ÝÇÝNDEKÝLER:
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 5
1 HAZÝRAN 1999
ÝDAMLAR BARIÞ GETÝRMEZ! Say fa 8
Sosyalizmin iki ruhu
MHP hep ayný, Yaptýklarýný unutmayalým MHP’ye Alýþmayalým S a yf a 2 , 3
CHP kurultayý
GELECEK YÜZYILA KÝM YÖN VERECEK?
Say fa 7
S a yf a 4 ,5
S ay fa 6 , 7
150.000
Ýktidara gelenler kim? GERÇEKLERÝ UNUTMA “Ç oc uk l a r ý, ge nç le r i ör gü tl e di le r , ba sk ý a l t ý n a a l d ý l a r , h a t t a s i l a h l a n d ý r d ý l a r . CHP eski milletvekili ‘ Y a b i z d e n o l a c a k s ý n y a c a n ý n d a n ’ d e - Hasan Fehmi Güneþ: di le r . Yý ll a r c a s a y ýs ý z c a n y a k tý la r, c a n- “' D e ði þt i k ' d e dil e r , d e ðiþ m e di l ar ald ýl ar . Bunl ar ýn ac ýs ý ný unut m ak k olay mý ?. .. l er . Onl ar ýn t osuncuk lar ý þim di ‘ Bi z As en a adl ý kur t tan ür edi k, Or t a A s y a’d an b ur alar a ü nivers ite lerde v e gel di k, b u ül kede egem en li k biz i m h akký mý z dý r’ id diai þ y erl er in de dem oks ý y la üs t e l ik de k a b a k uv v e t le s iy a se t y a pm a y a k a l k ýr at , solcu gençl er e þ anl ar , ne de mo kra ti k anl am da ‘ par t i’ s ay ý la bil ir n e de sal dýr acak lar . O nlar ý m il l i b ir li ði güçl endi r ebi li r ler . .. koruy acak direnç Ü st e l ik k a b a k uv v e t i y a ln ýz s iy a s a l ör güt le n me i ç in de od akla rý ný CH P kuði l, m add i çý kar i çin kul lana nlar a d a kucak açt ýl ar . racak.” M af y al arl a, ç et ele rl e kay n aþ tý la r. M H P ’ l i b i r h ü k ü m e t i h t i m a l i g ü n d e m e g e l d i ð i n d e n b e - CHP eski milletvekili r i, g e rç i ba z ý i y im s e r ç e v r e l e r , b u pa rt i nin a r t ýk d e ði þt i ð i n i ö n e s ü r ü y o r l a r . B ö y l e d ü þ ü n e n l e r e m i y o k s a b u p a r t i n i n ‘ h a y ý r d e - Fikri Saðlar: “Mecl is’ t e 19 kat il var ” ði þm e d ik ’ di y e n l i de r le r i ne m i ina na lý m , bil e m iy o ru m. ”
DSP Gen. Bþk. Yrd. Rahþan Ecevit:
DÝSK, KESK, CHP, sosyalist partiler, demokratik kitle örgütlerine çaðrý: FAÞÝZME KARÞI BÝRLEÞ, CEPHE KUR
Oylarýný ikiye katlayan Naziler tek baþýna iktidara hazýrlanýyor. Ülkücüler toplumdaki etnik, kültürel, mezhepsel azýnlýklara nefretle bakýyorlar. Zaten çok sýnýrlý olan demokratik hak ve özgürlükleri bile çok görüyorlar. Sendikalarýmýza, derneklerimize ve partilerimize tahammülü olmayan MHP’nin iktidarýný engellemek mümkün. Faþizme karþý olanlar toplumun çoðunluðunu oluþturuyor. Yapýlmasý gereken þey faþizme karþý olanlarý birleþtirecek bir cephe kurmaktýr. Kurulacak böyle bir cephe baþka bir politik koþul aramaksýzýn, anti-faþist herkesi kucaklamalý ve faþizme karþý mücadelenin bir parçasý haline getirmelidir.
Sayfa 2
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 1999
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BA RBARLIK YA SOSYALÝZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý Þ ÇÝ S IN I F IN I N K UR TU L U Þ U K EN D Ý E S ERÝ O L AC A KT IR Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. RE F O RM D EÐ Ý L DE V RÝ M Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N TE RN A S YO N A L ÝZ M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T EK Ü L KE DE S O S YA L Ý Z M M Ü M K ÜN D EÐ Ý L D ÝR Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 192829’daki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. UL U S A L S O RU N Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. A Z IN L I K L AR Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C ÝN S Ý YE TÇ ÝL Ý K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. DE V RÝM C Ý P A RT Ý Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. PA RT Ý Ý ÇÝ D EM O K RA S Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. DE V RÝ M CÝ G Ö R EV Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
Deðiþmedik diyorlar, doðru
Bunlarý unutma! M H P ’ n i n f ar k ý n e ? MHP, diðer siyasi partilerden çok farklý. Diðer partiler iktidara geldiklerinde devletin olaðan baský organlarýný kullanýrken, MHP kendi oluþturduðu þiddet organlarýný egemen sýnýfýn kullanýmýna sunmakta. Ýþçi sýnýfýna, azýnlýklara ve sola karþý þiddet temelinde küçük sermayedarlarý ve iþsiz yoksullarý örgütlemektedir. Kitlesel desteðini bu kesimlerden almaktadýr. MHP gibi partiler, burjuvazinin alternatifleri tükendiði dönemlerde egemen sýnýf tarafýndan tercih edilirler. Hitler’in veya Mussolini’nin partileri de özünde þiddet etrafýnda örgütlenen kitle partileriydi. Ýtalyan ve Alman faþist partilerindeki gibi MHP tarihi de büyük bir “lider” etrafýnda örgütlenir. Alparslan Türkeþ ölümüne deðin bu hareketin “baþbuð”uydu. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Hitler’in büyük bir hayraný olan Türkeþ 1963’de katýldýðý Cumhuriyet Köylü ve Millet Partisi’ni 1965’de MHP’ye dönüþtürüyor. 1969’dan sonra Türkeþ kendisine “baþbuð” adýný taktý. Hitler’in “Führer” ve Mussolini’nin “Duce”sini taklit ediyordu. Türkeþ 19 Mart Ýzmir mitinginde Ankara’ya “büyük yürüyüþ” yapacaklarýný açýkladý. Mussollini’nin “Roma’ya yürüyüþ”ünden esinleniyordu. 1968’de parti gerçek karakterini belli etmeye baþladý. “Komando” kamplarýný kurarak sola karþý saldýrýlara baþladý. MHP’nin sokakta büyük bir güç haline gelmesi ise 1970’lerde gerçekleþti.
yapýlan senato seçimlerinde CHP’nin oyu yüzde 35.4’den yüzde 43.9’a çýktý. Ancak faþistler güçlerinin sokakta olduðunu biliyorlardý ve genel seçim çaðýrmaktan uzak duruyorlardý. MHP sol öðrencilere yönelik saldýrýlarýný yoðunlaþtýrdý. 1976’da 116 kiþi siyasi cinayetlerin kurbaný oldu. Bunlarýn sadece 18’i saðcýydý.
Kitap düþmanlýðý Yine Hitler’in yöntemlerini kullanan MHP’li Eðitim Bakaný “milli kültüre aykýrý” bulduðu kitaplarý kütüphanelerden toplattý. Aydýnlar, uluslararasý düzeyde bunu protesto ettiler. 1977 seçimlerinden sonra MHP oylarýný yüzde 6.7’ye çýkarttý. Ýkinci MC hükümetinin ilk beþ ayýnda 105 kiþi öldü. MHP üniversitelere sistematik olarak saldýrýyordu. Ecevit, Ocak 1978’de tekrar iktidara geldiðinde faþistler þiddetin dozunu arttýrdýlar. 1978’in ilk üç ayýnda 187 kiþiyi katlettiler. 16 Þubat 1978’de MHP’li eski kontragerilla yüzbaþý Mehmet Ali Çeviker’in evinde askeri patlayýcýlar bulundu. Çeviker bu patlayýcýlarý Kahramanmaraþ’a gönderiyordu. Ayný yýlýn sonuna doðru faþistler Kahramanmaraþ katliamýný gerçekleþtirdiler. MHP bu dönemde tanýnmýþ isimlere saldýrmaya baþladý.
MHP’nin 31 Mart 1975’de kurulan ilk Milliyetçi Cephe (MC) hükümetinde yer almasýný saðlayan sokaktaki örgütsel gücüydü. MHP’nin sadece 3 milletvekili vardý ama bunlarýn ikisi bakan oldu. Türkeþ de Baþbakan Yardýmcýsý. Ýlk MC hükümetini basýnda popülerleþtiren slogan “Meclis’te Demirel, sokakta Türkeþ“ þeklindeydi. Bu gücü hisseden Türkeþ daha açýk konuþmaya baþladý. Mayýs 1975 MHP kongresinde Türkeþ, “artýk milliyetçilik deðil, milliyetçilik düþmanlýðý bir cesaret iþidir… ‘Türkiyealk h larý’ sloganýný kullanan hainlerle birlikte onlarý kýþkýrtanlarýn da kafalarý ezilecektir” dedi. MHP, CHP mitinglerine ve Ecevit’e karþý saldýrýlarýný baþlattý. Bunlardan en ünlüsü 21 Haziran 1975 Gerede Mitingi’ne yapýlan saldýrýdýr. Ecevit’in korumalarý onu koruyabilmek için silah çekmek zorunda kaldýlar. Ecevit’in buna yanýtý 28 Haziran’da Ýstanbul’da 200 bin kiþinin katýldýðý bir miting oldu. Bu dönemde CHP’ye olan destek artýyordu. 12 Ekim’de
Faþist taktiklerin klasik örneði olarak ülkücüler bir dizi bombalý provakasyon baþlattýlar. 14 Nisan’da Alevi bir CHP il baþkaný olan Memiþ Özdal ve 15 Nisan’da islamcý, sünni bir emniyet müdür yardýmcýsý olan Abdülkadýr Aksu’ya hedefine ulaþmayan paket bombalar gönderildi. 17 Nisan’da ise saðcý Malatya Belediye Baþkaný Mait Fendoðlu (Hamido) bir paket bomba tarafýndan öldürüldü. Bu olaydan üç gün önce 3 solcu öðrenci faþistlerce öldürülmüþtü. Faþistler “Komünistlet Hamido’yu öldürdü”
Çorum’daki katliamda Alevi köylerine saldýran faþistler çocuk-ihtiyar, genç-yaþlý demeden insanlara iþkence yaptýktan sonra bazýlarýný yakarak öldürdüler. sloganý etrafýnda 4 gün boyun- vilerin cenaze namazý kýlýnmaz” ca CHP’lilere ve Alevilere sal- sloganý ile baþlatýldý. Katliamda dýrdýlar. 3 lise öðrencisini öl- 111 kiþi öldü. Faþistler iþyerlerine dokunulmasýný istemedikleri dürdüler. Daha sonra Ecevit Ülkü Ocak- için kapýlarýný üç hilalle iþaretlelarý Derneði Baþkaný Muharrem miþlerdi. Bu olaylar bir yýl sonra Þemsek’i Hamido, gelini ve to- Çorum’da tekrarlandý. 50 kiþi rununu öldüren paket bomba- öldü. Baþka kentlerde yaþanan larý postalamakla suçladý. Bu saldýrýlarda da sayýsýz insan fasuçlama daha sonra bazý ülkü- þist teröre kurban gitti. Faþistler 12 Eylül darbesi öncülerin itiraflarýyla doðrulandý. ce sinde binlerce insanýn canýna Nisan’da faþistler Kahramanmaraþ, Tokat, Muþ, Erzurum, kýydýlar Örgütlenmelerinin teIðdýr’da CHP’lilere, Alevi ve melinde bu þiddet vardý. solculara saldýrdýlar. Sivas’ta bir 1980 sonr a sý MH P dizi provakasyonda bulundular. MHP’li ler 1980 Darbesini “fikBunlarý Aðustos’taki saldýrýlar ri miz ik tidarda kendimiz zinizledi. 1 Eylül’de “komünistler camilerimizi bombalýyor” baþ- danda” diyerek deðerlendirdilýklý bildiriler yayýnladýlar. 2 Ey- ler. Egemen sýnýf, faþistlerin iklül’de bir camiye bomba koyul- tidarýna gereksinim duymamýþ, duðu iddiasý alevilere ve solcu- generaller aracýlýðýyla müdahalara karþý bir ayaklanmaya dö- le etmiþti. Darbe aracýlýðýyla nüþtü, 7 kiþi öldü. Öldürülen- tüm demokratik ve ekonomik lerden birisi “saçý uzun olduðu kazanýmlarý yoketmiþ, sol örgütleri çökertmiþti. için” cezalandýrýlan bir gençti. Faþistler 1980 darbesi sonra1978 yýlý boyunca Anadolu’nun her tarafýnda insanlarý sýnda özel timde, mafya’da þidbirbirine düþürmek Alevilere, det yoluyla varlýklarýný devam azýnlýklara, sola karþý kýþkýrtmak ettirdiler. Üniversitelerde eski için provakosyonlar örgütledi- saldýrý taktiklerini sürdürdüler. ler. Deðiþebilirler mi? Þehirlerde kahveler tarandý, De ðiþ mediklerini söylüyorlar. gecekondu bölgelerine giden þehiriçi otobüslere silahlý saldý- Doðru. Devlet Bahçeli’ye göre, rýlar yapýldý. MHP “komünistle- 7 TÝPli genci öldüren Abdullah ri” suçladý. Ancak MHP’li Mus- Çatlý “iyi bir öðrenci”ymiþ. Fiktafa Pehlivanoðlu ve Ýsa Arma- ri Saðlar’ýn saptamasýna göre ðan silahlarýyla birlikte yakalan- “Meclis’te 19 katil var”. MHP geçmiþi ve bugünü ile dýlar. Ekim ayýnda Türkeþ Ankara Bahçelievler semtinin “en diðer sað partilerden farklý. emniyetli yer haline getirilme- Rahþan Ecevit’in de “deðiþmesi”ni istedi. Bunun hemen ar- dilerse silahlý bir çeteydiler” dýndan faþistler evleri basarak 7 dediði MHP her türlü demokraTÝP’li genci öldürdüler. Cina- tik hakký tehdit ediyor. Faþizme yetlerin arkasýnda MHP militan- karþý en geniþ birliði örgütlelarý Haluk Kýrcý ve Ercüment meliyiz. MHP’liler 1970’lerde Gedikli vardý. Ülkü Ocaklarý 2. hiçbir zaman yüzde 6.7’den Baþkaný Abdullah Çatlý ve MHP fazla oy alamamýþ ancak soldaGençlik Kollarý Baþkaný Mustafa ki bölünmüþlüðün de etkisiyle Mit beraat ettiler. Katliamlar CHP dahil bütün solu terörize sonbahar boyunca devam etti. etmiþlerdi. Bugün bu bölünmüþlüðü aþabilmenin yolu Kahramanmaraþ’ta vahþet MHP’yi diðer partilerden ayrý Kahramanmaraþ’ta da bom- tutan, onun gerçek yüzünü orbalý “komünist-Alevi” karþýtý taya koyan ve faþistlerin tek baprovakasyonlar yaþandý. Olay- þýna iktidara gelmesini engellelar 19 Aralýk’ta patlayan bom- yecek aktif mücadeleyi örgütlebalarla baþladý. 21 Aralýk’ta yen birleþik bir cephe oluþturTöb-Der’li bir öðretmenin ce- maktýr. nazesine yapýlan saldýrý ile sürC. Uz u n dü. Saldýrlar “Komünist ve ale-
Ezilenlerin kurtuluþu için ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih : 1 Haziran 1999 Sayý :5
Sahibi: Tülay Koçak Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun Baský: Yön Matbaacýlýk
Bürolar Ankara: Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: (0312) 229 3257
“ M e c l i s t e D e m i r e l , s o ka k t a Türkeþ”
16 Mart katliamý Ecevit hükümeti büyük bir destekle iktidara gelmiþti. Ecevit, sorunu “sað-sol çatýþmasý” olarak görüyordu. Çatýþmalarýn durmasý için sol ve sað görüþlü öðrencilerin üniversitelere ayrý günlerde gitmesini kararlaþtýrdý. Bu çözüm faþistlere Ýstanbul Üniversitesin’nin önüne 16 Mart 1978’de bomba yerleþtirme fýrsatý verdi. 7 öðrenci öldü. Ankara Cumhuriyet Savcý Yardýmcýsý Doðan Öz, Ülkü Ocaklarýna yönelik baþlattýðý bir soruþturma sýrasýnda faþist bir öðrenci yurduna polis baskýný yaparak, silah buldu. MHP milletvekili Ýhsan Kabadayý mecliste, savcý Öz’ü “maksatlý, kasýtlý bir tertip içine” girmekle suçladý. Öz, 24 Mart’ta öldürüldü. Ülkücü militan Ýbrahim Çiftçi, Doðan Öz cinayetinden hüküm giydi. Ancak 1983’de Askeri Yargýtay cezayý bozdu ve Çiftçi’yi tahliye etti.
B o m b a l ý p r o v a ka s y o n l a r
Ýstanbul: Mühürdar Cad., Ýmam Ata Sok. Açar Ýþ Haný 5/6, Kadýköy Tel: (0216) 330 3112
1 Haziran 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 3
MHP’ye alýþmayalým eçimlerden MHP’nin ikinci parti olarak çýkmasý toplumda þok etkisi yarattý. MHP’nin herhangi bir sað parti olmadýðý açýk. Yýllardýr ülkü ocaklarý aracýlýðýyla þiddet ve umutsuzluk üzerinden örgütlenen bu partinin seçmenlerin %18’inden oy almasý Türkiye’de yaþanýlan ekonomik ve siyasi krize verilen ýrkçý ve milliyetçi yanýtýn ne kadar meþrulaþtýðýný gösteriyor.
S
Seçim sonuçlarý kader deðil Seçim öncesinde egemen olan istikrarsýzlýk ve güvensizliðe karþý, solda bir alternatif yoktu. MHP böylesi bir ortamda sistemin yarattýðý öfkeyi toplumda ezilen diðer kesimlere (kürtlere, alevilere vs.) kanalize ederek örgütlenmesini güçlendirdi. Sýnýfsal olarak ayný kesime yaslanan ve 28 Þubat süreci karþýsýnda çözümsüz kalan Ýslami hareketten kopmalar da egemen sýnýfýn milliyetçi-laik söylemini kullanan MHP’yi güçlendirdi.
Þimdi tutum alma zamaný Türkiye’de bu sistemden rahatsýzlýk duyan, daha iyi bir toplumda yaþamak isteyen, daha fazla demokrasi isteyen, farklý olmaktan korkmayan ancak tüm ezilenlerin, sömürülenlerin birliðini savunan, patron yalakalýðýna karþý iþçi sýnýfýnýn kollektif gücüne güvenen herkes MHP’nin hükümete girmesinden rahatsýz. MHP hükümet olanaklarýný toplumdaki etki alanýný güçlendirmek için kullanacak. Ýktidar ortaðý olarak, Ülkü Ocaklarý’ný pis iþlerini yaptýrdýklarý bir sokak çetesi olarak gören patronlara ve yönetici sýnýfa karþý kendi rol ve önemini gösterme olanaðý bulacaklar. Ýktidarý önce sokakta kazanmaya çalýþan MHP, koalisyon ortaðý olarak elde edeceði devlet gücünü de sokaktaki gücünü artýrmak için kullanacaktýr. MHP’li Ulaþtýrma Bakaný Enis Öksüz taraftarlarý-
na seslenirken MHP’nin neye hazýrlandýðýný açýkça ortaya koyuyor: “Bu sefer bize yarým iktidar verdiniz. Bizi deniyorsunuz. Gelecek seçimlerde bir daha gitmemek üzere bizi iktidara getireceksiniz.”
Hükümet çeliþkiler yumaðý DSP sað sosyal demokrat bir parti. Ecevit milliyetçiliði bayrak edinmiþ bir lider. Bu nedenle de nihai olarak açýkca ýrkçý bir parti olan MHP ile koalisyona hayýr demedi. Ancak DSP tabaný MHP koalisyonundan rahatsýz. Tabanda MHP’nin þiddetine maruz kalmýþ kesimler var. Rahþan Ecevit’in hükümetin kurulmasý öncesinde söylemek zorunda kaldýðý þu sözler çeliþkinin bir tarafýný gösteriyor: “Çocuklarý, gençleri örgütlediler, baský altýna aldýlar, hatta silahlandýrdýlar. ‘Ya bizden olacaksýn ya canýndan’ dediler. Yýllarca sayýsýz can yaktýlar, canlar aldýlar. Bunlarýn acýsýný unutmak kolay mý?... ‘Biz Asena adlý kurttan üredik, Orta Asya’dan buralara geldik, bu ülkede egemenlik bizim hakkýmýzdýr’ iddiasýyla üstelik de kaba kuvvetle siyaset yapmaya kalkýþanlar, ne demokratik anlamda ‘parti’ sayýlabilir ne de milli birliði güçlendirebilirler... Üstelik kaba kuvveti yalnýz siyasal örgütlenme için deðil, maddi çýkar için kullananlara da kucak açtýlar. Mafyalarla, çetelerle kaynaþtýlar. MHP’li bir hükümet ihtimali gündeme geldiðinden beri, gerçi bazý iyimser çevreler, bu partinin artýk deðiþtiðini öne sürüyorlar. Böyle düþünenlere mi yoksa bu partinin ‘hayýr deðiþmedik’ diyen liderlerine mi inanalým, bilemiyorum.” Hükümetin kuruluþunu krize sokan bu sözler milyonlarca insanýn düþündüðü ve konuþtuðu þeyler. Bunlarý söyledikten sonra Ecevit’lerin MHP’yle hükümet kurmasý politik olarak kabul edilemez bir
Abdulhaluk Çay, MHP’nin profesör bakanlarýndan biri. MHP’li profesör, “Kürt Dosyasý” adlý kitabýnda, “Kürtler þeytan soyundan gelir” diye yazýyor!
“MHP Farklý” 3 Kasým 1996’da Susurluk’ta yaþanan olayda MHP, mafya, devlet iliþkisi toplumu sarsmýþtý. Bir gazetecinin Susurluk’la ilgili sorusunu Bahçeli yarýda kesip “biz Susurluk’un ne önündeyiz, ne de arkasýndayýz” diyerek hiddetini ve þiddetini gösterdi. Çünkü Susurluk’taki iðrenç iliþkileri toplum lanetlemiþti. Ama Susurluk olayýnýn kahramanlarýndan Abdullah Çatlý’nýn cenazesinde MHP’liler “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye slogan atýyorlardý. Fakat Bahçeli “MHP 33 yýldýr deðiþmedi, deðiþmeyecektir”diyor. Doðru söylüyor. MHP’nin ilk lideri Türkeþ 1940’larda Nazilere sempati duyduðu için yargýlanmýþtý. Ýleriki yýllarda MHP’nin lideri binlerce insanýn öldürülmesinden sorumlu olarak karþýmýza çýkmýþtý. MHP kuruluþundan bu yana sürekli þiddeti ön plana çýkararak örgütlenmiþtir. Gazetecileri, düþünürleri, Alevileri, Kürtleri yani milliyetçilik anlayýþlarýyla kendilerinden olmayan, kendileri gibi düþünmeyenlere yaþama hakký tanýmayan faþistler “Ya sev, ya terket” diyerek iðrenç yüzlerini gösteriyorlar.
Li s e l i b i r Ý D o k u r u
MHP lideri Devlet Bahçeli 1980 öncesindeki faaliyetlerinden “piþman olmadýklarýný” söylüyor. MHP’yi sýradan bir parti olarak görmek yanlýþ. davranýþ. Katillerin hükümet olmasýný saðlýyorlar. MHP hakkýnda gerçekleri bilmek yetmez, bu gerçekleri en kitlesel þekilde anlatmalý ve MHP’nin temsil ettiði fikirleri yaþadýðýmýz toplumda izole etmek için aktif mücadele vermeliyiz.
S e y re tm e , b i rþ e y y a p ! Karþýmýza çýkan iki tehlikeli tutum var. Bir yanda “herþey olacaðýna varýr” fikri, diðer tarafta panik. Ýki tutum da insanlarý pasifize ediyor. Panik, “her þey o kadar kötü ki yapacak birþey yok” fikrini egemen kýlýyor. “Her þey olacaðýna varýr” diyenlerse, “MHP hükümette deþifre olur böylece desteðini kaybeder”, “derin devlet uzun vadede MHP’nin iktidarýna izin vermez”, “gelecek seçimlerde her þey yeniden deðiþir”, “Sonunda her þey düzelir” gibi spekülasyonlarla idare ediyorlar. Doða gibi, politika da boþluk tanýmýyor. Spekülasyonlarýn gerçek hayatta bir
anlamý yok. Sokakta, iþyerinde, okulda taraf olup, politika yapan, yaþama müdahale edenler alaný dolduruyor. Bu alaný solun doldurmasý lazým. MHP’ye býrakýlacak her alan zaten nefes darlýðý çeken solun nefes alma deliklerini kapatacaktýr. Nefes almak istiyorsak, temiz ve güzel bir toplumda yaþamak istiyorsak bir þeyler yapmalýyýz.
Ne yapmalý? Bir þey yapmaya bulunduðumuz alanda en geniþ anti faþist birliði oluþturarak baþlayabiliriz. MHP’nin bu hükümet aracýlýðýyla meþrulaþma çabasýna karþý gerçek katliamcý yüzlerini ortaya koymalýyýz. Bulunduðumuz her yerde bu düzenin deðiþmesinin mümkün olduðunu, bu düzenin bekçilerine karþý mücadelenin mümkün olduðunu anlatmalýyýz. Yaþadýðýmýz mücadelelerden dersler çýkarýp, genelleþtirmeliyiz.
“Faþizme geçit vermeyelim”
“Dayanýþma için teþekkürler”
MHP tek baþýna iktidara gelirse baþýmýza gelecekleri düþününce, faþizme karþý birþeyler yapmanýn gerekliliði ortaya çýkýyor. Ben bir liseli olarak okullarýmýzda nasýl bir tutum almamýz gerektiði konusunda birþeyler söyleyeceðim. Ýlk olarak faþistlerin okullarýmýzda nasýl örgütlendiðini bilmemiz gerekir. Zaten düzenin bekçileri olan ve egemen sýnýfýn her dediðini yapmaya hazýr bu insanlara okul yöneticileri zorluk çýkartmýyor. Bu yüzden rahat bir þekilde davranýp insanlarý örgütleyebiliyorlar. Ýkincisi her bireyin (onlarýn deyimiyle teba’nýn) belirli görevi var. Bu görevleri yerine getirmeyince þiddete maruz kalacaklarýný biliyorlar. Üçüncü bir nokta birbirlerinden kopuk deðiller, kimin ne yaptýðýný biliyorlar. Peki biz sosyalist liseliler olarak ne yapmalýyýz? Ýlk olarak sosyal demokratlardan anarþistlere kadar faþizme karþý olan tüm öðencileri bir anti-faþist cephe oluþturmak konusunda ikna edip mücadeleye katmalýyýz. Ýkinci olarak okullarýmýzdaki özgürlükten, barýþtan, kardeþlikten ve eþitlikten yana olan tüm faaliyetlere destek verip bu faaliyetler içinde aktif bir rol almalýyýz.
22 Mart 1999 günü Ýþçi Demokrasisi Gazetesi’nde Kürt meselesi ile ilgili çýkan yazýlardan dolayý baþlayan tutuklu yargýlanma sürecim 6 Mayýs tarihi itibariyle tutuksuz yargýlanmak üzere devam ediyor. Devlet Güvenlik Mahkemesi oy çoðunluðuyla tutuksuz yargýlanma talebimi kabul etti. Ancak 312. maddeden yüklü bir para cezasý ve 8. Maddeden 6 ile 2 yýl arasýnda hapis cezasý istemiyle yargýlanmam devam ediyor. Ýkinci duruþmam 10 Haziran’da gerçekleþecek. Tutuklu bulunduðum sürede mesajlarýyla, protestolarýyla tutukluluðumun sonlanmasýný talep ederek benimle dayanýþan tüm yoldaþlara hem bu güzel haberi iletmek hem de teþekkür etmek istiyorum. Bu dava sonuçlanýncaya kadar protesto mesajlarýnýzýn ve dayanýþmanýzýn devamýný diliyorum. Tutuklu bulunduðum süre boyunca yönetici sýnýfýn direncimi ve güvenimi yoketmek üzere gerçekleþtirdiði tüm anti demokratik ve baskýcý uygulamalar beni mücadeleden vazgeçiremedi. Ýçeride yaþadýklarým bu mücadeleyi daha kararlý bir þekilde sürdürmeyi bir insanlýk görevi olarak algýlamamý daha çok saðladý. Egemen sýnýfýn kendisini korumak üzere inþa ettiði zindanlarýn yýkýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn mücadelesi ve dayanýþmasýyla mümkün. Yoldaþça selamlar
GENÇLÝK GELECEK, GELECEK SOSYALÝZMDÝR!
L i s el i b i r Ý D o ku ru
T ü l a y Ko ç a k
1 Haziran 1999
1 Haziran 1999
Gelecek yüzyýla kim yön verecek? T ü r k a n U zu n
Bir yenilgi masalý: Küreselleþme Bir diðer "modern" masal da "küreselleþme karþýsýnda yapýlacak bir þeyin olmadýðý, hepimizin uluslararasý sermayenin hükümlerine boyun eðmek zorunda kaldýðýmýz"dýr. Sermayenin küreselleþmesi yeni bir durum deðil. Kapitalizm ilk geliþmeye baþladýðý andan itibaren, sermayedarlar uluslararasý pazarlara yöneldiler. Ancak son 20 yýldýr bizlere sermayenin küreselleþmesi karþýsýnda ulus-devletlerin aciz durumda olduðu anlatýlmaktadýr. Ataletinden memnun sendika bürokrasisi ve partiler için kendi devletlerini desteklemenin bir bahanesi. Halbuki dünyanýn en büyük sermayeleri bir devletin korumasý altýnda. Amerikan sermayesi yatýrýmlarýnýn büyük çoðunluðu yine
Amerika'da gerçekleþiyor. Alman ve Japonya gibi geliþmiþ ülkeler için bu oran en az yüzde 60. Devletin polis ve orduya sahip olmasý, bir eðitim sistemi sunmasý o ülkenin sermayesini devlete baðlýyor. Sermayenin uluslararasýlaþmasý karþýsýnda iþçi sýnýfý aciz falan deðil. Yakýn geçmiþte dünyanýn en büyük otomobil firmalarýndan Amerikan General Motors'un (GM) küçük bir fabrikasýnda gerçekleþen grev bu dev sermayeleri dize getirmenin mümkün olduðunu gösteriyor. GM'nin 300 iþçi çalýþtýran fabrikasýnda baþlayan bir grev bütün uluslararasý üretimini durdurdu. Aslýnda uluslararasý sermaye bizim üretimden gelen gücümüzü kullandýðýmýzda o kadar aciz.
Sermayeye karþý iþçilerin gücü Küreselleþmeyle ne kadar kolay baþedebileceðimizi ancak bu sistemi sorguladýðýmýz ve kendi sýnýfýmýzýn gücüne güvendiðimiz an kavrayabiliyoruz. Ilýmlýlara göre "dinazorca" ve "etkisiz" diye tarif edilen grev ve gösterilerin ne kadar etkin olduðunu görüyoruz. Fransa'da 1995'de hükümetin Avrupa Birliði'nin gereklerini yerine getirme çabasý ile kamu çalýþanlarýna olan 22 maddelik saldýrýsýný ýlýmlýlar deðil, sokaða çýkan, grev yapan militan kitleler durdurdu. Sað hükümet bu mücadeleler sonucunda devrildi. Kocaeli SEKA fabrikasýnýn kapatýlmasýný engelleyenler de ne "medyaya iyi kullanan"lar, ne hukukçular ne de milletvekilleriydi. Fabrikanýn kapatýlmasýný islamcý-laik, Türk-Kürt diye bölünmeden fabrikayý iþgal eden ve onlara destek veren emekçilerin "aþýrýlýklarýydý." KORDSA'daki iþçiler iþten atmalarýn durdurulabileceðini "görüþmeler yoluyla" deðil, fabrikayý iþgal ederek gösterdiler. Sendikasýzlaþmanýn bir kader olmadýðýný, sendikalarýmýza sahip çýkabileceðimizi 15-16 Haziran 1970 direniþinde DÝSK'e sahip çýkan iþçiler gösterdi. Ýþçi sýnýfýnýn kollektif gücü karþýsýnda egemenlerin korktuðunu, kaçacak delik aradýklarýný, karþýmýzda ne ordu ne de polisin dayanabildiði bu deneyimler göstermektedir. Faþist teröre boyun eðmek zorunda olmadýðýmýzý, kollektif olarak direnebileceðimizi sendikalarýn 1970'ler deki "faþizme ihtar" eylem ve grevlerinde gördük.
21. Yüzyýl yine bizlerin cebinden çýkan vergilerin Cavit Çaðlar gibi patronlara hortumlandýðý ve büyük çoðunluðun sefalete mahkum olduðu bir yüzyýl mý olacak, yoksa üretim ve daðýtýmý çoðunluðun kontrol ettiði sosyalist bir yüzyýl mý? Bu sorunun yanýtýný sýnýf mücadelesi belirleyecek.
Seçimlerden ýrkçý-milliyetçiliðin yükselerek çýkmasý, "sol bitti" yaklaþýmýný daha da güçlendirdi. CHP'nin barajýn altýnda kalmasý ve diðer sol partilerin kendi beklentilerinin çok altýnda oy almasý bu durumun kanýtý olarak gösteriliyor. Solun yenilgisi farklý nedenlere baðlanýyor. Dolayýsýyla solun güçlenmesi için yapýlan öneriler de farklýlaþýyor. Bazýlarý sorunu "lider"de ya da "tüzükprogram"da gördüðü için gerçek politik nedenleri görmüyor. Bazýlarý ise yenilgiyi "küreselleþme"ye ve Kürt hareketine baðlayarak daha daha ulusalcý ve devletçi bir politika önerip ýlýmlý ve uyumlu olmak gerektiðini söylüyorlar. "Ilýmlý ve uyumlu"dan kastedilen de geçer akçe politikalarýn yani "milliÝþçi sýnýfýndan umudu kesenler “böyle gelmiþ böyle gider” anlayýþýna teslim oluyorlar. yetçiliðin, laikliðin, savaþýn, ekonomik liberalizmin," savunuculuðunu daha iyi yapmak. Seçim yenilgisinin ardýnda emekten ve ezilenlerden yana olmak yerine devletin yanýnda saf tutmak, yeterince sol politikalar izlememek var. Marksizme "çöpe atýlmasý gereken 'dinazor' teori" muamelesi çekenler bugün MGK'nýn kuyrukçuluðunu yapmakta, MHP'nin oluþturduðu tehlikeyi görmezden gelmekte, dünya çapýnda iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna darbe indiren özelleþtirmeci ekonomi-politikalarý onaylamaktalar. Bu destek nedeniyle "sürekli aydýnEkonomik krizin getirdiði iþsizlik ve Patronlarýn kendi yarattýklarý krizin faturasýný iþçilere çýkarma çabasý yeyoksullaþma, devletin milliyetçi-laik lýk için 1 dakika karanlýk" eylemleri Re- ni deðildir. Kapitalizmin ilk ortaya çýktýðý yýllardan beri bu böyle iþlemekdayatmalarýnýn yarattýðý anti-demokra- fah Partisi'ne yöneltilip çeteler unuttu- tedir. Asýl "dinazorluk", artýk miladýný tamamlamýþ, büyük kitlelerin ihtiyaçtik ortam bu dönemin belirleyici özelli- rulabildi. Þimdi Merve Kavakçý baþý larýný karþýlamaktan uzak, deðiþmesi ve büyük çoðunluðun lehine deðiþði. Ancak böylesi bir dönemde yaþa- türbanlý diye meclisten atýlmak istenir- mesi-devrilmesi gereken bu sisteme sýký sýký baðlanýp kalmaktýr. mak bizim kaderimiz deðildi. Solda ken "tescilli katiller" meclis koridorlarýhakim olan "ýlýmlý" ve "modern" diye ný aþýndýrýyor, Susurluk partisi MHP hüadlandýrýlan politikalarýn sonuçlarýný kümet ortaðý oluyor. Susurluk'un tutuklu tek sanýðý bile yaþýyoruz. Egemen sýnýf uzun süredir "þeriata kalmazken Oral Çalýþlar, Tayyip ErdoBu duruma düþmemiz kader de- uzayýn derinliklerine araç gönderebive bölücülere karþý mücadele ediyoruz ðan, Akýn Birdal gibi gazeteciler, seçil- ðildi. Ancak devletçi-kemalist yakla- liyoruz. Ancak gel de büyük þehirlerdestek olun, ekonomik kriz var diþinizi miþ belediye baþkanlarý, insan haklarý þým emek cephesini böldü. Sol, tutar- de her sabah iþe gitmeye çalýþ. Artýk sýkýn" diyor. Þimdi buna bir de "Koso- ve barýþ savunucularý sudan sebepler- lý bir þekilde iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz çý- atomu bile bin parçaya bölebiliyoruz va'da savaþýyoruz, fedakarlýk yapýn" le hapse gönderiliyor. karlarýný savunamadý ve iþçiler içinde ancak bu geliþimi insanlarýn kafasýna Sýrbýstan'ý bombalamak için para egemen sýnýfýn çýkarlarýný temsil eder bomba yaðdýrmak için kulllanýyoruz. talebi ekleniyor. Bu sistem insanlýk için çalýþmýyor. Sendikalarýmýz ve partilerimiz 28 bulan devlet, kamu çalýþanlarýnýn grev- hale geldi. Hem Türkiye'de hem de dünya Tam tersine artýk insanlýðýn geliþmiÞubat'tan bu yana bu desteði ege- li toplusözleþmeli sendika talebini yok menlere sunuyor. Emekçilerin çýkarla- sayýyor. Ekonomik kriz nedeniyle fabri- çapýnda son 30 yýldýr ekonomik bir is- nin önünde bir engel teþkil ediyor. Ýnrýný temsil etmek yerine iþçi sýnýfýnýn kalar kapanýp binlerce kiþi iþini kaybe- tikrarsýzlýk yaþanýyor. Þimdi ekonomi- sanlýðýn umudunu ve geleceðini kaegemenlerin ihtiyaçlarýna uygun hare- derken devlet kaynaklarý Cavit Çaðlar de yeniden daralma eðilimine tanýk rartýyor. "Önce insan ve onun ihtiyaçoluyoruz. Bu krizin nedeni gözlerini larý gelir" diye tarif edebileceðimiz bir gibi patronlara peþkeþ çekiliyor. ket etmesine önderlik ettiler.
Marksizm ve dinazorlar
Ilýmlý politikalar ne getirdi?
Krizin nedeni ne?
Laiklik ve milliyetçilik karýn doyurmuyor Egemen sýnýf "laik ve milliyetçi Türkiye daha güzel olacak" diyor. Laik olduk, milliyetçi olduk ama daha da açýz, iþten atýlýyoruz ve demokratik haklarýmýz daha fazla týrpanlanýyor. Sunulan desteðin bedelini her alanda ödüyoruz. Seçim öncesinde yaþadýðýmýz yoksullaþma devam ediyor. Seçim sonrasý büyük bir hýzla peþ peþe baðlanan toplu sözleþmelerde
ücret artýþlarý yüzde 30-35 civarýnda seyrediyor. Devlet Ýstatistik Enstitüsü'nün enflasyon rakamlarý bile yüzde 70'in altýna pek inmiyor. Emekçilerin yoðun olarak kullandýðý mal ve hizmetlerdeki fiyat artýþlarý ise yüzde 100-250 arasýnda seyrediyor. Yani ücretlerimiz eriyor. Buna özelleþtirme ve taþeronlaþtýrmanýn yol açtýðý iþsizlik, ücret ve hak kayýplarýný da eklersek ödediðimiz bedel
"Ama bütün bunlar geçmiþte kaldý" ya da "burasý Türkiye" diyerek ulusal ve uluslararasý düzeydeki mücadele deneyimlerine "tarihi masal" muamelesi yapmak, hafýza kaybýna ve egemen sýnýfýn "böl-yönet" politikalarýna hizmet eder. Yaþadýðýmýz dönemi doðru tahlil ederek doðru stratejiler ve mücadele hedefleri oluþturabiliriz. Bunun
Sol ne yapmalý?
biraz daha artýyor. Ýþimizi kaybetme tehlikesi artarken iþ bulma þansý azalýyor. Ýnsanlar boþuna cinnet geçirip ailelerini ve kendilerini öldürmüyorlar. Türkiye gelir daðýlýmý en bozuk ülkelerin baþ köþesine oturdu. Bu geliþmeler özellikle gençlerin geleceðe yönelik umutlarýný yokediyor. Umutsuzluk faþist hareket için bir büyüme ortamý yaratýyor. Güzellik bunun neresinde?
kar hýrsý bürümüþ olan patronlardýr. Ýnsanlarýn ihtiyaçlarý ile kar sisteminin ihtiyaçlarýnýn çeliþtiði yerde küçük bir grubunun çýkarlarý öne çýkýyor. Kapitalizm ilk dönemlerinden bu güne kadar son derece dinamik bir geliþme izledi ve insanlýðýn daha iyi yaþabilmesinin koþullarýný yarattý. Örneðin bugün sahip olduðumuz teknoloji ile 67 milyar insaný rahatlýkla besleyebiliriz. Oysa dünya nüfusunun yarýsý açlýk içinde kývranýyor. Geliþmiþ olarak bilinen ülkelerde bile nüfusun beþte biri yoksulluk sýnýrýnýn altýnda. Krizin etkisiyle iþsizlik ve yoksulluk artmakta. Yine sistemin dinamizmi ile geliþtirilen teknolojiyle artýk
için tarihsel deneyimler bizlere yardýmcý olabilir. 1933 Almanyasýnda olduðu gibi Türkiye'de bugün faþist bir diktatörlüðün sýnýfýn baþýný ezerek iktidara geldiði bir durumda deðiliz. Türkiye'de iþçi sýnýfý yenilerek atomize edilmiþ durumda deðil. Ancak laiklik, kemalizm, milliyetçilik ideolojileri sýnýfýmýzýn elini kolunu baðlýyor, mücadelelerin genelleþmesini engelliyor. Ekonomik Sosyal Konsey'de oturan Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, SEKA direniþinin enerji sektöründeki özelleþtirmelere karþý topyekun bir mücadeleye dönüþmesi için
dünya ancak etrafýmýzda gördüðümüz her türlü zenginliði üreten insanlarýn yani iþçi sýnýfýnýn yöneten olmasýyla gerçekleþebilir. Savaþlar, sömürü ve baský iþçi sýnýfýnýn çýkarýna deðildir ve ancak bu sýnýfýn iktidarý ile ortadan kaldýrýlabilir. Gerçek demokrasiye o zaman ulaþabiliriz. Bu yöne doðru adým atabilmemiz için egemen sýnýf gibi küçük bir azýnlýðýn çýkarlarý ve onun beraberinde getirdiði bütün ideolojik-politik öncelikleri sorgulamamýz ve yerine iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný her zaman her yerde öne çýkaran ve onun mücadelesini veren politikalara yönelmeliyiz. Bunlar "ýlýmlý" ve "modern" diye lügata geçen politikalar deðil marksist politikalardýr.
hiçbir þey yapmýyor. Bu engelleri aþmanýn yolu egemen sýnýfýn bize dayattýðý ideolojik cendereyi kýrmaktan geçiyor. Bugün Türkiye'de egemen sýnýfýn egemen fikirlerini her düzeyde sorgulayabilen, iþçi sýnýfýnýn en genel çýkarlarýna sahip çýkan, faþizme karþý birleþik cephe için, ücret ve sendikal haklar için mücadele eden marksist anlayýþa ihtiyacýmýz var. Bu anlayýþý geliþtirebildiðimiz ve kitleselleþtirebildiðimiz oranda 21. yüzyýlýn, 20. yüzyýldan farklý olarak çoðunluðun çýkarýna bir yüzyýl olacaðýný söyleyebiliriz.
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 5
CHP Kongreleri Seçim yenilgisine karþý “direnç odaklarý” öþe yazarlarý ve haberciler CHP içindeki ekipler arasýndaki çekiþmelere, parti içi manevra, kavga ve oyunlara odaklanmýþ durumda. Ancak taban “CHP’yi nasýl yeniden güçlendirebiliriz?” ve “saðýn yükseliþi karþýsýnda ne yapmalýyýz?” sorularýna yanýt arýyor. CHP tabaný özellikle MHP’nin yükseliþinden çok rahatsýz ve bir þey yapmak istiyor. Bir sonraki milletvekili seçimlerine kadar oturup beklemek yerine bugünden örgütlü gücünü kullanmak istiyor. 22 Nisan’daki kurultaya gelen delege ve üyeler, CHP tabanýndaki bu havayý yansýtýyordu. Ne var ki CHP içinde partiyi sola çeken tutarlý bir muhalefet yok. Bu da bir þey yapmak isteyenleri de belirsizlik içinde býrakýyor. Kongrede Baykalcý olmayan ve partiyi emekten yana politikalara kazanmak isteyen kesiminin ortak bir lider adayý yoktu. Son turda sol oylarý etrafýnda toplayan ve 13 oyla genel baþkanlýðý kaybeden
K
Hasan Fehmi Güneþ tabandan gelen basýnçla radikal bir tutum aldý. Güneþ en çok alkýþý MHP hakkýndaki sözleri nedeniyle topladý: “Ben onlarý 1980 öncesinden tanýyorum. Ellerini kana buladýlar, cinayet iþlediler. ‘Deðiþtik’ dediler, deðiþmediler. Onlarýn tosuncuklarý þimdi üniversitelerde ve iþyerlerinde demokrat, solcu gençlere saldýracaklar. Onlarý koruyacak direnç odaklarýný CHP kuracak.” CHP üyeleri saða, özellikle de MHP’nin yükseliþine karþý acil olarak bir þeyler yapýlmasýný istiyor. Hasan Fehmi Güneþ’in MHP’ye karþý “direnç odaklarý” önerisi iþyerlerinde, okullarda, mahalleler de birleþik bir cephenin kurulabileceðinin açýk ifadesi. Solcular, CHP’yi daha demokratik hale getirecek her türlü öneriyi desteklemelidir. Ancak saða karþý mücadele tüzük deðiþikliklerini, Parti Meclisi seçimlerini beklemek zorunda deðil. Örgüt içi mücadeledeki baþarý, faþizme karþý mücadele cephesi açýlmasý-
nýn garantisi deðil. Parti meclisini seçmek üzere 26 Haziran’da tekrar biraraya gelecek olan CHP delege ve üyeleri bu olanaðý “direnç odaklarý” kurmak üzere kullanmalýdýr. Belediyelerde MHP’nin emekçilere saldýrýsý baþladý. MHP’nin aldýðý bakanlýklarda da bu saldýrýlar olacak. Son seçimlerde MHP’nin oylarýný iki kat artýrarak meclise giriþi, seçim sonuçlarýnýn mecliste deðil, meclis dýþýndaki çalýþ- Bir iþçi, emekçilerin, ezilenin semalarla belirlediðini si olmak yerine devletin sesi olmaya çalýþan CHP’yi uyarýyor. açýkca gösterdi. CHP tabanýnda sa“Faþizme karþý birleþ, cepvaþ çýðýrkanlýðýna, milliyet- he kur” çaðrýsýný 840 kiþi çiliðe, emek düþmanlýðýna, imzaladý. Bulunduðumuz ayrýmcýlýða, demokrasi düþ- her alanda bu talebin hayamanlarýna karþý mücadele ta geçmesi için mücadele etmek isteyen milyonlar etmeliyiz. Unutmayalým ki var. Bu enerji örgüt içi kav- MHP’nin yükseliþi engelgalarda deðil, iþyerlerimiz- lenmezse CHP ve diðer sol de, mahallelerimizde, okul- güçlerin düþüþü sürecek, larýmýzda ortak mücadele yetersiz olsa da varolan deiçin kullanýlmalýdýr. mokratik hak ve özgürlükBir önceki kongrede ga- lerimiz de imha edilecekzetemizce imzaya açýlan tir.
CHP tabaný anti-faþist birlik istiyor
CHP Olaðanüstü Kongresi 22 Mayýs’ta yapýldý. Her ilin temsil edildiði, binlerce CHP delege ve üyesinin biraraya geldiði kongrede kimin genel baþkanlýða seçileceði konusunda büyük bir belirsizlik vardý. Seçim yenilgisinden sorumlu tutulan Baykal’ý destekleyenlerle muhalifler arasýnda gerginlikler yaþandý. Yeni genel baþkanýn kim olacaðý konusundaki belirsizlik, henüz barajýn altýnda kalmanýn üzüntüsünü üzerinden atamamýþ partililerin canýný sýkan bir hava yaratýyordu. Ýþçi Demokrasisi satýcýlarý kongrenin baþlama saatinden itibaren oradaydý. Kongrenin yapýldýðý Atatürk Spor Salonu’nun bahçesinde “Faþizme karþý birleþ, Cephe kur!” çaðrýsý yapan metin imzaya açýldý. “Meclis’te 19 katil var. MHP herhangi bir parti deðil. Bunlar Maraþ’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de, Bahçelievler’de ve bir çok baþka yerde katliam yapmýþ eli kanlý çetelerdir. MHP’nin gerçek yüzünü ortaya çýkarmak ve birleþik mücadeleyi örgütlemek için parti, sendika, kitle örgütleri yöneticileri giriþimde bulunmalý. DÝSK, KESK, CHP, sosyalist partiler ve demokratik kitle örgütleri MHP’ye karþý birleþik bir cephe oluþturmalý” diye CHP delege ve üyelerinden imza toplandý. Birçok CHP’li gazetemiz satýcýlarýyla sohbet edip sosyalist fikirlere olan ilgi ve sempatilerini gösterdi. Onlarca CHP’li, “elinize, aðzýnýza saðlýk, teþekkürler, kolay gelsin” diyerek destek verdi. CHP delege ve üyeleri kimi zaman metni imzalamak için kuyruða girip sýra beklediler. 840 imza toplandý. 139 Ýþçi Demokrasisi gazetesi satýldý. CHP kurultayý 26 Haziran’da Parti Meclisi’ni seçmek üzere bir kez daha toplanacak. Ýþçi Demokrasisi gazete satýcýlarý, MHP’ye karþý tabanda birleþik mücadelenin örgütlenmesini tartýþmak üzere yine orada olacaklar.
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS5
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
1 Haziran 1999
1 Haziran 1999
Gelecek yüzyýla kim yön verecek? T ü r k a n U zu n
Bir yenilgi masalý: Küreselleþme Bir diðer "modern" masal da "küreselleþme karþýsýnda yapýlacak bir þeyin olmadýðý, hepimizin uluslararasý sermayenin hükümlerine boyun eðmek zorunda kaldýðýmýz"dýr. Sermayenin küreselleþmesi yeni bir durum deðil. Kapitalizm ilk geliþmeye baþladýðý andan itibaren, sermayedarlar uluslararasý pazarlara yöneldiler. Ancak son 20 yýldýr bizlere sermayenin küreselleþmesi karþýsýnda ulus-devletlerin aciz durumda olduðu anlatýlmaktadýr. Ataletinden memnun sendika bürokrasisi ve partiler için kendi devletlerini desteklemenin bir bahanesi. Halbuki dünyanýn en büyük sermayeleri bir devletin korumasý altýnda. Amerikan sermayesi yatýrýmlarýnýn büyük çoðunluðu yine
Amerika'da gerçekleþiyor. Alman ve Japonya gibi geliþmiþ ülkeler için bu oran en az yüzde 60. Devletin polis ve orduya sahip olmasý, bir eðitim sistemi sunmasý o ülkenin sermayesini devlete baðlýyor. Sermayenin uluslararasýlaþmasý karþýsýnda iþçi sýnýfý aciz falan deðil. Yakýn geçmiþte dünyanýn en büyük otomobil firmalarýndan Amerikan General Motors'un (GM) küçük bir fabrikasýnda gerçekleþen grev bu dev sermayeleri dize getirmenin mümkün olduðunu gösteriyor. GM'nin 300 iþçi çalýþtýran fabrikasýnda baþlayan bir grev bütün uluslararasý üretimini durdurdu. Aslýnda uluslararasý sermaye bizim üretimden gelen gücümüzü kullandýðýmýzda o kadar aciz.
Sermayeye karþý iþçilerin gücü Küreselleþmeyle ne kadar kolay baþedebileceðimizi ancak bu sistemi sorguladýðýmýz ve kendi sýnýfýmýzýn gücüne güvendiðimiz an kavrayabiliyoruz. Ilýmlýlara göre "dinazorca" ve "etkisiz" diye tarif edilen grev ve gösterilerin ne kadar etkin olduðunu görüyoruz. Fransa'da 1995'de hükümetin Avrupa Birliði'nin gereklerini yerine getirme çabasý ile kamu çalýþanlarýna olan 22 maddelik saldýrýsýný ýlýmlýlar deðil, sokaða çýkan, grev yapan militan kitleler durdurdu. Sað hükümet bu mücadeleler sonucunda devrildi. Kocaeli SEKA fabrikasýnýn kapatýlmasýný engelleyenler de ne "medyaya iyi kullanan"lar, ne hukukçular ne de milletvekilleriydi. Fabrikanýn kapatýlmasýný islamcý-laik, Türk-Kürt diye bölünmeden fabrikayý iþgal eden ve onlara destek veren emekçilerin "aþýrýlýklarýydý." KORDSA'daki iþçiler iþten atmalarýn durdurulabileceðini "görüþmeler yoluyla" deðil, fabrikayý iþgal ederek gösterdiler. Sendikasýzlaþmanýn bir kader olmadýðýný, sendikalarýmýza sahip çýkabileceðimizi 15-16 Haziran 1970 direniþinde DÝSK'e sahip çýkan iþçiler gösterdi. Ýþçi sýnýfýnýn kollektif gücü karþýsýnda egemenlerin korktuðunu, kaçacak delik aradýklarýný, karþýmýzda ne ordu ne de polisin dayanabildiði bu deneyimler göstermektedir. Faþist teröre boyun eðmek zorunda olmadýðýmýzý, kollektif olarak direnebileceðimizi sendikalarýn 1970'ler deki "faþizme ihtar" eylem ve grevlerinde gördük.
21. Yüzyýl yine bizlerin cebinden çýkan vergilerin Cavit Çaðlar gibi patronlara hortumlandýðý ve büyük çoðunluðun sefalete mahkum olduðu bir yüzyýl mý olacak, yoksa üretim ve daðýtýmý çoðunluðun kontrol ettiði sosyalist bir yüzyýl mý? Bu sorunun yanýtýný sýnýf mücadelesi belirleyecek.
Seçimlerden ýrkçý-milliyetçiliðin yükselerek çýkmasý, "sol bitti" yaklaþýmýný daha da güçlendirdi. CHP'nin barajýn altýnda kalmasý ve diðer sol partilerin kendi beklentilerinin çok altýnda oy almasý bu durumun kanýtý olarak gösteriliyor. Solun yenilgisi farklý nedenlere baðlanýyor. Dolayýsýyla solun güçlenmesi için yapýlan öneriler de farklýlaþýyor. Bazýlarý sorunu "lider"de ya da "tüzükprogram"da gördüðü için gerçek politik nedenleri görmüyor. Bazýlarý ise yenilgiyi "küreselleþme"ye ve Kürt hareketine baðlayarak daha daha ulusalcý ve devletçi bir politika önerip ýlýmlý ve uyumlu olmak gerektiðini söylüyorlar. "Ilýmlý ve uyumlu"dan kastedilen de geçer akçe politikalarýn yani "milliÝþçi sýnýfýndan umudu kesenler “böyle gelmiþ böyle gider” anlayýþýna teslim oluyorlar. yetçiliðin, laikliðin, savaþýn, ekonomik liberalizmin," savunuculuðunu daha iyi yapmak. Seçim yenilgisinin ardýnda emekten ve ezilenlerden yana olmak yerine devletin yanýnda saf tutmak, yeterince sol politikalar izlememek var. Marksizme "çöpe atýlmasý gereken 'dinazor' teori" muamelesi çekenler bugün MGK'nýn kuyrukçuluðunu yapmakta, MHP'nin oluþturduðu tehlikeyi görmezden gelmekte, dünya çapýnda iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna darbe indiren özelleþtirmeci ekonomi-politikalarý onaylamaktalar. Bu destek nedeniyle "sürekli aydýnEkonomik krizin getirdiði iþsizlik ve Patronlarýn kendi yarattýklarý krizin faturasýný iþçilere çýkarma çabasý yeyoksullaþma, devletin milliyetçi-laik lýk için 1 dakika karanlýk" eylemleri Re- ni deðildir. Kapitalizmin ilk ortaya çýktýðý yýllardan beri bu böyle iþlemekdayatmalarýnýn yarattýðý anti-demokra- fah Partisi'ne yöneltilip çeteler unuttu- tedir. Asýl "dinazorluk", artýk miladýný tamamlamýþ, büyük kitlelerin ihtiyaçtik ortam bu dönemin belirleyici özelli- rulabildi. Þimdi Merve Kavakçý baþý larýný karþýlamaktan uzak, deðiþmesi ve büyük çoðunluðun lehine deðiþði. Ancak böylesi bir dönemde yaþa- türbanlý diye meclisten atýlmak istenir- mesi-devrilmesi gereken bu sisteme sýký sýký baðlanýp kalmaktýr. mak bizim kaderimiz deðildi. Solda ken "tescilli katiller" meclis koridorlarýhakim olan "ýlýmlý" ve "modern" diye ný aþýndýrýyor, Susurluk partisi MHP hüadlandýrýlan politikalarýn sonuçlarýný kümet ortaðý oluyor. Susurluk'un tutuklu tek sanýðý bile yaþýyoruz. Egemen sýnýf uzun süredir "þeriata kalmazken Oral Çalýþlar, Tayyip ErdoBu duruma düþmemiz kader de- uzayýn derinliklerine araç gönderebive bölücülere karþý mücadele ediyoruz ðan, Akýn Birdal gibi gazeteciler, seçil- ðildi. Ancak devletçi-kemalist yakla- liyoruz. Ancak gel de büyük þehirlerdestek olun, ekonomik kriz var diþinizi miþ belediye baþkanlarý, insan haklarý þým emek cephesini böldü. Sol, tutar- de her sabah iþe gitmeye çalýþ. Artýk sýkýn" diyor. Þimdi buna bir de "Koso- ve barýþ savunucularý sudan sebepler- lý bir þekilde iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz çý- atomu bile bin parçaya bölebiliyoruz va'da savaþýyoruz, fedakarlýk yapýn" le hapse gönderiliyor. karlarýný savunamadý ve iþçiler içinde ancak bu geliþimi insanlarýn kafasýna Sýrbýstan'ý bombalamak için para egemen sýnýfýn çýkarlarýný temsil eder bomba yaðdýrmak için kulllanýyoruz. talebi ekleniyor. Bu sistem insanlýk için çalýþmýyor. Sendikalarýmýz ve partilerimiz 28 bulan devlet, kamu çalýþanlarýnýn grev- hale geldi. Hem Türkiye'de hem de dünya Tam tersine artýk insanlýðýn geliþmiÞubat'tan bu yana bu desteði ege- li toplusözleþmeli sendika talebini yok menlere sunuyor. Emekçilerin çýkarla- sayýyor. Ekonomik kriz nedeniyle fabri- çapýnda son 30 yýldýr ekonomik bir is- nin önünde bir engel teþkil ediyor. Ýnrýný temsil etmek yerine iþçi sýnýfýnýn kalar kapanýp binlerce kiþi iþini kaybe- tikrarsýzlýk yaþanýyor. Þimdi ekonomi- sanlýðýn umudunu ve geleceðini kaegemenlerin ihtiyaçlarýna uygun hare- derken devlet kaynaklarý Cavit Çaðlar de yeniden daralma eðilimine tanýk rartýyor. "Önce insan ve onun ihtiyaçoluyoruz. Bu krizin nedeni gözlerini larý gelir" diye tarif edebileceðimiz bir gibi patronlara peþkeþ çekiliyor. ket etmesine önderlik ettiler.
Marksizm ve dinazorlar
Ilýmlý politikalar ne getirdi?
Krizin nedeni ne?
Laiklik ve milliyetçilik karýn doyurmuyor Egemen sýnýf "laik ve milliyetçi Türkiye daha güzel olacak" diyor. Laik olduk, milliyetçi olduk ama daha da açýz, iþten atýlýyoruz ve demokratik haklarýmýz daha fazla týrpanlanýyor. Sunulan desteðin bedelini her alanda ödüyoruz. Seçim öncesinde yaþadýðýmýz yoksullaþma devam ediyor. Seçim sonrasý büyük bir hýzla peþ peþe baðlanan toplu sözleþmelerde
ücret artýþlarý yüzde 30-35 civarýnda seyrediyor. Devlet Ýstatistik Enstitüsü'nün enflasyon rakamlarý bile yüzde 70'in altýna pek inmiyor. Emekçilerin yoðun olarak kullandýðý mal ve hizmetlerdeki fiyat artýþlarý ise yüzde 100-250 arasýnda seyrediyor. Yani ücretlerimiz eriyor. Buna özelleþtirme ve taþeronlaþtýrmanýn yol açtýðý iþsizlik, ücret ve hak kayýplarýný da eklersek ödediðimiz bedel
"Ama bütün bunlar geçmiþte kaldý" ya da "burasý Türkiye" diyerek ulusal ve uluslararasý düzeydeki mücadele deneyimlerine "tarihi masal" muamelesi yapmak, hafýza kaybýna ve egemen sýnýfýn "böl-yönet" politikalarýna hizmet eder. Yaþadýðýmýz dönemi doðru tahlil ederek doðru stratejiler ve mücadele hedefleri oluþturabiliriz. Bunun
Sol ne yapmalý?
biraz daha artýyor. Ýþimizi kaybetme tehlikesi artarken iþ bulma þansý azalýyor. Ýnsanlar boþuna cinnet geçirip ailelerini ve kendilerini öldürmüyorlar. Türkiye gelir daðýlýmý en bozuk ülkelerin baþ köþesine oturdu. Bu geliþmeler özellikle gençlerin geleceðe yönelik umutlarýný yokediyor. Umutsuzluk faþist hareket için bir büyüme ortamý yaratýyor. Güzellik bunun neresinde?
kar hýrsý bürümüþ olan patronlardýr. Ýnsanlarýn ihtiyaçlarý ile kar sisteminin ihtiyaçlarýnýn çeliþtiði yerde küçük bir grubunun çýkarlarý öne çýkýyor. Kapitalizm ilk dönemlerinden bu güne kadar son derece dinamik bir geliþme izledi ve insanlýðýn daha iyi yaþabilmesinin koþullarýný yarattý. Örneðin bugün sahip olduðumuz teknoloji ile 67 milyar insaný rahatlýkla besleyebiliriz. Oysa dünya nüfusunun yarýsý açlýk içinde kývranýyor. Geliþmiþ olarak bilinen ülkelerde bile nüfusun beþte biri yoksulluk sýnýrýnýn altýnda. Krizin etkisiyle iþsizlik ve yoksulluk artmakta. Yine sistemin dinamizmi ile geliþtirilen teknolojiyle artýk
için tarihsel deneyimler bizlere yardýmcý olabilir. 1933 Almanyasýnda olduðu gibi Türkiye'de bugün faþist bir diktatörlüðün sýnýfýn baþýný ezerek iktidara geldiði bir durumda deðiliz. Türkiye'de iþçi sýnýfý yenilerek atomize edilmiþ durumda deðil. Ancak laiklik, kemalizm, milliyetçilik ideolojileri sýnýfýmýzýn elini kolunu baðlýyor, mücadelelerin genelleþmesini engelliyor. Ekonomik Sosyal Konsey'de oturan Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, SEKA direniþinin enerji sektöründeki özelleþtirmelere karþý topyekun bir mücadeleye dönüþmesi için
dünya ancak etrafýmýzda gördüðümüz her türlü zenginliði üreten insanlarýn yani iþçi sýnýfýnýn yöneten olmasýyla gerçekleþebilir. Savaþlar, sömürü ve baský iþçi sýnýfýnýn çýkarýna deðildir ve ancak bu sýnýfýn iktidarý ile ortadan kaldýrýlabilir. Gerçek demokrasiye o zaman ulaþabiliriz. Bu yöne doðru adým atabilmemiz için egemen sýnýf gibi küçük bir azýnlýðýn çýkarlarý ve onun beraberinde getirdiði bütün ideolojik-politik öncelikleri sorgulamamýz ve yerine iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný her zaman her yerde öne çýkaran ve onun mücadelesini veren politikalara yönelmeliyiz. Bunlar "ýlýmlý" ve "modern" diye lügata geçen politikalar deðil marksist politikalardýr.
hiçbir þey yapmýyor. Bu engelleri aþmanýn yolu egemen sýnýfýn bize dayattýðý ideolojik cendereyi kýrmaktan geçiyor. Bugün Türkiye'de egemen sýnýfýn egemen fikirlerini her düzeyde sorgulayabilen, iþçi sýnýfýnýn en genel çýkarlarýna sahip çýkan, faþizme karþý birleþik cephe için, ücret ve sendikal haklar için mücadele eden marksist anlayýþa ihtiyacýmýz var. Bu anlayýþý geliþtirebildiðimiz ve kitleselleþtirebildiðimiz oranda 21. yüzyýlýn, 20. yüzyýldan farklý olarak çoðunluðun çýkarýna bir yüzyýl olacaðýný söyleyebiliriz.
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 5
CHP Kongreleri Seçim yenilgisine karþý “direnç odaklarý” öþe yazarlarý ve haberciler CHP içindeki ekipler arasýndaki çekiþmelere, parti içi manevra, kavga ve oyunlara odaklanmýþ durumda. Ancak taban “CHP’yi nasýl yeniden güçlendirebiliriz?” ve “saðýn yükseliþi karþýsýnda ne yapmalýyýz?” sorularýna yanýt arýyor. CHP tabaný özellikle MHP’nin yükseliþinden çok rahatsýz ve bir þey yapmak istiyor. Bir sonraki milletvekili seçimlerine kadar oturup beklemek yerine bugünden örgütlü gücünü kullanmak istiyor. 22 Nisan’daki kurultaya gelen delege ve üyeler, CHP tabanýndaki bu havayý yansýtýyordu. Ne var ki CHP içinde partiyi sola çeken tutarlý bir muhalefet yok. Bu da bir þey yapmak isteyenleri de belirsizlik içinde býrakýyor. Kongrede Baykalcý olmayan ve partiyi emekten yana politikalara kazanmak isteyen kesiminin ortak bir lider adayý yoktu. Son turda sol oylarý etrafýnda toplayan ve 13 oyla genel baþkanlýðý kaybeden
K
Hasan Fehmi Güneþ tabandan gelen basýnçla radikal bir tutum aldý. Güneþ en çok alkýþý MHP hakkýndaki sözleri nedeniyle topladý: “Ben onlarý 1980 öncesinden tanýyorum. Ellerini kana buladýlar, cinayet iþlediler. ‘Deðiþtik’ dediler, deðiþmediler. Onlarýn tosuncuklarý þimdi üniversitelerde ve iþyerlerinde demokrat, solcu gençlere saldýracaklar. Onlarý koruyacak direnç odaklarýný CHP kuracak.” CHP üyeleri saða, özellikle de MHP’nin yükseliþine karþý acil olarak bir þeyler yapýlmasýný istiyor. Hasan Fehmi Güneþ’in MHP’ye karþý “direnç odaklarý” önerisi iþyerlerinde, okullarda, mahalleler de birleþik bir cephenin kurulabileceðinin açýk ifadesi. Solcular, CHP’yi daha demokratik hale getirecek her türlü öneriyi desteklemelidir. Ancak saða karþý mücadele tüzük deðiþikliklerini, Parti Meclisi seçimlerini beklemek zorunda deðil. Örgüt içi mücadeledeki baþarý, faþizme karþý mücadele cephesi açýlmasý-
nýn garantisi deðil. Parti meclisini seçmek üzere 26 Haziran’da tekrar biraraya gelecek olan CHP delege ve üyeleri bu olanaðý “direnç odaklarý” kurmak üzere kullanmalýdýr. Belediyelerde MHP’nin emekçilere saldýrýsý baþladý. MHP’nin aldýðý bakanlýklarda da bu saldýrýlar olacak. Son seçimlerde MHP’nin oylarýný iki kat artýrarak meclise giriþi, seçim sonuçlarýnýn mecliste deðil, meclis dýþýndaki çalýþ- Bir iþçi, emekçilerin, ezilenin semalarla belirlediðini si olmak yerine devletin sesi olmaya çalýþan CHP’yi uyarýyor. açýkca gösterdi. CHP tabanýnda sa“Faþizme karþý birleþ, cepvaþ çýðýrkanlýðýna, milliyet- he kur” çaðrýsýný 840 kiþi çiliðe, emek düþmanlýðýna, imzaladý. Bulunduðumuz ayrýmcýlýða, demokrasi düþ- her alanda bu talebin hayamanlarýna karþý mücadele ta geçmesi için mücadele etmek isteyen milyonlar etmeliyiz. Unutmayalým ki var. Bu enerji örgüt içi kav- MHP’nin yükseliþi engelgalarda deðil, iþyerlerimiz- lenmezse CHP ve diðer sol de, mahallelerimizde, okul- güçlerin düþüþü sürecek, larýmýzda ortak mücadele yetersiz olsa da varolan deiçin kullanýlmalýdýr. mokratik hak ve özgürlükBir önceki kongrede ga- lerimiz de imha edilecekzetemizce imzaya açýlan tir.
CHP tabaný anti-faþist birlik istiyor
CHP Olaðanüstü Kongresi 22 Mayýs’ta yapýldý. Her ilin temsil edildiði, binlerce CHP delege ve üyesinin biraraya geldiði kongrede kimin genel baþkanlýða seçileceði konusunda büyük bir belirsizlik vardý. Seçim yenilgisinden sorumlu tutulan Baykal’ý destekleyenlerle muhalifler arasýnda gerginlikler yaþandý. Yeni genel baþkanýn kim olacaðý konusundaki belirsizlik, henüz barajýn altýnda kalmanýn üzüntüsünü üzerinden atamamýþ partililerin canýný sýkan bir hava yaratýyordu. Ýþçi Demokrasisi satýcýlarý kongrenin baþlama saatinden itibaren oradaydý. Kongrenin yapýldýðý Atatürk Spor Salonu’nun bahçesinde “Faþizme karþý birleþ, Cephe kur!” çaðrýsý yapan metin imzaya açýldý. “Meclis’te 19 katil var. MHP herhangi bir parti deðil. Bunlar Maraþ’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de, Bahçelievler’de ve bir çok baþka yerde katliam yapmýþ eli kanlý çetelerdir. MHP’nin gerçek yüzünü ortaya çýkarmak ve birleþik mücadeleyi örgütlemek için parti, sendika, kitle örgütleri yöneticileri giriþimde bulunmalý. DÝSK, KESK, CHP, sosyalist partiler ve demokratik kitle örgütleri MHP’ye karþý birleþik bir cephe oluþturmalý” diye CHP delege ve üyelerinden imza toplandý. Birçok CHP’li gazetemiz satýcýlarýyla sohbet edip sosyalist fikirlere olan ilgi ve sempatilerini gösterdi. Onlarca CHP’li, “elinize, aðzýnýza saðlýk, teþekkürler, kolay gelsin” diyerek destek verdi. CHP delege ve üyeleri kimi zaman metni imzalamak için kuyruða girip sýra beklediler. 840 imza toplandý. 139 Ýþçi Demokrasisi gazetesi satýldý. CHP kurultayý 26 Haziran’da Parti Meclisi’ni seçmek üzere bir kez daha toplanacak. Ýþçi Demokrasisi gazete satýcýlarý, MHP’ye karþý tabanda birleþik mücadelenin örgütlenmesini tartýþmak üzere yine orada olacaklar.
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS5
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 1999
Sosyalizmin GERÇEK MARKSÝST
Ç i ð d e m Öz b a þ / S e r t u ð Ç i ç e k arksizmin en temel metni olan Komünist Manifesto 1848’de Marks ve Engels tarafýndan yazýldý. Marks’ýn “baþka her þey yoruma açýk, ancak bu bir yasa” diye deðerlendirdiði Manifesto’nun hareket noktasý “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun kendi eseri olacaðý” fikriydi: “Bundan önceki bütün tarihsel hareketler, azýnlýklarýn ya da azýnlýklarýn çýkarlarý için varolan hareketlerdi. Proleter hareket ise bilinçli baðýmsýz büyük çoðunluðun bu çoðunluðun çýkarý için olan hareketidir.” Manifesto’nun yazýlmasýndan sonra geçen 151 yýl boyunca marksist hareket içinde çeþitli bölünmeler yaþandý. Ýþçi hareketinin teorisi olan marksizm iþçi sýnýfýna karþý bir silaha bile dönüþtü. Marks bile ölümünden 4-5 yýl önce Alman sosyalist akademisyenlerden Eugen Dühring’le yaptýklarý tartýþmalara atýfta bulunarak “bidiðim tek þey var, o da marksist olmadýðým” diyordu. Kendisini marksist olarak tanýmlayanlar tarih boyunca temel olarak iki ayrý kutupta yer aldýlar. Örneðin Doðu Avrupa ve SSCB’nin çökmesi bu kamplardan birtanesinde umutsuzluða ve üzüntüye neden olurken diðerinde umutlarýn artmasýna ve sevince yolaçtý. Kendisini “sosyalist” olarak tanýmlayan bu iki kamp aslýnda iki ayrý geleneði temsil ediyor. Ancak farklý gelenekleri temsil eden bu kamplar son yüzyýlýn büyük bölümünde birbiriyle karýþtýrýldý. Doðu Bloku’nun çökmesinin ardýndan biri ölen, diðeri ise canlanan bu iki geleneði birbirinden ayýrabilmek çok önemli. Çünkü eðer ölü olaný yaþayandan ayýramazsak, ölmüþ olan gelenek yaþayan geleneði de boðacaktýr.
M
Üt opik sosy alistler Tarih boyunca sömürünün olduðu her toplumda sömürünün ortadan kalkmasý için mücadele eden insanlar da oldu. Özgürlük, barýþ ve daha iyi bir yaþam isteyen bu insanlarýn çeþitli ütopyalarý (ideal toplum modelleri) vardý. Bazýlarýnýn ütopyasý ancak ölümden sonra, “cennette” gerçekleþecekti. Bazýlarý ise ütopyalarýnýn bu dünyada gerçekleþebileceðini düþünüyorlar, ideallerindeki toplumu yaratmak için çabalýyorlardý. Marks’ýn sosyalizminin temelinde Alman felsefecileri, Ýngiliz iktisatçýlarý ve Fransýz ütopik sosyalistlerinin fikirleri vardýr. Bu üç alandaki bilgileri eleþtirip geliþtirerek bilimsel sosyalizm fikrine ulaþýr. Yani Marks ütopik sosyalistlerin daha iyi ve kollektif bir dünya fikrini sahiplenir ancak onlarýn eli-
tist ve anti-demokratik yönlerini acýmasýzca eleþtirir. Ütopik sosyalistlerin en ünlülerinden biri Robert Owen’dýr. Sanayi Devrimi sýrasýnda yaþamýþ ve çevresinde gördüðü vahþi sömürüden çok etkilenmiþti. Ýþverenleri ikna ederek hayal ettiði toplumu kurmak istiyordu. Yardýmsever iþverenler sayesinde sefalet içinde sürünen iþçilerin eðitim almasýný, rahat koþullarda çalýþmasýný, sanatla tanýþmasýný saðlayabileceðini düþünüyordu. Hatta Ýskoçya’da Lanark yakýnlarýnda tam hayal ettiði gibi bir fabrika kurdu. Ancak Owen’ýn diðer iþverenlere örnek olacaðýný düþünerek kurduðu bu fabrika ne diðer iþverenler ne de genel olarak sistem üzerinde hiç bir etki yaratmadý. Ütopik sosyalistler önceden hazýrlanmýþ bir toplum modelini gerçekleþtirme hayali içindeydiler. Topluma tepeden bakan, kendilerini kurtarýcý olarak gören ütopistler toplumun aþaðýdan dönüþtürülmesi fikrine karþý düþmanca yaklaþýyorlardý.
M a r k s ’ ýn f a r k ý n e ? Marksizm, eðitim yoluyla diktatörlük önerenlere, kurtarýcý diktatörlere, devrimci elitistlere, komünist otoriterliðe, iyilikseverlere ve burjuva liberallere karþý bilinçli bir mücadele sonucunda ortaya çýktý. Marks ilk kez sosyalizm ve demokrasi fikrinin içiçe geçmesini saðladý. Marks sömürünün toptan ortadan kaldýrýlabileceðini iddia ediyordu. Sanayi Devrimi sayesinde kapitalist toplum öncesinde çok düþük olan üretim düzeyi artýk herkese yetecek kadar üretmeyi mümkün hale getirmiþti. Üretimin toplumsal olarak insanlarýn ihtiyacýna uygun bir þekilde gerçekleþmesi ve daðýtýlmasý, baþkasýnýn emeði üzerinden zenginleþmenin suç sayýldýðý bir toplum Marks’a göre artýk bir ütopya deðildi.
S o s y a li z m e n a s ý l ulaþýlac ak? Böylesi bir topluma nasýl ulaþýlacaktý? Kapitalizmin yýkýlýp yerine sosyalizmin gelmesi kaçýnýlmaz bir süreç miydi? Sanayiciler, toprak sahipleri, bankerler aniden bu korkunç yoksulluk içinde kendilerinin sahip olduðu zenginliðin ne kadar haksýzca bir þey olduðunu farkedip birden imana mý geleceklerdi? Marks ve Engels Komünist Manifesto’da þöyle diyorlardý: “Þimdiye kadar bütün toplumlarýn tarihi sýnýf mücadelesinin tarihidir. Özgür insan ve köle, efendi ve köle, lonca sahibi ve ustabaþý; bir diðer deðiþle baský yapan sýnýf ve baskýya maruz kalan sýnýf ki-
mi zaman gizli, kimi zaman açýk ama sürekli mücadele içinde birbirinin karþýsýndadýr; ve her mücadele ya toplumun devrimci yeniden yapýlanmasýyla ya da çatýþan sýnýflarýn birlikte çöküþüyle sonuçlanýr.” Marks genç yaþýndan itibaren sýnýf iktidarýnýn ne kadar acýmasýz olduðunu görüyordu. Yönetici sýnýfýn nasýl bir vampir gibi davrandýðýný gözlemledi. Emdikleri kan onlarý daha fazla kana susatýyordu. Vampirler gibi onlar da yalvarmaktan anlamýyorlardý. Marks’ýn kapitalist sistemle iþbirliði yapanlarý yerden yere vurmasýnýn nedeni sistemin ortadan kalkmasýný ve yeni bir sosyalist toplum yaratýlmasýný daha zor ve uzak hale getiriyor olmalarýydý.
S o s y a li z m i k i m k u r a c a k ? Sosyalizmi ancak iþçi sýnýfýnýn kurabileceðini söyleyen Marks ve Engels günümüzde de sýkça karþýlaþtýðýmýz bir argümanla karþý karþýyaydýlar: “Ýþçi sýnýfý gerici, eðitimsiz, ýrkçý, kirli, bayaðýdýr. Böyle bir sýnýf nasýl olup da sömürüden ve korkudan arýnmýþ yeni bir toplum yaratabilir?” Bu tür yaklaþýmlara karþý sert tepki gösteren Marks, bu sömürü sisteminin sömürenleri canavarlaþtýrdýðý gibi sömürülenleri de zavallýlaþtýrdýðýný biliyordu. Yüzyýllardýr süren sömürünün kitleleri kirlettiðini görüyordu: “Bu devrim zorunludur. Çünkü yönetici sýnýfý baþka yolla yýkmak mümkün deðildir. Ancak devrimin zorunlu olmasýnýn nedeni sadece bu deðildir. Yönetici sýnýfý alaþaðý eden sýnýf kendisini yüzyýllarýn pisliðinden temizlemeyi ve yeni bir toplum kurmaya uygun hale gelmeyi yalnýzca devrim sýrasýnda baþarabilir.” Daha 29 yaþýndayken ‘Alman Ýdeolojisi’ adlý kitabýnda bu düþüncelerini yazýya döken Marks’a göre, sosyalizm için “iþçi sýnýfýnýn yüzyýllarýn birikmiþ pisliðinden kurtulmasý” gerekiyordu. Bu da ancak ve ancak kitlelerin bizzat içinde olduklarý bir devrimle mümkündü. Marks, kitleler harekete geçtiðinde, yani kendi kendilerini kurtarmaya çalýþtýklarý sýrada, “eðitimcileri de, kendilerini de eðiteceklerdir” der. Bu nedenle iþçi sýnýfýnýn kendi kendini kurtaracaðý tezi marksizmin en ‘olmazsa olmaz’ parçasýdýr. 1864’de Birinci Enternasyonel’in prensiplerini yazarken Marks’ýn ilk cümlesi þöyleydi: “Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun iþçi sýnýfýnýn kendisi tarafýndan gerçekleþtirilmek zorunda olduðundan hareketle...” Bu cümle, Birinci Enternasyonel üyelik kartlarýnýn üzerin-
de yazýyordu. Enternasyonel’in kuruluþundan 7 yýl sonra Paris iþçileri ayaklandý. Yüzyýllarýn pisliðini üzerlerinden attýlar ve 70 gün için bile olsa sömürü iliþkisinden tamamen koparak kendi yönetimlerini kurdular. Marks, Paris Komünü’nü deðerlendirirken hep “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun kendi eseri olduðu”nu ýsrarla vurguladý: “Devrimi, kendi elleriyle gerçekleþtirdiler ve baþarý kazandýðýnda da kendi ellerinde tutmanýn araçlarýný oluþturdular. Yönetici sýnýfýn devlet mekanizmasýnýn yerine kendi yürütme mekanizmalarýný getirdiler. Bu onlarýn affedilemez suçlarýydý.”
So syalizm kaçýnýlmaz m ý? “Kapitalizmin eninde sonunda yýkýlacaðýný ve yerine sosyalizm geleceðini” düþünenler marksist deðildir. Marks’a göre kapitalizmin yýkýlmasýnda anahtar role sahip olan ekonomik krizler, iþçi sýnýfý bedelini ödemeye razý olduðu sürece yýkýma yol açmaz. Ýþsizliðin, yoksulluðun artmasý koþuluyla kapitalizmin aþamayacaðý kriz yoktur. Önemli devrimcilerden Rosa Lüksemburg’un koyduðu ikilem duruma açýklýk getiriyor: “Ya barbarlýk ya sosyalizm.” Dünyanýn hangi yöne gideceðini belirleyecek olan sýnýf mücadelesidir. Devrimciler ise bu mücadelede iþçi sýnýfý tarafýnýn güçlenmesi için çaba harcarlar. Marks “insanlar kendi tarihlerini yaparlar ancak kendi tercih ettikleri koþullarda deðil” der. Sosyalistler sýnýf mücadeleleri sýrasýnda aldýklarý tutumlar nedeniyle ayrýþtýlar. Bu ayrýþmalarda iki taraf iki ayrý kutupta yer aldý. Bir kutupta sosyalizmin iþçi sýnýfýnýn kendi eseri olacaðý ilkesine baðlý kalan, bu nedenle aþaðýdan sosyalizmi
savunanlar yer aldýlar. Diðer kutupta ise deðiþimin ancak yukarýdan mümkün olduðunu düþünenler var. Bu taraftakiler yalnýzca kendilerini iktidara taþýyacak kadar kitle hareketine sempatiyle yaklaþtý, daha fazlasýný ise kendilerine karþý bir tehdit olarak gördü.
S o s y a l d e m o k r a s iy le y o l a y r ým ý Daha ölmeden 4-5 yýl önce “bildiðim tek þey var, o da marksist olmadýðým” diyen Marks’tan sonra da marksizm adýna baþka fikirler savunuldu. Marks’ýn 1883’de ölümünden sonra iþçi hareketinin, kitlesel sendikalarýn, sosyalist gazetelerin, spor klüplerinin, çeþit çeþit topluluklarýn liderleri artýk devrim talebinin aþýrýya kaçtýðýný düþünmeye baþladýlar. Yeni kazanýlmýþ seçim hakkýný kullanarak iktidarý elde edebileceklerini ve devrim gibi karmaþýk ve kanlý bir süreci yaþamaksýzýn sosyalist uygulamalarý yaþama geçirebileceklerini sanýyorlardý. 1890’larýn sonunda Edward Bernstein, daha sonra birçok kiþinin yaptýðý gibi, sistemin yavaþ yavaþ ve barýþçý bir þekilde deðiþebileceðini vaaz etmeye baþladý. Yapýlmasý gereken tek þey seçimde oy kullanmaktý. Bu liderler açýsýndan milyonlarca iþçinin kendilerini sokaklarda ve iþyerlerinde özgürleþtirmesi hoþ bir þey deðildi ve hatta tehlikeliydi de. Lüksemburg, o dönemde kendisine ‘marksist’ diyen bu liderliðe karþý tartýþtý. Ýþçi sýnýfýnýn deðiþmesinin ancak kendi eylemi sýrasýnda mümkün olduðu, bu nedenle de bizzat iþçi sýnýfý tarafýndan gerçekleþtirilecek kitlesel eylemler ve devrim olmadan kurtuluþun mümkün olmayacaðý” prensibini bir kaplan gibi savundu. Dev ri min ge rek siz li ði ne inanan bu gelenek ile gerçek
Rus tanklarý 1956’da fabrikalarda iþçi kontrolü isteyen Macar iþçilerin ayaklanmasýný “sosyalizm” adýna bastýrdý.
1 Haziran 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 7
iki ruhu GELENEK HANGÝSÝ? marksist geleneði savunanlarýn yollarý 1914’de ayrýldý. O zamana kadar marksizmin en önemli ismi olan Kautsky liderliðindeki sosyalistler Birinci Dünya Savaþý’nda kendi yönetici sýnýflarýný destekledi. Böylece iþçi sýnýfýnýn uluslararasý düzeydeki ortak çýkarlarýna ihanet ederek farklý milliyetlerden iþçilerin birbiriyle savaþmasýna onay verdiler. Lenin ve Lüksemburg bu dönemde kendisini sosyalist olarak gören ve tanýmlayan diðer kampa karþý acýmasýzca tartýþtýlar. Kautsky liderliðindeki diðer kamp artýk marksist gelenekten sapmýþtý. Artýk gerçek sosyalistler için LüksemburgcuLeninist olmak bir zorunluluktu. Çünkü Kautsky de marksist olduðunu söylüyordu, Lenin de. Marksizmin gerçek geleneðini taþýyanlar sýnýflar mücadelesinde büyük bir sýnavdan geçmiþler ve sosyal demokrasiyle yollarýný ayýrmýþlardý. Lüksemburg Rus iþçilerinin 1917 Ekim Devrimi’ni hapishanedeki hücresinden büyük bir mutlulukla karþýladý. Bolþeviklerin Rusya’da gerçekleþtirdiði baþarýyý Almanya’da tekrarlamaya çalýþýrken 1919 yýlýnda sosyal demokrat liderlerin emriyle öldürüldü. Sosyal demokrasinin bu ihaneti marksistlerle sosyal demokrasi arasýndaki farký daha da belirginleþtirmiþti.
R u s y a ’ d a n e o ld u ? Rus iþçi sýnýfý Marks’ýn çaðýrýsýný yaptýðý, desteklediði þeyi yaþama geçirdiler, devrim yaptýlar. Çarlýk devletini yýkýp yerine iþçi devleti kurdular. Gerici fikirlere sahip olan tarihçi ve yorumcular bu devrimi Bolþevik Partisi’nin bir darbesi olarak nitelendirirler. Gerçekler ise tam tersini gösteriyor. Ekim Devrimi Bolþevik Parti’sinin fikirlerinin iþçi komitelerindeki (Sovyet) temsilcilerin çoðunluðu tarafýndan benimsenmesinin ardýndan gerçekleþmiþ, Bolþevik Parti o zamana kadar politik iktidara el koyma giriþimlerini engellemiþtir. Ekim Devrimi birçok antimarksistin iddia ettiði gibi demokrasiyi azaltmamýþ, aksine burjuva demokrasilerin sýnýrlarýný kökten ve fazlasýyla aþmýþtýr. ‘Devlet ve Devrim’, ‘Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky’ yazýlarýnda Lenin, parlamenter demokrasiyi yeterince demokratik olmadýðý için eleþtirir. Lenin, seçimlerin sosyalist toplumda en önemli köþe taþý olacaðýna olan inancýný vurgular. Ekim Devrimi sonrasý yazdýðý yazýlarda devamlý olarak devrimin yanlýzca iþçi sýnýfýnýn kendisini kurtarmasýyla mümkün olduðunu anlatýr. Ocak 1918’de yapýlan ilk Bütün Rusya Sovyet Kongresine yaptýðý
konuþmasýnda “iþçi kontrolünü yaþama geçirirken tüm Rusya’ya yayýlmasýnýn zaman alacaðýný biliyorduk. Ancak tek bir yolu, aþaðýdan deðiþim yolunu kabul ettiðimizi göstermek istedik. Ýþçilerin yeni ekonomik koþullarýn prensiplerini aþaðýdan belirlemelerini istedik” diyordu. Lenin’in özlemleri Marks ve Lüksemburg ile aynýydý. Ýnandýklarý sosyalizm mücadele içindeki iþçilerin bu sömürü sistemini devirmesine dayanýyordu. Bu nedenle Lenin, kendi kendisini kurtarmýþ bir iþçi sýnýfý olmaksýzýn, Rus devrimi ‘mahfolur’ demekteydi.
Ýþçiler kayb et ti Tam da bu nedenle devrim mahfoldu. Kendi kendisini kurtaran zaten sayýca az olan Rus iþçi sýnýfý savaþ ve kýtlýk sýrasýnda imha oldu. 1921’e kadar geçen sürede devrimi yapmýþ olan sýnýfdan geriye kalan sadece üst düzey devrimcilerden oluþan bürokrasiydi. Kendini kurtaranlarýn yerini daha önce ne baþkasýný ne de kendisini kurtaran, kýrsal bölgelerden gelip çalýþmaya baþlamýþ iþçiler aldý. Baþta Almanya olmak üzere diðer ülkerlerdeki devrimci dalga geriye çekilmiþ, devrimler kaybedilmiþti. Rusya, emperyalist dünya içinde tek baþýna kalmýþ, izole olmuþtu. Fabrika kontrolü, tek adam yönetimine; enternasyonalizm, milliyetçilik ve ýrkçýlýða; özgür kürtaj hakký, sýký kürtaj kontrolüne; eðitim reformu, sisteme uygun robotlaþmýþ insanlar yetiþtiren bir sisteme dönüþtü. Devrimle ortadan kaldýrýlan idam cezasý yeniden getirildi. Ayrýcalýklar, hizmetçilik, yönetici sýnýf imtiyazlarý ve üstünlükleri günlük hayatýn bir parçasý haline geldi. Rusya’da sovyet demokrasisi yerini bürokratik devlet kapitalisti bir diktatörlüðe býraktý.
Stalin Lenin’in devamý mý? O zamana kadar iþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun kendi eseri olacaðýna inanarak yetiþen komünistler bundan sonra ütopik geleneðe geri dönerek sosyalizmin ölümsüz babasý olarak gördükleri Stalin’in her dediðini sorgulamadan kabul edip uygulamaya baþladýlar. Sosyalizmin özü olan “aþaðýdan kontrol”, tam tersi olan “yukarýdan kontrole” dönüþtürüldü. Ne yazýk ki dünyadaki sosyalistlerin çoðunluðu bu durumu göremedi. Tüm dünyaya bu geliþmeler sosyalizm olarak takdim edildi. Önce Marksizm adýna Marksizmin demokratik özü unutuldu, sonra bu prensiple dalga geçilmeye baþlandý, daha sonra mahkum edildi, cezalandýrýldý. Proleterya üzerindeki diktatörlük, “protoleterya diktatör-
lüðü” olarak kabul edildi. Muhaliflerin öldürülmesi “demokratik disiplin” olarak kabul edildi. Komünizm ve demokrasi arasýndaki eþanlamlýlýk Stalinizm tarafýndan zýt anlamlara dönüþtürüldü. Komünizm karþýtlarý da Stalin’in SSCB’sinde yaþananlardan yola çýkarak “sosyalizmin demokratik olmadýðýný”, “her devrimin diktatörlükle sonuçlanacaðýný”, “Stalinizmin Leninizmin devamý” olduðunu iddia ettiler. SSCB’de yaþananlarý “eksik de olsa sosyalizm” olarak görenler ya da “baþka çare yoktu ki” diyenler ise bu iddialara karþý koyamadýlar. Oysa bu iddialarý çürütmek çok kolaydý. Çünkü 192829’dan itibaren SSCB’de iþçi iktidarýndan, yani sosyalizmden sözetmek mümkün deðildi. Ýþçi sýnýfý iktidarý yitirmiþti. Kendisini sosyalist olarak tanýmlayan Stalin liderliðindeki bürokrasi Lenin’i bir puta dönüþtürürerek sosyalizm adýna kendi sýnýf çýkarlarýna uygun bir sistem kurdular.
Tan klar Doð u Avr upa’ya n e get ir di? Ýkinci dünya savaþý sonrasýnda Rusya’da yaþanan trajedi bu sefer komedi olarak kendisini tekrar ediyordu. Savaþtan zaferle çýkan güçlerin yaptýðý bölüþüm sýrasýnda Rusya, Doðu Avrupa’daki altý ülkeyi aldý. Bunlardan hiçbirinde iþçi sýnýfý kendi kendisini kurtarmamýþtý. Onlarýn kurtuluþu Rus süngüsüyle gerçekleþti. Stalin’in devlet kapitalisti diktatörlüðünün kopyalarý Macaristan, Çekoslavakya, Romanya, Bulgaristan, Polanya ve Doðu Almanya’da kuruldu. Ekonomileri büyük Rus emperyalizminin ihtiyaçlarýna uygun hale getirildi.Ýþçiler bu hükümetlerin hiçbirinde yönetici bir role sahip deðildi. Batýdaki iþçi kardeþlerinin çoðunun sahip olduðu bir çok hakka sahip deðillerdi. Beðenmedikleri siyasetçileri bile deðiþtiremiyorlardý. Tek partili, baskýcý, anti-demokratik rejimler altýnda yaþýyorlardý. Bu sisteme karþý her türlü muhalefet, özellikle de iþyerlerindekiler, þiddetle bastýrýldý. Zaman zaman Macaristan, Çekoslavakya, Polonya ve Doðu Almanya’da çýkan büyük ayaklanmalar ise Rus tanklarýyla bastýrýldý.
Çöken sosyalizm m iy di? Sosyalistlerin büyük çoðunluðu 1989’da çöken Doðu Avrupa ülkelerini resmi düzeyde sosyalist bir söyleme sahip olmalarý, planlý bir ekonomiyle yönetilmeleri ve özel mülkiyetin yasak olmasý nedenleriyle sosyalist olarak görüyordu. Doðu Avrupa’da yaþayan iþçiler ise baský altýnda olduklarýný ve yöneticiler tarafýndan
ezildiklerini biliyorlardý. Onlar için sosyalizm, acýmasýz bir diktatörlük ve sömürü ile eþanlamlý hale gelmiþti. Bürokratik diktatörlüklere karþý ayaklanmalar baþladýðýnda yýllarýn birikmiþ öfkesi “sosyalizmin sembolü” olarak görülen herþeye karþý bir eyleme dönüþtü. Berlin duvarýný yýkanlar, kendilerine sosyalizm olarak tanýtýlan baskýcýlýða, yasakçýlýða, yoksulluða karþý bir festivale gelmiþ gibiydiler.
Tr oçki ve Stalin zýt kut uplar da Stalin’in karþý devrim sürecine ve uluslararasý düzeyde yarattýðý hasarlara karþý tek tutarlý ve aktif muhalefet Troçki’den geldi. 1940’da Stalin’in bir ajaný tarafýndan sürgünde bulunduðu Meksika’da öldürülünceye kadar stalinizmin gerçek marksist geleneði yoketme çabasýný bütün gücüyle boþa çýkartmaya çalýþtý. Troçki her olayda “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” prensibinden hareketle tutum alarak marksist geleneði stalinist mezar kazýcýlardan kurtarýp gelecek kuþaklara taþýyabildi. Troçki ile Stalin arasýnda binlerce devrimcinin kanýyla dolu bir uçurum var. 1917 Ekim Devrimi’nin liderliðini yapmasýna karþýn Stalizmin sürgün ve ölüm cezalarýyla yokedilen Bolþevikler, 1927 Çin Devrimin’de kýrdýrýlan komünistler, 1936 Ýspanya’sýnda sosyalizm için yola çýkýp Stalin tarafýndan karþý devrimci ilan edilen militanlar, 1956 Macaristan’ýnda Rus tanklarýna karþý fabrikalarda iþçi kontrolünü savunan Budapeþte iþçileri, 1968 Prag Baharý’nýn özgürlük savaþçýlarý… Sosyalizm adý altýnda SSCB yönetici sýnýfýnýn uluslararasý çý-
karlarý uðruna feda edilen, zorla bastýrýlan iþçi hareketleri söz konusu olunca kamplar çok belirginleþiyor. Hangi tarafta olduðunuz ortaya çýkýyor. Fabrikalarda iþçi kontrolü diyen Budapeþteli iþçilerden mi yanasýnýz yoksa “sosyalizmin ana vataný SSCB ve onun baþýndaki usta” Stalinden mi? Ýþçi iktidarý diyen Ýspanya’daki militanlardan mý yanasýnýz, yoksa “þimdi erken, müttefiklerimizi korkutmayalým” diyen Stalinist partilerden mi? Ayný anda hem Marks’ý hem de Dühring’i savunamazsýnýz. Ayný anda Leninist ve Kautskist olamayacaðýnýz gibi. Ayný anda hem Troçkist hem de Stalinist olunamaz. Bu iki gelenek zýt kutuplardadýr. Bir tanesi Budapeþtedeki barikatta iþçi kontrolü diye savaþanlarý destekler, öteki tankýn içinde sosyalizm adýna iþçi hareketini ezer.
M a r k s is t g e le n e k y a þ ýy o r Marks’ýn yýllar önce söyledikleri hala geçerli. Halen sömürü düzeninde yaþýyoruz. Kapitalizm halen insanlarýn büyük çoðunluðunun yaþamlarýný yokediyor. Sosyalistler için acil ihtiyaç, devlet kapitalizminin leþini sosyalizmin ‘yaþayan okulundan’ defetmektir. Marks ve Engels tarafýndan baþlatýlan, Luksemburg, Lenin, Troçki, Gramþi ve Rus devrimcileri tarafýndan geliþtirilen gerçek marksist gelenek her zamankinden daha güncel. Sosyalizmin ve demokrasinin eþanlamlý olduðunu, birisinin diðeri olmadan varolamayacaðýný bilen sosyalistler azýnlýktalar. Ama her zamankinden daha kararlý ve iddialý bir þekilde sosyalist geleneði inþa etmek zorundalar.
Ezilenlerin kurtuluþu için
NA TO bugün kaç çocuðu öldürd ü?
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 5
1 HAZÝRAN 1999
150.000
Ö n d e r A l ç i çe k NATO’nun 24 Mart’ta Sýrbistan’a karþý baþlattýðý savaþýn barbarlýðý her geçen gün artýyor. Sivil hedefleri vurarak acýmasýzlýðýný ortaya koyan NATO üzerinde haç iþareti bulunan koca hastahaneyi bombalayarak dünyanýn en gözükara katili olduðunu gösterdi. NATO generaleri “pardon, hata yaptýk” dediler. Bunlar hata deðil elbette. Niþ þehri bombalanýrken pazar yerindeki 15 kiþinin ölmesi, TV istasyonlarý, okullar ve hastahanelerin bombalanmasý hata olamazdý.
Savaþ kime yaradý?
Ýdamlar barýþ getirmez Türkiye’de 1936 yýlýndan bu yana 613’ü aþkýn kiþi hakkýnda idam kararý verildi. Son idamýn yapýldýðý 1984 yýlýna kadar 385 kiþi idam edildi. 1985 yýlýndan sonra kesinleþen 116 idam kararý TBMM’de beklemede. Ancak önümüzdeki dönemde idamlarýn yeniden baþlamasý yönünde bir eðilim var. Þemdin ve Arif Sakýk’ý yargýlayan mahkemenin Baþkaný Fahrettin Gültekin, kararý okuduktan sonra kalemini kýrmadý. Hukukta bir gelenek vardýr, idam cezasý veren hakim “bir daha böyle karar vermesi gerekmesin” diye sembolik olarak kalemini kýrar. Tersi, “daha nice idamlar” anlamýna mý geliyor? Kan davalarý da, idamlar da “kana kan, intikam” olarak özetlenebilecek kin duygularýnýn ürünü. Her ikisi de toplumsal barýþa hizmet etmiyor. Türkiye idam cezasýný kaldýran Ýnsan Haklarý ve Temel Özgürlüklerin Korunmasýna dair Avrupa Sözleþmesine Ek 6 No’lu Protokolu imzaladý. Protokol’ün ilk maddesi “Ölüm cezasý kaldýrýlmýþtýr. Hiç kimse bu cezaya çarptýrýlamaz ve idam edilemez” diyor. Ancak bu protokol TBMM’de oylanýp onaylanmýþ deðil. Adalet Bakaný Hikmet Sami Türk, Ýnsan Haklarýndan Sorumlu Devlet Bakaný olduðu 1998 Temmuz’unda bu ptotokolün onaylanmasý için hü-
kümetin ilke kararý aldýðýný söylemiþti. Ama ondan sonra çýt çýkmadý.
O n ur l u b i r ba r ý þ m üm k ü n Akan kaný durdurmak istiyorsak, savaþýn nedenlerini ortadan kaldýrmalýyýz. Savaþta öldürülen 30.000 kiþinin, 21.000’i PKK militaný. Eðer sorunlar barýþ içinde çözülürse kimse savaþmaz, daða çýkmaz. Gazetemiz baskýya girerken yargýlanmasý devam eden Abdullah Öcalan, PKK militanlarýnýn daðdan inmesi ve silahlý mücadelenin sonlanmasý için devletten “bir kanal açmasýný” istiyor. Bu çaðrý yýllardýr akan kanýn durdurulmasý ve barýþ saðlanmasý için yeni bir fýrsat yaratýyor. Ancak Öcalan’ýn idam edilmesi bu fýrsatýn da kaçýrýlýp savaþýn devamýna neden olacaktýr.
M e d y a n ýn i k i y ü z l ü lü ð ü Medya, Apo’nun yargýlanmasýnýn adil olduðunu söylüyor. “Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafsýz olamayacaðý” iddialarýna karþýlýk verilirken de baþka ülkelerde de özel mahkemeler olduðu dile getiriliyor. Yorumcular, Britanya’da Ýrlanda Kurtuluþ Ordu’suna (IRA) karþý özel yasalar olduðunu anlatýyorlar. Ancak kimse Birmingham- altý, Guildford-dört olarak bilinen davalardaki mahkumlarýn masum olduklarý halde bu özel yasalar nedeniyle 17 yýl hapis yatmak
zorunda kaldýklarýndan, yýllar sonra da özür dilenerek serbest býrakýldýklarýndan bahsetmiyor. Ýrlanda’da barýþý saðlayabilmek için Britanya hükümeti IRA’nýn siyasi kanadý ile görüþüp, politik bir anlaþmaya varmak zorunda kaldý. Þu anda IRA mahkumlarý barýþ sürecinin bir parçasý olarak serbest býrakýlýyor. Egemenlerin kontrolündeki medyada bu bilgi ve haberler sansürleniyor.
Ýdam cezasýna neden karþýyýz? Ýdam cezasý devlete yasal olarak insan öldürme hakký veriyor. Herþeyden önce bir insanýn hayatýna yasal yoldan son verilmesine karþý çýkmak gerekiyor. Böyle geri dönüþü imkansýz bir cezanýn altýnda yatan “kana kan, diþe diþ” felsefesi kimseye yarar saðlamaz. 27 Mayýs 1960 darbesi sonrasý kurulan Yassýada Mahkemesi’nin kararý sonucu saðýn üç siyasetçisi Adnan Menderes, Fatih Rüþtü Zorlu, Hasan Polatkan asýldý. 12 Mart Muhtýrasý ardýndan devrimci gençler Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan “3’e3” felsefesiyle devlet eliyle öldürüldüler. 12 Eylül 1980 sonrasý, seçim olsa oy bile kullanamayacak olan 17 yaþýndaki Erdal Eren “ibret-i alem” için asýldý. Menderes ve arkadaþlarýna daha sonra “itibarlarý iade” edildi. Yýllar sonra devletin en üst makamlarýnda-
Tü r ki y e d e s u ç l u
Ýdam edilmesi düþmanlýklarý, kini, öfkeyi artýrmayacak mý? Yýllardýr özlemi çekilen barýþý daha da zorlaþtýrmayacak mý?
kiler Denizlerin idamýnýn “hata” olduðunu söylediler. Ne var ki yapýlan yanlýþý düzeltmek, ölenleri geri getirmek mümkün deðildi. Ýdam cezasýndan geri dönüþ yok. Ýdam caydýrýcý deðil!
Ýdam cezasýnýn, suçu önlemekte iþe yaramadýðýný gösteren pek çok araþtýrma var. Kesinlikle caydýrýcý deðil. Birleþmiþ Milletler’in cinayetle idam cezasý arasýndaki iliþkiyi araþtýran bir çalýþmasýnda varýlan sonuç “hiçbir delil, ölüm cezasýnýn suçu önlediði hipotezini desteklemiyor” þeklinde. Amerikan Federal Soruþturma Bürosu FBI’ýn istatistiklerine göre, idam cezasý olan bazý ABD eyelatlerindeki cinayet oraný idam cezasý uygulanmayan eyaletlere göre iki kat fazla. Keza Kanada’da ölüm cezasýnýn kaldýrýldýðý 1975 yýlýndan buyana cinayet oranlarýnda bir artýþ olmadý. Karl Marks 1850’lerde New York Tribüne yazarken ölüm cezasýnýn kendisine uygar diyen hiç bir ülkede kabul edilemeyeceðini yazýyordu. Rusyada 1917 iþçi devrimi sonrasýnda idam cezasý kaldýrýlmýþtý.
Sýrplara karþý kullanýlan bombalarýn üreticileri ve uçak firmalarý savaþýn gerçek galipleri. Örneðin en büyük uçak firmalarýndan Boing firmasýnýn hisseleri son 52 haftanýn en yüksek deðerini bu savaþ ile yakaladý. Ýngilizlerin en büyük silah üreticisi olan British Aerospace’in hisseleri inanýlmaz bir þekilde % 43 deðer kazandý. Bu zenginleþmenin bedeli ise binlerce kiþinin yaþamý, yüzbinlercesinin göç etmek zorunda kalmasýydý.
Ýd am cez asý k al d ýr ýl s ý n Ecevit idam cezasýna karþý olduðunu söylüyor. Ýdamlar ancak TBMM’nin onayý ile gerçekleþebilir. Ecevit’in MHP’yle hükümet kurmasýnda olduðu gibi ‘doðrusu bu, ama ne yapalým’ diyerek kývýrmasýna izin vermemek lazým. Olaðanüstü Kurultayda CHP’ye Genel Baþkan seçilen Altan Öymen, 12 Mart Muhtýrasý koþullarýnda Denizlerin idamýný durdurmak için imza kampanyasý açmýþtý. Kampanyayý Ýstanbul’da Onat Kutlar, Ankara’da Altan Öymen, Emil Galip Sandalcý ve Erdal Öz ile yürütüyorlardý. TBMM’ye dilekçe biçiminde bir metin hazýrlayýp, 10 bini aþkýn imza topladýlar. Daha sonra bu imzalar meclis ve parti liderlerine verildi. Þimdi CHP’nin Genel Baþkaný olan Öymen benzer bir kampanya baþlatmalý, kinin yerini kardeþliðin almasý için cesaretli bir adým atmalýdýr. Faþist çetelerin ceza almadan salýverildiði veya çok az ceza verildiði bu günlerde bu düzene karþý olan herkes bir linç ortamýnda yargýlanýyor ve çok aðýr cezalara çarptýrýlýyor. Bugün bir kamuoyu yoklamasý yapýlsa idam cezasýný onayanlarýn sayýsý yüksek çýkabilir. Toplumdaki egemen fikirleri deðiþtirmek için kararlý ve tutarlý bir þekilde bu fikirlere karþý mücadele etmek, idamlarý durdurmayý hedeflemek ve tüm adalet sistemini deðiþtirecek sosyal bir deðiþimi hedeflemeliyiz.
Ýngiltere Baþbakaný Tony Blair gibi bazý batýlý liderler savaþýn yarattýðý çözümsüzlüðü görmezden gelerek daha kitlesel bir þiddete yol açacak kara harekatý öneriyorlar. Ayrýca çevre ülkeleri bu savaþa çekmek istiyorlar. Macaristan bunlardan biri. Ancak halkýn yüzde 70’inin NATO uçaklarýnýn konuþlanmasýna karþý olmasý durumu NATO’nun iþini zorlaþtýrýyor. Türkiye ise bu açýdan en istekli görünen ülke. Nitekim televizyonda gördüðümüz sivil hedefleri de vuran uçaklar arasýnda Türk uçaklarý da var artýk.
Çözüm Ne? NATO þimdiye kadar savaþ için milyarlarca dolar harcadý. Bu paralar bomba olarak sivillerin baþýna yaðdý; hastahane, fabrika, okul gibi yerleri yoketti. UNICEF Kosovalý sivil kadýn ve çocuklar için 14 milyon dolar gerektiðni söylüyor ve bu parayý halen bulamadý. Sadece Sýrbistan TV istasyonunu yok etmek için 14 milyon dolarlýk bomba harcayan NATO, sivillere gelince para bulamýyor! Memurlara, okullara, hastanelere para bulamayan Türk Devleti de savaþa büyük kaynaklar ayýrabiliyor. Hem de daha 18 Eylül 1998’de “terörist” ilan ettiði UÇK’yý desteklemek için. Bu savaþ barýþ getirmiyor tersine Balkanlarda yaþayan halklarý birbirine düþman ediyor. Bu savaþtan ne Sýrp siviller, ne Kosovalý Arnavutlar ne Ýtalyan balýkçýlar ne de Türkiye’deki emekçiler karlý çýkacak. Bu savaþýn bedelini Sýrp ve Kosovalý siviller ölerek, Türk, Alman, Ýngiliz emekçiler de savaþa giden paralar nedeniyle daha çok yoksullaþarak ödüyorlar.
NATO harekatý derhal durdurulsun.