DTP’yi Deðil; Silahlarý Sustur! www.antikapitalist.net
Mayýs-Haziran 2009 / Sayý 55 / Fiyatý 1 YTL
Demokrasi, Barış ve Özgürlük Alanlarda ürkiye'nin önemli bir yol ayrýmýna geldiði söyleniyor. Ya Kýbrýs, Kürt, Kerkük, Ermenistan ve AB ile iliþkiler sorunlarý çözülecek ya da sorunlar kesifleþecek.
T
Sorunlarý çözmeye yönelen Türkiye egemenlerine yolun sonunda AB üyeliði ve Ýsrail ile birlikte bölgesel gücünü artýrma fýrsatý sunuluyor. Türkiye'nin bölgesel gücünü artýrmasý egemenlerin aðzýný sulandýrýyor; ama bunun iþçi sýnýfý, yoksullar ve bölge halklarý için anlamý tepelerindeki sopanýn büyümesidir. Yol ayrýmý tartýþmasý yürüten küresel ve yerel egemenler kendi yarattýklarý sorunlarýn kendi çýkarlarýna uygun bir þekilde çözülmesini istiyorlar. Bunu küresel ekonomik krize yönelik çözüm önerilerine benzetebiliriz: Egemenlerin çözümü ve istikrarý, öncelikle batan bankalarýn içinin ve yöneticilerinin ceplerinin doldurulmasý; fakat iþini-evini kaybedenlerin ve yoksullaþan yýðýnlarýn aðzýna bir parmak bal çalýp onlarýn savaþlara ve açlýða mahkûm býrakýlmasýdýr. Krizin faturasýný patronlara ve egemenlere çýkartmadan iþçi
ve yoksullar lehine gerçek çözümler geliþtiremeyiz. Çok sözü edilen yol ayrýmý konusunda devletin tepesinde de artýk iyice ortalýða saçýlan bir gerginlik var. Süleyman Demirel'in devleti dört tekerlekli bir arabaya benzetmesi ve bir tekerleðin bile patlamasý durumunda arabanýn gitmeyeceði yönündeki açýklamalarý boþuna deðil. Devletin tepesinde olduðu söylenen kavga için "yesinler birbirlerini" diyerek seyirci
(=atýl) kalamayýz. Genelkurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð'un kýrmýzý çizgiler çekmeye çalýþmasýna, ordunun siyasete sürekli müdahalesine karþý çok net bir tutum almalýyýz. Ordu ve Ýlker Baþbuð'un AKP'nin güç kaybetmesini fýrsat bilerek inisiyatifi tümüyle eline geçirmesine, demokrasinin sýnýrlarýný çizmesine izin vermeyelim. Tam bu noktada "baþka bir dünya ve Türkiye" özlemi içinde olan ve askeri
vesayete karþý çýkanlar arasýnda yaklaþým farklýlýklarý gündeme geliyor. Artýk asker karþýsýnda neredeyse gýký çýkmayan AKP, Obama ve AB'ye güven üzerinden atýl mý kalacaðýz, yoksa demokrasinin temellerini güçlendirip krizin faturasýný patronlara çýkartmak ve verili toplumsal sorunlarýn adil çözümleri için tabandan mücadele mi edeceðiz? Kimi çevrelerde yaygýn olan ve ordunun siyasete karýþmasýna karþý çýkarken
Obama, AB ve AKP'ye güvene dayanan yaklaþýmlar, sömürülen ve ezilenlerin hem siyasi hem de ekonomi alanýndaki demokrasi ihtiyacýný tümüyle göz ardý ediyor. Hatta bazýlarý sömürülen ve ezilen kesimlere egemenlerin çözümlerine yol vermedikleri için öfke kusuyorlar. Kaçýnýlmaz olarak da küresel ve yerel egemenlerin sürekli birinin gücünü diðerine dayatan, halklarý birbirine düþman ve bir kesimi maðdur eden çözümlerini güçlendiriyorlar. Ordunun siyasete sürekli müdahalesine karþý çýkarken demokrasiyi güçlendirmek, barýþý ve özgürlüklerimizi kazanmak için kendimize güvenmeliyiz. Bizim "seyretmemiz" ve atýl kalmamýz ya ordunun ya da AKP'nin ekmeðine yað sürmek anlamýna geliyor ve onlar da kendi çözüm(süzlük)lerini sürekli önümüze koyuyorlar. Kendi ihtiyaçlarýmýz çerçevesinde inisiyatif gösterip bunun siyasi ifadesini yaratarak küresel ve yerel istikrarsýzlaþma döneminde dengeleri kendi lehimize çevirebiliriz.
Özgürlüklerimizi ancak alanlarda kazanabiliriz...
“Orduseverler” sokağa çıkıyor
Tarihi Buluşmaya Doğru Hepberaber...
ADD'nin çaðrýsýnda 17 Mayýs'ta yeniden baþlatýlacak olan "orduseverler" cumhuriyet mitinglerinin siyasal atmosferi zehirlemesine izin vermeyelim. Siyasi dengeleri ordu lehine çevirmeyi hedefleyen cumhuriyet mitinglerine karþý iþyeri, okul ve alanlarda demokrasi, barýþ ve özgürlük taleplerimizi yükseltelim.
Solda bütün mağdur ve muhalif kesimleri kucaklayacak ortak bir parti kurma isteği ve talebi yoğun. Bunu hayata geçirecek uygun araçları oluşturmak hepimizin sorumluluğunda..
"Ordu göreve" çaðrýlarýyla baþlayan cumhuriyet mitinglerinin ilki, bundan iki yýl önce 14-15 Nisan 2007 tarihlerinde düzenlenmiþti. O dönemde mitingi düzenleyenlerin baþýnda gelen eski generaller, Þener Eruygur ve Hurþit Tolon gibiler, daha sonra darbe giriþimi ile birlikte anýlan isimler oldular.
Sayfa 8’de
Baskıya Boyun Eğme; Özgürlük Ellerimizde ODTÜ’de artan rektörlük ve jandarma baskılarına karşı, toplulukların öncülüğünde 13-22 Nisan arasında Özgürlük Günleri düzenlendi..
Sayfa 10’da
- 2 -
YA(Ğ)MA YOK
Yeni Anayasa Ýstiyoruz 9 Mart seçimlerinden yaralanarak çýkan AKP, 82 Anayasasý'na yama yapmaya çalýþýyor. 82 Anayasasý'nýn antidemokratik özünü görmeyenler 20 maddelik deðiþiklik önerisine olumlu yaklaþýyorlar.
2
Ancak 82 Anayasasý hem içeriði hem de askeri darbenin ürünü olmasý itibariyle tümüyle anti-demokratiktir. Bir darbe anayasasýnýn demokratik olmasý da beklenemez zaten. Ýlk dört maddenin deðiþmezliði hükmünü taþýdýðý için anti-demokratik özüne dokunulmasýný bile yasaklayan 82 Anayasasý madde madde deðiþtirilemez! Toptan çöpe atýlýp toplumsal deðiþim taleplerine uygun yeni bir anayasanýn sýfýrdan yapýlmasý gerekiyor.
Deðiþime direnç Demokratik, özgürlükçü ve sosyal yeni bir sivil anayasa; bununla baðlantýlý olarak yeni bir siyasi partiler ve seçim yasalarý toplumsal deðiþim talebiyle iç içe geçmiþtir. AKP'nin yeni bir anayasayý gündemine almamasý ordu ve statükoculardan gelen basýnç karþýsýnda uzlaþarak toplumun "deðiþim" talebine direnmesidir. Yeni anayasa talebi karþýsýnda TSK damgalý olanýna yama yapmak ancak ordu ve statükocularýn elini güçlendirir.
Ancak deðiþikliklerin ezici çoðunluðu, patronlar ve piyasa lehine veya onlarýn doðrudan çýkar saðlamasýna yönelik. Toplumun sömürülen ve ezilenlerinin yaþamýný doðrudan olumlu bir þekilde etkileyen açýlýmlar ise cýlýz kaldý.
82
Adalet bunun neresinde? Önerilen deðiþiklikler Venedik Kriterleri'ni getirerek parti kapatmalarýn zorlaþtýrýlmasý, 100 Türkiye milletvekilliði, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel baþvuru hakkýnýn saðlanmasý ve Ombudsmanlýk oluþturulmasý konularýný kapsýyor. Venedik Kriterleri ile parti kapatmalarýn zorlaþtýrýlmasý tabii ki olumludur ancak DTP'ye son haftalarda yapýlan baskýlarda görüldüðü gibi partilere yönelik demokratik ve adil bir yaklaþýmýn garantisi deðildir.
Halbuki Erdoðan'ý iktidara taþýyan AKP'nin toplumda var olan "deðiþim" talebine yanýt vereceði vaadi ve umuduydu. Birçok þey deðiþti de.
Üye sayýsý 21'e çýkarýlmýþ ve bunlarýnýn 3'te birinin TBMM'den seçildiði bir Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baþvuru imkânýmýz olacakmýþ.
Dilan Gitmez
kartý düzenlenmesi gibi konularý içeren 7 maddelik bir ''talepler manzumesi'' oluþturduklarýný kaydetti.
eðet geçmeyen krize karþý 5 ekonomik paket hazýrlayan ve ÝMF ile anlaþmasýyla 6.sýnýn da yola çýkacaðýný söyleyen hükümete 7. paket vatandaþtan geldi.
T
7. Paket Vatandaþ Ýnisiyatifi adýna konuþan Özgür Karaduman, hükümetin 5. paketle aldýðý önlemlerin daha çok mobilya, biliþim ve otomotiv sektörlerinde KVD ve ÖTV indirimini içerdiðini söyledi. ''Biz de bunun üzerine, bazý yurttaþlar olarak, 'acaba insanlar ne istiyor þu anda' diye kendi kendimize sorduk ve onlarýn temel ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek, bu kriz karþýsýnda maðdur olmalarýný bir düzeyde ortadan kaldýrabilecek bazý talepler belirleyebilir miyiz þeklinde düþündük'' diyen Karaduman, temel gýda maddelerinden ve ilaçtan KDV'nin kaldýrýlmasý, asgari ücretin iki katýna çýkartýlmasý ve vergilendirme dýþý býrakýlmasý, iþsizlik
Anti-demokratik bir darbe anayasasýný güvence altýna almaya çalýþan bir mahkemeden ne kadar adalet bekleyebiliriz?? Siyasal iktidar tarafýndan seçilmiþ mahkeme üyeleri, o siyasal iktidarýn etkilerine açýk olmayacaklar mý??
Krize karþý 7 talep üzerine duran 7. Paket Ýnisiyatifi, etkinliklerine 7 Nisan'da 7 kiþi ile baþladý. Nisan boyunca Taksim'de yapýlan eylemlerle, grevdeki, direniþteki iþçisi, emeklisi, ev kadýný, memuru, öðrencisi ile bu sayý önce 77'ye daha sonra da 777'ye ulaþtý. Bu arada bu talepleri hükümete iletmek üzere imzalar toplandý, 7777'ye ulaþan imzalar 30 Nisan'da meclise götürülerek meclis baþkanýna sunuldu. Ýþsizlik her geçen gün artýyor. "Ýþsizlik, tarihi rekorlar kýrýyor; fabrikalar, atölyeler, iþ merkezleri kapanýyor. Ekonomik kriz hayatýmýzý yýkýma uðratýyor. Hükümetin bugüne kadar açýkladýðý ekonomik önlem paketleri iþini kaybedenlerin, iþlerini kaybetme korkusu altýnda yaþayanlarýn, yoksullarýn, grevdeki iþçilerin, ev kadýnlarýnýn, esnafýn, çiftçinin, kamu çalýþanlarýnýn derdine
Ya 100 Türkiye milletvekilliðine ne demeli? 450 milletvekili bölgelerden seçilecekmiþ, geriye kalan 100 milletvekili de partilerin oy oranýna göre daðýlacakmýþ. Yüzde 30 oyu olan parti 30 milletvekili, yüzde 1 oy alan parti 1 milletvekili çýkaracakmýþ. Bu öneri anti-demokratik seçim barajlarýna dokunmuyor. Yüzde 1 oy alan bir parti 1 milletvekili çýkaracak olmaktan dolayý mutluluk bile duyabilir ama yüzde 5 oyu olan bir parti seçim barajýna takýlmasa 27-28 milletvekili çýkaracakken 5 milletvekili ile yetinmek zorunda kalacak. Seçim barajýný kaldýrmak yerine böylesi bir öneri üzerinde durulmasý büyük partilerin yüzde 1'den fazla oy alan küçük partilerin oylarýný yemeleri anlamýna gelecektir.
derman olmuyor" diyen 7. Paket Ýnisiyatifi, hükümeti vatandaþ için bir ekonomik önlem paketi açýklamaya çaðýrdý. 7. Paket Ýnisiyatifi temsilcileriyle görüþen Milletvekili Ufuk Uras "yurttaþý krize sokanlarýn siyaseten krize sokulmasý ve AKP iktidarýnýn paketlenmesi gerektiðini" söyledi.
7. Paket'in 7 Talebi 1- Temel gýda maddelerinden ve ilaçtan KDV'nin kaldýrýlmasýný ve bunlara 1 yýl boyunca zam yapýlmamasýný istiyoruz. Konutlarda elektrik, su, doðalgaz, telefon, internet faturalarýna uygulanan tüm vergilerin, sabit ücretlerin ve fon kesintilerinin kaldýrýlmasýný istiyoruz. 2 - Kiþilere ait kredi kartý borç faizlerinin silinmesini, kalan borçlarýn 2 yýllýk ödeme planýyla takside baðlanmasýný istiyoruz. 3 - Asgari ücretin iki katýna
Temsiliyette adalet bunun neresinde?
Deðiþim mücadelesi Deniliyor ki 29 Mart seçimleri sonrasýnda AKP yeni bir anayasa yapacak gücü yitirmiþtir. AKP'nin güç kaybýna uðradýðý doðru. CHP ve MHP'nin yeni bir anayasa (ve daha geliþmiþ bir demokrasi) istemedikleri ise çok daha doðru! Dolayýsýyla toplumsal muhalefete düþen "makul" davranýp AKP'nin önerdiði ve büyük olasýlýkla CHP ve MHP'nin bazý noktalarýna direnç göstereceði deðiþiklik öneriyle mi yetinmek olacak? Ekonomik büyümeden pay almamýþ, iþsiz-iþ güvencesiz býrakýlmýþ, kadrodan sözleþmeliliðe geçirilmiþ, yakýnlarý failleri belli bir þekilde kaybettirilmiþ, barýþ talebi üzerinden operasyonlar geçirilmiþ; þimdi de krizin faturasý ellerine tutuþturulmak istenen bizler, darbecilerin anayasasýnýn ve anti-demokratik özünün bu þekilde yeniden tescil edilmesine izin vermemeliyiz. Demokratik, adil ve özgürlükçü yeni bir anayasa ve bununla orantýlý bir siyasi partiler ve seçim yasasý taleplerimize sahip çýkalým. Kriz, savaþlar ve ayrýmcýlýk-milliyetçilik ile çalkalanan bu dünya ve Türkiye'de onlara göre "gayri-makul" olmadan haklarýmýzý kazanamayýz.
çýkartýlmasýný, vergiden muaf tutulmasýný istiyoruz. 4 - Ýþten çýkartmalarýn yasaklanmasýný, çalýþma sürelerinin ücret kaybýna yol açmaksýzýn kýsaltýlmasýný istiyoruz. 5 - Bütün iþsizlere "iþsizlik kartý" verilmesini, bu kart sahiplerine elektrik, su, doðalgaz, telefon, internet faturalarýnda yüzde 50 indirim yapýlmasýný ve toplu ulaþýmýn ücretsiz olmasýný istiyoruz. Ýþsizlik ödeneðinin arttýrýlmasýný ve kapsamýnýn geniþletilmesini istiyoruz. 6 - Yoksulluk sýnýrý altýnda yaþayan konut kiracýlarýna nakdi kira desteðinin saðlanmasýný istiyoruz. Kentsel dönüþüm uygulamalarýnýn durdurulmasýný istiyoruz. 7 - En düþük gelire sahip kesimlerden baþlayarak "vatandaþlýk geliri" uygulamasýna bir an önce geçilmesini istiyoruz.
- 3 -
DTP'yi Deðil Silahlarý Sustur! Simin Gürdal-Türkan Uzun
enel seçim havasýnda geçen yerel seçimler Kürt illerinde ayrý bir öneme sahipti. Zira Erdoðan, Dersim ve Diyarbakýr'ý alacaðýný söyleyerek seçimleri bu bölgede Kürt sorununun temsilcisinin kim olduðuna dair bir referanduma dönüþtürdü.
G
Geçtiðimiz genel seçimde Kürt oylarýnýn bir kýsmý çözüm umuduyla AKP'ye gitmiþti. Ancak AKP'nin gerçekleþtirdiði sýnýr ötesi operasyonlar, DTP'ye açýlan kapatma davasý ve DTP'li milletvekillerinin yok sayýlmasýna kadar mecliste karþý karþýya kaldýklarý baský ciddi bir hayal kýrýklýðý yarattý. Seçim sonuçlarý, Kürt sorununda çözüm için PKK ve DTP'nin muhatap alýnmasý zorunluluðunu bir kez daha gösterdi. Seçim sonrasý Erdoðan "ders çýkartacaðýz" dedi. Ancak hemen ardýndan Cemil Çiçek'in yaptýðý ýrkçý "Ermeni sýnýrýna dayandýlar" açýklamasý, Nisan ayý ortasýnda DTP'ye yönelik operasyon ve aralarýnda yöneticilerin de bulunduðu yüzlerce DTP üyesinin gözaltýna alýnmasý ise önümüzdeki dönemde AKP'nin nasýl bir çözüm üzerinde duracaðýna iþaret ediyor. Bu operasyon tam da PKK'nin ateþkesi 1 Haziran'a kadar uzatacaðýný açýklamasýnýn ardýndan yapýldý. Bir polisin 14 yaþýndaki bir çocuðun kafasýna dipçikle vurma güvenini kendinde görebildiði bir ortamýn oluþturulmasý, önümüzdeki dönem açýsýndan kaygý verici. DTP'ye yönelik baskýlarla eþzamanlý sýnýr içi ve sýnýr ötesi operasyonlar yapýldý. Dahasý Mardin'de 44 kiþinin katledilmesiyle sonuçlanan saldýrýda hayatta kalan köylüler, olayýn PKK'ye mal edilmeye çalýþýldýðýný ifade ediyorlar. Tüm bu geliþmeler Kürt sorununda önemli açýlýmlarýn yapýlacaðýnýn söylendiði, Kuzey Irak'ta bir Kürt konferansýnýn planlandýðý, 1990'lý yýllarda JÝTEM tarafýndan kaçýrýlan ve öldürülen bazý kiþilerin cesetlerinin atýldýðý BOTAÞ kuyularýnýn açýldýðý ve Ergenekon soruþturmasýnýn nihayet Fýrat'ýn doðusuna uzandýðý umudunun yükseldiði bir dönemde yaþanýyor. Tam “bir dönemin aydýnlatýlmasýna bir adým daha yaklaþtýk” derken BOTAÞ kuyularýnda bulunan kemiklerin insan kemiði olmadýðý iddia edildi, ardýndan da Türkan Saylan olayý tüm
tartýþmalarýn göbeðine oturdu. Ergenekon'un ölüm kuyularýnýn kameralar önünde açýlmadan önce gizlice temizlenildiði düþünülüyor. DTP'yi yok saymaya, ortadan kaldýrmaya dönük tutumlar Kürt halkýnýn diyalog kanallarýný kapatmak anlamýna geliyor. Bu, sorunlarýn siyasal kanallarla çözülmesini isteyen Kürt hareketinin sabrýný fazlasýyla zorluyor; onlarý adeta daða itiyor. Bu operasyonlardan Kürt sorununu çözeceðini vaat eden ancak Kürt hareketini tasfiyeye yönelen AKP sorumludur. Kürt halkýnýn meclisteki temsilcisi DTP'ye yönelik operasyonlar sona erdirilerek, gözaltýna alýnan DTP üyeleri bir an önce serbest býrakýlmalýdýr.
Umudu mücadeleye dönüþtürelim DTP'ye yönelik baskýlarýn ve operasyonlarýn sonlandýrýlmasý, diyalog kanallarýnýn açýlmasý, Kürt sorununda çözüme yönelik var olan dirençlerde bir kýrýlma yaþanmasý kendiliðinden olmayacaktýr. Sürekli statüko ile uzlaþan AKP'ye herhangi bir konuda güvenilmeyeceði son derece açýk. AKP son olarak yeni anayasadan da çark etti ve sadece madde deðiþiklikleri yapmaya yöneldi. Bazýlarý statükoda bir ýlýmlýlaþma beklentisine girdi. Ergenekon davasý ve her yerden silah fýþkýrmasý nedeniyle biraz savunmada olan Genelkurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð'un “Türkiye Halký” sözleri olumlu yorumlandý. Ancak hemen ardýndan Baþbuð bu sözlerin “üst kimlik” ve Kürtlerin bir azýnlýk olarak kabul edilmesi anlamýna gelmediðini hayli sinirli bir þekilde üstüne basa basa ifade etti. Baþbuð “tek millet - tek devlet anlayýþý doðruydu ve halen de doðrudur” demeye getiriyor. Baþbuð, bireysel düzeyde kimliklerin ifade edilebileceðini söyledi. Bunun anlamý þudur; Kürtçe konuþabilirsiniz, þarký, türkü de söyleyebilirsiniz, kendi dilinizi özel kurslarda öðrenebilirsiniz, devlet Kürtçe kanal da açabilir ama grup hakký olarak bir þey yapmazsýnýz, anadilde eðitim hakký isteyemezsiniz, dilinizi kamusal alanda kullanamazsýnýz. Ýlker Baþbuð, Kürtlerin azýnlýk olarak eþit vatandaþlýk haklarýna sahip olmasý konusunda devletin kýrmýzý çizgili sýnýrlarýný tanýmladý. Son dönemde Baþbuð bol bol konuþur ve siyasete müdahale ederken AKP susmayý tercih ediyor. Baþbakan Erdoðan Baþbuð'a “siyasete müdahale etme” demiyor. Kürt sorununu doðrudan etkileyecek önce... Silahla deðil, diyalogla iþe baþlayalým... Diyalog yeri Ýmralý'dýr... Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de kabul etmiyorlarsa, siyasal olarak seçilmiþ iradedir (DTP)... Bu da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil adamlar bir araya gelir...
Murat Karayýlan: “Barýþ umudumuz var... Öncelik silahlarýn susmasýdýr, kimse kimseye saldýrmasýn... Bu iþi aramýzda konuþmaya baþlayalým
PKK artýk bölücü deðil. Baðýmsýz devleti dýþlayan süreç 1993’te baþladý... Artýk demokratik, özerk Kürdistan diyoruz… Devletin üniter yapýsýný da bozmayan bir çözümdür. Mahalli Ýdareler Kanunu deðiþir, yerel yönetimler güçlendirilir... Bütün dileðimiz Kürtlerin kendi kültürlerini özgürce yaþamalarýdýr...” Milliyet, Hasan Cemal ( 5 Mayýs 2009)
Koruculuk Kaldırılsın! Bilge köyünde yaþanan katliamda 44 kiþi topraða verildi. Köyde incelemelerde bulunan DTP heyeti adýna açýklama yapan Selahattin Demirtaþ, olayýn arkasýnda derin iliþkilerin olabileceði kuþkusu olduðunu söyledi. Demirtaþ, “Olayýn töre cinayeti olarak ele alýnmasý, katliamýn arkasýndaki derin iliþkilerin ortaya çýkmasýný engeller” diye konuþtu. Milletvekili Gülten Kýþanak da olaydan sað kurtulan bir kiþinin karakola haber verdiðine dikkat çekerek, “5 dakika uzaklýkta bulunan jandarma, bölgeye olaydan iki saat sonra varýyor. Bunun da mutlaka sorgulanmasý gerekir” dedi. Bilge köyündeki katliam, köy koruculuðu sisteminin diðer etkenler ise Irak’ta istikrarsýzlýðýn yeniden týrmanmasý ve ekonomik kriz. Küresel ekonomik krizin derinleþtiði ülkelerde egemenler, toplumu ve iþçi sýnýfýný bölmek için milliyetçiliði körüklemeye baþladýlar. 29 Mart yerel seçim sonuçlarý da milliyetçiliðin ivme kazandýðýna iþaret ediyor. Yeniden baþlatýlacak cumhuriyet mitingleri ile siyasi atmosfer zehirlenmek istenecektir. Ýnisiyatif Baþbuð, Erdoðan, ABD ve AB'ye terk edildiði sürece onlarýn çýkarlarý ve onlarýn Kürt hareketinin tasfiyesine dayanan çözüm(süzlük)leri aðýrlýk kazanacaktýr. AKP'nin 2002'deki demokrasi havariliðinden kendine demokratlýða geçiþi ve (son dönemde) artýk kendine bile demokrat olamayan hali göz önünde tutulmalýdýr. Buralardan adil çözümler beklemenin kriz ortamýnda iþçilerin patronlardan adil çözüm umut etmesinden ne farký var? Bizler müdahale kanallarý oluþturmalý ve inisiyatif geliþtirmeliyiz. Bunun için; Kürt halkýnýn taleplerini - adil, demokratik ve barýþçýl bir çözüm isteðini - emekçilerin ve diðer ezilenlerin talepleriyle birleþtirerek ortak bir mücadele hattýný inþa etmek zorundayýz. Çözümün tartýþýldýðý bir ortamda “bu iþ artýk otomatiðe baðlandý” yaklaþýmlarý barýþ ve demokrasi güçlerini atalete iter, kriz nedeniyle sýkýþan egemenlerin saldýrýlarýna açýk býrakýr. Çözüm umudunu çözüm mücadelesine dönüþtürmemiz gerekiyor. Önümüzdeki süreçte yapýlacak DTP’yi deðil silahlarý susturun mitinglerini inþa ederek akan kanýn durdurulmasý ve Kürt sorununda siyasi çözüm zeminin oluþturulmasý mücadelesini güçlendirelim.
sorgulanmasýný zorunlu hale getiriyor. 1985'ten itibaren uygulanmaya baþlanan koruculuk sisteminde, 22 ilde 47 bin 819 geçici köy korucusu, 32 ilde 24 bin 88 gönüllü köy korucusu olmak üzere toplam 71 bin 907 korucu görev alýyor. Korucularýn, göçe zorlanan köylülerin topraklarýna el koymaktan, kiþisel husumetlerini devleti arkalarýna alarak halletmeye kadar pek çok “vatanperver”(!?!) hizmetlerde bulunduklarý biliniyor. Korucularýn sicilinde 38 köy yakma, 14 tecavüz, 562 kiþiye iþkence ve 236 öldürme olayý var. Hasip Kaplan ve Ufuk Uras koruculuk sistemiyle ilgili iki önerge sundular.
Kürt Konferansı Cumhurbaþkaný Gül’ün Çek Cumhuriyeti’yken yaptýðý “Kürt sorunu Türkiye’nin öncelikli sorunudur. Bunu çözmeye artýk daha yakýnýz” açýklamasý, ardýndan Erdoðan’ýn “soruna yeni çözümler üreteceðiz” türü söylemi önemli bir açýlým olarak deðerlendiriliyor. Bu durum Irak’ta yapýlmasý planlanan konferansla birleþince bazýlarý bu iþin artýk çözüldüðünü söylemeye baþladý. Irak Cumhurbaþkaný Celal Talabani, konferansta arzu edilen hedefin PKK`ye þiddetten vazgeçmesi, silahlý mücadeleyi bitirmesi çaðrýsý olacaðýný ifade etti. Silahlarýn susmasýný ve akan kanýn durmasýný herkes istiyor. PKK de Kürt sorunun çözümüne yönelik adýmlar atýldýðýnda silah býrakmaya hazýr olduðunu defalarca açýkladý. Ancak bir yandan askeri operasyonlar sürer diðer taraftan Kürt halký ve siyasi temsilcileri üzerinde baskýlar yoðunlaþtýrýlýrken PKK'ye “silah býrak” demek teslim almaya çalýþmaktýr. Ýngiltere de defalarca benzeri yöntemlerle silah býraktýrmaya çalýþarak IRA'yý teslim almaya uðraþtý. Ancak silahsýzlanma ancak siyasi çözüm konusunda gerçek adýmlar atýldýktan sonra gerçekleþti. Siyasi zeminin oluþmasý için silahlar iki taraflý susmalý. Sýnýr içi ve sýnýr ötesi operasyonlar derhal durdurulmalý ve iki taraflý bir ateþkes saðlanmalý.
- 4 -
Silahlar Kimin? BOTAŞ Kuyularını Kim Temizledi? H. Mesut Çelebioğlu
rgenekon operasyonlarýnýn yönü günden güne deðiþiyor. Bir yandan Ýstek Vakfý'na ait araziler aranýyor ve saklý sýðýnaklardan bombalar, lav silahlarý çýkýyor; öte taraftan Türkan Saylan gibi (darbecilere alkýþ tutsalar ve onlara ideolojik destek saðlasalar da) darbelerin asýl öznesi olmayan kiþilerin evleri aranýyor, ÇYDD'nin binalarý basýlýyor. Yerel seçimlerde Kürtlerin oyunu alamayan AKP bir yandan DTP’ye geniþ çaplý ve partinin belini kýrmaya yönelik operasyonlara giriþiyor diðer taraftan Kürt hareketini Ergenekoncu ilan etmeye çalýþýyor. Bütün bunlar Erdoðan hükümetinin çeliþkilerini ve eline geçen Ergenekon gibi bir fýrsatý siyasi muhaliflerine karþý kullanmada hiç beis görmediðini ortaya seriyor. Baþýndan beri Ergenekon davasýnda sonuna kadar gidilmesi, sonuna kadar gitmesi için de Fýrat’ýn doðusuna geçmesi gerektiðini tartýþýyoruz. Deðiþim, barýþ ve demokrasi isteyen herkes gibi Ergenekoncularýn hedefi olan DTP’yi Ergenekoncu ilan etmek davayý Fýrat’ýn doðusuna geniþletmek deðildir. Hukuksuzca yapýlan baskýn ve aramalar demokrasiyi deðil Türk devletinin çok yakýndan tanýdýðýmýz anti-demokratik ve hukuksuz zorbalýðýný güçlendirir. Þimdi Türkan Saylan gibi darbe þakþakçýlarýna kamuoyu desteði güçlendirilmiþ oldu. Bugün asýl sorulmasý gereken her taraftan fýþkýran silahlarýn kime ait olduðu, Ergenekon’un BOTAÞ ölüm kuyularýný kimin gizlice temizlediði gibi sorulardýr. Bu sorularýn üzerine kararlýlýkla gidilmezse yol alýnamaz ve dava Baykal gibi Ergenekon avukatlarýn “borusuna” dönüþür!
E
Ordu, AKP ve Ergenekon Öteden beri Türkiye egemen sýnýfýnýn liderliði yapan generaller rahatsýzlar. 28 Þubat 1997'de müdahale ettikleri Ýslami hareketin içinden çýkan AKP, 28 Þubat müdahalesinden sadece 5 sene sonra iktidara geldi ve bir sonraki genel seçimlerde de oylarýn neredeyse yarýya yakýnýný alarak gücünü pekiþtirdi. Bütün bu veriler generaller ve temsil ettikleri egemen sýnýfýn çýkarlarýný tehdit eder pozisyonda; onlarýn korktuklarý her dönemeçte uzlaþma eðilimi gösteren Erdoðan veya AKP'nin üst yöneticileri deðil, AKP’ye oy verenlerin öfkesi. AKP hükümetlerinin uyguladýðý özelleþtirme politikalarý, ABD'nin Ortadoðu iþgalinin bir parçasý olmak için atýlan adýmlar ve AB ile iliþkileri geliþtirme gibi politikalar - bazý ufak tefek detaylarda problemler yaratsa da - Türkiye egemen sýnýfýnýn en genel çýkarlarýný ifade ediyor. Fakat AKP, bu uygulamalarýn, tabanýnýn - özellikle iþgal konusunda - tepkisini çektiðini biliyor; Davos'taki “one minute” çýkýþý hem yerel seçimlerde oyunu artýrmak hem de tabanýndan yükselen tepkileri azaltmak için atýlmýþ bir adým olarak görünüyor. Bütün bunlar AKP'yi iktidara getiren demokrasi, refah ve özgürlük söylemleriyle yürütülen politikalarýn gerçekte ifade ettikleri arasýnda açýlarýn doðmasýna neden oluyor. Bunun en çarpýcý örneklerinden birisi Ergenekon operasyonlarý ve davasý.
Erdoðan, Ergenekon gibi yapýlanmalarýn kendi iktidarýný tehdit ettiðini ve buna karþý bir þeyler yapmasý gerektiðini görüyor. Ergenekon operasyonlarýnýn baþlangýç tarihleri bu açýdan manidardýr. 2005'te Mersin'deki bayrak provokasyonu, peþinden gelen rahip Santora cinayeti ve 2005 Kasýmýndaki Þemdinli provokasyonu, derin güçlerin toplumda milliyetçi havayý yükseltmeye çalýþtýklarýnýn göstergeleriydi. Üstüne üstlük geçen sene kamuoyuna yansýyan MÝT raporunda Ergenekon operasyonlarý sonucu içeri alýnanlarýn da dahil olduðu yapýlanmalardan bahsediyordu ve bu rapor taa 2003'te Erdoðan'ýn masasýna konmuþtu. Gerçekten demokrasi tarafýnda yer alan ve derin devleti tamamen bitirmek isteyen birisi, 2003'teki MÝT raporundan sonra; hiç olmadý Mersin, Trabzon veya Þemdinli'den sonra harekete geçerdi. Fakat Erdoðan bunu yapmadý. Ne zamanki 2006 yýlýnda Danýþtay saldýrýsý oldu ve derin yapýlanmanýn ucunun doðrudan AKP'ye de yöneldiði ortaya çýktý; iþte Ergenekon operasyonlarý o zaman baþladý. Önce küçük aktörler - emekli çavuþlar, yüzbaþýlar - alýndý. Aslýnda Erdoðan hükümeti bu piyonlarý içeri alarak generallere - hem eskilerine hem de yenilerine - gözdaðý verip onlarýn kendi üzerine gelmesini engellemek istedi ve Ergenekon operasyonlarýna aslýnda son verildi. Fakat derin yapýlanma, Abdullah Gül’ün cumhurbaþkanlýðý meselesini ve 2007 genel seçimlerini etkilemek adýna düzenledikleri “cumhuriyet
mitingleri” ile el yükseltti. Bunlarýn ardýndan eski generallerin tutuklandýðý operasyonlar ve gözaltý süreçleri yaþandý. Bütün bunlar AKP ve generaller arasýnda iktidar mücadelesi olarak geçti. AKP, Ergenekon'u genel bir temizlik harekâtý olarak deðil siyasi rakiplerini sindirme harekâtý olarak deðerlendirmeye çalýþýyor. Dolayýsýyla Ergenekon süreci bir yandan basit ideolog-piyonlarýn içeri alýnmasý, bir yandan da Ýstek Vakfý gibi teþkilatlanmalarýnýn altýnýn kazýlmasý arasýnda gidip geliyor. Buna raðmen Fýrat'ýn doðusundaki Ergenekon üzerine yol alýnmadýðýný görüyoruz. Bir ara BOTAÞ kuyularýnýn araþtýrýlmasý ve JÝTEM gerçeðinin resmen kabul edilmesi toplumda bir düzeyde de beklenti yaratsa da hemen bunlarýn üstü örtüldü. JÝTEM ve BOTAÞ kuyularý - ki orada çýkan kemiklere hayvan kemikleri dendi týpký Erdoðan'ýn seçim dönemlerinde dillendirdiði ve sonradan tam tersini uyguladýðý "Kürt sorununa barýþçýl çözüm"de olduðu gibi unutturulmaya ve meselenin aslý saptýrýlmaya çalýþýlýyor.
Ergenekon'da tutum Ergenekon, Türkiye'deki derin devlet yapýlanmasýnýn günümüzdeki uzantýsýdýr; iþine geldiði gibi davranmayý kendilerinde hak olarak gören Türkiye'deki yönetici elitin en vahþi araçlarýndan birisidir. Bu pislik temizlenmeden, yönetici elitin her yere yeten eli baðlanmadan Türkiye'de demokrasi geliþemez. Bu yüzden derin devletin ortadan kaldýrýlmasý olmazsa olmazlarýmýz arasýnda yer almalýdýr. Fakat bu konuda Erdoðan hükümetinin güvenilmez olduðunu görmeliyiz. AKP’nin Ergenekon sürecini sadece kendi iktidarýný saðlamlaþtýrma ve yönetici elitin diðer kesimlerini kendi kontrolü altýna alma uðraþýsý olarak kullanmasýna izin vermemeliyiz. Ergenekon süreci, Türkiye'nin yakýn tarihiyle, yönetici sýnýfýn ideolojik ve politik dayanaklarýyla hesaplaþma, bu þekilde demokrasiyi oturtma süreci olarak iþlemelidir. Bunun için ise toplumsal muhalefet güçlerinin sürece el atmasý gerekiyor. AKP, sürekli zikzaklar çizecektir; biz ise tutarlý bir þekilde demokrasiye sahip çýkmalý ve her adýmda "izleyen" deðil "taraf"
olmalýyýz.
Ergenekon ve sol Ergenokon operasyonunda atýlan her yeni adým muhalefet cephesinde yeni tartýþmalara yol açýyor, kafalarý karýþtýrýyor ve solun felç olmasýna neden oluyor. Bir yandan; derin devletten ve onun iþkencehanelerinden, "faili meþhur" cinayetlerinden, darbelerinden en çok çekmiþleri olarak sol ve toplumsal muhalefet, derin devletin tasfiyesinden fayda saðlayacaðýný hissediyor. Bir yandan da Ergenekon operasyonlarýnýn hiç de güvenilmeyecek AKP tarafýndan yapýlýyor olmasýndan ve de (doðal olarak) onun da operasyonlarý demokrasinin geliþmesi için deðil kendi iktidarýný saðlama almak, kendisine mevzi kazanmak için yaptýðýný görerek tepki duyuyor. Bu iki hissiyatýn ayný anda yaþanmasý bizim hareket etmemizi engelliyor. Solun AKP'nin Ergenekon operasyonuna tepki duymasýna veya en iyi ihtimalle tutum alamamasýna neden olan üç faktör var:
1- AKP'nin demokrasiye baðlýlýðýýnýn zayýflýðý AKP demokratlýðýna güvenilecek bir parti deðil. Zaten þimdiye kadar yaptýklarý da bunu gösteriyor. 2002'den bu yana yapýlan seçimlerde topluma demokrasi, refah ve özgürlük vaatleri vererek seçilen Erdoðan hükümetleri, bu sözleri çabuk unuttu. Kendisine verilen oylarý generallerin politik liderliðini yaptýðý egemen sýnýfýn "laik" kanadýyla iktidar mücadelesine tutuþmak için kullandý ve çoðunlukla da generallerle girdiði mücadelede sorunlarý son noktasýna kadar götürüp çözmek yerine onlarla orta bir yol bulma uðraþýsýna giriþti. Bunun en somut örneklerinden birisi Ergenekon operasyonlarý ve dava sürecidir. Bu ülkede neredeyse kundaktaki bebeklerin bile bildiði basit bir gerçek vardýr: darbeler ve darbe tehditleri generallerden gelir. Dolayýsýyla darbe tehditlerini ve darbe zihniyetini bitirip demokrasinin en temel unsurlarýný savunmak isteyen birisi, iþe askeri bürokrasinin geçmiþten bugüne yaptýklarýný soruþturarak ve onlardan hesap sorarak baþlar ve buradan ilerler.
F
- 5 -
iþçi sýnýfý, sol ve muhalefet olarak gerçekçi bir alternatif yaratmak için politika yapmaya baþlayabiliriz demektir.
Erdoðan'ýn çeliþkili durumu
Ergenekon'un operasyon ve tutuklama "dalgalarý"nda ise AKP'nin ikircikli tutumu ortaya çýkýyor. Bir yandan kendi iktidarýný tehdit eder halde gördüðü generallerin üstüne gidiyor ve Eruygur ve Tolon gibi eski paþalarý tutukluyor. Bir yandan ise sadece laik-milliyetçi cenahý gözden düþürmek ve CHP'nin oylarýný azaltabilmek için Ýlhan Selçuk gibi gazetecileri (=darbe borazancýlarýný) veya son dönemde olduðu gibi Türkan Saylan gibi nispeten toplumda saygý görmüþ isimleri gözaltýna alýyor. Darbe tehditlerinin gerçekten bitirilmesini ve gerçek bir demokratik ortamýn yaratýlmasýný isteyen insanlarýn bir kýsmý o yüzden Ergenekon operasyonlarýna þüpheyle yaklaþýyor. Ýnsanlarýn aklýna "acaba AKP, kendi derin devletini kurmak için mi 'laik-milliyetçi' derin devleti bitirmek istiyor" sorusu geliyor ki bu þüphenin haklý taraflarý da yok deðil.
2- AKP burjuvazinin partisi AKP'nin ekonomi ve dýþiþleri politikalarý hiç kuþku yok ki burjuvazinin çýkarlarýný temsil ediyor. Bir yandan çalýþan kesimleri daha da yoksulluk bataðýna sürükleyen neo-liberal politikalarý uygularken bir yandan da ABD'nin Ortadoðu iþgalinin bir parçasý olmaya çalýþýyor (en azýndan en genel anlamda). Dolayýsýyla böyle bir partinin güç kazanmasý toplumun genelinin zayýflamasý anlamýna geliyor (yine en azýndan "son tahlilde"). Bu yüzden solun bir kesimi "AKP zayýflasýn da nasýl zayýflarsa zayýflasýn" diye düþünerek generallerle AKP arasýndaki mücadelede tutum almýyor; hatta AKP'nin rakipleri üzerine gitmesine karþý çýkýyor.
3- AKP þeriatçý Bu, esasen solun laiklik nosyonu en güçlü kesimi olan CHP'nin tabanýnýn dillendirdiði faktör. Ama ayný zamanda bu kavrayýþ CHP'nin soluna da sirayet ediyor. Ýslami hareketi esas tehdit olarak algýlayan bu sinik tepki, Ergenekon operasyonlarýna kesinlikle karþý çýkýyor. AKP'nin ve Ýslami hareketin güçlenmesine karþý "laik" orduya bel baðlýyor ve hatta doðrudan doðruya orduyu göreve çaðýracak kadar ileri gidebiliyor.
Nasýl tutum almalýyýz? Ergenekon operasyonu daha uzun bir süre Türkiye'nin ana gündem maddelerinden birisi olacak. Bu yüzden Ergenekon konusunda net bir hat belirlemeden politika üretmek imkânsýz. Dünya çapýnda ekonomik ve siyasi istikrarsýzlýk öðelerinin gittikçe arttýðý günümüz dünyasýnda AKP iktidarý ve Ergenekon davasý bütünsel olarak Türkiye egemen sýnýfýnýn gücünü zayýflatan bir unsur. Dolayýsýyla sadece Ergenekon konusunda deðil diðer bütün toplumsal meselelerde tutum belirlerken öncelikle þu basit sorulara cevap vermemiz gerekiyor: Bütünsel olarak egemen sýnýfla (bazý noktalarda çatýþsalar da en genel çýkarlarý ortak olan generalleri, TÜSÝAD'ý, MÜSÝAD'ý ve TOBB'u, Erdoðan dahil bütün politikacýlarý ve bürokrasisinin genelinden bahsediyoruz) bizler; yani sömürülen, ezilen toplumun çoðunluðu ayný gemide miyiz? Dolayýsýyla onlar battýðýnda bizler de mi batacaðýz? Eðer bu sorulara "evet" diyorsak Ergenekon operasyonuna baþtan karþý çýkmamýz gerekiyor. Zira Erdoðan’ýn, egemen sýnýfýn geneline kendisinin liderlik yapmasýný saðlamak ve diðer kanatlarý kendi emri altýna almak için baþlattýðý Ergenekon operasyonu Türkiye egemen sýnýfýnýn hepsini içine alan geminin su almasýna ve zayýflamasýna neden oluyor. Örneðin bundan dört-beþ yýl öncesine kadar hangimiz bir üst düzey generalin, hem de darbe planlarý yaptýðý ve bunlarý uygulamaya koyduðu için tutuklanacaðýný düþünebilirdik? Veya bu ülkede tartýþýlmaz sanýlan kimi gerçeklerin (devletin Kürtlere uyguladýðý vahþet politikasý, faili meçhullerin devlet görevlileri tarafýndan yapýldýðý, vb) ülkenin gündeminde esas meselelerden birisi olacaðýný bilebilirdik? Bunlarýn hepsi son üç seneki Ergenekon operasyonlarý sýrasýnda herkesin gözü önüne serildi ve açýk açýk tartýþýlmaya baþlandý. Türk egemen sýnýfýnýn gemisinin su almasý için bundan baþka ne yapýlabilir??? Ancak yukarýdaki basit sorulara "hayýr" diyorsak; "bizim çýkarlarýmýz, bizleri açlýða, yoksulluða, iþsizliðe, savaþa ve gözyaþýna boðanlarla zýt yöndedir; onlarýn zayýflamasý bizim elimizin güçlenmesidir" diyorsak, o zaman
En genel düzeyde AKP'nin burjuvazinin partisi olduðu doðrudur. Ancak Türkiye egemen sýnýfýnýn saðda yer alan klasik partilerinden (DP-AP-DYP-ANAP) farklý olarak AKP, sisteme muhalif bir hareketin - Ýslami hareket içinden çýkmasýndan dolayý farklýlýklar ve çeliþkiler taþýyor. Erdoðan bir yandan burjuvazinin en genel çýkarlarýný (neo-liberal politikalar, ABD'nin Ortadoðu iþgalinin bir parçasý olmak gibi) savunurken bir yandan da oylarýný aldýðý Ýslami kesimin ve yoksullarýn sesine caný gönülden olmasa da kulak vermek zorunda kalýyor. Ýþte AKP'nin ikilemi ve sistem açýsýndan da tam olarak güvenilir olmamasýnýn nedeni budur. Erdoðan'a Türkiye egemen sýnýfýnýn klasik liderleri olan generallerin güvenmemesi, aslýnda onun nezdinde toplumun demokrasi ve refah taleplerini bastýrma isteði; Ergenekon davasý sürecinde ortaya çýkan darbe tehditlerinin esas sebebini oluþturuyor. Erdoðan hükümeti de kendi elini güçlendirmek için generalleri "terbiye" etmek istiyor; yok etmek deðil! Bu bunlar nedeniyle Erdoðan, ne bizim için ne de generaller için güvenilir olamýyor!!
Ergenekon çözülmelidir Bizim çýkarýmýz darbecilerin gerçekten yargýlanmasý ve demokrasinin oluþturulmasýndan yanadýr. Ancak bu konuda Erdoðan'a güvenemeyeceðimiz de ortada. Türkiye'de derin devletin tüm boyutlarýnýn ortaya çýkabilmesi ve çözülebilmesi için davanýn "bir numaralar"a doðru ilerlemesi þart. Ayný zamanda bu süreçte, derin devletin en pis yüzünün ortaya çýktýðý Kürt bölgelerinde geçmiþten bugüne yapýlanlar mercek altýna alýnmalý ve kirli savaþýn gerçek sorumlularýndan hesap sorulmalýdýr. Bunun anlamý "hayvan kemikleri bulundu" deyip bir kenara býrakýlan BOTAÞ kuyularýnýn didik didik aranmasý, 90'lý yýllar boyunca bölgede görev yapmýþ asker-sivil bürokrasinin araþtýrýlmasý ve elbette Türkiye'nin kanayan en büyük yaralarýndan olan Kürt sorununun hakça çözülmesini saðlayacak sivil ve demokratik bir ortamýn yaratýlmasýdýr. Bu yüzden de Ergenekon'un her tutuklama "dalgasý"na karþý ayrý tutumlar alabilmemiz gerekiyor. Erdoðan'ýn CHP'yi gözden düþürmek ve oylarýný kapabilmek için Türkan Saylan gibi darbe çýðýrtkanlýðý yapsa da esasen popüler bir piyondan baþka bir þey olmayanlarý tutuklamaya çalýþmasý derin devleti çözmeyecek. Bizim "Ýstek Vakfý" gibi sözde sivil toplum kuruluþlarýnýn arazilerinden çýkan bombalarýn daha derinlemesine araþtýrýlmasýna ihtiyacýmýz var. Bunun için Erdoðan'a güvenemeyeceðimiz ortada. Ergenekon'u ve derin devleti çözecek olan Susurluk sürecinde baþlatýlan Bir Dakika Karanlýk eylemlerinin sonuna kadar götürülmesi ve toplumun darbecilerden hesap sorar hale gelmesidir.
DTP’ye Dokunma, Gözaltılar Serbest Bırakılsın! Diyarbakýr Milletvekili Akýn Birdal, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Baþkan Adayý olduðu Birlikte Baþarabiliriz Platformu adýna "DTP'ye Dokunma" çaðrýsý yaptý. Bu çaðrýya 200'e yakýn aydýn, sanatçý, akademisyen ve sendikacý destek verdi. Aþaðýda bu çaðrý ve imzacýlarýnýn bir kýsmý yer almaktadýr: Demokratik Toplum Partisi binalarýyla parti mensuplarýnýn ev ve iþ yerlerinin aranmasýný, yüzlerce kiþinin gözaltýna alýnmasýný kýnýyoruz. Parlamentoda grubu bulunan bir partiye karþý yapýlan bu antidemokratik saldýrý yerel seçimlerde Kürt halkýnýn bir kez daha ortaya koyduðu demokratik iradesine yönelik tahammülsüzlük ve saygýsýzlýktýr. 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde olduðu gibi bu seçimin sonunda da Kürtlersiz demokrasi, Kürtlersiz barýþ olamayacaðýný anlamamakta ýsrarlý davranýlmaktadýr. DTP'ye yönelik baskýnlarýn durdurulmasý ve DTP'li yöneticilerin biran önce salýverilmesi istiyoruz. Baþta sivil toplum örgütleri olmak üzere de Kürt sorunun barýþçýl ve demokratik çözümünden yana olan herkesi de Kürt sorununun barýþçýl, demokratik çözümü için önemli bir imkan oluþturan DTP ile dayanýþmaya çaðýrýyoruz: Necati Abay, Yunus Akýl, Ýlkay Akkaya, Derya Alabora, Nemciye Alpay, Ýzzettin Alpergin, Erdoðan Aydýn, Atilla Aytemur, Mihri Belli, Sevim Belli, Ýlknur Birol, Ayþe Berkman, Ayhan Bilgen, Celalettin Can, Arif Ali Cangý, Bilge Contepe, Ercan Coþkun, Murat Çakýr, Yusuf Çetin, Cem Dinç, Temel Demirer, Yücel Demirer, Ayþegül Devecioðlu, Þehmus Diken, Ergin Doðru, Tarýk Ziya Ekinci, Vecdi Erbay, Bilgesu Erenus, Yalçýn Ergündoðan, Büþra Ersanlý, Cezmi Ersöz, Sami Evren, Þebnem Korur-Fincancý, Berat Günçýkan, Tarýk Günersel, Gencay Gürsoy, Ayþe Berktay, Ýnci Hekimoðlu, Erol Katýrcýoðlu, Oðuzhan Kayserilioðlu, Ferhat Kentel, Eren Keskin, Zübeyde Kýlýç, Filiz Koçali, Hayri Kozanoðlu, Ertuðrul Kürkçü, Kuvvet Lordoðlu, Mýgýrdiç Margosyan, Mustafa Mayda, Murathan Mungan, Ali Nesin, Sýrrý Süreyya Önder, Seyfi Öngider, Sibel Özbudun, Hasan Öztoprak, Hakan Öztürk, Sungur Savran, Cafer Solgun, Cem Somel, Nursel Þengür, Ahmet Þýk, Hakan Tahmaz, Zeynep Tanbay, Ece Temelkuran, Vedat Türkali, Bülent Uluer, Ufuk Uras, Yeþim Ustaoðlu, Cem Uzun, Türkan Uzun, Nazan Üstündað, Metin Yeðin, Tahsin Yeþildere, Gülseren Yoleri, Þanar Yurdatapan, Ragýp Zarakolu
- 6 -
Obama’nın Dış Politikası
Yenilik Nerede? Medya böyle bir görüþme olmamýþ gibi davranýyor. Obama'nýn Kürtlere somut bir destek veya umut sunmadýðý ve sunmayacaðý da belli. ABD için Türkiye hükümeti ve TSK, Kürtlerin taleplerinden çok daha önemli.
Cem Uzun
üyük bir deðiþim beklentisi dalgasý üzerine iktidara gelen ABD Baþkaný Barack Obama'nýn dýþ politikasýna yönelik de büyük umutlar baðlanmýþ durumda.
B
Bilindiði üzere Bush yönetiminin politikalarýna duyulan nefret Obama'nýn seçilmesinde önemli bir etken olmuþtu. Obama yönetime geldiðinden bu yana Hillary Clinton, Rusya ve Küba ile "yeni bir baþlangýç" yapma çaðrýsýnda bulundu. Obama'nýn önem atfedilen bir açýklamasý da "biz hiçbir zaman Ýslam ile savaþmadýk" þeklinde. Dahasý Ýran'a yönelik söylemde ciddi bir yumuþama gözlemleniyor. Amerikalar Zirvesi'nde ise Obama, Venezüella'nýn radikal Baþkaný Hugo Chaves'in elini sýktý. Bütün bunlar ABD dýþ politikasýnýn baþtan aþaðý deðiþtiðine dair belirtiler mi? Bu tartýþmada Clinton'un Küba politikalarýna yönelik kullandýðý "baþarýsýzlýk" anahtar kelime durumundadýr. Bush yönetimi ABD'nin dünya ekonomisinde yaþadýðý göreceli güç kaybýný durdurmak için saldýrgan askeri politikalara yönelmiþti. ABD'nin Afganistan ve Irak iþgali sadece Ortadoðu'ya yönelik egemenlik politikalarý deðil; Çin'in yükseliþini frenlemek ve Avrupa'da var olan dengeleri sürdürmeye yönelik adýmlardý. Bush yönetiminin baþlangýçtan beri çok riskli olan adýmlarý peþ peþe baþarýsýz oldu; ABD Irak'ta tam bir askeri yenilgiye uðramasa da kesin bir zafer de elde edemedi. Afganistan'da ise durum daha da vahim; Taliban'ýn yeniden güçlenmesi ile savaþ Pakistan'a da sirayet etmeye baþladý. Burada ABD dýþ politikasýnýn neden baþarýsýzlýða uðradýðýný ve ABD egemen sýnýfý için alternatif politika hamlelerinin olup olmadýðýný sormamýz gerekiyor. Bush yönetiminin dýþ politika gemisi açýkça direniþ kayalarýna çarptý. Irak ve Afganistan'da silahlý bir direniþ iþgale karþý durduðu gibi Batýda milyonlarca insan savaþ ve iþgale karþý sokaða döküldü. ABD'nin Irak saldýrýsý için Türkiye topraklarý üzerinden kuzey cephesini açamamasý askeri zafere ulaþmasýný engelleyen etkenlerden birisi oldu. Yine direniþ nedeniyle ABD ve müttefikleri Afganistan ve Pakistan'da da þu ana kadar
kazanamadýklarý bir savaþ sürdürüyorlar. Planlarý direniþ nedeniyle bozulunca kaçýnýlmaz olarak egemen sýnýfýn içinde çatýþma ve bölünmeler ve politika deðiþiklikleri yaþandý. Bush yönetimi Gürcistan'ý Rusya ile savaþa itmiþti. Ancak Rusya Gürcistan'ý iþgal edince Bush'un dýþ iþleri bakaný Condoleeza Rice televizyona çýkarak ABD'nin Gürcistan'a asker göndermeyeceðini açýklamak zorunda kaldý. Obama yönetimi ABD dýþ politikalarýnda esaslý bir deðiþimin yaþanmakta olduðu izlenimini vermek için büyük bir çaba sarf ediyor. Bu çabanýn esas amacý oluþturulan politikalarýn baþarýsýný saðlamaktýr. Ancak ciddi bir yan etki söz konusudur: Toplumsal tabanda zaten var olan deðiþim beklentileri daha da körükleniyor. Aslýnda ABD dýþ politika deðiþiklikleri sunulan propagandanýn çok gerisinde ve esasa dair deðil. Bush'un Gürcistan fiyaskosundan sonra bir "Rusya Baharý"nýn yaþanmasý kaçýnýlmazdý. Bush yönetimi Irak savaþý maliyetinin büyüklüðünün bir geri çekilmeyi, Afganistan'da da direniþin "zafer kazanma" yerine "kaybetmemeye çalýþma"yý yönelmeyi zorunlu kýldýðý gerçekliði ile zaten yüzleþmiþti. Þimdi ise Obama Afganistan'a 17 bin yeni asker gönderecek. Artýk Afganistan ile birlikte Pakistan'a gönderme yapan bir "Af-Pak Savaþý"ndan söz ediliyor. Bir deðiþiklik yapma niyetinin hiç bir þekilde görülmediði dýþ politika alaný ise Filistin. Bu konuda Clinton dönemi kadrolarýnýn tercih edilmiþ olmasý Israil'e destek politikalarýnýn aynen devam edeceðine iþaret ediyor. Clinton döneminde olduðu gibi Obama yönetimi
süresince de kendi baþýna varlýðýný sürdürmesi hiç bir þekilde mümkün olmayan ve küçük toprak adacýklarýndan oluþan mini-Filistin devletinde ýsrar edilecek. Latin Amerika'da Obama sola karþý saldýrgan sað hükümetleri desteklemenin kod adý haline gelen "uyuþturucuya karþý savaþ"ý sürdürmekte kararlý görünüyor. Obama Hugo Chavez ve Evo Morales'in elini sýkýyorsa bu, kitle hareketlerinin seçtikleri liderlerin darbelerle indirilmesine karþý gösterdikleri direncin gücünün karþýsýnda baþka bir alternatifi olmadýðý içindir. Obama, Chavez ve Morales'in ABD ile iþbirliði yapan ve kendisini iktidara taþýyan halka karþý ÝMF politikalarý uygulayan Brezilya Baþkaný Lula'ya benzemelerini istiyor. Bir benzeþmenin yaþanýp yaþanmayacaðý ve kimin kime benzeyeceði ise Obama'nýn niyetlerine veya bu liderlerin kiþisel kararlýðýna deðil Venezüella, Bolivya ve bütün Latin Amerika'daki hareketlerin mücadele gücüne baðlý. Obama "nükleer-siz bir dünya" çaðrýsýnda da bulundu ve nükleer karþýtý kampanyalarý teþvik edeceðini söyledi. Ancak ABD de dahil "resmi" olarak nükleer silahlarý bulunan beþ ülkenin nükleer silahlarýndan vazgeçmeleri beklenmiyor. Bütün kýnama ve eleþtiri oklarý "gayrý-resmi" olarak nükleer güç olduðu bilinen Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve nükleer güç olmaya çalýþtýðý iddia edilen Ýran'a yöneliyor. Obama'nýn nükleersiz dünyasýnda hiçbir uluslararasý anlaþmaya imza atmamiþ ve nükleer tesislerini teftiþe açmamýþ Ýsrail'in adý bile geçmiyor. Ýsrail'in elinde, en az resmi nükleer güçlerden
birisi olan Ýngiltere kadar, gayri-resmi nükleer güçlerin toplamýndan ise daha fazla nükleer silah bulunduðu biliniyor. Ne var ki Obama Ýsrail konusunda sessiz kalmayý tercih ediyor.
Türkler ve Kürtler Obama’nýn iktidara gelmesinin hemen ardýndan önce Hillary Clinton’ýn peþinden Obama’nýn Türkiye’ye gelmeleri, ABD'nin müttefik olarak Türkiye'ye ne denli önem atfettiðine iþaret ediyor. Türkiye'ye bu kadar önem verilmesinin ardýnda ABD'nin artýk tek taraflý bir politika yürütemeyeceðini, bunun baþarýsýz olduðunu fark etmesi yatýyor. Bu geliþme Türkiye egemen sýnýfý için bir fýrsat; ancak Türkiye iþçi sýnýfý, Kürtler ve demokrasi isteyen herkes için kötü bir haberdir! Obama’nýn ziyareti ile kabaran umut dalgasý ciddi bir þekilde Türk milliyetçiliði ile harmanlanmýþ durumunda. Obama bölgesel güç olarak Türkiye'ye ABD desteðini tazelemesi tabii ki Türkiye'nin ABD ile ittifakýný sürdürmesine baðlý. Obama ayný zamanda Türkiye'nin “Af-Pak savaþý”na politik ve askeri destek sunmasýný bekiyor. Obama TBMM'de yaptýðý konuþmada TSK'ya desteði vurgulayan laiklik gibi anahtar gelimeler kullandý. Obama, Bush'un "her yerde rejim deðiþikliði" yapma politikasýndan vazgeçtiði için istikrarlý ve güvenlilir müttefikler bulmaya öncelik veriyor. 1 Mart 2003'te tezkerenin reddedilmesi savaþ karþýtý hareketin baþarýsý olsa da TBMM'de verilen oylar ve dayandýðý taban Ýslamcýydý. Obama demokrasiden ziyade istikrara vurgu yapýyor. Obama DTP Eþbaþkaný Ahmet Türk ile görüþtü.
Türkiye'de genelde demokrasi sorununun özelde ise Kürt sorunun anahtarlarý dýþarýda deðil. Ne Obama ne de AB, Türkiye'de istikrarý saðlamaya yetecek düzeyin ötesine geçen kapsamlý bir demokrasiyi savunmak niyetindeler. Sorunlarýn çözümünü ABD veya Avrupa'dan bekleyen bir bir muhalefet atalete düþer. Demokrasi mücadelesi tabandan inþa edilmeli. Bunun için de bütün sömürülenleri ve ezilenleri kapsayan bir TürkKürt ittifakýna ihtiyaç var. Obama ile ABD dýþ politika hedefleri asýl olarak deðiþmedi: ABD hegemonyasýný saðlamak ve Amerikan egemen sýnýfýnýn çýkarlarýný ve zenginliðini hem diplomatik hem de askeri gücün kullanýmý ile garantilemek. Ne var ki egemen sýnýflar bile tarih yapabilecekleri koþullarý kendileri seçemiyorlar. Kriz ile birlikte ABD ekonomi alanýnda daha da zayýfladý. ABD'nin Irak'taki baþarýsýzlýðý sonucunda herkes ABD'nin zayýflýðý üzerinden pozisyon alýyor (Örneðin Rusya'nýn Gürcistan'ýn Osetya'ya saldýrýsýna verdiði yanýt). Farklý ülkeleri farklý biçimlerde etkileyen ekonomi, siyaset ve uluslararasý alanlardaki istikrarsýzlýk, korumacý-milliyetçi önlemlerin alýnmasýný tetikleyebilir. ABD dýþ politikasý ne olursa olsun bu politikalarýn sonuç alýp almayacaðý sadece politika oluþturucu egemenlere deðil taban mücadelelerine baðlý. Egemenlerin korktuklarý bu mücadeleler sayesinde Obama, Bush yönetiminin iþkencecilerini hedef almak zorunda kaldý. ABD dýþ politikalarýnda yapýlacaðý söylenen deðiþikliklerin kökenleri Obama'nýn kafasýnda deðil ABD'nin kendi baþarýsýzlýklarý ve hareketlerin baþarýlarýnda. Obama dýþ politikasýnýn baþarý ve baþarýsýzlýðýný da dünya çapýndaki mücadeleler belirleyecek. Dünya istikrarsýzlaþtýkça toplumsal tabandan yükselen mücadelelerin önemi bir o kadar artacaktýr. "Deðiþim" söylemi samimiyetsiz bir þekilde kullanýlsa bile güçlü mücadelelere dönüþen bir ilham kaynaðý olabilir.
- 7 -
Kapitalizmin Krizi Joseph Choonara ünlü Marksist teorisyen David Harvey ile kapitalizmin krizi üzerine görüþtü* azý yorumcular krizin mali piyasadan çýktýðýný ve buradan ekonominin genelini etkilediðini düþünürken, baþkalarý da üretim alanýndaki sorunlardan kaynaklandýðýný ve buradan mali sorunlara yol açtýðýný tartýþýyor. Bu konuda siz ne düþünüyorsunuz?
B
Tartýþmayý böyle koymak sahte bir ikilem yaratmaktýr. Ekonominin "gerçek" ve "mali" alanlarý arasýndaki iliþki bence diyalektiktir. Uzunca bir süreden beri "aþýrý birikim" sorunu yaþandýðý açýk. Yatýrýmlarýn üretimden ziyade spekülatif alanlara kaymasýnýn nedeni de budur. Yeni spekülatif alan arayýþý ile birlikte mali alanda bir dizi yenilikler yaþandý ve hedge fonlarý vb olanaklý hale geldi. Zenginlerin yüksek kar arayýþý, onlarý bir dizi ponzi (saadet zinciri benzeri) yöntemlerine yöneldi. Bu da sadece Bernard Madoff'un baþýnda olduðu ponzi deðildi. Emlak piyasasý, borsa, sanat ve türev piyasalarýnda ne kadar çok yatýrým yapýlýrsa fiyatlar o kadar artýyor, bu da daha fazla yatýrým çekiyor. Bütün bu piyasalarýn ponzi benzeri özelliði vardýr. Dolayýsýyla krizin mali boyutunun olduðu bir gerçek ancak zenginlerin neden bu piyasalara yöneldiði sorusu sorulmadan gerçek soruna deðinilmemiþ olur. Aþýrý birikim krizinden bahsettiniz, bunu açabilir misiniz? Normal koþullarda çalýþan bir kapitalist ekonomi, her yýl en az yüzde üç büyümek zorundadýr. Asýl mesele bu büyümenin nasýl saðlanacaðýdýr. Burada bir dizi blokaj söz konusu. Örneðin; sermaye emek ile sorunlar yaþýyorsa aþýrý birikim durumu ortaya çýkabilir. Yine piyasalarda sorunlar söz konusu ise benzer bir durumla karþý karþýya kalýr. Kapitalistlerin ulaþabilecekleri sermaye fazlasý için bir pazaryatýrým alaný bulamadýklarý zaman da aþýrý birikim sorunu yaþanýr. Sermayenin yurt dýþýna taþýndýðý bir durumdan bahsetmiþtiniz. Mali sistemdeki büyüme de böylesine bir çýkýþ yolu mudur? Yurt dýþýna yönelim 1970'lerde baþladý. Kapitalizm bir dizi uluslar arasý mali kurumlar oluþturarak Çin, Hindistan, Meksika ve benzeri yerlere sermaye akýþý yarattý. Dolayýsýyla sermayenin dünya
çapýnda dolaþmasý kolaylaþtý. Ancak bu malileþme kendi içinde bir amaç haline geldi ve mali piyasalar sýfýrdan dünya ekonomisinin toplam çýktýsýnýn üç katý kadar büyüdü (2006). Kredilerde yaþanan patlama kapitalistlerin ücretleri düþürmesinde bir etken oldu mu? 1960'larýn sonu ve 70'lerde yaþanan kriz çok yönlüydü. Ýþçi sýnýfýnýn gücünü kýrmak sermaye açýsýndan çok önemli bir hale geldi. Göç politikalarý, taþeronlaþtýrma ve off-shore uygulamalarý bir gün Ronald Regan ve Margaret Thatcher'ýn siyasi saldýrýlarý ile birleþti ve 1985'e gelindiðinde emeðin gücü etkin bir þekilde kýrýldý. 1970'lerden beri benin “ücretlerin baskýlanmasý” diye tabir ettiðim bir durum yaþanýyor. Yani gerçek ücretler hiç artmýyor. Ancak bu kez de piyasalarda sorunlar ortaya çýkmaya baþladý. Ücretlerin düþmesi talebi de daraltan bir etki yaratýr. Bu sorunu gidermek için çalýþan insanlara kredi kartlarý verildi ve borçlanma olanaðý tanýndý. ABD'de bireysel borçlar son yirmi yýlda üç katýna çýktý. Mali kuruluþlar yine önemli bir rol oynadý. Bunlar müteahhitlere kredi vererek ev inþa etmelerine olanak tanýdý ancak bu evleri kim satýn alacaktý? Bu kez de çalýþan insanlara kredi vererek evleri satýn alabilmeleri saðlandý. Ancak bir süre sonra iþ güvencesine sahip yeterince çalýþan kalmadý. Mali kuruluþlar da normalde kredi alamayacak olanlara subprime kredileri vermeye baþladý. Mali kuruluþlar hem üretim hem de tüketim alanýnda faaliyet gösterdi ve toplumun çoðunluðunu borca ittiler. Borçlanma ve gelir arasýnda dengesizlik olduðu zaman sistem çökmeye baþlar. Yaþadýðýmýz süreç de budur. Aktif deðerlerindeki balon, sorunlarýn bir kýsmýný gizledi mi? Varlýk deðerleri arttýkça herkes zenginleþtiðini düþünür. 2000 yýlýnda 300 bin dolarlýk bir ev alan kiþi dört yýl sonra evin deðerinin 500 bin dolara çýktýðýný gördü. O noktada evi satarsa 200 bin dolar kazanmýþ olur. Dolayýsýyla evet, bu durum sorunlarýn kendisinin üzerini örttü. Emlak piyasasýnýn sürekli artacaðý konusunda kolektif bir beklenti var ise bir süreliðine emlak balonu oluþur. Sizce kriz ne kadar büyük? 2006'da Neo-liberalizmin Kýsa Tarihçesi kitabýmý
yayýmladýðýmda ABD'deki durum konusunda endiþeliydim. O zamanlar “ABD herhangi baþka bir ülke olsaydý ÝMF baskýnýna uðrardý” diyordum. Bugünkü krizi, daha önceki 1997-98 Güneydoðu Asya gibi bölgesel krizlerle karþýlaþtýrýrsak o zamanlar ABD piyasalarýna ihracat yapmak mümkündü. Ancak bugün hangi piyasaya ihracat yapýlacak?
deðerlendirme konusunda daha fazla manevra alanýna sahip. Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerle daha koordineli davranmaya baþlarsa Doðu Asya'da (Latin Amerika benzeri) bir iþbirliði oluþur. Önümüzdeki süreçte bölgeselleþme eðilimine tanýk olabiliriz. Bu durumda ABD güçlü bir bölge olur ama küresel ekonominin bütünü üzerinde etkin olamaz hale gelir.
kesilmeyeceði anlamýna gelmiyor. Örneðin Çin ithal ikameci politikalar geliþtirebilir. Dolayýsýyla bugün her þeyin küresel düzeyde birbirine baðlanmýþ olmasý bu baðlantýlarýn kopmayacaðý anlamýna gelmiyor. Tabi ki burada çýkarlar söz konusu. Süreç politik mücadeleler ile iþleyecektir.
Önümüzde zorlu bir süreç var. Birkaç yýlda buradan çýkýlamaz ancak kriz farklý bölgeleri farklý þekilde etkileyecektir. Doðu ve Güneydoðu Asya þu anda çok sýkýntýda olmasýna raðmen iç piyasalarýný canlandýrarak krizden çýkabilir. ABD ise krizin asýl yükünü çekecek.
Ancak þu anda Çinliler trilyon dolar deðerindeki varlýklarý ellerinde tutuyor.
Krizden nasýl çýktýðýmýz sýnýf dengelerine baðlýdýr. Þu ana kadar Britanya ve ABD hükümetlerinin krizden çýkma yöntemlerine karþý sýnýfsal bir muhalefetin oluþtuðuna tanýk olmadýk. Ancak popülist bir öfkenin baþladýðýný da görüyoruz. Bu öfke Latin Amerika'dakine benzer politik hareketlere neden olabilir. "bu krizden çýkýp beþ yýl sonra daha derin bir krize girmek istemiyoruz" diyebilen ve sistemin radikal bir dönüþümünü talep eden bir hareketin oluþmasýný umut ediyorum.
Baþka yerlerde ABD'nin küresel rolünün azalacaðýný ancak Çin gibi rakiplerinin onun yerine geçemeyeceðini tartýþtýnýz. Bence Çin hegemonik küresel güç olarak ABD'nin yerine geçmek istemiyor. Bunun yerine ABD'yi destekliyor. ABD ve Çin arasýndaki iliþki hayli karmaþýktýr. ABD Çin'in Amerikan bonolarýna yatýrým yapmasýna son derece baðýmlý. Ancak ABD Merkez Bankasý FED, bu piyasaya 1 trilyon dolar enjekte edince mart sonunda dolar düþmeye baþladý. Hýzla düþen dolar karþýsýnda Çin'in ne yapacaðý beni kaygýlandýrýyor. Çin, ABD'den daha iyi durumda. Bankacýlýk sisteminde çöküþ yaþamadý. Artýk sermayesini
Doðru. Çin sýkýþmýþ durumda. Dolarýn düþmesine izin verirlerse para kaybedecekler. Ancak dolara yatýrým yapmaya devam ederlerse uzun dönemde daha da fazla para kaybedecekler. Tam da bu nedenle Çin'de hararetli bir tartýþma sürüyor. Dolarýn hýzla düþmesi felaketlere neden olabilir. Doðu Asya, Avrupa ve Latin Amerika baþlarýnýn çaresine bakmaya yönelirler. Bu da bölgesel bloklar arasýnda rekabeti kýzýþtýrarak 1920'ler ve 30'larda tanýk olduðumuz saðlýksýz sonuçlara yol açar. Üretimin artan oranda küreselleþmesi 1930'larda yaþanan korumacýlýða geri dönüþü zorlaþtýrýr mý? Üretimin bazý düzeylerinde bu olasýlýk az görünüyor, ancak kriz karþýsýnda çok hýzlý geliþmelere tanýk olabiliriz. 1970 ve 80'lerde Britanya'nýn ne kadar hýzlý sanayisizleþtiðini hatýrlayalým. Üretim sistemleri ve mal zincirlerinin çoklu alanlara yayýlmasý bu zincirlerin
Krizden ne tür çýkýþ yollarý var?
Egemenler, sýnýf dengelerinde ciddi bir deðiþim olmadan bu krizden çýkmak istiyorlar. Anca birçoklarý da bazý þeylerin artýk deðiþmesi gerektiðini hissediyor. Barack Obama'nýn ekonomi ekibinden memnuniyetsizlik bana göre muhteþem. Bence Obama'nýn seçtiði ekip gerçekten de berbat. Þaþýrtýcý olan çok sayýda Amerikalýnýn da ayný kanaatte olmasý... *Röportaj, Ýngiliz Socialist Review dergisinin Nisan ayý sayýsýnda yayýmlandý.
- 8 -
Solda Yeni Parti Tartışmaları:
Tarihi buluşmaya doğru hepberaber... Türkan Uzun
007 genel seçimlerinden beri süren solda yeni bir parti oluþumu tartýþmalarý 29 Mart yerel seçimleri sonrasýnda yeniden hýzlandý.
2
Solda bütün maðdur ve muhalif kesimleri kucaklayacak ortak bir parti kurma isteði ve talebi yoðun. Çok sayýda kesim bunu tartýþýyor ancak farklý inisiyatif ve öneriler söz konusu. Seçim sonrasýnda geliþen bir öneri CHP'ye katýlmak ve partiyi içeriden dönüþtürmek yönünde. Bir baþkasý SHP'ye katýlýp onun içinde bir özgürlükçü sol kanat oluþturmaya dayanýyor. Solda ortak ve kitlesel bir parti arayýþý CHP'nin uzun yýllardan beri iþçi ve ezilenlerin taleplerinden uzaklaþarak saða kaymasý nedeniyle solda býraktýðý boþluðun doldurulmasý ihtiyacýna dayanýyor. Yerel seçimlerde CHP'nin oy artýþý bir sola çekime deðil statükocu, ergenekoncu, milliyetçi, laik cepheci kanadýn güçlenmesine hizmet etti. Son dönemde de ABD ve AB konseptleri dýþýna çýkmayacaðýnýn da iþaretlerini veren, kendisini küresel ve yerel egemenler ile iyi geçinen bir iktidar adayý olarak lanse etmeye çalýþan bir CHP, iþçi ve ezilenlerin kürsüsü olabilir mi?? Murat Karayalçýn'ýn CHP'den Ankara Büyükþehir Belediyesi Baþkanlýðý’na aday olmasý SHP'den CHP'ye doðru bir köprü kurdu. SHP Baþkaný Uður Cilasun yalanladý ama partinin haziran ayýnda yapýlacak genel kurulunda CHP'ye katýlma konusu tartýþýlacak. SHP'de buna karþý dirençler söz konusu. Böyle dirençler güçlü ise SHP bölünür. CHP'ye karþý çýkanlar bunu özgürlükçü bir zeminden yaparlarsa bu kesimlerle bir buluþmanýn gerçekleþtirilmesi gerektiði son derece nettir. Ancak SHP'ye gitme ve orada sol bir kanat oluþturma önerisi aslýnda kimlerle gidilecek sorusunu doðuruyor. Söz konusu olan özgürlükçü solcularýn ve sosyalistlerin reformist diye adlandýrýlan SHP'ye katýlýmý ise bu kendi içinde bir mantýk taþýr. Yeni parti tartýþmalarýnda hep geniþ bir yelpazeden bahsediliyor: iþçiler ve solcularla beraber Aleviler, Kürtler, kadýn ve çevre hareketi, savaþ karþýtlarý, liberal demokratlar vb. Bu kadar geniþ bir yelpaze SHP'ye sýðmaz. Ancak SHP'lilerin de içinde yer alacaðý ortak yeni bir parti geniþ kesimleri kucaklayabilir.
Çatý Partisi Giriþimi Kamuoyunda Çatý Partisi Giriþimi olarak bilinen öneri uzunca bir süredir gündemde. DTP, SDP ve EMEP tarafýndan geliþtirilen Çatý Partisi önerisi bir partiler bloðu olmaktan çýktý, sömürülen ve ezilen geniþ kesimlerin temel toplumsal talepleri etrafýnda sandýkta ve sokakta bir alternatif oluþturmak üzere buluþmasýna doðru evrildi. Çatý Partisi adý bu deðiþimi ifade etmediði için de haziran ayýnda yapýlacak meclis toplantýsýnda yeni bir isim üzerine durulacak. Aralýkta Ýstanbul'da yapýlan toplantýnýn sonuç bildirgesinde herkesi "Kürt sorununun çözümü ve demokratikleþmenin önünde engel oluþturan siyasal ve sosyal sorunlara,
küresel kapitalizmin yarattýðý kriz ve tahribatlara karþý iþçi sýnýfýndan, ezilenlerden ve demokrasiden yana ortak mücadeleyi örmeye; sömürüye, þiddete, erkek egemenliðine, cinsiyet ayrýmcýlýðýna, çevre tahribatýna, þovenizme ve militarizme karþý"… "önce katýlan sonra katýlan, örgütlü ya da bireysel katýlan ayrýmý yapmadan"… "program ve tüzüðü birlikte tartýþarak oluþturmaya" çaðýrýyor. Toplantý sýrasýnda DTP temsilcileri, partinin Kürt sorununun çözümü gibi tek bir eksende olmasýnýn hiçbir þekilde düþünülmediðini, birliðin yüzünü geniþ kitlelere dönük ve büyümeye odaklý olmasýný istediklerini net bir þekilde ifade ettiler. Sýk sýk Ýstanbul ile Diyarbakýr'ý buluþturan bir parti çalýþmasý üzerine duruldu. Ýstanbul ile Diyarbakýr'ý buluþturma stratejik bir hedeftir. En genel anlamda muhalefetin temel sorunlarýndan birisi sömürü ve kimlik sorununa karþý mücadelelerin farklý kulvarlarda farklý kesimlerce yürütülmesidir. Sömürülen kesimlerin barýþ taleplerine, kimlik haklarý için mücadele verenlerin de sosyal taleplere uzaklýðý her iki mücadeleyi de zayýflatýyor. Ayrý kulvarlardan ilerleyen hareketlerin ortak talep, gündem, mücadele ve siyasi pratiklerinde ve dolayýsýyla ortak bir partide buluþmasýnýn zorunluluðu kendini uzunca bir süreden beri dayatýyor. 20-21 Aralýk'ta Ýstanbul'da 8 Þubat'ta Ankara'da, 9 Mayýs'ta Adana'da birer meclis-forum toplantýsý gerçekleþtirildi. Mayýs ve haziran aylarýnda farklý illerde toplantýlar yapýlacak. Bu toplantýlar yeni bir parti nasýl kurulacaðýný, program ve tüzüðün nasýl oluþturulacaðýný birlikte tartýþmayý hedefliyor. Dolayýsýyla "hey" ya da "ney" denilecek hazýr program ve tüzükler yok. Olsaydý zaten "birlikte þekillendirme"den bahsetmek mümkün olmazdý. Haziran ayýnýn sonuna doðru Ankara’da toplanacak bir mecliste, yerellerden geliþen önerilerin genel hatlarýyla ortaklaþtýrýlmasý hedefleniyor. Böylesi bir parti ciddiyetle üzerinde düþünülmeye ve mümkün kýlmak için emek vermeye deðer. Þu an için istenilen geniþliðe ulaþtýðýný kimse iddia edemez. Geniþletme ancak ortak bir çabanýn ürünü olabilir.
Çatý Partisi'ne karþý tartýþmalar Çatý Partisi'ne karþý farklý tartýþmalar söz konusu. Çatý giriþiminin bir partiler bloðu olduðu iddiasý ile karþýsýna kitlesel sol parti ve özgürlükçü sol seçenek önerileri konuluyor. Yani Çatý Partisi giriþiminin kitlesel, özgürlükçü veya sol olamayacaðý mý iddia ediliyor? Hiç zannetmiyorum. Çatý partisi giriþimine emek veren ile kitlesel sol parti veya özgürlükçü sol seçenek diyen iki genç yan yana geldiðinde ve nasýl bir oluþum istediklerini biraz açtýklarýnda ayný dilden konuþtuklarý ortaya çýkýyor. (Bu somut olarak yaþanmýþ bir olaydýr) Öyleyse mesele nedir? Yapýlan bölge meclisleri ve kent konferanslarýna katýlarak buradan ortak bir proje ile çýkmak son derece mümkün. Yani somut tartýþmalarý, tesadüfe býrakmadan daha sistematik ve sonuç almaya dönük toplantýlarda yapalým. Mesele DTP'nin devre dýþý býrakýlacaðý bir kitlesel özgürlükçü sol parti kurmak isteði ise bu açýkça ifade edilmeli. Þu anda DTP'nin kitleselliði ile batýda CHP dýþýndaki güçlerin zayýflýðý arasýndaki orantýsýzlýðýn parti içi demokrasi konusunda yaratacaðý soruna çözüm önerileri geliþtirilmesi gerekiyor. DTP de bu konuda önerilere açýk olduðunu ifade etmektedir. 2007 seçimlerinde Ýstanbul 2. bölgede yaþanan tek aday etrafýnda ortaklaþamama sorununu hatýrlamak gerekiyor. Sýkça iki DTP olduðu söyleniyor. Birisi Ufuk Uras'ý seçtirdi, diðeri Baskýn Oran'ý seçtirtmedi. Ancak unutulmamalýdýr ki Ufuk Uras Bin Umut adayý idi. Baskýn Oran ise Bin Umut'tan önce tam baðýmsýz aday olarak kamuoyunun karþýsýna çýktý. Dolayýsýyla iki batý solundan da bahsetmek gerekiyor: Bin Umut'ta yer alan ve DTP ile ayný fotoðraf karesine girmek istemeyen. Mesele Çatý Partisi'ne katýlmadan önce batýda yeni bir sol parti kurmak ise bu yine açýkça ifade edilmedi. Tam da bu noktada yeni bir partinin organik bir yapýya sahip olmasý gerektiði tartýþmasý ile karþýlaþýyoruz. Böylesi bir parti, DTP dýþýnda yine geniþ bir yelpazeyi hedefleyerek ideolojik bir temelde deðil
temel toplumsal talepler etrafýnda yola çýkmanýn ötesinde bir hedef koyamaz; koymamalýdýr da. Böylesi heterojen bir yapýnýn organik olmasýný beklememek gerekiyor. Organik demek verili durumda örgütlü olan güçlerin örgütlerini laðvederek birey olarak yeni partiye katýlmalarýdýr. Yani çevre hareketinde yer alanlara “Yeþiller Partisi'ni kapat da gel” denilecektir. Heterojen olan yapýlarý organik hale getirme çabasý, daðýlma dinamiklerini daha baþtan partinin çimentosuna katma anlamýný taþýr. Bütün gerilimler parti içine taþýnýr ve burada çözülmek durumunda kalýr; çözülemediði noktada da parçalanýr. Bunu yerine ortak hedefler etrafýnda buluþup birlikte mücadele edelim, sandýða birlikte gidelim; ama kýsa ve uzun vadede farklý hedefleri olanlar da kendi yapýlarýný ve çalýþmalarýný sürdürsünler. Batýnýn özgürlükçü sol seçeneði önerisi bir baþka sorun daha oluþturuyor: Böylesi yeni bir parti Kürtlerle de buluþacaksa bu buluþma kaçýnýlmaz olarak partiler üzerinden olacaktýr. Dolayýsýyla blok yaklaþýmlarý ve bunun beraberinde getirdiði bütün sorunlar yeniden gündeme geliyor. Çatý Partisi giriþim toplantýlarýnda dillendirilen örgütlü güçlerin ortak partiyi dýþarýdan desteklemeleri önerisi daha anlamlýdýr. Böyle olursa örgütlü güçlerin ne düzeyde katýlacaklarý, üzerinde tartýþýlabilir bir konu olur. Sonuç olarak muhalefet güçlerini derleyip toparlayarak geniþletip büyütecek ve toplumsal gündemlerde inisiyatif alabilecek önerilere açýðýz. Verili öneriler bütün yönleriyle açýkça tartýþýlmalýdýr. Ancak sürecin, farklý inisiyatiflerin birbirine sýrtýný dönerek, kendine yeni dese de aslýnda “benim olsun”cu gibi eski hastalýklarý sürdürmekte ýsrarcý iki veya üç yeni parti giriþimine dönüþmesine karþý çýkarýz. Muradýmýz eski bölünmüþlüklerin yeni zeminlerde yeniden üretilmesi deðildir. 1990'lardaki HEP ve ÖDP’de çatallaþan süreçten bu dersleri artýk çýkarmýþ olmamýz gerekiyor. Ýstikrarsýzlaþan bir dünyada çok kritik bir dönemeçte, çok kritik bir coðrafyada bulunduyoruz. Bu dönemde “yeni” olan stratejik yaklaþýmlarla tarihsel bir buluþma gerçekleþtirmektir.
- 9 -
Milliyetçilik: Zehirdir, Öldürür ükümet yerel seçimlerin ve Obama' nýn ziyaretinin hemen sonrasýnda milliyetçi bir dönüþ yaptý.
H
Bu, 12 Eylül 1980 darbesini hazýrlayan sebeplerden birisiydi.
Bu konudaki en büyük iþaret, DTP liderliðinin önemli bir kýsmýnýn tutuklanmasýdýr. AKP, böylece, seçimlerde kaybetmiþ olduðu oylarý milliyetçi oylardan devþirebileceðini düþünüyor.
1999'da Ecevit rolünü tekrarladý. Tüm Avrupa' da Abdullah Öcalan kovalanýrken ve Kenya'da yakalanýp kaçýrýldýðýnda Ecevit yine baþbakandý. Bu dönemde oluþan milliyetçi dalgayý arkasýna alan Ecevit 1999 genel seçimlerine girdi. DSP en çok oy alan parti olmasýna karþýn seçimin asýl galibi þimdiye kadar almýþ olduklarý en yüksek oyla MHP oldu.
Yine milliyetçilik, yine Ecevit
Fakat tarihsel olarak Türkiye'de politik geleceklerini, milliyetçiliði besleyerek ya da tavizde bulunarak korumak isteyenler kendi mezarlarýný kazmýþlardýr. Bu durum, özellikle, sol için de her zaman doðrudur. Ayrýca milliyetçiliði, Türk milliyetçiliðinin kurumsal yansýmasý olan Türk Silahlý Kuvvetleri'nden ayrý düþünemeyiz. Bu yüzden silahlý kuvvetlerin rolünü sahiplenmek ya da "ilerici doðasý" sebebiyle desteklemek yalnýzca milliyetçiliðin baþka bir varyasyonudur. Türkiye'de iþçi sýnýfýnýn yakýn tarihindeki en önemli dönüm noktasý 15-16 Haziran 1970'te gerçekleþmiþtir. Ekonomik krizin kendisini iyice hissettirdiði bir dönemde, Süleyman Demirel tarafýndan yönetilen saðcý hükümet, geliþen iþçi sýnýfý hareketini, sendikalarýn en radikal kanadý olan DÝSK'e saldýrarak durdurmaya çalýþýyordu. Ýþçilerin buna cevabý net, etkili ve "birleþik" oldu.15-16 Haziran isyaný DÝSK ve Türk-Ýþ iþçilerini birleþtirdi. Mücadele isteðiyle dolan iþçiler DÝSK ve Türk-iþ arasýndaki "ayrýlýðý" aþmak için üstün, geliþmiþ bir bilinç sergilediler ve ordunun kurmuþ olduðu barikatlarý aþarak Ýstanbul'un merkezine doðru yürüyüþe geçtiler. Fakat burada "politik aþil tendonu" kendisini milliyetçilik olarak netleþtirdi. DÝSK liderliðindekilerin çoðu orduyu ilerici "milli demokratik" bir güç olarak
gören sol geleneklerden geliyordu. Bu politik zayýflýk, DÝSK lideri Kemal Türkler'i, iþçileri 16 Haziran'da ilan edilen sýkýyönetim kararýna uymaya çaðýrmasýna sebep oldu. Pek çok iþçi çaðrýya raðmen direniþe devam etti. Fakat iþçi sýnýfý içerisinde tutarlý þekilde anti-milliyetçi bir politikanýn izlenmemesi devam eden mücadelenin yayýlmasýný engelledi ve sonunda yenilgiye mahkûm etti. Tarihçi Erik Zürcher bu durumu, TÝP ve diðer yeni sol gruplarýn ciddi yenilgisine sebep olan, "Milli Demokratik Devrim fikrine kayýþ" olarak tarifliyor. Böylece 12 Mart 1971 darbesinin önü açýlmýþ ve sol artan bir hýzla iþçi sýnýfýndan uzaklaþmýþ oldu. Kýsa süre sonra TÝP liderliði ordu konusundaki yanýlgýsýnýn bedelini ödeme durumuyla karþýlaþtý ve TÝP 20 Haziran 1971'de yasaklandý. Ýþçi sýnýfý mücadeleye devam etti. Bunun politik yansýmasý ise 12 Mart'a
karþý olan ve CHP lideri Ýsmet Ýnönü'yü deviren Bülent Ecevit'in yükseliþi oldu. Fakat Ecevit kendi milliyetçiliðinin kurbaný olmak üzereydi. Ocak 1973 seçimlerinde %33,5 oy alan, Ocak 1974' te koalisyon hükümeti kuran Ecevit, Kýbrýs'ý iþgal eden Türkiye'nin baþbakaný oldu. Kýbrýs meselesi konusunda oluþan milliyetçi hissiyattan faydalanmak isteyen Ecevit seçimlerde "mutlak çoðunluðu" saðlamak ümidiyle Eylül 1974'te istifa etti. Fakat sað ele geçirdiði bu fýrsatý "Milliyetçi Cephe" adýyla anýlan koalisyon hükümetini kurarak deðerlendirdi. Bu hükümet döneminde, baþta MHP'nin polis kuvvetlerinde kadrolaþmasý olmak üzere, eþi görülmemiþ bir kadrolaþma yaþandý. Binlerce memur yeni kadrolara yer açmak için atýldý. Hatta 1978'de %41,4 oyla yeniden iktidar olan Ecevit (ki bunu iþçilerin hâlâ sola oy vermek istemelerine baðlamalýyýz) MHP'nin güvenlik güçlerindeki kadrolaþmasýný engellemek için hiç bir þey yapmadý.
1999 seçimleri yeni bir faili meçhul ve baský dönemi getirdi. Milliyetçilik davullarýný çalmak, devlet mekanizmasý içerisine özellikle eðitim alanýna kadro yerleþtiren ve buna halen devam etmekte olan gerçek milliyetçi MHP'ye diðer herkesten çok daha fazla yaradý. 2001 krizi vurduðunda, iþçilerin milliyetçi politikacýlara verdiði kredi bitti. 2002 genel seçimlerinde DSP ortadan yok oldu ve MHP seçim barajý altýna itildi. 29 Mart yerel seçimleri milliyetçi oylarda bir artýþa iþaret etti. CHP ve MHP'nin birçok seçim bölgesinde birbirlerini destekler tutumlar sergilemeleri genel seçimlerde AKP'ye alternatif oluþturma hazýrlýklarýnýn baþladýðý söylenebilir. AKP'nin bu basýnçlar karþýsýnda daha milliyetçi bir tutum takýnmasý da mümkün. Bu noktada ister AKP ister CHP-MHP ekseninden yükseltilen milliyetçiliðe karþý enternasyonalist bir tavýrla, hükümet karþýsýnda hayal kýrýklýðýna uðrayacaklarýn, CHP de toplumsal talepler yönünde deðiþim umudu görmeyenlerin desteðini kazanabilecek bir alternatif oluþturmasý hayati bir öneme sahip. Eðer böylesi bir alternatif oluþturmakta baþarýsýz olursak, daha fazla "Milliyetçi Cephe"lerle karþý karþýya kalýrýz.
Yerel seçim sonrası siyasi dengeler ve AKP G
enel seçim havasýnda geçen bir yerel seçimden yaralanarak çýkan AKP, kabinen neredeyse yarýsýný deðiþtirdi.
Baþbakan Erdoðan'ýn Milli Görüþ'e yakýnlýðý ile bilinen isimleri tercih etmesi AKP'nin Saadet Partisi'nin muhalefetine karþý bir kalkan oluþturma çabasý olarak yorumlanýyor. Burada özellikle TBMM eski baþkaný ve AKP'nin kurucu isimlerinden Bülent Arýnç öne çýkýyor. Milletvekili olmayan Ahmet Davutoðlu'nun dýþ iþleri bakanlýðýna "atanmasý" ise tartýþmalý bir durumdur. Çokça tartýþýlan bir konu ise seçim sonrasý AKP'nin nasýl bir politik rota izleyeceðidir. Hükümetin küresel ekonomide geliþen krize ortamýnda yeniden ÝMF ile anlaþma yoluna girdiði çok açýk. Bu iþsizlik ve yoksullar için kötü haberdir. Patronlar için ise yeni kaynaklarýn ve kredi musluklarýnýn açýlmasý anlamýna gelir. Hükümetin 6. paketinde 10 milyar liralýk krediye Kredi Garanti Fonu aracýlýðýyla devlet kefaleti verilmesi öngörülüyor. Bu amaçla Hazine'nin Fon'a 1 milyar lira kaynak aktarmasý
bekleniyor. Fon araçlýðý ile Hazine, bankalarýn þirketlere vereceði kredinin yüzde 60'ýna kefil olacak. Yani bizim vergilerimizle þirketlerinin kredi borçlarý kapatýlacak. Otomotiv ve beyaz eþyada KDV kolaylýklarý üzerine duruluyor. Yani Hükümet iþsizliðin resmi rakamlara göre yüzde 15,5 düzeyine geldiði bir ortamda istihdam yaratmak yerine Koç ve Sabancý gibi þirketlerin stoklarýný eritmesini sübvanse edecek.
Ýstihdam yaratýlmadýkça da üzerinde çok durulan Ýþkur kurslarý iþsizliði ancak bir süre erteleyecek. ÝMF ile anlaþma saðlýk alanýnda ise yeni bir yýkým anlamýna gelecek. Ýlaç fiyatlarýna zam yapýlýrken iþsiz ve yoksullarýn Yeþil Kart hakký sýnýrlandýrýlacak. Krize karþý paketlerde hiç tartýþýlmayan konu ise askeri harcamalar. Erdoðan da Obama gibi krizi depolitize etmeye çalýþýyor. ABD nasýl ki Irak ve Afganistan iþgaline yönelik harcamalarýný kýsmýyorsa AKP de askeri harcamalar, sýnýr-içi ve ötesi operasyonlara dokunmuyor. Hâlbuki savaþ, iþgal ve operasyonlara ayrýlan kaynaklar
toplumsal ihtiyaçlar için kullanýlsa krizin geniþ kitleler üzerinde giderilebilir. Milliyetçilik basýncý
Ekonomide krizin basýcý ile birlikte milliyetçi bir basýnç söz konusu. Seçimlerde CHP (%23.12) ve MHP'nin (16.04) toplam oyu (39.16) AKP'nin oyunu aþtý. Statükocu, laikçi, milliyetçi, ergenekoncu kanatta yer alan CHP ve MHP sandýkta birbirlerini desteklediler! Ýstanbul'da MHP Kýlýçdaroðlu'nu destekledi açýkça ifade etti. CHP'nin Ýstanbul'da aldýðý Maltepe gibi ilçelerde de MHP oyunun yüzde 10'dan 0.11'e düþtüðü gözlemlendi MHP'nin daha "þanslý" olduðu Manisa ve Balýkesir gibi yerlerde de CHP oylarý MHP'ye gitti. CHP ve MHP seçmeninin bu denli yakýnlaþmasý milliyetçistatükocu bir basýnç yarattýðý gibi genel seçimlere dönük bir hazýrlýk çalýþmasý olarak da yorumlandý. Kürt bölgelerinde tümüyle hezimete uðrayan AKP'nin seçim sonrasý DTP'ye, ordunun da sýnýr-içi ve ötesi operasyonlara yönelmesi, Mardin katliamýnýn PKK'ye mal edilmek istenmesi milliyetçi basýnca ve AKP'nin bu
basýnç ile politikalarýný daha da milliyetçi bir rotaya kaydýrabileceðinin iþaretlerini sunuyor. Kürt sorununu çözeceðini vaat eden AKP'nin son yýllarda milliyetçiliðe kayýþýna tanýk olmuþtuk. Özellikle bayrak krizinden sonra ordunun sýnýr-ötesi operasyonlarýna ve askeri çözüm-süzlüðü ile uzlaþmasý bir dönemeç teþkil etmiþti. AKP'nin etnik temele dayalý Türk milliyetçisi bir parti deðildir ama son yýllarda milliyetçiliðe ziyadesiyle prim vermiþtir. Peki, bu kayýþýn kazananý kim oldu? Etnik temelde Türk milliyetçisi olan MHP ve kökleri Türk milliyetçiliðinde olan CHP! Milliyetçilik basýncý altýna milliyetçiliðe prim veren AKP milliyetçi basýnçlarý arttýranlarýn ekmeðine yað sürmüþtür. Bu bir kýsýr döngüdür.
Krizin ve artan milliyetçilik basýnçlarý altýna AKP'nin 2011 genel seçimlerine kadar dayanamayacaðý ve bir erken seçime gitmek zorunda kalacaðý ifade ediliyor. Genel seçime kadar da AKP'nin günü kurtarmanýn ötesinde büyük açýlýmlarda bulunmasý
beklenmiyor. AKP'nin yeni anayasa vaadine de sýrtýný dönüp birkaç maddelik ve o da CHP ve MHP'nin sansürüne baðlý deðiþikliklerle durumu geçiþtirmeye çalýþmasýnýn nedeni budur. AKP'nin önümüzdeki süreçte devlet içi gerginlikler ve meclisteki dengelerin etkileriyle savrulmalara kapýlmasý, bir o yana bir bu yana zig zaglar çizmesine tanýk olabiliriz.
Yerel seçim dengeleri deðiþtirdi, iktidarý zayýflattý meclis içi muhalefeti güçlendirdi. CHP ve MHP muhalefetinden sömürülen ve ezilenler için olumlu bir deðiþim beklenemez. Bu partilerin karþýlýklý olarak milliyetçilik yarýþýna girme olasýlýklarýnýn yaratacaðý tehlikeler ciddiye alýnmalýdýr. Ancak küresel ekonomik krizin, devlet katýndaki gerilimler ve meclis içinde yaþanan denge deðiþiklikleri egemenler için de bir krizdir. Bu ortam sömürülen ve ezilenlerin mücadelesi için yeni bir alan da açabilir. Bu alan iyi deðerlendirilirse, siyasi dengelere krizin faturasýný ödemeye karþý, demokrasi, barýþ ve özgürlüklerden yana etki edebiliriz.
- 10 -
ODTÜ Özgürlük Günleri
Baskýya Boyun Eðme, Özgürlük Ellerimizde M Serhat Bağlar
emleketin her köþesinde polis þiddetiyle, iþten çýkarmayla, askeri müdahalelerle vücut bulan, insanlarý sürekli susturup muhafazakârlaþtýran, korku ve baský politikalarý üniversiteleri de es geçmiyor. Özerk bilimsel eðitim alanlarý olarak sürekli fetiþleþtirilen üniversitelerde YÖK baþta olmak üzere tüm burjuva mekanizmalar öðrencileri susturmaya ve tektipleþtirmeye çalýþýyor. Bu politikalarýn somut örnekleri son bir yýl içerisinde ODTÜ kampüsünde kendisini fazlasýyla gösterdi. Ýlk olarak yurtsever öðrenci arkadaþlarýmýzýn fotoðraflarýný çekerken yakalanan bir kiþinin JÝTEM elemaný olduðu ortaya çýktý. Bu olayýn üzerinden kýsa bir süre sonra 14 yurtsever öðrencinin göz altýna alýnmasý ve 3’ünün tutuklanmasý JÝTEM’cinin okulda ne aradýðýný net olarak gösterdi. Bu sýralarda Mimarlýk Fakültesi’ndeki sýnýf ve stüdyolara takýlan kameralar baský politikalarýnýn þiddetini iyice hissettirmeye baþlamýþtý. 18 Mart’ta yaþananlar ise bardaðý taþýran son damla oldu: “öðrencinin güvenliðini saðlamak” bahanesiyle
kampüsün içerisine yerleþtirilmiþ jandarma, kütüphanede öðrencilere saldýrdý ve nedeni belirsiz bir þekilde bir arkadaþýmýzý gözaltýna aldý. Kendi aramýzda çözmeye çalýþtýðýmýz bir soruna jandarma sorgusuz sualsiz ve tabi ki coplu, biber gazlý müdehalede bulundu. Kütüphanede öðrencileri joplayan jandarma, fakülte binalarýna gaz bombasý attý. Bu çirkin saldýrý üzerine yaklaþýk 500 kiþi jandarma karakoluna protesto yürüyüþü gerçekleþtirdik ve sebepsiz yere göz altýna alýnan arkadaþýmýzýn serbest býrakýlmasýný talep ettik. Üniversite kampüsü içinde yer alan jandarmanýn cevabý ise þaþýrtýcýydý; " karakolun önünü iþgal ediyorsunuz, 2911 nolu kanun gereðince daðýlmazsanýz, müdahale edeceðiz." Kampüsümüzü iþgal eden jandarma karakolun önünü iþgal ediyoruz diye biz öðrencilere tazyikli su, biber gazý ve plastik mermiyle saldýrdý. 3 öðrenci arkadaþýmýz hafif þekilde yaralandý.
Tüm bu yaþananlarýn ardýndan ODTÜ Öðrenci Topluluklarý, yapýlan bir toplantý çaðrýsýyla bir araya geldi. Ýlk toplantý yaklaþýk 15 topluluðun katýlýmýyla gerçekleþtirildi. Toplantýda öðrenciler üzerinde þiddetini giderek arttýran baskýya karþý ortak bir ses çýkarma kararýna vardýk. Ýlerleyen toplantýlar sonucunda 32 öðrenci
topluluðunun imzasýyla Özgürlük Günleri düzenledik. 13 - 22 Nisan tarihleri arasýnda söyleþilerden, atölye çalýþmalarýna, film gösterimlerine, kantin sohbetlerine ve bir takým oyunlara kadar birçok etkinlik düzenledik. Okulun en kalabalýk bölgesi olan “Fizik çimleri”nin önüne ördüðümüz duvara baský duvarý ismini verip, anti-demokratik uygulamalarý cisimleþtirdik ve 22 Nisan'da yaðmur altýnda gerçekleþtirdiðimiz yürüyüþte baský duvarýný hep beraber yýktýk. 10 günlük etkinlik süresince yapýlan bütün iþler baský politikalarýný ifþa etmek ve diðer öðrenci
arkadaþlarýmýzla rahatsýzlýklarýmýzý paylaþabileceðimiz ortamlarý yaratabilmek amacýyla gerçekleþtirildi. Eksiklikleri ve aksaklýklarýyla güzel, hareketli ve tartýþmalý bir süreci geride býraktýk ve hemen 1 Mayýs'ý örgütlemeye koyulduk. Özgürlük Günleri ile oluþan politik havayý bir adým daha ileriye; alanlara, iþçi sýnýfýyla ve tüm ezilenlerle birlikte mücadeleye taþýyalým dedik ve her yýl olduðu gibi yine hepberaber ODTÜ ÖÐRENCÝLERÝ pankartýmýzýn arkasýna, Sýhhiye Meydanýna çaðrýmýzý yaptýk...
Özgürlük Günleri’nden Yükselen Talep:
“Öğrenci Merkezli Bir Üniversite Đstiyoruz” gazý, tazyikli su ve kaldýrým taþlarý ile müdahalede bulunmuþtur. Bu saldýrýnýn ardýndan savcýlýk tarafýndan soruþturmaya uðrayan da yine öðrenciler olmuþtur ve 21 arkadaþýmýza savcýlýk soruþturmasý açýlmýþtýr. Açýlan bu soruþturmalar üniversitemizde özgürlüðün ve demokrasinin öðrencilere deðil jandarmaya olduðunu göstermektedir.
Baskýya Boyun Eðme, Özgürlük Ellerimizde! iz, ODTÜ öðrenci topluluklarý olarak okulumuzda yaþanan ve son zamanlarda þiddetini artýran sansür ve baský uygulamalarýndan rahatsýzýz.
B
Bizlerin güvenliðini saðlamak adý altýnda takýlan kameralarýn, etkinliklerimiz üzerinden uygulanan baskýnýn ve sansürün, jandarma müdahalelerinin, soruþturmalar ve gözaltýlarýn, bizleri susturmanýn ve özgür düþünceye ket vurmanýn farklý yollarý olduðunu biliyoruz. Bizler "güvenlik" adý altýnda, rektörlük tarafýndan sürekli meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlan bu baskýnýn gözetim altýnda tutulan özneleri olmayacaðýz. Bizler üniversitenin özneleriyiz ve özgür demokratik üniversite hayallerimizin "sözde" kalmasýna izin vermeyeceðiz.
Bizler öðrenci topluluklarý olarak, uygulanmaya çalýþýlan baskýya karþý duruþumuzu kameralara tepkimizle göstermeye baþladýk. Mimarlýk Fakültesi öðrencilerinin iki senedir karþý koymasýna raðmen takýlan kameralarýn, mimarlýk öðrencilerinin baþlattýðý ve bizlerin de destek verdiði süreçte, dekanlýk tarafýndan çýkarýlacaðý açýklandý. Okulumuzdaki jandarma baskýsý üniversite yönetimi tarafýndan açýkça desteklenen diðer bir konudur. Yemekhanede yaþanan JÝTEM olayý, ardýndan gelen gözaltýlar, rektörlük ve jandarmanýn ortaklaþmasýnýn öðrencinin "güvenliðini saðlama" üzerinden olmadýðýný göstermiþtir. 18 Mart tarihinde kütüphanede ve A4 kapýsýnda yaþanan olaylarda, özgür ifade ortamý olmasý gereken üniversitede öðrencilere cop, biber
Bizim de, ODTÜ öðrenci topluluklarý olarak üniversite yönetiminden taleplerimiz olacaktýr. Üniversitemizin YÖK ve Jandarma denetimi altýnda olan yönetim anlayýþý deðiþene dek taleplerimizin gerçekleþtirilmesi için topluluklar olarak verdiðimiz ortak tepkimiz devam edecektir. 30 Mart tarihinde Mimarlýk Fakültesi’nde gerçekleþtirdiðimiz "Kameralarý Ýstemiyoruz" eylemimizin ardýndan yolumuza 13-22 Nisan tarihleri arasýnda gerçekleþtireceðimiz Özgürlük Günleri ile devam ediyoruz. - Güvenlik korkusu üzerinden baskýlara sessiz kalmayacaðýz. - Rektörlükten bir özür yazýsý bekliyoruz! - Üniversitemizde güvenlik kameralarýný istemiyoruz! - Etkinliklerimizin sansürden geçirilmesini istemiyoruz! - Üniversitemiz sýnýrlarý dahilinde jandarma, polis, özel güvenlik istemiyoruz! - Öðrencilere ve öðretim elemanlarýna soruþturma açýlmasýný istemiyoruz! Açýlan soruþturmalarýn geri alýnmasýný istiyoruz! - Yurtlardan , kütüphaneden, amfilerden gözaltýna alýnmak istemiyoruz! - Yönetim merkezli deðil öðrenci merkezli bir üniversite istiyoruz!
Kamera Tamam; Ama Dahasý Var Özgürlük Günlerinin öncesinde baþladýðýmýz ve Mimarlýk Fakültesi’ne takýlan kameralara karþý uzun bir süre yürüttüðümüz mücadelemiz kazanýmla sonuçlandý. Mimarlýk Fakültesi öðrencilerinin çekirdek çitleyerek baþladýklarý, daha sonra eylemler ve ders boykotlarýyla þiddetini arttýran mücadele sonunda fakülte dekanlýðý öðrenci ve öðretim elemanlarýna bir anket uyguladý. Büyük çoðunluðun oylarýyla sýnýf ve stüdyolardaki kameralar kaldýrýldý, artýk geceleri kapýda bekçi olacak.. Diðer taleplerimizi ise 10 gün boyunca tüm gücümüzle haykýrdýk, etkinlik ve eylemliliklerimizde sürekli dile getirdik, yoðun çalýþmalarýmýzýn karþýlýðýnda ise rektörlükten istediðimiz toplantýyý almayý baþardýk. Rektör baþta olmak üzere üniversitemizin en "üst" yöneticilerinin katýlacaðý bir toplantýyý kabul ettirdik. Þu sýralar yoðun bir araþtýrma çalýþmasý içerisindeyiz. Rektörle alacaðýmýz toplantýda taleplerimizi ileteceðiz ve yönetimde söz sahibi olmak istediðimizi yönetime bildireceðiz. Kararlýyýz; taleplerimiz karþýlanmadýðý sürece eylemliliklerimiz þiddetlenerek devam edecek...
“Evrim”den “Devrim”e uygulanabilmiþ olmasýdýr.
ODTÜ’lülerin “Evrim” eyleminden Özlem Gitmez
vrim teorisiyle ilgili son dönemde dünya çapýnda yapýlan saldýrýlarýn bir örneðini Türkiye'de Tübitak'a baðlý Bilim ve Teknik dergisinin bilimsellikten uzak anlayýþýyla evrim teorisini kapak konusu olmaktan çýkararak sansürlemesiydi Peki evrim teorisine saldýrýlar dünyada kendisini nasýl gösteriyor?
E
Guardian gazetesine göre Ýngiliz halkýnýn yalnýzca yarýsý evrim teorisinin gerçek olduðunu düþünüyor. Yüzde 22'si evrim teorisi yerine "yaradýlýþ"a inanmakta. Bu duruma dayanarak da Ýngiltere'de okullarda evrim teorisi yerine "yaradýlýþ" teorisinin öðretilmesi gerektiðini savunan kampanyalar yapýlýyor. Evrim teorisine saldýrýlar Ýngiltere'den Amerika'ya kadar sürerken, Türkiye'de de yanký bulmakta gecikmiyor. Evrim teorisinin Tanrý inancýyla çeliþmesi durumunun sistemin kullanmak durumunda olduðu ideolojik
güçlerden birini kaybetmesine neden olduðu için "evrim teorisi" bilimsellikten uzak olduðu iddialarýyla savaþmak durumunda býrakýlýyor. Din, ve yaradýlýþ teorileri dinin kurumsal yapýsýyla hayatýmýzý baskýlamanýn yöntemlerini saðlamlaþtýrýrken evrim teorisi sistemin "bilimsel" kurumlarý tarafýndan da kabul edilmemeye baþlandý. Evrim teorisi bilim dünyasýnda bir devrim niteliði taþýyordu. Bundan 150 yýl önce insanlýðýn hayatýna giren, ve varoluþu açýklamada önemli bir adým olan evrim teorisi bilim dünyasý tarafýndan kabul görmüþ bir teori olarak hayatlarýmýzda uzun süre yer etti, bugünlere kadar. Harun Yahya'nýn "Yaradýþý Atlasý" bilim dünyasýna yeni bir çýðýr açmýþcasýna girdiðinde sistem de kendi hegemonyasýný kurmanýn yeni ve "bilimsel" bir yolunu bulmuþ oldu. Avrupa'da intellectual design (akýlcý tasarým) olarak söylemleþtirilen yaradýlýþ teorisi
kapitalizmin tahakkum mekanizmalarýnda yerini aldý ve kampanyalar halinde örgütlenmeye de baþlandý. Türkiye'deki saldýrý yaradýlýþ teorisini "bilimselleþtirme" çabasýnýn ötesinde bilime sansür halini de aldý ve insan aklýnýn özgürleþmesinin önüne bir engel daha konuldu. Bilim ve Teknik dergisi Unesco tarafýndan "Darwin yýlý" ilan edilen günlerde kapak konusu olarak evrim teorisini seçmiþti ki Tubitak Baþkan Yardýmcýsý Ömer Cebeci derginin hazýrlanan taslaðýný veto etti ve derginin genel yayýn yönetmeni de dergiden bu giriþimi sebebiyle atýldý. “Evrim teorisi doðru mudur, deðil midir, yaradýlýþ teorisi veya (daha entellektüel adýyla) akýlcý tasarým teorisi ne kadar geçerlidir” tartýþmalarý bir yana üzerinde düþünülmesi ve karþý çýkýlmasý gereken de asýl olarak evrim teorisine yönelik saldýrýlarýn meþru bir þekilde yapýlabilmesi ve sansürün rahat bir þekilde
Hayatýmýzýn her alanýnda sansür uygulayan, düþünce özgürlüðünü yalnýzca bazý düþüncelere mahsus bir hak olarak gören bir sistemde yaþýyoruz. Bu sistem ayný zamanda savaþ mühimmatlarý yapýmýný bilimsellik olarak önümüze koyan, üniversiteleri bilim yapan kurumlar olarak deðil bu kriz ortamýnda mümkün olmasa da sisteme kalifiye iþçi üretimi yapan kurumlar olarak kurguluyor. Ayný sistem hukuksuz bir þekilde insanlarý iþten atmakla kalmýyor ayný zamanda bunu bilimselliðe hakaret derecesinde bir argümanla yapabiliyor. Evrim teorisi bugün bilim dünyasýnda kabul gören bir teori fakat sýradan insanlar olarak bizlerin hayatýnda kabul görmesine izin verilmiyor. Bu izin vermeme durumu ideolojik alanda "özerk" olan bilim dünyasýna bir saldýrý görevi görüyor. Bilim hiç bir zaman sistemin ideolojik aygýtlarýndan tam olarak baðýmsýz olmamýþtýr; olamaz da. Fakat insanlýðýn dünyayý ve kendisini anlamlandýrma çabasý her þeye raðmen ister istemez sistemin istemediði alanlara girerek sýradan insanýn hayatýnda sýradan olmayan izler ve bilgiler býrakabilmiþtir. Bugün bu izleri silme çabasýna karþý çýkmak demokrasiye sahip çýkmak anlamýna geliyor. Evrime ve Devrime sahip çýkalým, hayatýmýzdaki sansüre karþý çýkalým, düþüncenin ve bilimin özgürleþmesine sahip çýkalým!
ODTÜ’de Jandarma Öğrencilere Saldırdı 8 Mart günü kampüste Newroz masasýný açtýk. Kürtçe ve Türkçe þarkýlar eþliðinde bildirilerimizi daðýtýp arkadaþlarýmýzý Newroz kutlamalarýna çaðýrýyorduk. Öðlen saatlerinde masaya gelen faþist bir asistan öðrenci masamýza astýðýmýz sarý, kýrmýzý, yeþil bezi yere atýp "Türkler ve Kürtler hiçbir zaman kardeþ olmayacaktýr çünkü tüm Kürtler katildir" diyerek, masamýza saldýrdý ve kütüphaneye doðru uzaklaþtý. Bunun üzerine bu çirkin saldýrýyý gerçekleþtiren asistanýn yanýna giderek özür dilemesini istedik. Bu sýrada olaylarý haber alan jandarma robocoplarý kütüphane önüne gelip arkadaþlarýmýzla konuþtu
1
Arkadaþlarýmýzýn jandarmaya sorun çýkmayacaðýný ve saldýrýyý gerçekleþtiren faþist asistanýn özür dilemesinden sonra daðýlacaklarýný belirtmesine raðmen jandarma kütüphane içerisinde bulunan öðrencilere saldýrdý ve bir arkadaþýmýzý göz altýna aldý. Coplu saldýrýya uðrayan arkadaþlarýmýzýn Mimarlýk Fakültesi’ne doðru çekilmesine raðmen fakülteye ilerleyen jandarma, binanýn içerisine ve bahçesine gaz bombalarý atarak karakola çekildi. Jandarmanýn kütüphanenin içerisine kadar girerek öðrencilere saldýralabiliyor olmasý ise rektörlük izniyle meþrulaþtýrýldý. Saldýrýdan fazlasýyla rahatsýz olan bizler yaklaþýk 150 öðrenci kütüphane önünden jandarma karakoluna doðru
yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrasýnda sayýmýz 500’ü aþtý. Karakolun önüne geldiðimizde göz altýnda olan arkadaþýmýzýn serbest býrakýlmasýný talep ettik fakat jandarma bu talebimizi reddetti. Sloganlar ve þarkýlar eþliðinde serbest býrakýlana kadar arkadaþýmýzý bekleyeceðimizi ýsrarla belirttik. Bu sýrada jandarma tarafýndan görevlendirilen bir arabulucu tam 5 kez yanýmýza gelerek savcýlýk kararý nedeniyle arkadaþýmýzý býrakamayacaklarýný ve 2911 nolu kanun gereðince hemen daðýlmazsak müdahale edeceklerini belirtti. Biz biliyorduk ki faþist saldýrganýn þikayetini geri çekmesi arkadaþýmýzýn serbest býrakýlmasý için
yeterliydi fakat jandarma anlaþmaya yanaþmadý ve 21.00 sularýnda panzerle biz öðrencilere saldýrdý. Yaklaþýk 2 saat boyunca tazzikli su, gaz bombasý ve plastik mermi ile öðrencilere saldýran jandarmaya karþý bizler daðýlmadýk haklý talebimizin arkasýnda kararlý mücadelemizi sürdürdük. Öðrencileri zorla daðýtamayacaðýný anlayan jandarma yine bir arabulucu göndererek daha fazla saldýrmayacaklarýný belirtti ve savcýyla görüþme karþýlýðýnda öðrencilerin yurtlar bölgesine çekilmesini þart koþtu. Uzun çatýþma sonrasý üzerimiz sýrýlsýklam bir þekilde yurtlar bölgesine döndük ve burada bir yürüyüþ gerçekleþtirdikten sonra daðýldýk.
Antikapitalist - Aylık Siyasi Gazete / Đletişim ve abonelik için : 0506 8329459 / www. antikapitalist.net / iletisim@antikapitalist.net Yayın türü: Yaygın süreli / Büro: Katip Mustafa Çelebi Mah. Abdullah Sok. No: 8/2 Beyoğlu-Đstanbul Tel: 0212 2492866; Antikapitalist aylık siyasi gazete / Mayıs - Haziran 2009 Sayı: 55 / Sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: Türkan Uzun / Uluslararası Akım Tanıtım Yayıncılık Ltd. Şti. / Baskı: Yön Matbaası (Güven San. Sit. B Blok No: 366 Topkapı)
- 11 -
TEMEL ĐLKELERĐMĐZ YA BARBARLIK YA SOSYALĐZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kar ve rekabettir. Bu nedenle iþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve çevre tahribatýna neden olur. Gittikçe daha fazla zenginlik yaratan kapitalizm geniþ yýðýnlarý yoksulluða mahkum eder. Yaratýlan zenginliðin insan ihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi, ancak isçi sýnýfýnýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan her þeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.
ĐŞÇĐ SINIFININ KURTULUŞU KENDĐ ESERĐ OLACAKTIR Sosyalizm ancak isçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýsçiler bunu ancak isçi konseyleri aracýlýðýyla aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.
REFORM DEĞĐL DEVRĐM Bu düzenin kurumlarý yönetici azýnlýðý, çoðunluða karþý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar ele geçirilip çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlamaz. Kökten bir deðiþim gereklidir. Gerçek demokrasi, aþaðýdan yukarý doðru örgütlenen, temsilcilerin istendiði an görevden alýnabildiði, üretimin iþçi sýnýfý tarafýndan kolektif olarak kontrol edildiði bir sistemde mümkündür. Böyle bir deðiþim parlamento aracýlýðýyla gerçekleþtiri-lemez, ancak iþçilerin kitle eylemleriyle, büyük kitlelerin bir avuç yönetici azýnlýðý alaþaðý etmesiyle saðlanabilir.
E N T E R N A S Y O N A L Đ Z M Günlük yaþamýmýzda kullandýðýmýz en sýradan mallar bile deðiþik ýrk, renk, dil, din, cinsiyetten iþçilerce üretilmekte. Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.
TEK ÜLKEDE SOSYALĐZM MÜMKÜN DEĞĐLDĐR Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa kalýcý bir zafere ulaþamaz ve yenilir. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya'da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928'deki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. Kendilerini nasýl tanýmlarlarsa tanýmlasýnlar, bu ülkeler insana deðil silaha para yatýran, çevreyi tahrip eden, zengin ve yoksul ayrýmýnýn olduðu, ulusal ve cinsel ayrýmcýlýk yapýlan kapitalist toplumlardý.
ULUSAL SORUN VE AZINLIKLAR Ayrýmcýlýk yapýlmayan bir dünyada birlik içinde yaþamak istiyoruz ama sadece yaþamak istediði ülkeyi, konuþmak istediði dili, ibadet etmek istediði dini seçebilen insanlar özgürce birlikte yaþayabilirler. Bu nedenle azýnlýklara yönelik her türlü milli, dini, mezhepsel, ýrksal ayrýmcýlýða karþý mücadele etmeli, ezilenlerin yanýnda olmalý, onlarýn eþitlik mücadelesini desteklemeli, örgütlenme haklarýný savunmalý-yýz. Uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurken, ezen ulus milliyetçiliðine karþý mücadele edip ezilen ulusun kurtuluþ mücadelesini desteklemeliyiz.
C Đ N S Đ Y E T Ç Đ L Đ K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ve eþcinselleri ezmektedir. Her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunmalý, insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele etmeliyiz.
DEVRĐMCĐ
PARTĐ
Kazanmak için büyük çoðunluðu mücadeleye katmak gerekiyor. Ama egemenlerin propagandalarý ve günlük yaþamýn dayatmalarý nedeniyle ne yazýk ki büyük çoðunluk bizden farklý düþünüyor. Bu fikirlere karþý mücadele etmek için örgütlenmek, fikirlerimizin doðruluðunu mücadele sýrasýnda kanýtlamak zorundayýz. Bu nedenle kapitalist sisteme ve onun sonuçlarýna karþý her mücadelenin en militan parçasý olan en militan iþçileri sosyalizm ve birlikte mücadele etme fikrine ikna edecek devrimci bir parti inþa etmek istiyoruz. Iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için böyle bir parti zorunludur.
PARTĐ ĐÇĐ DEMOKRASĐ Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Ancak birbirimizle tartýþarak, deney alýþ veriþinde bulunarak öðrenebilir ve kazanmak için ne yapabileceðimiz konusunda anlaþabiliriz. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Bu nedenle, demokrasi örgütlenmemizin can damarýdýr. Tartýþmanýn amacý birlikte hareket etmek, dünyayý dönüþtürmek olduðu için demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.
ÇAĞRI Bu fikirlere katılan herkesi, birlikte örgütlenmeye çağırıyoruz.
www.antikapitalist.net
Mayýs-Haziran 2009 / Sayý 55 / Fiyatý 1 YTL
Marx’ın Devrimci Fikirleri kitabı çıktı:
Aslolan Deðiþtirmektir arl Marx 14 Mart 1883'de öldü. O günden beri çok þey oldu: iki dünya savaþý, Auschwitz, atom bombasý, içten yanmalý motor, televizyon, mikroçip, Seattle, ABD’nin Afganistan ve Irak iþgali. O halde þimdi Marx’ýn yaþamý ve düþüncelerine iliþkin bir kitap basmanýn bir âlemi var? Sürekli kriz ve savaþlarla çalkalanan, çevre tahribatý ile varlýðý tehlikeye giren bir dünyada yaþamak istemiyoruz! Baþka bir dünya ve Türkiye özlemi içindeyiz. Bu berbat dünyayý ve Türkiye’yi deðiþtirmek isti-yoruz. Dünya çapýnda bizler gibi deðiþim isteyen milyonlar var. Nasýl deðiþtirebiliriz sorusu çaðýmýzýn temel sorunu halinde. Marx bu sistem nasýl çalýþýyor ve nasýl deðiþebilir sorunlarýna eðilmiþtir. Vardýðý sonuçlar bir cevaplar reçetesi deðil sorunlarý analiz etme ve çözüm geliþtirme yöntemidir.
K
Marx'ýn düþüncelerini kavramak, kapitalist sistemin barýndýrdýðý sömürüyü, ýstýrabý ve þiddeti yok etmeyi arzulayan herkes için önemli olduðundan dolayý ilgimizi hak etmektedir. Hâlâ Marx'ýn yönelttiði sorularýn muhatabýyýz. Deðiþim isteyenler Marx'ýn düþüncesinden uzak duramaz, çünkü þimdi bizi zorlayan tüm konular - krizler ve iþsizlik, devrim ve reform sorunsallarý - onda vardýr. Marx dünyaya bakýþýmýzý kökünden deðiþtirmiþ bir avuç düþünürden birisidir. Bu baðlamda Eflatun, Aristo, Kopernik, Galileo, Newton, Darwin, Freud ve Einstein'la ayný düzlemdedir. Materyalist tarih kavramý; Marx'ýn yaþam boyu yoldaþý Friedrich Engels'in onun mezarýna yazdýðý gibi, 'ideolojinin aþýrý büyümesi sonucunda, insanlýðýn politikayý, bilimi, sanatý, dini, vb. izleyebilmesi için her þeyden önce yemesi, içmesi, barýnmasý ve giyinmesi gerektiði bugüne
kadar gizlenmiþtir,' biçiminde özetleyebileceðimiz "basit gerçek" o kadar güçlüdür ki Marx'ýn muhalifleri ve hasýmlarý bile bunu görmezlikten gelemezler. Marx, Engels'in dediði gibi, "her þeyden önce bir devrimci" idi. Marx açýsýndan teori, çevresindeki dünyayý anlama aracýydý, fakat sadece o dünyayý dönüþtürmenin bir adýmý olarak. Yaþamý ve araþtýrmalarýný tek bir amaca adadý: iþçi sýnýfýnýn özgürlüðü. Marx'ýn üstlendiði görevin ne denli özveri gerektirdiðini de unutmamak gerekir. Çaðdaþlarýndan biri yirmilerinde onu þöyle tanýmlamýþtý: "Rousseau, Voltaire, Holbach, Lessing, Heine ve Hegel'in bir kiþide birleþtiðini hayal edin... iþte Dr. Marx." Siyasi anlamda geleneksel bir akademik kariyeri benimsemiþ olsaydý, dönemin en önemli entelektüellerinin önüne geçerdi. Zengin ve ünlü biri olarak ölebilirdi. Fakat Marx yaþamýný sosyalist devrime adadý. Sonuç olarak o ve ailesi neredeyse Avrupa'nýn tamamýnda polis güçlerince izlendi ve gözetlendi. Kapýlarýnda icra memurlarý, sefalet içinde yaþadýlar ve sadece Engels'in fedakârlýðý sayesinde hayatta kaldýlar. Marx öldüðünde, ölümü, ülkesi saydýðý Ýngiltere'de umursanmadý bile. The Times ölümünü Fransýz basýnýndan öðrendi. Bu kariyeri, medyanýn zekâlarýna hayran olduðu ve refah içinde yaþayan günümüz bilginlerinden birininkiyle kýyaslayýn artýk. Ne yazýk ki, Marx'ý anlamak, her zaman olmasý gerektiði kadar basit deðildir. Bunun nedeni esas itibariyle, hep söylenegeldiði gibi, Marx'ýn yazýlarýnýn çapraþýk, aðýr ve Almanca olmasý deðildir. Genel olarak anlaþýlýr bir yazardýr ve eserleri genelde sadece ele aldýklarý konu karmaþýk olduðunda zor okunur. Asýl
zorluk, Marx'ýn fikirlerinin pek çok büyük çarpýtmaya maruz kalmýþ olmasýndadýr ve bu kitabýn yazýlmasýnýn bir nedeni de budur. Hiç kuþkusuz Marx'ýn düþmanlarý, mevcut düzenin savunucularý, onun deyiþiyle, kapitalizmin "kiralýk dövüþçüleri" tarafýndan kýsmi zararlara uðratýlmýþtýr. Marx hakkýnda sayýsýz yalanlar yazýlmýþtýr. Pek çok þeyle yaftalanmýþtýr - tutucu, Yahudi karþýtý ve Hitler'in habercisi (bir Yahudi ve bir enternasyonalist olmasýna raðmen!). Sayýsýz mektubu, burjuva "bilim adamlarý" tarafýndan onun bayaðýlýðýný veya ýrkçý yaklaþýmýný yakalama umuduyla incelenmiþtir. Ancak bu iftiralarý çürütmek nispeten kolaydýr. Zor olan, Marx'ýn düþüncesinin yandaþlarýnýn ellerinde karþýlaþtýðý saptýrmalarla baþ etmektir. "Bütün bildiðim Marksist olmadýðýmdýr", demiþti yaþamýnýn sonlarýna doðru; "Tanrý beni dostlarýmdan korusun!" Marx'ýn fikirlerinin bu "dostça" yanlýþ yorumlanmasýnýn iki ana kaynaðý vardý. Birincisi ve en önemlisi, "MarksizmLeninizm"in baþta Sovyetler Birliði ve Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere bir takým önemli ve güçlü devletlerin resmi ideolojisi olmasýdýr. Halbuki Marx'ýn sosyalizmi, "aþaðýdan" sosyalizmdi. Ýþçi sýnýfýnýn kendi eylemliliðiyle özgürleþmesini ve hayallerindeki toplumu kurmalarýný öngörüyordu. Ancak Doðu Blokunda "gerçekte var olan sosyalizm" iþçilerin kendi eylemliliðinin reddini ve halk demokrasisinin inkârýný temel almaktadýr. Saptýrmanýn diðer kaynaðý, Marx'ýn akademisyenlerce keþfedilmiþ olmasýdýr. Sadece eserlerinin yüzlerce yorumun ve doktora tezinin konusu olmasý deðildir sözünü ettiðimiz. Emek hareketinde
deðil fakat üniversitelerde ve yüksek okullarda, hedefi kapitalizmi devirmek deðil, Marksizm'i incelemek olan yeni bir Marksizm türevi ortaya çýkmýþtýr. Bu türün kibar adý "Batý Marksizmi"dir, çünkü üyeleri aslen Avrupa ve Kuzey Amerika'da bulunurlar. Buna "Akademik Marksizm" denmesi daha doðru olabilir. Pratisyenleri, Yunan mitolojisinde kendi yansýmasýna âþýk olan Narcissus'u hatýrlatýyorlar. Bu akademik Marksistlerin tüm ürettikleri hemen bir tarafa atýlamaz. Bazen kullandýðýmýz kavramlarý açýklama ve geliþtirmeye zaman ayýrmak gerekir, fakat Batý Marksistleri için bu eylem kendi içinde sona ermiþtir. Sonuçta, yüksek nitelikli entelektüellerden oluþan küçük bir azýnlýk dýþýnda öyle herkesin anlayamayacaðý birçok yazý ortaya çýkmýþtýr.
O halde bu kitabýn amacý Marx'ý maruz kaldýðý saptýrmalardan kurtarmak; onun temel fikirlerini, mümkün olduðunca açýk ve basit bir biçimde ortaya koymaktýr. Bunun kolay bir iþ olmadýðý aþikâr. Öncelikle, sosyal demokratlar, ortodoks Komünistler, Maoistler, Troçkistler gibi - her türden sosyalist, Marx'ý kendi politik görüþlerini doðrulatmak için okuyor. Bu kitap devrimci sosyalist bir bakýþ açýsýyla yazýldý. Baþka bir deyiþle Marx'ýn, kapitalizmin, çeliþkileri ya sosyalizme ya da barbarlýða varmasý gereken ve insanlýk adýna tek umudun iþçi sýnýfýnýn kapitalist devlet mekanizmasýný imha etmesinde ve yerine kendi düzenini getirmesinde yatan sömürücü bir sosyal sistem olduðu inancýna dayanýyor. Bu kitap kapitalizme karþý verilen mücadeleye bir katkýdýr.
Marx’ýn Devrimci Fikirleri kitabýný Belge Yayýnlarý Kitabevi’nden veya internet üzerinden edinebilirsiniz.. Belge Yayýnlarý adres: Divanyolu cad.Binbirdirek Ýþhaný Bodrum Kat Sultanahmet/Ýstanbul www.antikapitalist.net / iletisim@antikapitalist.net