YIL: 4
SAYI: 47
Haziran 2000
200.000 TL. (KDV Dahil)
Herkes Kendi Bayra¤› Alt›na
Devrim ‹çin Devrimci Parti Devrimci yükselifl dönemlerinde kendilerini devrimcilerden ve Kürtlerden ay›rmak için çaba harcayanlar›n, bugün kalk›p da, devrimci tutsaklar flahs›nda tüm devrimci dinamiklere yönelen hücre tipi sald›r›s› karfl›s›nda, “tutsaklara sahip ç›kma” ikiyüzlülü¤ünün bir faturas› olmas› gerekiyor. Girdikleri seçim hesaplar›yla, burjuva siyaset arenas›ndaki “sol” bofllu¤u doldurma haz›rl›¤›nda olanlar›n “sol” ad›na konuflmas›na daha ne kadar izin verece¤iz? Bu hesaplara, de¤erlerimizi burjuvaziye yaranma hesab›nda pörsüten, sat›fla ç›karanlara izin vermemek, devrimcili¤in s›nand›¤› efliktir. Her seferinde elinden oyunca¤› al›nm›fl çocuklar gibi bir köflede kalmaya son verilecekse, “herkesin herfley”le u¤raflmas›na; devrimcilerin, en genifl kesimlerle, devrimci kimli¤i pörsütme pahas›na yaflanan, kimliksizlik görünümündeki liberal kaynaflmas›na son verilmelidir.
1
May›s, o gün ortaya ç›kanlarla s›n›rl› bir gün de¤il, bir y›ll›k sürecin bir ürünüydü. Ortaya ç›kanlar, anl›k ya da dönemsel bir politik gerileme de¤il, yaflanan bir k›r›lmay› ifade ediyordu. Sonuçlar› ise, kitle art›fl›yla kazan›lan moralle altedilemeyecek kadar derindi. Küreselleflme karfl›t›¤› üzerinden ifade bulan kimlik yitimi, bayraklar›n kar›flt›¤› bir atmosferi anlat›yordu. 1 May›s’ta kendi etkinlikleri ad›na hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan, ancak önlerinde aç›lan f›rsat ve olanaklar› iyi gören, pervas›zlafl›p cüret kazanan liberaller, etkinliklerine h›z verdiler. Eskiden devrimci saflara flirin gözükmek, saflardan d›flar› itilmemek, bir flekilde s›zmak üzere kurulu varl›klar›, giderek daha bir cüret kazanmaya bafllad›. Daha önceleri, burjuvazinin gündem ve hedeflerini devrimci hareketle buluflturmaya çal›fl›rken ve bunu ya-
parken ne efendilerine, ne de devrimcilere yaranamazken, bugün aç›ktan burjuvazinin hedeflerini, kendi misyonlar›yla bütünlefltirip, devrimcilerin gündemlerine de pervas›zca sahip ç›kmaya bafllad›lar. Kimisi, zindanlar gündemine el atarken, kimisi Naz›m’› “bu memleket”e, devrimci de¤erlerimizi burjuva siyaset arenas›na tahvil etmeye çal›fl›yor. ‹çlerin de birikmifl kini kusmak üzere dört bir yandan kollar›n› s›vam›fl durumdalar. Eskiden olsa, Naz›m’›, devrimcilerin de¤erleriyle birlikte gündeme getiren, devrimci saflarda bu yolla etki yaratmaya çal›flanlar, bugün art›k kendi ulusalc›l›kla r›n›n argümanlar›yla gündeme getirmekten çekinmiyorlar. Kendi argümanlar› ise, ne tesadüftür ki(!), her dönem için efendilerinin gündemleriyle birebir örtüflüyor ve bu giderek daha fazla böyle oluyor. Bur-
maya’n›n prizmas›
Günü Kurtarmak ya da Ufuk Yoksunlu¤u Devrimci teori ve pratik bütünlü¤ünün temel halkalar›n›n, devrimci bir program, strateji ve taktik tutumlarda, örgütsel varoluflta somutlanaca¤›, tüm bunlar›n ise, bir bütün olarak ilgili öznenin ufkunu oluflturaca¤›, komünizmle azçok tan›fl›kl›¤› olanlar›n reddemeyece¤i bir gerçektir. Yaflad›¤›m›z topraklarda devrimci ha reket say›s›z özveri ve direnifl örnekleri sergiledi. Bu sayede de düflmanlar›na korku sald›, dostlar›n›n sayg›s›n› kazand›. Tüm bunlar, devrimci bir at›l›m sözkonu -
su oldu¤unda ise, tam bir tutuculuk ve s›radanlaflma yaflanmas›na engel olmad›; ortaya konulan özveri ve direngenlik, örgütsel-politik kazan›ma, devrimci bir at›l›m›n basama¤›na dönüfltürülemedi. Bunda, ufuk yoksunlu¤u, ayn› anlama gelmek üzere iktidar perspektifine sahip olamamak temel bir rol oynad›. Ufuk yoksunlu¤u, kaç›n›lmaz olarak, günü kurtaran yaklafl›m ve pratiklerin do¤mas›n› sa¤lad›. Küçük bir baflar›, baflar› olmasa da, görüntüde yarat›lan baflar› tablolar›, devrimci varoluflun, ayakta kalman›n teÁ
juva kurumlar, ifladamlar› vb. milliyetçi kampanyalarla, sözde Naz›m’dan özür dileme seanslar› eflli¤inde ehlilefltirmeye çal›fl›rken, kendi “aç›l›mlar”›n› (!) burjuvaziyle ayn› içerikle kuranlar›n, devrimci-sosyalist kimli¤i kifliliksizlefltirme çabalar›na izin vermemek gerekiyor. Devrimci yükselifl dönemlerinde kendilerini devrimcilerden ve Kürtlerden ay›rmak için çaba harcayanlar›n, bugün kalk›p da, devrimci tutsaklar flahs›nda tüm devrimci dinamiklere yönelen hücre tipi sald›r›s› karfl›s›nda, “tutsaklara sahip ç›kma” ikiyüzlülü¤ünün bir faturas› olma s› gerekiyor. Girdikleri seçim hesaplar›yla, burjuva siyaset arenas›ndaki “sol” bofllu¤u doldurma haz›rl›¤›nda olanlar›n “sol” ad›na konuflmas›na daha ne kadar izin verece¤iz? Bu hesaplara, de¤erlerimizi burjuvaziye yaranma hesab›nda pörsüten, sat›fla l Hücre Tipi Sald›r›s›na Yan›t: Cepheden Bir Karfl› Durufl l ‘Üniversitede E¤itim Hakk›n›n Engellenmesi’, Kimin Sorunu? l HADEP Operasyonu Burjuvazinin Bar›fl›d›r l S›n›f - Siyaset Devrimci Kimli¤in Savunulmas›
ç›karanlara izin vermemek, devrimcili¤in s›nand›¤› efliktir. Her seferinde elinden oyunca¤› al›nm›fl çocuklar gibi bir köflede kalmaya son verilecekse, “herkesin herfley”le u¤raflmas›na; devrimcilerin, en genifl kesimlerle, devrimci kimli¤i pörsütme pahas›na yaflanan, kimliksizlik görünümündeki liberal kaynaflmas›na son verilmelidir. Ba¤›ms›z devrimci s›n›f politikas›n› varedebilmenin ilk koflulu bu kaynaflmaya son vermekten geçiyor. Devrimci Parti ‹çin Herkes Kendi Bayra¤› Alt›na! l ‹EP’in Hedefi ‘Tepeyi Zorlamak’
s. 2 s. 2 s. 3 s. 4
Olmamal›
s. 4
l Enternasyonalist Yön Çifte Kimlik De¤il Enternasyonalist Örgütlenme l Devrimci Parti Güçlerinden...
s. 8
s. 9-10-11
2
Say›: 47 P Haziran 2000
gündem
Gündemlerde Sadeleflme ve Yaklaflan Hesaplaflma umhurbaflkan› seçimleri öncesinde, burjuva gündemin tek bafll›¤›, seçimle ilgili hesaplar, tart›flmalard›. Burjuvazinin çeflitli kesimleri, “Türkiye’nin daha önemli meseleleri var, gündemi t›kamayal›m” gibi söylemlerle, bir an önce “ifle giriflme”nin hevesindeydiler. Gerçekten de, öncesinde “t›kanan” gündem, Cumhurbaflkan›n›n seçilmesinden sonra, h›zla çözülüp, aç›lmaya, ilerlemeye bafllad›. Birbiri ard›na “ayd›nlat›lan faili meçhul”ler; A¤ca’n›n Türkiye’ye iadesi; yolsuzluklar›, iflkence ve insan haklar› ihlallerini “araflt›rmak” için kurulan komisyonlar›n h›z kazanan çal›flmalar›; bunlar etraf›nda dönen erken seçim manevralar› vb... Bütün bu h›zl› ak›fl içinde, ayn› zamanda bir pervas›zl›k; rekabet ve çat›flmalar› gizlemeye bile gerek görmeyen bir cüret sözkonusu. “Siyasal” gündem, böyle ak›p, ortal›k tozduman haline getirilirken, bir yandan da devletin yeniden yap›lanma program›n›n uygulanmas›, ara vermeden ilerletiliyor. Özellefltirmeler, iflten atma, sendikas›zlaflt›rma sald›r›lar›, grevlerin yasaklanmas› fiilen sürerken; çal›flma yasalar›ndaki düzenlemeler, birbiri ard›na haz›rlanan siyasal ve iktisadi düzenlemelerle ilgili yasa taslaklar›, yeniden yap›land›rman›n h›z kazanan ad›mlar›n› ifade ediyor. Burjuva siyaset arenas›ndaki tablonun bir yüzü, alabildi¤ine bir tart›flma, kap›flma havas› sergilerken; di¤er yüzü, tekleflen program›n sanc›l› da olsa yol ald›¤›n› gösteriyor. Öyle ki, IMF flefi, “h›zl› çal›flt›¤›” için, Meclise’e “aferin” veriyor. Tablonun bu iki yüzü, birbiriyle çeliflmiyor asl›nda. Önyüzdeki çat›flma ve tart›flmalar›n yans›mas› olan, “yolsuzlukla”, “iflkenceyle” “mücadele” ve bunun etraf›nda dönen kap›flmalar, gizlemeye gerek görmedikleri ç›kar çat›flmalar›n›n “siyasal” yans›malar›. Ancak, gözle görülür olan bu ç›kar çat›flmalar›n›, siyasi rant paylafl›m›n› bile, kendi düzenlerini tahkim etmek için kullan›yorlar. Pervas›zl›¤›n bu kadar› ise, karfl› cephedeki da¤›n›kl›ktan güç al›yor. Peflpefle ortaya at›lan “bomba”larla, fliddet ve iflkence görüntüleriyle flaflk›na dönen, art›k neye inanaca¤›n› bilmeyen ezilen y›¤›nlar›n kan› ve teriyle, semirip varl›klar›n› güvenceye almaya çal›fl›yorlar. Liberaller, 1 May›s’tan bu yana, kendilerine aç›laca¤›n› düflündükleri alanlar› paylaflman›n telafl› içindeler. Onlar›n gündemleri, efendilerinin cüretinin etkisini tafl›yor ve dün dillendiremedikleri, el atamad›klar› konulara bugün aç›ktan el at›yorlar. Efendileri gibi onlar da cüret kazanmaya bafllad›lar. Burjuva gündem böyle sürerken, devrimci hareket de, art›k bu “siyasal” kap›flma boyutlar› n› eskisi kadar gündem edinmemeye bafllad›. Kimi gruplar, geçmiflte hemen üzerine atlayabilecekleri “iflkence” ve “yolsuzluk” üzerinden aç›lan gündemlerde, yeniden yap›land›rmaya iliflkin tuzaklar› farketmifl durumdalar. Bu, burjuva gündemden etkilenmediklerini göstermiyor. Gruplardan baz›lar›, tuzaklara basmamak için, bu tür gündemleri kendi etkinliklerinin, “politikada yeni tarzlar›”n›n etkin bafll›klar› haline getirmeye çal›fl›yorlar. Ama öbür yandan da, kitleselleflme kayg›s›, onlar› liberal gündemler üzerinden güç olman›n hesaplar›n› yapmaya itiyor. Genelde ise, benmerkezci, kendi içine kapanan bir tarz giderek egemenli¤ini kurmufl bulunuyor. ‹ki düflman kamp›n, 1 May›s’tan bu yana gelen süreçteki görünümü, herkesin kendi içine kapand›¤›, kendi gündemleriyle u¤raflt›¤› bir tablo sunuyor. Halbuki görünürdeki bu ilgisizlik, kendine dönmüfllük, yak›n gelecekteki kanl›, çetin bir hesaplaflman›n iki kampta da alttan alta sürüp giden haz›rl›klar›n› perdeliyor. Hesaplaflman›n ilk raundunun zindanlarda yaflanaca¤› ise kimse için s›r de¤il. P
C
Naz›m Hikmet Vatan Hainli¤ine Devam Ediyor Ama...
Liberallere Vatandafll›k Madalyas› Verilmelidir! Liberallere, bu “do¤al hak” geri verilmelidir, daha do¤rusu kazand›klar› vatandafll›k hakk›n› hakk›yla yerine getirdikleri için madalya töreni düzenlenmelidir! Biz de, ifli gücü b›rakt›k, talep ediyoruz: Liberallerin, sabanc› ve koç ile vatandafll›¤› tescil edilmeli, yemin töreni düzenlenmelidir:
K
abul ve itiraf edelim. Liberaller bu “memleket”te çok afla¤›land›lar. Evet, onlardan sözediyo ruz... Hani her f›rsatta “özgürlük, da yan›flma” sözlerini, “flimdi sosyalizm zaman›” sözlerini a¤z›ndan düflürmeyenlerden, içiflleri bakanl›klar›ndan ald›klar› onay ile “sosyalist iktidar›” hedefleyenlerden; radikallikleri legal afifllerde, bas›n aç›klamalar›nda serpilenlerden; eylemlerde “parti bayra¤›n› yükseltirken” Gazi Ayaklanmas›’nda kap›dan giremeyenlerden; serhildanlarda “aman!” diye saklan›rken, teslimiyet ve kirli “bar›fl” ile birlikte en h›zl› Kürt dostlar› ve “mücadeleci”leri kesilenlerden.... Onlardan birini, -en “keskin” olan›n›- siyaseti her f›rsatta toplumsallaflt›rmak ad›na seçimlerde “sosyalizmin zaman›n›n” geldi¤ini söyleyen; “memleket”i hatta burjuva devletin kapitalist iflletmelerini “kamuculuk” ad›na her f›rsatta savunan, T‹P mirasç›s› S‹P’i, açt›¤› bir kampanyayla anmak zorunday›z. S‹P, Naz›m’a vatandafll›k hakk› istemek için patronlardan ve burjuva “ayd›n”lardan daha h›zl› davran›yor. Anlafl›lan o ki, iflçi s›n›f›n›n burada da ipleri eline almas› gerekti¤ini, verilecekse Naz›m’a vatandafll›k hakk›n› onun mücadelesinin vermesi gerekti¤ini düflünüyor. Ve “öncü” önde, s›n›f arkada bafll›yor yürümeye; bafll›yor propagandaya... “her insan›n do ¤ufltan kazand›¤› en temel haklar dan birinden; her insan›n su gibi, hava gibi, hakk› olan bir haktan va tandafll›k hakk›ndan” (2 Haziran 2000, Sosyalist ‹ktidar) bahsediyor. Naz›m için burjuvazinin vatandafll›¤›n› istiyor. “Su gibi, hava gibi do¤al hak k›n›” talep ediyor! Yurttafll›k kavram›n›n bile burjuvazinin tarih sahnesine ç›kmas› ile birlikte gündeme geldi¤i, siyaset ve s›n›f savafl›m›na burjuva s›n›f›ndan yana a¤›rl›¤›n› koydu¤unu S‹P bilmiyor olamaz. Aksine o burjuvazinin kavramlar›n› iflçi s›n›f›na yamamaya çal›fl›yor. Burjuvazinin yaratt›¤› “uluslaflma” sürecinin bir parças› olan bir kurumsallaflmay›, “yurttafll›k”› hararetle savunuyor. S‹P üyeleri burjuva e¤itim kurumlar›nda yeralan “yurttafll›k” derslerine girmelidirler. Orada bile, e¤er kalm›flsa asgari devrimci duyarl›l›klar› ile “yurtafl”l›k kavram›n›n kime ait oldu¤unu, nas›l da burjuva ideolojisinin bir perçini oldu¤unu görürler. Tarihin bir döneminde sömürü ve y›k›m üze -
BROfiÜRLER‹ 1. KAP‹TAL‹ST BARBARLI⁄IN YÜZYIL SONU DANSI HAB‹TAT II 2.EK‹M DERSLER‹ BOLfiEV‹ZME SADIK KALINMADAN Ö⁄REN‹LEMEZ 3.KADININ KURTULUfiU ‹NSANLI⁄IN KURTULUfiUDUR 4.DEVR‹MC‹ PART‹ GÜÇLER‹ NED‹R, NE DE⁄‹LD‹R?
rinden egemen olmufl bir s›n›f›n yine tarihin önümüzdeki döneminde “nas›rl› eller” taraf›ndan çöpe at›lacak varl›¤›nda kulland›¤› tarihsel (ve bu anlam›yla geçici) olan bu kavram›n› “do¤al” bir hak olarak sunmaktalar. ‹nsaf! Ayd›nlanmac›l›k, burjuva devrimlerinin “kazan›m”lar›na sahip ç›kmak, sosyalizmi bir ayd›n elitizminin ellerine b›rakanlar›n eseri olabilir ancak! Savunduklar› “memleket”leri midir, onun de¤erleri midir yoksa? Farketmiyor, bizden, ikisinin de cevab›n› uzun süre önce ald›lar ve rahats›z da oldular: Tekrar rahats›z edelim! “‘Bu memleketin hangi taraf› bizim?’ diye sormak gerekir. E¤er her kar›fl›nda, her kuruflunda emekçilerin al›nteri, kan› bulunan bu memlekette emekçilere bo¤az toklu¤u bile düflmüyorsa; bir ömür boyu prim ödedikleri Sosyal Sigor talar’dan hastane kuyruklar›nda çi le çekmek ve horlanmak ve ancak mezarda emeklilik düflüyorsa; eme ¤i ile tüm zenginlikleri yaratanlar , bu okkal› zenginli¤in alt›nda ezili yorsa; kendi ürettiklerinin yan›na bile yaklaflam›yor, kendi yapt›klar›, temizleyip ›s›tt›klar› binalarda oku yam›yor, e¤itim veya tedavi göremi yorlarsa; diktikleri dev binalardan hisselerine sadece iflkencehaneler ve hapishanelerde bir yer düflüyor sa; insanlar binlerce y›ld›r yaflad›k lar› topraklarda kendi çocuklar›na
istedi¤i ad› koyam›yor, kendi dilin de türkü söyleyemiyor, kendi dava s› için ölmesi bile afla¤›lan›yorsa; bu toplum ‘temiz’ de¤il, ‘bu mem leket bizim’ de¤ildir.” (Maya, Özel Say› 5, Ocak 1997) Liberaller, inceden inceye düzeni savunduklar›, muhalif olduklar›, ona yama yapmakla görevli olduklar› halde çok afla¤›lan›yorlar. Yaz›kt›r! Onlar kapitalizmin özürcülü¤ünü yap›yorlar, Demirel’i istemiyorlar; CHP ile HADEP ititifak›n› istemiyorlar; özel kapitalistlerin de¤il, iflçilerin elinde olmayan bir devletin iflletmelerini kamu mal› olarak savunuyorlar. Ulusal kalk›nmac›, planlamac› gibi ulusal sol görevlere soyunup, burjuvazinin bofl b›rakt›¤› yerlere, çatlaklara doluyorlar; çatlaklar› dolduruyorlar. Onlar› daha fazla afla¤›lamamak gerekir. Evet haklar› var. Onlara... Liberallere, bu “do¤al hak” geri verilmelidir, daha do¤rusu kazand›klar› vatandafll›k hakk›n› hakk›yla yerine getirdikleri için madalya töreni düzenlenmelidir! Biz de, ifli gücü b›rakt›k, talep ediyoruz: Liberallerin, sabanc› ve koç ile vatandafll›¤› tescil edilmeli, yemin töreni düzenlenmelidir: “Ülkenin de¤erlerini satt›rmayaca¤›ma, do¤al hakk›m olan vatandafll›¤› koruyaca¤› ma, ‘gericili¤e karfl› mücadelede geri kalmamak ad›na’ irticaya, çetelere ve fler odaklar›na karfl› ordum ve bilcümle liberaller ile güçbirli¤i(!) içinde azimlice savaflaca¤›ma, siyaseti toplumsallaflt›rmak ad›na parlamentomuzun seçimlerinde ‘sosyalist iktidar›’ savunaca¤›ma, bu ‘memleketi’ do¤usundan, güneyinden hiçbir köflesinden böldürmeyece¤ime....” And içsinler! J
TC, fiiddet Karfl›tl›¤›nda da Bir Numara Sorun, sadece devrimcilere yönelik kullan›lan yöntemler sorunu de¤il, toplumsal bir sorun olarak fliddetin kullan›lmas› sorunuysa e¤er, varolan tüm propagandan›n aksine, bunu el alt›ndan oluflturdu¤u kurumsallaflmalarla sürdürecektir.
“M
eclisimiz”in, iflkence ve insan haklar› ihlallerine oldu¤u kadar, yolsuzluklara karfl› “hassasiyeti”nde de bir ar t›fl görülüyor. “‹flkenceyi araflt›rma komisyonu” ve onun temiz yüzlü kad›n baflkan› eflli¤inde, burjuvazi bütün yapt›klar›n› kusuyor. Bunun, “bir daha asla” anlam›na gelmedi¤ini düflünmek içinse hiçbir neden yoktur. Ortaya ç›kar›lan iflkence aletleriyle, Ulucanlar’da katledilen tutsaklar›n foto¤raflar›n›n gündeme getirilmesiyle, ya da son dönemde ortaya ç›kar›lan “hortum olay›”yla birlikte, toplumda düzene meflruiyet kazand›rma ifllevi gördü¤ü aç›kt›r. Nelerin olabilece¤i konusunda kazand›r›lan ufuk, toplumda bu tür geliflmeler karfl›s›ndaki duyarl›l›¤› pörsütmek ve sindirme, korku psikolojisini art›rmak içindir. Bir kez a盤a ç›kt›ktan sonra, yap›lanlar›n “kabul edilemez”li¤i de yokolmaya bafllamakta, meflrulaflmaktad›r. Bunu vurgulamak, biraz uçlaflt›rmak anlam›na gelebilecekse de, tersi savrulmalar karfl›s›nda anlaml›d›r.
AB’ye girifl üzerinden yarat›lan atmosferde, iflkence bitmese de, fiziki dozunun azalt›laca¤›, demokratik haklar›n geliflece¤i biçiminde beklentiler oluflturulmakta, devrimci saflarda da kendini hissetirmektedir. Son dönemlerde, devrimcilerin iflkencenin fiziki olan boyutundan çok ideolojik çözme boyutuna de¤inmeleri de bunun yans›mas›d›r. Oysa, resmi gözalt›larda böyle olaca¤›, bunun propaganda edilece¤i do¤ru olsa bile, bu, burjuvazinin örgütlü, kaba fiziki fliddetini geri çekece¤i anlam›na gelmiyor. Sorun, sadece devrimcilere yönelik kullan›lan yöntemler sorunu de¤il, toplumsal bir sorun olarak fliddetin kullan›lmas› sorunuysa e¤er, varolan tüm propagandan›n aksine, bunu el alt›ndan oluflturdu¤u kurumsallaflmalarla sürdürecektir. Toplumu sindirmeye dönük bu tür araç ve yöntemlerden vazgeçmesini gerektiren bir durum yoktur çünkü. ‹flte son dönemde, “temizlenme” görüntüsü alt›nda iflkence olaylar›n› gündeme getirmesi de, bu hedefe hizmet etmektedir. J
3
Say›: 47 P Haziran 2000
Esir Düflmek De¤il Mesele!.. “ ‘Tutsak’ m› onlar? Yoksa bir süreli¤i ne cezaland›r›lm›fl yurttafllar m›? Niye kendilerine bu ad› veriyorlar ‘tut sak?...’ Önce mahkumlar›n kendileri ne yak›flt›rd›¤› bu tutsakl›¤› silmeli... Ceza verdi¤imiz insanlar, bizim insan lar›m›z. Sizin, benim gibi... “Sevgi, hoflgörü, onlar› topluma kazand›rmak. Amaç bu olmal›. Hüc elere kapat›p insanl›ktan ç›karmak de¤il!... “Bakanlara, sorumlulara sormak isterim, siz bir gün bile böyle bir hüc ede yatt›n›z m›? Bir gün, bir tek ge ce!...” (Oktay Akbal, Cumhuriyet, 11 Haziran 2000) on dönemde, burjuva medya, gazeteleriyle, televizyonlar›yla; liberaller çeflitli etkinlikleriyle hücre tipi zindanlar› gündeme getiriyorlar. Önceki dönemde, daha çok “çetelerin rahatl›¤› ve konforu”, ya da yaflanan çat›flmalar üzerinden “mahkumlar›n can güvenli¤i” biçiminde gündemde tutulmaya çal›fl›lan ve aç›ktan sald›r›lara zemin haz›rl›¤› anlam›n› tafl›yan bu gündem edinme, bugün farkl› flekillerde sürüyor. Liberaller olsun, burjuva medya olsun, gerek tedavisi yap›lmayan tutsaklar› öne ç›kararak, gerekse çeflitli “insani” boyutlar› vurgulayarak, zindanlar› sürekli olarak gündem haline getirmekte, bu konuyu toplumun gözü önünde tutmaktad›r. Ayn› fley, af yasas›yla ilgili de ge-
S
çerlidir. Ancak, kimileri bunu, “toplumsal duyarl›l›¤›n artmas›”, “çeflitli muhalif kesimlerin soruna ilgi göstermesi” biçiminde hayra yorsa bile, bu do¤ru de¤ildir. As›l sözkonusu olan, burjuvazinin “toplumsal bar›fl”, “uzlaflma” ad› alt›nda sahneye sürdü¤ü, ancak devrimcilerin ve ezilenlerin gerçek anlam›n› yaflamlar›n›n her an›nda yaflayarak gördükleri s›n›fsal sald›r›n›n zemininin döflenmesidir. Devrimci kimli¤inden soyutlanm›fl, “insan” yönleriyle öne ç›kar›lan ve bu zemine bir kez çekildikten sonra ise, her türlü ihtiyac› karfl›lanabilecek olan devrimci tutsaklar flahs›nda, kirli bir oyun oynanmakta; ne yaz›k ki, bu oyunun zemini ise, geçmifl pratikteki hatalar taraf›ndan döflenmifl bulunmaktad›r. Liberallerin bu sorunlar› gündeme almas› hiçbir zaman için hayra yorulmamal›d›r, özellikle günümüz benzeri koflullarda. Bunlar ne zaman bu tür gündemleri öne ç›karsalar, sald›r›lara haz›r olmak gerekti¤i sonucuna varmak gerekir. Liberaller bugün, zindanlar sorununu, “toplumsal yara” olarak gündeme getirmeye, kendilerine devrimci tutsaklar üzerinden de alan açmaya çal›fl›yorlar. Efendileri, onlar›n bu çabalar›n› er geç ödüllendirir elbet. Son dönemde, kimi devrimci gruplar, bu tuza¤›n fark›na varm›fl ve devrimci tutsaklar›n devrimci kimlikleri üzerinden sahiplenilmesi noktas›nda uyar›lar yapmaya bafllam›flt›r. Ancak bir bütün
olarak devrimci hareket cephesinde ayn› fleyden sözetmek mümkün de¤ildir. Devrimci tutsaklar›n, kimliklerinden ar›nd›r›larak, burjuvazinin icazetine, “insan haklar›”na muhtaç, “kader kurban› parlak çocuklar” olarak gösterilmesine, “toplumsal duyarl›l›¤› art›rmak” ad› alt›nda izin vermek önemli bir hata olacak, devrimci tutsaklar›n ve mücadelenin meflruiyetine gölge düflüren bir “destek” anlam›na gelecektir. Gerçek kimlikler ve hedefler üzerinden gündeme getirilip sahiplenildi¤inde ise, ortada ne burjuva medyan›n “insanc›l”, “dürüst” yazarlar›, ne de liberal koltuk de¤neklerinin varl›¤› görünmeyecektir. Sorunu bu kadar gündemde tutmalar› da, bunu bildikleri içindir. Evet devrimciler tutsakt›r, çünkü bu düzenle savafl›rken, istemleri d›fl›nda düflman›n eline geçmifllerdir. Evet devrimciler kendilerine tutsak demeye devam edecek, düzenin icazetini dilenmeyeceklerdir. Çünkü onlar, d›flar›da oldu¤u gibi içeride de, her türlü olana¤›, bu köhne düzenin y›k›lmas› mücadelesinde bir araç olarak kullanmaya devam edeceklerdir. Bu koflullarda destek verecek liberal varsa, devrimci tutsaklar elbette böyle bir deste¤e burun k›v›racak de¤illerdir. Ancak gerçek flu ki, liberalin “böylesi” yoktur. Stratejik bir amaç tafl›yan burjuvazinin hücre sald›r›s›n› önleyecek tek güç ise, iflçi s›n›f›n›n örgütlü mücadelesidir. J
Ak›l hocas›n›n akl› ve gizleyemedi¤i korkusu O
ral Çal›fllar, “sol” gündeme olan duyarl›l›¤› ve yak›nl›¤›yla bilinen, Cumhuriyet gazetesi yazarlar›ndan biri. Her zaman, devrimcilerin nabz›n› tutacak gündemleri kendi liberal süzgecinden geçirerek ifllemeyi iyi biliyor. Af Yasas› hakk›nda söyledikleri, kendisini ele vermekten kurtaram›yor onu. Sözde, siyasi tutsaklar›n da af yasas›ndan yararlanmas›n› savunmaya çal›fl›rken, gerçek kayg›s›n›n ne oldu¤unu, 10 Haziran tarihli yaz›s›nda bak›n nas›l ifade ediyor: “K›rc› nedeniyle Af Yasa s›’n›n Meclis’e dönmesi e¤er do¤ru kullan›labilirse yararl› olabilir. Hiç olmazsa yeni yasa tasar›s›na siyasileri de içerecek hükümler eklenebilir. Tabii bü tün bunlar, soruna hiçbir zaman kökten bir çözüm getir emez. Türkiye, Güneydo¤u’daki ‘dü flük yo¤unluklu savafl’ nedeniyle büyük bir altüst olufl yaflad›. Yüz binlerce insan yerinden yurdun dan oldu. Önemli bir k›sm› bü yük flehirlerin varofllar›na toplan d›. Hala bu bölgeler fliddete ve fliddete dayal› fikirlere ve eylem lere yatakl›k ediyor. Gelir dengesi ola¤anüstü düzeyde bozulmufl durumda. T›pk› Pakistan ve Bangladefl’te oldu¤u gibi zengin ler yüksek duvarlar›n arkas›ndaki sitelere çekiliyorlar. Kap›lar› gü venlik görevlilerince tutulan site ler, artan afl›r› yoksullu¤a karfl› bir korkuyu ve farkl›laflmay› gözler önüne seriyor . Bu dengesizlik giderilmedi¤i ve bu yönde önlemler al›nmad›¤› sü rece, Türkiye’de cezaevlerinin yeni den dolmas› kaç›n›lmaz. Çapaçul bir özellefltirme politikas› yüzünden genifl y›¤›nlar daha da büyük eko nomik s›k›nt›lara zorlan›yor. Bir avuç vurguncuyu özendi -
ren ve onlar› güçlendiren siyasetler bir türlü terk edilemi yor. Ekonomik önlemler dizisi hep yoksulu vuran bir fle kilde yürütülüyor . Dengesizli¤in k›flk›rt›lmas›, Türki ye’nin gelece¤ini de tehdit ediyor . ‹çinde yer almay› düflündü¤ümüz Avrupa ülkelerinde, toplumsal s› n›flar aras›nda Türkiye’deki gibi bir dengesizlik yok. ‹statistikler, Türkiye’de en yüksek gelir grubuy la, en düflük gelir grubu aras›nda ki oran›n 1’e 12 oldu¤unu gösteri yor. Bu, korkunç bir dengesizlik anlam›na geliyor. Bu dengesizlikle dünyadaki en kötü 5 ülke aras›na giriyoruz. Gelir dengesi bu kadar bozulursa ne suçlar önlenebilir ne de o ül kede demokrasi ray›na oturabilir . Örne¤in Almanya’da toplumun yüzde 98’ine yak›n› 2 bin Alman Mark›’yla 4 bin Alman Mark› aras›nda bir gelire sahiptir. Yani toplumun büyük ço¤unlu¤u bir birine yak›n bir gelirle yafl›yor . Bu ise toplumsal demokrasinin altyap›s›n›n da sa¤lam oldu¤u anlam›na geliyor . Türkiye’nin öncelikle siyasileri içeren bir Af Yasas›’na gereksi nimi var. Bu af, geçmiflte b›rak maya bafllad›¤›m›z, ölüm ve ac› larla yüklü son 20 y›l›n yarala r›n› sarmaya hizmet etmeli, ye niden gözden geçirilirken bu anlay›fl affa yol göstermelidir . Sonra ve hatta bugünden, gelir dengelerini bozan büyük uçu rumun nas›l kapat›laca¤› üze rine kafa yorulmal›, yoksa, flimdi cezaevlerinde 70 bin ci var›nda olan tutuklu ve mah kum say›s›, af gerçekleflse bile bir süre sonra bu rakamlar›n çok üstüne ç›kabilir . Af Yasas›, yeni bir döneme ve toplumsal bar›fla hizmet etmeli. O zaman gerçekten bir anlam› olabilir .”
dönemeç
Strateji, Taktik ve Devrimci Parti
S
ol hareket “makul” s›n›rlar›n ötesinde bir parçalanm›fll›k yafl›yor. A¤›zlardaki “ayn›lar ayn›, ayr›lar ayr› yere” ça¤r›s›na ra¤men, kimse bulundu¤u yerden k›p›rdam›yor bile. Ça¤r›lar› yapanlar›n samimiyetinden flüphe duymaya gerek yok. Ancak samimiyet, temel ayn›l›klar› temsil eden ve ayr›nt› düzeyindeki farkl›l›klar› kapsayabilecek kadar güçlü çekim merkezlerinin yoklu¤unu telafi etmeye yetmiyor. Bu eksiklik en belirleyici biçimde komünist çizgi ad›na yaflan›yor. Ayr› durufllar, esas olarak nihai amaçlar›n, bu yoldaki strate jilerin farkl›l›klar› üzerinden ve öncelikli eylem plan› üzerinden or taya konmal›d›r. Yani en temel kriter, “nas›l bir devrim, nas›l bir mücadele, nas›l bir örgüt, vb.?” sorular›na verilen yan›tlar olacakt›r. Tablonun netleflmesi, stratejiyle ilgili sorular›n bugünkü siyasal karfl›l›klar› ve sahip ç›k›lan gelenekle iliflkisi üzerinden yaflanacak bir ideolojik mücadeleyi gerektiriyor. Bunun kadar önemli di¤er yan ise, güncel siyaset alan›nda yanyana gelifller ve bu temelde etkileflimdir. ‹flin içine bir de “taktik” tutumlar girince, “ayn›l›klar ve ayr›l›k lar” daha kar›fl›k bir hal al›yor. Taktik planlarda bir netleflme gereklili¤inden kast›m›z, elbette ki stratejik farkl›l›klar tafl›yanlar›n taktik planda asla yanyana gelmemeleri de¤il; ancak ölçüsüz bir esnekli¤in kendi “din”ini unutup takiye yapmaktan bir fark› kalm›yor. Esnekli¤e s›¤›nmak, siyasal çal›flma içerisindeki bir devrimcii militan›n kafas›nda oluflan sorular karfl›s›nda yan›t olmayacakt›r. Bu sorular›n ilki neden günlük siyasette liberallerle bu kadar s›k bir araya gelindi¤idir. Lenin’e s›¤›narak, “liberalleri demokrasi mücadelesinde gidecekleri yere kadar iteriz, durduklar› yerde de üzerlerinden geçer gideriz” biçiminde bir cevab›, yaflananlara bakarak fazla iyimser buldu¤umuzu belirtelim. En az›ndan Susurluk’tan bu yana “çeteleflen” devlete karfl› verilen “demokrasi mücadelesi”nde gündemi kimin belirledi¤i aç›kt›r; “tecavüzcü” devletin teflhirinde nereye kadar gidilip, nerede durulmas› gerekti¤ini saptamak o kadar da kolay olmamaktad›r. Sorun devrimci hareketin stratejik ve taktik alanlardaki zaaflar›yla ilgilidir ve devrimci militan›n içini rahatlatacak ve onu ileri ç›kartacak yan›t, baflta hayal k›r›kl›¤›na u¤ratsa da, ancak bu za aflar› sorgulayan bir zeminde verilebilir. Devrimci hareket güncel siyasetini ve taktik tutumlar›n› belir lerken nihai amaçlar›n› akl›n›n bir köflesinde tutmakla yetinmektedir. Böyle olunca, taktiklerin do¤rulu¤u ve baflar›s› da stratejiye hizmet etmesiyle de¤il, günlük siyasette kazand›rd›klar›yla ölçülmüfl oluyor. Hedefleriyle ba¤› kopmufl siyaset, baflkas›n›n gündemine kap›lmak anlam›na gelir. Mevcut gündeme müdahale etmek yanl›fl de¤ildir, ancak tüm iddialara ra¤men ba¤›ms›z bir güç olunmad›¤› koflullarda, bu müdahale ehven-i fler’i tercih etmenin ötesine geçemez. Bu da günlük kazan›mlar› bile baflkas›n›n kazan›mlar› haline getirir. Strateji ile taktik aras›ndaki bu ba¤›n kopar›lmas›, verili duruma teslim olan bir siyaseti ortaya ç›kar›r. Hedeflere götürecek olan de¤il, verili durumun gerektirdi¤i siyaset öne ç›kar. “Özlemi duyulacak olan savafl›m, olanakl› olan savafl›md›r ve olanakl› olan savafl›m belli bir anda verilmekte olan savafl›md›r. Bu kendi ni edilgen olarak kendili¤indenli¤e uyduran s›n›rs›z oportünist e¤i limin ta kendisidir.” (Lenin, Ne Yapmal›, s.53) Devrimci siyaset, verili duruma stratejik hedefler do¤rultusunda d›flardan müdahale edilmesine dayan›r. Bu ise, ba¤›ms›z bir hedefi ve ba¤›ms›z bir örgütlülü¤ü gerektirir. Günlük somut siyaset ad›na stratejik amaçlar›n›, nihai hedeflerini rafa kald›ranlar›n bafltan bu flans› yitirdikleri aç›kt›r. Devrimci militan›n kafas›na tak›lan ikinci soru ise, harcanan onca enerjiye ra¤men, en “devrimci” taktiklerin niye yaflamda karfl›l›¤›n›n üretilemedi¤idir. E¤er taktikler güçler iliflkisinin do¤ru de¤erlendirilmesine dayan›yorsa, bu durumu salt nesnellikle izah etmek inand›r›c› olmayacakt›r. Bu sorunun yan›t› nesnellikten ziyade devrimci hareketin öznel zay›fl›klar›nda aranmal›d›r. Kendini parti ilan edip s›n›f›n genifl kitlelerine dönük genel grev, genel direnifl gibi taktik planlar yapmak, uygulanamayaca¤› bafltan belli olan taktikleri ortaya atmak en hafifiyle güvensizlik ve ciddiyetsizlik yaratan bir durum ortaya ç›karmaktad›r. “Her koflul alt›nda ve her an, siyasal savafl›ma giriflmekte us talaflm›fl güçlü bir örgüt olmadan, sa¤lam ilkelerle ayd›nlanm›fl ve azimle yürütülen, taktik diye adland›r›lmaya lay›k o sistemli eylem plan›ndan sözedilemez.” (Lenin, Ne Yapmal›, s.52) Öznel zay›fl›k dedi¤imiz, bir nicelik eksikli¤i de¤il, Lenin’in bahsetti¤i, “her koflul alt›nda ve her an, siyasal savafl›ma giriflmekte ustalaflm›fl güçlü bir örgüt”ün yoklu¤udur. Bunun aksini iddia edenler de vard›r; ancak bu iddialar›n hafifli¤i siyasal yaflam›n flaflmaz kantar›nda çoktan tart›lm›flt›r. Öyleyse bugün için kitleleri devrime yürütmeyi hedefleyen bir stratejiyi önceleyen, böyle bir örgütün yarat›lmas› hedefine dönük stratejik bir plan›n yaflam bulmas›d›r. Tüm taktik ad›mlar ve tüm enerji böyle bir hedefe ulaflmaya yo¤unlaflmal›d›r. P
4
Say›: 47 P Haziran 2000
s›n›f - siyaset
15-16 Haziran Dersleri ve Sendikalar ›n›fa sald›r›lar›n artt›¤› bir dönemde, “tabana gitmek”, “taban› harekete geçirmek” için iflçi s›n›f›n›n genifl y›¤›nlar›n› oluflturan sendikas›z, sigortas›z, her türlü yaflam ve ifl güvencesinden yoksun olan kesimlerine yönelmek, sendikal bürokrasinin cenderesini k›rmak, onu “tabandan”, “alttan” zorlamak için bulunmaz çare olarak görülmeye baflland›. Ama bir nokta var ki, devrimci hareketin bile pratik refleksleri ile tüm dikkatini üzerine dikmesi ve de¤erlendirmesi gerekiyor: Ayn› dönem, ÖDP’den S‹P’e bilcümle liberaller de, “sendikas›z, sigortas›zlara yönelik kampanya”larla, “yeni sendikal dönem için” bu kesimleri örgütlemeye hevesle yöneliyorlar. Son ‹EP toplant›s›nda ise devrimci hareketimizin de bu konuda, “taban› etkin k›lmak”, “harekete geçirmek” için militan mücadele, etkin propaganda ve örgütlenme çal›flmas›ndan, bu kesimlere yönelmekten ayr› bir yöntem öneremedi¤i görüldü. Bunda bir terslik var. Öyleyse keramet tek bafl›na bu kesimlere gitmekte de¤ildir: 15-16 Haziran’›n kimi dersleri bu konuyu ayd›nlat›yor. Elbette ki, 15-16 Haziran’›n en önemli dersi, devrimci bir önderli¤in yoklu¤u koflullar›nda ayaklanan iflçilerin flanl› kalk›flmas›n›n, s›n›f›n kal›c› kazan›m›na dönüflmemesidir. Temel ihtiyaç, s›n›f›n devrimci partisidir ve hala bu ihtiyaç giderilememifltir. Ayaklanma ile s›n›f›n varl›¤› ve “ideolojik önder”likten daha somut ve maddi bir güç oldu¤u kendini pratik olarak ortaya koymufl, ama s›n›f›n devrimci partisi ve s›n›f hareketine müdahale konusunda ideolojik olarak ufuk netli¤i sa¤lanmam›flt›r. Ayaklanman›n tarihi sendikal geliflmenin tarihine de ›fl›k tutmaktad›r.15-16 Haziran’da ayaklanan iflçi s›n›f›n›n sendikal hareket içerisindeki yeri, o günden bugüne önemli de¤ifliklikler göstermifltir. Bu de¤iflikli¤in içeri¤i, ayaklanma s›ras›nda s›n›f›n farkl› kesimlerinin eyleme kat›l›fl› ve talepleri önemli dersler sunmaktad›r. 15-16 Haziran’la taçlanan hareket, sendikal harekete kat›lan ve onu aflan iflçi s›n›f›, ‘70’lerde büyük fabrikalarda, sendikas›z ve örgütsüz çal›flma içerisinde bunalan ve bundan s›yr›lmak için sendikal çal›flmaya kat›lanlar›n öncülü¤ünde ilerliyordu. Türk-‹fl, a¤›rl›kl› olarak devlet sektöründe çal›flan iflçileri örgütleyebilmekte iken; s›n›f›n en dinamik, sendikas›z ve militan kesimlerini oluflturan özel sektöre ba¤l›, a¤›rl›kl› olarak montaj sanayini içeren, ama bununla s›n›rl› kalmayan sektörlerde sendikalaflma faaliyeti h›zlanm›flt› ve D‹SK’in hakimiyeti alt›ndayd›. ‹flçi s›n›f›n›n bu kesimleri militanl›klar›, dinamiklikleri ve ülke çap›nda siyasal ortam›n ve mücadelenin yo¤unlu¤u nedeniyle içinde bulunduklar› sendikay› D‹SK’i de aktiflefltiriyor, militanlaflt›r›yorlard›. Talepleri ve istekleri sadece kendileriyle s›n›rl› kalm›yor, siyasal istemleri gözetebildi¤i gibi, esas olarak s›n›f›n kendi bulunduklar› kesimlerini ay›rdetmeden, tümünü içermeye çal›fl›yordu. Ama zamanla büyük ve orta ölçekli iflletmelerde geliflen s›n›f mücadelesi dinamikleri, bu kesimlerin sendikalaflma ve hak taleplerinin artmas›; ayr›ca üretimin emperyalist sistemle uymlu bir flekilde yeniden örgütlenmesi, öncelikle iflçi s›n›f›, dolayl› olarak sendikalar üzerinde de¤iflim etkisini gösterdi Geliflen s›n›f çat›flmalar›, devrimci hareketin etkinli¤i de, burjuvazinin rahats›zl›¤›n›, siyasal olarak iflçi s›n›f›na ve sendikal harekete bir darbe vurmas›n› beraberinde getirdi. ‘70’lerden bugüne sendikalar›n, sendikal bürokrasinin yap›s›, ayr›cal›klar›n s›n›rlar›n›n de¤iflimi de böyle bir iflleyiflin ürünü oldu. Dün 15-16 Haziran’da D‹SK’in etkisindeki s›n›f›n dinamik kesimleri, sendikalar›n› koruma nedeniyle çakan bir k›v›lc›m ile s›n›f›n di¤er kesimlerini de yanlar›na katarak ayakland›lar. Ama bugün gerek devrimci hareketin ve s›n›f hareketinin ald›¤› çok boyutlu yenilgi, gerekse de burjuvazinin üretim örgütlenmesini iktisadi ve siyasal ihtiyaçlar›na göre düzenlemesi, iflçi s›n›f›n›n 15-16 Haziran’da gövdesini gösteren dinamik kesimlerinin, büyük sanayinin ve orta ölçekli iflletmelerin d›fl›na ç›kmas›n› getirdi. Sadece bununla da kalmad›. Dün iflçi hareketinin militan kesimlere dayand›¤› durumda ayr›cal›klar üzerinden de¤il, bir devrimci partinin yoklu¤una ra¤men olabildi¤ince bütünsel talepler üzerinden harekete geçen s›n›f hareketi karfl›s›nda ders ç›karan burjuvazi, s›n›f› örgütsüzlefltirmenin yan›nda sendikalar›n kesimsel ç›karlar›, ayr›cal›klar› savuanan yap›s›n› daha da güçlendirdi. Sendikal bürokrasi de bu göreve haz›rd›. Sendikal bürokrasinin kesimsel ç›karlar› savunan ve ayr›cal›kl› iflçileri destekleyen yap›s›n›n özü dünden farkl› de¤ildir. Ama bu öz, biçim de¤ifltirmifltir. Bugün bürokrasi sendikas›z kesimlere yöneldi¤inde bile “taban” aray›fl›n›n ihtiyac› olarak giderken, yine kesimsel ç›karlar› savunmakta, s›n›f› yine bölmektedir. Liberallerin de hevesle bu bofllu¤a at›lmalar›n›n alt›nda, s›n›f›n dinamik kesimleri ni ögrütleme hevesinden çok, kesimsel ç›karlar›n savunuculu¤una destek ç›kma, kitle kazanma kayg›s› yatmaktad›r. 15-16 Haziran’dan bugüne s›n›f›n militan kesimlerinin a¤›rl›¤› de¤iflmifl, ama ayaklanmak için kendi kesimsel ç›karlar›n›n d›fl›nda bütünsel ç›karlarla mücadele perspektifi de¤iflmemifltir. 15-16 Haziran ayaklanmas›, ayaklanan iflçilerin bu bütünsel perspektifi içsellefltirdiklerini göstermemifltir belki, ama hiç de s›n›f olarak uzak olmad›klar›n› göstermifltir. P
S
‹flgüvencesine Kapsaml› Bir Sald›r› ve ‹deolojik Gözba¤›: ‹flsizlik Sigortas› B
aflar›lar›n ve kazan›mlar›n yan›s›ra yenilgi ve kay›plarla da, binbir ac› ve zulüm ile yaz›lm›fl olan iflçi s›n›f›n›n tarihsel deneyimi ona bir gerçe¤i çok net ö¤retmifltir. Gücünü birleflik bir mücadelede toplayamad›¤›, da¤›n›k ve örgütsüz oldu¤u, sendika bürokratlar›n›n kendisi yerine ve kendisi ad›na ortal›kta cirit att›¤› bir dönemde, sömüren s›n›f burjuvazi, iflçilerin tarihsel ve uzun erimli ç›karlar›na yönelik hiçbir olumlu ad›m atmaz. Aksine sömürüyü katmerlendirir. Peki böyle bir dönemde, iflçinin “ifl sahibi olmad›¤›” zaman, “iflsizlik sigortas›” almas› yönünde burjuvazinin görünür en ya¤l› ve sald›rgan temsilcilerinin de destekledi¤i bu ad›m da neyin nesidir? Bayram de¤il, seyran de¤ildir, ama burjuvazi olumlu bir ad›m m› atmaktad›r? Tek kusur k›dem tazminatlar›n›n gaspedilmesi, zorunlu tasarruf ve konut edindirme fonunun iflsizlik sigortas› için harcanmas› m›d›r? Emperyalist hiyerarflide basamak atlama hedefine uygun yeniden yap›lanman›n iktisadi zorunluluklar›, özellefltirmeler, tar›mda y›k›m gibi köklü sald›r›lar› zorunlu k›l›yor. Özellefltirme ve üretimin yeniden örgütlenmesi kapsam›nda esnek çal›flma, iflçi s›n›f› içinde iflsizli¤i, geçici çal›flmay› art›r›yor. Tar›mda y›k›m ise, tar›mdaki gizli iflsizlik potansiyelini önemli oranda kentlere tafl›yor; iflsizli¤in birikmesini daha da h›zland›r›yor. Tüm bu koflullar içerisinde burjuvazinin “iflsizlik sigortas›” ad›ndaki sald›r›s›, tasarruflar›n gasp›n›n, k›dem tazminatlar›na burjuvazinin el koymas› gibi aç›k ve görünür sald›r› boyutlar›n›n ve ideolojik bir balon olarak kullan›lmas›n›n yan›s›ra, artan iflsizli¤e karfl› geliflebilecek toplumsal tepkiyi içeriden sindiren bir sald›r› olma özelli¤ini tafl›yor. Öncelikle, iflsizlik sigortas› gerçekten de burjuvazinin tüm yalanlar›n›n aksine, iflçi s›n›f›n›n genifl kesimlerini oluflturan sigortas›z, düzenli sigortal› çal›flmayan, geçici çal›flan ve iflsiz kesimlerini, ayr›ca k›r proleterlerini kapsam›yor. ‹kincisi, çok s›n›rl› ve ayr›cal›kl› kesime tan›nan bu “hak”k›n tüm kayna¤›, yine iflçi s›n›f›ndan kesilen “tasarruf” ad› alt›ndaki h›rs›zl›klar sayesinde sa¤lan›yor. Üçüncüsü, “iflsizlik
sigortas›” ile birlikte, ifllevsizleflti¤i iddia edilerek k›dem tazminatlar›n›n da gaspedilmesi düflünülüyor. Son üç y›l içerisinde en az 600 gün prim ödeyenlerin, iflsizlik sigortas›ndan yararlanmas› için, iflten ç›kar›lmadan önceki 120 gün sigorta primlerini kesintisiz ödemifl olmas› gerekiyor. Üç y›l çal›flan bir iflçinin son 120 gün içinde tek bir gün bile priminin ödenmemesi, iflsizlik paras›n› almas›n› engelliyor. Üstelik iflçinin iflten ç›kar›lmas›n›n nedensiz yere olmas›, iflçinin “kusuru”nun olmamas› gerekiyor. Kapitalistlerin iflçileri hiçbir zaman “kusur”u iflçilerin d›fl›nda görerek iflten atmad›klar›n› tüm iflçiler bilirler. K›dem tazminat›n› ödememek için k›rk dereden su getiren burjuvazi, hak talebini, sendikalaflmay› “kusur” olarak görmeye devam edecektir. Böylece sendikal faaliyet ve hak talebi için iflten at›lan iflçilerin sigorta almas› engelleniyor. S›n›f›n haklar›n› talep etmesi de engelleniyor. Hukuki boyutlar› ve fiili uygulamas› ile dar ve s›n›rl› bir kapsam› olan iflsizlik sigortas› sald›r›s›, sonuçlar› ve etkisi itibar›yle hiç de bu kadar dar kalm›yor. ‹flsizli¤in sendikal› kesimler içerisinde de artmas›, ücretlerin düflmesi, ama buna ra¤men iflsizlik sigortas›n›n ideolojik bir balon olarak gözboyamas›, iflçi s›n›f›n›n tümünü etkileyen, kapsayan bir sald›r›y› oluflturuyor. S›n›f› bölen, onun gözünde ideolojik gözba¤› olarak kullan›lan ayr›cal›klar, “Avrupa standard›” “AB demokrasisi” ad› alt›nda burjuvazinin devleti yeniden yap›land›r›lmas›na göre düzenleniyor. Bir yandan bu ayr›cal›klar›n, k›r›nt›lar›n verildi¤i kesimler daralt›l›p, s›n›rland›r›l›yor, di¤er yandan da ayr›cal›klar›n allan›p pullan›p ideolojik balon biçiminde sunulmas›yla iflçi s›n›f›n›n daha genifl kesimi içerisinde özendiricili¤i art›r›l›yor. Halbu ki, bu ayr›cal›klar her zaman için sadece s›n›f›n çok küçük ve s›n›rl› kesimi için geçerli oluyor. Üstte cila altta dizginsiz sömürü. Bunun ad› “Avrupa Standard›”d›r. ‹flgüvencesine Sald›r› ‹flçi s›n›f›n›n s›n›rl› bir kesimini oluflturan sendikal›, ayr›cal›kl› kesimle ri de hedef tahtas›na koyan, onu parçalayarak yeniden yap›land›ran bu sald›r›,
sendikal› kesimlerin de iflten ç›kar›lmas›n› kolaylaflt›rabilecek, di¤er yandan da burjuvazi, iflçilerin “iflsizlik sigorta”s›n›n nimetlerinden yararland›klar› safsatalar›n› yayarak ücretleri düflürmekte, s›n›f›n bölünmesini art›rmakta engel tan›mayacakt›r. Bu “hak”la birlikte, iflten ç›karmalar›n önü aç›lacak ve özellefltirmeler ile içine girilen iflten ç›karma sald›r›lar› daha rahat uygulanabilecektir. ‹flsizlik sigortas› ile yedek ordu olarak bekletilen ve ücretleri düflüren iflsizlerin say›s› daha rahat art›r›labilecek, s›n›f›n ayr›cal›kl› kesimleri içerisinde de iflten ç›karmalar ve örgütsüzlefltirmeler artacakt›r. Nas›l olmas›n ki, iflçi s›n›f›n›n genifl kesimleri ve ayr›cal›kl› kesimler içerisinde flu yalanlar gün geçtikçe daha da yay›lacakt›r: “‹flten at›lsan bile iflsizlik sigortan var. Yeni ücretini garanti edemem. Bu arada sigortana kavuflman için ‘kusur’lu olma, sendikalaflmaya bulaflma, hak talep etme! Unutma, bu senin ayr›cal›¤›nd›r. ‹flte sana iflgüvenceni de ancak bir kapitalist olarak ben sa¤lar›m.” Böylece ayr›cal›kl› kesimlerde dahil olmak üzere, genifl iflten ç›karmalar›n zemini döflenebilecek, ayr›cal›kl› kesimlerin s›n›rlar› daralmakla birlikte, bu ayr›cal›klar›n ideolojik olarak köreltici “cazibeleri” art›r›lacakt›r. ‹flsizlik de, örgütsüzlük ve mücade le de, birleflememe de kader de¤ildir. Bu sald›r› karfl›s›nda s›k s›k önerilen, “Herkese ifl, herkese çal›flma hakk›” acilleflen bir talep olarak ancak ve ancak “Tam Ücretli 6 Saatlik iflgünü 4 Vardiya” ile birlefltirilirse, s›n›f›n sendikal› kesimlerinin d›fl›nda da, iflsizler, geçici iflçiler ve yar› zamanl› çal›flan kesimleri gibi bölüklerinin de sahiplenece¤i, iflsizlik karfl›s›nda ifl alanlar› açan ve birleflik mücadeleyi sa¤layan bir hatt› örecektir. Aksi takdirde burjuvazinin, s›n›f›n örgütsüzlü¤ünden, “iflsizlik sigortas›” ad› alt›nda sundu¤u ideolojik gözba¤lar›ndan yararlanarak, s›n›f› bölmesi, ifl güvencesine sald›rmas› ve iflsizli¤i ücretleri, haklar› gaspetmede bir araç olarak kullanmas›n›n önüne geçilemeyecektir. Emeklerini satarken afla¤›lanan, asalaklar› besleyen s›n›f›n ortak talep etraf›nda, birleflik mücadelesinden baflka bir yol dün yok tu, yar›n da olmayacak! J
Sendikal Bürokrasi Yeni Görevlerine Is›n›yor 1
0 Haziran’da Ankara’da E¤itim-Sen, Norm kadro tasar›s›na karfl›, sabah 11’de S›hhiye önünden bafllayarak Bakanl›k önüne kadar süren yürüyüfl ve miting düzenledi. Eyleme onbini aflk›n kamu iflçisi kat›ld›. Eyleme tutsak yak›nlar› gençler ve devrimciler de kat›ld›klar› halde, pankart açmalar› engellenmeye çal›fl›ld›. KESK kongresi öncesi yap›lan bu eylemde, defalarca görüflme talepleri kabul edilmeyen sendika bürokratlar›n›n taleplerinin kabul edilmesi, üstelik tasar›n›n geri çekilece¤inin aç›klanmas›, eylem süresince sendikac›lar›n devrimci gruplar›n propaganda ve kimliklerini alana sokmamaya, susturmaya çal›flan tutumlar›, K›z›lay eyleminden kamu iflçilerinin tüm dinamizmine ra¤men- sendika bürokratlar›n›n kazançl› ç›kt›¤›n› gösteriyor. Üstelik sendika bürokrasisi böyle bir eylemi kazan›mla sonuçlanm›fl gibi göstererek, kendi taban›n› güçlendirmek, E¤itim-Sen içinde ve KESK içinde yükselen bürokrasiye karfl› tekrar umut ba¤latabilmek amac›n› tafl›d›klar›n› aç›k ediyorlar. Oysa ki birkaç gün sonra resmi gazetede yay›nlanan kamu iflçileri hakk›ndaki yasa de¤ifliklikleri, burjuvazinin ayak oyunlar›n› gösteriyor. Burjuvazinin yeniden yap›lanma program› çerçevesinde sendikalara ve özellikle sendikal bürokrasiye biçti¤i görev be-
lirginlefliyor. Sendika yasa tasar›s› da, çeflitli sendikal düzenlemeler de, sendikal bürokrasiyi daha etkin k›lmak, taban›n› geniflletmek, hatta merkezilefltirmek amac›n› güdüyor ve liberalleri göreve ça¤›r›yor. Sendika bürokrasisi ve liberaller ise her f›rsatta s›n›f› bölen, parçalayan bilinci yaymak görevinden hiç geri durmuyor, bir kesimin ç›karlar› üzerine bürokrasilerini kuruyorlar. ‹flte e¤itim kurumlar›ndaki normlara uygun kadro bofllu¤unun koflullar gözetilmeden, bölge gözetilmeden doldurulmas› ad› alt›nda, sendikas›zlaflmay› art›racak, “sözleflmeli personel” kullan›m›na daha fazla olanak tan›yarak, özellefltirmeleri kolaylaflt›racak bu uygulamaya karfl› alanlara ç›kan kamu iflçileri, art›k geçmifl dinamizmlerinin azald›¤›n›, daha fazla sendikal bürokrasinin cenderesi alt›na girdiklerini görmektedirler. Pratik görülene karfl› koymak için ise, “memur” olarak de¤il, iflçi s›n›f›n›n bir parças›, kamu iflçisi olarak, iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleriyle birlikte s›n›f dayan›flmas›n› mücadelede, taleplerde ortaklaflt›rmal›d›rlar. ‹flçi-memur flablonu parçalanmal›d›r. Kamu iflçisi, s›n›f perspektifiyle iflçi eylemlerinin yan›nda s›n›f›n›n saflar›nda kararl›l›kla yerini almal›d›r. J
5
Say›: 47 P Haziran 2000
Bürokrasiye Taban Kazand›rmak ‹çin Sendika Tasar›s› Gündemde endikalar›n iflyerinde yetki kazanabilmesini engelleyen %10 baraj›n›n de¤ifltirilmesine, farkl› konfederasyonlar›n birleflebilmesine, örgütlenilmemifl iflyerlerinde iflçi temsilcilikleri aç›labilmesine, üye aidatlar› tavan s›n›r›n›n kald›r›lmas›na, grev fonu ve direnifl çad›rlar›n›n kurulabilmesine yönelik düzenlemeleri içeren bir sendika tasla¤› burjuva parlamentonun gündemine girdi. Burjuvazinin sendikal alanda kendi uflaklar›n› etkili k›lmakta en çok zorland›¤› bir anda yürürlü¤e koymak istedi¤i bu yasa, iflçi s›n›f› üzerinde etkisi azalan, taban yitiren sendika bürokrasisinin, s›n›f›n örgütsüz ve koyamad›¤› bir döneminde s›n›fa yönelik sendikal büokrasinin denetim sa¤lama sald›r›s› anlam›na gelmektedir. Ayn› flekilde, sendikalar›n ifllevsizleflmesinin, iflçi s›n›f› içinde birikmifl patlama dinamiklerinin tehlikelerini sezen burjuvazinin, bu dinamikleri sendikal bürokrasi arac›l›¤›yla kontrol etme amac›n› dile getirmektedir, sözkonusu yasa tasla¤›. Yasa tasla¤›ndaki kimi öneriler, kimi boyutlar›yla sendikal› iflçi oran›n› art›rma sonu cunu do¤ursa da, as›l olarak yasa tasla¤› iflçi s›n›f›na dönük bir sald›r› amac›n› gütmektedir; sorunu as›l olarak bu yönleriyle de¤erlendirmek gerekiyor. Burjuvazi aç›s›ndan, kendini tehdit eden bir sendikal mücadeleyi
S
de içine alan devrimci bir s›n›f hareketi olmad›¤› sürece, %10 baraj›n›n kald›r›lmas›, sendikal bürokrasinin taban›n geniflletmeye yarayacakt›r; üstelik örgütlenilmemifl iflyerlerinde kurulacak temsilciliklerin de, gerek sendikalaflma mücadelesinin d›fl›nda olmas›, gerekse de iflçi s›n›f›n›n örgütsüzlü¤ü koflullar›nda, kapitalistlerin iflçi s›n›f›n› kontrol etmesi sonucunu do¤uracakt›r. Üye aidatlar› belirlenirken tavan›n sendikalara b›rak›lmas›, ayr›cal›klar› art›rmak ve çekici k›lmak için sendikal bürokrasinin eline verilmifl bir kozdur. Burjuva yasalar›nca belirlenmifl iflkollar› say›lar›n›n azalt›lmas› ve konfederasyonlar›n birleflebilmesi de sendikal bürokrasinin merkezilefltirilmesi, sendikal mücadelenin önünde tehlike olabilecek, ekonomik sald›r›lara karfl› öfkeli iflçiler üzerinde sendikal cendereyi daraltmak, denetimi art›rmak üzere planlanm›fl, burjuvazinin AB yönelimine göre de ideolojik k›l›fa büründürülmüfl sald›r›lard›r. Sendikalar, taban yitirmekte, giderek daha az kesimi sendikal bürokrasinin denetimine alabilmektedirler. Ç›karlar› ve varl›¤› gere¤i, s›n›f›n kesimsel ç›karlar›n›n savuncusu olan sendikal bürokrasi, bu cendereyi parçalayacak bir devrimci iflçi dinami¤i olmad›¤› koflullarda, bu yasa önerisindeki de¤iflikliklerle bafl›n›n belaya girmeyece¤ini,
aksine etkisi alt›ndaki iflçi say›s›n›n artaca¤›n› bilmektedir. Üstelik devrimci hareketin sendikalara bak›fl›, sendikal mücadeleyi s›n›f›n sendikal› kesimleri ile s›n›rlad›¤›, ayr›cal›kl› kesimlerin d›fl›ndaki iflsiz, sendikas›z ve örgütsüz kesimler ile birleflmeyi onunla birlikte ve onun ç›karlar›n› da gözeterek mücadele etmeyi gözetmedi¤i, bunu da mücadele hatt›n› birlefltiren talep ve perspektifle de¤il de, en fazlas›ndan yine kesimsel ç›karlar› gözeten sendikalara “taban kazanmak” için yapt›¤› bir dönemde, bunun sonuçlar› a¤›r olmaktad›r. Azalsa da “taban”›n örgütlenmesini, dinamizmini omuzunda tafl›yan devrimci etkiye aç›k s›n›f›n öncü kuvvetleri, kesimsel ç›karlar›n d›fl›na ç›kamamakta, burjuvazinin açt›¤› “tuzak”tan kurtulamamakta, tafl›d›klar› mücadeleci iflçileri sendikal bürokrasinin denetiminden ç›karamamaktad›r. Bu koflullarda da yeni yasa tasar›s›, daha genifl kesimleri sendika bürokratlar›n›n etkisi alt›na sokma hedefine baflar›yla ulaflacakt›r. Bunun için mücadele dönemlerinde gerçekten iflçi s›n›f›n›n kazan›m› olabilecek ve mücadele ile alt› dolabilecek öneriler, bizzat burjuvazinin kendisi taraf›ndan böyle bir dönemde önerilebilmektedir. Yap›lmas› gereken sendikal mücadeleden geri çekilme, sendikalaflman›n durdurul-
mas› de¤ildir. Sendikalar›n “taban” kazan›larak sendika bürokratlar›ndan ar›nd›r›lamayaca¤› görülebilmelidir. “Taban”›n hangi pers pektifle kazan›laca¤› önemlidir. Bu perspek tif tek bafl›na, “daha mücadeleci, daha eylemci, daha militan” olmas› ile sendika bürokrasisisinden ayr›lmaz. ‹flçi s›n›f›n›n sendikas›z, geçici iflli, iflsiz kesimlerinin mücadele talepleri gözetilmeden, s›n›f›n bütünsel ç›karlar› gözard› edilerek, devrimci s›n›f siyaseti oluflturulamaz. Devrimci s›n›f siyasetinin yarat›lmas›yla, sadece sendikal bürokrasinin etki alan› de¤il, ayn› zamanda s›n›f›n içindeki burjuva ve liberal etkilerin de s›n›r› daralacak, ortak mücadele örülebilecektir. Sar› sendikac›l›k ve sendikal bürokrasi, sadece bürokratlara aidat toplamak için de¤il, ayn› zamanda taban›n› geniflleterek güven tazelemek, iflçi s›n›f› içindeki burjuva etkisini geniflletebilmek ve etkili k›labilmek için, bu tasar›y› sahiplenmekte ve kazan›m olarak sunma hevesindedir. Oysa ki, iflçi s›n›f›n›n mücadele birikimi ile kazan›lmayan, onun örgütlü olarak arkas›nda durmad›¤› “hak”lar, asl›nda burjuvazinin eliyle verdi¤i “tuzak”lard›r. Ve mutlaka onun ya da uflaklar›n›n s›n›f› aldatmas› için eline verilmifl hançerdirler. S›n›f savafl›m›n›n tarihi bunu gösteriyor.
‹EP: Taban De¤il, S›n›f Perspektifi B
u topraklarda egemenler, “ata”lar›n› hep Orta Asya’da arar, bulurlar. Halbu ki, bu topraklar›n tarihine Mezopotamya’dan, Afrika’dan uzan›p gelmifl, ayak izlerini b›rakm›fl bir dünya “fatihi” daha vard›r. Elbette ki, o da egemen olduklar›, ezdikleri üzerinden; tebas›, yoksullaflt›rd›klar› üze rinden kazanm›flt›r bütün savafllar›. Elindeki tüm zenginli¤i, savaflt›rd›¤› tebas› sayesindedir. ‹skenderiye’den ‹skenderun’a genifl topraklar› egemenli¤i alt›na alan bu adam “Büyük ‹skender” olarak bilinir. Avrupa burjuvalar› bile Roma ‹mparatorlu¤u’ndan sonra öykünerek anarlar onu tarihte. ‹flte bu ‹skender’in, bir de bilinen bir efsanesi vard›r. Gordiom (Kördü¤üm) efsanesi... Eskiden ad›n› bu topraklardaki flehirlere bile vermifltir. Efsaneye göre, ‹skender’in bafl›, bir kördü¤ümle, iyice dü¤ümlenmifl bir iple belaya girmifltir; üstelik bu topraklarda. Bir yar›flma açar, dü¤ümü çözene yüklü bir hediye verecektir. Günler geçer, çoklar› u¤rafl›r ama çözemez. Kördü¤üm sorun olur. Günün birinde, birinin dü¤ümü çözdü¤ü yay›l›r flehre. Gidip bak›l›r, bir savaflç›, elinde k›l›ç, bir vuruflta ikiye ay›rm›fl; çözmüfltür dü¤ümü. fiehir, efsanenin ad›n› al›r, savaflç› da hediyesini... ‹EP toplant›s›n›n ortaya ç›kard›¤› bir gerçek de, bu eski hikayeyi hat›rlat›yor. Taban ‹EP’ten hareket bekliyor, ‹EP taban›n harekete geçmesini... Ya da ‹EP’e omuz veren farkl› devrimci gruplar›n neredeyse tümü, bir di¤erini farkl›l›klar›, beklentileri öne ç›karmakla elefltiriyor; çözümde ortaklaflal›m, ortak noktalardan hareket edelim diyor. Herkes ortaklaflal›m diyor ama kimse ortaklaflm›yor. Herkes “taban”a gidelim, etkinlefltirelim diyor; ama kimse gitmiyor. Bu bir kördü¤üm müdür? Evet, bu bir k›s›rdöngüdür. Ama en az kördü¤üm olan bir ipi keserek çözen biri kadar, çözümün pratik olarak daha toplam ve d›flar›dan bir bak›flta aranmas› gerekti¤ini gösteren bir kördü¤üm. Mevcut kördü¤üm, ‹EP için bir t›kan›kl›k de¤ildir; bu asl›nda bugüne kadar platforma dair, s›n›f›n birli¤ini sa¤lamaya dair ayr› fleyler söyledikerini, önerdiklerini düflünenlerin, geldi¤i noktada asl›nda farkl› a¤›zlardan da olsa ayn› fleyleri söylediklerini, ayn› yerde durduklar›n›, ayn› perspektif ile bakt›klar›n› gösteren t›kan›kl›¤›n somut bir verisidir. Herkes, taban›n etkinlefltirilmesinden, tabana gidilmesinden, daha gayretle çal›flmaktan bahsediyor, hatta “taban”›n kendisi ile birlikte ‹EP yürütme kurulu bile; ama ‹EP etkin hale getirilemiyor. ‹flte ‹EP’i silahs›z b›rakan budur. T›kan›kl›k tabana gitmemede de¤ildir. ‹EP toplant›s›na kat›lan neredeyse
tüm devrimci kesimler, iflçi s›n›f›n›n ileri, öncü kuvvetleri mi -kendileri de tabana gitmemeyi elefltirdikleri halde- tabana gitmemekte, yan›na s›n›f kardefllerini katamamaktad›r? Hay›r böyle de¤ildir. Böyle oldu¤unu düflünmek, sorunu görmemek, çözümü konusunda silahs›z kalmakt›r. Bu kördü¤ümdür, ama t›kan›kl›k de¤ildir. T›kan›kl›k daha bütünsel bir bak›flla afl›labilir. Sorun tabana hangi perspektifle gidildi¤indedir. Bu kördü¤ümün afl›lamamas›, s›n›f haraketi içerisindeki olanaklar› de¤erlendirmede, bir araç olabilecek platformlar›n kullan›lamamas›n› da getiriyor. Ama olanaklar ile araçlar›n yanyana durmas›yla taban harekete geçmiyor. Aksine o araçlar›n hangi perspektif ile kullan›laca¤› önem kazan›yor. ‹flte tüm bu kördü¤ümü çözecek olan da, kördü¤üme d›flar›dan ve bütünsel bir s›n›f perspektifi ile bakabilmektir. S›n›f›n sendikas›z, sigortas›z, iflsiz k›sacas› dinamik ve devrimci kesimlerinin talep-
lerini, s›n›f›n bütünsel ç›karlar› temelinde hayk›rmak, s›n›f›n bu kesimlerine gitmek bu perspektifin temeli olmal›d›r. S›n›f›n her ke simi içinde çal›flmada bütünün ç›karlar›n› gözeten, sendikal› iflçiler içinde tafleron iflçi leri, sadece kendi ücretini de¤il asgari ücreti de gözeten, iflsaatlerini ve vardiyalar› mücadele hedefi olarak belirlerken iflsizleri, ge çici iflçileri de gözeten, sendika ve sigorta, sa¤l›k ve iflgüvencesini iflsizler, sendikas›zlar için de isteyen, onlar› da gözeterek talep eden bir mücadele hatt›, farkl› s›n›f kesimlerinin eylemlerini ortak potada eritir; mücadele ve taleplerini uzun erimli, tarihsel ç›karlar› temelinde birlefltirir. Böyle bak›ld›¤›nda sendikas›z, iflsiz kesimler sadece sendikalara “taban” yaratmak için görülmezler, aksine iflte o zaman, onlar s›n›f kardefli olarak mücadele alan›nda yanyana, omuz omuza gelirler, ve sendika a¤alar›n› militanl›klar›n›n yan›s›ra somut ve birbirini gözeten talepleriyle rahats›z ederler. Devrimci gruplar,
‹EP 2. Geniflletilmifl Temsilciler Toplant›s›n› Yapt› Son bir y›ll›k süre içerisinde, devletin yeniden yap›land›rma program› do¤rultusunda ad›mlar›na h›z vermesi ve bu sald›r›lar› gö¤üsleyecek devrimci bir oda¤›n olmamas›, devrimcileri de bu yöndeki aray›fllara itti. Bunun en önemli örne¤i ise ‹stanbul Emek Platformu oldu. ‹EP, Ulucanlar direnifli’nden sonra, bu sald›r›ya ve s›n›fa yönelen “mezarda emeklilik”, “özellefltirmeler”, “tahkim” gibi sald›r›lara karfl› ortak tutumda birleflen sendika flubelerinin biraraya gelmesiyle oluflturulmufltu. Bu yüzden önemli bir bofllu¤a do¤du. ‹flçi s›n›f›n›n ç›k›fls›zl›¤›na ve aray›fllar›na yan›t olma iddias›n› tafl›d›. Devrimci hareketin giderek artç›laflt›¤›, mevzilerinden geri ad›m atmaya bafllad›¤› ve liberal hareketin etkisinden kurtulamad›¤› bir dönemde iflçi s›n›f›ndan gelen önemli ve anlaml› bir ç›k›fl oldu ‹EP. Böyle oldu¤u içindir ki, devrimci hareketin önemli bir kesimi bu platforma ciddi anlamda ilgi gösterdi, hatta platforma farkl› misyonlar yükleyenler, platformdan farkl› beklentilere girenler de oldu. ‹EP, öyle bir ortama do¤du ki, herkes denize düflen y›lana sar›l›r misali ‹EP’e sar›ld›. ‹EP, tablonun böyle oldu¤u koflullarda, 5 fiubat’ta 1. Geniflletilmifl Temsilciler Toplant›s›’n› yapm›fl, Mart-May›s sürecine iliflkin kararlar alm›fl ve bunlar› hayata geçirmek üzere yola koyulmufltu. Mart-May›s sürecinin tamamlanmas› ve T‹S süreçlerinin h›zlanmas›yla birlikte, ‹EP, hem geçmifl dönemi de¤erlendirmek, hem de önümüzdeki dönemi planlamak amac›yla, 28 May›s’da 2. Geniflletilmifl Temsilciler toplant›s›n› yapt›. ‹EP’in yola ç›k›fl›n›n üzerinden yaklafl›k 7 ay, 1. toplant›n›n üzerinden 4 ay geçti. Bu yüzden, bu toplant› a¤›rl›kl› olarak geçmifl sürecin de¤erlendirildi¤i, ama ‹EP’den beklentilerin de da ha az a¤›rl›kta dile getirilmedi¤i bir toplant› oldu. Toplant›n›n gündemleri, devletin son sald›r› ad›mlar›, sosyal güvenlik ve çal›flma yasalar›, T‹S’ler, 15-16 Haziran iflçi ayaklanmas›n›n y›ldönümüne haz›rl›k ve yap›labilecekler ve hücre tipi cezaevi sald›r›lar› idi. Toplant›n›n bafl›nda Bas›n-‹fl sendikas›ndan, ‹EP yürütme kurulunda olan Kamil Kartal, ‹EP’in 4 ayl›k faaliyetini de¤erlendiren bir konuflma yapt›. Kamil Kartal, ‹EP’in fiubat’tan bu yana, Mart-May›s sürecinde gerçekleflen eylemlerin hemen hepsine kat›ld›¤›n›, ‹EP’de yeralan sendika flubelerine de kat›l›m ça¤r›s› yapt›¤›n›, ama bu kat›l›mlar›n daha çok temsilciler düzeyinde kald›¤›n› söyledi. Bunun nedenini de taban›n bu eylemlere ilgi göstermemesine ve kendilerinin de taban› harekete geçirememesine ba¤lad›. Daha sonra sözalan konuflmac›lar da, ‹EP’in bafllang›çta önüne koydu¤u hedefleri gerçeklefltiremedi¤ini vurgulad›lar. 1. toplant›ya göre bu toplant›ya kat›l›m›n az olmas› da bunun iflaretlerinden biriydi. ‹EP birinci toplant›s›n› 800 kifliyle yapm›flt›, ikinci toplant›ya ise yaklafl›k 250 kifli kat›ld›. Ama say›n›n azl›¤›na ra¤men toplant›ya kat›lan kesimlerin, bu dönemde sald›r›lardan en fazla etkilenen kesimler olmas›, bu kesimlerin hala ‹EP’ten umudunu kesmedi¤ini gösteriyordu. Iflçi s›n›f›n›n grev ve direniflleriyle en dinamik ve en politik kesimleri, Belediye iflçileri, Kimya-Teknik, Fatih Ökçe, Tuzla, Pendik tersaneleri, Deri-‹fl iflçileri ve tutsak ya-
perspektifin bu yönüne dikkat etmelidir, sendikas›z kesimlere taban olarak gitmek yetmemektedir. Tüm devrimciler, neden bilcümle liberallerin de birden(!) bu kesimlere (iflsiz, sendikas›z) yönlendiklerini sorgulamal›d›rlar. (ÖDP kampanyas›, S‹P’in son sendikal vurgular›) Onlar da taban kazanmak istiyorlar. Ama kendi liberal çöplüklerine.... Öyleyse dü¤ümü açacak olan, savaflç›n›n yapt›¤› gibi, ipe d›flar›dan ve bütünsel bir bak›flt›r. Sözkonusu olan t›kan›kl›k de¤ildir; bütünsel bir perspektifi sahiplenmektir. Kime hangi perspektifle gidildi¤i belirleyicidir. 2. Temsilciler Toplant›s› da, devrimci güçleri ve militan s›n›f üyelerini t›kan›kl›k içinde göstermemifltir; o öyle görmek isteyenlerin görecekleridir. Aksine inatla bu araca sar›lan ve toplant› yerini dolduran direniflçi iflçiler, kamu iflçileri, tutsak yak›nlar› ve devrimci militanlar, o arac› ve olanaklar› de¤erlendirecek böyle bir perspektifin ihtiyac›n› dünden daha fazla hissetmifllerdir. J
k›nlar›, kat›l›mc›lar›n önemli bir k›sm›n› oluflturdu. Bu toplant›da 1. toplant›dan farkl› olarak, tutsak yak›nlar›na da söz verildi ve sald›r›lar›n kap›da olmas›, gündemin s›cakl›¤›ndan bu konuya duyarl›l›k daha fazlayd›. Toplant›da Belediye-‹fl, Metal-‹fl, Fatih Ökçe, E¤itim-sen, Hücre Tipi Cezaevlerine Karfl› Birlik, Pendik Tersanesi, Enerji Yap› Yol-Sen, Deri-‹fl, Kimya Teknik, Nakliyat-‹fl, Tuzla Tersanesi ve daha pekçok iflkolu ve iflyerinden temsilci konufltu. Konuflmalar›n a¤›rl›k noktas›n› yine gündemde olan sald›r›lar ve bu sald›r›lar karfl›s›nda iflçilerin örgütsüzlü¤ü, da¤›n›kl›¤›, birleflme ihtiyac› oluflturdu. Konuflmac›lar ‹EP’i geçmifl prati¤iyle elefltirseler de, ‹EP’in hala önemli bir bofllu¤u doldurmaya aday oldu¤unu söylediler ve beklentilerini s›ralad›lar. Konuflmac›lar aras›nda ‹EP’ten öte, iflçi s›n›f›n›n sendikal örgütlülüklerle yetinemeyece¤ini, proletaryan›n gerçek anlamda bir partiye ihtiyac› oldu¤unu vurgulayanlar da oldu. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci partiye olan ihtiyac› ve varolan, parti olma iddias›nda olan ak›mlara, gruplara ra¤men bu ihtiyac›n farkl› iflkollar›ndan iflçiler taraf›ndan böyle bir platformda dile getirilmesi önemliydi. Kuflkusuz, bunu dile getirenlerin de bildikleri birfley, savunduklar› bir partileflme stratejisi vard›r ve bunda ortaklaflmayabiliriz. Ama buna ra¤men, ortal›kta bu kadar önder, öncü partinin oldu¤u bir ortamda bunun yüksek sesle ve ›srarla söylenmesi bizi de sevindirdi. Hatta bir konuflmac› durumu çok k›sa ve öz anlatt›. “Çok parti, hiç parti demektir.” dedi. Bu konuflmalar karfl›s›nda homurdanmalar ve at›flmalar olsa da, tok bir biçimde karfl› ç›kan olmad›. Asl›nda toplant›n›n kendisi de bunun bir ispat›yd›. Herkesin ‹EP’ten birfleyler bekledi¤i, ‹EP’in de taban›n kendisine sahip ç›kmas›n› istedi¤i bir tablo ç›kt› ortaya. Bir de yoklu¤undan bahsedilen bir parti vard›. Önüne sendikal bürokrasiyi yarmay› ve s›n›f› birlefltirmeyi koymufl olan bir platform için olumlu olmayan ama çeflitli aray›fl ve içten içe hareketlenmeleri ortaya ç›karmas›yla yararl› bir toplant›yd›. Toplant› sonunda, süren grev ve direnifllere destek ziyaretinde bulunulmas›, hücre tipi sald›r›lar için kampanyalar örgütlenmesi ve 15-16 Haziran iflçi ayaklanmas›n›n y›ldönümü için bir dizi etkinlik ve miting karar› al›nmas› için önerilerde bulunuldu ve bunlarla ilgili 9 maddelik sonuç ve karar bildirgesi oylamayla kabul edildi. ‹EP, günlük mücadelelerin ihtiyac› do¤rultusunda ortaya ç›km›fl bir oluflumdur ve ifl çi s›n›f›n›n en dinamik, en devrimci kesimlerini bar›nd›rmaktad›r. Bu yüzden de, sendika bürokrasisinden ve liberal ablukadan bunalm›fl bir iflçi s›n›f› için b›rak›lmamas› ve ileriye tafl›nmas› gereken bir birliktir. Bu durum devam etti¤i sürece de, ‹EP, herkes için önemli bir yerde durmaya devam edecektir. S›n›f›n birlikten ve partiden, devrimci hareketin de birlikten ve devrimci bir programdan yoksun oldu¤u koflullarda, ‹EP önemli ve anlaml›d›r. Ama ileriye tafl›nmas›, bu noksanl›klar›n ve zaaflar›n bilincinde olan devrimcilerin, komünistlerin ›srarl› müdahalelerine ba¤l›d›r. Devrimci Parti Güçleri’nden Bir Komünist Devrimci - ‹stanbul
6 “... Benim düflüm, olaylar›n ak›fl›n›n ötesine geçebilir, ya da olaylar›n do¤al ak›fl›n›n hiçbir zaman gitmeyece¤i bir do¤rultuya sapabilir. Birinci halde, düflten hiçbir kötülük gelmez; çal›flan insan›n enerjisini destekler, güçlendirir bile. ... Böyle düfllerde çal›flma gücümüzü çarp›tacak ya da felce u¤ratacak hiçbir fley yoktur. Tam tersine, e¤er insan böyle düfl görme yetene¤inden tamamen yoksun olsayd›, aras›ra zihni ilerilere atlayarak ellerinin henüz biçim vermeye bafllad›¤› ürünün tam ve eksiksiz tablosunu gözünün önünde canland›ramasayd›, o zaman insan›, sanat, bilim ve pratik çaba alan›nda büyük ve zahmetli ifllere giriflmeye ve tamamlamaya hangi itici gücün sürükleyece¤ini düflünemezdim bile. ... E¤er düfl gören kimse, düflüne ciddi olarak inan›rsa, yaflam› dikkatle gözler, gözlemlerini gökte kurdu¤u flatolarla karfl›laflt›r›rsa ve e¤er genel olarak söylemek gerekirse, düflünün gerçekleflmesi için bilinçli olarak çal›fl›rsa, düfl ile gerçek aras›ndaki ayr›l›¤›n hiçbir zarar› olmaz. Düfllerle yaflam aras›nda bir ba¤ varsa, her fley yolundad›r.” (D. ‹. Pisarev’den Akt. Lenin, “Ne Yapmal›?”, S. 170) er devrimcinin defalarca okuyup, kimbilir belki ezbere bildi¤i bu sat›rlar, bugünün sorununu o kadar çarp›c› yans›t›yor ki, tekrar pahas›na bir kez daha “oradan” bafllamakta yarar var. Soyut hayaller kurmak, güzel rüyalar görmek de¤il eksik olan; ayaklar› yere basan, bast›¤› yerden güç alan; ama gözünü gelecekten, bugünü yar›ndan ay›rmayan bir uzak görüfllülük, planlama ve stratejik hedeflerle uyumlu bir yürüyüflün sürdürülmesidir. ‹çinden geçti¤imiz dönemde giderek yak›c›l›¤›n› hissettiren devrimci önderlik bofllu¤u, sonuçlar›n› hem da¤›n›k ve parçal›, otoriteden yoksun bir komünist hareket gerçekli¤inde, hem bundan beslenen ve devrimci mücadelenin tüm alanlar›na yans›yan bir dizi sorunda gösteriyor. Ancak, en az bu sonuçlar kadar önemli olan baflka bir sonuç da, Lenin’in, önerdi¤i örgütlenme plan›na getirilen “elefltiriler” karfl›s›nda, “arkas›na sakland›¤›” yukar›daki sat›rlarda ifade edilen “düfl görme” yetene¤inin, ya da do¤rusu düfllerimizin ufkunun kaybolup gitmeye yüz tutmufl olmas›. Bu yetenek, gerçekte, devrim için harcanan tüm çaba ve enerjinin sorumlulu¤unu duyan, bütün bu çaba ve enerjiyi ayn› kanala ak›tmay› hedefleyen bir sorumluluk ve bilincin ürünüydü. Iskra ve “Ne Yapmal›?”, böyle bir bilincin, bu bilinçle sürdürülen bir mücadelenin ürünüydü. Sonuçlar›n› hepimiz biliyoruz. Bu “düfl görme” yetene¤inin ad›na, “parti bilinci” diyelim ve yaflad›¤›m›z dönemin tablosunu önümüze koyup, biz de “düfl” kural›m. Önce, içinde bulundu¤umuz durumu, elimizdeki malzemeyi, bu malzemenin niteli¤ini gözden geçirelim. Gerçekli¤in bir yan›n›n düflümüzü besledi¤ini görece¤iz. Gerçekli¤in olumsuz yönü bile, düflümüzün ne kadar acil bir ihtiyaç oldu¤unu gösteriyor. Gerçe¤imiz ve Düflümüz Düflümüz gerçe¤imizi; gerçe¤imiz düflümüzü pekifltiren bir görünüm sunuyor. Yaflanan sorunlar›n görülmesi, parti ihtiyac›n›n ne kadar da yak›c›laflt›¤›n› gösterirken; parti hedefiyle süren yürüyüflümüz de, bu hedeften bak›ld›¤›nda görülebilecek olanaklar› gösteriyor. Bugün devrimin temel gücü ve tüm ezilenlerin öncülü¤ünü yapacak olan iflçi s›n›f› saflar›nda, devrimci bir bilinç ve mücadele çizgisi egemen de¤ildir. ‹flçi s›n›f› da¤›n›k ve kendi sektörel sorunlar›na bile sahip ç›kmaktan uzak durumdad›r. Bundan daha kötüsü ise, bu da¤›n›kl›¤› giderecek, iflçi s›n›f› saflar›nda tarihsel görevininin, misyonunun, s›n›f›n bilincini uyand›racak bir devrimci önderli¤in bulunmay›fl›, üstelik de böyle bir önderli¤i yaratma yolundaki çabalar›n bile da¤›n›k ve birbirinden kopuk bulunufludur. Devrimci hareket saflar›nda, bugüne kadar çeflitli gruplar, bir devrimci partiyi infla etme
H
hedefiyle varolup, birbirine Bugün devrimcilerin kad›n sorununa yaklafl›m› ise, bir yan› benzer duraklardan geçtikten ilgisizlik, bir yan› ise sonradan görme bir ilgiyi içerse de, ikisi sonra hedeflerini geri de bir madalyonun iki yüzü gibidir. Birisi “sorun devrimle çekerek, “parti” etiketine ulaflt›lar. Bu giriflimlerin ve çözülecek” diyerek, bu konuda yürütülecek bir mücadeleyi yürüyüfllerin hiçbiri, yaflanan erteledi¤i için, soruna kafa yormay›p, feministlere b›rakt›¤› için; sorun ve t›kan›kl›klar› aflmaya yeterli olmad›, ama di¤eri ise ilgi gösterme ad› alt›nda, gerçek bir kad›n hareketi hepsi önemli birer ders ve yerine, burjuva toplumun çerçevesindeki bir kad›n kurtuluflu ve zenginlik b›rakt›lar, yeni parti özgürleflmesinin mümkün oldu¤u yan›lsamas›na hizmet etti¤i yürüyüflçülerine. Bugün de, kendisine parti için, gerçekte kad›n sorununu hafife almaktad›rlar. ad›n› verenler, bu ad› vermeyip böyle bir hedefe ulaflmaya çal›flanlar, hep birlikte devrimci hareket gerçekli¤inin bir parças›n› oluflturmaktad›r. Ama kendisine parti desinbölümlerine tu¤lalar› yerlefltirdikleri zaman” demesin, tüm gruplarda varolan anlay›fl ve bilinç, cümlesindeki “düfl”ün ne oldu¤unu anlamaya kendi grubunun etkinli¤i etraf›nda dönen bir çal›flal›m ve bugünün ufkuyla karfl›laflt›ral›m. Lenin yaklafl›mla s›n›rl›d›r. Bir kendisi vard›r, bir de iflçi bu sözleri, “Tüm Rusya için bir gazete” plan› diye s›n›f›. Ancak, s›n›rl› etkinli¤i içinde, gerçekte ne bilinen plan›n› önerirken söylemifl olsa da, sözünü kendisinin iflçi s›n›f› gerçekli¤inden haberi vard›r, ne etti¤i tu¤lalar›n “büyük bir yap›ya yerlefltirilme”sinin de iflçi s›n›f›n›n bu etkinlikten. Tüm kuyrukçu bir gazetenin ç›kar›lmas›, da¤›t›lmas› gibi zaten somut varolufla ra¤men, gerçekte s›n›fla devrimci hareket olarak giriflmifl oldu¤u ifllerden çok daha öte bir aras›nda ba¤lar kurulmufl de¤ildir. Harcanan çabalar anlam içerdi¤i görülmelidir. Onun bahsetti¤i, gündelik ise, her grubun kendi hanesinde yaz›l› kalan, birbiri yaflam›n içinde yap›lan iflleri de içeren, ancak onlar› üzerine eklenip birikmeyen, dar bir prati¤in girdab› içerse de, nitelik olarak farkl›laflan, “görülmemifl bir içinde dönüp durmakta, devrim yürüyüflüne birer yap›”ya tu¤lalar› yerlefltirmektir, kocaman bir mevzi olarak kazan›lamamaktad›r. Amatörlük ve yap›c›l›kt›r; devrim hedefidir. Ve böyle bir durumda esnafça çal›flma, devrimci hareket gerçe¤inin bask›n yön gösterecek, her türlü çabay›, enerjiyi görünümünü oluflturmaktad›r. Herkesin, somut ve elle de¤erlendirecek ve sürprizler karfl›s›nda flaflk›nl›¤a tutulur fleyler peflinde kofltu¤u; bofllu¤a savurdu¤u düflülmesine engel olacak bir merkezi yap›d›r. ‹flte “genel greve”, “komiteler kurun” gibi ça¤r›lar›n duvarc› ve tu¤lalar›m›za geçmeden önce, düfllerimizin “somut” say›ld›¤› bir çal›flma tarz› sözkonusudur. s›n›rl›l›¤›n› tam da burada farketmek gerekiyor. Henüz Oysa, güçleri, araçlar›, olanaklar› tan›mlanmad›¤› bir gazete için plan› ortaya koyarken, gelecekteki ölçüde, bu ça¤r›lar›n hiçbiri somut de¤ildir. Bugünün “görülmemifl” günlere haz›rl›¤›n da bilincini içeren bir en somut ça¤r›s› ve ihtiyac› ise, varolan da¤›n›kl›k ve ufuk ve bilinçtir sözkonusu olan. Bugünün düflleriyse, otoritesizli¤i de giderip, tüm komünistleri bir devrimci bir genel grevin örgütlenmesinden, gelecek 1 May›s’a parti çat›s› alt›nda toplayacak bir parti infla plan›kendi grubumuzun kitlesel kat›lmas›na; ya da “somut stratejisidir. Tam da bugün, tam da bu öneriye “düfl” ve elle tutulur olan”lar›n biraz daha geniflletilip diyenlere cevab›m›z, yaz›n›n bafl›ndaki al›nt›n›n zenginlefltirilmesinden öteye geçemiyor. Onun için ayn›s›d›r. Bizim düflümüz, devrimci parti güçleri bugün, sosyalizm hedefinden bir “ütopya” diye stratejisine hayat veriyor. Düflümüz, devrimci bir bahsetmek yayg›nlaflm›flt›r. Oysa tüm devrimcilerin önderlik, bugünün gerçe¤ine bakt›kça, çaba ve samimi olarak varl›¤›n› adad›¤›, bugün ba¤›n› somut enerjimizi, azmimizi güçlendiriyor. Bizim düflümüz, olarak kuramad›¤›m›z devrim ve komünizm hedefidir. tüm yetersizliklerimize ra¤men, hatta belki de Bugün sorun tam da, bu hedefle bugünkü gerçeklik yetersizliklerimiz yüzünden, tuttu¤umuz yolda ›srar aras›ndaki ba¤›n, somut bir mücadele çizgisi ve etmemiz gerekti¤ini ö¤retiyor. Bugünün gerçekli¤i, stratejik bir plan olarak kurulamamas›d›r. düflümüzde ›srarc› olmaya teflvik ediyor. “Ve biz, parti yaflam›m›zda, tu¤lalar›m›z›n ve Lenin’in Düflü duvarc›lar›m›z›n bulundu¤u, ama herkesin Lenin, Iskra’daki bir yaz›s›nda, gruplar ve çevreler görebilece¤i ve izleyebilece¤i o k›lavuz çizgisinden döneminin, da¤›n›k, amaç disiplininden yoksun, yoksun bulundu¤umuz böyle bir dönemden amatör ve ilkel çal›flma tarz›n› gidermek, tüm güçleri geçmiyor muyuz? Vars›nlar böyle bir çizgi çiziyoruz devrimci bir parti çat›s› alt›nda birlefltirmek amac›yla diye, komuta etmek istedi¤imizi hayk›rs›nlar.” bir kalk›fl noktas› olmak üzere önerdi¤i plan› Bugün, merkezi yay›nlar› ç›kan, birer merkez anlat›rken, tabloyu flöyle tarif ediyor: komiteleri bulunan, kendisini s›n›f›n öncüsü ilan edip, “Lütfen söyleyiniz, duvarc›lar›n, flimdiye kadar parti s›fat›n› yak›flt›rm›fl olan bir dizi grubun varl›¤›na görülmedik büyüklükte kocaman bir yap›n›n çeflitli bak›p, bizim gerçe¤imizin yukar›daki gibi olmad›¤›n› bölümlerine tu¤lalar› yerlefltirdikleri zaman, tu¤lalar› koyacaklar› do¤ru yerleri bulmalar›nda onlara yard›mc› olsun diye, ortak iflin sonal amac›n› kendilerine göstersin diye, yaln›zca her tu¤lay› de¤il, önceden ve sonradan konulan tu¤lalara harçla yap›flt›r›ld›¤› zaman tam ve kesin bir çizgi oluflturacak her tu¤la parçac›¤›n› bile kullanabilmek için, bir ipten yararlanmalar› ‘k›rtasiyecilik’ midir? V e biz, parti yaflam›m›zda, tu¤lalar›m›z›n ve duvarc›lar›m›z›n bulundu¤u, ama herkesin görebilece¤i ve izleyebilece¤i o k›lavuz çizgisinden yoksun bulundu¤umuz böyle bir dönemden geçmiyor muyuz? Vars›nlar böyle bir çizgi çiziyoruz diye, komuta etmek istedi¤imizi hayk›rs›nlar.” (“Ne Yapmal›?”, S. 162) Lenin’in bu söylediklerinin, geride kalan yüzy›l›n bafl›nda, üstelik de bugün bolca varolan merkezi bir yay›n için geçerli oldu¤unu düflünenlerin, bu yaz›n›n gerisini okumalar›na gerek yok. Öyle ya, bugün merkezi örgütler var, elbette ki bunlar›n merkezi birer siyasi çizgileri de var. Peki ama, bu siyasi merkezi çizgiler gerçekten duvarc› ustalar›na, kritik anlarda yol gösteriyor mu, herkesin görebilece¤i aç›kl›kta ve tüm ustalar› birlefltirecek bir nitelikte mi? Oysa, hareketin içinde flu veya bu alan›nda mücadele yürüten, ifllerin ucundan tutan her devrimci militan›n, son derece somut olarak hissetti¤i bugünün gerçekli¤ine ve ihtiyac›n yak›c›l›¤›na iflaret ediyor yukar›daki sat›rlar. Öncelikle, “duvarc›lar›n, flimdiye kadar görülmedik büyüklükte kocaman bir yap›n›n çeflitli
Lenin’in Düflü ve P
15 Mart 2000 de¤il, önceden ve sonradan konulan tu¤lalara harçla yap›flt›r›ld›¤› zaman tam ve kesin bir çizgi oluflturacak her tu¤la parçac›¤›n› bile kullanabil” iyorlar. Peki bu koflturmaca içinde, ne yap›l›yor, bu yap›lanlar›n, harcanan çaba ve enerjinin, devrim hedefiyle ba¤› gerçekten kurulabilip, her bir militan›n kafas›nda canl› bir yürüyüfl güzergah›n› oluflturabiliyor mu? Bunun yan›t›n›, içinde bulundu¤umuz dönemde giderek tüm gruplar›n ilgisini yo¤unlaflt›rd›¤›, iflçi s›n›f›n›n sendikal› kesimleri aras›ndaki faaliyette ortaya ç›kan tablodan hareketle vermek mümkün. Birçok grup, iflçi s›n›f› içinde faaliyet yürütmeye çal›fl›yor. Bu do¤rultuda harcanan emek, çaba, maddi ve manevi bak›mdan muazzam bir birikimi ve kapasiteyi ifade ediyor. Ancak muhtevas›na bak›ld›¤› zaman, böyle sürüp giden bir faaliyetin neyi hedefledi¤ini ortaya ç›karmak o kadar da kolay olmuyor. Sürüp giden bu faaliyetin, devrim hedefiyle, devrimci mücadelenin kazan›mlar›yla do¤rudan bir ilgisini kurmak mümkün olmuyor. ‹zlenen pratik daha çok, hareketlilik dönemlerinde, tutunulabilen yerlerde kuyrukçu bir varoluflla bulunmakt›r. S›n›f içindeki çal›flmada, bir öncü durufl ve çabadan çok, asl›nda kendinden menkul bir faaliyet yürütülüyor. Daha çok da, s›n›fa yönelik sald›r›lar karfl›s›nda öneriler gelifltirmek, ya da do¤rudan devrimci hareketi etkileyen gündemleri, bu alanlara tafl›mak biçiminde geliflen, devrimci mücadeleyle iflçi s›n›f›n›n ba¤›n› kuramayan, savunmac› bir çizgi, niyetlerden ba¤›ms›z olarak tüm devrimci hareketin gerçekli¤ini ifade etmektedir. Çeflitli gruplar›n, s›n›fa sald›r›lar konusunda önerdikleri taleplere, eylem çizgisine bak›ld›¤› zaman, bunlar›n üç afla¤› befl yukar› ayn› oldu¤unu söylemek mümkün. Kuflkusuz, farkl› refleksler ve gruplara ait küçük özgünlükler de sözkonusu, ancak bunlar politik-pratik sonuçlar›n› üretemeyecek kadar küçük kal›yor. Bu durumun kendisi, devrimci hareketin s›n›fla iliflkilerinde olsun, s›n›f›n devrimciler e bak›fl›nda olsun, karfl›l›klar›n› üretiyor. ‹flçi s›n›f› taban›nda, devrimcilerle ilgili sürekli dillendirilen, “birleflin” ça¤r›s›n›n, bu gerçeklikle ilgisi var. Soyut bir birlik ve güç olma özleminden çok, asl›nda önerilen çizgi ve tutumlar›n çok da farkl› olmamas›, ayr› durufllar›n aç›klanmas›n› da güçlefltiriyor. Bu durumun kendisini, yukar›daki al›nt›dan hareketle anlatacak olursak, yerlefltirilecek bolca tu¤la içinde, malzemesiz kalma olarak ifade etmek mümkün. Çünkü, varolan hiçbir grup, kendi ayr›mlar›n› koyamad›¤› ölçüde, farkl› ak›mlar aras›ndan s›yr›l›p, iflçi s›n›f›n›n güvenini kazanarak öne ç›kan bir çekim merkezi oluflmad›¤› ölçüde, eldeki malzeme, potansiyel olarak kalmaya, güce dönüflmemeye devam etmifl oluyor. Öte yandan, politik çizgi, talepler ve tutumlarda belirgin ve öne ç›kan farkl›l›klar olmad›¤› ölçüde, bu, devrimci gruplar›n s›n›f çal›flmas›nda esnaf tarz›n›n geliflmesinin de bafll›ca nedeni oluyor. S›n›fa ulaflma, ondan beslenme gibi bir kayg› içinde, di¤er gruplarla ayr›m çizgileri net olan, bu çizgi sayesinde belirli bir etki yapan bir farkl›l›k sözkonusu olmad›¤› ölçüde, “s›n›f çal›flmas›” ulafl›lan kesimlerin güvenini kazanabilmek için, orta kademe sendika bürokratlar›n›n güven ve deste¤ine, ya da tek tek unsurlar›n kiflisel güvenlerini kazanmaya dönüflüyor. S›n›f›n birli¤inin sa¤lanmas› çabas›, soyut ça¤r›lar ve temennilerden öteye geçemiyor. En iyi durumda, her grup, kendi mevzi tuttu¤u sendika flubeleri arac›l›¤›yla giriflimlerde bulunabiliyor. Ancak s›n›f›n birli¤ini sa¤lama hedefinden bak›ld›¤› zaman, tek tek tutulan bu mevzilerin say›ca art›fl›yla bunun sa¤lanabilece¤ini düflünmek safl›k ve esnafça bir düflünüfl tarz› oluyor. Gerçekte, bunun böyle olmayaca¤› da hissedilmesine ra¤men, nitelikteki geliflmeyi ve ön aç›c› halkay› saptamakta da zorluklar yaflan›yor. (Son dönemlerde, ‹EP’e yönelik elefltirilerin flafl›rt›c› benzerli¤i, özellefltirmeler karfl›s›nda flimdiye kadar sürdürülen savunmac› tutumlar›n eksikli¤inin dillendirilmesi, s›n›f›n farkl› kesimleri aras›nda, mücadele olmasa bile bir dayan›flma iliflkisinin kurulmas› aray›fllar› vb.) Öncü
artileflme Stratejisi ileri sürmeden önce, gerçekten biraz durup düflünmek gerekiyor. Sözünü etti¤imiz eksiklik, ad›n› hakeden bir devrimci önderliktir. Çizgisiyle, program›yla, örgütsel niteli¤iyle, s›n›f içindeki ba¤lar›yla, tarihsel rolünü yerine getirmesinde proletaryaya önderlik edecek, bir devrimci s›n›f partisi. S›n›f›n hiç haberi yokken, ç›kard›¤› program›yla ona öncülük taslayan, gazete sayfalar›ndan yöneltti¤i soyut ça¤r›larla harekete geçilmesini bekleyen, bu ça¤r›lar› yapmayanlar› ak›l hocal›¤›yla suçlayan ve varolan da¤›n›kl›¤›, gerili¤i, amatörlü¤ü yücelten, grupsal kayg›lardan kurtulamayan yap›lar de¤il eksik olan. Hatta bunlar›n fazlas›yla varoldu¤u bile söylenebilir. Ancak bu “parti” enflasyonu, sorunlar› çözmeye, devrim için harcanan çaba ve enerjinin yerini bulmas›na, tablonun devrimci müdahaleyle dönüfltürülmesine yetmiyor. Yukar›da ad› geçen “k›lavuz çizgisi”nin varoldu¤u, tek tek her grubun, kendi merkezi siyasi çizgisinin varl›¤› anlam›nda iddia edilebilir elbette. Peki ya, bu çizgilerin “ama herkesin görebilece¤i ve izleyebilece¤i o k›lavuz çizgisi” oldu¤u söylenebilir mi? Bugünün tablosunu gözümüzün önünde canland›rd›¤›m›zda, böyle bir çizginin varl›¤›ndan uzakl›k ortaya ç›kacakt›r. Kabul etmek gerekiyor ki, s›n›f mücadelesinin flu ya da bu alan›nda faaliyet yürüten, yaflam›n› devrim için yaflayan, çabas›n›n ve enerjisinin tümünü devrim davas› için adamaya gönüllü bir devrimci militan kufla¤a; mücadele deneyimi içinde ustalaflan duvarc›lara sahibiz. Bir usta kuflak, ustal›¤›n› de¤erlendiremeden ve yedeklerini yetifltiremeden çal›flmay› sürdürürken; ustalaflabilecek olan, ama enerjisini da¤›n›k, plans›z bir koflturma içinde harcayan, ço¤unlukla da bu yüzden sonunda yorulan bir vas›fs›z iflçiler gerçekli¤ine sahibiz. Varolan gerilik ve darl›klar, ne ustalar›n ustal›klar›n› de¤erlendirmemizi sa¤layabiliyor, ne yeni ustalar› yetifltirmemizi. Varolduklar› kadar›yla çal›flan acemisi ve ustas›yla duvarc›lar›m›z, ne, “tu¤lalar› koyacaklar› do¤r u yerleri bul” abiliyorlar, ne de “yaln›zca her tu¤lay›
7 bir nitelik, en az›ndan ulaflabildi¤i kadar›yla da olsa, s›n›f›n birli¤ini, sözde de¤il de nitelikte sa¤layabilecek olan örnekleri yaflama geçirme gücüne sahip olabilmelidir. Varolan gerçeklik ise, daha çok, nicelik art›fla gözünü diken bir durumu anlat›yor. Yukar›daki tablodan ç›kan en belirgin sonuç, devrimci hareketin iflçi s›n›f› içindeki çal›flmada, devrim hedefini sürekli ak›lda tutmas›na ra¤men, harcanan pratik çabalar›n devrime hizmet etmek, bu do¤rultuda s›n›fa bilinç tafl›mak ve onun öncüsünü harekete geçirmekten çok, sendikal hizmetler vermek boyutuyla kald›¤›n›, hedefsiz, plans›z ve bilinçsiz bir çal›flma oldu¤unu ortaya koyuyor. Bunun ad›, amatörlük ve esnafça çal›flmad›r. Lenin’in söyledi¤i “düfl görme” ihtiyac›, tam da bugünkü durumu gidermek üzere, tüm komünistlerin bir parti çat›s› alt›nda toplanmas›na dönük bir partileflme plan›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bu plan aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, bugün k›smi ve yerel faaliyetler içinde mücadele yürüten militanlar›n, bu deneyimlerini bilinçli bir devrim yürüyüflçüsü olarak birlefltirdiklerini, her birinin kendi faaliyet alanlar›ndaki deneyimlerinden, hareketin sorunlar›na iliflkin k›smi de olsa dersler ç›kard›¤›n›, bunlar› ortak bir politik hat etraf›nda birleflti¤i parti güçlerinin ufkuna ve çizgisine bir zenginlik olarak katt›¤›n› düflünelim. Bir parti infla plan›ndan, parti hedefinden bak›ld›¤› zaman, bugün yürütülen mücadelelerin de partinin niteli¤ine kataca¤› bir deneyim birikimi mevcut oldu¤u görülecektir. Ancak, böyle bir birleflme, parti hedefiyle sürdürülen bir yürüyüflün bilinci eksik oldu¤u ölçüde, gerçekte, gelecekteki partinin militan› olabilecek bugünün militanlar›, kendi dar pratikleri içinde ufuksuzlu¤a ve ç›k›fls›zl›¤a mahkum olarak kalacaklard›r.
8
Say›: 47 P Haziran 2000
Dünya K›sa K›sa Fransa’da Grev: Fransa’da bankalar ile bankamatikler, marketler ve di¤er bankalar aras›nda para tafl›yan flöförler ücret ve can güvenli¤i yetersizli¤i nedeniyle greve ç›kt›lar. Sadece bu y›l 5 flöför, h›rs›zlar taraf›ndan öldürüldü. fiöförler, paralar›n bankalardan tafl›nmas›n› fiili olarak engelliyorlar. Eylemlerin, çeflitli marketlerde ödeme zorluklar›na yolaçt›¤› söyleniyor. Hükümet iflçiler ile iflverenler aras›nda arabulucu görevlendirdi. Ama flöförler yani tafl›ma iflçileri, talepleri karfl›lan›ncaya kadar geri ad›m atmama karar›ndalar. *** Avustralya’da 250 bin kifli, ›rkç›l›k karfl›t› eylem yapt›: Sidney’de 28 May›s’ta 250 bin kifli, Avusturyan›n iflgalinden önce varolan Aborijin yerlilerinin haklar›n› koruyan bir yasa için eylem yapt›. Avusttralya’da yerliler, k›r›ma u¤rat›larak say›lar› bugün 19 milyonluk nüfusun 386 binine indirilmifl durumda, nüfusun en yoksul, ifl ve sa¤l›k güvencesinden yoksun kesimlerini oluflturuyorlar. Burjuvazinin ucuz iflgücü olarak kulland›¤› yerliler karfl›s›nda geçmiflte ifllenen suçlar›n affedilmesi için, devletin kendisini aklama çabalar› da eylemde etkisini gösteriyor. 1910 ile 1970 aras›nda 100 binden fazla yerli çocuk kaç›r›larak beyaz efendilerinin evlerinde zorla uflak ve ucuz iflgücü olarak al›konulurken, burjuvazi bugün iflgalin ve soyk›r›m›n bedelini unutturmaya, kendini affettirmeye çal›fl›yor. Avustralya’da yerlilerin eylemlilikleri sürüyor, ama liberallerin ve devletin aklanmas› ufkundan uzaklaflam›yor. **** Güney Afrika’da Genel Grev: Güney Afrika’da 4.5 milyon iflçi, iflsizlik, varolan ifllerin y›k›m› nedeniyle 10 May›s’ta genel greve gitti. Greve ülke çap›nda toplam iflgücünün %37’sinin kat›ld›¤› bildiriliyor. Güney Afrika Sendikalar› Kongresi’nin (COSATU) yaklafl›k say›larla bildirdi¤ine göre, 120 000 iflçi Johannesburg’da, 50 000 iflçi Pretoria ve Cape Town’da, 20 000 iflçi Port Elizabeth’de, 10 000 Netspruit’de ve 5 000 iflçi Do¤u Londra flehrinde greve kat›ld›lar. Grevci iflçiler, hükümette olan Mandela’n›n partisi ANC’nin GEAR ad› verilen kalk›nma, istihdam yaratma program›n›n asl›nda iflsizli¤i art›r›rken üstüne k›l›f germek için yap›lm›fl bir ideolojik balon oldu¤unu pratik deneyimleri ile ö¤reniyorlar. Bu program, devletin elindeki sa¤l›k, sigorta gibi hizmet sektörlerinin yan›s›ra di¤er sektörlerden de çekilmesini, özellefltirmelere h›z verilmesini, gümrük tarifelerinin ve devletin “üretici”ye ve “sosyal” harcamalara deste¤inin azalt›lmas›n› planl›yor. Bu yönüyle Güney Afrika’da iflçi s›n›f› iflsizlik, yoksulluk k›skac› alt›nda ezilmeye itiliyor. *** Güney Kore Güney Kore’de burjuvazinin yeniden yap›lanma sald›r›lar›n›n getirdi¤i kitlesel y›k›mlara ve ücretlerin afla¤›ya çekilmesine karfl› 70 bin iflçi greve ç›kt›. Kore ‹flçi Sendikalar› Konfedarasyonu taraf›ndan bafllat›lan grevde öne ç›kar›lan talepler; iflgüvencesi, haftal›k çal›flma süresinin 6 günden 5 güne indirilmesi, ücretlere yüzde 15 zam. Grevin dinamik gücünü metal iflçileri oluflturuyor. Grev demir-çelikten otomotive tüm temel sektörlerde yay›lm›fl durumda. Greve, ayn› konfederasyona üye Sa¤l›k ve T›p ‹flçleri Sendikas› da 3 bin hemflire 18 hastanede çal›flmay› durdurarak destek veriyor. Grevci iflçiler baflkent Seul’de kitlesel bir miting yapacak.
Arjantin’de Hükümet De¤iflse De Program Ayn› evletin, sosyal bütçeye ay›rd›¤› miktardan IMF direktifler üzerine 938 Milyon dolarl›k kesinti yapmas›, Arjantin’de iflçilerin öfkesini do¤urdu. Carlos Menem’in hükümette bulundu¤u dönemden De La Rua’n›n hükümete geçti¤i döneme kadar da, IMF politikalar› ve dünya çap›nda gerçekleflen özellefltirme politikalar›na karfl›, iflçiler eylemlerini neredeyse aral›ks›z sürdürmekteydiler. May›s’›n son haftas›nda buna yenileri de eklendi. 31 May›s’ta, Genel ‹flçi Konfedarasyonu (CGT) taraf›ndan örgütlenen eylemle, onbinlerce iflçi parlamento önüne kadar yürüyüfl yaparak, eylem düzenledi. “Ücretlerin Ölümü” pankart›n› tafl›yan iflçilere, ö¤retim elemanlar›, ö¤renciler de kat›ld›. Farkl› sendikalar›n bu eylemde birleflmesi de, iflçilere yönelik bu sald›r›lar›n karfl›s›nda mücadelenin zorlay›c› yönünü gösteriyor. Görünürde kamu iflçilerine yönelik olan özellefltirme sald›r›lar› karfl›s›nda, özel sektör iflçilerinin de eyleme fiili destek vermesi, hatta burjuvazinin temsilcilerinin, eylemin bu kesimleri ilgilendirmedi¤i yolundaki k›flk›rtmalara kulak asmayarak, s›n›f›n böünmesine karfl›l›k eylemde birleflmeleri önemlidir. Greve ça¤›ran sendikalar, eylemlerin sürece¤i-
D
ni belirtiyorlar. Arjantin’de s›n›fa sald›r›n›n temel aya¤›n›, sosyal güvenlik, ücret ve ifl güvencesine yöneltilen sald›r›lar oluflturuyor. Özellefltirmeler ile devlete ait iflletmeler ve dairelerde çal›flan genifl kamu iflçileri kesiminin iflsizlefltirilmesinin yan›s›ra, sosyal güvencenin kötürümlefltirilmesi, sosyal bütçenin daralt›lmas›, sa¤l›k sigortas› gibi çeflitli sosyal haklar›n özellefltirilmesinde somutlaflan sald›r› yöntemleri, hükümet de¤iflse de de¤iflmiyor. Çünkü bu topraklar›n burjuvazisinin oldu¤u gibi, o topraklar›n burjuvalar›n›n da bu yönde uygulayacaklar› program tek ve anlatt›¤›m›z özü de¤iflmese de kimi zaman sadece k›l›f› de¤iflebiliyor. Dolay›s›yla burjuvalar s›n›f›n›n sald›r› yöneltti¤i iflçi s›n›f›n›n da mücadeleden baflka bir yolu yok. Ama Arjantin ile bu topraklar aras›nda kurdu¤umuz benzerlik burjuvazinin benzerli¤inden ibaret de¤il. T›pk› iflçi s›n›f› ve devrimci hareketin, köklü birikim ve deneyiminin bu topraklara ekti¤i tohumlar›n filizlerinin hala canl› ve verimli olmas› gibi, Arjantin’de de iflçi s›n›f› ve devrimci ak›mlar zengin ve köklü bir birikim ve tarihe sahipler. Y›llar›n ilerlemesiyle birlikte küçük köylü, topraks›z köylü ve k›r
yoksullar›na dayanan devrimci hareketin, zamanla kentlerdeki iflçi s›n›f› hareketi ile politik ufku dar da olsa buluflmas›, kökenleri böyle bir mücadele gelene¤ine dayanan ve k›rdan kente göçen iflçi kuflaklar›n›n mücadeleyi kentlerde de sürdürmesi, yeni kuflaklara aktarmas› ve asla unutulmamas›, unutturulmamas› gereken devrimci hareketin mücadelede ödedi¤i bedeller, Arjantin’i bugünkü mücadele düzeyine getiren etkenleri oluflturuyor. Ve bu etkenler, mücadele, direnifl ve bedeller ile varedildi¤i için kolay kolay yok edilemiyor. Ama fluras› aç›k ki, Menem’in hükümetten düflmesi de, yerine gelen De La Rua hükümetinin bafl›na gelebilecekler de, iflçi s›n›f›n›n müdahalesi ile de¤il, aksine tek sald›r› program›n› dayatan burjuvazinin tepkileri an aza indinebilecek hükümet aray›fl› nedeniyle oluyor. Buradan görmek isteyenler için tek sonuç ç›k›yor: Arjantin iflçi s›n›f› mücadele gelene¤i ile eylemleri, alanlar› zorlamay› b›rakm›yor; ama Arjantin iflçi s›n›f› üzerine gelen sald›r›lara karfl› çözümü, ç›k›fl› ar›yor. Arjantin iflçi s›n›f› önderli¤ini ar›yor! J
Liberallerin Yeri Dar Onlara ‘Alan Aç›n!’ Uzun dönemdir en keskin, en radikal “solcu”lar›n, liberallerin, a¤›zlar›ndan düflürmedikleri flu alan açma “mesele”sinin ad›n› koymak gerekiyor. 27 May›s vesilesiyle hararetlenen bu tart›flmalar -”sola” alan açma tart›flmalar›özellikle bugün, onu aç›ktan dillendirenlerin yan›nda birçok liberal sol kesimi etkisi alt›na al›yor. 27 May›s ile bir zamanlar sola alan aç›ld›¤›n› savunanlar, tart›flmalar› alevlendiriyorlar. “Alan açma” bafll›bafl›na devrimci hareketin de uzaktan izledi¤i ve dolayl› etkilendi¤i bir gündem oldu. Kürt hareketine ve liberallerine “bar›fl” yönünde alan aç›lacak m›? Peki ya Türk liberallerinin pay›na flu “restorasyon” denilen gerici reformlardan k›r›nt›, yani at oynatabilecekleri bir “alan” düflmüyor mu? Bunun içindir ki, 27 May›s “anmalar› ve de¤erlendirmeleri” yay›nlar› doldurdu. Yeni Gündem gazetesi “yay›n hayat›na” 27 May›s’ta bafllad›! Öyleyse olan›n ad›n› koymak, eflyay› ad›yla ça¤›rmak gerek. Soru ve sorun fludur: Gerici reformlar, liberal sola alan açacak m›d›r? Rahat olsunlar, gerici reformlar liberal sola ya da daha do¤rusu liberal etkiye alan açacakt›r. Zaten devrimci siyaseti bas›nç alt›na alan, devrimci hareketin önemli bir kesimini belki fiili ya da refleks olarak de¤il, ama dolayl› olarak etkisi alt›na alan liberal söylemler (temiz toplum, derin devletin temizlenmesi, aklanan devlet, ‹MF karfl›s›nda sahip ç›k›lan memleket, Hizbullah, Umut operasyonu, A¤ca’n›n yakalanmas›) etkisini art›rmaktad›r, art›racakt›r. Çünkü düzen yeniden yap›land›rma yönünde att›¤› ad›mlar›, s›k› ve vurucu bir döneme giren burjuva diktatörlü¤ünün (ordusundan, parlamentosuna tüm parçalar›yla) kitleler nezdinde deste¤ini geniflletmek için yürüttü¤ü iddias›yla cilalayacakt›r. Elbette ki, liberaller ad›n› ürkekçe koyduklar› “aç›lan alan”dan, kendilerine verilen görevi, düzenin yap›land›r›lmas›na destekçiliklerini sürdüreceklerdir. Hevesli liberal solcular, tünedikleri legal batakl›klardan, parlamenter sos-
yalizm savunular›n› daha da yükselterek, haz içerisinde ba¤›r›yorlar, daha da ba¤›racaklar: “Alan aç›l›yor!” Hatta ayn› zevkle 27 May›s’›, solun ‘60’lardan sonra nas›l da aç›ld›¤›n›, T‹P’in kuruluflunu hat›rlatacaklard›r. ‹yi de flu aç›lan “alan” nas›l bir fleydir? “Alan” ya da “çatlak”, yeni bir dönemin (bize göre emperyalist hiyerarfli de basamak atlamak, yeni görevlere talip olmak için soyunulan dönem) gereklerine göre haz›rlanan burjuvazinin, bu dönem içerisinde iç çat›flmalar›, yeniden yap›land›rma s›ras›ndaki gerici reformlar› ile birlikte “sola”, asl›nda liberallere aç›lan çatlakt›r. Bu çatlakta, düzen kendisini yeniden yap›land›rmak için kirlerinden toplum önünde ar›n›r ve aklan›rken, liberallere de onun kirlerini gösterme “f›rsat”› ç›kacakt›r. “Bak›n ne kadar kirli” teflhirleri ço¤alacak, ard›ndan da bütünselli¤i kalmam›fl, “asl›nda hepsi böyle, yok birbirinden farklar›” laflar› gevelenecektir. Oysa ki kitleler bir mücadele ile bu “alan›” açmam›fllar, hatta zaptetmemifllerdir. Bu alan›, burjuvazi açmaktad›r. Aç›lan alana kitleleri doldurup, burjuvazinin propagandas›n› dinletmek, devlet ayg›t›n›n eksikliklerinin kapat›lmas› üzerinden ayg›t› be¤endirmek, pazarlamak da liberallere düflmektedir. Do¤al olarak da s›n›f bilinçli burjuvazi, ideolojik-politik tüm propaganda araçlar› ile (medya, e¤itim vb.) kibirlice bas bas ba¤›racakt›r: “Bak›n, ben gerekirse kendi kirlerimi kendim temizlerim, isterseniz hadi bir de siz el at›n, benim çat›m alt›mdaki bu temizli¤e!” Burjuva diktatörlü¤ü, açt›¤› alandan, kitleleri “haz›rol”a, ken di çat›s›, egemenli¤i ve meflrulu¤u alan›na çekecektir. Liberaller iflte bu “alan”› hevesle kolluyorlar. Öyle bir “alan”ki bu, kimi zaman devrimciler hücreye kapat›l›r, zindandaki örgütlülükleri da¤›t›l›rken, iflkence karakollarda aç›ktan yap›lmak yerine çeflitli merkezlerde daha örtülü ve sistemli, denetimli hale getirilip, devrimcilere -liberaller eliyle denetime al›nm›fl kesimlerden bo¤ulan, düzenin d›fl›nda mücadele
edenlere- yap›labilecektir. Onlar, “eylemle buluflmayan düflünceyi”, “düflünceye özgürlük” diyerek; “serhildanla birleflmeyen Kürtleri”, “etnik farkl›l›k” olarak adland›rarak; “ayr›l›kla birleflmeyen uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n›”, “bar›fl içinde çok kültürlü ve dilli, birlikte yaflamak” diye savunurken, zindanlarda, alanlarda devrimciler katledilmeye devam edilecektir. Liberaller, o aç›lan “alan”dan pis ellerini sokacaklar, devrimci tutsaklar›n hücrelere karfl› mücadelesine uzatacaklar ve flöyle diyeceklerdir: “Aman tek b›rakmay›n onlar›, darac›k bir hücrede, yaln›z bafllar›na ç›ld›r›rlar!” Sak›n yan›l may›n, bir liberal, -liberal ütopyalar›n peflindeyken bile- bir devrimcinin, komünistin tek bafl›na kalsa bile amaçlar› ve davas› ile nas›l bütünleflti¤ini unutmaz! Hasetle ve kinle bakar ona. Onun kafas›nda yepyeni bir dünya, yepyeni bir toplum, özgür ve komünist bir dünya hedefi hiç olmam›flt›r ki. Onun kafas›nda tüm çürümüfllükleriyle, düzenin yamas›n› yapma, düzeni afl›r›l›klar›ndan ar›nd›rma ifli vard›r. Esas onlar› yal›tmak, tek bafllar›na, burjuvazilerinden ayr› b›rakmak gerek, ç›ld›rmalar› için. Aç›lan “alan” budur! Liberallerin 27 May›s hat›rlatmalar›na, aç›lacak “alan” için heveslenmelerine inat, devrim topraklar›nda çeli¤in ald›¤› suyu hat›rlatmak gerek. Devrimci hareketin önemli bir kesimi bu suyu pratik kökleri ile hat›rl›yor. Liberallerin 27 May›s’lar›n›n, ‘60’lar›n›n, T‹P’lerinin hemen ard›nda, devrimcilerin ‘71 ç›k›fl›, liberal ablukadan bunalan devrimci gruplar›n pratik devrimci kopuflu duruyor. ‘60’lar› hat›rlatanlara, ‘70’leri hayk›rmak gerekiyor. Liberallerin bugün tünedikleri yerde keyifle hayk›rmalar›na karfl›l›k, o dönem, devrimci güç ve çevrelerin nas›l da ‘70’lerde içinde bunald›klar› liberal cendereyi parçalamaya yöneldiklerini onlara unutturmamak, unutmamak gerek. Liberal etki artt›kça, onlara aç›lan “alan”da at oynatmakta rahat davranacaklar›n› düflünmek yanl›fl olacakt›r; aksine karabasanlar› da büyümektedir. ‘70’lerde dev-
9
Say›: 47 P Haziran 2000
Enternasyonalist Yön
Esad’›n ‘Zamans›z’ Ölümü ve Ortado¤u’daki Hesaplar rtado¤u’da bir kral daha öldü. Suriye devlet baflkan›, Haf›z Esad öldü. ‹lk emperyalist paylafl›m savafl› ile Frans›z mandas› alt›na giren Suriye, ikinci emperyalist paylafl›m savafl›nda, Fransa ile ba¤lar›n›n zay›flamas› ile birlikte, ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmifl, o günden ‘70’lere kadar burjuva kliklerin iç egemenli¤e yönelik fliddetli çat›flmalar›na sahne olmufl; iflçilerin ve ezilen uluslar›n pay›na bu çat›flmadan zulüm ve s›n›rs›z bir bask› düflmüfltür. ‹flte Esad ve hanedan› oldu¤u Baas partisi, bu çat›flmalar içerisinde 13 Kas›m 1970’te say›s›z askeri darbeye sonuncusunu eklemifl ve iktidara yerleflmifltir. Esad’›n bafl›nda bulundu¤u Baas partisi, Suriye Alevilerinin etkin oldu¤u bir partidir. Devlete ba¤l› iflletmelerin, flirketlerin karlar›n› ellerinde tutan, devlet yönetiminde kar› paylaflan bu Alevi kesim, orduda da, devlet yönetiminde de egemen konumdad›r. ABD ve Sovyetler Birli¤i’nden oluflan iki kutuplu dünya ortam›nda, Sovyetler Birli¤i’nin aktif deste¤ini de alarak, Suriye bölgede etkin bir güç olarak sivrildi. Sünnileri de alarak, kendi içerisinde ejimini yeniden yap›land›rmak isteyen Esad, Sünni kesimler (özellikle afliet a¤alar›) ile uzlaflma yolunda ad›mlar atm›flt›r. Zaten nüfus olarak Suriye Alevileri Sünni nüfus karfl›s›nda az›nl›kt›rlar ve devlet idaresinden Sünni nüfusun deste¤ini almak için, Sünnile e de pay vermek zorundad›rlar. Esad’›n tüm yönetim süresi içerisinde içte yo¤un bir bask› ile muhalefet ve devrimci kesimler ezilirken, d›flta tek ve ezici alternatif olan ABD’nin Ortado¤u politikalar› karfl›s›nda ayakta durmak için -bir tercihten öte zorunluluk olarak- ayr› durma tutumu sergilenmifl, böylece burjuva medya borazanlar›n›n kimilerinin bile zaman zaman niteledi¤i “kiflilikli d›fl politika” do¤mufltur. Esasen bu “kiflilikli d›fl po litika”, içeride bask› alt›ndaki iflçi ve genifl kesimlerin, ABD emperyalizmine karfl› Arap dünyas›n›n temsilcili¤i k›l›f› alt›nda milliyetçi duygular›n› beslemek için de ifle yaram›flt›r. Burjuvazi, iç ve d›fl çat›flmalar›n yo¤un oldu¤u Ortado¤u’nun kaynayan kazan› içinde bask› ve zor ile sürdürdü¤ü bir rejimi tahkim etmifltir. Uluslararas› burjuvazinin iç çeliflkilerini, ç›kar çat›flmalar›n› kullanmada ustalaflm›fl bir devlet baflkan› olan Esad, Baas partisi ve devlet yönetimi içerisinde de M›s›r ile birlik günlerinden beri e¤itilmifl bir burjuva idarecisiydi. ‹lk dönemlerde Arap birli¤inin sa¤lanmas›, ba¤›ms›zl›k ve “sosyalizm” için yola ç›kan Baas hareketinin son geldi¤i noktada sadece Arap milliyetçili¤ini kullanarak, Ortado¤u’da iç çat›flmalar› ve dengeleri gözeten, ayr› duran Baas partisine dönüflmesinin önemli liderlerinden biri oldu. SSCB’nin y›k›lmas›, Ortado¤u’da ABD’nin lehine güçlenen rüzgar, Körfez savafl›nda Suriye’nin ABD’nin emperyalistler koalisyonu ile birlikte tav›r almas›na neden oldu. Ayn› etken artarak, ‹srail ile bar›fl görüflmelerine bafllama yönünde ad›m atmas›n› getiren nedenlerden de oldu. Bundan önce Arap ülkeleri üzerinde siyasal etkisi ile ABD’nin bar›fl plan› ad› alt›ndaki bölge egemenli¤inin önündeki önemli bir engel olan Suriye; Esad’›n son dönemleri ile ve ayn› Esad’›n “denge politika-
O
c›l›¤›n›n” bir gere¤i olarak ABD eksenine koflullu da olsa yak›nlaflma içine girmiflti. Elbette ki, bu yak›nlaflman›n tek insana dayand›¤›, Baas partisinin ve Suriye burjuvazisinin e¤ilimlerine denk düflmedi¤i söylenemez; ama Esad’›n, y›llard›r sürdürdü¤ü çat›flmalardan yararlanan “denge politika”s› ve yak›nlaflma konusunda ustalaflm›fl, y›llard›r burjuvazinin dümeninde olan ve onun taraf›ndan e¤itilmifl olan “vas›fl›” bir idareci oldu¤u da ortadad›r. Haf›z Esad’›n ölümü iflçi s›n›f› ve ezilenler aç›s›ndan elbette ki bir kay›p de¤ildir; uluslararas› burjuvazi için ise bir talihsizlik oldu. Talihsizli¤in temel nedeni Esad’a dayanm›yor: Dünya üzerinde söz sahibi burjuvalar, “neden tam da bu zamanda öldün” diye oldukça hay›flanm›fllard›r herhalde. Esad’›n ölümü, ‹srail’in G. Lübnan topraklar›n› h›zla boflaltt›¤›, Rusya’n›n ABD politikalar›na çomak sokmak üzere daha etkin davrand›¤› ve Ortado¤u’ya gözünü dikti¤i, Fransa’n›n da bu f›rsat› kaç›rmamak için eski mandalar›n› ve sömürgelerini hat›rlad›¤› bir döneme denk geldi. Bu dönemi biraz daha açmakta fayda var. ‹srail, Güney Lübnan’dan belirlenen tarihten önce ve h›zla çekildi. G. Lübnan, ‹srail taraf›ndan 1982’de Suriye’nin askeri güçlerine ra¤men iflgal edilmifl, bu Suriye için Arap birli¤i için otoritesinde ald›¤› önemli yaralardan biri olmufltu. ‹srail, G. Lübnan’› bugün h›zla terketmekle, ne Hizbullah’›n veya G. Lübnan’›n za ferini onaylamaktad›r. Ortaya ç›kan boflluk sayesinde, bölgeye yerleflmesi daha fazla meflrulaflacak olan BM güçleri ile, dolayl› olarak G. Lübnan üzerinde etkinli¤ini sürdürecektir. Dahas›, Ortado¤u’da BM gibi ‹srail’in yan›nda müdahale araçlar›n› da kullanmas›n›n yolunu açarken, iflgal etti¤i topraklardan çekildi¤inin propagandas›n› yaparak, ‹srail karfl›s›nda geliflen hareketlere, ‹ran ve Suriye’nin bu hareketleri desteklemesini kendince “teflhir” edecektir. “‹flgal kalkm›flt›r, Hizbullah böl geye yerleflmifltir. ‹srail, bar›fl için elinden geleni yapm›flt›r, ama siz hala terörü destekliyorsunuz!” türünden söylemler daha s›k duyulacakt›r. ‹srail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi ve Esad’›n ölümü, tam da Rusya’n›n ABD planlar› karfl›s›nda “rahats›z edici” olarak ba¤›ms›z ad›mlar atmas›na denk düflen bir zamanda geliflmifltir. Almanya ile görüflmesi ve
ABD’nin hava kalkanlar›n› elefltirmesi, Güney’in ve Kuzey’in birleflme görüflmeleri s›ras›nda K. Kore’yi ziyaret etmesi, petrol ve do¤al kaynaklar zengini di¤er BDT ülkelerinin yan›s›ra, Çin ile birlikte ittifaka daha fazla a¤›rl›k vermesi, Rusya’n›n ABD planlar› karfl›s›nda giderek daha fazla bozucu bir etki olarak sivrilmesi anlam›na geliyor. Kendi emperyalist ç›karlar›n› gözeten Rusya’n›n, Ortado¤u’daki paylafl›m savafl› üzerinde de etkili olmak isteyece¤i ve istedi¤i ortadad›r. Ortado¤u’da ‹srail’in içeride yaflad›¤› hükümet krizi, d›flar›da da ABD’nin etkili bir jandarmas› olma yönünde yaflad›¤› zorlanmalar›n ayyuka ç›kt›¤› bir dönemde, Suriye ve ‹ran’› bu eksene çekmeye çal›flan ABD’nin, BM güçlerini kullanmas› da birden çok karta oynayarak kendini garantiye almas›n›n bir baflka örne¤idir. Ama Rusya’n›n oyun bozucu etkisini Ortado¤u’da da göstermesi beklenmelidir. Rusya’n›n bu etkisi kendisini düne kadar ayr› bir seçenek göremedi¤i için güçlüden yana olan, en az›ndan ayk›r› bir ses ç›karmayan Fransa gibi, Suriye’nin eski manda ve sömürücü emperyalist devletinin de bölgede etkin olma çabalar›n› güçlendirmifltir. Yak›n bir gelecekte, Fransa’n›n kendi bafl›na ayr› bir seçenek oluflturamayaca¤› ortadad›r. Ama Esad’›n cenaze törenine verdi¤i önem de sadece eski sömürgecili¤inin hat›r›na de¤ildir, pastadan o da pay kapmak istemektedir. Zaman zaman kapa¤› örtülü, ço¤u zaman da aç›k kaynayan kazan olan Ortado¤u, yine “istikrar ve bar›fl”a kavuflamad›. Emperyalist paylafl›m›n bu kadar fliddetlendi¤i bir dönemde nas›l kavuflsun ki! Esad’›n ölümü, burjuvazinin yöneliflleri aç›s›ndan önemli bir belirsizlik ve dönemeç noktas›na denk geldi¤i kadar›yla talihsiz ve önemlidir; Ortado¤u’da emperyalist devletlere karfl› ve onlar›n dolayl›-dolays›z güdümündeki kendi burjuvalar›n›n zulmüne karfl› direniflten ve eylemden dönmeyen iflçiler ve ezilen uluslar aç›s›ndan ise, kanl› bir elin tarih sahnesinden kendilerine bir hesap ödemeden çekip gitmesi nedeniyle talihsiz olabilir ancak. Kral ölmüfl, ama krall›k yani kapitalist egemenlik ölmemifltir. J
Uluslararas› Eylemler ve Enternasyonalizm
U
luslararas› burjuvazinin, enternasyonalist devrim ci bir önderli¤in yoklu¤undan da güç alarak, ulus lararas› sald›r›lar›n› pervas›zlaflt›rarak sürdürdü¤ü bir dönemden geçiyoruz. Bu sald›r›lar karfl›s›nda bunalan ve öfkelenen proleter katmanlar ve tüm sömürülen y›¤›nlar, birbirinden kopuk ve kendili¤inden bir kalk›flmayla mevcut sald›r›lar karfl›s›nda protestolar›n› eylem alanlar›na tafl›yorlar. Dünya çap›nda yayg›nlaflan bu eylemlerdeki siyasal muhteva, IMF ve Dünya Bankas› karfl›tl›¤›yla belirleniyor, daha do¤rusu, devrimcilerin en olumlu buldu¤u eylemler bunlar oluyor. Çünkü bu eylemlerde “enternasyonalist” bir öz görme e¤ilimindeler. Uluslararas› bir karaktere yönelen bu eylemlilikleri, enternasyonalist tohumlar›n at›lmas›, enternasyonalist bir e¤ilim ve yönelim olarak de¤erlendirmek mümkün mü? Yayg›n olan e¤ilim, uluslararas› karakterinin varl›¤› aç›k olan bu eylemlerde, ayn› hedefe iflaret edilmesi (IMF karfl›tl›¤›), ortak taleplerin dile getirilmesi (özellefltirmeye hay›r) ve eylemliliklerin ayn› döneme denk gelmesinden hareketle, bu eylemlere enternasyonalist bir içerik atfetmektir. Oysa enternasyonalizm, uluslararas› efl zamanl› eylemler, ya da, her yerde hep bir a¤›zdan ayn› fleyin söylenmesi de¤ildir; buna indirgenemez. Enternasyonalizmdeki ufuk daralmas›, uçlar›n› bu eylemlere yaklafl›mda gösteriyor. Enternasyonalizmi enternasyonalizm yapan, onun siyasal özüdür. Bu, ne tek bafl›na ortak taleplerin dile getirilmesine, ne de ayn› döneme denk gelen eylemlilik lerin varl›¤›na bak›larak de¤erlendirilebilir. Örne¤in, bugünlerde önplanda olan IMF karfl›tl›¤›n›, dünyan›n birçok yerinde ve ortak eylemliliklerde dillendiriliyor diye, enternasyonalist içerikte bir slogan, bu tür eylemleri de enternasyonalist eylemler diye de¤erlendirmek, tam da yanl›fl bir enternasyonalizm kavray›fl›n› ifade eder. Çünkü enternasyonalizmin siyasal özü, soyut düflmanlar yaratmak ve onlara karfl›, ayaklar› yere basmayan protestolar yükseltmek de¤ildir. Bunun yap›lmas›nda bir zarar olmasa da, enternasyonalizm olarak adland›r›lmas›nda zarar vard›r. Çünkü böyle yap›ld›¤›nda, proletaryan›n tarihsel eylemine önderlik edecek olan bir dünya partisi ihtiyac›n›n somutlu¤u ve acilli¤inin üzeri örtülüp, bu ihtiyaç bu tür eylemliliklerle giderilmeye çal›fl›l›r. IMF karfl›tl›¤› ortak bir eksen olsa bile, bütün ülkelerde ayn› anlama gelmedi¤i ölçüde, enternasyonalizm ilkesinin bir somutlan›fl› de¤il, ayaklar› yere basmayan bir muhalifliktir. Demek ki, s›rf ayn› talep öne ç›kt› ve bu dünyan›n heryerinde birden gerçekleflti diye, bundan hareketle enternasyonalist nitelemesi yapmak do¤ru de¤ildir. ‹kincisi, enternasyonalizm, uluslararas› bir s›n›f olan proletaryan›n uluslararas› s›n›f ç›karlar›n› her durumda bafla almay›, ona tabi olmay› gerektirir. Siyasi muhteva s›yla burjuva ideolojisinin, burjuva ulusal ön yarg›lar›n, ulusal s›n›rlar›n d›fl›na ç›kt›¤› oranda enternasyonalist bir yönelime dönüflür. Proletaryan›n uluslararas› s›n›f ç›karlar›n› her durumda bafla alma hedefi, bugünün somutunda iflçi s›n›f›n›n çeflitli kesimleri aras›ndaki eflitsizli¤i ve rekabeti ortadan kald›rmaya yönelen bir hareketin siyasal karakterine iflaret eder. Örne¤in, ücretlerin art›r›lmas› talebi, bir baflka ülkelerdeki proleterlerin s›rt›nda patlayacak bir k›rbaç olacaksa, bu talebin farkl› co¤rafyalarda eflzamanl› dile getirilmesi bafll› bafl›na bir enternasyonalist e¤ilime iflaret etmez. Bu eylemlerin uluslararas› karakterine iflaret edebilir ancak. Bugün, enternasyonalist olarak de¤erlendirilebilecek öne ç›kan eylemlilikler seyrek görülmektedir.Ço¤u devrimcinin enternasyonalizm olarak gördü¤ü uluslararas› çaptaki eylemlilikler ise, daha çok, sald›r›lar karfl›s›nda biriken ve a盤a ç›kan öfkeyi, yani devrimci bir önderlik taraf›ndan dünya devrimi kanal›na ak›t›lmaya, en ternasyonalist bir çizgi temelinde birlefltirilmeye haz›r birikimi göstermektedir. Bu tepkileri enternasyonalist olarak görmek, gerçek enternasyonalizmi de, bu yöndeki gerçek ihtiyac›n acilli¤ini de karartan bir içerik tafl›maktad›r. P
10
Say›: 47 P Haziran 2000
Belediye ‹flçilerinin 24 May›s Eylemi
Tehdit ve fiantajlar› Öncü ‹flçiler Bofla Ç›kard› May›s’ta, ‹stanbul büyükflehir ve ilçe belediyelerinde çal›flan iflçiler kitlesel bir yürüyüfl ve büyükflehir belediyesi önünde bas›n aç›klamas› ad›yla bir miting yapt›lar. Bu eylem, ilgili belediyelerde t›kanan toplu ifl sözleflmeleri ve iflverenin s›f›r zam önermesi ve görüflmelerin anlaflmazl›kla sonuçlanmas›ndan sonra düzenlenmifltir. Büyükflehir özelinde, iflveren, sendikan›n haz›rlad›¤› taslaktaki yeni önerileri kabul etmedi¤i gibi, eski sözleflme maddelerini bile kabul etmemektedir. Toplusözleflme 64 maddeden oluflmakta; flu ana kadar 55 madde geçmifl bulunuyor. Kalan 9 maddenin büyük bir bö lümü eski sözleflme maddeleri. Örne¤in, “Hasar zarar bedeli”, “Y›ll›k ücretli izinler”, “Hafta sonu çal›flmas› ve ücret ödeme flekli” vb. Kalan maddelerden, sadece “Tafleron” maddesi yeni bir maddeyi oluflturuyor. Bu maddeyi eskisi gibi kabul etmeye haz›r olan sendika, ücret teklifine karfl› tutmaktad›r. Kalan maddelerde iflverenin istemi flöyle: Y›ll›k ücretli izinlerde Cumartesi günlerinin izine dahil edilmemesi; bunun arka plan›, cumartesi günlerini de iflgününe dahil etmeleridir. Haszar zarar oran›nda % 80’i iflverene, %20’si iflçiye idi. Bunun %50-50 olmas›, ücrette ise s›f›r zam. Mevcut ücretin yüksek oldu¤u iddia edilmektedir. Yani, 200 milyon ücrette kal›nmas› istenmektedir. fiubat 25’te bafllayan T‹S görüflmeleri, Nisan 25’te anlaflmazl›k zapt› tutulmufl olup arabulucuya gidilmiflti. O tarihten bu yana, hala arabulucu belirlenmemifltir. 22-25 May›s’ta ödenmesi gereken ikramiyeler de bu arada ödenmedi. Sendikan›n bu zaman sürecinde, iflverenle yapt›¤› giriflimde, yeni bir fley olmad›¤› ve olumlu bir geliflme yaflanmad›¤› bilgisinden sonra, eylem karar› al›nd›. 24 May›s tam gün ifl b›rak›larak, yürüyüfllü, bas›n aç›klamas› yap›lacakt›. Bu karar, 1 May›s’tan sonra al›narak 1 May›s’›n verdi¤i moralle (!) bu eylemin kitlesel olmas› için iflyerleri tek tek dolafl›ld›. Ve iflçilerin eyleme eksiksiz ka t›l›nmas› istendi. Bu temsilciler kurullar›nda al›nan karard›. 24 May›s’ta yap›lacak eylemi duyan iflveren, tüm belediyeler ve birimlere, iflçilerin eyleme kat›lmamas› yönünde genelge gönderdi. Bölge fleflerine iflyerlerinde toplant›lar yapt›rd›; iflçiler tehdit edildi. “Eyleme kat›lan›n ifl akdini feshedece¤iz, tazminat›n› verip ç›kartaca¤›z, herkes çal›fls›n” vb. ‹flverenin bu tehditlerine ra¤men iflçiler yo¤un bir kat›l›m sa¤lad›. Son y›llar›n en kitlesel iflb›rakma ve alana ç›kma eylemi yap›lm›flt›r. Bu eylemin önemli bir yan› da Belediye-‹fl’le, Genel-‹fl ‹stanbul flubelerinin, birlikte hareket etmeleri olmufltur. Bunda ‹EP’in rolü oldu. ‹flçileri motive etmifltir. 24 May›s eylemine 32 ilçe belediyesi ve Anakent belediyesinde ifl durdurma oran› % 80 olup, kat›l›m % 60 civar›ndad›r. Daha önce de belediye iflçileri bu tür eylemler yapm›flt›, ancak o dönem SHP dönemiydi. RP ve FP döneminde de bu tür eylemler yap›lm›fl, iflb›rakma ve yo¤un kitlesel kat›l›m yap›lamam›flt›. Bu durum, bazen sosyal demokratlar taraf›ndan elefltirilerek “bu dönemde yapamazs›n›z, ancak bize karfl› yapars›n›z” yönündeydi. Bu eyleme bu kadar yo¤un kat›l›m› sendikac›lar da beklemiyordu. Mevcut tablo karfl›s›nda onlar da flafl›rm›flt›. Unutulan birfley vard›. ‹flçiler eyleme haz›r, koflullar olgunlaflm›fl, olmayan bir fley, s›n›f›n güvenini kazanacak, s›n›f sendikac›l›¤› ve s›n›f›n politik öncüsü. Belediye iflçileri belli ayr›cal›klar› da olsa, bu ayr›cal›klar›n› kaybetti¤ini görüp hissedince her türlü eylem için haz›r oldu¤unu 24 May›s’ta onun öncesinde 1 May›s’ta göstermifltir. Bu durum, gerek iflveren cephesinden, gerekse sendika cephesinden nas›l de¤erlendirilecek flu an bunu kestiremeyiz ancak, flu kan›m›z› söylemekle hiç de abartma yapm›fl olmayaca¤›z. Tehdit ve sindirmeye karfl›, iflçiler iflb›rakt› ve alana
24
ç›kt›. Burada önemli bir not, yeni ifle giren a r k a d a fl l a r › m ›za özellikle söylendi. “Sizi nas›l ald›ysak öyle atar›z, siz özellikle çal›flacaks›n›z” diye, buna ra¤men yeni arkadafllar›m›z›n kat›l›m› da yüksekti. Di¤er bir yönü, sendikalar; onlar da bu kadar kat›l›m beklemiyorlard›. Bu kat›l›m her ne kadar onlar› sevindirse de, sendika bürokratlar›n› ciddi rahats›z etti¤i bir gerçek. Kendi sorununa sahip ç›kan iflçinin, sendikalar›na da sahip ç›kaca¤›n› bürokratlar›m›z iyi bilir. Bu eylem Genel-‹fl ve Belediye-‹fl’in eylemi olsa da, bu yo¤un kat›l›m› gerçeklefltiren, tehdit ve flantaj› etkisiz k›lan iflçilerin içindeki öncü iflçi ve temsilcilerdir. Biz de çal›flt›¤›m›z iflyeri ve bölgemizde bu eyleme yönelik çal›flmalar›m›z› özel bir çal›flma de¤il, günlük çal›flmalar›m›z dahilinde gerçeklefltirdik. Arkadafllar› eksiksiz alana tafl›d›k. Çal›flt›¤›m›z birime, iflverenin özel ilgisine ra¤men, bölgemiz, tam kat›l›m› sa¤layarak dövizlerimiz ve pankartlar›m›zla alanda yerimizi ald›k. Yürüyüfl boyunca, belirledi¤imiz sloganlar› ve haz›rlad›¤›m›z dövizleri tafl›d›k. 24 May›s belediye iflçilerinin eylemi, belediye çal›flanlar› özelinde de¤il, ‹stanbul iflçileri için de önemli mesajlar vermektedir. Biz belediye iflkolundaki Devrimci Parti Güçleri olarak bu iflkoluna yönelik çal›flmalar›m›z› önceliklerimiz temelinde mütevazi de olsa yerine getirmeye çal›fl›yoruz. Esas görev de bu de¤il mi! Özgürlük Savaflan ‹flçilerle Gelecek! Belediye ‹flkolundan Devrimci Parti Güçleri
EKB Ve “Ters Ak›nt›ya” Çekilen Kürek
EKB
’nin, bir süredir gelifltirdi¤i, “politikada yeni tarz” ad›na yapt›¤› giriflimlerden en “çarp›c›” olan›, Gözalt›nda Cinsel Taciz ve Tecavüze Karfl› Giriflim’in örgütledi¤i Kurultay, 10-11 Haziran günlerinde, Muammer Karaca Tiyatrosu’nda gerçeklefltirildi. Burjuva medya kurulufllar›n›n da, devrimcilerin gösterdikleri etkinliklere karfl› tutumlar›ndan farkl› olarak, ilk kez ilgi gösterdikleri, ekranlar›nda ve gazete sayfalar›nda yans›tt›klar› bir etkinlik oldu Kurultay. EKB’nin bu giriflimi, Ocak ay›nda bafllam›flt›. O dönemden beri, 8 Mart’a da yans›yan liberal havan›n, devrimci saflardaki en baflta gelen yay›c›lar›ndan birisi olmaya adayd›r bu giriflim. Öznelerine belli bir iliflkiler a¤›, etkinlik ve hareket alan› yaratmas› aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, belli ki yararl›, hatta savunucular›na bak›l›rsa, gerekli de olan bu giriflim, gerçekte hem devrimci politika yap›fl tarz›na, hem de kad›n sorununa iliflkin büyük bir kafa kar›fl›kl›¤›n› yans›tmaktad›r. Kad›n sorununa el atmak ad›na, gerçekte düzene karfl› mücadele yürütenlerin karfl›laflt›klar› bir sorun olan gözalt›nda tecavüz sorunuyla bafllamak, gerçekten EKB’nin ve At›l›m’›n sundu¤u gibi, “ters ak›nt›ya kürek çekmek” anlam›na gelir mi? Kurultay’da, birbiri ard›na kürsüye ç›kan, toplumun önüne “ma¤dur” olarak sunulan; TC’ye karfl› savafl yürüttü¤ü için gözalt›na al›nm›fl ve iflkencenin di¤er türleri yan›nda tecavüzle de karfl›laflm›fl olan devrimci kad›nlar, yaflad›klar› tecavüzü tüm ayr›nt›lar›yla anlatt›lar. At›l›m’da yans›t›lanlara göre, kürsüye her ç›kan, anlatt›kça kendisini daha güçlü hissediyordu. Halbu ki, toplumun önüne ma¤dur diye ç›kar›l›p, kürsüler den u¤rad›¤› haks›zl›klar› anlatmak, hele de devrimci oldu¤u için bunlara maruz kald›¤›n› bilen birisi için, nas›l bir güçlendirici etki yapabilir ki? ‹çinde bulundu¤umuz dönemin genel ortam›na bak›ld›¤› zaman, fliddet karfl›tl›¤›, kad›n haklar›, karakollar›n fleffalaflmas› gibi temalar, bizzat burjuvazi taraf›ndan ifllenmekte; burjuvazi sistemini tahkim etmek ve kendisine meflruiyet sa¤lamak için bu konularda özel olarak bir duyarl›l›k yaratmaya çal›flmaktad›r. Bilindi¤i gibi, bu y›l›n 8 Mart’›n› örgütleyen uluslararas› çaptaki giriflimin ad›, “Yoksullu¤a, ve Cinsel fiiddete Karfl› Küresel Kad›n Yürüyüflü”dür ve öncülü¤ünü de BM yapm›flt›r. Bu durumda, bur-
Sar›gazi’de 15 - 16 Haziran Paneli 15 - 16 Haziran’›n 30. y›ldönümünde Sar›gazi Naz›m Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlenen bir panele kat›ld›k. Bafllang›çta kat›l›mc›lar aras›nda B‹EP ve ÜrünDergisi çevresi gibi gruplar›n olmas› ve oluflabilecek bir liberal-reformist atmosfere renk katan bir unsur olma riski nedeniyle panelist ç›kar›p ç›karmama konusunda bir tereddüt yaflad›k. Yapt›¤›m›z k›sa bir de¤erlendirme sonucunda, alanda yeni tan›flt›¤›m›z iliflkilerin de bizimle birlikte oraya gelmifl olduklar›n› gözönünde bulundurarak bir panelist ç›karmay›, panel boyunca da her tür sendikalist, liberal tutum ve konuflmalara karfl› net ve tok bir tav›r göstermeyi kararlaflt›rd›k. Panel, bafllang›çta tam da bekledi¤imiz atmosferin ortaya ç›kmas›yla bafllad›. Ta ki panelist olan yoldafl›m›z söz alana kadar. Belirlenen s›ralamaya göre ilk sözü alan Ürün Dergisi temsilcisi, bir haftad›r 15 - 16 Haziran’la ilgili çeflitli panellere kat›ld›¤›n› belirterek, en yo¤un tart›flman›n, eylemin “kendili¤indenli¤i” üzerinde oldu¤unu söyledi ve “15 - 16 Haziran kendili¤inden de¤il, bizzat o zaman D‹SK’in, baflta Kemal Türkler olmak üzere yöneticileri taraf›ndan örgütlenip yönlendirildi¤ini” iddia etti. B‹EP sözcüsü ise, önemli olan›n eylemin kendili¤inden olup olmad›¤›ndan ziyade iflçi s›n›f›n›n Türkiye’de ilk kez tarih sahnesine bir özne olarak ç›kmas› oldu¤unu, buradan da ç›kar›lacak en önemli sonucun “s›n›fa ra¤men” ve “s›n›f ad›na” birfley yap›lamayaca¤› gerçe¤i oldu¤unu ifade etti. Siyaset Gazetesi ad›na söz alan konuflmac› ise, daha çok 1960 sonras›n›n siyasal ve ekonomik durumu üzerine bir tarihçelendirme ile “s›n›flar mücadelesinde birçok ilk’in 60’lardan sonra gerçekleflmeye bafllad›¤›n›” savundu ve 15 - 16 Haziran’› da bu ilklerden birisi olarak tan›mlad›. Devrimci Parti Güçleri ad›na konuflan yoldafl›m›z ise, 15 - 16 Haziran’a hemen herkesin s›n›flar mücadelesinde kendi tuttu¤u mevziden bakt›¤›n›, liberal, reformist yaklafl›mlar›n tersine devrimci mücadelenin ihtiyaçlar› ve öncelikleri bak›m›ndan 15 - 16 Haziran’›n çok önemli
juvazinin baflta gelen uluslararas› merkezlerinden olan bir kurumun bafl›n› çekti¤i böyle bir temayla kad›n soruna dalmak, gerçekte ters ak›nt›ya kürek çekmek de¤il, hakim ak›nt›ya kap›lmak anlam›na geliyor. Devrimcilerin bir bütün olarak devrimci kimlikleriyle sahiplenilmesinde, zaten politik zaaflar nedeniyle sorunlar yaflan›rken, buna bir de kad›n devrimcilerin kimliklerinin pörsütülmesini eklemenin bir gere¤i ve anlam› olmad›¤› gibi, bu bir liberal etki yaratmaktad›r. E¤er kad›n sorununa el atmay› düflünüyorsa EKB, ad›ndaki “emekçi kad›n” kimli¤ini gözünün önüne getirmeli ve “gözalt›nda tecavüz”ün, ulaflmay› hedefledi¤i “emekçi kad›n”lar›n gündemine göre nas›l bir yere düfltü¤ü üzerine kafa yormal›d›r. Bu kad›nlar›n ço¤u, cinsiyetlerinden dolay› katmerli sömürünün hedefi olmakta, kad›n iflçiler olarak ezilmektedirler. Cinsiyetlerinin, katmerli sömürüde birincil etkisi vard›r. Üstelik, çal›flan ya da çal›flmayan birçok kad›n, kendisine biçilmifl olan rolden dolay› baflkald›ramad›klar›, k›r›p atamad›klar› bu toplumsal iflbölümü içinde, bilerek bilmeyerek, gönüllü ya da gönülsüz biçimde, her gün tecavüze u¤ramakta, cinsiyetlerini pazarlamaya itilmektedirler. Genelevlerdeki fuhufl, bunun en kaba ve vitrindeki k›sm›d›r. Kad›n sorununa sahip ç›kmak ad›na, devrimci kad›nlar›n, burjuva feministlerinin malzemesi haline getirilmesine göz yummamak gerekiyor. EKB, bu etkinli¤ini sürdürdükçe, gerçek hedefi olan “emekçi” kad›nlardan uzaklaflacak, kad›n sorununu da suland›ran feminist marjinal kesimlerle yaklaflacakt›r. Evet kad›n›n zincirlerinden kurtar›lmas›, toplumsal iflbölümündeki cinsiyetçi ayr›mc›l›k ve bask›ya karfl› mücadele etme çabas› anlams›z de¤ildir. Ancak, bunu feministlere servis vermek için de¤il de, devrimci hedeflerle yapmak isteyenler varsa, bafllamalar› gereken yer, bu köhnemifl ücretli kölelik düzeninin, kad›nlar›n da çifte sömürüsüne yol açan kokuflmufllu¤unu, kad›n iflçiler aras›nda propaganda etmek, kad›n iflçilerin biraraya gelmesi ve aktifleflmesi için bir mücadele yürütmektir. Bu yap›lmayacaksa, ad›ndaki “emekçi” sözcü¤ünü, oradan ç›karmak, yerine “feminist” etiketini takmak gerekir. Ne yaz›k ki bu, sadece bir kad›n örgütü olan EKB’yi de¤il, onun da bir parças› oldu¤u politik hatt› suland›rmak anlam›na gelmektedir. J
dersler ortaya koydu¤unu, sendikal önderliklerde amerikanc›, gangster sendika bürokrasisi gelene¤inin bu önemli iflçi ayaklanmas›nda da üstüne düflen rolü hakk›yla oynad›¤›n› belirterek, “eylemi örgütledi, yönetti denilen ve önderlik vehmedilenler, tam aksine s›n›f›n dizginlenemeyen dinami¤inin önünün kesilebilmesi için s›k›yönetim komutanlar›n›n emrinde radyoevlerine koflup iflçilere itidalli davranmalar› ça¤r›s› yapm›fllard›r” dedi. Yoldafl›m›z›n konuflmas›yla birlikte bir anda panelin bafllang›c›ndaki o u¤ursuz liberal, reformist hava da¤›ld› ve panel, izleyiciler aras›nda bulunan bizlerin de tart›flmalara kat›lmas›yla bir anda farkl› bir seyir izlemeye bafllad›. Zaman›n da azl›¤› nedeniyle ilerletilemeyen tart›flmalar›n arkas›ndan panel sona ererken, bizler alandan paneli izlemeye gelen ve ço¤unlu¤unu küçük atölyelerde çal›flan iflçi gençlerin oluflturdu¤u gurupla küçük bir söylefliye bafllama olana¤› bulduk. 15 - 16 Haziran Ayaklanmas›’ndan ç›kar›lan dersler eflli¤inde bugün daha da yak›c› olan devrimci önderlik ihtiyac›n›n çok somut ifadelerle dillendirildi¤i ve son derece içten diyaloglar›n geliflti¤i bu söyleflinin sonunda s›n›f kardefllerimiz, bizlerle daha s›k biraraya gelme arzusunu dile getirdiler. Ortaklafla piknik ve geziler düzenleyerek daha genifl zamanl› ve rahat sohbetler yapabilece¤imizi söyleyen iflçiler, bunun organizasyonunu yapacaklar›n› ve bize bildireceklerini de söylediler. Birkaç gün sonra da haz›rl›klara bafllad›klar›n›n ve tarihini belirleyip bize bildireceklerinin haberini ald›k. 1970’de, iki gün boyunca, en flanl› elbisesi, iflçi tulumuyla, ‹stanbul’da elini kolunu sallaya sallaya hürriyeti dolaflt›ran proletaryan›n devrimci dinami¤inin günümüzdeki tafl›y›c›lar›n›n bir küçük buluflmas› olan bu sohbetimizin ard›ndan ilk biraraya geliflimizdeki sohbet konusunu da biz belirledik; Devrim ‹çin Devrimci Parti! Devrimci Parti Güçleri’nden Komünist Devrimciler /Ümraniye
11
Say›: 47 P Haziran 2000
S›n›f Savafl› Gere¤i Girilen Zindanlar Yine S›n›f Savafl›yla Y›k›lacak!
AÜFF
’de Mart ay›nda yemekhane boykotun döneminde Devrimci Proleter Gençlik, Özgür Genç, Devrimci Parti Güçleri, TÖDEF ve ö¤enci derne¤inden birkaç arkadafl›n kat›l›myla “Yaflam›n Hücrelefltirilmesine Hay›r Komitesi” kuruldu. Ana ekseni iflçi s›n›f›n›n yaflam›n› hücrelefltirmeye çal›flanlarla, Ümraniye’de, Buca’da ve Ulucanlar’da devrimcileri katledenin ayn› devlet oldu¤u, devrimci tutsaklar›n ko¤ufl sisteminden (burjuvazinin meflrulaflt›rmak için “oda sistemi” ad› verdi¤i) hücrelere sokulmak istenmesinin özünde y›ld›rma, izolasyon ve imha politikas› oldu¤u ve devrimcileri bu kapanlara sokmak için her türlü giriflimini (sald›r›, imha vb.) k›l›f›na uyduracak flekilde planlad›¤› ortaya konuldu. Komite bileflenleriyle, Fen Fakültesinde neler yap›labilece¤inin konufluldu¤u toplant›lar yap›ld›. ‹lk etapta Merkez Kantine masa aç›lmas› ve duvar gazetesi haz›rlanmas› konusunda karara var›ld›. Boykotun da sa¤lad›¤› siyasal etki, ilk günlerde ö¤rencilerin masaya ilgisini sa¤lad›. Gazeteye bakmaya gelen ö¤rencilerle birebir konuflmaya bafllad›k. Genel konuflma havas›nda insan haklar› vurgular› ifllense de müdahale etti¤imiz konuflmalarda s›n›f savafl›m›ndan ba¤›ms›z bir “insan haklar›” kavram›n›n olmad›¤›, olsa olsa bu sistemde “burjuvazi haklar›” oldu¤u, bunun da beraberinde do¤al olarak düzen karfl›tlar›na sald›r›y› getirece¤i ve sonuçta “insan haklar›” teranesiyle de¤il, s›n›f savafl›m› bak›fl aç›s›yla do¤ru savafl›m yolunun tutulabilece¤ini vurgulad›k. Konuflulan bu insanlar çal›flmalara aktif olarak kat›lmasa da, sonradan düzenlenen panellere ilgili davrand›lar. Fen Fakültesi d›fl›nda A.Ü.’nün Cebeci Kampüsündedeki, ODTÜ’deki ve Hacettepe’deki hücre tipine karfl› mücadele ekseninde kurulan platformlarla iletiflim sa¤land›, toplant›lar al›nd›. Bir bildiri üzerinde ortaklafl›ld› ve da¤›t›m› yap›ld›, ortak bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Bunun d›fl›nda platformlar›n ortaklaflt›¤› bir imza metni çal›flma içine eklendi. Biz imza kampanyas›n›n insanlar›n ruhunu kurtard›¤› pasif bir eylem oldu¤u ve içeri¤inde de hiç bir devrimci öz taflmay›p, “insan haklar›” vurgusunu döne dolafla körükledi¤i bir metin oldu¤unu, hücre tipinin karfl›s›ndaki insanlar›n “ben bu konuda üstüme düfleni yapt›m, imzam› att›m, benden bu kadar, Yaflas›n insan haklar›!” yan›lg›s›na düfleceklerini, öfkelerini sindireceklerini, yap›lan toplant›larda ne kadar belirtsek de, Fen Fak. Komitesinin bileflenlerini oluflturan di¤er arkadafllar, imza kampanyas›n›n burjuvazinin hücre politikas›nda insanlar›n taraf›n› belirleyece¤ini savunup kampanyay› bafllatt›lar. Biz de bu metni ve tarz› onaylamasak da imza için gelen insanlarla bu temelde konuflman›n bir arac› olarak kulland›k. Fen Fakültesinde hemen hemen her gün düzenli olarak komitenin imzas›n› tafl›yan afiflleme, el ilan› da¤›tma çal›flmalar›n› yapt›k. Bunun yan›s›ra s›n›f çal›flmas›n›n (s›n›flara girip konuflma yapma) yap›lmas› gerekti¤i konusunda tüm bileflenler hemfikir olsa da baz› aksakl›klardan dolay› s›n›f çal›flmas›n›n hakk›n› veremedik. Aksakl›klar da, temelinde genel olarak ö¤renci gençlik çal›flmas› içinde s›kl›kla yaflanan iletiflimsizlik, sorumluluk almama, yerine getirmeme, iradesizlikten kaynakland›. Komite kuruldu¤undan bu yana Fen Fakültesi’nde hücre tipi cezaevleri ile ilgili 2 panel düzenlendi. ‹lk panele ÇHD ve ‹HD Cezaevi Komisyonundan iki avukat davet edildi. Boykot zaman›na rastlayan bu panele kat›l›m fazla olmad›. Avukatlar hücre tipi cezaevleriyle ilgili teknik bilgileri aktard›lar, bu devlet politikas›n›n neye hizmet edece¤i konusunda ve hücrede yaflamaya zorlanacak insanlar›n fiziksel ve ruhsal hangi problemleri yaflayacaklar› üzerine konuflmalar yapt›lar. Sonradan söz al›p konuflma yapan bir komite bilefleni, yaflam›n hücrelefltirilmesinin, hücre tipi cezaevleriyle ayn› temelden beslendi¤ini vurgulad›. Söz alan bir yoldafl›m›z da “devrimcilerin s›n›f mücadelesi içinde, sosyalizm savafl›nda zindanlara girdiklerini ve ancak s›n›f mücadelesiyle zindanlar›n y›k›laca¤›n›, tutsaklar›n özgürleflece¤ini” vurgulayan bir konuflma yapt›. Boykot sonras›na rastlayan 2. panele kat›l›m ilk panele göre daha iyiydi. 2. panele daha bir ciddi çal›fl›ld›. Bu panele T‹YAD’dan bir devrimci tutsak yak›n› ve SES Cezaevleri komisyonunun bir üyesi konuflmac› olarak davet edildi. Tutsak ya›n› yapt›¤› konuflmada PKK’nin hücreler konusundaki duruflunu elefltirdi. PKK’nin bugün durdu¤u yerle, zindan sald›r›s› karfl›s›ndaki tutumu aras›nda ba¤lant› kuran konuflmas› s›ras›nda panele kat›lan yurtseverler protesto edip teker teker ç›kt›lar. Ne duymay› beklediklerini bilmedi¤iniz yurtsever arkadafllar, teslimiyetten bugüne tav›rlar›n› gözümüzde daha da netlefltirdiler. Panel sonras› ‹dil Can Kültür Merkezi Müzik Toplulu¤u bir dinleti verdi. Son olarak merkezi bir kararla A.Ü. E¤itim Bilimleri Fakültesinde film gösterimi yap›ld›. “O da Bir Ana” filminin gösterildi¤i etkinli¤in yap›lmas›na son anda karar verilmesinden ve duyurusunun fazla yap›lamamas›ndan kaynakl› kat›l›m 2025 kifli kadard›. Film gösteriminden sonra Siyasal Bilimler Fakültesi’nde yap›lan Yeni Türkü konserinde “Hücre Ölümdür” yaz›l› bir pankart aç›ld›. “Devrimci tutsaklar teslim al›namaz”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” sloganlar› at›ld›. Özel güvenlik güçleriyle kovalamaca (ya da kaç›flmaca) yafland›. Pankart teslim etmeme tavr›, niyetinden ba¤›ms›z bir köfle kapmaca oyununa dönüfltü. Komünist Devrimciler, Komite çal›flmas› içerisinde gerek sorumluluk al›p hakk›yla yerine getirme, gerek geri durufllara müdahale yönünde bir basamak daha ç›km›fllard›r. Tutsaklara Özgürlük Savaflan ‹flçilere Gelecek Devrimci Parti Güçlerinden Komünist Devrimciler /Ankara Üniversitesi
maya’n›n prizmas› Günü Kurtarmak Ya Da Ufuk Yoksunlu¤u Á
Bafltaraf› 1. Sayfada
mel argümanlar›na dönüfltü. Gerçeklerle ac›mas›zca yüzleflme yerine, gerçeklerin gizlenmesi ye¤lendi. Olumsuzluklar gizlenemeyecek boyuta geldi¤inde ise, ya günah keçileri keflfedilerek, tüm olumsuzluklar onlar›n s›rt›na y›k›ld›, ya da k›smi düzeltmeler le yol al›nmaya çal›fl›ld›. Bu tablonun uzun y›llara dayanan bir geçmifle sahip olmas›, devrimci militanlarda ve devrimci öznelere güven duyanlarda s›k s›k hayal k›r›kl›klar›na ve gelece¤e dönük güven bunal›mlar›na neden oldu. Tüm devrimci hareketin t›kan›kl›k ve bunal›m›n›n had safhaya vard›¤› günümüz koflullar›nda da, ayn› yaklafl›m sorunlara yaklafl›m›n tek yöntemi olmaya devam ediyor. En az›ndan tablonun görünen kesiminde, olaylar bunu gösteriyor. Devrimci hareket aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ufuk yoksunlu¤u en baflta devrimci bir stratejiden yoksunluk anlam›na geliyor. Tüm güçler iliflkisini, belirli bir hedefe, sovyetlere dayanan proletarya devrimine yönlendirmek olarak tan›mlanabilecek olan devrimci strateji, kendini proletaryan›n öncü iddias›yla tan›m lanan tüm devrimci öznelerin varl›k kofluludur. Bunun gerisine düflen her strateji tan›mlamas›, son tahlilde düzeniçi kalmaya mahkumdur. Devrimci taktik, ancak böyle bir strateji temelinde varedilebilir. Kuflkusuz, böyle bir strateji ve bu stratejiden beslenen taktik tutumlar›, ka¤›t üzerinde oluflturmak olanakl›. Sa¤lam bir teorik perspektife sahip, s›n›f hareketinin politik deneyimlerini bilince ç›kartm›fl ve mevcut güçler iliflkisine hakim olacak bir politik düzey, böyle bir strateji ve taktik tutumun ortaya konmas› için yeterlidir. Ancak, strateji ve taktik sorunlar, sadece bir kitabi bilgi de¤il de eylem silah› olarak al›nd›¤› koflullarda, sorun do¤ru tespitler yapmaktan ç›kar ve belli bir eylem kapasitesini ve bu eylem kapasitesini amaçlara uygun harekete geçirecek, söyledi¤inin arkas›nda duracak devrimci bir örgütlülü¤ü gerektirir. Devrimci hareket, bu çerçevede devrimci bir stratejiden yoksun oldu¤u gibi, do¤al olarak bu stratejiyle uyumlu taktik bir anlay›fla da sahip de¤ildir. Sonuçta kapitalist egemenli¤in temellerine de¤il de sonuçlar›na yönelen, “demokrasi ve ba¤›ms›zl›k” hedeflerinin belirledi¤i bir strateji, rahatl›kla devrimci bir strateji olarak savunulabilmektedir. Ufuksuzluk en baflta kendini bu noktada ortaya koymaktad›r. Böyle bir ufka sahip olmak, devrimci eylemin zorunlu kofluluysa da, bu kadar› içinden geçti¤imiz dönemde devrimci sonuçlar alabilmenin yeterli bir koflulu de¤ildir. S›n›flar savafl›m›n›n tarihi göstermifltir ki, amac› komünist bir dünyay› varetmek, bu anlamda, binlerce y›la dayanan sömüren-sömürülen, ezen-ezilen iliflkisine son verecek tarihsel eylemi gerçeklefltirmek olan bir hareketin baflar›s›n›n baflat koflulu, s›n›f hareketine devrimci bir zeminde ba¤lanm›fl örgütlü öz nenin yarat›lmas›d›r. Bu özne, devrimci bir partidir ve onsuz, ad›na lay›k devrimci bir varolufl gerçeklefltirilemez. ‹flçi s›n›f›, tarihi de¤ifltirmenin temel itici gücüdür, ancak onun bu tarihsel misyonu oynayabilmesinin yegane koflulu, ba¤›ms›z bir örgütlülü¤e sahip olmas›d›r. Ba¤›ms›z ç›karlar›n›n bilincine varma m›fl, bunu ba¤›ms›z, öncü ve özgür bir örgütlenmeyle somutlamam›fl iflçi s›n›f› ne devrimcidir, ne de tarihi de¤ifltirmenin temel itici gücüdür. E¤er bu do¤ruysa, iflçi s›n›f› ad›na devrimci bir eyleme giriflme iddias›ndaki küçüklü-büyüklü her özne, hatta bireyin yapmas› gereken en öncelikli ifl, böyle bir partinin yarat›lmas› ve böyle bir partiyi yaratacak strateji ve sistemli bir plana sahip olmas›d›r. Do¤ru bir programatik yaklafl›ma, do¤ru bir stratejiye, bu stratejiden beslenen taktik bir bak›fla sahip olabilirsiniz, ama e¤er bunlar, devrimci bir parti stratejisinin varl›¤› ile bütünleflmiyorsa, amaçlar›n›za ulaflman›z olanakl› olmad›¤› gibi, devrimcili¤i lafazanl›ktan kurtarman›z, k›s›r bir döngüden kurtulman›z da olanakl› olmayacakt›r. Günü Kurtarmaya Çal›flanlar Gelece¤i Kuramazlar Devrimci programatik yaklafl›ma, devrimci bir stratejiye, devrimci stratejiden beslenen taktik bak›fla ve tüm bunlar› yaflamda varedecek devrimci-özgür bir örgütsel varolufla sahip olmayanlar›n, gelecek ufSahibi ve Yaz›iflleri Md.: Suzan DO⁄AN
Tohum Yay›nc›l›k
kundan bahsedilemez. Böyleleri, e¤er hala devrimci bir iddiada ›srar ediyorlarsa ve bunun gere¤ini yerine getirme güç ve iradesini ortaya koyam›yorlarsa, yapacaklar› tek fley günü kurtarmaya çal›flmak olacakt›r. Günü kurtarmaya çal›flanlar›n ise, teori yoksunlu¤unu teorilefltirmek, politikada amaçlar› bir kenara b›rakarak harekete tapmak, dar prati¤i yüceltmek, kendini amaçlaflt›ran ve duygulara hitap eden bir iç ajitasyona h›z vermek, örgütsel sorunlarda ise, sorunun ideolojik-politik kaynaklar›na yönelmek yerine tam bir kapal›l›k temelinde idari önlemlerle ayakta kalmak d›fl›nda yapacaklar› fazla bir fley yoktur. Bu k›s›r döngü, yaklafl›k 25 y›ld›r devrimci hareketi kötürüm b›rakmas›na ra¤men, hala birilerinin devrimci bir partinin varl›¤›nda, öncülük iddias›nda ›srar etmesi, kendisi d›fl›nda buna inanlar›n olmamas›, devrimci hareketteki ufuksuzlu¤un, günü kurtarman›n amaçlaflt›r›ld›¤›n›n en belirgin göstergesi olmaya devam ediyor. Günü kurtarma bak›fl›n›n en somut göstergesini ise, devrimci parti gereksinimini dillendirerek, onun niteliklerini baflta tan›mlamada bir sorun görmezken, y›llard›r yerinde saymalar›n›n bir sonucu olarak, hedefleri geriye çekerek kendini parti ilan ederek militanlar›n beklentilerini görüntüyü de¤ifltirerek karfl›lama çabas›nda ortaya ç›kmaktad›r. Bugün kendini proletaryan›n öncü partisi olarak ilan edenlerin, ortaya ç›kt›¤› dönemlerinde hedefledikleri parti tan›mlar› ile, uzun bir süre kendini tekrara dönüflen teori ve pratiklerin s›k›nt›s›ndan kurtulmak için, parti ilan ederken, ortaya koyduklar› parti nitelikleri aras›ndaki uçuruma bakmak bile, durumu kurtarma bak›fl›n›n ne kadar egemen bir bak›fl oldu¤unu göstermeye yeterli. Partiyi bilimsel sosyalizmle proletarya hareketinin birli¤i, s›n›f kökenli devrimcilerin belirleyici oldu¤u bir örgütsel yap›lanma, tüm komünistlerin birli¤ini sa¤lama, teorik-ideolojik at›l›m temelinde program› oluflturmay›, bir partinin asgari temeli sayanlar, bafllang›çta baflkalar›yla farkl›l›klar›n› bu temele oturtanlar›n, bu bafll›klar›n hemen hepsinde anlaml› bir geliflme kaydetmeden, nas›l bir dizi izahla bu görevlerden yan çizerek, hedefleri geriye çekerek, kurtuluflu parti ilan›nda bulduklar›n› ibretle izlemek olanakl›. Böyle bir parti ilan›n›n sonras›nda ise, bu sefer de, her dönemde yeniden infla görevle rini ortaya koyarak, stratejik amaçlar›n› görmezden gelerek günü kurtaran pratiklerle kendini avutmaya çal›flt›klar›, biraz olsun günlük hayhuyun d›fl›ndan olaylara bakanlar›n görmekte zorlanmayacaklar› bir devrimci hareket gerçekli¤i ile karfl› karfl›yay›z. Kuflkusuz bu bir kader de¤ildir; genelde de, bilinçlere ç›kart›lmasa da, herkesin bu durumudan flikayetçi oldu¤u, aray›fl içinde oldu¤u s›r de¤ildir. Ancak bu aray›fllar›n, tam da kaybedilen gelecek ufku nedeniyle, k›smi kald›¤› ve sonuçlar› itibar›yla ise, ileri s›çramayla de¤il, daha fazla geriye sürüklenmeyle sonuçland›¤› da bilinmeyen bir olgu de¤ildir. Her ileriye ç›k›flta oldu¤u gibi, bu sorunda da mevcut tabloyu de¤ifltirecek olan, aray›fl içindeki güçlerin öncü kuvvetlerinin, güçlerinin yetersizli¤ine, bir dizi güncel olanaks›zl›¤a ra¤men yolaç›c› bir prati¤i sergilemesi ileri ç›k›fl›n temel halkas›n› oluflturmaktad›r. Devrimci hareketin yeniden saflaflmas› ve ileriye ç›kma iradesinin somut örgütsel-politik kazan›ma dönüflmesinin baflka bir yolu da bulunmufl de¤ildir. Bu noktada gösterilen ›srar, gayretler k›sa vadede sonuçlar üretmese de, hiçbir flekilde bofla gitmeyecek, kritik dönemeç noktas›nda ileriye ç›kma dinami¤inin s›n›rlar›na s›¤mad›¤› koflullarda, ileriye ç›k›fl›n sa¤lam basamak noktalar›na dönüflecektir. Devrimci hareketin gelece¤ini belirleyecek olan, iflte bu cüret, yenilenme ve bunun üzerine oturacak at›l›m dinami¤idir. Devrimcili¤i bir heves, kendini tatmin arac› olarak de¤il de, ad›na hareket etti¤i s›n›f›n tarihsel misyonu ile özdefllefltirenlerin dünyaya bak›fl› ve de¤ifltirme iradesinin somut öznesi olarak görenlerin yürümesi gereken yol bu yoldur. Gelene¤imiz de, gelecek ufkumuz da, bu yolda ›srar› gerektirmektedir. Soruna bu perspektiften bak›ld›¤›nda, bugün olanaks›zl›k olarak görünen güçlüklerin, gerçekte, varolan olanaklar›n de¤erlendirilmemesinin sonuçlar› oldu¤u daha iyi görülecektir. P
‹stasyon Arkas› P›nar ‹flhan› Kat: 4 No: 58 Kartal / ‹st. Tel: (0216) 389 00 88 Bas›ld›¤› Yer: Baflak Ofset
Say›: 47 P
P Haziran 2000
‹flçi s›n›f›n›n daha pek çok de¤erine, sald›r›yorlar
, sald›racaklar, haz›rl›kl› olmak gerek!
Ne Mavi Gözlü Dev S›¤ar Onlar›n “Düzeniçi”ne... Ne de 15-16 Haziran... N
az›m Hikmet paylafl›lam›yor. Paylafl›lamamak ne kelime, Naz›m, y›llarca zindanlan›da yatt›¤› ülkenin, s›n›f düflman› burjuvazinin vatandafll›¤›na al›nmak isteniyor. Bofl dururlar m›... Liberaller, tüm hevesleriyle bu iflin de hamall›¤›na soyunuyorlar. Üstelik bir pervas›zl›k, bir piflkinlik daha yap›yorlar. Naz›m’›n dünya iflçi s›n›f›n›n ortak mücadele de¤eri oldu¤unu unutturmaya, u¤runa ömrünü verdi¤i ortak, toplumsal mülkiyet düzeni amac›n› yok sayarak onu o “memleketlerinin” mal› yapmaya çal›fl›yorlar. Neymifl “Naz›m bu memleketin”mifl. ‹flçi s›n›f›n›n daha pek çok de¤erine sald›racaklar, haz›rl›kl› olmak gerek! Naz›m’›n eserlerinin, fliir ve edebiyat alan›nda yapt›¤› katk›lar›n edebi yanlar›n› de¤erlendirmek, iflçi s›n›f›n›n, onun yan›nda ve saf›nda mücadele eden ayd›nlar›n, devrimcilerin ve komünistlerin iflidir. Unutmamak gerek, Naz›m, herfleyden once bir komünisttir. Ve bir komünist davas› ve amaçlar› gere¤i, kimsenin mal›, hiçbir ülkenin vatandafl› de¤il, davas›n›n ve amaçlar›n›n, iflçi s›n›f›n›n ortak de¤eridir. Bu özellikleri ayd›nca, ayd›nlanmac› heveslerinize kat›k ettirmemek, bu bilinçteki komünist ve devrimcilerin görevidir. Görev yerine getirilmelidir. Naz›m’› paylaflmak, belki edebi de¤il, ama siyasi varl›¤›n›n muhasebesini yapmak siz liberallere, tatl› su “devrimci”lerine, parlamento “sosyalist”lerine düflmez. Bu muhasebe Naz›m’›n TKP’li oldu¤unu bilerek, onunla birlikte yap›labilir.
“Türkiye Komünist Partisi, TKP’m benim, Seni düflünüyorum. Sen dünümüz, bugünümüz, yar›n›m›zs›n, En büyük ustal›¤›m›z, En ince hünerimizsin. Sen akl›m›z, yüre¤imiz ve yumru¤umuzsun. Dünyada bir an›l›r flanl› soyun var: Sen küçük kardeflisin V.K.P.(B)’nin. Sen bana bugün Mübarek aln›ndaki yara yerinle Ve iflçi bileklerinde zincir izleriyle göründün, Yürüyorsun dimdik, p›r›l p›r›l. Ömrümde yaln›z seninle Ve senin saf›nda olmakla övündüm.” Önümüzde kocaman bir yenilginin engin dersleri, ödenmifl nice bedel ile militan bir mücadele tarihi duruyor. Lenin döneminin Komintern’inin, Mustafa Suphi’nin TKP’sinden geriye düflüfl ile bafllayan dönemin muhasebesi yap›lamad›¤› sürece, zaaflar› ve olumluluklar› ile onun parçalar›n› “sahiplenen”, de¤erlerine sald›ran liberallerin daha çok sözünü edece¤iz. Naz›m’a sald›rmalar›n›n nedeni de budur, onun sahipsiz kalmas›n›n da... Öyle ki, Naz›m’›n kemalist zaaflar›n›, Kürt ulusunu görmemesini, burjuvaziye ilericilik atfetmesini, Kuvay-I Milliye destanlar›n› daha çok elefltirecek, ama bu zaaflar›n Mustafa Suphi TKP’sinden geriye düflen fiefik Hüsnü ve sonraki TKP ile iliflkisini, Komintern’in geriye düflmesi ile ba¤lar›n› görmeyecek ya da köklü ve bütünsel olarak de¤erlendirmeyece¤iz. Bunlar komünistlerin muhasebe tarz› olamaz. Naz›m’›n
sahiplenilmesi de bunlardan uzak de¤erlendirilemez! Böyle oldukça, flunlara daha fazla tan›k olaca¤›z: En ala liberal oturup Naz›m’› Kürtlere be¤endirmeye, affettirmeye çal›flacak, tek bir “memleket” alt›nda buluflman›n rahatl›¤›na s›¤›n›p, daha çok ahkam kesecek. Oysa ki, bu topraklardaki komünist ve devrimci potansiyel, yeni bir dünya özleminin en somut tafl›y›c›s›, sahibidir. “bir insan gözü gibi derin bir salk›m üzüm gibi serin bir ferah bir rahat bir iflitilmemifl flark› söyleyecekler... Hiçbir a¤aç böyle harikulade bir yemifl vermemifl olacakt›r. Ve en vadedici bir yaz gecesi bile böyle sesler böyle inan›lmaz renklerle sabaha ermemifl olacakt›r... Topraktan ateflten ve denizden do¤anlar›n en mükemmeli do¤acak bizden..” En harikulade yemifller bizim dallar›m›zda, gelece¤imizdedir. Ve baflkaca da bir umut yoktur.
Anmak ‹çin Anmak, Aflmak ‹çin Anmak
15-16
Haziran da, t›pk› tarihe geçen di¤er büyük ayaklanmalar gibi iki türlü an›labilir. Kimileri, kendi durufllar›na malzeme yapmak için anarlar. T›ls›ml› bir olay haline getirip, içini boflalt›rlar. Baflka türlü de sahip ç›kmalar› mümkün de¤ildir çünkü. Bunlar 15-16 Haziran’da sadece, sendika yasas›nda yap›lmak istenen de¤iflikli¤in, iflçi s›n›f›n›n bu görkemli ayaklanmas› nedeniyle geri çekilmesini görürler. Böylelerinin 15-16 Haziran’› anmalar›, “anmak” içindir. Bu anmaya, kendi zeminlerine dayanak yapmak için ihtiyaç duyarlar. 15-16 Haziran’›n ad›n› bolca an›p, kendilerine malzeme yaparlar. Onlar için, oldu¤u yerde kalmas› daha iyidir, böyle daha ifllevlidir 15-16 Haziran. Bu topraklarda 30 y›ld›r, her 15-16 Haziran’da, sol ad›na yap›lan; birbirine ve herkese, “iflçi s›n›f›n›n gücünü” göstermek olmufltur. Ortaya ç›kan›n bir “güç” oldu¤unun belirtisinin nerede arand›¤›ysa önemsiz de¤ildir. Bugün liberallerin, “iflçi arkadafl gücünün fark›nda m›s›n?” diye sormalar›na bak›l›rsa; bu “güç”, o dönem meclisten geçirilen yasan›n geri ald›r›lmas› olsa gerek; liberaller baflka ne görebilirler ki. O dönemde, burjuvazi de, liberaller ve sendika bürokratlar› da bu gücü görüyor olmal›lard› ki, gazete ve radyolardan, iflçi s›n›f›n› “tahriklere kap›lmamaya” ça¤›rm›fllard›. Demek ki 15-16 Haziran’da, iflçi s›n›f›n›n “gücü”nü görmek ve sahiplenmek, devrimcileri liberallerden ay›rm›yor.
Kimileriyse, bu dönemeçleri, aflmak için “anar”lar. Çünkü bu köhnemifl düzen y›k›lana kadar, yaflanan her pratik afl›lmay› haketmifltir ve y›k›lancaya kadar da, bu yürüyüflü güçlendirmek üzere an›lacakt›r. 15-16 Haziran’› anmak, böyle bir aflma çabas›n›n içinde anlaml›d›r. Onlar 15-16 Haziran’›, yürümek istedikleri hedefe göre bir yere oturturlar. Bu iki yaklafl›m aras›ndaki fark, ayn› zamanda, ortaya ç›kan bu gücün nas›l kullan›laca¤›yla ilgilidir. Liberaller, onun dizginlenen yan›n›, düzeniçine çekilen yan›n› görürken; devrimciler y›k›c›, yokedici yan›n›, s›n›f kinini ve öfkesini görürler. S›n›f kininin gerisine düflülmeyecek bir zemin, ama kendi bafl›na yetersiz oldu¤unu bilerek bakarlar 15-16 Haziran’a. Bu nedenledir ki, devrimciler Gazi’yle, 96 1 May›s’›yla yan yana yaz›p, tarihin bu flanl› sayfas›n›; unutturmak isteyenlere inat, ayaklanan s›n›f›, onun öncüsüyle birleflti¤inde yapabileceklerini görür; önderlikten yoksunlu¤unu görür; yetersizliklerini gidermek üzere bilenirler. Böyle bak›nca, sorun “yeni 15-16 Haziran’lar yaratmak”tan ç›km›flt›r art›k. Eksiklerini gidermeye ve onlar› aflmaya evrilir. Bu, 15-16 Haziran’›n de¤erini kesinlikle azaltmaz, onu yerli yerine oturtur. Ne eksik ne fazla, birikmifl bir kin ve öfkenin üzerinden patlayan kendili¤inden bir iflçi ayaklanmas›... Bugüne kadar afl›lamad›... ‹flçi s›n›f› kendili¤inden yapabilece¤inin azamisini yapt›... Gerisi... ‹flte bu yüzden, art›k 15-16 Haziran’› “anmak”, aflmak olmal›d›r.