Antikaptalist 20

Page 1

Yıl 2 Sayı 20

“Zengini seven” Özal ne yaptı? Aralık 2002

Tayyip Erdoğan ne yapacak? EMEK, BARIŞ, DEMOKRASİ İÇİN Zonguldak maden iþçilerinin 1990 Ankara yürüyüþü

1.000.000 TL

> 1 97 9 y ý l ý n d a 1 00 o l a n ü c r et l e r , 1 98 8 yý l ý n d a k a m u i þç il eri iç i n 49. 7 ’ye , m em u r l a r i ç i n 60 . 6 ’ ya d ü þ t ü . > 1 9 8 0 ’ d e T ü rk i y e ’ n i n d ý þ b o r ç g er i ö d e m es i 6 0 0 m i l yo n d ol ard ý . B u ra kam 1 9 83 ’ d e 1 . 1 m i l y a r d o l a ra f ý r l ad ý . > “B i r k o y u p ü ç a l a c a ð ý z ” d i y e r ek , AB D ’ n i n yü z b i n l e r c e I ra k l ý y ý ö l d ü r m e s i n e d e s t e k ve r d i . > I M F ’ n i n ö z e l l e þ t i r m e, ka m u d a i þ t e n ç ý k ar m a , y o k s u l l a þ t ý r m a p ro g ra m ý n ý u y g u l a y a c a ð ý n a s ö z ve r i y o r . > “ U l u s al ç ý ka r l a r” u ð r u n a A BD ’nin Ir a k ’a sa ldýr ýsýna o r t ak o l m a ya h az ý rl a n ý y o r . > Ayn ý Öza l g i bi o da , “s ab red in , kem er sý ký n” diy or .

ÖZAL’I BÖYLE DURDURMUŞTUK! ÇÖZÜM MÜCADELEDE

SOLU GÜÇLENDİRELİM 1 Aralýk Ýstanbul “Irak’ta Savaþa Hayýr” mitingi


sayfa 2

antikapitalist

TEMEL FİKİRLERİMİZ

YA BARBARLIK YA SOSYALİZM Kapitalizmde öncelik insanların ihtiyaçları değil, kâr ve rekabettir. Bu nedenle işsizlik, açlık, yoksulluk, savaşlar ve çevre tahribatına neden olur. Gittikçe daha fazla zenginlik yaratan kapitalizm geniş yığınları yoksulluğa mahkum eder. Yaratılan zenginliğin insan ihtiyaçları için kullanılabilmesi, ancak işçi sınıfının kolektif olarak bütün zenginliğe, üretimde kullanılan her şeye el koymasıyla, üretimi ve dağıtımı kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. İŞÇİ SINIFININ KURTULUŞU KENDİ ESERİ OLACAKTIR Sosyalizm ancak işçilerin kendi eylemiyle gerçekleşebilir. İşçiler bunu ancak işçi konseyleri aracılığıyla aşağıdan yukarı örgütlenen bir işçi iktidarıyla gerçekleştirebilirler. Bunun dışındaki çözümler yine bir azınlığın iktidarıyla, kapitalizmle sonuçlanır. REFORM DEĞİL DEVRİM Bu düzenin kurumları yönetici azınlığı çoğunluğa karşı korumak amacıyla oluşturulmuştur. Bu kurumlar ele geçirilip çoğunluğun ihtiyaçları için kullanılamaz. Kökten bir değişim gereklidir. Gerçek demokrasi, aşağıdan yukarı doğru örgütlenen, temsilcilerin istendiği an görevden alınabildiği, üretimin işçi sınıfı tarafından kolektif olarak kontrol edildiği bir sistemde mümkündür. Böyle bir değişim parlamento aracılığıyla gerçekleştirilemez, ancak işçilerin kitle eylemleriyle, büyük kitlelerin bir avuç yönetici azınlığı alaşağı etmesiyle sağlanabilir. ENTERNASYONALİZM Günlük yaşamımızda kullandığımız en sıradan mallar bile değişik ırk, renk, dil, din, cinsiyetten işçilerce üretilmekte. Kapitalizm dünya ölçeğinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeğinde gerçekleşebilir. İşçilerin vatanı yoktur. Bütün dünya işçileri kardeştir. İki farklı ülkenin işçilerini karşı karşıya getirecek her şeye karşı çıkılmalı, diğer ülkelerdeki işçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. TEK ÜLKEDE SOSYALİZM MÜMKÜN DEĞİLDİR Rusya deneyimi göstermiştir ki devrim tek ülkeyle sınırlı kalırsa kalıcı bir zafere ulaşamaz ve yenilir. İlk ve tek muzaffer işçi devriminin gerçekleştiği Rusya'da devrim tek ülkede sınırlı kaldığı için 1928'deki karşı devrime yenilmiştir. Rusya, Doğu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm değil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaşanmıştır. Kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar, bu ülkeler insana değil silaha para yatıran, çevreyi tahrip eden, zengin ve yoksul ayrımının olduğu, ulusal ve cinsel ayrımcılık yapılan kapitalist toplumlardı. ULUSAL SORUN VE AZINLIKLAR Ayrımcılık yapılmayan bir dünyada birlik içinde yaşamak istiyoruz, ama sadece yaşamak istediği ülkeyi, konuşmak istediği dili, ibadet etmek istediği dini seçebilen insanlar özgürce birlikte yaşayabilirler. Bu nedenle azınlıklara yönelik her türlü milli, dini, mezhepsel, ırksal ayrımcılığa karşı mücadele etmeli, ezilenlerin yanında olmalı, onların eşitlik mücadelesini desteklemeli, örgütlenme haklarını savunmalıyız. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunurken, ezen ulus milliyetçiliğine karşı mücadele edip ezilen ulusun kurtuluş mücadelesini desteklemeliyiz. CİNSİYETÇİLİK Yaşadığımız sistem kadınları ve eşcinselleri ezmektedir. Her yerde cinsiyetçiliğe karşı mücadele edip, kadınların her alandaki eşitliğini savunmalı, insanların cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eşcinsellere yönelik saldırı ve aşağılamalara karşı mücadele etmeliyiz. DEVRİMCİ PARTİ Kazanmak için büyük çoğunluğu mücadeleye katmak gerekiyor. Ama egemenlerin propagandaları ve günlük yaşamın dayatmaları nedeniyle ne yazık ki büyük çoğunluk bizden farklı düşünüyor. Bu fikirlere karşı mücadele etmek için örgütlenmek, fikirlerimizin doğruluğunu mücadele sırasında kanıtlamak zorundayız. Bu nedenle kapitalist sisteme ve onun sonuçlarına karşı her mücadelenin en militan parçası olan en militan işçileri sosyalizm ve birlikte mücadele etme fikrine ikna edecek devrimci bir parti inşa etmek istiyoruz. İşçi sınıfının kendiliğinden mücadelesinin bir işçi devletiyle sonuçlanabilmesi için böyle bir parti zorunludur. PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Sosyalist politikanın temelinde işçi sınıfından öğrenmek yatar. Ancak birbirimizle tartışarak, deney alış verişinde bulunarak öğrenebilir ve kazanmak için ne yapabileceğimiz konusunda anlaşabiliriz. Tartışma özgürlüğü, sosyalistlerin işçi sınıfından ve birbirinden öğrenmesinin vazgeçilmez koşuludur. Bu nedenle, demokrasi örgütlenmemizin can damarıdır. Tartışmanın amacı birlikte hareket etmek, dünyayı dönüştürmek olduğu için demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. ÇAĞRI Bu fikirlere katılan herkesi, birlikte örgütlenmeye çağırıyoruz.

antikapitalist

Aylýk Siyasi Gazete Aralýk 2002 Sayý: 20 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Ticaret Ltd Þti, Yazý Ýþleri Sorumlusu Türkan Uzun ÝSTANBUL: Mustafa Çelebi Mah. Tepe Sok. No. 18 Kat 4, Beyoðlu / ANKARA: PK 896, 06446 Yeniþehir

www.antikapitalist.net posta@antikapitalist.net Tel: 0542 230 3128 / 0535 226 9489 Baský: Yön Matbaacýlýk

MERKEZDEN KAÇIÞ

Bitip tükenmek bilmeyen yoksulluk ve iþsizlik ile yolsuzluklar karþýsýnda "sýkýn diþinizi çözeceðiz" diye arka arkaya uygulanan IMF programlarý, geniþ kitlelerin refahýný artýrmak bir yana daha da kötüleþtirdi. Bu durum, seçmenin yýllarca büyük bir sabýr ve beklentiyle oy vererek iktidara getirdiði ge-

leneksel partilerden koparak daha radikal uçlara kaymasýna neden oldu. Merkez sað ve sol politikalarý temsil eden geleneksel partiler ANAP, DYP, DSP ve CHP'nin 1991, 95, 99 ve 2002 seçimlerinde aldýklarý oylarýn toplamý sýrasýyla þöyle oldu: % 82.04, % 64.18, % 56.13, % 35.28.

"Merkezden kaçýþ" eðilimi, politik yelpazenin solunda da görülüyor. Merkez solun geleneksel partileri DSP ve CHP'nin (1991 seçimlerindeki SHP oylarý CHP olarak deðerlendirilmektedir) 1991, 95, 99 ve 2002 seçimlerindeki toplam oy oranlarý sýrasýyla þöyle oldu: % 31.00, % 25,35, % 30.90, % 20.61.

SOL OYLAR NEREDE?

Merkez sol çökerken kendisini daha solda tanýmlayan partilerin (DEHAP, ÖDP, ÝP, TKP) toplam oylarý 383,294 adet arttý. Ancak bu cýlýz artýþ merkez solun 2,890,631'lik oy kaybýnýn ancak bir bölümünü telafi edebildi. Sol oylarýn toplamýnýn 2,507,337 azalmasýna engel olamadý. Sað oylar ise 2,728,716 adet arttý. Ancak hesaba katýlmasý gereken bir nokta daha var. Bu seçimlerde oy vermeyenlerin sayýsýnda ciddi bir artýþ yaþandý. Son 10 yýlda %13 ile %16 arasýnda deðiþen sandýða gitmeyenlerin oraný %21'e çýktý. Bu seçimlerde sandýða hiç gitmeyenlerin sayýsý 1999 yýlýyla kýyaslandýðýnda 3,863,981 adet daha arttý. (Geçersiz oy oranýnda ise önemli bir deðiþme olmadý, 1999 yýlýnda 1.494.217 olan geçersiz oy sayýsý bu seçimde 1.284.982 oldu.) Merkez saðýn kendi tabanýnda bile umut olmaktan çýktýðý bu dönemde, sol seçmenin merkez saða ya da daha da saðýna kayýþý ihmal edilebilecek düzeydedir. Bu nedenle, sandýða gitmeyenlerin büyük bölümü, sol eðilimli olan ama mevcut sol partilerden umudu olmayan geleneksel sol seçmendir.

AY R INT ILI SEÇ ÝM ANA LÝZÝ MÝ Z 4 , 5 , 6 ve 7 ’inc i sa y f a m ýz da dýr .


DEMOKRASÝYÝ AKP SAVUNAMAZ antikapitalist

Sað basýnda "demokratik devrim" olarak görülen AKP'nin seçim zaferi, Demokrat Parti'nin 1950 ve ANAP'ýn 1983'teki zaferlerine benzetildi. Referans verilen tarihler, sað ideologlarýn demokrasiden ne anladýðýný gösteriyor. Ki m i n d e m o k r a s i s i ? Kemalist tek parti diktatörlüðüne karþý toplumun refah ve demokrasi isteminin adresi olan Demokrat Parti, Sabancý'larýn partisiydi. DP, 1950'lerde, özel sermayenin devlet bürokrasisi karþýsýndaki mücadelesinin temsilcisiydi. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda yaþanan baský ve yoksulluða karþý tepki, kendisini DP'de ifade etmiþti. Ancak DP, bu ezilen ve sömürülen çoðunluða deðil, özel sermayeye hizmet etti. Özal'ýn 1983'deki baþarýsý da benzer bir özelliðe sahip. Devlet bürokrasisinin silahlý kanadý, emekli general Sunalp liderliðindeki MDP'yi açýkça desteklerken, Özal'ýn ANAP'ý özel ser-

maye gruplarýný arkasýna alarak bir zafer kazandý. Özal'ýn mimarý olduðu "demokratik devrim", sadece zenginlerin sayýsýný artýrmakla kalmadý, bu kesimin ellerindeki sermaye miktarýný da artýrdý. Darbeci generallerin miras býraktýðý anti-demokratik koþullar devam ederken, zengin ve yoksul arasýndaki uçurum hiç olmadýðý kadar derinleþti. A K P v e D e m ok r a si Radikal 2 yazarlarýnýn bir kýsmý bile AKP'den demokrasi beklentisi içinde. Ahmet Ýnsel, AKP iktidarýný "12 Eylül rejiminden çýkýþ kapýsý" olarak görürken, "muhafazakar ve demokrat olmak mümkündür" iddiasýnda bulunuyor. Asýl olarak küçük sermaye ve yeni orta sýnýfýn partisi AKP, ordu ve büyük sermaye karþýsýnda varoþlarý da arkasýna alarak bir seçim zaferi kazandý. Ancak AKP'yi ve Ýslami hareketi demokrasi mücadelesinde ittifakýmýz olarak görmek ve gös-

termek, 28 Þubat sonrasý laik cepheyi oluþturan generallerin peþine takýlmak kadar tehlikelidir. D oðr u t ut um ne ? 28 Þubat'ý takip eden süreçte çýkardýðýmýz gazetelerde, "Eðitimin kalitesini yükselt; giyimime karýþma", "Generaller demokrasiyi savunamaz", "RP'yi kapatanlar iþçi düþmanýdýr" manþetleri kullanmýþ, solu "Laik cephe deðil, Emek cephesi" oluþturmaya çaðýrmýþtýk. CHP'nin 1999 seçim hezimetinin ardýndan, Baykal'ý hedef alýp "Generallerin dediðini yaptý, battý" derken, CHP tabanýna, "Patronlarýn, generallerin, milliyetçilerin deðil; ezilenin, emekçinin sesi ol" çaðrýsý yapmýþtýk. Solu demokrat olmaya çaðýran Ahmet Ýnsel, haklý olarak, 28 Þubat'ýn anti demokratik müdahalesine dikkat çekiyor. Generallere karþý, seçilmiþ bir parlamentoyu savunmak, bunu yaparken de Refah'la ayný tarafa düþmek kaçýnýlmazdý. Bunu

Yönetici sýnýf (generaller, büyük sermaye, üst düzey yargýç ve bürokratlar), seçim öncesinde, Ýslamcýlarýn "ýlýmlý" ya da "gelenekçi" hiç bir türünün iktidara gelmesini tercih etmediðini açýkça ortaya koymuþtu. Ancak AKP, geleneksel merkez sað seçmenin, yaþanan ekonomik krizin yarattýðý öfkeyle partilerini terk etmesi sonucu seçimden zaferle çýktý. Egemen güçlerin saldýrýsýna uðramak istemeyen AKP, yönetici sýnýfa, "endiþe etmeyin" güvencesi verip bunda samimi olduðunu kanýtlamak için özel bir çaba sarf ediyor. Yýllar sonra tek partiden oluþan ve istediði yasal düzenlemeleri hýzla gerçekleþtirebilecek bir hükümete sahip olmak isteyen Türkiye yönetici sýnýfý ise, AKP'ye bu fýrsatý tanýyor. AKP'nin kendileri ile uyumlu çalýþmasýný garanti altýna almaya çalýþan Türk egemen sýnýfý, "yeni bir 28 Þubat süreci" yaþanabileceði tehdidiyle AKP'yi "yola getirebileceðine" güveniyor. AKP hükümetinin neo-liberalizm, IMF, AB ve ABD konusundaki temel politikalarý istikrarlý ve daha kararlý þekilde uygulayacaðý beklentisi içindeki yönetici sýnýf, "Ýrtica gelir haa!" korkutmacasýný kullanmaktansa "her þey kontrol altýnda, bekleyip görelim" yaklaþýmýný pompalýyor.

luþma adresi olan AKP, birbirinden farklý bu iki dinamiðin üzerinden yükseldi. Geleneksel merkez saðdan AKP'ye kayanlar, ekonomik krizin hayatlarýnda yarattýðý tahribatýn onarýlmasýný bekliyor. Ýslami hareketin geleneksel tabaný ise Refah Partisi sürecinde mücadeleyle kazanamadýklarýný (türban, imam hatipler, Ýslami deðerlerin hegemonyasý) ýlýmlý bir liderlikle elde edebilme beklentisi içinde. AKP'yi iktidara taþýyanlarýn beklentileri, seçim sonrasý daha da artmýþ durumda. Ancak AKP'nin bu beklentilere yanýt verebilmesi için, sermaye (IMF, TÜSÝAD) ve ordu ile karþý karþýya gelmesi gerekiyor. Egemen sýnýfýn AKP'den beklentisi ise IMF’nin yoksullaþtýrma programýný hýzlandýrmasý. Bu beklentiler arasýndaki uçurum ve çeliþkiler istikrarsýzlýðýn yeni bir boyutta devam etmesi anlamýna geliyor. Uluslararasý düzeyde yaþanan ekonomik kriz ve savaþ ortamý, bu istikrarsýzlýðý daha da derinleþtirecektir.

nomik koþullarýn çizdiði sýnýrlarda iktidarýný uzun vadeli kýlmaya niyetli olan AKP, bel kemiðini oluþturan küçük burjuvazi ve orta sýnýflara sýnýrlý da olsa açacaðý kredinin faturasýný iþçi sýnýfýna ve yoksullara çýkartacaktýr. Genel olarak toplumsal refahý arttýrmaktan ziyade iþsizlerin, iþ güvencesi olmayan kayýt dýþý çalýþanlarýn öfkesini sendikalý ve iþ güvencesi olan kamu kesiminde çalýþan iþçi ve memurlara yöneltecektir. AB ile uyum çerçevesindeki demokrasi paketi, ezilenler ve iþçi sýnýfýnýn haklarýnda bir geliþme saðlamaktan ziyade özelleþtirmeler ve iþten atmalarýn yoðunlaþmasý anlamýna gelecektir. AKP'nin örgütlü iþçi sýnýfýna hiç bir borcu yok. AKP, tek baþýna iktidar olmayý baþaran son yedi yýlýn en sað hükümeti. Bir tek bakanýn lafta bile olsa solcu olduðunu söylemek mümkün deðil. AKP, IMF programýný uygulamakta kararlý. Tayyip Erdoðan gibi lider kadrolar, özelleþtirmeler ve sendikalara saldýrý konusunda ne kadar kararlý olduklarýný geçmiþte yaptýklarý ile gösterdiler. Zaten daha ilk günden baþlayarak sermayedarlara, egemenlere vaatlerde bulundular. IMF'nin öngördüðü özelleþtirmeleri hýzla yapacaklarýný, kamu kesimindeki çalýþan sayýný azaltacaklarýný, iþ güvencesi yasasýný iþverenlerin istediði hale getireceklerini açýkça ilan ettiler.

sayfa 3

yapmayan aksine generallerin peþine takýlan solun þimdi de benzer bir hata yaparak AKP'nin peþine takýlmasýna izin vermemeliyiz. AKP'den de ge-

nerallerden de, patronlardan da baðýmsýz bir emek, barýþ ve demokrasi cephesi açmamýz gerekiyor.

AB ile uyum çerçevesinde yapýlmasý zorunlu olan ekonomik düzenlemeleri bize kabul ettirmek için aðzýmýza sürdükleri bir parmak bal ise demokratikleþme konusundaki vaatler oldu. Toplumdaki demokrasi ihtiyacý o denli yüksek ki, ekonomik saldýrýlara maruz kalacaðý açýkça ilan edilen emeðin en örgütlü güçleri bile yönetici sýnýfýn yarattýðý "bekleyip görelim" kervanýna katýldý. Oysa AKP lideri Erdoðan, hükümetin önüne engel olarak çýkabilecek "bürokratlarý" tehdit ederken, esas hedefi IMF planlarýný hayata geçiren, kamu harcamalarýný kesen ekonomi bürokratlarýný korkutmak deðildi. Onlar zaten hükümetle ilk görüþmelerinden pek memnun ayrýlmýþlardý. Meclis içindeki hortumcu ve yolsuzluk yapanlara da dokunmaya hiç niyeti yok. Milletvekili dokunulmazlýðýný kaldýrmayý bir baþka bahara erteleyerek AKP kendi “aklama” operasyonlarýný yapacaðý iþaretini veriyor. AKP'nin tehditkar tutumunun krizin sorumlularýna deðil, doðrudan kamu çalýþanlarý ve onlarýn sendikalarýna yönelik olduðunu görmeliyiz.

en az sermayedarlar kadar kararlý bir þekilde ne istediklerini açýkça ifade etmek ve hükümeti sýkýþtýrmak zorundadýr. Ýþ güvencesi yasasý, memur statüsündeki kamu çalýþanlarýnýn grev ve toplusözleþme hakký, asgari ücret, memur maaþlarý, özelleþtirme, iþten çýkarmalar, zorunlu emeklilik, eðitim, saðlýk ve sosyal güvenlik, ABD'nin Irak'a saldýrý için Türkiye'den taleplerine karþý Türkiye'nin Irak'tan elini çekmesi, ABD üslerinin kapatýlmasý vb konulardaki taleplerimizi yükseltmenin zamanýdýr. AKP iktidarýnýn toplumun geneli yararýna deðiþiklikler yapýp yapmayacaðý, kitlelerin kendi talepleri için doðrudan mücadele edip etmeyeceðine baðlý. Küçük burjuvazi, orta sýnýflar ve yoksullarýn AKP'den beklentilerinin iþçi sýnýfýnýn iþ güvenceli, örgütlü kesiminin kazanýmlarýna öfkeye dönüþtürülmesine izin vermeyelim. AKP'nin bu kesimler üzerinde yaratacaðý hayal kýrýklýðýný beklemeden toplumun demokrasi, refah, adalet, barýþ taleplerine sahip çýkmak zorundayýz. AKP, çoðunluðun istikrar, adalet ve refah ihtiyacýna yanýt vermeyecek. Yaþanacak hayal kýrýklýðýnýn, umutsuzluk ve güvensizliðe deðil de kitlesel mücadeleye dönüþmesini isteyenler bugünden AKP'yi sýkýþtýrmalý, kitlelerin kendine güvenini artýracak her türlü mücadelenin öznesi olmalýdýr.

AKP’yi SIKIÞTIRALIM

AKP'nin beklentilere yanýtý

AKP'nin Türkiye'nin yeni liberal-muhafazakar partisi olma iddiasýnýn arkasýnda AB, ABD, TÜSÝAD ve ordu ile uzlaþma kararlýlýðý var. Bu çerçevede AB ile uyum süreci hýzlandýrýlacak, mu hizmetleri IMF programý Ýstikrarsýzlýk devam ka çerçevesinde yeniden yapýlanediyor dýrýlacak, hortumlanan iç ve Politik yelpazenin saðýndaki dýþ krediler bizim cebimizden "uçtan merkeze" ve "merkez- çýkan paralarla geri ödenecek. Bu ulusal ve uluslararasý ekoden uca" doðru kayýþlarýn bu-

"Görünen köy, kýlavuz istemez" Sermaye kesimi her ne kadar "bekleyip görelim" dese de aslýnda böyle davranmýyor. Sermayedarlar ne istediklerini açýkça ortaya koyup hükümeti yönlendiriyorlar. Emek kesimi ve ezilenler, "bekleyip görelim" yaklaþýmýndan hýzla kurtulmak ve

Ç i ð d e m Ö zb a þ


sayfa 4

antikapitalist

SANDIKTAN ÖFKE ÇIKTI

Seçim sonuçlarý ne anlatýyor... Se Seçim sonuçlarý, toplumda biriken ÖFKE ve HOÞNUTSUZLUÐU bir kez daha ortaya koydu. Koalisyon hükümetinin uyguladýðý IMF politikalarý, DSP, MHP ve ANAP'ýn toplam 12 milyondan fazla oy kaybetmesine neden oldu. Toplum, koalisyon hükümetinde yer alan partileri cezalandýrdý. Hükümeti oluþturan partilerin 1999 seçimlerinde 16.649.182 (yüzde 53,5) olan oy sayýsý, 4.638.261'e (yüzde 14,75) düþtü. Bu sonuç, toplumdaki öfke ve hoþnutsuzluðu yansýtýyor. Ancak, ekonomik krizin yarattýðý bu hoþnutsuzluk, kendisini RADÝKAL bir þekilde ifade etmedi. IMF politikalarýna açýkça kafa tutan DEHAP, ÖDP, SP, BBP gibi partiler raðbet görmezken, "IMF ile iliþkiler devam edecek" gibi ýlýmlý açýklamalar yapan AKP ve açýkça IMF'cilik yapan CHP oylarýnda patlama yaþandý. Bu durum, toplumun politik yöneliminde ikili bir hareket olduðunu gösteriyor. Bu ikili hareket, "MERKEZDEN KAÇIÞ" ve "UÇLARDAN MERKEZE KAYIÞ" olarak tanýmlanabilir.

þýn devam ettiðini gösterdi. ANAP ve DYP'nin 1999 yýlýnda 7.868.346 (yüzde 25,28) olan toplam oyu, 3.008.942'e (yüzde 14,71) düþtü. Bu partiler, 4 milyon kadar yeni seçmen de hesaba katýldýðýnda, oldukça ciddi bir çöküþ yaþadý. Merkez saðýn geleneksel oylarýnýn yeni adresi, AKP oldu. Bu kez saðda çekim merkezi yaratan güç, önceki yýllardaki gibi radikal bir parti deðil. AKP, toplumsal öfkeyi radikal bir muhalefet olarak örgütleyen Ýslami hareketin içinden gelmesine karþýn, RP ya da MHP gibi radikal bir parti deðil. Tam tersine, devletle çatýþmasýnda yenik düþen Ýslami hareketin tabanýndaki merkeze kayýþýn (ýlýmlýlaþmanýn) temsilcisi. Ancak AKP'nin merkeze kayýþý ne denli büyük olursa olsun, merkez saðýn tabanýnýn AKP'ye yöneliþi, bu kesim için saða doðru bir RADÝKALLEÞMEYÝ ifade ediyor. Samimi bir þekilde devlete baðlý olan, kurulu düzeni savunmak konusunda oldukça muhafazakar olan DYP ve ANAP seçmeninin, devletle kavgalý, liderinin milletvekili olmasýna bile izin verilmeyen, kapatýlma tehdidi altýndaki M er ke zd en k aç ý þ bir partiye yöneliþi, sistemin merkeBitip tükenmek bilmeyen yoksul- zindeki politikalardan uzaklaþmayý, luk ve iþsizlik ile yolsuzluklar karþý- görece radikal çözüm arayýþýný temsýnda "sýkýn diþinizi çözeceðiz" diye sil ediyor. arka arkaya uygulanan IMF programlarý, geniþ kitlelerin refahýný artýrmak Saðda de-radikalizasyon Merkez saðýn tabanýndan AKP'ye bir yana daha da kötüleþtirdi. Bu durum, seçmenin yýllarca bü- gidenlerin bir düzeyde radikalleþmeyük bir sabýr ve beklentiyle oy vere- sine eþ zamanlý olarak "uçlardan rek iktidara getirdiði geleneksel par- merkeze kayýþ" yaþandý. Türkiye'de 1990'lý yýllarda yüksetilerden koparak daha radikal uçlara kaymasýna neden oldu. Merkez sað len Ýslami hareket, 28 Þubat Muhtýve sol politikalarý temsil eden gele- rasý sonrasý, baþta generaller olmak neksel partiler ANAP, DYP, DSP ve üzere yönetici sýnýfla karþý karþýya CHP'nin 1991, 95, 99 ve 2002 se- gelince adým adým geri çekildi. Hareçimlerinde aldýklarý oylarýn toplamý ket, bir bütün olarak radikal söylesýrasýyla þöyle oldu: % 82.04, % minden uzaklaþtý, ýlýmlýlaþarak merkeze doðru kaydý. 64.18, % 56.13, % 35.28. Geleneksel olarak sað muhafazaS a ð ra d i k a l i zm kar kesimler içinde örgütlenen, miliMerkez saðdaki geleneksel parti- tanlarý aðýrlýklý olarak küçük sermalerin oylarý 1995 seçiminden bu ya- ye sahipleri (esnaf, çiftçiler, küçük na hissedilir biçimde azalmakta. Ge- iþletme sahipleri) ve yeni orta sýnýfleneksel merkez sað partiler olan tan (serbest çalýþan mühendis, avuANAP ve DYP'nin 1991, 95, 99 ve kat, doktor vb. orta düzey yönetici2002 seçimlerindeki oy oranlarý sýra- ler) oluþan Ýslami hareket, 1990'larsýyla þöyle: %51.04, %38.83, %25.28, da öðrenciler arasýnda da geniþ bir % 14.67. 1990'lý yýllarda daha radikal çözüm önerilerine kayanlar için saðda Ýslami hareket ve faþist hareket çekim gücü oluþturdular. Sað radikalizm, 1995 yýlý seçimlerinde, Ýslami Politik yelpazenin saðýndaki "uçhareket etrafýnda toplandý. RP % tan merkeze" ve "merkezden uca" 21.38 oy aldý. Ýslami hareketi gerile- doðru kayýþlarý bir noktada buluþtuten 28 Þubat sürecinin ardýndan ya- rabilen AKP, birbirinden farklý bu iki pýlan 1999 seçimlerinde sað radika- dinamiðin üzerinden yükseldi. Gelelizmin adresi faþist parti MHP oldu. neksel merkez saðdan AKP'ye kaMilliyetçi histeri rüzgarýný da arkasý- yanlar, ekonomik krizin hayatlarýnna alan MHP, bu seçimde büyük bir da yarattýðý tahribatýn onarýlmasýný patlama yaparak, yüzde 19.46 oy al- bekliyor. Ýslami hareketin gelenekdý. Merkez sað partilerdeki 13,5 pu- sel tabaný ise Refah Partisi sürecinde anlýk oy kaybýnýn (%38.83'den mücadeleyle kazanamadýklarýný (tür%25.23'e) büyük bölümü için çekim ban, imam hatipler, Ýslami deðerlemerkezi olan MHP, devlet karþýsýnda rin hegemonyasý) ýlýmlý bir liderlikle geri çekilen Ýslami hareketin taba- elde edebilme beklentisi içinde. Tek nýndan da 5 puan kadar oy almýþtý. baþýna AKP'yi iktidara taþýyanlarýn Son seçim, merkez saðdan kaçý- beklentileri, seçim sonrasý daha da

S ert u ð Çi ç ek

Koalisyon hükümetinin uyguladýðý IMF politikalarý, DSP, MHP ve ANAP'ýn toplam 12 milyondan fazla oy kaybetmesine neden oldu. Toplum, koalisyon hükümetinde yer alan partileri cezalandýrdý. Hükümeti oluþturan partilerin 1999’da 16.649.182 (yüzde 53,5) olan oy sayýsý, 4.638.261'e (yüzde 14,75) düþtü. militan aðý oluþturdu. Ýslami hareketin militanlarý arasýnda gençlerin sayýsýndaki artýþ ve seçimlerde kazanýlan baþarýlar, militanlarýn güvenini arttýrmýþtý. 1995 seçimlerinde oylarýný "adil düzen" programý ve sosyal bir hareketin örgütlü gücüyle yükselten Ýslami hareketin liderliði 28 Þubat Muhtýrasý karþýsýnda neredeyse hiç mücadele etmeden teslim oldu. Hareketin liderliði çatýþmaktan kaçýnýp uzlaþmayý tercih ederken sokaða çýkan taban da yenildi. Türban ve imam hatip ortaokullarýnýn kapatýlmasý konularýndaki mücadelede yenik düþen tabanýn, "kazanabiliriz" umudu kýrýldý, mücadele etme güveni sarsýldý. Bu süreçte bir bütün olarak radikallikten uzlaþmacýlýða, uçtan merkeze doðru kayan Ýslami hareket, liderliðinde yaþanan çatýþmalar ve devlet basýncý nedeniyle sonunda bölündü. Tayyip Erdoðan ve ekibi, "deðiþtik" söylemi ve bu söyleme uygun tutumlarýyla sermayedarlar, generaller ve hakimler baþta olmak üzere, yönetici sýnýfla çatýþmaktan özel olarak kaçýndý. AKP, Ýslami hareketin tabanýnda yaygýn olan "çatýþmaktan kaçýnma" hissinin temsilcisi oldu. Hareketin diðer kanadý SP ise tabandaki daha çatýþmacý-mücadele-

ci kesimin temsilcisi oldu. Saadet Partisi, IMF ve savaþ karþýtý söylemine raðmen Ýslami hareketin tabanýndan çok az oy alabildi. AKP ise türban gibi en geleneksel konularda dahi hiç bir þey vaat etmeden bu kesimin oylarýnýn neredeyse tamamýný kazandý. Ýslami hareketin oylarýnýn SP yerine AKP etrafýnda toplanmasý, hareketin tabanýndaki de-radikalizasyonun somut ifadesidir. Ýslami hareket bir bütün olarak radikal uçtan merkeze (ýlýmlý politikalara) kaydý.

MH P ve G P Eþ zamanlý yaþanan merkezden kaçýþ ve merkeze kayýþýn bir baþka göstergesi, MHP ve merkez sað partilerin kaybettiði tabanýn bir kýsmýný toparlayan GP'nin yaptýðý oy patlamasýdýr. MHP liderliði hükümet ortaðý olduðu süreçte büyük sermayenin programýný uyguladý ve saldýrgan faþist tabanýný kontrol etmekte üstün bir performans sergiledi. MHP'nin geleneksel tabanýný de-radikalize ettiði bu koþullarda aþýrý saða doðru radikalleþen yeni ve örgütsüz seçmen Uzanlar'ýn sað popülist söylemlerini ve seçim kampanyasýný ödüllendirdi.

AKP’nin baþarýsý ve açmazlarý artmýþ durumda. AKP'nin bu beklentilere yanýt verebilmesi, yönetici sýnýf ile karþý karþýya gelmesini gerektiriyor. Çünkü yönetici sýnýfýn ve AKP'ye oy verenlerin hükümetten beklentilerini bir potada eritmek mümkün deðil. Bu beklentiler arasýndaki uçurum ve çeliþkiler istikrarsýzlýðýn yeni bir boyutta devam etmesi anlamýna geliyor. Uluslararasý düzeyde yaþanan ekonomik kriz ve savaþ ortamý, bu istikrarsýzlýðý daha da derinleþtirecektir. AKP, seçimlerden hemen sonra, önceki hükümetten devraldýklarý ekonomik programýn esasýný teþkil

eden AB, özelleþtirmeler, kamunun küçültülmesi, iþten çýkarmalar vb konularda uygulamayý hýzlandýrarak devam ettireceðini açýkladý. Bizleri bu programa ikna etmek için aðzýmýza sürdükleri bir parmak bal ise, demokratikleþme konusundaki vaatleri oldu. Toplumdaki demokrasi ihtiyacý o denli yüksek ki, AKP'nin bu yaklaþýmý ne yazýk ki etkili oldu. Ekonomik saldýrýlara maruz kalacaðý açýkça ilan edilen emeðin en örgütlü güçleri bile yönetici sýnýfýn yarattýðý "bekleyip görelim" kervanýna katýldý.


antikapitalist

sayfa 5

MERKEZ SOLDAN KAÇIÞ

sonuçlarý ne anlatýyor... Seçim sonuçlar "Merkezden kaçýþ" eðilimi, politik yelpazenin solunda da görülüyor. Merkez solun geleneksel partileri DSP ve CHP'nin (1991 seçimlerindeki SHP oylarý CHP olarak deðerlendirilmektedir) 1991, 95, 99 ve 2002 seçimlerindeki toplam oylarý sýrasýyla þöyle oldu: % 31.00, % 25,35, % 30.90, % 20.61. Milliyetçi histerinin doruða ulaþtýðý 1999 seçimleri öncesinde DSP milliyetçilik, CHP ise laik cephecilik üzerinden saða doðru kaydýlar. Neo-liberal politikalarý da kayýtsýz kabulle birleþen bu kayýþ merkez solun geleneksel tabaný ile kopuþunu artýrdý. Kendisini merkez solda tanýmlayan partiler, 1999 seçimlerinde toplam 9.751.861 (yüzde 31,34) oy almýþken, bu seçimde CHP, DSP ve YTP sadece 6.861230 (yüzde 21,82) oy alabildi. Böylece DSP seçmeninin aðýrlýklý olarak CHP'ye geri döndüðü bu seçimde, merkez solda 2.890.361 oyluk (yüzde 29,64) bir kayýp oldu. Solun bu durumunun birinci nedeni, merkez solda duran CHP ve DSP gibi partilerin ezi-

lenlere ve emekçilere sýrtýný dönerek yönetici sýnýfýn iþlerini yapmayý görev edinmiþ olmasýdýr. Bu politikanýn özünü oluþturan üç nokta var: 1) Kapitalizmin uluslararasý düzeydeki yeni saldýrýsýnýn ideolojisi olan neo-liberal politikalara teslim olmak. 2) Kürt sorununda, 1991 seçimleri sonrasý devletten yana tutumu keskinleþtirip saðý güçlendiren milliyetçilik (=ulusalcýlýk) fikrini beslemek. 3) Ýslami harekete saldýran 28 Þubat sürecinde laik cephede yönetici sýnýfla saf tutarak muhalif bir hareketin ezilmesine yardýmcý olmak. Yönetici sýnýfýn toplumsal muhalefete saldýrmak için kullandýðý son 10 yýldaki en önemli ideolojik silahlarý olan neo-liberalizm, laik cephecilik ve milliyetçiliðin genel olarak solda yarattýðý etki, solun kendi mezarýný kazmasýna neden olmuþtur. Devlete karþý muhalefetin temsilcisi olmasý gereken, sermayeye karþý emekçileri savunmasý gereken, ezenlere karþý ezilenlerin yanýnda olmasý gereken sol, bu nedenle kendi tabanýndan bile

Solun bu durumunun birinci nedeni, merkez solda duran CHP ve DSP gibi partilerin ezilenlere ve emekçilere sýrtýný dönerek yönetici sýnýfa selam durmayý görev edinmiþ olmasýdýr. kopmuþtur. Bu durum merkez sol partilerin bir kýsmýnýn çökmesine ve merkez solun toplam oylarýnýn önemli ölçüde kaybedilmesine neden oldu. 1999 seçimlerinde DSP'nin, 2002 seçimlerinde ise CHP'nin meclise girmesini saðlayan faktör, seçim öncesi dö-

nemde hükümette yer almamasý nedeniyle kendiliðinden kazandýklarý muhalif kimliktir. Her iki parti de, hükümetlerin uyguladýðý politikalardan yýlan, ama radikalleþmeyen sol seçmenin gittikçe azalan desteðiyle yetinmek zorunda kalmýþtýr.

Radikalleþtiremeyen sosyalist sol Ancak merkez soldan "kaçan" oylarýn adresi, ne yazýk ki daha solda duran DEHAP ya da ÖDP gibi partiler olmadý. DSP'nin uyguladýðý IMF politikalarýndan ve CHP'nin Derviþ'i transfer etmesinden rahatsýz olan büyükçe bir sol seçmen kitlesi sandýða gitmedi. Bunun nedeni radikal solun çekim gücü yaratamamasýdýr. Bu ise toplam sol oylarýn dibe vurmasý sonucunu doðurdu. Kendisini solda tanýmlayan (Kürt hareketi ve sosyalist sol dahil) bütün partilerin oylarý 1999 seçimlerine göre toplam 2,507,337 azaldý. Seçmen sayýsýndaki 4 milyonluk artýþ da hesaba katýlýrsa sol oylardaki düþüþün ne denli büyük olduðu daha iyi görülüyor. Merkez solun ihanetinin yarattýðý hayal kýrýklýðý ve öfkeyi daha solda bir alternatif etrafýnda toparlayamamak ise Türkiye'de kendisini sosyalist olarak tanýmlayan kesimin sorumluluðundadýr. 1991 seçimlerine Kürt hareketi ile ittifak yaparak

giren merkez soldaki SHP'nin, iktidar ortaðý olarak uyguladýðý politikalarýn yarattýðý hayal kýrýklýðý, Kürt illerindeki tabanýný önemli ölçüde yitirmesine neden oldu. Bu taban kendisini en iyi ifade eden HEP, DEP ve HADEP'e kaydý. Kürt illerinde görülen bu "radikalleþme" ne yazýk ki batýda yaþanmadý. Sol tabanýn Türkiye'deki gidiþ geliþleri, DSP ve CHP arasýndaki kaymalarla sýnýrlý kaldý. Radikal solda bir çekim merkezi doðmadý. Ekonomik kriz nedeniyle yoksulluðun arttýðý, yolsuzluklara öfkenin, mevcut partilere ve devlete güvensizliðin bu denli yükseldiði bir ortamda radikal solun alternatif olarak tekrar sahneye çýkmasý çok mümkündü. Ancak kendisini sosyalist olarak tanýmlayan kesimler, birleþtiren ve kazanabiliriz duygusu yaratan çekim gücü yaratamadýlar. Bu baþarýsýzlýk, sayýsal yetersizliklerinden çok politik hata-

lardan kaynaklanýyor. Kendisini sosyalist olarak tanýmlayan gruplarýn da, týpký merkez sol gibi, milliyetçi (sol söylemle 'ulusalcý') ve laik cepheci fikirlerin etkisi altýnda saða kayýþý bu hatalarýn bir kýsmýný açýklar. Ancak bunun yaný sýra ve en az bunun kadar önemli bir hata daha vardý: Bu kesimin, kendi grup çýkarlarý üzerinden, "benim partimin bayraðý altýnda, benim önderliðimde" yaklaþýmýný dayatmasý. Oysa solu büyütecek olan temel þey, bir yandan bizi düþmanýmýzýn kuyruðuna takan milliyetçilik ve laik cepheciliðe karþý sýký durmak, diðer yandan da ortak talepler etrafýnda "BÝRLEÞTÝREN" iþler yapmaktý. Burada bahsedilen "BÝRLEÞTÝREN" iþler, "BÝRLÝKTE" iþ yapmaktan daha öte bir anlam ifade ediyor. Sosyalist solun "birlikte" iþler yapmasý yeterli deðil. Çünkü bu kesim zaten çok küçük bir azýnlýk. Önemli olan, merkez soldan ko-

pan ama kendisini "sosyalist" olarak tanýmlamayan, devrimi mümkün görmeyen kesimleri mücadele alternatifine kazanacak iþler kotarmak. Merkez solun ihaneti karþýsýnda öfkelenen bu kesimin eve gitmesini, pasifleþ-

mesini engelleyecek, kendine olan güvenini artýrýp umudu yükseltecek olan iþler yapmak gerekiyor. Bunun içinde onlarý da kapsayacak BÝRLEÞTÝREN kampanyalar, mücadeleler örmek, küçük de olsa kazanýmlar elde etmek gerekiyor.

Solda de-radik aliz as yon Solda hakim hale gelen milliyetçilik ve laik cephecilik, neo-liberal fikirlerin etkisiyle de birleþince Türkiye'de toplumsal mücadele zayýfladý. Yaþanan ekonomik krizin yarattýðý iþsizlik ve yoksullaþmaya, yolsuzluða ve adaletsizliðe karþýn büyük iþçi mücadeleleri olmamasýnýn arkasýnda yatan temel neden bu. Ýslami hareketin de temel mücadele alanlarýnda yenilerek geri çekilmesi toplumdaki mücadele etme eðilimini daha da düþürdü. Bunlarla iç içe yaþanan bir baþka önemli bir geliþme ise Kürt sorunu üzerinden radikalleþenlerin ILIMLILAÞMASI yada de-radikalizasyonu oldu. Gerilla hareketinin týkandýðý 1990'larýn baþlarýndan beri var olan bu eðilim, PKK lideri Öcalan'ýn yakalanmasýndan sonra güçlendi. "Sosyalist Kürdistan", "Vur gerilla vur Kürdistaný kur" sloganlarý yerini "ne inkar ne ayrýlýk, demokratik cumhuriyet" sloganýna býraktý. Kürt hareketi liderliðinin DEMOKRATÝK CUMHURÝYET yaklaþýmý, hareketin merkeze (toplumun genelince daha kabul edilebilir hale) doðru kayýþ sürecini ifade ediyor.


sayfa 6

antikapitalist

NEREDE SIKIÞTIK?

ý ne anlatýyor... Seçim sonuçlarý ne anla

Türkiye yönetici sýnýfýnýn kitleleri kendi programýna ikna etmek için yakýn tarihte kullandýðý 3 temel ideoloji, NEO-LÝBERALÝZM, MÝLLÝYETÇÝLÝK ve LAÝK CEPHECÝLÝK oldu. Yönetici sýnýf argümanlarýnýn toplumun genelinde hakim olmasý, muhalif hareketlerin kazanmasý önündeki en büyük engel. Yönetici sýnýfýn fikirlerinin hegemonyasýný kýracak olan, iþçi sýnýfýnýn kitlesel ve militan mücadeleleridir. Ýþçiler içinde, sýnýfýn genelini harekete geçirip sola çekebilecek KÝTLESEL büyüklüðe sahip tek güç ise merkez solun tabaný. Oysa son yýllarda sýnýfý bölen, hareketsizleþtiren, mücadele etme isteðini dizginleyen neo-liberal, milliyetçi ve laik cepheci fikirler sýnýfýn bu kesiminde de hakim. Bu nedenle 1990'larýn baþýna kadar yükselen iþçi hareketi bir durgunluk içinde. Hemen hemen her toparlanýþýnda, fikirsel bölünmüþlük nedeniyle kazanamadan ya da kýsmi kazanýmlarla yetinerek geri çekildi. Temiz toplum talebiyle yükselen "bir dakika karanlýk" eylemleri, grevli sendika hakký için yapýlan KESK eylemleri, mezarda emekliliðe ve özelleþtirmelere karþý yapýlan eylemler 1 Aralýk 2000 gre-

viyle yaþanan yükseliþler bu fikirsel ve dolayýsýyla örgütsel bölünmüþlük nedeniyle benzer biçimlerle sönümlendi. Sýnýfýn bazý sektör ya da bölgelerdeki militan çýkýþlarý da ayný nedenlerle izole edildi. Kocaeli SEKA ile Beykoz Paþabahçe fabrikalarýnýn iþgali, metal sektöründe 1998 sonundaki mücadele bu izolasyonun önemli örnekleri arasýndadýr. Kitleleri sola ve mücadele alternatifine kazanmanýn yolu, öncelikli olarak sosyal demokrasinin tabanýnda yer alan bu kesimin Son olarak Beykoz Paþabahçe iþçileri iþverenin kapatma kararýný durdurmak için kendisine ve mücadelefabrikayý iþgal ettiler. Ne yazýk ki solun büyük güçleri, neo-liberalizmin doðrudan bir ye olan güvenini artýrmak, umudunu yükselt- donucu olan bu karara karþý mücadelede Paþabahçe iþçilerinin izole edilmesine seyirci mekten geçiyor. Bunun kaldý. Bu tür mücadelelerin kazanmasý için çýrpýnmayan sol, kendi mezarýný da kazýyor... önünde engel olan neoreketi ile dayanýþma içinde olmak, ruþ, milliyetçiliðe karþý gerekli tartýþliberal, milliyetçi ve laik cepheci an- Türk sosyalistleri açýsýndan kritik bir mayý yapmamýzýn en vazgeçilmez layýþlara karþý sýký bir duruþ sergile- öneme sahiptir. Yönetici sýnýf karþý- yoludur. mek zorundayýz. Bu açýdan Kürt ha- sýnda Kürt hareketi ile yan yana duEmekçilerin ve ezilenlerin her mücadelesinde karþýmýzda olan güçlerle saf tutmak, tarihte defalarca olduðu gibi, yine emekçileri ve solu felç etti. Bu felçlik duruSeçimler, radikal Ýslami hareketi ezen 28 Þubat'ýn halen devam eden mu nedeniyle kazanabileceðimiz Kapitalist sistemin yarattýðý devletinin askeri olmaya karþý gölgesi altýnda yapýldý. 28 Þubat so- mücadeleleri kaybettik ya da sýnýrlý lun geleceði açýsýndan önemli bir kazanýmlarla yetindik. Temiz top- yoksulluk, iþsizlik, savaþlar, ada- çýkmakla birleþtiðinde emek ekdönüm noktasý oldu. "Sürekli ay- lum, mezarda emeklilik ve grevli letsizlik ve ekolojik yýkým de- senine oturabilir. Aksi halde, dýnlýk için bir dakika karanlýk" hare- toplusözleþmeli sendika hakký ko- vam ediyor. Sermayenin kendi emek-sermaye ekseninden uzakketi bitti, yerini Ýslami harekete nularýndaki mücadelelerin sonuçla- politikalarýný kabul ettirebilmek laþýlýr. ABD emperyalizmine ve karþý generallerin liderliðinde kuru- rý, bu durumun en belirgin örnekle- için son 30 yýlda uluslararasý dü- savaþýna karþý olan emekçiler, ridir. Yaþanan ekonomik krizin fa- zeyde kullandýðý temel ideoloji yönetici konumdaki sermayenin lan laik cephe aldý. çýkarlarýný temsil eden "ulusal çýDevlet ve onun bel kemiði olan turasýna direnen esnaf eylemleriyle neo-liberalizm oldu. Oysa Türk solunun küresel karlar" uðruna sermayenin peþiordunun demokrasi, insan haklarý, ayný günlere denk gelen Emek Platörgütlenme, refah gibi temel müca- formu eylemlerini birleþtirmedik. sermayenin politikalarýna yanýtý ne takýlýr. Büyük kitleler, üretimin bu dele alanlarýnda karþýmýzda yer al- Toplumsal altüst oluþun "devleti za- ne yazýk ki büyük ölçüde ulusaldýðý unutuldu. "Þeriat geliyor" kor- yýflatarak þeriatçýlarýn iþine yaraya- cýlýða sýkýþmýþ durumda. Ulusal denli uluslararasýlaþtýðý kapitakusunu yaygýnlaþtýran generaller ar- caðý" korkusuyla krize karþý sokaða çözüm önerenler ister istemez lizmde, sermaye birikimi göreli en baþa "ulusal çýkarlarý" koyu- olarak az olan Türkiye gibi ülkekalarýnda dizilmemizi istediler. Ne dökülen kesimi yalnýz býraktýk. Sonuçlarý çok aðýr olan ekono- yorlar. "Ulus" ise sýnýflar ayrýmý- ler için, "ulusal" çözümün daha yazýk ki genel olarak sol, bu çaðrýya uydu. Örgütlü iþçi sýnýfý liderleri Ýs- mik krizin faturasýný ödemeyi ka- nýn üzerini örterek iþverenle iþ- fazla yoksullaþma anlamýna gelelami hareket karþýsýnda ordunun si- bullenmemiz sonucunu doðuran çinin ortak çýkarlarý olduðu fikri- ceðini, en azýndan, hissediyorvil kanadý olmaya soyundu. Hatta hareketsizliðin siyasi arenadaki be- ni besliyor. Patronlarýn aðzýndan lar. Ulusal çözüm olmadýðý, kapikendisini sosyalist diye tanýmlayan deli, sað hegemonyanýn yükseliþi sýk sýk duyduðumuz "hepimiz solun bir kýsmý bile generallerin pe- olarak karþýmýza çýktý. 1999 ve ayný gemideyiz" söylemi böyle- talist dünya sistemine karþý enþinde saf tutmayý ya da pratikte ay- 2002 seçimlerinin sonuçlarý bunu ce ulusalcý sol tarafýndan kabul- ternasyonal bir yanýt vermek geleniliyor. rektiði, bu yanýtýn her ülkede ný anlama gelen "tarafsýz" kalmayý doðruluyor. Günlük yaþama hakim olan bu Kapitalist dünya sisteminin ama ulusalcý deðil tersine entertercih etti. Toplumsal muhalefetin en önemli motoru olan iþçi sýnýfý- pasiflik, son seçimde geleneksel sol dayatmalarýna karþý "baðýmsýz nasyonalist bir temelde inþa nýn sol kesimi generallerin arkasýn- seçmenlerin önemli bir bölümü- Türkiye" söylemiyle kendisini edilmesi gerektiði fikri ne yazýk da saf tutunca, emek cephesinin nün sandýða bile gitmemesi nokta- ifade eden yaklaþým, bir yanýyla ki Türk solunda hakim deðil. sokak ve eylem gücü derin bir zaa- sýna ulaþtý. Sandýktan çýkan sonuca emperyalizme duyulan öfkeyi Türk solunun, Seattle'dan buyakarþý laik cephecilerin tutumunu dile getirmekte. Ama bu anti- na kapitalist dünya sistemine kafa uðradý. Askeri müdahaleye karþý diren- Ertuðrul Özkök 4 Kasým'da þöyle emperyalist söylem, eðer anti- fa tutarak büyüyen Küresel Diremeyen, hatta yönetici sýnýfla bir özetliyordu: "Merak etmeyin Ordu kapitalist bir içerikle beslenmi- niþ Hareketi'nden öðrenmeye olup muhalif bir hareketin ezilme- var." Özkök'ün "herkesin hissi" de- yorsa, yerli kapitalistleri güçlen- direnmesi ve bu hareketi küsine destek veren solun kendine diði bu durum, "pasifliði" yansýtý- direcektir. "Amerikan askeri" ol- çümsemesinin arkasýnda yatan maya karþý çýkmak, ancak, kendi da ayný ulusalcý yaklaþýmdýr. güvenini kaybetmesi kaçýnýlmazdý. yor.

28 ÞUBAT’ýn GÖLGESÝ

Neo-liberalizm, ulusalcýlýk ve

sol


antikapitalist

ÇIKIÞ NEREDE?

sayfa 7

týyor... Seçim sonuçlarý ne anlatýyor... S

IMF programýný uygulayacak, iþçilere ve sendikalara saldýracak, özelleþtirmeler yapacak ve Bush'un savaþýna karþý direnmeyecek sað bir hükümet ile karþý karþýyayýz. Bizim görevimiz kitlelerin direnme güvenini arttýracak fikirlerin güçlenmesini saðlamaktýr. Örneðin Irak'a yönelik saldýrý planlarýna karþý yoðun ama pasif bir muhalefet var. Ancak bu pasif muhalefet savaþý durdurmak için de, kitlelerin kendine güvenini artýrmak için de yeterli deðil. Bu muhalefetin bir kýsmýný aktifleþtirmek bile büyük bir kazaným olacaktýr. Küçük bir azýnlýk olsa bile aktifleþen bu kesimi, pasif duran büyük kitleyi aktifleþtirecek bir motora dönüþtürmeyi hedeflemeliyiz. "Bir þey yapmalý" diyenlerin hem savaþ gibi genel, hem de yerel (gazetemizde yer alan "kantinime dokunma kampanyasý" örneðinde olduðu gibi) sorunlar etrafýnda birliðinin saðlanmasý bu açýdan çok

önemlidir. Bu küçük azýnlýk, kendisini aþan daha büyük bir kitleyi bir araya getirebilir. Büyük mücadeleler görmek isteyen herkes, bugün eylemde birliði her ne kadar küçük de olsa saðlamak ve geniþletmek için çabalamalýdýr. Sadece bu fikirlere sahip olmak yeterli deðil ne yazýk ki. Bu fikirler doðrultusunda hareket edecek insanlarýn birlikte vurmasýný saðlayacak bir örgütlenmeye de ihtiyacýmýz var. Büyük mücadeleleri beklemek deðil onlarý inþa etmek istiyorsak iki iþi birlikte yapmak zorundayýz: 1) Bu azýnlýðýn büyük çoðunluðu harekete geçirebilmesi için daha büyük kesimleri kapsayýp aktifleþtirecek ortak talepler etrafýnda birleþtiren mücadeleler inþa etmek. 2) Mücadele etmek gerektiðini düþünen azýnlýk içinde devrimci fikirlerin geliþmesine katkýda bulunmak. Büyüklük önemlidir. Ne kadar büyük olursak o kadar iyi. Kazanmak istiyor-

sak çok daha büyük olmalýyýz. Solun çok büyük olmadýðý doðru, ancak bu durum hiç bir þey yapamayacaðýmýz anlamýna gelmiyor. Sol küçük de olsa var olan güçleriyle gelecekte büyüyebilecek bir hareketin tohumlarýný atabilir. Küçük kampanyalarýn geliþimi, olaylarýn akýþýný deðiþtirebilir. Seattle o kadar da büyük deðildi ve onun öncesinde örneðin Londra'da yapýlan eylem iki bin kiþilikti. Ortak talepler etrafýnda birleþtiren, merkez soldan kopanlarý da aktifleþtirmeyi hedefleyen kampanyalar teþvik edilmeli desteklenmelidir. Ama bunun gerçekleþmesini garantilemek istiyorsak bu konuda net fikirleri olan yeni bir sol geleneðin sabýrla inþasý dýþýnda kýsa bir yol yok. Soldaki hakim gelenek, ne yazýk ki, birleþtirmeyi deðil; küçük de olsa kendi grubunun çýkarlarýný her þeyin önüne koyuyor. Bu

anlayýþý mezara gömecek yeni bir kuþaðýn kendine güvenini artýrmak, sosyalist fikirlerle örgütlülüðünü yükseltmek zorundayýz. Son olarak Floransa'da 1 milyon kiþilik savaþ karþýtý eylemi gerçekleþtiren

Ulusalcýlýðýn (=milliyetçilik) etkisi

Kürt hareketinin direngenliði ve gerilla mücadelesinin kýsmi baþarýlarý, 1980'lerin sonlarýnda yükselen iþçi hareketiyle birleþmiþti. Rüzgar soldan esiyordu. Bahar eylemleri, madenci grevi, Zonguldak-Ankara yürüyüþü, 3 Ocak 1991 genel grevi, "Zonguldak-Botan elele" havasýný artýrýyordu. SHP ve sendikalar, 1980'lerin sonlarýnda, Kürt sorununun "siyasi çözümü"nden, "ana dilde eðitim"den bahsediyorlardý. Ancak 1991 Körfez Savaþý, yönetici sýnýfýn "vatan çýkarlarý", söylemini güçlendirerek iþçi hareketinin yükseliþini durdurdu. "Hepimiz ayný gemideyiz" propagandasý ne yazýk ki bir kez daha etkili olmuþtu. Ankara'ya yürüyen onbinlerce madenci ve ailesi, yolun yarýsýndan geri döndüler. Solun ana gövdesini oluþturan SHP ve sendikalarýn liderlikleri, milliyetçi söyleme karþý durmadý. Kendisini genel olarak "yurtsever", "vatansever", "ulusal" olarak tanýmlayan ve bununla övünme geleneðine sahip olan sosyalist solun savaþa karþý muhalefeti de

bu milliyetçi havayý durduracak bir set öremedi. "Amerikan askeri olmayacaðýz", "Kahrolsun ABDbaðýmsýz Türkiye" yaklaþýmý eðer "Türk askeri olmayacaðýz", "Türkiye Irak'tan elini çek" ile birleþmiyorsa milliyetçiliðe hizmet edebilecek açýklarý var demektir. Kazanýmlar saðlamýþ ve kendine güvenli iþçi hareketinin ANAP iktidarýný yýkmasý ve yeni kurulan SHP-DYP hükümetinden beklentilerin yüksekliði, eylemsizlik eðilimini artýrdý. Körfez Savaþý aracýlýðýyla yükselen ulusalcý (=milliyetçi) duygular 1991 seçimleri sonrasý Kürt hareketinin imhasýna yönelik saldýrý için gerekli zemini oluþturdu. SHP listelerinden TBMM'ye giren Kürt milletvekillerinin cezaevine atýlmasýyla simgeleþen bu süreç, azgýn bir milliyetçi hegemonyaya dönüþmeye baþladý. Yönetici sýnýfýn bu saldýrýsý öncelikle SHP'yi ve sendikalarý etkiledi. O dönem henüz inþa aþamasýnda olan KESK'i hariç tutarsak, bu güçler, milliyetçi havanýn etkisiyle "vatanýn bölünmez bütünlü-

ðü" söylemine geçtiler. SHP'nin daha solunda duran sosyalist sol, ne yazýk ki yükselen milliyetçi dalgaya teslim oldu. Devlete ve Kürt hareketine "eþit uzaklýkta durma" eðilimi teslimiyetin ilk adýmý oldu. Sosyalist solun bir kýsmýndaki bu politika nedeniyle, Kürt hareketini "emperyalizmin" oyunu olarak görüp devleti korumak gerektiði, "MHP ile Kürt hareketinin ayný" olduðu söylemleri kendisini sosyalist olarak tanýmlayanlar arasýnda bile yerleþmeye baþladý. Madalyonun öbür yüzünü oluþturan sosyalist solun baþka bir kesimi ise Kürt hareketini koþulsuz desteklemenin de ötesine geçip onun kuyruðuna takýldý. Kürt hareketinin Batý'da "gerilla toplama örgütü" gibi çalýþmasý perspektifi eleþtirilmeden kabul edildi, hatta takdir edildi. Oysa Kürt sorununun çözümü için Batý'da yapýlmasý gereken en önemli þey milliyetçiliðe karþý tartýþmak ve bir "barýþ cephesi" inþa etmekti. Ne yazýk ki bu politika gerillanýn kuyruðuna takýlan sosyalist sol tarafýndan kü-

Küresel direniþ hareketinden ilham alarak, birleþtiren kampanyalarý en iyi þekilde yapmalý, sosyalizmi ve örgütlülüðün gereðini güçlü bir biçimde dile getirmeliyiz.

çümsendi. KESK liderliði ise iþyerlerinde milliyetçi fikirlerden etkilenen kesimleri kazanma mücadelesinde baþarýlý olamadý. Kamu-Sen ve devlet tarafýndan yapýlan "bunlar bölücü" suçlamasý karþýsýnda açýkça tutum alýp tartýþmak yerine "kitleselleþebilmek amacýyla" saða doðru kaymayý tercih ettiler. Milliyetçi fikirlerin iki temel olumsuz sonucu oldu: Ýlki, Türk solu, ulusal çýkarlar nedeniyle kendi yönetici sýnýfýyla ayný saflarda yer alýp onun kuyruðuna takýl. Böylece bir ulusun ezilmesine destek veren ya da seyirci kalan Türk solu emek güçlerini kendi yönetici sýnýfýna karþý birleþtiremez hale düþtü. Ýkinci sonuç ise ilkinin doðrudan ürünü olarak ortaya çýktý. Kürt hareketi, sorunun çözümündeki en önemli müttefiki olmasý gereken Türkiye iþçi sýnýfý ve soluna güvenini neredeyse tamamen yitirdi. Ýþçi sýnýfýnýn birlikte hareket etmesini zorlaþtýran bu ideolojik bölünmüþlük, sýnýfýn ve onun en soldaki temsilcilerinin mücadele etme ve kazanma güvenini zayýflattý.


Kürtler, emperyalizm, savaþ ve Türk solu

sayfa 8

antikapitalist

Ýngiltere'de yayýnlanan Economist dergisi Kürtleri "dünyanýn kendi devleti olmayan en büyük ulusu" olarak tanýmlýyor. Kürtlerin bu durumda bulunmasýnýn nedeni yaþadýklarý topraklarýn Britanya egemen sýnýfýnýn Hindistan'a açýlan stratejik yol olarak gördüðü rotanýn üzerinde ve daha sonra da Irak'ýn dünyanýn ikici büyük petrol rezervlerine yaný baþýnda bulunmasý talihsizliðidir. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun kalýntýlarýný paylaþan Britanya ve Fransýz emperyalizminin Kürtleri dört ayrý ülkeye bölünmelerinin nedeni budur. O günden bu yana Britanya, Fransa ve ABD gibi büyük güçlerin yaný sýra Türkiye, Suriye ve Ýran, Kürtlerin devletsiz ve bölünmüþ kalmalarýný devam ettirmek için ellerinden geleni yaptýlar. Her bir emperyalist güç, þu ya da bu zamanda bir grup Kürde destek vaat ederek bölgedeki diðer emperyalistler karþýnda kendi rekabet gücünü arttýrmaya çalýþtý. Ancak verilen vaat ve destek hiçbir zaman Kürtlerin kendileri için herhangi bir þey kazanmalarýna saðlayacak düzeye ulaþmadý. Britanya Osmanlý Ýmparatorluðu'nun daðýlma sürecinde Kürtlere destekte bulunuyormuþ gibi yaptý. Ancak Irak, Britanya'nýn bir kukla devleti olarak kurulduktan sonra, Britanya Hava Kuvvetleri 1932'deki Þeyh Ahmet Barzani ayaklanmasýný bastýrmak için 79 köydeki 2.382 evin 1.365'ini bombaladý. Türk egemen sýnýfý da Barzani ve Talabani örgütlerine destekte bulunma konusunda uzun bir þecereye sahip. Ancak verilen destek her zaman Kürtlerin istedikleri özerkliði kazanmalarýný engellemek yönünde oldu. Suriye de, Türkiye'deki Kürtleri destekler gibi yaptý ancak PKK lideri Öcalan'ý kendi çýkarlarýna daha uygun düþtüðü için teslim etti. ABD Baþkaný Bush'un babasý, 1991'deki Körfez Savaþý sýrasýnda Irak Kürtlerine bir dizi vaatte bulundu. Ancak baðýmsýzlýk veya özerklik söz konusu olunca Güney Irak'ýn Araplarý ile birlikte onlarý kaderlerine terk etti.

K ü rt l e r i ç i n f e l a k e t Bölgede etkinlik için mücadele eden küçük veya büyük güçlerle kurulan ittifaklar, Kürler için her zaman felakete neden

olmuþtur. Ayný þey Filistinliler için de geçerli. FKÖ lideri Arafat'ýn Arap hükümetleriyle kurduðu ittifaklar Filistin haklý için felakete neden olmuþtur. Arap hükümetleri, Arafat'a Filistin hareketinin kendi düzenlerini istikrarsýzlaþtýrmamasý için mali destekte bulundular. Artýk netleþen olgu da Arap hükümetlerinin her zaman Filistinlilerin çýkarlarýný kurban etmeye hazýr oluþlarýdýr. Sonuç itibariyle Suriye'nin PKK'ye verdiði "destek" Kürtler için Öcalan'ýn yakalanmasýný beraberinde Bütün bu güçler þu veya bu negetiren bir felakete neden ol- denden dolayý Kürtlerle iliþkilemuþtur. rini kullanmak isteyebilirler. Ancak hiçbiri Kürt halkýnýn sorunlaK ü rt o l m a y a n l a r i ç i n rýnýn çözümü için çabalamadý ve f el ak et Kürtlerin baský altýnda tutul- çabalamayacaktýr. Avrupa Birlimasý bölgede yaþayan diðer ði, Bask hareketinin partisi Bathalklar için de felaketleri bera- tasuna'nýn bastýrýlmasýna karþý berinde getirmiþtir. Çatýþma, eleþtirel bir tek söz söylememiþegemen sýnýflara özellikle de tir. AB Leyla Zana ve diðer DEP Türk egemen sýnýfýna, kendi hal- milletvekillerinin halen hapiste kýnýn temel haklarýný yok sayma olmasýný kendine dert edinmebahanesi yaratmýþ. Egemenler, mektedir. ABD þimdi de Saddam Hüsemilliyetçi ideolojiyi kullanarak yin'e karþý Irak Kürtlerini kullanhalkýn hak mücadelesini engelmaya hazýrlanýyor. Bu "destek", lemeye çalýþmýþtýr. bir kez daha, Türkiye-Irak sýnýrýBu iki yüzlü bir söylemle banýn iki yakasýndaki Kürtler için þarýlmýþtýr. Mete Tuncay, resmi bir felakete gebe. ABD'nin tarihinin "Þeyh Sait ayaklanmasýnýn Türkiye'ye karþý bir Ýngiliz planlarý, bölgedeki Kürtler, komplosu olduðu" tezini tartý- Türkmenler, Sünni ve Aleviler þýrken, Ýngiltere'nin Musul ve arasýnda etnik temizliði berabeKerkük yakýnlarýnda yaþayan rinde getirecek bir vahþete neIrak Kürtlerini etkileyeceði için den olma riski taþýyor. Yeni bir Türkiye'deki Kürtlerin baðýmsýz- Kosova veya Bosna yaþanabilir. lýk veya özerklik kazanmalarýn- Bu kan gölü George Bush'un dýdan korktuðunu ifade ediyor. þýnda kimseye çýkar saðlamaz. Tuncay þötle diyor: "Öte yandan, Türkiye Kürtlerinin baðýmsýzlýðý, manda altýna tuttuklarý Irak'taki Kürtleri de etkilemez miydi?" Buna raðmen Kürtlerin "emperyalistlerin bir maþasý" olduðu hikayesi Türkiye'de yýllardan beri muhalefeti susturmak ve en temel haklarý yok saymak için kullanýlýyor.

H i kay e de vam ed i yor Türk solundan büyük ölçüde izole olan Kürt hareketi, bir veya diðer egemen sýnýftan destek almak için uðraþmaya devam etti: TÜSÝAD, Cem Boyner, Avrupa Birliði ve George Bush. Ama hiç bir þey deðiþmedi.

Þi m di n er eye ?

Türk iþçi sýnýfý Kürtlerin demokratik haklarýný desteklemediði için kendi haklarýný kaybetti ve aðýr bedeller ödedi. Kürtler de, hareketin liderlerinin sol ve iþçi sýnýfý yerine bölge içi ve dýþýndaki egemen güçlerle ittifak arayýþý nedeniyle aðýr bedeller ödediler. Evet, Kürtler bazen emperyalistler tarafýndan kullanýldý. Bu iþçi sýnýfý ve sol için Kürtlerin demokrasi mücadelesine sýrt çevirmenin deðil; aksine bu mücadeleyi desteklemenin nedenleri arasýnda sayýlmalýdýr. Çünkü Kürtlerin tekrar kullanýlmasý ancak bu þekilde durdurulabilir. Evet iþçi sýnýfý ve Türk solu Kürt-

lerin demokratik mücadelesini desteklemedi. Ancak bu, egemen sýnýflarýn Kürtlere ihanet ettiði ve her zaman edeceði gerçeðini deðiþtirmez. Beðenseler de beðenmeseler de Kürtlerin iþçi sýnýfý ile ittifak kurmak ve iþçi sýnýfýný Türk milliyetçiliðinden koparmak için mücadele etmekten baþka bir seçenekleri yok. Burada ahlaki yaklaþýmlara yer yoktur. Herkes "suçludur". Ama "suç" damgalarý vurarak sorun çözümlenmiyor. Kürt hareketinin baþarýlý olabilmesi için Türk iþçi sýnýfý ile ittifak kurmaya ihtiyacý olduðu bir gerçektir. Türk iþçi sýnýfýnýn da kendi haklarýný kazanmasý için Türk milliyetçiliðinden kurtularak ezenlerle arasýndaki baðýný koparmaya ihtiyacý var.

S o l Ý t ti f a k Türk solunun bir kýsmýnýn hiç katýlmadýðý, bir kýsmýnýn ise yarý gönüllü katýldýðý DEHAP seçim kampanyasý, HADEP liderliðinin savaþ, IMF ve AB gibi kritik sorunlar hakkýndaki muðlak fikirlerine raðmen, yukarýda sayýlan nedenlerle büyük bir öneme sahipti. Birlikte mücadele etmenin önemi, birlikte daha güçlü olmak ve verili politik sorunlarý çözmektir. Þimdi bu çalýþmayý devam ettirmemiz ve savaþ karþýtý bir hareketi inþa etmemiz, Kürtlerin demokrasi mücadelesini ile Türkiye iþçi sýnýfý mücadelesini ciddiye alan ve bu mücadelelerin ancak birlikte kazanabileceði konusunda net olan bir sol ittifak inþa etmemiz gerekiyor. C e m U zu n


DEHAP ve SEÇÝM SONUÇLARI

antikapitalist

sayfa 9

Seçimlerden önce Kürt ulusal hareketi ve Türkiye sosyalist solunun bir bölümü arasýnda DEHAP çatýsý altýnda kurulan seçim ittifaký, birliði saðlama yönünde bir çabayý temsil ediyordu. DEHAP, Türk solunun milliyetçiliðine karþý bir tutum oluþtururken HADEP tabanýn bir kýsmýný da sola yakýnlaþtýrdý. DEHAP'ýn temel iþlevi ise "birlikte mücadele edilebileceði ve solun yeniden umut haline getirilebileceði" havasýný güçlendirmesiydi. ÖDP, TKP ve SHP'nin bu birlik içinde yer almamasý, DEHAP'ýn arzu edilen düzeyde güçlü bir çýkýþ yapmasýný engelledi. Buna karþýn, Sol Ýttifak, küçük de olsa ciddi bir heyecan dalgasýna neden oldu ve merkez solun solundaki en önemli çekim merkezi oldu. Böylece bir önceki seçime göre Sol Ýttifakýn oylarý hem mutlak olarak hem de oransal olarak arttý.

R a k a ml a rý n d i l i Sol ittifakýn oylarýný geçen seçimle kýyaslamak oldukça zor. Çünkü ÖDP'den ayrýlan SDP'nin 1999 seçimlerinde ÖDP ve HADEP oylarýna katkýsýnýn ne olduðunu belirlemek zor. Ancak, gerçekçi olmasa da, ÖDP'nin bu seçimde kaybettiði bütün oylarýn geçen seçimde SDP oyu olduðunu varsayarak "en kötümser" analiz için bir veri saðlamýþ oluruz. Yani sol ittifak güçlerinin 1999 oylarýný, (HADEP+EMEP+ÖDP1999-ÖDP2002) olarak hesaplayacaðýz. Bu varsayým altýnda 1999 yýlýnda toplam 1.6676.482 oy alan sol ittifakýn o günkü güçlerinin oyu 2002'de %17 artarak 1.960.660'a çýkmýþtýr. Bugün SDP'li olanlarýn oldukça önemli bir kýsmýnýn 1999 seçimlerinde ÖDP'ye deðil, HADEP'e oy verdiði gerçeði de hesaba katýlýrsa bu artýþ, gerçekte daha büyüktür. Eðer, seçim öncesi yaratýlan "barajý aþtýk", "ikinci partiyiz", "iktidara geliyoruz" havasý olmasaydý % 6.2 oy, Türkiye'de TÝP'in 1965 seçimlerindeki %3 oyu gibi "TARÝHSEL BÝR BAÞARI" olarak deðerlendirilirdi. Ne yazýk ki %10 baraj sistemi nedeniyle TBMM'ye temsilci yollayamadýk. Oysa TÝP'in % 3 ile TBMM'ye 14 milletvekili yollamasý hareketin kendine güvenini hissedilir biçimde artýrmýþtý. Sol ittifakýn oylarý yükseldi, ancak bu artýþ beklentileri tatmin edecek düzeye ulaþmadý. Çünkü OHAL'in kalkmasý ve Kürt illerindeki baskýnýn nisbeten azalmasý nedeniyle bölgede oy patlamasý yaþanýlacaðý beklentisi çok büyüktü. Ayrýca Ýstanbul mitinginin görkemi ve kalabalýðý, baþlangýçta daha gerçekçi olanlarýn bile beklentisini yükseltti. Ancak Kürt illerinde beklenen "oy patlamasý" yaþanmadý. DEHAP, 13 ilde birinci parti oldu (bu rakam 1999 seçimlerinde 11'di), hatta oylarýný artýrdý. Ancak bu, "patlama" yaratacak düzeyde deðildi. Ayrýca batý metropollerinde de mitinglere gelen kalabalýðýn sandýkta kullanabileceði bir oy pusulasýnýn olmadýðý da sonradan anlaþýldý. DEHAP bileþenleri bu durumu açýklarken, "örgütsel baþarýsýzlýða ve baskýlara" vurgu yapýyorlar. Osman Öcalan, 6 Kasým'da Özgür Gündem'de çýkan seçim deðerlendirmesinde, HADEP'in harekete geçirdiði örgütlenme performansý ve çalýþma düzeyinin %25'i aþmadýðýný yazýyordu.

Ancak DEHAP'ýn beklentilerin altýnda oy almasý tek baþýna "örgütsel baþarýsýzlýk ve baskýlarla" açýklanamaz. Seçim sonuçlarý, Türkiye'de yaþanan genel eylemsizlik ve güvensizlik havasýnýn Kürt hareketini de etkilediðini ortaya koydu. (Bakýnýz sayfa 4,5,6,7'dekiþ ayrýntýlý seçim analizi) Türkiye'de hareketsizliðe neden olan üç önemli ideoloji karþýsýnda Kürt hareketi direnemeyerek merkeze doðru ýlýmlýlaþtý.

M i l l i y e tç i l i k Saðýn ve faþist çetelerin yükselip Kürt gerilla mücadelesinin týkandýðý 1990'lý yýllarýn ortalarýna doðru Kürt hareketi geri çekilmeye baþladý. Egemen olan milliyetçi hegemonya karþýsýnda kazanabiliriz umudu azalýrken radikal talepler, yerini uzlaþma arayýþýna býraktý.

N e o- Li b er al i z m Milliyetçiliðin etkisi altýndaki Türk solu ve iþçi sýnýfýndan beklentileri neredeyse sýfýrlanan Kürt hareketi geri çekilirken ittifaklarýný da deðiþtirmeye baþladý. Temel taleplerini ýlýmlýlaþtýran Kürt hareketi, kazanýmlar için yönetici sýnýflar arasýndaki çeliþkilerden yararlanma yöntemini öne çýkardý. Böylece Kürt hareketi, "þahin" egemenlere karþý, Avrupa ve Türkiye yönetici sýnýflarýnýn "güvercin" kanadýyla ittifaký meþrulaþtýrdý. Demokrasi taleplerinin kazanýlmasýnda, TÜSÝAD çevresi ve AB yöneticileri açýkça ittifak olarak görüldü. Bu yaklaþýmýn doðrudan sonucu ise, yeni ittifak güçlerinin en önemli önceliði olan neo-liberal ekonomik politikalarda Kürt hareketini tutumsuzlaþtýrdý.

L a i k c e p h e c i li k Yönetici sýnýfýn sola ve Kürt hareketine karþý besleyip büyüttüðü Ýslami fikirler, 1990'larýn baþýndan itibaren kontrolden çýktý. Ýslami hareket, esas olarak sisteme muhalefetin önemli bir temsilci haline geldi. Kürt illerinde devletin PKK'ye karþý mücadelesinde kullanýlmak üzere desteklenen Hizbullah (hizbul-kontra) Ýslami hareketin sadece marjinal bir bölümünü temsil ediyordu. Yönetici sýnýfýn 28 Þubat müdahale süreci, bu nedenle Kürt hareketi tarafýndan sessizce izlendi. Ancak bu sürecin sonuçlarý Kürt hareketini zayýflattý. Yönetici sýnýfýn oldukça güçlü mu-

halif bir hareketi de bastýrmasý devleti güçlendirdi, devlet karþýsýnda mücadele etme güvenini azalttý.

Dem okr at i k C um hur i yet Kürt hareketinin bir bütün olarak geri çekiliþinin ifadesi Demokratik Cumhuriyet yaklaþýmýyla kendisini ifade etti. Bu yaklaþým, tabandaki de-radikalizasyonu (ýlýmlýlaþarak merkeze kaymayý) güçlendirdi. Tepede uzlaþma arayýþý tabanda eylemsizleþme anlamýna geliyordu. Kürt hareketi içindeki en sol unsurlar bu politik kayýþ karþýsýnda demoralize oldular. Seçim kampanyasýnda HADEP'in örgütsel gücünün "%25 performans" ile kullanýlmýþ olmasý, bu durumun bir ifadesidir.

K ü r tl e ri n sa ð ý s o l u Kürt hareketi, sonuç olarak Sol Ýttifak'ý kurmuþ olsa da, liderliðinin ittifak arayýþlarý içinde Saadet, ANAP, CHP de vardý. Bu durum Kürt hareketi tabanýndaki geniþ politik yelpazenin bir göstergesidir. Kürt hareketi, sol bir tabana sahip olduðu kadar, sað muhafazakarlardan oluþan bir kitlenin desteðine de sahip. Kürt hareketinin sað partilerle ittifak arayýþý, bu tabanýn oyunu alma hedefiyle de iliþkilendirilmelidir. Liderliðin çaðrýsýna karþýn bu muhafazakar tabanýn Sol ittifaka deðil de özellikle AKP'ye yöneldiði bir gerçektir. Hareketin tabanýndaki bu farklýlýðýn yarattýðý gerilim devam edecektir. Kürt hareketi liderliði, gerilla hareketinin týkanmasý üzerine yaþanan geri çekilmeyi, Demokratik Cumhuriyet yaklaþýmýyla merkeze doðru kayarak, kucaklamaya çalýþýyor. Bizim "Demokrasi" ile sorunumuz yok. Demokrasi mücadelesinin en militanlarý olmak zorundayýz. Ancak "cumhuriyet" ile sorunumuz çok. Çünkü "Cumhuriyet = Kemalizm = Türkiye Yönetici Sýnýfý" demektir. Demokrasiyi kazanacak olan güç, iþçi sýnýfý ve ezilenlerin kitlesel mücadelelerdir. Demokrasi mücadelesinde Türk solu ve iþçi sýnýfýnýn en önemli ittifaký Kürt hareketidir. Kürt hareketinin de gerçek müttefiki Türkiye iþçi sýnýfýdýr. Türk solu ve iþçi sýnýfýndaki milliyetçiliðe karþý bu birliði güçlendirelim.

S e r t u ð Ç i çe k


sayfa 10

antikapitalist

SAVAÞSIZ BÝR DÜNYA MÜMKÜN K ü r e s e l d ir e n i þ h a r e k e t i n i n s o n d u r a ð ý F l o r a n s a ’ y d ý . D E H A P s e ç i m k a m p a n y a s ý s ý r a s ýn d a A v r u p a S o s y a l F o r u m u ’ n a d e l e g e y o l l a m a k iç i n d a y a n ý þ m a t o p l a d ý k . E l d e e d i l e n g e l i r le g a z e t e m i z a d ý n a Ý t a l y a ’ y a g i d e n i k i k i þ i d e n b i r i o l a n T ü r k a n U z u n , 1 m i l y o n k i þ i ni n k a t ý ld ý ð ý s a v a þ k a r þ ý t ý g ö s t e r i y e s a h n e o l a n F l o r a n s a ’ d a n g ö z l e m l e r i n i a k t a r ý y o r :

"Þ i md i ve b u r ada .. . ta ri h y a p ý y o r u z " Neo-liberalizme, ýrkçýlýða, savaþa, ekolojik dengenin altüst ediliþine, cinsel, dinsel, mezhepsel ayrýmcýlýða karþý Seattle gösterisinden bu yana yükselen anti-kapitalist küresel direniþ hareketinin son duraðý Floransa'ydý. Hareketin en belirgin özelliði, farklý duyarlýlýklara sahip olan sosyal hareketlerin bir araya gelerek kapitalist sistemin en önemli kurumlarýný hedef almalarý ve itirazlarýný doðrudan eylemle dile getirmeleriydi. Hareketin bileþenlerin çeþitliliði ve doðrudan eylem - doðrudan demokrasi yaklaþýmý uluslararasý düzeyde büyük bir heyecan dalgasý yarattý. Ekolojistler, eþcinseller, sendikacýlar, öðrenciler, sosyal demokratlar, sosyalistler, dinsel cemaatler, anarþistler, ulusal kurtuluþ mücadelesi verenler, yardým kuruluþlarý, savaþ karþýtlarý... Bütün bileþenler sorunlarýn kaynaðýnda gördükleri Dünya Bankasý, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, G-8, Avrupa Birliði, Dünya Ekonomik Forumu, uluslararasý þirketler ve temsilcilerini durdurmayý hedefliyordu. Bu hareket, kapitalist sisteme ve dünyanýn efendilerine kafa tutan kitlesel gösteriler örgütlemekle yetinmedi. Hareketin bileþenleri arasýnda yeni ve alternatif diyalog zemini de yarattý. Gösteri yapýlan her þehir, ayný zamanda bir tartýþma, fikir alýþveriþi yapma merkezine dönüþtürüldü. Ýtiraz edilen sistemin alternatifinin ne olduðu, baþka bir dünyanýn nasýl yaratýlabileceði konusundaki tartýþma isteði kýsa zamanda "sosyal forum"larý yarattý. Brezilya, Porto Alegre'de 25-30 Ocak 2001 tarihinde gerçekleþtirilen "Dünya Sosyal Forumu", bu ihtiyacýn üzerine yükseldi. Artýk sadece "itiraz" eden bir hareket deðil, ayný zamanda

da "baþka bir dünya"nýn nasýl yaratýlabileceðini de enine boyuna tartýþan bir hareket ortaya çýkmýþtý. Katýlýmý ilkinden 6 kat daha büyük olan Dünya Sosyal Forumu sosyal forumlar sürecini yerelleþtirmek, öncelikle de kýtalara taþýmak gerektiðinde ortaklaþtý. Bunun üzerine ilk Avrupa buluþmasý Floransa'da 6-10 Kasým tarihleri arasýnda "Baþka bir Avrupa mümkün" sloganý ile gerçekleþtirildi. Sosyal Forum, tabandan yükselen ve bileþenlerinin toplamýndan daha büyük bir deðiþim enerjisi ortaya çýkardý. Sermaye, savaþ, yoksulluk, iþsizlik, ýrkçýlýk, ayrýmcýlýk, baský ve terörizasyonun Avrupasýnda "ÝNSAN" için bir alan yarattý. Sosyal Forumda on binler kapitalist küreselleþmeye karþý alternatifi tartýþtý. Sadece tartýþmadý, 9 Kasým Cumartesi günü gerçekleþtirdiði ve bir milyon kiþinin katýldýðý savaþ karþýtý gösteri ile pratiðini devasa ölçütlerde güçlendirdi. Hareket, tüm canlýlýðý ve renkliði ile 11 Eylül sonrasý medyada verilen ölüm ilanýna yanýt verdi: "Tarih olmadýk, tarih yapýyoruz!"

A ç ý k ü n i v e r s i te

6-10 Kasým'da Floransa'nýn eski bir askeri kalesi yeni kültür merkezi Fortezza De Basso baþta olmak üzere üç ayrý merkezde birkaç yüz ile birkaç bin kiþinin izleyebileceði büyüklükte sayýsýz salonda "Küreselleþme ve Liberalizm", "Savaþ ve Barýþ", "Haklar-Vatandaþlýk ve Demokrasi" üç ana baþlýðý altýnda 30 konferans, 160'a yakýn seminer, 180 kadar atölH a r e k e t v e p a r ti l e r ye çalýþmasý ve onlarca Sosyal Forum süresince en geniþ katýlýmlý toplantý- kampanya toplantýsý yalardan biri hareket ve partiler arasýndaki iliþki üzerine pýldý. yapýldý. Yeþiller'den bir konuþmacý sosyal hareketlerin, Avrupa Birliði kalesinpartilerden baðýmsýz olmasý gerektiðini vurgularken den ibaret olmayan, DoATTAC temsilcisi, "ATTAC'ýn partileþmesi fikirlerinin ðu ve Güney Avrupa'nýn zaman zaman dile getirilmesine karþýn; böyle bir adým yaný sýra Filistin, ABD, ATTAC'ýn ölümü olur" dedi. Fransa'dan LCR adýna ko- Hindistan, Kolombiya, nuþan ve baþkanlýk seçimlerinde bir milyon oy alan Meksika dahil toplam posta iþçisi Oliver Besancenot, sosyal hareketlerin par- 105 ülkeden 60 bin insan tilere duyduðu güvensizliðin bu partilerden kaynaklan- küresel, yerel veya geldidýðýna dikkat çekti ve þunlarý söyledi: ði toplumsal kesimi ilgi"Geleneksel partiler sosyal hareket ve sendikalarý lendiren sorunlarý ifade oyuncaklarý, daha da kötüsü þamar oðlaný gibi kullandý- etti, her düzeyde çözüm lar. Sendikalarýn iktidara gelen bu partilere karþý müca- yollarý üzerine önermedele edebileceklerini öðrenmeleri ileriye doðru büyük lerde bulundu. Susan bir adýmdýr. Mücadelemiz çevreci, devrimci, Marksist, George, Walden Bello, feminist ve özgürlükçü geleneklere açýk, solun solunu José Bové, Naiomi Klein, yaratmaya dönük olmalýdýr." Christophe Aguiton, Ýtalyan hereketinin öne çýkan partisi Rifondazio- Alex Callinicos, Luca Cane'den Fausto Bertinotti de þöyle konuþtu: sarini gibi hareketin ulus"Partiler bu harekette yer almalýdýrlar. Ancak, hege- lararasý düzeyde tanýnan monya ve öncü fikrini dayatmadan, hareketi yönetme konuþmacýlarýnýn yaný sýiddiasýný taþýmadan olmalýdýr bu. Çoðulculuk, farklý ra dünyanýn her yerindeolanlar olarak bir arada olma; bu sosyal hareketin özel- ki mücadelelerden gelen liðidir. Ben neden bir rahibeyle, feministle ya da çevre- çok sayýda insan hem ciyle savaþa, sosyal hak saldýrýlarýna karþý bir arada ol- kürsüden hem de salonmayayým?" dan söz aldý. Cenova'da Ýngiltere Globalise Resistance (Direniþi Küreselleþ- öldürülen Carlo Giuliatir) kampanyasýndan SWP üyesi Chris Nineham, "Hare- ni'nin annesi Heidi'nin, ketimiz, partilerden farklý olarak, herkese açýk olmalý. "bir eksik de olsa mücaAvrupa Sosyal Forumunda tartýþtýðýmýz bütün konular delemiz devam ediyor" birbiriyle baðlantýlý. Biz sadece birbiriyle iliþkisiz kam- sözleri ile Türkiye'den panyalar yürütmüyor bütün sisteme karþý geliyoruz. katýlan Barýþ Annesi MüPartiler bu mücadelede önemli bir rol oynayabilir. An- yesser Güneþ'in savaþa cak oy kapmak için radikal sözler edip iktidara geldik- karþý barýþ çaðrýsý baþka ten sonra egemenlerle uzlaþanlarýn buraya sunacaklarý bir dünya mücadelesinin bir katký yoktur. Benim görmek istediðim sisteme karþý çok boyutluluðunu yenimücadeleleri birleþtiren devrimci partilerdir. Hareketin den sergiledi. bunlarýn saðlayacaklarý katkýlara kapalý olmamasý gereTartýþmalarda neo-likiyor" dedi.

beral politikalarýn her alanda iflasýnýn sayýsýz ülkeden gelen birey tarafýndan dile getirilmesiyle birlikte toplumun kontrolünde, yoksul ülkelerle dayanýþma ve çevre ile uyum içinde iþleyen bir ekonomik düzen alternatifi üzerinde duruldu. Ýþ, eðitim, saðlýk hizmetleri, barýnma ve güvenli gýdalara ulaþýmýn temel haklar olarak savunulmasýna vurgu yapýldý. Avrupa'da ýrkçýlýða ve göçmenlerin dýþlanmasýna karþý tutum alýnýrken sýnýrlarýn kaldýrýlmasý çaðrýsý yapýldý. Kadýnlar, azýnlýklar ve eþcinselleri dýþlayan, ezen ekonomik-sosyal-kültürel yapýlarýn hedef alýnarak eþitlikçi yapýlarýn oluþturulmasý tartýþýldý. Bunlarla birlikte anti-kapitalist hareketin ihtiyaçlarý ve yönü tartýþýldý. Avrupa çapýnda sosyal hareketler arasýnda sürekli diyalog ve deneyim alýþveriþini güçlendirmek üzere yeni aðlarýn (network) oluþturulmasý üzerine konsensüs oluþtu. Hareketin bundan sonra güçlenerek ilerleyebilmesi için sokak gösterilerinin yeterli olup olmadýðý tartýþýldý. Bazý kesimler, gösterilerin ve sivil itaatsizliðin yayýlarak kitleselleþmesine dayalý bir mücadele stratejisi öngörürken bizim içinde bulunduðumuz Marksist kanat kitle eylemleriyle birlikte iþçi sýnýfý ile baðlarýn güçlendirilmesi ve kalýcý hale getirilmesi gerektiðini, baþka bir dünyaya giden yolun iþyerlerinden geçtiðini tartýþtý.

K ü r e s e l l e þ m e n in a s k e ri l e þ m e s i n e h a y ý r

örgütlenmesi, 15 Þubat'ta ise bütün baþkentlerde devasa gösterin yapýlmasý çaðrýsýnda bulunuldu. Kapanýþ bildirgelerinden birini oluþturan bu çaðrý þu sözlerle sonlanýyor: "Birlikte bu savaþý durdurabiliriz!"

K ü r t mü c ad el es i Kürt sorunu üzerine yapýlan toplantýda KADEK Temsilcisi Adem Uzun, DEHAP adýna Mehmet Cemal Kavak ve Barýþ Anneleri Ýnisiyatifi'nden Müyesser Güneþ konuþtu. Kürtlerin yaþadýðý bölgelerin emperyalizmin müdahalelerine maruz kaldýðý, Kürtler arasýnda bölünmeler yarattýðý vurgulanarak Kürtlerin emperyalizmin çýkarlarýna alet olmamasý, Kürt sorunun barýþçýl ve eþitliðe dayalý bir temelde çözülmesi çaðrýsý yapýldý. Kürt sorununun insan haklarý sorunu ötesinde ekonomik, siyasal ve uluslararasý iliþkiler açýsýndan incelenmesi gerektiðine dikkat çekilirken uluslararasý barýþ, uluslararasý dayanýþma için ve globalizme karþý Kürt mücadelesinin mutlaka desteklenmesi üzerine anlaþma saðlandý. Toplantýda ayrýmsýz genel af ve savaþtan yýkýlýp yakýlan köylerin imar edilip savaþ maðdurlarýnýn köylerine özgürce dönüþ yapabilmesi çaðrýsý yapýldý. Sosyal Forum birleþenleri 21 Mart 2003'de Diyarbakýr'da yapýlacak Newroz etkinliklerine davet edildi. Kýbrýs ve Kürt sorunu bölge ve Türkiye açýsýndan kritik bir öneme sahip. Her iki sorunun çözümü için ne Türk devletine ne de Avrupa egemenlerinin kulübü AB'ye güvenebiliriz. Türk devletinin yayýlmacý, baskýcý politikalarýna karþý tutum alarak tabandan sömürülen ve ezilenlerin birleþik mücadelesi etrafýnda çözümler geliþtirebiliriz.

ABD'nin müttefikleri ile birlikte hazýrlandýðý Irak'a karþý savaþ bütün tartýþmalarýn ortak noktasýný oluþturdu. ABD'nin küresel hegemonya kurmak üzere geliþtirdiði stratejiye karþý tepki, forum sürecine damgasýný vurdu. Çok farklý yaklaþýmlarýn ortaklaþtýðý S o sy a l F o ru mu k i m nokta, özelde Irak savaþýna, genelde kük o n tr o l e d i y o r? reselleþmenin askerileþtirilmesine karþý Sos yal Forum süreci sosyal hareketmücadelenin güçlendirilmesi, her türlü anlaþmazlýk ve gerginliðin barýþçýl ve si- lerin pozitif bir gündem oluþturmasýna yasal diyalog temelinde çözümlenmesi yönelik eþit, açýk ve demokratik tartýþma süreçlerine alan saðlamak amacýyla ATgerektiði oldu. TAC'ýn önerisi ve çabalarý sonucu geliþ10 Kasým Pazar günü yapýlan ve kapanýþ toplantýsý niteK ý b r ý s ' ta çö zü m K ý b r ý s ' ta liðindeki sosyal hareTür ki ye Yunanistan ve Kýbrýs üzerine yapýlan toplantýketlerin tartýþmasýnda, Ýngiltere'den ka- da Kýbrýs'ta çözümün Türkiye ve Yunanistan müdahalecitýlan Savaþa Durdu- liðine son vererek, halklarýnýn kendi kaderini tayin etmeralým Koalisyonu'nun sinden geçtiði vurguladý. Ayrýca, Ýstanbul, Yunanistan ve (Stop the War Coali- Kýbrýs sosyal forum temsilcileri de konuþmalarýnda Balsion) önerisi üzerine kanlar'da barýþ için halklarýn dayanýþmasýnýn temel olduIrak savaþýnýn baþla- ðunu vurgulandý. Her kesim kendi hükümetinin olumsuz tutumlarýna dýðý gün sokaða çýkýlmasý ve takip eden vurgu yapmaya özel bir özen gösterdi. Asýl düþmanýn "evilk Cumartesi günü de", kendi milliyetçi ve yayýlmacý devletlerimiz olduðu koulusal protestolarýn nusunda nettik.


“ÞÝMDÝ VE BURADA TARÝH YAPIYORUZ” antikapitalist

sosyal demokrat güçlerin bir kýsmýnýn sola kayýþýnýn bir göstergesidir. Tabii ki çeþitliliðin birliðine her yeni katýlým yeni bir ses, yeni hedefler, yeni gündemler getiriyor ve hareket içinde çekim gücü yaratmaya çalýþýyor. Floransa'daki bir toplantýda ETUC temsilcisinin, "baþka bir dünyaya sivil toplum örgütleri, hükümetler ve uluslararasý þirketler arasýnda sosyal diyalog aracýlýðý ile adým atýlabileceðine" dair önermesi bu duruma sadece bir örnektir. Bu önerinin salondan çok sayýda olumsuz tepki almasý ise hareketin içinde bu tür kurumlarýn temsilcilerinden daha radikal ve anti-kapitalist bir aðýrlýðý göstermektedir. Yine CGIL sendika federasyoAl ý na n dö nem eç l er Üç yýl gibi kýsa bir süre içinde hareket dahilinde ger- nu eski baþkanýnýn aktiçekleþtirilen eylemlerin ne sayýsýný ne de hedef aldýkla- vistler ile sendikalý iþçiler rý konu ve kurumlarýn hesabýný tutmak mümkün deðil. arasýnda bað kurmanýn Üç yýl içinde hareket giderek büyüdü. Bununla birlikte zor olduðunu iddia etkendisini tanýmlarken netleþme ihtiyacý hissetti. Ýlk dö- mesi salondan "hem iþçi nemde öne çýkan "küreselleþme karþýtlýðý", "neo-libe- hem de aktivistiz" tepkisi ralizm karþýtlýðý" hareketi ifade etmiyordu. Floransa'da aldý. Bizler hareketin reforyapýlan Avrupa Sosyal Forumunda ATTAC hareketinmist yapýlarý içine alarak den Christophe Augiton'un da vurguladýðý gibi, "harebü yü me sinden memnuket sadece neo-liberalizm karþýtý deðil anti-kapitalist." nuz. Çün kü bu dünyayý Seattle'dan bu yana hareket küresel kapitalizm ile de ðiþ ti re cek olan güçler ulusal devlet arasýnda bir çeliþki olmadýðýný küreselleþmenin ulusal devlet politikalarý olduðu gerçeði ile yüz- bu yapýlarýn tabanýný leþmek durumunda kaldý. Bu ulusal devletlerin de kapi- oluþturan iþçi, yoksul ve talizmin verili iþleyiþine karþý isyan edenlere hiç taham- gençler. Bunun için ise mülü yoktu. Seattle'da polisin kullandýðý gaz bombasý hep birlikte bir deðiþim ve plastik mermilerin yerini Göteborg'da canlý mermi- yaþamaya ihtiyacýmýz var. ler aldý ve 5 direniþçi aðýr yaralandý. 19 Temmuz Baþka bir dünyaya, sis2001'de ise G8 Zirvesine karþý yapýlan Cenova direni- tem ile uzlaþarak mý yokþinde Carlo Guiliani öldürüldü, sayýsýz aktivist yaralan- sa onu devirerek mi uladý, göz altýna alýndý, iþkence gördü. Ýtalyan ulusal dev- þabiliriz? Küresel sermaleti hareketi baský ile durdurmaya çalýþmýþtý. Ancak yenin iþleyiþine sosyal bir Carlo'nun öldürülmesinden sonraki gün 300 bin kiþi boyut katmak mý yoksa Cenova'ya akýn etti. Cenova'dan sonra da Ýtalya çapýn- ekonominin üretenlerin geçmesi da devlet baskýsýna karþý sayýsýz ve yüz binlerin katýldý- denetimine pro je si mi da ha gerçekðý protestolar gerçekleþti. Birbirini tetikleyen mücadeçi? Baþ ka bir dün yanýn le süreçleri, Ýtalya'da Berlusconi hükümetine karþý 13 milyon iþçinin katýldýðý 3 milyonunun da sokaða çýktýðý motor öznesi itaatsizlik üzerinden yükselecek genel greve dönüþtü. sos yal ha re ket ler mi iþçi 11 Eylül 2001'de ABD'ye yapýlan saldýrý ise hareket sý ný fý mý? açýsýndan daha zorlu bir dönemeç oldu. Bush, "ya beBu sorularýn yanýtlarýnim yanýmdasýn ya da teröristsin" diyerek yeni bir askeri strateji dayattý. Bu dönemde Fransa ve ABD'deki ný hep birlikte mücadele hareket milliyetçilik ve "düþman islamcý teröristler" süreci içinde test edeceðiz. DTÖ'yü kuþatan propagandalarý karþýsýnda duraksadý. 11 Eylül ile birlikte hareket, kapitalizmin sadece kü- doðrudan eylemlerden resel sermayeden ibaret olmadýðý, tepesinde ABD'nin genel grevlere kadar mübulunduðu bir emperyalist hegemonya zinciri olduðu cadele halinde olan kitleile yüzleþmek durumunda kaldý. Bu süreç hala devam lerin hangi teori ve pratietmektedir. Avrupa Sosyal Forumu'nda, en sýk tartýþý- ðin baþka bir dünyanýn lan konular arasýnda kapitalizmin emperyalist bir sistem yolunu açtýðý, hangisinin týkadýðýna kendi deneolduðunun üzerinden atlanamayacaðý vardý. Bu süreçlerde mücadele öznelerinin arasýnda netli- yimleriyle ulaþmalarý geðe sahip olanlarýn önemi ve sorumluluðu kendi boyut- rekiyor. Farklý önermeler larýný aþmaktadýr. Fransa'da ATTAC'ýn emperyalizm ve ve sahipleri arasýnda yasavaþ konusundaki ikircikli tutumu hareketin önünü tý- pýcý bir diyalog bu sürekarken, Ýngiltere'de SWP'nin net bir anti-emperyalist cin olmazsa olmaz koþututumla savaþ karþýtlarýný birleþtirme çabasý hareketin ludur. "Sosyal Forumu reönünü açtý. for mist ler kontrol ediÇeþitli ülkelerdeki duraksamalara karþýn, hareket

ti. Sosyal forumlar, anti-kapitalist hareketin kurumsallaþmaya doðru attýðý bir adým olarak da deðerlendirilebilir. Hareket hala bir azýnlýk hareketi olmasýna karþýn dünya çapýnda büyüdü. Bu büyüme ve hareketin çeþitliliði sosyal demokrat partiler ve uluslararasý düzeyde sendika federasyonlarýnýn hareket içinde yer almasýný beraberinde getirdi. Avrupa çapýnda milyonlarca iþçinin örgütlü bulunduðu sendikalarýn çatýsý ETUC temsilcileri, Ýtalya eski Baþbakaný D'Alema'nýn partisi DS'nin bir kesimi Sosyal Forum sürecine dahil oldu. Bu güçlerin hareketle iliþkilenmeleri hem hareketin ne denli büyüdüðü hem de

bütünsel olarak emperyalizm ve savaþ testini baþarýyla geçti. Washington'daki savaþ karþýtý gösterilerin kitleselliði ABD'deki hareketin de toparlanmaya baþladýðýný gösteriyor. Floransa'daki bir milyon kiþilik savaþ karþýtý gösteri ise hareketin emperyalizm karþýtlýðý konusunda en somut gösterge oldu. Kuþkusuz daha çok sayýda virajla karþýlaþacaðýz. Hareketin önündeki en büyük viraj ise baþka bir dünyanýn ne demek olduðu ve bunun nasýl mümkün olacaðýna verilecek yanýttýr. Avrupa Sosyal Forumu'nda yapýlan tartýþmalar, bu konuda bir adým daha atmayý saðladý. Ancak daha kat edilmesi gereken çok yol var. Hareketin, baþka bir dünya mücadelesine katkýda bulunacak, fikirsel olarak net öznelerle ihtiyacý var. Tarih de ancak bu ihtiyaçlara yanýt vererek yapýlabilir.

sayfa 11

yor" diyerek sürecin dýþýnda kalmayý tercih edenler, kapitalizmin barbarlýðýna karþý alternatif arayan, ra di kal le þe rek sola gelen iþçi ve genç kitlelerden kendilerini izole Floransa’da Türk ve Kürt delegasyonu milliyetçiliðe ederler. inat, Yunanistan delegasyonu ile birlikte kaldý... Böylesi bir " H al kl a r k ar de þt i r bi zi yaklaþým, diyalog zeminlerini uzlaþmacý çözümlere terk etmektir. b ö l e n k a l le þ t i r "

3. y ý l d ö n ü m ü n d e a n ti k api t al i s t har ek et Dünya Ticaret Örgütü 3. Bakanlar Kurulu 30 Kasým 1999'da ABD enformasyon teknolojisinin merkezi "silikon vadisi" Seattle'daki toplantýsýný engellemeye dönük yapýlan gösteri ve doðrudan eylemler 68'den bu yana en kitlesel, en küresel ve en birleþik hareketin patlak vermesi anlamýna geldi. Dünyanýn her yerinde DTÖ'nün simgelediði neo-liberal politikalar karþý konulmaz bir doða kanunu olarak lanse edilmiþ, çok sayýda muhalif güç teslim alýnmýþ, karþýt mücadeleler de hep izole olmuþtu. Seattle eylemleri ise uluslararasý düzeyde bir araya geliþi saðlamanýn ötesinde genç aktivistler ile örgütlü iþçi sýnýfýný buluþturmuþtu. Kaplumbaða sever çevreci aktivist ile TIR þoförünün ittifaký (Teamster-Turtle Alliance) burada doðdu: Ýþte patlayýcý bileþke buydu. Seattle radikal bir çýkýþtý, aktivistler sadece DTÖ'ye karþý gösteriler yapmakla yetinmedi, toplantý binasýný kuþatarak DTÖ delegelerinin toplantýya giriþini þiddete baþvurmaksýzýn fiziksel bir þekilde durdurdu. Þiddetin tekeli ise ABD devletinin elindeydi ve onu kullandý... Seattle, her türlü eþitsizlik, adaletsizlik, ayrýmcýlýða karþý daha güzel bir dünya özlemi içinde olanlarýn dönüp baktýklarý yer oldu. Çok farklý hassasiyetleri, yapý ve bireyi küresel düzeyde bir araya getirerek gerçekleþtirilen DTÖ kuþatmasýnýn baþarýsý bir örnek oluþturdu. Ardýndan Washington, Melbourne, Prag, Nice, Quebec, Davos, Göteborg, Porto Alegre, Cenova, Barselona ve son olarak Floransa... Ýþte küresel direniþ hareketinin en öne çýkan duraklarýndan bazýlarý... Her bir durak, neo-liberalizme, ýrkçýlýða, savaþa, ekolojik dengenin altüst ediliþine, cinsel, dinsel, mezhepsel ayrýmcýlýða, kýsacasý kapitalizmin bütün olumsuz sonuçlarýna isyanýn simgesi oldu.

Christophe Aguiton (ATTAC): "Neo-liberal küreselleþmeye karþý çýkmak çok önemliydi. Þimdi ise hareket daha ileriye gidiyor. Hareket artýk sadece neo-liberalizm karþýtý deðil anti-kapitalist." Luca Casarini (Ýtalyan Sivil Ýtaatsizlik Hareketi): "Küresel düzeydeki yeni mücadele döngüsü devrime, kapitalizm tarafýndan dayatýlan köleciliðin son bulmasýna duyulan arzuyu ifade ediyor." Vittorio Agnoletto (Ýtalya Sosyal Forumu): "Bankalar, mali kurumlar ve uluslararasý þirketlerle uzlaþmak söz konusu olamaz." Alex Callinicos: (Uluslararasý Sosyalist Akým): "Devrim: Bu sözcük 1980'lerde politik gündemden silinip atýldý. Bizlere tek yolun liberal kapitalizm olduðu söylendi. Ama devrim politik gündeme tekrar girmeye baþladý. Kendi mücadele süreçlerimiz ile kurtuluþumuzu saðlamak, erki tabandan oluþturmak istediðimiz yeni dünyanýn ilkeleridir."

Bir dizi kurum ve baðýmsýz bireyin oluþturduðu Ýstanbul ve Ankara'daki Sosyal Forum Giriþimleri etrafýnda oluþan delegasyonumuz toplam 28 kiþiydi. Türk ve Kürt, partili, sendikacý, otonom, ekolojist, sosyalist ve baðýmýz 26 kiþinin karayolu ile seyahati Yunanistan sýnýrýndan sonra Yunanistan'daki Cenova 2001 kampanyasýnýn otobüsleri ile devam etti. Yunan, Makedon, Filistin, Türk ve Kürtlerin kafilesi Selanik'te buluþtu ve Floransa sürecini daha yakýn bir birlik içinde yaþadý. Floransa'da kafilemize Avukat Eþber Yaðmurdereli ile Barýþ Annesi Müyesser Güneþ katýldý. Kafileden ben dahil üç kiþi Cenova direniþinde de Yunanistan delegasyonu ile birlikte yürümüþtük. Milliyetçiliðe karþý Floransa sürecinde de omuz omuzaydýk. Sohbetler, halaylar, birlikte konaklama... Ýtalya'nýn Ancona limanýnda polis Türkiye'den gelen 23 delegenin pasaportlarýna saatlerce el koyunca Cenova 2001 kampanyasý sorumlularýnýn koyduklarý inisiyatif ve gösterdikleri çaba, dayanýþmayý somutladý, kardeþliðimizi güçlendirdi. Floransa'ya 48 saatlik yolculuk (Ankara'dan gelenler için bu 60 saat olmuþtu) sonunda ulaþtýðýmýzda doðrudan Avrupa Sosyal Forumu'nun açýlýþý olan mülteci ve göçmenlerle dayanýþma etkinliðine gittik. Etkinlik alanýna giderken gerçekleþtirdiðimiz kýsa yürüyüþte IMF ve savaþ karþýtý, Filistin ile dayanýþma, halklarýn kardeþliðini ifade eden sloganlar attýk. Müzikli sohbetli kültürel etkinliðin kalabalýðý Sosyal Forumun kitleselliðine iþaret verdi. Floransalýlar Ýtalyanlar ve uluslararasý delegasyonlar ýrkçýlýða karþý tutum alarak sýnýrlarýn açýlmasý talebini yükseltti. Bu etkinlikten sonra Yunan, Makedon, Türk ve Kürtler olarak 4 gece boyunca birlikte kalacaðýmýz kapalý spor salonuna gittik. Ýlk akþam yorgunluktan yýðýlýp kalmamýza raðmen daha sonraki günlerde sohbeti koyulaþtýrdýk hatta bir akþam Makedon bir arkadaþýn yaþ gününü birlikte kutladýk. Cumartesi günü yapýlan savaþ karþýtý gösteride de Türkçe, Kürtçe ve Rumca sloganlar eþliðinde birlikte yürüdük. Dönüþ yolunda Yunanistan'ýn Patras Limaný'na yine sloganlar eþliðinde indik. Limanda Cenova 2001 kampanyasýnýn düzenlediði basýn açýklamasýný da Yunan-Makedon-Türk ve Kürtlerin ortak eylemine dönüþtürdük. (Bu eylemin daha sonra basýnda geniþ yer bulduðunu öðrendik.) Herkes otobüslere daðýlmaya baþlayýnca "5 Haziran'da AB zirvesini durdurmak için Selanik'te görüþmek üzere..." diye vedalaþtýk.


TOPLUMSAL MÜCADELE VE FÝKÝRLER

sayfa 12

antikapitalist

Kitleler, fitilleri ateþlenmeyi bekleyen dinamit lokumlarý deðildir. Kendileri ve aileleri için ellerinden gelen en iyisini yapmaya çalýþan düþünen insanlardan oluþurlar. Bu nedenle ancak kazanma þanslarý olduðuna inandýklarý zaman mücadele ederler. Kazanma þansýnýn olup olmadýðýna dair inanç ise baþkalarýnýn bu konuda ne düþündüðüne veya baþkalarýnýn ne düþündüðüne dair yaygýn olan kanýya baðlýdýr. Kriz ve etkileri çok gerçektir ve direniþ kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu direniþin ne zaman olacaðý ve ve alacaðý þekil, önemli ölçüde fikirlere baðlýdýr. Ýnsanlar kolektif mücadeleler ile kazanma güvenine sahip olmadýklarý zaman, sistem ile kendileri açýsýndan en uygun uzlaþma noktasýný arayacaklardýr. Dolayýsýyla sosyalistler açýsýndan en kritik sorun, insanlarýn sisteme karþý mücadele etme güvenini arttýracak yol ve yöntemler bulmaktýr.

G ü ven si z l i k n a sý l güv ene dön üþ ür ? Kriz, eylem ve fikirlerin bileþkesi önemlidir. Kriz olmasa mücadele etme nedeni de olmayacaktýr. Ancak kriz insanlarý mücadeleye sevk edebileceði gibi pasifliðe de itebilir. Mücadele etmek gerektiði fikri, tek baþýna toplumu harekete geçiremez. Eylemler, özellikle de baþarýlý eylemler, güveni yükseltir. Ancak toplumdaki pasif çoðunluðun aðýrlýðýný taþýyan büyük kitleler hemen harekete geçmeyeceklerdir. Bu bir kýsýr döngü gibi görülebilir. Ancak isyanlar da bir gerçektir. Peki kýsýr döngü nasýl parçalanýyor? Kriz, fikirler ve eylem arasýndaki etkileþim hem olumlu hem de olumsuz yönde iþleyebilir. Göreceli küçük grup-

lar bir azýnlýk içinde direniþ fikrini yayabilirler. Göreceli küçük eylemler güveni yine göreceli bir þekilde arttýrarak bu fikirlerin bir halka daha yaygýnlaþmasýný saðlayabilir. Bu süreç kartopu etkisi ile geliþerek isyaný büyütebilir. Ancak bu süreç fikirlerin niteliðine, bunlarý kaç kiþinin savunduðuna, eylemin büyüklüðüne ve ne denli birleþik, yani baþarýlý, olduðuna baðlý olduðu için otomatik deðildir. Büyük politik hareketler uzun gericilik yýllarýndan sonra büyüyebiliyorlar. Anti-kapitalist hareketin büyümesine bakalým. Seattle'da 60 bin eylemci vardý, Prag'da 30 bin. Cenova'da ise 300 bin ve son olarak Floransa'da bir milyon insan sokaða çýktý. Üç yýl gibi kýsa bir süre içinde hareket sadece büyümedi ayný zamanda radikalleþti. Floransa'daki gösteri savaþa karþý ve Filistinlilerle dayanýþma içindeydi. Seattle bir dönüm noktasýný ifade etti ama Seattle'ýn olmak zorunda olduðunu ve zamanlamasýný tayin eden nesnel bir faktör söz konusu deðildi. Seattle'ýn örgütlenmesi yedi ay aldý. Seattle'a ilham veren fikirlerin mayalanmasý yýllar sürdü. Seattle'ýn saðladýðý göreceli olarak küçük çark, kýsa sürede daha büyüklerini harekete geçirdi ve bu kadar kýsa bir süre içinde Irak'a karþý savaþ açmak isteyenleri sýkýþtýracak büyüklüðe ulaþtý. Pasivitenin direniþe dönüþtüðü anlarda fikirlerin önemi konusunda sayýsýz tarihsel örnek bulunmaktadýr. Bolþeviklerin baþlangýçta hiç yanký bulmayan savaþ karþýtlýðý, Rus Devrimi sýrasýnda iki kez pasivitenin eyleme dönüþmesine katkýda bulundu. Baþbakan Plehve'nin sýnýf mücadelesini geri itmek amacýyla Japonya'ya karþý "kýsa sürede kazanýlacaðýný" düþündüðü 1904 savaþý 1905 devrimini

tetikledi. Fikirler ve bunu destekleyen insanlarýn sayýsý olumlu olduðu kadar olumsuz etkilerde bulunabilir. Fransa'daki savaþ karþýtý hareketin Ýngiltere ve Ýtalya'dan daha zayýf olmasý için nesnel bir neden yok. Ama küresel direniþ hareketinin baþlangýçta en büyük olduðu Fransa'da 11 Eylül sonrasý hareket duraksadý. Fransýz iþçi sýnýfý, 1995'den bu yana mücadele kararlýðýný defalarca gösterdi. Ancak Fransýz solu egemen sýnýfýn "düþman Ýslami harekettir" olduðu argümanýný yuttu. Fransa'da savaþ karþýtý hareket bu nedenle cýlýz kaldý. Toplumsal mücadelenin kendisini ifade edebileceði kapýlarýn nasýl, ne zaman, hangi yoldan açýlacaðýný önceden kestirmek mümkün deðildir. Bazen ekonomik mücadeleler hýzla yayýlýp kaçýnýlmaz olarak politikleþirler. Bazen de politik mücadelelerin verdiði güven, sarsýcý ekonomik mücadeleleri tetikleyebilir. Örneðin 2001 yýlý Temmuz ayýna kadar Ýtalya'da bugünün Türkiye'sine benzer koþullar vardý. Sað partiler seçimden büyük bir zafer ve güvenle çýkmýþ, iþçi hareketi umutsuzluða kapýlmýþtý. Ancak Küresel Direniþ hareketinin duraðý olan Cenova'da polisin Carlo'yu öldürmesine tepki (politik bir mücadele) hýzla yayýldý ve hükümeti sýkýþtýrdý. Takip eden süreçte, Ýtalya'da 10 milyondan fazla iþçiyi kapsayan iki genel grev,

Fiat iþçilerinin büyük dayanýþma gören hareketi ve 1 milyon kiþilik savaþ karþýtý gösteriye tanýk olduk. Yönetici sýnýfýn Cenova'daki saldýrýsýna güçlü bir yanýtýn inþasýnda, Rifondazione adlý marjinal sayýlabilecek bir büyüklüðe sahip (bizdeki ÖDP gibi) bir partinin katkýlarý kritik rol oynadý. DEHAP kampanyasý bu açýdan kritik bir rol oynayabilirdi. Barajý aþan ya da barajý zorlayan bir DEHAP, Türkiye'deki toplumsal mücadele dinamiklerini sarsýp, tabandaki güven ve umudu ciddi olarak yükseltirdi. Toplumsal mücadelelerdeki kýrýlma noktalarý mücadelenin tetiklenmesinde önemli. Ancak en az o kadar önemli bir baþka þey ise, bu kýrýlma noktalarýnda doðru bir yaklaþýma sahip iradi bir gücün olup olmamasýdýr. Türkiye'de bu tür kýrýlma noktalarýný yaþýyoruz. Temiz toplum eylemleri, mezarda emekliliðe tepki, 16-17 Haziran 1995 ve 4-5 Mart 1998 KESK eylemleri, Paþabahçe iþgali vb bu tür kýrýlma noktalarý oldular. Ancak öfke ve hoþnutsuzluðu BÝRLEÞTÝREREK toplumdaki mücadele etme güvenini artýrmak konusunda doðru yaklaþýmlara sahip olan ve Türkiye genelinde kampanyalar inþa edebilecek bir irade ne yazýk ki yoktu. BÝRLEÞTÝREN, GÜVENÝ ve UMUDU ARTIRAN kampanyalar yapmak ama ayný zamanda bu fikirlerle hareket eden iradi gücü (ÖRGÜT) inþa etmeliyiz.

Ý s t a n b ul m i t in g i n d e r e k o r s a t ý þ

Zo n gu l d ak' t an me kt u p v ar

D en i z l i ' den me kt u p v ar

Ýstanbul'da DEHAP 20 Ekim'de seçim mitingini büyük bir kalabalýk ve coþkuyla yaptý. DEHAP çalýþmasýnda alanlarýmýzýn sýnýrýný aþýp Ýstanbul'da binlerce kiþiyi yanýmýzda görmenin heyecanýný yaþadýk. Emekçiler, yoksul Kürtler, ezilenler Eyüp'e akmýþtý. Bu arada antikapitalist'in seçim sayýsý birinci baskýsýný tüketmiþ ve ilk kez ikinci baský yapýlmýþtý. Birinci baskýdan dönen para her iki baský maliyetini karþýlamýþtýk ve biz ikinci baskýnýn satýþýndan elde edilen gelirle Avrupa Sosyal Forumu'na delege yollamayý planlýyorduk. Savaþa ve neo-liberalizme karþý kitlesel bir buluþma olacaktý Floransa'da. Bu foruma iki kiþi gönderebilmek için gereken 1 milyar lirayý karþýlayacak olan 1000 adet gazete iki DEHAP gösterisinde inanýlmaz bir dayanýþma havasý ve yoðun bir emek sonucunda fazlasýyla satýldý. 8.000-10.000 kiþilik 19 Kasým Ankara mitinginde birkaç saatte 384 gazete satmýþ olmanýn heyecanýyla Ankara'dan 9 kiþi istanbul mitingine gittik. Ýstanbul'daki arkadaþlarýmýzla beraber mitinge gittik. Daha miting alanýna giderken satýþ yapmaya baþlamýþtýk. Sonuç gurur vericiydi. Bir arkadaþýmýz tek baþýna 155, bir diðeri 120 bir diðeri 90 gazete sattýlar. Zamanla yarýþýyorduk. Miting bittiðinde antikapitalist bir rekora imza atarak bir gösteride 655 gazete satmýþ ve 701 milyon lira para toplamýþtý. Bu sonuç, savaþ karþýtý dayanýþmanýn gücü ve DEHAP ittifakýnýn yarattýðý hava ile bizim ittifak içindeki politk ve pratik duruþumuzun ürünüydü. Gazete satýþýný kolaylaþtýran þey savaþ karþýtlýðý vurgusu ve gazetemizin DEHAP ittifaký içinde okunmuþ, beðenilmiþ ve duyulmuþ olmasýydý. ABD'nin ýrak saldýrýsýnýn güncelliði ve savaþ karþýtý mücadelenin önemini tartýþtýðýmýzda özellikle Kürtlerden olumlu tepkiler aldýk. Türkçe bilmediði halde bizimle anlaþmaya çalýþýp savaþ karþýtlýðý üzerinden gazetemizi alanlar vardý. Birinci baskýyý okuduðu ve çok beðendiði için ikinci baskýyý sadece dayanýþma için alanlar vardý. Her þeyden önemlisi, bu sayede Floransa'da yapýlacak Avrupa Sosyal Forumu ve uluslararasý savaþ karþýtý hareket konusunda binlerce insanla sohbet etmiþ olduk.

Kara elmas diyarý Zonguldak'tan herkese merhaba. Bizler burada her fýrsatta gündemi yakalamaya ve yeni çözüm yollarý üretmeye çalýþýyoruz. Küçük bir þehirde olduðumuz için karþýlaþtýðýmýz en büyük sorun baskýlar ve sola, mücadeleye olan güvensizlik. Bu sonuncusu genel bir sorun. Buna raðmen bizler aslýnda bizim tarafýn çoðunluk olduðunu biliyoruz ve bu yüzden birlikte mücadele þiarýyla hareket ediyoruz. Bu dönemde adým atan insanlarýn sayýsýnýn azlýðý iþimizi zorlaþtýrýyor, ama örnek göstererek, alternatifi inþa ederek bu sayýyý artýrmak mümkün. Bizim 2 aylýk deneyimimiz bunu gösteriyor. 6 Kasým'da YÖK'ü protesto etmek için derslere girmedik ve siyah kurdele taktýk. Bu bizim meþruluk saðlama yönündeki adýmlarýmýzýn ilkiydi. Üniversitedeki diðer öðrenci arkadaþlarýmýzla diyalog kurmak için ortak faaliyetler düzenliyoruz. Burasý gibi küçük yerlerde genelde bu faaliyetler sosyal nitelikte oluyor, ama çoðaldýðýmýz oranda bunlara daha fazla politik etkinlikler ekleyeceðiz. Elimizden geldiði kadar meþru politik iþler kotarmaya çalýþýyoruz. EðitimSen'de düzenlediðimiz film gösterimleri ve tartýþmalar bunlardan birisi. Önümüzde 1 Aralýk'ta Ýstanbul'da yapýlacak olan "Irak'ta Savaþa Hayýr" mitingi var. Bu eyleme birlikte katýlabilmek için çevremizdeki arkadaþlarýmýzla tartýþýyoruz. Bu dönemde savaþa karþý mücadele etmek hepimizin önünü açacak. Gelin Ýstanbul'a birlikte gidelim. SAVAÞSIZ BÝR DÜNYA MÜMKÜN!

Belki azdýk, Ýstanbul mitingiyle kýyaslandýðýnda neredeyse hiçtik, Diyarbakýr'da bir milyonu aþkýn insanla kutlanan Newroz kadar etkili de olamadýk. Ama vardýk iþte, oradaydýk. Þarkýlar söyleyerek, halaylar çekerek milyonlarýn yüreðini Denizli'de çarptýrdýk. Türkiye'nin dev sessiz çoðunluðuna inat, Denizli'de sesli azýnlýk olduk. Gözlerimizde umudun ýþýltýsý, yüreðimizde demokrasi çýrpýnýþý ile emekçilerle omuz omuza kardeþlik ve barýþ için haykýrýrken, 3 Kasým sabahý sandýklara atacaðýmýz demokrasi güllerini düþünüyorduk. Buydu iþte amaç, yüreðimizdeki demokrasi ateþini sandýklarda göstermekti. Koltuk kapmak deðildi isteðimiz; emeði, barýþý, demokrasiyi, özgürlüðü, kardeþliði meclise taþýmaktý. Aydýn bir çehre oluþturmaktý o taþ yýðýný içinde. Olmadý, demokrasinin gülleri soldu, emek IMF'ye satýldý, barýþ ve kardeþlik yerini kapitalizm neferliðine býraktý. Ama bitmedi sürüyor kavga ve sürecek... Mitingde elimdeki antikapitalist dergisini alýp inceleyen Kürt iþçinin dediði gibi, mücadele birlik içinde beraberce olmalý. Þimdi geçmiþten ders alýp ayný hatalarý tekrarlamamak için fiili ve fikri olarak antikapitalist mücadeleyi sol blok altýnda sürdürmeliyiz.

K a r a e l m a s Ü n i . a n t i k a p it a l i s t g r u b u

Bi rol

B ey te p e an t i kap i t al i s t g ru b u


KANTİNİME DOKUNMA!

antikapitalist

sayfa 13

Beyt ep e’d e örn ek kam pany a:

Okulumuzun açýlmasýnýn birinci ayýnda Beytepe yurdu kantinleri hiçbir gerekçe gösterilmeden kapatýldý. Rektörün bu saldýrýsý son derece anti-demokratik ve sinir bozucuydu. Öðrenciler için var olan bir yurtta onlarýn haberi olmadan ortak yaþama alanlarý kapatýlýyordu. Bir þeyler yapmalýydýk. Ama acaba bizim duyduðumuz öfke yurt genelinde de var mýydý? Bunu anlamak için kantinin kapatýldýðý günün akþamý "kýrmýzý alarm"la bir toplantý çaðrýsý yapýldý. Toplantýya yaklaþýk 50 kiþilik bir katýlým oldu. Yarýsýndan fazlasýný baðýmsýzlarýn oluþturduðu toplantýda hýzla bir kampanya baþlatýlmasý gerektiðine karar verildi ve ertesi gün yurtta bütün odalar gezilerek herkes kantinin kapatýlmasýna karþý yurt önünde yapýlacak toplantýya çaðrýldý. Buz gibi havaya raðmen 115 kiþilik bir forum yapýldý ve "Kantinime Dokunma" adýyla bir kampanya baþlamýþ oldu. Rektörlüðe istediði an yaþam alanlarýmýza müdahale edemeyeceðini göstermeli ve geri adým attýrmalýydýk. Bu ancak kitlesel bir mücadeleyle olabilirdi. Bunun için kampanyayý bir grubun ya da partinin sahiplenmesine izin vermemek ve sol dýþýnda kalan yurt öðrencilerini de harekete geçirmek gerekiyordu. Bu kesimden aktivistler çýkmadýðý sürece kampanyanýn etki yaratmasý zordu. Yapýlan uzun tartýþmalar bu konuda bir ortaklaþmayla sonuçlandý ve kampanyanýn sahibi 'Beytepe Kampüsü Öðrencileri' olarak tanýmlandý. Rektörlüðe iletilmek üzere dilekçe toplamayla baþladýk. Ve bir gün içinde 650 dilekçe toplandý. Zamanýmýz kýsýtlýydý. Akþamlarý yurt kantini önünde buluþuyorduk. Ortam çok güzeldi. Müzik, halaylar, ateþ... Çay yapýp dayanýþma fiyatýyla satýyorduk. Bu ortam içinde ellerinde dilekçelerle dolaþan bir grup ta gelen geçen herkesi durdurup sohbet ediyor, güven veriyor, ikna ediyor ve dilekçeye imza vermesi isteniyordu. Bu birlik

havasý en önemli kazanýmýmýz olmuþtu. Kampanya herkesin kampanyasýydý. Rektörlüðe geri adým attýrabilirsek, bu birlik ve güven büyüyecekti. TKP, kampanya kapsamýnda yapýlan iki toplantýya katýlmasýna raðmen kendini kampanyanýn dýþýnda tuttu ve ayrýca "TKP" olarak kendi ayrý eylemini yaptý. "Sorun hepimizin sorunu gelin kampanyaya katýlýn ve birlikte çalýþalým" dedik ama nafile... TKP'nin geleneksel tutumunu bir kez daha sergileyerek TKP'li öðrenciler ortak dilekçeyi imzalamadýklarý gibi kampanyanýn etkinlik saatinde yurdun diðer bir köþesinde kendi bayraklarýyla kendi eylemlerini yaptýlar. TKP'nin "eðer liderliði ben yapmýyorsam yapýlan iþ yanlýþtýr" noktasýna varan pratiði ne yazýk ki mücadelelerin kazanmasýný saðlayacak kitleselliði saðlamakta hiçbir iþe yaramýyor. Birlikte yürümek için "TKP'nin liderliðini kabul etme" þartý TKP'yi öðrencilerin genelinden izole ediyor. Samimi olarak kitlesel mücadelelerin yükselmesini isteyen TKP'li öðrencilerin mücadele enerjisi bu nedenle genel olarak hareketi büyütmekte iþlevsiz hale geliyor. Okulumuzdaki sol gruplarýn çoðunda hakim olan ama TKP'de billurlaþan bu sekter (kendi grup çýkarlarý üzerinden bakan) tutuma karþý, farklý fikirlerde de olsa mücadele etmek isteyenleri birleþtiren bir geleneði yaratmakta kararlýyýz.

G ü v e n i A r tý r ma k Ý ç i n So nuç Al m ak Kýsa sürede küçük de olsa bir birlik havasý yakalanmýþtý. Bu hava hýzla bir sonuç almalýydý. Hem kampanya aktivistlerinin, hem de dilekçe veren 650 kiþinin 'evet, birleþince olabiliyor' hissinin artmasý ve sonrasýndaki kampanyalara örnek teþkil edebilmesi için bu zorunluydu. O nedenle ortak forumda karar verildiði üzere dilekçeleri rektörlüðe bir yürüyüþle teslim etme ve çok kiþinin ortak basýncýyla rektörlükten so-

K AMPAN YA A KTÝVÝ STLER Ý A NLATI YOR: Yunus: “Haksýzlýklara direnen, insanlarýn insanca yaþama haklarý için uðraþan, bozuk rejimlere karþý çýkan, inançlý ve güçlü bir kuþaðý anlatýrdý babam... Kendi kuþaðýnýn, Denizlerin, Ulaþlarýn ve sonrakilerin cesaretini anlatýrdý... Sýra þu anki kuþaða gelince de, "artýk dönem deðiþti ve bu deðiþim gençleri pasifleþtirmiþ" demeye getiriyordu. Benim kuþaðýmý eleþtiriyor ve "sizden hiç bir þey çýkmaz" derken beni tetiklediðini biliyordu. Üniversiteye baþladýðýmýn birinci ayýnda kaldýðým yurdun kantinleri gerekçesiz bir þekilde kapatýldý. Öðrencilerin ortak yaþam alanlarýndan birisine kilit vurulmuþtu. Belki de bu, bizim nabzýmýzýý yoklamak içindi... Ýçlerindeki gücün bilincinde olan ve hakkýný arayan bir kaç genç toplandý. Haklý bir sitem tonuyla kantinimizi niye kapattýnýz diye sordular. Cevap verme lütfunda bile bulunulmadý. O bir kaç kiþi 10 oldu, 20 oldu ve "kantinimizi istiyoruz" diye baðýrdýlar. Ne bir tepki ne de bir ses geldi. Sonra o 20 kiþi 40 oldu, 100 oldu, 200 oldu ve artarak çoðaldýlar ellerinde 650'den fazla imza vardý. Hep bir aðýzdan ve kalemden "kantin mut bir sonuçla dönme kararlýlýðýndaydýk. Edebiyat Fakültesi önünde toplandýk. 70-80 kiþiydik ama kararlýydýk ve gücümüze güveniyorduk. Yürüyüþ esnasýnda yer yer 150 kiþiye çýktýðýmýz anlar oldu. Rektörlük önünde kýsa süreli olarak yolu kapattýk ve aramýzdan seçtiðimiz iki kiþiyi görüþmeye gönderdik. "Yok mok" dedilerse de sonunda rektör yardýmcýsý Hasan Bayhan, arkadaþlarýmýzla görüþmeyi kabul etmek zorunda kaldý. Görüþmenin önemli sonuçlarý þunlardý: Rektör yardýmcýsý kantinlerin hijyen koþullarýna uymadýðý içi ceza aldýðýný söyledi. Ama temizliðe yönelik hiç bir çalýþma olmamýþtý. Eðer sorun temizlikse yurtlarýn toptan ceza alýp kapatýlmasý gerekiyordu. Bayhan, kantinin kapalý olduðu süre içinde öðrencilere ye-

bizim hakkýmýzdýr" ve "kantinime dokunma" sloganlarý atýldý. Korkak ve titrek de olsa bir ses geldi ve beraberinde -baþtan beri istediðimiz- bir de cevap: Olumlu bir cevaptý. Kazanmýþtýk! Ortak yaþam alanlarýna sahip çýkan, hakkýný elde etmesini bilen -benim de içinde bulunduðum- bir kuþak kazanmýþtý. Belki kazanýlmasý gerekenlerin yanýnda ufak bir kazançtý, ama büyük kazançlar için bir adýmdý. O aný babamýn görmesini çok isterdim...” Hi cr an :

“Kantinime Dokunma kampanyasý çok sesli bir hareketti. Üç yýldýr Beytepe'deyim ve benim sosyalizm anlayýþýma denk düþen ilk hareketti. Her hareketlilikte olduðu gibi olumlu ve olumsuz ayrýmlar oldu. Olumlu olan -Bugün Türkiye'de çok ihtiyacýmýz olan- gelenekleri bir kenara býrakýp birleþebilmemizdi. Kampanyayla ilgilenenlerin güveni arttý ve bu Beytepe'de bundan sonraki birleþmeler için bir taban oluþturacaktýr. Olumsuz yön ise TKP'nin kampanyaya sahip çýkma çabasýydý.” mekhanenin birinci katýný geceleri de açýk tutup çay vs. sorununu çözmeyi öneriyordu. Temsilciler dýþarý çýktýðýnda sayýmýz oldukça azalmýþtý ama herkes yaptýðýmýz iþin deðerinin farkýndaydý. Kazanýmýmýz çok büyük görünmeyebilir ama yarattýðý hava yüksekti. Çünkü Kantinime Dokunma Kampanyasý ile iki þeyi baþarmýþtýk: Birincisi "bir araya gelebiliriz" fikrinin gerçekleþtirilebileceðini somut olarak kanýtlamýþtýk. Ýkincisi ise, "birleþirsek deðiþtirebileceðimizi" görmüþ ve göstermiþtik. Tabii 650 yerine 2500 dilekçe toplamýþ olsak ve rektörlüðe 100 kiþi deðil 1000 kiþi gitsek çok daha iyi sonuçlar elde edebilirdik. a n ti ka p i tal i s t B ey tep e G ru b u


sayfa 14

antikapitalist

BÝRLÝKTE MÜCADELEYE DEVAM EDELÝM

ÝÜ’de DEHAP ve Savaþa Hayýr kampanyalarý:

Ýstanbul Üniversitesi'ndeki antikapitalist öðrenciler olarak, DEHAP etrafýnda Emek Barýþ Demokrasi Bloðunun kurulmasýný, egemenlerin Türk þovenizmini pompaladýðý, bize ideolojik olarak saldýrdýðý bir ortamda, Türkler ve Kürtler için ortak mücadele ve diyalog zemini oluþturduðu için büyük bir memnuniyetle karþýladýk. Ayný zamanda Sol Ýttifak, sola bakan, ama güçlü bir birliktelik göremediði için mücadeleden kendisini geri çeken insanlarla ortak iþ yapmak için diyalog kurma þansý tanýyor. Mücadele birliðinin hayata geçebilmesi için üniversitedeki blok birleþenlerinin aktif, görünür ve politik bir seçim kampanyasýný birlikte yürütmesi gerektiðini tartýþarak ortak faaliyet takvimi belirledik.

Ne l er ya pt ý k? Kampanya, savaþa karþý bir vurguyla düzenlenen 5 Ekim'deki açýlýþ þenliðinde baþladý. Hazýrladýðýmýz öðrenci metni ve bloðun genel seçim materyallerini kullanarak þenliðe gelenlerle tek tek "Neden DEHAP?", "Neden mücadeleyi sandýkta ve sokakta birleþtirmeye ihtiyacýmýz var?" tartýþtýk. Açýlýþ þenliðinde diyalog kurduðumuz bir arkadaþýmýzýn söyledikleri son derece anlamlý: "Solcular bizim elimize bildiriyi tutuþturuyor ve gidiyor. Ýlk defa siz bizimle konuþuyor ve bizi de dinliyorsunuz" Ýnsanlarla diyalog kurmak, özne olarak onlarý önemsediðimizi gösteriyor ve bugün ikna edemesek de gelecek de bize onlarla diyalog kurma ve elbette ikna etme þansý tanýyor. Þenlikte oluþturulan ortak masada DEHAP milletvekili adaylarý da gelerek konuþma yaptýlar. Þenlik alanýnda organize edilen savaþ karþýtý gösteride, Kürtçe ve Türkçe sloganlarýmýzla, neoliberalizmi ve onun doðurduðu savaþçý, YÖKçü anlayýþý protesto ettik, demokrasi ve birlik talebimizi öne çýkardýk. Þenlik sonrasýnda seçimlere kadar her gün Beyazýt'ta bulunan fakültelerde ve yemekhanelerde ortak masa açma faaliyeti düzenledik. Sabah fakülte kantinlerini dolaþýp bildiri daðýtýp afiþ asýyor, kantinlerde masa açýyor, öðlen yemekhanede elimizdeki metinleri kullanarak "Neden DEHAP?" tartýþmasý yapýyorduk. Faaliyetler sýrasýnda herkesten topladýðýmýz 50'þer, 100'er ve bazen 500'er bin liralar ile kampanyanýn fotokopi maliyetini karþýladýk. Faaliyet sýrasýnda tanýþtýðýmýz arkadaþlarla aramýzda iletiþimi saðlamak, yaptýðýmýz veya yapmayý düþündüðümüz faaliyetlerin duyurularýný iletmek ve fikirlerimizi tartýþmak için okulda, bir mail aðý oluþturduk: sol-ittifak@yahoogroups.com. Bundan sonra da çalýþmaya devam edecek olan bu grup katýlmak isteyen herkese açýktýr.

N el e r t ar t ý þt ý k? Seçim kampanyasý sýrasýnda kullandýðýmýz bir baþka araç, 24 Ekim'de Ýktisat Fakültesi'nde örgütlediðimiz 'Neden Sol Ýttifak' toplantýsýydý. Toplantýda, toplumsal muhalefetin önündeki

fikirsel engelleri aþmak, sola olan güveni artýrmak için birleþik bir mücadele cephesine ihtiyacýmýz olduðunu ve DEHAP'ýn bu ihtiyacýn karþýlanmasý için bir fýrsat oluþturduðunu tartýþtýk. Faaliyet sýrasýnda bizim en çok karþýlaþtýðýmýz argümanlar olan 'þeriatçýlara' karþý Derviþ'li CHP'ye oy vermek ya da DEHAP'ýn içinde bulunan Kürtler'in milliyetçi olduðu fikirlerine karþý aktif, diyalog temelli ikna faaliyeti olmadan Sol Ýttifak'ý inþa edemeyeceðimizi tartýþtýk. Toplantýya katýlanlarýn çoðu DEHAP içindeki örgütlere mensup bireylerdi, ama toplantýda örgütsüz bir arkadaþýmýzýn kalkýp Kürt hareketiyle neden dayanýþmak gerektiðini ve DEHAP'ýn önemini tartýþmasý çok önemliydi; bu arkadaþýmýzla 'birliði inþa etmek' üzerine tartýþmaya devam ediyoruz. Egemenler, ellerindeki ideolojik araçlarla fikirsel olarak durmadan saldýrýyor, bize bizi bölüp güçsüzleþtiren fikirlerini aþýlamaya çalýþýyorlar. Buna karþý en etkin mücadele yöntemi alanlarýmýzda yürütülen istikrarlý ve diyalog temelli faaliyetler yapmak. Bu mantýkla gerçekleþtirdiðimiz faaliyetler sýrasýnda en çok karþýmýza çýkan fikirsel engeller laik cephecilik ve Kürt ulusal sorununa bakýþtý.

C H P ça re d e ð i l Bir dizi insan 'midesinin bulanmasýna' karþýn AKP tehdidine karþý Derviþ'li CHP'ye oy vereceðini söyledi. Biz de saða karþý alternatifin 'saða kaymak' olmadýðýný, sosyal demokrasinin içinde bulunduðu piyasa ekonomisinin eleþtirisiz kabulü durumunun ve bununla baðlantýlý olarak savaþa verdiði onayýn, solu ve hareketi büyütmeyeceðini tartýþtýk. Ýslami hareketi büyüten nedenin sosyal demokrasinin bir önceki dönem ihanet ettiði ve sýrt çevirdiði Kürt mücadelesi ve yine 5 Nisan 94 paketiyle ihanet ettiði iþçi sýnýfý olduðunu, sosyalist solun da ciddi, kalýcý, þovenizme ve her türlü ayrýmcýlýða karþý birleþik bir mücadele hattý öremediðini, burada boþ býrakýlan muhalefet alanýnýn Ýslamcýlar tarafýndan doldurulduðunu anlattýk. Bu þekilde iliþki kurduðumuz bir dizi öðrenci arkadaþýmýz DEHAP'a ikna oldu.

Sor un, Tü r k m i l l i y e tç i l i ð i Bunun yanýnda Sol Ýttifak'ýn þu anda en büyük parçasý olan Kürt hareketine karþý, kendisini solda tarif eden bazý arkadaþlarýmýz, DEHAP'ýn Kürt partisi olduðunu, Kürtlerin de milliyetçi olduðunu söylüyorlardý. Bu argüman, sosyalistlerin ulusal kurtuluþ mücadelelerine (ki dünyadaki tüm ulusal kurtuluþ mücadeleleri milliyetçidir) vermesi gereken eleþtirel, koþulsuz, tam destek noktasýný görmüyor. Ezenlerin milliyetçiliðiyle, ezilenlerin milliyetçiliði arasýnda niteliksel bir fark var; Türk þovenizmi üzerinden örgütlenen faþistlerle hiçbir zaman yan yana gelemeyiz -onlarýn varlýk nedeni, bizi yok etmeye çalýþmaktýr- ama her 6 Kasým eyleminde ve diðer eylemlerde ve faaliyetlerde Kürt arkadaþlarýmýzla ayný alanlarý ve ortak talepleri paylaþýyo-

ruz. Ayný zamanda Kürt hareketinin saða kayýþý (AB ve TÜSÝAD'dan demokrasi beklentisi, Irak savaþýna karþý net bir tutum geliþtirememe) konusunda tartýþmalar yaþandý. Bizim tavrýmýz, Kürt hareketinin içinde bulunduðu durumun baþlýca nedeninin, bizim Kirli Savaþ sýrasýnda batýda inþa edemediðimiz barýþ cephesi olduðunu ve bu yüzden de Kürt hareketinin kendisine baþka müttefikler aradýðýný tartýþmak oldu. Bunun çözüm yolunu DEHAP bize gösteriyor; Türk ve Kürt iþçi sýnýfý ve ezilenlerinin birleþik bir mücadele cephesi inþa etmesi ve bu cephenin arkasýnda istikrarlý bir þekilde neoliberalizme ve emperyalizme karþý tartýþma, örnek gösterme. Bu yönlü yürüttüðümüz tartýþmalardan da olumlu yanýtlar aldýk. Elbette her tartýþmayý kazanamadýk, ama bir yoldaþýmýzýn iliþki kurduðu CHP'ye oy vereceðini söyleyen bir arkadaþýn, seçimlerden sonra gelip "yanlýþ yaptýðýný, DEHAP'ý desteklemesi gerektiðini anladýðýný" söylemesi bile, çevremizde yarattýðýmýz etkinin ve býraktýðýmýz hafýzanýn olumlu yönde olduðunu ispatlýyor. O hafýzayý uyanýk tutmak ve harekete geçirmek, bize bundan sonrasý için meþruiyet saðlýyor. Ayrýca þunu da söylemek gerekir ki, bu fikirleri ne kadar çok sayýda aktivist tartýþýrsa, etki alaný da o derece geniþler. Bunun anlamý, sadece masa açmak, afiþ asmak veya insanlarýn ellerine bildiri tutuþturmak yetmediðidir. Elbette ki bu araçlar bizim ve yaptýklarýmýzýn görünür olmasýný, elimizdeki materyalleri insanlarla paylaþmamýzý saðlýyor ve bu anlamýyla önemli. Fakat insanlarýn kendilerine, çevrelerine ve de mücadeleye olan güvenlerinin düþük olduðu böylesi dönemlerde, onlarla ortak iþler yapmayý önemsememiz gerekiyor. Onlarýn güven düzeyini yükseltecek iþler önermek ve yapmak çok önemli. Bunun yanýnda kafalarýn karýþýk olduðunu, ideolojik bir kriz ortamýnda yaþadýðýmýzý da unutmamalýyýz. Sonuçta bizi bölen egemen fikirlerden kurtulmadan, mücadelenin kitleselleþmesini bekleyemeyiz. Kitleselleþmeyen mücadelelerden de bir sonuç alamayýz. Seçim kampanyasýnýn son haftasýnda yemekhane faaliyeti sýrasýnda tanýþtýðýmýz DEHAP'la ilgilenen bir arkadaþýmýz, Kürt hareketi ve bir dizi konu üzerine yürüttüðümüz tartýþma sonrasýnda, birlikte faaliyet yapmayý kabul etti. Bu bizim için son derece ön açýcý bir geliþmeydi. Antikapitalist gazetemizin seçim sayýsýnýn kampanyanýn politik ihtiyaçlarýna yanýt verecek þekilde hazýrlanmýþ olmasý yaptýðýmýz bütün tartýþmalarý güçlendirdi. Gazetenin gördüðü ilgi ve bizim dýþýmýzdaki öðrenciler tarafýndan da kullanýlmasý kampanyanýn ne denli politik bir süreç olduðunu bir kez daha gösterdi. Özellikle islami hareket ve ulusal sorun üzerindeki makalelerimiz, okuyan insanlar açýsýndan ön açýcý oldu. Fikirsel ikna, mücadele için ön koþuldur.

Öz nes i bi z i z Seçim kampanyasý sýrasýnda çok

önemli ve olumlu deneyimler yaþadýk, birlikte öðrendik. Ýttifakýn bileþenlerinden biri olarak DEHAP'ýn sandýkta ve sokaktaki baþarýsýnýn birleþik, aktif ve diyalog temelli politik bir kampanyadan geçtiðini öngörmüþtük. Bu þekilde çalýþtýk ve diðer birleþenlerle de bu yönde tartýþtýk. Bu tartýþmalarýmýz devam ediyor. DEHAP'ýn seçimde aldýðý yüzde 6.2'lýk oyun yeterince örgütlenme faaliyetinin yapýlmadýðýndan kaynaklandýðý iddiasýna katýlmýyoruz. Baþlýca sorunumuz þovenizm ve laik cephecilik ve toplumdaki sað hegemonyadýr. Ancak bu olumsuzluklara karþýt eðilim yaratýlmasýnda kritik önemdeki özneler de yine bizleriz.

1 A ra l ý k m i ti n g i Seçimlerden sonra "Savaþa Hayýr" faaliyetlerine hýz verdik. Her gün yenilediðimiz metinlerle 1 Aralýk "Irak'ta Savaþa Hayýr" mitingine hazýrlanýyoruz. Seçim sonrasý Sol Ýttifak'ý ve 1 Aralýk'ý birlikte inþa etmeyi deðerlendirdiðimiz bir toplantý örgütledik. Toplantýya katýlan Sol Ýttifak içindeki gruplar, savaþ karþýtý mitingi inþa edeceklerini belirttiler. Fakat her grubun kendince faaliyet yapma kararýnda olmasý ve mitinge ortak katýlma perspektifinin kabul görmemesi, DEHAP'a bakan ve onunla iþ yapmak isteyenlerin yakýnlaþmasýný engelleyecektir. Ortak, birleþtiren, güven verici istikrarlý bir faaliyet olmadan, saða çekimin yaþandýðý bir dönemde, solda gerçekçi ve güven verici bir hareketlenme yaratamayýz. Seçim kampanyasýnda tanýþtýðýmýz ve tartýþmaya baþladýðýmýz bir arkadaþýmýz da, savaþa karþý ortak faaliyetin bir parçasý olmayý kabul etti. Düzenli bir þekilde yaptýðýmýz faaliyetler sayesinde 1 Aralýk eyleminden haberdar olan bazý arkadaþlarýmýz, artýk ' bende o bildiriden var, 1 Aralýk'a geliyorum' diye tartýþmaya baþladýlar. Biz de onlarla kendilerinin eyleme katýlmasýnýn harika olduðunu, ama bunun yetmeyeceðini, çevrelerindekileri, arkadaþlarýný da miting alanýna götürmek için uðraþmalarý gerektiðini tartýþýyor, birlikte faaliyet yapmayý öneriyoruz. 21 Kasým'da Floransa Sosyal Formuna ve bir milyon kiþinin katýldýðý savaþ karþýtý eyleme katýlan bir arkadaþýmýzýn dia gösterimi eþliðinde deneyimlerini paylaþmasý ve Küresel Direniþ hareketinin rüzgarýný arkamýza alarak, 1 Aralýk'ý inþa etmek için Ýktisat Fakültesi'nde bir forum düzenledik. Bu foruma katýlan örgütlü ve baðýmsýz arkadaþlarýmýzýn hepsinin 1 Aralýk'ý inþa edeceklerini belirtmesi çok önemliydi. Þu anda onlarla ortak faaliyet yapmayý tartýþýyoruz. Bu savaþý ve sistemin diðer tüm saldýrýlarýný durabileceðimizi biliyoruz. Bunun için ihtiyacýmýz olan þey kollektif mücadele. 1 Aralýk eylemi, bunun bir baþlangýcý olabilir tabii bu bizden baðýmsýz olarak gerçekleþmeyecek. Gelin çözümü, alternatifi beraber inþa edelim.. SAVAÞSIZ BÝR DÜNYA MÜMKÜN ! BAÞKA BÝR DÜNYA MÜMKÜN!

a nt i k a pi t a l i s t Ý Ü g r u bu


antikapitalist

sayfa 15

ODTÜ ve BEYTEPE’de DEHAP kampanyalarý:

EMEK, BARIÞ VE DEMOKRASÝ ÝÇÝN YOLA DEVAM

Kasým 2002 seçimlerine giderken yaþanan durum solun yoksulluða, savaþa, adaletsizliðe karþý yoksullarý, ezilenleri temsil etmekten ve birlikte mücadele etmekten yoksun bir hal içinde olmasýydý. Ancak DEHAP çatýsý altýnda bir sol ittifakýn kurulmasý bu kötümser duruma karþý umut meþalesi yaktý. DEHAP'ýn oluþmasý, solun -en azýndan bir kýsmýnýn- ortak sorunlar üzerine birlikte ve görece güçlü bir þekilde mücadele edebileceðini gösterdi. Bu Türkiye'de de solun yeniden umut olabileceði, mücadelenin yeniden yükselebileceði umutlarýný yeþertti. Bu umutla okulumuza döndüðümüzde DEHAP'ýn faaliyete baþlamasý için diðer bileþenlerle buluþtuk. Buluþmanýn gerçekleþmesi ve DEHAP faaliyetinin ODTÜ'de de baþlamasý okulun açýlmasýndan hemen sonra olamadý. Bunda DEHAP'ý oluþturan gruplarýn bu kadar ciddi bir birleþik cephe deneyimine sahip olmamasýnýn etkisi oldukça büyüktü. Çalýþmaya baþlamadan önce gruplar buluþtu ve çalýþmanýn hangi ayaklar üzerinde yürüyeceðinde ortaklaþtý. Faaliyet asýl olarak yurt, bölümler ve hazýrlýk merkezli olacaktý. Seçime kadarki süreçte her gün Fizik'te, mümkünse hazýrlýkta masa açýlmasýna ve yurt odalarýnýn tek tek gezilmesine karar verildi. Bir açýk toplantý çaðrýsý yapýlarak örgütsüz insanlarýn da bu sürece katýlmasýna çalýþýldý. Fizik'te ve hazýrlýkta açýlan masalar ilk günlerde diyalog merkezli olmadý, ama sonrasýnda görüntü biraz deðiþti. Masadan bildiri daðýtýlmaya, kantinlerde ve çimlerde oturanlara neden DEHAP'ý desteklemek gerektiði anlatýlmaya baþlandý. Bu süreçte DEHAP'ýn oluþmasýný sevinçle karþýlayanlar kadar daha farklý fikirlere sahip olanlarla da tartýþýldý. Soldan gelen farklý fikirler içinde en yaygýn olaný "AKP'ye karþý CHP'de birleþme" tutumuydu. AKP'nin tek baþýna iktidarýný durdurmak için istemeyerek de olsa CHP'ye oy verme eðilimi sol sosyal demokratlar içinde güçlüydü. Biz ise bu tutumun çözüm olmayacaðýný sürekli vurguladýk. Çünkü CHP iktidara geldiðinde yoksulluðu, adaletsizliði çözemeyeceði ve savaþý durduramayacaðý için saða kayýþý hýzlandýracaktý. Yine aþýrý sað yoksul ve ezilenlerin umudu olmaya devam edecekti hem de daha güçlü bir þekilde. Diðer bir tartýþma da sosyalist soldan gelen boykot talebiydi. Biz de boykotun ancak kitlelerin yoðun bir þekilde seçimi engellemeye çalýþacak kadar güvenli ve güçlü olduðu koþullarda yapýlmasý gerektiðini, bugünse böyle bir duruma uzak olduðumuzu tartýþtýk. Bizim açýmýzdan seçimler hem çok iyi bir propaganda aracý hem de bir mücadele konusuydu. Bu tartýþmalarýn yaný sýra birliðin kendisi ile ilgili tartýþmalar da oldu.Bunlar birliðin ilkesiz olduðu ve sadece seçim için oluþturulduðu fikri üzerinde yükseliyordu. Biz ise bu birliðin Kürt hareketi ile Türkiyeli sosyalistlerin buluþmasý ile oluþtuðunu ve seçim bildirgesiyle en temel IMF, savaþ ve anti-demokratik uygulamalar karþýtý bir çizgisi olduðunu tartýþtýk. Oluþturulan her birlik aslýnda belli ve sýnýrlý temeller üzerinde yükselir. Diðer türlü her konuda anlaþma talebi kendi parti bayraðý arkasýnda buluþmaktan baþka bir anlam taþýmaz. Hele yükselen sistem karþýtý öfkenin kendisini saðda ifade ettiði koþullarda sol, umut olabilmek için minimumlarda anlaþýp ortak mücadele etmelidir. Benzer tartýþmalar daha uzun bir þekilde yurt odalarýnda da yapýldý. Bu çalýþmanýn etkisini seçimde yurtlarda alýnan oylarda da görmek mümkün. Yapýlan tartýþmalar sonrasý CHP'ye, ve diðer sosyalist gruplara oy vermeyi düþünen bir çok insaný birlik ve DEHAP'a ikna ettik.

Masa ve yurt faaliyetlerinin yaný sýra çalýþSeçim dönemine Emek, Barýþ ki solun birleþtirme ve birlikte çamalara örgütsüz insanlarý da katmak için açýk ve Demokrasi Bloðu ile giriyor ol- lýþma konusundaki açmazlarý ittifabir toplantý daha yapýldý. Ancak çaðrýnýn çok maktan mutluyduk. Sol Ýttifak'ýn, kýmýzýn Beytepe ayaðýnda da mevetkili bir þekilde yapýlmamasýndan dolayý Hacettepe Üniversitesi Beytepe cuttu. Ortak araç yaratma ve bu toplantýya dýþarýdan katýlým çok büyük olma- Kampüsü'nde de DEHAP'ý destek- araçlarý birlikte kullanma yerine dý. leyen herkesle ortak iþ yapma ola- her ittifak bileþeninin kendi aracýný DEHAP'ýn sesini daha fazla duyurabilmek naðý yaratmýþ olmasýndan dolayý üretmesi ve kendi çalýþmasýný yapiçin bir eylem kararý alýndý. Eylem hazýrlýktan çok memnunduk. Bir an önce iþ masý öneriliyordu. Beytepe'deki fizik önüne kadar olan bir yürüyüþ ve fizik yapmaya baþlamak istiyorduk. Da- DEHAP, tartýþan, diyalog kuran, önünde gerçekleþtirilecek þenlikten oluþu- ha okul açýlmadan kampüsümüz- görünür ve birleþik bir DEHAP deyordu. Maalesef jandarmanýn davul ve zurna- deki DEHAP bileþenleriyle görüþ- ðildi. DEHAP faaliyeti yapanlar sýyý "gözaltýna almasý" sebebiyle þenliðimiz meye baþladýk. Kampanya mater- nýflara girip kürsüden konuþmalar kýsmen sönük geçti. Yine de Kürtçe ve Türk- yallerinin geç oluþturulmasý ve yapýp çýkýyor, sabahlarý fakültede çe türküler eþliðinde halaylar çekildi. okulumuzun geç açýlmýþ olmasýn- buluþup afiþ astýktan sonra daðýlýSeçimlerden yaklaþýk bir hafta önce yapý- dan dolayý zamanýmýz azdý. yordu. Bunun dýþýnda ortak iþler lan Ankara mitingini örgütlemek için okulda Bu kampanya, eðer DEHAP yapma önerileri ýsrarla reddedilida çok çalýþtýk. Miting DEHAP'ýn Ankara'daki içindeki parti ve gruplarýn topla- yordu. gücüne oranla büyüktü. Yaklaþýk 8 bin kiþi ka- mýndan daha fazla bir þey olabilirBu durumda iþimiz zor görünütýldý. Mitingde Antikapitalist üyesi Türkan se baþarýlý olabilirdi. DEHAP'ý des- yordu. Fakat biz sonuç almak istiUzun'un platformdaki konuþmacýlardan biri tekleyen gruplarýn bir araya gel- yorduk. Yurtta yapýlan ilk foruma olmasý, bizim açýmýzdan ayrý bir onur kaynaðý mesinden öteye geçmeliydik. 40 kadar insan katýlmýþ ve bunlarýn oldu. Bu mitingin hemen ertesi günü gerçekAmacýmýz DEHAP çatýsý altýnda içinden "DEHAP'la çalýþýrým" dileþen Ýsyer alan örgütler- yen baðýmsýz aktivistler çýkmýþtý. tanbul den olmayan, an- Yurtta oda oda dolaþarak, mümmi tin gi cak emek-barýþ-de- kün olduðunca çok sayýda kiþiyle nin demokrasi minimum- konuþarak ve "Marksizm ve Ulusal va sa lý ðý larýnda ortaklaþtýðý- Sorun" konulu bir tartýþma toplanson bir mýz, DEHAP seçim týsý aracýlýðýyla tanýþtýðýmýz yeni akhaf ta ya bildirgesinde belir- tivistler oldu. Bu arkadaþlarý birbigirerken tilen temeller üze- riyle ve ittifak bileþenleriyle tanýþD E rinden iþ yapmak týrmak ve birlikte yapýlacak iþlerin HAP'tan ve solu büyütmek kararlarýný bu arkadaþlarla beraber bek len isteyen, CHP'nin almak gerekiyordu. Bu amaçla tilerin solundaki alterna- kampüste bir aktivist forumu çaðýrart ma sý tifsizliði ancak birle- dýk. Fakat bu forumu DEHAP na neþerek doldurabile- adýyla çaðýrmamýz ittifak bileþenleden olce ðimizi düþünen ri açýsýndan sorun yaratýyordu. YaHÜ Beytepe ve ODTÜ’de 1 Aralýk mitingine du. Fa- Ýstanbul’da katýlmak için kampanyalar yapýldý aktivistlerin bu ni hem ortaklaþtýran iþler yapýlmýkat bazý kampanyada çalýþ- yor, hem de ortaklaþtýran bir iþ arkadaþlarda bu beklenti artýþý çok üst düzey- masýydý. yapmamýz da, "yapacaksanýz antide olduðu için bu konuda onlarla oylarýn o Kampüsümüzde, itifak güçleri kapitalist adýyla yapýn DEHAP adýdenli yüksek olamayacaðýný tartýþmak zorun- + ittifaka destek verenler + baðým- ný kullanmayýn" denilerek açýkça da kaldýk. Çok yoðun geçen bu haftanýn so- sýz aktivistlerden oluþacak bir kam- istenmiyordu. nunda ODTÜ'de sandýk baþlarýnda duracak panya ile DEHAP alternatifini gösUzun bir çabadan sonra Edebiolan müþahitlerin görev daðýlýmý yapýldý ve terecek iþler yapabilmeyi umuyor- yat Fakültesi'nde ortak bir masa her sandýk için en az bir kiþi görev aldý. Seçim duk. Kampanya için çok önemse- açma kararý alýndý ve bu faaliyet olgünü tüm ülkede olduðu gibi ODTÜ'de de diðimiz ikinci nokta ise bu kam- dukça baþarýlýydý. Ýnsanlarla tek DEHAP'lýlar heyecanlý bir bekleyiþ içine girdi- panyanýn diyalog kýsmýný çok güç- tek sohbet etme ve oy deðiþtirme ler. ODTÜ'de sandýklarýn açýlmasýyla birlikte lü tutmaktý. Çünkü insanlarýn kafa- olanaðý yakalanmýþtý. DEHAP'ýn ülke genelindeki baþarýsý konusun- sýnda DEHAP'la ilgili çok soru varAçýkça görüleceði gibi Beyteda umutlandýk. Çünkü DEHAP ODTÜ deki dý ve aslýnda daðýttýðýmýz her bildi- pe'de DEHAP kampanyasýndan isoylarýn % 9.6'sýný (208 oy) almayý baþarmýþtý. ri, astýðýmýz her afiþ bu sorularý ar- tediðimiz sonuçlarý elde edebildiAma ülke genelindeki sonuçlarýn yurtlarda týrýyordu. Üstelik sorular, öyle birer ðimiz iþler, ortak yaptýðýmýz ve diöðrenilmesinden sonra bu umut yerini üzün- cümleyle yanýtlanabilecek türden yalog olanaðý sunan iþlerdi. Ne yatüye býraktý. Özellikle barajýn geçilmesinin deðildi. Ýnsanlarla uzun uzun soh- zýk ki bu tür iþleri yeterince yapaçok kolay olacaðýný düþünen arkadaþlarda bet etmek ve oy deðiþtirebilmek madýðýmýz için istediðimiz sonucu büyük bir demoralizasyon gerçekleþti. DE- için onlarý ikna edebilmek gereki- alamadýk. Fakat her þeye raðmen HAP'ýn gerçekçi bir deðerlendirmeyle yüzde yordu. DEHAP için çalýþan baðýmsýz akti8 oy almasý bekleniyordu. Oylarýn yüzde 6'da Bu iki nedenden dolayý bu vistler bulunabildi, Kürt aktivistlerkalmasý herkesi þaþýrttý ve üzdü. kampanyayý açýk çaðrýlý aktivist fo- le aramýzdaki diyalog ve güven Seçim sonrasýnda DEHAP bileþenlerinin rumlarýyla baþlatmayý, ittifak mini- geliþti ve þimdi DEHAP bileþenleri bir araya gelip seçimi deðerlendirmesi ve mumlarýnda anlaþan örgütlü/ör- "Beytepe'de nasýl devam edecebundan sonrasýný tartýþmasý önemliydi; fakat gütsüz herkesle birlikte kampan- ðiz" konusunu tartýþýyor. Bu da bu gerçekleþemedi. Bunun yerine seçim so- yanýn nasýl olacaðýna karar verme- herkes için sevindirici. nuçlarýný tek tek DEHAP aktivistleriyle konuþ- yi öneriyorduk. Olmadý... Ne yazýk a nt i ka pi t al i s t B ey t ep e G r u b u tuk. Moral bozukluðu son derece fazla olan arkadaþlarla moral bozukluðunu hýzlý bir þeD E H AP k am p a n ya s ý a kt i v i s t i Þ a f a k a n l at ý y o r : kilde atlatmak ve mücadeleye devam etmek 11 eylül sonrasý Ýslamcý dinamikler Ortadoðu'da geliþti ve sol bugerektiðini tartýþtýk. Bu üzücü durumun hemen ertesinde gelen sevinçli bir haberse rada tutumsuz kaldý. Türkiye'de solun dünyaya bakýþý ve dünyadaki emek-barýþ-demokrasi bloðunun DEHAP ça- geliþmeleri analiz edememesi ve kitlelerden kopuk olmasý seçim sotýsý altýnda yola devam etme kararý almasýydý. nuçlarýný belirledi. HADEP'in kitlelerden kopuk politikasý ve kendi tabanýyla baðýnýn Emek-barýþ-demokrasi bloðunun seçim öncesi ve sonrasýnda yapacaðý çalýþmalar zayýflamasý nedeniyle AK Parti Kürt illerinden çok oy aldý. Seçimden Türkiye'de kitleleri sola çekmek adýna büyük sonra bir solcu bana "DEHAP patladý" diyerek güldü. Patlayan neybir önem taþýyordu. Ayný þey savaþ karþýtlýðý di: DEHAP mý, Türkiye mi, muhalefet mi? Seçim kampanyasýnda birliiçin de geçerli. Halkýn %80 inin "Irak'ta sava- ðin nasýl saðlanacaðý konusunda eksiklik ve sorunlar vardý. Alternatifþa hayýr" dediði Türkiye'de, savaþ karþýtý bay- siz ve çözümsüz insanlara DEHAP'ý tanýtacak bir birlikte çalýþma havaraðýn sol tarafýndan taþýnmasý insanlarýn yüzü- sý yaratýlamadý. nü yeniden sola çevirmesi adýna büyük bir fýrBen seçim gündemine kayýtsýz kalmamak için kampanyaya katýlsat sunuyor. Bu nedenle 1 Aralýk eylemi bü- dým. Ama politik mücadeleyi DEHAP'la sýnýrlamayalým. Bu çalýþmadan yük bir önem taþýyor. Haydi 1 Aralýk’ta Ýstan- ittifak kurmaya yönelik bir þeyler öðrenebildiysek bunu devam ettirebul'a! lim. DEHAP güçlerinin birliðin süreceðini ilan etmesine sevindim. a nt i k a pi t a l i s t O D T Ü g r u bu


MÜLTECÝLER VE ULUSLARARASI KARDEÞLÝK

sayfa 16

antikapitalist

Herkes onlardan bahsediyor, özellikle bir çok sol çevre- anti kapitalist, onlarýn sermayeye karþý 'uygar dünyaya karþý' nasýl bir güç olduðunu ve nasýl örgütlenebileceðini, nasýl bir mücadele yürütebileceðini ve devrimci bir mücadelede nasýl bir özne olabileceðini tartýþýyor. Yani aslýnda bir çok sol çevre onlardan bir þekilde medet umuyor. Kapitalist sistemin yoksullaþtýrdýðý aç býraktýðý , "uygar dünyanýn" belli çýkarlar için desteklemekten geri durmadýðý kendi ülkelerinin otoriter- totaliter rejimlerinin baskýsýndan kaçan , açlýktan ve idamdan kaçan göçmenlerden bahsediyoruz. Göçmenlik hiç kuþku yok ki yüzyýlýmýzýn en büyük sorunlarýndan biri. Ve göçmenler de dünyadaki egemenlerin, sermayedarlarýn , diktatörlerin yarattýðý en büyük maðdur kervaný. Çünkü eðer ailenizden, ülkenizden ayrýldýktan sonra oraya bir daha dönmeniz imkansýz ise, eðer yaþamýnýz boyunca artýk bir daha kendi kültürünüzü büyüdüðünüz ortamý yaþamanýz imkansýz ise ve tüm bunlara raðmen gittiðiniz yerlerde yine emeðiniz sömürülüyorsa ve çevrenizde sizi hiç tanýmayan sizden hiç kötülük görmeyen insanlarýn nefret ve küçümseyici bakýþlarýna sürekli maruz kalýyorsanýz, sizin için yaþam çoktan yaþam olmaktan çýkmýþtýr. Hayallerinizi bile tüm bu acýmasýz gerçekler karþýsýnda rafa kaldýrmak zorundasýnýz. 'Eðer ülkenizden göç etmek zorunda kalýrsanýz ve tüm dünyada kaçak statüsü ile tanýmlanmaya, dolayýsýyla da parazit olarak görülmeye baþlýyorsanýz hiçbir hayaliniz kalmaz artýk.' Bu sözler Arez Zendi' ye ait. Arez de son bir yýldýr 'demokratik ülkemize' sýðýnarak hayatýný kýl payý kurtaran, ve yedi yýldýr kurduðu hayallerini bir tarafa atmak zorunda kalan ve artýk 'çaðýmýzýn yeni barbarlarýndan'* olan, Ýran'daki rejim muhaliflerinden Ýran Komünist Partisinin eski bir militaný yeni bir göçmen. Onunla Van'ýn o ünlü Sanat Sokaðýnda tanýþýyoruz. Arez Van'da yalnýz deðil, çünkü Van sýnýrlarý dýþýna çýkmasý yasak olan, BM'nin merhametini beklemekten baþka çaresi olmayan, kimi Ýran kimi Irak Kürdü , kimi de Afgan, yüzlerce göçmen arkadaþý var onun. Ve çoðu arkadaþý kendisi gibi idam cezasýndan kýl payý kaçabilmiþ. Van'daki yaþamlarý da ortalama bir göçmenin yaþam koþullarýyla benzer; kýrýk dökük bir evde yaþýyor, geçinebilmek için kaldýrýmda -ortalýkta polis olmadýkça- sigara satýyor, ýsýnmasýný saðlayacak kýþlýk elbisesi yok ve yaklaþan kýþ mevsimi yüzünden sigara dýþýnda 'içeride' yapacaðý bir iþ arýyor... Ýçeriden kasýt ise normal bir iþçinin aldýðý ücretin yarýsý ile ya bodrumlara kömür taþýmak ya da birilerine odun kýrmak. Onun dýþýnda ne lokantacýlar ne de diðer esnaf göçmenleri herhangi bir iþe almýyor. Belki traji- komik olacak ama Vanlýlar da göçmenlere 'barbar' gözüyle bakýyor... Önce Arez' in ortaklaþa sigara sattýðý arkadaþý Erselan' la sigara alma bahanesiyle tanýþýyoruz. Erselan Mahabad'li ben Yüksekovali, o Soran ben Kirmanc. Yani þive farký anlaþmamýza engel oluyor önceleri , Türkçe'yi de daha tam ögrenememiþ Erselan, Ýngilizce konuþuyor ama bu sefer de biz anlamýyoruz . Ondan sonra yanýmýza Arez yaklaþýyor

ve Kirmanci þivesiyle konuþmaya baþlýyor... Polis sanmýþ önce bizi, o yüzden de uzaktan izlemeyi tercih etmiþ, ama Erselan'i da yalnýz býrakmaya el vermemiþ gönlü... Sonra, göçmenlerle ilgili belgesel çekme fikrimizin olduðunu bu konuda bize yardýmcý olup olamayacaðýný soruyoruz ayak üstü sohbetimizde.... Etrafýný iyice kolladýktan sonra yine sanat sokaðýnda bantlarla izole ettiði çaydanlýkta sattýðý çaylarla yaþamýný sürdüren Mahabad'lý Þahab'ý yanýmýza çaðýrýyor Arez. Birer kaçak çay alýyoruz "kaçak Þahab" dan. Sonbahar soðuðunda kaldýrýma birer karton sererek oturuyoruz , Arez, derdimizi çoktan anlamýþ olacak, baþlýyor konuþmaya. Önce kendisinin daha 27 yaþýnda olduðunu ve 7 yýlýný da Ýran Komünist Partisinde ( Hizbi Komüniste Ýran) gerillalýk yaparak geçirdiðini anlatarak giriyor konuya. Daha sonrasýný onun kendi sözlerinden aktaralým size; " Ben liseyi bitirdikten sonra komünist partiye üye oldum, daha sonra yedi yýl boyunca kah Ýran topraklarýnda kah Kuzey Irak'ta gerillalýk yaptým. Ama sonralarý Ýran'dan Kuzey Irak topraklarýna Ýran ajanlarý -Itlaat- sýzmaya baþladýlar. Komünistleri ve Demokratlarý ( Hizbi Demokrati Kurdustan- Kürdistan Demokrat Partisi-) avlamaya baþladýlar. Tabii biz de Avrupa'ya gitmek için Türkiye'den baþka kaçacak yer bulamadýk ve buraya geldik." Kuzey Irak'tan Van'a nasýl geldiklerini, sýnýrý nasýl geçtiklerini vs uzun uzadýya anlatýyor Arez... Sonra da Van'da ilk günlerde karþýlaþtýklarý acýlarý... Nasýl ki ülkemizden bir takým ekonomik- siyasal nedenlerle Avrupa ya da Amerika' ya kaçan- göç eden- insanlarýmýz, oradaki halk tarafýndan emek gücünün ucuzlamasýna neden olduklarý ya da gerçekten de 'barbar' olarak görüldükleri için horlanýyorlar ise, geçici de olsa Van'da yaþamak zorunda kalan göçmenler de Van halkýnýn bu tür muamelelerine maruz kalýyor. Arez, Vanlýlarýn kendilerini insan yerine koymadýklarýný, çalýþtýklarý bazý kiþilerin kendilerine emeklerinin karþýlýðýný vermediðini, insanlarýn kolay kolay giremediði bazý yýkýk toprak evlerin bile deðerlerinin çok üstünde kendilerine kiralandýðýný söylüyor. DEHAP mitingi sýrasýnda toplanan ve demokrasi barýþ, adalet ve eþitlik isteyen on binlerce insaný gördükten sonra Arez'in söyledikleri bir hayli þaþýrtýyor bizi... Ama yüzyýllardýr hümanist akýmlarýn, aydýnlanma düþüncesinin ve insan haklarý söyleminin þekillendiði 'uygar dünyanýn' bile söz konusu göçmenler olduðunda nasýl da katý yasalar çýkardýðýný ve kendi uygarlýklarýnýn esas temelinde doðu ve güney halklarýnýn köleliðinin yattýðýný unutarak bu insanlarý kendi ülkelerine sokmamak için her tür insanlýk dýþý yöntemleri -yasalarý, gözünü kýrpmadan uyguladýklarýný görünce, açlýktan, iþini ve ekmeðini paylaþacak merhameti gösteremeyen Vanlýlara da ne diyeceðimizi bilemiyoruz... Daha 27 yaþýnda tüm saçlarý aðaran ve çektiði tüm acýlara tek baþýna katlanmak zorunda býrakýlan komünist Arez, yaþadýðý koþullara raðmen umudunu yitirmiþ deðil. Ona göre Van halkýnýn kendilerine böyle davranmasýnýn da sebebinde yine onlarý aç býrakan serma-

yedarlar...O yüzden de Vanlýlardan nefret etmiyor... Arez, Marks'ýn Kapital' ini yedi yýl boyunca ders kitabý olarak görmüþ, Gramschi'yi okumuþ ve Marksist felsefeyi özümsemiþ, ideolojisi için savaþmýþ, sýnýflar arasý uçurumu, adaletsizliði ortadan kaldýrmak için daha yirmi yaþýnda daða çýkmýþ ve en sonunda da mücadele þansýný yitirerek Avrupa'ya gitmek için Türkiye'ye "göç etmiþ"... Yani o artýk bu adaletsizliði bire bir yaþýyor. Hem de her gün ülkesine iade edilme tehlikesi ile iç içe. Zira Arez Ýran'a iade edilirse, yüzlerce arkadaþý gibi, sýnýrda teslim alýnýp daraðacýna götürülecek... Laf arasýnda Negri ve Hart'ýn 'imparatorluk' undan bahsediyorum Arez'e. Yanýmýza Irak' tan kaçan Mesud' da gelip oturuyor. Ýkisi de Negri' yi tanýyor ama son kitaplarýndan haberdar deðiller. 'Ýtalyan Marksist düþünür' diyor Mesud , Negri için. Ama , diyor Arez, biz burada Farsça ve Ýngilizce kitap bulamadýðýmýz için okumaktan da uzaklaþýyoruz'... Ayrýca Arez ve Mesud dahil , Van' daki hemen tüm göçmenler, göçmenlik olgusundan ve dünyadaki konumlarýndan az çok haberdarlar. Yani onlar da gitmeyi "hayal ettikleri" Amerika ya da Avrupa ülkelerinde, sistem için bir tehlike unsuru olacaklarýný, orada aþaðýlanacaklarýný , emeklerinin sömürüleceðinin vs farkýndalar... Arez ve Mesud ile yaptýðýmýz kaldýrým sohbetimiz çok sürmüyor ne yazýk ki. Çünkü sanat sokaðýnda bir anda gerginlik oluyor, DEHAP'lý kadýnlar zýlgýtlarla seçim bürolarýna giderken ortalýk polis kaynýyor, Arez tüm ýsrarlarýmýza raðmen çay paralarýný da ödeyip Erselan ile birlikte kaçak sigaralarýný sýrt çantasýna doldurup ara sokaklarda polislerin þüpheli bakýþlarý altýnda kayboluyor. Mesud ise baþka tarafa doðru tedirgin bir yürüyüþle adýmlarýný sýklaþtýrýyor... Göçmenlere demokratik kucaðýný açan ülkemizin Van ilinde yaklaþýk iki bin göçmen yaþýyor ve bakýþlarý bile insaný aðlatmaya yetecek kadar acýyla dolu olan Arez bunlardan sadece biri. Hatta diðer göçmenlere bakýlacak olursa o bir çoðundan daha 'rahat' yaþýyor. Çünkü aralarýnda bedenini satmaktan baþka çaresi olmayan kadýnlar, ekmek bulamayan çocuklar da var. Yaklaþan kýþ mevsiminden kaçýnýn sað çýkabileceði, kaçýnýn bu "serüvene" dayanabileceði ise meçhul... Her ne kadar kendi aralarýnda iyi bir dayanýþma içinde yaþýyorlarsa da onlara en iyi yolun göç etmek olduðunu söyle-

yenlere bir zahmet bulunduklarý en yakýn göçmen kampýna uðrayýp onlarýn durumunu birebir görmelerini , onu da yapamýyorlarsa bir gece kimseyi tanýmadýklarý bir þehre gidip dýþarýda yatmayý denemeyi göze almalarýný tavsiye ediyorum. Ýþte o zaman göç etmenin ne olduðunu diktatör rejimlerin desteklenmesinin ne trajediler yarattýðýný, dünyadaki gelir adaletsizliðinin sonuçlarýný görmek mümkün olacak. Gerek ekonomik ve gerekse de siyasi þartlar nedeni ile ülkelerinden göç eden-kaçan bu insanlarýn tek hedefi ve belki de tek "alternatifi" aç kalmayacaklarý, fikirlerinden dolayý öldürülmeyecekleri bir ülkeye varabilmek. Ne var ki bu amaçlarý için illegal yollarý kullanmak zorunda olan yüz binlerce insanýn çok azý "uygarlýða" ulaþabiliyor, geri kalanlarý ya göçmen kamplarýnda tutsak yaþýyor ya da denizlerde- sýnýrlarda ölüyor- öldürülüyor Antonio Negri bir söyleþisinde Kürtler gibi hem ekonomik hem de siyasal baskýlara maruz kalan halklar için þöyle demiþti; "Kürt hareketinin en güçlü silahýnýn göç olduðunu düþünüyorum. Batý 'dan yapabileceðimiz en iyi þey göç hareketine yardým etmektir. Her yolu kullanarak, yardým etmeliyiz. Biz buna uluslararasý kardeþlik diyoruz." Evet sanýrým Van'a ya da herhangi bir göçmen kampýna uðramasý gerekenlerden biri de Antonio Negri olsa gerek. Negri ancak o zamanda göç -intihar- edin mi diyecek yoksa baþka bir 'mücadele' biçimi mi 'önerecek' bilinmez ama açlýðýn ne ulusal ne de uluslar arasý kardeþlikten pek bir eser býrakmadýðýný kendi gözleriyle görmüþ olacak...

Ý rf an AK TA N * Negri, göçmenler için bu tanýmý kullanmýþtý.


SUSMA! TACÝZE GÖZ YUMMA! antikapitalist

T ac i z yak ý n ý mý z da !

sayfa 17

T a c i z iþ y e r i m i z d e

Çalýþan kadýnlar anlatýyor: Cinsel tacizin "tehlikeli mahallelerde" ve "Bir fabrikanýn bürosunda çalýþýyordum. "yabancýlar" tarafýndan iþlendiðine dair genel bir kaný vardýr. Oysa kadýna karþý þiddet Patronun diðer kadýna sýk sýk dokunduðunu ve taciz, esas olarak tanýdýðý kiþiler tarafýn- görüyor, kendimi kolluyordum. Gizli bir köþe dan uygulanýyor. 18-29 yaþ arasý maðdurlar kapmaca oynuyorduk. Bir gün patron ben masada çalýþýrken arkamdaki camlý bölmearasýnda yapýlan bir araþtýrma, maðdurlarýn den uzanýp kolumu üçte ikisinin tacizcituttu. Korktum, bayi önceden tanýdýðýT ac i z n e d i r ? ðýrdým... Açýkça 'bana ný açýklýða kavuþtursar kýntýlýk ediyorsun' Uluslararasý Çalýþma Örgütü ve du. Cinsel taciz ya diyemedim, iþten atýlda tecavüz maðdur- uluslararasý sendikal hareket tacizi mamak için. 'Fobim var' dedim. Bu delarýnýn yüzde 60'ý, þöyle tanýmlýyor: "Cinsel taciz, birisi tarafýndan mekti bir daha dotaciz yapan kiþiyle "samimi", "akraba", karþýsýndaki iþçinin korkmasýna, aþa- kunmayý denese yine "arkadaþ" ya da "taný- ðý lanmas ýna, ezi l mesine ned en baðýracaðým. Beni fahiþe konumuna sokadýk" olduðunu ifade o l a n y a d a i þ ç i n i n ç a l ý þ m a p e r f o r mayýnca hizmetçi gietmiþtir. Cinsel tacibi kullandý. Kül tablam a n s ý n ý e t k i l e y e n , i þ g ü v e n l i ð i n i ze uðramýþ üniversisýna bir kez kül silkip, te öðrencisi kadýn- yok eden, tehdit edici veya korku- burnuma uzatýp larla ilgili bir çalýþma tucu bir çalýþma ortamý yaratýlmasý- 'dök' diyordu. Bunlada, maðdurlarýn ço- na neden olan her türlü istenmeyen rý sineye çektim, ta ki ðunun kendilerini sözlü veya fiziksel cinsel giriþimler, hamile olup da iþten atýlýncaya kadar..." maðdur eden kiþiyi "Ýþyerinde sarkýntanýdýðýný gösteri- açýk aþaðýlayýcý ifadeler ya da cinsel týlýklara itiraz eden yor. 10 tecavüz ve ayrýmcý ifadelerdir." kadýn, özel sektördeytecavüze teþebbüs se iþten atýlýr, kamu sektöründeyse istifaya vakasýndan 9'unda suçlu maðdurun tanýdýðý zorlanýr, baþka yere atanýr veya bölümü debir kiþi oluyor. ðiþtirilir."

ÝTÜ’de “tacize karþý dayanýþma”

25 Ekim 2002 tarihinde ÝTÜ'lü bir arkadaþýmýz kampüs yakýnýnda tacize uðradý. Polise gidip þikayetçi olmak istediðinde "Boþver uðraþma, baþýn çok aðrýr sonra." tepkisiyle karþýlaþtý. Hatta "Bir dahaki sefere haber ver, biz onu dövelim." ya da "Ne olacak caným, tacizi hepimiz yaþýyoruz." ifadeleriyle alaya alýndý. Tüm bu yýldýrýcý tavýrlara raðmen taciz edeni teþhis etti ve þikayetçi oldu. Karakolda öðrendi ki çok uzun bir süredir ÝTÜ civarýnda kimse tacize uðradýðýna dair herhangi bir þikayette bulunmamýþtý. Arkadaþýmýzýn baþýna gelen olay ÝTÜ içinde konuþulmaya baþlandýðýnda ise gerçeðin karakoldaki manzaradan çok farklý olduðunun ayýrdýna vardýk. ÝTÜ kampüsünde, eþgali tanýmlanan adam tarafýndan tacize uðrayan onlarca kýz öðrenci vardý ancak hiçbiri þikayette bulunmamýþtý. Çoðu bu durumu kanýksamýþ, rahatsýz olanlar ise "Ne uðraþacaðým polisle, mahkemeyle" diyerek kestirip atývermiþti. Tacizin bu kadar doðallaþtýrýlmasýndan ve bu derece rahat kabullenilmesinden rahatsýz olan bizler "Tacize Karþý ÝTÜ Dayanýþmasý" adý altýnda bir araya geldik ve taciz sorununu tartýþmaya açmak adýna bir dizi eylem yaptýk. Can güvenliðimizin tehdit altýnda olduðunu düþünerek, gerekli güvenlik önlemlerinin alýnmasý için imza kampanyasý baþlattýk. Taleplerimiz kampüsün aydýnlatýlmasý, kampüs içi servis güzergahlarýnýn geniþletilmesi ve saatlerinin sýklaþtýrýlmasý hakkýndaydý. Polisin yaklaþýmlarýný gerek bu son olayda gerekse bundan önceki benzer vakalarda hiç güven verici bulmadýðýmýzdan ve genel anlamda kampüs içerisinde polis varlýðýný tasvip etmediðimizden güvenlik görevlisi ve polis talebinde bulunmadýk. Ýmza kampanyasýnýn yaný sýra "Tacize karþý ne gibi önlemler alabiliriz, nasýl dayanýþabiliriz?" ve "Tacizin Hukuki ve Psikolojik Boyutlarý" baþlýklarý altýnda sohbet ve söyleþi etkinlikleri düzenleyerek taciz tartýþmasýný kampüs içinde yaymaya çalýþtýk. Çünkü hepimiz sanki "taciz" diye bir þey yokmuþ gibi davranýyorduk. Oysa tacizi hepimiz, her an,

25 Kasým 1960 yýlýnda Do- ölçeðinde þiddete maruz kalan her yerde yaþýyorduk. Belirtmekte minik Cumhuriyetinde 3 kýz kar- 900 milyon yoksul insanýn % fayda var; tepkimiz sadece arkadaþý- deþ tecavüze uðrayýp, öldürül- 60'ý kadýn. Araþtýrmacýlara gömýzý taciz eden adama yönelik deðil- dü. Her sene 25 Kasým, "Kadý- re, ailenin geliri düþtükçe baskýdi. Asýl tepki kendimizeydi, tacize bu na Yönelik Baský ve Cinsel Taci- nýn boyutlarý artýyor. Yoksulludenli duyarsýz ve sessiz kalmamýza, ze Karþý" kadýn örgütleri tara- ðun faturasýný en acý þekilde kabu denli sindirilmiþ ve susturulmuþ fýndan ulusdýnlar ödüolmamýzaydý. lararasý düyor. A i l e i ç i þ i d d e t: Ancak bu eylemliliðimizin maga- zeyde çeþitli TürkiTürkiye'de yetiþkin kadýnlarýn zin basýný tarafýndan kullanýlmasý (sof- aktivitelerle yüzde 57.9'u yakýnlarýnýn þiddetine ye'de bütraya meze yapýlmasý) bizi çok sinir- a n ý l ý y o r . maruz kalýyor. Aile içinde ilk þiddet çeden kalendirdi. Tür ki ye'de evliliðin ilk günlerinde baþlama dýna yöne... de 25 Kasým oraný yüzde 57.7. lik pay ayrýlYakalanan adam "sapýk" damga- birçok kadýn mý yor. TeKadýnlarýn yüzde 61'i çok uzun sýyla marjinalleþtiriliyor ve olayý çö- kuruluþu ta- süredir þiddete maruz kalýyor. Uy- cavüz, dazen "güvenliðimizin bekçisi polisler" rafýndan bir- gulanan þiddetin türlerinin baþýnda, yak ve tacide göklere çýkarýlýyordu. Oysa ki leþik bir þe- yüzde 84 ile sözlü yüzde 79 ile fizik- ze uðrayan adamýn sokakta her gün karþýlaþtýðý- kilde anýldý. sel þiddet (dayak) gelmektedir. kadýnlar mýz herhangi bir tacizciden farký yok- "Kadýna uyiçin açýlan tu. "Deli" olmak bir yana gereðin- gulanan þidsý ðý nak lar den fazla normal ve olaðandý. dete karþý" oluþturulan ulusla- maddi imkansýzlýktan kapaný... rarasý sözleþmelere imza atan yor. Hükümet, kadýn örgütleriBizce bu vaka sýradan bir yanlýþ Türkiye, bunlarý uygulamýyor. nin çalýþmalarýný sahiplenmezbilgilendirme deðil, kesinlikle polisin Verilere göre, her 100 kadýn- ken, sýðýnak kelimesini kabul ve tabloid basýnýn taciz olgusuna ba- dan 58’i þiddete maruz kalýyor. etmiyor. Türkiye'de yýllardýr gökýþýný deþifre eden bir örnek olaydýr. Türkiye'de yaþayan kadýnlarýn zaltý ve tutukluluk süresinde kaOlay sonrasýnda karakolda karþýlaþý- çoðunluðu aile içi þiddete, taci- dýnlara tecavüz ediliyor. Tüm lan alaycý tavýr gazete sütunlarýndan ze ve tecavüze uðruyor. Sokak- dünyada kadýnlara uygulanan genele yayýlmýþ ve gerek sanýk açý- ta, iþyerlerinde ve okulda ka- baský, taciz ve tecavüzlere karþý sýndan gerekse maðdurlar açýsýndan dýnlarýn giysisi, davranýþlarý ta- duyarlý olalým. olayýn vahameti bir kenara býrakýla- ciz bahanesi sayýlýyor. Dünya B en g i Y ý l d ý rý m rak, yeni tacizlere kýþkýrtan bir üslup kullanýlmýþtýr. Olayýn birinci yönü yakalanan kiþinin sapýk olarak nitelendirilip davranýþý- saðlýklý-akýllý ilan ederek, tacizin arkasýnda yatan nýn sebebinin bir kiþilik bozukluðuna çekiliyor ol- dehþetli bir cinsel rejimi maskelemektir. Gazete masý, ikinci yönü ise onun dilinden yazýlan ifadeler- sayfalarýndan, televizyon ekranlarýndan söylemlerile 'taciz edilmeye layýk' üniversiteli kadýn imgesinin mize, algýlama ve düþünme biçimlerimize giren, milyonlarca erkeðin kafasýnda yeniden üretilmesi- "cinsel bir obje olarak kadýn" imgesi yoluyla taciz kýþkýrtýlmakta, desteklenmekte, yeniden üretilmekdir. Tacizde bulunan insanlarý sapýk olarak nitelen- tedir. ... dirmek, nitelenen insan dýþýndaki herkesi temiz-

T a c i z e K a r þ ý ÝT Ü D a y a n ý þ m a s ý


sayfa 18

antikapitalist

ÝHTÝYACIMIZ ÞÝDDET DEÐÝL; BÝR LÝ K Ýstanbul'da geçtiðimiz günlerde Tümtis ile Nakliyat-Ýþ üyeleri arasýnda yaþanan olaylar, "sol ve þiddet" tartýþmasýna olan ihtiyacý bir kez daha açýða çýkardý. Ýstanbul Zeytinburnu Nakliyeciler Sitesi'nde daha önce Türk-Ýþ'e baðlý Türkiye Motorlu Taþýt Ýþçileri Sendikasý (Tümtis) üyesi olan 950 iþçi, DÝSK'e baðlý Nakliyat-Ýþ'e geçince iki sendika arasýnda yetki sorunu gündeme geldi. Her iki sendikada da sosyalistler ciddi bir aðýrlýða sahip. Ancak bu gruplarýn "kýzýl sendikacýlýk" ve þiddet" konusundaki yaklaþýmlarý, hepimizi sarsan bu çatýþmanýn yaþanmasýna neden oldu. Sonuçta iþçiler içinde en bilinçli ve mücadeleci kesimi oluþturan iki grup arasýnda, 3 kiþinin ölmesi ve onlarca kiþinin yaralanmasýna neden olan çatýþma yaþandý. Üstelik, iþçilerin patronlar karþýsýndaki en temel birliðini saðlamasý gereken sendikalar, iþçileri birbirine taþlý sopalý saldýrtan kurumlar haline dönüþtü.

Þ i d d e te h a y ý r Ýþçi sýnýfý ve sol içinde elbette ki farklý fikirler ve örgütler olacaktýr. Sert eleþtiriler ve tartýþmalar kaçýnýlmazdýr. Ancak hiçbir gerekçe, emek güçleri arasýndaki þiddeti haklý kýlmaz. Sýnýfýmýz þiddeti, ancak düþmana ya da açýkça düþmanla iþbirliði yapan grev kýrýcýlara karþý kullanýr. Ayný cephede yer alanlarýn birbirlerine yönelik þiddeti, kabul edilemez. Düþman, "yanlýþ" fikirlere sahip olsa da ayný cephede yer alan bir grup ya da kurum deðildir. Düþman, yönetici sýnýftýr! Ýþçi sýnýfý örgütleri ve sol içinde þiddetin yaygýnlýðý oldukça ciddi bir sorun. Ne yazýk ki Türkiye'de solun tarihi bu konuda, dün olduðu gibi bugün de, hiç parlak deðil. Neredeyse bütün gruplar, en ufak bir gerginlik çýktýðýnda sorunu politik olarak deðil de þiddet yoluyla çözme eðilimindeler. Bunun nedeni, devrimi yapacak özneyi iþçi sýnýfý olarak deðil de, kendi partisi olarak gören ikameci teorik gelenektir. Bu geleneðe sahip olan gruplarýn, kendilerine en yakýn politik yapýlarý þiddet yoluyla yok etmeye çalýþmasý, bir tesadüf deðildir. Kendine en yakýn grup, "halkýn desteðini en kolay alabilecek ve sonuçta da devrimi yozlaþtý-

racak" bir tehlike olarak görülür. "Ýþçi sýnýfý deðil, parti iktidar olacaðý için, bu grubun iktidarý iþçi sýnýfýný temsil etmeyeceði için o da düþmandýr!" Ýstanbul'da yaþanan ve iþçilerin birbirini öldürmesiyle sonuçlanan bu þiddeti "kimin baþlattýðý" önemsiz. Sonuç ortada. Her iki taraf da kullanýlan þiddeti savunuyor. Bu nedenle "ilk yumruðu kimin attýðýnýn" önemi kalmýyor. Üstelik açýklama yapan sendika yöneticilerinden biri, "hiçbir saldýrýnýn yanýtsýz kalmadýðýný ve bu saldýrýnýn da yanýtsýz kalmayacaðýný" söyleyecek kadar ileri gidiyor. Emek güçleri ve sol içinde þiddete hayýr diyor, herkesi bu konuda kararlý bir tutum almaya çaðýrýyoruz.

B öl ü n mü þ l ü ð e h a yý r Bu olayda, her iki sendikadaki sosyalistler, birbirlerini "sarý sendikacýlýk"la suçlayarak þiddeti meþrulaþtýrmaya çalýþýyorlar. 1960'larýn sonunda Türk-Ýþ'e alternatif olarak DÝSK'in inþasý, tabandan yükselen mücadeleyi yaygýnlaþtýrýp yükselttiði için anlamlýydý. Ancak bugün DÝSK ile Türk-iþ arasýnda ciddi bir fark bulmak zor. Bu nedenle bu bölünmüþlük hareketimizi yükseltmek yerine güçlerimizi örgütsel olarak bölüyor. Bugün iþçilerin farklý farklý sendikalarda bölünmesini deðil tek ve büyük bir sendikada birleþmesini savunmak gerekir. Var olan sendikalarý "sarý sendika" olarak nitelendirip daha "devrimci" kýzýl sendikalar kurmak, ancak sýnýfý bölmeye ve güçsüzleþtirmeye hizmet ediyor. Ayrýca, devrimci ya da daha bilinçli iþçilerle diðer iþçiler arasýndaki iliþkiyi yok edip ileri iþçilerin daha geri bilinçli iþçileri mücadeleye kazanmasýný daha zor hale getiriyor. Sýnýfýn kendine güvenini artýracak taban örgütlenmelerini güçlendirmek, bir sosyalist için, sendika yönetimlerine gelmekten daha önemli olmalýdýr. Bu çatýþmanýn taraflarý arasýnda, iþçi sýnýfý içinde sosyalist fikirleri yaygýnlaþtýrmaya çalýþan gruplar var. Bu kesimler sýnýf hareketini yükseltmek, sýnýfýn kalanýný sola çekmek, iþçilerin kendilerine güvenini artýrmak için ayrý ayrý sendikalara üye olmak yerine omuz omuza vermelidir. S e l çu k D u r a n

AVUKATIMI ÝSTÝYORUM... HEMEN

ÝHD genel baþkan yardýmcýsý Avukat Eren Keskin, 1991'de yaptýðý bir konuþma yüzünden, DGM'nin isteðiyle avukatlýktan 1 yýl men cezasý aldý. Barolar Birliði ise bu kararý gözü kapalý uyguladý. En tabii haklarýmýzýn bile gasp edilmeye çalýþýldýðý Türkiye'de, saldýrýya uðrayanlarýn baþýnda konuþma hakkýmýz geliyor. Türkiye'de mücadele içinde olan herkesin tanýdýðý ve saygý duyduðu Keskin'e, 91'de Kürt haklarýna dair verdiði bir demeç üzerine son derece çirkin saldýrýlarda bulunuldu. Keskin'in, göz altýnda tacize uðradýðýný basýna bildirmesinden sonra, Hürriyet'in gereksiz iþler sayfasý editörü Fatih Altaylý, þöyle yazdý: "Bu kadýn tacizi hak ediyor!" Biz de bu adamýn "tacizi" hak ettiðini düþünüyoruz. Haklarýmýzý gasp etmeye çalýþanlara, bu gaspa karþý direnen insanla-

ra baský uygulayanlara ve 'taþ fýrýn' kalaslara lanet olsun! HEPÝMÝZ EREN KESKÝN'ÝZ! Eren Keskin'e sahip çýkalým. Bu yönde baþlatýlan kampanyaya destek verelim. Aþaðýdaki mektup ya da kendi yazacaðýnýz bir protestoyu þu adreslere gönderebilirsiniz: Türkiye Barolar Birliði Baþkaný : Özdemir Özok, Karanfil Sok, No: 5/62 Kýzýlay-Ankara, e-mail adresleri: admin@barobirlik.org.tr barobirlik@barobirligi.org.tr, faks: (0312) 418 78 57 Tel: (0312) 425 30 11 Ýstanbul Barosu Baþkaný Kazým Kolcuoðlu, istiklal Cad. Orhan Adli Apaydýn Sok. Barohan kat 2 Beyoðlu-Ýstanbul, e-mail adresleri: info@istanbulbarosu.org.tr ve istanbulbaro@istbarosu.org.tr, faks: (0212) 293 89 60 Tel: (0212) 251 63 25

T ür k i y e B a r o l a r B i r l i ði y ön e t i m i ne ;

Ýnsan Haklarý Derneði Genel Baþkan Yardýmcýsý Av. Eren Keskin'i, düþüncelerinden dolayý yargýlandýðý bir dava nedeniyle 7 yýl aradan sonra 1 yýl süre ile meslekten men ettiðinizi, bu ülkenin insan haklarý ve insancýl hukuka inanan bir vatandaþý olarak üzülerek öðrenmiþ bulunmaktayým. Ýnsan haklarý konusunda verdiði mücadelede resmi görüþü karþýsýna almaktan hiçbir zaman çekinmeyen, Türkiye'nin demokratikleþmesi, hukuk devleti olmasý ve sivilleþmesi için mücadele eden ve her fýrsatta þiddetin her türlüsüne karþý olduðunu dile getiren, yürüttüðü gözaltýnda taciz ve tecavüz projesiyle sistemin baþlýca hedefleri arasýna girmiþ olan bir hukukçunun avukatlýk mesleðinden bir yýl süre ile uzaklaþtýrýlmasýný onaylamak mümkün deðildir. Yurttaþ olarak; bu ceza ile insan haklarý savunucusu-hukukçu Eren Keskin'in susturulmasýnýn amaçlandýðýný düþünüyorum. Hukukçular, düþüncenin önünde engel deðil, yol açýcý olmalýdýr. Dünyadaki düþünceye özgürlük hareketlerine bakýldýðýnda da bu gerçek ortaya çýkmaktadýr. Varolan sisteme yönelik eleþtirilerinden yargýlanan bir avukat ceza deðil, toplumun vicdaný olarak susturulmuþ, bastýrýlmýþ, yok sayýlmýþ kesimlerin sesi olmayý becerdiði için takdir görmelidir. Yurttaþ olarak; bir hukuk örgütünün, düþüncesinden dolayý yargýlanmýþ ve tutuklanmýþ olan bir avukata verdiði cezayý kýnýyor, Türkiye Barolar Birliði yönetimini bu kararýný gözden geçirmeye davet ediyorum. A d - s o ya d , i m za


BUSH ve BLAİR SIKIŞTI antikapitalist

sayfa 19

BU SAVAÞI DURDURABÝLÝRÝZ

ABD ve Avrupa'da savaþa karþý hareket gün geçtikçe güçleniyor. Washington ve San Francisco'da yapýlan ve yüz binleri bir araya getiren savaþ karþýtý gösteriler Bush'u tam da kendi evinde vuruyor. 11 Eylül saldýrýsýndan sonra estirilen milliyetçilik histerisi karþýsýnda ABD'de geri çekilen anti-kapitalist küresel direniþ savaþ karþýtlýðý etrafýnda þekillenerek yeniden kitleselleþti. Ýngiltere'de Eylül ayý sonunda yüz binler Bush ve Blair'e "Hayýr!" dedi ve Bush'un en yakýn müttefiki Blair'in partisinden 100'ü aþkýn milletvekili tabandan yükselen bu basýnç sonucunda Baþbakana karþý isyan etti. Avrupa Sosyal Forumu etkinlikleri etrafýndan düzenlenen savaþ karþýtý gösteri bir milyona yakýn iþçi, genç ve ezileni bir araya getirdi. Sosyal Forum önümüzdeki süreçte Avrupa çapýnda koordineli eylemlerin yapýlmasý çaðrýsýnda bulunurken, bir dizi ülkede iþçi sýnýfý Irak savaþýna genel grev ile yanýt vermeye hazýrlanýyor. ABD'nin Vietnam Savaþý'ný durduran kendi evindeki savaþ karþýtý tutumdu. Vietnam savaþ karþýtý hareket savaþýn baþlamasýndan beþ yýl sonra sokaða çýkarken Irak savaþ karþýtlarý daha þimdiden dün-

yanýn her yerinde büyük kitleler halinde mobilize oluyorlar. Üstelik hareketin boyutu Vietnam savaþ karþýtý hareketin en yüksek düzeyinden daha ileri bir noktada. Savaþýn ne zaman ve ne þekilde seyredeceðini kestirmek zor. Bush kendisi bile net bir yanýt veremiyor. Bu nedenle sürekli farklý senaryolar gündeme geliyor. Ancak net olan bir þey var o da ABD sermaye sýnýfýnýn ve Bush'un bu savaþa ihtiyacý olduðudur. Bu savaþý durdurmak için kendimize ve inþa ettiðimiz savaþ karþýtý hareket dýþýnda kimseye güvenemeyiz

Musul'da yaþayan Türkmenlerin son dönemde baþtacý edilmesi de bu ne den le dir. Bu kesimin hayalleri Irak'ta Türkmenler için de felaketten baþka bir þey getirmeyecek olan bir iç savaþ senaryosudur. Türk egemenlerinin ne yapacaðý konusunda da belirsizlikler ve farklý senaryolar var. Türkiye'nin doðrudan savaþa girmeyeceði sadece Ýncirlik gibi üslerin kullanýlacaðý, ancak bir Kürt devleti oluþumu yaþanýrsa müdahale edileceði tartýþýlýyor. Ancak net olan Türkiye'nin þu veya bu þekilde savaþa müdahil olacaðýdýr. Kamuoyu desteðini yitirmekte olan Bush, Türkiye'ye daha büyük bir rol biçmek isteyecektir. IMF'ye göbekten baðlý bir Türkiye egemen sýnýfý ABD'den gelecek basýnca direnemez. AKP ve yasaklý lideri Erdoðan'ýn direnme niyetinde bile olmadýðý görülü-

küresel sermayenin ve yor. Dolayýsýyla ne orduya ne IMF'nin yarattýðý tahribat ile de Erdoðan'a güvenebiliriz. bombalar arasýnda sýký bir Güvenemeyeceðimiz için de iliþki olduðunu gösteren, sola Türkiye'de hemen herkes "nasýl olsa Türkiye savaþa gir- çeken bir harekete ihtiyacýfarklý nedenlerle de olsa Irak meyecek" diye içimizi rahat- mýz var. Dünyada hýzla gelisavaþýna karþý. Generaller ve latamayýz. þen bu hareketi bulunduðuegemenlerin bir kesimi Irak Da ha faz la ge cik me den savaþýnýn bir Kürt devletinin muz alanda örelim. kitlesel savaþ karþýtý bir harekurulmasýna neden olacaðý 1 Aralýk "Irak'ta Savaþa Haket inþa etmeliyiz. Burada sa- yýr" mitingi bu yolda atýlan için karþýlar. Bizler ABD gibi dece ABD'nin savaþýna "ha- önemli bir adýmdýr. Savaþa isbir askeri gücün deðil bölge yýr" demek yetmeyecektir. haklarýnýn kendi kaderlerini ter hümanist ister anti-emÝncirlik üssünün kullanýlmabelirlemesi gerektiðini düþüperyalist her ne nedenle olurmasý ile birlikte Türkiye'nin nüyoruz. sa olsun karþý çýkan herkes Irak'a yýllardýr sürekli uzanan Bir kesim ise "ABD nasýl elinin çekilmesini talep etme- eylemde birleþmeli. olsa savaþa gidecek, buna ne "Savaþsýz bir dünya" bir li ve bu talepler etrafýnda en biz ne baþkalarý direnebilir." ko þul da mümkün: Bunun geniþ birliði inþa etmeliyiz. diyerek, Kerkük ve Musul Savaþlarýn kapitalizmin bir için mücadele edersek! üzerinde egemenlik elde etT ü r k a n U zu n uzantýsý olduðunu tartýþan, me peþindeler. Kerkük ve içeren "Ýpek Yolu Stra- Irak petrollerine ihtiyacý ile dünyadaki hegemonyatejisi" 1998'de ABD sýný askeri bir þekilde saðlamlaþtýrma ve yaymaya Kongresi'nde kabul dayanmaktadýr. Bu nedenle dünyanýn en yoksul üledilmiþti. Güvenli kori- keleri arasýnda yer alan Afganistan aðýr bir þekilde dor bu planýn parçasý- cezalandýrýlarak, güçlenmekte olan Çin'e gözdaðý 1990'lar boyunca küreselleþmenin ulus devletler dýr. Balkanlar da bu yolun üzerinde bulunuyor. Sa- verildi ve Bin Ladin unutuldu. ve sýnýflar arasýndaki çeliþkileri sönümlendireceði vaþ sonrasý ortaya çýkan haritalar, boru hatlarýnýn Irak'a saldýrý hazýrlýklarý da ABD'nin dünya hegeve savaþlara gerek kalmayacaðý iddia edilmiþti. tam da savaþ bölgesinden geçmesinin planlandýðýný monyasýný silah zoruyla dayatma stratejisinin sonu1990'larýn gerçekliði bu iddialarý yalanladý. Küre- gösteriyor. Ýpek Yolu bölgede kendilerine göre yasel piyasalarýn geniþlemesi yoksulluk ve iþsizliðin yýlma planlarýna sahip olan Rusya, Ýran ve Çin'in de cudur. ABD, Irak'tan sonra yine tehdit olarak gördüðü ülkeleri de hedeflemektedir. yaygýnlaþmasýndan baþka bir þey ifade etmedi. kontrol altýnda tutulmasýný öngörüyordu. Afganistan ile baþlayan süreç "Sonu olmayan sa199O'lar 100 bini aþkýn Iraklýnýn ölümüne neden 11 Eylül sonrasýnda ABD'nin "terörizme karþý Bavaþ" olarak adlandýrýlmaktadýr. Irak savaþýnýn seyrini olan Körfez Savaþý ile baþladý. Somali, Raunda, Li- tý güvenliðini koruma" stratejisini yukarýda belirtiberya, Çeçenistan, Angola ve Türkiye'deki çatýþma- len çerçeve içinde ele almak gerekiyor. Ancak bu bilmemiz mümkün deðil. Ancak kesin olan ABD'nin larýn yaþandýðý on yýl 1999 Balkan Savaþý ile sonlan- deðerlendirme de yeterli deðil. Stratejinin temel kendi iç dinamiklerinden dolayý savaþa gitmek zodý. 1990'larýn ortasýnda savaþ sonucu ölümlerle bir- hatlarý ile geçerliliðini sürdürmekle birlikte ölçüt ve runda kalacaðýdýr. Bu nedenle Irak savaþýný tek baþýlikte mülteci sayýsý da yüzde 50 arttý. Küreselleþme dozunda devasa bir týrmanýþ meydana geldi. na ele alamayýz. Önümüzdeki süreçte dünya politirefah ve barýþ ile deðil yoksulluk ve savaþ ile eþ an- 1990'lar boyunca sistemin istikrarý özellikle 1997 kasýný savaþlarla belirleyecektir. lama geldi. Türkiye egemenlerinin Irak ve diðer savaþlarýn Güney Doðu Asya'da yaþanan ekonomik krize raðne re sinde yer almak ve elde etmek istedikleri çýkarmen ABD'de ki bü yü me ile sað la ný yor du. Bu bü yü P e t ro l sa v a þ l a r ý menin spekülatif bir balondan ibaret olduðunu bu lardan baðýmýz bir savaþ karþýtý bir birleþik cepheBu savaþlarda petrolün ve ABD'nin petrol bölge- gazetenin sayfalarýnda sýkça tartýþtýk. 11 Eylül'ün yanin örülmesi gerekmektedir. leri üzerindeki egemenliðini kaybetmeme hatta rattýðý sarsýntý bu balonun büyüklüðünü gözler önüKüreselleþmenin askerileþmesi olarak da ifade güçlendirme amacýnýn önce çýktýðý artýk netleþti. ne serdi. Enron ve Worldcom gibi dünyanýn en bü- edilen bu geliþme dünya çapýnda savaþa ve ABD "Ýnsani müdahale" olarak adlandýrýlan Balkan Sa- yük þirketleri peþ peþe batmaya baþladý. Bu süreç vaþý da ABD'nin stratejik olarak Hazar petrollerine ABD'nin dünyanýn en büyük ekonomik gücü olma- emperyalizmine karþý mücadele dalgasýný yükselti. giden yolda ABD'ye yakýn, istikrarlý yönetimlerin sý gerçekliðini deðiþtirmezken, büyüklüðü ve reka- 21 Yüzyýla savaþlarýn barbarlýðýnýn mý yoksal sýrabulunduðu güvenli bir koridor oluþturma çabasýna bet gücünün yaralandýðýný ortaya koydu. ABD eko- dan insanlarýn barýþýnýn mý damgasýný vuracaðýný dünyada ve Türkiye'deki mücadeleler belirleyecekdenk düþüyordu. Kazak, Türkmen ve Azeri petrol nomik hegemonyasý zayýfladý. tir. Bu mücadelenin inþasýnýn öznesi olmak zorunve doðal gazýný taþýyacak boru hatlarý kurulmasýný 11 Eylül sonrasýnda stratejisi ABD'nin Hazar ve dayýz.

T ü r k e g e m e n l e ri n i s ýk ý þ t ý r a l ý m

S ON U O LM A Y AN S A V A Þ


SAVAÞI DURDURALIM

Yýl 2 Sayý 20

Aralýk 2002

750.000 TL

abd’NİN ÜSLERİ KULLANMASINA İZİN VERMEYELİM TÜRKÝYE IRAK’TAN

ELÝNÝ ÇEK!

ABD Baþkaný George Bush Irak'a karþý savaþ hazýrlýklarýný hýzlandýrdý. Bush 250 bin askerle Irak'ý iþgal etmek istiyor. Biz savaþ istemiyor ve Bush'un petrol ve dünya egemenliði için yüzbinlerce insaný öldürmesine "Hayýr" diyoruz.

meþru kýlmaya çalýþýyor. Biz dünyanýn en büyük silahlý gücünün on yýl önce yerle bir edilmiþ Irak'a saldýrmasýnýn hiçbir þekilde meþru olmadýðýný söylüyoruz. "BM'li veya BM'siz Irak'ta Savaþa Hayýr!"

Biz Saddam'ý Halepçe'den çok iyi tanýyoruz. Onun hesabýnýn Irak halký tarafýndan görülmesi gerektiði için "Savaþa Hayýr" diyoruz.

Bush, Türkiye egemenlerini de yanýna alarak savaBush, Saddam'ýn dikta- þa gitmek istiyor. Biz "TürBush, Birleþmiþ Milletleri tör olduðunu ve yok edil- kiye Irak'tan Elini Çek!" diyanýna alarak bu savaþý mesi gerektiðini söylüyor. yoruz.

Bush, Türkiye'de üsleri saldýrmak için kullanmak istiyor. Biz "Ýncirlik Üssü Kapatýlsýn" diyoruz.

Dünya "Savaþa Hayýr" diyenlerin sayýsý gün geçtikçe artýyor. Gel birlikte "Savaþa Hayýr" diyelim, savaþ çýðýrtkanlarýnýn sesini keselim! Devamý Sayfa 19’da


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.