Sayı: 2
YÖK Kalkacak ! Polİs Gİdecek!
Son haftalarda gündemi kaplayan üniversitelerde türban sorunu, burjuva kampların iç çatışmasının uzun zamandır sakin olan cephesi üniversiteleri yeniden hareketlendirdi. Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun samimiyet ölçüm alanı olarak tanımladıkları soruna dair, televizyon ekranlarından eksik olmayan yüzlerce uzman haftalarca durmadan konuştu. Bu uzmanların resmi ideolojiye yakın duranları türbana karşı çıkan öğretim görevlilerin gördüğü baskıdan yakınırken, AKP’nin çevresinde yetişenleri ise küçücük kızlara uygulanan “zulmü” gözler önüne serdi, türban sorununu üniversitelerin özgürlüğünü engelleyen en büyük set olarak sundu. Biz sosyalist öğrenciler için bu tartışmaların ve tartışmalarda kullanılan argümanların kof olduğu ortada. Nasıl bu güçler birçok sorunda birbirinin boğazına yapışacak seviyeye gelirken, mesele Kürt sorunu ve işçi sınıfı mücadeleleri olunca ağız birliğine girişiyorsa, bu güçlerin üniversitedeki uzantıları da mesele sosyalist, devrimci öğrenciler olunca eylem birliğine soyunmaktadır. 24 Ağustos’ta YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan
imzalı “Özgür ve Güvenli Üniversite” genelgesinin ortaya çıkması bunu kanıtlamaktadır. Ancak bu genelgeye geçmeden önce karşıt kamplara dahil yönetimleri olan iki üniversitede yaşananları aktarmak gerekiyor.
Marmara Üniversitesi örneği Ülkücü faşizmin yığınak yaptığı Marmara Üniversitesi’nde eski rektör Necla Pür zamanında gelişen olaylar kemalist tedrisattan geçmiş rektörlerin sol düşmanlığını gözler önüne sermekte. 4 sene içinde, Pür’ün yoğun çabası ve polisin fedakar çalışmalarıyla ellerine satır verilen ülkücü faşistler okulda özgür düşünceye karşı kuvvetli bir mevzi edindiler. Örneğin 2008 yılında arkadaşlarının faşistler tarafından bıçaklanmasını protesto eden öğrencilere aynı faşistler döner bıçakları ve satırlarla saldırdı, olaydan 20 dakika sonra olay yerine gelen rektörün yanından ellerini kollarını sallayarak ve tehditler savurarak geçen faşist güruh sonrasında cezalandırılma-
dı, faşistlerin saldırılarını organize ettiği kulüp açık kanıtlara rağmen varlığını sürdürdü. Bu yetmedi, kulüp başkanlarının katıldığı bir toplantıda ülkücü kulübün başkanı rektöre “solcuları okuldan atmazsanız burası kan gölüne döner” şeklinde tehditler yağdırdı. Sonrası ise malum. Birçok saldırı yaşandı, onlarca solcu ve Kürt öğrenci yaralandı, bunların failleri okulun sahibi edasıyla, bozkurt bayrağı astıkları kantin köşelerine biraz daha kuruldu. Marmara Üniversitesi’nin Nişantaşı Kampüsü’nde ise kemalist dekan Ahmet Orkan’ın işi ise biraz daha zor oldu. Çünkü bu kampüste faşist saldırılara karşı direnen öğrenciler işi çıkmaza soktu. Dekanın gözü önünde bir Kürt öğren-