Antikaptalist 11

Page 1

Yýl 1 Sayı 11

500.000 TL

Kasım 2001

KIRINTI ÝSTEMÝYORUZ FAİZ+SİLAH % 64,4 YATIRIM % 5,8 BU P ARAYL A ka mu ç al ý þ an l ar ý n ý n ma aþ l ar ý 3 k at , y a tý r ý ml a r 1 1 k a t , e ð it i m h a r c a m a l a r ý 9 k a t , sa ðl ý k h ar ca ma l ar ý 27 kat , k ü l t ü r h a rc a m a l a rý 3 07 k a t A RT I RI LA B Ý LÝ R

DİĞER % 7,4

PERSONEL % 22,3

SAVAÞA VE YOKSULLUÐA KARÞI

1 ARALIK MÝTÝNGÝNE BAÞKA BÝR DÜNYA

MK KÜ ÜN M MÜ ÜM N

2 Küresel eþitlik, adalet ve barýþ istiyoruz 3 Patron ve generallerin hortum bütçesi 4 Röportajlar 5 “Dünyamýz satýlýk deðil” 6-7 ABD, Türkiye ve Savaþ 8 Eðitim sistemi ve YÖK 8 Kadýnlar için pozitif ayrýmcýlýk 9 Savaþa karþý birleþik cepheyi inþa edelim 9 Büyük Biraderin Medyasý 10 Rusya 1917: Savaþ karþýtlýðýndan iþçi devrimine 10 Fransa 1968: Vietnam eyleminden genel greve 12 Chris Harman: Savaþlar ve dervrimler 12 Kuzey Ýttifaký’nýn gerçek yüzü


sayfa 2

antikapitalist

TEMEL FİKİRLERİMİZ

KAPİTALİZM ÖLDÜRÜYOR

Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Bu ne-denle iþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve çevre tahribatýna neden olur. Gittikçe daha fazla zenginlik yaratan kapitalizm geniþ yýðýnlarý yoksulluða mahkum eder. Yaratýlan zenginliðin insan ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak çalýþanlarýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle mümkündür.

KAPİTALİZMİ ÖLDÜR

Bu düzenin kurumlarý yönetici azýnlý-ðý çoðunluða karþý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar ele geçirilip çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlamaz. Kökten bir deðiþim gerek-lidir. Gerçek demokrasi, aþaðýdan yukarý doðru örgütlenen, temsilcile-rin istendiði an görevden alýnabildiði bir sistemle mümkündür. Böyle bir deðiþim ancak büyük kitlelerin bir avuç yönetici azýnlýðý alaþa-ðý etmesiyle saðlanabilir.

KÜRESEL MÜCADELE

Dünya gittikçe daha küçük hale geli-yor. Günlük yaþamýmýzda kullandýðý-mýz en sýradan mallarda bile deðiþik ýrk, renk, dil, din, cinsiyetten iþçilerce üretilmekte. Patronlar bizi birbirimize düþman ederek kendilerini korumaya çalýþýyorlar. Patronlarýn “böl-yönet” politikasýna karþý bizim de küresel mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor. Mücadelemiz tek ülkede kalýcý bir za-fere ulaþamaz. Rusya’daki devrimin 1920’lerin sonlarýnda kaybedilmesi-nin temel nedeni budur.

DİKTATÖRLÜĞE HAYIR

Ýstediðimiz yeni toplum bir diktatör-lük deðil; büyük çoðunluðun demok-ratik iktidarýdýr. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi “sosyalist” olduðu id-dia edilen ülkeler de zenginlik ve ik-tidarýn küçük bir azýnlýðýn elinde ol-duðu diktatörlüklerdi. Kendilerini na-sýl tanýmlarlarsa tanýmlasýnlar, bu ül-keler insana deðil silaha para yatýran, çevreyi tahrip eden, zengin ve yoksul ayrýmýnýn olduðu, ulusal ve cinsel ay-rýmcýlýk yapýlan kapitalist toplumlardý.

ULU SLAR VE IRKLAR

Yöneticiler bizi soyduklarýný gizleye-bilmek amacýyla insanlar arasýnda ay-rýmcýlýðý körüklüyorlar. Öfkemizi bi-zim gibi soyulan diðer insanlara yö-neltmeye çalýþýyorlar. Bu ayrýmcýlýk bizi bölüyor ve gerçek düþmanlarýmý-zý görmemizi engelliyor. Ancak yaþamak istediði ülkeyi, ko-nuþmak istediði dili, ibadet etmek is-tediði dini seçebilen insanlar özgür-ce birlikte yaþayabilirler. Bu nedenle bizler her türlü milli, dini, mezhepsel, ýrksal ayrýmcýlýða karþý mücadele et-meli, ezilenlerin yanýnda olmalý, onla-rýn eþitlik mücadelesini desteklemeli-yiz.

CİN Sİ YET Çİ LİK

Kapitalistler cinsiyetlerimiz ve cinsel tercihlerimiz üzerinden bile ayrýmcýlýk yapýyorlar. Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ve eþcinselleri ezmektedir. Bizler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunur, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederiz.

NASIL ÖRGÜTLENECEĞİZ

Kazanmak için büyük çoðunluðu mü-cadeleye katmak gerekiyor. Ne yazýk ki herkes bizler gibi düþünmüyor. Egemenlerin propagandalarý ve günlük yaþamýn dayatmalarý nedeniyle büyük çoðunluk bizden farklý düþünüyor. Bu fikirlere karþý mücade-le etmek için bir araya gelmek, fi-kirlerimizin doðruluðunu mücade-le sýrasýnda kanýtlamak zorundayýz. Bu nedenle kapitalist sisteme ve onun sonuçlarýna karþý her müca-delenin en militan parçasý olmalý ve fikirlerimizi tartýþmalýyýz. Bunun için aktif, dinamik, canlý bir örgüt-lenmeye ihtiyacýmýz var.

DEMOKRASİ

Demokrasi örgütlenmemizin can da-marýdýr. Ancak birbirimizle tartýþarak, deney alýþ veriþinde bulunarak öðre-nebilir ve kazanmak için ne yapabile-ceðimiz konusunda anlaþabiliriz. Al-dýðýmýz kararlarýn sonuçlarýný görebil-mek için birlikte hareket etmeyi ba-þarmak zorundayýz.

KATIL, GÜÇ AL, GÜÇ KAT

Eðer insanlýðý bu vahþi kapitalist sis-temden kurtarmak istiyorsanýz Antikapitalist’e güç katmaya çaðýrý-yoruz.

İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA VE SAVAŞA KARŞI KÜRESEL EŞİTLİK, ADALET VE BARIŞ İSTİYORUZ

Emek Platformu'nun 9 Kasým Küresel Ey- yonlarca insan için hayatýn çekilmez hale lem Çaðrýsý için kullandýðý bu ifade milyon- gelmesine neden oluyor. larca insanýn daha güzel bir dünya umudunu Çok açýk ki ekonomide önceliklerin deðiþtemsil ediyor. Emek Platformu Baþkanlar Ku- mesi gerekiyor. Ürettiðimiz deðerin faize derulu, "… talep eril mizin gerçekleþmemesi ve ka- ðil yatýrýma; savaþa, silaha, ölüm tacirlerine zanýlmýþ haklarýmýzýn geri alýnmasý uygula- deðil saðlýða, eðitime, tüketim ihtiyaçlarýmýmalarýnýn sürmesi durumunda bu durum,… -ça za harcanmasý gerekiyor. Sistemin merkezinlýþanlarý genel greve davet etmek anlamýnda de kâr deðil insan ihtiyaçlarý olmak zorunda. deðerlendirilmektedir" diyor ve 1 Aralýk'ta Ek on o mi d e ön ce l i kl er i Ankara'da kitlesel miting gerçekleþtirileceðik i m d e ð i þ ti r e c e k ? ni duyuruyor. Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, kamu sektöHükümet, patronlar ve generaller elele ründe çalýþan iþçilerin zorunlu emekli edil- vermiþ, Afgan halkýnýn çilesi üzerinden nemesi ve ikramiyelerin kaldýrýlmasý tehdidine malanmaya çalýþýyor. Dýþarýda emperyalist karþý, "Telafisi mümkün olmayan olaylar çý- bir savaþtan çýkar saðlama çabasý sürerken kar…S onuçlarý bize ait deðil" yanýtýný veriyor. içerde de azgýnca yaþam koþullarýmýza saldýSendikalý iþçilerin genel grev aracýlýðýyla rýlýyor. Hem dýþarýda hem içerde süren bu topyekün üretimi durdurmalarý ekonominin saldýrýyý püskürtmenin yolu genel grev ve difelç olmasý demek. Bugün üretim araçlarýný reniþlerden geçiyor. Ancak, genel direniþ yökontrol eden yöneticiler, ekonomik buna- netici sýnýfa karþý içi boþ bir tehdit olmaktan lýmdan çýkmak için çalýþanlarý iþsiz býrakma, çýkmak zorunda. ücretlerin fiyatlar karþýsýnda erimesi ve çalýþBayram Meral'in kýsa tarihi genel direniþ ve ma koþullarýnýn zorlaþtýrýlmasý yoluna baþvu- genel grev konusundaki kaypaklýðýný açýða ruyorlar. Patronlarýn kendilerini korumak çýkartýyor. için kullandýðý tüm bu silahlar genel olarak Ýki yýl önce 24 Temmuz'da Kýzýlay Meydaekonominin daha da küçülmesine ve mil-

B ri sa:

ný "Mezarda Emeklilik Yasa Tasarýsýna" hayýr diyen 500 bin iþçi tarafýndan doldurulmuþtu. Eylem sonrasý "hükümetin sosyal güvenlik yasa tasarýsýný TBMM'den geçirme kararlýlýðý karþýsýnda genel greve gidecek misiniz?" sorusuna Meral þu yanýtý veriyordu: "Genel grevin ne demek olduðunu biliyor musunuz? Genel greve bir kez çýkýnca sonuna kadar gitmen gerekir. Sonuç alamazsan kellen gider. Genel grev ihtilal demektir." Bayram Meral egemen sýnýfýn kararlýlýðý karþýsýnda milyonlarca iþçiyi "genel grev ve direniþe" deðil, "fedekârlýða" ikna etti. Bu sefer de Derviþ ve Bayram arasýndaki uzlaþma toplantýlarýnda söz konusu olan ne Derviþ'in ne de Bayram'ýn haklarý. Görüþme turlarýnda söz konusu olan, daha güzel bir dünyada yaþamak isteyen ama her gün daha fazla þiddet, ölüm ve gelecek korkusuyla yüz yüze kalan biz milyonlarýn hayatý. Bayram Meral'in nefesinin kesildiði yerde milyonlarýn öfkeli sesini birleþtirmesinden baþka çare yok. Bugün bulunduðumuz her alanda öfkeyi ve daha güzel bir dünya isteðini örgütleyerek 1 Aralýk'ta Kýzýlay Meydaný'nda buluþmalýyýz.

Bu göz yaş la rı ka der mi?

Ýzmit'te Sabancý Holding'e baðlý Brisa Lastik fabrikasýnda çalýþan iþçiler 90 iþçinin atýlacaðýný duyduðunda "Olmaz, izin vermeyiz" dediler ve iþyerlerini iþgal ettiler. Ýþçi ailelerinin ve diðer fabrikalarda çalýþan binlerce iþçinin desteðiyle süren direniþ beþinci gününde DÝSK Lastik-Ýþ Genel Baþkaný Vahdettin Karabay'ýn müdahalesi ile bitirildi. Sendika yönetimi "jandarma saldýrýsý durumunda sonucun kötü olacaðý"ný söyleyerek iþçilerden direniþi bitirmesini istedi. Ýþçiler bu kararý gözyaþlarý ve öfke içinde kabul ettiler. Bu arada Lastik Ýþ Kocaeli Þube Baþkaný Hasan Hüseyin Çakar, "bu tür mücadelelerin mevzi mevzi kazanýlmayacaðýný, topyekün bir mücadele gerektiðini" iddia ediyordu. Çakar'ýn sözleri

son dönemde 1 milyon kiþinin iþsiz kaldýðý Türkiye'de çok doðru gibi görünüyor. Ama mevziyi tüm gücüyle savunma iddiasý olmayanlarýn topyekün bir savaþý kazanmalarý mümkün mü? Direniþ boyunca Brisa iþçileriyle dayanýþmak üzere iki kez 4000 kiþilik gösteri ve çok sayýda kitlesel dayanýþma ziyaretleri gerçekleþtirildi. Brisa, iþçi sýnýfýnýn kalbi Kocaeli bölgesinde iþsizliðin bir kader olmadýðýný, iþten atmalara karþý mücadelenin mümkün olduðunu, patronlarýn iþten atma silahýna karþý iþyerlerini terketmeyerek en etkili yanýtý verebileceðimizi gösteren çok önemli bir kývýlcýmdý. Bu kývýlcýmýn Sabancý ve dostlarýný yakabilecek bir yangýna dönüþmesinin yolu Brisa mevzisinin güçlendirilmesinden ge-

antikapitalist

Aylýk Siyasi Gazete Kasým 2001 Sayý: 11 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi ve Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun Ýstanbul: Gönül Sokak No 31, Nil Han No 305, Asmalý Mescit Ankara: PK 896, 06446 Yeniþehir www.antikapitalist.net posta@antikapitalist.net Ankara 0542 230 3128 Ýstanbul 0535 226 9489 Baský: Yön Matbaacýlýk

çiyordu. Ne yazýk ki bu mevzi sendika yöneticileri tarafýndan bertaraf edildi. Sabancý'nýn tehditleri karþýsýnda geri basan sendika yöneticileri sadece Brisa iþçisinin kaderini deðil ayný zamanda iþsizlik tehlikesi karþýsýnda ezilen, iþsizlikle terbiye edilen milyonlarcamýzýn da kaderini belirliyordu. Kararlarý kim veriyor? Brisa'da iþyerini terketmeme kararý iþçiler tarafýndan hayata geçirildi, ancak direniþi bitirme kararý bir avuç profesyonel

sendikacý tarafýndan alýndý. Ýþten atýlma, ek iþ yükü ve iþyerindeki baskýlarla karþý karþýya olanlar sendika bürokratlarý deðil. Sendika yöneticilerinin direniþteki iþçilere raðmen kararlar almasý da bir kader deðil. Direniþ sýrasýnda sendika yönetiminden baðýmsýz olarak, iþçilerin kitlesel katýlýmýyla seçilen bir direniþ komitesi iþçilerin doðrudan temsilcisi olabilir ve kararlar aþaðýdan yukarý sendika yönetimlerine dayatýlabilir, yöneticilerin iþçilere raðmen kararlar alýp uygulamalarý engellenebilir.

Topyekün bir saldýrý ile karþý karþýya olduðumuz bu dönemde kazandýðýmýz mevzileri savunmak için profesyonel sendikacýlara karþý tutum 1915 Kasým'ýnda Ýskoçya Clyde Ýþçileri Komitesi'nce ifade edildiði gibi olmalýdýr: "Ýþçileri doðru olarak temsil ettikleri sürece sendikacýlarý destekleyeceðiz, ancak bu temsil ortadan kalktýðý anda baðýmsýz olarak hareket edeceðiz."

Çiðdem Özbaþ

OKU, OKUT, ABONE OL www.antikapitalist.net posta@antikapitalist.net

Ankara 0542 230 3128 Ýstanbul 0535 226 9489


2002 PATRON VE GENERALLERİN BÜTÇESİ: HORTUM BÜTÇESİ antikapitalist

Hazýrlanan 2002 yýlý bütçesi ile gelecek yýl daha az maaþ, daha berbat eðitim, daha kötü saðlýk hizmeti ve daha az sosyal hizmet alacaðýz. Bunun temel nedeni ise faiz ödemeleri ve askeri harcamalar için gelecek yýl bütçesinden yüzde 65 pay verilmesi; buna karþýn personel harcamalarýna yüzde 22,3, yatýrým harcamalarýna ise sadece yüzde 5,8 pay ayrýlmasý. Bütçenin neredeyse yarýsý (yüzde 43,6) faiz olarak az sayýda banka patronunun cebine inecek. Her gün devlet bütçesinden 117,2 trilyon lira faiz olarak ödenecek. Ancak banka patronlarýna bu da yetmiyor. Bankalarýn içini boþaltarak bizim cebimizden biraz daha çalýyorlar. 65 milyon kiþinin yaþadýðý Türkiye'de kiþi baþýna 66 milyon liralýk faiz harcamasý yapýlýrken kiþi baþýna yapýlan eðitim harcamasý sadece 11,3 milyon lira. Faiz için harcanacak 42,8 katrilyon lira en fazla birkaç yüz ailenin cebine girecek. Oysa Türkiye'de 13.5 milyon öðrenci ve 1 milyona yakýn eðitim emekçisi için yalnýzca 7,4 katrilyon lira harcanacak. Bütçede ikinci büyük payý ise "savunma ve güvenlik" harcamalarý alýyor. Ýçiþleri ve Milli Savunma bakanlýklarý, Emniyet Genel Müdürlüðü, Jandarma Genel Komutanlýðý ve Sahil Güvenlik Komutanlýðý'nýn harcamalarý için ayrýlan 12,5 katrilyon yetmiyormuþ gibi "diðer transfer harcamalarý" baþlýðý altýnda kamuoyundan saklanarak yaklaþýk 7,8 katrilyon lira daha silahlanmaya ayrýlýyor. Böylece bütçe harcamalarýnýn her yüz lirasýndan 20,8'i savunma ve güvenlik alaný için kullanýlmýþ oluyor. Türkiye'de kiþi baþýna 31,3 milyon liralýk "savunma ve güvenlik" harcamasý yapýlýr-

ken kiþi baþýna yapýlan kültür harcamasý sadece 307 bin lira. "Para yok" gerekçesiyle iþçinin ikramiye ve kýdem tazminatýna göz dikmiþ olan yöneticiler, Türkiye'yi dünyanýn üçüncü büyük saldýrý helikopteri ve tank filosuna sahip hale getirecek silah alýmý için para bulmakta hiç problem çekmiyorlar. Türk yönetici sýnýfý bölgesel ekonomik ve askeri rekabette rakiplerinden üstün olmak istiyor. Bu nedenle ülkede yiyecek ekmek, çalýþacak iþ, okuyacak okul, tedavi olacak hastane yokken bombaya, tanka, tüfeðe para akýtýlýyor. Bunu da "vatanýn çýkarlarý için zorunlu" diye savunuyorlar. Ama silahlar karnýmýzý doyurmuyor. Silahlanma için harcanan her bir lira aþýmýzdan, iþimizden, okulumuzdan, hastanemizden kýsýlarak elde ediliyor. Yaklaþýk 2 milyon 200 bin kiþinin çalýþtýðý kamu kuruluþlarýnýn toplam "personel harcamalarý"için 21,9 katrilyon lira ayrýlmýþ. Faiz ve silahlanmaya toplam yüzde 64.4 oranýnda pay ayýran yöneticiler, yaklaþýk 10 milyon kiþinin yaþamýný doðrudan ilgilendiren bir alana sadece yüzde 22,3

pay ayýrýyorlar. Yaklaþýk 20 milyon kiþiyi doðrudan ilgilendiren tarýmsal destekleme için ayrýlan pay da sadece yüzde 2.1. Yüzbinlerce emekli, dul ve yetim ailesi için devletin yaptýðý harcama bütçenin sadece 8.1'ini oluþturuyor. Zaten ayrýlan bu paranýn en azýndan üçte biri sosyal güvenlik, vergi vb kesintiler nedeniyle bizlerin cebine hiç girmiyor. Toplumun hayatýný kolaylaþtýran, metro, yol, okul, hastane, baraj, fabrika yapýlmasý ve var olanlarýn onarýlmasý için kullanýlacak "yatýrým" harcamalarýna ayrýlan para 5,7 katrilyon lira (bütçenin sadece yüzde 5,7'i) olarak belirlendi. Bunun anlamý, gelecek sene okul, hastane, yol yapýlmamasý, varolanlarýn da doðru düzgün tamir edilememesi. Yani okul harçlarý, zorunlu "baðýþlar", hastane kuyruklarý, elektrik ve su kesintileri, çekilen çile artacak. Bu bütçenin öfke yaratacaðýnýn farkýnda olan patronlar bunun önlemini de almaya çalýþýyorlar. Emniyet teþkilatýna ayrýlan 2.4 katrilyon lira, Saðlýk Bakanlýðý'na ayrýlan paradan fazla.

Bize "yol, su, elektrik, hastane, okul vb. olarak geri döndüðü" iddia edilen vergilerimiz doðrudan bir avuç patron ve yöneticinin cebine girecek. Ancak büyük çoðunluðu çalýþanlardan alýnan vergilerin toplamý faiz ve silah alýmýna bile yetmiyor. Bu nedenle yöneticiler en adaletsiz vergi biçimi dolaylý (Sabancý ile asgari ücretlinin ekmek alýrken ayný oranda vergi ödemesine neden olan) vergileri artýrmaya ve zamlara devam edecekler. Oysa dünyanýn en zengin 100 kiþisi listesine 6-7 kiþi sokan Türkiye'de çok daha adil bir vergi olan servet vergisi yok. Dünyanýn 29'uncu zengini Mehmet Emin Karamehmet (Türkcell, Yapý Kredi, Çukurova Holding sahibi) kazancý ve servetinin yüzde 90'ýný vergi olarak verse bile lüks içinde yaþamaya devam edebilir. Ancak vergi yükü Karamehmet gibilerin deðil birkaç yüz milyon lirayla ay sonunu getirmeye uðraþan çalýþan sýnýfýn sýrtýnda. Sadece birkaç yüz ailenin hortumladýðý faiz ile kitlesel kýyým silahlarý alýmý için harcanan para toplum için harcanabilir. Böylece kamu çalýþanlarýnýn maaþlarý 3 kat, yatýrýmlar 11 kat, eðitim harcamalarý 9 kat, saðlýk harcamalarý 27 kat, kültür harcamalarý 307 kat artýrýlabilir. Bize "para yok" diyerek iþimize, ikramiyemize, tazminatýmýza göz dikenlere inanmayalým. Faiz ve silah harcamalarý dondurulmalý, servet üzerinden yüksek oranlý vergi alýnmalý ve elde edilecek gelirle toplumun büyük çoðunluðunun refahýný artýracak, yoksulluðunu azaltacak alanlara para harcanmalýdýr.

1 ARALIK EYLEMİNİ İNŞA EDELİM

ANAR'ın Eylül ayı kamuoyu araştırmasına göre toplumun sadece yüzde 8'i savaşa asker gönderilmesini onaylıyor. Ama yöneticiler bize rağmen asker yolluyor. Ekonomik krizle birlikte toplumun üçte birinin aile veya yakın akraba fertlerinden birisi işini kaybetmiş, yaklaşık üçte biri de kaybetme korkusu yaşamaktadır. Aile fertleri arasında iş arayanların oranı da yaklaşık yüzde 45. Bu yalın gerçeğe rağmen hükümet

faiz ve silah bütçesini uygulamaya devam ediyor. Siyasetçilerin kendilerine kıyak çekme girişimleri referandumda halktan yiyecekleri tokattan korkup geri döndü. Toplumun çoğunluğu öfkeyi ve çaresizliği birarada yaşıyor. Seçmenin yüzde 40'ı solda bir temsil boşluğu olduğunu düşünüyor. Ecevit'in üzerimizde karabasan haline gelen "solculuğu" ve alternatifsizliği toplum-

F ai z d e n y at ý rý m a p a r a k a l m ý y o r Türkiye, iç ve dýþ borçlarýnýn faizini ödemekten, yatýrým yapmaya para bulamaz noktaya geldi. 50 yýl önce bütçenin beþte biri borç anapara ve faizine giderken, bugün sadece faizler bütçenin yüzde 52'sini götürüyor. Ayrýca bundan 40 yýl önce bütçedeki her 100 liranýn 33.6 lirasý yatýrýma giderken, bugün yatýrým ödeneklerinin bütçedeki payý yüzde 5'leri aþmýyor.

Önder Alçiçek - Sertuð Çiçek

da büyük bir güvensizlik yaratıyor. Bu güvensizliği kırmanın yolu kitlelerin tekrar tarih sahnesine çıkmasından geçiyor. Bu çıkış tabandaki aktivistlerin eseri olacaktır. Kitlesel eylemler yaşadığımız güvensizlik, baskı ve izolasyon havasını kıracak yegane gücü içinde barındırıyor. Bir avuç elite toplumun büyük çoğunluğuna rağmen yönetemeyeceklerini göstermek için 9 Kasım ve 1 Aralık'ta güçlerimizi birleştirelim.

iþsizlik artýyor Son bir yýl içinde yaklaþýk 1 milyon kiþi iþini kaybetti. Türkiye'de istihdam edilenlerin sayýsý 2000 sonunda 20 milyon 182 bin kiþi iken, 2001 yýlý Mart sonunda 19 milyon 222 bin kiþi olarak belirlendi. Ýþten çýkarmalar en çok bankacýlýk, telekom, biliþim teknolojisi ve medya sektörlerindeyaþandý. Sadece, medyada iþsiz kalanlarýn sayýsý 5000'in üstünde. Lise ve daha yukarý eðitimli 15-24 yaþ grubuna dahil olanlarýn arasýndaki iþsizlik oraný ayný dönemlerde yüzde 22.7'den, yüzde 23.7'ye yükseldi. Finans sektöründe bugüne kadar 8.000 kiþi iþini kaybetti. Önümüzdeki aylarda kamu ve fon bankalarýnda çalýþan 25 bin kiþinin iþsiz kalacaðý ifade ediliyor. Bu rakamýn, özel sektör bankalarýndakilerle birlikte 50.000 kiþiyi bulacaðý bekleniyor. Kasým 2000 krizini izleyen 4 aylýk (Aralýk 2000 Mart 2001) dönemde Reel sektör olarak adlandýrýlan imalat sanayiinin çeþitli kollarýnda toplam olarak 40.100 kiþi iþsiz kaldý. Reel sektörün yaný sýra "beyaz yakalýlar" olarak anýlan ve yönetici pozisyonunda çalýþanlar da krizden etkilenmiþtir. Bu grupta olup da iþ arayanlarýn sayýsý, 2000 yýlýnýn Aralýk ayýndan bu yana yüzde 60 arttý.

sayfa 3

KÂR ÝÇÝN BÝZ Ý ÝÞ TEN A T IYO R L AR

Fa i z v e s i l ah l a n m a ya 2 0 02 ’ d e h a r c a n a ca k pa r a i le ; T ür k i y e ' de k i h e r a il e y e 3 0 0 0 d o l a r ( y a k la þ ýk 4 ,5- 5 m i l yar TL) v e r i le b i li r . 5 26 ad et t am t e þ e k k ü ll ü h ast an e k u r u l a b il i r . 1 , 5 m i l y on l ü k s y a da 2 , 5 m i l yo n no r m al k on ut y a pý l a bi l i r . 2 0 0 b in d e r s l i k l i o k u l y a p ý la b i l ir .

Bankalar kârlarýný koruyabilmek için çok sayýda þube kapatýp iþçi çýkartýyorlar. Böylece krizin faturasý krize neden olan patronlara deðil, krizde hiçbir sorumluluðu olmayan biz çalýþanlarýn sýrtýna yýkýlýyor. Akbank, 2001 yýlýnýn 9 ayýnda 446 trilyon lira brüt, 335 trilyon 869 milyar lira net kâr elde ettiðini açýkladý. Akbank Genel Müdürü, bankanýn 2001 yýlýnýn zor ekonomik koþullarýna raðmen, kârlýlýðýný ve büyümesini sürdürmeyi baþardýðýný belirtti.


sayfa 4

antikapitalist

Ý n san H akl ar ý , D em o kr as i v e E með i n Sö zc ül er i k o nu þ uy o r :

"Savaþa ve yoksulluða karþý alanlara" H a zý r l a y a n : H i k m e t B a þ a r a n

E n e rj i Y a p ý Y o l S e n G e n e l Baþ ka ný Ce ngi z Fa yd al ý ABD müdahalesi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? ABD, Ortadoðu ve Hazar Bölgesinde kendi egemenliðine uygun bir tablo oluþturmadan savaþý bitirmeyeceði konusunda kesin tavrýný koydu. Son 30 yýldýr IMF, DB ve DTÖ aracýlýðýyla ittirdiði neo liberal politikalar çerçevesinde oluþan tablo beklentilerine denk gelmedi. Terörizmle mücadele kýlýfý altýnda emperyalist saldýrganlýðýný ortaya koyuyor. Borçla, ekonomik politikalarla saðlayamadýklarý tabloyu tankla, topla gerçekleþtirmeye çalýþýyorlar. Türkiye, ABD emperyalist politikalarýna koþulsuz teslim olmuþ durumda. Yüzyýllarýn mücadelesi sonucu elde edilen insan haklarý, yaþama hakký gibi demokratik kazanýmlar bir çýrpýda silinmeye çalýþýlýyor. Bu durumu Türkiye'de an katý þekilde yaþýyoruz. Savaþ çýðýrtkaný olmayanlarýn sesi kýsýlmaya çalýþýlýyor, her türlü tehditle karþý karþý býrakýlýyor. "Ya bizdensiniz, ya onlardan" mantýðýyla demokrasi güçlerine yönelik azgýn bir saldýrý var.

Savaþ karþýtlarýnýn durumu nedir? Organize olunamadý, daðýnýklýk burada da kendini gösterdi. Savaþ yanlýlarý bir avuç çýkar grubundan ibaret olmasýna raðmen, bu daðýnýklýk durumu varolan enerjiyi ortaya çýkaramýyor. Sinik bir þekilde gerçekleþen basýn açýklamalarýyla geçiþtiriliyor.

Bu durum nasýl deðiþir? Bir süre sonra mevcutlarý aþan yapýlarýn ortaya çýkacaðýný düþünüyorum. Kendiliðinden yükselen bir hareket sendikalarýn, demokratik kitle örgütlenmelerinin ve partilerin tamamen yenilenmesine yol açacaktýr. Doðanýn bir kuralý bu. Bu kadar baský sonucu bir tepki geliþecektir. Bunun ipuçlarýndan birisi son dönemde Meclis'e yönelen öfke. Büyük bir insan seli memnuniyetsizliðini ortaya koydu. Çözümsüzlük ve sýkýntý içindeki büyük bir kesimden gelen öfke Meclis'e geri adým attýrdý. Güvensizler ordusu kendisini ifade etti. Bu alanda çalýþanlarýn öfke kanallarýnýn açýlmasý için yeni analiz ve programlar geliþtirmesi gerekiyor.

9 Kasým ve 1 Aralýk eylemleri konusunda ne düþünüyorsunuz? KESK'in son dönemdeki eksik ve yetersiz çýkýþlarý dýþýnda bir yýldýr neredeyse yaprak kýpýrdamýyor. Yýlýn ilk eylemi olmasý açýsýndan önemli. Ancak 9 Kasým'ýn kime, neye karþý olduðu konusunda kamuoyuna net bilgiler aktarýlmýþ deðil. Çalýþmalar ve beklentiler arasýnda bir oransýzlýk var. Ýyi bir çalýþma ve yoðunlaþma tepkinin ortaya çýkmasýný saðlayabilir ancak buna yönelik bir çaba yok. Her þeye raðmen yýlýn ilk eylemi yanký uyandýracaktýr. Bu eylemleri yeni bir dönemin baþlangýcý olarak görmek, kalýcý ve sürekli kýlmak gerekir. Bir protesto olarak hafýzalardan silinmesine izin vermemek gerekir.

Ý HD An kar a Þ ube Baþ ka ný En der B ü yü k çu l h a

kampanyasý baþlattýk, afiþlemeler yapýyoruz. Þu an da bir stand baþvurusu yapmaya hazýrlanýyoruz 9 Kasým mitingine katýlacak mýsýnýz? ABD'nin Afganistan'a saldýrýsý hakkýnda ne düþünüTabii ki. Bu ülkede yoksulluk ve sefalete karþý mücayorsunuz? deleye her türlü katkýyý sunacaðýz. Tarih bize insanABD'nin operasyonu dünyanýn zengin devletlerinin ca bir yaþamý önce talep edip sonra kitlesel bir müyoksullara açtýðý bir savaþtýr. Ýnsanlýðýn çýkarlarý için cadeleyle kazanabileceðimizi gösteriyor. Türkiye gihiç bir þeyi temsil etmiyor. Bu yüzden hiç bir haklýlý- bi ülkelerde demokrasi mücadelesi çok daha zor, ðý ve meþruluðu yoktur. 11 Eylül sonrasý terörizmle bir o kadar da gerekli. Bunun için ülkenin ezilenleri mücadele bahanesiyle ezilenlerin hak ve özgürlük- artýk sahneye çýkmalý. lerine saldýrýlýyor. Biz de ÝHD olarak "Savaþa, yoksulluða hayýr" þiarýyla bir çalýþma baþlattýk. Ankara Þu- F Tipi cezaevleri konusundaki son durum nedir? bemizde "Savaþa, Yoksulluða Hayýr" konulu bir ça- Devlet F Tipi cezaevleriyle ve operasyonlarýyla gerlýþma masasý oluþturuldu. Bir basýn açýklamasý yap- çekten insan aklýnýn alamayacaðý bir trajediyi dayatýk, kitle örgütlerinin Sakarya Caddesi'ndeki basýn týyor. Ölümlerin tek sorumlusu devlettir. Ýnsan hayaaçýklamasýna katýldýk. Farklý düþüncelere tahammü- týnýn üzerinde hiç bir þey olamaz. F tipine karþý mücadele, o sloganýmýzlü olmayan devlet ise savaþ karþýtý tüm eySon olarak bir çaðrý yapmak istiyorum Ýnsan Haklarý da da dediðimiz gibi lemlere saldýrýyor. An- Derneði Ankara Þubesi hakkýnda insan haklarý savunu- hem içerde hem de cak mücadeleye de- culuðu yaptýðý için yine dava açýldý. Davamýz 6 Aralýk'ta dýþarýda (özellikle kafalardaki) hücreleri 1 No'lu DGM'de görülecek. Tüm dostlarýmýzý, insan vam etmek gerekli. "Savaþa, yoksulluða haklarý konusunda duyarlý herkesi mahkeme günü bi- parçalamaktan geçiyor. zimle olmalarý için 1 No'lu DGM'ye çaðýrýyoruz. hayýr" baþlýklý bir imza

C e l a l e t t i n B i r t a n e , k a m u ç a lý þ a n ý s e n d i k a a k t i v i s t i ( D i y a r b a k ý r ) Savaþ konusunda ne düþünüyorsunuz? Bu savaþ bölgedeki petrolün ve yeraltý kaynaklarýnýn kontrolü için yapýlan bir savaþ. ABD'nin Ortadoðu ve Asya'ya müdahalesi kabul edilemez. Savaþ bölgedeki çatýþmalarý körükleyip Ortadoðu'daki tüm halklarla birlikte Kürt halkýnýn da kaybetmesine yol açacaktýr. Savaþ Karþýtý hareket konusunda ne söyleyeceksiniz? Savaþ karþýtý hareketlerin halklarýn özgürlüðü üzerine yükselmesi çok önemli. Halklarýn inkarýna yönelik

her türlü Kemalist, þovenist tutum Kürt halkýnýn kendi kimliðiyle bu mücadelenin parçasý olmasýnýn önünde engel olur ve emek mücadelesinin geriye düþmesine yol açar. Savaþ karþýtý hareketin içinde tüm demokratik sivil toplum örgütleri yer almalý ve Ortadoðu halklarýnýn özgür ve demokratik bir federasyon içinde yaþamasý saðlanmalýdýr.

lem. Tepeden demokrasi hiç gerçekleþmedi. Demokratik bir toplum yaratmak için hep aþaðýdan mücadele etmek gerekiyor. 9 Kasým bu eðilime katkýda bulunacak. Sadece Afganistan'a yönelik savaþ deðil ayný zamanda içerideki savaþýn da maliyetinin tartýþýlmasý gerekiyor. Çifte standart demokratik toplum örgütlerine kaybettirir. 11 Eylül sonrasý ABD ve Türkiye'nin 9 Kasým ve sonrasýnda Ortadoðu'ya müdahalesi bir yandan yapýlacak eylemler hakkýnda da demokratik yapýlanmalarý, zemin düþünceleriniz ve araçlarý parçalamaya ve yok etEmeðin ve halklarýn özgürce yaþa- meye yöneliktir. Orta Doðu ve Kafmasýna katký sunacak önemli bir ey- kaslar'da ABD demokrasi istemiyor.

E ð i t i m S e n G e n e l Me rk e z B a s ý n Y a y ý n S e k re te ri N a zý m A l k a y a ABD müdahalesi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Eðitim Sen olarak binlerce sivilin ölümüne neden olan 11 Eylül saldýrýsýný kýnýyoruz. Ancak þu anki savaþ da hiçbir þekilde kabul edilemez. ABD bölgedeki coðrafi yapýlanmayý kendi çýkarlarý doðrultusunda yeniden þekillendirmeye çalýþýyor. Mesele terörizmle mücadele deðil; ABD'nin emperyalist çýkarlarýdýr. O yüzden emekçiler "Kahrolsun ABD Emperyalizmi" diyerek alanlara çýkmalýlar. Bizler de pek çok etkinliðimizde bu konuyu gündeme getiriyor ve savaþ karþýtý protestolara katýlýyoruz. Sloganýmýz "Savaþa Hayýr, Barýþ Hemen Þimdi".

lýn bütçesinden daha küçük bir pay ayýrdý. Parasýzlýk yüzünden eðitim alanýnda bunca sorun yaþanýrken bütçeden ayrýlan payýn daha da azalmasý sosyal devlet anlayýþýnýn çöpe atýldýðýnýn önemli bir göstergesi. Diðer sektörlerde olduðu gibi eðitimde de krizin faturasý emekçilere çýkarýlýyor. Eðitim emekçilerinin yaþam standartlarý düþerken, bu alandaki yeni yatýrýmlar da durma noktasýnda.

9 Kasým ve 1 Aralýk eylemleri konusunda ne düþünüyorsunuz?

DÝSK ve KESK emekçileri olarak yoksulluða, yolsuzluða, savaþa karþý küresel eþitlik için alanlara çýkacaðýz. 9 Kasým'da dünyanýn bir çok ülkesinde sendikalar eylemler yapacak. Bizler de Türkiye'de "Baþka Bir DünEkonomik krizin eðitim alanýndaki etkileri ya Mümkün" sloganýný yükseltmeliyiz. Ayrýca eylem nedir? Hükümet 2002 yýlý bütçesinde eðitime bir önceki yý- mutlaka savaþ karþýtý bir içerik kazanmalý. Çünkü savaþý ancak emekçiler durdurabilir.

HAYDÝ 1 ARALIK ANKARA EYLEMÝNE

eðitim, saðlýk ve sosyal güvenlik gibi alanlarda kýsýtlamalarý artýracaktýr. Savaþ, Usame Bin Ladin'den Jerry Falwell'e kadar dinsel fanatiklerin iþine yarayacak, New York gibi kentsel merkezlerde yeni terör eylemlerini kýþkýrtacaktýr. Bunun için biz aþaðýda imzasý bulunan New York City metropoliten bölgedeki sendikacýlar, 11 Eylül’e adil ve efektif bir cevabýn þu gerekleri yerine getirmesi gerektiðine inanýyoruz:

N e w Y o r k þ e h r i S e n d i k a P l a t f o r m u ' n u n 2 7 E y lü l 2 0 0 1 t a r i h l i 1 1 E y l ü l A ç ý k l a m a s ý 11 Eylül, New York'un çalýþan insanlarýna tarifsiz acýlar getirdi. Arkadaþlarýmýzý, aile fertlerimizi ve her renkten, milliyetten ve dinden meslektaþlarýmýzý kaybettik. Bunlardan bini sendika üyesiydi. Tahminen 100 bin New Yorklu ise iþlerini kaybedecekler. Biz bu insanlýða karþý iþlenmiþ suçu lanetliyor ve kayýplarýmýz için yas tutuyoruz. Kurtarýcýlara ve kurbanlarýn ailelerine yaðan yardýmlarla ise gurur duymaktayýz. Ölenler için adalet, hayattakiler için güvenlik istiyoruz. Ve inanýyoruz ki, George Bush'un savaþý doðru cevap deðildir. Hiç kimse bizim 11 Eylülde yaþadýklarýmýzý yaþamamalýdýr. Ama savaþ sayýsýz masum si-

vile kaçýnýlmaz olarak zarar verecek, Amerika'nýn kanlý diktatörlüklerle ittifaklarýný güçlendirecek ve küresel yoksulluðu derinleþtirecektir. Týpký ABD ve müttefiklerinin Irak, Sudan, Ýsrail ve iþgal altýndaki bölgeler, eski Yugoslavya ve Latin Amerika´da yaydýðý acýlar gibi. Savaþ bizlere aðýr bir bedel de ödetecektir. Üniformalý Amerikalýlar için -onlarýn ezici çoðunluðu isçi ve beyaz deðiller- onlar için bu, ikinci bir Vietnam olacaktýr. Bu ülkede Araplara, Müslümanlara, Güney Asyalýlara, beyaz olmayanlara ve göçmenlere karþý terörü týrmandýracak ve sivil haklarýmýzý zedeleyecektir. Milyarlarca Dolarý askeri ve idari iþlere yönlendirirken,

SAVAÞA HAYIR: Bireylerin suçlarý için uluslarý ve halklarý cezalandýrmak yanlýþtýr. Barýþ, küresel düzeyde sosyal ve ekonomik adalet gerektirir. ÝNTÝKAM DEÐÝL; ADALET: 11 Eylül

saldýrýsýný araþtýrmak, anlamak ve sorumlularýný cezalandýrmak için baðýmsýz uluslararasý bir mahkeme kurulsun. IRKÇILIÐA MUHALEFET, SÝVÝL HAKLARIN KORUNMASI: Beyaz olmayanlara ve göçmenlere karþý terörü, baskýyý ve yasal sýnýrlandýrmalarý durdurun ve demokratik haklarý koruyun. V A R L I K LI L A R A D E Ð Ý L Ý H T Ý Y A C I OLANLARA YARDIM: Hükümetin kurbanlarýn ailelerine ve iþlerinden olanlara yardým etmesi gerekir, zenginlere deðil. New York City sendikalý iþçilerle, sendika katkýsýyla yeniden inþa edilsin ve iþçilerin saðlýk ve güvenliðine özel dikkat gösterilsin.


“dünyamýz satýlýk deðil” antikapitalist

sayfa 5

YOKSULLUÐA VE SAVAÞA KARÞI KÜRESEL EYLEM

Tü rk an U zu n

IMF, Dünya Bankasý gibi küresel kapitalizmin kurumlarýndan olan Dünya Ticaret Örgütü dünya ticaretini bir kat daha serbestleþtirme görüþmelerini yürütmek üzere 9 Kasým'da küresel efendilerin sahte demokrasi çerçevesi içinde bile deðerlendirilemeyecek bir aþiret diktatörlüðü tarafýndan yönetien Katar'da toplanýyor. Dünya Ticaret Örgütü'nün Kasým 1999'da ABD'nin Seattle kentindeki toplantýsý antikapitalist Küresel Direniþ Harketi'nin doðuþu olan protestolara sahne olmuþtu. Çelik iþçilerinden kaplumbaða sever gençlere kadar sayýsýz kesimi biraraya getiren gösteriler DTÖ'deki dünya ticaretinin serbestleþtirilmesi görüþmelerini felç etmiþti. Dünya Ticaret Örgütü 1995'de neo-liberal ekonomi politikalarý dünya çapýnda yerleþtirmek üzere kurulmuþtu. DTÖ serbest ticareti engellediðine karar verdiði ülkeler aleyhinde ambargo uygulamasýna gidecek yetkilere sahip. 142 üyesi olmasýna karþý kararlar en zengin ülke yöneticilerinin gizli görüþmelerinde verilmektedir. DTÖ'de görüþülecek anlaþmalardan birisi de Hizmet Ticareti Genel Anlaþmasý GATS'dýr. GATS, akla gelebilecek her tülü hizmet alanýný kapsamaktadýr. Bunlarýn içerisinde doðayý, kültürü, ulusal kaynaklarý, içme suyunu, saðlýðý, eðitimi, sosyal güvenliði, ulaþým, posta ve tüm belediye hizmetlerini saymak mümkün. Dünya ekonomisinin yüzde 60'ýnýn, ABD ekonomisinin yüzde 70'inin hizmet sektörü içinde tarif edildiði, dünya saðlýk sektörünün 3,5 trilyon dolar, eðitim sektörünün 2 trilyon dolar ve su hizmetlerinin 1 trilyon dolarlýk birer "pazar" olduðu düþünülürse GATS anlaþmasýnýn dünya efendileri için ne kadar büyük bir önem taþýdýðý görülmektedir. GATS dýþýnda TRIPS patent haklarý ve TRIMS gibi yatýrým garantisi anlaþmalarý, yakýn dönemde Güney Afrika'nýn ucuz AIDS ilacý üretimini bloke etmeye çalýþmalarýnda da görüldüðü gibi, insan saðlýðýný tümüyle kâr güdümüne sokmak istemektedir.

K KI IS SA A S a v a þ t a n s i la h þ ir k e t le r i k a z a n ý y o r 11 Eylül saldýrýsýnýn ardýndan ABD ekonomisinde kalýcý durgunluk yaþanacaðý haberi Wall Street borsasýndaki hýzlý bir düþüþle yanký buldu. Ancak, sanayi kuruluþlarýnýn hisse senetleri borsada deðer kaybederken, silah sanayi firmalarýnýn hisseleri hýzla deðer kazanýyor. Bunlarýn baþýnda Afganistan'da kullanýlan Tomahawk füzelerini üreten Raytheon firmasý geliyor.

K e n d i l e ri d e b i l i y o r l a r Dünya Bankasý'nýn Avrupa ve Orta Asya'dan sorumlu Baþkan Yardýmcýsý Johannes Linn, ABD'nin savaþý yüzünden, tüm dünyada 10 milyon kiþinin sefalete düþebileceðini söyledi. Yýllardýr IMF'yle birlikte uygulattýklarý programla dünyada pek çok ülkeyi sefalete düþürdüklerini de biz biliyoruz.

Ý þ t e n a tm a l a r Krizle çalkalanan dünya ekonomisinde dev þirketler de sürekli olarak çalýþanlarý

1990'larýn baþýndan bu yana yaþanan geliþmeler küreselleþme ve serbest ticaretin yoksul ülke ve insanlarýn çýkarýna olduðu iddiasýný tümüyle yalanlýyor. Çalýþma alanýný yoksullaþmayý kapsayacak þekilde geniþleten Uluslararasý Af Örgütü'nün Genel Sekreteri Pierre Sane, "Küreselleþme bir azýnlýk için zenginlik, çoðunluk için ise yýkým ve çaresizlik getirdi. 2000 yýlýnda 80'i aþkýn ülkede kiþi baþýna milli gelir 10 yýl öncesine göre geriledi" tespitinde bulunmaktadýr. Günde 1 dolardan az bir ABD’nin Afganistan’a karþý savaþý dünyanýn dört bir yanýnda protesto ediliyor. gelirle yaþamak zorunda kalanlarýn sayýsý Latin Amerika'da 4 milyon, Güney Asya'da 27 milyon, Sahara'nýn güneyindeki Afrika ülkelerinde de 49 milyon arttý. Sri Lanka'nýn Malabe kentinde toplanan Bangladeþ, Hindistan, Endonezya ve Filipinli taban örgütlenmeleri Dünya Ticaret Örgütü'nün "Asya Kalkýnma Bankasý, IMF ve Dünya Bankasý tarafýndan uygulanan Yapýsal Uyum Programlarý'nýn ekonomik, sosyal ve politik sömürü mekanizmalarýný güçlendirdiðini" açýklamýþtý. Afrika, Hindistan ve Latin Amerika neo-liberal ekonomi politikalara karþý sokak isyanlarý ve genel grevlere tanýk oldu. Bunlar hem zengin hem yoksul ülkelerde bu politikalarýn istenmediðinin açýk göstergesi. DTÖ'nün antikapitalist Küresel Direniþ Hareketi'nden kaçarak toplantýsýný ulaþýmý zor ve baskýcý bir ülkeye almasý üzeride her ülkede yerel etkinlere öncelik verildi. Dünya Ticaret Örgü- nan'ýn DTÖ'deki 142 üye bulunmuþ bir sosyalist, BaICFTU (Uluslararasý Hür Ýþçi Sendi- tü'nün 9 Kasým toplantýsý- arasýnda yer almasý ise nü- tý'daki savaþ karþýtý gösterikalarý Konfederasyonu) tarafýndan çað- na karþý yapýlacak protesto- fusunun 1/3'ünün yoksul- lerin sorunun bir Hýristirýlan 9 Kasým 'Küresel Eylem Günü' için larýn bir parçasý olarak 5-8 luk sýnýrý altýnda yaþayan yan-Müslüman çatýþmasý olICFTU üyesi TÜRK-ÝÞ, HAK-ÝÞ, DÝSK ve Kasým tarihleri arasýnda Lübnan'da yaygýn özelleþ- madýðý, bunun bir emperKESK eylem kararý aldý. 'Ýþsizliðe, Yok- Lübnan'ýn baþkenti Bey- tirmeler, iþsizlik, saðlýk ala- yalist savaþ olduðunu ve sulluða, Yolsuzluða ve Savaþa Karþý Kü- rut'ta bir konferans örgüt- nýnda kesintiler ve sosyal Batý'da da kitleselleþen bir resel Eþitlik, Adalet ve Barýþ Yürüyüþü' lendi. "DTÖ hakkýnda Dün- güvenlik haklarýna saldýrýla- muhalefet ile karþýlaþtýðý ve uyarý mitingi Emek Platformu tara- ya Forumu" adý altýnda top- rý beraberinde getirecek. sonuçlarýnýn çýkarýldýðýný fýndan da desteklendi. lanacak konferans, anti-ka- Neo-liberal uygulamalara ifade ediyor. Beyrut KonfeSermayenin küresel düzeyde kâr pitalist Küresel Direniþ Ha- karþý geliþen öfke zaman ransý da Hýristiyan ve Müshýrsýna ve bunu destekleyen savaþ ay- reketi'nin Ortadoðu'da kök zaman kendini grev hare- lümanlarý tabanda empergýtýna karþý yerel ve küresel düzeyde salmasý yönünde önemli ketleriyle de ifade ediyor. yalist dünya düzenine karþý birleþik bir mücadele aðý örmek için bu bir adým teþkil ediyor. Beyrut Konferansý, Ka- biraraya getirecek ve hareetkinlikleri inþa edelim ve katýlalým. Lübnan, emperyalist sým 1999'da Seattle'da ketin Ortadoðu'da kök salgüçlerin bölüþüm kavgasýy- DTÖ'ye karþý yapýlan göste- masýna hizmet edecek. la ve onun uzantýsý Hýristi- riler üzerinde yükselen anABD baþkanlýk seçimleyan falanjistler ve Müslü- ti-kapitalist Küresel Direniþ rinin Yeþil Parti adayý man gerillalar arsýndaki ça- Hareketi'den esinlendi. Se- Ralph Nader, ATTAC Hareiþten çýkararak krizi aþmaya çalýþýyorlar. týþmalarla paramparça edi- attle'dan Cenova'ya uzanan keti Baþkan Yardýmcýsý SuSon olarak, iki dev Alman þirketi Siemens len bir ülke. 1980'lerde ül- bu hareketin Filistinlilerin san George, Hintli çevreci ve Commerzbank toplam 10 bin 400 kede bulunan Filistin yanýnda, Ýsrail iþgali ve bas- aktivist Vandana Shiva, Filikiþiyi iþten çýkaracaðýný açýkladý. Boeing kamplarý sayýsýz defa Ýsra- kýlarýna karþý tutum almasý, pinli ekonomist Walden þirketi de, yaptýðý açýklamada, toplam 12 il'in saldýrýlarýna uðradý, hareketin bölgesel sorun- Bello, Filistinli politikacý Sabr ve Þattilla'da katliam- lar açýsýndan da önemli bir Hanan Ashwari, Cezayir bin kiþiyi iþten çýkaracaðýný bildirdi. lar yaþandý. açýlým saðladýðýný gösterdi. Kurtuluþ Hareketi liderleS end i kac ý l ar t ehl i k ede Sivil toplum örgütleri Lübnan'daki kamplarda ya- rinden Ahmed Bin Bella, Dünyanýn 140 ülkesinde geçtiðimiz yýl tarafýndan çaðrýlan, Lüb- þayan bir Filistinli yaþadýk- Uluslararasý Sosyalist toplam 209 sendikacý öldürüldü. 8500 kiþi nan sendikalarý ve sol ör- larý sorunun sadece bir Hý- Akým'ýn temsilcisi Lindsey ise sendikal faaliyetlere katýldýðý için gütlerince desteklenen ristiyan-Müslüman ya da German'ýn katýlacaðý kontutuklandý. 3000 kiþi yaralandý, 20.000 kiþi konferansýn DTÖ'ye katýl- Yahudi-Müslüman sorunu ferans Oxfam, World Deise iþten atýldý. ma görüþmeleri yürütülen olmadýðýný þu sözlerle ifade velopment Movement Lübnan'da yapýlmasý kapietti: "Belgrad'da, Prag'da ve (Dünya Geliþme Hareketi), B ü t ü n h ý zý y l a yo ks u l l u k talist küreselleþmenin ya- Rammallah'da asýl ayrým Globalise Resistance (DireDünyanýn her yerinde yoksulluk rattýðý hayal kýrýklýðýný ifade tanklar ve insanlar arasýn- niþi Küreselleþtir) ve Greartýyor. Türkiye'de, Türk-Ýþ'in yaptýðý ediyor. Ýç savaþýn bitmesin- da." enpeace gibi Küresel Direaraþtýrmaya göre dört kiþilik bir ailenin den sonra neo-liberal serAfganistan'a açýlan sa- niþ'in parçasý olan kurumyoksulluk sýnýrý Ekim ayýnda 806 milyona best piyasaya yönelimin ül- vaþ ise kapitalist küreselleþ- lar tarafýndan destekleniyükseldi. Asgari ücretse, 4 kiþilik bir kedeki Hýristiyan-Müslü- menin ancak askeri yollarla yor. Konferans Sudan, Hinailenin ancak tüp, elektrik, su, doðalgaz man çatýþmasýný yatýþtýraca- yürütüldüðünün göstergesi distan ve Pakistan ile birlikfaturalarýný karþýlamaya yetiyor. ðý umut edilmiþti. Solun bi- olarak algýlanýyor. Savaþ te bütün Ortadoðu ülkeleDünyada ise nüfusun yarýsý günde 2 le umut beslediði piyasa ka- Beyrut Konferansý'nýn ve rinden katýlýmcýlarý küresel dolardan, beþte biri ise 1 dolardan az pitalizminin daha fazla yok- Küresel Direniþ'in savaþa sermayeye ve savaþa karþý kazanýyor. Buna karþýlýk dünyanýn en sulluk ve savaþa sürükle- karþý vurguyla devamýnýn biraraya getirecek. zengin % 10'u toplam gelirin % 70'ini yen etkileri alternatif ara- önemini bir kat daha artýrýalýyor. Ý zl e m O r a l yýþlarýný güçlendirdi. Lüb- yor. Mýsýr'da kýsa süre önce

Ortadoðu’da anti-kapitalizm

K KI IS SA A


sayfa 6

antikapitalist

KÜRESEL DÝRENÝÞ: ANTÝKAPÝT ALÝZM VE S AVAÞ "Cenova Günlüðü-Küresel Direniþ: Antikapitalizm ve Savaþ", Türkiye'den Cenova gösterilerine katýlanlarýn deneyimlerini toparlayan bir kitap. Cenova Direniþi'nde bulunan antikapitalist delegasyonun 5 gün boyunca yaþadýklarýný gün gün aktarýyor ve hareket hakkýnda genel bir deðerlendirme sunuyor. Kitabýn ilk bölümü, Türkiye'den Cenova gösterilerine katýlmak üzere Ýtalya'ya giden antikapitalist delegasyonun gün gün yaþadýklarýna ve gözlemlerine dayanýyor. Ýkinci bölümde ise Küresel Direniþ hareketinin nereden ve nasýl çýktýðý, hareketi oluþturan gruplarýn kýsa tanýtýmlarý, hareketin ortak sloganlarý, hareket içindeki temel tartýþmalar, hareketin geleceði gibi konular ele alýnýyor. ÝMGE Yayýnevi tarafýndan basýlan ve TÜYAP Kitap Fuarý'nda satýþa sunulan kitabý yayýna hazýrlayan gazetemiz sorumlusu Türkan Uzun'la yaptýðýmýz röportajý sunuyoruz:

Bu kitabý hazýrlarken neyi amaçladýnýz? Öncelikle hareketin içinden bir bakýþ sunmaya çalýþtým. Küresel Direniþ hakkýnda iki yýldýr çokça yazýldý, hakkýna söz söylendi. Ancak okuduðum çoðu yazý, dýþardan bir yargýlama havasýna sahip ya da hareketi bir yönüyle ve genellikle sadece eleþtirmek amacýyla ele alýyor. Medya zaten hareket hakkýnda "yýkýp döken bir avuç liberal genç" izlenimi yaratmaya çalýþýyor. Kitapta içerden ve bütünsel bir yaklaþýmla hareketin yeni bir mücadele dalgasý olduðuna ve küresel düzeyde olduðu kadar Türkiye açýsýndan da sunduðu potansiyele vurgu yapmaya çalýþtým. Küresel Direniþ, 68'den bu yana genelleþen ilk hareket. Hareket yeni bir kuþaðýn mücadele sahnesine çýkýþýný temsil ediyor. Bu hareketin çeþitliliði ve heterojenliði bir zaaf olarak görülmemeli. Tam tersine hareket gücünü bunca çeþitliliðin birliðinden alýyor. Kapitalizm, muazzam bir zenginlik üretmesine raðmen kriz, savaþlar, çevresel yýkým ve ayrýmcýlýkla tüm insanlýðýn geleceðini tehdit ediyor. Dünya nüfusunun çoðunluðunu maðdur eden bu sisteme karþý olan herkes böyle bir hareket içinde kendisine mücadele edebileceði bir yer bulabilir. Kitabýn Türkiye'de hareketin inþasýna katkýda bulunmasýný umut ediyorum.

de bir parçasý olarak katabilecekleri bir o kadar da zenginlik var. Tüm insanlýða küresel düzeyde baktýðýmýzda, bir hareketin nereden baþladýðýnýn önemi yok. Kitapta Türkiye'de de yoksulun, ezilenin mücadelesinin önünü ne açýyorsa ona sahip çýkmak gerektiðini vurgulamaya çalýþtým.

Darth Vedar Klonlarý olarak bahsedilen polisle çatýþmalar Carlo Guilliani'nin ölümüyle sonuçlandý. Kitapta Carlo'nun ölümü etrafýndaki olaylarý, hareketin buna verdiði kitlesel tepkiyi anlatýyor, antikapitalist delegasyonun da içinde yer aldýðý çatýþmalara deðiniyorsunuz. Bu þiddet unsuru caydýrýcý deðil mi? Cenova cayýlmadýðýný gösterdi. Þiddete nasýl baktýðýmýz önemli. Bence þiddet yaþadýðýmýz her anda var. Her gün açlýk ve ilaçsýzlýktan 19 bin çocuðun ölmesi sistemin uyguladýðý þiddettir. Türkiye'de iki milyon kiþi iþten atýldý; bu da þiddettir, çünkü insan yaþamý mahvoluyor. Kadýnlara ve azýnlýklara karþý her gün þiddet kullanýlýyor. Çevrenin tahribi de sistemin þiddetidir. Afganistan'a karþý yürütülen savaþ þiddettir. Ýnsanlýðýn çýkarýný temsil etmeyen bir eðitim sistemi gencecik beyinlere karþý uygulanan bir þiddettir. Kitapta polis baskýlarýný, vahþetini ifade ettim. Sistem kendini karþýtlarýndan korumak için her türlü þiddete baþvuracaktýr. Her gün yaþadýðýmýz þiddetten kurtulmak için bunu göze almaktan baþka çaremiz yok. Kitap çoðunluðun küresel düzeydeki birliðinin bastýrýlamayacaðýna dikkat çekiyor.

Yaþanan Afganistan savaþýný neden antikapitalist Küresel Direniþin içinde inceleme gereði duydunuz?

Ürettiði zenginlik ve yarattýðý yoksullukla birlikte savaþlar kapitalizmin özünde var. Sistemin ekonomik, ideolojik, politik yönleri bir bütünlük oluþturuyor. Bizim açýmýzdan mücadele konusu sadece neo-liberal ekonomi politikalarý deðil; sistemin bütün yönleri. Kaldý ki Irak ve Kosova'da olduðu gibi Afganistan savaþýnda da petrol çýkarlarýnýn önemli bir rol oynadýðýný görüyoruz. Dünya haritalarý Hazar petrolünün nerden nereye akacaðýna göre yeniden düzenlenmek isteniyor. Küresel Direniþ savaþa karþýtlýðýný öne çýkararak sisteme karþý mücadeleyi sürdürüyor. Savaþ karþýtlýðý, hareketin mücaKitapta çok farklý ülkelerden ve farklý top- dele alaný dahilinde olduðu için kitabýn da kolumsal kesimlerden Cenova'ya katýlan insan- nusu oldu.

larý, tutumlarýný, tartýþmalarý ve olan bitenleri izleyen Cenovalýlarý tarif ediyorsunuz. Bir Budist'in dinginliðinden bir anarþistin saldýrganlýðýna, bir direniþçinin dayanýþmacýlýðýndan, bir Cenovalý'nýn þüpheciliðine kadar çok farklý manzaralar çiziyorsunuz. Bunlarýn birliði kadar karþý karþýya geliþlerini de anlatýyorsunuz. Hareketin içinde kitabýn ikinci bölümünde aktardýðým çok sayýda tartýþma yaþanýyor. Bu tartýþmalar son derece hararetli. Ancak en keskin tartýþmalarda bile karþýlýklý diyalogun esas olduðunu ifade ettim. Farklý taraflarýn birbirini dinleyerek tartýþmasý Türkiye açýsýndan çok önemli bir ders. Tartýþmalarda hiç yol alýnamadýðý durumlarda bile sisteme ve savaþlarýna karþý birleþik mücadele zemini korunuyor. "Anlaþamadýk hadi herkes iþine baksýn" havasý yok. Muhalefetin daha parçalý bir manzara arz ettiði Türkiye'de bu hareketten hepimizin öðreneceði çok þey var. Türkiye'deki direnenlerin de bu hareketi inþa ederek, uluslararasý düzey-

Kitapta kendi lise yýllarýnýzdan, Ýngiltere'ye ve 26 Mayýs 2001'de Ankara giriþinde durdurulan KESK'lilerle birlikte otoyol iþgaline kadar Türkiye'deki mücadelelere bir dizi atýfta bulunuyorsunuz. Bunlarý Küresel Direniþin bir parçasý olarak mý görüyorsunuz? Ýnsanlar tarih boyunca daha iyi bir dünya için mücadele ettiler. Türkiye'de 15-16 Haziran 1970 olsun, anti faþist mücadeleler olsun, kamu çalýþanlarýn grevli, toplusözleþmeli sendikal hak mücadelesi olsun, F-tipi uygulamasýna karþý olsun çok sayýda mücadele ve direniþ söz konusu. Anti-kapitalist Küresel Direniþ kitabýn ikinci bölümünde bahsettiðim bir dizi özellik gösteriyor. Türkiye'de var olan direniþlerin bir araya akarak yeni bir kuþaðýn mücadele sahnesine çýkmasýnýn önünü açacaðýný düþünüyorum. Küresel Direniþ rüzgarýný arkamýza alarak bunu inþa etmemiz gerekiyor. Kitabýn, birey ve kurumlarýn hareketin inþasýna yönelik atýlan adýmlarý arttýrmasý ve güçlendirmesini umut ediyorum.

ABD, TÜ

Ce m Uz u n

Cumhurbaþkaný Turgut Özal 1991'de ABD'nin Irak'a karþý yürüttüðü Körfez Savaþý'ný desteklerken "bir koyup, üç alacaðýz" demiþti. Devlet Planlama Teþkilatý'nýn özel ve kamu sektörü ortalama ücret istatistikleri ise tam tersine iþaret ediyor. 1993'de 2.73 dolar olan ortalama saat ücretleri Aralýk 2000'de 1.65 dolara düþtü. Þubat krizinden sonra ise 80 cente kadar geriledi. Körfez Savaþý sýrasýnda ulusal birlik adýna aralarýnda madenlerin kapatýlmasýna karþý Ankara'ya yürüyen Zonguldak madencilerinin de bulunduðu iþçiler kendi çýkarlarýndan vazgeçmeleri için ikna edilmiþti. Þimdi ise ücretlerimiz, yaþam standardýmýz on yýl öncesinin 1/3'ü düzeyinde. Özal bir yönüyle haklýydý. Çalýþanlarýn kendi çýkarlarýný bir kenara býrakmasý saðlayan zenginler "bir koyup" ceplerine "üç"ü indirdiler. Zaten zengin olanlar ayný dönemde iyice zenginleþtiler, çalýþanlar ise fakirleþtiler. Türkiye'nin, ABD'nin Afganistan'a karþý yürüttüðü savaþý destekleyerek ekonomik olarak kazançlý çýkacaðý tartýþýlýyor. Hükümetin savaþa destek vermesi ve Afganistan'a asker göndermesi karþýlýðýnda bütün borçlarýnýn iptal edilmesini talep ettiði yönünde haberler de yayýmlandý. Bu tür haberleri ciddiye alamayýz. Türkiye'nin dýþ borçlarý ABD'nin bütçe fazlasý kadar. Ayrýca savaþý desteklemesi için ABD'nin rüþvet vermesi gereken tek ülke Türkiye deðil. ABD hükümetinin bile elinde bu kadar büyük kaynaklar bulunmuyor.

T ü r ki ye sa vaþ t an k az anç l ý ç ý kar m ý ? Türkiye'nin ve ekonomisinin bir þekilde bu savaþtan kazançlý çýkabileceði düþünülüyor. ABD yeni bir savaþ uçaðý için önümüzdeki 10 yýl içinde 200 milyar dolar harcayacak. Türkiye bu projeye ortak olacak. Bunun gibi askeri harcamalarýn ekonomiyi canlandýracaðý umut ediliyor.

Dün yan ý n ha l i Dünyanýn 11 Eylül öncesi ve sonrasý iþleyiþine bakarak bu umutlarýn yerinde olup olmadýðýný anlayabiliriz. 11 Eylül öncesinde Japon ekonomisi 10 yýldýr ekonomik durgunluk (resesyon) içindeydi ve ABD'nin balon ekonomisi de patlama iþaretleri veriyordu. Bununla birlikte Rusya ve Uzakdoðu Kaplanlarýnýn "mucize" ekonomileri, Türkiye ve Arjantin gibi borç bataðýndaki ülkeler krizle sarsýlýyordu.

ABD’deki savaþ karþýtlarý bir gös yoksulluða k Borç bataðýndan söz ederken ABD'yi de ele almamýz gerekiyor. ABD'nin iç ve dýþ borçlarý o kadar büyük ki herhangi baþka bir ülke olsaydý IMF anýnda müdahale ederdi. IMF'nin ABD'ye dokunmamasýnýn en önemli nedenlerinden biri de dünyadaki askeri egemenliðidir. 11 Eylül'de Dünya Ticaret Merkezi'nde ölen iþçiler hakkýnda ne düþünürsek düþünelim saldýrýnýn kendisi ABD askeri gücü açýsýndan onur kýrýcýydý. ABD'nin en büyük kenti New York'da sembolik öneme sahip binalar ve Pentagon çaký býçaðý ve kararlýlýðýn ötesinde silahlarý olmayanlar tarafýndan yýkýldý. ABD hükümeti kredibilitesini yeniden kazanmak için intikam almaya zorlandý. Dolayýsýyla ABD açýsýndan sorun "suçlularý" vurmak deðil; onurunu kurtarmak için bir þeyler yapýyor görünmek. Günah keçisi olarak seçilen ise dünyanýn en yoksul üçüncü ülkesi olan Afganistan halký.

Sü per güç o kad ar da gü çl ü d eði l Afganistan'a saldýrmak ABD açýsýndan tehlikeli bir adým. Saldýrý ABD için sembolik önem taþýmakla birlikte Afganistan halký için ölümcül bir facia teþkil etmektedir. ABD'nin devasa savaþ aygýtýna karþýlýk sadece küçük ve profesyonel bir ordusu var. Bu ordu birkaç cephede birden savaþamaz. ABD egemen sýnýfý içinde bu konuda yoðun bir tartýþma yaþan-

makta ný katl de ed Rumsf þansla etti. Eg ABD'n yasýnýn dizi re ittifak çekiyo Ortado ülkeler malarý bütün leyebi 11 da zat rattýðý buna i gedek Mýsýr, yaptý. karþý s yapma lara ka ifade e seliþine kan Se açtý. S Ýslami kencey rüttü. B saldýrýs kaçýran olduðu kýntýlar politik baskýy düþün ders te

SAVAŞA DAHA FAZLA BÝLGÝ ÝÇÝN

KAMPANYAYA KAT

w w w. a n ti k a p i t a l i s t. n e t / 0 53 p ost a @ an t i ka


ÜRKÝYE ve SAVAÞ antikapitalist

mek için daha ucuz üretim yapan firmalara rüþvet vermiþti. Bayer'in iddia ettiði "telif" haklarý Dünya Ticaret Örgütü'nde görüþülen antlaþmalarýn konusudur. ABD tüm dünyaya dayatmaya çalýþtýðý politikalara þimdi kendisi karþý geliyor.

steride “Anti-kapitalistler savaþa, ýrkçýlýða, teröre ve karþý” pankartýyla yürüyorlar.

adýr. Bazýlarý Afganistan halkýletmenin yetmeyeceðini ifadiyorlar. Savunma Bakaný filed, Bin Ladin'i yakalama arýnýn olmadýðýný zaten itiraf gemen sýnýfýn bazý üyeleri ise nin Ortadoðu'daki hegemonn çoðunlukla baskýcý olan bir ejimle son derece hassas bir aðý ile sürdürdüðüne dikkat orlar. ABD'nin operasyonlarýn oðu'yu da dahil etmesi bu rdeki rejimleri halk ayaklaný ile karþý karþýya býrakabilir, bölgeyi istikrarsýzlýða sürükilir. Eylül saldýrýlarýnýn ardýnda ten ABD dýþ politikasýnýn yasorunlar yatmaktadýr. Mýsýr iyi bir örnektir. ABD'nin bölki en önemli müttefiki olan Ýsrail ile de barýþ antlaþmasý Mýsýr hükümetinin yoksullara saldýrganlýðý ve Ýsrail ile ittifak asý, ekmek fiyatlarýndaki artýþarþý sokak isyanlarýyla kendini eden Ýslami bir hareketin yükne neden oldu, 1981'de Baþedat'a suikast yapýlmasýna yol Sadat'ýn yerini alan Mübarek, harekete karþý baský ve iþyle vahþi bir kampanya yüBunun yarattýðý öfke 11 Eylül sýný giden yolu döþedi. Uçak nlarýn çoðunun Mýsýr kökenli u anlaþýlmaktadýr. Halkýn sýrýný çözemese de ifade eden k Ýslam, harekete karþý "laik" yla mücadele edilebileceðini nenler için 11 Eylül önemli bir eþkil etmektedir.

ABD'nin Ortadoðu müttefiklerinin hemen hepsi gelecekleri konusunda kaygýlýlar. ABD'nin geniþ bir cephe saldýrýsýnýn kendilerini devirecek ayaklanmalara neden olacaðýndan korkuyorlar. ABD de tehlikede görünen bu rejimlere baðýmlý. Dolayýsýyla ABD'nin manevra kabiliyeti aslýnda çok sýnýrlý.

Sü per gü ç e kon o mi k pr obl e ml e r d e yaþ ý yor ABD'nin son 10 yýlda gösterdiði ekonomik geniþlemesi borç olarak alýnan kaynaklara dayanýyordu. Bu sürecin týkandýðý ve ABD ekonomisinin çok daha büyük sýkýntýlara gebe olduðu görülmektedir. Su almaya baþladýðýnda zenginler ayný gemide olduðumuzu söyleyerek fedakarlýk yapmamýzý isteyecektir. Ancak kendiler bunu yapmayacaktýr. Dünya Ticaret Merkezi'nde faaliyet gösteren First Equity Enterprises yatýrým þirketinin hiçbir çalýþaný yaralanmamýþtý. Ancak þirket sahipleri saldýrýyý fýrsat bilerek yatýrýmcýlarýn 120 milyon dolarýyla (200 trilyon TL) ortadan kayboldular. Ýkiz kulelerin sahibi sigorta þirketine dava açarak kendisine 3.5 milyar deðil de 7 milyar dolar ödenmesini talep etti. Gerekçesi ise bir deðil iki uçaðýn saldýrýsýna uðradýklarýdýr. Bayer ilaç firmasý ise ABD hükümetiyle Þarbon hastalýðýnýn tedavisinde kullanýlan Cipro ilacýnýn fiyatlarý konusunda anlaþmazlýða düþtü. Bayer ilaç fiyatlarýný yüksek tutabil-

HAYIR!

TIL, GÜÇ AL, GÜÇ KAT!

35 226 94 89 / 054 2 2 30 31 28 api t al i s t .ne t

Ancak Filistinlilerin haklý davalarýna sahip çýkýp Irak'a uygulanan ambargoya karþý koymasý ABD'yi Dünya Ticaret Merkezi'ne yapýlan saldýrýdan daha fazla korkutuyor. ABD bu sorunlarýn ister Müslüman olsun ister olmasýn tüm Ortadoðu halklarýnýn kalbini sýzlattýðýný biliyor. A B D b ü tç e s i Ýntifada sýrasýnda ölen her dört FiABD bütçe fazlasýnýn bu yýl 230 listinliden birinin Hýristiyan olduðumilyar dolardan 110 milyar dolara nu unutmayalým. düþmesi bekleniyor. Ancak bu ekonominin gelecek yýl izleyeceði seyir A B D te rö re k a r þ ý mý konusunda çok iyimser tahminlere s ava þý y or ? dayanýyor. Terör, politik amaçlarla þiddet Hükümet bu geliþme karþýsýnda kullanýmý ise dünyanýn en büyük tenasýl bir politika izliyor? IMF'nin röristi kuþkusuz ABD'dir. Ýsrail ise tüm dünyaya dayattýðý neo-liberal ikinci sýrada yer almaktadýr. ABD para politikalardan vazgeçiyor. Ýki milyonlarca insaný öldürüyor. ay önce 2 trilyon dolar deðerinde ABD'nin savaþtýðýný iddia ettiði tevergi indirimleri açýklandý. 11 Eylül röristler ise birkaç bin kiþiyi öldürsonrasý ise þirketlere 100 milyar dodü. Baskýya karþý isyanýn ifadesi ollar deðerinde bir kýyak daha geçilsa da, terör diye ifade edilen bireydi. IBM 1.4 milyar dolar, General sel þiddet kullanýmýna etkisiz olduMotors 800 milyon dolar, General ðu için karþý çýkýyoruz. Ancak terör Electrik ise 670 milyon dolar alasoyut bir sorun deðildir. Ezilenlerin cak. The New York Times Gazetesi çaresizlikte terör çýkmazýna sürükbu uygulamalarý "Savaþ ve ekonolenmeleri ile egemen sýnýflarýn kenmik zorluklar bahane edilerek zendi çýkarlarýný saðlama almak için ginlere kaynak hortumlanýyor" dibütün bir ülkeyi ortaçaða geri dönye nitelendirdi. dürecek þekilde bombalamalarýný Ancak hükümetin bu eli açýklýðýeþdeðer tutmuyoruz. nýn ekonomik resesyona çare olABD teröre karþý mücadele edimasý çok zor görünüyor. Patronlayor olsaydý Ýsrail'i, Doðu Timor'u iþrýn The Economist dergisi bile gal ettiðinde Endonezya'yý bom"1930'lardan bu yana en aðýr balamasý gerekirdi. Tabii bu iþe de kriz"den bahsediyor. Ekonomik soönce kendisinden baþlamalýydý. runlar arkasýnda 11 Eylül saldýrýsý deðil aþýrý borçlanma ve aþýrý yatýAB D ki m i nl e rým þeklinde klasik kapitalist davras ava þý y or ? nýþlar yatmaktadýr. Her þey göründüðü gibi deðilP e tr o l dir. ABD yarým milyon insaný öldüABD'nin ekonomik sýkýntýlarý recek þekilde Hiroþima ve Nagasapetrolün önemini daha da arttýra- ki'ye atom bombasý attýðýnda zacaktýr. ABD dünya petrol tüketimin ten yenik durumda olan Japon Ýmyüzde 25'ini gerçekleþtirmesine paratorluðu'na karþý savaþmýyordu. karþýn dünya rezervlerinin sadece Bombanýn hedefi Japonya'nýn yüzde 4'üne sahip. Bugünkü tüke- müttefiki olduðu iddia edilen Sovtim düzeyi ile rezervlerini 10 yýl yetler Birliði idi. Rus ordusunun Jaiçinde bitireceði tahmin ediliyor. ponya'ya girmesini engellemek ve Arap yarýmadasýnda ise 100 yýllýk yeni silahlarýnýn gücünü göstererek rezerv bulunuyor. Ayrýca 2050 yýlý- savaþ sonrasý dünyada egemenliðina kadar ABD'nin tükettiði petro- ni garantilemek istiyordu. Britanya'nýn dünyanýn 1/3'üne lün yüzde 80'ini Hazar'dan saðlayacaðý hesap ediliyor. Dolayýsýyla egemen olduðu 19'unu yüzyýlda ABD'nin Orta Asya'ya petrol boru- bir Ýngiliz diplomat, "Majestelerisu döþeme yeteneði egemen sýnýf nin hükümetinin sürekli müttefikleiçin giderek daha büyük önem ka- ri yoktur sadece sürekli çýkarlarý vardýr" demiþti. ABD de müttefiki zanmaktadýr. egemenlerle ayný zamanda rekaABD Ý s l am a ka rþ ý m ý bet halinde. Çin ve Rusya bunlarýn s ava þý y or ? baþýnda geliyor. Afganistan'ýn teABD'nin en büyük müttefikle- pesinde yaðan bombalarýn etkisirinden bazýlarý Ýslami rejimlerdir. nin Moskova ve Pekin'de hissedilBunlarýn baþýnda da Vahabi tarikatý mesi isteniyor. ABD'nin müttefiki olmak tehlitarafýndan yönetilen el ve baþ kesme, zina için taþlama uygulamalarý- keli bir iþtir. Pakistan'da bir hükünýn yaygýn olduðu Suudi Arabistan met deðiþikliði olasýlýðýna karþý ülyer almaktadýr. ABD'nin Suudi Ara- kenin nükleer silahlarýný çalacak bistan'daki uygulamalarla þu ana özel timlerin oluþturulduðuna dair kadar hiçbir sorunu olmadý. Daha haberler yayýnlanýyor. ABD hükügüne kadar Bin Laden ile de bir an- metinin müttefiklerine verdiði rüþlaþmazlýðý yoktu. Bin Laden petrol vetler ise hiçbir zaman sýradan inboru hatlarýnýn geçeceði bölgele- sanlarýn cebine girmiyor. Müttefik rin kontrolünde ABD müttefiki sayý- ülkelerin zengin ve yöneticileri bu iþten karlý çýkýyor. Prens al Walead lýyordu. ABD açýsýndan sorun politik Ýs- bin Telal bin Abdulaziz al-Aud'un lam'ýn kitlelerin öfkesine tercüman New York borsasýndaki hisse seolmasýnda. Bin Laden Afganis- netleri fiyatlarýný destekleyecek tan'da Ruslara karþý mücadele 400 milyon dolar var. Ancak Suudi ederken bugün olduðundan daha Arabistan'da bile ortalama gelirler az Müslüman deðildi. Üstelik de düþtü. 1980'lerde 28 bin dolar ABD tarafýndan finanse ediliyordu. olan ortalama gelir 7 bin dolara

sayfa 7

geriledi. Ýþsizlik oraný ise yüzde 18.

Sa vaþ ve zi y an

Savaþ ve silahlanma kaynaklarý tümüyle ziyan ediyor. Silah yapýmýna kullanýlan emek ve kaynaklar insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için gerekli kaynaklardan çalýnýyor. Savaþýn yarattýðý yýkýmý onarmak ise daha fazla kaynak gerektiriyor. Kapitalizmin çýlgýn mantýðý ve ekonominin geliþtiði bir ortamda silahlanma harcamalarýnýn yarattýðý israf sistemin aþýrý ýsýnmasýný ve bundan doðacak krizleri bazý durumlarda engelleyebilir. 1945-73 arasý böylesi bir dönem yaþandý. Savaþýn yýkýmý bir dizi sermayeleri ekarte ederek kâr oranlarýný yeniden artýrabilir. Ancak her halükarda insan kaybý çok büyük oluyor. Ýkinci Dünya Savaþý en az 50 milyon insanýn ölümüyle ve Avrupa, Rusya ve Japonya sanayisinin yerle bir olmasýyla sonuçlandý. Dünya ekonomisinin 1930'lardan beri en derin krizinin çözümüne silahlanma harcamalarý ve savaþ yýkýmýnýn yardým edeceði fikri son derece saçma. En az yedi ülkede nükleer silahlarýn bulunduðunu düþünürsek top yekun bir savaþýn ekonomiyi canlandýrmak deðil bütün insanlýðý yok edeceðini göz önüne almamýz gerekiyor.

E ge men l er i n çý l gý n l ý ðý Türkiye egemen sýnýfý sýkýþmýþ bir durumda. Kemal Derviþ artýk bunu itiraf ediyor. Türkiye egemenleri, ABD'ye verilen desteðin karþýlýðýnda biraz para almayý ve bölgede alt-emperyalist güç olma rolünü garantilemeyi istiyorlar. Bu geliþmelerin hiçbiri Türkiye'deki iþçi, yoksul ve ezilenlerin çýkarýna deðil. Silahlanma için gerekli kaynaklar bizim cebimizden çýkacak. Bu iþten herhangi bir kâr olacaksa da patronlarýn cebine inecek. Bu çýlgýn bir kumardýr. Hiç kimse Afganistan'a karþý yürütülen savaþýn sonuçlarýný kestiremez. Vietnam'da olduðu gibi ABD yenilebilir. Diðer taraftan Afganistan Kamboçya gibi Ortaçað barbarlýðýna geri dönebilir. ABD'nin Kamboçya celladý Pol Pot'u desteklediðini unutmayalým. Ancak bu kumara yatýrýlan bizim paramýz ve tabii ki canýmýz. Herhangi bir kazanç olacaksa da onu biz görmeyeceðiz.

Y ý ký m ç ý kar ý m ý za deð i l Bu savaþ kapitalizmin çýlgýn barbarlýðýný gösteriyor. Bütün gücümüzle karþý çýkmalýyýz. Türkiye egemen sýnýfý çevre ülkelere hakim olmak istiyor. Onlarýn planlarýna da karþý çýkmalýyýz. Silahlanma bütçenin büyük bir bölümünü alýp götürüyor. Bunun durdurulmasýný talep etmeliyiz. Düþmanýmýz ise kâr için dünyaya egemen olmak isteyenlerdir. Sadýk müttefikleri olmasý için baskýcý rejimleri destekliyorlar. Ýnsanlarýn yaþam standartlarý ve insan haklarýný ayaklar altýna alýyorlar. Savaþa karþý çýkmak daha insancýl bir dünya için mücadele etmenin ilk adýmý.


sayfa 8

antikapitalist

EÐÝTÝM SÝSTEMÝ VE YÖK Kapitalizm sürekliliðini saðlayabilmek için kendini yeniden üretmek zorundadýr. Peki nasýl saðlar bu yeniden üretmeyi? Öncelikle sömürü iliþkisinin devam edebilmesi için yeni kuþak iþçilerin yetiþmesi ve üretim sürecinde kendilerine biçilen yerleri almasý gerekir. Ýþbölümü ve uzmanlaþmanýn geliþtiði kapitalist üretimde hem vasýflý hem de vasýfsýz iþçilere ihtiyaç vardýr. Vasýfsýz iþçilerin yetiþmesinin maliyeti sistem açýsýndan daha düþüktür. Kendine söyleneni anlayacak, itiraz etmeden çalýþacak iþçiler yeterlidir bu alanda. Bu yeni kuþak iþçilerin ihtiyacý olan eðitim en fazla lisedir. Buralarda itaat etmeyi, kendinden istenenin mantýðýný anlamayý deðil ezberlemeyi öðrenirler. Ýlköðretim ve liselerde "öðretim" deðil "eðitim" vurgusunun asýl vurgu olmasý bu nedenledir. Geleceðin vasýfsýz iþgücünü oluþturacak iþçilerin üniversitelerde okumasý sistem açýsýndan gereksizdir. Üniversite þansýný zorlamak isteyenlerin önüne bir yýðýn engel çýkarýlýr, "herkesin üniversite okumasýna gerek yok, bizim çöpçüye de ihtiyacýmýz var" vaazlarýyla karþýlaþýrlar. Ýþ sadece üniversiteye girmekle bitmez. Alttan alta özelleþtirilen üniversitenin bir dizi masrafý yýkýlýr üzerlerine. Elektriðimiz, suyumuz yok diyip alýnan harçlar, sonu gelmez kitap masraflarý ve hatta okul kimliðinin parasý bile onlarýn cebinden çýkar. Yapýlan araþtýrmalarla yoksulluk sýnýrýnýn 800-850 milyon olduðu açýklanýrken bir hemþire, bir öðretmen 450 milyon maaþ alýr. Yoksulluk sýnýrýnýn altýnda kalmalarý yetmezmiþ gibi her yýl üniversiteli çocuðunun harcý, kitap, yol ve yemek masraflarý da yüklenir bütçelerine. Üniversiteye her türlü imkansýzlýða raðmen devam edenler sermaye merkezli bir eðitimin parçasý oluverir. Öðretilenlerin amacý özgür düþünmeyi saðlamak deðil üretim araçlarý teknolojisini, verimliliði ve tabi-

i ki kârlarý arttýracak elemanlar yetiþtirmektedir. Üniversitelerde þirketler için bir çok projenin yapýlmasý, öðretim görevlilerinin part-time olarak þirketlerde çalýþmalarý bunun en iyi örnekleridir. Çevre mühendisliðinde öðretim görevlileri doðayý mahveden projelere "OK" raporu verirken aslýnda yine sermayeye hizmet eden eðitim anlayýþýný koyarlar ortaya. Ýþ sadece yeni iþçiler yetiþtirmekle bitmez. Bu sistem içinde aslýnda sömüren-burjuvazi ve sömürülen-iþçi sýnýfý þeklinde çok büyük iki kutup vardýr. Bunun asýl görünen nokta olmasý egemen sýnýf açýsýndan çok tehlikelidir. Ýnsanlarý bu sistemin alternatifi olmadýðýna ikna etmek gerekir. Sadece bu yetmez. Birlikte mücadele edebilecek iþçi sýnýfýný da bölüp yönetilebilmelidir. Bu fikirleri ilk olarak ailede, basýnda ve tabi ki okulda öðreniriz. Özellikle okullar, hayatýmýzýn 10 yýlýndan fazlasýnýn geçtiði bu yerler bu iþlevi birebir görür. Ýlkokula giderken ilk öðrendiðimiz þey Atatürk'ün bu ülkeyi kurduðu ve bizim yaþatmamýz gerektiði deðil midir? Atatürk'ün doðum yerinden annesinin ismine kadar onun hakkýnda her þey ezberletilir. Bize sistemin devamý için oldukça önemli olan temel milliyetçi fikirler burada anlatýlýr. Okula baþlarken her gün okunan anttan alýntý yaparsak ne demek istediðimiz daha rahat anlaþýlýr: "Varlýðým Türk varlýðýna armaðan olsun." Bunun yanýnda itaat mantýðý da burada baþlar öðretilmeye. Liseye gelince süreç devam eder. Tarih derslerinde devletin resmi tarihi, din derslerinde resmi din ve daha bir çok derste egemen ideoloji anlatýlýr. Felsefe kitaplarýnda en önemli felsefecilerden sayýlan Marks'ýn adýnýn ancak bir iki kere geçmesi ilginç deðil mi? Üniversiteler egemen fikirlerin yeniden üretiminde önemli bir yere sahiptir. Döneme uygun olarak devletçi ya da neo-liberal fi-

kirler burada anlatýlýr. Ama iþler bu kadar basit deðildir. Ýnsanlarýn yaþam deneyimleri bu fikirlerle çatýþýr ve onlarýn bu fikirlere ikna olmasýný engeller. Sermaye merkezli eðitim yapan üni ver si te lerden bilimsel, demokratik, özgür üniversite sesleri yükselebilir. Mesela ABD benzeri eðitim vermek için kurulan ODTÜ'den "Kahrolsun ABD emperyalizmi" sloganlarý atan, ABD Büyükelçisi'nin arabasýný yakan bir öðrenci kuþaðý çýkar. O dönemde bu mücadelenin temsilcilerinden Denizler, ABD emperyalizmine karþý mücadelenin sembolü oldular. Bugün de üniversitelerde sermayenin çýkarlarý için saðlanan tartýþma ortamý insanlarýn yeni fikirlerle tanýþmasýna ve belki de sisteme muhalif hale gelmesine neden olabilir. Bu durum egemen sýnýf için olmasý istenebilecek en son durumlardan biridir. Bunun için üniversitelerde (tabi ki eðitimin baþka alanlarýnda da) kendi çýkarlarýný kontrol edebilecek kurumlara ihtiyaç duyar. Bu kurumlarýn en önemlilerinden birisi de YÖK'tür. YÖK, 80 darbesi sonrasý üniversitelerde sistemin istediði tip insanlarýn yetiþtirilmesi için kuruldu. Önce üniversitelerden solcu öðretim üyelerini temizleme iþine giriþti. Yerlerine 80'lerin moda ideolojisi neo-liberal politika hayraný hocalar bulundu. Sadece hocalar deðil derslerin içeriði ve kitaplar da neo-liberal politikalara uygun hale getirildi. Ders programlarý aðýrlaþtýrýldý ki öðrenciler

ders dýþý bir faaliyete vakit bulamasýn. Ýnsanlar politikadan uzaklaþtýrýldý. Üniversitelerin sermaye merkezli olmasý iyice hýz kazandý. Harçlarla eðitimin özelleþtirilmesi için adýmlar atýldý. Geçen yýl ve bu yýlki harçlar 6 katýna çýkýyor dedikodularýnýn bir amacý da buna insanlarý yavaþ yavaþa alýþtýrmak deðil mi? Bunlarýn yaný sýra derslerde ilk öðretilen þey neo-liberal ön kabulleniþ oldu. Bunun anlamý iktisatta devletin küçülmesi, sermayeye her türlü özgürlüðün tanýnmasý; mimarlýkta piyasanýn isteklerine uygun yapýlarýn inþasý; biyolojide insan doðasýnýn bencil, rekabetçi ve açgözlü olduðunun anlatýlmasý idi. Üniversitelerle þirketler kol kola girdi. Öðretim görevlileri büyük þirketler için çalýþmaya, bölümler þirketler için projeler hazýrlamaya baþladý. Bununla kalmadý, bir dizi kuruluþ üniversitelerin içine taþýndý. Son dönemde üniversitelerde teknokentlerin artmasýnýn anlamý da bu. Üniversiteyi bitirip uzun süre iþ bulma sorunu yaþamak istemeyen ODTÜ'lüler kampus içindeki yazýlým þirketlerinde komik ücretlere çalýþýyorlar. YÖK muhaliflere yönelik baskýlarý da kurumsallaþtýrýyor. Mesela YÖK, bir üniversiteden disiplin nedeniyle atýlmýþ öðrencilerin ÖSS'yi kazansa bile yerleþtirilmelerini engelliyor. Ýn-

EÞÝ TL ÝÐE EVET , A MA KAD INLA R ÝÇÝN POZ ÝTÝ F A YRIMCI LIK

Türk Medeni Yasasý yeniden gündemde. En son iki sene önce Meclis'e sunulan ve MHP'nin "örf, adet ve görgü kurallarýný hiçe sayýyor" diye reddettiði Medeni Kanun yeniden TBMM'nin gündemine girdi. Çok ses çýkaran, eski kanun tasarýsýndaki eksikliklerin giderildiði iddia edilen yeni düzenleme neleri kapsýyor? Daha Meclis'te görüþülmeye baþlamadan 101 kadýn örgütünün tepki gösterdiði kanun tasarýsý anlatýldýðý gibi eþitliði saðlamýyor. Yeni kanunda aile reisi ibaresi ortadan kalkýyor. Artýk ikametgah yeri seçimine eþler birlikte karar verecekler. Yeni kanunla kadýnlarýn evlenme yaþý 15'ten 18'e çýkartýlýyor. Sadece hukuken bile olsa bu deðiþiklikler kadýnlarýn özgürleþmesi için bir kazanýmdýr. Ancak kanunun bu maddeler dýþýndaki bölümü kadýný özgürleþtirmek yerine elindeki haklarý alýyor. Eskiden beri sorun olan 'Mal Rejimi'ni belirleyen maddenin yeni hali "eþitlik" adý altýnda kadýnlara atýlan yeni bir tekme. Kanun tasarýsýnýn ilk hali kadýnýn ev içinde ürettiði deðerin karþýlýðýný almasýný saðlayan 'Edinilmiþ Mallara Katýlma Rejimi'ni kapsýyordu. Bu kadýnlar için olumlu bir geliþmeydi. Ancak tasarý Adalet Komisyonu'na geldikten sonra bu madde tümüyle deðiþti. Yeni düzenlemeye göre,

kadýnlar ancak yasanýn uygulanmaya baþlamasýndan sonra yapýlan evliliklerde eþit paylaþým rejiminden yararlanabilecekler. Bu durum, halen evli olan bir çok kadýnýn boþanma, ölüm veya evliliðin iptali durumunda mallar üstünde hiçbir hak iddia edememesi demek. Yani ev içinde çalýþan, herhangi bir maddi güvencesi olmayan, toplum ve aile içinde yok sayýlan 17 milyon ev kadýný yasayla tekrar görmezden geliniyor. Kadýn-erkek arasýnda eþitliði saðlama bir yana dursun, kadýnlar arasýnda "eski" ve "yeni" kanuna tabi olanlar ayrýmý ve eþitsizliði yaratýlýyor. Bu eþitsiz uygulama hemen deðiþtirilmeli, kanunun komisyona gitmeden önceki hali kabul edilmelidir. Biz zaten yýllardýr baský ve hor görmeyle karþý karþýya yaþayan kadýnlarýn bu kanunla hukuken haklarýný almasýný istiyoruz. Yasanýn içindekiler sadece bununla sýnýrlý deðil. Eski kanunda çiftlerin boþanmasý halinde erkeðin kadýndan nafaka talep etmesi için kadýnýn maddi durumunun iyi olmasý gerekiyordu. Yeni kanunla kadýnýn maddi durumuna bakýlmaksýzýn, erkek kadýndan nafaka talep edebilecek. 'Alýn size eþitlik' diyen bu madde devlet mercilerinin kafasýndaki zihniyeti ortaya koyuyor. Varolan hukukta, törelerde ve toplumda eþit muamele göremeyen

kadýnlar bu kez de meclistekilerin saldýrýsýna uðruyor. Boþandýðý taktirde zaten mallar üstünde söz hakký olmayan bir ev kadýný, erkeðin talep ettiði nafakayý ödeyemezse yasalar gereði hapse týkýlacak. Ev kadýnlarýnýn yanýsýra çalýþan kadýnlarýn da benzer bir durumda karþýlaþacaðý muamele ayný. Uluslararasý düzeyde uygulanan 'pozitif ayrýmcýlýk' kuralý kabul edilsin. Kadýnlarýn eþitlik isteðinin cinsiyetçiler tarafýndan zapt edilmesini istemiyoruz. Yasadaki gariplikler saymakla bitmiyor. Mevcut yasada kadýnýn çalýþmasý erkeðin iznine baðlýydý. Yeni yasada bu ibare kalkýyor, yerine 'evlilik birliðinin huzur ve yararý göz önünde tutulacak' getiriliyor. Kocasý yüzünden çalýþamayan kadýn, iþinin evlilik huzurunu kaçýrmayacaðýný kocasýna mý devlete mi kanýtlamak zorunda? Yasalarla kadýný ev içine týkan bu zihniyeti kabul etmiyoruz. Toplumda varolan yasalarla zaten yýllardýr ezilen kadýnlar bu yasayla özgürleþemez. Yasa geri çekilsin. Toplumun yüzde ellisini ilgilendiren bir konuda elinizi kolunuzu sallayarak anti-demokratik yasalarý geçiremezsiniz. Yasada bulunan eþitsizlikler kadýnlara yönelik iyileþtirmelerle yeniden düzenlensin. Kadýn örgütlerinin talepleri doðrultusunda yeni bir yasa hazýrlansýn.

B en g i Y ý l d ý rý m

sanlarýn en temel hakký eðitim hakkýný elinden alýyor. YÖK okuldaki polis ve jandarma kuvvetleri aracýlýðýyla baskýlarý arttýrýyor. Ama daha önce de belirttiðimiz gibi hayat o kadar basit deðil. Ýnsanlar bilimsel, özgür, demokratik, ana dilde eðitim talebiyle YÖK'e karþý mücadeleyi yükseltebiliyor. Mesela 1996'da öðrenci hareketi yükseldiðinde mücadelenin en önemli hedeflerinden biri de YÖK oldu. Hepimiz "YÖK'ten adam çýksa dünya yerinden oynar" sloganýný hatýrlarýz. Mücadelenin yükseldiði böyle zamanlarda daha büyük toplumsal güçlerle birleþen öðrenci hareketi YÖK'ü kaldýrabilir. Ama YÖK'ün aslýnda hepimizin ortak sorunlarýnýn bir parçasý olduðunu, ancak birlikte mücadelenin öðrenci, öðretim elemanlarý, veliler ve okul çalýþanlarý- kazanacaðýný görmeliyiz. Üniversitelerdeki ve dýþarýdaki neo-liberal politikalara yönelik öfkeyi birleþtirip alanlara taþýmalýyýz. Bu, bugün 6 Kasým'da, YÖK'ün kuruluþ yýldönümünde yapýlan protestolara kaç kiþiyi yanýmýzda götürebildiðimizden baþlýyor. Gelin hep beraber "rekabet deðil dayanýþma", "kâr deðil insan" merkezli eðitim talebimiz için alanlara çýkalým!

G ü n eþ Y ý l d ý rý m

ÝÜ SBF’de birlik Ý.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yýllardan beri okulun her yerinde açýlan kulüp standlarýna karþý geçen sene baþlayan engelleme çabalarý bu yýl da devam ediyor. Ancak öðrenciler kazanýlmýþ bu haklarýný korumakta kararlý görünüyor. Üst katta stand açýlmasýna izin verilmeyeceðini söyleyen Dekan Feryal Orhon Basýk'ýn öðrencileri tehdit etmesine raðmen öðrenciler, kulüp standlarýnýn nerede açýlacaðýna idare, sivil polis ya da Çevik Kuvvet'in karar veremeyeceðini, standlarýný açmaya devam edeceklerini söylediler. Ýdare, yaklaþýk bir hafta süren bu gerginlik sonunda okula polis çaðýrdý. Çevik Kuvvet yaklaþýk 3 yýl aradan sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi. Standlarýn baþýnda bekleyen öðrencilere saldýrarak 29 kiþiyi gözaltýna alan, bir o kadarýný da yaralayan polisler biber gazý da kullandýlar. Bu arada bazý okul çalýþanlarý ve hocalar da yüzlerine sýkýlan gazdan etkilendiler. Standlarý parçalayan polis, daha sonra amfileri bastý ve bir kaç amfinin içine bi-

ber gazý sýktý. Bu arada alt koridora sürülen bir grup, yukarý çýkmaya çalýþýrken polisler silah çektiler. Polis okulu terk ettikten sonra gözaltýna alýnmayan öðrenciler durumu protesto ettiler ve standlarý yeniden açmak için sözleþtiler. Ertesi gün standlarýný bir þenlik havasý içinde yeniden açan öðrenciler,sosyal demokratýndan sosyalistine kadar birleþik biçimde tüm gün standlarýný korudular. SBF'li bir grup öðrenci yaptýklarý açýklamada þöyle dedi: "Nihayetinde coplandýk, gazlandýk, silah gördük... Ama dayak yiye yiye kazandýðýmýz haklardan vazgeçecek deðiliz. Kulüpler bizler için baþka bir dünyanýn araçlarý. Muhalefet ve yaþam alanlarýmýz. O standlar yarýn da açýlacak, öbür gün de. Ne kadar dayak yersek yiyelim, bundan vazgeçecek deðiliz. Üniversitelerin özgürleþmesinin yollarýndan biri de polisin okullarýmýzdan defolmasýdýr. Bu bilinçle yarýn ve daha sonra bu mücadeleye devam edeceðiz.”


SAVAŞA KARŞI BİRLEŞİK CEPHEYİ İNŞA EDELİM! antikapitalist

ÝST A NB UL

11 Eylül saldýrýlarýndan hemen sonra küresel direniþ hareketinin bileþenleri, tüm dünyayý tehdit eden savaþ çýðlýklarýna karþý birleþik mücadele örgütlemeye baþladý. Bunun için 29 Eylül, tüm dünyada "Küresel Barýþ Eylem" günü olarak ilan edildi. Türkiye'de de yakýnlaþan savaþ tehdidi karþýsýnda ÝHD'nin (Ýnsan Haklarý Derneði) çaðrýsýyla Ýstanbul'da toplanan "Savaþ Karþýtý Platform"un kuruluþunda 50'den fazla örgüt (partiler, sendikalar, sivil toplum kurumlarý) yer aldý. Platform, ilk eylemini 29 Eylül'de Bakýrköy Özgürlük Meydaný'nda basýn açýklamasý yaparak gerçekleþtirmeyi kararlaþtýrdý. Ancak polis bu eylemi yapmak isteyenlere izin vermedi ve yaklaþýk 50 kiþiyi gözaltýna aldý. Gruplar arasýnda ortaya çýkan görüþ ayrýlýklarý nedeniyle platform, baþka bir eylem örgütleyemedi. Bunun dýþýnda 13 Ekim günü, ÖDP, SÝP ve EMEP savaþa karþý kitlesel bir miting çaðrýsý yaptýlar.Sendikalarýn da destek vereceklerini açýkladýklarý savaþ karþýtý mitinge valiliðin izin vermemesi katýlýmýn kitleselleþmesini engelledi. Kadýköy'de gerçekleþen gösteriye yaklaþýk 700 civarýnda savaþ karþýtý katýldý. Bu eyleme de polis müdahale etti ve yine onlarca gözaltý yaþandý. Ýstanbul Üniversitesi'nde her politik grup, yaklaþýk ayný sloganlarla deðiþik ve (tabii ki) ufak eylemler gerçekleþtirdi. Bugüne kadar yapýlan savaþ karþýtý gösterilerin kitlesel olmayýþý, hem polisin bu meþru gösterilere müdahale etmesini kolayDünyanýn her yanýnda kitleselleþmeye baþlayan savaþ karþýtý hareketin bir halkasý da geçtiðimiz ay Ýstanbul'da örüldü. 14 Ekim Pazar günü yaklaþýk 700 savaþ karþýtý Kadýköy'de toplandý. "Kahrolsun ABD Emperyalizmi, Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði, Savaþa Hayýr" sloganlarýyla alana giril-

laþtýrýyor, hem de savaþ yanlýsý (vahþi) egemenlerin istedikleri gibi at koþturmasýný engellemeye yetecek kadar ülke gündemine giremiyor; þimdiye kadar yaþadýklarýmýz bizim, bu kirli savaþa karþý en geniþ cepheyi inþa etmeye ihtiyacýmýz olduðunu gösteriyor. Tüm dünyada egemen olan politik havayý sola çekmeyi baþarmýþ olan Küresel Direniþ hareketi, savaþ naralarýnýn daha ilk atýlmaya baþlandýðý bir buçuk ay öncesinden baþlayarak, tüm dünyada kitlesel ve birleþik eylemler gerçekleþtiriyor. Afganistan'a karþý baþlatýlan harekatýn ilk günlerinde, ABD ve Ýngiltere nüfusun büyük bir çoðunluðu egemenlerinin arkasýnda yer alýrken, bundan çok deðil bir ay sonra bu harekatýn sivilleri hedef aldýðýný görenler, desteklerini çekmeye baþladýlar. Ýngiltere'de yapýlan son araþtýrmalar, harekata olan desteðin hýzla zayýflamaya baþladýðýný gösteriyor. Bundaki en büyük etken, küresel direniþ aktivistlerinin örgütledikleri kitlesel eylemlerdir. Roma'da 300 bin, Berlin ve Londra'da 50 bin, Atina'da 10 bin kiþinin katýldýðý gösteriler gerçekleþtirildi. Ayrýca 11 Eylül'den hemen bir hafta sonra ABD'nin tam 146 kentinde "Savaþa Hayýr" mitingleri yapýlmýþtý. Bu mücadele ruhunu Türkiye'de oluþturmamýz, bizi her anlamda felakete sürükleyen egemenleri durdurmamýz anlamýný taþýyor. Bunun için 9 Kasým eylemi çok iyi bir fýrsat. Küresel Direniþ hareketi 9 Kasým'da tüm dünyada eþzamanlý olarak alanlara çýkýyor. Türkiye'de de TÜRK-ÝÞ, KESK ve DÝSK gibi büyük sendika konfederasyonlarý, "Savaþa ve Yoksulluða Karþý" tüm illerde eylem kararý aldý. Bu eyleme deðiþik sivil toplum kuruluþlarýndan da destek geldi. Baþka bir dünya, savaþsýz bir dünya için hep birlikte mücadele edelim.

Özer Kayserilioðlu

di ve basýn açýklamasýna baþladýktan bir süre sonra polis saldýrgan yüzünü gösterdi. Göstericilere cop ve biber gazýyla saldýrdý. Saldýrý sýrasýnda bir çok eylemci ciddi þekilde yaralandý. 46 kiþi dövülerek ve yerlerde sürülerek gözaltý-

na alýndý. Saldýrýdan kurtulanlar ara sokaklarda gösteriye bir süre daha devam ettiler. Polisin, demokratik hakkýmýz olan basýn açýklamasýna dahi bu kadar sert bir þekilde saldýrmasý, %79'un savaþa hayýr dediði bir ülkede egemen sýnýfýn savaþ karþýtý hareketin yükselmesinden ne kadar korktuðunu gösteriyor.

Gülçin

Bü yük Bir ader in Medyasý ABD ve müttefiklerinin Afganistan'a saldýrýsý büyük ölçüde bir sinir savaþý olarak devam ediyor. Propagandanýn sonuna kadar kullanýldýðý bu savaþta medya en etkin silahlardan biri. 11 Eylül'de Amerika'ya yapýlan saldýrýlarýn sonrasýnda baþlayan bu propaganda bombardýmaný dünyayý yönlendirme uðraþýndaki batý medyasý tarafýndan süreklilik kazanarak etkinleþtiriliyor. Hegemonya medya eli ile olaylarý, savaþý, gerçekleri yeniden tanýmlýyor, yönlendiriyor. Savaþ tamtamlarýnýn öncelikle medyadan yayýldýðý, bu koroya katýlmayanlarýn insafsýzca terör destekçiliði ile suçlandýðý, insaflý seslerin boðulmaya çalýþýldýðý ve tüm boyutlarý ile bir kitlesel terapi seansýnýn sürdürüldüðünü görmekteyiz. Ekranlarý dolduran füzeler, misket bombalarý, black hawklar savaþ duygularýnýn vahþi bir formda kamçýlanmasýna hizmet ederken bir savaþýn nasýl soyutlaþtýrýldýðý, adeta bir sinemaya dönüþtürüldüðü gözler önünde. Adeta birazdan kamera stop edecek ve ölü rolü yapan Afganlýlar kalkýp evlerine gidecek CNN'e bakýlýrsa.

Uluslararasý sermayenin ve küresel hegemonyanýn tam kontrolündeki CNN'inden New York Times'ýna kadar tüm batý medyasýnýn bu savaþ vahþetini ilk günden beri nasýl yeniden tanýmladýklarýný görmek için adýmlarý takip edelim. Ýlk görüntüler ve yorumlar geliyor aklýmýza. Yoðun bir duygusallýk atmosferi içerisinde "medeniyete karþý savaþ açmýþ", "gözü dönmüþ" teröristlerin vahþeti sunuluyordu. "God bless America!" (Tanrý Amerika'yý korusun) nidasý ile sonuçlanan Bush'un konuþmasý adeta dünyayý kurtaran bir kahramanýn manevi feryadýydý CNN'e kalýrsa. Sanki düne kadar Irak'ta milyonlarý öldüren ayný Amerika deðildi de hep "barýþýn, özgürlüðün, medeniyetin" temsilcisi olmuþtu. Saldýrýnýn ertesi günü BBC World muhabiri ölenlerin yekununu verdikten ve Manhattan'ýn "içler acýsý" halini anlattýktan sonra þunlarý söylüyordu: "Böyle bir saldýrý Baðdat'ta, Kenya'da, Tanzanya'da veya dünyanýn herhangi bir yerinde olsaydý normal karþýlanabilir, kanýksanabilirdi. Ancak dünyanýn baþkenti New

York'da oluyor! Ýþte herkesi þok eden ve bu saldýrýyý modern tarihin en büyük terörist saldýrýsý yapan da bu!" Noam Chomsky'nin batý medyasýnýn asli iþlevinin gerçeði iletme deðil gerçeði yeniden tanýmlama, hegemonyanýn çýkarlarýna hizmet edecek þekilde yeniden tanýmlama ve kitlesel zihin yýkama olduðu sözlerini hatýrlamamak mümkün deðil. Yoðun duygusallýk atmosferinin medyada kýsa sürede nefret ve intikam vurgularýna yönlendirildiðini gördük. Batýdaki camilere ve Ortadoðu kökenli Amerikalýlara saldýrýlar adeta CNN'in marifeti gibi sýrýtýyor. Oysa öncelikli olarak Dünya Ticaret Merkezi'nde yakýnlarýný kaybedenlerin intikam çaðrýlarý yapmasý beklenirdi. Ne var ki konuþan sesler intikam deðil saðduyu, daha fazla savaþ olmamasý, daha fazla insanýn ölmemesi, yeni bir Vietnam yaþanmamasý çaðrýsýnda bulunuyorlardý. Medyanýn silahþörleri ise farklý düþünüyorlardý. New York Times bu saldýrýnýn "batý'da geçerli olan özgürlük, hoþgörü, refah,

ODT Ü

Savaþ karþýtlarý dünyanýn bir çok yerinde yaptýklarý gösterilerle seslerini yükseltiyorlar. Türkiye'de de savaþ karþýtý zincir tüm baskýlara karþýn örgütleniyor. Zincirin halkalarýndan birisi de ODTÜ'deki savaþ karþýtý öðrenciler tarafýndan oluþturulmaya çalýþýlýyor. ODTÜ'de savaþa karþý sessiz kalmak istemeyenlerin ilk etkinliði 3 Ekim Çarþamba günü gerçekleþtirildi. Savaþ karþýtý öðrencilerin bir kýsmý ABD askeri kýlýðýna girdi; onlarýn önünde ise "durdurun bu haydutlarý" dövizi taþýndý. ABD askeri kýlýðýndaki protestocu öðrencilerin hemen arkasýnda onlarý izleyen jandarmalar olmasý, bu dövize hazýrlanýþ amacýný aþan bir anlam kattý. Eylem sýrasýnda protestocu öðrencilerden biri de medyayý temsil ediyordu. Bu öðrencinin sýrtýnda ise "basýn" yerine "yavþak medya" yazýyordu. Tamtamlar çalarak Hazýrlýk önünden yürüyüþe geçen öðrenciler, "Katil kim? ABD! Terörist kim? ABD!", "Savaþ deðil barýþ; bomba deðil ekmek", "Yaþasýn halklarýn kardeþliði", "Demokrasi dedikleri Irak'ý bombalamak, demokrasi dedikleri Ýsrail'i silahlandýrmak, demokrasi dedikleri Afganistan'ý bombalamak" sloganlarý atarak yemekhane önüne

dini çoðulculuk ve uluslararasý iþbirliði deðerlerine karþý nefret dolu bir saldýrý" olduðunu ve "medeniyete karþý bir saldýrý niteliði taþýdýðýný" söylüyordu. Kana kan çaðrýlarýnýn yönlendirilmesi için gerekli ortam hazýrdý. Dünya ikiye bölünmüþtü; medeniler ve medeniyete düþman olanlar, iyilik savaþçýlarý ve teröristler! Medyanýn yarattýðý ve yönlendirdiði bu nefret ortamýnýn kurbaný da seçildi kolayca. Tüm milli geliri, baþýna bomba yaðdýran yüzlerce black hawklardan sadece birinin deðerinden az olan, dünyanýn en fakir halklarýndan Afgan halký. Batý medyasýnýn yönlendirme iþlevinin bir yönü de küresel bir koalisyon oluþturma noktasýnda geliþiyordu. The Economist 15 Eylül tarihli sayýsýnda "Avrupa uyan!" baþlýðýný atýyor ve þöyle sürdürüyordu: "Bu saldýrý NY'da deðil de Paris'de, Londra'da, Berlin'de de yapýlabilirdi." Öyle ya "medeni dünya"ya ve kapitalizminin sembolü olan Dünya Ticaret Merkezi'ne yapýlan bir saldýrýydý bu! George Bush'un dediði gibi, bu savaþta iki taraf vardý ve ABD'nin safýnda deðilseniz teröristlerin safýndaydýnýz! Üç maymunu oynayanlar yine sahnede! Medya tetikçiliði en

sayfa 9

kadar geldiler. Bir sonraki gün yaklaþýk 250 öðrenci savaþý protesto etmek için yemekhane önünde toplandý. "Kahrolsun ABD emperyalizmi", "Yaþasýn halklarýn kardeþliði", "ABD elini Ortadoðu'dan çek", "Savaþa hayýr" sloganlarýyla kütüphane önüne yüründü. Burada basýn açýklamasý yapýldý. Savaþ karþýtý bir diðer etkinlik de mumlu protestolardý. Yurtlar önünde 1 hafta boyunca her akþam saat 7'de savaþý protesto için yakýlan mumlar, çimler üzerindeki sohbet sonrasýnda "savaþa hayýr" yazýlý dövizlerle birlikte Sunshine önündeki orta refüje býrakýldý. ODTÜ'de savaþ karþýtý hava gün geçtikçe yükselirken jandarma baskýsý da artýyor. 250 kiþilik eylemden bir süre sonra iki öðrenci afiþ astýklarý için jandarma tarafýndan gözaltýna alýndý. Bir gün sonra birkaç arkadaþýmýzýn afiþ asmasý engellenmek istendi. Ayný gün artan baskýlara karþý 150 öðrenci "ODTÜ'de jandarma istemiyoruz", "Jandarma defol üniversiteler bizimdir", "YÖK, jandarma, soruþturma bu abluka daðýtýlacak”, "YÖK kalkacak, jandarma gidecek, üniversiteler bizimle özgürleþecek" sloganlarýyla Hazýrlýk'tan yemekhaneye yürüdü. Burada basýn açýklamasý yapýldý. Fýrat Erdoðan

bariz olarak bir alanda savaþ karþýtlarýna yapýlan itham ve sadýrlarda, hatta linç giriþimlerinde ortaya çýktý. Times, savaþ karþýtý sol gazetecilerin söz konusu saldýrýlarýn Amerika'nýn adeta bir beþinci kol faaliyeti olan politikalarýnýn bir sonucu olduðu þeklindeki yoruma þiddetle saldýrýyor efendilerinin hatýrýný kýrmýyordu. (Bkz. Socialist Review, A war of civilisations, Ekim 2001) Savaþ karþýtý gösteriler Ýslam ülkeleri baþta olmak üzere küresel bir barýþ hareketini ateþlerken de medyanýn kör ve saðýr kesildiðine tanýk olduk. Ne The Economist için, ne de CNN için savaþ karþýtý gösteriler diye bir þey yoktu. Görmezden gelme ve yok sayma politikasý batý hegemonyasýnýn medya aparatýnýn bir diðer karakteri olarak ortaya çýkýyor. The Economist'in 26 Ekim tarihli sayýsýnda Bush'un gizli liderlik vasýflarýnýn, Afganlara acýmasýzca bombardýman emrini verebilmesi ile nasýl ortaya çýktýðý var. Ama misket bombalarýnýn ve kimyasal silahlarýn ölenler üzerindeki etkileri veya o hafta içinde Afganistan'da vurulan hastanede ölenler yok! Eh ne de olsa "medeni" dünya ve onun "medeni" basýný caným!

B ü n y ami n E s en


SAVAÞA VE KAPÝTALÝZME HAYIR

sayfa 10

antikapitalist

RUSYA ŞUBAT 1917:

FRANSA MAYIS 68:

Savaþ karşıtlığından Vietnam eyleminden iþçi devrimine genel greve 1 Aðustos 1914'te, dünyanýn o güne kadar gördüðü en büyük savaþ, 1. Dünya Savaþý patlak verdi. Bu savaþýn nedenleri malum: Büyük tekellerin azalan kârlarýný tekrar yükseltmek ve daha büyük pazarlar kapma yarýþý. Savaþ öncesinde dünyanýn en büyük devletleri çok büyük bir silahlanma yarýþýna giriþmiþlerdi. Dolayýsýyla neredeyse herkes böyle bir savaþýn patlak vereceðini az çok biliyordu. O zamana kadar tüm dünya Marksistlerini biraya getiren 2. Enternasyonal (baþka bir ifadeyle Uluslararasý Ýþçi Partisi), savaþtan önce sürekli savaþ karþýtý ajitasyon yapýyor ve tüm dünyanýn iþçilerine böyle bir savaþa kesinlikle izin vermemeleri yönünde çaðrýlar yapýyordu. Ancak savaþ patlak verdikten sonra Enternasyonal'in bileþeni ulusal partiler -baþta Alman Sosyal Demokrat Parti olmak üzere-, "anavatanýn savunulmasý" gibi milliyetçi sloganlara sarýlarak iþçi sýnýfýnýn uluslararasý çýkarlarýna ihanet etti. Savaþ giderek büyüyor ve yýkýcýlýðý artýyordu.

' Ke ndi l i ði n den Devr i m ' Savaþýn taraflarýndan olan Rusya, düþmanlarý karþýsýnda çok ciddi yenilgiler alýyordu. Bu yenilgiler, zaten toplumda varolan keskin karþýtlýklarýn daha fazla göze batmasýna neden oldu. Savaþýn Rusya'da yarattýðý yýkým o hale gelmiþti ki Rusya toplam 20 milyon insanýný yitirdi. Açlýk, yoksulluk ve iþsizlik artýk dayanýlamayacak duruma geldi. Ancak böyle bir ortamda bile kimse Rusya'da yakýn dönemde bir devrim veya ayaklanma beklemiyordu. Ta ki 23 Þubat 1917'ye kadar. Ekim Devrimi'nin önde gelen liderlerinden Troçki'ye kulak verelim: "…hiç kim se, ama hiç kimse, 23 Þubat'ýn mutlakýyete karþý kesin ve nihai bir hareketin baþlangýcýna iþaret ettiðini düþünmemiþti." Lenin ise devrimden 5 hafta önce "muhtemelen bizim kuþaðýmýz devrimi göremeyecek" diyebiliyordu.

" Bar ý þ , T opr ak ve E k me k Ý s ti y o r u z !" 9 Ocak 1917'de, 1905 Devrimi'ne (Petrograd iþçilerinin Çar'ý anayasayý kabul etmek zorunda býraktýklarý devrim) yolaçan 'Kanlý Pazar'ý (Çar polisinin iþçile-

rin üstüne ateþ açýp, binden fazla kiþiyi öldürdüðü olay) anma gününde 114 iþyerinden 137.500 iþçi greve çýktý. 18 Þubat'ta 40 bin iþçi artan enflasyon nedeniyle yüzde 50'lik ücret artýþý için greve çýktý. Bu iþçiler 21 Þubat günü iþten atýldýlar. Ayný zamanda savaþ nedeniyle Þubat baþýnda baþkent Petrograt'ta on günlük ekmek stoðunun kalmasýnýn anlaþýlmasý, toplumsal huzursuzluðu daha da artýrdý. Önlerinde uzun kuyruklar oluþan yiyecek dükkanlarý en sonunda halk tarafýndan talan edilmeye baþlandý. 23 Þubat (Miladi Takvim'e göre 8 Mart) günü Kadýn Günü'ydü. Fabrikalardaki konuþmalardan sonra kalabalýk kadýn gruplarý sokaða döküldü. Artýk bütün Petrograd 'Kahrolsun Savaþ', "Kahrolsun Çar!", "Artýk Ekmek Ýstiyoruz!" sloganlarýyla çýnlýyordu. Her tarafta kýzýl bayraklar dalgalanmaya baþlamýþtý! Toplum ciddi ve net bir þekilde bölünmüþtü. Devletlerin kendilerini "korumaya" dönük olarak oluþturduðu polis ve asker cihazý, bu isyaný bastýrmakta yetersiz kalýyordu. Üstelik askerler de yavaþ yavaþ isyan dalgasýna katýlmaya baþlamýþlardý. 26 Þubat'ta ilk defa erlerden oluþan kalabalýk asker gruplarý, gösterilere katýldýlar. 28 Þubat günü ise çarcý rejime baðlý askeri birliklerin son kalýntýlarý da teslim oldular. Çar, koltuðunu býrakýp kaçtý, bakanlarý tutuklandý. Eski Çar'ýn kardeþi ise yaþam güvencesi olmadýðý için kendisine gelen çar olma teklifini reddetti. Baskýcý, çar rejimi artýk yoktu! Eski yönetim aygýtýnýn yerini, tamamen iþçilerin kendi kendilerine inþa ettikleri, özyönetim organlarý -sovyetlerve burjuva, geçici hükümeti aldý. Böylece Rusya'da ikili iktidar dönemi baþlamýþ oldu. Ancak esas yürütme erkini temsil eden ve çoðunluðunu liberal burjuva ve küçük burjuva partilerinin oluþturduðu geçici hükümet, kendisini iktidara taþýyan devrimin taleplerine (barýþ, ekmek, toprak) sýrt çevirdi, savaþa devam kararý aldý ve bunu uygulamaya koydu. Gerçek barýþýn gelmesi için Ruslar, Ekim'i bekleyeceklerdi. Ekim 1917'de iþçi sovyetleri, burjuva hükümeti devirerek yönetimi tamamýyla alacak ve Þubat Devrimi'nin taleplerini yerine getireceklerdi.

60'lý yýllarýn sonlarý, kuzeylisi, güneylisi, doðulusu, batýlýsý tüm ülkelerde kitlesel ayaklanmalarýn, grevlerin ve eylemlerin patlamasýna þahit oldu. Uzunca bir aradan sonra kapitalist sistemin her yerde kriz sinyalleri vermesiyle birlikte artan enflasyon ve iþsizlik, azalan ücretler ve sosyal haklarda görülen kötüleþmeler toplumda öfkeyi artýrmýþtý. Ayný dönemde ABD’nin öncülüðünde yürütülen Vietnam Savaþý ulusal kurtuluþ mücadelelerini körüklemiþ ve bu politikalara karþý hem ezilen halklarýn hem de emperyalist ülkelerdeki gençlerin öfke patlamalarýna ve kitlesel karþý duruþlara neden olmuþtu. Bugün burjuvazinin, 'bir avuç serseri, esrarkeþ hippi' hareketi olarak lanse etmeye çalýþtýðý 68 hareketi, böyle bir ortamda doðmuþ, geliþmiþ, son derece politik ve radikal bir hal almýþtýr.

F r an s a ' d evr i md en ' b ahs edi y or ! Tüm dünyada olduðu gibi Fransa'da da hareketi fiþekleyen öðrenciler oldu. Ýlk karþý çýkýlan þey ise ABD’nin Vietnam'da yürüttüðü vahþi savaþtý. Bunu protesto etmek isteyen öðrencilere karþý devlet çok sýký polisiye tedbirler alýyordu. Ýþte 22 Mart 1968'de Paris'in Nantterre Üniversitesi'nin 12 bin öðrencisinden 142'si (evet sadece 142 öðrenci!) hem Vietnam katliamýný, hem de devletin savaþ karþýtlarýna karþý yürüttüðü baskýlarý protesto etmek için okulu iþgal etmeye karar verdiler. Polis, bu iþgal olayýna çok sert tepki gösterince olaylar giderek büyüdü. 10-11 Mayýs akþamý öðrenciler polise karþý barikat kurmaya ve dövüþmeye baþlamýþlardý. Binlerce polis, o gece sabaha kadar öðrenci ve genç iþçilere karþý 'savaþtý'. Ýþçi sendikalarý bu olaydan sonra 13 Mayýs günü grev kararý aldý.

V e i þ ç i l er sa h n ed e! 13 Mayýs grevi ve gösterilerine yaklaþýk bir milyon iþçi ve öðrenci katýldý. Tabii ki polis bu sefer (çok istese de!) müdahale edemedi. Büyüyen hareket fabrika iþgallerine dönüþmeye baþladý. Hükümetin düþlediði ücret kesintileri ve iþçilerin bazý sosyal haklarýný kýsma planlarýna karþý, bazý fabrikalarda günde 15'er 20'þer dakikalýk iþ býrakma eylemi yürütülüyordu bir süredir. Ancak bu fabrikalarda çalýþan iþçiler Paris'teki kalabalýklarý görünce daha büyük ve daha kalabalýk eylemler yapmaya karar verdiler. Ýþte ünlü Renault fabrikalarý iþgalleri böyle ortaya çýktý. Lokal olarak baþlayan fabrika iþgalleri çok geçmeden tüm Fransa'yý etkisi altýna aldý; takvimler 20 Mayýs'ý gösterdiðinde mavi yakalý sanayi iþçisinden memuruna, liman iþçisinden gazetecilere ve hatta o güne kadar hiç grev yapmamýþ olan dansçýlarýna ve profesyonel futbolcularýna kadar yaklaþýk 11 milyon çalýþan grev halindeydi. Posta ve ulaþým felç oldu. Fransa'da hayat tam anlamýyla durdu!

Li d er l i k ek si k l i ði 1917 Rusya: Bir fabrika toplantýsý

Fransa'da çok kýsa bir sürede çok güçlü bir ayaklanmaya dönüþen hareket, özellikle iþçi sýnýfý üzerinde güçlü

bir nüfuzu bulunan Stalinist FKP (Fransýz Komünist Partisi) ve onun denetimindeki büyük sendika konfederasyonu CGT tarafýndan kelimenin tam anlamýyla 'satýldý'! Ayaklanmanýn ilk belirtilerinden olan okul iþgalleri ve öðrenci mücadelelerine karþý çýkan, ama hareketin giderek büyümesi karþýsýnda daha fazla tepkisiz kalamayan FKP ve CGT'nin iþçi devrimi hedefi ve buna uygun taktikleri olmadýðý için ayaklanma sonuna kadar götürülüp baþarýya ulaþýlamadý. Bunun yanýnda iþçi ve öðrenci hareketini birleþtirecek (ki FKP sonuna kadar bunu engellemek için uðraþtý ve maalesef baþarýya ulaþtý!) alternatif bir iletiþim aðýnýn ve örgütlülüðün bulunmayýþýný da bu sonucu doðuran nedenler arasýnda saymak gerekir. Sonuçta isyanýn büyümesi karþýsýnda ülkesinden kaçmak zorunda kalan Cumhurbaþkaný De Gaulle, FKP 'sayesinde' Fransa'ya geri döndü ve iktidarýný tekrar saðlamlaþtýrdý. Ýþçi ücretlerine yüzde 35 gibi büyük bir zam yapýldý, sosyal haklara dokunulmadý. Tüm ihanetlere raðmen yine de kazanýmlar elde edildi.

S a v a þ a H a y ýr ! K a pi t al i z me H ayý r ! FKP'nin ihaneti olmamýþ olsaydý, bugün bizler 1789'dan sonraki 2. Büyük Fransýz Devrimi'nden bahsedecektik. Ancak bu konunun baþka bir önemli noktasý var: Savaþ karþýtlýðýndan devrim bahsine giden süreç. Gerçekten özellikle kapitalistler kendi yarattýklarý krizlere çare bulabilmek için bugüne kadar hep vahþi yöntemler seçmiþlerdir: Eðer kriz fazla derin deðilse adýna 'istikar paketi' denilen yoksullaþtýrýcý ekonomik politikalar uygularsýn ve faturayý ezilenlere çýkarýrsýn. Yok eðer kriz çok fazla derinleþmiþ, rekabet iyice kýzýþmýþsa ve/veya toplumsal patlamalardan çok korkmaya baþlamýþsan, savaþýrsýn. Kapitalist sistem dahilinde bugüne kadar yaþanan savaþlar bunun birer örnekleridir. Savaþ durumu toplumsal karþýtlýklarý belli bir süre yatýþtýrabilir, ama asla yok edemez. Tarih, bu tür savaþlarýn protestolarýyla ve bu protestolarýn ayaklanmalara ve devrimlere dönüþmesiyle doludur. Fransa'da Mayýs 68'de yaþananlar da buna tekabül etmektedir. Elbette Fransa, Vietnam'da aktif bir þekilde savaþmamýþtý. Ýlk öðrenci hareketleri Amerikan emperyalizminin protestosu üzerinde þekillenmiþti. Ancak Fransýz Devleti varolan ve iyice kýzýþan sýnýf çeliþkilerinden ve savaþ karþýtý hareketin bu çeliþkilerle bað kurmasýndan korkuyordu. O yüzden de bu demokratik gösterilere karþý sert polisiye tedbirler aldý, hareketi boðmaya çalýþtý. Ancak De Gaulle'ün korktuðu baþýna geldi. S a v a þ l a r b ü y ü k fe l a k e t l e r e y o l açarken büyük isyanlara da zemin hazýrlar. Sömürü sisteminin normal sonucu ve insanlýðýn utancý olan savaþlara karþý çýkmak, savaþsýz sömürüsüz bir dünyayý yaratma mücadelesinin vazgeçilmez bir parçasýdýr.

M e s u t Çe l eb i o ð l u


Savaşlar ve Devrimler

antikapitalist sayfa 11

"Batý demokrasilerinde halkýn desteðini alamayanlar seçimi kaybederken monarþilerde kellelerini yitirirler." Bu sözler Suudi Arabistan'ýn ABD'deki büyükelçisi Prens Bandar'a ait. Devrimler çoðu insan için uzak bir olasýlýktýr. "Böyle gelmiþ böyle gideceði" düþünülür, en fazla birkaç reformun mümkün olacaðýna inanýlýr. Bunun dýþýndaki bütün çözümler hiçbir uygulanýrlýðý olmayan ütopyalardýr. Bu tür fikirlere savaþ karþýtlarý arasýnda da rastlamak mümkün. Egemenlerin, Birleþmiþ Milletler ve uluslararasý yargý organlarý aracýlýðý ile Afganistan ve Ortadoðu konusunda "adil" bir çözüm üretebileceði düþünülüyor. Halbuki ayný egemenler Afganistan'daki yýkýmýn ve Ortadoðu'nun bir barut fýçýsýna dönmesinin sorumlularýdýr. Asýl bunlarýn birden bire barýþ elçisi olmasýný beklemek uygulanabilirliði olmayan bir ütopyadýr. Son 100 yýllýk tarih ise savaþýn dehþetinin devrimci çözümlere yol verebileceðini gösteriyor. 1903'de Japonya ve Çarlýk Rusya'sý arasýnda Kuzeydoðu Çin'in kontrolü için emperyalist bir savaþ çýktý. Savaþtan yenilgiyle çýkan Rusya'da iki yýl içinde devrim oldu. 1914'de bütün Avrupa güçleri Birinci Dünya Savaþý'nýn kýyýmýna katýldýlar. Þubat 1917'de ise Rus Çarý devrildi, Ekimde de Bolþeviklerin liderliðinde iþçi sýnýfý iktidara yürüdü. 1918'de Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlý imparatorluklarý devrildi. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda da benzeri geliþmeler yaþandý. 1939'da Batý Avrupa güçleri arasýnda baþlayan savaþ iki yýl içinde dünya devletlerini içine alacak þekilde yayýldý. 1943'de ve 1944'de Ýtalya, Yunanistan ve Fransa'da devrimci dönüþümler yaratacak ölçüde büyük bir direniþ hareketi geliþti. Üç yýl sonra da devrimci bir ordu Pekin'i ele geçirdi. Ýsrail ordusu 1948'de Mýsýr dahil Arap ordularýný Filistin'de yendi. Dört yýl sonra Mýsýr ordusu içindeki hoþnutsuzluk hanedanlýðýn yýkýlmasýna ve Abdül Nasýr’ýn baþýný çektiði milliyetçi, anti-emperyalist bir hükümetin iþbaþýna gelmesine neden oldu. 1956'da Ýngiltere, Fransa ve Ýsrail bu hükümete saldýrdý, Ýngiliz savaþ uçaklarý Mýsýr kentlerini bombaladý. Ortadoðu'yu saran ayaklanmalar 1958'de Ýngiltere yanlýsý Irak hanedanlýðýnýn yýkýlmasýna neden oldu. 1962 sonrasýnda faþist Portekiz Afrika'daki Angola, Mozambik ve Gine-Bissau sömürgelerine karþý savaþa girdi. Bu savaþlarý kazanamamasý 1974-5'de Portekiz devrimine neden oldu. Her durumda savaþ devrime ebelik yaptý. Daha önce politik düþünmeyenler arasýnda savaþa karþý ilk tepkiler genellikle þovenizm dalgasýnýn yükselmesi oldu, çünkü insanlar medyanýn yaydýðý fikirleri taþýyorlardý. Savaþ karþýtlarý durdurulamaz görünen barbarlýk karþýsýnda kendilerini çok yalýtýlmýþ hissettiler. Hatta Polonya asýllý Alman devrimci Rosa Lüksemburg

bir ara intihar etmeyi bile düþündü. Ancak savaþ insanlarýn yaþamlarýný altüst ettikçe, kapitalist toplumun acýmasýz gerçeklerini ortaya çýkarttýkça, cephedeki ölümler arttýkça, fiyatlar yükseldikçe, çalýþma saatleri arttýkça ve ulusal birlik vaazlarý çekenlerin yedikleri savaþ rantlarý büyüdükçe fikirler deðiþmeye baþladý. Bugünkü savaþ uzun sürerse Doðu Akdeniz bölgesinden Bengal Körfezi'ne kadar uzanan bölge devrimci kalkýþmanýn odaðý haline gelebilir. Afganistan'ýn geleceði konusunda Hindistan ve Pakistan arasýndaki anlaþmazlýk Keþmir'e sýçrayabilir ve Pakistan diktatörlüðünü zayýflatabilir. Batý kapitalizmi açýsýndan daha da tehlikeli olan geliþmeler Ortadoðu'da yaþanabilir. Arap Yarýmadasý'ndaki petrol zengini ülkelerin egemenleri geçmiþte böl ve yönet politikasýna baþvuruyorlardý. Petrol gelirlerinin bir kýsmýný yerli halka iþ güvenliði ve sosyal haklar saðlamak için kullandýlar. Kirli ve aðýr iþleri ise Mýsýr, Filistin, Hindistan ve Filipinler'den gelen göçmen iþçilere yýktýlar. Ancak son 10 yýldýr egemen olan ekonomik kriz bu sistemi zayýflattý. Bu ülkeler arasýnda en önemlisi olan Suudi Arabistan'da kiþi baþýna ulusal gelir 10 yýl öncesine göre 3/4 oranýnda azaldý. Ýþ güvencesi ise eðitimli orta sýnýf için bile ortadan kalktý. Devasa zenginlik ile en aðýr sefalet yan yana duruyor. Bölge açýsýndan büyük bir petrol üreticisi olmayan ülkesi Mýsýr'da ise durum daha da vahim. Hükümetin uyguladýðý neoliberal politikalar küçük bir azýnlýðý lükse boðdu. Ancak köylüler sefalet içinde yaþýyorlar, iþçiler arasýnda ise iþsizlik giderek artýyor. Kamuda çalýþan orta sýnýf bile yoksullaþýyor. Þu ana kadar devletin uyguladýðý yoðun baský büyüyen öfkenin açýkça ifade edilmesini önledi. Ancak bu kadar baskýcý rejimlerde öfke genellikle bir patlama þeklinde ortaya çýkar. Ortadoðu'daki son büyük devrimde tam da bu yaþandý. Ýran'da 1978-9'da aydýnlar, öðrenciler ve dini liderlerin protestolarý ile baþlayan süreç birkaç ay içinde milyonlarca yoksulu ve daha da önemlisi petrol sanayiindeki iþçileri kapsayacak þekilde büyüdü. Ordu içindeki bazý kesimler de taraf deðiþtirince Þah ülkeden kaçmak zorunda kaldý. Böylesi devrimci kalkýþmalarda insanlar sadece öfkelerini ifade etmez, ayný zamanda toplumu farklý bir þekilde organize etmenin yollarýný da ararlar. Egemen sýnýf ise insanlarý bu hedeften uzaklaþtýrmak için her türlü yöntemi kullanýr. Örneðin 1918 sonrasý Almanya'nýn kapitalist sýnýfý iþçi konseylerini kapatmak ve kendi egemenliðini tekrar kurmak için binlerce sol aktivisti öldürdü. Kapitalistler, 1978 sonrasý Ýran'da da hedeflerine ulaþtýlar. Bu sefer islamcýlarýn bir kesimi

Amerika’nýn Vietnam’a saldýrýsýna karþý yapýlan protestolar, 1968’de bütün dünyayý saran bir yangýna dönüþmüþtü. ile çalýþarak karþý devrime dini bir ton verdiler. Ýslam diðer dinlerden daha gerici deðildir. Ýnsanlar baskýya karþý bir umut teþkil edebileceði için dine sarýlýrlar. Ancak baskýya karþý söylem muðlak ve dinsel olduðu için mücadeleyi törpülemek isteyenler bunu hedef þaþýrtmak için kullanabilirler. Muhalefetin dini kanallar aracýlýðý ile yapýldýðý Suudi Arabistan'da bu büyük bir önem arz etmektedir. Muhalefet, kolaylýkla Suudi hanedanlýðýnýn devrilmesi, Filistinlilere destek verilmesi ve Amerika'nýn bölgeden elini çekmesi yönünde dini vaazlar veren Bin Ladin'e hayranlýða dönüþebilir. Benzer fikirler 1980 ve 1990'larda Mýsýr'da silahlý mücadele yürüten gruplar tarafýndan kullanýldý ve özellikle öðrenciler arasýnda yayýldý. Onlar toplumsal deðiþimin aþaðýdan kitlesel mücadelelerle deðil tepe yönetimlere darbe yaparak geliþeceðini düþünüyorlardý. Devlet ise bu gruplarý kolayca izole etti, liderlerini idama gönderirken binlerce yandaþlarýný da çölün ortasýndaki kamplarda hapsetti. Bu örgütler yok edildi ama fikirleri hala önemli bir etkiye sahip. Böylesi yanýlsamalar, devlet ve onun baskýsýna destek vermeden devrimci bir alternatif gösterebilenler tarafýndan düzeltilebilir. Solun, dini olsun ya da olmasýn bütün dünyanýn sömürülen sýnýflarýnýn kapitalizme ve emperyalizme karþý mücadelesini kucaklamasý gerekiyor. Beyrut'ta yapýlan anti-kapitalist konferans böylesi bir solun Ortadoðu'da yeniden doðuþunun iþaretidir. Arap rejimlerinden herhangi birisi çatýrdamaya baþlarsa bu fikirler daha da yayýlabilir. Sanayi iþçileri bölgede bir azýnlýk durumunda ama stratejik öneme sahip bölgelerde odaklanmýþ haldeler. Kendi çýkarlarý için mücadele etmeye baþladýklarýnda bölgedeki bütün ülkelerin ezilenleri için umudu temsil eder hale gelirler. Dünyanýn geri kalanýnda anti-kapitalist solu inþa etmek bu sürece katkýda bulunacaktýr. Londra medyasý savaþ karþýtý gösterileri görmezden gelse bi-

le bunlar Ortadoðu'da yayýmlanmaktadýr. Ne kadar çok insan uluslararasý düzeyde anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir hareket olduðunu görürse buna o kadar

çok kiþi yaklaþacaktýr. Savaþýn dehþeti bir kez daha ve özellikle Ortadoðu'da devrimler için ortam hazýrlamaktadýr.

Ch r i s Har man

K KI IS SA A K KI IS SA A Mu h am me d A l i

Þ ar bon

Eski aðýrsiklet boks þampiyonu Muhammed Ali 11 Eylül'de yýkýlan Dünya Ticaret Merkezi enkazýný ziyaret ettiði sýrada birisinin kendisine þüpheliler ile ayný dini inançlara sahip olmasý konusunda ne düþündüðünü sorunca Muhammed Ali duraksamadan þu yanýtý verdi: "Peki siz Hitler'in sizinle ayný inancý paylaþýyor olmasý konusunda ne düþünüyorsunuz?" Muhammed Ali, ABD'nin Vietnam'da kan döktüðü yýllarda da savaþ karþýtý hareketin en önemli isimlerinden birisiydi. Sahip olduðu Dünya Aðýr Sýklet Boks Þampiyonluðu unvanýnýn elinden alýnmasý pahasýna o dönemde orduya katýlmayý açýkça reddederek, "Bana hiçbir Vietnamlý 'zenci' diye hakaret etmedi, neden onlara karþý savaþayým!" demiþti.

Þarbon paniði ABD'de iki posta iþçisinin ölümüyle daha da arttý. Hâlâ kimse þarbon olayýnýn arkasýnda kimin olduðunu bilmiyor. FBI, þarbon paniðinin nedeninin direk Ortadoðu'ya atfedilemeyeceðini kabul ederek "ABD'li terörist gruplarýn da bu olaylarda parmaðý olabilir" diyor. ABD'deki saðcý militanlarýn þarbon gibi biyolojik silahlar kullandýðý biliniyor. Ama þu kesin ki Afganistan'daki savaþ ne kadar uzun sürerse, korku da o kadar artacaktýr. Arundhati Roy'un dediði gibi "Bu tür bir savaþ terörizmi ortadan kaldýramaz; aksine terörizmi yaratýr."

K ý z ý l h a ç’ a B om ba Bombalama yardým kaynaklarýný tahrip etti. Bir Kýzýlhaç binasý ABD tarafýndan bombalandý. Binadaki yiyecek, saðlýk maddesi ve battaniye gibi yardým maddelerinin de yüzde 35'i yok oldu. Kandahar'ýn bombalanmasý sýrasýnda Taliban rejimi liderlerinden Molla Mohammed Omar'ýn 10 yaþýndaki oðlu hayatýný kaybetti. Kandahar'da 17 ev hasar görürken 18 kiþi hayatýný kaybetti. Kandahar'daki hava saldýrýlarýndan kaçmaya çalýþan, mülteci taþýyan bir týr bombalandý. Afganistan'ýn baþkenti Kabil'de bir yerleþim bölgesinin bombalanmasý sonucu bir aileden 8 kiþi hayatýný kaybetti. Bir ABD bombasý geçen çarþamba günü Kabil'de bir okulun üzerine düþtü, neyse ki bomba patlamadý.

S ava þý n K u rb a n l a rý Bu hafta baþýnda Afganistan'daki ABD hava saldýrýlarýndan kaçan yüzlerce mültecinin üzerine Pakistan güvenlik güçlerince açýlan ateþ evrensel bir insanlýk ayýbýdýr. Mültecilerin çoðu, ABD ve Ýngiltere bombalamalarýndan kaçan Iraklýklardý. Diðerleri Afgan, Filistinli ve Ýranlý'ydý.

P ro te st o l a r Berlin’de 50.000, Stutgard’da 25.000, Tokyo’da 5.000, Londra’da 50.000, Ýtalya’da 300.000, Hindistan’da 100.000, Tayland'da 20.000, Ýspanya'da 15.000, Endonezya'da 20.000 kiþi savaþ karþýtý protestolara katýldý. Belçika'daki Avrupa Birliði Liderleri Toplantýlarý da 20.000 kiþi tarafýndan protesto edildi. Bu küreselleþme karþýtý protestoda birçok gösterici savaþ karþýtý sloganlar atýp pankartlar taþýdýlar.

N u rfe r Çe l eb i o ð l u S e m i h Ke l l e c i


BU VAHŞETİ DURDURMALIYIZ

Yıl 2 Sayı 11

S ar ý ö l ü m ABD, ufacýk çocuklardan ayný renkteki misket bombalarýyla yardým paketlerini ayýrt etmelerini bekliyor. ABD'nin attýðý misket bombalarýnýn patlamayan parçalarýyla gýda paketleri ayný renkte, sarý... ABD, Afganlarý radyodan 'aman karýþtýrmayýn' diye uyarýyor

500.000 TL

Kasım 2001

Dünyanýn en yoksul ülkelerinden Afganistan'a yönelik harekâtý teknolojinin ulaþtýðý en son olanaklarla yürüten ABD, ölümle hayatýn rengini birbirinden ayýrmayý akýl edemiyor. Amerikanýn attýðý sarý yiyecek paketleri ile misket bombalarýndan saçýlan patlayýcý sarý parçalarýn renkleri birbirleriyle ayný: Sarý.

Bu yüzden ABD bir yandan Afgan halkýna savaþýnýn sadece Taliban'a karþý olduðunu söyleyip havadan yiyecek yardýmý yaparken, diðer yandan da Afgan sivillere radyo yayýnlarýyla yardým paketlerinin misket bombalarýndan farkýný açýklamaya çalýþýyor. Bu yayýnlarda, dünyadan bihaber yaþamak zorunda býrakýlan Afgan halkýna, "Dikkat dikkat! Yiyecek paketleri kare þeklinde, plastik paketler içinde ve 16'ya 33 santim ebadýnda, misket bombasý parçacýklarý ise konserve þeklinde ve 6'ya 16 santim ebadýndadýr" deniliyor. " H e l a l d i r de ! " ABD'nin C-130 Herkül bombardýman uçaklarýndan Paþtunca ve Farsça yaptýðý radyo yayýnýnda aynen þu ifadelere yer veriliyor: "Yiyecek yardýmlarýný attýðýmýz yerlerin yakýnlarýnda bu bombalarý kullanmýyoruz. Lütfen, yakýn zamanda bombalanmýþ bölgelerde ne olduðu belirsiz sarý nesnelere dikkatle yaklaþýn." Duyurularda dikkat çeken bir baþka ifade de, ABD'nin, atýlan

paketlerin içindeki yiyeceklerin 'helal' olduðunu vurgulamayý da ihmal etmemesi. Amerika, bugüne dek Afganistan'a, havadan her biri 2 bin kalorilik, et ihtiva etmeyen gýdalarý içeren 960 bin paket insani yardým attý. Amerikalý yetkililer, bu yardýma "Ýnsani günlük tayýn" adýný veriyor. Uluslararasý yardým kuruluþlarý ise ABD'nin bu yardýmlarýný sert þekilde eleþtiriyor. Geçen hafta en önde gelen 6 uluslararasý yardým kuruluþu, ortak bir bildiri yayýmlayarak, ABD'yi samimi olmamakla ve yardým kisvesi altýnda siyasi propaganda yapmakla suçlamýþtý. Y ý ll ar s ü r e n ö l ü m Antipersonel patlayýcý içeren ve özellikle zýrhlarý delmek amacýyla kullanýlan misket bombalarýnýn her biri, 1 buçuk kiloluk 100'den fazla küçük bombacýktan oluþuyor. Misket bombasý atýldýktan sonra, içerdiði bombacýklarýn tahminen yüzde 10'u patlamadan kalýyor ve siviller için uzun yýllar tehdit oluþturuyor. Misket bombalarýnýn ilk kez

kullanýldýðý Vietnam Savaþý'nýn ardýndan, yýllar içinde binlerce sivil patlamamýþ bombacýklar yüzünden hayatýný kaybetmiþti. Uluslararasý kuruluþlar, misket bombasý kullanýmýnýn yasaklanmasý için yýllardýr kampanya yürütüyor.

KUZEY İTTİFAKI’NIN GERÇEK YÜZÜ

Türkiye’nin tecavüzcü ve katil müttefiki

Kuzey Ýttifaký"ndaki katillerin tüm kanlý, ýrz düþmaný tarihini ezbere bilen ABD ve Türk yetkilileri, Kuzey Ýttifaký'nýn Afganistan'a demokrasi getireceðini söylüyorlar. Türkiye bu ittifakýn askeri eðitimini saðlamak için bölgeye asker yolluyor. Ortadoðu bölgesinden yazdýðý haberlerle dünya kamuoyunda saygýn bir yeri olan gazeteci Robert Fisk'in 4 Ekim tarihli The Independent Gazetesi'nde yayýmlanan ve Kuzey Ýttifaký'nýn nasýl bir güç olduðunu anlatan makalesini özetleyerek aktarýyoruz: " B iz i m t er ö r i s t l er " Þimdi yüzümüz þu kadar olsun kýzarmadan Afganistan'daki sözde "Kuzey Ýttifaký"yla anlaþýyoruz. Amerikan gazeteleri lafý hiç dolaþtýrmadan bunlarýn Usame Bin Ladin'i ve Taliban'ý avlama, adalet önüne çýkarma, yakýp kül etme, tasfiye savaþýmýzda bizim "fedailerimiz" olacaklarýný yazýyorlar. "Ýttifak"taki katillerin tüm kanlý, ýrz düþmaný tarihini ezbere bilen ABD yetkilileri yürek ferahlýðýyla Afganistan'a demokrasi getirmemiz ve Taliban'ý ülkeden sürüp çýkartmamýz için yardýmcý olacak olanlarýn bunlar olduðunu söylüyorlar. Ýþin aslý bir terörist çeteden kurtulmak için baþka bir terörist çeteyi, kendi teröristlerimizi kiralýyoruz. Acaba, New York ve Washington'da hayatlarýný kaybedenler buna ne derlerdi?

" A h m e t Þ a h M e s u d ' un ç et e l er i " Daha Dünya Ticaret Merkezi bir kan ve toz bulutu içinde çökerken dünya Ahmet Þah Mesut'un yasýný tutuyordu. Pencir Aslaný olarak bilinen Kuzey Ýttifaký'nýn bu cesur ve yurtsever önderi Taliban'ýn bütün Afganistan'da iktidarýný

kurmasýnýn önündeki tek engeldi. Büyük olasýlýkla ABD'nin misillemesinin potansiyel müttefiklerini felç etmek amacýyla Amerika'daki katliam öncesinde öldürülmüþtü. Þöyle ya da böyle, yaptýðý hizmetler bize baþýný çektiði çeteleri unutturmuþtu.

" K u d r e t li e þ k ý ya D o s t u m " Böylece örneðin Ýttifak'ýn en kudretli eþkýyasýndan Abdül Reþid Dostum'un adamlarýnýn doksanlarda Kabil'in dýþ mahallelerinde nasýl ýrza geçerek ve katliam yaparak ilerlediðini görmezden geliverdik. Bunlar genç kýzlarý zorla adamlarýyla nikahlýyor, ailelerini katlediyor, ve hepsini Mesud'un gözleri önünde yapýyorlardý. Dostum durmadan saf deðiþtirirdi. Rüþvet verirlerse Taliban'ýn tarafýna geçer ve Afganistan'da iktidarý elinde tutan Vahhabi eþkýyasýnýn katliamlarýna katýlýr, birkaç hafta sonra Ýttifak saflarýna dönerdi.

"S a ya f ' ýn s e ks k ö le l er i " Dostum'un ardýndan Resul Sayaf'a gelelim. Baþlangýçta "Afganistan'ýn Özgürlüðü Ýçin Ýslami Birlik"in lideri olan Sayaf bir Puþtiydi. Ama adamlarý, 1992-96 arasýnda iþledikleri insan haklarý ihlalleri sýrasýnda Þii ailelere iþkence etmiþ, kadýnlarý seks kölesi olarak alýkoymuþlardý. Sayaf'ýn Ýttifak'ýn 15 liderinden yalnýzca biri olduðuna kuþku yok ama bu canilerin Amerika'nýn yeni fedaileri olduðunu bilmek bile Kabil'in dehþet içindeki hal-

kýný iliklerine kadar titretmeye yetiyor.

" Z a h i r Þ a h ' ý n d e m ok r a s i y l e n e i l gi s i v a r ? " Amerikalýlarýn ýsrarýyla Ýttifak'ýn oðlanlarý yaþlý ve hasta eski Afgan Kralý Muhammed Zahir Þah'la görüþmelere baþladýlar. Elbette onun krallýðý ihya etmekle ilgilenmediðini söylüyor olmasý saygýdeðer bir davranýþ ama belli ki hýrslý torununun Afganistan için baþka planlarý var. "Afganistan Milli Birlik Yüksek Konseyi"nin kurulmasýnýn ardýndan bir geçici hükümet seçmek üzere bütün aþiretleri bir araya getiren bir "loya cerga" (yüksek meclis) oluþturulacaðý söyleniyor. Bundan sonra da demokrasinin çöküþü ve komünizmin ülkeyi yýkýþý öncesindeki güzel günlerin hatýrasýna ulusal birlik simgesi olarak yaþlý kral Afganistan'a getirilecek. Bunun için de, þahsen hoþ ve Taliban'ýn yanýnda evliya gibi bir insan olan Kral Zahir Þah'ýn demokrasiyle her hangi bir ilgisinin olmadýðýný unutmamýz gerekecek.

K a r an l ý k g el e c e k ABD'de 7 bini aþkýn masum öldürüldü ama 1980'den bu yana katledilmiþ olan 2 milyon Afganistanlýnýn bunun yanýnda esamisi bile okunmuyor. Bu açlýktan kýrýlan ülkeye insani yardým göndersek de göndermesek de Taliban'ý devirmemize ve Bin Ladin'i bedavadan ele geçirmemize yardýmcý olur umuduyla bir avuç eþkýyayý silahlandýrmak için daha fazla silah yaðdýrdýðýmýz ortada. Bütün bunlardan sonra geleceðin karanlýk olacaðýný düþünüyorum. "Kuzey Ýttifaký" bizim için çalýþacak. Bizim için ölecek.

Onlar çalýþýp ölürken biz Taliban'ý bölmeye ve onlarýn daha az katil olanlarýyla anlaþmaya ve müstakbel hükümette Ýttifak'taki düþmanlarýnýn yanýnda bir sandalye elde etmelerine çabalayacaðýz. Öteki Talibanlar, Kraliçenin þilinine ve Bush'un dolarýna tamah etmeyecek olan Talibanlarsa daðlardaki keskin niþancýlarýyla adamlarýmýzý vuracak, jetlerimizi düþürecek, Ladin olsa da olmasa da Batýyý yeni saldýrýlarla tehdit etmeyi sürdürecekler. Ve bir an gelecek, bunu Kabil'de kendi zevkimize göre bir kukla hükümet kurulmuþ olacaðý varsayýmýyla söylüyorum, Ýttifak daðýlacak ve herkes etnik düþmanýyla ve biz de hala oralardaysak bizimle savaþmaya baþlayacak. Çünkü Ýttifak onlarý çok sevdiðimiz, bu ülkeye barýþ getirmek istediðimiz ya da güneydoðu Asya'da demokrasinin kurulmasýna pek düþkün olduðumuz için kendilerine para ve silah vermediðimizi biliyor. Batý güç gösteriyor, çünkü Amerika'nýn düþmanlarýný yok etmek istiyor. Yalnýzca bir an için 1980'de Sovyetler Birliði'ne karþý cesur, acýmasýz, zalim mücahitleri desteklediðimizde neler olduðunu hatýrlayalým.Onlara para ve silah verdik ve Ruslar gidince de siyasal destek vereceðimizi vaat ettik. "Loya cergalar" kurulacaðý konuþuldu bol bol. Hatta, veliahdýn Afganistan'a getirilmesi bile düþünüldü. Þimdi bir kez daha ayný þeyi vaat ediyoruz. Ve bir düþünün þimdiki yeni ve gönüllü fedailerimiz arasýnda kaç Bin Ladin hizmet veriyor olacak. Hakikaten pek "yeni bir savaþ" bu Amerika için.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.