geliflmelerin düzen s›n›rlar› içinde tutularak, düzenin yeniden yap›land›r›lmas› için kullan›labilmesi, bunu gösterir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.