Antikaptalist 14

Page 1

Yıl 2 Sayı 14

Mart 2002

500.000 TL

MEZHEBÝME DERNEÐÝME, DÝLÝME DÝLEKÇEME, DÜÞÜNCEME PARTÝME

KARIÞMA! Ý S A R K O I M Þ E I D R A B M E I L V A N U V A S IRAK HALKI MASUM; ABD TERÖRÝSTTÝR!

SAVAÞA HAYIR

SAVAÞSIZ BÝR DÜNYA

MK KÜ ÜN M MÜ ÜM N


sayfa 2

antikapitalist

TEMEL FİKİRLERİMİZ

KAPÝTALÝZM ÖLDÜRÜYOR

Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Bu ne-denle iþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve çevre tahribatýna neden olur. Gittikçe daha fazla zenginlik yaratan kapitalizm geniþ yýðýnlarý yoksulluða mahkum eder. Yaratýlan zenginliðin insan ihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak çalýþanla-rýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle mümkündür.

KAPÝTALİZMİ ÖLDÜR

Bu düzenin kurumlarý yönetici azýnlý-ðý çoðunluða karþý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar ele geçirilip çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlamaz. Kökten bir deðiþim gerek-lidir. Gerçek demokrasi, aþaðýdan yukarý doðru örgütlenen, temsilcile-rin istendiði an görevden alýnabildiði bir sistemle mümkündür. Böyle bir deðiþim ancak büyük kitlelerin bir avuç yönetici azýnlýðý alaþa-ðý etmesiyle saðlanabilir.

KÜRESEL MÜCADELE

Dünya gittikçe daha küçük hale geli-yor. Günlük yaþamýmýzda kullandýðý-mýz en sýradan mallarda bile deðiþik ýrk, renk, dil, din, cinsiyetten iþçilerce üretilmekte. Patronlar bizi birbirimize düþman ederek kendilerini korumaya çalýþýyorlar. Patronlarýn “böl-yönet” politikasýna karþý bizim de küresel mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor. Mücadelemiz tek ülkede kalýcý bir za-fere ulaþamaz. Rusya’daki devrimin 1920’lerin sonlarýnda kaybedilmesi-nin temel nedeni budur.

DÝKTATÖRLÜĞE HAYIR

Ýstediðimiz yeni toplum bir diktatör-lük deðil; büyük çoðunluðun demok-ratik iktidarýdýr. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi “sosyalist” olduðu id-dia edilen ülkeler de zenginlik ve ik-tidarýn küçük bir azýnlýðýn elinde ol-duðu diktatörlüklerdi. Kendilerini na-sýl tanýmlarlarsa tanýmlasýnlar, bu ül-keler insana deðil silaha para yatýran, çevreyi tahrip eden, zengin ve yoksul ayrýmýnýn olduðu, ulusal ve cinsel ay-rýmcýlýk yapýlan kapitalist toplumlardý.

ULU SLAR VE IRKLAR

Yöneticiler bizi soyduklarýný gizleye-bilmek amacýyla insanlar arasýnda ay-rýmcýlýðý körüklüyorlar. Öfkemizi bi-zim gibi soyulan diðer insanlara yö-neltmeye çalýþýyorlar. Bu ayrýmcýlýk bizi bölüyor ve gerçek düþmanlarýmý-zý görmemizi engelliyor. Ancak yaþamak istediði ülkeyi, ko-nuþmak istediði dili, ibadet etmek is-tediði dini seçebilen insanlar özgür-ce birlikte yaþayabilirler. Bu nedenle bizler her türlü milli, dini, mezhepsel, ýrksal ayrýmcýlýða karþý mücadele et-meli, ezilenlerin yanýnda olmalý, onla-rýn eþitlik mücadelesini desteklemeli-yiz.

CİN SİYET Çİ LİK

Kapitalistler cinsiyetlerimiz ve cinsel tercihlerimiz üzerinden bile ayrýmcýlýk yapýyorlar. Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ve eþcinselleri ezmektedir. Bizler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunur, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederiz.

NASIL ÖRGÜTLENECEĞİZ

Kazanmak için büyük çoðunluðu mü-cadeleye katmak gerekiyor. Ne yazýk ki herkes bizler gibi düþünmüyor. Egemenlerin propagandalarý ve günlük yaþamýn dayatmalarý nedeniyle büyük çoðunluk bizden farklý düþünüyor. Bu fikirlere karþý mücade-le etmek için bir araya gelmek, fi-kirlerimizin doðruluðunu mücade-le sýrasýnda kanýtlamak zorundayýz. Bu nedenle kapitalist sisteme ve onun sonuçlarýna karþý her müca-delenin en militan parçasý olmalý ve fikirlerimizi tartýþmalýyýz. Bunun için aktif, dinamik, canlý bir örgüt-lenmeye ihtiyacýmýz var.

DEMOKRASİ

Demokrasi örgütlenmemizin can da-marýdýr. Ancak birbirimizle tartýþarak, deney alýþ veriþinde bulunarak öðre-nebilir ve kazanmak için ne yapabile-ceðimiz konusunda anlaþabiliriz. Al-dýðýmýz kararlarýn sonuçlarýný görebil-mek için birlikte hareket etmeyi ba-þarmak zorundayýz.

KATIL, GÜÇ AL, GÜÇ KAT

Eðer insanlýðý bu vahþi kapitalist sis-temden kurtarmak istiyorsanýz sizi de antikapitalist’e güç katmaya çaðý-rýyoruz.

DEMOKRASİYİ MÜCADELEYLE KAZANACAĞIZ

MHP'nin ortaðý olduðu bu hükümetin demokratik haklarýmýz açýsýndan ne kadar tehlikeli olduðunu görmemek için kör olmak gerekiyor. Meclis’te Avrupa Birliði ile uyum yasalarýnýn çerçevesi MHP tarafýndan belirleniyor. Kürtçeye geçit verilmezken, düþünce özgürlüðü konusunda mevcut yasalardan bile geri düzenlemeler hazýrlanýyor. Avrupa Birliði’ne uyum sürecinin Türkiye'ye demokrasi getireceði hayalini bir tarafa býrakmak ve demokratik haklarýmýzý ve ezilenleri savunmak için kitlesel mücadeleler örgütlemek zorundayýz. Demokrasiyi savunmak ve daha fazlasýný kazanmak için o kadar çok neden var ki: Alevi cemaati derneklerinin "bölücülük" nedeniyle kapatýlmasý isteniyor. Kürtçe eðitim hakký isteyen gençler yargýlanýyor. 7-12 yaþ arasýndaki çocuklara soruþturma açýlýyor. Partilere yönelik kapatma davasý ve baskýlar devam ediyor. F tipi tecriti reddedenlerin ölmesine göz yumuluyor, konuyu dile getirenler polis ve mahkemeler aracýlýðýyla baský altýnda tutuluyor. Üniversitelerde paralý eðitimi ve YÖK'ü protesto edenler cezalandýrýlýyor. Polis 1015 kiþilik basýn açýklamalarýna bile saldýrýyor.

ÇÖZ ÜM AB DEÐÝ L Böylesi bir dönemde Alevi dernekleri ve HADEP dahil olmak üzere soldaki egemen tutumun hükümeti “Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’ne baþvurma” tehdidiyle korkutmaya çalýþmasý korkunç bir trajedi yaratýyor. Çok açýk ki, AÝHM'den çýkan karar ne olursa olsun Avrupa ve Türkiye yöneticileri bildiklerini okuyor. Abdullah Öcalan'ýn Mudanya'da idam tehdidiyle tutulma-

sýný saðlayan, Avrupa modeli hücrelerde devrimcilerin ölüme terkedilmesini onaylayan AB deðil mi! Ayný AB, bizleri yoksulluða mahkum eden özelleþtirmeci neo-liberal politikalarý önermiyor mu! Avrupa standardýnda demokrasi yöneticiler tarafýndan bahþedilen bir þey deðil; mücadeleyle kazanýlýp savunulabiliyor. Aralýk ayýnda Bürüksel'de AB yöneticilerinin kar hýrsý, ýrkçý ve savaþ çýðýrtkaný politikalarý 100 bin iþçi ve öðrencinin katýlýmýyla protesto edildi. Geçen ay 200 bin kiþi Ýtalyan hükümetinin ýrkçý yasalarýna karþý gösterideydi. Avrupa'da anti-faþist ýrkçýlýk karþýtý hareket, anti-kapitalist hareket ve savaþ karþýtý hareket birbirini besleyerek büyürken AB yöneticilerini sýkýþtýrýyor. Biz de ekonomik krize karþý anti-kapitalistleri, Irak savaþý tehdidine karþý savaþ karþýtlarýný, MHP'nin tek baþýna iktidar olmasýný engellemek için anti-faþistleri birleþtirmek zorundayýz. AÝHM baþka bir dünya yaratmanýn aracý olamaz. Demokrasiyi ancak Avrupadaki iþçi ve öðrenci kardeþlerimiz gibi mücadelede birleþerek kazanabiliriz. Bu gidiþe dur diyebilecek tek güç kitlesel protestolardýr. Bulunduðumuz alanda yaþanýlanlara öfkeli insanlarýn bu öfkesini ifade edebilmesinin olanaklarýný yaratmak, güvenlerini artýrmak için elimizden geleni yapmalýyýz. Deðiþik kesimleri vuran ayrý ayrý uygulamalara karþý “direnebileceðimiz” umudunu yaymak, farklý sorunlarý olan kesimleri birleþtirecek ortak bir mücadelenin olanaklý olduðunu anlatmak ve bunun bulunduðumuz alanlarda örneklerini yaratmaya çalýþmak zorundayýz. Çi ð d em Ö zb a þ

DEMOKRASİ DÜŞMANI M H P

Bahçeli'nin MHP'si deðiþmediðini haykýrýyor. Seçim zaferini yýllarýn mücadelesinin sonucu olarak görüyor. Medyamýzýn fikir önderleri ise MHP'nin iç yazýþmalarýný halka duyuruyor, onlarýn býyýk býrakmama, beyaz çorap giymeme, sarmýsak soðan yememe gibi imaj toplamaya yönelik disiplin önlemlerini büyük deðiþimin müjdesi olarak coþkuyla alkýþlýyorlardý. Size ihtiyacýmýz var, diye yakarýyorlardý. Ama dünyayý ürkütmeyin, aþýrýya kaçmayýn, her þeyin aþýrýsý zarar. Devlet Bahçeli'yse 12 Eylül öncesinin kanlý MHP eylemlerine hep sahip çýktý. Çorum, Maraþ katliamlarý, öðrencisi Çatlý ve Kýrcý benzeri katillerin yaptýklarý hafýzalarda canlýlýðýný korurken "1980 öncesinde milliyetçiler büyük bir görev ifa etmiþ-

antikapitalist

Aylýk Siyasi Gazete Mart 2002 Sayý: 14 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi ve Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun Ýstanbul: Gönül Sokak No 31, Nil Han No 305, Asmalý Mescit Ankara: PK 896, 06446 Yeniþehir www.antikapitalist.net posta@antikapitalist.net Ankara 0542 230 3128 Ýstanbul 0535 226 9489 Baský: Yön Matbaacýlýk

lerdir" diyor. Çatýk kaþlarý, açarsa çevresindekileri kapacakmýþ hissi uyandýran kilitli çenesi, koalisyon ortaklarýyla uzlaþma konusunda uzun süre göstermiþ olduðu neredeyse boynu bükük çaba, onun hakkýnda net bir fikir oluþmasýna izin vermedi. Partisinin militan milletvekillerini yeri geldiðinde susturmasý da hep kar hanesine yazýldý. Ama artýk kükrüyor. Savunduðu 312 ve 159 ile Terörle Mücadele'nin 8. Maddesinin uyum tasarýsýndaki hallerini eleþtirenlere, "Seviyesiz, çarpýk kafalýlar, saldýrganlar, kutsal ittifakçýlar" diye haykýrýyor. "Demokratik gelenek için kamu düzenini feda edemeyiz" diyor. Tek baþýna iktidar olup her þeyi kökünden halledebileceði günlerin altyapýsý için mücadele ediyor.

Sa ða k ay ý þa geç i t v er me ! Solun büyük bir kýsmý düþmaný MHP hakkýndaki “deðiþti” teranelerini ve meþrulaþtýrma çabalarýný aval aval seyrediyor. Solun çok küçük bir kýsmý MHP militanlarýnýn satýrlý, sopalý saldýrýlarýyla karþý karþýya bulunduðumuz alanlarda kahramanca direniyor. Ancak MHP ve kadrolarýný geri püskürtmek üzere genel bir politika ve faaliyetin önemini gören ve buna uygun davranan bir sol yok. Ama solda baþka bir eðilim geliþiyor.

SA

KI NC

AL

I

RESMİME ÖZLEMİME DOKUNMA! Kürtçe’nin seçmeli ders olmasý için dilekçe veren üniversite öðrencileri ve velilere saldýran egemenler hýzlarýný alamayýp 7 yaþýndaki Kürt çocuklarýný da sorguya çekmeye baþladýlar. Diyarbakýr’da Ýnsan Haklarý Derneði’nin (ÝHD) düzenlediði resim ve kompozisyon yarýþmasýna katýlan 7-12 yaþ arasýndaki 20 çocuðu ve 40 öðretmeni sorguladýlar. Ýþte soruþturmaya konu olan kompozisyonlardan bazý parçalar:

“Salýncaklarda sallanmak bütün çocuklarýn hakký. Onlarýn kýrýlmasý ise insan haklarý ihlali... Ben sýnýfta iken uçaklar uçuyor. Afganistan’daki çocuklarýn suçu ne? Savaþ uçaklarýndan nefret ediyorum, insanlarý öldürüyorlar, þimdi Atatürk mezarýnda çok üzülüyordur.” “Geçen gün televizyonda savaþ karþýtlarýný dövdüler, ben üzüldüm, acaba savaþ karþýtý olmak kötü mü, bunu söylesem beni hapse mi atarlar, o zaman okula gidemem, en iyisi susmak. Bunlarý yok etmek için acaba çocuk birliði mi kursak?” “Dün akþam bir rüya gördüm, bütün dünya çocuklarý eþit ve kardeþtiler, uyandým ve allah babaya yalvardým, bu rüya olmasýn.” DİLİME DİLEKÇEME KARIŞMA!

Türkiye'nin birçok üniversitesinde Kürtçe'nin seçmeli ders olmasý için 11.939 dilekçe toplandý. Böyle bir istemin dilekçe olarak devlete iletilmesine bile tahammül edilmedi. Bu süreçte 2770 kiþi gözaltýna alýndý, 93 kiþi tutuklandý. Üniversitelerde dilekçelere imza atan öðrenciler imzalarý çekmesi yönünde zorlandý, soruþturmalarla tehdit edildi, ailelerin basýncýna maruz býrakýldý. Bu sistemli saldýrý nedeniyle bir çok öðrenci bu dilekçeleri verdikleri için piþman olduklarýný ifade eden yeni dilekçeler yazmak zorunda kaldý. Dilekçe vermenin bir hak olduðunu, suç iþlemediðini söyleyenler ise uzaklaþtýrma ve okuldan atma cezalarý aldýlar, hatta bir kýsmý terörist örgüt üyeliðinden yargýlanmak üzere tutuklandýlar. Diyarbakýr ve Urfa'da üniversite içinde toplanan dilekçeler okullar tarafýndan kabul edilmedi ve dilekçeyi vermeye gidenler gözaltýna alýnarak dilekçelerine el kondu. Van'ýn 100.Yýl Üniversitesi'nde 13 kiþi örgüt üyeliðinden tutuklu yargýlanmakta. Afyon'da dilekçe verip geri çekenlere de çekmeyenlere de 1 ay ile 1 yýl arasý deðiþen uzaklaþtýrma cezalarý yaðdý. ODTÜ'de dilekçe veren 400 kadar öðrencinin ailelerine mektuplar yollandý, telefonlar edildi. Öðrenciler hem aile basýncýyla karþý karþýya býrakýldý hem de okul baþlamadan dilekçelerini geri çekmeye zorlandý. Hacettepe'de 1 kiþi okuldan atýldý, ki bu bir öðrenci açýsýndan en büyük ceza çünkü bir üniversiteden disiplin suçu nedeniyle atýlan hayatý boyunca baþka bir üniversiteye giremiyor. Bu süreç bir çok üniversitede benzer biçimlerde yaþanýyor. Bu kadar küçük ve insani bir istek karþýsýnda bile devletin bu þiddette saldýrmasý ve Anayasal güvence altýnda olan dilekçe verme hakkýný hiçe saymasý, sadece ana dillerinin seçmeli ders olmasýný isteyen Kürtlere karþý yapýlmýyor. Bu saldýrý hepimize ve demokrasiye yönelik. Baskýlara karþý demokrasiyi savunmak için bugün "dilime dilekçeme karýþma" demek zorundayýz!

G ü n e þ Yý l d ý r ý m Televizyon kanallarýnda Ortadoðu gazetesinin sözcüleriyle kucak kucaða oturmaktan, MHP ile ortak hassasiyetlere sahip olduðunu açýkça ifade etmekten gocunmayan arsýz bir saðcýlaþma yaþanýyor. Ýþçi Partisi Baþkaný Perinçek'in liderliðini yaptýðý bu saðcýlaþma soldaki

politik krizin ve örgütsel boþluðun boyutlarýný apaçýk ortaya koyuyor. Soldaki boþluðu saðcýlaþarak doldurmak isteyenlere izin veremeyiz. Bunu engellemenin yolu bulunduðumuz her alanda faþizme ve milliyetçiliðe geçit vermeyecek þekilde örgütlenmektir.


antikapitalist

sayfa 3

Þimdi spekülasyon deðil, harekete geçme zamaný

SAVAŞA HAYIR!

"Bir savaþ olasýlýðý, spekülasyon deðil K ür t l e r i n ç ý k a r ý v a r m ý ? eylem meselesidir" diyordu Chomsky ÝsIrak savaþýnýn Kürtlerin çýkarýna olacaðý tanbul'daki konuþmasýnda. Yüzde yüz hak- yaygýn bir görüþ. Saddam'ýn yýkýlýþý ile ortalý. ya çýkacak olan bir istikrarsýzlýðýn Kürtler'in yüzyýllardýr özlemini duyduðu baðýmsýz bir Sa vaþý n n ed en i Savaþýn mantýðý Bush hükümetini daha devlet kurmalarýna fýrsat yaratabileceði fazla saldýrýya yöneltiyor. Afganistan katlia- olasýlýðý karþýsýnda korkanlar ya da umutlamý ABD'nin Orta Doðu petrolleri üzerinde- nanlar var. Türkiye, bu olasýlýðý bertaraf etki iktidarý için yeterli görülmüyor. ABD yö- mek için ABD'den garanti isteyenler aranetici sýnýfý bölgedeki gücünü artýrmak için sýnda. Bu arada ABD Saddam Hüseyin'in yerine Halepçe'de kimyasal silah kullanaaskeri güç kullanmakta kararlý. rak 5000 Kürdün ölümüne yol açan ve þimB el i r si z l i kl er di Danimarka'da gözetim altýnda tutulan Filistin ve Ýsrail arasýnda derinleþen ça- Nizar el-Hizraci'yi getirmek istediðini medtýþmalar bölgedeki tek oyuncunun ABD ol- yaya sýzdýrdý. Saddam Hüseyin de Kuzey madýðýný gösteriyor. Aralýk ayýnda Powel Irak'ta yaþayan Kürtleri ülkenin güneyine Baðýmsýz Filistin Devleti taraftarý konuþ- sürmeye baþladý bile. malar yapýyordu. Sharon'un karþý çýkýþý üze1991 Körfez Savaþý sýrasýnda ABD kenrine ABD bu söylemini deðiþtirmek zorun- di çýkarlarý için Irak'taki Kürtleri ve Þiileri da kaldý. ABD nereyi, ne zaman, kiminle it- kullandý. Ekonomik ambargo ve bombartifak halinde ve kime karþý bombalayacaðý- dýman altýndaki masum Irak halkýyla ezilen ný henüz bilmiyor. Biz de bilemiyoruz.. Kürt ulusu arasýnda ABD'nin yarattýðý bu Ama bildiðimiz bir þey var. Savaþ baþla- çýkar çatýþmasýnýn bedeli aðýr oldu. Irak'ta madan önce savaþ karþýtý bir hareket ör- masum 500 bin çocuk ilaçsýzlýktan ölürken, gütlemek yapýlacak en iyi iþ. ABD, AB ve bir milyon Irak'lý Kürt mülteci yerinden yurTürk hükümetinin endiþeleri, her türden dundan edildi. ABD, Türkiyeli dostlarýna savaþ karþýtý müdahalenin dengeleri bizim söz verdiði gibi, Saddam'ýn yerine bölgelehimize deðiþtirmekte önemli olduðunu de birlikte iþ yapabileceði istikrarlý bir iktigösteriyor. dar istiyor. Beþ parçaya bölünmüþ ezilen T ü r ki ye' n i n çý k ar ý var m ý ? bir halký birleþtirecek bir Kürt Devleti veya Türk yönetici sýnýfýnýn bir bölümü savaþ azýnlýklar lehine bir düzenleme sizce ABD, sayesinde Musul ve Kerkük'ün kontrolünü çok uluslu þirketlerinin ve silah tüccarlarýnýn ele alabileceðini düþünüyor. Bunun anlamý ne kadar umurunda.. Orta Doðu'da sýnýrlarýn deðiþimine neden T ü r k d e v l e ti n e g ü v e n e b i l i r olacak büyük bir kara savaþý demek. Böymi yi z ? lesi bir savaþ için yüzbinlerce askerin ölüTürk yönetici sýnýfý Irak savaþýnýn risklemüne Kuzey Irak'a gönderilmesi gerekir. rinden korkuyor. Bu konuda haklýlar da. Türkiye yönetici sýnýfýnýn böylesi bir mace- Ancak silah alýmý, borç ve kredi temini gibi raya atýlma tehlikesi bile savaþa karþý bu- konularda ABD ve kontrolü altýndaki IMF günden tutum almayý gerektiriyor. ve Dünya Bankasý gibi kurumlara o kadar baðýmlýlar ki, ABD'den gelecek baskýlara direnemezler. Eðer, ABD savaþý baþlatýrsa, Türk hükümeti bunu desteklemek zorunda kalýr. Bush, 11 Eylül saldýrýlarýndan sonra, "bizi desteklemeyenler düþmanýmýzdýr" diyordu. Türk devleti savaþý desteklemezse ABD'nin bölgedeki ikinci Ýsrail'i olma fýrsatýný kaybedebilir. Bölgesinde askeri ve politik anlamda güçlü bir alt-emperyalist olma konusunda önemli adýmlar atmýþ olan Türk devleti için savaþ olasýlýðý önemli fýrsatlarý ve tehlikeleri içinde barýndýrýyor.

S a v a þ ý du r d ur m a s ý k o nu s u n d a A v r up a ' y a gü v e n e b i l i r m i y i z ? Hayýr! Avrupa hükümetleri, Somali'den Kosova'ya kadar bütün ABD saldýrýlarýný desteklediler. Artan ABD hegemonyasýný istememelerine raðmen, ABD'nin savaþBush'un Uzakdoðu gezisi sýrasýnda, Asya, tan yenilgiyle çýkmasýnýn yarataca-Amerikan karþýtý gösterilerle inliyordu. Gü- ðý geliþmelerden daha çok korku-ney Koreliler, barýþ süreci yürütülen Kuzey yorlar. Bizim Avrupa'da güvenebi-Kore'yi 'þer mihverine' katýp hedef gösteren leceðimiz tek güç tabandan örgüt-Bush'u sert biçimde protesto etti. Korelilerin lenen savaþ karþýtý hareketlerdir.

hem maymuna hem de þeytana benzettiði Bush, kendi elinin altýnda bulundurduðu nükleer silahlara bakmadan, "Kuzey Kore'nin kitle imha silahlarýyla özgür dünyayý tehdit ettiði" iki yüzlü yalanlarýný tekrarladý. ABD, Afganistan sonrasý bazý bölgelere ve ülkelere doðru yayýlma hedefini açýkça ortaya koyuyor. Bu arada 650 ABD askeri Filipinler'e sevk edildi. Bu durum bölgede ABD karþýtlýðýnýn güçlenmesine neden oluyor. Filipinler'de Amerikan askeri varlýðýna karþý büyük tepki doðdu. ABD karþýtlarý her gün sokaða çýkýyor. Pentagon'daki zafer sarhoþlarý her an dünya üzerinde bir yerde, kolay kazanamayacaklarý bir savaþ tuzaðýnýn içine düþebilirler.

S a v a þ ý d u r du r a b i l i r mi y i z?

Evet, savaþý durdurulabiliriz. Bunun için kitlesel desteðe sahip savaþ karþýtý bir hareket örgütlen-mek zorunda. Yönetici sýnýfýn en büyük korkusu savaþý kendi evinde kaybetme olasýlýðýdýr. Bu, Vietnam savaþý sýrasýnda ABD'nin baþýna gelmiþti. Vietnam sonrasý savaþlar daha hýzlý ve yýkýcý yaþanýyor. Yöne-ticiler uzayan savaþlarýn tetikleye-ceði savaþ karþýtý hareketlerden korkuyor. Savaþ baþlamadan önce protesto eylemlerini örgütlemek için çok nedenimiz var.

C e m U zu n

New York'ta gerçekleþen Ekonomik Forumu'na karþý biraraya gelen 20 bin anti-kapitalist ve savaþ karþýtý Cheney'nin kirli petrol iþlerini, Bush'un Enron skandalýný, Rumsfeld'in Afganistan harekatýný deþifre eden dövizler taþýyordu.

S AVAÞ ve S OL Savaþ koþullarýnda zenginler hortumlamaya devam ederken yoksullar her zaman kaybediyor. Savaþ, sosyalistler açýsýndan yaþamsal bir öneme sahip. Savaþlar kapitalizmin en yýkýcý ve en insanlýk dýþý yanýný açýða çýkarýyor. Savaþ karþýtlýðýný sosyalist mücadeleden ayýrmak mümkün deðil. 1917 Rus devrimi savaþ karþýtý bir devrimdi. 1960'larda Avrupa ve ABD'de sol, Vietnam savaþý karþýtlýðý üzerinden yükseldi. Afganistan savaþý sýrasýnda Avrupa'daki anti-kapitalist hareket hýzla savaþ karþýtý harekete dönüþtü. Yunanistan, Ýngiltere ve Ýtalya'daki kitlesel savaþ karþýtý gösteriler; Cenova ve Prag ruhunun devam ettiðini gösteriyor. Bu gösteriler þu an neo-liberalizmin askeri veya politik her biçimine karþý tutum alan merkezi bir çekim gücüne sahip.Yüzbinlerce gösterici savaþ karþýtý eylemlere katýldý. 1991'de Türk devletinin Körfez Savaþý'ný desteklemesine karþý kitlesel bir rahatsýzlýk oluþmuþtu. O zaman Turgut Özal 'bir koyup üç alacaðýz' iddiasý ile savaþý destekliyordu. Savaþtan bize kalan 1 milyonun üzerinde Irak kökenli mülteci, sefalet ve hala bedelini ödediðimiz faturalar oldu. Körfez savaþý öncesinde SHP, Pendik'te yaklaþýk 50.000 kiþinin katýldýðý savaþ karþýtý bir gösteri örgütleyebilmiþti. Ancak savaþ baþladýktan sonra 'iþ iþten geçti' diyen SHP liderliði, 'milli menfaatler' politikasýnýn peþine takýldý ve bizler savaþ karþýtlarýný bir arada tutmaya devam edecek sosyalist örgütlenmelerin yokluðunu alabildiðine hissettik. Bugün de toplumun büyük çoðunluðu Afganistan savaþý öncesinde olduðu gibi Irak savaþýna karþý. Bu meþru zemini kullanarak savaþ karþýtý hareketi örgütlemeye çalýþmalýyýz. Ecevit ve diðerleri Irak savaþýna karþý olduklarýný söylüyorlar. Ancak, savaþ kararý alýndýðýnda ABD'nin kuyruðuna takýlacaklar. Savaþ karþýtý bir hareketin varlýðý bu kararý almayý zorlaþtýracaktýr.

S a v a þ k a r þ ý tý h a r e k e t i ç i n ge r ekl i f i ki r l er 91'de Körfez Savaþý, 99 Balkan Savaþý ve son olarak Afgan Savaþý sýrasýnda sosyalist solun savaþ karþýtý bir hareket inþa edememesinin temelinde yanlýþ politik fikirler var. Irak savaþý sýrasýnda "Ne Sam, Ne Saddam", Afgan savaþý sýrasýnda da "Ne Taliban, Ne ABD" tutumu alan Stalinist ve merkez-

ci sol asýl düþman ABD'ye karþý bir hareket inþa etme sorumluluðu hissetmedi. Taliban ve Saddam gibi rejimlerin baskýcý karakterleri nedeniyle emperyalizmin yenilgisi için mücadele etmemek bütün dünya halklarýnýn esaretinin devamý anlamýna geliyor. ABD müdahalesine karþý geliþen savaþ karþýtý hareket ayný zamanda içerdeki düþmaný yenmek için de mücadele etmek zorunda. Olasý bir Irak savaþýnda iþbirliðine soyunacak olan Türk yöneticileri karþýmýza almak için anti-kapitalist bir politik tutuma ihtiyacýmýz var. 1991 Irak Savaþý öncesinde koca bir þehir jandarma barikatlarýný aþa aþa Ankara'ya doðru yürüyordu. Zonguldak madencileri, aileleri ve onlarý destekleyen onbinler "Çankaya'nýn þiþmaný iþçi düþmaný" sloganýyla ve Özal'ýn iþini bitirme güveniyle yürüyorlardý. Onlarý Mengen'de durduran ne devlet baskýsý ne de korkuydu. Özal'ýn siyasi ömrünü uzatan Irak Savaþý'nýn baþlamasý oldu. Hükümet "milli çýkarlar" adýna yürüyüþü yasaklarken, sendika liderleri de madencileri eve dönmeye ikna etti. Savaþ olasýlýðý bile "ulusal çýkarlar" bahane edilerek iþçi eylemlerinin ve gösterilerin iptal edilmesini beraberinde getiriyor. Böylesi bir dönemde ulusal deðil uluslararasý çýkarlarý savunan; yönetici sýnýfýn milliyetçi politikalarýný boþa çýkartacak politik fikirler vazgeçilmez bir öneme sahip. Sosyalizmi parti diktatörlüðü olarak gören Stalinist sol, toplumdaki öfkeyi harekete geçirmek için gerekli olan birleþik cepheyi bürokratik bir iþmiþ gibi hayata geçiriyor. Sendikal ve sol liderlikler bir araya gelip eylem kararý aldýðýnda, bu karar herkesin kendi üye ve taraftarlarýný kendi pankartý arkasýnda eyleme getirmek için kullanýlýyor. Böylesi yukardan aþaðý örgütlenmiþ, kompartýmanlara sýkýþmýþ bürokratik eylemler toplumdaki bölünmüþlükleri aþacak aþaðýdan bir hareketin inþasý için yeterli deðil. Kapitalizmin yarattýðý genç-yaþlý, iþçi-memur, TürkKürt, Alevi-Sünni bölünmüþlüðünü aþabilmek ve aþaðýdan kitlesel bir hareket örgütleyebilmek için bulunduðumuz alanlarda ortak faaliyetler örgütlemek, sýký bir diyalog içinde olmak ve örgütsel çýkarlar deðil genel çýkarlar etrafýnda biraraya gelmek zorundayýz. Böylesi bir savaþ karþýtý hareket inþa edebilmek için sýnýflar mücadelesi tarihinden beslenmeli ve aþaðýdan sosyalizm geleneðine sahip çýkmalýyýz.


sayfa 4

antikapitalist

ÖDP: Renklilik ve medyatiklik yetmedi ÖDP' de uzun bir süredir gerilen ipler sonunda koptu ve Kurtuluþ’un baþýný çektiði Sosyalist Eylem Platformu ve Ertuðrul Kürkçü'nün sözcülüðünü yaptýðý Maçka grubu partiden ayrýldýklarýný açýkladýlar. 1996'da solun birliðini saðlama umutlarýyla kurulan partinin yaþadýðý parçalanma sürecinin nedenleri üzerine çokça yazýlýp çizildi, taraflarýn demeç ve deklerasyonlarý basýn ve mail gruplarýnda dolaþtý. ÖDP, çoðunluk grubu Dev-Yol kökenli Özgürlükçü Sol Platformunda kaldý. Süreci dýþardan izleyenler açýsýndan taraflarýn birbirilerine yaptýklarý suçlamalarýn gerçek hayatta neye tekabül ettiði bir Enigma konusu olmakla birlikte, yakýndan bakýldýðýnda politik öz ve çýkarýlan örgütsel sonuçlarýn zayýflýðý öne çýkýyor. Asýl yapýlmasý gereken, Türkiye politikalarýný belirleyen sýnýf, ezilenler, devlet-ordu ve küreselleþme konularýnda ihtiyacýmýz olan politikalar neydi ve ÖDP bu politikalarýn neresindeydi sorusundan yola çýkmak bugün gelinen noktayý kavramak açýsýndan daha anlamlý olacaktýr. 1989 dünyada ve Türkiye'de sosyalist sol için bir dönüm noktasý olmuþtu. Doðu Bloðu ve SSCB yýkýlýrken Bahar Eylemleri’yle birlikte Türkiye'de iþçi sýnýfýnýn ve yeni bir kuþaðýn mücadele sahnesine çýkýþýna tanýk oluyorduk. Devlet kapitalisti emperyalist Doðu Bloku'nun yýkýlýþý tarihin sýnýfsal temellere dönüþü için bir fýrsat oluþtururken bu bloðu "sosyalist" olarak tanýmlayan solda büyük bir yenilgi hissiyatý egemendi. ÖDP'nin kuruluþuna giden süreç, bu yenilgi teorisi ve politikalarý üzerine örüldü. SSCB'nin bürokratik devlet kapitalizmi deneyiminden uzaklaþma ihtiyacý sosyalizm ve devrimci parti fikrinden uzaklaþmayý beraberinde getirdi. Sosyalizm yerine "demokratik cumhuriyet", devrimci parti yerine "gökkuþaðý" partisi koyuldu. Böylece sosyal demokrasinin solunda içinde devrimcilerinde bulunduðu reformist bir programa sahip merkezci bir parti kuruldu. Kuruluþundan bu yana egemen sýnýfýn her saldýrýsý karþýsýnda iþçi sýnýfý ve sol içinde birleþik bir savunma hattý cephesi oluþturma zorunluluðu karþýsýnda ÖDP'nin devletin saldýrdýðý kesimlere sýrt çevirdiðine tanýk olduk.

Bunu bir tesadüf, yeteneksizlik ya da "hata" olarak deðerlendirmek mümkün deðil. Bu yönelimlerin ideolojik kökeni Kemalizmdedir. Bu teorik altyapýyý hangi renge boyarsanýz boyayýn, etrafýnda ne kadar geniþ bir güleryüz çizerseniz çizin, her politik dönemeçte tek tip, devletçi, elitist bir batý hayranlýðýnýn gerçek renkleri kendini gösterir. SEP bu sýrt çevirmeye haklý olarak karþý çýkýyor. Bu sýrt çevirmede asýl sorumluluk parti çoðunluðu olarak ÖSP'ye yükleniyor. Ancak son beþ yýldýr bir alternatif yaratmak yerine ÖSP ile tartýþmayý tercih etti ve ancak tüzük deðiþikliði yani ÖDP özgürlükçülüðünün sýnýrýna dayanýldýðýnda partiden ayrýlmaya karar verdi. SEP, AB'ye karþý ve Kürtlere yakýn bir hat tarif ediyor. Ancak Kürt hareketinin AB etrafýndaki çözümlere kilitlenmiþ olmasý SEP' in boþluða doðru bir yolculuða çýkýp çýkmadýðý sorusunu akla getiriyor. Genel olarak solun sað hegemonya altýnda saða kayýþýna tanýk oluyoruz. ÝP ve SÝP milliyetçiliði, laik cepheciliði kucaklayarak büyümeye çalýþýrken, ÖDP küreselleþmeye ve batýcýlýða doðru saða kayýyor. Bu politikalarýn hiçbiri ezilenleriyle birlikte iþçi sýnýfýnýn ihtiyaçlarýna cevap veremez. SEP ise Kürt hareketinin peþine takýlýyor. Ýþçi sýnýfý merkezli baðýmsýz politikalar yerine popülist politikalarýn etkisi altýnda. Sosyalizmin ne bir avuç aydýnýn, ne SCCB'de olduðu gibi sýnýflaþan bürokrasinin, ne de gerillanýn iktidarý olmadýðý, ancak iþçi sýnýfýnýn kendi eseri olabileceðini kavrayan emek merkezli bir politik hat üzerinden kendi geçmiþ ve popülist politikalarýyla hesaplaþmaksýzýn ezilenler için de gerçek bir alternatif sunmasý mümkün deðil. Bugün krize ve savaþa karþý en geniþ mücadele birlikleriyle emperyalizme ve kendi egemenlerimize "dur" diyerek tüm dünyanýn emekçileri ve ezilenlerinin kurtuluþunu kendi eylemlilikleriyle kazanmasýnýn bir aracý olarak devrimci partinin inþasý sorumluluðu önümüzde durmaktadýr. Ýþçi sýnýfý ve ezilenler açýsýndan bir felaket anlamýna gelecek olan Irak savaþýnýn karþýsýnda pozisyon alarak çoðunluðun özgürlüðü ve demokrasisine doðru adým atabiliriz.

Dünya Sosyal Formunda yapýlan tartýþmalar, anti-kapitalist hareket içinde geliþmeye baþlayan saflaþmalarýn altýný çizdi. Porto Alegre'de tanýk olunan kesin þey, anti-kapitalist hareketi uzlaþmacý bir noktaya götürmeye çalýþanlarýn azimli çabalarýydý. Noam Chomsky'nin konuþmasý sýrasýnda karþýsýnda Rio Granda do Joul -Brezilya'nýn bir eyaleti- valisi olan Olivio Dutra oturmaktaydý. Hem Rio Grande do Joul hem de baþkenti Porto Alegre Ýþçi Partisi (PT) tarafýndan kontrol ediliyor. PT'nin ulusal lideri Lula, bu yýl sonuna doðru yapýlacak Brezilya baþkanlýk seçiminin þansý yüksek bir adayý. Porto Alegre'de temsil edilen global hareket ile iliþkili olmasý PT'nin seçim þansýna zarar vermeyecektir. Brezilya seçimleri, forumun bir faktör olduðu tek baþkanlýk seçimi deðil. The Parisian daily Le Monde -Porto Alegre'ye sekiz sayfalýk bir ek ayýrdý-, Fransa seçimlerinin burada baþladýðýný yazdý. Lionel Jospin'in "çoðulcu sol" hükümetinden altý bakan Porto Alegre'ye geldi. Hatta sað kanat temsilcisi Jacques Chirac da grubundan bir üyeyi Porto Alegre'ye gönderdi. Süreci masaya oturtmaya yönelik bu resmi giriþimin, anti-kapitalist hareketin en azýndan bir kanadý tarafýndan tamamýyla hoþ karþýlanmadýðýný söylemek mümkün deðil. Finansal spekülasyona karþý geliþen Fransýz hareketi ATTAC'ýn anahtar isimlerinden olan, Bernard Cossen, Jospin'in eski bakanlarýndan Jean-Pierre Chevement'e yakýn duruyor. Chevement "ulusal egemenliði" savunan bir platformda baþkanlýða koþuyor. ATTAC'taki diðer bazý lider isimler, bir þekilde kitlesel eylemliliklere artan bir þekilde düþmanlýk besliyorlar. Susan George konuþmasýnda anarþist Kara Bloðun Cenova'da sergilediði þiddetin, gelecek gösterileri imkansýz kýlarak, harekete zarar verdiði konusundaki fikrini yinelerken diðerleri ayný argümaný desteklediler. Filipinli yazar ve aktivist Wolden Bello ise çeþitli toplantýlarda hareketin Cenova ve 11 Eylül'den bu yana "inisiyatifi geri almak için mücadele et-

mekte olduðu" betimlemesi yapýyordu. Bu analiz Cenova'nýn, Britanya, Ýtalya ve Yunanistan'da -en güçlü savaþ karþýtý hareketin geliþtiði üç Avrupa ülkesi- sahip olduðu radikalleþen etkiyi tamamen göz ardý ediyor. Hareket, savaþ konusuyla yüzleþtiði ve karþý koyduðu yerlerde büyüdü. Buna karþýn, Fransa'da ATTAC liderliði resmiyette savaþa karþý koyarken, savaþa karþý mücadeleyi inþa etmek için gerçek bir çaba sarf etmedi. Bello ve George'a göre neo-liberal ekonomik politikalara karþý mücadele, savaþa ve militarizme karþý mücadeleden baðýmsýz bir alana sahip. Oysa, birçok aktivist kapitalist globalizasyonun askeri ve ekonomik yüzü arasýndaki iliþkiyi anladý. Bunun normal sonucu olarak anti-kapitalist hareketi uzlaþmacý hale getirmek isteyen çabaya karþý en güçlü karþý duruþ Ýtalya'dan geldi. Son haftanýn Cuma günü Cenova Sosyal Formu, savaþý destekleyen parlamento üyelerine karþý bir gösteri örgütledi. Parlamento üyeleri neo-liberalizm ve savaþý kýnayan kesin bir karar almalarý için zorlandýlar. Cenova Sosyal Forumu Baþkaný Vittorio Agnoletto, iki taraflý oynamaya çalýþan parlamento üyelerine saldýrýrken þöyle dedi: "Yalnýzca iki seçenek var. Ya Dünya Bankasý yada Porto Alegre halkýyla birlikte olmak." Hareketin reformist kanadýna karþý baþka sesler de yükseldi. Bir oturumda Naomi Klein, "hilekarlýk ve uzlaþmacýlýðý" açýkça kýnadý. Yunan Cenova 2001 kampanyasýndan Petros Constantinou ve Rus sosyalist Boris Kagelitsky, Susan George'un þiddet konusundaki fikirlerini eleþtirdiler. Porto Alegre'deki hareket liderlerinin çoðundan çok daha radikaldi. Özellikle tabandan tartýþmalar için çok sýnýrlý fýrsatlar sunan büyük oturumlarda pek ifade edilemeyen gerçek bir tartýþma arzusu vardý. Bu isteðin ifadesi Uluslararasý Sosyalizm Akýmý'nýn (IST) Pazar günü düzenlediði tartýþmaydý. 120'den fazla insan Britanya'dan Alex Callinicos ve Uruguay'dan Jawer Carles'i dinlemek ve tartýþmak için gelirken 70'in üzerinde kiþi IST hakkýnda daha fazla bilgi almak için iliþki kurdu. Anti-kapitalist hareket içindeki tartýþmalarýn hiç birisi Porto Alegre'de çözüme kavuþmadý. Fakat forum iki þeyi gerçekleþtirdi. Birincisi, Dünya Ekonomik Forumu'na karþý New York'ta yapýlan gösterilerle birlikte hareketin hala sürdüðü konusundaki þüpheleri ortadan kaldýrdý. Ýkincisi, Porto Alegre hepimizin uðruna savaþ verdiði "baþka bir dünya"yý gerçek hale getirmek için anti-kapitalistlerin çözmesi gereken stratejik konulardan bazýlarýný tartýþmalarýn merkezine taþýdý.

Porto Alegre: HAREKET HANGİ YOLDA? Tü rk an Uz u n

Gerçek bir terörist devlet ve ABD’nin dostu Ýsrail, Filistin’de ölüm saçmaya devam ediyor.

A l e x C a l l i n i c o s - M i k e G o n za l e z

Sol milliyetçilik:

Türkiye'de pek çok solcu, "Daraðacýnda Üç Fidan" gibi kitaplarý okuyarak, gerillacýlarýn efsanevi mücadelelerine özenerek militan olmaya karar vermiþlerdir. Öðrendiðimiz ilk slogan da "Kahrolsun ABD Emperyalizmi, Yaþasýn Tam Baðýmsýz Türkiye"dir. Bu sloganýn yaratýcýsý olan anlayýþ, Türkiye'yi ABD'nin bir sömürgesi olarak deðerlendirir ve toplumsal muhalefetin ilk görevinin bu ezilmiþlikten kurtulmak için 'sýnýflar arasý ittifaklar' kurmak olduðunu belirtir. Dolayýsýyla gerçek marksist geleneðin özü olan iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz bir sýnýf olarak mücadele etmesi olgusunun üzerinden atlar. Onlara göre Türkiye ve benzeri ülkelerde zaten kapitalizm doðru düzgün geliþmemiþtir, dolayýsýyla bir iþçi sýnýfýndan bahsedilemez (ayný üçüncü dünya milliyetçisi anlayýþ kapitalizmin göbeði olan batýdaki iþçi sýnýfýnýn da batý emperyalizminden pay aldýðýný ve 'satýlmýþ' olduðunu savlar!). Aslýna bakýlýrsa bu militanlarca iþçi sýnýfý bitmiþtir, ona hiç bakmazlar. Türkiye, dünyanýn en büyük yirminci 'kapitalist' ekonomisine ve gene dünyanýn en büyük dördüncü ordusuna sahip. Böyle bir güce sahip Türk egemenleri çýkarlarý emrettiðinde bölge halklarýna korku salan hareketlerden çekinmiyorlar; gerektiðinde Kýbrýs'ý iþgal edip en büyük süper güç ABD'ye bile kafa tutan Türk egemenleri deðil midir! Türkiye, 1974'te Kýbrýs'ta sözde Barýþ Harekatý'na giriþtiðinde, Türk solunun büyük bir kýsmý ya tarafsýz kalarak ya da doðrudan desteklerini açýklayarak kendi egemenlerini destekledi. Bu milliyetçi furya öyle bir hale vardý ki; DÝSK'li iþçiler daha 1970'de kendi sendika konfederasyonlarýný kapatmak isteyen devlete ve onun ordusuna harekat sýrasýnda bir günlük ücretlerini baðýþladýlar! Çünkü onlar için esas düþman ABD'nin uþaklýðýný yapan Yunanlýlar'dý ve Türk ordusu da anti-emperyalist bir mücadele içindeydi. Yunanlýlar, Kýbrýs Savaþý'ný kaybettiler. Yunanistan'da iktidarda olan askeri diktatörlük (Albaylar Cuntasý) iþçi ve öðrenci eylemleri sayesinde devrildi. Yunanlýlar bunu baþarabildiler, çünkü cunta Kýbrýs'ta sadece savaþý deðil, kendi güçlerini de kaybetmiþti. Bugün Yunanlý sýnýf kardeþlerimiz kendilerine daha fazla güven duyuyorlar ve daha mücadeleciler. Bizim cephede ise deðiþen bir þey olmadý. Türk iþçiler anti-emperyalist olarak gördükleri egemenlerini sonuna kadar desteklediler, egemenler savaþý kazandýlar. Özgüvenleri de arttý ve 1980'de tarihin en vahþi darbelerinden birisine imza attýlar. Ýþçi sýnýfýný ve tüm toplumsal muhalefeti darmadaðýn eden, toplumun ortala-

ma yaþam standardýný yarý yarýya düþüren 12 Eylül darbesi hepimiz için korkunç bir kabustu. Bir avuç azýnlýk zenginliklerine zenginlik katmayý baþardýlar, daha da güçlendiler. Bugün Türkiye'nin ekonomik kaynaklarý Yunanistan'dan kat kat fazla olmasýna karþýn, Yunanistan'da kiþi baþýna milli gelir 16,000 $ iken Türkiye'de sadece 2,500 $. Ýþte güçlü Türkiye ve onun anti-emperyalist (ve halkçý) egemenleri! Politik hayat esas olarak sýnýflar arasýndaki mücadeleler dahilinde þekillenir. Sýnýflar arasý çatýþma bir güçler dengesi üzerinde yürür. Dolayýsýyla egemen sýnýfýn hangi alanda olursa olsun alacaðý yenilgiler, bizim iþimize yarar. Yunan patronlarý Türk patronlarýndan daha insaflý deðil, ama þu anda Yunan patronlarý ile iþçiler arasýndaki denge iþçi sýnýfý açýsýndan Türkiye'ye göre daha avantajlý. Türkiye'de bizlere Rumlar'ý, Ermeniler'i, kendi demokratik haklarý için mücadele eden Kürtler'i düþman olarak sunan egemenler, bizi milliyetçi histeri sayesinde bölmeyi ve güçsüzleþtirmeyi baþardýlar ve tarihinin en büyük krizinin faturasýný bizlere kesiyorlar. Kendileri ise kriz sýrasýnda býrakýn yoksullaþmayý, daha da zenginleþtiler. Sol, tüm keskin dönemeçlerde yanlýþ tutum almanýn, vatanseverlik (milliyetçiliðin soldaki adý vatanseverlik) belasýndan bir türlü kurtulamamanýn büyük payý olan ideolojik kriz içinde kývranýyor. Gerçek Marksist geleneðin savunucularý açýsýndan emperyalizm illetinden kurtulmanýn yolu iþçi sýnýfýnýn enternasyonalist birliðini öne çýkarmaktýr. Çünkü ne batýdaki ne de üçüncü dünyadaki iþçilerin emperyalizmden çýkarý vardýr. Amerikan iþçi sýnýfýný ele alalým: Vietnam Savaþý sýrasýnda ABD emperyalizmi onlara ne kazandýrdý? Vietnam'da ölen ABD askerleri arasýnda kaç tane ABD'li patron vardý! Veya bugünlerde ABD egemenlerinin artan silahlanma merakýnýn faturasý çoðu patronlardan toplanan vergiler sayesinde mi ödeniyor? Yoksa fatura ABD'li çalýþanlara mý çýkartýlýyor? Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra üçüncü dünya ülkelerinde ivme kazanan ulusal kurtuluþ mücadeleleri, emperyalizmi zayýflatmýþtýr; ama yok edememiþtir. Çünkü kurtuluþ mücadelelerinin ardýndan kurulan iktidarlarýn istisnasýz hepsi (ister özel mülkiyete dayansýn, ister devlet iþletmeciliðine) kapitalist iktidarlardý ve kapitalist üretim iliþkilerinin tekrar tekrar üretilmesine neden oldular. Sonuçta bugün hala ister büyük (ABD, Britanya, vs.), ister küçük (Ýsrail, Türkiye gibi) olsun kapitalist devletler, dünyayý cehenneme çevirmek için ellerinden geleni yapabiliyorlar.

Mesut Çelebioðlu


antikapitalist

sayfa 5

“SAVAŞ, SPEKÜLASYON DEĞİL; MÜCADELE KONUSUDUR” Noam Chomsky Ýstanbul'da "Savaþ, demokrasi ve medya", "11 Eylül ve medya" baþlýklarý altýnda iki ayrý konferans verdi. Konferans organizasyonunu gerçekleþtiren Çaðdaþ Gazeteciler Derneði, Bahçeþehir ve Bilgi Üniversiteleri Noam Chomsky'nin on yýllardýr temsil ettiði bütün deðerlerin çiðnenmesine neden oldular. Her iki konferansta da salon davetiye usulü protokol ile dolduruldu. Neo-liberal akademisyenler, banka þube müdürleri hatta Chomsky gibi nice muhalifin kanýna girmiþ Mehmet Gül gibiler davetliydi, ama The Marmara'da davetsiz muhalefete yer yoktu. Otele alýn ma yan 300 muhalif polis tarafýndan daðýtýldý. Otelin içinde olanlar ise tartaklandý. Otelde anti-kapitalistlerin de içinde bulunduðu grup iki saati aþkýn bir süre sloganlý alkýþlý protestoda bulundular. Bilgi üniversitesindeki konferansýn öðrenciler ve dýþardan gelenler tarafýndan bir baþka salonda izlenmesi bile ancak giriþim ve protestolarýn sonucu gerçekleþti. Türkiye'de Chomsky'i dinlemek bile bir demokrasi sorunu oldu. Ýsmet Berkan'ýn solu “bir hastalýk" olarak deðerlendirmesinden yola çýkarsak Chomsky virüsünün aktif kesimlere bulaþmamasý için her türlü önlem alýnmýþtý. Kýsaca Chomsky'nin Ýstanbul Konferanslarý "sterilize" edilmeye çalýþýlmýþtý. Hazýrlanan protokol dünyaca ünlü bir muhalife deðil de IMF heyetine uygundu. Chomsky Perþembe günü Demokrasi Platformu'nun çaðrýlýsý olarak Diyarbakir'a gitti ve burada da yoðunluklu olarak Kürt sorunu ve demokrasi üzerine tartýþtý. Chomsky'nin ziyaretinin deðiþik anlarýnda dillendirdiði muhalif görüþlerini yanda özetledik. Chomsky bizimle önemli bir dayanýþma örneði gösterdi. Bu virüsü yayalým!

SA

T E RÖ RÝ S T AB D

rencileri takdir ediyorum. Kültürel haklar zaten tartýþ ma konusu bile yapýlamaz." Chomsky, sistemin ve egemenlerin "terörizm"den bahsederken sürekli son derece iki I RA K S A V A Þ I yüzlü davrandýklarýný vurguladý: "Onlarýn Irak'a yapýlacak bir saldýrýnýn Kürtler için korkunç bir bize yaptýklarý ile bizlerin onlara yaptýkla- katliam olabileceðini söyleyen Chomsky þöyle konuþrý arasýnda bir çizgi çiziliyor, onlarýn bize tu: yaptýklarý ‘düþük yoðunluklu savaþ’ gibi "Savunmasýz Irak'a bir müdahale o kadar kolay detanýmlarla meþrulaþtýrýlýyor, bizim onla- ðil. Bush yönetimi, toplumu ancak çok kýsa vadeli sora yaptýklarýmýz ise ‘terör’ diye nitelendi- nuç alýcý müdahalelere ikna edebilir. Durum Irak koriliyor.” nusunda böyle deðil. Dolayýsýyla ABD yönetimi bir 11 Eylül sonrasý ABD'nin "terörizme karþý baþka ülkeyi, örneðin Türkiye'yi Musul ve Kerkük savaþ" söyleminin çok tanýdýk olduðunu, petrolleri karþýlýðýnda devreye sokmanýn üzerinde 1980'lerde Ronald Reagan döneminde Ni- durmaktadýr. Henüz kesin bir plan olmamakla birlikkaragua devrimiyle baþ etmek için ayný söy- te yönetimin düþünüþ tarzý bu yöndedir." lemin kullanýldýðýný söyleyen Chomsky, Chomsky, ABD'nin Orta Doðu petrol ve su bölgeleri"ABD'nin Latin Amerika ve Ýsrail ile birlikte ni kontrol eden zayýf Arap rejimlerinin yaný sýra PakisOrtadoðu'da yaptýklarýna bakarsak, ABD or- tan, Ýsrail ve Türkiye gibi bölgenin güçlü devletlerini dusunun kendi yaptýðý 'uluslararasý terör' ta- paralý asker olarak kullandýðýný ifade etti. Bölgedeki nýmýndan bile yola çýksak varacaðýmýz sonuç en güçlü askerin de Türkiye olduðunu 1984'ten sonra en büyük teröristin ABD'nin kendisi olduðu- Türkiye'ye silah satýþlarýnda büyük bir sýçrama oldudur" dedi. ðunu ifade etti. "1997'de 1950-83 arasý dönemin topUluslararasý arenada devlet destekli te- lamýndan daha fazla silah satýldý. Türkiye de Kolomrör suçlarýnýn yargýlanmasý ve cezalan- biya'dan sonraki en büyük alýcý. Geçmiþte Türkiye dýrýlmasýnýn ancak "yenilen" tara- hem SSCB hem de Orta Doðu petrollerine yönelik bir fa uygulandýðýna dikkat çeken güvenlik kuþaðý oluþturma görevi gördü. ABD ve diChomsky, ABD ve Batýlý ðer emperyalist güçler kendi çýkarlarýný korumak için liderlerin her defa- Türkiye'ye bu rolü biçtiler, bunda þaþýracak bir þey sýnda "demokra- yok" diyen Chomsky, sorunun ABD'nin Türkiye'ye nasi" adýna de- sýl baktýðý deðil Türkiye ve muhalefetinin buna karþý mokrasiyi kýs- ne yapacaðý þeklinde koyulmasý gerektiðini vurguladý. maya ve TürkiL AÝ K L Ý K ye'nin kopyasý ABD’nin Tür ki ye'yi la ikliðinden ötürü örnek Ýslam ülolmaya çalýþtýke si ola rak gös te rdiðini söyleyen Chomsky, “Ancak ðýný belirterek, "Ama Tür- türban ve dini özgürlükleri gasp edenler insanlarý ankiye, Türki- cak ‘terörizme’ iterler. Türkiye'de þu anda bunun ifaye'nin kopyasý desi görülmeyebilir ama baský bu yöne doðru gidiþin olmak zorunda koþullarýný oluþturur" dedi. deðil" diyordu. K Ü R E S E LL E Þ M E v e A S K E R Ý Y Ü Z Ü Chomsky küreselleþmeyle ilgili olarak þöyle konuþtu: K Ü R T LE R Chomsky, ABD'nin "Bu sistemde küreselleþme teknik olarak küreselleþVietnam'da uygula- menin önünde engel. En zengin 100 çokuluslu þirkedýðý yöntemin Türki- tin hepsi bir ulusal devlete sýrtlarýný dayýyor. Bunlarýn ye'nin Güneydoðusu'nda uygu- 20'si son dönemde hükümet müdahaleleri ile kurtalanan yöntem olduðunu kay- rýldý. Küreselleþme sadece zengin ve yoksul ülkeler arasýndaki gelir uçurumunu büyütmedi, bundan dadederek þöyle dedi: "Kürt meselesi konusunda gö- ha da fazla ülke içindeki zengin ve yoksullar arasýnrüþlerimin yüzeysel ve önyargýlý daki gelir adaletsizliðini arttýrdý. ABD ordusu küreselolduðunu söylüyorsunuz. Etnik te- leþmenin önümüzdeki 15 yýlda ‘sorunlar’ yaþayacaðýmizleme sözüme entelektüelleriniz na dair yeni bir rapor hazýrladý. Bu rapor ‘sorunlarýn’ takýlmýþ. Israr ediyorum yapýlan bu- askeri bir þekilde çözümlenmesine dayanýyor. Terödur. Söylediklerim, bu konuda çýkan rizme karþý savaþý da bu çerçeve içinde ele almalýyýz. birçok kitap kadar, Af Örgütü ve Hel- Egemenler egemenliklerinin gereðini yapacaktýr, sosinki Watch raporlarýna dayaný- run bizim ne yaptýðýmýzdýr. Seattle gösterilerinden yor...Umarým özerk bir Kürdistan ola- sonra geliþen anti-kapitalist Küresel Direniþ hareketi caktýr. Milyonlarca Kürt politik bakým- emekle birlikte popüler bir direniþin yükselmesini ifadan özerk, kültürel bakýmdan ise baðýmsýz, bölgesel de ediyor." ve ulusal ailesinin üyesi olarak yaþayacaktýr." Ö Z GÜ RL Ü K ABD'nin Ortadoðu'daki petrol hakimiyetinin yanýn- Chomsky, Diyarbakýr'daki konferansta "özgürlüðü da su hakimiyetini de saðlamak istediðini belirten nasýl tanýmlarsýnýz?" diye soran bir Kürt gencine cevaChomsky, 1990'lý yýllarda bölgede toplu kýyýmlarýn ya- ben, "özgürlük sözcüklerle tanýmlanamaz; siz ne yaþandýðýný ve ABD'nin bu koþullarda Türkiye'ye destek parsanýz odur, mücadelenizin sonunda ortaya çýkaverdiðini söyledi. cak olan þeydir özgürlük" diyordu. Kürt muhalefetinin 1993 yýlýnda ateþkes ilan ettiðini Avrupa Birliði, demokrasi ve özgürlükler konusunda ancak Türkiye’nin ABD'nin desteðiyle savaþý yeniden da "Özgürlük baþkalarý tarafýndan bahþedilemez, uðþiddetlendirdiðini söyleyen Chomsky, Kürtçe’nin runa sizin mücadele etmeniz gerekir" yanýtýný verdi. seçmeli ders olmasý konusunda da þöyle konuþtu: Ragýp Zarakolu’nun yönettiði toplantýya dinleyici"Dilbilimcisi olarak bana anadille ilgili sorular soru- lerden gelen son mesaj ise Kürtlerin ne hissettiðini þu luyor. Anadil edebiyatta ve yaþamýn her alanýnda sözlerle en iyi biçimde ifade etti: "Siz bizim yüksek vazgeçilmez bir insan hakkýdýr. Son haftalarda anadil sesle düþünen halimizsiniz.” seçmeli ders olmasý için sesini çýkaran anneler ve öðT ü rka n Uz u n

A KARÞI B R KU Þ Þ VA Ý

ABD "terörizm ile mücadele" adý altýnda Afganistan'da yürüttüðü savaþý Irak ve bütün Orta Doðu ve Asya'ya yaymakla, Türkiye egemenleri de bunu var gücüyle desteklemekle meþgulken üniversite ve lise öðrencilerinin giriþimiyle kurulan bir çalýþma grubu "SaKa savaþa karþý bir kuþ" olarak Þubat ayýnda ilk yayýnýný çýkarttý. "Görünen o ki bugüne kadar durumun muhatabý kabul edilen güvercin kuþu görevini yerine getirememektedir" diyen Saka manifestosu þöyle diyor: "Savaþýn çirkinliðine, 'reddetmenin' güzelliðiyle karþý çýkýyoruz. Amacýmýz savaþýn karþýsýna kitlesel bir güç ve yeni bir muhalefet geleneði olarak dikilmek ve savaþ karþýtý eðilimi yaygýnlaþtýrmaktýr. Özgürlükçü, birlikçi, yaratýcý, dayanýþmacý, saygýlý ve açýk bir muhalefet geleneði." Giriþ yazýsýnda kapitalizmin, küreselleþmenin ve savaþlarýn gezegenimizi örümcek aðlarýna alýþýna karþý "yeter artýk" de-

menin gerektiði ifade öðrencisi Levent Duran ediliyor. SaKa’yý þöyle anlatýyor: Küresel Direniþçileri "SaKa bireylerin bir "can dostlarý" olarak searaya geldiði bir çalýþma lamlayan SaKacýlar bir grubu. Tek karar organý selam da Arjantin'e gönherkese açýk toplantýlar. Bir kimlik deðil farklý kimderiyorlar: "todos soliklerin özgürce buluþma mos Argantions" (hepinoktasý. Yok oluþa karþý miz Arjantinliyiz). Yayýnvaroluþun kendini ispatý. da SaKacýlar savaþa karþý Gelecekte de bir þeyleri olmanýn da ötesinde deðiþtirebileceðini ispatkendilerini etnik ve cinlayacak. Dünyayý deðiþsel kimliklere yapýlan tirmek için yola çýkan ve baskýlara ve faþizme karbeceremeyen sol için þý "öteki"lerin yanýnda nahif bir model olabilir. tarif ediyorlar. SaKa’nýn iki ilham kayTaksimde bir kafede naðý var. 68'in savaþ karSaKanýn uçuþunu kutlaþýtý, özgürlük hareketi ve mak ve yeni etkinliklerini þu anda Avrupa'daki ankonuþmak için bir araya ti-kapitalist Küresel Diregelen SaKacýlarla birlikteydik. SaKa Editörü Ýstanbul Üniversitesi niþ hareketi. Bundan yola çýkarak SaKa iki

UÇ TU

þiarý ortaya koyuyor: Savaþ karþýtlýðý için birleþmek ve özgürlükçü muhalefet kanallarýný açmak. Bireylerin birliðinin bastýðý zeminimiz þimdilik böyle ifade edilebilir. Dergiyi kullanarak savaþa karþý mesajý yaymak için elimizden geleni yapacaðýz. Derginin yaný sýra þenlikler, tiyatrolar, sokak konserleri, dia gösterimleri, sinema haftalarý, sergiler, barýþ çubuðu içme törenleri vb etkinlikler düzenleyeceðiz. Savaþ karþýtý mesajý yaymak isteyen herkesin SaKa ile iliþki kurmasýný talep ediyoruz. Dergi ile anlaþan herkes SaKa adýna isteðini yapmakta özgürdür. Yazar ve okuyucular diye bir ayrým deðil her okuyucunun ayný zamanda yazar olduðu bir SaKa istiyoruz. SaKa ile iletiþime geçmek için sakasakasaka@mynet.com tartýþma forumuna katýlmak için sakaforum-subscribe@yahoogroups.com adresine bir mail atýn yeter."


sayfa 6

antikapitalist

Küresel direniþ New York ve Porto Alegre’deydi Yaklaþýk 90 bin kiþi kapitalizme karþý protestolarýn bir parçasý oldu. 20 bin kiþi New York'ta Dünya Ekonomik Forumu'na karþý sokaklardayken 70 bin kiþi de Brezilya Porto Alegre'de alternatifi tartýþmak için bir araya geldi. Kapitalist küreselleþmeye karþý hareket yaþýyor, büyüyor ve tam olarak küresel. Dünya Sosyal Forumu bir yýl önce de Brezilya'nýn güneyindeki Porto Alegre'de toplanmýþtý. O zaman 15-20 bin kiþi toplanmýþtý. Bu yýlki foruma katýlanlarýn sayýsý 3-4 kat daha fazla. Sadece Gençlik Kamplarýnda kalan ve Latin Amerika ülkeleri ile dünyanýn geri kalan kýsýmlarýndan gelen 15 bin genç var burada. Açýlýþ forumunda çoðu Brezilyalý 3000 kiþi Naom Chomsky'nin uzun konferansýný dikkatle dinledi. Chomsky'nin "Savaþsýz bir dünya" konulu bir baþka semineri ise büyük ilgi gördü. "Terörizmin resmi tanýmýný arayan birisi ABD'nin resmi dýþ politikasýna bakmalýdýr, bu ikisi aynýdýr" diyen Chomsky, onyýllardýr ABD emperyalizmine karþý aralýksýz ve genellikle yalnýz mücadelesi nedeniyle yeni hareketin büyük sembollerinden biri haline geldi. Chomsky hem bilgi ve analiz kaynaðý hem de politik dürüstlük mo-

deli olarak hareket ediyor. Dünya Sosyal Forumu 50 bin kiþilik bir gösteri ile baþladý. Týpký daha önce Avrupa ve ABD'deki anti-kapitalist gösteriler gibi bu gösteride de yerel organizasyonlarýn belirleyiciliði vardý. Her yer Brezilya Ýþçi Partisi PT, sol sendika konfederasyonu CUT ve topraksýz emekçiler hareketi MST'nin pankart ve sloganlarýyla doluydu. Göstericilerin çoðu Brezilya'nýn çeþitli bölgelerinden gelmiþti ama bilinçleri küreseldi. Pankartlar neo-liberalizme karþý mücadele ile Arjantin ve Filistin'deki mücadeleler arasýnda iliþki kuruyordu. Resmi ses aracýndan emperyalizme ve savaþa karþý sloganlar attýrýlýyordu. Radikallik, kararlýlýk ve kutlama havasý bakýmýndan geçen yýl 21 Temmuz'da Cenova'da yapýlan 300 bin kiþilik büyük gösteriyi hatýrlatýyordu. Arjantin'de neo-liberalizme karþý yükselen halk ayaklanmasýnýn havasý hareketin Latin Amerika ve bütün dünyadaki hayal gücünü esir almýþ gibiydi. Arjantin'de yaþananlar, forum planlanýrken hiç düþünülmeyen ve hareketin karþý karþýya olduðu bir çok anahtar meseleyi tartýþmalarýn merkezine getirdi. Arjantin'den yak-

laþýk 2000, Brezilya ve Arjantin arasýndaki Uruguay'dan da 400 kiþi Porto Alegre'ye geldi. Ama çok daha uzaklardan da gelenler vardý. Ýtalya'dan 1500 kiþi geldi. Bu, Cenova'nýn yarattýðý büyük radikalleþmeyi yansýtýyor. Oturumlarýn konuþmacýlarý forumun küresel doðasýný yansýtýyordu. Ýngiltere'den Alex Callinicos bir panelde Arjantin, Fransa, Ýtalya, Pakistan ve Filistin'den konuþmacýlarla birlikteydi. Foruma hakim olan hava mücadele ve kutlamaydý. Oturum aralarýnda, hatta bazen toplantýlar devam ederken Filistin, kürtaj, özürlülerin haklarý gibi konularda doðaçlama gösteriler yapýlýyordu. Brezilyanýn popüler müzik ve dans gruplarý sahne almak için rekabet ediyordu. Focus on the Global South örgütünden Hindistanlý Minar þöyle konuþtu: "Bugün burada olmamýn temel nedeni, küreselleþmenin insanlara neler yaptýðýný, nelere zorladýðýný ve baþka bir alternatif olduðunu göstermektir. Hepimizden beklentim yerel, bölgesel ve küresel düzeyde kapitalizmin sonuçlarýna karþý iyi bir dayanýþma örgütlemek, insanlýk için ekonomik ve sosyal anlamda alternatif bir sistem yaratmaktýr."

“ONLAR ENRON, BÝZ ARJANTÝNLÝYÝZ” New York sokaklarýný dolduran 20.000 gösterici, anti-kapitalist hareketin ABD'de hala devam ettiðini kanýtladý. Ülkenin dört bir yanýndan gelen genç göstericiler, patronlarýn ve siyasi liderlerin klübü olan Dünya Ekonomik Forumu toplantýlarýný protesto ettiler. Göstericiler, eylemlerinin öneminin farkýndaydýlar. New York, 11 Eylül saldýrýlarýna maruz kalan þehirlerden biri. ABD medyasý, bu nedenle þehirde 'Baþka bir dünya mümkün' eylemlerini örgütleyenleri sert bir dille eleþtiriyordu. New York Times gazetesi, eylemlerle ilgili olarak þu baþlýða yer veriyordu: "New York'un bir baþka uçak saldýrýsýna ne kadar ihtiyacý varsa bir protestoya da ancak o kadar ihtiyacý var" Ancak, protestocular, George W. Bush'un savaþýný ve çokuluslu þirketlerin iktidarýný deþifre etmekte kararlýydýlar. Bostonlu bir öðrenci olan Julia Steinberg, eylemlerle ilgili olarak þöyle diyordu: "Burada protestolarýn örgütlenmiþ olmasý önemli, çünkü sert bir hava esiyor. Hükümet, 11 Eylül'den bu yana sosyal haklarýmýzý kýsýtlamak için elinden geleni yapýyor. Ben, Dünya Ekonomik Forumu toplantýlarýný, bir avuç tefecinin yaðmalama eylemlerini örgütledikleri yer olarak tanýmlýyorum ve buna karþý açýkça direnmek zorundayýz.' Colombia Üniversitesinden 10 arkadaþýyla birlikte eylemlere katýlan Ben Weinkove "Adaletsizliðe son ver, terörizmi ve savaþý durdur" yazýlý pankart taþýyor ve görüþlerini þu þekilde ifade ediyordu: "Biz buraya savaþa ve bu konuda medyanýn tutumuna karþý olduðumuz için geldik." Cadý avcýlarýna raðmen eylemciler, yoldan geçenler tarafýndan düþmanca karþýlanmadýlar. Bazýlarý, gökdelenlerin pencerelerinden eylemcilere el sallýyordu. Gösterilerin sonuna doðru 'George Bush teröristtir' diye slogan atýlýyordu. Dev enerji þirketi Enron, insanlarýn öfkesinin odaðý halindeydi. Enron'un geçen Kasým ayýnda iflas ediþi, binlerce çalýþanýn iþsiz kalmasýna yol açmýþ ve baþkan Bushla ilgili bir skandal ortaya çýkmýþtý. Bir grup eylemcinin taþýdýðý devasa maketlerde, George Bush Enron'un Frankenstein canavarý olarak sergilenirken, Savunma Bakaný Rumsfeld'in fotoðrafý üzerinde "3.000 Afganlýnýn katili" yazýlýydý. Eylemciler ayrýca Arjantin'de IMF'nin yarattýðý yoksulluða karþý mücadele edenlerle de dayanýþma gösterdiler. Yürüyüþün en önün-

de, üzerinde "Onlarýn hepsi Enron, bizler Arjantinliyiz" yazýlý bir pankart taþýnýyordu. New York Times Gazetesi, eylemlerin ertesi günü konuyla ilgili haberlerinde þu cümlelere yer vermek zorunda kalýyordu: "Eylemlerde bayram havasý vardý, güleryüzlü liderler kapitalizm karþýtý þarkýlar söylüyor, bir yandan da eski plastik ve teneke kutular kullanýlarak trampet çalýnýyordu." Eylemlerden ayrýlmak üzere olan bir gösterici "zafer kazandýk" diyordu. Dünya Ekonomik Forumu toplantýlarýnýn yapýldýðý Waldorf- Astoria Oteli, geniþ güvenlik önlemleriyle korunurken, eylemcilerin otele yaklaþmasý önlendi. Ancak, zenginlere ve iktidar sahiplerine raðmen New York sokaklarý göstericilere aitti. Öyle ki eylemden önce binlerce kiþinin katýldýðý iki toplantý örgütlenebilmiþti. Yaklaþýk 2000 sendikalý ve eylemci, küçük iþyerlerinde sigortasýz, sendikasýz, kuralsýz iþçiliðe karþý þehrin merkezinde bulunan bir deponun önünde eylem yaptý. Elektrik Ýþçileri Sendikasý üyesi Jeff Crosby, ABD'de ve dünyanýn diðer yerlerinde çalýþan iþçilerin durumlarý arasýnda þöyle iliþki kuruyordu: "Hepimiz küresel ekonominin kurbanýyýz. Çalýþtýðým iþyeri General Elektrik, Meksika'ya taþýnmanýn yollarýna bakýyor; çünkü orada iþ gücü daha ucuz. Birçoðumuz bu durumda iþsiz kalacaðýz. Bu arada Kolombiya'da þirketlere karþý eylem yapan hatta bu nedenle öldürülen iþçilerin haberini alýyoruz. Ortak düþmanýmýz çokuluslu þirketlerdir, onlar her yerde iþçileri tehdit ediyor. Porto Alegre'deki toplantýlarda söylendiði gibi 'Baþka bir dünya mümkün' demeliyiz." Colombia üniversitesi'nde Dünya Ekonomik Forumu'na alternatif olarak düzenlenen iki günlük foruma yaklaþýk 1.500 öðrenci katýldý. Öðrenciler geniþ bir konuþmacý topluluðunu dikkatle dinliyordu. New Yorklu bir yapý iþçisi olan Ricardo, konuþmasý sýrasýnda "Bize tarihin 11 Eylül'de baþladýðýný söylüyorlar, fakat bence tarih geçen sene Cenova eylemleriyle ve Arjantin'deki mücadeleyle baþladý. Çünkü biz, neo-liberalizme ve þirketlerin dünya görüþlerine alternatif koyabiliyoruz" dediðinde yoðun alkýþlarla desteklendi.

H el en S h o o ter ( S o ci a l i s t W o r k e r m u h a b i r i )

ARJANTÝN’DE Saat 20.00 ve Buenos Aires'in parklarý, caddeleri ve meydanlarýnda insanlar tartýþmak, konuþmalar yapmak ve örgütlenmek için toplanmaya baþlýyorlar. Mahalli meclisler bu ýlýk yaz gecesinde açýk havada buluþuyorlar. Gazeteci Stella Calloni, mahalli meclis toplantýlarýnýn en popüler TV programlarýnýn reytinglerini bile aþtýðýný söylüyor. Arjantin'de hükümeti istifaya zorlayan isyanýn altý hafta sonrasýnda geleceði þekillendirme kavgasý çok þiddetli bir þekilde sürüyor. Hükümet çoðunluðun yararýna olmayan çözümleri empoze etmeye çalýþýyor. Aþaðýdan gelen ve gittikçe büyüyen hareket ise krizin olasý sonuçlarýna karþý pozisyon alýyor. Protestolarýn yaþanmadýðý tek bir gün geçmiyor. Geçen haftalarda onbinlerce insan yine Plaza de Mayo Meydaný'na akýn etti. Bu gösteri baþkentin mahalli meclislerinin buluþma noktasýydý. Arjantin'i vuran hareket içinde bir çok toplumsal grup var. Bunlardan biri 'piqueteros'. Bu hareket, hükümetin hýzlý özelleþtirme yaptýðý 1990'larda yaþanan toplu iþten çýkarmalara bir cevap olarak ortaya çýktý. Bugün ülkeyi vuran kriz, iþsizlik oranýný yaklaþýk %25'e çýkarttý. Son zamanlara kadar yaþama standardý, saðlýk ve eðitim sisteminde Avrupa ile yarýþýr durumda olan Arjantin'de iþsizlerin durumu hep çok kötüydü. 'Ekmek ve iþ' piqueteroslarýn sloganý haline geldi. "Biz ekmek ve etten yapýlan bir ülkede insanlarý açlýða ve sefalete sürükleyen bir rejimi yeterince yaþadýk" diyordu protestoculardan biri. Bir yýl önce tüm profesyonel ve orta sýnýf insanlar piqueteroslardan korkuyorlardý. Þimdi Arjantin'in geniþ orta sýnýfý büyük ölçüde yoksullaþtý. Hükümet banka hesaplarýný dondurdu. Bu orta sýnýfý mahvetti. Mahalledeki perakendeci, diþçi, gözlükçü ya da müzik öðretmeni birikimlerini kullanamýyorlar ve kriz yalnýzca birkaç müþteri anlamýna geliyor. Böyle gruplar arasýndaki öfke, 'cacerolazos'un -yani tencerelere vurmak ile sembolleþen ve hükümetleri deviren kitlesel gösterilerin- kilit güçlerinden biriydi. Kriz, geçmiþte birbirine karþý olan gruplarý biraraya gelmeye zorluyor ve onlarý radikalleþtiriyor. Geçen hafta iþsizler Buenos Aires'in federal bölgesine yürüdüklerinde neler olduðunu anlatan bir raporda, yüzlerce bölge sakininin piqueteroslarý sokakta yiyecek ve içeceklerle karþýladýklarýný anlatýyordu. Bu çok az iþçinin yaþadýðý bir bölge. En heyecan verici geliþme ise kurulan mahalli meclisler. Belirli bir bölgede yaþayan insanlar tartýþmak ve örgütlenmek için açýk forumlarda biraraya geliyorlar. Ýþçi sýnýfý bölgelerinde toplananlarýn çoðunluðunu iþçiler ve iþsiz iþçiler oluþturuyor. Ama toplumsal olarak daha karýþýk bölgelerde de bu meclisler var. Bu meclislerin büyüklüðü de deðiþiklik gösteriyor ama hala bir azýnlýk ile sýnýrlýlar. Buenos Aires raporlarýna göre düzenli olarak yüzlerce kiþi toplanýyor. Geçen hafta Villa del Parque'da bu sayý 300'ü,Tartagal bölgesinde ise 1000'i bulmuþtu. Buenos Aires'in merkezindeki birleþik meclis Pazar günleri binlerce insaný biraraya getiriyor. Bir baþka raporda, meclislerin yalnýzca baþkentle sýnýrlý olmadýðýndan bahsediliyor. Küçük kasabalarda ve daha iç bölgelerde insanlar biraraya geliyor ve doðrudan eyleme geçebiliyorlar. Meclisler, hesaplarýn dondurulmasýna son verilmesi, bankalarýn ve özel sektörün kamulaþtýrýlmasý, istihdam yaratýlmasý ve yiyecek saðlanmasýný içeren uzun bir talep listesi oluþturuyorlar. Raporlar acil taleplerin arkasýnda daha geniþ bir hoþnutsuzluðun olduðunu gösteriyor. Bahia Balanca'daki protestoda bir konuþmacý "Her þeyi deðiþtirmeliyiz" derken, Cordoba'nýn sanayi bölgesinde

Arjantin'de hükümet toplumsal öfkeyi yönelik kendi çözümlerini empoze etmek yapýyor. Baþkan Duhalde kriz yüzünden y rilere katýlan orta sýnýfý kazanmak için b kredi kartý iþlemlerine getirilen kýsýtlamal manda Peronist partisiyle kilit sendikal kullanarak iþçi hareketini kontrol etmeye derasyonlarý liderlerinin çoðunluðu ya a testo gösterilerine katýlmayarak hüküme Ama bu arada yeni popüler örgütlülü bölgede politik ve sendikal yapýlarýn b kaldýðý mahalli meclisler ortaya çýkmýþ d lerde bu meclisler kendi eylemlerini koor lar. Aþaðýdan gelen bu hareket krize çoðu çözümler üretilmesi yönünde talepler arasýnda þöyle talepler var: “Dýþ borcun s asgari bir ücretin garanti altýna alýnmasý, dirilmesi, çoðunluðun kontrolü altýnda öz laþtýrýlmasý, yiyeceklerin üretimi ve daðýtým rilerde çoðunluk kontrolünün saðlanmas Aþaðýdan gelen bu kendiliðinden örgüt rin geleceklerini þekillendirmek için üzer temeldir. Ancak tek baþýna zaferi kazanm yacaktýr. Hükümet, zenginler, bankerler v ðunluðun geleceði þekillendirmesinin ö ziksel ve ekonomik olduðu kadar politik da mümkün olan her yolla savaþacaklard Hareketi bastýrmak veya önüne geçm

bir diðeri, "Biz yeni bir cumhuriyet istiyoruz, daha fazla siyasetçi istemiyoruz" diyordu. Baþkentin Portagal bölgesindeki popüler bir toplantýda, en çok alkýþlanan konuþmacý çok tanýnan yerel bir doktor olan Dr. Negri'ydi. Negri, 'Bankalarý ve petrol þirketlerini kamulaþtýrmalýyýz' dediðinde oradaki herkes alkýþlarýyla ve baðrýþlarýyla onu destekliyordu. Bazý meclislerde, ortak taleplere farklý vurgular yapýlýyordu. Eskiden Buenos Aires'in lüks bir semti olan Belgrano bölgesinde, -ki burada yaþayan iþçi ya hiç yok ya da çok az- her gece buluþan canlý bir meclis var. Dýþ borcun silinmesi, bankalarýn ve özel sektörün kamulaþtýrýlmasý için oy verdiler. Ama 'yurtseverlik' çaðrýlarý ve yabancý mallarýn boykotu talepleri taþýdýklarý milliyetçiliði de hissettiriyor. San Cristobal ve Boedo meclislerinde ise farklý bir duygu var. Bültenlerinde, bölgedeki herkesin neler olup bittiðinden haberdar olabilmesi için bültenlerinden ve posterlerinden binlerce daðýttýklarýný belirtiyorlar. Taleplerinin içinde, iþsizler ve 12 saat çalýþmaya zorlananlar arasýnda paylaþýlmak üzere ücret kaybý olmaksýzýn herkes için iþ isteði var. 'Meclisimizde iç bölgedeki meclise katýlmak üzere temsilciler seçiyoruz' diye belirti-


antikapitalist

sayfa 7

GELECEÐÝ KAZANM A M ÜCADELESÝ

kontrol etmek, krize k için sürekli manevra yoksullaþan ve göstebanka hesaplarýna ve larý azaltýyor. Ayný zalar arasýndaki baðlarý e çalýþýyor. Sendika feaktif olarak ya da proete destek veriyor. ükler oluþuyor. Birçok büyük oranda dýþýnda durumda. Bazý bölgerdine etmeye baþladý-

unluðun yararýna olan ortaya atýyor. Bunlar silinmes, yoksullar için , zenginlerin vergilenzel iþletmelerin kamumý gibi temel endüstsý” tlenmeler Arjantinlilerine yükselecekleri bir mak için yeterli olmave büyük sermaye çoönüne geçmek için five ideolojik anlamda dýr. mek için çabalayacak

ÝSYAN DEVRÝME DÖNER MÝ? Arjantin'deki isyan, modern dünyada devrimlerin hala mümkün olduðunu gösteriyor. Aþaðýdan yükselen bir kitle hareketinin nasýl hükümetler devirip, büyük patronlarýn politikalarýný yenilgiye uðratabileceðini açýkca gösteriyor. Daha önceleri, toplumu deðiþtirmeyi hayal bile edemeyen kitleler, sokaklarý doldurarak kapitalizme meydan okudular. Arjantin'deki isyan, insanlarýn düzen tarafýndan satýn alýndýðý ve bu nedenle mücadele etmeyecekleri fikrini de çürütüyor.. Arjantin, tarýma baðýmlý bir üçüncü dünya ülkesi deðil, Latin Amerika'nýn en sanayileþmiþ ülkesi. Bir çok Arjantinli, Ýngiltere iþçi sýnýfý gibi otomobilli, videolu bir yaþam standardýna sahip. Arjantin, egemenlerin medya üzerindeki kontrolü nedeniyle toplumun çoðunluðunun düzeni kabul etmekten baþka çaresi kalmadýðý iddiasýný da yalanlýyor. Hükümetlerin devrilmesine neden olan Arjantin'deki gazete ve televizyonlarýn çaðrýsý deðildi. Ýnsanlarýn kapitalizm altýnda edindikleri deneyimler; medya, hükümet ve patronlar tarafýndan pompalanan fikirlerle ters düþtüðünde eyleme geçebiliyorlar.

olan sendika liderleri bu savaþta onlara yardýmcý olacaktýr. Hareket, sýradan insanlarýn toplumu þekillendirmesini engellemeye yönelik her türlü giriþimin karþýsýnda durabilecek birleþik bir güce ihtiyaç duyuyor. Kesinlikle doðru olan bir þey varsa o da ülkede, krizin sonuçlarýný kararlý bir þekilde þekillendirmeye baþlayacak, ne büyüklük, ne gelenek ne de etki alaný açýsýndan bir sosyalist örgütlenmenin henüz varolmadýðýdýr. Yerel meclislerin taleplerini bir araya getirip tek bir birleþik program oluþturacak ve ülke genelindeki çoðunluðun desteðini yönlendirecek bir güç gerekli. Ayrýca bu taleplerin nasýl gerçekleþtirileceklerine dair somut hedeflerle birleþtirilmesi gerekiyor. Ayrýca hükümet ve sendika liderlerini destekleyenlerin hareket içindeki etkilerine karþý argümanlar geliþtirilmek zorunda. Toplumun devrimci dönüþümü hiçbir zaman böylesi örgütlü bir güç olmaksýzýn mümkün olmadý.1789 Fransýz Devrimi'nde bu rolü Jakobenler üstlenmiþ ve baþarýya ulaþmýþlardý. 1917 Rus Devrimi'nde ise Bolþevik Parti baþarýlý bir devrim için zorunlu koþul olan iþçi konseyleriyle birlikte bu rolü oynamayý baþardý. Tek baþýna hareket de kendi önüne dikilen engelleri aþmakta yeterli deðildir. Kolektif ve demokratik bir þekilde kökleri hareketin içinde olan ve ilerisi için en iyi yolun hangisi olduðunu anlamakta geçmiþin derslerini kullanan bir örgütlenme olmazsa olmaz bir ihtiyaçtýr.

Ç e vi r i l e r : N u r f e r Ç e l e b i o ð l u , G i z e m A t e þ ö z , Ser d ar Ö z b ek

- yorlar. Ve önceki Cuma þehir merkezin" de düzenlenen büyük gösteride, Boedo'nun ve San Cristobal'ýn öðrencileri, - velileri ve iþçileri Plaza de Mayo'ya yürün mek üzere büyük bir kortej oluþturdular. r 'Gururluyuz, tarihi yapýyoruz' diyorlar. e Meclisler ve tabandan gelen bu hareket, - sýradan insanlarýn nasýl aþaðýdan yukarýe ya doðru demokratik örgütlenmeler yaý ratmaya baþlayabileceðini gösteriyor. Bu tüm toplumu çoðunluðun çýkarlarý için tekrar düzenleyebilir. Ama kazanr mak için bu hareketin üstesinden gel- mesi gereken önemli engeller var. Hükümet, zenginler ve büyük sermak . ye, hareketin toplumun temelinde bir l deðiþiklik yapmamasý için ellerinden ge- leni yapacaklardýr. Uluslararasý þirketler - ve Amerika'dan Avrupa'ya kadar birçok ý hükümet onlara arka çýkacaktýr. Bu zorluklarýn üstesinden gelmek için Arjan- tin'deki hareket, ofislerde ve fabrikalar, daki örgütlü iþçi sýnýfýnýn büyük gücüne - ihtiyaç duyacaktýr. Büyük oranlardaki iþsizliðe raðmen - Arjantin'de hala çok büyük ve güçlü bir , iþçi sýnýfý var ve üretimleriyle tüm toplur mu döndürüyorlar. Bu meclisler gibi örý gütlenmelerin yardýmýyla kendi iþyerleri- ni ele geçirebilirlerse, bu gücü kullanak bilirler. Onlar çoðunluðun, toplumun üst - sýnýflarýndan gücü ve zenginliði koparýp

almalarýnýn garantisi olabilirler. Bunun gerçekleþmesinin önünde bazý engeller var. Ýþçiler protestolarda ve meclislerde yer almalarýna raðmen bunu þu ana kadar örgütlü bir þekilde yapamadýlar. Bunun temel sebebi iþçilerin üstünde büyük bir etkisi olan sendika liderleri ve bu liderlikler þu ana kadar birliðin ve çalýþma yerlerindeki gruplarýn, meclislerle ve protestolarla biraraya gelmesinin önüne geçmeye çalýþýyorlar. Büyük sendikalardan biri bazý zamanlar protestolarý destekledi. Ama diðer iki kilit sendika Peronist partiye baðlý ve hükümeti destekliyorlar. Sendika liderlerine raðmen harekete katýlmaya niyetli örgütlü iþçilerin olduðuna dair sinyaller de var. Cordoba'da belediye iþçileri sendikasýndan önemli bir grup geçen haftaki gösterilere katýldý ve Santa Fe'de binlerce öðretmen yürüdü. Bir öðrencinin söylediðine göre geçen haftaki iç bölge meclislerinin toplantýsýnda ilk kez demir yolu çalýþanlarýnýn ve telekom iþçilerinin temsilcileri yer alýyordu. Arjantin'de geleceði kazanmak için bir savaþ var. Aþaðýdan gelen bu hareketin iþçi sýnýfýyla baðlarýný kurmada gösterdiði baþarý bu savaþýn sonucunu belirleyecek.

Pau l M c G ar r

Bir anda geliþen isyanlar Arjantin, son yýllarda aþaðýdan yükselen hareketlerle hükümetlerin devrildiði tek yer deðil. Ýki yýldan daha kýsa bir süre önce, Sýrbistan'da Miloþeviç rejimi halk tarafýndan devrilmiþti. Bir milyon insan, silahlý polislerle yüzleþmek pahasýna sokaklarý doldurdu. Parlamento ve medya binalarý göstericiler tarafýndan basýldý. 12 yýllýk Miloþeviç rejimi birkaç gün içinde devrildi. Yine iki yýl önce Ekvator'da IMF'nin serbest piyasa ekonomisini destekleyen baþkan Jamil Mahaud, iþçi ve köylülerin birlikte mücadelesi sonucu devrildi. Endonezya diktatörü Suharto Mayýs 1998'de yükselen devrimci dalgayla indirildi. 32 sene boyunca baský altýnda sessiz kalan bir ülke, öðrencilerin ve hemen peþinden geliþen iþçilerin ayaklanmasýyla sadece birkaç hafta içinde dünyadaki en güçlü diktatörlüklerden birini devirdi. 1997'de Arnavutluk'ta , serbest piyasa ekonomisinin yol açtýðý yýkýma karþý birleþen iþçi ve yoksullar Sali Barisha hükümetini devirdiler. Son dönemde tanýk olduðumuz bütün bu devrimler, en baskýcý rejimlerin bile kitlesel protestolar sonucu nasýl darmadaðýn edilebileceðini kanýtlýyor. Devrimler genelde beklenmedik zamanlarda ortaya çýkýp, hýzla kitleselleþebiliyor. Toplumsal devrim soyut bir kavram ya da düþ olmaktan çýkýyor ve aniden gerçek bir olasýlýða dönüþüyor. Toplumu deðiþtirmek üzere biraraya gelen insanlar eski fikirlere karþý bir bilinç sýçramasý yaþýyorlar. Kitleler, kapitalist düzenin çarklarý içinde öðütülen yetenek ve potansiyellerinin farkýna vararak, önceleri hayal bile edemedikleri þeyleri gerçekleþtirebiliyorlar. Kolektif mücadele ve örgütlenme sýrasýnda kapitalist toplumda en fazla ezilen ve sömürülen kesimler (kadýnlar, siyahlar, etnik azýnlýklar vs.) genellikle yükselen devrimci hareketin liderleriði olarak ortaya çýkýyorlar. Devrim kývýlcýmý Rus devrimcisi V.Ý. Lenin'e göre, devrimci durumun geliþebilmesi için iki koþul gerekiyor. Bunlardan birincisi iþçi sýnýfý ve ezilenlerin artýk eskisi gibi yaþamak istememesi gerekiyor. Ýkinci olarak yönetici sýnýfýn da kriz içinde olmasý gerekiyor. ''Devrimin baþarýya ulaþabilmesi için, iþçilerin ve ezilenlerin artýk eskisi gibi yönetilmek istemediklerinin farkýna varmalarý yeterli deðildir. Alt sýnýfýn eskisi gibi yaþamak istememesinin ötesinde, üst sýnýfýn da eskisi gibi yönetemez hale gelmesi gerekiyor.” Bu iki faktörün birleþimi sonucu geliþen toplumun geleceði üzerine savaþ müthiþ bir sosyal kriz yaratýyor. Devrimci krizi tetikleyen kývýlcýmýnýn tek ve öngörülebilir bir nedeni yok. Bu bazen bir hükümet krizi, bzen yöneticilerimizin baþlattýðý bir savaþ yada ekonomik kriz veya çöküþ olabilir. Devrim anlýk bir olay deðildir. Gel-gitleri, ileri sýçrayýþlarý ve geri çekiliþleriyle bir mücadele sürecidir. Mücadele birden ortaya çýkarak

herkesi þaþýrtýr. Örneðin, Endonezya'da General Suharto veya Sýrbistan'da Miloseviç'in böylesi bir hýzla devrileceðini hiç kimse beklemiyordu.. Bu devrimler kapitalist sistemin kriz ve istikrarsýzlýðýndan kaynaklandýðý kadar, bir önceki dönemin zafer veya yenilgiyle sonuçlanan gündelik mücadelelerinden kaynaklanýr Devrimci sosyalist Rosa Lüxemburg 1905 Rus Devrimi kitabýnda bu süreci çok çarpýcý bir þekilde tarif eder: "Ýlk genel ve doðrudan eylem sayýlarý milyonlarla ifade edilen kitlelerin hissiyat ve bilincinde elektrik þoku etkisi yarattý. Sýnýfsal duygularýn uyanýþý ile birlikte, milyonlarla ifade edilen iþçi sýnýfý kitlesi, kapitalizm ile zincirlenmiþ bir þekilde on yýllardýr sabýrla çektikleri sosyal ve ekonomik koþullarýn ne denli dayanýlmaz olduðunu ani ve keskin bir þekilde fark etti."

Kritik tercih Her devrimci mücadele sýrasýnda yönetici sýnýf eski düzenin temel taþlarýnýn yerinden oynamasýný önlemek için birkaç reform yaparak durumu idare etmeye çalýþýr. Toprak, fabrika, sanayi ve bankalarýn eski sahiplerin elinde kalmasý için savaþýrlar. Ordu ve polis gücünü kontrol edenlerin iþlerine devamýný garantiye almaya çalýþýrlar. Son yýllarda gerçekleþen isyanlarda ne yazýk ki hep böylesi sonuçlar yaþadýk. Sýrbistan'da Miloseviç'in yerini alan liderlik "düzeni" korudu. Yani patronlarýn fabrikalara, polisin de sokaklara hakimiyetini saðladý. Endonezya'da iktidara gelen eski muhalefet de "düzeni" yeniden kurdu ve milyonlarca insaný yoksullaþtýran politikalarý uygulamaya devam etti. Son yüzyýlda patlak veren devrimler sýrasýnda iþçi sýnýfý devrimi derinleþtirmek, toplumsal dönüþümü saðlamak için farklý bir rota çizen örgütlenmeler oluþturdu. Ýþyerinde doðrudan iþçiler tarafýndan seçilen delegelerin oluþturduðu konseyler kuruldu. Bunlar, iþçi sýnýfý mücadelesinde kökleri olan delegelerin hemen geri çaðýrýlarak hesap sorulabildiði tam anlamýyla demokratik örgütlenmelerdi. Ýþçi konseyleri devrimin ortaya attýðý sorunlarý kitlelerin çözmesine yardýmcý oluyordu. Aldýklarý rol nedeniyle üretimin ve bütün toplumun kar temelli deðil de insan ihtiyaçlarýný karþýlamaya yönelik olarak yeniden örgütlenmesinin embriyonu olduklarýný kanýtladýlar. 1917 Rus Devrimi bunun en iyi örneklerinden biridir. Benzeri örgütlenmeler 20. yüzyýlýn çoðu devriminde ortaya çýktý. Rus örneði bir istisna deðildir. 1956'da Macaristan Devrimi sýrasýnda kent ve köylerde, fabrika ve bürolarda, hükümet bakanlýklarýnda ve kýrdaki tarlalarda iþçi ve devrimci konseyler kuruldu. Baþkent Budapeþte'de iþçiler merkezi bir iþçi konseyi oluþturarak fabrikalardaki üretimi, gýda maddelerinin ve ilaçlarýn daðýtýmýný, ulaþýmý ve gazetelerin çýkmasýný örgütlediler. Devrimler patlak verdiðinde genellikle iþçi konseyleri gibi örgütlenmelerle eski devlet örgütlenmeleri yan yana varlýðýný sürdürmektedir. Bu "ikili iktidar" sürecinde zayýflamýþ devlet kurumlarý ile yeni iþçi örgütlenmeleri karþý karþý karþýyadýr. Ancak ikili iktidar uzun süre devam edemez. Toplumsal kriz ya devrim ve onun organlarý lehine ya da eski egemenlerin düzeni saðlamalarýyla sonuçlanacaktýr. Egemen sýnýf kendisine sadýk kalan ordu ve polis içindeki kesimlerle birlikte devrimi ezmek için savaþacaktýr. Örneðin 1919'da Alman Devrimi sýrasýnda ve 1973 Þili'de egemen sýnýf binlerce iþçiyi öldürerek eski düzeni yeniden kurdu. Devrim ve toplumsal dönüþümün kalýcý olabilmesi için tam da bu nedenle eski devlet aygýtýnýn parçalanmasý gerekiyor. Bunun anlamý sadece eski düzenin öne çýkan liderleri deðil eski yönetici sýnýfýn tüm kesimleri yani fabrika sahipleri ve yöneticiler, yargýçlar, generaller ve polis þeflerinin tasfiye edilmesi gerekiyor.. Ýþçi sýnýfý ancak böylesi bir devrimle toplumun ekonomik temellerini eline geçirerek üretimi herkesin ihtiyaçlarý için kontrol etmeye baþlayabilir.

H az el Cr o ft


sayfa 8

antikapitalist

yök BÝZÝ ÝÞLETÝYOR (iþletil-me iþlet-me) Bugün tüm dünyada eðitimin kimyasý deðiþiyor; yani yaþadýðýmýz yapýsal bir süreç. Eðitim neydi? Bireyin sosyalizasyonunu saðlayan, kapitalizmin denetleme ve disiplin mekanizmasý içinde kapitalist topluma özgü bireyin üretildiði bir alandý. Ve ulus devletin geliþimiyle paralel iþleyen bir süreçti. Ýþlevi, homojen bir vatandaþlýk bilinci geliþtirmek ve kapitalist iliþkilerin altyapýsýný geliþtirmek olan bu eðitim, bir yurttaþlýk eðitimiydi. Kapitalizmin ulaþtýðý aþamaya baðlý olarak bugün farklý bir iþlevi üstlenmiþtir; vasýflý emek üretmek ve sermayenin birikim koþullarý için gerekli altyapýyý saðlamak. Kapitalizm sermaye birikiminin ulaþtýðý aþamaya baðlý olarak- yaþamýn saðlýk, eðitim gibi toplumsal alanlarýný dönüþtürmek zorundadýr. Çünkü bir yeniden üretim krizi içindedir. Ve eðitim onun için yeni bir yatýrým alanýdýr. Bunun sonucu olarak iki önemli deðiþim süreci yaþanmaktadýr; biri eðitimin ticarileþmesi, diðeri eðitimin kendisinin üretilme koþullarýnýn sermayeleþtirilmesidir. 57. hükümet tarafýndan üniversiteler için hazýrlanan YÖK yasa tasarýsý Türkiye'de bu iki deðiþimin yasal zeminini oluþturmaya çalýþmaktadýr.

T A SA R I N E G E T Ý R Ý Y O R E ð i ti m i n Ti c a r i l e þ m e s i Hazýrlanan yasa tasarýsýna göre önlisans ve yüksek lisans programlarýna kayýtlý öðrenciler, cari hizmet giderlerinin yarýsýný geçmemek üzere katký payý ödemekle yükümlü olacaklar. Bu giderler yýllýk olarak fakültelerin özelliklerine göre belirlenecek. Örneðin yabancý diller okulunun bugünkü tarifesi 2001-2002 yýlý için yýllýk 155 milyon lira. Yeni YÖK yasa tasarýsýna göre normal öðretimin tarifesi 2 milyar 345 milyon liraya yükselecek, ikinci öðretimde ise 7 milyar lirayý aþacaktýr ve yaz okuluna kalýnýrsa tarife yýllýk 14 milyar lirayý bulacaktýr. Ya da Týp Fakültesi için bugün 230 milyon lira olan katký payý, 3 milyar 50 milyon liraya, ikinci öðretimde ise 9 milyar 150 milyon liraya çýkacaktýr. (Prof. Altýntaþ, Tüm Öðretim Üyeleri Derneði Genel Yazmaný) Ödeme güçlüðü içinde olduðu tespit edilen öðrencilere, katký payý kredisi veya öðrenim kredisi verilecek, bu krediler üniversitelerin iþletme hesabýndan daðýtýlacak ve takip edilecek, kredi için baþvuran öðrencilerin vergi numarasý almasý zorunlu olacak, öðrenciler borç veya kefalet senedi imzalamak zorunda olacak ve borçlu öðrenciler krediyi yýllýk TEFE'ye (Toptan Eþya Fiyat Endeksi) göre hesaplanacak faizle birlikte üniversiteye ödemek zorunda olacak. Uygulamada bu kredilerin ihtiyacý olana verilip verilmeyeceði soru iþaretidir, çünkü iþçi ve memur ailelerinin esnaf ve serbest meslekten olanlar karþýsýnda pek þanslarý yoktur. (Prof. Bekir Karaoðlu Beykent Üniversitesi) Üniversite, görevlerinin bir kýsmýný, borçlularýn hesaplarýný takip etmek veya onlardan para toplamak üzere özel bir banka veya finans kurumuna devredebilir. Önlisans ve yüksek lisans programlarýný normal süre içinde tamamlayamayan öðrenciler, birinci yýl için %50, ikinci yýl için %100 fazlasýyla katký payý ödemek zorunda kalacaklardýr. Yabancý öðrenciler için katký payý, uluslararasý rekabete göre belirlenecektir. Herhangi bir öðrenim yýlý için katký payý ödemeyen öðrencilerin yeni kayýtlarý ve kayýt yenilemeleri yapýlmayacaktýr. Bu eðitimin ticarileþtirilmesi sürecidir. Yasanýn genel gerekçesinde katký payý ve öðrenim ücretinin artýrýlmasýnýn amacý rekabet ortamý yaratmak ola-

rak belirtilmiþtir. Bu rekabet ile kastedilen özel üniversitelerin ve yurtdýþý yabancý yüksek okullarýnýn devlet üniversiteleriyle rekabet edebilmeleridir. Son yýllarda genel olarak eðitim ve üniversite için ulusal bütçeden ayrýlan ödenekler yýldan yýla azaltýlýrken, özel okullar için ayrýlan ödenekler ve düþük faizle verilen krediler Türkiye'de onbinlerce öðretmen açýðý olmasýna hýzla artmýþtýr. Buna raðmen ve yüzbinlerce iþsiz üniversite mezunu olmasýözel okul öðrencilerinin topna karþýn sorun çözülmüyor. Çünkü eðitime yelam üniversite öðrencilerinin te rin ce para verilmiyor. Son olarak öðretmenlik sayýsýna oraný % 4 gibi küçük hak larý ellerinden alýnan ÝÜ Fen-Edebiyat Fabir miktardýr. Tasarýnýn yasalaþkül te si öðrencileri dersleri boykot ederek uygumasý halinde devlet üniversitela ma yý protesto ettimiþlerdi. "Öðretmenlik hakleri özel üniversitelere dönüþký mýz engellenemez", "YÖK'e hayýr" sloganlarý meyecek, ama üniversitelerin ata rak önce koridorlara çýkan öðrenciler, dersþirketlere, öðrencilerin müþtele ri boy kot etmiþ, okul bahçesine çýkarak basýn rilere ve hocalarýn satýcýlara döaçýklamasý yapmýþlardý. nüþtürülmesinde bir adým daha ha zýr la nan yapýsal uyum programlarýyatýlacak ve devlet üniversitelerindeki tarifenin yükselmesiyle öðrencilerin la Türkiye'de eðitimin sermayeleþtirilözel üniversitelere ya da yurtdýþýna yö- mesi süreci baþlamýþtýr. 1990'da dü- Gürüz'ün sözleri Ankara Üniversitesi Ýletiþim Fazenlenen 1. Bilim ve Teknoloji þurasýn- kültesi öðrencilerinin çýkardýðý Görünüm adlý Gazanelmesi saðlanacaktýr. Buna karþý talebimiz, harçlarýn tama- da '...üniversitelerin müfredat prog- te için YÖK Baþkaný Kemal Gürüz ile yapýlan, Ayþemen yasaklanmasý ve savaþa, silahlan- ramlarýnda sanayinin ihtiyaçlarýna ce- gül Ýpek - Faruk Bilsin imzalý röportajdan alýnmýþtýr. maya deðil, eðitime bütçe ayrýlmasýdýr. vap verecek deðiþiklikler yapýlmalýdýr' Aka de mik öz gür lük ler ký sýt lý mý? denirken, bir yandan DPT'nin 7. beþ Bunlarýn tümü yalandýr. Türk üniversiteleri dünyaEð i t i mi n Ür et i l m e yýllýk kalkýnma planýnda üniversitele- nýn en serbest üniversiteleridir. Ko þu l l ar ý n ý n rin civarýndaki sanayi kuruluþlarýnýn Ser may el eþt i r i l m esi YÖK ve eði ti min ka li te si altyapý ve teknolojik ihtiyaçlarýný karþýYine bu tasarýya göre, üniversiteler lamak üzere teknoparklarýn kurulmasý Bugün YÖK'ten kaynaklanan hiçbir þey yoktur... belli iþler için yarý zamanlý ve geçici ve mevcutlarýnýn da geliþtirilmesi kara- Bugün bütün komþularýmýz Türkiye'ye gýptayla bapersonel, hoca ve hatta öðrenci istih- rý alýndý. Ege Üniversitesi, ODTÜ, kýyor... Peki bu kadar kötüyse, kalite düþtüyse Türdam edebileceklerdir. Bu atipik çalý- ÝTÜ'deki teknoparklar geliþtirilirken, kiye'de bu kadar iþ nasýl yapýldý? Türkiye daha da þanlarýn sosyal hak ve kazançlarý saðlýk Erciyes, Selçuk, Boðaziçi, Çukurova, ilerledi, gerilemedi. Ha baþkalarý daha çok ilerledi, ve sosyal güvenlik düzenlemeleri ile sý- Marmara, Uludað, Sakarya ve Kocate- o da doðru. nýrlandýrýlmýþtýr. Ayrýca eðitimin yanýsý- pe Üniversitelerinde de teknopark inHa raç lar: ra üniversiteler dýþarýdan hoca alarak þaatlarýna baþlandý. Bunu, 1995-96'da Üniversiteler aynen bir ticari þirketin sahip olduðu araþtýrma geliþtirme faaliyetlerini yürü- YÖK tarafýndan hazýrlanan ve TÜSÝAD para harcama serbestliklerine sahip olmalýdýr... tebilecektir. Bu, yapýlan bilimsel araþ- raporlarýyla birebir örtüþen yasa tasarý- Yüksek öðretim mutlaka öðrenim ücretine tabi oltýrmalarýn ve çalýþmalarýn parasýný ve- sý takip etti. Bu yasalaþamayan tasarýda malýdýr. Katký payý aslýnda fiilen yok. Onlar öðrenim ren kiþi veya anonim þirketler tarafýn- '...bilgi ve bilgili insanlarýn kaynaðý ücreti deðil. Paralar aynen öðrenciye geri dönüdan belirlenmesine neden olacaktýr. olan üniversiteler ve araþtýrma merkez- yor... Yükseköðretimin paralý olmasý, fakirler okumasýn anlamýna gelmez. Bunun kanun tasarýsý hazýrDevlet üniversitelerinin binalarý, arazi- lerine ileri ve özellikli üretim faktörleri landý. Ümit ediyorum yakýnda çýkacak... leri, laboratuarlarý, öðrenciler için kul- adý verilmektedir' deniliyordu. Üni ver si te ler de de mok ra si: lanýlmak yerine uluslararasý þirketlere OECD'nin1996'da yayýnlanan 'Türkikiralanacaktýr. Ayrýca üniversitelere ya- ye Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikasý' Rektörlerin sandýkta oyla belirlenmesi bence doðpýlan baðýþlar, anonim þirketlerin, eði- raporunda ise, '...üniversitelere bürok- ru bir þey deðildir. Ýleri ülkelerde böyle bir þey yok. tim sistemine ve hocalara müdahalesi- ratik engellere takýlmadan, görevlerini Demokratiklik adý altýnda yapýlanýn kötü bir þey olduðu kanaatindeyim... Baskýcý filan, onlar lafý güzaf. ni de beraberinde getirecektir. yerine getirirken yeni giriþimlerde buBu ise, eðitimin üretilme koþullarýnýn lunma gücü ve daha çok özerklik verilÖzel üni ver si te ler: sermayeleþtirilmesi sürecidir. Sermaye- mesi gerekir', '...yasalarýn, öðretim üye- Vakýf üniversiteleri de yükseköðretim sisteminin nin küreselleþmesi ve rekabetin ulusla- lerinin ve üniversitelerin kendi þirket- parçalarýdýr. Vakýf-devlet üniversitesi ayrýmý biraz rarasýlaþmasýyla birlikte bilgiye duyu- lerini kurmalarýna olanak verecek þe- sunidir. lan ihtiyaç artmýþtýr. Uluslararasý þirket- kilde deðiþtirilmesi gerekir' deniliyorÝþ siz lik: ler açýsýndan üretim ve dolaþým süreci du. 1997 yýlýnda ODTÜ'nün düzenledi- Siz niye devlete gelmek istiyorsunuz ki? Ýletiþimciiçinde gerekli bilgi donanýmýna sahip ði uluslararasý iktisat kongresinde Rek- nin KMS (memurluk) sýnavýnda ne iþi var? Yok öyle olmak önem taþýmaktadýr. Teknolojik tör Süha Sevük, üniversitenin son yýl- þeyler, býrakýn artýk. Bakýn devlette görev almayý geliþme, hem verimliliði artýrmak, hem larda harcamalarýnýn % 45'ini þirketler- unutacaksýnýz!.. de üretilen meta ve hizmetin etkin ola- le ortak projeler yürüterek finanse ettiTi caret ve üni ver si te: rak dolaþýma sokulmasý için gerekli ðini söylüyordu. Bu, giriþimci üniversi- Ýþvereni, toplum ve pazarý, eðitimin her kademeolan organizasyonu saðlamak açýsýn- tenin yaþama geçirilmiþ hali idi. sine, yönetimine, karar süreçlerine aktif olarak sokdan önemlidir. Ayrýca, kaynak kullan- 1999’un Haziran ayýnda ise Boðaziçi mazsanýz, iþin içinden çýkýlmaz hale geliyor... Bizde ma ve pazar bulma sorunlarýnda bilgi- Üniversitesi'nde bir stratejik planlama öyle þeyler var ki akademik hürriyet, "vay efendim nin üretilmesi ve iletilmesi, iletiþim kurulunun varolduðu ve bu kurulun benim ne yaptýðýma sanayici, iþveren, bakkal çakal teknolojilerine duyulan ihtiyacý artýr- üniversitenin 'devletin desteði alýna- mý karar verecek" diyerek bu çerçeveye indirgenimýþtýr. Tüm bunlar firmalar için Ar-Ge rak' özelleþtirilmesine dair bir plan ha- yor...Böyle saçma sapan þey olur mu? (Araþtýrma-Geliþtirme) faaliyetlerini zo- zýrladýðý ortaya çýkmýþtýr. Öðrenci ve Öð ren ci le rin yö ne ti me ka tý lý mý: runlu kýlar. Ve bu faaliyetler en az ma- öðretim üyelerinin tepkisi üzerine rek- Öðrenciler mutlaka yönetime katýlmalýdýrlar. Ama liyetle, ancak sabit yatýrým maliyetleri- tör Ergüder, bunun yalnýzca bir fikir ol- dernek vasýtasýyla deðil. Üniversitede öðrenci dernin kendisi tarafýndan karþýlandýðý alt- duðuna dair açýklamalar yaptý ve geçen neði diye bir þey olmaz. Her öðrencinin tabi üye olyapýsý hazýr üniversitelerde yapýlabilir. yýlýn Haziran ayýnda bir araya gelen duðu öðrenci konseyleri vasýtasýyla ve de öðrenciDevlet bütçesinden ayrýlan payýn git- üniversite rektörleri cumhurbaþkanlý- nin yetkili mesela bilgili olduðu konularda katýlmatikçe düþtüðü üniversiteler, kaynak sý- ðýna 21. Yüzyýlda Türk Üniversiteleri lýdýr. kýntýsýndan kurtulma adýna piyasaya iþ baþlýklý bir rapor sundular. Özel BaþTür ban: yaparlar ve bu, üniversiteyi uzmanlaþ- kent üniversitesi rektörü Prof. Habe- "Biz Müslüman Türk kimliðimizle Batý dünyasýnýn mýþ bir giriþimciye dönüþtürür. 'Giri- ral, üniversitelerin paralý hale getiril- bir parçasýyýz. Dünyada artýk medeniyetler yok, bir þimci üniversite' modeli, -yani üniversi- mesini ve ücretini ödemek koþuluyla tane medeniyet var... Burada yobazlýða, kökten tenin sermayenin ihtiyaçlarýný karþýla- isteyene istediði alanda üniversite eði- dinciliðe, etnik bölücülüðe yer yoktur! Bu üniversiyan bir iþletmeye dönüþtürülmesi süre- timi þansýnýn verilmesini istiyordu. Bo- telerde bilimsel özerklik, akademik hürriyet filan ci- Türkiye'de ve dünyada 80'lerde baþ- ðaziçi üniversitesi rektörü Üstün Ergü- zýrva altýnda böyle bir anlayýþ yoktur, buna müsaalayan dövizle borç krizinin az geliþmiþ der ise, devlet üniversitelerinin, ulusla- de edilemez. ekonomilerin uluslararasý sermayeye rarasý rekabet gücüne kavuþturulmasý YÖK pro tes to la rý: baðýmlýlýðýný artýrmasýyla birlikte baþla- için 'bazý kamu üniversitelerine özel Protestocular çok küçük bir grup. Ben hiçbir þekilmýþtýr. Dünya Bankasý (DB), OECD ve statü verilmesini, hatta finansman sað- de onlarý nazarý dikkate almýyorum. Bunlar ajitasIMF'nin finansal olarak desteklediði layabilecek olanlarýn Vakýf üniversite- yondur. Neyi protesto ettiklerini biliyorlar mý? Bunakademisyenlere hazýrlattýðý raporlar lerine dönüþtürülmesi, ciddi bir þekil- lar her zaman olmuþtur. Küçük bir azýnlýktýr. Van'da bir grup bölücü örgüt sempatizaný protesto yaptý. doðrultusunda (S. Papadopoulos -eði- de düþünülmelidir' görüþündeydi. Saydým, 14 bin öðrencinin arasýnda 21 taneydiler. tim 1960-1990, OECD'nin bakýþ açýsý) Böyle aralarda yürüyorlardý.

G ÜR ÜZ’DEN Ý NCÝL ER

G i ze m A t e þ ö z


ODTÜ: “YEMEZLER” KAMPANYASI

Üniversitelerin özelleþtirilmesi sürecinde yeni yasa tasarýlarý hazýr gündemdeyken, ODTÜ rektörü Ural AKBULUT da boþ durmuyor. Tam anlamýyla ticarethaneye büründürülmeye çalýþýlan ODTÜ, yeni dönemde kayýt yapmaya gelen öðrencileri pahalý bir sürprizle karþýladý. ODTÜ yemekhanesinde tabldot yemek fiyatý 850 bin TL den %41'lik zamla 1 milyon 200 bin TL'ye çýktý. Bu zammý yeterli görmeyen yetkililer, yemekhanenin alakart bölümünde de %30 ile %40 arasýnda deðiþen zamlar yaptýlar. Zamlardan sonra yemeklerin o rezil durumundan kurtulup biraz daha iyi çýkacaðýný ve yemekhane temizliðine daha fazla önem verileceðini uman öðrencilerin umutlarý ise boþ çýktý. Tam tersine yemeklerin kalitesi daha da düþtü ve temizlik konusunda da hala yeterli özen gösterilmiyor. Yemekhaneden yemek istemeyen öðrenciler Güdaþ kantinlerine ve çarþýya yöneldiler fakat orada da zamlarla karþýlaþtýlar. Öðrencilerce öfkeyle karþýlanan bu zamlara karþý ilk tepkiler baþladý bile. En az bu zamlar kadar sert bir cevap vermeye hazýrlanan öðrenciler, "YEMEZLER" kampanyasý adý altýnda tüm ODTÜ'lüleri sað, sol demeden bir þeyler yapmaya çaðýrýyor.

antikapitalist

ARTIK YETER! ÜÇ KAPI, ÜÇ KÝLÝT AÇILSIN! ÖLÜMLER DURSUN!

REKTÖRÜN RÜYASI ÝÜ'de boðaza nazýr 4 çeþit yemeðin 400 000 TL olduðunu, ODTÜ'de ise rektörlük manzaralý yemeðin hem 3 çeþit hem de 1 milyon 200 bin TL olduðunu örnek gösteren öðrenciler, her türlü siyasi görüþe sahip öðrencileri ayný çatý altýnda toplayýp, ortak hareket ederek, zamlara karþý kazaným elde etmek konusunda kendilerine güveniyorlar. Kitleselleþme çabasýnda olan kampanya bu yolda ilk adýmýný 19 Þubat Salý günü yapacaðý toplantýyla atacak.

TOKSÝK ATI KLARA HAYIR!

ðini söyledi. Bu duruma itiraz eden grup bir saatlik direniþin ardýndan basýn açýklamasý yapmalarý için jandarmayý ikna ederek deponun Bildiðiniz gibi bundan tam 14 yýl önce Karadeniz önü ne gel di. Ger çekleþtirdikleri mitingde köylülesahillerine vuran varillerle baþlayan toksik atýklar rin söz cü le ri açýk la malarýna jandarmanýn aldýðý tutuproblemi, Greenpeace'in 25.01.2002 günü Roma'da gerçekleþtirdiði eylemle çözüm aþamasýna mu kýnayarak baþladý. Basýn açýklamasýnda "Evlerigirdi. Samsun'un Alaçam ve Sinop'un Soðuksu mizin yanýbaþýndaki bu tehlikeli atýklar ülkemizde mevkilerinde depolanan atýklardan gizlice iki varil depolanmaya devam ettiði sürece Türk Hükümetialan Greenpeace eylemcileri, bu varilleri Ýtalyan nin bir ayýbý olarak kalacaktýr. Bu durumu hayatlarýÇevre Bakanlýðý'nýn önüne býrakarak Ýtalyan Hükü- mýza bir saldýrý olarak görüyoruz. Bizler, yýllardýr meti'nden 1987 yýlýnda gerçekleþen kirli ticaret so- Türk Hükümetinin hiçbir uyarýsý ve korumasý olmanucu Karadeniz'e boþaltýlan atýklarýn geri alýnmasý- dan bu atýklarýn yarattýðý tehlikelerle yüz yüze yaþaný, Türk Hükümeti'nden ise bu atýklarýn Türkiye'de maktayýz. Artýk buna bir son vermenin ve bu atýklabertaraf etmeyi planlamak yerine geri yollamak için rýn, AB üyesi bir ülke olan, çevre ve insan haklarý konusunda çaðdaþ olmasý beklenen Ýtalya'ya geri tüm diplomatik yollarý kullanmasýný talep etti. Karadeniz sahillerine vuran 367 varil tehlikeli atýk, gönderilmesinin vakti çoktan gelmiþtir" dediler. Ayný gün Greenpeace Akdeniz Ofisi toksik madgerekli hiçbir standarda uymayan depolara kaldýrýlmýþtýr. Alaçam'daki depo Bafra'nýn tepelerinde deler kampanyasý sorumlusu Banu Dökmecibaþý, Ýstanbul'da yaptýðý açýklamada, çam ormanlarýyla çevrili bir arazi ve orman köylüleriyle iç içe du- G RE E N PE A C E’ CÝ L E RL E "Çevre Bakanlýðý elindeki kanýtlara raðmen bu atýklarý geri gönderrumda, Soðuksu'daki depo ise D A Y A NI Þ M A Y A anayolun hemen yanýndadýr. Bu 10 Nisan 2000'de Sultanahmet meye çalýþacaðý yerde Ýzmit'teki tehlikeli atýk yakma tesisi Ýzaybölgelerde kanserden ölüm vakaMeydaný'nda yapýlan balon larýnda gözle görülür bir artýþ ol- eyleminde Akkuyu'da yapýlmasý daþ'ta bertaraf etmeyi planlamakmasýna raðmen þimdiye kadar ko- gündeme gelen Nükleer Santrali tadýr. Ýzaydaþ, henüz çalýþma lisansýný alamamýþ ve kaçak olarak protesto eden Greenpeace nuyla ilgili ciddi bir araþtýrma yaeylemcilerine bu eylemden ötürü 1 faaliyetini sürdürerek çevreye zepýlmamýþtýr. hirli kimyasallar yaymaya devam yýl 3 ay hapis cezasý verildi. Greenpeace Ýtalya toksik madet mektedir" dedi. Valilikten izinli bu eylem nedeniyle deler kampanyasý sorumlusu VitYapýlan eylemler karþýsýnda Ýtaltoria Polidori, yaptýðý açýklamada, verilen cezayý anlamak mümkün deðil. Dünyayý nükleer çöplüðe yan hükümeti 30 Ocak'ta geri "Atýklarýn sorumlusu olduðuna çevirmeye çalýþan zihniyete karþý dair açýk kanýtlar olmasýna karþýn, verilen mücadeleyi destekliyoruz. adým atarak atýklarýn Türkiye'deki depolardan alýnarak bertaraf edilÝtalya Hükümeti bugüne kadar someleri için Ýtalya'ya götürülmelerirumluluðunu üstlenmeyi reddetmiþtir. Bu tavrý ile ni ka bul et ti. Ar týk Dýþiþleri Bakanlýðý'nýn yapacaðý Türk halkýnýn saðlýðýný tehdit etmekte ve depolarýn baþ vu ru 14 yýl lýk bu sorunun çözümlenmesinde son bulunduðu bölgenin çevresel bozulmasýna suç oradým ola cak týr.Yýl lar dýr hiçbir hükümetin çözümletaklýðý yapmaktadýr" dedi. Alaçam'da, 29 Ocak'ta Alaçamlý ve Soðuksulu yemediði bu sorunun çözümlenmesinde önemli köylülerin, Sinop Çevre Dostlarý Derneði'nin, Gre- katkýsý olan Greenpeace ayrýca, bu olaya karýþan enpeace'in ve yöre aktivistlerinin gerçekleþtirmek þirketlerin, atýk taþýmakta ve boþaltmakta kullanýlan istedikleri miting ilk baþta jandarma tarafýndan en- gemilerin (Panama bandýralý bir Türk gemisi olan gellenmeye çalýþýldý. Alaçam köylüleri diðer gruplar Munzur da bu transferde kullanýlmýþtýr) ve olayda gelmeden deponun yakýnýndan uzaklaþtýrýldý. Bu sý- sorumluluðu bulunan yetkililerin isimleri gibi önemrada diðer gruplar da depoya birkaç kilometre li detaylarýn anlatýldýðý "Onbeþ Yýllýk Zehir Skandauzakta bekletildi. Jandarma komutaný, "burasý lý"adlý raporu yayýnlamýþtýr. Rapora Greenpeace'in adresinden ulaþabilirsiniz: Samsun burada ne iþiniz var gidin Sinop'ta basýn internet (http://www.gre en pe a ce.org) açýklamanýzý yapýn" diyerek gruba izin vermeyece-

KISA KIS A

Ö z e r Ka ys e r i l i o ð l u

* Bakýrköy Kadýn ve Tutukevi'nde kalan çocuklar soðuk, dayak, izmaritli ve böcekli yemekler, gardiyanlarýn rüþvetsiz iþ yapmamasý gibi nedenlerle isyan çýkardýlar. Yaklaþýk 50 çocuk, "isyan isyan" diye baðýrarak, yataklarý ateþe verdiler. Çocuklarýn eylemi bir kaç saat sonra sona erdi. Cezaevi koþullarý, artýk çocuklarý bile isyana zorluyor.

sayfa 9

* Akdeniz Nakliyat iþçileri sendikalaþma mücadelesini kazandýlar. Ýstanbul yolu üzerindeki Nakliyeciler Sitesi'nde bulunan iþyerine sendika sokma mücadelesi sýrasýnda silahlý saldýrýya uðrayan iþçilerden 13'ü Tümtis Sendikasý Ankara Þube Yöneticileri Hüseyin Babayiðit ve Hacý Çatýrlý ile birlikte gözaltýna alýndý. Ancak direniþ, her türlü baskýya karþýn iþçilerin zaferi ile sonuçlandý.

Ý z l em O ra l

F-Tipi cezaevlerindeki tecrit politikasýna karþý ölüm oruçlarý devam ederken "Üç kapý üç kilit" önerisi kamuoyunun geniþ kesimleri tarafýndan kabul görerek destekleniyor. Ancak hükümet uzlaþmaz tutumunda ýsrar ediyor. Adalet Bakaný Hikmet Sami Türk, "Üç kapý üç kilit" önerisini dikkate almamasýna yönelik tepkiler yoðunlaþýnca yayýnladýðý bir genelge ile; "F Tipi" cezaevlerinde bulunan mahpuslarýn 10 kiþiyi aþmayacak gruplar halinde ve haftada 5 saati aþmayacak biçimde bir araya gelebileceðini ifade etti. Ancak söz konusu genelge gerçekte, tecrit uygulamasýný kaldýrmak yada hafifletmek yerine, "tredman" adý verilen ýslah programýný pekiþtirmeye dönük. Genelgeye göre, son derece sýnýrlý bir zaman diliminde bir araya gelmelerine izin verilecek bu 10 kiþilik grubun belirlenmesinde, mahpusun cezaevindeki iyileþtirme ve eðitim programlarýna katýlmýþ olmasý ön koþuldur. Ayrýca cezaevinde bulunan bir "Seçici Komisyon" tarafýndan bu grubun belirlenmesine dönük, mahpuslar arasýnda bir seçim yapýlacaktýr. Oysa bir insanlýk suçu, bir iþkence biçimi olan "tecrit" uygulamasýna, koþulsuz ve sýnýrsýz olarak son verilmelidir. Barolar tarafýndan gündeme getirilen ve cezaevlerindeki mahpuslar tarafýndan da kabul gören "üç kapý üç kilit" önerisi, bu yolda atýlmýþ önemli bir adýmdýr. Baþta yaþam hakký olmak üzere, insan haklarýnýn bir gereði olarak, bu öneri desteklenmelidir. Dört baronun, hukuka duyduklarý saygý ve insan haklarý konusunda taþýdýklarý kaygý nedeniyle geliþtirdiði,"üç kapý üç kilit" diye adlandýrýlan 29 Kasým 2001 tarihli önerisinin, "insan haklarý

kampanyasý"na dönüþmesini, "düþmanca, haince bir faaliyet" olarak kabul eden Bakan H.S.Türk yaklaþýk 1 aylýk suskunluktan sonra yine demeçler vermeye baþladý ve hýzýný alamayarak ilginç benzetmeler yapýyor: "Ölüm oruçlarý ABD'deki saldýrýlardan farksýzdýr." Bakan, "Tecrit iddialarýný sürdürdükleri sürece mevcut sistem ne pahasýna olursa olsun sürdürülecektir" diyor arkasýndan da, "Bu benim kiþisel kararým deðil" sözlerini sarf ediyor. Böylece, bir kez daha, F tipi operasyonunun merkezi devlet kararýyla yürütüldüðünü, tecrit sözcüðünü kullanmanýn bile "inat" bakýmýndan yeterli olduðunu anlýyoruz. "Paha" kelimesi ise, üç haneli sayýlara ulaþmak üzere olan ölümler ile 300'lü, 400'lü sayýlarla ifade edilen sakatlar, felçliler ve yaralýlarýn daha da artacaðýný ifade ediyor. Oysa Bakan 09 Ocak 2002 tarihinde, objektiflerin içine baka baka "Türkiye hiç bir evladýný kaybetmek istemiyor. Bu dram artýk bitmeli" demiþti. Bakan Türk’ün, "Ölüm orucundaki insani sorunu tahliye ve afla çözüyoruz" diyerek tahliye/tasfiye operasyonuna göndermede bulunmasý da en hafifinden insanlarla alay etmek olarak görülmelidir. Tamamýna yakýný kalýcý rahatsýzlýklar ve onulmaz yaralara mahkum mahpuslarýn tahliye edilmesi, yeni ölümleri ve sakatlanmalarý engellemiyor. Ölüm orucunun bu yolla da bitirilemediði görüldüðü halde (tahliye/tasfiye taktiði iþletilmeye baþlayalý 10 aya yakýn süre geçti.), bu politikada ýsrar edilmesi, ölüm orucu eyleminin sürmesi, daha fazla kiþinin zarar görmesi ve kamuoyunun aldatýlmasýný saðlamaya yöneliktir.

ÝN T E R N ET Ý MÝ Ý S T Ý Y O RU M

V o l kan G ü m ü þ

AB' ye giriþ süreci masallarý ile halk oyalanýrken Türkiye' de özgürlüklerin sýnýrý günbegün daraltýlýyor. Bunun en son örneðini internet üzerinden yayýn yapan basýn kuruluþlarýna yönelik baskýlar oluþturuyor. Kartel medyasýnýn teþvik ve kredilerle beslendiði bir ortamda sadece okuyucularýnýn destekleri ile ayakta durmaya çabalayan özgür haber kaynaklarý daraltýlýyor, internet haber alma ve iletiþim kaynaklarý sansürleniyor. Ýnternet düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu'nun kurulmasý ile yeni bir döneme giren bu baskýlar e-maillerin izlenmesi skandalý ile derinleþti. Bunun son örneðini Superonline'ýn forum köþesinde yazdýðý Kürt sorunu ile ilgili bir yorumda "Cumhuriyeti tahkir ve tezyif etmek, askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif etmek, emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif etmek" suçlarýndan dolayý bir okura 40 ay hapis cezasý verilmesi oluþturdu. Hikayenin buraya kadarki kýsmý sýradan bir sansür izlenimi verebilir. Bu cezayý Ýstanbul 4. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde Superonline portalýnýn yetkilisi hakkýnda "böyle bir yoruma yer verdiði için" açýlan mahkeme izledi. Þimdiye kadar bir haber portalýna bu tür bir kýsýtlama getirilmemiþti. Bu yönüyle bu mahkeme bir örnek teþkil ediyor. Yoðunlaþan baskýlar, özgürlüklerin, AB'ye giriþ umutlarý gibi dýþ etmenlerle deðil mücadeleyle kazanýlabileceðini ortaya koymakta. Bir yandansa özgür haber kaynaklarýmýzý sahip çýkma noktasýnda daha kararlý ve tepkili olmamýz zorunluluðunu iþaret ediyor. Söz konusu mahkeme ile ilgili daha geniþ bilgi http://www.internethaber.com/detay.php?d=23024 adresinden edinilebilir. B ü n ya mi n Es e n


EKONOMİK KRİZ, SAVAŞ VE DİRENİŞ

sayfa 10

antikapitalist

DÜNYADA DURUM

Arjantin’de neo-liberalizme karþý isyan

ünyanýn en büyük ve motor ekonomileri olan ABD, Japonya ve hatta Almanya ekonomik olarak daralma süreci içinde ya da girmek üzere. ABD'nin en büyük 7. þirketi ve dünyanýn en büyük enerji daðýtým þirketi olan Enron'un batýþý, Avrupa'da büyük þirketlerin binlerce iþçiyi atarak küçülme sürecine giriþi kapitalizmin geliþmiþ ülkelerde de içsel nedenlerden dolayý krize girdiðinin açýk göstergeleri. konomideki bu daralma, geliþmekte olan ve az geliþmiþ ülkelerde çok daha büyük sorunlar yaratýyor. Arjantin gibi bir dönemin mucize ekonomisi daralma sürecinde kredi borçlarýný geri ödeyemez hale geliyor ve kesintilerin yarattýðý yoksullaþma toplumun büyük çoðunluðunu isyan ettiriyor. Türkiye, geçen yýldan bu yana uluslararasý düzeyde en riskli ülkeler arasýnda Arjantin ile birlikte anýlýyor. Mýsýr, Pakistan gibi ülkeler giderek daha fazla borç bataðýna batýyor. ABD'nin Irak ve Afganistan savaþýný destekledikleri için Türkiye dahil olmak üzere bu ülkelere verdiði rüþvet deðerindeki krediler sorunu çözmekten çok uzak. Türkiye, IMF'den aldýðý 9.1 milyar dolarlýk kredinin 6.1 milyar dolarýný eski borçlarý karþýlýðý IMF'ye geri ödedi. fganistan Savaþý, 1991 Körfez ve 1999 Balkan savaþlarý ile birlikte geçen 10 yýlýn üçüncü en büyük savaþý oldu. Afganistan Savaþý küreselleþme politikalarýnýn battýðý yerde savaþ politikalarýnýn baþladýðý bir dönemi ifade ediyor. ABD'nin zayýf bir ekonomiyle sürdürmeye çalýþtýðý askeri olarak yayýlmacý politikalar dünyayý çok daha istikrarsýz ve belirsiz hale getiriyor. konomik kriz ve savaþlar Cliff'in "1990'lar 30'larýn yavaþ çekimi" diyerek özetlediði eðilimi (Bkz: Küresel Adalet için Okuma Notlarý broþüründe son makale) çok daha hýzlandýrýyor. Avrupa'da bu durum politik kutuplaþmaya neden oluyor. Merkezden aþýrý saða ve yeniden ortaya çýkan sola doðru bir kutuplaþma yaþanýyor. Az geliþmiþ ülkelerin bazýlarý ise "30'larý daha

D E

A E

hýzlý bir çekimle" yaþayabiliyorlar. Neoliberal politikacýlara karþý Arjantin'de yaþanan isyan ve Endonezya'da 30 yýllýk diktatör Suharto'nun aþaðýdan bir ayaklanma ile yýkýlýþýnda olduðu gibi, ekonomik krizin boyutlarý devletin dayandýðý politik yapýlarýn artýk yönetemez hale gelmesine yol açabiliyor. nti-kapitalist hareketin parçalarý 11 Eylül sonrasý bir dizi ülkede savaþ karþýtý hareketin oluþmasýnda merkezi rol oynadý. Ýtalya'da Cenova sonrasý 300 bin kiþi, Ýngiltere'de 100 bin kiþi, Yunanistan'da 10 binler savaþ karþýtý gösterilere katýldýlar. Anti-kapitalist hareket içinde þimdi anti emperyalist olmanýn zorunluluðu tartýþýlýyor. Seattle'dan bu yana hareketin merkezi bir parçasý olan Uluslararasý Sosyalizm Akýmý kapitalizm ve emperyalizmin iktidarýný yýkabilecek olan gücün iþçi sýnýfýnda olduðu tartýþmasýný güçlendirmeye çalýþýyor. eattle sonrasý büyüyerek devam eden anti kapitalist hareket, kapitalizmin yarattýðý eþitsizliðe ve adaletsizliðe karþý "baþka bir dünya mümkün" alternatifini güçlü bir þekilde ifade ediyor. 30 yýldýr süren neo-liberal hegemonyaya karþý 68 sonrasý yükselen ilk ve en büyük uluslararasý muhalefet. Antikapitalist hareketin varlýðý bir çok ülkede kapitalizme karþý yükselen öfkenin bu hareket ile kendisini ifade etmesine olanak saðlayabilir. 11 Eylül sonrasý artan baskýlarýn küresel direniþ hareketini sekteye uðratacaðýna dair beklentiler boþa çýktý. Aralýk ayýnda Brüksel'de 100 bin kiþinin katýldýðý AB protestosu, Þubat ayýnda New York'ta yapýlan Dünya Ekonomik Forumu'na karþý 20 bin kiþilik protesto ve Porto Alegre'de toplanan 70 bin kiþilik alternatif Dünya Sosyal Forumu anti kapitalist hareketin bitmediðini; aksine küresel olarak büyüdüðünü kanýtlýyor. Son yýllarda bir dizi ülkede yaþanan neo-liberal politikalara karþý isyan (Arjantin, Bolivya, Ekvator) ve anti kapitalist hareket uluslararasý düzeyde direniþin mümkün olduðunu gösteriyor.

A

S

TÜRKİYE’DE DURUM

ürkiye'de bugün egemen olan durum istikrarsýzlýk ve belirsizliktir. Bu durum tehlikeler ve fýrsatlarý beraberinde getiriyor. 2000 yýlý sonu ve 2001 yýlý baþýnda yaþanan Kasým ve Þubat krizleri ekonomide çok ciddi bir daralma, iflaslar, iþsizlik ve yoksullaþmayý beraberinde getirdi. Bir günde yüzde 50 yoksullaþtýk, iki milyon kiþi iþten atýldý, iþletmelerin kapasite kullanýmý yüzde 43'e düþtü. Þubat krizine karþý en büyük tepki esnaftan geldi. 70 bin kadar son derece öfkeli esnaf ve onlarýn iþyerlerinde çalýþan iþçiler Ankara'da Ulus-Tandoðan hattýný savaþ alanýna çevirdiler. Ancak hemen ardýndan sokaða çýkmaya hazýrlanan sendikalar ve sol 14 Nisan ve 1 Mayýs'ta ayný savaþkanlýða ve güvene sahip deðildi. Sendikalar ve sol Türkiye'nin her tarafýnda büyük bir öfkeyle sokaða çýkan esnaf arasýnda egemen olan aþýrý sað (Ýslami hareket ve faþistler) kesimlerden korktu. Bu korku krize karþý öfkenin birleþmesini engelledi. Aþaðýdan gelen bir hareketle hükümetin devrilmesinden aþýrý saðýn kazançlý çýkacaðý, solda Ecevit dýþýnda bir alternatif olmadýðý fikri egemendi. Laik cepheci fikirler, MHP'nin tek baþýna iktidar olma tehdidi ve Ecevit'in DSP'sinin solundaki boþluk Türkiye'yi Arjantin olmanýn eþiðinden döndürdü. önetici sýnýfa karþý güvensizlik, hortumculara karþý öfke çok yoðun. Ancak bu öfke yöneticileri yönetemez hale getirmek üzere harekete geçmekte ideolojik, politik ve örgütsel kriz yaþýyor. Bu krizin nedenlerini önceki süreçten nasýl çýktýðýmýza bakmadan anlamamýz mümkün deðil. Bu sürece kýsaca bakalým: Türkiye'de neo liberal politikalar askeri darbe koþullarýnda hayata geçirildi. Neo liberalizm iþçiler açýsýndan korkunç bir yoksullaþma, sendikasýzlaþma, örgütsüzleþme, sömürü oranýnýn artýþý anlamýna geldi. 83'den itibaren baþlayan yerel eylemler birikerek 89 Bahar Eylemleri olarak anýlan genel bir harekete dönüþtü. 1990-91 Zonguldak madenciler grevi neo-liberalizmin Türkiye'deki babasý Özalizmin politik hegemonyasýna son verdi. Ýþçi hareketindeki bu aþaðýdan yükseliþ Türk-Ýþ bürokrasisinde sola doðru bir deðiþimi beraberinde getirdi. Bu dönemde DÝSK yeniden açýldý ve sendikalarýn tabanýndaki sosyalistler DÝSK'e geçtiler.

T

Y

1989 sonrasý geliþen memur statüsündeki kamu çalýþanlarýnýn sendikal hareketi 1990'larýn ortalarýna kadar büyüyerek devam etti. Yeni geliþen bu hareket içinde genç bir kuþak bütün enerjisiyle yerini aldý. Ancak yöneticiler iþçi sýnýfýnýn mavi yakalý kesimi ile ekonomik, politik ve sendikal alanda yaþanan bölünmüþlüðün avantajlarýný kullanarak yeni geliþen bu hareketi yordu. Hareketin ciddi bir sonuç almaya en yakýn olduðu 16-17 Haziran Kýzýlay eylemi kýsmi kazanýmlara geçiþtirildi. Daha sonra 4-5 Mart 1998 gibi öfke kabarýþlarý da KESK liderliðinin devletle kafa kafaya gelmekten kaçýnmasý üzerine kazanýmsýz sonuçlandý. Geçtiðimiz yýl 10 yýldýr uðruna mücadele edilen grevli toplu sözleþmeli sendika mücadelesinin, grevsiz toplusözleþmesiz bir yasa ve bir dizi sendikanýn kapatýlmasýnýn kabulüyle sonuçlanmasý, mücadelenin kazanacaðýna iliþkin güveni sarstý. Ortak örgütlenme ve taban hareketi vurgusunun kaybolduðu bu dönemde iþçi hareketi hem Türk-Ýþ, hem DÝSK, hem de daha az oranda da olsa KESK'in bürokratik sendikacýlýk sýnýrlarý içinde hapsoldu. Bu dönemde sendikal bürokrasiye raðmen yerel-sektörel eylemlerin izolasyonunu engelleyerek hareketi genelleþtirip ileri çekebilecek bir taban örgütlenmesi yaratýlamadý. Israrla bu yönde tutum alan ve çekim gücü olabilecek bir sol örgütlenmenin yokluðu ortaya çýkan fýrsatlarýn heba olmasýna neden oldu. Eylül 1998'de Bursa baþta olmak üzere Türkiye genelinde metal-otomotiv sektörü iþçilerinin Metal-Ýþ'in yaptýðý toplusözleþmeye öfkesi patronlara karþý daha iyi bir sözleþme hareketine dönüþemeden sendikalar arasý rekabet içinde boðuldu. Bundan bir ay sonra fabrika kapatmayla sonuçlanan özelleþtirme kararýna karþý yine tabandan yükselen Ýzmit SEKA iþgali, özelleþtirme karþýtý genel bir direniþe dönüþemeden izole edilerek kýsmi kazanýmlarla sonlandýrýldý. Bu süreç sonrasýnda mezarda emeklilik yasa tasarýsýna karþý 24 Temmuz 1999 gibi 500 bin kiþiyi biraraya getiren kitlesel eylemler bile sendika bürokrasisinin kontrolü altýnda sönümlendirilebildi. Kasým krizi sonrasýnda Sabancý'nýn fabrikasý BriSa'da iþten atmalara karþý gerçekleþen iþgal eylemi DÝSK liderliði tarafýndan yalnýz býrakýlarak bitirildi.


antikapitalist sayfa 11

TÜRKÝYE’DE ÝSTÝKRARSIZLIK, FIRSATLAR ve TEHLÝKELER

FİKİRLERİN ÖNEMİ

ütün bu süreç boyunca egemen sýnýf ideolojik saldýrýlarla iþçi hareketi ve ezilenleri yeniden ve yeniden böldü. Ýþçi hareketini bölen, sol muhalefeti zaafa uðratan geliþmeler bir kader deðildi. Egemen sýnýfýn bu saldýrýlarýna karþý sol güçlerin sahip olduðu yanlýþ fikirler hayati bir önem taþýyordu: Piyasa ekonomisinin alternatifsiz, özelleþtirmelerin kaçýnýlmaz olduðu neo-liberal söyleme teslimiyet. SSCB'de yýkýlanýn "reel" ya da "gerçek" sosyalizm olduðu anlayýþýnýn etkisi. Kürt sorunu ve kirli savaþ üzerinden Kürtlerle dayanýþma eðiliminin tasfiye ediliþi. - Milliyetçi ve gerillacý fikirlerin etkisi. Türk-Ýþ içindeki sosyalist militanlarýn küçük de olsa "devrimci" bir sendika kurma eðiliminin tabandaki sol muhalefeti zayýflamasý ve Türk-Ýþ bürokrasisinin iþini kolaylaþtýrmasý. Kýzýl sendikacýlýk ve ikameciliðin etkileri Ýslami hareketin önünü kesmeye yönelik 28 Þubat Muhtýrasý ardýndan "en büyük düþman"ýn Ýslami hareket olarak görülmesi nedeniyle iþyerlerinde çalýþanlar arasýnda laik-dinci ayrýmýnýn derinleþmesi, sendikalar ve sol militanlarýn yöneticilerle birlikte iþ arkadaþlarýna yapýlan baskýnýn parçasý olmasý. Hatta Ýslami harekete yarayacaðýný düþünerek hükümet karþýtý eylemlerden kaçýnma. (Esnaf patlamasý ardýndan örgütlü iþçi sýnýfýnýn sol kesimi içinde yaþanan endiþe) - Ýslami hareket ve faþizm konularýndaki yanlýþ yaklaþýmlarýn etkisi. Son yýllarýn en geniþ katýlýmlý 1 Aralýk 2000 grevinden hemen sonra düzeni yýkmak isteyen tutsaklara ve insan haklarý savunucularýna yapýlan saldýrý karþýsýnda sokaktan, eylemden geri çekilme. - Devlet ve ezilenler arasýndaki çatýþmada aþýrý solcu tutum ya da "tarafsýz kalma" çabasýnýn etkileri. Önemli bazýlarýný yukarýda saydýðýmýz türde her keskin viraj Türkiye'deki solun genel olarak saða kayýþýna ve politik etki alanýnýn azalmasýna neden oldu. En militan, en deneyimli, sýnýf bilinci en yüksek ve dolayýsýyla sola bakan tabandaki iþçi liderlerini derinden etkileyen bu ideolojik kafa karýþýklýðý ve yanlýþ fikirler genel olarak iþçi sýnýfýnýn kolektif gücü ve güveninin azalmasýyla sonuçlandý. 989 Bahar eylemleri sonrasý yeniden canlanan ve biçimlenen iþçi sýnýfý örgütlenmeleri ve sol içinde egemen olan fikirler sosyal demokrat fikirlerdi. Sosyal demokrasinin solunda ise Stalinist ve milliyetçi bir sol vardý. Yeni olarak kendisini ifade etmeye çalýþan ÖDP ise eski reformist-stalinist fikirleri baðrýnda taþýyan merkezci bir parti olarak doðdu. Bu örgütler, 1990'larýn ikinci yarýsýnda geliþen ekonomik ve politik istikrarsýzlýk karþýsýnda sosyal demokrasinin solunda ideolojik ve örgütsel bir çekim gücü yaratamadýlar. Sosyalist soldaki bu boþluk politik arenada radikal sað fikirlerin hegemonyasýnýn oluþmasýný beraberinde getirdi. Saðýn ideolojik ve

B

1

örgütsel hegemonyasý altýnda ezilen sol güvensizlik içinde. Sol içinde Ýþçi Partisi ve SÝP gibi partiler ise milliyetçilik ve laik cepheciliði kullanýyor, yani büyümek için saða kayarak toplumdaki bölünmüþlüðün yarattýðý fýrsatlarý(!) deðerlendiriyorlar. þçi hareketi ile ezilenler ve küçük burjuvazi arasýndaki ayrýmlar 1990'larýn ikinci yarýsýnda derinleþti. Bu süreçte milliyetçi-bölücü, vatansever-vatan haini, laik-anti laik kutuplaþmalarý derinleþti. Diðer bir çok ülke- Anti-kapitalistler geçen Temmuz’da Cenova’yý dünyanýn efendilerine dar ettiler ye göre "30'larýn daha Güvensizliði kahraman liderlerin bildiðine arttýðý, genel politik arenada hýzlý bir çekimini" yaþayan Türkiye, deðil, sýradan insanlarýn kolektif saðýn hegemonyasýnýn olduðu, solda merkez sað ve sol partilere karþý toplumdaki hayaller kaybolurken sosyal faaliyetleriyle kýracaðýný bilerek bulun- politik krizin yaþandýðý Türkiye'de, demokrasinin solunda bu fýrsatý deðer- duðumuz alanda bu kolektif güç ve gü- uluslararasý düzeyde yükselen anti-kalendirecek bir örgütlenme olmamasý- veni artýracak iþler kotarmalýyýz. Alaný- pitalist küresel direniþ ve savaþ karþýtý nýn sonuçlarýnýn neler olabileceðini mýzda herkesi etkileyen sorunlar ara- hareketten beslenen, çevresiyle diyasýnda kazaným saðlanabilecek türde log kuran, güvensizliðe ve umutsuzluçok açýkça gösteriyor. olanlar etrafýnda (yemekhane, servis ða karþý güven taþýyan, umudun temvb) kampanyalar inþa ederek genelin silcisi olan, ezilenler konusunda ilkelekolektif güvenini arttýrmayý amaçlama- rinden ödün vermeyen aktivist örgütlýyýz. çüler her zamankinden çok daha Egemen sýnýfýn ekonomik, politik önemli. Kapitalizm, Arjantin gibi isve ideolojik saldýrýlarýna karþý bir- yanlarý kendiliðinden tetikliyor. Ancak leþik bir duruþ saðlamak için ezilenle- bu devrimci durumlarý çoðunluðun ikrin kürsüsü olmak zorundayýz. Bu hal- tidarý ile sonuçlandýrabilmek için harekayý sýkýca kavramak saða kayýþý engel- ket içindeki her türlü tehlikeye karþý riz, savaþlar ve istikrarsýzlý- lemenin en önemli sigortasýdýr. Ezilen- politik olarak donanýmlý ve deneyimli, ðýn egemen olduðu, devlet lerin kürsüsü olmayan bir hareket top- yönetici sýnýfýn böl ve yönet politikalabaskýsýnýn arttýðý dönemler- lumu sola çekme yeteneðine sahip de- rýný boþa çýkaracak yeni bir geleneði, de ne zaman, nerede, hangi tür bir ge- ðildir. gerçek Marksist geleneði bugünden liþmenin öfkeyi tetikleyeceðini ve geEkonomik kriz ve savaþ koþullarýn- yaratmak zorundayýz. nel bir direniþe dönüþeceðini bilmek da istikrarsýzlýk ve belirsizliklerin alaÇi ð d e m Ö z b aþ / Ser tu ð Çi ç ek mümkün deðildir. Böylesi bir dönemde Türkiye'de sol politikalarýn alterna2 8 Þ u b a t 'ý n y ý l d ö n ü m ü MH P ’ n i n y ü ks el i þ i tif olamamasý sola bakanlar arasýnda Ege men le rin yük se len Ýs la mi ha re 1980'lerin sonunda Kürt hareketi ve büyük bir güvensizlik yaratýyor. Sol örkete karþý ordu aracýlýðýyla parlamento- iþçi hareketinin birlikte yükseliþ süreci gütlere güvensizlik, sað hegemonya alya müdahale etmesinin ardýndan 4 yýl 91'de Kürt bölgelerine yönelik azgýnca týnda kendine olan güvensizlikle birlegeçti. Toplumu saran "aman þeriat ge- yürütülen kirli savaþ sýrasýnda birbirinþiyor. liyor" korkusu, sol güçlerin "biz çok ör- den koparýldý. Bu süreçte iþçi sýnýfý ve konomik kriz, Kürt sorunu, gütsüzüz, ordu olmasa bizi ezer geçer- sola egemen olan milliyetçi fikirler, kirli Ýslami hareket, faþist hareket, ler" fikriyle birleþince Türkiye'deki sol- savaþ ve MHP'nin meþrulaþmasýný kolayABD'nin Türkiye üzerinden cularýn neredeyse tamamý ne yazýk ki bu laþtýrdý. Faþist hareket, ulusal kurtuluþ yürütmeyi hedeflediði Irak savaþý, egemüdahaleye destek verdi. hareketleri, devrim stratejisi gibi konumen sýnýfýn bölgede "ikinci Ýsrail olma 28 Þubat Muhtýrasý solun krizini da- larda egemen olan Stalinist ve gerillacý iddiasý", güçlü bir alt emperyalist ülke ha da derinleþtirdi. Sendika ve sol parti- yaklaþýmlar nedeniyle sol güçler, iþçi sýolma konusunda içerde ve dýþarýda atlerin ezici kýsmý, Ýslami hareket konusun- nýfý içindeki bölünmüþlüðü ve MHP'nin týðý her baskýcý adým, soldaki politik daki yanlýþ fikirleri nedeniyle, generalle- büyümesini engelleyebilecek bir mücakrizi derinleþtiriyor. Türkiye'de sola rin liderliðini yaptýðý laik cephenin par- dele hattý çizemedi. Bir barýþ hareketiçekebilecek tutarlý bir anti-kapitalist çasý oldular. Böylece sol, sað radikaliz- nin yokluðu Kürt hareketinin izole edilve anti-emperyalist geleneðin inþa me karþý devletin baskýcýlýðý arkasýna sý- mesine ve faþist hareketin büyümesine edilmesinin zorunluluðu her döneðýnarak özgürlük, demokrasi, eþitlik mü- olanak saðladý. meçte önümüze çýkýyor. cadelesindeki rolünü ve emek eksenini ugünün temel sorunu iþçi sýkaybetti. Sonuç ortada: Devlet Türki- maný bir kiþinin ÝÜ rektörlük seçimlerinnýfý ve ezilenler içinde egeye'nin en büyük, en örgütlü partisini ka- de 1200'den fazla oy alarak birinci olmen olan bölünmüþlük ve pattý, demokrasi ve özgürlük alanlarý bi- masýný saðlayabiliyor. Bu oylarýn bir kýsgüvensizliði aþabilecek bir geleneðin, raz daha daraltýldý, çalýþanlar arasýnda mýnýn kendisini solcu, demokrat, hatta liderliðin, örgütlenmenin ve pratiðin laik-dinci bölünmesi derinleþti, devlet sosyalist olarak tanýmlayan bir kesimyaratýlmasýdýr. Bunun için; daha da güçlendi, sol ve emek güçleri den geliyor olmasý ise solda yaþadýðýKapitalizmin yarattýðý eþitsiz ankan kaybetti. Evet bu arada Ýslami hare- mýz fikirsel krizin ne boyutta olduðunu ket biraz zayýflayarak son seçimlerde gösteriyor. cak birleþik geliþme, direniþin de ancak üçüncü parti olabildi ve sonunda Bugün emekten, demokrasiden, ineþitsiz ama birleþik bir özelliðe sahip iki ana parçaya bölündü. san haklarýndan yana herkes laik-dinci olmasýna yol açýyor. Dünyada geliþen Bu sýrada adaletsizlik, yoksulluk ve bölünmesine karþý çýkarak kaybedilen savaþ karþýtý ve anti-kapitalist harekeiþsizlik arttý, buna karþý çýkarabildiðimiz emek eksenini yeniden oluþturmak için tin Türkiye'de yarattýðý politik havayý ses ise azaldý. Ne yazýk ki bu laik-dinci özel bir çaba harcamalýdýr. Bizim asýl sola ve kendine olan güvensizliði aþbölünmesi halen demokrasi, insan hak- düþmanýmýz, esas olarak orta sýnýflarýn mak için arkamýza almak zorundayýz. larý mücadelerinin zaafa uðratmaya de- sisteme olan öfkesini örgütleyerek buDünyada yaþanan sola çekim ve vam ediyor, çalýþanlarýn ekonomik krizin günkü egemenleri iktidardan uzaklaþtýdireniþ hareketinden aldýðýmýz faturasýný kabul etmesinde iþlevsel olu- rýp alternatif bir sistem kurmak isteyen umutla bulunduðumuz alanda sola ve yor. Bu bölünme sadece "þeiata karþý Ýslami hareket deðil, bugünkü sistemin kendine olan güvensizliði kýrabilecek mü ca delesi" nedeniyle Kemal Alemda- üniformalý yada üniformasýz efendileridiyalog kanallarý açmak zorundayýz.

Ý

OLASILIKLAR VE GÖREVLER

K E

B

roðlu gibi demokrasi ve özgürlük düþ- dir.


IRAK’TAN ELİNİ ÇEK

Yıl 2 Sayı

14

500.000 TL

Mart 2002

SAVAÞI BAÞLAMADAN DURDURALIM

bir kara hareketi olasýlýðýný içeriyor. Ekonomik ambargo ve ABD'nin bombardýmaný altýndaki Irak’ta 500 bini çocuk 1 milyon masum insan öldü. Bu vahþetin daha da artacaðý olasýlýðý bile harekete geçmek, bir þeyler yapmak için yeterli. Ecevit, "görünür gelecekte Irak'a saldýKa mu o yu rý olmayacaðýný, Türkiye'nin Irak'a askeri nun Irak'a bir müdahaleden yana olmadýðýný" söyyapýlacak bir lüyor. Ancak ekonomik olarak kaderini saldýrýya hazýr IMF'ye ve dolayýsýyla ABD'ye baðlamýþ hale getirilmeye bir Türkiye'de, "ya benden yanasýnýzdýr çalýþýldýðý bu günya da terörist" diyen ABD'ye karþý durlerde savaþý enmak için Ecevit'e ne kadar güvenebiliriz… Irak'a saldýrý ise bu kez son 10 yýlda yapýlan bombalamadan daha ileri gidecek

“ÖZGÜR” AFGANİSTAN CEHENNEM

Genellikle ABD'nin Afganistan'da zafer kazandýðý yorumlarýyla karþý karþýya kalýyoruz. Guantanoma Körfezi'ndeki tutsaklar bunun kanýtý olarak gösteriliyor. ABD, gözleri baðlý, ayaklarý zincirli, bir hayvan gibi küçücük hücrelerde hapsedilen esirlere savaþ esiri statüsünü vermeyi bile kabul etmiyor. Böylece savaþý destekleyenler "uygarlýðýn zaferinin" hukuksuzluk ve adaletsizlik olduðunu kabul etmek zorunda kalýyorlar. Bu arada savaþýn sonuçlarý hakkýnda þüpheler de artýyor. Afganistan'da bombalama devam ediyor. Afganistan uzmanlarýndan Ahmed Raþid, ara dönem baþbakaný Ahmed Karzai'nin karþýlaþacaðý zorluklar hakkýnda þunlarý yazýyor. "Karzai'nin üyesi olduðu etnik grup, çoðunluk olan Peþtunlarýn sýnýrlý desteðine sahip. Yönetim, çoðunluk olmayan Kuzey Ýttifaký'na dayanýyor. Güney ve Doðu Afganistan'ý kontrol eden Doðu Peþtunlar Karzai'yi uyarýyor. Eðer ABD yüzlerce sivili öldüren bombalamaya devam ederse hükümete olan baðlýlýklarýnýn sýnýrýna gelineceðini bildiriyorlar. Taliban devrildikten sonra 1996 önce-

ABD askeri iki Afgan tutsaðýný götürüyor. Guantanamo kampýnda 16'sý Türk 2000 tutsak var. Uluslararasý Af Örgütü, Kamp X-Ray'in minumum standartlarýn altýnda olduðunu söylüyor. ABD bu tutsaklarýn "savaþ alanýnda gözaltýna alýndýðýný", "yasadýþý savaþçýlar" olduklarýný,

gelleyebilmek için elimizden geleni yapmak, Türkiye'nin bu savaþýn içine girmesini engellemek için çalýþmalýyýz.

savaþ esiri olmadýklarý için Genova Anlaþmasýnýn uygulanmayacaðýný söylüyor. Küba'daki Guantanoma Körfezi ABD topraklarý dýþýnda olduðu için tutsaklara ABD'de varolan hiçbir yasal haktan yararlanma olanaðý tanýnmýyor. Ölüm cezasýna çarptýrýldýklarýnda bu karara

si yaþanan savaþ aðalýðý dönemine geri dönüldü.” Raþid, "Savaþ aðalarý ve onlarýn ABD tarafýndan Taliban'ý devirmek için silahlandýrýlmýþ onbinlerce destekçisi çok yoðun bir istikrarsýzlýk unsuru haline geldi. Silahsýzlanma, merkezi bir hükümeti kabul etme konusunda gönülsüzler, ABD'yi bile yadsýyorlar" diye yazýyor. Kandahar'da Gül Agha Shirzai, Herat'ta Ýsmail Han, Kuzey'de General Raþid Dostum tekrar eski durumlarýna 'getirilenler' arasýnda. Bu merkezkaç güçler Kuzey Ýttifaký'ný silahlandýran ve destekleyen sýnýr ötesi güçler tarafýndan destekleniyor. Rusya ve Türkiye Dostum'u desteklerken, Ýsmail Khan

ABD'nin savaþlarýnýn bir parçasý olmak istemeyenlerin büyük bir çoðunluk olduðu Türkiye'de bu havanýn kendisini ifade etmesine ve kamuoyunu etkilemesine yönelik büyük küçük her giriþimin önemi var. Yöneticiler üzerinde bugünden oluþturulacak savaþ karþýtý basýncýn onbinlerce insanýn hayatýný kurtarabilecek bir önemi olduðunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Bulunduðumuz alanlarda savaþýn ne anlama geldiði, savaþlarýn kimlerin iþine yaradýðý tartýþmasýný yaparken savaþ karþýtý platformlarýn oluþturulmasýný hedeflemeliyiz.

karþý hiçbir baþvuru haklarý yok. Kýzýl Haç örgütünün, savaþ tutsaðý kabul ettiði Taliban mahkumlarýný görmek için yaptýðý baþvuru, ABD yöneticileri tarafýndan reddedildi. Bu durum bile kamp içindeki uygulamalarýn korkunçluðu hakkýnda bir fikir ABD'nin "özgür" Afganistan'ýnda veriyor.

Ýran'la çok yakýn iliþki içinde. ABD zaferinden bahsedenler, harekatýn Afgan kadýnlarýný özgürleþtirdiðini iddia ediyorlar. ABD Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld esirlerin Küba'ya götürülürken kafalarýna çuval benzeri bir þeyin geçirilmesini, “biz Taliban'ýn Afgan kadýnlarýna burka giydirerek yaptýðý gibi ‘sürekli’ bir þey yapmayý planlamýyoruz” diyerek kendisini savunuyordu. Oysa Kabil'den gelen bütün haberler, Kuzey Ýttifaký askerleri tarafýndan gerçekleþtirilen tecavüz, soygun ve cinayetlerden dolayý Kabil'in þu an Taliban'ýn iktidarýndan çok daha tehlikeli hale geldiði ve çoðu kadýnýn hala burka giydiði yönünde.

bombardýman devam ederken kadýnlar çocuklarýný otla besliyorlar. Karýsýnýn ve çocuðunun açlýktan ölümünü izlemek zorunda kalan Afganlý köylü Ghalame Raza þöyle diyor: "Ölmeyi bekliyoruz. Eðer yiyecek gelmezse, eðer bu durum deðiþmezse ölünceye kadar ot yiyeceðiz." Birleþmiþ Milletlerin acil gýda yardým sözleri tutulmadý. ABD savaþý sýrasýnda palazlanan rakip savaþ aðalarý gýdalarýn aç insanlara ulaþmasýný engelliyor. Dünya Gýda Yardýmý sözcüsü, "Farklý savaþ aðalarýnýn kontrol ettiði yollar var. Bazý bölgelere gidemiyoruz" diyor.

Medeniyetlerin Sefaleti! Geçtiðimiz hafta Ýstanbul'da Türkiye'nin giriþimleri ile Ýslam Konferansý Örgütü (ÝKO) - AB ortak zirvesi düzenlendi. Medeniyetlerin buluþmasý imajý altýnda sunulan ve medyada "diyalogun yükseliþe geçmesi" yorumlarý ile karþýlanan toplantý Türkiye'nin nadir dýþ politika arayýþlarýndan birini oluþturuyordu. Resmi söylemde "tüm dünyaya barýþ ve uyum mesajýnýn verilmesinin hedeflendiði" dile getiriliyordu, Ýsmail Cem' in aðzýndan. Toplantýnýn en ilginç yaný, küresel hegemonyanýn Samuel Huntington'un inþa ettiði "medeniyetler çatýþmasý" tezini pratikleþtirdiði bir dönemde yapýlmasýydý. Think thank aydýnlarýnýn en önde gelenlerinden Huntington ilk olarak Jimmy

Carter'ýn güvenlik danýþmaný olduðu 70'li yýllarda ABD politikasýnda baþat bir rol oynamaya baþlamýþtý. Medeniyetler çatýþmasý teorisine göre kapitalist dünya, 90'larda Sovyetler’in yýkýlmasýnýn ardýndan oluþan boþluðu medeniyetlerin çatýþtýðý bir eksende oluþturmuþ, çatýþmayý süreklileþtirme noktasýnda ileri karakol vazifesi de Ortadoðu ve Ýslam ülkelerine yakýn -Türkiye gibi- ülkelere düþmüþtü. Bu amaçla 90'larýn ortalarýndan itibaren Türkiye gibi ileri karakollara silah ve lojistik yýðýnak yapýldýðý biliniyor. Liberal aydýnlarýmýzýn bu konumla ülkemizin "deðerlenmiþ" olmasýna ne derece seviniyor olduklarý hala akýllarda. Kapitalizmin savaþý süreklileþtirme politikasý muhalefetin Ortadoðu eksenindeki ka-

zanýmlarýný baþ hedefe kondurmasý ile örtüþüyordu. "Þeytan ekseni"nin göbeðine emperyalizme muhalefet ile bilinen Ýran yerleþtirilerek tüm muhaliflere "sonunuz böyle olur" mesajlarý geçiliyordu. George Bush' un bu eski teoriyi yeniden baþat bir rol vererek iþlemeye baþlamasýyla ayný dönemde Türkiye gibi ileri karakol bir ülkede diyalog nidalarý ister istemez akýllarý karýþtýrýyor. Ne var ki ortaya çýkan çok net gerçekler boyalý sözlerle örtülmüyor. Bir yandan Bosna'dan Afganistan'a kadar muhalif Ýslamcý hareketler hedef tahtasýna oturtulurken öte yandan da "medeniyet"lerin küresel sisteme entegrasyonu hedefi "diyalog" formunda beliriyor. Öte yandan küresel barýþ çaðrýlarýný

yapanlar ABD'de yurtsever politikalarýn duvarýna çarpýyor, Genova' da ise polis kurþununa hedef oluyor. Proje açýk; sömürüyü keskinleþtirmek ama kurdu kuzu postuna büründürmeyi ihmal etmemek yine de. Hoþgörü masallarý ýsýtýlýyor, insanlýðýn ortak deðerlerinden dem vuruluyor, uyum makyajý tazeleniyor. Aynen George Bush' un petrol için yaptýðý savaþý "dini çoðulculuk, hoþgörü, hukukun üstünlüðü, kadýnlara saygý" gibi Taliban "þeytanlarý" nýn kabul etmediði deðerler adýna yaptýðýný söylemesi gibi. Toplantýnýn, törpülenmiþ kelimelerden oluþan bir kapanýþ metni dýþýnda, "diyalog" adýna elle tutulur bir faydasý görülmedi. Kuþa döndürülmüþ bir Ortadoðu barýþý, Ýsrail terörünü kýna-

maktan uzak bir temenniler manzumesi olarak Hobbitlerin orta dünyayý kurtarma macerasýndan daha gerçekçi durmuyordu. 11 Eylül'ün ardýndan medeniyetlerin "birbirlerini daha iyi anlama, karþýlýklý diyalog mekanizmalarý oluþturma zorunluluðu" Afganistan'a atýlan misket bombalarýnýn, Cenk Kalesi'nde yapýlan toplu katliamlarýn gölgesinde anlamsýzlaþýyor. Sahte temenniler, havada kalan barýþ çaðrýlarý medeniyetlerin iletiþiminden çok küresel hegemonyanýn dünya çapýnda oluþan muhalefet basýncýný dengeleme çabalarý olarak beliriyordu. Emperyalizm savaþ tamtamlarý çalarken sahte gündemlerin peþinden koþmak hiçbir halkýn dertlerine derman olmuyor, hiçbir "medeniyet"i de bu küresel sömürüden azade kýlmýyor.

B ü n y am i n Es en


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.