M
arksist Bak s B ü t ü n
D ü n y a n ý n
Yýl: 7 - Sayý: 26
Ý þ ç i l e r i
B i r l e þ i n ! Fiyatý: 3 TL
Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayýr! Yaþasýn Sosyalist Ortadoðu! * Arap Baharý: Yeni Bir Ýslamcý Dalga? * Lev Troçki: Devrimin Zaman Çizelgesi * Yeni Bir Dünya Örgütü 5. Enternasyonal * Kürt Ulusal Davasý Ýlerliyor
www.bolsevik.org
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm: Tüm toplumsal ve ekonomik hayatýn bir avuç kapitalistin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiði kapitalist sistem varlýðýný, ancak savaþlarla sürdürmektedir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve doðanýn tahribatýnýn sorumlusu kapitalizm ve onun içkin özellikleri olan kar hýrsý ve rekabettir. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretim araçlarýna el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle yani proletarya diktatörlüðü ile mümkündür. Aþaðýdan Sosyalizm: Sosyalizm, ancak tüm ezilenlerin ve yoksullarýn desteðini alarak onlara öncülük eden iþçi sýnýfýnýn kitlesel, doðrudan, militan mücadelesiyle; iþçi sýnýfýnýn kendi eylemleriyle mümkündür. Sosyalizm, küçük bir azýnlýðýn kendini kitleler yerine ikame etmesiyle kurulamaz. Sosyalizm ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla aþaðýdan yukarýya örgütlenen bir iþçi iktidarý ile gerçekleþtirebilir. Bunun dýþýndaki kestirmeci, maceracý, tepeden inmeci her yol kaçýnýlmaz olarak bir azýnlýk iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. Marks’ýn dediði gibi iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. Sosyal Devrim: Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý kapitalistleri korumak için vardýr. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlmaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bir sosyal devrim zorunludur. Yurtseverlik deðil Enternasyonalizm: Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýþçilerin vataný yoktur. Küresel bir sistem olan kapitalizmin tarihin çöp tenekesine atýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Marks bu yüzden bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsý yapmýþtýr. Ulus içindeki bütün sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtsever ideoloji ise iþçi sýnýfýný uluslararasý düzeyde böler, bize kapitalizmin çizdiði ulusal sýnýrlarý benimsememizi öðütler. Özünde iþçi sýnýfýný mevcut sisteme eklemleyen bu ideoloji yönetici sýnýflarýn en büyük silahýdýr.
Tek Ülkede Sosyalizm Mümkün Deðildir: Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Tek ülkede sosyalizmin olamayacaðýný görmek için Marksist olmaya bile gerek yoktur. Dolayýsýyla herhangi bir ülkede gerçekleþebilecek baþarýlý bir devrimin kaderi (dolayýsýyla tüm insanlýðýn kaderi), devrimin diðer ülkelere sýçramasýna baðlýdýr. Bu mümkündür, çünkü kapitalizmin krizleri küresel, devrimler seridir. Ulusal Sorun: Devrimci Marksistler ezilen halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunur, ezilen halkýn politik temsilcisine ulusal sorunla ilgili konularda devlet karþýsýnda koþulsuz eleþtirel destek verir. Devrimci Marksistler her türlü etnik ve dini azýnlýðýn üzerindeki baskýlara karþý çýkar, onlarýn örgütlenme hakkýný savunur. Cinsiyetçilik: Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Kapitalizm, kadýnlarý iþyerinde ucuz iþ gücü olarak, aile içinde ise yeni kuþak iþçi sýnýfýnýn bedavaya yetiþtirilmesinde ve ev iþlerinin bedava halledilmesinde kullanmaktadýr. Bu durum kadýnlarýn hayatýn her alanýnda geri planda kalýp ezilmesine yol açmaktadýr. Devrimci Marksistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Devrimci Marksistler insanlarýn cinsel tercihleri nedenleriyle ezilmelerine, eþcinsellerin aþaðýlanmasýna karþý mücadele ederler. Devrimci Parti: Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelelerinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti iþçi sýnýfýnýn en ileri devrimci unsurlarýný bünyesinde toplar, onlarýn sýnýf içerisindeki daðýnýk etkisini merkezileþtirir, onlarý koordine eder ve aktif siyasi hayata ve sýnýf mücadelesine müdahale eder. Bu parti tüm iþçi sýnýfýna öðretir ve ondan öðrenir. Ýþçi sýnýfý içinde kök salmýþ, kitlesel bir devrimci iþçi partisinin sýnýf mücadelesinin kritik anlarýnda ve özellikle devrimci durumlarda var olmasý devrimin baþarýya ulaþmasý için çok hayatidir, bu yüzden böyle bir partiyi inþa etmek ertelenemeyecek bir görevdir. Devrimci Görev: Bu ilkelere katýlan herkesi Marksist Bakýþ Dergisi faaliyetlerini büyütmeye çaðýrýyoruz..
Ýçindekiler Arap Baharý: Yeni Bir Ýslamcý Dalga? Kürt Ulusal Davasý Ýlerliyor Lev Troçki: Devrimin Zaman Çizelgesi Ortadoðu'dan Bir Panorama Yeni Bir Dünya Örgütü - 5. Enternasyonal AKP Yollarýnda HAS Parti : Þaþýrtýcý Mý? Köy Enstitüleri Üzerine Emperyalist Hegemonyanýn "Özgürlük" ile Yeniden Tesisi Marks Haklý Mý?
...................2 ...................8 ..................14 ...................18 ...................22 ...................28 ...................31 ...................35 ...................39
MARKSIST BAKIS Üç Aylýk Politik Dergi Yýl: 7 Sayý: 26 Ekim 2012
Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 312 480 95 60 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No: 366 Topkapý, Ýstanbul Tel: 0-212-544 66 34 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk
Ýletiþim Ýçin: marksistbakis@yahoo.com www.bolsevik.org Büro: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7 Kýzýlay/ANKARA
MARKSÝST BAKIÞ
Arap Baharý: Yeni Bir Ýslamcý Dalga? 2011'in ilk aylarýndaki sarsýcý baþlangýcýndan beri "Arap Baharý" olarak adlandýrýlan, Ortadoðu'yu saran kitle hareketleri büyük tartýþmalarý da beraberinde getirdi. Dünyanýn birçok yerindeki (Ýspanya, Yunanistan'dan ABD'ye, Ýsrail'e) gençliðe ilham veren Arap halkýnýn devrimci kalkýþmasý, kimilerince ABD'nin ve diðer emperyalist güçlerin bölgeyi yeniden þekillendirmek adýna ürettiði eylemlilikler olarak okundu. Bu iddialarýn sahipleri, þimdilerde süreçten Ýslamcýlarýn kazançlý çýktýðýný belirterek, bu durumu haklýlýklarýnýn tescili olarak anlatýyorlar. Kitle hareketlerinin iktidarlarý salladýðý, devirdiði ülkelerde Müslüman Kardeþler menþeili siyasi partiler (Mýsýr'da Adalet ve Hürriyet Partisi; Fas'ta Adalet ve Kalkýnma Partisi ve Tunus'ta En-Nahda Partisi) iktidara geldiler. Süreç sonunda ortaya çýkan resimde sadece serbest piyasa Kitle hareketlerinin iktidarlarý ve emperyalizmle uyumlu "ýlýmlý Ýslam"ýn bu temsilcileri deðil, köksalladýðý, devirdiði ülkelerde tenci Selefi hareketler de etkili aktörler olarak boy gösteriyorlar. M ü s l ü m an Kardeþler menþeili siyasi Libya ve Suriye'de sapma yaþayan kitle hareketinin yerini alan ElKaide benzeri Selefi gruplarýn önemli bir bileþeni olduðu iç savaþ partiler (Mýsýr'da Adalet ve Hürriyet Partisi; Fas'ta Adalet ve Kalkýnma oldu. Partisi ve Tunus'ta En-Nahda Peki, bu geliþmeleri nasýl okumak gerekiyor? ABD eliyle ya da Partisi) iktidara geldiler. Süreç doðallýðýnda, yeni bir Ýslamcý dalga ile mi karþý karþýyayýz? Ya da en sonunda ortaya çýkan resimde azýndan, önümüzdeki dönemde Arap emekçi sýnýflarýný bekleyen s a d e c e serbest piyasa ve emperyaOrtadoðu'da Ýslamcýlarýn etki, güç ve örgütlülüðünü daha da artýrdýðý lizmle uyumlu "ýlýmlý Ýslam"ýn bu karanlýk bir dönem mi? Sorularýmýza cevap aramaya Arap Baharý'nýn temsilcileri deðil, köktenci Selefi baþlangýcýndan diktatörlerin yerinden edilmesini müteakip seçimlerhareketler de etkili aktörler olarak le Ýslamcýlarýn iktidara yerleþmesine uzanan süreci inceleyerek baþlayalým. boy gösteriyorlar. Libya ve Kimin, Ne Ýçin Ýsyaný? Suriye'de sapma yaþayan kitle Arap devrimci dalgasý, Tunus'ta iþsiz bir üniversite mezunu gencin hareketinin yerini alan El-Kaide seyyar satýcýlýk yapmasýnýn engellenmesi üzerine kendisini yakbenzeri Selefi gruplarýn önemli bir masýyla baþladý ve hýzla bütün bölgeye yayýldý. Onlarca yýlýn sarsýlbileþeni olduðu iç savaþ oldu.
2
MARKSÝST BAKIÞ maz diktatörlerini yerinden eden bu ayaklanmalarýn asýl öznesi sistemin kendisine sunabileceði hiçbir þey olamayan kentli gençlik ve emekçi sýnýflar oldu. Bin Ali'yi, Mübarek'i, Salih'i gönderen isyanýn merkez üssü; ülkelerin kalbi olan anakentlerin merkezleri -Tahrir, Sidi Bu Zeyd, vs.- idi. Rejimlere öldürücü darbe kent merkezlerindeki iþgal ve eylemler kadar emekçilerin ülkeleri saran grevleriyle de vuruldu. Tunus'tan Yemen'e, Mýsýr'dan Bahreyn'e kadar geniþ bir bölgeyi etkisi altýna alan kitle hareketinin þiarlarýna diktatörlerin gitmesi talebi damgasýný vururken Ýslamcýlarýn bu ölçüde güçlü olduðu bir coðrafyada kitlelerin devrimci atýlýmýnda Ýslamcý söylem ve taleplere rastlamadýk. Arap devrimlerinde sadece siyasal Ýslamýn söylem ve taleplerini deðil, Ýslamcýlarýn kendilerini de uzunca bir süre (diktatörlerin gidiþleri netleþene kadar) görmedik. Arap devrimlerinin merkezi niteliðindeki Mýsýr'da devrimci kalkýþmanýn politik öznesi (Mübarek'i deviren 25 Ocak ayaklanmasýnýn çaðrýcýsý) 6 Nisan Hareketi'nin niteliði de deðerlendirmelerimizi destekler. 6 Nisan Ýslamcýlar da, ýlýmlý ya da H a r e k e t i , Selefi, örgütlü þekilde kitle Mýsýr'daki devrimci kalkýþmanýn hareketlerinin uzunca bir öncülü olan 2008 dönem parçasý olmadý. Ekmek Ýsyanlarý Aksine devrimlerin kalbi sýrasýnda oluþturuldu. 2008 Ekmek Mýsýr'da bölgenin en Ýsyanlarý bölgede örgütlü Ýslamcý gücü olan solun tekrardan Müslüman Kardeþler, güç kazanmasýna tabanýna baþlangýçta hizmet ettiði gibi b a ð ý m s ý z eylemlere katýlmama sendikalarýn oluþçaðrýsý yapýyordu. turulmasýna da yol Müslüman Kardeþler ancak v e r m i þ t i r . Mübarek'in gidiþi Bölgedeki emekçilerin ve gençliðin netleþtiðinde piyasada boy gösterdi ki o da devrim eþitsizlik, adaletsizlik, geleceksizadýna ordu ile uzlaþmak lik ve rejimin için. Kitleler Tahrir kokuþmasýna karþý ilk patlamasý 2008 Meydaný'nda eski rejimin yýlýnda ekmek bütün kalýntýlarý gidene isyanlarýyla kendikadar iþgal ve eyleme ni göstermiþ; devam ederken, Müslüman Mýsýr'da 6 Nisan Kardeþler Mübarek sonrasý tarihinde en önemli iþçi kentlerinden iktidarý ele alan Yüksek biri olan Askeri Konsey ile eylemleri Mahalla'da ülkenin durdurmanýn anlaþmasýný en büyük eylemlerinden biri yürütüyordu.
3
yapýlarak 25 bin iþçi, tekstil kombinasýný iþgal etmiþlerdi. Ýþçilerin kararlý eylemi karþýsýnda rejim, talepleri kabul etmek zorunda kalmýþ; iþgal emekçilerin zaferiyle sonuçlanmýþtý. Ýþte bu dönemde emekçilerle dayanýþmak ve bu direniþi desteklemek için iþçilerin eylem-iþgalinin baþladýðý "6 Nisan" tarihini kendisine isim olarak seçen bu hareket oluþturulmuþtu. Ortaya çýkýþ sürecinden de anlaþýlabileceði gibi 6 Nisan Hareketi net bir biçimde sol bir hareket; emekçilerden yana tutumunu, eþitlik, özgürlük þiarlarýný açýkça dillendiren bir özne oldu: "Bilhassa üniversite talebeleri rejimden korktuklarýndan dolayý devrimden önce "tutuklanýr veya fiþlenirim" düþüncesiyle hareketimizi desteklemeye cesaret edemiyordu. Ancak devrimden sonra sayýmýz hýzla yükseldi ve þu an 75 bin Mýsýrlý hareketimizde yer almakta. Tabi bu sayý sadece Müslümanlardan oluþmuyor. Kapýmýz özgürlük, demokrasi ve eþitliði savunan herkese açýk olduðundan dolayý birçok farklý grup ve dini azýnlýkta olan insanlar örgütümüzde yer almaktadýr." "Devrim esnasýnda bazý sosyalist gençlik gruplarýyla ve çok popüler olan "Hepimiz Halid Saidiz" ("We are all Khaled Said") Facebook grubuyla iþ birliði yaptýk." (6 Nisan Hareketi lideri Ahmed Maher) Mýsýr'da, Tunus'ta, Fas'ta eylemci gençliðin ellerinde Che posterlerini, flamalarýný görmek mümkündü. Arap kitlelerin diktatörleri yerlerinden etmesiyle durmayan eylemliliklerinin devamýnda da devrimin gerçek öznesi kentli gençliðin ve emekçilerin Ýslamcý çýkýþlarýna tanýklýk etmedik. Ayný ruhla sokaða tekrar tekrar dökülen kitleler; eski rejimin bütün artýklarýnýn, askeri yönetimlerin de defolup gitmesi için kanlarýný akýtmaya devam ettiler; zaten Ýslami nosyonlarý güçlü olan rejimlerin daha da Ýslamileþmesi için deðil. Ýslamcýlar da, ýlýmlý ya da Selefi, örgütlü þekilde kitle hareketlerinin uzunca bir dönem parçasý olmadý. Aksine devrimlerin kalbi Mýsýr'da bölgenin en örgütlü Ýslamcý gücü olan Müslüman Kardeþler, tabanýna baþlangýçta eylemlere katýlmama çaðrýsý yapýyordu. Müslüman Kardeþler ancak Mübarek'in gidiþi netleþtiðinde piyasada boy gösterdi ki o da devrim adýna ordu ile uzlaþmak için. Kitleler Tahrir Meydaný'nda eski rejimin bütün kalýntýlarý gidene kadar iþgal ve eyleme devam ederken, Müslüman Kardeþler Mübarek sonrasý iktidarý ele alan Yüksek Askeri Konsey ile eylemleri durdurmanýn anlaþmasýný yürütüyordu. Müslüman Kardeþler'in tabaný liderliklerine raðmen devrimci kalkýþmaya katýldýlarsa da bu Ýslamcý þiarlar üzerinden olmadý. Aksine Müslüman Kardeþler her devrimci atýlýmda geri bastýlar; 2011 yazýnda Mýsýr'da Askeri Konsey'e karþý kitlesel ikinci devrimci dalgada da yer almadýlar. Hatta açýkça cunta karþýtý gösterileri
MARKSÝST BAKIÞ eleþtiren Ýhvan'ýn lideri Muhammed El Beltagi eylemciler tarafýndan Tahrir'den kovuldu. Gelelim Selefilerin durumuna. Suudi Arabistan baþta olmak üzere bölgedeki diktatörler apolitik kalmalarý þartýyla uzunca bir dönemdir Selefilere geniþ bir hareket alaný saðlayýp onlarý palazlandýrýyorlardý. Bin Ali'den Mübarek'e diktatörler, güçlü ve etkili Müslüman Kardeþler'e karþý Selefilere destek vererek Ýhvan'a karþý bir denge yakalamaya, bu hareketin alanýný daraltmaya çalýþýyorlardý. Dolayýsýyla Selefiler devrilen rejimlere ve de ABD'ye en sadýk unsurlar olduðundan býrakýn kitlelerin devrimci atýlýmýnýn bir parçasý olmayý onun karþýsýnda tavýr aldýlar. Örneðin Mýsýr'da gençlik ve emekçi sýnýflar askeri rejimi devirmek için "ikinci devrim" çaðrýsýyla kitlesel olarak Tahrir'e tekrar döküldüðünde Suudi sponsorluðundaki Selefi gruplar, eylemcileri "halkla ordu arasýnda çatýþma çýkararak politik iktidarý gasp etmek isteyen komünist ve laikler" olmakla suçlayarak ortak bir platform oluþturup "istikrar" yanlýsý karþýt gösteriler örgütlediler. Selefiler, ilk devrimci dalganýn sürdüðü Mayýs ayýnda da Hristiyanlara karþý gösteriler düzenleyip, çok sayýda insanýn çatýþmalarda ölümüne yol açarken hem emekçi sýnýflarýn bölünmesine hem de ordunun kitle eylemliliðine müdahalesine hizmet etmiþlerdi. Örgütlü Olan Ýpi Göðüsler! Arap coðrafyasýna damgasýný vuran devrimci kalkýþma Ýslamcý bir dalga deðildi; Ýslamcý talep ve þiarlarla yol almadý da nasýl oldu süreçten en karlý çýkan Ýslamcýlar oldu? Bu soru kafalarý oldukça meþgul eden ve de insanlarýn Arap Devrimleri'ne dair fikirlerinin deðiþmesine yol açan önemli bir soru. Cevabý çok da çetrefilli deðil. Hayat boþluk tanýmýyor. Öncelikle bölgenin(Ortadoðu ve Kuzey Afrika) en örgütlü ve dinamik muhalefetinin Müslüman Kardeþler hareketi olduðunu belirtelim. Bu hareket bölgede eski olduðu kadar da köklü; yaygýn bir örgütlenme ve sempatizan aðýna sahip durumda. Her ne kadar Arap diktatörleri Ýhvan Hareketi'ni belli bir çerçevede baský altýnda tutsa da iktidarla doðrudan karþý karþýya gelmemeye özen gösteren Ýhvan gruplarý kendilerine geliþecek zemin bulmakta (siyasal platformlar olmasa da toplumsal, ekonomik) zorluk çekmediler. Özellikle Mýsýr'da ayrý bir siyasal, sosyal ve ekonomik odak olarak beliren bu güç, kitle hareketinin diktatörleri düþürmesinden sonra doðan iktidar boþluðundan yararlanabilecek asýl unsur olmuþtur. Mýsýr'da Müslüman Kardeþler'in kendisi Mübarek'in gidiþi netleþir netleþmez parçasý olmadýðý ayaklanma adýna -ki bu durum bile örgütlü bir gücün böyle süreçlerde kazanabileceði etki ve oynayabileceði rolü göstermektedir- Yüksek Askeri Konsey ile geçiþ süreci konusunda anlaþarak seçimlerin kýsa süre içinde gerçekleþtirilmesini
saðlamýþtýr. Böylece hem eylemlerin geliþmesi için fazladan zaman býrakmamayý hem de devrimci kalkýþmanýn öne çýkardýðý baþka güçlerin örgütlenmesine fýrsat vermemeyi baþarmýþtýr. Devrimin önlerini açtýðý sol güçlerin alternatif odaklar olarak örgütlenmesi için yeterli zamanýn olmadýðý, hýzla gerçekleþen seçim süreçlerinde Arap toplumlarýna kök salmýþ Ýslamcý güçlerin ipi göðüsleyerek çýkmasýnda þaþacak bir þey yoktur. Selefilerin ise önünün Arap egemen sýnýflarý ve Batýlý emperyalistler tarafýndan açýldýðýný, uzunca bir dönemdir hareket serbestliði içinde toplumsal etki alanlarýný artýrdýklarýný Arap coðrafyasýna belirtmek gerekiyor. Bölgenin en güçlü ve damgasýný vuran devrimci örgütlü muhalefet kalkýþma Ýslamcý bir hareketinin Müslüman Kardeþler olmasýna, dikdalga deðildi; Ýslamcý tatörler tarafýndan palaztalep ve þiarlarla yol landýrýlan Selefilerin toplumsal etki alanýna almadý da nasýl oldu bakýldýðýnda bu süreçten en karlý çýkan unsurlarýn seçimlerden baþarýyla çýkmalarý Ýslamcýlar oldu? Bu soru anlaþýlmaz deðildir. Zaten seçim süreçleri de kafalarý oldukça meþgul devrimlerin deðil, Arap eden ve de insanlarýn devrimci dalgasýnýn önüne set çekmek Arap Devrimleri'ne dair i s t e y e n l e r i n fikirlerinin deðiþmesine hizmetindedir (Mýsýr'da 6 Nisan Hareketi, devrim yol açan önemli bir soru. þehitlerinin posterlerini Cevabý çok da çetrefilli taþýdýklarý gerekçesiyle deðil. Hayat boþluk "yasa dýþý propaganda" yapmaktan gözaltýna alýtanýmýyor. Özellikle nan 30 üyesine polis yetkililerinin "Devrim Mýsýr'da ayrý bir siyasal, bitti. Seçimlerden sonra sosyal ve ekonomik odak bu sirk de bitecek" diyeolarak beliren bu güç, rek devrime olan nefretlerini kustuklarý belirtkitle hareketinin miþtir). Arap devrimci dalgasýnýn yürütücüsü diktatörleri düþürmesin kitlelerin silahý burjuva den sonra doðan iktidar kurumlar deðil, burjuva boþluðundan muhalefetin sýnýrlarýný aþan ve aþtýðý oranda da yararlanabilecek asýl zafere ulaþan eylemler unsur olmuþtur. (kent merkezlerinde günlerce süren iþgal, gerekirse kolluk güçleriyle çatýþma, sokaklarý terk etmeme, yasadýþý ama fiili örgütlenen grevler, vb.) olmuþtur. Arap devrimci dalgasýný müteakip yürütülen seçim süreçleri (diktatörlerin devrildiði ya
4
MARKSÝST BAKIÞ da korunduðu ülkelerde) "kitlelerin taleplerine -demokrasiye!- ulaþtýklarý" yanýlgýsýný yaratmanýn, devrimci atýlýmý soðutmanýn bir aracý niteliðindedir. Seçimlerin içinin boþluðu kitlelerce de anlaþýlmýþtýr ki seçimlere katýlým çoðu ülkede yüzde 50'leri zor bulmuþtur. Hayatýn diyalektiðinin bir sonucu olarak seçimler bu göreve tam anlamýyla hizmet edebilmiþ de deðildir. Nedenleri açýklayalým. Öncelikle seçimlerden sonra da devrimci dalga durulmamýþ; örneðin Mýsýr'da kitleler askeri yönetime karþý ikinci bir kalkýþmaya imza atmýþlar; Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinden sonra hem askeri yönetimin hem de Ýhvan'ýn adayý aleyhine ("Ne döküntüler ne Ýhvan, iþte devrim iþte meydan") çatýþmalý, büyük gösteriler olmuþtur. Yine Tunus'ta seçimin ertesinde, Bin Ali'nin gönderildiði Sidi Buzid þehir merkezinde öfkeli kalabalýklar bu sefer de "devrim bizimdir, devrimi bizden alamazsýnýz" diyerek Ennahda aleyhinde protestolar düzenlemiþ; eylemler ancak þiddetli bir polis saldýrýsý ile durdurulabilmiþtir. Seçimlere dair dikkat çekilmesi gereken bir noktada seçimlerden sadece Ýslamcý güçlerin çýkmamýþ olmasýdýr. Mýsýr'da Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde ilk turda Ýhvan'ýn adayý Muhammed Mursi %24, Ahmet Þefik %23 ve üçüncü aday olan sol Nasýrcý Hassan Sabbahi %20 oy almýþtýr. En yüksek oy alan iki adayýn ikinci tura kaldýðý seçimlerde Yüksek Askeri Konsey'in Þefik lehine açýk hileleri olmasaydý Sabbahi'nin ikinci tura kalan diðer aday olacaðýný söylemek abest olmayacaktýr. Mursi ile Sabbahi arasýnda geçecek bir yarýþtan Sabbahi'nin baþarýyla çýkmasý çok mümkündür -seçmenlerin önemli bir kesimi, 6 Nisan Hareketi de dâhil olmak üzere, eski rejime karþý kendilerini Mursi'yi desteklemek zorunda hissetmiþtir; diðer taraftan da þeriatçýlara karþý Þefik'e oy vermeyi seçen Hristiyanlarýn, laik kesimlerin oylarý rahatlýkla Sabbahi'ye akabilirdi. Bir diðer önemli noktada Sabbahi'nin en yüksek oyu devrimin merkezi niteliðindeki Kahire (seçmenin %13'ünün yaþadýðý), ülkenin ikinci büyük þehri Gizze ve Ýskenderiye'den (bu þehirden en yüksek oy alan adaydýr) almýþ olmasýdýr. Sabbahi'nin elde ettiði baþarýnýn büyük oranda devrimin merkez üssü olmuþ büyük kentlerden geldiði göz önüne alýndýðýnda solun Mýsýr'da ve kentli gençlik ve emekçi sýnýflar arasýnda
artan etki ve desteðini tespit edebiliriz ("Ýslamcýlar artýk Nil Deltasý'ndaki toplumsal hareketlerde hiç yer almýyor, burada özellikle sendikal militanlýk ve 'sol' yeniden yükseliþte." Oliver Roy, "Ýslami bir devrim deðil"). Tunus'daki seçimlerde ise sol tandanslý partiler toplamda yüzde 30'dan fazla (ki bu partilerin ikisi Bin Ali'nin bakanlarýyla birlikte geçiþ hükümetine katýldýðýndan beklenenden az oy aldýlar) oy almýþtýr; Fas'ta sosyalist isimli gruplar 60'dan fazla milletvekili çýkardýlar. En Uygun Müttefik? Arap Baharý'nýn bir ABD projesi olduðunu savunanlar, ABD'nin yeni Ortadoðu planlarý çerçevesinde Ýslamcýlarý (özellikle Ilýmlý Ýslamcýlarý), günü geçmiþ diktatörlerle deðiþtirmek için bu çalýþmayý yürüttüðünü söylemekteler. Öncelikle belirtelim Arap devrimci kalkýþmasý sýrasýnda ABD ve diðer Batýlý emperyalistler uzun yýllar birlikte çalýþtýklarý diktatörleri kolaylýkla gözden çýkarmadýlar. Fransa eski sömürgesi Tunus'ta Bin Ali'ye devriline kadar destek verdi; Batýlý emperyalistlerin bölgedeki en büyük müttefikleri olan Körfez ülkelerindeki isyanlara ise sözde bile sahip çýkýlmadý; eylemcilerin karþý karþýya kaldýðý vahþi saldýrý görmezden gelindi. Diktatörlerin düþüþü kesinleþince ABD bölgedeki kontrollerini tamamen yitirmemek ve süreci manipüle edebilmek adýna son anda eski müttefiklerinin arkasýndan çekilmeyi bildi. ABD ve dostlarý, þimdilerde de bölgede diktatörler olmadan yönetimlerin ayný þekilde devamýný saðlamak için çalýþýyor. ABD Mýsýr'da hala aslen orduyla çalýþmayý tercih ediyor; onlar açýsýndan askerler Ýhvan'a göre daha güvenilir bir müttefik. Ýhvan'ýn Yüksek Askeri Konsey'in adamlarýný hükümete almasý için bizzat ABD Dýþiþleri Bakaný Hillary Clinton devreye giriyor; böylece Askeri Konsey'in baþkaný Tantavi yýllardýr sürdürdüðü Savunma Bakanlýðý görevine
5
Suudi Arabistan baþta olmak üzere bölgedeki diktatörler apolitik kalmalarý þartýyla uzunca bir dönemdir Selefilere geniþ bir hareket alaný saðlayýp onlarý palazlandýrýyorlardý. Güçlü ve etkili Müslüman Kardeþler'e karþý Selefilere destek vererek Ýhvan'a karþý bir denge yakalamaya, bu hareketin alanýný daraltmaya çalýþýyorlardý. Dolayýsýyla Selefiler devrilen rejimlere ve de ABD'ye en sadýk unsurlar olduðundan býrakýn kitlelerin devrimci atýlýmýnýn bir parçasý olmayý onun karþýsýnda tavýr aldýlar.
MARKSÝST BAKIÞ devam ediyor. muktedir güç deðil. [Zaten böyle düþünenleri de anlamak Müslüman Kardeþler ABD ile uyum içinde çalýþacak- mümkün deðil. Þayet karþýsýnda mücadele ettiðimiz egelarýný; ABD yeni müttefiklerinin bölgede Ýhvan olacaðýný men sýnýflarýn, emperyalist sistemin her istediðini gerçekifade etseler de Gilbert Achcar'ýn söylediði gibi eski müt- leþtirme gücüne sahip bir sistem olduðuna inanýlýyorsa tefiklerle iliþkilerden farklý bir durum var: hangi akla hizmet bir mücadele yürütülüyor. Bu bakýþ "Mýsýr'da Washington'un askeri müttefiklerinin hâlâ duru- açýsý Marksist diyalektik kavrayýþa eriþememiþ, kitleleri mu kontrol altýnda tuttuklarý görülüyor; ancak bilhassa özne olarak deðil sürecin basit nesneleri olarak gören bir sokaklarda toplumsal düzeyde þiddetli anlayýþý yansýtýyor. Bu þekilde bir düþünçatýþmalar olarak kendini gösteren me biçimine sahip olan güçlerin "Mýsýr'da süregiden halk hareketi bunun kendilerini nasýl tanýmlarlarsa tanýmWashington'un askeri karþýsýnda duruyor. Seçimler lasýnlar devrimci olmalarý mümkün müttefiklerinin hâlâ düzeyinde Ýslami çevrelerin gücü ele deðil.] geçirmesi yeni bir bölgesel unsurun durumu kontrol altýnda ABD, her zaman, çalýþmak istediði ortaya çýktýðýný gösteriyor: Bu çevrelunsurlarý tamamen seçecek durumda tuttuklarý görülüyor; er her ne kadar ABD emperyalizmine deðil. ABD, Müslüman Kardeþler gibi ancak bilhassa tehdit oluþturmasa da ordu kadar uysal büyük bir desteðe sahip, bölgedeki en sokaklarda toplumsal araçlar yahut müttefikler deðiller. dinamik ve örgütlü unsurla çalýþmak düzeyde þiddetli Ordu ve Müslüman Kardeþler arasýndurumunda; zaten MK'nýn piyasacý, daki ittifak ve iþbirliðinde gerilimler çatýþmalar olarak kendini emperyalizmle uyumlu duruþu var. Yeni düzen Mübarek rejiminin gösteren süregiden halk nedeniyle onunla çalýþmakla da ABD için temsil ettiði þeyle sorunu yok. Ayrýca çýkarlarý dolayýsýyhareketi bunun kýyaslanamaz bile." la çalýþmak zorunda kaldýðý hareketler, karþýsýnda duruyor. Elbette ki ABD açýsýndan Ýhvan, partiler istediði þekilde hareket çalýþýlabilecek gruplardan biri. Seçimler düzeyinde Ýslami etmediðinde, edemediðinde onlarý Amacýmýz bunu reddetmek ya da gerekli ayarlarý vererek yönlendirmek, çevrelerin gücü ele Ýhvan'ýn bir nebze olsun ABD karþýtý kendi istediði rotaya ikna ya da zorla geçirmesi yeni bir bir duruþu olduðunu söylemek deðil. bölgesel unsurun ortaya çekmek de emperyalist güçlerin kulAma Müslüman Kardeþler ordu kadar landýðý yaygýn yöntemlerden biri. çýktýðýný gösteriyor: Bu Bu çerçevede, tabaný ve destekçilerine da her þeye tamam diyecek bir güç çevreler her ne kadar deðil. Çünkü MK, Ortadoðu'da bir hoþ görünmek adýna New York kitle desteðinin üstüne basarak yükTimes'a "Mübarek gibi ABD'ye karþý ABD emperyalizmine seliyor ve bu kitlenin kendisinden itaatkâr davranmayacaklarýný, ancak tehdit oluþturmasa da beklentilerine tamamen sýrt çevirmesi Batý'ya düþman da olmayacaklarýný" ordu kadar uysal araçlar söyleyen Mursi'ye, Mýsýr'da peygamdurumunda kitlelerin gözünden düþeyahut müttefikler ceði açýk. Dolayýsýyla belli konularda ber aleyhine video sonrasýnda ABD bazý sýnýrlarý gözeteceðini (Ýsrail ile büyükelçiliðine karþý eylemlere çaðrý deðiller. Ordu ve Mübarek dönemi kadar iyi iliþkiler yapan MK'ya; ABD'de de Baþkaný Müslüman Kardeþler kurmamasý, Ýran'a tamamen sýrtýný aðzýndan "Mýsýr ile ne müttefikiz ne arasýndaki ittifak ve dönmemesi gibi) söylemek gerekir. de düþman" diyerek ayar verebilmekBu minvalde, 2009 yýlýnda ABD iþbirliðinde gerilimler var. te. Yeni düzen Mübarek Savunma Sekreteri Robert Gates Son Olarak tarafýndan bakanlýða danýþmanlýk rejiminin ABD için temsil Ýslamcýlarla laikler arasýndaki çatýþhizmeti veren Savunma Politikalarý maya endekslenmiþ siyasi oluþumlar ettiði þeyle Danýþma Kurulu'nda görevlendirilen (Kemalistler, ulusalcýlar) þimdilerde kýyaslanamaz bile." Robert D. Kaplan'ýn 24 Ocak'ta New laik diktatörlerin yerini alan ÝslamGilbert Achcar York Times'ta verdiði þu demeç cýlardan -ABD'nin el vermesiyle- dem ABD'nin bölgedeki müttefik tercihlerini vurup Arap coðrafyasýnýn daha kötüye gitbelirleyen ölçütleri ortaya koymaktadýr: "Ülkesini tam tiðine hayýflanýyorlar. Bu söylem aslýnda Arap coðrafyasý kontrol edebilen bir otokrat, seçilmiþ ancak zayýf bir li- için bilinçli bir çarpýtmayý ya da bilgisizliði gösteriyor. derden çok daha kolay taviz verebilir. Sadece Mahmud Böyle demekteyiz çünkü bahsi geçen ülkelerde, Tunus Abbas'ýn Batý Þeria'daki hükümetine göz atmak yeter. hariç olmak üzere, laik yönetimlerden bahsetmek Gazze'de Hamas'ý iktidara getiren demokrasidir. mümkün deðil. Aksine bu ülkelerde diktatörler iktidarOrtadoðu için istediklerimiz konusunda daha dikkatli larýna desteði korumak adýna uzunca bir dönemdir olmalýyýz."(5) toplumsal yaþamý Ýslami ölçütlere göre þekillendiriyorlar. Komplo teorilerini sevenlerin aksine ABD her þeye gücü Politikaya karýþmamalarý þartýyla Arap egemen sýnýflarý
6
MARKSÝST BAKIÞ tarafýndan selefilere geniþ bir hareket alaný ve Suudiler eliyle birçok olanak sunulmuþ durumdaydý: "Tunus hariç olmak üzere, Arap dünyasýndaki otoriter rejimler toplumlarýný laikleþtirmedi. Aksine, siyasî iktid a r ý n doðasýný tartýþmaksýzýn þeriat yasalarýnýn uygulanm a s ý n ý isteyen, yenidenÝslamileþmenin yeni köktenci bir biçimine u y u m Arap devrimci dalgasý Arap toplum - saðladýlar. Her larýnýn en ileri unsurlarýný, kentli yerde katý muhafazakâr bir gençlik ve emekçi sýnýflarý, harekete teoloji üstünde geçirmiþtir. Toplumun en geliþmiþ temellenmiþ kesimine tekabül eden bu unsurlar, resmî Müslüman Ýslamcý deðerler çerçevesinde motive kurumlarý devlet olmamak bir yana laik bir harekete tarafýndan sistemin parçasý imza atmýþlardýr. Gençlik ve emekçi haline getirildi… sýnýflar arasýnda solun, sendikal Arap dünyasýndaki diktatörlükyapýlanmalarýn etkisini artýrdýðý ler genelde, görülmektedir. Ancak yýllardan Tunus hariç, çok sonra, özellikle Mýsýr'da, yeniden filiz görünür olan veren solun, sosyalistlerin yeterince fakat siyasî güçlü ve etkili olamadýðý -ki bir anda olmayan, aslen halkýn ahlakýný öyle bir güce ulaþmasý da beklenedenetleme takýnmez- koþullarda Arap devrimleri ege- týsý içindeki men sýnýflarýn tarafýndan çalýnmýþ ve muhafazakâr bir ýlýmlý Ýslamcýlarýn yardýmýyla, oyun- Ý s l a m ' ý k a y ý r d ý l a r. " cular deðiþse de, eski düzenin ( O . R o y ) sürmesi için çabalanmaktadýr. Þu an D o l a y ý s ý y l a Ýslamcýlar süreçten karlý çýkmýþ gibi ortada ýlýmlý görünse de Arap devrimci dalgasýnýn Ýslamcýlar ya da selefiler lehine sola, sosyalist unsurlara uzun bir yerinden edilmiþ dönemden sonra ilk defa geliþebile- yönetimler yok; cekleri, toplumsal mücadeleler sah- t o p l u m u n nesinde etkili bir aktör olarak tekrar b u g ü n k ü Ýslamileþmesinin belirebilecekleri bir zemin açmýþtýr. mimarlarýndan
7
biri de giden diktatörler. Toparlarken Oliver Roy'un sorduðu þu çarpýcý soruya yanýt vererek bitirtelim: "Arap toplumlarý 30 veya 40 yýl öncesine kýyasla görünür biçimde daha Ýslamî ise, yaþanan gösterilerde Ýslamcý sloganlarýn yokluðunu nasýl açýklayabiliriz?" Þöyle ki Arap devrimci dalgasý Arap toplumlarýnýn en ileri unsurlarýný, kentli gençlik ve emekçi sýnýflarý, harekete geçirmiþtir. Toplumun en geliþmiþ kesimine tekabül eden bu unsurlar, Ýslamcý deðerler çerçevesinde motive olmamak bir yana laik bir harekete imza atmýþlardýr. Gençlik ve emekçi sýnýflar arasýnda solun, sendikal yapýlanmalarýn etkisini artýrdýðý görülmektedir. Ancak yýllardan sonra, özellikle Mýsýr'da, yeniden filiz veren solun, sosyalistlerin yeterince güçlü ve etkili olamadýðý -ki bir anda öyle bir güce ulaþmasý da beklenemez- koþullarda Arap devrimleri egemen sýnýflarýn tarafýndan çalýnmýþ ve ýlýmlý Ýslamcýlarýn yardýmýyla, oyuncular deðiþse de, eski düzenin sürmesi için çabalanmaktadýr. Þu an Ýslamcýlar süreçten karlý çýkmýþ gibi görünse de Arap devrimci dalgasýnýn sola, sosyalist unsurlara uzun bir dönemden sonra ilk defa geliþebilecekleri, toplumsal mücadeleler sahnesinde etkili bir aktör olarak tekrar belirebilecekleri bir zemin açmýþtýr. Bir yandan da iktidara yükselen Ýslamcýlarýn kitlelere diktatörlerden farklý olarak sunacak hiçbir þeylerinin olmamasý zamanla bu güçlerle destekçileri arasýnda gerilimleri ve kopuþlarý beraberinde getirecektir. Arap coðrafyasýnda emekçilerin ve gençliðin yüzünü devrimcilere, sosyalistlere dönmesinin yolu açýlmýþtýr; önemli olan da budur. Bugün Arap devrimcilerine düþen görev, uzun bir dönemden sonra koþullarýn her zamankinden daha uygun olduðu bu süreçte tarihsel fýrsatlarý deðerlendirmek için devrimci bir öncünün yaratýlmasý görevini üstelenerek baþarýyla bunu gerçekleþtirmektir. Baþarýyý garantileyebilecek tek yol budur.
Aynur Akman
MARKSÝST BAKIÞ
Kürt Ulusal Davasý Ýlerliyor Ortadoðu'da taþlarýn yerinden oynadýðý bir süreçten geçiyoruz. Kürt ulusal hareketi bu dönüþüm sürecinin en önemli ittiricilerinden birisi. Ortadoðu'nun emekçi halklarýnýn ve bu arada Kürt ulusal taleplerinin geleceðini anlamak için bazý tespitlerde bulunalým. Milliyetçi Burjuvalar Tasfiye Ediliyor SSCB'nin yýkýlmasýndan sonra baþlayan yeni dönemde ABD merkezli küresel sermaye, kendisine farklý bölgelerde zorluk çýkaran milliyetçi burjuvalarýn defterini dürmeyi hedef olarak önüne koymuþtur. Bunlarýn yerini küresel sermaye ile tam uyumlu unsurlar alacaktýr. Bu konudaki ilk örnek Kosova Savaþý ve Sýrbistan'ýn bombalanmasýdýr. 1997'de Sýrbistan bombalandý ve NATO karþýtý milliyetçiler iktidardan temizlendi. Sýrp milliyetçiliðinin lideri Miloseviç tutuklandý, Lahey'de savaþ suçlarýndan yargýlandýðý sýrada, 2006'da, þüpheli bir þekilde ölü bulundu. Petrol zengini Ortadoðu'da milliyetçi burjuvalar denince akla ilk gelen BAAS rejimleriydi. 11 Eylül saldýrýlarýndan sorumlu tutulan ve kitle imha silahlarýna sahip olmakla suçlanan Saddam, ABD askerlerinin Nisan 2003'te Baðdat'a girmesiyle devrildi ve Aralýk 2006'da asýlarak öldürüldü. Ardýndan sýra Libya'ya ve Kaddafi'ye geldi. Kaddafi, zaferle sonlandýrmaya yakýn olduðu iç savaþýn bir süre sonra kapsamlý NATO saldýrýsýna dönüþmesiyle 2011 Ekim ayýnda iktidardan düþürüldü ve ardýndan NATO destekli isyancýlar tarafýndan tecavüzlü linçle vahþice öldürüldü. Libya'dan sonra sýra Esad'da idi. Esad'a karþý baþlayan protestolar kýsa sürede NATO sponsorluðunda mezhep temelindeki bir iç savaþa evriltildi. Diðer taraftan Esad gerek iç dayanaklarý gerekse de Ýran, Rusya ve Çin'in baþýný çektiði dýþ destekçileri sayesinde beklentilerin üzerindeki bir dirençle ayakta kalmaya devam ediyor. Milliyetçi burjuvalarýn iktidarda bulunduðu bir baþka ülke olan Ýran da savaþýný kendi topraklarýndan uzaktaki ön cephelerde sürdürüyor. En baþta Suriye sonra da baþta Irak ve Lübnan olmak üzere Þii etkisinin olduðu diðer ülkeler Ýran için direnç noktalarýný oluþturuyorlar. Milliyetçi burjuvalarýn iktidardan tasfiye edildiði bir diðer ülke de Türkiye. TSK'nýn baþýný çektiði ulusalcý bürokratik kadrolar her ne kadar NATO çizgisinde olsalar da ABD'nin Ortadoðu'da baþlattýðý müdahaleler karþýsýnda adeta ayak baðý durumunda idiler ve tasfiye edildiler. Tasfiyenin þekli Türkiye'nin koþullarýna uygun gerçekleþti. Ordunun iktidar mekanizmalarýndaki gücü tamamen kýrýldý. Eski genelkurmay baþkaný, yüzlerce muvazzaf ve emekli asker ile bu kesimlerin yandaþlarý sivil unsurlar þu an sert þartlar altýnda hapisteler. Tasfiye Süreci ve Kürtler Milliyetçi burjuvalarýn tasfiyesinden en çok karlý çýkan ister istemez Kürt ulusal hareketi olmaktadýr. Bunun basit iki sebebi var: Birincisi Kürt ulusal hareketinin gücü, ikincisi 1.Dünya Savaþý sonrasýnda Türkiye, Irak, Ýran ve Suriye arasýnda paylaþtýrýlan Kürt bölgelerinin milliyetçi burjuvalarýn tasfiyesi ile beraber fiili olarak özgürleþmesi.
8
MARKSÝST BAKIÞ Kürt ulusal özlemleri açýsýndan birinci büyük kýrýlma, Güney Kürdistan'ýn (kuzey Irak) Körfez Savaþý'nýn ardýndan adým adým fiili bir devlete dönüþmesiyle gerçekleþti. Ekim 1991'den itibaren Saddam'a baðlý birlikler Kürt bölgelerinin büyük bölümünden çekilmek zorunda kaldý. Bunun saðlayýcýsý Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi'nin uçuþa yasak bölge uygulamasýydý. Kolu kanadý NATO bombardýmanýyla kýrýlmýþ olan Saddam'ýn bu durumu tersine çevirecek gücü yoktu. Kürt bölgeleri rakip Kürt liderler Barzani ve Talabani arasýnda paylaþýldý. Düzenli olarak birbirleriyle savaþan bu iki güç, son olarak 1996'da büyük çatýþmalara girdikten sonra, aralarýndaki anlaþmazlýklarý ulusal bilinç temelinde çözümlediler (ABD'nin bu iki gücü Eylül 1998'de uzlaþtýrmasýnýn bunda rolü büyüktür-Washington Antlaþmasý), böylelikle de kendileri açýsýndan son derece elveriþli konjonktürden istifade etmesini bildiler. Petrol gelirleriyle hýzla zenginleþtiler, idari ve askeri bütünleþmeye gittiler. ABD'nin 2003'te Irak'ý iþgal etmesi Kürt ulusal davasýnýn Irak'ta bir sýçrama daha yapmasýna yol verdi. Musul ve Kerkük gibi kritik petrol zengini büyük kentlerin kontrolünü aldýlar. Kürt idaresine baðlý topraklarý büyük ölçüde geniþlettiler. Kontrol ettikleri topraklarda 45 milyar varil hampetrol ve 2 trilyon metreküp doðalgaz olduðunu açýklayan Kürt ulusal hareketi, 2007'de Baðdat'taki merkezi hükümetten baðýmsýz olarak kendi petrol ve doðalgaz kanunu çýkarttý ve bölgeyi uluslararasý yatýrýmcýlara açtý. Geriye son bir sýçrama daha kaldý ki o da resmi devlet statüsünün elde edilmesidir. Barzani ve Talabani bu hedefin sadece bir adým gerisindeler. Irak Kürtleri açýsýndan gelinen nokta adeta yüz yýllýk bir rüyanýn gerçekleþmesidir. Þeyh Mahmud Barzanji, Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda Ýngiliz yönetimine karþý iki yýl süren bir isyana önderlik etti, sürgüne gönderildi, geri döndüðünde bir kez daha ayaklanacaktý. Kuþaklar boyu süren peþmerge hayatý, isyanlar, sürgünler, katliamlar… Neticede ulusal davanýn öncülüðü Mahmud Barzanji'den baba Mustafa Barzani'ye ve oradan da Mesud Barzani'ye miras kaldý. Þimdilerde güney Kürdistan Ortadoðu'nun cazibe merkezlerinden birisi durumunda, bölgenin en istikrarlý ve güvenli noktasý olarak büyük bir kapitalist kalkýnma yaþýyor. Bütün
bu dengeler kýrýlgan da olsa oluþan otonom Kürt yapýsý geleceðe güvenle bakýyor, kazanýmlarýný kaybetme kaygýsý bir yana çok daha fazla ilerleyebileceðini düþünüyorlar. Batý Kürdistan ya da Kuzey Suriye Esad rejimi, NATO güçleri tarafýndan desteklenen isyancý güçler karþýsýnda tutunmaya çalýþýrken sakin Kürt kentlerinden askerlerini çekti ve çatýþma bölgelerine kaydýrdý. Bu, ayný zamanda Suriye'de süren iç savaþýn cephe gerisi durumunda olan Türkiye'ye karþý yapýlmýþ taktik bir hamleydi. Kürt þehirlerinin bir bölümünün Kürt ulusal hareketinin kontrolüne verilmesi Türkiye hükümetine ve kamuoyuna verilen saðlam bir mesajdý: "Ýsyancýlara destek veriyorsunuz, ama bu iþten en çok Kürtler karlý çýkacak." Bu mesaj Türkiye kamuoyu tarafýndan net bir þekilde algýlandý. Yapýlan araþtýrmalar halkýn çoðunluðunun Suriye politikasýndan rahatsýz olduðunu ortaya koyuyor. Gelelim Suriye Kürtlerine. 2 milyona yakýn Kürt Suriye'de öteden beri vatandaþlýk haklarý bile olmadan yaþamaktaydý. Diðer taraftan Kürt ulusal direniþinin en zayýf olduðu kýsým da Suriye Kürdistaný olagelmiþtir. Bu çeliþkili durum Suriye'nin baþta PKK olmak üzere Kürt gruplarýna ev sahipliði yapmasýyla alakalýdýr. Baas rejimi çok uzun yýllar boyunca bölgesel düþmanlarýna karþý kullanmak üzere birçok silahlý gruba barýnma baþta olmak üzere çok çeþitli þekillerde destek olmuþtur. Kürt ulusal hareketi de bu destek karþýlýðýnda Suriye'de aktif bir mücadele hattý izlememiþtir. Örneðin PKK esas savaþ bölgesi olarak Türkiye'yi görmüþtür. Barzani de Kuzey Irak'tan Suriye'ye karýþmak istememiþtir. Diðer taraftan Suriye Kürtleri genel olarak ortak bir Kürt davasý algýsýna sahip olmuþlardýr ve buna paralel olarak PKK'ye ciddi oranlarda katýlýmlar göstermiþlerdir. Þam'da düzenlenen ve en üst düzey Baas kadrolarýnýn öldürüldüðü bombalý saldýrýdan sonra (19 Temmuz) Esad yönetimi Kürt illerinin bir kýsmýndan çekilince bütün denklemler altüst olmuþtur. En önemlisi dört parçadan birisinin daha otonomi kazanarak "kurtarýlmasýnýn" yolu açýlmýþtýr. Bakýldýðýnda Suriye'de en sakin bölgelerin Kürt þehirleri olduðu söylenebilir. Irak'ta olduðu gibi Kürtler süregiden çatýþmalarý Araplarýn kendi iç
Ortadoðu'nun en büyük dinamiði siyasal Ýslamdýr. Ondan sonra ise Kürt ulusal hareketi gelmektedir. Geniþ, aktif, politik, mücadeleci bir halk tabaný, yetiþtirdikleri nitelikli mücadeleci kadrolar, parasal kaynaklar, uluslararasý kitle ve para desteði, güçlü medya, yýllar içinde oluþmuþ büyük bir birikim ve deneyim... Bütün bunlar Kürt ulusal hareketini dünyada herkesin ciddiye almasý gereken bir oyuncu yapýyor.
9
MARKSÝST BAKIÞ mücadeleleri olarak görmekte ve aktif mücadeleye giriþmemektedir. Böylelikle bir yandan çatýþmalardan zaiyat almamakta diðer yandan da çatýþmalar uzadýkça kendi otorite ve kurumsallýðýný arttýrmaktadýr. Ýç savaþ uzadýkça Suriye Kürtleri meþru bir otorite olarak kazanýlmýþ haklara sahip olmuþ olacaklardýr. Bu arada Suriye Kürtleri içerisindeki esas gücün PKK'nin Suriye kolu olan PYD'de olduðunu hatýrlatmakta fayda var. PYD çatýþmalara girmemekle beraber birçok genci silah altýna almakta ve eðitim vermektedir. Yani, PKK kendi kuzey Irak'ýný elde etme fýrsatýný yakalamýþtýr. Zira, Barzani'ye baðlý unsurlar batý Kürdistan'da bulunmakla birlikte esas güç PYD'nin elindedir. Bu durum Türkiye egemenlerini oldukça rahatsýz etmektedir. Esad'ýn düþürülmesi çabasýnýn lojistik tedarikçisi olan AKP'nin oluþan boþlukta PKK'nin kendi Kuzey Irak'ýný yaratmasýna izin vermemek için elinden geleni yapacaktýr. AKP'nin bu konudaki hamlelerinden birisi de ÖSO'yu MÝT eliyle PYD üzerine salmak olacaktýr. Böylelikle Suriye'deki iç savaþa PKK ve Kürtler de dahil olmuþ olacaklardýr. Bu durumda PKK'ye karþý savaþan ÖSO, Türkiye kamuoyuna þirin gözükecek ve AKP'nin Türkiye'yi lojistik üsse çevirmesi toplumsal destek kazanacak. Bir yandan da Esad - PKK iþbirliði gibi bir durum ortaya konularak hem Esad gibi bir diktatör için savaþan PKK, hem de PKK gibi Türk askerlerini öldüren bir terör örgütüyle iþ yapan Esad rejimi kötülenmiþ olacaktýr. Diðer taraftan da Kürtler Suriye'de çatýþmalarýn uzaðýnda kalamamýþ olacaklar ve yýpranacaklar. Türkiye de birinci derecede Suriye'de yürütülen operasyonun içinde, hatta baþýnda bulunduðu için Esad rejimi düþtüðünde sahada olacak ve Kürtlere alan býrakmayacak. AKP'nin planý bu. Diðer taraftan örneðin bir Halep'te Suriye ordusu yanýnda fazladan bir de Kürt ulusal gücüyle çatýþmak ÖSO'yu kaçýnýlmaz bir þekilde yýpratacaktýr. Ýç savaþ fazla uzamadan harhangi bir tarafýn galibiyetiyle sonuçlanýrsa Kürt ulusal hareketinin iþi fazlasýyla zorlaþacaktýr. Esad yönetimi ya da ÖSO savaþý kazanýrsa Kürt bölgelerine yönelecek-
lerdir. Bu durumda daðlýk olmayan bir alanda þehir savaþýna giriþmek Kürt ulusal hareketi için oldukça zor olacaktýr. Üstelik baþta Türkiye olmak üzere çevre ülkeler Kürt kazanýmlarýný ezmek için iþbirliðine hazýr bulunacaklardýr. Barzani'ye baðlý güçlerin Suriye Kürtleri için savaþmasý ise pek gerçekçi görünmemektedir. Barzani'nin kaybedeceði epey fazla bir þey vardýr ve düþmanlarla çevrili bir atmosferde kazanýmlarýný korumaya odaklanacak ve diplomasi yoluyla ABD ve diðerlerinin desteðiyle Suriye'de Kürt haklarýnýn en ileri noktada tutulmasýný çabalamanýn doðru olacaðýný savunacaktýr. Gelgelelim Suriye'de iç savaþýn yakýn zamanda durulacaðýna dair pek bir iþaret bulunmamaktadýr. Hatta çatýþmalarýn uzun bir zaman dilimine yayýlarak sürmesi en ciddi ihtimal gibi durmaktadýr. Suriye'deki Kürtlerin çoðunluk oluþturduðu bölge Türkiye ve Irak sýnýrlarýna doðru sokulan kuzaydoðudaki Haseke vilayetidir. Bu bölgede Haseke kenti dýþýnda Cizre'nin karþýsýndaki þu an PYD kontrolünde olan Derik ile Nusaybin'in karþýsýndaki Kamýþlý gibi kritik kentler bulunmaktadýr. Bunun dýþýnda Türkiye sýnýrý boyunca batýya doðru gidildikçe Kürtlerin nüfusa oraný seyrekleþmektedir. Türkiye -Suriye sýnýrýnýn ortalarýna denk gelen Suruç karþýsýndaki Kobani kenti de diðer önemli Kürt kentidir ve PYD'nin kontrolündedir. Bu bölgelerden itibaren artýk Arap nüfusu çoðunluðu oluþturmaktadýr. Daha da batýda, Kilis'in karþýsýnda, bir diðer önemli Kürt kenti Afrin vardýr ki burasý da PYD kontrolündedir. Ama bu bölgeler yaygýn Arap nüfusla çevrilidir. Kýsacasý kuzey Suriye denilen bölgenin önemli kýsmýnda Araplarýn çoðunluk oluþturduðu düþünüldüðünde olasý bir Kürt otonom bölgesinin sýnýrlarý için büyük mücadeleler verileceði ortadadýr. AKP'nin Kürt Politikasý Kürt sorununda Türkiye devletinin oldum olasý iki çizgisinden bahsedilir. Güvenlikçi ve müzakereci çizgi. Güvenlikçiler meseleyi bir terör sorunu olarak görür, her türlü pazarlýðý reddetme eðilimindedir ve teröristlerin yok edilmesi ile sorunun biteceðini varsayarlar. Müzakereciler ise askeri çözümlerin yetersiz olacaðýný belirterek meselenin
10
Esad'ýn düþürülmesi çabasýnýn lojistik tedarikçisi olan AKP'nin oluþan boþlukta PKK'nin kendi Kuzey Irak'ýný yaratmasýna izin vermemek için elinden geleni yapacaktýr. AKP'nin bu konudaki hamlelerinden birisi de ÖSO'yu MÝT eliyle PYD üzerine salmak olacaktýr. Böylelikle Suriye'deki iç savaþa PKK ve Kürtler de dahil olmuþ olacaklardýr. Bu durumda PKK'ye karþý savaþan ÖSO, Türkiye kamuoyuna þirin gözükecek ve AKP'nin Türkiye'yi lojistik üsse çevirmesi toplumsal destek kazanacak. Bir yandan da Esad - PKK iþbirliði gibi bir durum ortaya konularak hem Esad gibi bir diktatör için savaþan PKK, hem de PKK gibi Türk askerlerini öldüren bir terör örgütüyle iþ yapan Esad rejimi kötülenmiþ olacaktýr. Diðer taraftan da Kürtler Suriye'de çatýþmalarýn uzaðýnda kalamamýþ olacaklar ve yýpranacaklar. Türkiye de birinci derecede Suriye'de yürütülen operasyonun içinde, hatta baþýnda bulunduðu için Esad rejimi düþtüðünde sahada olacak ve Kürtlere alan býrakmayacak. AKP'nin planý bu.
MARKSÝST BAKIÞ ancak pazarlýkla hallolabileceðini hesaplar. Uzun uzun yýllar Kürt sorununda belirleyici eðilim güvenlikçi siyasetti. TSK baþý çeker, geri kalanlar da takip ederdi. Müzakerecilerinse pek sesi çýkamazdý. Müzakerecilerin ilk temsilcisi sayýlabilecek Özal'ýn hala tartýþýlan ölümü esas olarak Kürt sorunundaki tutumuna baðlanýr. 80'lerin sonu ve 90'larýn hemen baþýnda Kürt sorununa müzakereci bir kanaldan giren SHP de sosyal demokrasinin her zamanki kaypaklýðýyla saf deðiþtirmiþ ve þoven rüzgarlara kapýlmýþtýr. 1990l'ar boyunca Kürt sorununda müzakereci çizginin esas savunusunu o zamanlar Türkiye üzerinde hayli etkili olan AB'nin desteðini arkasýný alan TÜSÝAD yapmýþtýr. Hatta TÜSÝAD'ýn Cem Boyner önderliðinde kurduðu partisi Yeni Demokrasi Hareketi'nin esas vurgusu Kürt sorunuydu. Ama sembol isim Sabancý'nýn baþýna gelenler adeta ibretlikti. Sonra 1999'da Öcalan yakalandýðýnda güvenlikçi çizgi önderliðinde Kürt sorununun bittiði düþünüldü. Zira o sýralarda Öcalan PKK gerillalarýna Türkiye sýnýrýnýn dýþýna çýkma talimatý vermiþ ve çatýþmalar sýfýra yakýn bir noktaya düþmüþtü. Ayrýca PKK baðýmsýz Kürt devleti kurmaktan vazgeçtiðini ilan ederek, devletin bütünlüðünü kabul etmiþ ve programýný "demokratik cumhuriyet" olarak yeniden düzenlemiþti. 2002'de iktidara gelen AKP de güvenlikçi siyasetle arasýna mesafe koyar gibi yapsa da bir önceki iktidar gibi Kürt sorunun hallolduðu gibi bir yanýlsama içerindeydi. Ulusalcý düþmanlarýný demokrasi üzerinden sýkýþtýrmak için müzakereci bir retorik kullansa da Kürt sorununda ileri adýmlar atacak bir iradeyi göstermekten özellikle kaçýndý. Avukatlarýyla görüþme imkanlarý olan Öcalan Ýmralý'dan gerillanýn daðdan inmesi için anayasada yapýlacak ufak deðiþikliklerin bile yeterli olacaðýný ilan etse de karþýsýnda böyle bir irade bulamayacaktý. Derken PKK 2004'te eylemsizlik kararýný bozduðunu açýkladý. Yýllar geçmiþti ve devletten yana herhangi bir ciddi adým gelmiyordu. Bir yandan da AKP Kürt illerinde belirgin bir sempati ile beraber hegemonya kurmaya baþlamýþtý. Bu iki
AKP, en önemli düþmanlarýnýn belini büktükten sonra Kürt hareketini karþýsýnda dize getirilmesi gereken bir düþman olarak görmeye baþladý. Artýk güvenlikçi siyasetin baþ savunucusu AKP idi. Tüm ülkede otoriter bir hava hakim olurken AKP Kürt sorununu bir terör sorunu olarak yeniden ilan etti. Kendisinden öncekileri terörü kasýtlý olarak bitirmemekle suçlayan AKP, polis ve özel birliklerle, istihbaratla, uluslararasý ortaklarýyla PKK'nin belini bükeceðini ve masaya oturulacaksa boyun eðmiþ bir PKK'yi tasfiye etmek için oturulacaðýný dillendirip durdu. Kürt bölgelerinde dini PKK karþýsýnda bir koz olarak kullanma seçeneðini tekrarlayan AKP, diðer yandan da PKK çizgisine farklý açýlardan saldýran Kemal Burkay gibi isimleri devreye soktu.
11
etken birleþince PKK adým adým eylemlerini hýzlandýrdý ve çatýþmalar büyüdü. Böylelikle PKK'nin bitmediði, tüm kayýplara raðmen halk desteðinin artarak sürdürdüðünü herkes kabul etmek zorunda kalacaktý. AKP iktidarý, askerin baþýný çektiði ulusalcý güçlerle çatýþma içerisindeyken PKK, bir yandan baskýsýný arttýrýyor diðer yandan da seçim zamanlarý ateþkes uygulayarak AKP'yi rahatlatýyordu. PKK cephesinin AKP'yi Türk siyasi aktörleri içerisinde müzakere açýsýndan mümkün olan en iyi aktör olarak görmesi bunda belirleyici oluyordu. Buna karþýlýk AKP hükümetinin Kürt talepleri karþýsýnda tatminkar olmaktan fazlasýyla uzak olduðunu belirtmek gerekir. Reformdu, açýlýmdý, müzakereydi derken Kürt ulusal taleplerini göðüslemeyi AKP'nin gözü yemedi. Böylelikle kritik yýllar akýp giderken Kürt hareketi aldatýldýðýný, oyalandýðýný düþündü. Buna göre AKP baþ düþmanlarý Kemalist güçlerle hesaplaþýrken iki cephede birden savaþmak istememiþ ve Kürt hareketiyle görüþmeler yoluyla zaman kazanma yoluna gitmiþtir. Bu süreçte baþta Öcalan'ýn durumu olmak üzere Kürt ulusal talepleri konusunda kaplumbaða hýzýndan öteye gidilememiþtir. 2009 yýlýnda bu sýkýþmanýn baþka bir sürece evrildiði yýl oldu. Marttaki yerel seçimlerde BDP büyük zaferle ayrýldý. Zaten oldukça zinde olan Kürt hareketinin gücü konusunda þüpheye yer yoktu. AKP'nin en ciddi adýmý olan Habur açýlýmý da Ekim'de fosladý ve Habur'dan ülkeye giriþ yapan gerillalar hapse atýldý. Aralýk ayýnda da binlerce Kürt polikacý, gazeteci, sendikacý, aktivistin hapse atýlacaðý KCK operasyonlarý baþladý. 2009'da Oslo'da MÝT ile PKK arasýnda sürdürülen müzakerelerde bir sonuç alýnamadýðýný kamuoyu daha sonra öðrenecekti. Artýk yeni bir sürece giriliyordu… AKP, en önemli düþmanlarýnýn belini büktükten sonra Kürt hareketini karþýsýnda dize getirilmesi gereken bir düþman olarak görmeye baþladý. Artýk güvenlikçi siyasetin baþ savunucusu AKP idi. Tüm ülkede otoriter bir hava hakim olurken AKP Kürt sorununu bir terör sorunu
MARKSÝST BAKIÞ olarak yeniden ilan etti. Kendisinden öncekileri terörü kasýtlý olarak bitirmemekle suçlayan AKP, polis ve özel birliklerle, istihbaratla, uluslararasý ortaklarýyla PKK'nin belini bükeceðini ve masaya oturulacaksa boyun eðmiþ bir PKK'yi tasfiye etmek için oturulacaðýný dillendirip durdu. Kürt bölgelerinde dini PKK karþýsýnda bir koz olarak kullanma seçeneðini tekrarlayan AKP, diðer yandan da PKK çizgisine farklý açýlardan saldýran Kemal Burkay gibi isimleri devreye soktu. Ýþlenen temaya göre PKK ile Ergenekon ayný çizgideki paralel örgütlerdi. Bu tarz psikolojik harekatlarýn da fazla etkili olamadýðýný zaman gösterecekti. Kürt Ulusal Hareketinin Gücü 2009'dan sonra hýzlanan çatýþma ortamýnda PKK askeri olarak geriletilmek þöyle dursun vurkaç taktiklerinden alan savunmasý taktiðine geçebilecek askeri kapasiteye sahip olduðunu gösterdi. AKP'nin izlediði dýþ siyaset PKK'ye geniþ manevra alanlarý açtý. PKK, AKP'nin gayretleriyle þekillenen Suriye'deki kaos ortamýnda kuzeydeki otorite boþluðunu doldur-
Milliyetçi burjuvalarýn tasfiyesinden en çok karlý çýkan ister iste mez Kürt ulusal hareketi olmaktadýr. Bunun basit iki sebebi var: Birincisi Kürt ulusal hareketinin gücü, ikincisi 1.Dünya Savaþý sonrasýnda Türkiye, Irak, Ýran ve Suriye arasýnda paylaþtýrýlan Kürt bölgelerinin milliyetçi burjuvalarýn tasfiyesi ile beraber fiili olarak özgürleþmesi.
makla kalmadý, Ýran gibi bölge güçleri de bu saatten sonra örtük iþbirlikleri için uygun bir partner durumuna geldi. Bunun dýþýnda benzer durum Rusya ve Irak için de geçerlidir. Kýsacasý AKP yeni-Osmanlý fantazileriyle etrafa kabadayýlýk yapýp ABD'nin sopasý olmaya soyunurken arkasýnda büyük boþluklar býraktý. Ortadoðu'nun usta oyuncularýndan birisi olduðunu yýllar boyunca ispatlamýþ olan PKK de bu boþluklarý etkili bir þekilde deðerlendiriyor. Bunlarýn dýþýnda Kürt ulusal hareketinin karþý ataðý için koþullarý olgunlaþýtran bir baþka etmen de Arap Baharý oldu.
12
Zira dünya kamouyu öyle ya da böyle baskýcý rejimler karþýsýnda halklarýn özgürlük taleplerine oldukça duyarlý hale gelmiþti. Rüzgar bu taraftan esiyordu. Kürt hareketinin Þemdinli'de baþlattýðý son ataðýnda bahsettiðimiz durum için son derece elveriþli uluslararasý konjonktürün de belirli bir etkisi var. Bunun dýþýnda Batý Kürdistan kentlerinde dalgalanan PKK bayraklarý da Kürt ulusal hareketine büyük motivasyon olmuþtur. Nasýl ki güney Kürdistan'ýn otonomi kazanmasý büyük bir kýrýlmaysa batý Kürdistan'ýn ayný pozisyonu elde etmesi tarihsel bir kýrýlma anýdýr. Bunun bilincinde olan Kürt ulusal mücadelesinin özgüveni bir kat daha artmýþtýr. Özellikle de ilerleyen zamanda Ýran'a olasý bir ABD müdahalesi durumunda doðu Kürdistan'ýn da önünün açýlacak olmasý büyük Kürdistan rüyasýnýn gerçeðe dönebileceði konusunda Kürt ulusalcýlýðýný umutlandýrmaktadýr. Bu saatten sonra çatýþmalarýn daha da boyutlanmasý durumunda Kürt sorununa uluslararasý güçlerin müdahil olmasý olasýlýðý belirmektedir. PKK'nin Þemdinli'de denediði alan hakimiyeti eðer þehir merkezlerini kapsayacak þekilde geniþlemiþ olsaydý, durum Suriye'de halen devam eden þehir savaþlarýna benzeyecekti. Bunun anlamý da helikopterler, topçular ve aðýr silahlarla mahallelerin dövülmesi olacaktý ki bunun sonucu Kürt sorununun uluslararasý bir soruna dönüþmesi olacaktý. Kürt Hareketi, 2009'da AKP ile yapýlan müzakerelerin týkanmasý ve KCK tutuklamalarý ve askeri operasyonlarla þiddetlenen çatýþmalý dönemde talepler çizgisini "demokratik cumhuriyetten" "demokratik özerkliðe" çevirmiþtir. Demokratik özerklik projesinin içi pek doldurulmuþ deðildir, demokratik cumhuriyet projesinden bir kopuþ olmadýðý da söylenebilir ama taleplerin ana ekseni anlamýnda önemli bir radikalleþmeden bahsedilebilir. Ne de olsa iþin içinde özerklik bulunmaktadýr. Bunun bir ileri adýmý federasyonsa, sonraki adým da Karayýlan'ýn ifade ettiði gibi ayrýlmadýr. Toparlayacak olursak AKP, Gülen cemaati ve diðer þakþakçýlarý büyük bir özgüvenle baþladýklarý operasyoncu kampanyanýn altýnda kalmýþtýr. T.Erdoðan þimdilerde Oslo görüþmeleri vb'nin yeniden baþlatýlabileceðini dillendirmektedir. Bir yandan da Öcalan'a uygulanan tecrit gevþetilmektedir. Bunlar bir anlamda yenilginin onayýdýr. Ama bu durumda Kürt ulusal hareketinin AKP'nin bir kez
MARKSÝST BAKIÞ daha kendisini kurtarmak ve zaman kazanmak için oyalama taktiðine izin vermesi zor gözükmektedir. Öte yandan iyiden iyiye Türk Ýslamcý bir görünüme bürünen AKP'nin seçim sürecine girerken milliyetçi oylarýn kaybýný göze alýp tatminkar bir reform baþlatmasý p e k mümkün gözükmemektedir. Zira
gelince. Ulusal bir hareket esas olarak sýnýfsal hayeler güdemez. Tersi olsaydý hareket ulusal bir hareket olmaktan çýkardý. Diðer taraftan Kürt ulusal hareketi kökenlerindeki Marksizm etkisinin izlerini hala taþýmaktadýr. Marksizmin aþýldýðý iddialarý bir yana Kürt ulusal hareketi Ortadoðu'daki en canlý sol güçtür. Nitekim bu canlýlýk Türkiye sosyalist hareketinin geniþ kesimlerini kendisine çekmektedir. Türkiye solu üzerindeki Kemalizm etkisi de hesaba katýldýðýnda sosyalist sol içerisindeki son dönemdeki kamplaþmalar daha net bir þekilde anlaþýlacaktýr. Kemalizm etkisi altýndaki Stalinist solun duruþu bir yana Kürt ulusal hareketine baðlanan sosyalist sol unsurlar Ýyiden iyiye da bu sefer daha soldan da olsa Türk-Ýslamcý bir tarihsel misyonunu terk etmiþ görünüme bürünen olmaktadýrlar. Zira Kürt hareketi bir ulusal hareket AKP'nin seçim olarak önünde sonunda sýnýf AKP ve T.Erdoðan sürecine girerken milliyetçi perspektifi ile hareket etmez. için iktidarýnýn zayýfla- oylarýn kaybýný göze alýp Dolayýsýyla Kürt ulusal masý tarihi fýrsatlarýn hareketine baðlanan sosyalist tatminkar bir reform baþlatyiyip gitmesi anlamýna unsurlar kendi üzerlerine masý pek mümkün gözükgelmektedir. Devlet düþenleri deðil Kürt harekebaþkanlýðý, 2023 memektedir. Zira AKP ve tinin bir eklentisi olma durumuhafazakar Türkiye munu yerine getirmekteler. T.Erdoðan için iktidarýnýn gibi hedefleri olan Minimalist bakýþ açýsýndan T.Erdoðan'ýn küçük oy zayýflamasý tarihi fýrsatyani sosyalist devrimden kayýplarýna bile larýn yiyip gitmesi anlamýna umudunu kaybetmiþ, bu tahammülü yoktur. gelmektedir. Devlet baþkan- konudaki uzun erimli çabalarKürt oylarýnýn bir dan bir sonuç alamayacaðýný bölümünü her halükar- lýðý, 2023 muhafazakar gizli ya da açýk þekilde benimda alacaðýný Türkiye gibi hedefleri olan semiþ olan unsurlar açýsýndan hesaplayan AKP, T.Erdoðan'ýn küçük oy kasomut bedelli mücadeleleler reformlara giriþmesi veren Kürt ulusal hareketine durumunda batýda yýplarýna bile tahammülü angaje olmak çok daha mantýkyoktur. Kürt oylarýnýn bir kaybedeceði oylarý lý olabilir. Ama komünist hesaplamaktadýr. hareketin tarihsel misyonu bölümünü her halükarda bununla snýrlanýrsa bunun adý Sonuç alacaðýný hesaplayan AKP, reformizm olacaktýr. Ortadoðu'nun en reformlara giriþmesi duruMinimalist bakýþ açýsý ileri büyük dinamiði götürüldüðünde AKP'yi dursiyasal Ýslamdýr. munda batýda kaybedeceði durmaya en yakýn güç olan Ondan sonra ise Kürt oylarý hesaplamaktadýr. CHP ve lideri Kýlýçdaroðlu da ulusal hareketi gelmekdesteklenmeyi hal etmektedir. tedir. Geniþ, aktif, politik, Nitekim sosyalist solda böyle düþünenler de az mücadeleci bir halk tabaný, yetiþtirdikleri nitelikli deðildir. mücadeleci kadrolar, parasal kaynaklar, uluslararasý kitle ve para desteði, güçlü medya, yýllar içinde oluþmuþ büyük bir birikim ve deneyim… Bütün bunlar Kürt ulusal hareketini dünyada herkesin ciddiye almasý gereken bir oyuncu yapýyor. Kürt hareketi ve sýnýf mücadelesi iliþkisine
13
MARKSÝST BAKIÞ
DEVRÝMÝN ZAMAN ÇÝZELGESÝ Bir devrim veya karþý devrim için kesin bir tarih saptamak mümkün mü?
LEV TROÇKÝ "Elbette bu mümkün deðil. Sadece trenler belirlenmiþ zamanlarda yola çýkarlar, ve hatta onlar da her zaman deðil…" Fikirlerin kesinliði her yerde gereklidir ancak bu devrimci strateji konusunda baþka bir yerde olduðundan daha fazla gereklidir. Ancak devrimler çok sýk gerçekleþmediðinden, devrimci kavramlar ve düþünsel süreçler özensiz hale gelmekte, çerçevesi belirsizleþmekte, sorular yükseltilmekte ve bir þekilde çözülmektedir. Mussolini "devrim"ini (yani, karþý devrimini) önceden alenen ilan edilmiþ, tamamen belirlenmiþ bir zamanda yaptý. Bunu baþarýyla gerçekleþtirebildi çünkü sosyalistler devrimi doðru zamanda baþarýyla sonuçlandýrmadý. Bulgar faþistleri "devrim"lerini askeri bir komplo, belirlenmiþ zaman ve atanmýþ görevler yardýmýyla baþardý. Aynýsý Ýspanyol subaylarýnýn darbesinde de kolaylýkla oldu. Karþý devrimci darbeler neredeyse her zaman bu hat boyunca ilerler. Bu darbelere, genellikle kitlelerin devrime ya da demokrasiye yönelik hayal kýrýklýðýnýn kayýtsýzlýk þeklini aldýðý; ve böylece örgütlü ve teknik olarak hazýrlanmýþ bir darbe için elveriþli bir politik Devrim büyük bir doðaçlama ortamýn yaratýldýðý; kesinlikle önceden belirlenmiþ bir tarihte giriþilir. gücüne sahiptir ancak Bir þey açýk ki; herhangi bir suni araçla gerici bir kalkýþma için elveriþli politik ortamý yaratmak -onun için kesin bir tarih saptamak þöyle dursunkaderciler, tembeller ve mümkün deðil. Ama bu ortamýn temel unsurlarý hali hazýrda mevcut budalalar için asla iyi olduðunda, kýlavuzluk eden parti en uygun zamaný yakalar; herhangi bir þeyi doðaçlamaz. -gördüðümüz üzere- politik, örgütsel ve teknik güçlerini uyarlar ve -eðer Zafer, doðru politik yönelim, yanlýþ hesaplanmadýysa- son ve baþarýlý darbeyi vurur. Burjuvazi her zaman sadece karþý devrimler yapmadý. Geçmiþte devrimörgütlenme ve belirleyici ler de yaptý. Bu devrimler için hiç kesin bir zaman saptadý mý? Klasik ve darbeyi indirme iradesini yozlaþmýþ burjuva devrimlerini bu bakýþ açýsýndan araþtýrmak (iþte genç
gerektirir.
14
MARKSÝST BAKIÞ Marksist aydýnlarýmýza bir konu!), ilginç ve birçok bakýmdan öðretici olurdu; ama böylesine derinlemesine bir analiz olmaksýzýn dahi meselenin aþaðýdaki temelleri belirlenebilir. Varlýklý ve eðitimli burjuvazi -ki "halkýn" iktidarý ele geçirmiþ kesimidir- devrim yapmamýþ, yapýlana kadar beklemiþtir. Alt tabaka hareketi bardaðý taþma noktasýna getirdiðinde ve eski toplumsal düzen ya da siyasi rejim devrildiðinde iktidar neredeyse otomatik olarak Liberal burjuvazinin ellerine düþmüþtür. Liberal aydýnlar böyle devrimleri "doðal", kaçýnýlmaz devrimler olarak adlandýrýrlar. Onlar, tarihsel yasalar adý altýnda bayaðýlýklardan güçlü bir derlemeyi bir araya getirir: devrim ve karþý devrim ( M. Karajev'in aziz hatýrasýna göre etki ve tepki) tarihsel evrimin doðal ürünleri olarak deklare edilir ve bu yüzden takvime göre düzenlenmeye elveriþli deðildirler ve benzeri. Bu yasalar, iyi hazýrlanmýþ karþý devrimci darbeleri gerçekleþtirilmekten asla alýkoyamamýþtýr. Ancak burjuva-liberal düþünce tarzýnýn bulanýklýðý bazen devrimcilerin kafasýna girmenin bir yolunu bulur, ki burada altüst oluþa ve çokça maddi hasara yol açar. Burjuva ve Proleter Yöntemlerin Tezatlýðý Ancak burjuva devrimleri bile Liberal profesörler tarafýndan konulmuþ "doðal" yasalarýn hattý boyunca her aþamada her hangi bir suretle deðiþmeden geliþmez; küçük burjuvaplebyen demokrasisi Liberalizmi devrirken bu, komplolarla ve tarihi önceden kesin olarak belirlenmiþ hazýrlýklý ayaklanmalarla yapýldý. Bu, Jakobenler -Fransýz Devriminin aþýrý sol kanadý- tarafýndan yapýlmýþtý. Bu tamamen anlaþýlabilir. Liberal burjuvazi (1789'daki Fransýz, 1917 Þubat'ýnda Rus örneðindeki gibi), son ana kadar servetini, kültürünü ve devlet aygýtýyla baðlantýlarýný koparmak ve böylece yönetimi ele geçirmek için muazzam ve dizginsiz bir hareketin sonuçlarýný beklemekle yetindi. Küçük burjuva demokrasisi, benzer koþullar altýnda farklý yol almak zorunda: elinin altýnda ne
Ülke olaðanüstü aðýr bir toplumsal krizden geçtiði, çeliþkiler en üst dereceye ulaþtýðý, iþçi kitleler içindeki hissiyat larýn sürekli olarak kaynama noktasýnda olduðunda, partinin emekçi halkýn ciddi bir çoðunluðu ve dolayýsýyla proletaryanýn en aktif, en sýnýf bilinçli, en kendini adamýþ unsurlarý tarafýndan desteklendiði zaman; partinin yüz yüze kaldýðý görev -ki bu koþullarda tek olasý görevdir- yakýn gelecekte kesin bir tarih, elveriþli
devrimci koþullar aleyhimize dönmeden önce bir zaman, saptamaktýr. Daha sonra bütün efor son kavga için hazýrlýklara odaklanýr ve bütün güncel politika ve örgütlenme ortadaki askeri amacýn hizmetine sunulur -güçlerin yoðunlaþtýrýlmasý nihai darbenin indirilmesi içindir. 15
zenginliði ne sosyal nüfuzu ve baðlantýlarý vardýr. O kendini, bunlarý iyi düþünülmüþ ve dikkatlice hazýrlanmýþ devrimci bir altüst oluþ planý ile yer deðiþtirmekle mecbur bulur. Ancak, öyle plan ki zaman konusunda kesin bir organizasyon ve bu yüzden de kesin bir tarihi saptanmasýný gerektirir. Bu, bütün proleter devrimlere daha da çok uygun düþer. Komünist Parti, proletaryanýn büyümekte olan devrimci hareketi karþýsýnda bekleme tavrýný takýnamaz. Kesin bir þekilde konuþmak gerekirse, bu tavýr Menþevizmin tavrýdýr: devrime geliþme aþamasýndayken engel olmak; herhangi bir ölçüde baþarýlý olduðunda baþarýsýndan istifade etmek; ve hýzýný kesmek için her türlü eforu sarf etmek. Komünist Parti, devrimci hareketin kenarýnda durarak ondan yararlanýp iktidarý ele geçiremez. Parti, ancak, hem yavaþ ilerleyen hazýrlýk aþamasý hem de nihai ayaklanma anýnda devrimci kitlelere doðrudan ve anýnda politik, örgütsel ve askeri-teknik liderlik yaparak bunu baþarabilir. Bu nedenle, "devrimler gerçekleþir, yapýlmaz; bu nedenle kesin bir zaman saptanamaz" diyen Liberal yasalarla Komünist Parti'nin kesinlikle iþi yoktur. Bir seyircinin gözünden bu yasa doðrudur; ancak liderliðin gözünden ise basmakalýp ve banaldir. Politik koþullarý bir proleter devrim için ya çoktan olgunlaþmýþ ya da günbegün açýk ve kararlý þekilde olgunlaþmakta olan bir ülke hayal edelim. Bu þartlar altýnda, ayaklanma ve gerçekleþeceði kesin tarih konusunda Komünist Parti nasýl bir tavýr takýnmalýdýr? Ülke olaðanüstü aðýr bir toplumsal krizden geçtiði, çeliþkiler en üst dereceye ulaþtýðý, iþçi kitleler içindeki hissiyatlarýn sürekli olarak kaynama noktasýnda olduðunda, partinin emekçi halkýn ciddi bir çoðunluðu ve dolayýsýyla proletaryanýn en aktif, en sýnýf bilinçli, en kendini adamýþ unsurlarý tarafýndan desteklendiði zaman; partinin yüz yüze kaldýðý görev -ki bu koþullarda tek olasý görevdir- yakýn gelecekte kesin bir
MARKSÝST BAKIÞ tarih, elveriþli devrimci koþullar aleyhimize dönmeden önce bir zaman, saptamaktýr. Daha sonra bütün efor son kavga için hazýrlýklara odaklanýr ve bütün güncel politika ve örgütlenme ortadaki askeri amacýn hizmetine sunulur -güçlerin yoðunlaþtýrýlmasý nihai darbenin indirilmesi içindir. Rus Deneyimi Yalnýzca soyut bir ülkeyi düþünmeyelim, örnek olarak Rus Ekim Devrimi'ni alalým. Ülke, ulusal ve uluslararasý büyük bir krizde can çekiþiyordu. Devlet aygýtý felce uðratýlmýþtý. Ýþçiler giderek artan sayýlarla partimize akýyordu. Bolþevikler Petrograd Sovyeti'nde ve ardýndan Moskova Sovyeti'nde çoðunluðu ele geçirdikleri andan itibaren parti þu sorunla yüz yüze geldi; yalnýzca genel anlamda iktidar için savaþmak deðil, kesin bir plan ve zaman dahilinde iktidarý ele almak için hazýrlanma sorunu. Kararlaþtýrýlmýþ tarih, Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi'nin gerçekleþeceði gündü. Merkez Komite üyelerinin bir bölümü ayaklanmanýn Sovyet Kongresi'nin siyasi nüfuzuyla çakýþmasý fikrindeydi. Merkez Komite'nin diðer üyeleri burjuvazinin o zamana kadar hazýrlýk yapabileceðinden ve kongreyi daðýtabileceðinden korkuyor; kongrenin daha erken bir tarihte yapýlmasýný istiyordu. Merkez Komite silahlý ayaklanmanýn tarihini en geç 15 Ekim olarak belirledi. Bu karar, on günlük bir gecikme ile uygulandý. Ajitatif ve örgütsel hazýrlýklarýn gidiþatý gösterdi ki Sovyet Kongresi'nden baðýmsýz bir ayaklanma iþçi sýnýfýnýn önemli kesimleri arasýnda -iktidarýn parti ve onun gizli örgütleri aracýlýðýyla deðil de Sovyetler tarafýndan alýnmasý gerektiði fikrine baðlý olanlarda olduðu gibi- yanlýþ anlamanýn tohumlarýný ekecekti. Diðer taraftan, þu çok açýktý ki burjuvazi çoktan, iki ya da üç hafta sürecek herhangi ciddi bir direniþ örgütleyemeyecek kadar çok demoralize olmuþtu. Bu nedenle, parti önde gelen Sovyetlerde çoðunluðu kazandýktan ve böylece iktidarý almanýn temel siyasal koþullarýný garantiledikten sonra, askeri mesele için kesin bir takvimin belirlenmesi kararýna olan ihtiyaçla yüz yüze geldik. Çoðunluðu kazanmadan önce örgütsel teknik plan, az ya da çok koþullara baðlý ve esnek olmaya mahkumdu. Bizim için devrimin baþlangýcýnda devrimci nüfumuzun ölçüsü, Sosyal Devrimciler ve Menþevikler tarafýndan yaþam buldurulan Sovyetlerdi. Sovyetler bizim gizli iþlerimiz için gerekli örtüyü saðlýyordu; iktidarýn gerçekten ele geçirilmesinden sonra da iktidar organý iþlevini görebiliyorlardý. Sovyetlerin Yokluðunda Strateji Eðer Sovyetler olmasaydý stratejimiz ne olurdu? Açýk ki devrimci etkimizin diðer ölçütlerine dönmek zorunda kalacaktýk; sendikalar, grevler, sokak gösterileri, demokratik seçimlerin her nevisi, vs. Sovyetler devrimci dönem süresince mevcut kitlesel eylemin en
hassas ölçütünü temsil etse de; Sovyetler olmaksýzýn yine de iþçi sýnýfýnýn gerçek çoðunluðunun yanýmýzda olduðu kesin bir tarih saptamaya tamamen muktedir olmalýydýk. Doðal olarak o anda yýðýnlara Sovyetleri oluþturma sloganý ile gitmeliydik. Ancak bunu yaparken konuyu çoktan askeri savaþ düzlemine kadar getirmiþ olmalýydýk; bu nedenle Sovyetleri oluþturma sloganýný neþretmeden önce tamamen planlanmýþ, zamaný belirlenmiþ bir ayaklanma planýna sahip olmak zorunda olurduk.
Eðer emekçi halkýn çoðunluðunu ya da en azýndan önemli merkezleri ve mahallelerdeki çoðunluðu tarafýmýza çekmiþ olsayd ý k , Sovyetleri oluþturmayý çaðrýmýzla garantilenmiþ olacaktýk. Geri kasabalar ve bölgeler, az ya da çok bir gecikmeyle öncü merkezleri takip edecekti. Bu durumda S o v y e t Kongresini kurmak ve kongrenin
16
Bolþevikler Petrograd Sovyeti'nde ve ardýndan Moskova Sovyeti'nde çoðunluðu ele geçirdikleri andan itibaren parti þu sorunla yüz yüze geldi; yalnýzca genel anlamda iktidar için savaþmak deðil, kesin bir plan ve zaman dahilinde iktidarý ele almak için hazýrlanma sorunu... parti önde gelen Sovyetlerde çoðunluðu kazandýktan ve böylece iktidarý almanýn temel siyasal koþullarýný garantiledikten sonra, askeri mesele için kesin bir takvimin belirlenmesi kararýna olan ihtiyaçla yüz yüze geldik. Çoðunluðu kazanmadan önce örgütsel teknik plan, az ya da çok koþullara baðlý ve esnek olmaya mahkumdu. Bizim için devrimin baþlangýcýnda devrimci nüfumuzun ölçüsü, Sosyal Devrimciler ve Menþevikler tarafýndan yaþam buldurulan Sovyetlerdi.
MARKSÝST BAKIÞ askeri önlemlerle iktidarý almasý olanaðýný güvenceye almak politik görevimiz olacaktý. Çok açýk ki bunlar yalnýzca tek ve ayný görevin iki boyutudur. Þimdi; yukarýda anlatýlan durumda, yani Sovyetlerin yokluðunda, Merkez Komite'nin, yýðýnlarýn çoktan hareketlenmeye baþladýklarý fakat henüz açýk ve ezici bir çoðunluðun tarafýmýzda olmadýðý bir dönemde nihai karar verecek bir toplantý yaptýklarýný düþünelim. Gelecek eylem planýmýzý nasýl geliþtirmeliyiz? Ayaklanma için kesin bir zaman belirlemeli miyiz? Cevap yukarýda bulunabilir. Kendimize þunu söylemeliydik; þu anda biz ne kesin ne de yeterli bir çoðunluða sahibiz. Ancak yýðýnlardaki hissiyatýn eðilimi öyle ki bize gereken kararlý ve militan bir çoðunluk sadece gelecek birkaç hafta meselesi. Petrograd, Moskova, Donetz Havzasý'nda çoðunluðu saðlamanýn bir ayý bulacaðýný varsayalým; kendimizi bu görev için hazýrlayalým ve bu merkezlerde gerekli güçleri yoðunlaþtýralým. Çoðunluk kazanýlýr kazanýlmaz, iþçilere Sovyetleri oluþturma çaðrýsý yapmalýyýz. Bunun için Petrograd, Moskova ve Donetz Havzasý için en fazla bir - iki hafta gerekli; geride kalan kasaba ve bölgeler öncü merkezlerin örneklerini gelecek iki ya da üç hafta içinde izleyecektir. Böylece Sovyet aðýný inþa etmek için yaklaþýk bir ay gerekir. Sovyetler, çoðunluða sahip olduðumuz önemli bölgelerde var olduktan sonra, Tüm Rus Sovyet Kongresini toplamalýyýz. Kongreyi toplamak için on dört güne ihtiyacýmýz olacaktýr. Böylece kongreden önce düzenlemeler için toplam iki buçuk ayýmýz olur. Bu süre zarfýnda iktidarý ele geçirilmesi sadece hazýrlanýlmamalý, gerçekten bu baþarýlmalýdýr. Operasyonlarýn Programý Bu nedenle askeri örgütümüzün önüne ayaklanmanýn Petrograd, Moskova, demiryollarý vs.'deki hazýrlýklarý için iki, en fazla iki buçuk aylýk zaman býrakan bir plan getirmeliydik. Gereklilik kipinde konuþuyorum (karar vermeliydik, bunu ve þunu yapmalýydýk); gerçekte harekatýmýz hiçbir þekilde beceriksiz olmasa da kesinlikle hala öyle sistematik deðildi; herhangi bir þekilde "tarihin yasalarý" tarafýndan sýnýrlandýrýldýðýmýz için deðil, ilk kez proleter bir ayaklanma yürüttüðümüz için. Fakat böyle bir metotla yanlýþ hesaplamalar muhtemel deðil midir? Ýktidarý ele geçirmek savaþ demektir ve savaþta zafer ve yenilgiler olabilir. Ancak burada tarifle-
nen sistematik metod amaca doðru en uygun ve en direkt yoldur; þöyle ki zafer olasýlýklarýný en çok, o, artýrýr. Bu nedenle, mesela, yukarýda örnek verdiðimiz Merkez Komite toplantýsýndan bir ay sonra -iþçilerin çoðunluðunu hala kazanmamýþken- durum þöyle sonuçlanacaktý; bu halde þüphesiz Sovyetlerin oluþturulmasý çaðrýsýný neþretmeyecektik; bu durum için bu slogan istenen sonucu vermeyecekti (bizim örneðimizde Sosyal Devrimcilerin ve Menþeviklerin Sovyetlere karþý olduðunu varsaymýþtýk). Ve durum tam tersi olsaydý, arkamýzda on dört gün içinde kararlý ve militan bir çoðunluk bulsaydýk bu, planýmýzý çabuklaþtýrýr ve ayaklanmanýn belirleyici anýný yakýnlaþtýrýrdý. Aynýsý planýmýzýn ikinci ve üçüncü aþamalarýna uygulanabilir: Sovyetleri oluþturmak ve Sovyet Kongresini çaðýrmak. Yukarýda belirtildiði gibi, en önemli noktalarda Sovyetlerin gerçek kuruluþunu güvenceye almaksýzýn Sovyet Kongresi sloganýný neþretmemeliydik. Bu minvalde planýmýzýn her safhasýnýn gerçekleþmesi, önceki aþamalarýn gerçekleþmesi tarafýndan hazýrlanýr ve güvenceye alýnýr. Askeri hazýrlýklar, en kesin þekilde tarihi saptanmýþ çalýþma ile paralel olarak yol alýr. Böylece parti, askeri aygýtýný tamamen kontrol altýnda bulundurur. Muhakkak ki bir devrim her zaman daha fazlasýný getirir; tamamen beklenilmeyen, öngörülmeyen, saf olaný. Biz, elbette tüm "kaza"larýn oluþumuna izin vermek ve kendimizi bunlara adapte etmek zorundayýz; bunu, ancak, planýmýz derinlemesine düzenlendiðinde büyük baþarý ve kesinlikle yapabiliriz. Devrim büyük bir doðaçlama gücüne sahiptir ancak kaderciler, tembeller ve budalalar için asla iyi herhangi bir þeyi doðaçlamaz. Zafer, doðru politik yönelim, örgütlenme ve belirleyici darbeyi indirme iradesini gerektirir.
Eðer Sovyetler olmasaydý stratejimiz ne olur du? Açýk ki devrimci etkimizin diðer ölçüt lerine dönmek zorunda kalacaktýk; sendikalar, grevler, sokak gösterileri, demokratik seçimlerin her nevisi, vs. Sovyetler devrim ci dönem süresince mevcut kitlesel eylemin en hassas ölçütünü temsil etse de; Sovyetler olmaksýzýn yine de iþçi sýnýfýnýn gerçek çoðunluðunun yanýmýz da olduðu kesin bir tarih saptamaya tamamen muktedir olmalýy dýk.
Ocak 1924
Çeviri: Marksist Bakýþ
17
MARKSÝST BAKIÞ
Ortadoðu'dan Bir Panorama Bilindiði gibi Ortadoðu coðrafyasý yýllardýr emperyalist güçlerin hegemonya mücadelesine sahne olan ve ayný zamanda tarihinde birçok devrimci atýlýmý, ayaklanmayý barýndýran bir coðrafyadýr. Bu coðrafyada egemen sýnýflar Soðuk Savaþ döneminde, ABD ve SSCB arasýnda süre giden emperyalist oyunlarýn içinde çeþitli salýnýmlar geçirmiþ ve bu hegemonya mücadelesinin bir oyuncaðý olmuþlardý. Sonrasýnda bu ülkeler SSCB'nin Ortadoðu'nun pek çok bölgesinde desteklediði ve sosyalist ilan ettiði, Arap milliyetçisi Baas tipi rejimlere sahne oldu. Bu burjuva milliyetçisi Baas rejimleri, SSCB daðýlmadan önce SSCB güdümlü, kalkýnmacý ve kendi sistemlerini kabaca 'kapitalist olmayan yol' diye nitelendiren rejimlerdi. SSCB'nin ve Doðu Bloku'nun daðýlmasýndan sonra bu rejimler de ister istemez kendilerine yeni bir yol çizmek ve yeni müttefikler bulmak zorundaydý. Zira bu rejimlerin tek baþlarýna özellikle de Ortadoðu gibi bir coðrafyada ayakta kalmasý hiç mümkün deðildi. Bu rejimler bilindiði gibi ABD emperyalizminin siyasi çizgisine yakýnlaþmakta çok da sakýnca görmediler. ABD ve AB eðilimli çizgiye tam olarak eklemlendiklerini söylemek çok da doðru olmaz; ancak daha son bir iki yýla kadar Baas rejimleriyle ABDAB eðilimin arasýnda çok kalýn çizgiler yoktu. Kaddafi ile Fransa arasýndaki iliþkiler ve geçmiþe göre 'normalleþen' Türkiye - Suriye iliþkileri bunun en önemli kanýtý olsa gerek. Tayyip Erdoðan'ýn Esad'a 'kardeþim' diye seslenmesinin üzerinden unutabileceðimiz kadar uzun bir süre geçmedi. Ancak Baas tipi rejimlerin 2011 öncesi dönemini anlatýrken emperyalizmin bir baþka kanadý olan Rusya-Çin eðiliminin bu bölgedeki hegemonya mücadelesini atlamak doðru olmaz. Rusya ve Çin özellikle bu bölgedeki önemli müttefiki Ýran aracýlýðý ile bölgede bir hegemonya mücadelesi veriyor. Örneðin
Çin'in Libya'da, Kaddafi döneminde, petrol dâhil olmak üzere birçok önemli yatýrýmýnýn olduðu biliniyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin bölgeye olan müdahalesinde bu hegemonyanýn kýrýlmaya çalýþýlmasý da yatýyor. 2011'de ise Tunus'ta baþlayýp Mýsýr'da devam eden halk ayaklanmalarý bölgede yeni bir dönemin açýlmasýna neden oldu. Mýsýr ve Tunus'ta sýnýfsal taleplerle, Bin Ali ve Mübarek diktatörlüklerine karþý halk ayaklanmalarý þeklinde baþlayan isyanlar, Libya ve Suriye'de o ülkelerin etnolojik özellikleri baþta olmak üzere birçok nedenle ABD destekli-Ýslamcý gruplar ile bu rejimler arasýnda bir silahlý iç savaþa evrildi. Bir yýl içinde bölgede birçok geliþme yaþandý; halk ayaklanmalarý, iç savaþlar, NATO müdahalesi, devrilen diktatörler, iç savaþlar, seçimler… Bölgede son bir buçuk yýlda gündem oldukça yoðun ve hýzlýydý. Bu yazýmýzda bölgedeki, özellikle deðiþimin çok hýzlý yaþandýðý ülkelerdeki son durum ve geliþmeler hakkýnda bilgiler sunacaðýz. Tunus Tunus'ta üniversite mezunu bir iþsizin kendini yakmasýndan sonra büyük bir ayaklanma gerçekleþmiþ ve ardýndan 23 yýllýk Zeynel Abidin Bin Ali diktatörlüðü devrilmiþti. Ardýndan yapýlan seçimlerde Ýslamcý ve ABD destekli Ennahda Partisi iktidara yerleþti. Kuzey Afrika'da yaþanan geliþmelerden sonra iktidarlara ABD ile uyumlu çalýþabilecek, Ýslamcý hareketler (Müslüman Kardeþler örneðinde olduðu gibi) geldi. Asýl olarak Mýsýr kökenli Müslüman Kardeþler'in oluþturduðu bu eðilim ABD'nin devrimleri sabote ettiði birçok ülkede iktidarda. Ortadoðu merkezli bu siyasi partiler 'seküler' olarak niteleyebileceðimiz Baas tipi rejimlerde yýllarca yeraltýnda kaldýlar ve halk ayaklanmalarý ile birlikte hem nicel olarak hem de ideolojik olarak Baas rejimlerinin devrilmelerinin ardýndan yönetim mekanizmalarýnýn önemli bir öznesi durumuna geldiler. Bu siyasi geleneðin kökenlerine baktýðýmýzda güçlü bir ideolojik gelenekleri olduðunu görüyoruz. Ayný zamanda
18
MARKSÝST BAKIÞ Ortadoðu coðrafyasýnda motivasyonu ve siyasi hege- karakolunun ateþe verilmesi sonucu 100 kiþi yaralanmonyasý en güçlü hareketler genelde Ýslamcýlýk üzerinden mýþtý. Hükümet ise protestolara yasak getirmiþti. Ýslamyükseliyor. Dolayýsýyla bu partiler ABD'nin de desteðini cýlar arasýndaki hegemonya mücadelesi özetle bu þekilde. alarak iktidara gelmiþ olsalar da kendilerine özgü ve Peki ya Tunus devrimi halka neler getirdi. Yarýda kalan baðýmsýzlýðýný hâlâ koruyan ideolojik kökenlere sahip. devrimin kazanýmlarý oldu mu? Bu sorular da süreci Ýslamcýlýðýn Batý karþýtý eðilimini her ne kadar temsil incelerken sorulmasý gereken olmazsa olmaz sorular. etmediklerini söylesek de anti-batýcýlýk bu ideolojiye Tunus'ta Ýslamcý iktidar bazý konularda eski 'seküler' kimiçkin bir þey. ABD Ortadoðu'yu Ýslami muhafazakârlýðýn likli iktidarýn uygulamalarýnýn oldukça gerisine düþtü. eline adým adým teslim ederken, Mýsýr'da son olarak Ýslamcý iktidar yeni yasalarla kadýnlarýn ellerindeki hakMüslüman Kardeþlerin yaptýðý gibi ABD'nin doðrudan larý budamaya çalýþýyor. Hatta geçtiðimiz aylarda kuyrukçuluðu üstlenilmiyor. Bu nedenle ABD'nin palaz- Tunuslu kadýnlar bu saldýrýlara karþý bir protesto düzenlelandýrdýðý Ýslamcýlarýn kendi karþýlarýna çýkmasý hiç de di. Ayný þekilde ifade özgürlüðü alanýnda ise Bin Ali rejisürpriz bir geliþme deðil. mini aratmayacak uygulamalara sahip. Örneðin hükümet Burada ýlýmlý Ýslam'ýn karþýsýna çýkacak radikal güç ise Persepolis filmini yayýnlayan televizyon kanalýna ceza Selefiler. Zaman zaman El Kaide gibi unsurlarý savu- yaðdýrdý. Görüldüðü gibi halk ayaklanmalarýyla, sýnýfsal nabilen, þiddet kullanmaktan taleplerle baþlayan bir devrim çekinmeyen ve 'þeriat' gibi Ortadoðu coðrafyasýnda motivasyonu ve doðru yerlere kanalize söylemleri bulunan Selefiler, siyasi hegemonyasý en güçlü hareketler edilmediðinde, süreç gerçek ABD'de Ýslam peygamberine genelde Ýslamcýlýk üzerinden yükseliyor. bir demokrasi ve özgürlüðün hakaret eden filmin yayýnlankazanýmýyla sonuçlanmýyor. Dolayýsýyla bu partiler ABD'nin de masýnýn ardýndan ABD Mýsýr büyükelçiliðini hedef aldý. desteðini alarak iktidara gelmiþ olsalar Bilindiði gibi Arap devrimSelefilerin bölgede ABD'nin lerinin ikinci duraðý Mýsýr da kendilerine özgü ve baðýmsýzlýðýný en büyük müttefiklerinden Tunus'ta baþlayan hâlâ koruyan ideolojik kökenlere sahip. olmuþtu. olan Suudi Arabistan ile iliþkprotestolar etkisini hem ileri bulunuyor. Ayný þekilde Ýslamcýlýðýn Batý karþýtý eðilimini her ne mücadelenin bileþenleri hem Arap basýný tarafýndan Suudi kadar temsil etmediklerini söylesek de de protestolarýn içeriði Arabistan ile aralarýnda mali en fazla Mýsýr'da anti-batýcýlýk bu ideolojiye içkin bir þey. baðlamýnda bir iliþkinin de bulunduðu dilgöstermiþti. Günler süren lendiriliyor. Buna raðmen ABD Ortadoðu'yu Ýslami muhafazakâr eylemler ve Mübarek güçleri ideolojik kökenleri bu denli ile süren sert çatýþmalar sonulýðýn eline adým adým teslim ederken, derin olan bir hareketin ABD cunda diktatör Hüsnü büyükelçiliðine yönelik bu Mýsýr'da son olarak Müslüman Mübarek devrildi ve ardýndan tarz eylemlerde bulunmasý da Kardeþlerin yaptýðý gibi ABD'nin doðru - askeri konsey iktidarý ele þaþýrtmýyor. Zaten son aldý. Mýsýr halkýnýn konseye dan kuyrukçuluðu üstlenilmiyor. Bu zamanlarda Müslüman karþý verdiði bir demokratik Kardeþler'in de bu nedenle nedenle ABD'nin palazlandýrdýðý Ýslam mücadele ile süreç devam etti Selefiler ile arasýna bir cýlarýn kendi karþýlarýna çýkmasý hiç de ve son olarak yapýlan seçimmesafe koyduðu ve onlarla ler sonucunda Müslüman sürpriz bir geliþme deðil. bir mücadele baþlattýðý Kardeþler seçimleri kazandý. söylenebilir. Ennahda lideri Müslüman Kardeþler'in liderlerinden Muhammed Mursi Gannuþi'nin açýklamalarý oldukça açýklayýcý: "Selefiler Yüksek Askeri Konsey'in bütün engelleme çabalarýna sadece Ennahda'ya deðil, ülkedeki kamu özgürlüklerine raðmen cumhurbaþkaný seçildi. ve güvenliðine de tehdit oluþturuyor. Bu yüzden yasal yollardan Selefilerle baþ edilmeli" Bu iki eðilim arasýn- Mýsýr'da son süreci analiz ederken öncelikle halkýn daki çözülme ve mücadele bunlarla da sýnýrlý deðil. Arap devrimci enerjisinin tükenmediðini ve iþçi sýnýfýnýn talepbasýný Selefilerin silahlanmaya baþladýðýný dillendiriyor: lerinin henüz hiçbir þekilde bir karþýlýk bulamadýðýný "Selefi militanlar Ruhiya bölgesinde orduyla çatýþmýþlar; söyleyerek söze baþlamak gerekiyor. Ayný þekilde siyasal bir albay, iki asker ve üç silahlý militan ölmüþ. Ýkinci olay Ýslam'ýn bölgede oldukça yoðun bir hegemonyasý var ve Libya sýnýrýnda ülkeye silah sokmaya çalýþan bir Selefi Tunus'ta olduðu gibi burada da Ýslamcýlar arasýnda bir grupla güvenlik güçleri arasýnda yaþanmýþ, Cezayir mücadeleden söz edebiliriz. Ancak öncelikle Mýsýr'da sýnýrýnda da ciddi olaylar yaþanýyormuþ." (1) Görüldüðü devrimin motor güçlerinden biri olan solun ve iþçi gibi olayýn boyutlarý oldukça ciddi. Ayný þekilde Haziran sýnýfýnýn süregelen mücadelesinden bahsetmek faydalý ortasýnda Selefiler þeriat talebiyle oldukça sert protestolar olacak. düzenlemiþ ve olaylar sýrasýnda bir kiþi ölmüþ, polis ABD destekli Ýslamcýlarýn bölgede neoliberal poli-
19
MARKSÝST BAKIÞ tikalarýn uygulayýcýsý olacaklarý kuþku götürmez bir gerçek. Dolayýsýyla iþçi sýnýfý, Hüsnü Mübarek'in devrilmesinde önemli bir rol oynamasýna ve bu süreçte birçok sýnýfsal talep yükseltmesine raðmen hiçbir kazaným elde edemedi. Bütün bunlar Mýsýr iþçi sýnýfýnýn önüne yeni mücadeleler vermekten baþka bir çözüm sunmuyor. Bundan yaklaþýk üç ay önce Nil kýyýsýnýn birçok bölgesinde tekstil ve seramik iþçileri, saðlýk emekçileri ve postacýlar greve gitti. Aslýnda iþçilerin beklentilerinin oldukça açýk olduðunu söyleyebiliriz. Mahalla el-kubra kasabasýndaki tekstil iþçilerinden birinin konu ile ilgili yorumu oldukça net: "Devrim, Mahalla'daki Misr Ýplik iþçilerine hiçbir þey kazandýrmadý. 2006'da, dört buçuk aylýk kâr payý ikramiyeleri alýyorduk. Baþkalarý daha fazla kazanýyor, biz daha az kazanýyoruz. Fuad Abd-al-Alim [devlete ait Tekstil ve Hazýr Giyim Üretim Holdingi'nin yeni baþkaný] gibi birini nasýl iþe alabilirler? O, buradaki en yozlaþmýþ kiþiydi. O, Mahalla'daki fabrikayý mahvetti ve þimdi kamuya ait diðer tekstil fabrikalarýný imha ediyor. Buradaki iþçiler en baþtan beri devrim yapýyorlar. Gelecek devrim bir iþçi devrimi olacak."(2) Mýsýr'daki sýnýf mücadelesi açýsýndan Nil kýyýsýnýn önemli bir bölge olduðunu söylemekte de yarar var. Bu bölgede, seçimlerde solun önemli oy oranlarýnýn olduðunu hatýrlatmak gerek. Öte taraftan Mýsýr siyasetinde geçtiðimiz sürece kimin direksiyon kontrolünü elinde tutacaðýna dair bir tartýþma çýkmýþ sürecin kazananý Müslüman Kardeþler olmuþtu. Cumhurbaþkaný Mursi göreve gelmesinin üzerinden çok fazla geçmeden baþta Savunma Bakaný Mareþal Tantavi olmak üzere Yüksek Askeri Konsey üyelerini görevden almýþtý. Mursi ayrýca göreve gelmelerinin ardýndan günler geçmesine raðmen ilk iþ olarak ordunun devlet üzerindeki hegemonyasýný kýsýtladý. Ancak Mursi bu hamlelerine belirli sýnýrlar çizmeyi de ihmal etmedi. Mareþal Hüseyin Tantavi'yi danýþmanlýða getirdi. Mýsýr'da þu an yönetici konumunda olan Ýslamcýlar için de bir þeyler söylemek gerek. Son olarak ABD'deki provokatif filmin etkileri bu ülkede de görüldü ve Selefilerin baþýný çektiði Ýslamcýlar ABD büyükelçiliklerinde yönelik protestolar
düzenledi. Çok fazla tekrar yapmak anlamsýz ancak Mýsýr'da da diðer ülkelerde olduðu gibi bir ayrýmýn var olduðunu söylemek mümkün. Kaldý ki Müslüman Kardeþler gerek devrim sýrasýnda gerekse sonraki süreçte oldukça kaypak ve ortacý tutumlar izlemiþti. Hatta birçok durumda kitleleri sokaklardan geri çaðýrmýþtý. Dolayýsýyla sosyalistlerin de alternatif olamadýðý durumlarda radikal Ýslamcýlarýn etki alanlarýný daha da arttýrma olasýlýklarý mevcut. Libya Tunus ve Mýsýr'da baþlayan halk ayaklanmalarýnýn Libya'da aþiretler arasý bir savaþa çevrilmesi ülkenin demografik yapýsýndan ötürü hiç de zor olmadý. Kaddafi'nin yýllarca hem baský altýnda tuttuðu hem de kendisine tâbi kýldýðý aþiretler sürecin baþlamasý ile birlikte Batýlý emperyalistlerin de desteðini alarak Kaddafi güçlerine karþý bir silahlý savaþa giriþtiler. NATO müdahalesi de gerçekleþtikten sonra Kaddafi çok fazla direnemedi ve devrildi. Ardýndan ulusal geçiþ konseyi iktidarý ele aldý ve halen iktidarda bulunuyor. Libya'da yukarýda bahsettiðimiz Ýslamcýlar arasýndaki iliþkiler, hegemonya mücadeleleri ve ideolojik farklýlýklarýn yanýna bir de aþiretler, etnik kökenler ekleniyor ve denklem iyice karmaþýklaþýyor. Zaten þu an ülkeyi yöneten Ulusal Geçiþ Konseyi de oldukça heterojen bir yapýda. Ancak malum filmle ilgili en çok sesin çýktýðý ve en sert olaylarýn yaþandýðý ülke Libya oldu. Libya'da çýkan olaylarda birçok ölü ve yaralý var. Protestolarda ise en çok ABD büyükelçiliði hedef alýndý. Bingazi de ABD konsolosluðuna yönelik eylemler oldu. Eylemlerin ardýndan ABD Libya Büyükelçiliði'ne roket atýldý. Roketli saldýrý sonucu ABD Büyükelçisi Chris Stevens'in de aralarýnda bulunduðu birçok kiþi yaþamýný yitirdi. Bingazi'deki olayýn ardýndan kentte birçok tutuklama yaþandý. Hillary Clinton ve Recep Tayyip Erdoðan baþta olmak üzere birçok önemli figür bu yönde çaðrýlar yaptý. Ancak þunu da hatýrlatmakta fayda var, emperyalistleri hedef alanlarýn bizzat saldýrýlarda kullandýklarý silahlarý yine onlardan aldýklarýný unutmamak gerek. Bu ülkede aþiretler arasýndaki dengeler de oldukça hassas. Kaddafi devrilmiþ olmasý-
20
Mahalla el-kubra kasabasýndaki tekstil iþçilerinden biri:"Devrim, Mahalla'daki Misr Ýplik iþçilerine hiçbir þey kazandýrmadý. 2006'da, dört buçuk aylýk kâr payý ikramiyeleri alýyorduk. Baþkalarý daha fazla kazanýyor, biz daha az kazanýyoruz. Fuad Abd-al-Alim [devlete ait Tekstil ve Hazýr Giyim Üretim Holdingi'nin yeni baþkaný] gibi birini nasýl iþe alabilirler? O, buradaki en yozlaþmýþ kiþiydi. O, Mahalla'daki fabrikayý mahvetti ve þimdi kamuya ait diðer tekstil fabrikalarýný imha ediyor. Buradaki iþçiler en baþtan beri devrim yapýyorlar. Gelecek devrim bir iþçi devrimi olacak."
MARKSÝST BAKIÞ na raðmen Kaddafi'ye baðlý aþiretlerin ve þebekelerin bu dönemde birçok eylemi oldu ve bu güçler halen etkili olmaya devam ediyor. Kaddafi'nin devrilmesine neden olan iç savaþtan sonra silahý býrakmayan unsurlarýn olduðu da biliniyor. Ayný zamanda bu ülkede Ýslamcýlarýn deðil daha 'merkezci' güçlerin seçimleri kazanmasý da Libya'nýn siyasi özgünlüðünü görmek açýsýndan iyi bir örnek. Libya'daki denklemlerin karmaþýklýðýný ve aþiretler arasýndaki dengelerin etkisini görmek bakýmýndan verilebilecek en çarpýcý örnek ise muhaliflerin en önemli önderlerinden ve Muammer Kaddafi'yi yakalayan isim olan Ümran Ben Þaban, Kaddafi taraftarý bir köyün mensuplarý tarafýndan kaçýrýlýp infaz edildi. Artýk bu ülke emperyalistlerin tam da istediði gibi etnik ayrýmlara dayalý iç savaþlarýn patlak vereceði, halklarýn, aþiretlerin birbirini boðazlayacaðý bir ülke olacak. Suriye Suriye ile ilgili dergimizin önceki sayýlarý dâhil olmak üzere birçok yerde oldukça fazla yazýlýp çizildi. Burada da bu konuda tekrara düþmemek nedeni ile son sürecin kýsa bir özetinin yapýlmasý daha uygun düþüyor. Libya'dan sonra Suriye'ye sýçrayan olaylar her ne kadar küçük çaplý halk hareketleri ile baþlamýþ olsa da ülkenin mezhepsel yapýsý dolayýsýyla bir iç savaþa, Esad güçleri ve Özgür Suriye Ordusu adlý silahlý güçler arasýnda bir çatýþmaya dönmesi uzun zaman almadý. Uzun süredir bir askeri müdahalenin de tartýþýldýðý bu ülkede Beþar Esad'ýn tahmin edilenden çok daha fazla uzun bir süre direndiðini ve þu anda elinin çok da güçsüz olmadýðýný söyleyebiliriz. Hatta son olarak Özgür Suriye Ordusu'nun bazý bölge yöneticilerinin silah býraktýðý haberleri de geliyor. Beþar Esad güçleri içinde de çözülmeler olmuþtu ancak ÖSO içerisinde böyle bir þey ilk defa yaþanýyor. Arabi Press gazetesinin haberine göre; 3 subay, 2 kýdemli subay ve 6 sivil piþman olduklarýný ve silah býraktýklarýný açýkladý. Suriye konusunu incelerken denklemin birçok unsurunu da beraberinde eklemek gerekiyor. Komþu ülke Türkiye çatýþmalar baþladýðýndan beri askeri - yapmaya oldukça meraklý. Ancak NATO'nun
Ortadoðu coðrafyasý birçok karmaþýk denklemi ve dinamiði içerisinde barýndýran, emperyalizmin müdahalelerinin, etnik mezhepsel dinamiklerin etkin olduðu bir coðrafya. Tunus ve Mýsýr'da yarým kalan ve karþý devrimci Ýslamcýlar tarafýndan geriletilen devrimlerin sürmesi, Libya ve Suriye'de ise akan kanýn durmasý ihtimalleri ancak bölgede inþa edilecek sosyalist bir önderliðin topa girmesi ile gündeme gelebilecektir.
21
temkinli yaklaþýmýndan, Rusya ve Çin'in Suriye'ye sahip çýkan tavrýndan ve hatta Ýran'ýn ültimatomundan kaynaklý, buraya yönelik müdahale isteði þu an için biraz havada kalmýþ görünüyor. Ayrýca Türkiye'nin kendi ülkesinde muhalifleri beslemesi özellikle Hatay gibi Nusayri aðýrlýklý kentte oldukça büyük sýkýntýlar doðuruyor ve bütün bunlar baþta Hatay halký olmak üzere Alevilerin AKP'ye yönelik öfkesinin artmasýna neden oluyor. Son olarak Suriye Kürdistan'ýndaki durumdan bahsetmek gerek. Mevcut durumdan yararlanan Kürtler, Kürt nüfusun yoðun olduðu bazý bölgelerde yönetimi ele geçirdiler. PKK siyasi çizgisine yakýn PYD'nin burada en önemli güç olmasý dört parçaya bölünmüþ Kürdistan'daki halk için oldukça önemli bir motivasyon kaynaðý yaratýyor. Ayný zamanda Türkiye'yi hem kendi güvenliði hem de iç siyaset açýsýndan oldukça zora sokan bir durum yaþanýyor. Türkiye sýnýrlarý içerisinde mücadele veren PKK için de önemli bir motivasyon kaynaðý olan durum, bu hareketin taktiksel anlamda farklý yollar izlemesine yol açtý. Askeri mücadelesini daha da sertleþtiren PKK'nin, kýrsalda tuttuðu alanlardan ve Þemdinli merkezine yaptýðý baskýnlardan Türkiye'ye karþý verdiði mücadeleyi sertleþtirdiðini görüyoruz. Sonuç olarak Ortadoðu coðrafyasý birçok karmaþýk denklemi ve dinamiði içerisinde barýndýran, emperyalizmin müdahalelerinin, etnik mezhepsel dinamiklerin etkin olduðu bir coðrafya. Tunus ve Mýsýr'da yarým kalan ve karþý devrimci Ýslamcýlar tarafýndan geriletilen devrimlerin sürmesi, Libya ve Suriye'de ise akan kanýn durmasý ihtimalleri ancak bölgede inþa edilecek sosyalist bir önderliðin topa girmesi ile gündeme gelebilecektir.
Serkan Üstün (1): Ergin Yýldýzoðlu, Cumhuriyet, Tunus'ta 'deðiþim' ve düþ kýrýklýðý, 02.07.2012 (2): aktaran; wsws.org
MARKSÝST BAKIÞ
Yeni Bir Dünya Örgütü5.Enternasyonal "Bütün Dünyanýn Ýþçileri Birleþiniz" Kapitalist sömürünün ulusal sýnýrlar çerçevesinde sonlandýrýlamayacaðýný Marks ve Engels bilimsel çalýþmalarýyla ortaya koymuþtu. Bu tespitin mantýksal sonucu tüm dünyada süregiden sýnýf savaþýnda proletaryanýn en ileri sýnýf çýkarlarýnýn savunucusu olan küresel bir liderlik yaratmak için kollarý sývamaktý. Daha 1847'de Avrupa'yý kasýp kavuran 1848 Devrimleri'ne müdahil olan Komünistler Birliði oluþturulmuþtu. 1864 yýlýnda Marks ve yoldaþlarý tarafýndan kurulan 1.Enternasyonal ise tarihte ilk defa sömürülenlerin uluslararasý devrimci birliðini hayata geçirerek, dünya sýnýf mücadelesi adýna büyük bir niteliksel sýçrama yaratmýþtýr. Ýlerleyen yýllarda sýnýf mücadelesinin büyük ödevleri gündeme getirecek þekilde þiddetlenmesi 1.Enternasyonal'in baðrýndaki çeliþkileri ortaya çýkaracak ve sýnýrlarýný gösterecekti. Anarþizm ve diðer küçük burjuva akýmlarla gidilebilecek mesafe gidilmiþti. Marks ve Engels bu eðilimlerin Enternasyonal'i ele geçirerek mahvetmelerini engelleyeceklerdi. Bunun anlamý 1.Enternasyonal'in mücadele bayraðýný taþýyabildiði yere kadar taþýmýþ olduðuydu (1876). Bundan sonraki görevlere ancak 1.Enternasyonal'in kazanýmlarýný sahiplenerek daha ileriye götürecek olan yeni bir örgüt talip olabilirdi. 1889'a gelindiðinde Marksizm iþçi sýnýfý içerisinde esas otorite haline gelmiþti. Marks ve Engels'in kuruluþlarýnda bizzat etkili olduklarý örgütler, yýllar içerisinde büyük deneyimlere sahip olmuþlar, kitleselleþerek iþçi sýnýfýnýn milyonluk desteðini arkalarýna almýþlardý. 2.Enternasyonal bu sürecin bir ifadesinden baþkasý deðildi. Marksizmin iþçi sýnýfý mücadelesinin liderliðini ele geçirmesi 2.Enternasyonal ile oldu. Gelgelelim yýllar içerisinde alttan alta geliþen bir eðilim 2.Enternasyonal'i kemirmekteydi. Uzun bir geliþme ve refah dönemi geçiren kapitalist sistem, bu süreç içerisinde iþçi sýnýfýnýn içerisinden çýkan bürokratik bir katmaný kendi düzenine katacaktý. Revizyonizm, proleter devrim fikrini redderek kapitalizm sýnýrlarýný kabul eden, yurtsever, bürokratik
bir sapma olarak iþçi hareketinin önderliðini ele geçirecekti. 2.Enternasyonal'in burjuva düzene ne kadar eklemlendiðinin göstergesi olarak fiilen sonlanýþý birinci büyük paylaþým savaþýnýn baþladýðý tarih olan 1914'te oldu. 2.Enternasonal'in liderliði emperyalist savaþ karþýsýnda yurtsever bir tutum takýnarak kendi burjuvalarýnýn yaðmacý savaþlarýna destek oldular ve iþçileri farklý ülkelerden sýnýf kardeþlerini boðazlamaya gönderdiler. 3.Enternasyonal giriþimleri 2.Enternasyonal'in bu yýkýcý ihanetlerine bir tepki olarak Lenin tarafýndan baþlatýldý. 3.Enternasyonal'in hýzlý bir þekilde kuruluþunu mümkün kýlansa 1917 Ekim Devrimi idi. 3.Enternasyonal Rusya'da baþlayan iþçi ayaklanmalarý dalgasýný sosyalist dünya devrimine dönüþtürmeye odaklanmýþ bir dünya partisi idi. Lenin, Alman Devrimi için gerekirse Rus Devrimi'ni feda ederiz diyordu, zira dünya devrimini ilerletmek için Almanya çok daha belirleyici bir ülkeydi. Gelgelelim dünya devrimi açýsýndan nesnel koþullar uygun olsa da zaman öznel koþullarýn henüz hazýr olmadýðýný gösterecekti. Birbiri ardýna patlak veren iþçi ayaklanmalarý devrime liderlik edecek öncü iþçi örgütünün yokluðu nedeniyle heba olacaktý. Bunun anlamý Rusya'daki iþçi iktidarýnýn yalnýz kalmasýydý. Bolþevikler askeri saldýrýlarý geri püskürtmeyi bilseler de dýþardan ve içerden gelen basýnçlar devrimin içerinden çözülüþünü beraberinde getirecekti. Stalinist karþý devrim emperyalizmle anlaþarak içeride devrimi önderlik eden kadrolarý tümden yok edecekti. Stalinizm o koþullarda kapitalizm adýna hareket edemeyeceði için kendi icraatlarýný Marksizm-Leninizm içerisinde göstermek zorundaydý. Bu da devrimci Marksizm'in bütün ilkelerinin baþtan sona kadar çarpýtýlmasý ve tersine çevrilmesi anlamýna geldi. Bunlarýn baþýnda da dünya devrimi ve proletarya enternasyonalizmi vardý. 3.Enternasyonal giderek Moskova'nýn milliyetçi devlet siyasetinin bir dýþ politika aygýtýna dönüþtü, daha sonraysa Stalin'in emperyalist dostlarýna þirin gözükülmesi amacýyla tamamen feshedildi. (1943) 4. Enternasyonal tüm dünyayý pençesine alan bu karþý
22
MARKSÝST BAKIÞ devrime Ekim Devrimi kadrolarýnýn en seçkinlerinin baþlattýðý direniþin bir ürünüdür. Ekim Devrimi'nin Lenin ile beraber önderi, teorisyeni, Kýzýl Ordu'nun kurucusu ve savaþçý baþkomutaný Troçki, Stalinist karþý devrime bayrak açanlarýn baþýný çekecekti. Lenin, saðlýðýnda bu savaþý bizzat üstlenmeye karar vermiþti ama peþ peþe gelen krizler Lenin'in ölümünü beraberinde getirecekti. Bu durumda bayrak Troçki'nin elindeydi. Bu çerçevede ilk olarak Rusya'da örgütlenen Sol Muhalefet (1923), adým adým dünya çapýnda taraftar buldu ve Uluslararasý Sol Muhalefet adýný aldý. (1930) Troçki bu aþamada hala 3.Enternasyonal'in kurtarýlabileceðini düþünüyor ve içeride kalýp muhalefet hareketi olarak mücadele edilmesi gerektiðini savunuyordu. 3.Enternasyonal'in toptan çürümüþ bir aygýt olduðununu dolayýsýyla yeni bir Enternasyonal'in inþa edilmesi gerektiðine Troçki ve yoldaþlarýný ikna eden kesin geliþmeler Almanya'da yaþanacaktý. Alman Komünist Partisi (KPD), Hitler'in zafere 3.Enternasyonal Rusya'da yürüyüþüne karþý tek bir baþlayan iþçi ayaklanmalarý direniþ bile örgütlememiþ dalgasýný sosyalist dünya ve tersine saçma sapan devrimine dönüþtürmeye odak - formülasyonlarla iþçi örgütlerinin felce uðratýllanmýþ bir dünya partisi idi. masýna neden olmuþtur. Lenin, Alman Devrimi için gerekirse Rus Devrimi'ni feda B ö y l e l i k l e 4.Enternasyonal'in kuruederiz diyordu, zira dünya luþ çalýþmalarýna baþlandý devrimini ilerletmek için ve 1938'de kuruluþ Almanya çok daha belirleyici gerçekleþtirildi. 4.Enternasyonal'in bir ülkeydi. Gelgelelim dünya Tarihteki Yeri ve devrimi açýsýndan nesnel Sýnýrlarý koþullar uygun olsa da zaman 4.Enternasyonal'in kuruöznel koþullarýn henüz hazýr luþunun kendisi dahi olmadýðýný gösterecekti. Birbiri dünya sýnýf mücadelesi ardýna patlak veren iþçi ayak - tarihinde kritik bir eþik lanmalarý devrime liderlik ede- anlamýna gelir. Bunu anlacek öncü iþçi örgütünün yok- mak için önce dönemin luðu nedeniyle heba olacaktý. objektif koþullarýný bilmek l a z ý m d ý r. 1 9 3 0 ' l a r a gelindiðinde dünyada öyle bir durum vardý ki devrimci proletarya adýna tam bir kabustan söz
23
edilebiliriz. Ekim Devrimi'nin tüm kazanýmlarý kadrolarýyla birlikte yok edilirken MarksistLeninist ideoloji, kendisiyle tam zýt ilkeler ve tavýrlar kalýbýna sokularak baþýnda devrimin cellatlarýnýn bulunduðu bir süper devletin resmi ideolojisine çevrilmiþti. Üstelik 3.Enternasyonal eliyle bu keskin dönüþüm tüm dünyadaki komünist partilere de dayatýlýyordu. Ekim Devrimi'nin iki önderinden sað kalanýnýn bu sürece karþý ideolojik-pratik bir karþý koyuþ içerisine girerek zamanla en saðlam unsurlarý kendisine çekmesi gerçek anlamda bir varoluþ meselesiydi. Bu açýdan 4.Enternasyonal baþlý baþýna tarihsel bir misyona sahiptir. Bu kavganýn bir baþka anlamda da eþi benzeri yoktu. Dünyada baþka hiçbir zaman devrimciler tüm dünyayý kapsayan bu denli þiddetli bir yok etme kampanyasýna maruz kalmamýþlardý. Bir yanda Stalin'in profesyonel katiller þebekesi bir yanda Gestapo ve emperyalist gericiliðin diðer katilleri… 4.Enternasyonal liderleri ve önde gelen kadrolarý süreç içerisinde teker teker bazen de toplu þekilde katledildi. Her þeye raðmen 4.Enternasyonal sayýsýz kahramanlýklar sayesinde var olabildi ve bütün kýtalara yayýldý. En önemlisi devrimci Marksizmin temiz bayraðý ayakta kalmýþ oldu. Bütün baskýlara, zorluklara imkansýzlýklara raðmen Troçki ve yoldaþlarý Stalin'in uykularýný kaçýrmakla kalmadý, emperyalist kapitalizmin de korkulu rüyasý oldu. Troçki, devrimci iþçi hareketinin güçlü olduðu, belirleyici kavgalarýn verildiði ülkelere geçmeye çalýþsa da burjuva hükümetler buna asla izin vermeyeceklerdi. ABD hükümeti býrakýn canlýsýný Troçki'nin cenazesinden bile korkup ölüsünün dahi ülkeye giriþine izin vermedi. Troçki önderliðindeki 4.Enternasyonal, Marksistlerin tarihte geçirmiþ olduðu en zorlu sýnavýn baþarýyla atlattýðýnýn bir kanýtýdýr. Marksistler daha önce de birçok kez yenilgiye uðramýþ ve karanlýk dönemlerden geçmiþtir ama tarih açýsýndan kabaca iþaretleyecek olursak 1930'lardaki durum tarih boyunca belki de en aðýr durumdu. Neden? 1)Bu seferki karþý devrim burjuvaziden deðil, içeriden çýkmýþtý. Devrimin mimarý koca bir Bolþevik kuþaðý katleden cellatlar burjuvazinin çapulcularý deðil, bir zamanlarýn yoldaþlarýydýlar. Bu durumun yarattýðý kafa karýþýklýðý ve moral bozukluðunu baþka bir yenilginin saðlamasý mümkün deðildi. Bu sayede Stalinist bürokrasi zayýf unsurlarý önce kendi yanýna çekti, onlarý kullandýktan sonra da infaz etti. 2)Stalinist karþý devrim kýyas kabul etmez bir propaganda üstünlüðüyle milliyetçilik, erkek
MARKSÝST BAKIÞ egemenlik, Yahudi karþýtlýðý, Nazilerle iþbirliði gibi en deðildir. Hatýrlanacak olursa bir zamanlar Lenin'in olmayacak þeyleri bile Marksizmin teori ve pratiðinin bir Marksizmin yaþayan en büyük üstadý saydýðý Kautsky, parçasý olarak sunabiliyordu. Dolayýsýyla yenilgi sadece yurtsever oportünizmine teslim olmuþ emperyalist kapifiziksel olanla kalmýyor, ideolojik - politik bir yokoluþ talizmin hizmetine girmiþti. 4.Enternasyonal'in Michel ihtimali beliriyordu. Pablo ve Ernest Mandel önderliðinde geçen dönemi, 3)Bahsettiðimiz karþý devrim ulusal alanla sýnýrlý kalmadý oportünist sapmalarýn neden olduðu kopuþlarýn örgütün uluslararasý bir mahiyet kazandý. Üstelik bu karþý devrim fiilen daðýlmasý ve sonlanmasýna vardýðý bir dönem oladalgasý dünya komünist hareketinin var olduðu ülkelerde caktý. Bu oportünist yönetim sayesinde Bolivya ve Sri örgütsel ve ideolojik tasfiyeler þeklinde birebir uygu- Lanka'da tarihi fýrsatlar kaçýrýlacaktý. landý. Subjektif faktörler dýþýnda 4.Enternasyonal'in tarih 4)Stalinist karþý devrim diðerlerinden farklý olarak Dünyada sahnesinden fiilen çekilmesine yol açan aðýr nesproletarya ve gençliðin sonraki kuþaklarýný da nel þartlarý da incelemek gerekir. Zira nesnel baþka hiçbir koþullarý atlayan analizler neden-sonuç iliþbirebir denetimi altýnda tutup köreltti. Sadece Rusya'da deðil tüm dünyada Marksizm- zaman devrimci- kisini yakalayamadýklarýndan tarihe idealist ler tüm dünyayý Leninizm yeni kuþaklara Stalinist karþý biçimde yaklaþarak saf iradeye ve kiþiseldevrim okulu tarafýndan öðretildi. Böyle kapsayan bu denli þid- liklere yaslanmak zorunda kalýrlar. Bu olunca, mesela, Türkiyeli yeni kuþak detli bir yok etme kam- durumda da 1.Enternasyonal'in görevini devrimci gençlik Marksizmi yurtseverlik, tamamlamasý karþýsýnda Marks'ýn baðýmsýzlýkçýlýk olarak öðrendi, bu panyasýna maruz kalma- baþarýsýzlýðý, Ýkinci Enternasyonal'in mýþlardý. Bir yanda çerçevede Kemalizm'i ilerici saydý, aþaopurtünizme kaymasýnda Engels'in macý açýklamalarla sosyalizmin Stalin'in profesyonel katiller kaypaklýðý, 3.Enternasyonal'in Stalinist Türkiye'de olamayacaðýný savundu… þebekesi bir yanda Gestapo karþý devrim elinde can vermesi 5)Baský herhangi bir karþý devrimin karþýsýnda ise Lenin'in Stalin'in öncülü ve emperyalist gericiliðin olduðu sonuçlarýna varýrýz. Bu tarz tahayyül edemeyeceði kadar þiddetli ve uzun süreliydi. Rusya'daki diðer katilleri… 4.Enternasyonal yorumlarýn 4.Enternasyonal için komünistler kesin sayý bilinememekle liderleri ve önde gelen kadro- yapýlanlarý da Troçki'yi hedef alýr. beraber milyonlara varan miktarlarda larý süreç içerisinde teker teker Stalinizm'e gedikli küçük burjuva öldürüldüler. Rusya dýþýndaki ülkebazen de toplu þekilde katle- mayanýn farklý türdeki bir tecellisi lerde de temizlik kampanyasý bir dizi olan merkezciler kendi kaypaklýkdildi. Her þeye raðmen ülkede kitlesel boyutlarda uygulandý. larýný örtbas etmek için Bunun dýþýnda baskýlar büyük temiz- 4.Enternasyonal sayýsýz kahra- 4.Enternasyonal'i küçümsemeye lik dýþýnda da zamana yayýlarak nefes manlýklar sayesinde var olabil- kalkýp Troçki'nin örgütlenme aldýrmamacasýna sürdü. konusundaki Bolþevik olmayan di ve bütün kýtalara yayýldý. 6)Stalinist karþý devrimin dünya tavrýndan dem vururlar. (bakýnýz Elif En önemlisi devrimci çapýndaki bir misyonu da devrimlerin Çaðlý, Marksist Tutum Dergisi, kasýtlý mezar kazýcýlýðýný yapmasýydý. Marksizmin temiz bayraðý sayý.89) Bu saçmalýk için fazla zaman Devrimlerden en az Batýlý kapitalistler ayakta kalmýþ oldu. Bütün harcamaya gerek bile yok. Nasýl burjukadar korkuyor ve tiksiniyordu. valar, anarþistler, reformistler toplamý baskýlara, zorluklara Böylelikle devrimcilerin kendilerine Marks, Engels ve Lenin'e çamur atmak imkansýzlýklara raðmen için tarih dýþý keyfi yöntemlere baþvuyeni bir yol açmasý ve ya da en azýndan Troçki ve yoldaþlarý motivasyon kazanmasý engelleniyordu. ruyorlarsa Stalinistler ve onlarýn yamakStalin'in uykularýný larý olan merkezciler de bazen anarþistler Sýralamaya çalýþtýðýmýz nedenlerden ötürü 4.Enternasyonal Marksizmin tarihin- kaçýrmakla kalmadý, ve burjuvalar ile birlikte Troçki'ye karþý deki en büyük zorluklara göðüs germek emperyalist kapita- benzer yöntemleri devreye sokmaktalar. zorundaydý. 4.Enternasyonal en aðýr bedelDolayýsýyla devrimciler sýnýf mücadelesinin lerin karþýlýðýnda bu görevi baþararak gele- lizmin de korku- dünya çapýndaki eðilimlerini göz ardý ederek lu rüyasý ceðe, Marksizmin temiz bayraðýný miras býraktý. salt öznel deðerlendirmelere yaslanamazlar. 4.Enternasyonal Görevini Tamamlýyor Sýnýf mücadelesinin tarihi aslýnda yenilgiler tarioldu. 4.Enternasyonal bu kritik dönemeçteki tarihi görevi hinden baþka bir þey deðildir. Komünistlerin ara yerine getirse de 2.Dünya Savaþý sonrasý baþtan aþaðý baþarýlarý olabilir ama kesin zafer sadece bir kez olacakyeniden þekillenen dünya düzeninin getirdiði basýnçlara týr. Bu da dünya devriminin tamamlanmasý ile kendisini dayanamayarak bütünlüðünü kaybedecekti. Önderler gösterecektir. Biribirini izleyen dört enternasyonalin de katledildiðinden liderlik zaruretten kaynaklý genç ve sýnýf mücadelesinde kendi dönemlerine uygun düþen tecrübesiz, dolayýsýyla otoritesi zayýf kadrolara geçmiþti. büyük baþarýlarý bulunmuþtur. Ama neticede kapitalizm Unutmamak gerekir ki kimse oportünizme karþý þerbetli ayakta kalmasýný bilmiþtir.
24
MARKSÝST BAKIÞ 4.Enternasyanal 1920'lerden 1940'lara kadarki o zorlu dönemin ardýndan 1945'ten sonra daha farklý olan bir baþka çok zorlu sürece girecekti. Bu seferki zorluklarýn baþýnda; 1)Sýnýf hareketinin 2.Dünya Savaþý sonrasýnda büyük bir duraðanlýða girmesi gelmekteydi. Ýkinci Dünya Savaþý sonlarýnda ve hemen ertesinde patlak veren devrimler Stalinizmin emperyalist kapitalizme verdiði aktif destek sayesinde yenilgiye uðrayacaktý. Yunanistan, Ýtalya, Fransa gibi ülkelerde durum buydu. Savaþtan yorgun çýkan, ihanetlere uðramýþ, aðýr kayýplar vermiþ iþçi sýnýfý ancak 1960'larýn sonlarýnda uyanýþa geçecekti. Uzun savaþlardan çýkan, çok büyük dramlar yaþamýþ bu kuþak kanaatkardý ve kapitalist ekonomik büyümenin getirilerinin de etkisiyle uyuþuktu. Aslýnda henüz inþa sürecinde olan 4.Enternasyonal'in bu koþullarda kadro bulmasý oldukça zor bir iþe dönüþmüþtü. 2)4.Enternasyonal'in çýkýþ noktasý olabilecek bir ulusal zemin kalmamýþtý. Bu tarz bir ulusal zemini deðerlendirebilecek Rus Sol Muhalefeti tümden katledilmiþ, Çin Sol Muhalefeti kitlesel þekilde ezilmiþ, Ýspanya ise Stalinistler ve Franko tarafýndan dümdüz edilmiþti. Böyle olunca 2.Dünya Savaþý sýrasýnda 4.Enternasyonal dünya geneline daðýlmýþ küçük gruplardan oluþmaktaydý, dünya sahnesinde sýçrama yapacaðý bir ulusal zeminden mahrumdu. 3.Enternasyonal'in kuruluþ süreci hatýrlandýðýnda Ekim Devrimi'nin önce gerçekleþtirilen Zimmerwald ve Kienthal Konferanslarý'nýn acýklý durumu göze çarpar. Ama 3.Enternasyonal'e öncülük edenler Rusya ulusal zeminine dayanýyorlardý ve orada devrime öncülük edeceklerdi. Bu sayede 3.Enternasyonal hayat bulabilmiþti. 3)Savaþ sonrasýnda dünya devriminin uluslararasý önderliði olmak gibi büyük bir iddiaya sahip olan 4.Enternasyonal gerçekte küçük gruplardan müteþekkildi. 4.Enternasyonal'in en büyük düþmanlarýysa 2.Dünya Savaþý sonrasýnda büyük oranda güçlenmiþti. En baþta kapitalizm, 1900'lerin baþýnda içine girdiði krizden bin bir badireden sonra çýkmasýný bilmiþ ve þimdi uzun sürecek hýzlý bir ekonomik geniþleme dönemine girmiþti. Sendikal bürokrasi ve reformist partiler de büyük
atýlýmlar içerisindeydiler. Kapitalist sistem reformlar verebiliyordu, bu sayede sendikal ve sosyal demokrat bürokratlar iþçi sýnýfý içerisinde büyük nüfuz sahibi olabiliyordu. Stalinist bürokrasi de 2.Dünya Savaþý'ndan dünyanýn iki büyük devinden birisi olarak çýkmýþ ve süpergüç olmuþtu. Dünyada iþçi hareketinin ve ulusal hareketlerin kontrolü hemen hemen tamamý SSCB'nin kontrolündeydi. 4.Enternasyonal'in bütün bir tarihini burada anlatmak bu yazýnýn sýnýrlarýný aþýyor ama bütün bu koþullarýn büyük iddialara sahip küçük bir örgütlenme olan 4.Enternasyonal üzerinde yalpalatýcý güçlü baskýlar meydana getirdiði anlaþýlýyor. Bu süreçteki yalpamalar zamanýnda bu savrulmalara ön ayak olan dönemin lideri Pablo'nun isminden türetilen Pabloculuk kavramýyla anýlýr. Oportünizmin en tipik özelliði baský koþullarý karþýsýnda saða yönelmesi, egemen olana, güçlü ve trend olana doðru kaymasýdýr. Pablo ve Mandel önderliðinde yaþananlar da bu türden kaymalardý. 4.Enternasyonalin parçalanmasýna giden süreçteki yalpalamalar þu þekile sýnýflandýrýlabilir: 1)Stalinizme eklemlenme. Pablo ve ekibi Stalinist KP'lerin içerisine yeniden girilmesini savundu. Bunun anlamý 4.Enternasyonal'in tarihsel mücadelesinin zýmni olarak reddiydi. Bu karardan dönülse de 4.Enternasyonal'den kopuþlar baþlamýþtý. Troçki'nin eþi ve en yakýn yoldaþý, eski Bolþeviklerden Natalya Sedova da bunlardan birisi olacaktý. Pablo'nun Moskova çizgisine eklemlenme fazla uzun ömürlü olmasa da bu çizginin genel alýþkanlýðý Stalinizme yumuþak karýnlý olmaktý ve bunun bedeli aðýr biçimde ödetilecekti. Örneðin Vietnam'da hatýrý sayýlýr güçleri ve askeri varlýðý olan Troçkistler, Troçkist katilliðinde ustalýk belgesi olan Fransýz Komünist Partisi'nin yetiþtirmesi olan Ho Shi Minh'in güçlerine o kadar güvendiler ki üye listelerini onlara teslim ettiler. Sonuç büyük bir katliamla tasfiye olmak olacaktý. 2)Pabloculuk bunun dýþýnda Moskova çizgisinden kopan Titoculuk ve Maoculuða da olmadýk anlamlar yükleyerek birkez daha 4.Enternasyonal'in baðýmsýz siyasi çizgisini feda edecekti. Zaten zaman da bu ikisinin de Moskova'daki Stalinistlerden pek bir
25
Devrimciler sýnýf mücadelesinin dünya çapýndaki eðilimlerini göz ardý ederek salt öznel deðerlendirmelere yaslanamazlar. Sýnýf mücadelesinin tarihi aslýnda yenilgiler tarihinden baþka bir þey deðildir. Komünistlerin ara baþarýlarý olabilir ama kesin zafer sadece bir kez olacaktýr. Bu da dünya devriminin tamamlanmasý ile kendisini gösterecektir. Biribirini izleyen dört enternasyonalin de sýnýf mücadelesinde kendi dönemlerine uygun düþen büyük baþarýlarý bulunmuþtur. Ama neticede kapitalizm ayakta kalmasýný bilmiþtir.
MARKSÝST BAKIÞ farkýnýn olmadýðýný gösterecekti. 3)Pablocu çizginin bir diðer sað sapmasý sendikal bürokrasi ve reformist partilere olan yakýnlaþmayla cereyan etti. 4.Enternasyonal bu Bunun en iyi ifadesi sonradan kritik dönemeçteki tarihi koþulsuz ve süresiz bir hal alan görevi yerine getirse de entrizm taktiðiydi. Lenin ve Troçki, entrizmi belirli ülkelerde 2.Dünya Savaþý sonrasý kimi özel durumlarda önerbaþtan aþaðý yeniden miþlerdi, ama onlarýn önerileri devrimci yükseliþ dönemlerinde þekillenen dünya tabanýnda sola kayýþ bulunan düzeninin getirdiði kitlesel iþçi partileri içindi. Yani basýnçlara dayanamasýnýf mücadelesinin yükseliþ dönemini kapsayan belirli bir yarak bütünlüðünü kaybedecekti. Önderler zaman dilimi söz konusuydu ve entrizm yapýlan reformist katledildiðinden liderlik örgütün tabanýnda sola doðru bir zaruretten kaynaklý genç kayýþýn varlýðý mevcuttu. Oysa ve tecrübesiz, dolayýsýyla Pablocular sola kayýþýn olmadýðý otoritesi zayýf kadrolara uzun uzun yýllar sonunda bu partilere adapte olarak onlara bengeçmiþti. Unutmamak zediler. Ýþçi aristokrasisinin sol gerekir ki kimse oporkanadýna yerleþmiþ oldular. 4)1960'lara doðru ise ulusal tünizme karþý þerbetli hareketlere angajman dönemi deðildir. Hatýrlanacak baþladý. Fransýz emperyalizmine olursa bir zamanlar karþý mücadele eden Cezayir ulusal kurtuluþ mücadelesine Lenin'in Marksizmin yaþayan en büyük üstadý kuyrukçuluk bir süre sonra Pablo'nun kendisinin baðýmsýzsaydýðý Kautsky, yurtlýða kavuþan Cezayir'de bakan sever oportünizmine olmasýyla sonuçlanacaktý. teslim olmuþ emperyalist 5)1959'da Küba'da iktidara gelen kapitalizmin hizmetine Kastro hareketinin büyük bir popülaritesi vardý. Bu dönemde girmiþti. 4.Enternasyo- Pablocular gerillacýlýða adapte nal'in Michel Pablo ve oldular. Mandel'in önderlik ettiði bu süreçte Latin Amerika'da Ernest Mandel önderyüzlerce kadro proleter devrimliðinde geçen dönemi, cilikten kopuk küçük burjuva bir oportünist sapmalarýn mahiyeti olan bu etkinlikler neden olduðu kopuþlarýn içerisinde katledilecekti. örgütün fiilen daðýlmasý 6)1968 öðrenci hareketleri döneminde Stalinistlerin kontrol ve sonlanmasýna vardýðý ettiði sendikal hareket iþçi bir dönem olacaktý. Bu sýnýfýný adeta boðmaktaydý. 68 Paris'inde rejimi kurtaran bir kez oportünist yönetim sayesinde Bolivya ve Sri daha Stalinistlerden baþkasý deðildi. Stalinist KP'lerden uzak Lanka'da tarihi fýrsatlar duran gençlik hareketleri kendi kaçýrýlacaktý. yollarýný çizmeye çalýþacaklar ama bu süreçte iþçi sýnýfý devrimciliðinden kopacaklardý. Sivil haklar mücadelesi, feminizm, siyah mücadelesi, barýþ-
26
severlik, çevrecilik vbleri sivil toplumcu bir solculuðun doðuþuna yol verecekti. Bugün de sol üzerinde etkisi devam eden postmodernizmin öncülleri bu dönemde yaþanacaktý. Pabloculuk sivil toplumculuða da uyarlanacaktý. Proletarya ve gençlik içerisinde örgütlenerek Bolþevizmi inþa etmek gibi tarihsel görevden kopuldukça 4.Enternasyonal giderek daðýldý. Her saða dönüþte baþka bir ayrýlýk kendisini gösterecekti. Tipik biçimde ayrýlýklarýn kýsýr çekiþmelere dönüþmesi kaçýnýlmazdý. Büyüme kaygýsýnýn vardýðý yer, 4.Enternasyonal adýný kullanan birbirinden farklý birçok uluslararasý grup ve grupçuklarýn ortaya çýkýþýydý. Dolayýsýyla bu saatten sonra gerçek anlamda bir 4.Enternasyonal'den bahsedemeyiz. 4.Enternasyonal'in tarihi önemi Stalinizme karþý devrimci Marksizm'in temiz bayraðýný gelecek kuþaklara aktarmasýydý. Bu sayede sürekli devrim, birleþik iþçi cephesi, eþitsiz ve bileþik geliþim yasasý, burjuvalarla kurulan ittifaklarýn reddi, sosyalist dünya devrimi, Bolþevik gelenek, demokratik merkeziyetçilik gibi Marksizmin temel direkleri örgütlü mücadele içerisinde yaþatýlabildi. 4.Enternasyonal Troçkist geleneðin dünyanýn hemen her noktasýna ulaþtýrarak tarihsel amacýna ulaþtý. Diðer taraftan önde gelen bütün liderlerinin öldürülmesinden sonraki çok zor bir dönemde daha ileri hedefleri göðüsleyecek güçte deðildi. Troçkist hareket bütünlüðünü koruyamadý, bir çok parçaya bölündü. Diðer taraftan bölünen parçalar uluslararasý çapta kendi geleneklerini örgütlediler, yaygýnlýk kazandýlar. 5. Enternasyonal Ýnþa Edilmelidir Bugün ilk dört enternasyonalin birikimlerini devralan, kendisini onlarýn mirasi üzerine inþa edecek olan yeni bir enternasyonalin yaratýlmasý zorunludur. Güncel mücadelelerin getirdiði yoðun ihtiyaçtan, kapitalizmin 1929'dan sonraki en büyük krizinden ya da yayýlmakta olan emperyalist savaþ ve müdahalelerden uzun uzadýya bahsetmeye gerek yok. Marksistler bir dünya örgütü olmadan kurtuluþun olamayacaðýný bilirler. Bu yüzden 4.Enternasyonal'in kaldýðý yerden 21.yy'ýn Bolþevik-Leninist dünya partisini yaratmaya konsantre olmak gerekmektedir. Bu yeni enternasyonal tabiyatýyla 5.Enternasyonal ismini alacaktýr. Diðer taraftan soru "böyle bu bileþimin kimler tarafýndan ve nasýl bir araya getirileceði"dir. Kýsacasý ortada bir program ve yöntem meselesi vardýr. Ama bunlardan da önce en baþta gelen mesele, bu uðurda ortaya konacak bir irade meselesidir. Yine Marksizmin temellerinden
MARKSÝST BAKIÞ olan ve bu yüzden de burada uzun uzun açýklamaya gerek Bu yüzden de tez elden bir enternasyonal giriþimi baþlatduymadýðýmýz temel teze göre "bir ülke sýnýrlarý mak kolay deðildir. Yüksek bir politik-ideolojik ilkesellik temelinde Bolþevizmin inþasý mümkün deðildir". Ulusal zemini oluþturulmadan böyle bir giriþim için yola çýkýlasiyasete odaklanan, sýnýf mücadelesini kendi ülkesiyle maz. Ýlk hareket noktasý olarak örgütler arasýndaki uzun sýnýrlý kavrayan ve proletarya enternasyonalizmini sadece tartýþmalardan sonra ortak hareket etmek için gerekli sözel bir ifade þeklinde ya da dayanýþma boyutuyla ele asgari programatik noktalar saptanabilir. Örneðin bir alan Marksistlerin zaman içerisinde ulusal dar kafalýlýða dünya partisi yaratmak için ortak emek harcamak isteyen düþmesi kaçýnýlmazdýr. Bu yüzden de yeni bir örgütlerin SSCB'nin karakteri konusunda birebir ayný Enternasyonal çabasý farklý ülkelerde yürüyen Bolþevik deðerlendirmeyi yapmasý gerekmeyebilir. Diðer taraftan Parti inþa çabasýnýn kopmaz bir Suriye'de süregiden iç savaþ konusunBugün ilk dört enterparçasý ve bir ön belirleyenidir. da gerekli tartýþmalara raðmen birnasyonalin birikimlerini Özetle yeni bir dünya partisi oluþbirinden ciddi tutum farklýklýkturma çabasý içinde olmadan, uzun devralan, kendisini onlarýn larýný eritememiþ olan örgütlerin yýllar bu perspektifle emek harca- mirasi üzerine inþa edecek dünya partisinin yaratýlmasý madan saðlam bir devrimci konusunda ayný yolda yürümesi olan yeni bir enternasyoMarksist pratik faaliyet içerisinde mümkün olmayabilir. nalin yaratýlmasý zorunludur. Diðer taraftan belirli ulusal bulunulduðu iddia edilemez. 5.Enternasyonal mücadelesi Ulusal siyasete odaklanan, zeminlerde güç kazanmýþ kimi içerisinde kimler olmalýdýr? sýnýf mücadelesini kendi örgütlerin farklý ülkelerde kendi Birincisi komünist mücadelenin en ülkesiyle sýnýrlý kavrayan ve benzerlerini inþa etme yolundaki ileri teorik-politik kazanýmlarýnýn proletarya enternasyona- giriþimlerinin de sonuç alamadýðý ifadesi olan ilk dört enternasyogözükmüþtür. Yani yeni bir enterlizmini sadece sözel bir nalin birikimleri üzerine yüknasyonal yolunda kendi kopifade þeklinde ya da selmeyen örgütlerin yeni bir enteryalarýný arayarak bir yere varýladayanýþma boyutuyla ele nasyonal mücadelesi içerisinde maz. Mutlaka ki belirli farklýlýklar olabileceði kesinlikle düþüalan Marksistlerin zaman olacaktýr. Bunlarý sýfýrlamaya çalýþnülmemelidir. Bu tarz örgütlerin mak fazlasýyla mekanik bir bakýþ içerisinde ulusal dar çizgisi kaçýnýlmaz olarak ideoloaçýsý anlamýna gelecektir. kafalýlýða düþmesi kaçýnýljik sapmalarden ibaret olacaktýr. Yeni bir dünya partisi, kökleri Daha doðrudan söyleyecek olursak mazdýr. Bu yüzden de yeni bulunduklarý topraklara saðlamca bir Enternasyonal çabasý tutunmuþ, emekçi ve gençlik kesýnýf mücadelesinin keskin tarihsel dönemeçlerinde tavýr almayan ve simlerinde gözle görülür baðlarý farklý ülkelerde yürüyen doðru safta bulunmayanlarýn bulunan örgütlerin ortak emek koyBolþevik Parti inþa küçük burjuvanýn sað (reformist, duklarý bir harmanlanma sürecinin çabasýnýn kopmaz bir Stalinist, merkezci) ya da daha az sonucunda mümkün olabilir. parçasý ve bir ön olarak sol (anarþizm, ultra sol) sapBunun dýþýnda belirli ortak prenmalarýyla malul olduðu bilin- belirleyenidir. Özetle yeni sipler oluþturup hareket alanlarý melidir. Marksist çizginin tutarlý bir dünya partisi oluþturma yaratan uluslararasý birlikler dünya bir savunucusu olmayanlarla da çabasý içinde olmadan, uzun partisine giden yolda önemli doðal olarak bir enternasyonal yýllar bu perspektifle emek katkýlar sunabilir. çabasý içinde olunamaz. Bu tarz Komünist bir dünya yaratmak için harcamadan saðlam bir oluþumlar en iyi ihtimalle küçük Enternasyonal'i inþa etmek zorundevrimci Marksist pratik burjuva ortacýlýðýna takýlýp kalmýþ ludur. Bunun nasýl yaratýlacaðý olabilirler. Böyle bir kaypaklýkla faaliyet içerisinde bulunul- konusunda elimizde sihirli bir fordevrimci proleter kararlýlýk arasýnmülasyon ya da þema bulunmaduðu iddia edilemez. da aþýlmaz daðlar vardýr. maktadýr. Hayatýn aðacý yeþildir. Bunun dýþýnda 4.Enternasyonal ve Örneðin devrimci Marksist hareketin önceki enternasyonalleri sahiplenen birbirinden oldukça imza attýðý bir baþarý öyküsü sürece büyük bir hýz farklý birçok gelenek bulunmaktadýr. Yukarýda özetle- kazandýracaktýr. Kesin olan þey azimle ve þevkle çalýþmeye çalýþtýðýmýz tarihsel arka plan içerisinde gerçek- mak mecburiyetinde olduðumuzdur. Er ya da geç sonunleþen bozulmalar bu geleneklerin birçoðuna sirayet da bir yol bulanacaktýr. etmiþtir. Dünyanýn hemen her yerinde yüzlerce Troçkist örgüt bulunmaktadýr ki bunlarýn içerisinde her türlü Veli U. Arslan "Troçkist" bulmak mümkündür: Gerillacýsýndan sivil toplumcusuna, uvriyeristinden açýk reformistine kadar.
27
MARKSÝST BAKIÞ
AKP Yollarýnda HAS Parti: Þaþýrtýcý Mý? Tayyip Erdoðan'ýn davetinin ardýndan HAS Parti Genel Baþkaný Numan Kurtulmuþ'un parti idari kurullarýnýn da desteðini alarak AKP'ye katýlmasý kamuoyunda birçok tartýþmayý tetikledi. Numan Kurtulmuþ tarafýndan yüz üstü býrakýlanlarýn seslerinin yaný sýra Milli Görüþçülerden de Kurtulmuþ'un, bu hareketi yok etmek isteyen T.Erdoðan'ýn uzunca zamandýr ajanlýðýný yaptýðý söylemleri yükseldi. Komplo teorilerini bir kenara býrakarak bu geliþmeyi HAS Parti ve ona bel baðlayanlar üzerinden okuyalým. 'Ýslam'ýn Sol Okumasý: Mümkün Mü?' adlý yazýmýzda "sosyal Ýslam" söylemiyle yola çýkan çoðu siyasi özne içinde samimi bir anlayýþýn dýþýnda muhafazakâr kitlelere hitap edebilecek bir toplumsal muhalefet adýna gördükleri boþluðu doldurma hevesindekilerin olduðu tespitlerde bulunmuþtuk: "Sýnýfsal uçurumlar derinleþip toplumsal tepkiler artarken sosyalist hareketin marjinalleþmesi toplumsal muhalefet adýna bir boþluk yaratýyor. Bu boþluða görerek ona talip olan, boþluðu deðerlendirmek isteyen, Ýslami yönü güçlü yoksul halka da rahatlýkla hitap edebileceðini düþünen, bunun planlarýný yapan Ýslam'la solu harmanlayan bu süreçte çokça örnekle karþýlaþtýk. "Birazcýk komünist" olduðunu söyleyerek çýkýþ yapan Abdüllatif Þener'in parti giriþiminden, Mehmet Bekaroðlu-Numan Kurtulmuþ'lu HAS partiye, Ýhsan Eliaçýk'tan soldan Ýslami sola kayýþ yapan Cem Somel, Zeki Kýlýçarslan'lara, Doðudan dergisine kadar bu kulvarda ýþýk gören ya da samimiyetle bu kulvara giren unsurlar oldu, gelecekte de olacak." Ayný yazý içinde Mehmet Bekaroðlu'nun "daha sol ve antiemperyalist bir duruþa ve Ýslamcý özgürlük anlayýþýna sahip olacak" diye tariflediði HAS Parti'nin, bu iddialarý,
sosyal adalet söylemlerini karþýlayacak bir içeriðe sahip olmadýðýný ifade etmiþtik: "…sosyal demokrat bir programý Ýslamcýlýkla bütünleþtirmiþ HAS parti ise 1 Mayýs 2012'ye "iþçiye hakkýný alýnteri kurumadan veriniz" þiarýyla katýlmýþtý. Peki soralým; gerek Saadet partisi gerekse HAS partine destek veren parababalarýnýn neredeyse hepsi iþçiye hakkýný deðil asgari ücreti reva görmüyor mu? Bekaroðlu bunu bilmiyor mu? Bu noktada HAS partinin farklý olduðunu düþünenler olabilir; þunu hatýrlatalým HAS partinin kuruluþunda çok sayýda iþadamý, geçmiþte bakanlýk yapmýþ unsurun yer almýþtý. HAS parti baþkaný Numan Kurtulmuþ, Tayyip Erdoðan'ýn da katýldýðý, "haklý zenginlik" þiarlý Askon(Anadolu Aslanlarý Ýþadamlarý Derneði) toplantýsýna da iþ olsun diye gitmiþ olmasa gerek." HAS Parti'nin, her ne kadar sosyalist hareket içinde yýllarca mücadele yürüten kimi unsurlar için çekim merkezi olsa da gerek kurucu kadrosu gerekse söylemleri düzeyinde ciddiye alýnabilir bir kopuþa tekabül etmediði açýktýr. Sol Ýslamcý ekolden Mehmet Bekaroðlu, ilahiyatçý Hayri Kýrbaþoðlu gibi isimlerin yanýsýra Zeki Kýlýçaslan, Cem Somel gibi sol kökenli unsurlarý bünyesinde barýndýrsa da HAS Parti'nin kurucularý ve teþkilatý ayakta tutan asli kadrolarý Milli Görüþ geleneðinden gelmektedir; AKP ile ciddi farklara da sahip deðildirler (neoliberalizme/egemen dünya siyasetine uyarlanmýþ Ýslamcýlar ile henüz uyarlanamamýþ olanlar). HAS Parti'nin sol Ýslamcýlýk açýsýndan bile gerçekçi bir alternatif olmadýðý iddiamýza kanýtlar sunmaya partinin genel baþkanýnýn þahsýndan baþlayalým. Numan Kurtulmuþ, bir dönem Saadet Partisi'nin genel baþkan-
28
MARKSÝST BAKIÞ lýðýný yapmýþ, ikinci bir dönem yapma imkânýný da açýkça karþýsýna AKP ve Erdoðan'ý almamýþ; dolaylý þeErbakan ile ters düþünce kaçýrmýþtýr. Saadet Partisi genel kilde ifade edilmiþtir. En sert tabir edilebilecek "karunlaþbaþkanlýðý süresince söylemine sosyal Ýslam vurgusu ma, firavunlaþma, belanlaþma" ifadeleri ["Ýktidar olursak yansýmamýþ, Saadet Partisi'yle kopuþu da bu temelden üç tane de yanlýþa düþmeyeceðiz. Asla firavunlaþmayadeðil; AKP'nin referandum paketine "yetmez ama evet" caðýz. Yani yönetimi, yönetilen halka karþý zulüm aracý demesinden kaynaklanmýþtýr. Referandumda AKP'ye haline dönüþtürmeyeceðiz. Karunlaþmayacaðýz. Milletin arka çýktýðý için Erbakan ile arayý bozarak Saadet yani kamu malýný haksýz yiyenlere yedirmeyeceðiz, Partisi'nden ayrýlmak zorunda kaldýðýnda Kurtulmuþ'a yemeyeceðiz. Belanlaþmayacaðýz. Belan yaptýðý yanvahiy inmiþ olsa gerek sosyal Ýslam/sol Ýslamcýlýk lýþlarý örtmek için dini istismar edendir. Dinimizi istismar konusunda; yoksa öncesinde bu dert Kurtulmuþ'un omuz- etmeyip, ettirmeyeceðiz."] AKP'yi isim vererek suçlalarýnda deðildi. Oysa bakalým Mehmet Bekaroðlu'na… madan biz iktidar olduðumuzda bunlarý yapmayacaðýz Kamuoyunun kendisini tanýdýðý uzunca bir süredir çok- propagandasýndan öte deðildir. Yine örneðin Numan lukla ezilenden, maðdurdan yana bir tavýr alýþ içinde Kurtulmuþ'un baþkanlýk sistemine karþý sözleri olarak olduðunu; Ýslamcýlýðýn sol bir versiyonunu temsil ettiðini dile getirilen açýklamalarýnda bile yumuþak üslup gözlerbiliyoruz. Numan Kurtulmuþ, AKP yollarýna döþenirken den kaçmamaktadýr: "Ýleri demokraside baþkanlýk sistede Bekaroðlu cephesinde deðiþen bir HAS Partinin onlarca il minin doðru bir yol olduðu þey olmamýþtýr. Demek isteriz ki kanaatindeyiz. Ancak Türkiye'nin ve ilçede teþkilatlarýný var Numan Kurtulmuþ'un sosyal Ýslambugünkü reel þartlarý dolayýsýyla bu eden; seçim çalýþmalarýna olmaz. Milletvekilliðinde yüzde 10 cýlýðý sonradan (!) gün yüzüne çýkmýþtýr; asli söylemi deðildir. büyük kaynaklar aktaran barajý var, milletvekilini halk Açýktýr ki HAS Parti'nin kadro ve elbette ki partinin üye aidat- seçmiyor, seçtiði milletvekili gidip istediði gibi konuþamýyor. destekçilerinin büyük çoðunluðu Mehmet Bekaroðlu ve benzeri larý ya da sempatizalarýnýn Türkiye'de anayasada fevkalade figürlerin dürüst, samimi sol Ýslamcý ufak destekleri deðil; Ýslami ciddi antidemokratik hususlar var. söylemleri için deðil Numan sermayenin irili-ufaklý temsil- Bu sistem içerisinde baþkanlýk sisteminin oluþmasý Türkiye için Kurtulmuþ'un önerdiði proje için cilerinin fonlarýdýr. Bu para- fevkalade zararlý ve mahsurlu olaburadadýr. Partinin onlarca il ve ilçede teþkilatlarýný var eden; seçim babalarýný bu kaynaklarý akýt- caktýr. Önce diyoruz ki bu dört temel çalýþmalarýna büyük kaynaklar maya iten de sosyal Ýslam metni (anayasa, siyasi partiler, aktaran elbette ki partinin üye aidat- söylemlerinin ikna ediciliði ya seçim yasalarý, TBMM içtüzüðü) demokratik hale getirelim, milletin larý(sms ile toplanan) ya da sempatida vicdanlarýnýn sesi deðil egemen olacaðý bir þekle getirelim, zalarýnýn ufak destekleri deðil; Ýslami sermayenin irili-ufaklý tem- tabii ki. Bu unsurlarý cezbe- ondan sonra bu sistemi konuþabilir. silcilerinin fonlarýdýr. Bu paraba- den Numan Kurtulmuþ önder- Ama bugünkü haliyle baþkanlýk sistemi Türkiye'de kabul edilirse çok balarýný bu kaynaklarý akýtmaya iten liðindeki bu projenin ilerleme açýk söylüyorum buradan seçimle de sosyal Ýslam söylemlerinin ikna ediciliði ya da vicdanlarýnýn sesi potansiyelleri ve de bu sýnýr- iþbaþýna gelen krallýklar çýkar. deðil tabii ki. Bu unsurlarý cezbeden lar içinde onlara yeni alanlar Birtakým krallýklarýn kurulmasý ortaya çýkar ki bunu doðru bulmuNuman Kurtulmuþ önderliðindeki açan networkler(aðlar). yoruz. Türkiye için mahsurlu görübu projenin ilerleme potansiyelleri ve de bu sýnýrlar içinde onlara yeni alanlar açan yoruz. Onun için Türkiye'nin bir müddet daha bu parlanetworkler(aðlar). Kýsacasý Numan Kurtulmuþ'un konuþ- menter sistemle devam etmesi önemlidir."AKP ve Tayyip malarýna belli ölçülerde yansýyan sosyal adalet söylem- Erdoðan konusunda Numan Kurtulmuþ'un söylemlerine leri, cýlýz olmalarý bir yana partinin içine oturduðu siyasal yansýyan yumuþaklýk ve temkinlilik ile Ýhsan Eliaçýk'ýn boþluða (muhafazakâr, hoþnutsuz yoksullara hitap etme netliðini, cepheden karþýtlýðýný karþýlaþtýrmak bile durduklarý noktalarý anlamak açýsýndan yeterlidir. kaygýsýna) uygun düþen jargonlardan ötesi deðil. Sonuç Olarak Numan Kurtulmuþ'un þahsýna dair dikkat çekici diðer bir nokta da AKP ve Tayyip Erdoðan karþýsýnda muhalefet 28 Kasým 2010'da kurulan HAS Parti'nin; Numan yürütme biçimidir. Farklý tarz siyaset yürüttüðü söylem- Kurtulmuþ'un "bir konjonktür partisi kurmadýk" iddialeriyle, "beyefendi" çizgisi altýnda Kurtulmuþ; Saadet larýnýn aksine tam da bir konjonktür partisi; siyasal Partisi'nden baþlamak üzere AKP ve Erdoðan'a karþý boþluða uyarlanmýþ bir parti olduðu ve Numan söylemleri yumuþak oldu; muhalefet yaptýðýnda bile. Kurtulmuþ'un þahsýnda da çeþitli hesaplarýn bir ürünü Kaldý ki en kritik nokta sayýlabilecek referandum ve yeni olduðu ayyuka çýkmýþtýr. anayasa gündemlerinde AKP'ye destek olan, çalýþmalarý- Saadet Partisi ile yollarýný ayýrmak zorunda kalan Numan na alkýþ tutan Kurtulmuþ'un eleþtirileri sert olmadýðý gibi Kurtulmuþ, AKP'den daha önce (2007 genel seçim-
29
MARKSÝST BAKIÞ lerinde) milletvekilliði için davet alsa da bu konumun onun gibi "parlak bir isim" için yeterli olmadýðý açýktý. Numan Kurtulmuþ, yeni partisiyle Ýslami hareket içinde AKP'nin iktidarýndan hoþnutsuz olan Ýslamcý kesimlere hitap ederek, gördüðü bir açýðý doldurmak durumunda kaldý. HAS Parti, hem AKP yýprandýkça etkisi zaman içinde artabilecek bir söyleme oynuyordu hem de Numan Kurtulmuþ'un kendi pazarlýk payýný artýrýyordu (cemaatin AKP'ye karþý koz olarak HAS Parti'ye yönelebileceði iddialarýný da belirtelim). HAS Parti son seçimlerde aldýðý %0,76'lýk oy oranýyla kadrolarýný tatmin etmemiþti. HAS Parti'nin ikinci bir seçim sürecinden benzer bir oy oranýyla çýkmasý baþarýsýzlýk olarak deðerlendirilip partinin çevresinde toplanan kadrolarý, maddi kaynak saðlayan parababalarýný daðýtýcý etki yapabileceði gibi Kurtulmuþ'un fiyakasýný da söndürüp etkisiz bir figüre indirgeyebilirdi. Dolayýsýyla yeni bir seçime girmeden HAS Parti'yi ka-patýp AKP'ye katýlmak Numan Kurtulmuþ'a olduðu gibi Erdoðan'a da yaradý. Numan Kurtulmuþ'un Ýslami çevrelerde sevilen, lider ka-pasitesinde bir figür olarak görüldüðünü bu noktada ekleyelim. Bu noktada bir parantez açarak Numan Kurtulmuþ'un tükürdüðünü yalamasý tartýþmalarýna deðinelim. Türkiye'de siyaset arenasýnda Kurtulmuþ örneði ilk olmadýðý son da olmayacaktýr. Burjuva siyasetin
HAS Parti örneði fiyasko ile sonuçlansa da sol Ýslamcýlýðýn yara alarak da olsa yoluna devam edeceðini beklemek hatalý olmayacaktýr. kokuþmuþluðu tartýþma götürmeyecek kadar ortadadýr; Süleyman Demirel'in ünlü "dün dündür, bugün bugündür" vecizesi siyasetin kalitesine ýþýk tutuyor. Dolayýsýyla artýk Kurtulmuþ'tan baþkanlýk sisteminin canhýraç savunusunu dinlersek, Suriye'ye müdahale etme vaazlarýna tanýk olursak [ki Kurtulmuþ Tayyip'le görüþmesinden sonra bu konuda açýlýmýný yaptý:"Esed yönetimi, elindeki kimyasal silahlarý halkýna karþý kullanmak üzeredir. Uluslararasý camia bir an önce adým atmalýdýr."] þaþýracak bir þey yok. Gelelim bu durumun kaybedenlerine. En zararlý çýkanlar, bu projenin gerçekliðine inanan sol Ýslamcý ekol temsilcileri (Bekaroðlu, Hayri Kýrbaþoðlu gibi), sosyalist solun eski mensuplarý (Zeki Kýlýçaslan, Cem Somel gibi) ve tabii ki Kurtulmuþ'a inanan Milli Görüþçüler oldu. Sosyalist sol menþeili Zeki Kýlýçaslan, Cem Somel gibi unsurlar HAS Parti'ye katýlýmlarýný Türkiye siyasetini belirleyen kimlikler üzerinden bölünmelerin önüne
geçerek emek mücadelesi, sosyalizm mücadelesi vermek istekleri üzerinden gerekçelendirmiþlerdi. Bu noktada biz de bu unsurlarýn içinde yer aldýklarý küçük oluþumlarýn ötesine geçerek Türkiye siyasetinde sesi duyulabilecek bir siyasi parti içinde olmayý; kýsacasý yüksek siyaset arenasýna çýkmayý istediklerini ekleyelim. Türkiye'de yoksul halkýn, emekçilerin kimlikler (Alevi-Sünni, Türk-Kürt, inanan-inanmayan) üzerinden bölünmesinin önüne geçmenin yolu Ýslamcýlýðýn sol kolunu yaratmaktan geçmiyor. "Ýslam'ýn Sol Okumasý: Mümkün Mü?" yazýmýzda uzun uzun tartýþtýðýmýz gibi sol Ýslamcýlýk kitlelerin kurtuluþu için gerçek ve geçerli bir alternatif sunmaktan uzaktýr. Vicdana seslenen, ona güvenen hareketlerin emekçilerin somut sorunlarý karþýsýnda (ne olacak da bugünün zorbalarý vicdana gelecek, zalimin zulmüne nasýl son verilecek, sonrasý düzenýn eþit-özgür olmasý nasýl saðlanacak; ilk elden sorulabilecek sorular) çýkýþ saðlamasý mümkün deðildir. Emekçilerin ihtiyaç duyduðu kendi sýnýf mücadelelerini yükselterek kimlik bölünmelerini aþmalarý, bu kavgalarýnda militan bir devrimci öncüyle buluþmalarýdýr. Bakýn Tekel Direniþi'ne. Emekçilerin sýnýf kavgalarýný yükselttiðinde nasýl kimlikleri aþtýðýný görürsünüz. Ülke emekçilerin mücadelesiyle kaynadýðýnda bu minyatür örneðin genelleþmiþ hali herkesi de þaþýrtarak hayat bulacaktýr. Toparlarsak… AKP hala gücünü koruyorken, hatta gücünün doruðundayken bir seçim partisi/kitle partisi þeklinde sol Ýslamcý bir muhalefetin dayanma þansý yok. Böyle bir hareketin dayanacaðý Ýslamcý tabandan tutun da para kaynaðýna sahip destekçi kesim yüce ideallere deðil, AKP'nin sunduðu rant daðýtým mekanizmalarýna yüzünü dönmeye tercih edecektir. AKP gerilemediði sürece sol Ýslamcýlar ancak bir kadro hareketi, küçük örgütlenmeler þeklinde var olabilirler ki bu þekilde çeþitli bileþimler Doðudan dergisinde, Emek ve Adalet Koalisyonu'nda olduðu gibi oluþturuldu, önümüzdeki süreçte de oluþturulacaktýr. Bu konuda gerek Mehmet Bekaroðlu gerekse Zeki Kýlýçarslan gibi unsurlar Halkýn Sesi'nin iddialarýnýn arkasýnda durduklarýný, sadece kendileri kalsa da yola bir þekilde devam edeceklerini kamuoyuna duyurdular. HAS Parti örneði fiyasko ile sonuçlansa da sol Ýslamcýlýðýn yara alarak da olsa yoluna devam edeceðini beklemek hatalý olmayacaktýr.
30
MARKSÝST BAKIÞ
KÖY ENSTÝTÜLERÝ ÜZERÝNE Köy Enstitüleri projesi, 1937 yýlýnda ilk kez Kemalist ideolojinin köylerde bir taban yaratma ve iktidarýný saðlama alma amaçlý, köylere erleri eðiten çavuþlarý atamasýyla baþladý. Yine CHP iktidarý döneminde bu okullarda komünist yetiþtiði, kýzlý-erkekli eðitimin yatýlý olarak bir arada yapýldýðý, milliyetçi olmadýðý gibi iddialara dayanýlarak kapatýlan bu kurumlar, aradan geçen onca yýla raðmen tartýþma gündeminden düþmüþ deðil. Köycülük ve Köy Enstitüleri 1930'lý yýllarda nüfusunun ezici çoðunluðunu (yüzde 80'ini) köylerde barýndýran Türkiye'de siyasal yapý bir yanda þehirlerde sanayinin yapýlandýrýlmasýný saðlamaya çalýþýrken, henüz kentlerin köylerden gelecek göçü kaldýracak durumda olmamasýndan dolayý, göçü sýnýrlamanýn yollarýný arýyordu. Bu baðlamda ekonominin birinci planýnda tarýmýn olmasý gerektiðini savunan köycülük ekolü etkinlik kazanmýþtý. Türkiye'deki köycülerin öngördükleri sanayileþme sürecine göre, teknolojik geliþme saðlanýrken, köylüler de köylerindeki fabrikalarda çalýþmaya devam edecek, bu þekilde þehirlerdeki proletaryadan uzak tutulacaktý. Köycülük ideolojisinin önde gelen savunucularýndan biri Nusret Kemal Köymen'in cümleleriyle, 'Köylüler, þehirlerdeki iþçi sýnýfýnýn tersine, isyancý ve kozmopolit bir sýnýf deðildi. Onlarýn ayýrt Ýsmail Hakký Tonguç'un açýklaedici özelliði muhafazakarlýklarýydý. Ve bundan kaynaklý olarak rejimin kollayýcýsý rolünü oynayabilirlerdi' malarý da Köy Enstitüleri'nin kuruBundan önceki yýllarda da Halkevleri gibi yapýlanmalar, ideolojik luþ amacýný ilan ediyordu: “Köylüyü olarak köycülüðü referans veriyorlardý ancak amaçlarý kaðýt üzerinde köyden baþlayarak TBMM' ye 'romantik' bir unsur olarak kaldý, sosyal bir taban yaratma açýsýndan varýncaya kadar devletin bütün güçlük çekildi ve bu projenin gerçekleþmesi için kullanýlabilecek baþka þubelerinin idaresine, onda araçlar arandý. 1929 küresel krizi sonrasý, tarýmsal üretimi saðlama zorunluluðu köylünün rolünün daha da artmasýný beraberinde getirdi. bugünkü vasýflardan baþka bir þart Bunun üzerine CHP, geliþtirdiði köycü söylemi ilerletme yolunda aramaksýzýn iþtirak ettirmek, bu yürüdü. Ýsmail Hakký Tonguç'un açýklamalarý da Köy Enstitüleri'nin suretle devlet iþlerini realiteden kuruluþ amacýný ilan ediyordu: “Köylüyü köyden baþlayarak TBMM' ye kuvvet alan elemanlarla besleyerek varýncaya kadar devletin bütün þubelerinin idaresine, onda bugünkü vasýflardan baþka bir þart aramaksýzýn iþtirak ettirmek, bu suretle memleketin hakiki bünyesine uygun devlet iþlerini realiteden kuvvet alan elemanlarla besleyerek membir þekle getirmek. köylü vatanleketin hakiki bünyesine uygun bir þekle getirmek. köylü vatandaþlarda daþlarda Cumhuriyet vatandaþlýðý Cumhuriyet vatandaþlýðý þuurunu aksiyon haline gelebilecek þekilde þuurunu aksiyon haline gelebilecek …uyandýrmak lazýmdýr.” þekilde …uyandýrmak lazýmdýr.” Köy Enstitüleri, köylüleri Kemalist ideolojiye baðlamak ve onlarý ileri-
31
MARKSÝST BAKIÞ ki dönemlerde rejimin köylerdeki ayaklarý olarak yetiþtirmek için hizmet verecek bir araç olarak seçildi. Böylece hem köylüler köylerinde kalarak tarýmsal faaliyetlerde kullanýlacak, hem de bu bölgelerin kalkýnmasý için ucuz iþ gücü oluþturulacaktý. Kemalist Ýdeolojiye Karþý Tepkisellik: Serbest Cumhuriyet Fýrkasý Türkiye'de 1929 krizinin etkisinin hissedilmesi geç olmadý. Henüz kriz patlak vermeden, 1927 yýlýnda, Türkiye'de tarým fiyatlarý hýzlý bir düþüþ yaþadý. Kentler de köylerden baðýmsýz deðildi, kentlerdeki ekonomik bunalým tarým kriziyle iç içeydi. Tam da bu nedenle, kasabalardaki kriz tüccarlar için iflas, iþçiler için daha kötü çalýþma koþullarýný ortaya çýkarmýþtý. Kriz için hazýrda bir çözümleri olmayan Kemalistler, halkýn hoþnutsuzluðunu görmezden gelmezdi. Çok uzun yýllardan beri her türlü muhalefeti baský dalgasýyla karþýlayan rejim, toplumsal muhalefeti besleyecek koþullarý hala bünyesinde barýndýrýyordu. Muhalefetin denetim altýnda tutulabilmesi için, kendi elleriyle kurdurduklarý, sýnýrlý muhalefet yapacak bir partiye ihtiyaçlarý vardý. Kaldý ki 'muhasýr medeniyetler seviyesine geçme' amacýný gerçekleþtirmek için de, Batý'nýn karþýsýnda yapýlacak yeniliklere ve 'kýsmi demokrasi' (!) çanlarýnýn çalmasýna ihtiyaç vardý. Bu amaçla, rejimin de en güvenilir simalarýndan olan Paris Büyükelçisi Ali Fethi Bey öncülüðünde 1930 yýlýnda Serbest Cumhuriyet Fýrkasý kuruldu. Milletvekili sayýsý bile pazarlýkla belirlenen bu par1930'lý yýllarda tinin ise, hükümete nüfusunun ezici karþý bir siyasi çoðunluðunu (yüzde muhalefet olarak k a l m a s ý 80'ini) köylerde düþünülmüþ ve barýndýran Türkiye'de hiçbir zaman iktisiyasal yapý bir yanda dar perspektifi þehirlerde sanayinin kazanmasý akýllara dahi gelmemiþtir. yapýlandýrýlmasýný A n c a k , saðlamaya çalýþýrken, cumhuriyetin henüz kentlerin köylerden ilanýndan beri, gelecek göçü kaldýracak hiçbir temsil þansý olmamýþ, yapýlan durumda olmamasýndan dolayý, göçü sýnýrlamanýn reformlara karþý yabancý kalmýþ yollarýný arýyordu. Bu olan halk, SCF'nin baðlamda ekonominin kurulmasýný Cumhuriyet Halk birinci planýnda tarýmýn Fýrkasý'na karþý olmasý gerektiðini tepkisini, öfkesini savunan köycülük ekolü dillendirmenin bir etkinlik kazanmýþtý. yolu olarak gördü ve parti beklenen-
32
den büyük ilgi gördü: ''Kurulduðu ilk andan itibaren, Serbest Cumhuriyet Fýrkasý halktan yoðun bir ilgi gördü. Yüzlerce mektup partinin kurucusu ve lideri olan Fethi Bey ile muhalefetin sesi olan gazetelere gönderildi. Bazýlarý yeni partiye iyi niyet dileklerini iletirken, bazý mektup sahipleri henüz yerel teþkilatlarýn kurulmasýný beklemeden üyelik baþvurusu yapýyorlardý. SCF'nin üye sayýsý ilk haftada 10.000'e, ikinci haftanýn sonunda 13.000'e ulaþmýþtý'' (Cem Emrence, 99 Günlük Muhalefet: Serbest Cumhuriyet Fýrkasý, syf:93) SCF'nin, yalnýzca bir muhalefet olmayacaðý, iktidar yolunda hýzla ilerlediði anlaþýldýðýnda parti içinde gerici unsurlarýn olduðu, rejime muhalif kiþiler barýndýrdýðý vb. bahanelerle kapatýlmasý gecikmedi. SCF kapatýlmasýna kapatýldý; ama CHF'nin bulamadýðý sosyal tabaný SCF'nin ulaþmýþ olmasý, Cumhuriyet Halk Fýrkasý'ný büyük endiþe içine itti ve ideolojisini toplumun geniþ kitlelerine (ki bu dönemde köylülüðe tekabül ediyordu) iþleyebilmek ve böylece iktidarýný saðlama almak amacýyla yeni yollar aramaya baþladý. Türk Ocaklarý'ndan Halkevleri'ne… 2. Meþrutiyet ile birlikte kurulan Türk Ocaklarý, Cumhuriyet'in kuruluþundan sonra da bir süre faaliyetlerine devam etmiþtir. Kuruluþ döneminde M. Emin Yurdakul, Halide Edip gibi Türkçü düþüncenin temsilcileri sayýlabilecek kiþileri içinde bulunduran Türk Ocaklarý, Cumhuriyete geçiþ döneminde de bir payanda görevi görmüþ, resmi ideolojinin sivil toplum örgütü olmaya devam etmiþtir. Hatta 1927 yýlýnda toplanan Türk Ocaklarý 4. Kurultayý'nda, Türk Ocaklarý Yasasý'nda deðiþikliðe gidilmiþ ve yasanýn 3. maddesine, "Cumhuriyet, milliyet, muasýr medeniyet ve halkçýlýk mefkûrelerini takip eden Türk Ocaðý, bu mefkûreleri tahakkuk ettirmekte olan Cumhuriyet Halk Fýrkasý ile devlet siyasetinde beraberdir." ibaresi konulmuþ ve Türk Ocaklarý CHF'nin bir yan temsilcisi ilan edilmiþtir.1930'lu yýllara gelindiðinde ise SCF deneyiminin ardýndan, CHF, Türk Ocaklarýn'nýn iþlevini gerçekleþtiremediði kanýsýna varmýþtýr. Her þeyden önce, Ocak'larýn homojen bir yapýsý yoktu ve zaman zaman Ocak'larýn politikaya alet edilmemesi ve yalnýzca kültürel amaçlar için çalýþmasý gerektiðine yönelik sesler yükseliyordu, CHF ile birleþme konusunda yoðun bir muhalefet hakimdi. Hatta Ocak'larýn yönetimindeki isimlerden SCF'ye üye olanlarý görmek mümkündü. Ocak sisteminden tam olarak istediðini elde edemeyeceðini anlayan CHF'nin Kemalist ideolojiyi toplumun tabanýna taþýma politikasý, kendini yeni bir deneyimde gösterecekti; Halkevleri. 1932 yýlýnda kurulan Halkevleri, kuruluþundan itibaren yönetiminde her zaman CHF'lileri bulundurdu. CHF'nin halkla temasýný arttýrmak ve düþüncelerini benimsetmek amacýyla kurulan bu yapýlanma, kültürel hayatta da 'Batý medeniyetine
MARKSÝST BAKIÞ ulaþma' gayesi doðrultusunda hareket ediyordu. Bu baðlamda yeni eðlence anlayýþlarý, dans, müzik, tiyatro; yerel kültüre karþý Batý kültürünün öðelerini benimsetme için araç olarak kullanýlýyordu: 'Kulaklarý ve zevkleri çok sesli müziðe alýþtýrmak ve ýsýndýrmak için, halka Garb musikisi dinletilecektir'(Halkevleri Çalýþma Ta'alimatnamesi,1940 madde:21) Halkevleri, þehir ve kasabalarda faaliyetlerini sürdürüyor, ancak tatillerde öðretmenler- öðrenciler köyleri ziyarete gidiyor ve bu kýsa süre içinde onlarda bir etki býrakamýyorlardý, kendi içlerinden çýkmayan bu 'elit' köylünün rejime bakýþ açýsýný istenilen oranda deðiþtirmemiþti. Köy Enstitülerinin Açýlýþý ve Ýþleyiþi Nüfusun %80'nin okuma-yazma bilmediði bu dönemde, Halkevleri projesi de, köylerde gözle görülür bir etki oluþturmadý, köylüye yabancý kaldý. 1937 yýlýnda, orduda çavuþ olarak görev yapan 85 kiþi eðitmen olarak atandý, ancak bu projenin de uzun süre yürümeyeceði anlaþýlýnca, köylüleri kendi içlerinde eðitme ve köylerdeki öðretmenleri de bu köylülerden çýkarma projesi gündeme geldi, projenin adý 'Köy Enstitüleri' idi. Enstitülerin yerlerinin belirlenmesinin ardýndan, 1940 baharýnda yasa meclise getirildi. Oylamada red oyu çýkmadý ancak 38 kiþi oylamaya katýlmadý. O gün oylamaya katýlmayanlar arasýnda, ileride Demokrat Parti'yi kuracak olan Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü de vardý. Baþka bir siyasi partinin varlýðýna izin verilmediði bu yýllarda CHP homojen bir yapýya sahip deðildi; içinde bir yandan kapitalistler, toprak aðalarý, eþraf; diðer yandan asker-sivil bürokrat elitleri ve kendilerini 'halkçý' olarak tanýmlayan Kemalistleri barýndýrýyordu. Baþta Genel Merkez(Ankara) ve okumuþ orta sýnýfýn(aydýnbürokrat) olduðu parti, taþrada Milli Mücadele Dönemi'nde güçlenen eþrafla yapýsýný tamamlamýþtý. Büyük toprak sahiplerine göre, Köy Enstitüleri'nin kuruluþuyla köylünün uyanmasý, okumasý, sorgulamasý hiç de çýkarlarýna hitap eden bir durum deðildi. Zaten oylamaya katýlmayarak, muhalefetini açýk bir þekilde belli eden grup da böyle bir toplumsal kökenden geliyordu. Kemalist-halkçý elit ise, Kemalizmin reformlarýnýn toplumsal yapýya temas edebilmesi için bu süreçte projenin en koyu savunucularýndan olmuþlardý. Projenin baþýnda, Ýlköðretim Genel Müdürü olarak Ýsmail Hakký Tonguç atandý ve dönemin Milli Eðitim Bakaný, Hasan Ali Yücel ile 21 bölgeye açýlan Köy Enstitülerinde çalýþmalar baþladý. Yeni enstitülerin yapýlmasý, projenin kapsamý doðrultusunda enstitü öðrencilerinin ve köylünün sýrtýna yüklenmiþti. En ünlüsü Ankara'daki Hasanoðlan K.E olmak üzere Eskiþehir, Samsun, Van, Diyarbakýr Antalya, Aydýn ve birçok ilde enstitüler yaygýnlaþtýrýldý. Enstitülerde okutulan derslerin yarýsý teorik olmakla birlikte, geri kalan dersler uygulamalýydý, iþ eðitimi üzerine idi. Bu sayede 1940-1946 yýllarý arasýnda 1500
dönümlük toprak iþlenmiþ, meyveli, meyvesiz 750.000 fidan dikilmiþ, 1.500 dönüm sebzelik, 1.200 dönüm baðlýk alan oluþturulmuþtur.100 kilometreyi aþan yol ve su kanalizasyonu açýlmýþtýr. Bu derslere ek olarak yapýcýlýk, marangozluk, demircilik, el iþi, yemek gibi iþ kollarý da öðretiliyordu. Ayrýca, bu enstitülerden mezun olanlarýn en az 20 yýl, 20 lira gibi bir maaþa kendi köyünde, imkaný yoksa en yakýn Köy Enstitüleri'nde birlikte köyde çalýþma zorunluçalýþan- üreten öðrencilerin luðu vardý. Böylece sistemin devamý saðlanacak; kolektif bir bilinç geliþtirmeye köylerdeki öðretmen baþlamasý, çevirisi yapýlan sorununa çözüm, hem klasik eserlerin okunmasý, egemen sýnýfýn ideolojisi doðrultusunda gerçek- CHP'nin niyetinden baðýmsýz leþecek, hem de ekonomik olarak külfeti olarak köy çocuklarýnýn dýþ azalacaktý. dünyaya açýlmasýný ve Köy Enstitüleri'nin eðitim hayata bakýþ açýlarýnýn modeli, verilen uyguladeðiþmesini beraberinde malý dersler nedeni ile 'iþ içinde eðitim' olarak getirdi. Az geliþmiþ ülkelerde tanýmlanmýþtýr. Eklemek gerekir ki; Köy eðitimin bir baþka özelliði de, Enstitüleri, iddia edildiði eðitim alan halk içinden gibi ilk kez uygulanana, çýkan kesimlerde, yoksul özgün eðitim kurumlarý deðildir. 1919 yýlýnda, halkýn durumuna karþý bir Almanya'da hayata geçen duyarlýlýk/tepkisellik 'Bauhaus' uygulamasý, geliþmesidir ve Köy ayný doðrultuda 'sanatýn atölyeye taþýnmasý, reel Enstitüleri'nde bu tepkisellik, hayata uygulanmasý' azýmsanmayacak sayýda amacý taþýyor ve Köy Enstitüleri'nde olduðu öðrenciyi sol radikal bir gibi %50 teorik, %50 çizgiye kaydýrdý. Bir yandan, uygulamalý eðitimi özellikle CHP içindeki sað barýndýrýyordu. Köy Enstitüleri'ne cepheden(kapitalistler, toprak Yönelik Eleþtiriler ve Kapanma Süreci aðalarý, eþraf) sürekli gelen Köy Enstitüleri'nde bireleþtiriler, Kemalist-halkçý likte çalýþan- üreten eliti de rahatsýz etmeye öðrencilerin kolektif bir baþlamýþtý. bilinç geliþtirmeye baþlamasý, çevirisi yapýlan klasik eserlerin okunmasý, CHP'nin niyetinden baðýmsýz olarak köy çocuklarýnýn dýþ dünyaya açýlmasýný ve hayata bakýþ açýlarýnýn deðiþmesini beraberinde getirdi. Az geliþmiþ ülkelerde eðitimin bir baþka özelliði de, eðitim alan halk içinden çýkan kesimlerde, yoksul halkýn durumuna karþý bir duyarlýlýk/tepkisellik geliþmesidir ve Köy Enstitüleri'nde bu tepkisellik, azýmsanmayacak sayýda öðrenciyi sol radikal bir çizgiye kaydýrdý. Bir yandan, özellikle CHP içindeki sað cepheden(kapitalistler, toprak aðalarý, eþraf) sürek-
33
MARKSÝST BAKIÞ li gelen eleþtiriler, Kemalist-halkçý eliti de rahatsýz etmeye baþlamýþ, Köy Enstitüleri'ne denetlemeler yaygýnlaþtýrýlmýþ ve 'komünist' suçlamasýyla emniyete gelen mektuplarýn araþtýrýlmasý yapýlmaya baþlanmýþtý. 'Mektupta Hasanoðlan'ýn komünist yuvasý haline geldiði öne sürülüyor, Sabahattin Ali, Behice Boran, Niyazi Berkes gibi öðretmenler ve Nazým Hikmet þiirleriyle rejim aleyhtarlýðý yapýldýðý, komünist manifesto okunduðu bildiriliyordu.' (Can Dündar, Köy Enstitüleri, syf:92) Köy Enstitüleri hakkýnda, kýzlý- erkekli eðitim nedeniyle bu okullarýn fuhuþ yuvasýna çevrildiði, milliyetçilik maksatlarýnýn bulunmadýðý, kendi içlerinde bir 'devletmiþ' gibi davrandýklarýna yönelik eleþtiriler yükselmekte ve neredeyse hepsi CHP tarafýndan denetlenen basýn-yayýn organlarýnda da yerlerini bulmaktaydý. Özellikle Köy Enstitüleri'nin 2000'e yakýn mezun verdiði ve bu öðretmenlerin atanacaðý 1945 yýlýnda, Enstitü'lere yönelik itirazlar arttý. Hasanoðlan Köy Enstitüsü'ne, mahkumiyetinin ardýndan gelen Sabahattin Ali ile gece toplantý düzenleyen bir dizi öðretmen ve öðrencinin duyumu idareye ulaþmýþ ve ardýndan, gerçekliðin de farkýnda olan Tonguç enstitüye gelmiþ ve öðrencilere 'Ateþle oynuyorsunuz.. Yapýlmaz sanýyorsunuz ama bir gün bu enstitüleri kapatýrlar'(Can Dündar, Köy Enstitüleri, syf:78) uyarýsýný vermiþti. Yine ayný yýllarda demokrasiye geçiþ sözü veren Milli Þef, Demokrat Parti gelmeden Köy Enstitüleri'ni ortadan kaldýracaktý. 17 Nisan 1946 günü, Köy Enstitüleri'nin 6. yýldönümü gösterileri sýrasýnda, Ýnönü, Rauf Ýnan'a 'artýk Bakanlýkta çalýþacaðýný' duyurmuþtu. Hasan Ali Yücel de 'yýprandýðý' gerekçesiyle görevinden alýnmýþ ve Köy Enstitüleri projesi fiili olarak sonlanmýþtý. 1946 seçimlerinde, sandýklarýn çalýnmasý, açýk oy-gizli sayým yöntemine raðmen CHP ciddi bir oy kaybý yaþamýþtý. Seçim sonrasý hükümet programý radyoda okunurken, Köy Enstitüleri'nin daha 'milli' bir çizgiye sokulacaðý duyuruluyordu. Bir süre sonra Köy Enstitüleri'nin þekil almasýnda büyük rolü olan Ý.Hakký Tonguç da görevden alýndý. Serbest okuma, tartýþma saatleri iptal edildi, klasiklerin çevirisinin yapýldýðý büro kapatýldý, klasikler kaldýrýldý. Zaten fiilen CHP iktidarý döneminde, yapýsý tamamen deðiþtirilmiþ Köy Enstitüleri 1954 yýlýnda Demokrat Parti iktidarý döneminde öðretmen okullarý ile birleþtirildi, köylerden öðrenci alma zorunluluðu ortadan kalktý ve diðer okullardan herhangi
bir farký k a l m a d ý . Enstitülerin yerlerinde açýlan Ýlköðretmen Okullarý da 1974 yýlýnda öðretmen liselerine dönüþtürülerek, ilkokul öðretmeni yetiþtirme iþlevi, yeni açýlan iki yýllýk E ð i t i m Enstitülerine aktarýldý. Sonuç Niyetine Köy Enstitüleri, yapýsal olarak, Marksistlerin savunabileceði bir eðitim sisteminin uyarlamasý olan 'politeknik eðitim' modelini, Kemalist ideolojiyle yoðurmuþtu. Tek bir alanda uzmanlaþmadan, istediði birçok alanda kendini geliþtirebilecek ve üretebilecek, çok yönlü insanlar yetiþtirmek amacýný taþýyan politeknik eðitim, kapitalist toplumlarýn dokusuyla tamamen zýt karakterde bir özellik taþýyor, kolektif yaþam, öðrencileri eninde sonunda kolektif toplumcu bir bilince yöneltiyordu. Baþka bir anlamda, yoksul halkýn yoksulluðunu fark etmesine ve hatta sýnýfsal bilinç kazanmasýna kadar sonuçlanabilecek bu eðitim sistemi, kapitalist toplum içinde tam da bu nedenlerden kaynaklý devamlýlýðý getirilebilecek bir proje deðildir. "Herkesin baþka iþe meydan vermeyen bir faaliyet alaný olmadýðý, ama herkesin hoþuna giden faaliyet dalýnda kendini geliþtirebildiði komünist toplumda, toplum genel üretimi düzenler, bu da benim için, bugün bu iþi, yarýn baþka bir iþi yapmak, canýmýn istediðince, hiçbir zaman avcý, balýkçý ya da eleþtirici olmaksýzýn sabahleyin avlanmak, öðleden sonra balýk tutmak, akþam hayvan yetiþtiriciliði yapmak, yemekten sonra eleþtiri yapmak olanaðýný yaratýr." (Karl Marks, Alman Ýdeolojisi) Böyle bir eðitim sistemi, ancak üretimin ve paylaþýmýn kolektif yapýldýðý bir dünyada sürdürülebilir. Bu anlamda, tek alternatif sosyalist bir dünyadýr.
Köy Enstitüleri'nin eðitim modeli, verilen uygulamalý dersler nedeni ile 'iþ içinde eðitim' olarak tanýmlanmýþtýr. Eklemek gerekir ki; Köy Enstitüleri, iddia edildiði gibi ilk kez uygulanana, özgün eðitim kurumlarý deðildir. 1919 yýlýnda, Almanya' da hayata geçen 'Bauhaus' uygulamasý, ayný doðrultuda 'sanatýn atölyeye taþýnmasý, reel hayata uygulanmasý' amacý taþýyor ve Köy Enstitüleri' nde olduðu gibi %50 teorik, Dilan Baycan %50 uygulamalý eðitimi barýndýrýyordu.
34
MARKSÝST BAKIÞ
Emperyalist Hegemonyanýn "Özgürlük" ile Yeniden Tesisi Günümüz Türkiyesi ve dünyasýnda "demokrasi" ve "özgürlük", egemen sýnýflarýn her türlü icraatýnýn kýlýfý olarak en yoðun kullandýðý söylemler haline geldi. Artýk her þey demokrasi ve özgürlük adýna yapýlmaya baþlandý; Irak'ta bir buçuk milyon insan demokrasi ve özgürlük adýna katledildi, Türkiye'de ileri demokrasi adýna binlerce muhalif tutuklandý ve Suriye'de adýna "Özgürlük Ordusu" denen bir emperyalist beslemesi çete kýtýr kýtýr adam kesip azýnlýklarý yok edeceðini açýktan söylerken Suriye'ye demokrasi getirmeye hazýrlanýyor! Özgürlük Burjuvazinin demokrasi, özgürlük, insan haklarý gibi kavramlarý dilediði gibi kullanarak dünya çapýnda halklar üzerinde belirli bir hegemonya tesis ettiði, en azýndan emperyalist politikalarýný belirli oranlarda meþrulaþtýrabildiðini görüyoruz. Bu yüzden söz konusu yüzergezer demokrasicilik anlayýþýný incelemekte fayda var. Avrupa'da burjuva devrimleri için monarþilere karþý sokaklarda çarpýþan binlerce yoksul emekçi eþitlik, özgürlük gibi taleplerle sokaða çýkmýþ; ancak adý üstünde burjuva olan bu devrimlerden yoksullar için ne özgürlük ne de eþitlik çýkmýþtý. Burjuvazi sosyal eþitlik talebini sokaklarda dile getirmeye devam eden proletaryaya silahlarýný doðrultmakta gecikmemiþti. Fransa tarihi buna benzer pek çok çarpýcý sahneden oluþmaktadýr. Çünkü burjuvazinin özgürlük anlayýþý ile proletaryanýnki çarpýþmaktadýr. Biri diðerini yenmek zorundadýr. Burjuvazinin özgürlük anlayýþý tamamen kendi sýnýfsal çýkarlarýnýn toplumda baki kalmasý koþuluyla kabul edilebilecek kýsýtlý haklarla toplumun ezici çoðunluðunun zapturapt altýna alýnmasýný öngörür. Bu sýnýrý belirleyen þey de elbette özel mülkiyet ve onun düzeni kapitalizmdir. Özel mülkiyeti ve serbest piyasayý (yani rekabeti) en temel özgürlük sayar. Sonra da meþhur demagojileri sýralanýr; sosyal sýnýflarýn eþit olmasý beklenemez, yaþam standartlarýnýn ve toplumsal zenginliðin eþit paylaþýlmasýndan bahsetmek zaten gereksizdir. Soyut, sýnýflar üstü genel geçer bir fýrsat eþitliðinden bahsedilir; "eþit fýrsatlarýn" kendi
bencil çýkarlarýndan baþka bir þey düþünmeyen "rasyonel" bireylerin üst sýnýflara çýkma çabasýnda var olmasý yeterlidir, gerisi bireyin yeteneklerine kalmýþtýr. Görüldüðü gibi bu senaryoda toplumsal yapýnýn ve üretim iliþkilerince belirlenmiþ olan sýnýflarýn hiç rolü yoktur. Güya her þey bireyin elindedir. Marksizm ise burjuva demokrasisi ve özgürlüðünün bir kandýrmacadan ibaret olduðunu gözler önüne sermiþtir. Özgürlüklerin ancak zorunluluklardan arýndýrýldýðý takdirde ve toplumsallaþtýðý ölçüde gerçekten özgürlük olabileceðini göstermiþtir. Söz gelimi burjuvazi köleliði kaldýrarak ücretli emek piyasasýna geçmiþ; emeði özgürleþtirdiðini iddia etmiþtir; herkes emeðini satmak konusunda özgürdür(!). Oysa proleterler kendi emeði üzerinde söz sahibi deðildir. Örneðin asgari ücretin genel bir kural haline getirildiði Türkiye'de daha yüksek ücret veya daha çok hak talep eden emekçiye kapý gösterilmekte; çalýþýp çalýþmamak konusunda özgür olduðu söylenmekte ancak çalýþmadýðý takdirde açlýktan ölme tehlikesi ile yüz yüze gelmektedir. Kýsacasý bunun adý özgürlük deðil sömürülme zorunluluðudur. Burjuvazi bütün toplumsal meselelerde söz konusu özgürlük anlayýþý üzerinden meþruluk saðlamakta ve neticede kendi sýnýfsal çýkarlarýný toplumun ortak çýkarlarýymýþ gibi sunabilmektedir. Medya, eðitim, din, aile gibi üst yapý kurumlarý bu temel vazife için iþ görmektedir. Örneðin bugün milyonlarca genç emekçi bir gün zengin olabileceði ve rahat bir yaþam sürebileceði üzerine hayatýný inþa etmektedir. Bu hayal bahsini ettiðimiz kurumlar üzerinden her gün durmaksýzýn yeniden üretilmektedir. Lenin'in burjuvazinin özgürlüðü her daim kendi iktidarlarýný ayakta tutacak bir sac ayaðý olarak inþa ediþine dair Proletarya Diktatörlüðü Üzerine Tezler ve Rapor'da þöyle der; "Kapitalistler, zenginler için semirme özgürlüðüne, iþçiler için de açlýktan ölme özgürlüðüne, her zaman "özgürlük" adýný vermiþlerdir. Kapitalistler, zenginler için basýný para ile tutma özgürlüðünü, zenginliklerinden kamuoyu denilen þeyi oluþturmak ve deðiþtirmek için yararlanma özgürlüðünü, basýn özgürlüðü olarak niteler-
35
MARKSÝST BAKIÞ ler." Hala geçerliliði üzerine hiçbir itiraz yükseltilemeyecek bir tespit! Demokrasi Burjuvazinin, özel mülkiyetin üzerinde yükselen "özgürlük" anlayýþýnýn bir ayaðý da burjuva demokrasisidir. Burjuva demokrasisi, diðer bir deyiþle liberal demokrasi anlayýþý, geliþmiþ Batýlý ülkelerde bireylerin siyasete "eþit" katýlým hakký var olduðunu öne sürer. Eþit katýlýmdan kasýt da herkesin siyasal partilere üye olma, oy verme, aday olma haklarýna sahip olmasýdýr. Burjuva partilerin burjuva programlarý uygulamak üzere parti tarafýndan belirlenmiþ adaylara dört -beþ yýlda bir oy vermenin demokrasi olduðunu iddia eder. Seçim dönemleri arasýnda emekçilere temsilcilerini geri çaðýrma iradesi dahi tanýnmamýþtýr. Seçilme hakký ise tam bir palavradýr. Bugün TBMM'deki
ABD’nin Getirdiði Demokrasi
550 milletvek i l i n i n içerisinde emekçi halktan gelen kaç milletvekili v a r d ý r ? To p l u m u n %90'ýndan fazlasýný emekçiler oluþtururken seçilmiþlerin içerisinde bu oran %3-5'i geçmez. Bu, sadece Türkiye'de geçerli olan bir durum da deðildir. Burjuva demokrasisinin evrensel hakikati budur. Burjuvazi milyonlarca emekçinin kendi iradesinin sonucu bir iktidar kurulduðunu iddia etmektedir. AKP'nin de çok yoðun olarak kullandýðý "millet iradesi" söyleminin temeli iþte bu kadar zayýftýr. Seçilmiþ olanlarý seçenlerin hayatlarýný mahvedecek kararlar almasý için seçtirmek. Milyonlarca liralýk reklam kampanyalarý ile, satýn alýnmýþ medya ile, üzeri yasal kýlýflarla örtülmüþ pislikleri ile burjuva siyaseti "parlamenter temsili demokrasi"yi kendi geleceði açýsýndan kullanmak durumundadýr. Çünkü kapitalist sistemin var olabilmesi için emekçilerin yöneten deðil
ABD'nin özgürlük getirdiði yerlerde milyonlarca insanýn öldürülmesi herkesin bildiði bir vaka iken ayný ABD'nin batýlý müttefikleriyle beraber Libya ve Suriye'de de ayný söylemleri kullanarak emperyalist saldýrganlýðýný yürütebilmesi demokrasi martavallarýnýn hala tuttuðunu gösteriyor.
yönetilen olmasý gerekir. Emekçiler ne kadar çok politikleþir ve kendi hayatlarýnýn öznesi haline gelirse burjuvazi için o kadar "tehlikeli" hale gelir. Örgütlenme ve siyasi bilinç iþçi sýnýfýnýn sýnýf bilincini uyandýrabilir. Burjuvazi emekçilere bu nedenle kendilerinin siyasete kafa yormamalarýný, profesyonel burjuva siyasetçilerine bu iþi teslim etmelerini söyler. Chomsky'nin deyiþi ile "Çoðunluk elini eteðini gerçeklerden çekmeli, bir hayal âlemine dalmalýdýr. Fukaralara zenginlik hikâyeleri, baský altýnda tutulanlara özgürlük masallarý, üstelik güçsüz olup, yenik düþmüþ bulunanlara zafer hayalleri satýlmalýdýr." Oysa her þey tüm çýplaklýðý ile siyasal ve ekonomik kriz dönemlerinde açýða çýkmaktadýr. Burjuvazinin parlamenter demokrasisi kapitalist ekonominin büyüme dönemlerinde sorunsuz ilerlerken bilhassa derin kriz dönemlerinde hemen rafa kaldýrýlýyor. Ne de olsa kapitalizmin bekasý söz konusudur ve burjuva demokrasisi bile bazen bir lüks haline gelebilir. Milyonlarca emekçinin sýrtýna yeni yükler yükleyecek kesinti paketlerini uygulayacak olan iktidarý emekçilerin oylarýyla seçmeyeceði belliyse devreye teknokrat hükümetler sokulur. Partiler üstü bir teknokrat, piyasalarýn can simidi olan politikalarý uygulamaya koymasý için bizzat burjuvazi tarafýndan atanýr. Ýtalya'daki Monti hükümeti ya da Yunanistan'da haziran seçimlerinden önce iþ baþýna getirilen Papademos hükümeti bu teknokrat hükümetlere örnektir. AB'nin düzen solcularýnýn ve liberallerin hayallerini süsleyen "demokrasi"sinin Troyka tarafýndan dikte edilen kemer sýkma politikalarý sonucu milyonlarca Avrupalý emekçi Yunanistan, Ýrlanda, Ýspanya sokaklarýna dökülürken kimse kesinti paketlerinin geri çekilmesinden, "sivil toplumun" tepkisinin haklýlýðýndan bahsetmedi, aksine emekçiler polis terörü ile yüz yüze kaldý. Demek ki asýl mesele sýnýflar arasý çatýþmadýr ve burjuva devletler toplumlarýn ne söylediðiyle deðil sermayeyi neyin kurtardýðýyla ilgilenmektedir. Bu çýkmazý aþabilecek tek güç de devrimci sýnýf mücadelesidir sivil toplumculuðun demokrasicilik tuzaklarý deðil. Hegemonyanýn Yeniden Tesisi Söylemi Olarak Özgürlük ve Demokrasi Egemen sýnýflarýn emperyalist kapitalist projelerinin her noktasýna serpiþtirdikleri demokrasi ve özgürlük kavramlarýyla günümüz burjuva politikacýlarý hem iç hem dýþ politikalarýný meþrulaþtýrmaya çalýþýyor. AKP'nin Ýleri Demokrasisi Türkiye'de AKP'nin, icraatlarýný oldukça iyi biliyoruz. Seçim sandýklarýnýn AKP'ye saðladýðý oy çokluðunun 'millet iradesi'nin verdiði bir güç olduðunu iddia edip muhalefet üzerinde kurduðu baskýya, neoliberal saldýrýlarýn pervasýzlýðýna ve muhafazakar bir ülke yaratma çabalarýna hep birlikte tanýklýk ediyoruz. Kemalizm'le olan kavgasýnda AKP'yi Türkiye'yi demokrasiye taþýyan bir aktör olarak lanse eden liberallerin- halen yalakalýk konusunda sýnýr tanýmayanlar dýþýnda- de AKP'yi savunacaklarý bir tezleri neredeyse kalmadý. Referandum döneminde en parlak dönemini yaþayan liberaller, demokrasicilik oyunlarýný tüm gözler önünde oynadý. Anayasa tartýþmalarýnda toplumsal
36
MARKSÝST BAKIÞ iradenin güya çeþitli tartýþma oturumlarý vs. ile alýndýðýnýn bilumum kitle iletiþim araçlarýna yatýrýlan milyonlarca ve mevcut ajandanýn buna göre belirlendiðine bizi inandýr- dolarlýk dev bütçeler anti-komünist propaganda içindi. Bu maya çalýþtýlar. AKP'nin de zaten yapmaya çalýþtýðý þey süreçte ABD propagandanýn temelinde yine demokrasi ve buydu 'sivil toplum iradesini dikkate alýyorum' dedirte- özgürlükler vardý. Bir yanda özgürlük heykelinin anavataný bilmek. ABD'nin temsil ettiði batý kapitalizmi refah, fýrsatlar ülke4+4+4 yasasý konusunda ise AKP býrakalým sivil toplum si, tüketim toplumu; diðer yanda komünist parti diktatördiye adlandýrýlan çevrenin fikrini almayý, her kesimden lükleri altýnda "sosyalizmin" demir yumruðuna, yoksulciddi eleþtiriler dahi alsa yasayý alelacele yürürlüðe koydu. luðuna mahkum olmuþ halklar. Vahþi bir polis terörünü Ankara'da Eðitim-Senlilere Soðuk Savaþ dönemi en kirli taktiklerle iki emperyalist yaþatarak kendi ideolojik kararlýlýðýný ortaya koymuþtu. blok arasýnda kanlý bir rekabetin yaþandýðý dönem oldu. Referandum döneminde kendisine güç katan ve önünü bu Soðuk Savaþ sonrasý SSCB'nin yýkýlmasý ile birlikte ABD gibi politik hamleler için açan liberal aydýnlarý kullanýp bir tek süper güç olarak dünyanýn tüm noktalarýný ele kenara atan AKP iktidarý ne sivil toplum ne sokak gösteri- geçirmeyi hedefledi. Ýþbirliðine yanaþmayanlar, itaat leri ne kamuoyu baskýsý dinlemeksizin "ileri demokrasi" etmeyenler cezalandýrýlacaktý. Irak, Sýrbistan, Afganistan hamlelerine yenilerini eklemeye de devam edecektir. gibi noktalar ilk hedefler olacaktý. Gerekçeler yine aynýydý: Kaldý ki referandum döneminde büyük özgürlük müjdeleri Demokrasi, insan haklarý ve özgürlük… ABD'nin özgürlük ile parendeler atan liberal de gerçek yüzlerini o günlerde getirdiði yerlerde milyonlarca insanýn öldürülmesi sýklaþan öðrenci eylemliliklerini en sert dilde eleþtirenler herkesin bildiði bir vaka iken ayný ABD'nin batýlý müttefikolarak, Metin Lokumcu' yu Ergenekoncu ilan ederek kanýt- leriyle beraber Libya ve Suriye'de de ayný söylemleri kullamýþlardý. lanarak emperyalist saldýrganlýðýný Suriye'de Özgür Suriye yürütebilmesi demokrasi martavalBugün AKP'nin merkez medyanýn larýnýn hala tuttuðunu gösteriyor. her türlüsünü teslim almasýnýn ona Ordusu'nu özgürlük anlamý da Batýlý ülke saðladýðý fayda budur; sistemin savaþçýlarý olarak pazarlamak Bunun kamuoylarýnýn bu konuda egemen açýklarýnýn üstünü örterek neyin, ne kadar, nasýl bilinmesini istiyorsa o kendi ülkelerinin emperyalist sýnýflarýnýn hegemonyasýna altýna girdiðidir. Bu da o ülkelerdeki sol kadarýný topluma vermek. Oysa politikalarýna ortak olmak kamuoyunun, sendikalarýn ve bu merkez medyanýn iktidar karþýsýnda deðil de nedir? Kendilerine arada kendisine sosyalist ya da bu kadar korkak ve çaresiz hale d e v r i m c i d i y e n b u k ü ç ü k devrimci diyenlerin bu konuda gelmesi, 12 Eylül'den beri yaþanan bir þey deðildir. Burjuva basýn iktiburjuva radikalleri ABD'nin, yumuþak karýnlý olduðunu göstermektedir. dar iliþkileri her zaman sýkýntýlýydý, Fransa'nýn, Britanya ve diðer Örneðin Fransa önce Libya'da iþgalKürt sorununda basýn üzerinde koca ortaklarýnýn hala insan bir sopa her zaman sallanýrdý. Ama ci konumundaydý, þimdi de medyanýn bu derecede kontrol altýSuriye'ye askeri müdahalede haklarý, demokrasi gibi na alýnmasý 12 Eylül'den beri bulunulmasý için borazanlýk yapanyalanlarý kullanabilmelerini larýn baþýný çekiyor. Borazancý baþý görülmüþ þey deðildi. Hatta 12 mümkün kýlmaktadýr. Eylül öncesine gidersek bu sosyal demokrat baþbakan seviyedeki medya ablukasýný bulaHollande. Sosyal demokratlarýn bilmemiz için (27 Mayýs haricinde) tek parti dönemine emperyalist olduklarýný zaten biliyorduk da sözümona kadar uzanmamýz gerekir. Ama bu iktidar demokrasi adýna radikal solculara ne demeli? Suriye'de Özgür Suriye Türkiye'nin baþýna gelen en iyi þey olarak pazarlanmadý Ordusu'nu özgürlük savaþçýlarý olarak pazarlamak kendi mý? Otoriterliðin, baskýnýn, o çok sevdikleri tabirle ülkelerinin emperyalist politikalarýna ortak olmak deðil de vesayetin sadece asker eliyle olabileceði yanýlsamasýný nedir? Kendilerine devrimci diyen bu küçük burjuva yaratmak Türkiye'de liberallerin hegemonik söyleminin radikalleri ABD'nin, Fransa'nýn, Britanya ve diðer ortaktemelini oluþturmaktaydý. larýnýn hala insan haklarý, demokrasi gibi yalanlarý kullanabilmelerini mümkün kýlmaktadýr. Ýþin özü budur. Kendi Emperyalist Hegemonyanýn ülkesinin emperyalist politikasýna alet olanlarýn devrimci "Özgürlük"le Tesisi Soðuk Savaþ döneminde ABD'nin uluslararasý politikada olamayacaðý çok açýktýr. Bunun örnekleri Türkiye solunda SSCB ve müttefiki "sosyalist" rejimlere karþý kullandýðý da etkileri neyse ki fazla deðildir. propaganda bombardýmanýn temelini ABD'nin özgürlükler Oysa ABD ve ortaklarýnýn senaryosu aslýnda hep aynýdýr. ve fýrsatlar ülkesi olarak pazarlanmasý oluþturuyordu. ABD'nin kendi eliyle yetiþtirdiði El Kaideciler güya 11 Devlet kapitalisti bir rejim olsa da SSCB'nin "komünist" Eylül saldýrýlarýný gerçekleþtirir, sonrasýndaysa ver elini etiketi ile ABD'nin hegemonyasýna büyük bir rakip olmasý, Afganistan'a küresel terörizme karþý özgürlüðü savunaralarýndaki emperyalist rekabet kapitalizm-"komünizm" maya! Yerseniz tabi! Neticede Ýslamafobia ile kýþkýrtýlan çatýþmasý ve buna uygun düþen büyük propaganda ABD toplumu devlet eliyle yaratýlmýþ bir terör paranofaaliyetiyle yürütülmekteydi. Dergiler, gazeteler, radyolar; yasýyla iþgal sürecinin en hevesli tarafý haline getirildi.
37
MARKSÝST BAKIÞ Hala daha ABD ve Avrupa'da Kuran yakan papazlar, salt porovakasyon amaçlý çekilen parodiden ibaret sözde filmler, kutsala hakaret içeren karikatürler, saðcý, ayrýmcý, ýrkçý söylemleri dilinden eksik etmeyen þarlatan politikacýlar… Demokrasi ve özgürlük hegemonik söyleminin bütünleyicisi olarak emperyalist müdahalelerin teorik açýklamasýný yapan iki figür karþýmýza çýkmaktadýr. Fukuyama ve Huntington. Birincisi "tarihin sonu"nu ilan etmiþti. O'na göre SSCB'nin yýkýlmasýyla tarihin sonu gelmiþti. Sermaye piyasasýnýn, özel mülkiyetin dolayýsýyla da sömürünün insanlýðýn görüp görebileceði en son aþama olduðu iddiasý burjuvazinin mutlak bir diktatörlükle sonsuza dek yaþayacaðýnýn iddiasý içerisindeydi. Huntington tezi ise "Medeniyetler Çatýþmasý" idi. Bu teze göre de "Tarihin Sonu"nda belirtildiði gibi miladý dolmuþ sýnýf savaþýmlarýnýn yerini birlikte yaþamasý imkansýz hale gelen ve devamlý çatýþmalar üretecek olan medeniyetler kavgasý alacaktý. Diðer bir deyiþle Müslüman-Hýristiyan vb. medeniyetlerin arasýndaki çatýþma modern dünyanýn savaþ sebebi olacaktý. Tabi ki ABD'nin baþýný çektiði medeniyet, özgürlük ve demokrasi deðerlerini özümsemiþ olarak daha üstündü. Buna göre ABD'nin insanlýðýn geliþiminde öncü rol üstlenmesi ve geliþmemiþ ülkeler için bulunmaz fýrsatlar yaratmasý gerekmekteydi. Bu teze göre ABD Irak'a demokrasi götürerek tarihsel misyonunu insanlýk adýna, demokrasi ve özgürlük adýna gerçekleþtiriyordu. Özgürlük Zincirine Yeni Bir Halka; Suriye "Özgürlük" ve "demokrasi" söylemleri bugünlerde yeniden çok yoðun olarak kullanýlmaya baþlandý. Çünkü ABD emperyalizmi, taþeronlarý ve müttefikleri yeni bir iþgalin peþine düþtü; Suriye hedefte. Önce Suriye'de etnik ve mezhepsel ayrýþmalar üzerinden bir iç savaþ çýkartýldý. Suriye Ortadoðu'nun uzun uzun yýllar kurumayacak en büyük bataklýðý haline getirildi. Esad'ýn gitmesi, Suriye'nin Ýran'dan kopmasý için herþey yapýlýyor. Zira bir sonraki hedefin Ýran olduðu kimse için bir sýr deðil. Hatta Ýsrail zamaný gelmeden kafasýna göre Ýran'a saldýrmaya kalktýðý için abisi ABD tarafýndan azarlanýp duruyor. Kýsacasý ABD ve bölgedeki iþbirlikçileri emperyalist planlarýný uygulamaya sokmak için Suriye'nin yaralarýný daðlayýp duruyorlar. Ne tesadüf adýna "Özgür" sýfatýný ekleyen silahlý isyancýlar, NATO tarafýndan yönlendiriliyorlar. En büyük kent Halep'te rejim karþýtý hiçbir ciddi protesto yaþanmamýþtý ama þimdi Halep þehir savaþýna sahne oluyor. Halep halkýnýn isyancýlarý desteklemediðini
bizzat isyancýlar dillendiriyor. ÖSO'nun esas misyonu ise etnik ve dinsel ayrýlýklarý kanatmak ve halklar arasýnda bir kan davasý yaratmak. Yani istenen ve þu ana kadar kýsmen baþarýlý olunan proje etnik gýrtlaklaþma projesidir. Etnik gýrtlaklaþma ise halklarýn baþýna gelebilecek en kötü felakettir. Bizim yaþadýðýmýz topraklar bu büyük acýlarý çok yaþadý. Bir milyondan fazla Ermeni etnik gýrtlaklaþmalarda katledildi. Yüz binlerce Rum etnik temizliðe maruz býrakýldý. Benzer acýlar Suriye'deki halklarýn da baþýna gelsin isteniyor. Emperyalistlerin kendileri yazýp, yönetip, oynadýklarý bu kanlý oyunun Ortadoðu halklarýna demokrasi ve özgürlük getirmeyeceðini söylemeye gerek bile yok! Eðer iþin ucunda burjuvazinin çýkarlarý varsa; tekeller daha da zenginleþecekse; burjuvazi "özgürlük" ve "demokrasi" adýna iþgal etmekten, yaðmalamaktan, katletmekten çekinmez. Muhalefeti kanla ezen Bahreyn emiri, Suud kralý demokrasi sevdalýsý oluverir; parti kongresine muhalif basýný sokmayan AKP, özgürlük diye haykýrýr. Bu ortaoyununu sürdürmek üzere de satýn alýnmýþ medya emekçilerin oturma odalarýna dünyanýn en büyük yalanlarýný taþýr. Sonuç Emperyalist kapitalist sistemin insanlýðýn en büyük özlemi olan özgürlüðün adýný en kanlý projelerinin kapak fotoðrafý yapmasý bile kapitalizmin kendisini yeniden üretmek konusunda ne kadar pervasýz ve bir yandan da usta olduðu gerçeðini yüzümüze çarpar. Bu yüzden de emperyalist-kapitalist hegemonyayý kýracak söylemsel netliðe ve zenginliðe sahip olmamýz gerekir. Zaten hayat da bizden yanadýr. Halklarýn hasretini çektiði burjuva özgürlük anlayýþý ve demokrasisi deðildir, halklarýn hasretini çektiði þeyleri sadece devrimle gelecek olan iþçi demokrasisi getirebilir. Bu umudu gerçekleþtirecek olan insanlýk adýna atýp tutan burjuvazi deðil, emekçi sýnýflarýn bizzat kendisi olacaktýr. Ortadoðu'ya demokrasi ve özgürlük ancak ve ancak emekçi sýnýflarýn kendi çýkarlarý için ayaða kalkmasýyla, sömürüye meydan okuyup sosyal eþitlik için mücadeleye atýlmasýyla, etnik ve mezhepsel farklýlýklarý aþýp enternasyonalist temelde birleþmesiyle, sýnýf düþmaný kapitalist emperyalist sisteme kafa tutmasýyla gelebilir.
Ortadoðu'ya demokrasi ve özgürlük ancak ve ancak emekçi sýnýflarýn kendi çýkarlarý için ayaða kalkmasýyla, sömürüye meydan okuyup sosyal eþitlik için mücadeleye atýlmasýyla, etnik ve mezhepsel farklýlýklarý aþýp enternasyonalist temelde birleþmesiyle, sýnýf düþmaný kapitalist emperyalist sisteme kafa tutmasýyla gelebilir.
38
Ekin Akçay
MARKSÝST BAKIÞ
MARKS HAKLI MI? Marksizm bitti… Marksizm, dünyanýn temelli olarak deðiþtiðini görmeyerek yanýlan ya da görmekten korkan, her iki anlamda da, son derece inatçý kiþilerin inancýdýr… Marksizm teoride iyi olabilir. Ama ne zaman uygulamaya konmuþsa sonucu akla hayale sýðmaz ölçüde terör, zorbalýk ve kitle katliamý olmuþtur. …Milyonlarca sýradan erkek ve kadýn için onun anlamý açlýk, eziyet, iþkence, zorunlu çalýþma, kötü bir ekonomi ve canavarca baskýcý bir devlettir. Marksizm bir tür determinizmdir. Marks tarihin, hiçbir insan eyleminin karþý koyamayacaðý ve acýmasýz bir güçle kendi kendine çalýþan bazý demir yasalarý olduðuna inanýyordu. Marksist devletler gibi bu, insan özgürlüðüne ve haysiyetine bir saldýrýdýr. Marksizm rüyada görülen bir ütopyadýr. Zorluklarýn, acýnýn, þiddetin ya da çatýþmalarýn olmadýðý mükemmel bir toplumun mümkün olacaðýna inanýyor. Marksizm her þeyi ekonomiye indirger. Bir tür iktisadi determinizmdir… Düþünceleri, deðiþik tarihsel deneyimlerin tek bir katý çerçeveye sýkýþtýrýlmayacaðýnýn farkýnda olan modern toplumlarýn çoðulcu bakýþ açýsýna aykýrýdýr. Marks materyalistti… Dine karþý acýmasýzca dýþlayýcýydý ve ahlaký basitçe sonuca varmak meselesi olarak görüyordu, sonuç araçlarý haklý gösterirdi… Ýnsanlýða çizilen bu kasvetli ve ruhsuz rotanýn çýkacaðý yol açýktýr ki Stalin'in ve Marks'ýn diðer izleyicilerinin kýyýmlarýdýr. Marksizm'le ilgili hiçbir þey, sýnýf konusu kadar býktýrýcý saplantýdan daha çaðdýþý deðildir… Artýk sýnýfýn giderek daha az umursandýðý, sosyal akýþkanlýðýn giderek arttýðý sosyal bir dünyada yaþýyoruz; sýnýf mücadelesiyle ilgili laflar, kâfirlerin kazýklara baðlanýp yakýlmasý kadar arkaiktir. Þeytani, silindir þapkalý kapitalist gibi devrimci iþçi de Marksist hayalciliðin bir uydurmasýdýr. Marksistler siyasette þiddeti savunurlar. Makul, ýlýmlý, kademeli reform yolunu reddederek yerine kanlý bir devrim kaosunu koyarlar. Küçük bir isyancý grup, ayaklanarak hükümeti devirecek ve isteklerini çoðunluða dayatacaktýr. Marksizm ile demokrasinin kanlý býçaklý olmasýnýn bir nedeni de budur. Marksizm, çok güçlü bir devlete inanýr. Sosyalist devrimciler özel mülkiyeti kaldýrdýktan sonra despotik iktidarlarý aracýlýðýyla ülkeyi yönetirler ve bu iktidar bireysel özgürlüðün sonu olur. Liberal demokrasi eksiksiz olmayabilir ama vahþice otoriter bir iktidarý eleþtirmeye kalkýþtý diye insanlarýn akýl hastanesine kapatýlmalarýna göre daha fazla tercih edilir. Son kýrk yýlda en ilgi çekici hareketler Marksizm'in dýþýndan çýktý. Feminizm, çevrecilik, eþcinsel ve etnik siyaset, hayvan haklarý, antiglobalizm, barýþ hareketi; bunlar þimdi sýnýf mücadelesine demode baðlýlýðýn yerini aldý… Gerçekten hala bir siyasi sol vardýr ama bu post sýnýf, post-sanayi dünyasýna uygundur. Þimdi gözlerinizi kapayýn ve bu okuduklarýnýzý bir kez gözden geçirin. Hayatýnda Marks'ýn ne için mücadele ettiðini duymamýþ kiþiler için günümüzde yaþanan ne kadar musibet, kötülük, canilik, vahþet varsa, sanki bunlarýn Marks tarafýndan dizayn edildiðini ve bizlerin de Marks tarafýndan yazýlmýþ bu trajedinin birer oyuncularý olduðumuzu düþünecektir. Öte yandan burada okuduðumuz itirazlar da bir bakýmdan Marks'ýn ve onun devamcýlarýnýn büyük bir þanssýzlýðýdýr. Çünkü tarihte hiçbir düþünür belki de Marks kadar böylesine bayaðý saldýrýlarýn hedefi olmamýþtýr. Özellikle Stalinizm'in Ekim Devrimi üzerinde yarattýðý tahribat ve sosyalist mücadele üzerinde yürüttüðü baský birçoklarýnýn gözünde sistemin, sýnýflý toplumlarýn tarihin deðiþmez bir kuralý olduðuna dair inanca ilk kapýyý aralamýþtý. Bu yolda
39
MARKSÝST BAKIÞ ilk giriþimlerin Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýndaki yýlgýn- ruhen bir Marksist olduðunu iddia etmesi; 2008 lýk ortamýnda çýkmýþ olmasý tesadüf deðildir. Yine 68 ekonomik batýþýnýn kâhini Nouriel Roubini'nin "Marks hareketi sol hareket ve düþüncel dünyasýna Marksizm haklýydý. Kapitalizm, bir noktada kendi kendini imha ededýþýnda çözüm alternatiflerinin mümkün olduðuna dair bilir. Çünkü çalýþan kesimden elde edilen gelirin, artý "yeni toplumsal hareketler" furyasýný taþýdý. Ancak deðer olmadan ve toplam talepteki eksiklik nedeniyle serMarksizm'in dýþýna doðru savruluþ en güçlü momentini mayeye dönüþtürülme süreci devam edemiyor. SSCB'nin çöküþüyle birlikte yaþadý. SSCB ile sosya- Piyasalarýn iþlediðini düþündük. Onlar da iþlemiyor. Bu lizmin yýkýldýðýna, sýnýf mücadelesinin sona erdiðine, da bireysel olarak rasyonel olanýn kendi kendini imha daha da önemlisi Marksizm'in miadýnýn dolduðuna dair süreci olduðunu gösteriyor." (3) sözleriyle yaptýðý Marks ölüm fetvasý büyük bir coþkuyla kendisine önemli bir övgüsü, Ýshak Alaton'un vakt-i zamanýnda General destek kazanmayý baþardý. Marksistler hala bu saldýrýlarý Electric CEO'su Jack Walsh'a sorduðu "Serbest piyasa ideolojik olarak göðüslemek için çarpýþmak zorundadýr- ekonomisi artýk iþlevini yerine getiremiyor mu? Adam lar. Smith öldü sanýrým. Çözüm için insanlýðýn Karl Marx' ý yeniden keþfetmesi mi gerekiyor?" (4) sorusu sýkýþan Terry Eagleton ve Marksizm'in Haklýlýðý düzenin çýkýþ yolu olarak Marksizm'e de göz kýrptýðýný Üzerine gösteriyor. Ancak onlarýn Marksizm'i diþleri sökülmüþ, Günümüzün önemli sosyalist düþünürlerinden ve edebiuysal bir aslan olarak hafýzalara hapsetmek istediðini yat kuramcýlarýndan birisi olan Terry Eagleton 2011 yýlýnunutayalým ve tarihsel gerçekliði ekleyelim. Böylesine da çýkan "Marks Neden Haklýydý?" þirin açýklamalara karþýn kapitaeseriyle Marksizm'e yönelik genel lizm hala Jack Walsh'un olarak sol düþünce dünyasý belleðine sahip ve Marksizm içerisinden gelen ve düzenin dogkonusunda "Sanýrým salonda malarý aracýlýðýyla yaydýðý eleþtiri bulunanlar sorunun içeriðine ve saldýrýlara karþý önemli bir deðil de akýllýca ve komik savunu yaratmaktadýr. olmasýna alkýþ tuttular. Postmodernizm'i bir baþka Kapitalizm birtakým eksiklikleeserinde "…kaynaðý ne olursa rine raðmen iyi bir sistem. olsun (bu kaynak "sanayi sonrasý" Marx'ý mevcut sorunlara bir toplum, modernliðin en sonunda çözüm yolu olarak görmenin güvenilirliðini yitirmesi, kültürün saçma olduðunu düþünüyorum." metalaþmasý, canlý yeni politik (4) sözlerine paralel düþünüyor. güçlerin ortaya çýkmasý, toplum Bu tarz Marks güzellemeleri ve özne konusundaki belli klasik geçtiðimiz yýllarda Türkiye'de ideolojilerin çökmesi vb. olabilir), Tüm niyetini karlý olduðu sürece de Genco Erkal ve Dostlar ayný zamanda ve esasen ya unutultarafýndan sergilenen maya terk ettiði ya da gölgesiyle insanlýðýn yok edilmesine adamýþ Tiyatrosu "Marx'ýn Dönüþü" oyununu kapýþmaya asla son vermediði bir b i r s i s t e m k a r þ ý s ý n d a , M a r k s ' ý n hatýrlatýyor. Marks ölümünün politik fiyaskonun ürünü"(1) ilan edilmesiyle birlikte olarak niteleyen Eagleton'un eseri yarattýðý düþünceye saldýrmak Tanrý'dan 1 saatliðine bir dünya Marksizm'e karþý getirilen eleþtisosyalizm ya da barbarlýk yolculuðu vizesi koparýr. Ancak rilere gündelik ve yerinde bir karþý i k i l e m i n d e k a ç ý n ý l m a z b i r yanlýþlýk onu 19. Yüzyýlda koyuþun öznesi olarak Marksizm'in haklýlýðýna yönelik þekilde barbarlýðýn bir savunusuna ömrünün büyük çoðunluðunu yaþadýðý Londra Soho yerine, tartýþmada önemli bir katký sund ü þ m e k o l a c a k t ý r . M a r k s ' ý n bugünün emperyalist kapitamaktadýr. lizminin simge kenti New York haklýlýðý ancak bu niyetle Öncelikle þunu es geçmemek Soho'ya getirir. Marks ayný gerekiyor: Kriz içinde debelenen tartýþma konusu yapýlabilir. zamanda 2008 krizinin de kapitalist toplum kendi çýkýþýný göbeðinde yer alan New York saðlayabilecek alternatiflerden Soho'da kendi düþüncelerine ispatlama savaþýna giriþir ve oldukça uzakta ve düzen içi bütün zihinsel süreçler böyle yaþamýný anlatýr. Oyunla ilgili buraya kadar her þey istebir çýkýþýn yolunu aramaya devam etmektedir. Son diðimiz gibi görünmektedir. Ancak Zinn oyunun dönemde gerek siyasetçiler, gerek ekonomistler, gerekse önsözünde de kastettiði gibi SSCB'deki çeliþkilerin de de ruhani liderler arasýnda bu çýkýþýn yolu sýklýkla farkýnda ve anarþizmden etkilenmiþ bir kiþi olarak proleMarks'ta kesiþiyor. Dalai Lama "tek doðru ve etik ekonotarya diktatörlüðü kavramýnýn sorgulanmasý gerektiðini mi sisteminin Marksizm"(2) olduðunu söylemesi ve düþünür. Bugün gelinen nokta Zinn'in býraktýðý yerden
40
MARKSÝST BAKIÞ çok daha uzaklarda. Marksizm'in "proletarya diktatörlüðü" gibi çok temel bir taþý kapitalistlerin sýrtýnda taþýnmasý güç bir aðýrlýk olarak onlarý terletiyor ve bunu bir þekilde budamak zorundalar. Neyse ki post-Marksist yaklaþýmlar Marks'ta devrim ve iktidar problematiðini bir kenara býraktý da, Marksizm konusunda daha rahat atar tutar hale gelebildiler. Eagleton eserinde g e n e l çerçeveyi
Lenin'in de bahsettiði gibi "Marksizm her þeye kadirdir, çünkü hakikattir." Marks hiçbir zaman oturduðu yerden gelecek adýna hayaller ve tahminler yürüten biri olmadý, aksine devrimci yaþamýný kapitalist toplumun çeliþkilerini çözümlemeye adadý... O, kendisinden önceki bütün filozoflarýn yarattýðý metafizik dünyayý terk ederek, gerçek hayatýn karanlýk sokaklarýna indi ve kendisi de bu hayatýn sýkýntýlarýnýn birer ortaðý oldu.
sýkça dile getirilen sýnýflý toplumlarýn deðiþmezliðine dair var olan neoliberal dönemin kliþesine oturtuyor. Ýçinde yaþadýðýmýz enformasyon ve kuralsýz piyasalar çaðýnýn ölümlü yanýyla tanýþmak birçoklarý için büyük can sýkýntýsý. Eagleton'a göre büyük yenilgiler yaþamýþ kuþaklar, bu yenilgilerin günahýný onlarý sürükleyen "büyük anlatýlar"a yüklemiþlerdir. "Eðer sistem deðiþtirilemiyorsa demek ki deðiþtirilmesi de gerekmiyormuþ." (5) kaçamaklýðý bu kuþaðýn belirgin özelliðini ortaya koyuyor. Büyük ihtiþamýnýn arkasýna sakladýðý yýkýntýyla kapitalizm, kendisine yýkmaya gerek olmadýðýný kendisini sahiplenmeye koþullanmýþ böylesi bir kitleyi zaten rahatlýkla zapt etmeye hazýr bulunuyor. Eþitsizlik ve Sömürü Marks'ý Doðrulamaya Devam Ediyor Ancak günümüz dünyasýnda bu dayatmayý sorgusuz sualsiz kabul edecek birçok canlý örnek bulunuyor. Bunlardan en basitiyle baþlamak gerekirse, Marks
41
modern kapitalist toplumun en basit hücrelerinde bile eþitsizliðin, iki karþýt sýnýf arasýnda bölünmüþlüðün izlerinin yakalanabileceðini düþünüyordu. Marks sýnýflý toplumlarý incelerken Artý deðer Teorileri'nde "insan türünün kapasitelerinin geliþmesinin maliyetini, insanlarýn çoðu ve hatta sýnýflar ödemektedir." sözleriyle toplumsal eþitsizliðin acýmasýz yüzüne iþaret etmiþti. Bu ilk noktada Marks'ýn düþüncesinin tarihin aþýndýrýcý etkisine maruz kaldýðýný düþünmek büyük bir saçmalýk olacaktýr. Marks kapitalizmde sermaye ve emek gücünün birbirine zýt geliþim eðrilerini þöyle ifade ediyordu: "Nispeten sermaye, iþçinin durumu, ödemesi yüksek ya da düþük olsun, kötüleþmeli… Birikimin enerjisi ve kapsamýyla denk olarak ilgili artýk nüfusu her zaman baðlayan yasa, iþçiyi sermayeye, Hephaestus'un Prometheus'u taþa baðlamasýndan daha kesin olarak perçinler. Bu, servet birikimiyle uyumlu olarak, sefalet birikimini, gerekli bir durum haline getirir. Bu nedenle, bir kutuptaki birikim, ayný zamanda karþý kutuptaki sefalet, iþçilik, kölelik, cehalet, vahþet ve ahlaki yozlaþmanýn birikimidir, yani, sermaye olarak kendi ürününü üreten sýnýfýn tarafýnda."(6) Þimdi ise günümüzün bir fotoðrafýný aktaralým: Uluslararasý Çalýþma Örgütü ILO'nun her yýl yayýnladýðý Küresel Ýstihdam Raporu 2012 yýlý içerisinde dünya üzerinde 200 milyon iþsizisin varlýðýný ortaya koymaktadýr. Yani 200 milyon insan daha en baþýndan karnýný doyurabileceði, ailesini geçindirebileceði bir iþin uzaðýnda kalmakta; çalýþan sýnýflara layýk görülen sömürüden payýný alamamaktadýr. Ayrýca istatistikler iþgücü verileri içerisinde yer alan her üç kiþiden birinin iþsiz veya açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþadýðýný ortaya koyuyor. 3.3 milyar kiþilik küresel emek ordusundan 900 milyon kiþi günlük 2 $'ýn altýnda yaþantýsýný sürdürmeye devam ediyor. Ayrýca 400 milyon kiþi gelecek on yýl içerisinde bu iþgücü ordusunun içerisine katýlmayý bekliyor, bu devasa kitle için asýl þanssýzlýksa kapitalizmin onlarý bu çapta bir iþ imkâný yaratamayacak olmasý. 2011 yýlýnda yaþlarý 15-24 arasýnda deðiþen 74,8 milyon gençte yedek iþ gücü ordusunun bir parçasýný oluþturuyor. (7) Kapitalizmin iþsizliði eritebileceði tek bir alan söz konusu, o da Terry Eagleton'un çarpýcý bir þekilde dile getirdiði gibi ABD'de bugün eðer 1 milyon kiþi hapiste yatmak zorunda kalmasaydý, iþ arýyor olacaktý. Yine güncel bir örnekle bu konuyu açacak olursak
MARKSÝST BAKIÞ geçtiðimiz günlerde Güney Afrika'da 34 madencinin greve çýkmalarý nedeniyle polis tarafýndan katledilmesi neresinden bakýlýrsa bakýlsýn kapitalizmin giderek artan eþitsizliðe ve sömürüye kurþundan baþka verebilecek yanýtý olmadýðýný ortaya koyuyor. Elbette kapitalizm ulusal ölçekte her ülkenin farklýlýklarýný göz ardý etmiyor: Güney Afrikalýnýn kaderine metal kurþunlar saplanýrken, Ýspanya'da greve giden emekçilere plastik kurþunlarla yanýt veriliyor. Elbette Güney Afrika'daki mücadele Ýspanya'ya göre daha güneyde ve ekvatora daha yakýn olmasýndan kaynaklanmýyor. Mesele elbette Marksistlerin de sýklýkla ortaya koyduðu gibi üretici güçlerin geliþim aþamalarýndaki eþitsizliðin ve bunun egemen sýnýflar üzerinde farklý þiddette yarattýðý politik basýncýn ve tahtýn saðlamlýðýna duyulan güvensizlikte yatýyor. Elbette gündelik yaþamýn dehlizlerine inildiðinde sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle emekçilerin yaþadýðý milyonlarca Kemalettin Tuðcu hikâyesine rastlayabiliriz. Kemalettin Tuðcu'nun eserlerindeki herhangi bir dýþ gücün ezdiði bir bireyin ruh halini anýmsayacak olursak bir teslimiyet ve trajediye hapsolma durumu söz konusudur. Sýnýf da ayný þekilde kendi içerisinde atomize oldukça mücadele ruhu daha da körelmektedir. ODTÜ Siyaset Bilimi'nde Öðretim Üyesi olan Necmi Erdoðan'ýn her biri kendi içerisinde bir Kemalettin Tuðcu hikâyesine konu olabilecek, güvencesiz çalýþmaya ve muazzam bir sömürüye maruz kalan emekçilerin hikâyelerinden bir örnek vermek yerinde olacaktýr. 43 yaþýndaki Kemal Usanmaz iki yýllýk motor bölümünden mezun, kalifiye denilebilecek bir iþçidir ve krizle beraber iþsiz kalmýþtýr. Ýþsizlikten kurtuluþun yolu onu tüketim toplumunun þatolarý olan büyük alýþveriþ merkezlerinden birisinde çalýþmaya doðru sürükler. Alýþveriþ merkezi önemli bir simgedir; çünkü kitaptan sinemaya, sudan, kýyafete aklýnýza gelebilecek her türlü insan ihtiyacýnýn nasýl birer metaya dönüþtüðünü görebilirsiniz. Ayný zamanda kapitalizmin kaçýnýlmaz ürünü olan denetim toplumu güvenlik kameralarý ve özel güvenlikleriyle her an tepenizdedir. Orada kapitalizmin çeliþkilerini gizlemek için burjuva ideologlara, gazetelere, televizyonlara,
pembe dizilere, futbol maçlarýna ihtiyaç yoktur; çünkü ýþýltýlý güzellikler insanlara kenar mahallelerin çamurlu yollarýný anýnda unutturabilir. Bütün bu süreçlerin yapý taþý ise dizginsiz bir emek sömürüsüdür. Bu ýþýltýlý dünyayý yaratanlardan birisi olan temizlik iþçisi Kemal Usanmaz "Sen temizlikçisin kardeþim; 600-700 lira maaþla çalýþan, gecekonduda oturan, eli ayaðý pis, çamur içerisinde bi adamsýn. Mikrop taþýyosun. O ise parfümünü sýkmýþ, cicili bicili giyinmiþ, yüksek topluklu takunyasýný ayaðýna takmýþ, gözlüðünü tepesine takmýþ, AVM'ye gelmiþ." (8) Röportajýn tamamý okunduðunda esasýnda Marks'ýn günümüze layýk gördüðü pek çok geliþme kendini hissettiriyor: Esnek ve güvencesiz çalýþma, orta sýnýflarýn ve yaldýzlý mesleklerin proleterleþmesi, artý deðerin eþitsiz paylaþýmý ve sýnýf ayrýmlarýnýn insani yönler üzerinde yarattýðý bireyci, bencil çözülme… Kapitalizm, O Eski Kapitalizm Deðil Demek Marks'ý Öldürür Mü? Yukarýdaki noktadan hareketle bir baþka tartýþma konusuna geçilebilir: Post-sanayi toplumu olarak nitelenen ve sosyal akýþkanlýðýn tavan yaptýðý, sýnýflarýn varlýðýnýn ortadan kalktýðý, þeytani kapitalistin de týpký devrimci iþçi modeli gibi tarihe karýþtýðý bir süreç olarak göklere çýkarýlan günümüz kapitalizmi gerçekten iþçiyi tarihi deðiþtirebilecek bir unsur olmaktan çýkardý mý? Eagleton bu yargýyý daha hiçbir tartýþmaya girme gereði duymadan reddediyor: "Þimdilerde yönetim kurulu baþkanlarýnýn her zaman spor ayakkabýyla dolaþtýðý, Makineye Karþý Öfke (Rage Against the Machine) müzik grubunu dinledikleri, çalýþanlarýna ne olur bana "Tonton Abimiz" deyin isteði nedeniyle, sosyal bir sýnýfýn yeryüzünden silindiði yanýlgýsýný reddeder."(9) Geçmiþte Yeþilçam Sinemasý'yla büyüyenler, Hulusi Kentmen'in babacan kapitalist tarzý
42
“Nispeten sermaye, iþçinin durumu, ödemesi yüksek ya da düþük olsun, kötüleþmeli… Birikimin enerjisi ve kapsamýyla denk olarak ilgili artýk nüfusu her zaman baðlayan yasa, iþçiyi sermayeye, Hephaestus'un Prometheus'u taþa baðlamasýndan daha kesin olarak perçinler. Bu, servet birikimiyle uyumlu olarak, sefalet birikimini, gerekli bir durum haline getirir. Bu nedenle, bir kutuptaki birikim, ayný zamanda karþý kutuptaki sefalet, iþçilik, kölelik, cehalet, vahþet ve ahlaki yozlaþmanýn birikimidir, yani, sermaye olarak kendi ürününü üreten sýnýfýn tarafýnda."
Marks
MARKSÝST BAKIÞ nedeniyle sonuçta kapitalistlerinde birer insani yan si de buna benzer bir hikâyedir aslýnda. Tarihte pek çok taþýdýklarýný düþünebilirler. kez Eagleton'un da belirttiði gibi büyük uygarlýklar, Ancak Marksizm için önemli olan bireyin kendisinden de kendi önlerine koyduklarý engelleri aþamamýþlar ve dizöte maddi dünyada tuttuðu saf, zenginliðin paylaþýmýnda ginsiz bir kaosun içerisinde yitip gitmiþlerdir. Tarih pek aldýðý devasal pay ve bunu artýrma uðruna takýndýðý saf çok kez baþa sarmak zorunda kalmýþtýr. Bu durum Marks'ýn da eleþtirisini verdiði Aydýnlanmacýlýðýn ileriktisadi tutumdur. Bir kapitalistin en insani yaný birikim lemeci yaklaþýmýnýn ne denli geçersiz bir yönelim uðruna birikim için kendisinde eksiksiz bir koþul olarak var olmasý gereken doyumsuz zenginlik Geçtiðimiz olduðunun göstergesidir. Yanardað örneðine geri dönecek olursak kapitalizm de yeni bir ve sömürü hýrsýdýr. günlerde Pompei trajedisine maruz kalabilir. ÝtalyanBu evrene paralel olarak geliþen iþçi Güney Afrika'da larýn diline "Ýbret Daðý" olarak geçen sýnýfýnýn hallerine deðinmiþtik. Birey Vezüv Yanardaðý Roma'nýn en ihtiþamlý, 34 madencinin greve olarak bir kiþinin hikâyesinden yola zengin ve asil Romalýlarýn ünlü çýkmalarý nedeniyle çýkarak oluþturulacak bir anlatý genelevlerinde cirit attýðý zevk þehirleri þüpheyle karþýlanabilecektir. Ancak en polis tarafýndan olan Pompei ve Herculaneum kentbaþta da delirttiðimiz gibi bu dünya katledilmesi neresinden lerini MS 79'da ortada tek bir çakýl nüfusunun yarýsýndan fazlasýný, 3,3 bakýlýrsa bakýlsýn kapita- taþý býrakmayacak derecede büyük milyarlýk bir nüfusu temsil etmektebir yýkýma uðratýr. Bugün bile hala dir. Bu 3,3 milyar kiþi ve bunlarýn lizmin giderek artan eþitsizdönemin görkemli yaþantýsýna ait yanýnda ailelerin sisteme karþý eþit liðe ve sömürüye kurþundan resimler ve kalýntýlar toprak altýnolmasa bile bir öfke birikimi baþka verebilecek yanýtý dan çýkarýlmaya devam etmektedir. demektir. Þunu bir sav olarak olmadýðýný ortaya koyuyor. Sýnýflý toplumlarda böylesi bir kabul edebiliriz: Sistemden bugün geçmiþe sahiptir. Kimsenin sosyal en ufak hoþnutsuzluðu bulun- Elbette kapitalizm ulusal ölçekbir alternatif üretemediði mayan birini bulmak mümkün te her ülkenin farklýlýklarýný göz mücadeleler tarihin büyük çoðundeðildir. Diyalektik bir süreç ardý etmiyor: Güney Afrikalýnýn luðunu karanlýða gömerken, olarak bu öfke birikiminin sonkaderine metal kurþunlar sýnýflý toplumlar þu ya da bu þesuza kadar lineer bir þekilde kilde gün ýþýðýna çýkmaya devam ilerleyeceðini düþünmekte saçma saplanýrken, Ýspanya'da greve etmiþtir. Kalýcý bir alternatif giden emekçilere plastik durmaktadýr. Sýçramalar, ilerörgütlenemediði durumlarda lemeler ve geri düþüþler tarihin kurþunlarla yanýt veriliyor. Marks'ýn da çoðu kez üzerinde zorunlu olarak gireceði durak- Mesele elbette Marksistlerin de durduðu gibi insanýn bastýrýllardýr. sýklýkla ortaya koyduðu gibi masýnýn ve sömürülmesinin deðiþik Terry Eagleton Marks'tan hareketle biçimleri birbirini takip edecektir. tarihte her sýnýfsal çarpýþmanýn bir üretici güçlerin geliþim aþaKöklü Bir Devrim Ýhtiyacý ilerlemeyle sonuçlanmayabileceðini malarýndaki eþitsizliðin ve Marks'ýn Ýcatý Mý? açýklayarak, Marks'a yönelik deterbunun egemen sýnýflar Deðiþim kökünden olmalýdýr. Bu ise minizm suçlamasýna bir karþý cephe üzerinde farklý þiddette tarihsel bir kýrýlmayý ön koþul olarak açmaktadýr: "Kapitalizm, yýkýmýn yarattýðý politik gerektirmektedir. Örneðin Ekim eþiðinde sendeliyor olabilir, ama onun basýncýn ve tahtýn Devrimi deneyimi bunun bir örneðini yerine geçecek sosyalizm olmayabilir. oluþturur. Ancak geriye doðru bakýldýðýnFaþizm ya da barbarlýk olabilir. Belki de saðlamlýðýna duyuda ayný Ekim Devrimi, geri bir iktisadi sistemin parçalanmasýyla birlikte, iþçi lan güvensizlikyapýya sahip Rusya'da sosyalizm yolunda sýnýfý, yapýcý biçimde hareket edemeyecek te yatýyor. attýðý adýmlarda yaþadýðý baþarýsýzlýk nedeniyle kadar zayýf düþecek ve morali bozulacaktýr. Marksizm'in ölüm ilanýna malzeme yapýlmak Tipik olmayan kasvetli bir anýnda Marx, sýnýf isteniyor. Lenin ve Bolþevizm kaçýnýlmaz bir þekilde mücadelesinin, çarpýþan sýnýflarýn 'ortak yýkýmýyla' Stalin'i ve onun günahlarýný yarattý! Temel önerme bu. sonuçlanabileceðini söylemiþtir."(10) Bu nokta zaten doðruluðundan biraz ödün verseydi þu an Peki, ama bunda Marks'ýn eleþtirilebileceði nokta neresi? belki çok farklý bir dünyada yaþýyor olabilecektik. Tarihte hangi sýnýf, hangi egemenler sürüsü tahtýný güle Aslýnda burada yanardað çarpýcý bir örnek teþkil edebilir. oynaya terk etmiþtir de Marks bunu gözden kaçýrmýþtýr. Yanardað patladýðýnda çevresinde canlý cansýz ne varsa Marks'ýn devrim fikrinden politik þiddetin gerekliliðini yok etme potansiyeline sahiptir. Binlerce yýl uykuya da- kaldýrdýðýnýz anda elinizde kalacak yegâne þey reformistlabilirken, arada ufak tefek hýrýltýlar çýkarabilir ve günü evrimcilik olacaktýr. gelince büyük bir gürültüyle patlayabilir. Sýnýf mücadele- Eagleton'a göre ise "Tarih kýrýlmalý ve yeniden yapýl-
43
MARKSÝST BAKIÞ malýdýr; nedeni, kulaklarýný ýlýmlý olunmasýný isteyen seslere týkayan kana susamýþ canavarlar olarak sosyalistlerin keyfi biçimde devrimi, reforma tercih etmeleri deðil, hastalýðýn kökünün iyileþtirilmesi gerektiðine inanmalarýdýr." (11) Bunun arkasýnda onun gibi þu soruyu sormak meseleyi aslýnda burada çözmektedir: "Devrimin kendisine deðil, sosyalist devrimin kendisine karþý çýkýldýðýnýn itiraf edilmesi, daha dürüst olmaz mý?" (12) Reformistler ve uzlaþmacýlar devrimi bu yönü nedeniyle reddederken, Marksizm onlarýn karþýsýnda tartýþma dahi götürmeyen tutarlýlýðýyla reformlarýn ve demokratik deðiþimlerinde destekçisidir ayný zamanda. Bu nedenle Eagleton'un üslubuyla özetleyecek olursak reformist veya devrimci olmak Fenerbahçe veya Galatasaray'dan birisini tutmak gibi bir þey deðildir. Ama der Eagleton "Marksistlerin parlamenter demokrasiye iliþkin bazý çekinceleri vardýr; demokratik olduðu için deðil yeterince demokratik olmadýðý için." (13) Dolayýsýyla tarih devrimcilere devrimden baþka çýkar yol býrakmamaktadýr. Sonuç Olarak Lenin'in de bahsettiði gibi "Marksizm her þeye kadirdir, çünkü hakikattir." Marks hiçbir zaman oturduðu yerden gelecek adýna hayaller ve tahminler yürüten biri olmadý, aksine devrimci yaþamýný kapitalist toplumun çeliþkilerini çözümlemeye adadý. Marks her þeyden öte toplumun zenginliðinin eþitlik temelinde paylaþýldýðý bir toplumdan yanaydý ve aslýnda kendi kurduðu düþünsel sistemin de temellerinin ortadan kalkmasýný istiyordu. Yani bütün idealleri kimsenin Marksist olmak zorunda kalmayacaðý bir dünya özleminde kesiþiyordu. Ayný zamanda iddia edilenin aksine gelecek toplum insanlýðýn kendi tarihsel zenginliðine ve yaratýcý becerilerine yabancýlaþtýðý bir evren deðil, aksine bütün zihinsel ve fiziksel zincirlerin kýrýldýðý, özgürlüklerin önündeki her engelin alaþaðý edildiði bir toplum olacaktý. Eagleton'un deyimiyle geleceðin insaný "Çarþamba günü saat beþte ne yapacaklarýný söyleyebilmesinin daha zor" olacaðý bir düzenin özneleri olacaktý. Onun öngördüðü komünist toplumda týpký kapitalist devlet gibi, iþçi devleti de týpký "çýkrýk ve bronz balta" gibi uygarlýðýn geliþiminde önemli dönemeçlerde yer alan aletler birlikte tarihin antikacý müzesine kaldýrýlacaktý. Marks kadýnýn tarihsel yenilgisine, çevrenin ve doðanýn dizginsiz talanýna, ezilen halklarýn feryadýna her zaman toplumun büyük çoðunluðunu oluþturan iþçi sýnýfýnýn yaratacaðý alternatiflerin kesin ilaç olabileceðini sýklýkla yineledi. Belki de en önemlisi o kendisinden önceki bütün filozoflarýn yarattýðý metafizik dünyayý terk ederek, gerçek hayatýn karanlýk sokaklarýna indi ve kendisi de bu hayatýn sýkýntýlarýnýn birer ortaðý oldu. Tüm niyetini karlý olduðu sürece insanlýðýn yok edilme-
44
sine adamýþ bir sistem karþýsýnda, Marks'ýn yarattýðý düþünceye saldýrmak sosyalizm ya da barbarlýk ikileminde kaçýnýlmaz bir þekilde barbarlýðýn bir savunusuna düþmek olacaktýr. Marks'ýn haklýlýðý ancak bu niyetle tartýþma konusu yapýlabilir. Fikret Seyhan
***** KAYNAKÇA 1.Terry Eagleton, Postmodernizmin Yanýlsamalarý, Çev.: Mehmet Küçük, Ayrýntý Yay., Ýstanbul 1999, s.35 2.Marksizm'e Dalai Lama'dan Övgü, Sabah, 22 Mayýs, 2010 3.Marx was right; capitalism can destroy itself: Roubini, Financial Post, 12 Aðustos 2011 4.Marks Yeniden Keþfedilmeli mi? gercekgundem.com, 21 Nisan 2008 5.Terry Eagleton, Marx Neden Haklýydý? Çev: Oya Köymen, Yordam Yay., Mayýs 2011, s.20 6.Marks, Kapital, Cilt 1, Sol Yayýnlarý, s. 799 7.Global Employment Trends, ILO, 2012 8.Necmi Erdoðan, Avm Ýþçisi Kemal Usanmaz: Müþterinin Gözünde Orda Yokuz Zaten, Birgün, 5 Aðustos 2012 9.Eagleton, a.g.e. 181 10.Eagleton, a.g.e. 64 11.Eagleton, a.g.e. 90 12.Eagleton, a.g.e. 205 13.Eagleton, a.g.e. 214
Halkým ben, hani þu sayýlamayan, hani þu çok halk. Soluðumun öyle bir gücü var ki sessizliði deler geçerim, dinlemem, filiz verir, boy atarým, zifiri karanlýk demem. Zulüm, acý, ölüm, þu bu bir anda gizlerse de tohumu, ölmüþ gibi görünürse de halk, döner gelir elbet bir gün nisan ayý, kavuþur baharýna toprak, kýzgýn eller daðýtýr atar aðýr havayý. Ölümün içinden yeþerir yaþamak.
Pablo Neruda
Güney Afrika’da polis kurþunuyla katledilen, grevdeki 34 madencinin anýlarý mücadelemizde yaþayacak!
Ya Sosyalizm Ya Barbarlýk!