Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 2
1 MART 1999
Sosyalistler öfkeyi örgütlemeli . . . . . . . . . .2 Savaþýn sorumlusu kim? . . . . . . . . . . . . . . .3 Kürtler ve emperyalizm . . . . . . . . . . . . . . .4 Filistin ve Ýrlanda . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5 Türkiye’yi kim yönetiyor? . . . . . . . . . . . . . .6 Seçimler neyi deðiþtirecek? . . . . . . . . . . . . .7 Yunanistan’da mücadale . . . . . . . . . . . . . . 8 Paris Komünü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9 8 Mart: KA-DER’e inanmalý mý? . . . . . . . .10 Mektuplar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11 Sol muhalefeti yükselt . . . . . . . . . . . . . . . .12 ROSA GÜNLERÝ programý . . . . . . . . . . . . .12
200.000 TL
Kürt sorunu çözülmedi
ONURLU BÝR BARIÞ ÝÇÝN H ADE P üzeri ndeki bas kýlar kal ksý n Kürt kimliði tanýnsýn OHAL ve koruculuk kaldýrýlsýn Anadilde eðitim hakký tanýnsýn Genel af çýkarýlsýn Adil yargýlama saðlansýn Ýdam cezasý kaldýrýlsýn
2
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1999
Sosyalistler öfkeyi örgütlemeli
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM
1928-29’daki karþý devrime yenilmiþtir.
apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.
Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.
K
Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.
S
Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.
REFORM DEÐÝL DEVRÝM
ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.
S
Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.
AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.
S
CÝNSÝYETÇÝLÝK
Y
aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.
Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.
DEVRÝMCÝ PARTÝ
u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.
Ý
Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez.
Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr.
B
Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.
þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.
Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.
ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.
K
Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.
TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.
R
Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için
PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.
Ab dul lah Öca lan’ýn ya ka lan ma sý na çok se vi nen yö ne ti ci ler ve med ya ar týk Kürt so ru nu nun bit ti ði ni an la tý yor lar. Hat ta De mi rel da ha da ile ri gi dip “Tür ki ye’de hiç bir za man Kürt so ru nu ol ma dý ðý ný” söy lü yor. Son haf ta lar da ege men olan sað ha va ge niþ kit le ler üze rin de et ki li ol sa da kü çük bir azýn lý ðý da sis te me kar þý ra di kal leþ ti ri yor. Ab dul lah Öca lan’ýn te le viz yon dan ve ri len gö rün tü le ri ve saç ma sa pan ha ber ler ev ler de da ha faz la po li ti ka tar tý þýl ma sý na ne den olu yor. Ya pý lan tar týþ ma la rý kes kin leþ ti ri yor. Ýn san la rý ta raf ol mak zo run da bý ra ký yor. Yo ðun mil li yet çi pro po gan da, þim di ye ka dar ken di du ru mu nu ka bul len miþ Kürt le ri bi le öf ke len di ri yor, bir þey ler yap mak is ter ha le ge ti ri yor. Bir hal kýn va ro lu þu nun, kim li ði nin ve ya þam ala ný nýn böy le si ne yok sa yý lý þý hem o hal ký hem de vij da ný olan her in sa ný çi le den çý ka rý yor. An cak bu öf ke tek tek in san la rýn evin de, kal bin de sý kýþ mýþ hal de. Bu ka dar yo ðun po li ti ka tar tý þý lan bir or tam da öf ke nin ken di si ni na sýl or ta ya ko ya ca ðý ný kim se bil mi yor. Ama her kes “Þim di ne ola cak?” so ru su na ya nýt arý yor. So kak ta mü ca de le nin ol ma dý ðý an cak po li ti ka nýn en kar ma þýk ko nu la rý nýn bi le çok yay gýn bir þe kil de tar tý þýl dý ðý bir dö nem de yiz. Bu dö nem hem teh li ke le ri, hem de fýr sat la rý ba rýn dý rý yor.
Ýzleme, tutum al! Sos ya list ler açý sýn dan önem li teh li ke ler den bi ri ge liþ me ler kar þý sýn da se yir ci kal mak týr. Ge liþ me le re spe kü las yon yap ma dü ze yin de ka týl mak can sý ký cý ve mo ral bo zu cu dur. Dev let, yar gý, gü ven lik güç le ri ve med ya üze rin de doð ru dan kont ro lü ol ma yan biz le rin, te le viz yon dan iz le di ði miz ha ber -
Hafta sonu sohbet toplantýlarý
S
Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.
DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
B
6 Mart 13 Mart 14 Mart 20 Mart 27 Mart 7 Mart
13 Mart 14 Mart 21 Mart 28 Mart
Ankara Cumartesileri saat 17.00’de
Kadýnlar nasýl kurtulur? Rosa Günleri (bkz. sayfa 12) Rosa Günleri (bkz. sayfa 12) Faþizm neden iþçi düþmanýdýr? Devletler kimin için çalýþýr?
Ýstanbul Pazar günleri saat 15.00’de
Kadýnlar nasýl kurtulur?
Ankara Rosa Günleri Ankara Rosa Günleri Endonezya’da ne oluyor? Diyalektik ne iþe yarar?
ler hak kýn da yal nýz ca yo rum lar yap ma mýz hiç bir ge liþ me yi et ki le me ye cek tir. Tek tek emek çi le rin ev le ri ege men sý ný fýn fi kir le ri nin en güç lü ol du ðu alan lar. Çün kü biz an cak kol lek tif ola rak ça lýþ tý ðý mýz, tar týþ tý ðý mýz, ör güt len di ði miz alan lar da güç lü ola bi li yo ruz. Böy le si dö nem ler biz ler için önem li ola nak lar da ya ra tý yor. Yüz bin ler ce emek çi du ru mu an la mak ve mü da ha le et mek is ti yor. An cak ege men sý ný fýn sal dý rý la rý kar þý sýn da sol, fi kir ve ey lem öne ri le ri açý sýn dan çok za yýf. Mü ca de le için de ya þa ný lan her tür lü be lir siz lik ve gü ven siz lik ise sa ðýn iþi ne ya rý yor. Boþ luk sað par ti ler ta ra fýn dan dol du ru lu yor. Ya þa dý ðý mýz top lum ço ðu mu zu öf ke len di ri yor. An cak bu öf ke mi zi ne re ye ka na li ze ede ce ði miz çok önem li. Sað cý lar bu top lu mun üret ti ði umut suz luk ve gü ven siz lik üze rin den ör güt le ni yor. Sol ise in san la rýn ken di le ri ne gü ve ni ni ar týr ma lý, on la rý umu da ör güt le me li. Halk la rýn kar deþ li ði, onur lu bir ba rýþ ta le bi et ra fýn da ger çek le þe cek bir kam pan ya biz le ri bir bi ri ne dü þü ren ve bö len ba lon la rý ko lay ca pat la ta cak týr. Ve þu an da ka fa la rý eðik du rum da olan la rýn sal dý rý lar dan kork ma dan da ha gü zel bir dün ya için gü ven li bir þe kil de mü ca de le et me si ni sað la ya cak týr. Sol mu ha le fe ti yük selt me nin yo lu mü ca de le yi ör güt le mek ve bir leþ tir mek ten ge çi yor. Ýþ çi sý ný fý için de çe kim gü cü ya ra ta cak bir ör güt len me nin ek sik li ði ne de niy le öf ke bu har olup uçu yor. Bu bu ha rý ener ji ye çe vi re bi le cek bir ör güt, iþ çi sý ný fý nýn en ge nel çý kar la rý ný mü ca de le si nin mer ke zi ne ko yan sos ya list ler ta ra fýn dan ya ra tý la bi lir. Her ke si sos ya lizm için bir lik te mü ca de le et me ye ça ðý rý yo ruz.
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih Sayý Sahibi
: 1 Mart 1999 :2 : Tülay Koçak-Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Yazý Ýþleri Sorumlusu: Tülay Koçak Baský: Çizgi Ofset-Kazým Karabekir Cd. Murat Çarþýsý 41/13 Ankara
Bürolar Ankara: Abmarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye (Sýhhiye Köprüsü yaný) Tel: (0312) 229 3257 Ýstanbul: Mühürdar Cad., Ýmam Ata Sok. Açar Ýþ Haný 5/6, Kadýköy Tel: (0216) 330 3112
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi
3
Ýkiyüzlü medya nýn yalan larýn ý açýða çýk aralým
Savaþý n s oruml u su ki m? Abdullah Öcalan’ýn Türkiye’ye getirilmesinin ardýndan toplumda bir bayram havasý estirilmeye çalýþýlýyor. Medya o kadar ikiyüzlü ki en temel sorunlarýmýzý unutturup yýllardýr çektiðimiz acýlarýn bittiðini, artýk rahata kavuþabileceðimizi anlatýyor. 30 bin kiþinin ölümüne neden olan savaþýn (Kosova’da ölen insan sayýsýnýn 50 katý) nedeni “Bebek katili” diye anýlan Öcalan mý? Yoksa ekonomik, sosyal, kültürel, politik nedenler mi var? Yýllardýr bitmeyen savaþýn nedeni bir halkýn etnik ve kültürel kimliðinin kabul edilmemesi, yoksulluk, iþsizlik ve sömürüdür. Savaþýn sorumlularý bu koþullara isyan edenler deðil, bu koþullarý korumaya çalýþanlardýr.
Bu savaþta bölgede yaþayan yaklaþýk 27 bin Kürt ve 3 bin 500 kadar güvenlik görevlisi öldü. Ölenlerin 21 binden fazlasý PKK militaný, 5 bin kadarý “sivil”, bin kadarý da korucuydu. Ölümü göze alacak kadar kýzgýn, öfkeli ve inançlý insanlarýn “bir kiþinin peþinden gittiðini”, “ne yaptýðýný bilmediðini” söylemek gerçeklerin üstünü örtmeye çabalamaktýr. Ne kadar reddedilirse edilsin Türkiye’de bir Kürt sorunu vardýr ve bu “üç beþ eþkýyanýn terör” eylemleri olarak deðerlendirilemez. Ölümüne bir savaþa giren ve sonunda da ölen 21 bin PKK militanýnýn amacý daha iyi ve insanca koþullarda mý yaþamaktý yoksa “insanlýk düþmaný” olarak tanýmlanan Öca-
lan’ýn peþinden mi gitmekti? Onbinlerce insaný ölümü göze alacak kadar mücadele etmeye, geliþmeler karþýsýnda kendisini yakarak protesto etmeye götüren þey “büyük düþman güçlerin Türkiye üzerindeki bir oyunu” olamaz. Medyada Kürtlerin ülkenin en yoksul bölgesinde yaþadýðý, onlara ikinci sýnýf vatandaþ gibi davranýldýðýndan, en temel demokratik ve kültürel haklarýný savunduklarýnda “bölücülük” suçuyla yargýlandýðýndan, anadili Kürtçe’de yemin etmek isteyen Kürt milletvekillerinin hapiste çürümeye terkedildiðinden, uluslararasý düzeyde tanýnan Yaþar Kemal’in bile Kürtler üzerindeki baskýlarý eleþtirdiði için yargýlandýðýndan hiç bahsedilmiyor.
K ü r t l e r i n e z i l m e s i nd e n ç ý k a r ý m ý z y o k PKK’yi des tek le dik le ri suçlamasýyla 3 milyon Kürt köyünü terketmek zorunda kal dý. Böl ge de ki aç lýk ve yok sul luk gö çün da ha da art ma sý na ne den olur ken 500 bin kadar Kürt Avrupa’ya sýðýndý. Büyük þehirlerin va roþ larýn da ya þa yan Kürtler iþsizlik ve yoksullukla bo ðu þu yor lar. Di yar ba kýr nüfusu sekiz yýl içinde üç kat artarak bir milyonu geçti. Birlikte yaþadýðýmýz, bir-
likte çalýþtýðýmýz bir halkýn ezilmesinden nasýl bir çýkarýmýz olabilir. Tam tersine onlarý ezen güç bizi de sömürmektedir. Kürtlerin onurlu bir þekilde yaþamasý için onlara destek vermeliyiz. Birlikte yaþadýðýmýz bir halkýn ezilmesine göz yu mar sak biz le rin de daha iyi koþullarda yaþamasý müm kün ol ma ya cak týr. Marks’ýn 150 yýl önce söylediði halen yolumuza ýþýk tu-
tuyor: “Baþka bir ulusu ezen bir ulus hiçbir zaman gerçekten özgür olamaz.” Patronlarýn dergisi Ekonomist bile “dünyada yaþayan 25 milyon Kürt devleti olmayan en büyük ve en eski etnik grup olarak bilinmekte” diyor. Bir Kürdün varoluþ ve yaþam hakkýný savunmak, kardeþçe ve daha güzel bir dünyada yaþamanýn ön koþuludur.
B a y r a m M e r a l k i m i te m s i l e d i y o r ? Türkiye’deki iþçi sendikalarýnýn baþýnda gelen Türk-Ýþ Konfederasyonu Baþkaný Bayram Meral, PKK lideri Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasý-nýn ardýndan Türkiye’nin çýkarlarýný düþündüðünü söyleyerek 480 bin kamu iþçisi adýna talep edilen 50 milyon artý yüzde 35 zammý, 20 milyon artý yüzde 30’a düþürdü. Bu nasýl bir mantýk? Kendi görüþleri-ne göre Öcalan’ýn yakalanmasý madem savaþý bitirecek, madem sava-þa yatýrým yapýlmayacak o zaman daha fazla zam istemesi gerekmez mi? Bu oranlarýn düþürülmesinin nedeni nedir? Ýþçinin sesini bu ka-dar duymazdan gelen Bayram Meral ve diðer sendika baþkanlarý ne-den bu kadar suskun kalýyorlar? Neden sadece kendi çýkarlarýný düþü-nüp belli baþlý partilerden milletvekili adayý oluyorlar? Neden SES Ge-nel Baþkaný Ali Ürküt içeri atýlýrken bu kadar azimli ve güvenli ko-nuþmuyorlar? Biz iþçiler olarak bu sorularý sormak ve cevaplarýný bul-mak zorundayýz.
Þamil Tolo
Kalkýnm a paketleri hep boþ çýktý 1994-95 Birleþmiþ Milletler Ýnsani Geliþme Endeksi’nde bölgelere göre yapýlan deðerlendirmede Güneydoðu Anadolu Bölgesi geri kalmýþ Afrika ülkeleri düzeyinde yeralýyor. Toplam nüfusun yüzde 20’sinin yaþadýðý Kürt illerinde toplam milli gelirin yanlýzca 7.2’si üretilebiliyor. Bölgede nüfusun yüzde 20’si yaþarken toplam çalýþanlarýn yanlýzca yüzde 3.5 oranýndaki bölümü istihdam edilebiliyor. Tür ki ye’de ki top lam iþ yer le ri nin
yanlýzca yüzde 6.8 düzeyindeki küçük bir payý bölge içinde kurulurken, kapanan þirket sayýsý her yýl bir önceki yýla göre yüzde 4 oranýnda çýkýyor. Bölgede kiþi baþýna düþen milli gelir 529 dolar düzeyinde kalýyor. Doðu ile Batý arasýndaki fark 11 kata ulaþýyor. Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre, 1985-98 döneminde bölgedeki hayvan ürünleri üretimi yüzde 40 azalmýþ. Bölgede meralarýn kullanýlmasýnýn
yasaklanmasýyla geçim kaynaðý hayvancýlýða baðlý olan köylüler açlýða mahkum edildi. Bunun faturasýný yine et fiyatlarýnýn yüzde 3500 artmasý karþýlýðýnda göçe zorlanan Kürt ve Türk iþçiler ödedi. Apo’nun yakalanmasý bu sorunlarý çözmedi. Doðu’da ortalama iþçi ücreti 30 milyon. Bölgede yaþayanlarýn yüzde 40’ý da okuma yazma bilmiyor. Bölgenin yarýsý temiz içme suyu bulamýyor. 1 öðretmen Ankara’da 29, Þýr-
Bi z emekçi ler d iðer ezi lenl eri n haklarýn ý d a s avu nmalýy ýz
Mi l l i y et ç i li k b i z i b ö l ü y o r Milliyetçilik, “vatanseverlik” adý altýnda insanlarýn sömürülmesini kolaylaþtýran ve maalesef hala dünyada egemen olan bir ideolojidir. Vatanseverlik, sömürenin sömürülen üzerindeki iktidarýnýn devamýný saðlayan en temel güç olan devlet otoritesini güçlendirmeye yaramaktadýr. Durup düþündüðümde biz iþçiler açýsýndan çok anlaþýlmaz olan bu durum, yöneticiler için çok zorunlu bir ihtiyaca yanýt veriyor. Bütün egemen sýnýflar geçmiþi sistematik olarak yeniden yazarlar. Bunun amacý ise egemen sýnýfý en olumlu açýdan, pürüpak göstererek fikirlerinin geçmiþten bu yana hep bir süreklilik içinde olduðunu kanýtlamaktýr. Bu biçimiyle Türkiye’nin resmi tarihi de diðer uluslarýn-
kinden hiç farklý deðildir. Bu konu emekçiler arasýnda en temel bölünmeye iþaret etmektedir. Bu bölünmenin taraflarý, ulus devlet çerçevesini kabul edenlerle onu yýkmak isteyenlerdir. Ama þunu unutmamalýyýz ki iþçilerin vataný yoktur. Türk iþçi ve Kürt iþçi Almanya’daki bir fabrikada beraber çalýþtýðýnda ikisi de sömürülüyor. Ýkisi arasýnda bir fark yoktur. O zaman iþçiler haklarýný almak için de beraber mücadele etmek zorundadýr. Nasýl ki yönetici sýnýfýn iþçi sýnýfýný kendisine baðlamak için vatanseverliðe ihtiyacý varsa iþçi sýnfýnýn da politik olarak baðýmsýzlýðýný saðlayabilmesi için enternasyonalizme ihtiyacý vardýr. Bu nedenle biz emekçiler her türlü ulusal baskýyý reddetmek zorundayýz. Ka-
dýnlarýn erkekler tarafýndan, Kürtlerin Türkler tarafýndan ezilmesi iþçi sýnýfýný böler. Bu bölyönet politikasý sadece kapitalistleri güçlendirir. Ama biz emekçiler bu çarký tersine çevirebiliriz. Bu bizim elimizde. Bu da egemen sýnýfýn bizi bölmek için ortaya attýðý milliyetçilik, mezhep ayrýmý gibi ayrýmlara karþý mücadele etmekten geçer. Biz emekçiler ezilen kesimler üzerindeki her türlü baskýya aþýrý düzeyde karþý çýkmak zorundayýz. Bir Türk iþçi Kürtlerin ezilmesine karþý bir Kürt iþçisinden daha kararlý bir þekilde karþý çýkmalýdýr. Çünkü biz emekçiler ezilenlerin kürsüsü olmak zorundayýz. Biz emekçiler egemen sýnýfýn fikirlerini benimsememeli, kendi kaderimizi kendimiz tayin etmeliyiz.
Al i E rd o ð an
nak’ta 86 öðrenci eðitiyor. Bir doktara Ýstanbul ve Ankara’da 541 kiþi düþerken Güneydoðu’da bir doktora 4 bin 500 hasta düþüyor. Türkiye ortalamasý 167 milyon lira olan kiþi baþýna düþen mevduat, bölgede 10 milyon lira. Tunceli, Siirt ve Gümüþhane’de göç oraný yüzde 15. Türkiye bütçesinin yüzde 15’i askeri harcamalara ayrýlmakta. Türk ordusu NATO ülkeleri arasýnda ABD’den sonra en büyük orduya sahip.
Piþmanlýk Yasasý Deðil Genel Af PKK Lideri Abdullah Öcalan’ýn Türkiye’ye getirilmesinden sonra piþmanlýk yasasý yeniden gündeme geldi. Daha birkaç ay önce genel aftan söz eden Ecevit þimdi PKK gerillalarýna “teslim olun, piþman olun, size iyi davranýrýz, devlet sözü” diyor. Yoksulluktan baklava çalacak duruma düþen Kürt çocuklarý cezaevlerinde çürürken çete yöneticileri, dolandýrýcýlar ellerini kollarýný sallayarak geziniyor, seçimlerde milletvekili adayý oluyorlar. Ecevit bu adaletsizliði gidermeye çalýþacaðýna geçen yaz bizzat kendisinin gündeme getirdiði genel affý unutturmak istiyor, binlerce tutuklu ve hükümlü ile yakýnlarýnýn umutlarý üzerinde oyun oynuyor. Kürt sorununun askeri yöntemlerle, devletin güç gösterisiyle çözülemeyeceðini askeri yetkililerden, TÜSÝAD patronlarýna kadar birçok kesim açýkça ifade ederken Hükümet, piþman olunacak birþey yapmadýðýný düþünenleri onursuzlaþtýrmayý, kiþiliksizleþtirmeyi, itirafçý, ispiyoncu yapmayý, ardýndan da hapishanelerde çürütmeyi hedefliyor. Eðer sorunlar devletin güç gösterisi yapmasýyla çözülecek olsaydý þimdiye Kürt sorunu diye birþey kalmazdý. Baþbakan yüzbinlerce insanýn yakýnlarýný kaybettiði bu savaþý bitirmek, Kürt sorununu çözmek istiyorsa iþe onbini aþkýn Kürt tutukluyu da kapsayacak bir genel af çýkarmakla baþlamalý, cezaevlerini boþaltmalýdýr.
So n g ü l Ö z d emi r
4
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1999
Kürtler ve Em pery alizm:
Tarih boyunca ezilen vatansýz bir ulus PKK lideri Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasý ile Kürt sorunu uluslararasý düzeyde gündeme oturdu. Dünyanýn heryerine daðýlmýþ yüzbinlerce Kürt, yaþadýklarý yerlerdeki yöneticilerin birþeyler yapmasý için protestolarýný sürdürüyorlar. Kürt sorunu yalnýzca Türk devletinin sorunu deðil. Uluslararasý düzeyde patronlarýn dergisi olan The Economist’in "Kürtlerin trajedisi" baþlýðýyla yayýmladýðý dosyada "25 milyon Kürt baþka hiç kimsenin ulaþmalarýný istemediði bir amaca ulaþmaya çalýþýyor" diyor. Hemen hemen bütün ciddi yabancý gazeteler Abdullah Öcalan’ýn kaçýrýlmasý haberine yer verirken Kürtleri "kendi devleti olmayan dünyanýn en büyük etnik grubu" (The Economist, 20/2/99) ya
da "kendi ülkesi olmayan dünyanýn en kalabalýk milleti" (Financial Times 17/2/99) olarak tanýmlýyor. Dünya devletlerinin Kürtlerin onyýllardýr yaþadýðý zülüm karþýsýnda aldýklarý tutum tam bir iki yüzlülük örneði oluþturuyor. Tarih boyunca emperyalist güçler ve bölgedeki egemen devletler Kürtleri hem sömürdü hem de ilk fýrsatta ihanet etti. Kürtler yaþadýklarý bölgeden geçen her yayýlmacý güç tarafýndan ezildiler. 8. yy’da farklý bir ýrk olarak ortaya çýkýþlarýndan hemen sonra Araplarýn, 4 yüzyýl sonra da Selçuklular’ýn iþgaline maruz kaldýlar. 14. yy’da Moðollarýn egemenliði altýndaydýlar. 16. yy baþlarýnda Kürdistan iki güçlü merkezi devlet arasýnda bölünmüþtü. Ýran ve Osmanlý Ýmparatorluðu. Ancak Kürtler üzerindeki baský Avrupalý sömürgeci ordularýn müdahalesiyle daha farklý bir boyuta ulaþtý. Bölge üzerindeki sömürgeci planlar Fransýz ve Ýngiliz hükümetleri tarafýndan 1916’da çizildi. Bu plana göre çöken Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Ortadoðu’daki bölgeleri iki "egemenlik alaný"na bölünmüþtü. Güney Kürdistan’dan Kuvveyt’e kadar olan bölge, Mezepotamya (Irak) Ýngiltere’ye aitdi, bugünkü Suriye ve Lübnan’ý içeren bölge ise Fransýzlarýn egemenliði altýndaydý.
" T ü r k i ye l i K ü r t l e r " 1918’de Osmanlý Ýmparatorluðu’nun çökmesi ile Birinci Dünya Savaþý’ndan
zaferle çýkan emperyalist güçler topraklarý kapýþmak için Osmanlý topraklarýna doluþtular. Serv antlaþmasý "Türkiye" olarak anýlan topraklarý parçalamayý hedefliyordu. Bütün dünya, özellikle Avrupa ülkeleri, Rusya’da iþçilerin iktidarý ele geçirmesiyle sonuçlanan iþçi devrimleriyle çalkalanýyordu. Almanya, Macaristan ve Ýtalyan iþçileri de iktidar için ayaklanmýþlardý. Mustafa Kemal liderliðindeki hareketin iþçi devrimleriyle sarsýlan emperyalist güçlere karþý çýkabilmek için "zafer" karþýlýðýnda Kürtlere otonomi sözü vermiþ ve Kürtlerin desteðini almýþtý. Kýsmen bu ittifaký da bozma çabasýyla Ýngiltere ve Fransa baðýmsýz bir Kürdistan’ý destekleyecekleri havasý yarattýlar. Geri ve feodal bir devletin güvenli bir tampon bölge yaratacaðýný düþünüyorlardý. Bu devlet Ýngiltere’nin Musul’daki petrolü kontrol etmesine yardýmcý olabilirdi. 1918’de bu bölge Ýngiltere tarafýndan iþgal edilmiþti. 1922’ye gelindiðinde Türkiye’deki bütün yabancý ordular çekilmiþti. Lozan Antlaþmasý imzalandý ve Kürt otonomisi konusunda verilen tüm sözler unutuldu. Ýngiltere Türk milliyetçiliðini pasifize etmiþ olmaktan, Mustafa Kemal de kurduðu Türk devletinin sahip olduðu topraklardan memnundu.
"Iraklý Kürtler" Bu arada Ýngiltere ve Fransa Osmanlý’dan geriye kalan alanlar üzerinde didiþmeye devam ediyorlardý. Baðdat çevresindeki bölge Ýngiltere’nin etki alaný içindeydi. Kuzeyinde Musul’da deðerli petrol kaynaklarý ve bölgede yaþayan Kürtler vardý. Ýngiltere 1918’de bölgeyi iþgal ettiðinde Kürtler ayaklandý. Süleymaniye’de Kürtler baðýmsýzlýklarýný ilan ettiler. Ancak çok geçmeden ayaklanma Ýngiliz
kuvvetleri tarafýndan kanlý bir þekilde bastýrýldý. 1920’de Irak Ýngiltere’nin mandasý altýna girdi. Bir yýl içinde Ýngiltere kendisine bir lider buldu ve Irak’a kral yaptý. Bu, Kral Faysal’dý. Kürtler’den yükselen muhalefet nedeniyle Irak ve Ýngiltere 1922’de bir deklerasyonla Kürtlerin "Irak sýnýrlarý içinde bir Kürt hükümeti kurma" hakkýný tanýdý. Ancak Mustafa Barzani liderliðindeki Kürt güçleri bu sözün gerçekleþmesi amacýyla ayaklandýðýnda Ýngiliz Hava Kuvvetleri tarafýndan yenilgiyi kabul edinceye kadar bombalandýlar.
Emperyalist düzenleme Ýngiltere’nin planý 1926’da nihayet gerçekleþti. Ýngiltere’nýn kontrolü altýnda yeni Irak devleti yaratýldý. Irak Araplar tarafýndan yönetilmekte, ancak Kuzeyde Kürtlerin yaþadýðý petrol zengini bölgeyi de içine almaktaydý. Bu yeni ülkenin iktidarýnda Baðdat merkezli Kral Faysal’ýn yönetiminde sünni müslüman tüccar sýnýfý vardý. Buraya kuzeyden Musul’daki Kürt vilayeti, güneyden Basra eklenmiþti. Bu arada Türkiye ile Fransa’nýn egemenliði altýndaki Suriye arasýnda son sýnýrlar çizilmekteydi. Yeni Suriye Kürdistan’ýn üç bölgesini kapsamaktaydý. Emperyalist bölüþüm tamamlandýðýnda Kürt devletine alan kalmamýþtý. Kürtler temel olarak dört ülke topraklarýnda bölünmüþ olarak yaþýyorlardý. 12 milyon kadar Kürt Türkiye’de, 3-4 milyon kadar Irak’ta, 6 milyon Ýran’da, 1 milyon Suriye’de. Böylece Kürtlerin kendi varoluþlarý üzerindeki kontrol reddedilmiþ ve yaþadýklarý bölgelerde ikinci sýnýf vatandaþ olarak görülerek ciddi baskýlara maruz kaldýlar.
H a le p çe ka t l i am ý, I ra k 1 9 8 8
K ürtler üzerindeki bas ký lar ürkiye’de yýllarca Kürtlerin varlýðýný reddetti. Kürtleri "Dað Türkleri"nden baþka biçimde adlandýrmak suç sayýldý. Kürtlerin kendi dillerini veya kültürlerini ifade etmesi yasaklandý. Bu baskýya karþý her türlü direniþe þiddetle karþýlýk verildi. Kürtler 1925’de ayaklandýðýnda binlercesi öldürüldü. Yüzlerce köy yakýldý ve yüzlerce Kürt savaþçýsý meydanlarda idam edildi. Kürt sorununu çözmek için Kürt nüfus Türkiye’nin deðiþik yerlerine daðýtýlarak etkisizleþtirmeye çalýþýldý. 1925-28 yýllarý arasýnda toplam 1 milyon kadar Kürt kendi topraklarýndan sürüldü. Bu göç sýrasýnda 10 bin kadar insan daðlarda öldü. 1937 Dersim ayaklanmasý kanlý þekilde bastýrýldý. Bombalarla Kürt köyleri dümdüz edildi. Maðaralara sýðýnanlar gaz bombalarýndan yanarak ve zehirlenerek öldüler.
T
Iraklý Kürtler, ABD ve Ýran 1972’de Saddam Hüseyin Irak petrol yataklarýný kamulaþtýrdýðýnda, ABD ve o dönemki müttefiki Ýran Þahý’nýn hiddetini üzerine çekmiþti. Emperyalistler Saddam Hüseyin üzerinde baský uyguladýklarý sürece Kürtleri desteklemekten memnundular. Ancak ABD ve Ýran’ýn çýkarlarýný zedeleyeceði için bu destek baðýmsýzlýk veya tam özerkliðe kadar uzanmýyordu. 1974’de Molla Mustafa ABD ve Ýran’ýn desteðine güvenerek ayaklandýðýnda bu desteðin Kürtler’den çekilmesi için Irak süratle Þatt-ül-Arap suyollarý konusunda tavizler verdi. Ýsyancýlar katledildi ve yüzbinlercesi sürüldü. Toplam 1400 köy boþaltýldý. Bölgeye giden bir Ýngiliz doktoru David Nabarro Ýngiltere Dýþiþleri Bakanlýðý’na Kürtlerin açlýða terkedilmiþ olmasýný þikayet edince, yetkililerin kendisine yanýtý þöyle oldu."Irak’tan her yýl 500 milyon sterlinlik ihale alýyoruz. Hiçbir
hükümet maðdur durumdaki bir azýnlýk için bunu feda etmez." Iraklý Kürtlere uygulanan en son büyük katliam 1988’de yaþandý. O dönemin büyük güçleri islamcýlar tarafýndan yönetilen Ýran’a karþý Irak’ý destekliyorlardý. Kuzey Irak’ta Kürtler’e yapýlan "Anfal" operasyonlarýnda 150-200 bin kiþi öldü, 1.5 milyonu da sürüldü. Büyük miktarlarda kimyasal silah kullanýlan bu katliam Batý basýnýnda ancak Ýran’ýn savaþta galip gelemeyeceði kesinleþtikten sonra duyuruldu. Silahlarýn yapýmý için gerekli kimyasal maddelerin Alman, Ýtalyan, Hollandalý ve Fransýz þirketlerince saðlandýðý daha sonra ortaya çýktý. Bizler daha çok 5 bin köylünün öldürüldüðü Halepçe’yi biliyoruz. Ancak Halepçe gibi yüzlerce köy vardý. Toplam 3 bin köy yokedildi. Halepçe katliamýndan bir yýl sonra Türkiye, Ýngiltere, Fransa, Ýtalya, Yunanistan ve Portekiz Baðdat’ta Uluslararasý bir Askeri Ürün Fuarý’na katýldýlar.
Körfez Savaþý sonrasý 1991’deki Ýkinci Körfez Savaþý’nda Iraklý Kürtler bir kez daha destek aldýlar. Bu kez ABD ve Türkiye’den. Bu destek Saddam Hüseyin’e sýkýntý verecek ama baðýmsýz bir Kürt devletini kurdurtmayacak düzeydeydi. Türk Hükümeti Aðustos 1993’de Erbil’deki Kürt Hükümeti’ne 13.5 milyon dolar para verdi. Irak’ýn Körfez Savaþý’nda yenilmesinden sonra ABD, Kürtleri Saddam’a karþý ayaklanmaya teþfik etti. Saddam sivillere karþý fosfor gazý kullandý, binlerce insaný öldürüldü. Bir kez daha 1.5 milyon insan yerinden yurdundan oldu. The Economist’e göre "Hiçkimse bölgede tam olarak kaç Kürt olduðunu bilmiyor: Çünkü ilgili ülkelerin hiçbiri býrak saymayý Kürtlerin varlýðýný bile kabul etmek istemiyorlar. Her ne kadar Ýran, Türkiye, Irak ve Suriye zaman zaman birbirlerinin baþkaldýran Kürtlerini destekleseler de kendi Kürt azýnlýklarýna yanlýþ fikir vereceðinden otonom veya baðýmsýz bir Kürt varlýðý görmek istemiyorlar."
Kürtlerin güvenilir tek dostu iþçi sýnýfýdýr Kürtlerin hak mücadelesi ancak bölgedeki iþçilerin mücadelesiyle birleþtiðinde kazanabilir. Yakýn geçmiþe baktýðýmýzda Kürtlerin güçlü olduðu dönemler çevrelerindeki iþçi sýnýflarýnýn güçlü olduðu dönemlerdir. 1905 ve 1917’deki Rus devrimleri sýrasýnda Kürtler Ýran’da sovyetler oluþturarak kendi yaþamlarýný kendileri kontrol ettiler. Irak’ta iþçi sýnýfý mücadelesinin yüksek olduðu 1950 ve 70’lerde ve 1979 Ýran Devrimi sýrasýnda kazanýmlar elde edildi. Türkiye’deki Kürt hareketi de Türk iþçi sýnýfýyla ortak bir kadere sahip. Yüzyýlý aþkýn bir süre önce bir Ýngiliz diplomatý "Ýngiltere’nin ne daimi düþmaný ne de daimi dostu vardýr" demiþti. Bu bütün kapitalist düþman kardeþler için sözkonusudur. Ancak iþçi sýnýfý bütün ülkelerin iþçileri ve ezilenlerinin daimi dostudur. Hem kendini hem de ezilen Kürt kardeþlerini kurtarmak için iþçi sýnýfý gücünü ortaya koymaya kazanýlmalýdýr.
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi 5
Filistin: Ýrlanda: Filistin topraklarýnda yüzyýllardýr yaþayan bir halk sürüldü ve yerine ABD’nin Ortadoðu’da jandarmalýðýna soyunan bir devlet kuruldu. Filistinliler 50 yýl boyunca Ürdün, Lübnan, Gaza ve Batý Yakasý’nda sürgün kamplarýnda yaþadýlar. Topraklarý çalýndý, iþsiz býrakýldýlar. Ýþ bulmak ve çalýþmak için Ýsrail devletine baðýmlý kaldýlar.
Ul u sa l b a sk ý Kuzey Ýrlanda’da Ýrlanda’nýn baðýmsýzlýðýna muhalefet eden protestanlarýn çoðunluk olduðu bir mini-devlet kuruldu. 70 yýlý aþkýn bir süre Kuzey Ýrlanda’daki kotolik halk sistematik bir þekilde ayrýmcýlýða maðruz kaldý. Katoliklerin Protestanlara göre iþsiz kalma olasýlýðý çok daha yüksek. Bütün devlet aygýtý, polis, devlet bürokrasisi protestanlarýn egemenliði altýnda. Taraflý bir seçim sistemi katoliklerin seçme ve seçilme haklarýný son derece kýsýtlýyor. Dönem dönem Ýrlanda dilini konuþmak, hatta dili bilmek bile yargýsýz hükümlülüðe neden olabiliyordu. Filistinlilerin ve Kuzey Ýrlanda’da yaþayan katoliklerin bu koþullara karþý isyan etmeleri son derece doðal. Filistin Kurtuluþ Örgütü (FKÖ) gerilla saldýrýlarý, bombalama ve uçak kaçýrma eylemleri yaptý. Ýrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (ÝRA) bomba yerleþtirip Ýngiliz hükümet liderlerine saldýrlar düzenledi. Bu saldýrýlardan birinde kraliçenin amcasý ve eski baþbakan Margaret Thatcher’in en yakýn çalýþma ar-
Neden ulusal k ur tuluþ mücadelesi veriyorlar? kadaþý öldürüldü. Hem ÝRA hem de FKÖ toplumun kitlesel desteðine sahiptiler.
Anlaþma masasýna giden yol Þimdi ikisi de karþý tarafla görüþme masasýna oturdular. Görüþmeler FKÖ ve ÝRA liderlerini politik iktidara yaklaþtýrýrken, bu harekete kitlesel destek saðlayanlarýn temel sorunlarýnýn hiçbiri çözülmeden, devam ediyor. Filistinliler mini bir devletin içine hapsedildiler. Kendilerinden çalýnan topraklarý geri alamadýlar. Halen çalýþmak için Ýsrail’e kapýlardan giriþ-çýkýþ yapmak zorundalar. Ekonomik durumlarýnda hiçbir iyileþme yok. Yeni Filistin’in devlet görevlileri iþgalci Ýsrail görevlileri kadar baskýcýlar. Yaser Arafat’a muhalefet edenler bastýrýlýyor, hapse atýlýyor. Filistin DGM’leri bugüne kadar 24 idam cezasý kararý aldýlar. Bunlarýn üçü infaz edildi. Kuzey Ýrlanda’da benzeri bir durum sözkonusu. Kotolikler hala protestanlarýn aðýrlýkta olduðu bir devletin uyguladýðý ayrýmcýlýkla karþý karþýyalar. FKÖ ve ÝRA’nýn çok net ulusal amaçlarý vardý. FKÖ için Yahudiler ve Araplar’ýn birlikte yaþayabileceði birleþik ve laik bir Filistin; ÝRA için birleþik bir Ýrlanda. Her iki harekette bu amaçlarýna ulaþmaktan çok uzak. Üstelik bu hareketlere destek veren kitlelerin maddi yaþam koþullarýnda hiç bir iyileþme saðlanmadý. Her iki ülkede de bu kadar az deðiþim getiren barýþ antlaþmalarýna karþý tepkiler geliþti. Filistin’de Hamas, Ýrlanda’da Gerçek ÝRA hareketleri antlaþmalara “satýldýk” diyerek, karþý çýkýyorlar.
Neden baþarýsýz oldular? Her iki hareketin de haklý bir davasý ve sadece kendi ülkelerinde deðil uluslararasý ölçekte kitlesel destekleri vardý. Neden baþaramadýlar?
Yer, El Halil kenti. Tarih 1997. Ýsrail askerleri ateþ ediyor. Elinde Filistin bayraðý olan genç vurulduðunda bayraðý düþürmemek için acýyla direniyor. AP muhabiri Santiago Lyon’un bu fotoðrafý Dünya Basýn Fotoðraf Yarýþmasýnda ikinci oldu. Bu sorunun yanýtý hareketin liderlerinin destek için yanlýþ yerlere bakýyor olmasýnda. Tam da bu nedenle hareketin baþarýsýný saðlayabilecek güçlerle buluþamadýlar.
E g e me n s ý n ý f l a r a yaslanarak kurtuluþ mümkün mü? Kuruluþundan itibaren FKÖ, Arap devletlerinin özellikle de Suudi Arabistan’ýn desteðine baðýmlýydý. FKÖ, kendi destekçilerini gücendirmek korkusuyla Arap iþçilerinin mücadelesiyle kader birliði yapmadý. Oysa Ortadoðu iþçi sýnýflarý Filistin davasýný destekliyor ve kurtuluþ mücadelesine sempatiyle bakýyorlardý. Arap egemen sýnýflarý ise en iyi durumlarýnda bile güvenilmez, en kötü durumlarýnda ise düþmanca davranýyorlardý. Arap liderleri açýsýndan evdeki ayaklanmalarý bastýrmak, Filistinlileri desteklemekten önce geliyordu. Her ne kadar Arap milliyetçiliði konusunda aðýzlarý çok laf etsede, gerçek
düþmanlarýnýn evde olduðunu biliyorlardý. O da iþçi sýnýfýydý.
Vizesiz dünya Eylül 1970’de Ürdün kralý Hüseyin, ülkedeki iltica kamplarýný basarak Filistinlileri katletti. Halbuki FKÖ ve Filistinliler Kral Hüseyin’i dost ve müttefik biliyor, ona güveniyorlardý. Ýsrail ile yapýlan Ortadoðu Barýþ Antlaþmasýndan önce Yaser Arafat bir ülkeden diðerine gidiyor sýðýnabileceði bir yer arýyordu. Arafat Ýsrail gizli servisi MOSSAD tarafýndan yakalanmaktan kurtuldu ancak kendini Tunus’ta buldu. ÝRA’da Güney Ýrlanda hükümetine karþý geliþen muhalefetle iþbirliði yapmayý reddederek kendi kuyusunu kazdý. Halbuki Güney Ýrlanda iþçileri Kuzey’de yaþayan katoliklerin davasýný destekliyordu. Kuzey Ýrlanda’da “Kanlý Pazar” diye anýlan katliamda 13 katolik göstericinin öldürülmesi üzerine Güney Ýrlanda’nýn baþkenti
Dublin’de devasa bir dayanýþma gösterisi yapýldý ve Ýngiliz Büyükelçiliði yakýldý. Ancak ÝRA, Güney Ýrlanda iþçi sýnýfý mücadeleleriyle dayanýþmayý ve kader ortaklýðý yapmayý; doðum kontrolünü ve boþanmayý yasaklayan devletin gerici katolik uygulamalarýna karþý çýkmayý ýsrarla reddediyordu.
Silahlý mücadele Ýngiltere ÝRA’yý, Ýsrail de FKÖ’yü yenemiyordu. Ancak ne ÝRA ne de FKÖ silahlý mücadeleyle önlerine koyduklarý amaca ulaþabiliyorlardý. Satrançta pat denilen durum sözkonusuydu. Tam da bu nedenle þu anda silahlý mücadeleyi sürdürmeye çalýþan Gerçek ÝRA ve Hamas ayný çýkmaz sokakta dönüp duruyorlar.
Ul u sa l c ý l ý ð ý n t r a j i k sýnýrlarý Ýrlanda ve Filistin’deki trajedi özgürlük için mücadele edenlerin gerçek müttefiklerinin bu mücadeleye çekilmemiþ olmasý-
dýr. Ýngiltere ve Güney Ýrlanda’da iþçiler Kuzey’deki ulusal baskýlara karþý mücadeleye hazýr olduklarýný göstermiþlerdi. Ortadoðu’da Arap iþçileri de mücadeleye hazýrdýlar. Ancak ÝRA ve FKÖ liderliklerinin dar ulusalcý ufku bu olanaklarýn kaçýrýlmasýna neden oldu. Hem egemen sýnýfla hem de iþçi sýnýfýyla ayný anda dost olunamayacaðýný anlamadýlar.
Çözüm ne? Egemen sýnýf asla güvenilir bir müttefik olamaz. Bu nedenle iþçi sýnýfýný kendi davana kazanmak zorundasýn. Ulusal baskýlara son vermek ve özgürlük için mücadele halen devam etmekte. Bu mücadele gerilla savaþýný canlandýrarak deðil gerçek bir sosyalist alternatif inþa ederek verilebilir. Ulusal baskýlarý sonlandýrmak ve tüm bunlarýn nedeni olan kapitalist sistemi ortadan kaldýrmak için birleþik bir iþçi sýnýfý hareketine ihtiyaç var.
C.Uzun
HANGÝLERÝ GERÇEK TERÖRÝSTLER? Jo m o K e n y a tta Ýngiliz sömürgeciliðine karþý mücadelenin baþýný çekti. “Mau Mau” hareketi sýrasýnda 13 bin insan öldü. Ölenlerden sadece 32’si beyazdý. Devlet tarafýndan “terörist” ilan edildi ve yedi yýl hapse mahkum oldu. Silah arkadaþý Deden Kimathi 1957’de idam edildi. Kenya 1964’te baðýmsýzlýðýna kavuþunca Jomo Kenyatta Kenya’nýn ilk baþkaný oldu. H e n r y K i s s in g e r “Vietnamý orta çaða döndürünceye kadar bombalama” planýnýn mimarý. Ayný za-
manda Kamboçya’yý bombalayan adam. Bu iki eylemiyle 3-4 milyon insanýn ölümünden sorumlu. ABD’nin yiyecek yardýmý politikasý konusunda þunlarý söylemiþti: “Ýnsanlarýn aç olmalarý onlara yiyecek vermek için iyi bir neden olamaz.” Bu adama Nobel Barýþ Ödülü uygun görüldü. R o b e rt M u g a b e Zimbabwe’de Ýngiliz sömürgeciler tarafýndan 10 yýl hapiste tutuldu. Hapisten kurtulunca azýnlýk beyaz yönetime karþý gerilla savaþýnýn liderliðini yaptý. 197279 yýllarý arasýndaki iç savaþ
sýrasýnda 27 bin insan öldü. Mugabe’ye “terörist” damgasý vuruldu. Mugabe 1980’de Zimbabwe’nin seçimle iþbaþýna gelen ilk baþbakaný oldu. N e l s o n M a n d e la Güney Afrika’da 1963’de terör suçlarýndan dolayý tutuklandý. Ünlü Rivonia davasýnda yaptýklarýný inkar etmediði ve piþmanlýk göstermediði için 27 yýl hapis yattý. Liderliðini yaptýðý Afrika Ulusal Kongresi ve onun silahlý kanadý “Ulusun Mýzrak’ý” Güney Afrika beyaz ýrkçý rejimine karþý silahlý eylemler yaptý, çeþitli bom-
balama eylemleri gerçekleþtirdi. Zamanýn Ýngiltere Baþbakaný Margaret Thatcher, “Mandela gibi eli kanlý bir teröristin Güney Afrika Baþkaný olacaðýný düþünüyorsan rüyalar aleminde yaþýyor olmalýsýn” diyordu. Mandela 1991’de yapýlan ilk özgür seçimlerde Güney Afrika Baþkaný oldu. B ill C lin t o n Baþý her sýkýþtýðýnda Irak ve Sudan’daki savunmasýz sivillerin üzerine bomba yaðdýrdý. Sudan’da kimyasal silah ürettiði idasiyla bombalanan fabrikanýn ilaçtan baþka birþey üretmediði artýk
biliniyor. ABD’nin kimyasal ve biyolojik silah deposu dünyanýn diðer ülkelerinden kat kat fazla. Halen ABD Baþkaný. G e o rg e B u sh ABD Baþkanlýðý yaptý. 1991 Körfez Savaþý’nýn ve savaþýn bitiminde Basra yolunda kaçan 200 bin savunmasýz insanýn ölümünden sorumlu. Y a se r A ra fa t Arafat’ýn liderliðindeki Filistin Kurtuluþ Örgütü kuruluþundan itibaren “terörist” damgasýný yedi. ABD’nin desteklediði Ýsrail’in Filistin topraklarýný iþgaline kaþrý
hem Ýsrail’de hem de sýnýr ötesinde silahlý eyemler yaptý. Arafat þu anda miniFilistin devletinin baþkaný. S u h a rto Endonezya’da 1965’de darbeyle iktidara geldiðinde yaptýðý ilk iþ yarým milyon Komünist Parti destekcisini katletmek oldu. 1975’de Doðu Timor’u iþgal ederken 200-300 bin insanýn ölümüne neden oldu. Batýlý güçler Suharto’yu bu hizmetleri karþýlýðýnda sonuna kadar desteklediler, silahlandýrdýlar. 1998’de Endonezya halký tarafýndan devrildi.
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1999
cevit, seçim öncesi yönetici sýnýfýn tercihi haline geldi. Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasýndan dolayý merkez sað fikirlerin etkisinde olan ve bayram havasýndaki insanlar arasýndan oy topluyor. 70’lerde yaþayanlar için Ecevit iþçilerden oy alan, sosyal demokrat parti CHP’nin lideriydi. Ancak 1980 sonrasý yeniden þekillenen siyasi panaromada, yeni kuþak iþçi militanlar için Ecevit, iþçi lideri olmaktan çok, sol oylarýn bölünmesine neden olan, birleþmeye direnen, inatçý, karýsýnýn sözünden çýkmayan, yaþlý adamýn tekiydi. Ecevit, sosyal demokrasinin geleneksel olarak tek lider peþinden giden, Kürt sorunu konusunda daha milliyetçi ve saldýrgan sosyal demokrat iþçilerin oylarýný almaktaydý. Ecevit, SHP’nin HEP ile ittifak kurup Kürt milletvekillerini meclise sokmasýna karþý yönetici sýnýfýn yaptýðý kampanyada saðcýlarla birlikte yer aldý. SHP- DYP koalisyon hükümeti sýrasýnda 12 Eylül’den sonraki 10 yýllýk sürede biriken beklentilerinin hiçbirisinin gerçekleþmediðini gören iþçiler, milliyetçi propaganda altýnda saða kaydýlar. 1990’larýn baþýnda Kürt milletvekillerinin meclisten atýlmasýna ortak olan sosyal demokratlar toplumda saðýn yükseldiðini ve hatta faþist partilerin büyüdüðünü görüyorlardý. Sosyal demokrasinin çözümsüz olduðuna kanaat getiren kent yoksullarý yüzünü daha radikal bir söyleme sahip olan islamcýlara çevirdi. Ecevit tüm bu toplumdaki en genel anlamda saða kayýþ süresince hep kendini seçenlerden daha saðda durmaya özen gösterdi. Kürt sorununda silahlý çözüm taraftarýydý, islami harekete karþý yürütülen ordu müdahalesini (28 Þubat süreci) destekledi, özelleþtirmeleri ve IMF politikalarýný savundu, en temel sendikal hak taleplerini görmemezlikten geldi, kamu çalýþanlarý için sahte sendika yasasýný savundu. Ýþçi hareketi, 1980 sonrasý mücadelelerinde Ecevit’i hiç yanýnda görmedi. Ecev it ’in yüks elmesi sol un y üksel mes i mi ? Ne yazýk ki hayýr. Bugün soldan, özellikle de CHP’den Ecevit’e kayan iþçiler saðýn basýncý altýndalar. Artýk 70’lerdeki gibi radikal taleplerle iktidar olunamayacaðýný, solun iktidar olabilmesi için patronlarla iyi geçinmesi gerektiðini düþünüyorlar. Ecevit’e oy vermeyi düþünen iþçiler kendilerine daha iyi bir gelecek sözü verilmediðinin farkýndalar. Ancak baþka çare olmadýðýný düþünüyorlar. Daha önce CHP’ye oy vermiþ olan bir çok emek-
E
çi “Soldaki en büyük partiye oy vermek”, ya da “kötünün iyisini seçmek” gerektiði düþüncesi ve CHP’nin ihanetleri nedeþimdi yüzlerini niyle DSP’ye dönüyor. “Solda birlik” için DSP’ye yöneliþ var. Ancak ne yazýk ki Ecevit hergeçen gün sað politikalarý daha fazla benimseyip, daha önceki sað hükümetlerin yapamadýklarýný yapmayý planlýyor. Zaten bu nedenle hem ordu hem de büyük sermaye ve onun medyasý tarafýndan destekleniyor. Dolayýsýyla “Sol iktidar” özlemiyle Ecevit’e kayan oylar aslýnda sað politikalarý benimseyerek egemen sýnýfýn gözüne girmeye çalýþan bir partiye kayýyor.
Türkiye’yi kim yönetiyor?
Ser tu ð Çi ç ek
Gel ecek ay yapýl acak seçiml erl e m ill etvekil ler i ve bel edi ye baþkanlarý yeni lene ce k. Ý l k o k u l d a n i t i b a r e n h e p i m i z e “ T ü r k i y e ’ de d e m o k r a s i o l du ð u , h a l k ý n k e n di k e n d i n i y ö n e t t i ð i ” ö ðr e t i l i r . G e r ç e k t e n d e 4 - 5 y ý l d a b i r y a pý l a n s e ç i m l e r de o y k u l l a n ý p k i m i n m i l l e t v e k i l i y a da belediye baþkaný olacaðý kon usu nda fikri mizi beli rtm e hakkýmýz vardýr. Am a i ki seçim ar asýnda kalan uzun yýll ar boyun ca yaþamým ýzý doðrudan il gi lendire n önem l i kararlarda bil e kim se bize fikri mizi sor maz. Örneðin çalý þtý ðý mýz iþye rini n kapatýl masý ya da özelle þti ril mesi konusu nda oy h akkým ýz yokt ur. Ýþye rler inde n eyin ne kadar üret ile ceði ni bize sormazl ar. Çalý þma saatl eri ni ve koþu llarýný biz belir leyem eyiz. Daha da önemli si Somali’ ye , Arn avut l u k ’ a , K u z e y I r a k ’ a y a d a K ý b r ý s ’ a a s k e r gö n d e r i l i r k e n , s a v a þ a g i d e r k e n de o y h a k ký mýz yokt ur. Toplumda yaratý lan zengin liðin nasýl kul lan ýlacaðý konusunda da fi kr i m i z i s o r m az l a r . T o p l an an v e r g i l e r i n y e n i ü n i v e r s i t e v e h as t an e a ç ý l m as ý i ç i n m i y o k s a s av a þ h e l i k o p t e r l e r i al m a k i ç i n m i k u l l an ý l a c að ý k o n u s u n d ak i k ar ar l ar h e p “ b ü y ü k l e r i m i zc e ” v e r i l i r .
CHP ne yapýyor? Türkiye’de sosyal demokrat kimliðe sahip iþçiler için CHP’li kalmak saða kayýþa karþý bir direnç anlamýna geliyor. Ancak bu direnç politik olarak çok zayýf. Çünkü CHP liderliði Ecevit ile rekabet edebilmek için emekçilere ve onlarýn taleplerine bakmaktansa Ecevit’ten daha çok milliyetçi, daha çok laik cepheci, olmaya çalýþýyor. Oysa milliyetçilik de laik cephecilik de bizim sýnýfýmýzý bölen ideolojiler. Zaten milliyetçiliðin asýl sahibi sað partiler, laik cepheciliðinkinin ise ordu. CHP patronlarla iliþkilerini geliþtirerek, ordunun “esas partisi” olmaya çalýþarak, Kürt sorununu görmezden gelerek politika yapmaya çalýþýyor. Bu nedenle de ona oy veren emekçilerin güvenini daha da yitiriyor. Ecevit de, Baykal da Türkiye’de kapitalizmi nasýl daha iyi yönetiriz diye yarýþýyorlar ve kendilerini egemen sýnýfa kanýtlamaya çalýþýyorlar. Her iki parti de bütün sorunlarýmýzýn esas nedeni olan kapitalist sistemi korumak ve devam ettirmek istiyor. Al ter nati f v ar m ý ? Patronlarýn krizinin bedelini ödemek istemeyen, daha güzel bir dünyada yaþamak isteyen insanlar için bu seçimlerde onlarý umutlandýracak, güven verecek bir alternatif yok. Alternatif arayan, yaþanýlan sorunlarýn etkisiyle radikalleþen insanlar için sosyalist alternatifin inþasý kaçýnýlamaz bir ihtiyaç. Emekçilere yönelik her türlü saldýrýya karþý tutarlý bir þekilde tutum alacak ve mücadelenin önünü açacak bir alternatif inþa etmeliyiz. Sosyalistlerin görevi, seçim öncesi iþçi sýnýfý içinde egemen olan çözümsüzlük hissine ve saða kayýþa karþý tartýþmaktýr. Umutsuzluðun ilacý mücadeledir. Kazanabileceðimiz umudunu her koþulda temsil eden ve mücadeleyi örgütleyecek bir parti inþa etmeliyiz.
Ç iðd em Ö z ba þ
Bürokrasi
Ecevit kim? Daha önceleri genellikle “Kýbrýs fatihi Karaoðlan” sýfatýyla anýlan Ecevit þimdi medya tarafýndan “Apo’yu yakalatan baþbakan”, “temiz, dürüst ve alçakgönüllü politikacý”, “olgun devlet adamý” gibi sýfatlarla tanýtýlýyor.
Para yemiyor ama Ecevit’in diðer bir çok meslektaþýndan farklý olarak para yemediði doðru. Ancak politik sicili hiç de temiz deðil. Ýsmet Ýnönü 12 Mart 1971 Muhtýrasýna destek verince yükselen iþçi hareketi ve solu arkasýna alan Ecevit Ýnönü’ye muhalefet etti. Ýnönü’yü devirerek CHP’nin baþýna geçen Ecevit 1973’de Milli Selamet Partisi ile Necmettin Erbakan’ýn baþbakan yardýmcýsý olduðu koalisyon hükümeti kurdu. Toplumsal muhalefetin, sendikalarýn, kendisine oy verenlerin büyük bir talebi olan genel af yasasýný çýkardý. Seçim meydanlarýnda verdiði “Kontr-gerillayý daðýtma” sözünü unutturdu. Ecevit özellikle son 15 yýldýr yapýlan seçimlerde sosyal demokrat seçmenin büyük arzusuna direnerek sol oylarý böldü. Her türlü birleþme çabasýna karþý inatla karþý çýktý. Partisindeki her muhalefeti acýmasýzca tasfiye etti. Kendi direktiflerine uymayan, hatta kendi bilgisi dýþýnda basýna demeç veren partilileri bile örgütten attý.
Barýþ güvercini! 1974’de Türk Ordusu’nun Kýbrýs’a girmesine neden oldu. Binlerce kiþinin ölümüyle sonuçlanan Kýbrýs hareketinin uzun vadede sonucu Kuzey
Kýbrýs’ta bir çete devlet oluþmasý oldu. Kýbrýs Türkleri þu anda eskiye göre çok daha kötü koþullarda yaþýyorlar. Türk ordusunun Kuzey Kýbrýs’a girmesinden önce Türkler adada ezilen bir azýnlýk durumundaydýlar. Ancak þimdi bir avuç mafya adamý adada zenginleþirken halkýn büyük çoðunluðu fakirleþti ve Rum komþularýyla aralarýndaki gelir uçurumu ve eþitsizlik geniþledi. Kuzey Kýbrýs’ýn Türkiye’nin büyük bir açýk hava gaziosuna dönüþtürülmesi adada yaþayanlarýn çýkarýna olabilir mi? Ecevit’in Kýbrýs sorununu tank ve tüfekle halletmeye çalýþmasý pek barýþçýl olmadýðý gibi sorunun hala çözülememesi adadaki iki halk arasýnda düþmanlýk ve savaþ gerginliðini týrmandýrdý.
Temiz politikacý? Ecevit, Kýbrýs hareketi nedeniyle kabaran milliyetçi dalgadan faydalanarak tek baþýna iktidar olmaya o kadar hevesliydi ki 16 Eylül 1974’de istifa ederek elelacele sandýða giden yolu açtý. Ancak evdeki hesap çarþýya uymadý. Bu manevranýn sonucunda hükümeti saða teslim etti. 200 gün süren bir hükümet boþluðundan sonra 12 Nisan 1975’de Demirel’in baþkanlýðýna ilk Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti kuruldu. Bu hükümet Demirel’in Adalet Partisi, Erbakan’ýn Milli Selamet Partisi, Türkeþ’in Milli Hareket Partisi, bazý baðýmsýzlar ve Turhan Feyzioðlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin, yani sað partilerin koalisyonuydu. 1977 seçimlerinden sonra da Ýkinci MC hükümeti kuruldu. MC hükümetleri çok az milletvekili olmasýna raðmen MHP’nin desteðine baðýmýlýydý. MHP’nin hükümet ortaðý olmasý partiyi güçlendirdi ve sokakta faþist þiddetin yayýl-
masýna neden oldu. Þiddet ve kandan beslenen bu hareket 1977 seçimlerinden güçlenerek, meclisteki saldalye sayýsýný 3’ten 16’ya yükselterek çýktý. Bu koalisyonun çökmesinin ardýndan ancak 1978 Ocak ayýnda Ecevit tekrar baþbakan oldu. Herkes Ecevit’in sokaktaki faþist þiddete bir son vereceðini umuyordu. Ecevit’in ürettiði tek “çözüm” (süzlük) ise sað ve solcu öðrencilerin üniversitelere farklý günlerde gitmeleriydi. Bu solu tam bir hedef tahtasý haline getirdi. Solcu öðrencilerin okula gittiði günlerde üniversiteler bombalanýyor insanlar katlediliyordu. Ecevit’in ilk kurduðu hükümet saðýn yolunu açmýþ, son iktidarý sýrasýnda da sað þiddet azgýnlaþmýþtýr. Kahramanmaraþ katliamý, sýkýyönetim uygulamasýnýn baþlamasý yine Ecevit’in döneminde yaþandý.
Anti-emperyalist iþçi dostu? Ecevit ÝMF politikalarýný da harfiyen yerine getirdi. Ýþçilerin yaþam standartýnda 1970’ler boyunca yaþanan en büyük düþüþ Ecevit’in baþbakanlýðý döneminde gerçekleþti. Ecevit’in baþbakan yardýmcýsý olduðu Yýlmaz iktidarý döneminde de, baþbakan olarak hükümette olduðu þimdi de özelleþtirmeler son sürat yapýlmaya çalýþýlmýþ, iþçilerin yaþam standartlarýna yoðun saldýrýlar olmuþtur. Halbuki DSP’nin kaðýt üzerindeki politikalarý özelleþtirmelere karþýdýr. 12 Mart Muhtýrasý’ný açýkça desteklememesi dýþýnda Ecevit’in politikalarý “ordu ne diyorsa yaparým” þeklinde özetlenebilir.
C .U zu n
Milletvekillerini ve belediye baþkanlarýný seçeriz ama onlardan daha çok yetkiyle donatýlmýþ olan valileri, müsteþarlarý, genel müdürleri, yargýçlarý ve komutanlarý seçme hakkýmýz yoktur. Zaten devletin ana gövdesini oluþturan da onlardýr. Onlar seçimle deðil atamayla görev alýrlar ve bize karþý deðil amirlerine karþý sorumludurlar. Bu nedenle saldýrýlarý daha acýmasýz olur. Beþ general 12 Eylül 1980’de parlamentoyu daðýttý. 12 Mart 1971 ve 28 Þubat 1997 muhtýralarý sonucu hükümetler devrildi. Kürt par ti le ri ka pa týl dý, mil let ve kil le ri hapse atýldý. Parlamentoda en çok milletvekiline sahip olan Türkiye’nin en büyük partisi kapatýldý. Milyonlarýn oyuyla seçilen Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný okuduðu bir þiir nedeniyle görevden alýndý.
Polis ve yargý Polis ve istihbarat teþkilatlarýnýn seçilmiþlerce denetlenmesi ise neredeyse imkansýz. Anayasaya aykýrý olmasýna karþýn en tanýnmýþ politikacýlarýn bile telefonlarýnýn dinlendiði bir ortamda olsa olsa bu kurumlar politikacýlarý denetler. Yargýçlar ise baðýmsýz deðil. Yargýtay Baþkaný’nýn ifadesiyle “cüzdanlarý ve vijdanlarý arasýnda sýkýþmýþ” durumdalar. Kaldý ki yasalar sýradan insanlarý korumaktansa güçlüler ve zenginleri koruyor. Parasý olan adaletten daha çok pay alýyor. Baklava çalan, pankart asan çocuklar yýllarca hapislerde çürürken, çeteciler, iþkenceciler, trilyonlarý götüren banka müdürleri, bürokratlar ellerini kollarýný sallaya sallaya sokaklarda geziyorlar.
Ya m i l l e t v e k i l l e r i ? Milyarlarca lira para harcayarak aday olabilen milletvekilleri ise oy almak için verdikle ri söz le ri se çil dik ten son ra ge nel lik le unuturlar. Ma zeretleri boldur. Ya enkaz devralmýþlardýr, ya terör vardýr, ya ekonomi krizdedir, ya savaþ vardýr, ya partilerinin gücü yetmiyordur vs…Her durumda da halktan, seçmenden kemer sýkmasý, diþini sýkmasý istenir. Biraz daha fedakarlýk yapmamýzý isteyen politikacýlar kendi maaþlarýný artýrmakta sakýnca görmez, bizlerden
toplanan vergileri patronlar ve çetelere bol kepçe daðýtýrlar.
Ýyisi yok mu? Verdikleri sözlere sadýk kalmak isteyenler, sistemin iþleyiþine çomak sokanlar, bu küçük azýnlýðýn iktidarýný tehdit edenler ise büyük engellerle karþýlaþýrlar. Böylelerine büyük patronlar (ve onlara ait medya), üst dü zey bü rok ra si, ge ne ral ler ve yük sek mahkemelerce hadleri bidirilir. TÜSÝAD’ýn 1970’lerde Ecevit hükümeti’ne karþý açtýðý savaþ, Kürt partilerinin kapatýlýp milletvekillerinin hapse atýlmalarý, Refah’ýn kapatýlýp yöneticilerine siyaset yasaklarý getirilmesi bunun örnekleridir.
Devlet tarafsýz mý? Devlet ve organlarý ise sanýldýðý gibi toplumun üzerinde yer alan, sýnýflarüstü tarafsýz bir kurum deðildir. Engels’in bundan 150 yýl önce yaptýðý taným hala geçerliliðini koruyor: “Devlet burjuvazinin kollektif icra organýdýr.” Büyük patronlar her zaman rüþvet vererek, partilere yüklü baðýþlar yaparak politikacýlar ve bürokratlarýn kapitalist sýnýfýn çýkarýna davranmasý için çalýþýrlar. Devletin merkezinde bulunan ordu, polis, istihbarat teþkilatý gibi kurumlarýn görevi ise bu sömürü sistemini korumaktýr.
Ç özüm ne? Ka pi ta liz min ne den ol du ðu so run la rýn çö zü mü için atý la cak ilk adým üre tim de kul la ný lan her þe yin ça lý þan la rýn kol lek tif mül ki yet ve kont ro lü ne geç me si dir. An cak bu sa ye de üre tim ve üre ti min or ga ni zas yo nu in san lý ðýn ço ðun lu ðu nun ih ti yaç la rý na ön ce lik ve re rek ya pý la bi lir. Ger çek ve ka lý cý de ði þik lik ler iþ çi le rin mev cut sis te mi ta ma men de ðiþ tir me si, bu nun ye ri ne aþa ðý dan yu ka rý ya doð ru ör güt len miþ iþ çi kon sey le ri ara cý lý ðýy la ye ni bir sis tem kur ma sýy la sað la na bi lir.
7
Seçimler neyi deðiþtirecek? Yýllarca çalýþmamýza karþýn emekliliðimizde bile çalýþmak zorunda kalýyoruz. Tanka, topa, tüfeðe milyarlarca dolar harcanýrken yeterince üniversite olmadýðý için milyonlarca gencin eðitim hakký gaspediliyor, saðlýk alanýna yeterli para ayrýlmadýðý için hastanelerde yeterince iyi hizmet verilemiyor. Ekonomik kriz nedeniyle iþyerlerimiz kapatýlýyor, iþsiz kalýyoruz. Yeterli ücret almadýðýmýz için fazla mesayi yapmak, ek iþlerde çalýþmak zorunda kalýyoruz. Seçimler bu sorunlarýmýzý çözecek mi? Eðer sorunlar biriki kiþinin aç gözlülüðünden ya da kötü yönetiminden kaynaklansaydý belki iyi yöneticiler seçerek bu sorunlardan kurtulurduk. Ancak durum ne yazýk ki daha ciddi. Sorunun kaynaðý sistemin bütünü. Toplumun çoðunluðu bir patron için (kamu ya da özel) çalýþmak ya da aç kalmak ikilemiyle karþý karþýya. Bizler emek gücümüzü satmadan yaþamýmýzý devam ettiremiyoruz. Bu nedenle hiç sevmesek bile çalýþýyoruz. Ancak bizler daha çok çalýþýp, verimliliðimizi
artýrdýkça sorunlar aðýrlaþýyor. Kör bir rekabet ortamýnda, kar hýrsýyla, piyasa anarþisi içinde yapýlan üretim artsa da açlýk, yoksulluk azalmýyor, tersine artýyor. Çünkü üretimin amacý insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak deðil, kar elde etmek. Sorunlarýn sorumlusu toplumun çok küçük bir kýsmý. Biz emekçiler ise toplumun çoðunluðunu oluþturmamýza karþýn ne yazýk ki onlara baðýmlýyýz. Çünkü yaþamamýz için gereken mal ve hizmetlerin üretimini yapmak için kullandýðýmýz araçlarýn (fabrikalar, binalar, makinalar vb) mülkiyeti bu küçük azýnlýða ait. Sorunlarýn hepsi buradan kaynaklanýyor zaten. Kar elde etmezse ekmek üretecek bir fýrýn var mý? En temel ihtiyaçlarýmýz bile bu küçük azýnlýðýn kararýna baðlý. Üretimde kullanýlan araçlarýn mülkiyeti bu küçük azýnlýðýn elinde kaldýðý sürece seçimler sorunlarý çözemez. Eðer seçimler bu azýnlýðýn üretimdeki konumlarýný deðiþtirecek bir güce sahip olsaydý onlar seçimleri de yasaklamak isterlerdi.
ASIL GÜÇ KÝMDE? Adýna burjuva demokrasi si de ni len bu sis tem de hal kýn ve kil le ri ara cý lý ðýy la ken di ken di ni yö net ti ði söylenir. Bu koca bir yalandýr. Ýk ti da rýn asýl sa hip le ri ekonomik gücü elinde tutanlardýr. Yani iþyerlerinin, makinalarýn, arazilerin, binalarýn doðrudan ya da dolay lý sa hip le ri dir ler. En önemli kararlarý onlar verirler. Bunlar büyük patronlar, onlarýn þirketlerinin üst düzey yöneticileri, büyük kamu ku ru luþ la rý nýn ge nel müdürleri, müsteþarlar, valiler, sürekli olarak yüzbinlerce askerin giyim, yemeiçme, barýnma, eðitim harca ma la rý nýn kont ro lü nü elin de tu tan ge ne ral ler, uluslararasý düzeydeki büyük iha le ler de söz sa hi bi olan asker-sivil üst yöneticiler, bakanlarlardan oluþan küçük bir azýnlýktýr. Kapitalist toplumda in san ih ti yaç la rý bü yük bir toplumsal iþbölümü içinde gerçekleþen kitlesel üretim sayesinde karþýlanmaktadýr. Bu üretim öylesine büyük bir iþ bö lü mü ge rek ti rir ki kul lan dý ðý mýz ka lem den bindiðimiz otobüse, yediðimiz ek mek ten giy di ði miz ayak ka bý ya ka dar he men her ürün milyonlarca deðiþik iþçinin emeðini gerektirir. Irak’ta çýkan petrol, Batman’da rafine edilir, elde edi len ma zot Al man ya’da yapýlan motorun kullanýldýðý tankerlerle Ankara’ya getirilir, Ereðli’de elde edilen çelikler kullanýlarak yapýlan fý rýn da bu ma zot ya ký lýr. Konya’da yetiþtirilip Aksa-
ray’da un haline getirilmiþ buð day, Çam lý de re Ba ra jý’ndan bo ru lar la ge ti ri len su, vs ile karýþtýrýlýp… Bu döngüyü tamamlamak imkansýz denebilecek kadar zordur. Oysa kapitalizm öncesi toplumlardaki ürünler çok daha sýnýrlý bir iþbölümü sonucu elde edilirdi. Üretimi bu ölçüde toplumsallaþtýran kapitalizm bu üretim için gereken araçlarýn (fab ri ka lar, ma ki na lar,
bilgisayarlar vb) mülkiyetinin çok az sayýda insanýn elin de bi rik me si ne ne den olur. Her türlü sömürü, baský ve haksýzlýðýn nedeni de burada yatar. Top lu mun kü çük bir azýn lý ðý nýn çý ka rý na iþ le yen bu sistemde iktidarýn sahibi olan lar top lu mun sý ra dan üyeleri deðil, bir avuç ayrýcalýklý azýnlýktýr. Bu azýnlýk gü cü nü üre tim de ki ko nu mundan almaktadýr.
OKU, OKUT, ABONE OL Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ....................................................... Adres: ............................................................. ......................................................................... ......................................................................... Telefon: .........................................................
YS2
Yýldýzý parlayan Ecevit kimi temsil ediyor?
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
6
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1999
cevit, seçim öncesi yönetici sýnýfýn tercihi haline geldi. Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasýndan dolayý merkez sað fikirlerin etkisinde olan ve bayram havasýndaki insanlar arasýndan oy topluyor. 70’lerde yaþayanlar için Ecevit iþçilerden oy alan, sosyal demokrat parti CHP’nin lideriydi. Ancak 1980 sonrasý yeniden þekillenen siyasi panaromada, yeni kuþak iþçi militanlar için Ecevit, iþçi lideri olmaktan çok, sol oylarýn bölünmesine neden olan, birleþmeye direnen, inatçý, karýsýnýn sözünden çýkmayan, yaþlý adamýn tekiydi. Ecevit, sosyal demokrasinin geleneksel olarak tek lider peþinden giden, Kürt sorunu konusunda daha milliyetçi ve saldýrgan sosyal demokrat iþçilerin oylarýný almaktaydý. Ecevit, SHP’nin HEP ile ittifak kurup Kürt milletvekillerini meclise sokmasýna karþý yönetici sýnýfýn yaptýðý kampanyada saðcýlarla birlikte yer aldý. SHP- DYP koalisyon hükümeti sýrasýnda 12 Eylül’den sonraki 10 yýllýk sürede biriken beklentilerinin hiçbirisinin gerçekleþmediðini gören iþçiler, milliyetçi propaganda altýnda saða kaydýlar. 1990’larýn baþýnda Kürt milletvekillerinin meclisten atýlmasýna ortak olan sosyal demokratlar toplumda saðýn yükseldiðini ve hatta faþist partilerin büyüdüðünü görüyorlardý. Sosyal demokrasinin çözümsüz olduðuna kanaat getiren kent yoksullarý yüzünü daha radikal bir söyleme sahip olan islamcýlara çevirdi. Ecevit tüm bu toplumdaki en genel anlamda saða kayýþ süresince hep kendini seçenlerden daha saðda durmaya özen gösterdi. Kürt sorununda silahlý çözüm taraftarýydý, islami harekete karþý yürütülen ordu müdahalesini (28 Þubat süreci) destekledi, özelleþtirmeleri ve IMF politikalarýný savundu, en temel sendikal hak taleplerini görmemezlikten geldi, kamu çalýþanlarý için sahte sendika yasasýný savundu. Ýþçi hareketi, 1980 sonrasý mücadelelerinde Ecevit’i hiç yanýnda görmedi. Ecev it ’in yüks elmesi sol un y üksel mes i mi ? Ne yazýk ki hayýr. Bugün soldan, özellikle de CHP’den Ecevit’e kayan iþçiler saðýn basýncý altýndalar. Artýk 70’lerdeki gibi radikal taleplerle iktidar olunamayacaðýný, solun iktidar olabilmesi için patronlarla iyi geçinmesi gerektiðini düþünüyorlar. Ecevit’e oy vermeyi düþünen iþçiler kendilerine daha iyi bir gelecek sözü verilmediðinin farkýndalar. Ancak baþka çare olmadýðýný düþünüyorlar. Daha önce CHP’ye oy vermiþ olan bir çok emek-
E
çi “Soldaki en büyük partiye oy vermek”, ya da “kötünün iyisini seçmek” gerektiði düþüncesi ve CHP’nin ihanetleri nedeþimdi yüzlerini niyle DSP’ye dönüyor. “Solda birlik” için DSP’ye yöneliþ var. Ancak ne yazýk ki Ecevit hergeçen gün sað politikalarý daha fazla benimseyip, daha önceki sað hükümetlerin yapamadýklarýný yapmayý planlýyor. Zaten bu nedenle hem ordu hem de büyük sermaye ve onun medyasý tarafýndan destekleniyor. Dolayýsýyla “Sol iktidar” özlemiyle Ecevit’e kayan oylar aslýnda sað politikalarý benimseyerek egemen sýnýfýn gözüne girmeye çalýþan bir partiye kayýyor.
Türkiye’yi kim yönetiyor?
Ser tu ð Çi ç ek
Gel ecek ay yapýl acak seçiml erl e m ill etvekil ler i ve bel edi ye baþkanlarý yeni lene ce k. Ý l k o k u l d a n i t i b a r e n h e p i m i z e “ T ü r k i y e ’ de d e m o k r a s i o l du ð u , h a l k ý n k e n di k e n d i n i y ö n e t t i ð i ” ö ðr e t i l i r . G e r ç e k t e n d e 4 - 5 y ý l d a b i r y a pý l a n s e ç i m l e r de o y k u l l a n ý p k i m i n m i l l e t v e k i l i y a da belediye baþkaný olacaðý kon usu nda fikri mizi beli rtm e hakkýmýz vardýr. Am a i ki seçim ar asýnda kalan uzun yýll ar boyun ca yaþamým ýzý doðrudan il gi lendire n önem l i kararlarda bil e kim se bize fikri mizi sor maz. Örneðin çalý þtý ðý mýz iþye rini n kapatýl masý ya da özelle þti ril mesi konusu nda oy h akkým ýz yokt ur. Ýþye rler inde n eyin ne kadar üret ile ceði ni bize sormazl ar. Çalý þma saatl eri ni ve koþu llarýný biz belir leyem eyiz. Daha da önemli si Somali’ ye , Arn avut l u k ’ a , K u z e y I r a k ’ a y a d a K ý b r ý s ’ a a s k e r gö n d e r i l i r k e n , s a v a þ a g i d e r k e n de o y h a k ký mýz yokt ur. Toplumda yaratý lan zengin liðin nasýl kul lan ýlacaðý konusunda da fi kr i m i z i s o r m az l a r . T o p l an an v e r g i l e r i n y e n i ü n i v e r s i t e v e h as t an e a ç ý l m as ý i ç i n m i y o k s a s av a þ h e l i k o p t e r l e r i al m a k i ç i n m i k u l l an ý l a c að ý k o n u s u n d ak i k ar ar l ar h e p “ b ü y ü k l e r i m i zc e ” v e r i l i r .
CHP ne yapýyor? Türkiye’de sosyal demokrat kimliðe sahip iþçiler için CHP’li kalmak saða kayýþa karþý bir direnç anlamýna geliyor. Ancak bu direnç politik olarak çok zayýf. Çünkü CHP liderliði Ecevit ile rekabet edebilmek için emekçilere ve onlarýn taleplerine bakmaktansa Ecevit’ten daha çok milliyetçi, daha çok laik cepheci, olmaya çalýþýyor. Oysa milliyetçilik de laik cephecilik de bizim sýnýfýmýzý bölen ideolojiler. Zaten milliyetçiliðin asýl sahibi sað partiler, laik cepheciliðinkinin ise ordu. CHP patronlarla iliþkilerini geliþtirerek, ordunun “esas partisi” olmaya çalýþarak, Kürt sorununu görmezden gelerek politika yapmaya çalýþýyor. Bu nedenle de ona oy veren emekçilerin güvenini daha da yitiriyor. Ecevit de, Baykal da Türkiye’de kapitalizmi nasýl daha iyi yönetiriz diye yarýþýyorlar ve kendilerini egemen sýnýfa kanýtlamaya çalýþýyorlar. Her iki parti de bütün sorunlarýmýzýn esas nedeni olan kapitalist sistemi korumak ve devam ettirmek istiyor. Al ter nati f v ar m ý ? Patronlarýn krizinin bedelini ödemek istemeyen, daha güzel bir dünyada yaþamak isteyen insanlar için bu seçimlerde onlarý umutlandýracak, güven verecek bir alternatif yok. Alternatif arayan, yaþanýlan sorunlarýn etkisiyle radikalleþen insanlar için sosyalist alternatifin inþasý kaçýnýlamaz bir ihtiyaç. Emekçilere yönelik her türlü saldýrýya karþý tutarlý bir þekilde tutum alacak ve mücadelenin önünü açacak bir alternatif inþa etmeliyiz. Sosyalistlerin görevi, seçim öncesi iþçi sýnýfý içinde egemen olan çözümsüzlük hissine ve saða kayýþa karþý tartýþmaktýr. Umutsuzluðun ilacý mücadeledir. Kazanabileceðimiz umudunu her koþulda temsil eden ve mücadeleyi örgütleyecek bir parti inþa etmeliyiz.
Ç iðd em Ö z ba þ
Bürokrasi
Ecevit kim? Daha önceleri genellikle “Kýbrýs fatihi Karaoðlan” sýfatýyla anýlan Ecevit þimdi medya tarafýndan “Apo’yu yakalatan baþbakan”, “temiz, dürüst ve alçakgönüllü politikacý”, “olgun devlet adamý” gibi sýfatlarla tanýtýlýyor.
Para yemiyor ama Ecevit’in diðer bir çok meslektaþýndan farklý olarak para yemediði doðru. Ancak politik sicili hiç de temiz deðil. Ýsmet Ýnönü 12 Mart 1971 Muhtýrasýna destek verince yükselen iþçi hareketi ve solu arkasýna alan Ecevit Ýnönü’ye muhalefet etti. Ýnönü’yü devirerek CHP’nin baþýna geçen Ecevit 1973’de Milli Selamet Partisi ile Necmettin Erbakan’ýn baþbakan yardýmcýsý olduðu koalisyon hükümeti kurdu. Toplumsal muhalefetin, sendikalarýn, kendisine oy verenlerin büyük bir talebi olan genel af yasasýný çýkardý. Seçim meydanlarýnda verdiði “Kontr-gerillayý daðýtma” sözünü unutturdu. Ecevit özellikle son 15 yýldýr yapýlan seçimlerde sosyal demokrat seçmenin büyük arzusuna direnerek sol oylarý böldü. Her türlü birleþme çabasýna karþý inatla karþý çýktý. Partisindeki her muhalefeti acýmasýzca tasfiye etti. Kendi direktiflerine uymayan, hatta kendi bilgisi dýþýnda basýna demeç veren partilileri bile örgütten attý.
Barýþ güvercini! 1974’de Türk Ordusu’nun Kýbrýs’a girmesine neden oldu. Binlerce kiþinin ölümüyle sonuçlanan Kýbrýs hareketinin uzun vadede sonucu Kuzey
Kýbrýs’ta bir çete devlet oluþmasý oldu. Kýbrýs Türkleri þu anda eskiye göre çok daha kötü koþullarda yaþýyorlar. Türk ordusunun Kuzey Kýbrýs’a girmesinden önce Türkler adada ezilen bir azýnlýk durumundaydýlar. Ancak þimdi bir avuç mafya adamý adada zenginleþirken halkýn büyük çoðunluðu fakirleþti ve Rum komþularýyla aralarýndaki gelir uçurumu ve eþitsizlik geniþledi. Kuzey Kýbrýs’ýn Türkiye’nin büyük bir açýk hava gaziosuna dönüþtürülmesi adada yaþayanlarýn çýkarýna olabilir mi? Ecevit’in Kýbrýs sorununu tank ve tüfekle halletmeye çalýþmasý pek barýþçýl olmadýðý gibi sorunun hala çözülememesi adadaki iki halk arasýnda düþmanlýk ve savaþ gerginliðini týrmandýrdý.
Temiz politikacý? Ecevit, Kýbrýs hareketi nedeniyle kabaran milliyetçi dalgadan faydalanarak tek baþýna iktidar olmaya o kadar hevesliydi ki 16 Eylül 1974’de istifa ederek elelacele sandýða giden yolu açtý. Ancak evdeki hesap çarþýya uymadý. Bu manevranýn sonucunda hükümeti saða teslim etti. 200 gün süren bir hükümet boþluðundan sonra 12 Nisan 1975’de Demirel’in baþkanlýðýna ilk Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti kuruldu. Bu hükümet Demirel’in Adalet Partisi, Erbakan’ýn Milli Selamet Partisi, Türkeþ’in Milli Hareket Partisi, bazý baðýmsýzlar ve Turhan Feyzioðlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin, yani sað partilerin koalisyonuydu. 1977 seçimlerinden sonra da Ýkinci MC hükümeti kuruldu. MC hükümetleri çok az milletvekili olmasýna raðmen MHP’nin desteðine baðýmýlýydý. MHP’nin hükümet ortaðý olmasý partiyi güçlendirdi ve sokakta faþist þiddetin yayýl-
masýna neden oldu. Þiddet ve kandan beslenen bu hareket 1977 seçimlerinden güçlenerek, meclisteki saldalye sayýsýný 3’ten 16’ya yükselterek çýktý. Bu koalisyonun çökmesinin ardýndan ancak 1978 Ocak ayýnda Ecevit tekrar baþbakan oldu. Herkes Ecevit’in sokaktaki faþist þiddete bir son vereceðini umuyordu. Ecevit’in ürettiði tek “çözüm” (süzlük) ise sað ve solcu öðrencilerin üniversitelere farklý günlerde gitmeleriydi. Bu solu tam bir hedef tahtasý haline getirdi. Solcu öðrencilerin okula gittiði günlerde üniversiteler bombalanýyor insanlar katlediliyordu. Ecevit’in ilk kurduðu hükümet saðýn yolunu açmýþ, son iktidarý sýrasýnda da sað þiddet azgýnlaþmýþtýr. Kahramanmaraþ katliamý, sýkýyönetim uygulamasýnýn baþlamasý yine Ecevit’in döneminde yaþandý.
Anti-emperyalist iþçi dostu? Ecevit ÝMF politikalarýný da harfiyen yerine getirdi. Ýþçilerin yaþam standartýnda 1970’ler boyunca yaþanan en büyük düþüþ Ecevit’in baþbakanlýðý döneminde gerçekleþti. Ecevit’in baþbakan yardýmcýsý olduðu Yýlmaz iktidarý döneminde de, baþbakan olarak hükümette olduðu þimdi de özelleþtirmeler son sürat yapýlmaya çalýþýlmýþ, iþçilerin yaþam standartlarýna yoðun saldýrýlar olmuþtur. Halbuki DSP’nin kaðýt üzerindeki politikalarý özelleþtirmelere karþýdýr. 12 Mart Muhtýrasý’ný açýkça desteklememesi dýþýnda Ecevit’in politikalarý “ordu ne diyorsa yaparým” þeklinde özetlenebilir.
C .U zu n
Milletvekillerini ve belediye baþkanlarýný seçeriz ama onlardan daha çok yetkiyle donatýlmýþ olan valileri, müsteþarlarý, genel müdürleri, yargýçlarý ve komutanlarý seçme hakkýmýz yoktur. Zaten devletin ana gövdesini oluþturan da onlardýr. Onlar seçimle deðil atamayla görev alýrlar ve bize karþý deðil amirlerine karþý sorumludurlar. Bu nedenle saldýrýlarý daha acýmasýz olur. Beþ general 12 Eylül 1980’de parlamentoyu daðýttý. 12 Mart 1971 ve 28 Þubat 1997 muhtýralarý sonucu hükümetler devrildi. Kürt par ti le ri ka pa týl dý, mil let ve kil le ri hapse atýldý. Parlamentoda en çok milletvekiline sahip olan Türkiye’nin en büyük partisi kapatýldý. Milyonlarýn oyuyla seçilen Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný okuduðu bir þiir nedeniyle görevden alýndý.
Polis ve yargý Polis ve istihbarat teþkilatlarýnýn seçilmiþlerce denetlenmesi ise neredeyse imkansýz. Anayasaya aykýrý olmasýna karþýn en tanýnmýþ politikacýlarýn bile telefonlarýnýn dinlendiði bir ortamda olsa olsa bu kurumlar politikacýlarý denetler. Yargýçlar ise baðýmsýz deðil. Yargýtay Baþkaný’nýn ifadesiyle “cüzdanlarý ve vijdanlarý arasýnda sýkýþmýþ” durumdalar. Kaldý ki yasalar sýradan insanlarý korumaktansa güçlüler ve zenginleri koruyor. Parasý olan adaletten daha çok pay alýyor. Baklava çalan, pankart asan çocuklar yýllarca hapislerde çürürken, çeteciler, iþkenceciler, trilyonlarý götüren banka müdürleri, bürokratlar ellerini kollarýný sallaya sallaya sokaklarda geziyorlar.
Ya m i l l e t v e k i l l e r i ? Milyarlarca lira para harcayarak aday olabilen milletvekilleri ise oy almak için verdikle ri söz le ri se çil dik ten son ra ge nel lik le unuturlar. Ma zeretleri boldur. Ya enkaz devralmýþlardýr, ya terör vardýr, ya ekonomi krizdedir, ya savaþ vardýr, ya partilerinin gücü yetmiyordur vs…Her durumda da halktan, seçmenden kemer sýkmasý, diþini sýkmasý istenir. Biraz daha fedakarlýk yapmamýzý isteyen politikacýlar kendi maaþlarýný artýrmakta sakýnca görmez, bizlerden
toplanan vergileri patronlar ve çetelere bol kepçe daðýtýrlar.
Ýyisi yok mu? Verdikleri sözlere sadýk kalmak isteyenler, sistemin iþleyiþine çomak sokanlar, bu küçük azýnlýðýn iktidarýný tehdit edenler ise büyük engellerle karþýlaþýrlar. Böylelerine büyük patronlar (ve onlara ait medya), üst dü zey bü rok ra si, ge ne ral ler ve yük sek mahkemelerce hadleri bidirilir. TÜSÝAD’ýn 1970’lerde Ecevit hükümeti’ne karþý açtýðý savaþ, Kürt partilerinin kapatýlýp milletvekillerinin hapse atýlmalarý, Refah’ýn kapatýlýp yöneticilerine siyaset yasaklarý getirilmesi bunun örnekleridir.
Devlet tarafsýz mý? Devlet ve organlarý ise sanýldýðý gibi toplumun üzerinde yer alan, sýnýflarüstü tarafsýz bir kurum deðildir. Engels’in bundan 150 yýl önce yaptýðý taným hala geçerliliðini koruyor: “Devlet burjuvazinin kollektif icra organýdýr.” Büyük patronlar her zaman rüþvet vererek, partilere yüklü baðýþlar yaparak politikacýlar ve bürokratlarýn kapitalist sýnýfýn çýkarýna davranmasý için çalýþýrlar. Devletin merkezinde bulunan ordu, polis, istihbarat teþkilatý gibi kurumlarýn görevi ise bu sömürü sistemini korumaktýr.
Ç özüm ne? Ka pi ta liz min ne den ol du ðu so run la rýn çö zü mü için atý la cak ilk adým üre tim de kul la ný lan her þe yin ça lý þan la rýn kol lek tif mül ki yet ve kont ro lü ne geç me si dir. An cak bu sa ye de üre tim ve üre ti min or ga ni zas yo nu in san lý ðýn ço ðun lu ðu nun ih ti yaç la rý na ön ce lik ve re rek ya pý la bi lir. Ger çek ve ka lý cý de ði þik lik ler iþ çi le rin mev cut sis te mi ta ma men de ðiþ tir me si, bu nun ye ri ne aþa ðý dan yu ka rý ya doð ru ör güt len miþ iþ çi kon sey le ri ara cý lý ðýy la ye ni bir sis tem kur ma sýy la sað la na bi lir.
7
Seçimler neyi deðiþtirecek? Yýllarca çalýþmamýza karþýn emekliliðimizde bile çalýþmak zorunda kalýyoruz. Tanka, topa, tüfeðe milyarlarca dolar harcanýrken yeterince üniversite olmadýðý için milyonlarca gencin eðitim hakký gaspediliyor, saðlýk alanýna yeterli para ayrýlmadýðý için hastanelerde yeterince iyi hizmet verilemiyor. Ekonomik kriz nedeniyle iþyerlerimiz kapatýlýyor, iþsiz kalýyoruz. Yeterli ücret almadýðýmýz için fazla mesayi yapmak, ek iþlerde çalýþmak zorunda kalýyoruz. Seçimler bu sorunlarýmýzý çözecek mi? Eðer sorunlar biriki kiþinin aç gözlülüðünden ya da kötü yönetiminden kaynaklansaydý belki iyi yöneticiler seçerek bu sorunlardan kurtulurduk. Ancak durum ne yazýk ki daha ciddi. Sorunun kaynaðý sistemin bütünü. Toplumun çoðunluðu bir patron için (kamu ya da özel) çalýþmak ya da aç kalmak ikilemiyle karþý karþýya. Bizler emek gücümüzü satmadan yaþamýmýzý devam ettiremiyoruz. Bu nedenle hiç sevmesek bile çalýþýyoruz. Ancak bizler daha çok çalýþýp, verimliliðimizi
artýrdýkça sorunlar aðýrlaþýyor. Kör bir rekabet ortamýnda, kar hýrsýyla, piyasa anarþisi içinde yapýlan üretim artsa da açlýk, yoksulluk azalmýyor, tersine artýyor. Çünkü üretimin amacý insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak deðil, kar elde etmek. Sorunlarýn sorumlusu toplumun çok küçük bir kýsmý. Biz emekçiler ise toplumun çoðunluðunu oluþturmamýza karþýn ne yazýk ki onlara baðýmlýyýz. Çünkü yaþamamýz için gereken mal ve hizmetlerin üretimini yapmak için kullandýðýmýz araçlarýn (fabrikalar, binalar, makinalar vb) mülkiyeti bu küçük azýnlýða ait. Sorunlarýn hepsi buradan kaynaklanýyor zaten. Kar elde etmezse ekmek üretecek bir fýrýn var mý? En temel ihtiyaçlarýmýz bile bu küçük azýnlýðýn kararýna baðlý. Üretimde kullanýlan araçlarýn mülkiyeti bu küçük azýnlýðýn elinde kaldýðý sürece seçimler sorunlarý çözemez. Eðer seçimler bu azýnlýðýn üretimdeki konumlarýný deðiþtirecek bir güce sahip olsaydý onlar seçimleri de yasaklamak isterlerdi.
ASIL GÜÇ KÝMDE? Adýna burjuva demokrasi si de ni len bu sis tem de hal kýn ve kil le ri ara cý lý ðýy la ken di ken di ni yö net ti ði söylenir. Bu koca bir yalandýr. Ýk ti da rýn asýl sa hip le ri ekonomik gücü elinde tutanlardýr. Yani iþyerlerinin, makinalarýn, arazilerin, binalarýn doðrudan ya da dolay lý sa hip le ri dir ler. En önemli kararlarý onlar verirler. Bunlar büyük patronlar, onlarýn þirketlerinin üst düzey yöneticileri, büyük kamu ku ru luþ la rý nýn ge nel müdürleri, müsteþarlar, valiler, sürekli olarak yüzbinlerce askerin giyim, yemeiçme, barýnma, eðitim harca ma la rý nýn kont ro lü nü elin de tu tan ge ne ral ler, uluslararasý düzeydeki büyük iha le ler de söz sa hi bi olan asker-sivil üst yöneticiler, bakanlarlardan oluþan küçük bir azýnlýktýr. Kapitalist toplumda in san ih ti yaç la rý bü yük bir toplumsal iþbölümü içinde gerçekleþen kitlesel üretim sayesinde karþýlanmaktadýr. Bu üretim öylesine büyük bir iþ bö lü mü ge rek ti rir ki kul lan dý ðý mýz ka lem den bindiðimiz otobüse, yediðimiz ek mek ten giy di ði miz ayak ka bý ya ka dar he men her ürün milyonlarca deðiþik iþçinin emeðini gerektirir. Irak’ta çýkan petrol, Batman’da rafine edilir, elde edi len ma zot Al man ya’da yapýlan motorun kullanýldýðý tankerlerle Ankara’ya getirilir, Ereðli’de elde edilen çelikler kullanýlarak yapýlan fý rýn da bu ma zot ya ký lýr. Konya’da yetiþtirilip Aksa-
ray’da un haline getirilmiþ buð day, Çam lý de re Ba ra jý’ndan bo ru lar la ge ti ri len su, vs ile karýþtýrýlýp… Bu döngüyü tamamlamak imkansýz denebilecek kadar zordur. Oysa kapitalizm öncesi toplumlardaki ürünler çok daha sýnýrlý bir iþbölümü sonucu elde edilirdi. Üretimi bu ölçüde toplumsallaþtýran kapitalizm bu üretim için gereken araçlarýn (fab ri ka lar, ma ki na lar,
bilgisayarlar vb) mülkiyetinin çok az sayýda insanýn elin de bi rik me si ne ne den olur. Her türlü sömürü, baský ve haksýzlýðýn nedeni de burada yatar. Top lu mun kü çük bir azýn lý ðý nýn çý ka rý na iþ le yen bu sistemde iktidarýn sahibi olan lar top lu mun sý ra dan üyeleri deðil, bir avuç ayrýcalýklý azýnlýktýr. Bu azýnlýk gü cü nü üre tim de ki ko nu mundan almaktadýr.
OKU, OKUT, ABONE OL Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ....................................................... Adres: ............................................................. ......................................................................... ......................................................................... Telefon: .........................................................
YS2
Yýldýzý parlayan Ecevit kimi temsil ediyor?
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
6
8
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi
S a v a þ d e va m e d iy o r!
Ýncirlik üssü kapa tý lsýn Öðrenciler, Yunanistan’da hükümetin lise eðitimini zorlaþtýrma çabasýna karþý ülkede bulunan toplam 2 bin lisesinin 1500’ünü iþgal ettiler. Yasa iki yýl önce çýkarýlmýþ olmasýna karþýn öðrenci ve öðretmenlerin baþarýlý direniþleri nedeniyle þu ana kadar uygulanamadý. Öðretmenler bir günlük grev yaparak öðrencilerin okullarý tekrar iþgal etmelerine yardýmcý oldular. Atina’da 60 bin öðrenci ve öðretmen gösteri yaptý. Hükümet, bu mücadeleler sonucu sözkonusu yasanýn uygulanmasýný bu yýl da yine ertelemek zorunda kaldý.
Yunanistan’da iþçiler ve öðrencÝler özelleþtirmeye, kesintilere, ýrkçýlýða geçit vermiyor Yunanistan’da PASOK (Yunan Sosyalist Hareketi) hükümetinin politikalarýna karþý tepki þiddetleniyor. Hükümetin lise eðitimini zorlaþtýrma çabasýna karþý Kasým ayýnda geliþen hareket Yunanistan’daki toplam 2 bin lisesinin 1500’ünün iþgaline dönüþmüþtü. Yasa iki yýl önce çýkarýlmýþ olmasýna karþýn öðrenci ve öðretmenlerin baþarýlý direniþleri nedeniyle þu ana kadar uygulanamadý. Ýþgaller sýrasýnda yine Atina’da öðretmen ve öðrencilerin katýlýmýyla devasa bir gösteri yapýldý. Noel tatilinden sonra da öðretmenler bir günlük grev yaparak öðrencilerin okullarý tekrar iþgal etmelerine yardýmcý oldular. 8 Ocak’ta da Atina’da 60 bin öðrenci ve öðretmen gösteri yaptý. Bu mücadele Eðitim Bakaný Arsenis’in sözkonusu yasanýn uygulanmaya baþlamasýný gelecek yýla ertelemesini saðladý. Hastane çalýþanlarý da özelleþtirme, taþeronlaþtýrma ve saðlýk hizmetlerinde iç piyasaya geçilmesine karþý mücadeleye atýldý. Sayýsýz hastanede özellikle Selanik kentinde grev var. Bunlarýn dýþýnda nikel madenleri ve iþletmelerinde grev var. 400 iþçi de Batý Trakya’daki Kaval petrol platformlarýný iþgal ediyorlar. Yunan iþçileri hükümetteki PASOK’un politikalarýna karþý direniyorlar. Baþbakan Simitis
Yunanistan’ýn Avrupa Para Birliðine katýlýmýn gereklerini yerine getirmek için iþçi düþmaný uygulamalara gidiyor. Ancak iþçiler hükümetin azýnlýklara yönelik tutumuna karþý da öfkeliler. Sað, yabancý iþçilere saldýrýlarýný yoðunlaþtýrýrken hükümet ýrkçýlýðýn yaygýnlaþmasýný seyrediyor. Irkçý saldýrýlarýn çoðu Arnavutluktan gelen Rumca konuþan göçmenlere yönelik. Türk hükümetlerinin Batý’da Trakya’daki Türk azýnlýðý propaganda konusu yapmalarý gibi geçmiþ Yunan hükümetleri de Arnavutlukta Rumca konuþan azýnlýðý konu etmiþlerdir. Ancak bu azýnlýk sýnýrlarý geçip Yunanistan’a göçmeye baþlayýnca hükümet politikalarý birden deðiþti. Yunan faþistlerinin son saldýrýlarý Kürtlere de yöneldi. Atina’da bir meydanda kamp kuran çoðunluðu Irak bazýlarý da Türkiye’den gelen Kürtlere karþý faþistlerin saldýrý düzenleyeceðinin öðrenilmesi üzerine anti-faþist güçlerin düzenlediði eylem saldýrýyý baþarýyla püskürttü. Ancak birkaç gün sonra polis Kürtleri meydandan uzaklaþtýrdý. Bu olay Yunan hükümetinin Öcalan’ý teslim etmesinden önce yaþanmýþtý. Medya, milliyetçi nefreti körüklemek için çok uðraþýyor. Ancak mücadele eden iþçiler Simitis hükümetinin mil-
liyetçiliði, iþçilere saldýrýlarý örtbas etmek için bir kýlýf olarak kullandýðýnýn farkýndalar. Yunan iþçilerinin Kürtlerle gösterdikleri dayanýþma Türklere karþý milliyetçilikten beslenmiyor. Simitis hükümetinin ihanetlerine karþý olan tepkinin bir parçasý. Bu tepki, Öcalan Türkiye’ye teslim edildikten sonra 18 Þubat Perþembe günü Atina’da son altý yýlýn sadece politik nedenlerle yapýlan tek kitle gösterisine neden oldu. Türk basýnýn hemen hemen hiç bahsetmediði yürüyüþe katýlanlarýn ezici çoðunluðu doðrudan Amerikan elçiliðine yöneldi. Sadece 200-300 kiþilik sað milliyetçi bir grup kortejden çýkarak Türk elçiliðine yöneldi. Solun egemen olduðu ve Kürtleri destekleyen yürüþüye kitlesel katýlým hükümetin ABD’nin direktiflerini yerine getirmesinin Yunan iþçilerini açýsýndan bardaðý taþýran son damla olarak algýlamalarýný yansýtýyordu. Ecevit’de Simitis gibi iþçi sýnýfý muhalefetini köreltmek için milliyetçiliði körükleyen sað bir sosyal demokrat. Ecevit, þimdilik Bayram Meral’i ücret artýþ talebini düþürmeye ikna etmiþ görünüyor. Ancak iþçiler milliyetçiliðin kendi çýkarlarýna taban tabana zýt olduðunu fark etmeye baþladýklarýnda Ecevit’in akibeti de Simitis’e benzeyecektir.
BD yetkilileri Irak’a yapýlan saldýrýlarý “düþük yoðunluklu savaþ” olarak adlandýrýyorlar. Kazanmak için hava saldýrýlarýnýn yeterli olmadýðýný biliyorlar. Saddam’ý devirmek için gerekli olan kara savaþý için baþka ülkelerin ordularýný kullanmaya hazýrlanýyorlar. Irak rejimini devirmek için ABD Meclisinden 96 milyon dolarlýk krediyi bu nedenle karar olarak geçirdiler. Bu para kara savaþlarý için “kiralanacak” olan ordular için kullanýlacak. “Apo yakalandý” diyerek bütün sorunlarýnýn çözüldüðünü söyleyenler bir gün sonra Kuzay Irak’a onbin asker soktular. Burayý bir süre iþgal ederek aslýnda en uygun aday olduðunu göstermiþ oldular. Ýncirlik üssünü kullandýrarak ve buradan Irak’ýn bombalanmasýný saðlayarak Ecevit aslýnda bu savaþta yine Clinton ve Blar ile yanyana olduðunu gösterdi. Hatta Tarýk Aziz’in ziyaretinden kaygý duyan bu ülkelere “Türkiye komþularýyla diyalog içinde olur, ama politikasýný kendisi belirler. Kaygýlarýn dayanaðý olmadýðý görülecektir.” diyen Ýsmail Cem “Ama herkesin bilmesi gerekir ki, bizim politikamýz bir ziyaret nedeniyle deðiþemez.” diyerek saldýrgan devletlerle yanyana olduklarýný duyurdu. Bu ziyaret esnasýnda gerçekleþen saldýrýlarda 5 Irak’lý öldü, 22’si yaralandý. Ecevit “Herhalde ABD uçaklarýný taciz etmiþlerdir ki, kendilerini korumak için füze ve bomba atmýþlardýr.” diyerek ABD’ye sonsuz güvenini sergiliyordu. Bütün bu geliþmeler aslýnda Türkiye’nin savaþýn bir parçasý olduðunu, PKK’yý bahane ederek Irak’a girebileceðini gösterdi. Hatta Ecevit’in emekçilere maaþ vermek yerine Irak’ý bombalamayý tercih edebileceðini de bizlere gösterdi. Türkiye bu savaþta Ýncirlik Üssü karþýlýðýnda, Apo’yu teslim alsa da, ABD füzelerinin gölgesi altýnda kendine güvence arayan Celal Talabani “Ortadoðu’da 40 milyon Kürt yaþýyor. Bir devleti olmayan en büyük milletiz” diyor. ABD, Ýngiliz, Türk ve Iraklý halkýn genel çýkarlarý aslýnda savaþýn deðil barýþýn yanýnda. ABD füzelerinin üstüne “Ramazan Hediyemiz” yazan askerler her ne kadar emperyalizmin barbarlýðýný bütün dünyaya gösterse de o füzeleri yapan iþçiler bu savaþýn getirmiþ olduðu zararlarý görmekte. Çözümü geçen hafta Afrika asýllý müslüman sokak satýcýsýnýn ýrkçý polisler tarafýndan delik deþik edilmesini protesto eden yüzlerce NewYork’lu ile birlikte aramalýyýz.Irkçý, saldýrgan, aç gözlü ABD ile deðil. Ýstanbul’da 91 giþe memurunun iþ yavaþlatmasý, iþçilerin gücünün nerede olduðunu ve çözüm yollarýný gösteren küçükde olsa bir örnekdi.
A
Ön d e r A lg e d ik
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi
9
Ý þç i s ý n ýf ý n ýn i l k i kt i da r de n eyi m i
PARÝS KOMÜNÜ “Komün’ü ile iþçilerin Paris’i, yeni bir toplumun þanlý habercisi olarak sonsuza dek kutlanacak, kahramanlarý nýn iþçi sýnýfýnýn kalbinde çok önemli bir yeri olacaktýr.” Karl Marks “Fransa’da Ýç Savaþ” adlý kitabýnda 1871 Paris Komünü’nden böyle bahsediyordu. Marks kitabý Birinci Enternasyonal’in talebi üzerine kaleme almaya baþladýðýnda, tarihte ilk kez kapitalist egemenliðin yerine kurulmaya çalýþýlan iþçi ikti-
darý, Paris Komünü yenilmiþ ve kana boðulmuþtu. Fransa’nýn yayýlmacý komþusu Prusya tarafýndan yenilgiye uðratýlmasý Komün’ün kurulmasýna neden olan koþullarý hazýrladý. Bu yenilgi Fransa’nýn Ýkinci Ýmparatorluðu’nun çökmesine ve Louis Napoleon’un tahtan düþmesine yol açtý. Birleþik Alman Ýmparatorluðu’nda egemen güç olan Prusya iþgaline karþý bir direniþin gerçekleþmesi iþçilerin beklentilerini yükseltti. Paris Prusya tarafýndan
K o m ü n is t M a n i f es t o : Kazanacaðýmýz bir dünya var! Kapitalizmin ekonomik krizi her geçen gün derinleþirken onun barbarlýðý sýnýr tanýmaz hale geliyor. Dünya nüfusunun üçte ikisi barbarlýðýn altýnda eziliyor. Çok küçük bir azýnlýk ise refah içinde yaþýyor. Bundan 151 yýl önce Marks ve Engels’in yaþadýðý dönem çok farklýydý ama Komünist Manifesto’daki tespitleri sanki dün kaleme alýnmýþ gibi. 1847’de uluslararasý bir iþçi örgütlenmesi olan Komünistler Birliði’nin temel fikirlerini açýklamak üzere Marks ve Engels’ten bir broþür hazýrlamalarý istendi. Marks 29, Engels ise 27 yaþýndaydý. Troçki’nin tabiriyle “genç yazarlardý.” Manifesto, marksizmin temellerinin bir toparlamasýydý. Lenin Manifesto’ya iliþkin þöyle der: ”Bu eser dahice bir parlaklýk ve açýklýkla yeni bir dünya kavramýný, toplumsal hayat alanýný kucaklayan tutarlý materyalizmi, geliþmenin sýnýf mücadelesinin ve proleteryanýn -yani komünist bir toplum yaratýcýsýnýn- dünya çapýndaki tarihsel devrimci rolünün teorisinin ana hatlarýný sunar.” Peki neydi Manifesto’yu böylesine güçlü kýlan ve içeriðini ve hedeflerini günümüze kadar koruyan? Elbetteki bir edebi klasik olmasý deðil. Marksizm iþçi sýnýfýnýn iktidar olma mücadelesinin teorisidir ve Manifesto bu mücadelenin temel ilkelerinin anlatýlýþýdýr. Kapitalizmin kökeni ve geliþmesini gözler önüne sermekle kalmaz, iþçi sýnýfýyla patronlar arasýnda gittikçe derinleþen sýnýf çeliþkisini ortaya koyar. Kapitalizmin -diðer sistemlerden farklý olarak- insanlýk için büyük geliþmeler saðladýðýný ama ayný zamanda barbarlýðý, yabancýlaþmayý ve uzlaþmaz karþýtlýklarý ortaya çýkardýðýný anlatýr. Tarih sýnýf savaþýmlarýnýn tarihidir. “Tarihte hep ezen ve ezilen sürekli karþý karþýya gelmiþtir ve bunu noktalayacak olan yegane devrimci sýnýf proleteryadýr” der. Kapitalizm geliþirken kendi mezar kazýcýlarýný da yaratýr. Kapitalizm diðer sýnýflarý tasfiye ederken ve birbirleriyle sürekli karþý karþýya gelen iki büyük sýnýfý, burjuvazi ve porleteryayý yaratýr. Daha fazla ürettikçe daha çok yoksullaþan, mülksüz ve yaþayabilmek için iþ gücünden baþka satacak birþeyi olmayan üretici köleler sýnýfýný, iþçi sýnýfýný yaratýr. Kapitalizm herþeyi alýnýp satýlacak bir metaya dönüþtürür. Bütün iþçiler yaþ ve cinsiyetlerine göre kullanýmlarý daha ucuz ya da daha pahalý olan birer iþ aracýdýrlar. Kapitalizmin ulusal sýnýrlarý aþarak ve alým satým yapabileceði yeni pazar arayýþlarý içinde heryere yayýlýr ve yuvalanýr. Manifesto, kapitalist dünyayý çözümlemekle kalmaz, o dünyayý deðiþtirme hedefini de ortaya koyar. “Bu barbarlýðý ortadan kaldýracak iþçi sýnýfýdýr” der. Komünistler ve proletarya bölümünde iþçi sýnýfý partisinin ilkeleri anlatýlýr. Komünistler iþçi sýnýfý içinde þekillenir. Bir bütün olarak komünistlerin iþçi sýnýfýndan ayrý ve farklý hiçbir çýkarý yoktur. Ýþçi sýnýfýný biçimlendirmek ve kalýba dökmek üzere kendilerine özgü, sekter ilkeleri yoktur. Bütün olarak iþçi sýnýfýnýn en genel çýkalarýný savunurlar ve enternasyonallisttirler. Komünistlerin vataný yoktur. Çýkarlarý kendi ulusunun patronlarýyla deðil diðer uluslarýn iþçileri ve ezilenleriyle ortaktýr. Ýþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý mücadelesinde geçmek zorunda olduðu çeþitli geliþme aþamalarýnda, her zaman ve her yerde bütün komünistlerin hedefi, “Proleterayanýn bir sýnýf olarak oluþmasý, burjuvazinin üstünlüðünün yýkýlmasý, siyasi iktidarýn proleterya tarafýndan ele geçirilmesidir.” Amaçlarý tek cümleyle “Özel mülkiyete son vermekdir”, iþçi sýnýfýnýn iktidar olmasýdýr. Tam da bu nedenle Manifesto güncelliðini korumaya, günümüze ýþýk tutmaya, sömürüsüz bir dünya özleminde olanlara güç vermeye devam ediyor. Dünyanýn üçte ikisi yoksulluk sýnýrýnda yaþarken, açlýktan, savaþlardan insanlar ölürken, eðitim ve saðlýk hizmetlerindeki adaletsizlik gün geçtikçe artarken, kapitalizmin krizi yüzünden iþsizlik artarken, Komünist Manifesto 151’inci yýlýnda da iþçi sýnýfýnýn her mücadelesinde hayat bulan bir eserdir. Ancak bütün mülkiyet, sömürü, ezme-ezilme iliþkilerinin son bulduðu sýnýfsýz toplum kurulduðunda Komünist Manifesto, “eski sýnýflar mücadelesi tarihinin bir yapýtý” haline gelecektir. “Hakim sýnýflar bir komünist devrim korkusuyla tir tir titresin. Proleteryanýn zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyleri yok. Oysa kazanacaklarý bir dünya var. Bütün ülkelerin iþçileri birleþin!” Songül Özdemir
kuþatýlmýþtý. Ýþgale karþý giriþilen iki devrimci hükümet kurma çabasý sonuç vermedi. Ancak Þubat 1871’de barýþ antlaþmasý yapmasý beklenen Ulusal Meclis için seçimler yapýldý. Thiers’deki gerici hükümet Paris’i silahsýzlandýrmak istedi. Ulusal Muhafýzlar’ýn Paris’i silahsýzlandýrma çabasý direniþle karþýlandý. Eski hükümet kenti terk etmek zorunda kaldý ve 18 Mart’ta Komün seçildi. Bu, tarihte ilk iþçi iktidarý denemesiydi. Komün’ü karakterize eden þey çok demokratik olmasýydý. Halktan baðýmsýz olan silahlý kuvvetler daðýtýdý. Yerine iþçi kontrolünde milisler kuruldu. Polisin kontrolü yine halka geçti. Komün üyeleri genel oy ile (erkekler tarafýndan) seçiliyor ve seçenler tarafýndan geri çaðýrýlabiliyorlardý. Komün’e seçilenler kendilerine verilen görevi yerine getirmediklerinde seçmenler tarafýndan geri çaðýrýlarak denetleniyordu. Seçilen üyeler ortalama iþçi ücreti alýyor ve ayrýcalýklý bir duruma sahip olmuyorlardý Komün’ün demokratik ve denetlenebilir olan örgütlenme biçimi yaþamýn her alanýnda kullanýldý. Böylece en yoksul ve en çok ezilenler için de demokrasi vardý. Ýnsanlar bu koþullarý desteklemek ve savunmak üzere silahlanmýþtý. Kýsacasý, Marks’ýn kýzý Eleanor’un da yazdýðý gibi “Halkýn, halk için iktidarý. Ýþçi sýnýfýnýn kendisini yönetmek için ilk giriþimiydi.” Aslýnda bir sýnýf iktidarýnýn -kapitalist sýnýf- baþka bir sýnýf iktidarý ile deðiþmesiydi. Marks bunu “proleterya diktatörlüðü” olarak tarif etti. Bunun anlamý iþçilerin eski kapitalist devleti ortadan kaldýrmak için örgütlenmesi ve onu silahsýzlandýrmasýdýr.
Bunu yerine getirmek ve kendi egemenliklerini yerleþtirmek için iþçilerin gerekirse silah kullanmalarýdýr. Marks’a göre bu sýnýf egemenliðine son vermenin önkoþuludur. Paris Komünü baþlangýçta çok baþarýlýydý. Ancak bu kýsa sürdü. Prusya tarafýndan desteklenen bütün karþý-devrimci güçler, Thiers hükümeti, kapitalist sýnýf ve zengin parazitler Komün’e karþý harekete geçtiler. Mayýs 1871’de karþý-devrimci Versailles birlikleri Paris’e girdi. Günlerce süren çatýþmadan sonra eski düzen yeniden iktidarý ele geçirdi. Komüncüler korkunç bir bedel ödediler. En az 20 bin komüncü öldü. Paris’e geri dönen zengin kadýnlar komüncülerin infazý için gösterileri izlemeye geliyorlardý. Terör dönemin gazetelerinde ayrýntýlý bir þekilde rapor edildi. Ünlü Times gazetesi Haziran 1871’de þöyle yazýyordu: “Bin kadar Komünist yakalandýktan sonra infaz edildiler... Ýnsan hayatý o kadar ucuzladý ki bir insan köpekten daha kolay vuruluyor.” Standart gazetesi de komüncülerin yokediliþini þöyle anlatýyor: “Tutsaklar yaylým ateþine tutulduktan sonra hendeklere atýlýyor. Ölmeyenlerde bu hendeklerde vücütlarýn üstüste yýðýlmasýndan dolayý boðularak ölüyor. Askeri mahkemelerden sadece ikisinin bir günde verdiði infaz emri 500.” Bu kaçýnýlmaz mýydý? Komün yaþayabilir, iþçi devletini kurmaya devam edebilirdi. Komün çok güçlü, kitlesel bir desteðe sahipti. Yanlýzca iþçiler ve kent yoksullarý deðil ayný zamanda orta sýnýfýn çeþitli kesimleri de çýkarlarýnýn Komün’ün amaçlarýyla örtüþtüðünü açýkca görüyorlardý. Ancak iki ana temel sorun vardý. Birincisi proleterya
diktatörlüðüne adým atýlmýþ olmasýna raðmen, Komün karþýtlarýna karþý yeterince sert, Versailles’deki karþýdevrimcilere karþý yeterince saldýrgan deðildi. Devrimciler karþýtlarýndan politik iktidarý almak zorundaydýlar, bu da devrimci bir partinin inþasýný gerektiriyordu. Ýkincisi, ordu ve polisi daðýtmak gerektiðini anlamýþlardý ancak seçimlerde kapitalist toplumda zenginliðin üretildiði asýl güç merkezleri olan iþyerleri deðil, halen yerleþim bölgelerine dayalý seçimleri esas almaktaydýlar. Erkeklere genel oy hakký kahramanca mücadele eden kadýn iþçileri dýþlamakta, tüm seçmenleri sýnýfýndan baðýmsýz olarak eþit görmekteydi. Kadýnlar fiilen kazandýklarý demokrasiyi sonuna kadar savundular. Barikatlarý en son terk edenler onlar oldu. Amerikalý bir gazeteci “Bütün komüncüler kadýn olsaydý, Komün muzaffer oldurdu” diye yazýyordu. Marks’ýn Komün’den çýkardýðý en önemli ders, “iþçi sýnýfýnýn basitce eski devlet aygýtýný ele geçirip, kendi amaçlarý için kullanamayacaðý” idi. Devletin artýk gerekli olmayacaðý sýnýfsýz bir topluma geçmenin tek yolu kapitalist devleti yýkmaktan ve kendi iktidar organlarýný oluþturmaktan geçiyordu. Paris’de iþçi sýnýfýnýn korkunç yenilgisinin ardýndan devrimin nasýl yapýlacaðýna iliþkin çok önemli dersler çýktý. 1917 Rus Devrimi’nin gerçekleþtiði aylarda bu dersler Lenin için çok büyük öneme sahipti.
L in d s e y Ge r m a n Ýngiltere’deki Sosyalist Ýþçi
Partisi üyesi. Socialist Review’den çeviren T ü r k a n U zu n
10 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1999
8 Mart’ta Emekçi Kadýnlar
KA-DER’e inanmalý mý? Sosyalistler tarihin motorunu sýnýflar mücadelesi olarak görür. Toplumlar üzerindeki her türlü bölünmüþlüðün ve ayrýmcýlýðýn yanýtýný verebilmek yaþadýðýmýz dünyayý daha iyi anlayabilme çabasýyla mümkündür. Mücadeleler tarihi içinde “8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü” olarak bilinen takvimin burjuva basýný aracýlýðý ile hatýrlanmasý onlar açýsýndan günü kurtarmaktýr. Fakat ezilen kadýnlar ve sosyalistler cephesinde bunun anlamý sadece dünü hatýrlamak veya günü kurtarmak deðildir. Kadýnlarýn ve tüm ezilen insanlarýn kurtuluþu hafýzalarda yaþanan mücadeleleri öne çýkarmak, o deneyimleri bugüne taþýmak ve örnek alýp, ders çýkarmak çabasýyla gerçekleþir. 2000’e bir kala yaþadýðýmýz ikinci sýnýf insan muamelesi, iþsizlik, savaþlar, açlýk, cinsiyetimize yönelik küfürlerle birlikte aþaðýlanma, ucuz iþ gücü statüsünde açlýk sýnýrýnda yaþamaya terkedilme, eve hapsedilme, insan deðil cinsel nesne olarak kullanýlma, baba-koca ve aðabeylerimiz tarafýndan þiddete maruz kalma vs þeklinde liste uzayýp gidiyor. Kadýnýn örgütlenme ve toplumda temsil edilme oraný hiç de iç açýcý deðil. Kadýnýn toplam iþgücü içindeki payý yüzde 34 oranýnda. Kemalist, ilerici laik,eþitlikçi olduðu iddia edilen Türkiye’de kadýnlar meclisde binde bir oranýnda temsil edilmekte. Seçim gündeminde aile, özel mülkiyet, cinsiyet ayrýmcýlýðý gibi kadýnýn örgütlenmesine ve temsil edilmesine engel olan konular daha da yoðun tartýþýlmakta. Kapitalist ekonominin üzerinden çýkar saðladýðý ve çok normal bir durum gibi bakýlan evinin kadýný olma ve doðurduðu çocuða bakmak zorunluluðuna karþý bu hizmetlerin toplumsallaþtýrýlmasý talebini yükseltmek; emekçi kadýnlarýn kendilerine güven kazanmasý için atýlan her adýma destek vermek sosyalistlerin görevidir. Yani Mor Çatý, Kadýn Adaylarý Destekleme ve Eðitme Derneði (KA-DER) gibi kadýnlarýn sorununa el atan derneklerin varlýðý bizleri rahatsýz etmez. KA-DER cinsiyetçi partilerde ve kurumlarda kota koyulmasýný zorladýðý için onu destekleriz. Mücadeleye henüz katýlmamýþ olan kadýnlar açýsýndan daha fazla kadýnýn toplumsal alanda olmasý olumludur. 18 Nisan seçimleri yaklaþýrken KADER’in ülke çapýnda kadýnlara yüzde 10 yer verilmesi talebi ile alay eden burjuva basýný kadýnlarýn ikinci cins olduðuna dair fikirleri pekiþtirmeye çalýþmaktadýr. Madalyonun diðer yüzünde ise, yöne-
8 Mart 1917 Rusya’da 8 Mart 1917’de Petrogratlý kadýn iþçiler ekmeðin karne ile verilmesine karþý greve çýktýlar ve Rusya’nýn heryerine delegeleri aracýlýðý ile grev çaðrýsýnda bulunup þalterleri her iþyerinde durdurmaya ikna ettiler. Üzerlerine gönderilen 70 bin askeri ateþ açmamaya ve greve destek vermeye ikna eden 400 bini aþkýn grevcinin iþçi sýnýfýna ve kadýnlarýn kurtuluþu mücadelesine katkýsý önemli bir deneyimi içeriyor. Ekim 1917’de devrim mü-
tici sýnýfýn bir parçasý olan ve sistemin varlýðýný devam ettirmek için görev alan Tansu Çiller, Ýmran Aykut, Iþýlay Saygýn gibi kadýnlar var. Bu kadýnlarýn bizim çýkarlarýmýzý savunmadýðý ve temsil etmediði açýk. Kadýnlara yönelik þiddetin, güvensizliðin, ev içine hapsedilmenin kaynaðý olan, aile kurumunun savunuculuðunu yapan yönetici sýnýf kadýnlarýný sadece kadýn olduklarý için destekleyemeyiz. Aydýn kadýn kimliði ile ezilen kadýnlara çare olmaya çalýþan feminist yapýlarýn da, KA-DER’inde kadýnlarýn kurtuluþu için çare olduðuna inanmýyoruz. Kadýnlarýn ezilmesi sorununa sýnýflar üstü bakan ve cinsiyet politikalarý üzerinde çözüm arayan her türden feminist akým sorunun kökenini erkekte aramakta. Yaþadýðýmýz tüm bu olumsuzluklardan çýkarý olanlar kim, erkekler mi? Bizimle ayný sýnýfsal tabaný paylaþan, ürettiði hiçbir mal ve artý deðer üzerinde denetim ve paylaþtýrým hakký bulunmayan, hayatýnýn en verimli yýllarýný sabahtan akþama kadar çalýþýp tüketen, buna raðmen bizimle birlikte yoksulluk ve kötü yaþam koþullarýna ortak olan, kendisine dayatýlan egemen fikirlerden dolayý ahlaki ve dini basýnçla istediði kadýnla birlikte olamayan, kendisine verilen misyonla eve ekmek getirme zorunluluðu taþýyarak yaptýðý iþe ve çevresine yabancýlaþan, güvensiz hale getirilen, öfkesini ailesine boþaltan, erkek iþçiler mi? Bütün bunlardan doðrudan çýkar saðlayanlar bizleri kadýn-erkek, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, vasýflý-vasýfsýz, müslüman-dinsiz, siyah-beyaz, iþli-iþsiz vs üzerinden bölen egemen sýnýftýr. Kadýn ve erkek iþçiler sýnýf temeli üze-
cadelesinin ön saflarýnda yer alan kadýnlar dünyanýn en geri ülkelerinden biri olarak bilinen Rusya’da özgürleþtiler. Dünyada baþka bir yerde kadýnlara tanýnmayan oy hakkýný elde ettiler. Miras yasasýnýn kaldýrýlmasýyla aile kurumu iþlevsiz hale getirildi. Böylece evlilik dýþý doðan çocuklarýn da toplumdaki durumu eþitlendi. Boþanma üzerindeki baskýlar kaldýrýldý ve boþanmak kolaylaþtýrýldý. Ücretsiz kürtaj ve doðum kontrolü imkaný getiridi. Böy-
rinden birlikte mücadele etmelidirler. Her türlü ayýrmcýlýða ve bölünmüþlüðe karþý koyarak, omuz omuza, birlikte barikatlarý aþarak... Bugüne kadar hep böyle baþarýldý. Paris Komün’ünde, Ekim Devrimi’nde 15-16 Haziran direniþinde, 4 Mart KESK eyleminde, SEKA direniþinde ve bütün dünyada sosyalizm mücadelesi verenlerin ön saflarýnda hep kadýnlar erkeklerle birlikteydiler.
lece egemen fikir olan “kadýnýn en kutsal görevi çocuk doðurmaktýr” düþüncesi iþlevsizleþtirildi. Zina, ensest, eþcinsel iliþkiler suç olmaktan çýkarýldý. Ýnsanlarýn özel yaþamlarýndaki iliþkilerde bireysel tercihlere saygý duyulur hale gelindi. Ýsteyen her kadýna çalýþma hakký saðlandý, eþit iþe- eþit ücret ve annelik izni yasallaþtý. Ortak yemekhaneler ve çamaþýrhaneler kurularak kadýnýn görevi ve sorumluluklarý haline getirilen iþler toplumsallaþtýrýldý.
Kadýnlarýn kurtuluþu iþçi sýnýfý mücadelesini birleþtiren devrimci sosyalist bir partinin inþasýndan geçiyor. Ezilenlerin ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendisinin kendisi için mücadelesiyle mümkün olacaktýr. 8 Mart’ta emekçi kadýnlarýn mücadelesini desteklemek ve bu mücadelenin manifestosunu yazmak için alanlara ve eyleme çýkalým.
Ücretsiz, 24 saatlik kreþ ve çocuk bakýmevleri açýldý. Tek baþýna yaþamak isteyen kadýnlara ev temin edilmesinde öncelik tanýndý. Eðitimde kadýnýn erkeklerle eþitlenmesi saðlandý. Bu somut talepler için mücadele halen devam ediyor. Rusya’da 1928’de iktidara gelen Stalinist bürokrasi kadýnlarýn ve en genel düzeyde iþçi sýnýfýnýn kazanýmlarýný yoksaydý. Dün olduðu gibi bugünde dünyanýn doðusunda ve batýsýnda kadýnlarýn kurtuluþ mücadelesi devam ediyor. Bu ta-
lepler bugünden mücadele ederek gerçekleþecektir.
8 Mart 1908 1908 yýlýnda ABD’li tekstil iþçilerinin grev mücadelesi 129 kadýnýn yanarak ölümüyle sonuçlandý. Uzun süren grevin talepleri kadýn iþçilerin en temel haklarýný içeriyordu. -Haksýz yere iþten atýlmalar dursun, -8 saatlik iþgünü kabul edilsin, -Eþit iþe eþit ücret verilsin, -Çalýþan kadýnlarýn çocuklarýna kreþ temin edilsin. T ü l a y K oç a k
Ci ns e l te r c i hl e r i m iz bi z e ai t t i r , s i z pa t r onl a r ý n c e pl e r in de ki pa r a y l a uðr a þý n sa y ý n P er i nç ek ! Geçen ay Cumhuriyet Gazetesi’nde Ýþçi Partisi (ÝP) Genel Baþkaný Doðu Perinçek’in “Eþcinsellik Yabancýlaþmanýn Ürünüdür” baþlýðýyla 3 gün süren bir yazý dizisi çýktý. Perinçek yazýsýnda insanlarýn cinsel tercihlerinin “aslýnda kendi tercihleri olmadýðý” mantýðýyla eþcinsellere saldýrdý. Perinçek, “sistemin çürümüþlüðünün bir sonucu” olduðunu iddia ettiði eþcinselliðin hastalýk olduðunu, doðal olmadýðýný, bozuk sistem tarafýndan yaratýldýðýný söylüyordu. ÝP Genel Baþkaný’nýn bu yaklaþýmý
hayatý, ezilenleri ve sosyalizmi anlamamasýndan kaynaklanýyor. Yaþadýðýmýz toplumda eþcinseller çalýþmak istediklerinde ciddi engellerle karþýlaþýyorlar. Çalýþabilenler iþlerini kaybetmemek için cinsel kimliklerini saklamak zorundalar. Ýþ bulamayanlarýn bir bölümü ise yaþamak için para ile cinsel iliþkiye girmek zorunda kalabiliyorlar. Bu gruptakiler cinsel baskýnýn en acýmasýzýyla karþý karþýya kalanlar oluyorlar. Diðer önemli bir nokta ise Ýþçi Partisi gibi kendini “devrimci” gören bu
partinin -ki konuþtuðum üyeleri de benzer düþüncelere sahip- böylesi geri bir tartýþmayý yapmasý. Örneðin egemen sýnýfýn bir kurumu olan Birleþmiþ Milletler Saðlýk Teþkilatý bile yýllar önce eþcinselliðin hastalýk olmadýðýný, insanlarýn temel cinsel tercihlerinden biri olduðunu kabul etti. Yönetici sýnýflarýn temsilcileri bile bu kadar geri bir tavra sahip deðilken Perinçek iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný hiçbir zaman savunamayacaktýr. Sadece Türk iþçilerin, sadece sünni iþçilerin, sadece erkek iþçilerin çýkarlarýný savunmak iþçi sýnýfýný böler.
Eþcinsellerin çalýþmasýna engel olan ideolojilerin bu insanlarýn sýnýf içinde, ezilenler arasýnda mücadele etmesini engellerken, çalýþanlarýn da cinselliklerini yok saymaya zorlayacaktýr. Bizim çýkarlarýmýz kadýn, erkek, eþcinsel, Türk, Kürt, Romen, müslüman, dinsiz, budist, alevi, sünni bütün iþçilerin bizi ezenlere karþý birleþmesindedir. Bu nedenle sosyalistler her zaman iþçi sýnýfýnýn en genel, en ileri çýkarlarýný savunur, ezilen her kesimin mücadelesine omuz ve destek verirler. Ö n d e r A lç iç e k
1 Mart 1999 Ýþçi Demokrasisi 11
Emekçinin dostu kim?
Yýlmaz Güney’in “Yol” filmi 17 yýl sonra yasaklarý deldi. Hala güncel olan sorunlarýn iþlendiði filmin gösterimi bazý illerde hala engelleniyor.
Yol’un umuda ve özgür lüðe uza nma sý için... Yasaðý 17 senenin ardýndan kalkan YOL filmi kýsa bir süre önce gösterime girdi. Film yasaklara, korkuya baskýya uzananan bir yol öyküsü. Türkiye’nin batýsýndan doðusuna uzanan yolda yoksulluk, acý ve umutsuzluk karþýmýza çýkýyor. Ýmralý Yarý Açýk Cezaevi’nde çeþitli suçlardan yatan beþ arkadaþýn bir haftalýk izinle cezaaevinden ayrýlýþlarýyla baþlýyor film. 12 Eylül askeri darbesi ertesinde sýkýyönetim koþullarýndaki Türkiye cezaevinden farksýz. Sokaða çýkma yasaðý, birçok noktada aramalar. Biryandan da bireyleri ezen geleneksel iliþkiler. Cezaevindeyken kendisini aldatan karýsýný öldürmek zorunda býrakýlan Seyit Ali, kayýnbiraderinin ölümünden sorumlu olan ve karýsýna kendisini affettirmek isteyen bunun için doðruyu söyleyip söylememek noktasýnda çeliþkiler
yaþayan Mehmet Salih, kaçakçýlýktan cezaevine giren ve izni sýrasýnda çatýþmada kaybettiði aðabeyinin cesedine korkudan sahip çýkamayan Ömer, izin kaðýdýný kaybedip karýsýna kavuþamayan ve iznini bir hücrede geçirmek zorunda kalan Yusuf, niþanlýsýyla iznini geçirmek isteyen fakat kýzýn ailesinin baskýsý yüzünden isteklerini gerçekleþtiremeyen Mevlüt. Bu beþ kiþininin yaþadýklarýný anlatan film; kadýnýn ezilmiþliðini, feodalizmin ve devlet baskýsýnýn ardýndaki Kürt illerini, insanlarýn yoksulluðunu ve çaresizliðini her karesinde karþýmýza çýkartýyor.Yýlmaz Güney film için þunlarý söylemiþ “Yol, sembolik olarak tüm Türkiye’nin mahkum olduðunu ve ezildiðini göstermek için kadýn ve Kürt ulusu konusunu ele alýyor.” Film bu gerçekliklerin aktarýlmasý noktasýnda kurgusu ve görselliðiyle bir harika. Fakat eksik
olan birþey var: Umut. Filim çekilmesinden ancak 17 yýl sonra Türkiye’de gösterime girebildi. Ancak ülkede deðiþen pek fazla birþey yok. Filmin büyük bir bölümünün çekildiði ve o topraklarýn insanýný anlatan Yol filminin Kürt illerinde gösterime girememesi bu gerçekliði kanýtlýyor. Çöplerden ekmek toplayan, boþaltýlan, yakýlan köyler ve göçe zorlanan bir halk. Filmin yýllardýr yasaklý olmasýnýn bir nedeni de bu gerçekliklerin de güncelliði olsa gerek. Yýlmaz Güney anlatmak istediklerini þöyle ifade ediyor; “Kadýnýn özgür olmadýðý bir toplum özgür olamaz, bir baþka ulusu ezen bir ulusun kendisi de esirdir”. Yollarýn umuda ve özgürlüðe uzanmasý ezilenlerin birlikte mücadele etmesiyle mümkündür.
So n g ü l Ö z d emi r
H e l i k o p t e r de ði l o k ul - h a s t a n e i s t i y o r u z Kanal 6’da Öcalan’ýn sahip olduðu iddia edilen iki milyon dolarla yoksulluk içinde yaþayan Kürtlere ne kadar ev alýnabileceði, ne kadar iþ olanaðý yaratýlabileceði anlatýldý. Biz de Kanal 6’nýn verilerinden yararlanarak Türkiye’nin yeni alacaðý 145 savaþ helikopteri için harcanacak 4 milyar dolarýn yoksul Türk ve Kürt emekçilerine maliyetini hesapladýk. Kanal 6’nýn verdiði rakamlar ve bizim yaptýðýmýz hesaplama þöyle: 145 savaþ helikopterine harcanacak 4 Öcalan’ýn 2 milyon dolarýyla ne milyar dolarla ne yapýlabilir: yapýlabilir? 55 okul 27,500 okul 1,000 kiþiye iþ olanaðý 500,000 kiþiye iþ olanaðý Faiziyle her ay 2,400 aileye asgari ücret Faiziyle her ay 1,200,000 aileye asgari ücret yeni bir GAP yeni 500 GAP
Abdullah Öcalan’ýn yakalanmasý ile DGM’ler bir kez daha tartýþma konusu oldu. Öcalan’ýn DGM’de yargýlacak olmasý “adil yargýlama” ilkesinin uygulanmasý açýsýndan sorun yaratýyor. Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi (AÝHM) DGM’lerin ve verdiði kararlarýn “baðýmsýz ve tarafsýz” olmadýðýný yýllar önce hükme baðlamýþtý. AÝHM bu kararlar aleyhine dava açýlmasý halinde Türkiye’yi tazminat cezasýna mahkum edebilecek. Türkiye direniyor ama AÝHM’nin bu tutumu karþýsýnda kayýtsýz kalamýyor. Çünkü imzalamýþ olduðu uluslarasý antlaþmalarla kendini baðlamýþ durumda. Yani Avrupa’nýn dayattýðý bir þey yok. Bu durum Türkiye’nin kendi tercihi ve þimdi neden gereðini yerine getirmiyor? Neden bunca yýldýr iç hukukunu, imzaladýðý uluslararasý anlaþmalara uyumlu hale getirmedi? Devlet bu sorularýn yanýtýný vermek yerine “Avrupa dostumuz deðil” diye kestirme bir yoldan iþin içinden çýkmaya çalýþýyor, bütün komþu ülkeleri, Kürtleri, sivil toplum örgütlerini “düþman” olarak damgalýyor. Acaba bürokratlarla çeteler mi tek dostlarýmýz! Yoksa 40-50 kiþilik gruplar halinde dolaþarak Apo’nun savunmasýný yapacak avukatlarý engelle-
mek isteyen, sokaklarda HADEP’lilere saldýran MHP’liler mi! Ya da insan yüreðinin dayanmakta son derce zorlandýðý þehit ailereninin acýlarýný kendi emelleri için tekrar tekrar kullanmaya çalýþanlar mý dostlarýmýz! Elbette ki hiçbiri. Hak aramak için sokaða çýkan binlerce emekçi, “savaþa deðil eðitime ve saðlýða bütçe! Yaþasýn halklarýn kardeþliði” diyor. 15 yýllýk savaþýn bilançosu 30 bin ölü. (Yaklaþýk 21 bini PKK militaný, 3 bin 500 kadarý güvenlik görevlisi, 5 bin “sivil”, bin kadar da korucu) Harcanan para 100 milyar dolarýn üstünde. Bütçe gelirlerinin %70’nin emekçilerden alýnan çeþitli vergilerden oluþtuðu dikkate alýnýrsa savaþ harcamalarýnýn iþçilerin cebinden çýktýðý çok açýk. Ölenler ise Tansu’larýn Mesut’larýn çocuðu deðil emekçilerin çocuklarý. Savaþtan zarar gören bu büyük çoðunluk, egemen fikirlerin etkisinden kurtulup kendi baðýmsýz politikasý doðrultusunda mücadele ederse savaþsýz, sömürüsüz güzel bir dünyaya adým atabiliriz. Ne yazýk ki bu süreç kendiliðinden oluþmuyor. Emek vermek, inþa etmek gerekiyor. Binlerce iþçinin, emekçinin hakkýný arayarak gerçek çözüm doðrultusunda hareket etmesi çok gerekli ve mümkün.
M ü z e y ye n Þ a h i n
Eð i t i m p a r a i ç i n y a p ý l ý y o r Doðduk, büyüdük, eðitildik. Son kelime gerçek mi? Eðitim sistemi bizleri eðitiyor mu? Bana göre hayýr! Eðitim sistemi bizi yeteri kadar eðitmiyor, doðru eðitim verilmiyor. Çünkü eðitmenler doðru eðitim vermiyor. Sorum var. Niye eðitmenler doðru eðitim vermezler? Herkesin farklý cevabý olabilir. Bence eðitmen bu sistemin bir piyonu olmamýzý istiyor. Bunun için bizi korkutuyorlar bile. “Çalýþmazsanýz devlete, millete iyi bir eleman ola-
mazsýnýz” diyorlar. Toplumda eþitlik, özgürlük, doðru eðitim hep lafta. Her þey para etrafýnda dönüyor. Bu eðitimde söz konusu olan okumak için okumak deðil, para için okumak. Ve eðitimde de her yerde olduðu gibi ayrýmcýlýk var. Lisemde bir öðretmen arkadaþlarýmýzdan birisini Alevi olduðunu söylediði için azarlayýp dövdü. Bu da eðitimde ayrýmcýlýk olduðunu kanýtlýyor. D e r sa n e ö ð r e n c i si b i r Ý D o k u r u
Sa va þa de ðil, eði ti me büt çe is ti yo ruz! evlet liselerinde okuyoruz, ancak devlet liselerinin ailelerimizden aldýklarý vergi karþýlýðýnda parasýz egitim verme si zo run lu lu ðu na kar þýn biz öðrencilerden düzenli olarak para toplanýyor. Bizlerden toplanan vakýf (harç) paralarýna karþý nasýl bir tutum almalýyýz? Sosyalist öðrenciler olarak sadece biz bu parayý vermeyerek bir yere varamayýz. Eðer gerçekten çözüm bulmak istiyorsak bizler dýþýnda kalan “sessiz çoðunluk” diye adlandýrdýðýmýz insanlarý da bu paralarýn verilmemesi yönünde ikna etmeliyiz. Okul yöneticileri bu paralarla okul
D
mas raf la rý ný kar þý la ya cak la rý ný ile ri sürüyorlar. Oysa bizler okullarýmýzda ne bir deðiþiklik nede daha iyi bir eðitim için bir atýlým görüyoruz. Ancak aldýklarý maaþlarla ailelerini zor geçindirebilecek olan yöneticilerin lüks arabalarla okula gelip gitmeye baþladýklarýný görebiliyoruz. Diger bir sorunumuz ise daha kapsamlý bir so run olan paralý eðitim. Devlet okullarýnda okuyan öðrenciler diploma alabilmek için yýllarýný harcarken paralý okullarda öðrenciler öðretmenleri ve yöneticileriyle olan iliþkileri sayesinde rahatça diploma alabiliyorlar. Devlet ise bu ayrýmcýlýðý daha da körüklüyor. OÖAP(orta öðretim aðýrlýk puaný) üniversiteyi kaza-
nýp kazanmama konusunda önemli bir etki yaratacak. Devlet okulunda okuyan öðrenci OÖAP’sini yükseltebilmek için gecelerce çalýþýrken bir kolej öðrencisi okul yönetiminden bir rica sonucu bu sorunu çözebilir. Ayrýca yeni sistemde doðu illerindeki öðrencilerin önüne sürülen bir sorun daha var. Pu anlar hesap lanýrken öðrencilerin okuduklarý liselerde kaç öðrenciyi üniversiteye gönder diðine bakarak ÖSS puaný üzerine ek bir puan gelecek. Bü yük þe hir ler de bü yük li se ler de okuyanlarla doðuda okuyan öðrenci ler arasýnda böylesi büyük bir uçurumun konulmasý devletin bu ayrýmcýlýðý ve eþitsizliði nasýl desteklediðine
kanýttýr. Oysaki devlet ve yönetici sýnýf savaþa harcadýðý bütçenin bir kýsmýný eðitime harcasa, üniversite yapýmýna harcasa ne biz liseli öðrenciler dersanelere yüzmilyonlarca para vermek zorunda kalýrýz ne de doðu daki öðrenci arkadaþlarýmýzýn önünde bu tür engeller oluþur.Düþük olduðundan þikayet edilen eðitim ve kültür seviyesi yükselir, daha aydýn, daha zeki insanlar yetiþir. Ýþte tüm bun lar için savaþa deðil eðitime bütçe diyoruz.
Y ahya K ema l Beyat lý Lis es i’ nden ÝD okuru bir öðrenci
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 2
1 MART 1999
200.000 TL
ROSA GÜNLERÝ 13-14 MART ANKARA Gazetemiz tarafýndan düzenlenen ROSA Günleri 13 ve 14 Mart tarihlerinde gerçekleþtirilecek. Etkinlik boyunca 4 konu tartýþýlacak, bir video gösterimi yapýlacaktýr. Davetiyeler Bürolarýmýzdan ve Ýþçi Demokrasisi satýcýlarýndan edinilebilir. Rosa günlerinde buluþmak dileðiyle.
PROGRAM
Saða geçit verme!
Sol muhalefeti yükselt! Türkiye’de sað yükseliþte. Solun ise boynu bükük. Faþist çeteler sokaklarda bayram havasý içinde dolaþýrken solcular sessiz. MHP’nin yüzde 10 barajýný zorlayacaðý bu seçimlerde ÖDP ve EMEP gibi partiler için barajý geçmenin boþ bir hayal olmasý, HADEP’i seçimlere sokmama saldýrýsýna karþýn kimsenin ses çýkarmamasý, CHP’nin de barajýn altýnda kalma ihtimali saðýn yükseliþinin göstergeleri. Baklava çalan Kürt çocuklarý hapislerde çürürken eli kanlý çete-mafya üyelerinin sarkýk býyýklarýyla sokaklarda gezmelerine, devlet, siyaset, bürokrasi içinde iþlerine devam etmelerinin engellenememesi saðýn gücünü gösteriyor.
Sað kime çare? Tansu Çiller reklam panolarýndan “Çaresi bizde” diyor. Yýlmaz, “sessiz çoðunluðun sesini duyduðunu” söylüyor. Sað, patronlarýn dertleri dýþýnda neye çare olacak? Ýþten atmalarý, iþyeri kapatmalarýný, özelleþtirmeleri, çeteleri, savaþa giden paralarý, ordunun müdahalelerini, Kürt sorununu nasýl çözecek? Sað partiler sorunlarý -her zamanki gibi- emekçiden yana deðil patronlardan yana çözmek isteyecekler.
Ya sol partiler? Sorunlarý emekçilerden yana çözmesi beklenen sol ne yapýyor? Yoksulluðun, adaletsizliðin
dizboyu olduðu Türkiye’de sol, ne yazýk ki, ya sað partileri taklit ediyor ya da sessiz kalarak sað politikalara onay veriyor. Ýþçi sýnýfý ve ezilenlerin yanýnda yer almak, sorunlara bu kesimler lehine çözüm getirmeye çalýþmak solun iþi deðil mi? Ancak sol partiler yükselen sað havanýn etkisi altýnda ya sessizler ya da bu havanýn kuyruðuna takýlmýþ durumdalar. Bu nedenle bindikleri dallarý kesiyorlar.
Sol nasýl güçlenir? Oysa solun güç aldýðý þey geniþ yýðýnlarýn temel taleplerini savunmasýdýr. Ezilenleri, özgürlükleri ve demokrasiyi, yani en temel insan haklarýný savunmaktýr.
13 Mart 1999 Cumartesi S a a t 1 4 .0 0 K a p it a l i z m ç ö k ü y o r m u ? S a a t 1 6 .3 0 K ü rt s o ru n u n as ý l ç ö z ül ü r ? S a a t 1 8 .3 0 V i d e o g ös t e r i m i
14 Mart 1999 Pazar S a a t 1 4 .0 0 S e ç im le r d e n a s ý l t ut um a l m a l ý yý z ? S a a t 1 6 .3 0 Tü rki y e n as ý l d eð i þ i r?
Bunun bugünkü anlamý iþten atmalara, özelleþtirmelere karþý tutum almak, HADEP’i savunmak, türbanlarý nedeniyle iþten atýlan emekçiler ve okula sokulmayan öðrencilere sahip çýkmak, ordunun siyasete müdahalesine karþý olmaktýr. Solun güçlenmesi ancak böyle mümkün olur. Mesele 5 yýlda bir mühürün nereye basýlacaðý deðil, her gün iþyerinde, okulda, sokakta ezilenlerden ve iþçi sýnýfýndan yana tutum almaktýr. Ortak talepler etrafýnda mücadele olmaksýzýn sandýktan solun güçlenerek çýkmasý mümkün deðil. Bugün görev saðýn yükseliþine karþý sol muhalefeti yükseltmek, sosyalizm için örgütlenmektir.
Seçimi Bekleme! Mücadeleyi Yükselt! Son aylarda onbinlerce kiþi iþten atýldý. Yüzbinlerce insan daha fazla yoksulluk ve açlýða mahkum edildi. Özelleþtirmeler yoluyla bizlerin emeðiyle kurulan kamu iþletmeleri çeteler, siyasetçiler, mafya, asker-sivil bürokrasi ve patronlara peþkeþ çekilmeye devam ediyor. Okula, hastaneye para bulunamazken güneydoðudaki savaþ için milyarlarca dolar harcanmaya devam ediyor. Devlet bütçesinin yarýdan fazlasý faiz olarak patronlara aktarýlýyor. 28 Þubat Muhtýrasý’yla hükümet düþüren ordu, isla-
mi harekete karþý demokrasiyi korumak adý altýnda varolan demokratik haklarýmýza saldýrýyor. Yönetici sýnýfýn bu saldýrýlarý karþýsýnda sendikalarýmýz ve partilerimiz seçimi beklememeli aþaðýdaki talepler için mücadele etmelidir: þten atmalar, iþyeri kapatmalarý dursun: Bizlerin emeðiyle kurulan iþyerlerinin patronlar yeterince kar edemedi diye kapatýlmasýna izin vermeyelim. SEKA iþçisinden, Güney Kore iþçisinden öðrenelim. Kapatma kararý verildiðinde
Ý
greve çýkalým, iþyerlerimizi terketmeyelim. apatýlan iþyerleri devlet tarafýndan kamulaþtýrýlsýn: Devlet, bütçenin yarýdan fazlasýný banka patronlarýna faiz olarak vereceðine kapatýlan iþyerlerini kamulaþtýrýp iþten atmalarý engellemelidir. zelleþtirmeler iptal edilsin: Özelleþtirilen bütün kurumlar patronlara hiçbir geri ödeme yapýlmadan kamulaþtýrýlmalý, çalýþanlarýn kontrolü saðlanmalýdýr. nurlu bir barýþ ortamý saðlansýn: Kürt sorunun
K
Ö O
çözümü için siyasi adým atýlsýn. Silahlanmaya giden kaynaklar derhal kesilsin. eteler yargýlansýn: Patronlar, ordu, polis, bürokrasi, siyaset ve çeteler arasýndaki iliþki ortaya çýkarýlsýn. Bütün gizli bilgiler açýklansýn. Sorumlular yargýlansýn. rdu siyasetten elini çeksin: 28 Þubat’tan buyana “demokrasiyi korumak” adý altýnda var olan demokratik haklarýmýza saldýran generaller siyasetten elini çeksin. Düþünce ve örgütlenme üzerindeki her türlü yasak kaldýrýlsýn.
Ç
O
Ali Ürküt’e özgürlük Yaptýðý bir basýn açýklamasý nedeniyle DGM tarafýndan tutuklanan Saðlýk Emekçileri Sendikasý (SES) Baþkaný Ali Ürküt þu anda Ulucanlar Cezaevinde. Örgütlenme hakkýný, düþünce özgürlüðünü ve sendikal haklarý savunmak için Ali Ürküt’e destek olalým.