Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 6
1 TEMMUZ 1999
ÝÇÝNDEKÝLER: BARIÞ ÝÇÝN ÝDAMA HAYIR! Say fa 8
MHP NAZÝDÝR NAZÝLERE GEÇÝT VERMEYELÝM! S a yf a 2 , 3
Emperyalizm Nedir?
TÜRKÝYE BÝR SÖMÜRGE MÝ?
DEVLETÝN ÖNCELÝKLERÝ KÝMDEN YANA?
Say fa 7
S a yf a 4 ,5
Say fa 6
150.000 TL
C AVÝT Ç AÐ LAR’A 51.6 TRÝLY ON, BÝZE MEZARD A EMEKLÝLÝK
BU DEVLET KÝMÝN ÝÇÝN ÇALIÞIYOR?
Sayfa 2
Ýþçi Demokrasisi
1 Temmuz 1999
MHP NAZÝDÝR
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ
YA BA RBARLIK YA SOSYALÝZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak eçimlerde yüzde 18 oy ala- çýkartmýþlardý. Bu oy patlamasýný iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan rak ikinci parti olan MHP saðlayan asýl etken Ekim 1929’da herþeye el koymasýyla, üretimi ve gözünü tek baþýna iktidara Amerika’daki Wall Street borsasýdaðýtýmý kontrol etmesiyle, yani dikmiþ durumda. Bu amaçla ör- nýn çökmesiyle baþlayan ve hýzla sosyalizmle mümkündür. bütün dünyaya yayýlan ekonomik gütlenmeye devam ediyor. Ý Þ ÇÝ S IN I F IN I N K UR TU L U Þ U MHP’nin diðer düzen partile- krizdi. Naziler kendilerini “AlmanK EN D Ý E S ERÝ O L AC A KT IR rinden farklý olmadýðý, iktidarday- ya’yý uçurumun eþiðinden düzlüðe Sosyalizm ancak iþçilerin kendi ey- ken “ehlileþeceði” ve “yýpranaca- çýkartabilecek güç” olarak lanse etlemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri ðý”, “Türkiye’de zaten faþizm ol- tiler. Özellikle esnaf, küçük iþletaracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgüt- duðu” ya da “ordunun onlara izin meciler, üst düzey devlet memurlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþ- vermeyeceði” fikirleri bu büyük larý, polis ve orta ölçekli çiftçilertirebilirler. tehlikeye karþý etkili bir þekilde den oluþan orta sýnýfa yönelik çalýþBunun dýþýndaki çözümler yine bir týlar. Eskiden hali vakti yerinde azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle mücadele etmemizi engelliyor. Hitler’in hangi koþullarda ve olan bu kesim ekonomik kriz nesonuçlanýr. nasýl iktidara geldiðine yeniden deniyle birden bire yoksullaþmýþtý. RE F O RM D EÐ Ý L DE V RÝ M Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna bakmamýz, bugünün faþist hare- Birkimlerini bir gecede kaybedenkarþý patronlarý korumak amacýyla ketinin ne denli büyük ve gerçek ler, iþletmelerini kapatmak zorunoluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi bir tehlike olduðunu kavramamý- da kalanlardan oluþuyordu. sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kulla- za, böylece yanlýþ fikirlerin etkiBunlar vasýflý iþçiler gibi krizin etnýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapý- sinden sýyrýlýp faþizme karþý etkili kisiyle sýkýþmýþ durumdaydýrlar. Ýþlarak, yani reformlarla düzeltile- bir savunma cephesi kurmamýza çi sýnýfýndan farklý olarak bu kesimez. yardýmcý olacaktýr. min sendikalar gibi kollektif bir örSosyalizm parlamento aracýlýðýyla N a z i l e r i n o rt a y a ç ý k ý þ ý gütlenmesi, kollektif savunma gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle ey- Faþizm ideolojisi Birinci Dünya Sa- araçlarý yoktur. lemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi vaþý’nýn yarattýðý yýkýmýn ardýndan Toplumun farklý kesimlerinden devrimi zorunludur. Avrupa’da ortaya çýktý. Naziler bu destek bulan Nazilerin dayandýðý E N TE RN A S YO N A L ÝZ M ideolojinin Almanya’daki temsilci- esas kitleyi orta sýnýflar oluþturuKapitalizm dünya ölçeðinde bir siydiler. yordu. sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçe- Kasým 1918’de iþçilerin ve askerI r k ç ý l ý k , þi d d e t v e i þ ç i ðinde gerçekleþebilir. lerin ayaklanmasý Almanya’yý BirinÝþçilerin vataný yoktur. Bütün dün- ci Dünya Savaþý’ndan çekilmeye d ü þm a n l ý ð ý ya iþçileri kardeþtir. Na zi le rin söy lemi bulanýktý. Hitler, Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý kar- zorlamýþtý. Alman imparatoru Keiþýya getirecek her þeye karþý çýkýl- ser devrilmiþti. Almanya’nýn bu du- Almanya’yý batýrdýklarý için bir yanmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin rumu Alman milliyetçilerini ve on- dan örgütlü iþçi sýnýfýna ve marksizmücadeleleri desteklenmelidir. lardan biri olan Hitler’in hayallerini me saldýrýyor, diðer yandan da yeT EK Ü L KE DE S O S YA L Ý Z M yýkmýþtý. Almanya savaþta yenilmiþ, terince vatansever olmadýklarý ve iþçiler sokakta ve fabrikalarda ege- fabrikalarý kapattýklarý için büyük M Ü M K ÜN D EÐ Ý L D ÝR Rusya deneyimi göstermiþtir ki mendi. Ülke derin bir ekonomik patronlarý hedef alýyordu. devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa kriz içine girmiþti. Bu ideoloji tam anlamýyla çeliþkiyaþayamaz. liy di. Bu çeliþkiyi arka plana iten Hit ler “Bü yük Al man ya” slo ga nýy Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek la örgütlenen küçük bir grubun ba- Yahudi düþmanlýðýydý. Naziler, büülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928- þýna geçerek sosyal demokrat ve tün patronlarý deðil Yahudi patron29’daki karþý devrime yenilmiþtir. komünist partileri daðýtmak üzere larý hedef alýyordu. Bununla birlikRusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba te sosyalizmin de bir Yahudi gibi yerlerde sosyalizm deðil bü- bir kitle hareketi inþa etmeye giriþrokratik devlet kapitalisti sistemler ti. Almanya’nýn yenilgisinden bu komplosu olduðunu iddia ediyorlardý. yaþanmýþtýr. partileri sorumlu görüyordu. UL U S A L S O RU N Hitler’in grubu sekiz yýl boyunca Naziler Almanya nüfusunun sadeSosyalistler halklarýn kendi kaderi- küçük ve önemsiz bir hareket ola- ce yüzde birini oluþturan Yahudileni tayin hakkýný savunurlar. ri “günah keçisi” olarak gösteriEzenlerin milliyetçiliðine karþý mü- rak kaldý. Patronlar, 1918’deki cadele edip, ezilenlerin kurtuluþ ayaklanmalarla baþlayan devrimi yorlardý. Ancak Nazilerin büyümemücadelesini desteklerler. 1923’te tamamen bastýrdýðýnda bi- sinde en önemli faktör yahudi düþA Z IN L I K L AR le Naziler marjinal bir gruptu. manlýðý deðildi. Sosyalistler ezilen her türlü etnik, 1928 genel seçimlerinde sadece Nazilerin asýl olarak sokak örgütcinsel, dinsel azýnlýðýn mücadele- yüzde 2.8 oy alabildiler. lenmelerinden destek buluyorlarsini destekler, onlarýn örgütlenme dý. Nazilerin 1932’de 1.4 milyon haklarýný savunurlar. O r t a s ý n ý f i d e o l o j i si üyeleri vardý. Bunlarýn StrormtroC ÝN S Ý YE TÇ ÝL Ý K 1928’i takip eden iki yýlda ise deYaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ez- vasa bir geliþme kaydettiler. 1930 opers denilen 400 bini sosyalistlemektedir. rin ve sendikalarýn toplantýlarýný Sosyalistler her yerde cinsiyetçili- seçimlerinde oylarýný yüzde 18’e daðýtan, muhalifleri ölðe karþý mücadele edip, kadýnlaBÝR ÇOCUK NAZÝLER TARAFINDAN düren, Yahudileri terörýn her alandaki eþitliðini savunurrize eden sokak çetelelar. GÖTÜRÜLÜYOR. SUÇU SABÝT: rinden oluþuyordu. Sosyalistler insanlarýn cinsel terYAHUDÝ OLMAK! cihleri nedeniyle ezilmesine, eþHitler bu “küçük cinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýadamlarý” iþbaþýna getilamalara karþý mücadele ederler. re cek ulusal-ýrksal bir DE V RÝM C Ý P A RT Ý devrim vaadediyordu. Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçHi t l e r ’ i n lanabilmesi için devrimci parti zoe ge m e nl e r l e i l i þ k i s i runludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesiAncak Hitler, patronni destekleyip genelleþtirmeye, larýn ve devlet aygýtýnýn tek tek mücadeleleri birleþtirmeye desteði olmadan iktiçalýþýr. dara gelemeyeceðini Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en miliçok iyi biliyordu. Ýktitan iþçileri sosyalizm ve partinin dar patronlara kafa tugerekliliði fikrine ikna ederek devtarak deðil onlarýn desrimci bir parti inþa edebilirler. teði ile ele geçirilecekPA RT Ý Ý ÇÝ D EM O K RA S Ý ti. Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. TartýþTemmuz 1932’deki ma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýbir seçimde Naziler nýfýndan ve birbirinden öðrenmeyüz de 37.4 oy aldýlar. sinin vazgeçilmez koþuludur. Ýktidara yaklaþtýkça Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin egemenlerin desteðini birlikte hareket etmesiyle gerçekalmaya daha çok özen leþebilir. gösteren Hitler sanayiDemokratik merkeziyetçilik devcilerle, borsacý ve banrimci bir parti için zorunludur. kacýlarla, Düsseldorf DE V RÝ M CÝ G Ö R EV Bu fikirlere katýlan, böylesi bir par- Ezilenlerin kurtuluþu için Sahibi: Tülay Koçak tinin gerekliliðine inanan herkesi, Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun Tarih : 1 Temmuz 1999 katýlmaya çaðýrýyoruz. Sayý :6 Baský: Yön Matbaacýlýk
Nazilere geçit vermeyelim
S
Ticaret Odasý’yla görüþmeler yapýyordu. Görüþtüðü patronlar hala kararsýzdý. Sokak çetelerinin kontrolden çýkýp iþadamlarýna da saldýrmalarýndan korkuyorlardý. Ancak ekonomik kriz derinleþtikçe patronlarýn iþçi devrimi korkusu daha aðýr bastý. 1932 yýlýnda hükümetler ve baþbakanlar peþpeþe deðiþti. Hepsi iþçi sýnýfýný ve solu bastýrmak için polis ve orduyu sonuna kadar kullanmýþ ama baþaramamýþtý. Devlet varolan geleneksel yöntemleriyle iþçi sýnýfý ve ekonomik krizle baþa çýkamýyordu. Ocak 1933’de Alman yönetici sýnýfýnýn Hitler’e baþbakanlýk teklif etmesinin nedeni budur. Halbuki o sýrada Hitler’in sahip olduðu destek gerilemeye baþlamýþtý. Üstelik Naziler hiçbir zaman tam bir çoðunluk elde edememiþlerdi. Ama Hitler patronlara iþçi muhalefetinin baþýný ezecek, kapitalizmin kârlýlýðýný yeniden saðlayacak 400 bin kiþilik özel bir ordu sunabiliyordu. Bü y ük t e rö r Naziler çok hýzlý hareket ettiler. Ýlk önce Komünist Partisi’ni, sonra sosyal demokratlarý ve sendikalarý yasakladýlar. Nazi çeteleri binlerce sosyalisti katletti. 1 Mayýs’ýn ertesi günü ülkedeki bütün sendika bürolarýna saldýrarak darmadaðýn ettiler. Düzen partilerini bile kapattýlar. Temmuz 1933’e gelindiðinde Almanya tek parti devleti haline dönüþmüþtü. Naziler tüm toplumu terörize ettiler. Sadece partilere deðil, satranç ve spor kulüplerine bile saldýrdýlar ve onlarý kontrolleri altýna aldýlar. Kütüphane kitaplarýnýn dörte biri “yeterince Alman olmadýðý” için yakýldý. Amaçlarý insanlarýn kollektif olarak bulunduðu, örgütlendiði her alaný daðýtmaktý. Ele geçiremediklerini yakýp yýkýyorlardý. Nazi kamplarý ayný yýlda kuruldu. Ýlki Dauchau’du. Sosyalistler ve diðer muhalifler toplanýyor, dövülüyor ve öldürülüyordu. 1939’a gelindiðinde 225 bin Alman politik nedenlerle 600 bin yýl hapse mahkum edilmiþti. En az 1 milyon Alman da toplama kamplarýna atýlmýþtý. Alman sermaye sýnýfýnýn Nazilerle anlaþmasýndan oluk oluk kan akýyordu. Çýkarlarý ortaktý. Ýkisi de iþçi sýnýfýný ezip geçmek istiyordu. Ýkisi de kapitalizmi yeniden yapýlandýrmak ve Almanya’nýn gücünü yaymak istiyordu. Y a hu di s oy k ý r ý mý Naziler egemen sýnýfýn pis iþini yapýyorlardý. Ýktidara gelmeden önceki bütün anti-kapitalist söylem sadece kafalarý bulandýran bir laf kalabalýðýydý. Nazilerin bir kýsmý Hitler’in “küçük adamýn” iktidarý sloganýna inanmýþlardý. Bu kesim þimdi rahatsýzdý. Bunun üzerinde Nazilerin Yahudi düþmanlýðý daha da yoðunlaþtý. Naziler Yahudileri bulunduklarý her alandan söküp atýyorlardý. Buna uygun yasalar da çýkarýyorlardý. 1938’de bir kitle katliamý (progrom) yaptýlar. Ancak Kristallnacht diye tarihe geçen bu katliam tepkilere neden oldu. Hitler geri adým atmak zorunda kaldý.
Ýkinci Dünya Savaþý’nýn arifesinde Hitler Avrupa’da yeni bir savaþýn Yahudilerin sonu olacaðýný söylüyordu. Ancak Yahudi düþmanlýðý Nazilerin asýl destek aldýklarý yer olmadýðý için Hitler katliamlarý gizlemeye çalýþýyordu. Naziler 1941’de Rusya’yý iþgal ettiklerinde “nihai çözüm için ideolojik savaþtan” bahsediyordu. Doðu Avrupa’da ele geçirdikleri topraklardan Yahudileri sürmekle kalmadýlar, 1941 yazýnda ele geçirdiklerinin hepsini öldürme kararý aldýlar. Ýlk önce bu katliamlarý yapmalarý için özel askeri birlikler oluþturdular. Yüzbinlerce Yahudi bunlarýn elinde can verdi. Ama bu da yetmedi. Naziler peþpeþe ölüm kamplarý kurmaya baþladýlar. Auschwitz, Chelmo Belzec, Majdanek, Treblinka ve Sobibor kamplarý ve gaz odalarýnda milyonlarca Yahudi insanlýk dýþý yöntemlerle katledildi. Ancak Alman toplumu bu olanlardan haberdar deðildi. Hitler’in elindeki propaganda aygýtý gaz odalarýný ve katliamýn boyutlarýný gözlerden uzak tutuyordu. Yahudi soykýrýmý 20 yüzyýllýn en büyük barbarlýðýydý. Bitmek üzere olan bu yüzyýlda savaþlar ve toplu katliamlar gibi baþka tüyler ürpetici olaylar da yaþandý. Ancak Almanya’da Nazilerin çok kýsa bir sürede tek “suçlarý” Yahudi olmak olan 6 milyon kiþiyi sistematik bir þekilde katletmelerinin bir baþka örneði yoktur. Fa þ i z m i n f a r k ý
Nazilerden bu yana birçok baskýcý rejim gördük, çok kan aktý. Ancak her baský düzeni faþizm deðildir. Her anti-demokratik, baskýcý, kana susamýþ yönetimi Nazi-faþist diye tarif etmek aslýnda Nazilerin yaptýklarýný yumuþatmaktan ve herhangi bir baskýcý rejim seviyesine düþürmekten baþka bir iþe yaramaz. Üstelik gerçek faþistlerle karþý karþýya kaldýðýmýzda bizi etkisizleþtirir, eylemsizliðe iter. Faþizmi, “zam, zulüm, iþkence: iþte faþizm” sloganýyla tanýmlamak, Türkiye’de faþist diktatörlük olduðunu düþünmek büyük bir tehlikeyi görmemizi engelliyor. Türkiye’de yükselen bir faþist hareketle karþý karþýyayýz. Ýþçi sýnýfý örgütleri, sosyal demokrat ve sosyalist hareketler baskýcý, antidemokratik koþullarda olsa da varlýðýný devam ettirmektedir. Güneydoðu’daki savaþ çok can aldý, bütün bir halk üzerinde baský uygulanýyor ama bunun boyutlarý Nazi toplama kamplarý ve gaz odalarýyla karþýlaþtýrýlamaz. “Türksen öðün, deðilsen itaat et”, “Bir þey deðiþecek her þey deðiþecek”, “Ya sev ya terk et” diyen MHP’nin de týpký Hitler gibi “nihai çözüm” projeleri var. Türkeþ bunu “bize yetki verin Kürt sorunu üç ayda hallederiz” diyerek ifade etmiþti. Ýþçi sýnýfý örgütlerimizin, partilerimizin darmadaðýn edilmesini istemiyoruz, milyonlarca demokratýn, milyonlarca Kürt ve Alevinin toplama kamplarýnda, gaz odalarýnda öldürülmelerini istemiyoruz. Bu kaderimiz deðil. Faþizme karþý birleþelim, cephe kuralým.
Bürolar Ankara: Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: (0312) 229 3257
Ýstanbul: Mühürdar Cad., Ýmam Ata Sok. Açar Ýþ Haný 5/6, Kadýköy Tel: (0216) 330 3112
1 Temmuz 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 3
Güç kimde? S
on aylarda emekçilerin yaþamýný doðrudan etkileyen ve gündemi belirleyen geliþmeler içiçe yaþanýyor. Abdullah Öcalan davasý, “asalým mý asmayalým mý” tartýþmasý, “koca kulak” skandalý, Türk uçaklarýnýn Sýrbýstan’ý bombalamasý, Kosova’ya asker gönderilmesi, Fetullah Hoca kasetleri, mezarda emeklilik, memura sefalet ücreti, bir türlü atlatýlamayan ekonomik kriz… Olan biteni anlamadan “emekçiler ve sol ne yapmalý?” sorusunu yanýtlamak mümkün deðil. Rahmi Koç, Türkiye’nin durumunu þöyle özetliyor: “Memlekette öyle bir ortam var ki, herkes herkesle kavgalý, herkes her an patlama eðilimi gösteriyor… Parti baþkanlarý birbirleriyle kavgalý, iþçi ve sendikalar iþveren ve patronlarla görüþ birliði içinde deðiller, devlet ile memurlar arasýnda huzursuzluk var, emekliler ve sosyal sigortalar bambaþka görüþte, hastalar doktorlarý dava ediyorlar, dolmuþçular neredeyse birbirlerini boðazlayacaklar... Velhasýl bir sürtüþmedir, bir hoþnutsuzluktur, bir isyandýr gidiyor.” Büyük sermayedarlarla küçükleri arasýnda da anlaþmazlýklar var. TÜSÝAD hükümetin mali milat uygulamasýný desteklerken daha küçük sermayedarlarýn temsilcileri TÜSÝAD’a öfkeleniyorlar. Ankara Ticaret Odasý Baþkaný Sinan Aygün þöyle diyor: “Sýrça köþkte oturanlarýn, dýþardaki yaþamý bilmeleri mümkün deðil… TÜSÝAD üyelerinin bankalarý, leasing þirketleri ve kolayca kredi alabilecekleri dýþ baðlantýlarý var... ‘Anadolu Aslanlarý’ denilen kesim, bu durgun ekonomi içerisinde ne üretecek, ne satacak ve nasýl yaþayacak? Yaþamayýp batacak. Bunu mu istiyorsunuz?”
Suyun baþýný tutanlar Ekonomik kriz patronlarýn kâr savaþýný kýzýþtýrýyor. Ancak Türkiye’nin rotasýný, egemen sýnýfýn en güçlü kesimini oluþturan generaller ve TÜSÝAD patronlarý belirliyorlar. Devasa bir ekonomik, politik ve askeri güce sahip olan generaller bu güçlerini kendilerinin ve dolayýsýyla büyük sermayenin uzun vadeli çýkarlarýný korumak için kullanýyorlar. TÜSÝAD ve generallerin gücü arttýkça emekçilerin yaþamlarý biraz daha zorlaþýyor, zengin biraz daha zengin oluyor. Ecevit, “ekonomimiz ciddi bir kriz, sýkýntý ve bunalým içindedir. Bunu aþmak için gerekli çalýþmalarý yapacaðýz” diyordu. Sermayeyi vergilendirmeye yönelik küçücük giriþimlerini bile geri çeken hükümetin uygulamalarý baþýnda memurlara düþük zam vermek, emeklilik yaþýný yükseltmek ve temel tüketim mallarýna acýmasýz zamlar yapmak var. Verdiðimiz vergilerin yüzde 72’si borç faizi adý altýnda bir kaç bin patrona hortumlanýyor. Bütçenin yarýsýna yakýnýný faiz olarak emen bu kesim üretim yapmaktansa faizciliðe yöneliyor. Bu durum üretimi azaltýp iþsizliði artýrýyor.
Yoksulluk bezdirdi Yýlýn ilk üç ayýnda ekonomi yüzde 8.4 küçüldü. Ýlk üç ayda üretimin gayri safi milli hasýladaki payý yüzde 10.3 olurken, faiz gelirlerinin payý yüzde 57.9 olarak gerçekleþti. Resmi kurumlarýn verilerine göre bugün Türkiye’de iþsizlik 2 milyon dolayýnda. Baðýmsýz kuruluþlarýn tahminleri ise bu rakamýn 5-6 milyonun üstünde olduðu yönünde. Türkiye’deki iþgücünü oluþturan yaklaþýk 23 milyon kiþinin neredeyse üçte biri iþsiz. Birleþmiþ Milletler Gýda ve Tarým Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi Türkiye’de 14 milyon kiþinin yoksulluk sýnýrýnýn
gütlenen Naziler karþýsýnda örgütsüzlüðün acýsýný çekiyor. CHP Kongresinde gazetemizin imzaya açtýðý, “faþizme karþý birleþ, cephe kur” çaðrýsýný 840 delegenin imzalamasý faþizme karþý birleþik bir cephe için tabandaki potansiyeli gösteriyor. Faþist hareketin yükseliþi ve savaþ çýðýrtkanlýðý karþýsýnda solun barýþ, demokrasi ve kardeþlik için mücadele verebilmesi çok önemli. Bu nedenle MHP’ye karþý “anti-faþist birlik” oluþturulmasý ve nazilerin teþhir edilmesi önemini artýrarak koruyor.
“Örnek özelleþtirme” olarak Hak-Ýþ’e devredilen KARDEMÝR ekonomik kriz nedeniyle batma noktasýna geldi. KARDEMÝR iþçileri devletin fabrikaya destek olmasýný istiyorlar. altýnda yaþayýp açlýkla karþý karþýya olduðunu söylüyor. Türkiye’nin herkese yetecek kadar üretme kapasitesi olmasýna karþýn çeþitli bölgelerde ve sosyal gruplar içinde bulunan milyonlarca kiþi günde 1-2 dolarlýk bir gelirle yaþamaya mahkum edilmiþ durumda.
Güç dengesi Yaþanan bu duruma müdahale edebilecek iki toplumsal güç var. Bunlardan birisi büyük sermayedarlar. Onlar sahip olduklarý ekonomik gücü ve devlet iktidarýný ekonomiyi ve sosyal yaþamý kendi çýkarlarýna uygun düzenlemek için kullanýyorlar. Diðer önemli güç ise toplumsal zenginliði yaratan ancak kontrol edemeyen iþçi sýnýfý. Ýþçi sýnýfý büyük patronlar gibi ekonomik bir güce sahip deðil. Devlet de bizim için çalýþmýyor. Bizim sýnýfýmýzýn gücü ortak çýkarlarýmýz etrafýnda birlikte hareket edebilmemizden, böylece hayatý durdurabilmemizden geliyor. Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral’in Çalýþma Bakaný Yaþar Okuyan’a emeklilik yaþýnýn 62’ye çýkartýlmasýnda ýsrar edilirse “milyonlarýn Kýzýlay’a
yýðýlacaðý”ný söylemesi egemenler için boþ bir tehdit deðil. Bu saldýrýlar karþýsýnda milyonlar kendisini savunabilir. Bu mücadele sýrasýnda sermayenin gücü zayýflayýp asýl gücün emekçilerde olduðu ortaya çýkabilir. Bu ise yönetici sýnýf için kabus demektir. Ancak milyonlarý Kýzýlay’a getirebilecek örgütlülüklerin baþýnda bulunan sendika yöneticileri ve CHP liderleri tabandan büyük bir baský olmadýðý sürece kitleleri harekete geçirmek için çaba harcamazlar. Kitleler harekete geçtiðinde de kapitalizmi kabullendikleri için sistemin ihtiyaçlarýna uygun davranmayý tercih ederler. Ýþte böyle anlarda tabandaki militan iþçiler arasýnda bir dayanýþma ve haberleþme aðý olmasý, bu militanlarýn politik birliði hareket açýsýndan belirleyici oluyor.
Solun görevi Emek cephesinin politik savunucusu sol, aylardýr sýkýntýlý ve moralsiz. Sol, hem sokakta hem de sandýkta küçük burjuvazinin öfkeli yüzünü ifade eden MHP’ye karþý politik ve örgütsel bir yanýt verememenin sancýsýný yaþýyor. Yüzbinlerce solcu çevresinde ör-
Birlik þart Sol, bir çok cephede birden mücadele etmeye çalýþan ve sopa gösteren egemenlere karþý bulunduðu her alanda somut savunma hatlarý oluþturmak zorunda. Emek cephesinin baþarýlý olabilmesi için her sorun etrafýnda ve somut hedefler için en geniþ birliklere ihtiyacýmýz var. Kamu çalýþanlarýnýn ücret mücadelesi ve emeklilik yaþýnýn yükseltilme çalýþmalarý kendiliðinden yeni mücadele cephelerine yol açmaktadýr. Bu konulardaki mücadeleler sonuç alamasa da bulunduðumuz alanda sol bir çekim gücü yaratmamýz mümkün hale gelebilir. Böylece bulunduðumuz alanda egemen fikirleri ve faþistleri izole edebiliriz. Solun etkili olabilmesi için mücadeleye katýlanlarý iþçi hareketinin tarihi, sosyalist fikir ve örgütlenme gelenekleri konusunda bilgilendirmemiz gerekiyor. Bu deneyimler güçlü ve uzun soluklu bir sol için yaþamsal öneme sahip. Ýþyerimizde, okulumuzda, mahallemizde karþýmýza çýkan sorularý yanýtlayabilmeliyiz. Sol iþçi sýnýfýnýn ve ezilenlerin en genel çýkarlarýný savunmalý ve mücadelede en geniþ birlik için çalýþmalý. Yaþadýðýmýz koþullarý, Türkiye’yi, dünyayý deðiþtirmek istiyorsak örgütlenmek zorundayýz.
21. Yüzy ýla Gir erken
KESK eylemi
MARKSÝZM
KESK birçok þehirde “Ýnsanca Yaþam” mitingleri yaptý. 26 Haziran Ankara mitingine sendikal mücadeleye yýllarýný veren KESK’in en sol kesimi katýlmýþtý. Katýlýmýn düþüklüðü miting sýrasýnda “neden böyle?” sohbetlerine yol açmaktaydý. Yürüyüþ sýrasýnda atýlan “Üreten biziz, yöneten de biz olacaðýz”, “Yaþasýn halklarýn kardeþliði”, ”Ýdam cezasýna hayýr” þeklindeki sloganlar KESK militanlarýnýn meydana sadece zamlar için çýkmadýðýný gösteriyordu. Ýþçi Demokrasisi Gazetesi satýcýlarý mitingde 35 kiþiye 21. Yüzyýla Girerken Marksizm broþürü sattý. Çýktýðýnýn ilk iki haftasýnda Ankara’da elden 238 adet sattýðýmýz broþür, sendikal hareket içinde geleceði inþa etmek üzere mücadele eden sosyalist militanlarýn el kitabý niteliðinde.
Marks “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr”der. Peki iþçi sýnýfý kendi kendini kurtarabilecekse neden hâlâ kapitalizmin boyunduruðu altýndayýz? Marksizm broþürü bu düzeni deðiþtirmek isteyenlerin el kitabý. Daha güzel bir gelecek için mücadele etmek isteyenlerin ihtiyaç duyduðu umudun taþýyýcýsý. Marksizm broþürü seksen iki yaþýnda olmasýna karþýn hâlâ dünyanýn her köþesinde devrimci partiler kurulmasý için bitmez bir enerji ile çaba sarfeden Tony Cliff’in gazetemiz Ýþçi Demokrasisi için yazdýðý makalelerden oluþuyor. Makaleler, Marksizm hâlâ güncel mi? Neden devrimci partiye ihtiyacýmýz var? Marksist teorinin önemi, Devrimciler ve reformistler, Marksizm ve ezilenler, Faþizme karþý mücadele gibi baþlýklar altýnda en temel sorulara yanýt veriyor. Kapitalizme karþý mücadelede temel kaynak olan bu broþürü herkes okumalý ve okutmalý.
B en g i Y ý l d ý rý m
1 Temmuz 1999
EÐÝTÝME BÜTÇE!
G ü n eþ Y ý l d ý rý m
Okullarýn kapandýðý þu günlerde bir senedir eðitime katký paralarýný ödemeyerek paralý eðitim dayatmasýna karþý direnen öðrenciler karne ve diploma almak ve sýnýf geçme sýnavlarýna girmek için bu parayý ödemeye zorlandýlar. Bizden para almak için hakaretten dayaða kadar her yolu deneyen okul yöneticileri ise Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn okullar için gerekli kaynaðý saðlamamasýndan þikayetçiler. Peki haklýlar mý? Bütçeden eðitime ayrýlan payýn azlýðý konusunda haklýlar. Kardeþ iki halký savaþtýrmak için emperyalist güçlere dakikada milyarlar aktarýrken 98 bütçesinde eðitime ayrýlan pay sadece yüzde 3.3. Silahlanmaya 1991-95 yýllarý arasýnda 8.1 milyar dolar harcayarak en çok silah satýn alan ülkeler arasýnda birinci sýraya yerleþen Türkiye’de halen 100,000 derslik ve 300,000 öðretmene ihtiyaç var. Farklý milliyetlerdeki iþçileri birbirine düþman etmek için tanklara, bombardýman uçaklarýna, helikopterlere ve silah alýmýna harcanan paralar milyonlarca öðrenci için okul ve öðretmen ihtiyacýný karþýlayabilirdi. 1 Tank parasý ile 30 bin çocuða okul yaptýrabilirken, 11 bombardýman uçaðýnýn parasý ile de 135 milyon çocuða öðretim olanaðý saðlanabilirdi. Türkiye, eðitime bütçe ayýrmak yerine NATO’nun peþinde kardeþ halklarý birbirine kýrdýrmak için bütçesinden ödenek ayýrýyor. 1984’ten beri OHAL
bölgesindeki savaþ ve 3,000 köyün boþaltýlmasý nedeniyle Doðu ve Güneydoðu’daki birçok okul kapatýldý. Bu okullarda okuyan öðrenciler de öðretmen ve dersliklerin yetersiz olduðu çevre illerde eðitim görmek zorunda býrakýldý. Bu da yetmezmiþ gibi bu arkadaþlarýmýzýn ana dilde eðitim haklarýný kullanmalarýna izin verilmiyor. Devletin önceliðinin eðitim deðil savaþ olduðu ile ilgili güzel bir örnek de 8 yýllýk eðitim. Ordunun destek verdiði 8 yýllýk eðitim uygulamasý okul, öðretmen ve kaynak yetersizliðinden dolayý büyük sorunlar yaþýyor. Ordu bu durumda bile silahlanmasýný azaltmayý reddediyor. Her zaman olduðu gibi fatura yine emekçilere kesiliyor. 8 yýllýk eðitime katký adý altýnda sigaradan su ve telefona kadar her þeyden kesilen vergilerle emekçilerin sýrtýna artý bir yük ekleniyor. Devlet eðitimden kýsýp silahlanmaya para harcarken okullarýn giderleri “vakýf parasý” adý altýnda ailelerimizin cebinden alýnmaya çalýþýlýyor. Ýþte bu durumda paralý eðitime geçiþ için bir adým olan vakýf paralarý ve üniversite harçlarýna karþý mücahale etmemiz gerekiyor. Emperyalistlere para akýtmak için emekçilerin cebine el atýlmasýna izin vermemek ve savaþa deðil eðitime bütçe verilmesi için mücadele etmek zorundayýz!
Çocuklara kýyýyor efendiler 21.Yüzyýla girerken Türkiye’de ve dünyada iþsizlik uç boyutlara ulaþmýþ durumda. Bir gazetedeki herhangi bir iþ ilaný için günde en az yüz kiþi baþvuruyor. Bunlardan 10’u iþe girebilirken geri kalan doksan kiþi açýkta kalýyor. Ýþe girebilen on kiþi de ortaya koyduðu emeðin karþýlýðýný alamýyor. Yarý aç yarý tok yaþamaya mahkum býrakýlýyor. Peki iþe giremeyen doksan kiþi? Onlar da yeni bir iþ bulma umuduyla iþ ilaný veren yerler arasýnda mekik dokuyorlar. Peki bu duruma onlarý zorlayan sistem nasýl bir sistem? Bu sistem kâr ve rekabete dayalý ezilen kesimin hiç bir çýkarýný savunmayan, acýmasýz, yok edici bir sistem. Bu yok edici sistem içinde en çok ezilenler çocuk iþçiler. Çocuk iþçiler en aðýr þartlarda, en kötü ortamlarda günde en az on saat çalýþmak zorunda býrakýlýyor. Çalýþan çocuk iþçilerin yüzde 91.4’ünde çeþitli saðlýk problemleri ortaya çýkýyor. Çocuklarýn erken yaþta çeþitli nedenlerle çalýþma hayatýna itilmeleri kabül edilemez bir gerçektir. Peki bu sistem nasýl parçalanýr? Tabii ki büyük bir iþçi hareketi ile. Ýþçi sýnýfýnýn zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyi yoktur. Kazanacaðý çok daha güzel bir dünya var. Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Sosyalizm!
Ha s an G ö ko ð l a n
1 Temmuz 1999
Dev le tin ön ce lik le ri kimden yana? Tü rk an Uz u n
Devlet, emekli bile olamadan ölüp gitmemize neden olacak yasalar çýkartýrken “yeterli pa ra yok” bahanesine sarýlýyor. Ayný gerekçeyle 1993 yýlýndan bu yana yaþam standartý yüzde 60 gerileyen memurlara yüzde 20’den fazla zam veremem diyor. Para yok deniliyor ama Türkiye bütçesinin üçte birden fazlasý birkaç bin kiþiye faiz olarak ödeniyor. Ýnsan öldürmek üzere son teknolojiyle donatýlmýþ savaþ helikopterleri için “para yok” demeyen devlet 4 milyar dolarý buluveriyor.
Sermayeye kýyak Devlet, burjuva ekonomistleri bile dehþete düþüren yüzde 115 faizle borçlandýðý tefecilere her ay 1 katrilyon lira faiz ödüyor. Tefecilere gösterilen bu bonkörlük kamu çalýþanlarýna da gösterilseydi maaþ zammý için konuþulan rakam yüzde 20-25 deðil, yüzde 150-160 olurdu. Beyana dayanan yeni vergi uygulamalarý zenginler için gelir vergisi yükünü azal týyor. Sabancý’nýn 4.5 milyar dolarlýk, Rahmi Koç’un da 2.8 milyar dolarlýk servet biriktirip dünyanýn en zengin 100 kiþisi arasýna girdiði Türkiye’de patronlarýn verdiði yýllýk vergi ortalama 558 milyon lira. Buna karþýlýk ücretliler 1998 yýlýnda ortalama 2 milyar lira ver gi ödediler. Hem de patronlarýn aksine bizler vergimizi peþin ödüyoruz. En büyük tefeciler olan bankacýlarýn ve borsacýlarýn vergi yükleri anayasaya aykýrý bir kýyakla 1 katrilyon lira azaltýldý. Vergilerde yapýlan son düzenlemelerde Kurumlar Vergisi yani büyük þirketlerin ödediði vergi yüzde 46’dan yüzde 20-25’e düþürüldü. Almanya’da kurumlar vergisi yüzde 50 diðer ülkelerde de yüzde 35 civarýnda. Deveyi hamuduyla yutan iþverenler, ellerindeki paralarý “nereden bulduklarýný” açýklamak da istemiyor. Cumhurbaþkaný Demirel de “Nereden buldun sorusu yanlýþtýr. Vatanda þa namuslu olduðunu ispatla diyemezsiniz” diyerek onlara arka çýkýyor. “Nereden buldun” sorusu Cavit Caðlar gibi, Ýnterbank aracýlýðýyla devletten 51.6 trilyon li ra hortumlayan, 130 milyon aylýk gelir beyan ederek milyarlarca dolar serveti biriktirenler için “cansýkýcý” tabii. Biz kazandýðýmýz üç kuruþun nereden geldiðini çok kolay açýklayabi liriz. Ýþdünyasýna böylesine vergi kýyaklarý geçilirken ortaya çýkan vergi açýklarý tüketiciye yeni vergiler getirilerek kapatýlmaya çalýþýlýyor. Bir süre den beri rafta olan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) önümüzdeki dönem görüþülecek. Cep telefonu na uygulanmak istenilen ÖTV, kol saatine uygulanacak olanýn sadece onda biri, sigaranýn vergisi de þampanyanýnkinden daha yüksek. Yani devlet düþük gelirlilerin kullandýðý mallara daha aðýr vergiler getiriyor. Türkiye’de emekçiler hem genel olarak hem de kiþi baþýna patronlardan kat kat fazla vergi veriyorlar. Üstelik devlet para yok diye ciyaklarken patronlarýn sýrtýný sývazlýyor, vergilerini düþürüyor. Bunun sonucu, Türkiye’nin en zengin yüzde 20’sinin milli gelirden aldýðý pay yýldan yýla artarak yüzde 55’i aþtý. Bu arada en fakir yüzde 20’nin payý ise sürekli gerileyerek yüzde 5’in altýna indi.
Özelleþtirme vurgunu Kar etmiyorlar, devlete yük oluyor gibi nedenlerle Kamu Ýktisadi Te þebüsleri 1986’dan beri özelleþtirilmeye baþlandý. Son 12 yýldýr 4,8 milyar dolarlýk özelleþtirme yapabilmek için devlet 4.5 milyar dolar harcadý.
Patronlarýn pirim borçlarýný ödemelerini saðlamak, sigortasýz iþçi çalýþtýrýlmasýný önlemek dururken devlet yine çalýþanlara yöneliyor. Zaten asgari düzeyde olan sosyal ve ekonomik kazanýmlarýmýzý asgarinin de altýna çekerek yaþamý çekilmez hale getiriyorlar. Mesut Yýlmaz, “Türk ekonomisi yapýsal problemleri olmasýna raðmen dinamik bir ekonomi” diyerek övünüyor. Bu dinamikliðin temelinde çalýþanlarýn her geçen gün yeni hak gasplarýna uðramasý yeni bedeller ödemesi var. Yöneticilerin çözüme yönelik çabalarý yok. Onlarýn derdi bu çarký devam ettirmek. Bu nedenle de yüzde seksen çoðunluðun yaþam koþullarýnýn daha da kötüye gitmesi onlara pek bir þey ifade etmiyor. Çözüm çoðunluðun iþi olmalý.
Sermaye, mafya, çete KÝT’leri devlet teþfikleriyle satýn aldý ama ödemeleri bile yapmýyor. Devlet “param yok” diyen þirketlerin ödemelerini yüzde 10 gibi komik bir faizle erteliyor. KÝT satýn alan ve borcu devletin büyük bonkörlüðü ile erte lenen þirket ne yapýyor dersiniz? Parayý dolar hesaplarýna yatýrýp yüzde 20 net faiz alýyor. Dahasý özelleþtirilen þirketler üretime devam etmiyor. Özelleþti rilen 36 þirket kapandý. Þirketler aldýklarý teþfikleri cebe indirip faize yatýrdýlar. Özelleþtirmeler rantiyecileri, mafya ve çeteleri beslemenin bir baþka yolu oldu.
Olan yine emekçiye oldu yani. Bir yandan iþimizi kaybettik, diðer yandan taþeronlaþtýrma ile örgütlenme ve sendikal haklarýmýzý. Üstelik de özelleþtirilen ve üretime devam eden þirketlerin sunduðu hizmetlerdeki fi yat artýþlarý cebimizi yakýyor. Türk-Ýþ’de örgütlü 15 bin iþçi özelleþtirmeler nedeniyle iþsiz kaldý. Havaþ’ta örgütlenmeye çalýþan 2,300 iþçi iþten atýldý. Ama bu sadece buzdaðýnýn görünen tarafý. Belediyelerde, eðitimde, saðlýk ve ulaþým alanýnda yaþanan taþeronlaþtýrma hesaba katýlýrsa, rakam lar çok daha yüksek.
Sayfa 5
Mezarda emeklilik
“Ý þ ç i l e r t a r i h i n n e sn e s i d e ð i l ö z n e s i d i r”
Uganda’da emeklilik yaþý kadýn ve erkeklerde 55. Ancak Uganda’da yaþam ümidi, yani ortalama yaþam süresi kadýnda 46, erkekte ise 43. Diðer bir ifade ile Uganda’da çalýþanlar emeklilik hakkýný kazanamadan ölüyorlar. Türkiye’de de yöneticiler, çalýþanlarýn emekli olmadan ölmesini yani mezarda emekliliði öngörüyorlar. Türk Tabipler Odasý’nýn bulgularýna göre, Türkiye’de her on kiþiden beþi 65 yaþýna varmadan ölüyor. Her on kiþiden ancak bir tanesi 70 yaþýna kadar yaþayabiliyor. Ödediðimiz vergilerin sosyal güvenliðimiz için harcanmasýný istiyoruz. Diðer ülkelerle karþýlaþtýrdýðýmýzda bütçeden sosyal güvenliðe ayrýlan para Almanya’da bütçenin %40’ý, Ýngiltere’de %35’i, ABD’de %25, Türkiye’de ise sadece yüzde 10. Hükümet emeklilik yaþýný 60’a çýkarmak istiyor. Emekçilerin giderek fakirleþtiði de hesaba katýlýrsa bu yasa “mezarda emeklilik” anlamýna geliyor. Hükümet bu þekilde SSK’ýn açýklarýný kapatacaðýný söylemekte. Ancak devlet SSK’ya diðer ülkelerde yapýlan kadar katký yapsa ve iþverenlerin sigorta paylarýný toplasa zaten SSK’nýn açýðý olmaz. Üstelik þu anda 4.5 milyon iþçi sigortasýz ve her türlü haktan mahrum olarak çalýþtýrýlýyor. Ýþverenler iþçileri sigortalamaya zorlansa açýðý 1 katrilyon lira olan SSK en az 1.7 katrilyon lira gelir saðlar. Böylece SSK bütçesi açýk vemez. Emeklilik yaþý artýrýlmadan emeklilerin yaþam standartlarý iyileþtirilebilir. Ancak devlet, iþverenlere ve onlarýn kârlarýna dokunmaktansa çalýþanlarýn iþbaþýnda ölmelerini, emekliliði görecek kadar yaþayanlarý da açlýða mahkum etmeyi yeðliyor.
Egemen fikirleri kýrmalýyýz
Kimin devleti?
Mezarda emekli olmak istemiyoruz!
Ýþçi Demokrasisi
Bu devlet patronlarýn devleti, milyonlarca emekçinin kol ve kafa emeði ile yarattýðý deðerlerin patronlarýn cebine girmesine bekçilik yapýyor. Her attýðý adým buna hizmet ediyor. Emekçileri alanlarda coplatan, 3 bin Kürt köyünü boþaltan, islamcý harekete karþý savaþ açan, bu duruma isyan edenleri de idamla korkutmaya çalýþan yöneticilerin derdi, bizim ürettiðimiz pastadan aslan payýný Sabancý ve Çaðlar gibilerin almasýný saðlamak. Tabii bu hizmetleri karþýlýðýnda kendileri de pastanýn kremasýný götürüyorlar. Dünya ekonomisinin krizinden Türkiye de payýný aldý. 1998 yýlýnda Geçen yýlýn son üç ayýnda üretim yüzde 1.7 azaldý. Yani paylaþýlacak pasta küçüldü. Pasta küçülürken pay alma mücadelesi daha da çetinleþir. Þu anda devlet ve patronlar kendi paylarýný korumak konusunda çok güvenliler. 12 Eylül darbesiyle devlet ve patronlar lehine bozulan toplumsal dengeler 1989 sonrasý eylemlerle yeniden emekçiler lehinde deðiþmeye baþlamýþtý. Ancak Körfez Savaþý nedeniyle milliyetçi duygularý kabaran iþçi hareketi devlete destek olmak için geri çekildi. Sendika ve partilerimiz Güneydoðu’da süren savaþý onayladý. Faturasýný cebimizden ödedik. Yönetici sýnýfýn islamcý harekete ve Kürtlere karþý mücadelesinde devletin yanýnda taraf tuttuk. Devlet biraz daha güçlendi, iþçi hareketi biraz daha bölündü. Pastadan aldýðýmýz pay giderek küçüldü, fakirleþtik. Patronlar ise ceplerini doldurdular, yarattýðýmýz deðerleri, ödediðimiz vergileri hortumladýlar. Bu gidiþata “dur” demenin tek yolu emek cephesini inþa etmek, devletin ve patronlarýn çýkarlarýný deðil kendi çýkarlarýmýzý savunmak, bizi bölen laiklik ve milliyetçiliðe karþý sýnýfýmýzýn çýkarlarýný savunmaktýr. Patronlar, “10 katrilyon faizi cebime indirmeyeyim de devlet açýklarýný kapatsýn” demiyor. “16 katrilyon deðerindeki fabrikayý 480 milyara kapatmayayým, deðeri neyse ödeyeyim” diyen patron duydunuz mu hiç? “Ayda 130 milyonla yaþýyormuþum gibi masal beyanlar vermek yerine gerçek gelirimi bildireyim, vergi yüküm neyse ödeyeyim” diyen patron yok. Onlar sadece kendi çýkarlarýný düþünüyorlar. Biz de kendi çýkarlarýmýzý korumayý bilmeliyiz. “Savaþa deðil emekçiye bütçe”, “özelleþtirmeye hayýr” demeliyiz. Çýkarlarýmýz etrafýnda birleþmeliyiz. Bu toplumun çoðunluðunu emekçiler oluþturuyor, bizim birliðimiz karþýsýnda hiçbir güç dayanamaz.
Kapitalizimde üretim sosyal bir süreçtir. Ancak mülkiyet sosyal deðildir. Mülkiyet bireylerin, þirketlerin ve devletlerin elindedir. Farklý sermayeler, kapitalist þirketler ve ülkeler arasýndaki rekabet, bütün patronlarý sermaye birikimi yapmaya zorlar. Bu birikimi gerçekleþtiremezlerse batmaya mahkum olurlar. Kapitalizmin anarþisi, sermaye birimleri arasýndaki rekabet ve her kapitalist iþletmede yaþanan baský ayný olgunun iki farklý yansýmasýdýr.Kapitalistler arasýndaki þavaþýn faturasý iþçilere çýkartýlýr. Ýþçiler ise bu faturayý ödememek için mücadele ederler. Dolayýsýyla iþçiler tarihin nesnesi deðil öznesidir. Patronlarýn verimliliði artýrmak için üretimin hýzlandýrmasý doðal karþýlanýr.Ancak iþçiler sömürüyü artýrmak giriþimine direnmeye çalýþtýklarýnda “sabatör”olarak damgalanýrlar. Ekonominin genel durumu patronlarýn kâr hýrsýný dizginlemiyor. Bir þirketin yüzde elli, yüzde yüz kâr ettiði bizlere iyi haber olarak duyurulur. Ancak iþçiler yüzde otuz, yüzde elli ücret artýþý istediklerinde “aç gözlü, kan emici” olarak damgalanýrlar. Kapitalizimde üretim insan ihtiyaçlarýna deðil, üretim araçlarýna sahip bir avuç azýnlýðýn kâr hýrsýna yöneliktir. Sonuç ise yoksulluk, güvensizlik, iþsizlik, sömürü, adaletsizlik, þiddet, savaþ, baský ve krizlerdir. Krizin sorumlusu biz çalýþanlar, üretenler deðil. Bizler krizin madurlarýyýz. Buna raðmen egemenler faturayý bize (yani yüzde seksen çoðunluk olan çalýþanlara, vergisini düzenli olarak verenlere) ödetmek istemektedirler. Ekonomik krizin faturasýný gerçek sahibi olan patronlarýn ödemesi ancak iþçilerin kitlesel mücadelesiyle saðlanabilir. Eðer bu konuda kalýcý baþarý istiyorsak toplumu tamamen deðiþtirmeliyiz. Gerçek sosyalist toplumda iþçiler fabrika ve ofislerin kontrolünü ellerine alýp üretimi bir avuç azýnlýðýn kâr hýrsý için deðil, insan ihtiyaçlarý için planlar. Kaynaklarýn nasýl kullanýlacaðýna karar veren eðer toplumun büyük çoðunluðuysa herkes için yeter-
li yiyecek, barýnma, saðlýk ve eðitim saðlamak öncelikli amaç olur. Böyle bir toplumda yararlý mallarýn üretimi büyük bir hýzla artabilir. Ýþsizlik ortadan kalkar. Kaynaklar insanlarý öldürmeye yarayan savaþ sanayinden alýnýp hastanelere, okullara aktarýlýr. “Ama bunlar hayal, geçmiþte kaldý” ya da “burasý Türkiye” diyerek ulusal ve uluslararasý mücadele deneyimlerine “tarihi masal” muamelesi yapmak egemenlerin “böl yönet” politikasýna hizmet eder. Türkiye’de iþçi sýnýfý yenilerek atomize edilmiþ durumda deðil. Ancak laiklik, Kemalizm, milliyetçilik ideolojileri iþçi sýnýfýnýn elini kolunu baðlýyor. Mücadelenin geliþmesini engelliyor. ESK’da oturan Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, SEKA direniþinin enerji sektöründeki özelleþtirmelere karþý topyekün bir mücadeleye dönüþmesi için hiç bir þey yapmadýðý gibi IMF heyetiyle görüþmesinden sonra “Bunlarýn para mara vereceði yok. Parayý versin emeklilik yaþýný altmýþ az, yetmiþe çýkartalým” diyebiliyor. Bir sendika bürokratý olarak tamamen kendi bireysel düþüncesini baþýnda bulunduðu topluluðu hiçe sayarak sorumsuzca söyleyebiliyor. Egemen sýnýfýn fikirleriyle iþçilerin, ezilenlerin haklarý için mücadele edilemez, ancak bürokrat olunur. Bu engelleri aþmanýn yolu egemen sýnýfýn bize dayattýðý idolojiyi kýrmaktan geçiyor. Ne istediðimizi bilirsek ve bu talepler etrafýnda en fazla insaný örgütleyebilirsek sendikacýlarýn bizim çýkarlarýmýzý temsil etmekten baþka çaresi kalmayacaktýr. Bunu baþarabilmek için sendika yöneticilerinden baðýmsýz doðrudan ve demokratik bir þekilde karar alabilen iþyeri komiteleri oluþturmalýyýz. Dayanýþma faliyetini en yaygýn þekilde örgütlemeli, ayrý ayrý mücadeleleri birleþtirmeye çalýþmalýyýz. Yaþadýðýmýz dönemi doðru tahlil ederek, doðru stratejiler ve mücadele hedefleri oluþturabiliriz. Bunun için ulusal ve uluslararasý mücadele deneyimleri bize yardýmcý olup yol gösteriyor.
OKU, OKUT, ABONE OL... M ü z e y ye n Þ a h i n
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS6
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
1 Temmuz 1999
EÐÝTÝME BÜTÇE!
G ü n eþ Y ý l d ý rý m
Okullarýn kapandýðý þu günlerde bir senedir eðitime katký paralarýný ödemeyerek paralý eðitim dayatmasýna karþý direnen öðrenciler karne ve diploma almak ve sýnýf geçme sýnavlarýna girmek için bu parayý ödemeye zorlandýlar. Bizden para almak için hakaretten dayaða kadar her yolu deneyen okul yöneticileri ise Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn okullar için gerekli kaynaðý saðlamamasýndan þikayetçiler. Peki haklýlar mý? Bütçeden eðitime ayrýlan payýn azlýðý konusunda haklýlar. Kardeþ iki halký savaþtýrmak için emperyalist güçlere dakikada milyarlar aktarýrken 98 bütçesinde eðitime ayrýlan pay sadece yüzde 3.3. Silahlanmaya 1991-95 yýllarý arasýnda 8.1 milyar dolar harcayarak en çok silah satýn alan ülkeler arasýnda birinci sýraya yerleþen Türkiye’de halen 100,000 derslik ve 300,000 öðretmene ihtiyaç var. Farklý milliyetlerdeki iþçileri birbirine düþman etmek için tanklara, bombardýman uçaklarýna, helikopterlere ve silah alýmýna harcanan paralar milyonlarca öðrenci için okul ve öðretmen ihtiyacýný karþýlayabilirdi. 1 Tank parasý ile 30 bin çocuða okul yaptýrabilirken, 11 bombardýman uçaðýnýn parasý ile de 135 milyon çocuða öðretim olanaðý saðlanabilirdi. Türkiye, eðitime bütçe ayýrmak yerine NATO’nun peþinde kardeþ halklarý birbirine kýrdýrmak için bütçesinden ödenek ayýrýyor. 1984’ten beri OHAL
bölgesindeki savaþ ve 3,000 köyün boþaltýlmasý nedeniyle Doðu ve Güneydoðu’daki birçok okul kapatýldý. Bu okullarda okuyan öðrenciler de öðretmen ve dersliklerin yetersiz olduðu çevre illerde eðitim görmek zorunda býrakýldý. Bu da yetmezmiþ gibi bu arkadaþlarýmýzýn ana dilde eðitim haklarýný kullanmalarýna izin verilmiyor. Devletin önceliðinin eðitim deðil savaþ olduðu ile ilgili güzel bir örnek de 8 yýllýk eðitim. Ordunun destek verdiði 8 yýllýk eðitim uygulamasý okul, öðretmen ve kaynak yetersizliðinden dolayý büyük sorunlar yaþýyor. Ordu bu durumda bile silahlanmasýný azaltmayý reddediyor. Her zaman olduðu gibi fatura yine emekçilere kesiliyor. 8 yýllýk eðitime katký adý altýnda sigaradan su ve telefona kadar her þeyden kesilen vergilerle emekçilerin sýrtýna artý bir yük ekleniyor. Devlet eðitimden kýsýp silahlanmaya para harcarken okullarýn giderleri “vakýf parasý” adý altýnda ailelerimizin cebinden alýnmaya çalýþýlýyor. Ýþte bu durumda paralý eðitime geçiþ için bir adým olan vakýf paralarý ve üniversite harçlarýna karþý mücahale etmemiz gerekiyor. Emperyalistlere para akýtmak için emekçilerin cebine el atýlmasýna izin vermemek ve savaþa deðil eðitime bütçe verilmesi için mücadele etmek zorundayýz!
Çocuklara kýyýyor efendiler 21.Yüzyýla girerken Türkiye’de ve dünyada iþsizlik uç boyutlara ulaþmýþ durumda. Bir gazetedeki herhangi bir iþ ilaný için günde en az yüz kiþi baþvuruyor. Bunlardan 10’u iþe girebilirken geri kalan doksan kiþi açýkta kalýyor. Ýþe girebilen on kiþi de ortaya koyduðu emeðin karþýlýðýný alamýyor. Yarý aç yarý tok yaþamaya mahkum býrakýlýyor. Peki iþe giremeyen doksan kiþi? Onlar da yeni bir iþ bulma umuduyla iþ ilaný veren yerler arasýnda mekik dokuyorlar. Peki bu duruma onlarý zorlayan sistem nasýl bir sistem? Bu sistem kâr ve rekabete dayalý ezilen kesimin hiç bir çýkarýný savunmayan, acýmasýz, yok edici bir sistem. Bu yok edici sistem içinde en çok ezilenler çocuk iþçiler. Çocuk iþçiler en aðýr þartlarda, en kötü ortamlarda günde en az on saat çalýþmak zorunda býrakýlýyor. Çalýþan çocuk iþçilerin yüzde 91.4’ünde çeþitli saðlýk problemleri ortaya çýkýyor. Çocuklarýn erken yaþta çeþitli nedenlerle çalýþma hayatýna itilmeleri kabül edilemez bir gerçektir. Peki bu sistem nasýl parçalanýr? Tabii ki büyük bir iþçi hareketi ile. Ýþçi sýnýfýnýn zincirlerinden baþka kaybedecek bir þeyi yoktur. Kazanacaðý çok daha güzel bir dünya var. Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Sosyalizm!
Ha s an G ö ko ð l a n
1 Temmuz 1999
Dev le tin ön ce lik le ri kimden yana? Tü rk an Uz u n
Devlet, emekli bile olamadan ölüp gitmemize neden olacak yasalar çýkartýrken “yeterli pa ra yok” bahanesine sarýlýyor. Ayný gerekçeyle 1993 yýlýndan bu yana yaþam standartý yüzde 60 gerileyen memurlara yüzde 20’den fazla zam veremem diyor. Para yok deniliyor ama Türkiye bütçesinin üçte birden fazlasý birkaç bin kiþiye faiz olarak ödeniyor. Ýnsan öldürmek üzere son teknolojiyle donatýlmýþ savaþ helikopterleri için “para yok” demeyen devlet 4 milyar dolarý buluveriyor.
Sermayeye kýyak Devlet, burjuva ekonomistleri bile dehþete düþüren yüzde 115 faizle borçlandýðý tefecilere her ay 1 katrilyon lira faiz ödüyor. Tefecilere gösterilen bu bonkörlük kamu çalýþanlarýna da gösterilseydi maaþ zammý için konuþulan rakam yüzde 20-25 deðil, yüzde 150-160 olurdu. Beyana dayanan yeni vergi uygulamalarý zenginler için gelir vergisi yükünü azal týyor. Sabancý’nýn 4.5 milyar dolarlýk, Rahmi Koç’un da 2.8 milyar dolarlýk servet biriktirip dünyanýn en zengin 100 kiþisi arasýna girdiði Türkiye’de patronlarýn verdiði yýllýk vergi ortalama 558 milyon lira. Buna karþýlýk ücretliler 1998 yýlýnda ortalama 2 milyar lira ver gi ödediler. Hem de patronlarýn aksine bizler vergimizi peþin ödüyoruz. En büyük tefeciler olan bankacýlarýn ve borsacýlarýn vergi yükleri anayasaya aykýrý bir kýyakla 1 katrilyon lira azaltýldý. Vergilerde yapýlan son düzenlemelerde Kurumlar Vergisi yani büyük þirketlerin ödediði vergi yüzde 46’dan yüzde 20-25’e düþürüldü. Almanya’da kurumlar vergisi yüzde 50 diðer ülkelerde de yüzde 35 civarýnda. Deveyi hamuduyla yutan iþverenler, ellerindeki paralarý “nereden bulduklarýný” açýklamak da istemiyor. Cumhurbaþkaný Demirel de “Nereden buldun sorusu yanlýþtýr. Vatanda þa namuslu olduðunu ispatla diyemezsiniz” diyerek onlara arka çýkýyor. “Nereden buldun” sorusu Cavit Caðlar gibi, Ýnterbank aracýlýðýyla devletten 51.6 trilyon li ra hortumlayan, 130 milyon aylýk gelir beyan ederek milyarlarca dolar serveti biriktirenler için “cansýkýcý” tabii. Biz kazandýðýmýz üç kuruþun nereden geldiðini çok kolay açýklayabi liriz. Ýþdünyasýna böylesine vergi kýyaklarý geçilirken ortaya çýkan vergi açýklarý tüketiciye yeni vergiler getirilerek kapatýlmaya çalýþýlýyor. Bir süre den beri rafta olan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) önümüzdeki dönem görüþülecek. Cep telefonu na uygulanmak istenilen ÖTV, kol saatine uygulanacak olanýn sadece onda biri, sigaranýn vergisi de þampanyanýnkinden daha yüksek. Yani devlet düþük gelirlilerin kullandýðý mallara daha aðýr vergiler getiriyor. Türkiye’de emekçiler hem genel olarak hem de kiþi baþýna patronlardan kat kat fazla vergi veriyorlar. Üstelik devlet para yok diye ciyaklarken patronlarýn sýrtýný sývazlýyor, vergilerini düþürüyor. Bunun sonucu, Türkiye’nin en zengin yüzde 20’sinin milli gelirden aldýðý pay yýldan yýla artarak yüzde 55’i aþtý. Bu arada en fakir yüzde 20’nin payý ise sürekli gerileyerek yüzde 5’in altýna indi.
Özelleþtirme vurgunu Kar etmiyorlar, devlete yük oluyor gibi nedenlerle Kamu Ýktisadi Te þebüsleri 1986’dan beri özelleþtirilmeye baþlandý. Son 12 yýldýr 4,8 milyar dolarlýk özelleþtirme yapabilmek için devlet 4.5 milyar dolar harcadý.
Patronlarýn pirim borçlarýný ödemelerini saðlamak, sigortasýz iþçi çalýþtýrýlmasýný önlemek dururken devlet yine çalýþanlara yöneliyor. Zaten asgari düzeyde olan sosyal ve ekonomik kazanýmlarýmýzý asgarinin de altýna çekerek yaþamý çekilmez hale getiriyorlar. Mesut Yýlmaz, “Türk ekonomisi yapýsal problemleri olmasýna raðmen dinamik bir ekonomi” diyerek övünüyor. Bu dinamikliðin temelinde çalýþanlarýn her geçen gün yeni hak gasplarýna uðramasý yeni bedeller ödemesi var. Yöneticilerin çözüme yönelik çabalarý yok. Onlarýn derdi bu çarký devam ettirmek. Bu nedenle de yüzde seksen çoðunluðun yaþam koþullarýnýn daha da kötüye gitmesi onlara pek bir þey ifade etmiyor. Çözüm çoðunluðun iþi olmalý.
Sermaye, mafya, çete KÝT’leri devlet teþfikleriyle satýn aldý ama ödemeleri bile yapmýyor. Devlet “param yok” diyen þirketlerin ödemelerini yüzde 10 gibi komik bir faizle erteliyor. KÝT satýn alan ve borcu devletin büyük bonkörlüðü ile erte lenen þirket ne yapýyor dersiniz? Parayý dolar hesaplarýna yatýrýp yüzde 20 net faiz alýyor. Dahasý özelleþtirilen þirketler üretime devam etmiyor. Özelleþti rilen 36 þirket kapandý. Þirketler aldýklarý teþfikleri cebe indirip faize yatýrdýlar. Özelleþtirmeler rantiyecileri, mafya ve çeteleri beslemenin bir baþka yolu oldu.
Olan yine emekçiye oldu yani. Bir yandan iþimizi kaybettik, diðer yandan taþeronlaþtýrma ile örgütlenme ve sendikal haklarýmýzý. Üstelik de özelleþtirilen ve üretime devam eden þirketlerin sunduðu hizmetlerdeki fi yat artýþlarý cebimizi yakýyor. Türk-Ýþ’de örgütlü 15 bin iþçi özelleþtirmeler nedeniyle iþsiz kaldý. Havaþ’ta örgütlenmeye çalýþan 2,300 iþçi iþten atýldý. Ama bu sadece buzdaðýnýn görünen tarafý. Belediyelerde, eðitimde, saðlýk ve ulaþým alanýnda yaþanan taþeronlaþtýrma hesaba katýlýrsa, rakam lar çok daha yüksek.
Sayfa 5
Mezarda emeklilik
“Ý þ ç i l e r t a r i h i n n e sn e s i d e ð i l ö z n e s i d i r”
Uganda’da emeklilik yaþý kadýn ve erkeklerde 55. Ancak Uganda’da yaþam ümidi, yani ortalama yaþam süresi kadýnda 46, erkekte ise 43. Diðer bir ifade ile Uganda’da çalýþanlar emeklilik hakkýný kazanamadan ölüyorlar. Türkiye’de de yöneticiler, çalýþanlarýn emekli olmadan ölmesini yani mezarda emekliliði öngörüyorlar. Türk Tabipler Odasý’nýn bulgularýna göre, Türkiye’de her on kiþiden beþi 65 yaþýna varmadan ölüyor. Her on kiþiden ancak bir tanesi 70 yaþýna kadar yaþayabiliyor. Ödediðimiz vergilerin sosyal güvenliðimiz için harcanmasýný istiyoruz. Diðer ülkelerle karþýlaþtýrdýðýmýzda bütçeden sosyal güvenliðe ayrýlan para Almanya’da bütçenin %40’ý, Ýngiltere’de %35’i, ABD’de %25, Türkiye’de ise sadece yüzde 10. Hükümet emeklilik yaþýný 60’a çýkarmak istiyor. Emekçilerin giderek fakirleþtiði de hesaba katýlýrsa bu yasa “mezarda emeklilik” anlamýna geliyor. Hükümet bu þekilde SSK’ýn açýklarýný kapatacaðýný söylemekte. Ancak devlet SSK’ya diðer ülkelerde yapýlan kadar katký yapsa ve iþverenlerin sigorta paylarýný toplasa zaten SSK’nýn açýðý olmaz. Üstelik þu anda 4.5 milyon iþçi sigortasýz ve her türlü haktan mahrum olarak çalýþtýrýlýyor. Ýþverenler iþçileri sigortalamaya zorlansa açýðý 1 katrilyon lira olan SSK en az 1.7 katrilyon lira gelir saðlar. Böylece SSK bütçesi açýk vemez. Emeklilik yaþý artýrýlmadan emeklilerin yaþam standartlarý iyileþtirilebilir. Ancak devlet, iþverenlere ve onlarýn kârlarýna dokunmaktansa çalýþanlarýn iþbaþýnda ölmelerini, emekliliði görecek kadar yaþayanlarý da açlýða mahkum etmeyi yeðliyor.
Egemen fikirleri kýrmalýyýz
Kimin devleti?
Mezarda emekli olmak istemiyoruz!
Ýþçi Demokrasisi
Bu devlet patronlarýn devleti, milyonlarca emekçinin kol ve kafa emeði ile yarattýðý deðerlerin patronlarýn cebine girmesine bekçilik yapýyor. Her attýðý adým buna hizmet ediyor. Emekçileri alanlarda coplatan, 3 bin Kürt köyünü boþaltan, islamcý harekete karþý savaþ açan, bu duruma isyan edenleri de idamla korkutmaya çalýþan yöneticilerin derdi, bizim ürettiðimiz pastadan aslan payýný Sabancý ve Çaðlar gibilerin almasýný saðlamak. Tabii bu hizmetleri karþýlýðýnda kendileri de pastanýn kremasýný götürüyorlar. Dünya ekonomisinin krizinden Türkiye de payýný aldý. 1998 yýlýnda Geçen yýlýn son üç ayýnda üretim yüzde 1.7 azaldý. Yani paylaþýlacak pasta küçüldü. Pasta küçülürken pay alma mücadelesi daha da çetinleþir. Þu anda devlet ve patronlar kendi paylarýný korumak konusunda çok güvenliler. 12 Eylül darbesiyle devlet ve patronlar lehine bozulan toplumsal dengeler 1989 sonrasý eylemlerle yeniden emekçiler lehinde deðiþmeye baþlamýþtý. Ancak Körfez Savaþý nedeniyle milliyetçi duygularý kabaran iþçi hareketi devlete destek olmak için geri çekildi. Sendika ve partilerimiz Güneydoðu’da süren savaþý onayladý. Faturasýný cebimizden ödedik. Yönetici sýnýfýn islamcý harekete ve Kürtlere karþý mücadelesinde devletin yanýnda taraf tuttuk. Devlet biraz daha güçlendi, iþçi hareketi biraz daha bölündü. Pastadan aldýðýmýz pay giderek küçüldü, fakirleþtik. Patronlar ise ceplerini doldurdular, yarattýðýmýz deðerleri, ödediðimiz vergileri hortumladýlar. Bu gidiþata “dur” demenin tek yolu emek cephesini inþa etmek, devletin ve patronlarýn çýkarlarýný deðil kendi çýkarlarýmýzý savunmak, bizi bölen laiklik ve milliyetçiliðe karþý sýnýfýmýzýn çýkarlarýný savunmaktýr. Patronlar, “10 katrilyon faizi cebime indirmeyeyim de devlet açýklarýný kapatsýn” demiyor. “16 katrilyon deðerindeki fabrikayý 480 milyara kapatmayayým, deðeri neyse ödeyeyim” diyen patron duydunuz mu hiç? “Ayda 130 milyonla yaþýyormuþum gibi masal beyanlar vermek yerine gerçek gelirimi bildireyim, vergi yüküm neyse ödeyeyim” diyen patron yok. Onlar sadece kendi çýkarlarýný düþünüyorlar. Biz de kendi çýkarlarýmýzý korumayý bilmeliyiz. “Savaþa deðil emekçiye bütçe”, “özelleþtirmeye hayýr” demeliyiz. Çýkarlarýmýz etrafýnda birleþmeliyiz. Bu toplumun çoðunluðunu emekçiler oluþturuyor, bizim birliðimiz karþýsýnda hiçbir güç dayanamaz.
Kapitalizimde üretim sosyal bir süreçtir. Ancak mülkiyet sosyal deðildir. Mülkiyet bireylerin, þirketlerin ve devletlerin elindedir. Farklý sermayeler, kapitalist þirketler ve ülkeler arasýndaki rekabet, bütün patronlarý sermaye birikimi yapmaya zorlar. Bu birikimi gerçekleþtiremezlerse batmaya mahkum olurlar. Kapitalizmin anarþisi, sermaye birimleri arasýndaki rekabet ve her kapitalist iþletmede yaþanan baský ayný olgunun iki farklý yansýmasýdýr.Kapitalistler arasýndaki þavaþýn faturasý iþçilere çýkartýlýr. Ýþçiler ise bu faturayý ödememek için mücadele ederler. Dolayýsýyla iþçiler tarihin nesnesi deðil öznesidir. Patronlarýn verimliliði artýrmak için üretimin hýzlandýrmasý doðal karþýlanýr.Ancak iþçiler sömürüyü artýrmak giriþimine direnmeye çalýþtýklarýnda “sabatör”olarak damgalanýrlar. Ekonominin genel durumu patronlarýn kâr hýrsýný dizginlemiyor. Bir þirketin yüzde elli, yüzde yüz kâr ettiði bizlere iyi haber olarak duyurulur. Ancak iþçiler yüzde otuz, yüzde elli ücret artýþý istediklerinde “aç gözlü, kan emici” olarak damgalanýrlar. Kapitalizimde üretim insan ihtiyaçlarýna deðil, üretim araçlarýna sahip bir avuç azýnlýðýn kâr hýrsýna yöneliktir. Sonuç ise yoksulluk, güvensizlik, iþsizlik, sömürü, adaletsizlik, þiddet, savaþ, baský ve krizlerdir. Krizin sorumlusu biz çalýþanlar, üretenler deðil. Bizler krizin madurlarýyýz. Buna raðmen egemenler faturayý bize (yani yüzde seksen çoðunluk olan çalýþanlara, vergisini düzenli olarak verenlere) ödetmek istemektedirler. Ekonomik krizin faturasýný gerçek sahibi olan patronlarýn ödemesi ancak iþçilerin kitlesel mücadelesiyle saðlanabilir. Eðer bu konuda kalýcý baþarý istiyorsak toplumu tamamen deðiþtirmeliyiz. Gerçek sosyalist toplumda iþçiler fabrika ve ofislerin kontrolünü ellerine alýp üretimi bir avuç azýnlýðýn kâr hýrsý için deðil, insan ihtiyaçlarý için planlar. Kaynaklarýn nasýl kullanýlacaðýna karar veren eðer toplumun büyük çoðunluðuysa herkes için yeter-
li yiyecek, barýnma, saðlýk ve eðitim saðlamak öncelikli amaç olur. Böyle bir toplumda yararlý mallarýn üretimi büyük bir hýzla artabilir. Ýþsizlik ortadan kalkar. Kaynaklar insanlarý öldürmeye yarayan savaþ sanayinden alýnýp hastanelere, okullara aktarýlýr. “Ama bunlar hayal, geçmiþte kaldý” ya da “burasý Türkiye” diyerek ulusal ve uluslararasý mücadele deneyimlerine “tarihi masal” muamelesi yapmak egemenlerin “böl yönet” politikasýna hizmet eder. Türkiye’de iþçi sýnýfý yenilerek atomize edilmiþ durumda deðil. Ancak laiklik, Kemalizm, milliyetçilik ideolojileri iþçi sýnýfýnýn elini kolunu baðlýyor. Mücadelenin geliþmesini engelliyor. ESK’da oturan Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, SEKA direniþinin enerji sektöründeki özelleþtirmelere karþý topyekün bir mücadeleye dönüþmesi için hiç bir þey yapmadýðý gibi IMF heyetiyle görüþmesinden sonra “Bunlarýn para mara vereceði yok. Parayý versin emeklilik yaþýný altmýþ az, yetmiþe çýkartalým” diyebiliyor. Bir sendika bürokratý olarak tamamen kendi bireysel düþüncesini baþýnda bulunduðu topluluðu hiçe sayarak sorumsuzca söyleyebiliyor. Egemen sýnýfýn fikirleriyle iþçilerin, ezilenlerin haklarý için mücadele edilemez, ancak bürokrat olunur. Bu engelleri aþmanýn yolu egemen sýnýfýn bize dayattýðý idolojiyi kýrmaktan geçiyor. Ne istediðimizi bilirsek ve bu talepler etrafýnda en fazla insaný örgütleyebilirsek sendikacýlarýn bizim çýkarlarýmýzý temsil etmekten baþka çaresi kalmayacaktýr. Bunu baþarabilmek için sendika yöneticilerinden baðýmsýz doðrudan ve demokratik bir þekilde karar alabilen iþyeri komiteleri oluþturmalýyýz. Dayanýþma faliyetini en yaygýn þekilde örgütlemeli, ayrý ayrý mücadeleleri birleþtirmeye çalýþmalýyýz. Yaþadýðýmýz dönemi doðru tahlil ederek, doðru stratejiler ve mücadele hedefleri oluþturabiliriz. Bunun için ulusal ve uluslararasý mücadele deneyimleri bize yardýmcý olup yol gösteriyor.
OKU, OKUT, ABONE OL... M ü z e y ye n Þ a h i n
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS6
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Temmuz 1999
Em pery alist düny a düz e ni nasýl iþler?
Emperyalizm nedir? Ý s me t Þa h i n / S el ç u k Y av u z apitalizm, sermayeler arasýndaki rekabete dayanan uluslararasý bir sistemidir. Bu özellik kapitalizmin doðmaya baþladýðý on altýncý yüzyýldan beri vardýr ve giderek daha da belirginleþmektedir. Sermayedarlar kendi egemenliklerini korumak için siyasi, askeri ve ideolojik bir örgütlenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaca yanýt veren en önemli kurum devlettir. Devlet, “burjuvazinin ortak icra organý” olarak tanýmlanabilir. Kapitalist rekabet sýrasýnda ancak güçlü olanlar ayakta kalabilir. Zaman içinde küçükler büyükler tarafýndan yutulur ve tekeller ortaya çýkar. Þirketler ulusal sýnýrlarýn ötesine yayýldýkça uluslararasý tekeller oluþur. Bu devasa þirketler yatýrým yaptýklarý ülkelerdeki ayaklanmalardan ve rakip sermaye gruplarýndan korunmak için de devlete gereksinim duyarlar. BP, Mobil, Shell, Exson gibi petrol devleri körfezdeki çýkarlarýný ABD ve Ýngiliz devletleri aracýlýðýyla koruyup kollarlar. Bu þirketlerin kendi ordularý yoktur. Bu nedenle þirketlerin uluslararasý düzeydeki yatýrýmlarý büyüdükçe devletler için bu þirketlerin çýkarlarýný korumak daha önemli hale gelir. Ancak sermayelerin geliþimi eþitsizdir. Bugün Amerikan çokuluslu þirketleri ve onlarýn ortak çýkarlarýnýn temsilcisi ABD devleti ile Portekiz sermayesi ve Portekiz devletinin gücü karþýlaþtýrýlamayacak kadar eþitsizdir. Ekonomik olarak güçlü olan kapitalistler güçlü devletlere sahiptirler. Güçlü devletler ise güçlü ordulara. Aksi takdirde temsil ettikleri sermaye gruplarýnýn uluslararasý düzeydeki çýkarlarýný koruyamazlar. Bu, þirketlerle içiçe geçmiþ devletler hiyerarþisi sistemine emperyalizm denir. Birbiriyle hem ulusal hem de ulusla-
K
rarasý düzetde rekabet halinde olan sermaye gruplarý ve bunlarý temsil eden ulus devletler arasýndaki iliþkilerde güçlü olanlar daha zayýflar üzerinde etkinlik saðlar. Bu, emperyalist hegemonya iliþkisidir.
Sistemin jandarmasý ABD bu piramidin en tepesinde yer alýyor. Almanya, Kanada, Fransa, Ýngiltere gibi geliþmiþ kapitalist ülkeler hemen ABD’nin altýnda, Türkiye, Ýspanya, Yunanistan, Irak, Ýran, Mýsýr gibi ülkeler de biraz daha altta yer alýyor. Piramidin daha da altlarýnda Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan, Kýbrýs gibi ülkeler, onlarýn da altýnda Somali gibi en yoksul Afrika ülkeleri var. Uluslararsý þirketlerle içiçe geçmiþ bu devletler arasýnda sürekli bir rekabet var. Þu anda piramidin en tepesinde bulunan ABD, bu konumunu korumak için dünyanýn en büyük ve en donanýmlý ordusunu elinde tutuyor. Uzak Doðu’dan, Afrika’ya, Körfez’den Kürdistan’a, Balkanlar’dan Orta Amerika’ya kadar bütün dünyaya müdahale edip gerektiðinde iþgallere giriþiyor.
A l t - e mp e r y a l i z m Emperyalist hegemonya iliþkisi içindeki bütün devletler kendi konumlarýný güçlendirmek amacýyla zaman zaman daha büyük emperyalist devletlerle çatýþmayý göze alabiliyorlar. Ýran, Irak, Sýrbýstan, Türkiye gibi ülkeler yakýn tarihte bu tür giriþimlerde bulundular. Kafkasyadan Kýbrýs’a, Somali’den Balkanlara kadar birçok ülkeye asker gönderen, operasyonlara bizzat katýlan ve bölgesindeki tüm halklara zorla kendisini dayatan Türkiye, alt emperyalist bir ülkedir.
Em pery al ist Kur um lar Sermayenin uluslararasý dolaþýmýný düzenleyen, herkesi bu düzenlemeye uymaya zorlayan, kapitalizme yöneltilen saldýrýlarý püskürten, genel olarak sistemin uluslararasý düzeydeki iþleyiþini garantilemeye çalýþan IMF, Dünya Bankasý, Birleþmiþ Milletler, NATO gibi kurumlar emperyalist hiyerarþiyi yansýtýrlar. Mesela Türkiye de IMF üyesidir, Almanya da. Ancak Endonezya’ya kredi verilip verilmemesindeki kararda Almanya ve Türkiye’nin etkisi çok farklýdýr. Týpký Rahmi Koç ile Ýstanbul yolu üzerinde birkaç yüz kiþinin çalýþtýðý bir fabrika sahibinin Türkiye’nin yönetimindeki etkisi arasýndaki fark gibi. Her ikisi de sermayedar olmasýna karþýn Koç, sahip olduðu sermaye birikimi daha fazla olduðu için tartýþmasýz olarak daha etkili bir konuma sahiptir.
Zenginler Klübü toplantýsý Avrupa’daki yoksul ve iþsizlerin hýþmýna uðradý.
Küresel sermayeye karþý küresel direniþ D I MF Ýs y an la rý 10 bin bebe k ölüyor B D
ünyanýn en zengin 8 ülkesinden oluþan G8’in Almanya’nýn Köln kentinde 18-20 Haziran’da yapýlan toplantýsý sermaye karþýtlarýnýn hýþmýna uðradý. apitalist sistemin kâr önceliðine karþý çýkan, “Yoksulluða, Irkçýlýða ve Savaþa HAYIR”, “Fakir ülkelerin borçlarý silinsin”, “Küresel sermayeye karþý küresel direniþi yaymalýyýz” diyen 30 bin gösterici, Almanya’da 9 kilometrelik bir insan zinciri oluþturdu. “Yeni bin yýla girerken, IMF ve Dünya Bankasý’na Hayýr” diyen ve 17 milyon kiþinin imzasýný taþýyan dilekçe toplantýnýn ikinci günü Almanya Baþbakaný Gerhard Schröder’e sunuldu. ngiltere’de de baþkent Londra’nýn merkezinden baþlayan gösteri borsa ve bankalar merkezine yöneldi. Borsayý basan göstericilerle polis arasýnda saatler süren çatýþmalar oldu. Ýngiliz basýný, yoksul ülkelerle dayanýþan bu gösteri-
K
Ý
cileri “aþaðýlýk çeteler” diye damgaladý.
ünyada 1.3 milyar insan günde sadece 1 dolarla yaþamak zorunda. Birleþmiþ Milletler’e göre, dünyada 850 milyon insan aç. G8 toplantýsýnýn yapýlýðý üç günlük sürede 30 bin bebek yoksulluk nedeniyle öldü. MF’nin kredi vermek için dayattýðý yapýsal deðiþiklik programlarý dünyanýn her yerinde ayný. Bunlar kamu harcamalarýnýn özellikle eðitim ve saðlýk alanýnda azaltýlmasý, özelleþtirmeler yapýlmasý ve fiyat kontrollerinin kaldýrýlmasýný istiyor. Bu programý uygulayan hükümetlere kredi açýlýyor. Türkiye’de de olduðu gibi ülke ekonomisi rantiyeciler ve IMF kasalarýný doldurmak için çalýþýr hale geliyor. Bütün örnekler, IMF programlarýnýn giderek daha fazla borçlanmaya ve yoksulluðu artýrmaya neden oldu-
I
ðunu kanýtlýyor.
orç bataklýðý ve yoksullaþma dünya emekçileri için bir kader deðil. Üretimden gelen gücümüzle bu programlarý çöpe atabiliriz. 1974 ve 1977’de Mýsýr’da, 1980’ler boyunca Fas, Tunus, Ürdün, Lübnan, Cezayir’de, 1990’larda da Malavi, Nijerya, Kenya ve Zimbabve’de IMF programlarýna karþý büyük kitle hareketleri yaþandý. Kimi yerlerde hükümetler düþtü. Bunlar tarihe IMF Ýsyanlarý olarak geçti. Son olarak Endonezya halký “IMF’ye hayýr” dedi ve 32 yýllýk diktatör Suharto diktasý yýkýldý. Güney Kore’deki kitlesel mücadeleler de Kim Daejung’un egemenliðini tehdit ediyor. ürkiye’de de sadaka zamlara, özelleþtirmelere, mezarda emekliliðe karþý vereceðimiz mücadelelerle IMF programlarýný çöpe atabiliriz.
T
Türkiye IMF’ye baðýmlý mý? IMF’nin Türkiye’den istediði þeylerin baþýnda emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi, ücret artýþlarýnýn düþük tutulmasý, özelleþtirmelerin hýzlanmasý geliyor. Dünya emperyalist sisteminin bir aracý olan IMF Türkiye’nin bu programý uygulamasýný ve bizim yaþam standardýmýzýn düþürülme-
sini istiyor. Ancak Türk yönetici sýnýfýnýn rýzasý olmadan IMF bu programý uygulayamaz. IMF kendisinden kredi isteyen Türk Devleti’ne “bu programý uygularsan para veririm” diyor. Yani Türkiye bu reçeteye rahatlýkla “hayýr” diyebilir. Ne varki IMF’nin istedikleri
Türk yönetici sýnýfýnýn da gözlerini parlatýyor. Emekçilerin yaþamýný zorlaþtýrýp patronlarý rahatlatmayý amaçlayan ve “IMF dayatmasý” olarak sunulan bu program Türk yönetici sýnýfýnýn da programý. Türk yönetici sýnýfý da, IMF de ekonomik krizin bedelini bize ödetmek istiyor. Bi-
ri kapitalizmin uluslararasý düzeydeki ortak çýkarlarý için, öteki direkt kendi çýkarý için… IMF’nin söylediklerini yapmak için çok hevesli olan Türkiye’deki egemenlerin tek endiþeleri bu programýn sonuçlarýna karþý oluþacak tepkinin kitlesel bir harekete dönüþmesi.
Avrupa ülkelerinde “kapitalizme hayýr” sloganýyla, dünyanýn en fakir ülkelerinin 70 milyar dolarlýk borçlarýnýn silinmesini saðlayan hareket, geliþmekte olan ülkelerde kendi patronlarýný hedef alan iþçi hareketiyle birleþince dünya patronlarý kendilerine kaçacak delik arayacaklardýr.
1 Temmuz 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 7
Türkiye bir sömürge mi? Ö n d e r A l çi ç e k / S e r t u ð Ç i ç e k Türkiye’nin ABD ve batýlý güçlerin bir sömürgesi ya da yarý-sömürgesi olduðunu savunan anlayýþ, devletler arasýndaki hiyerarþiyi bir sömürge-baðýmlýlýk iliþkisi olarak tanýmlar. Bu fikrin savunucularý ABD’yi neredeyse tek düþman ilan ederler. Oysa dünyayý ahtapot kollarýyla sarmýþ tek emperyalist güç ABD deðildir. Dev tekeller, uluslararasý þirketler ve devletlerin içiçe geçtiði dünyamýzda, her devlet temsil ettiði ulusal sermaye grubunun gücünü yansýtýr. Kapitalist devletler arasýndaki ekononomik, politik ve askeri hiyerarþi-hegemonya iliþkisi tek taraflý deðildir. Bütün sermaye gruplarý ulusal ve uluslararasý düzeyde birbiriyle rekabet halinde olsalar da birbirlerinden karþýlýklý olarak yararlanmaya çalýþýrlar. Zaten kapitalist üretim tarzý baþka tür bir iliþkiye olanak vermez. Ulusal, sektörel, coðrafi olarak iþbölümü ve uzmanlaþma kaçýnýlmazdýr. Devletleri þirketlere benzeterek emperyalist hiyerarþinin nasýl iþlediðini basitleþtirerek açýklayalým: Büyük firma büyük bir iþ alýr. Ýþlerin çeþitli bölümlerini daha küçük þirketlere yaptýrýr. Sipariþi veren büyük firmanýn küçükler üzerinde bir hegemonyasý vardýr. Ancak bu du-
rum büyük firmanýn küçük firmayý sömürdüðü anlamýna gelmez. Çünkü sömürünün kaynaðý “artý-deðer”dir. Artýdeðer yaratan güç ise “firma” deðil iþçi sýnýfýdýr. Yani sömürülenler sadece iþçilerdir. Küçük firmalar ile büyük firmalar arasýndaki baðýmlýlýk iliþkisi de tek taraflý deðildir. Bu iliþkide de büyük firma daha avantajlý konumdadýr ama bu durum küçük firma sahibinin baðýmsýz olmadýðý anlamýna gelmez. Küçük patron kendi iþyerinin hakimidir. Bu patronlar rekabetin doðal sonucu olarak sürekli birbiriyle didiþirler. Küçük, büyüðün yerine göz diker, büyük de durumunu korumaya çalýþýr. Böyle bir iliþkide küçük patronun büyüðe baþkaldýrýsý, küçük firmada çalýþan iþçilerin destekleyeceði bir “baðýmsýzlýk savaþý” deðildir. Büyük patrona karþý mücadele, ancak kendi patronlarýna karþý mücadeleyle birlikte yapýlýyorsa iþçilerin çýkarýna olabilir. (Büyük firmanýn iþçileri kendi patronlarýna karþý her hareketi desteklemelidirler.) Kapitalist ülkeler hiyeraraþisinde altlarda olan ülkelerin iþçileri kendi devletlerini savunarak emperyalizme karþý mücadele edemezler. Çünkü o devletler ulusal sermayeyi yani kendi patronlarýný temsil etmektedir. Bizim çýkarlarý-
mýz kendi patronlarýmýzla deðil diðer ülkelerin iþçi sýnýflarýyla birlik olmak, dayanýþmaktadýr. Yani enternasyona-
lizmdedir. Emperyalizme karþý mücadele, ulusal temelde deðil anti kapitalist ve enternasyo-
nalist temelde olmalýdýr. Gözümüzü tüm dünyaya dikip sosyalizm için mücadele etmeliyiz.
Orta Asya petrolü: Yeni bir Ortadoðu mu?
Türkiye kurtlar sofrasýnda Azeri, Türkmen ve Kazak petrol rezervlerin dünya piyasasýna nasýl açýlacaðý konusundaki rekabet alabildiðine kýzýþtý. Türk yönetici sýnýfý da uluslararasý düzeyde patronlarýn iþtahýný kabartan bu pastadan pay almaya çalýþýyor. Cumhurbaþkaný Demirel, “Türkiye’nin yeni bölgesel ve küresel rolü, Avrasya’da oluþan yeni enerji denklemlerindeki belirleyici konumuyla daha da belirginleþiyor“ derken konunun Türk egemen sýnýfý açýsýndan önemini ifade ediyor. Böylesi bir kaynaðýn akýþýný kontrol edenler ekonomik ve stratejik olarak çok önemli bir
mevzi kazanacaklar. Petrolün taþýnmasý için sekiz boru hattý önerisi tartýþýlýyor. Ancak hatlarýn geçebileceði ülkelerin hemen hemen tamamýnda savaþ var. Ermenistan Azerbeycan ile, Gürcistan Abhazya ile savaþ halinde. Balkanlar daðýlma süreci içinde kaynayan kazan. Türkiye’de 15 yýldýr süren bir savaþ var. Bölgedeki istikrarsýzlýk petrol þirketleri için güvenli bir taþýma hattý sorunu yaratýyor. Petrol þirketleri açýsýndan en ekonomik hattýn Ýran’dan geçmesi iþleri daha da karýþtýrýyor. En þanslý adaylar olarak görülen Türkiye, Yunanistan ve Ýran birbirleriyle rekabet halinde. Batýlý büyük emperyalist güçler de bu mücadeleye seyirci kalmýyor elbette. Türkiye, Ýran, Yunanistan gibi alt-emperyalist ülkelerin bu bölgedeki hegemonya mücadelelerinde kendi çýkarlarýna uygun olarak tutum alýyorlar. Türkiye pastadan pay alabilmek için, týpký diðer emperyalist güçler gibi, Orta Asya ülkeleri siyasetine müdahale ediyor. Bu ülkelere çeþitli mali yardýmlar yapan Türkiye, Azerbaycan’da darbe yaptýrmaya teþebbüs edecek kadar ileri gidebiliyor.
TÜRKÝYE NEDEN SÝLAHLANIYOR? Türkiye, 1993-97 yýllarý arasýnda dünyada en çok silah satýn alan üçüncü ülke. Silahlanmanýn bahanesi olarak da çevremizdeki “düþman ülkelerin silahlanmasý” gösteriliyor. Oysa Türkiye 1997 yýlýnda, Yunanistan, Suriye ve Ýran’ýn askeri harcamalarýnýn toplamý kadar silahlanma harcamasý yaptý.
na sahip tek ülke. Sýk sýk Irak’ýn kuzeyine büyük birlikler yolluyor. Arnavutluk, Bosna, Kosova gibi çatýþmalý bölgelere büyük bir hýz ve istekle askeri birlik yollayan Türkiye, Somali’den Kore’ye kadar her yere müdahale edebileceðini kanýtlamýþ ve çeyrek yüzyýldýr Kýbrýs’a yerleþmiþ durumda.
Ko mþular a ko rku
“Ýnsani nedenler” ya da “tarihsel baðlar” öne sürerek çeþitli ülkelere askeri müdahalelerde bulunan Türkiye, ABD’nin bölgedeki en önemli dostu. Türkiye’nin Kore’yle baþlayan emperyalist müdahaleler listesi oldukça kabarýk. Kore’ye 25.000 kadar asker yollayan ve 3,000’e yakýnýnýn ölmesine neden olan Türkiye yönetici sýnýfýnýn bu saldýrganlýk ve cesaretinin
Türkiye, ordusu ve silah gücüyle bulunduðu bölgede en fazla tedirginlik yaratan askeri güç haline geldi. Türk uçaklarý Sýrp sivilleri bombalarken Orgeneral Kývrýkoðlu, “Türkiye dost ve düþmana korku salmaktadýr” diyerek bu durumu teyid ediyordu. Türkiye bu gücü aracýlýðýyla bölgenin jandarmalýðýna soyundu. ABD dýþýnda F-16 savaþ uçaðý üretme lisansý-
Türkiye’nin askeri müd ah aleleri
uluslararasý düzeydeki “ödül”ü 1952’de NATO’ya tam üyelik oldu. Emperyalizmin bölgedeki en güvendiði kalelerinden biri olan Ýran’daki þah rejimi 1979’da devrildiðinde Türk egemen sýnýfý ABD emperyalizmin bölgedeki çýkarlarýný bekleyecek güçlü bir “alt-emperyalist” olmayý hedefliyordu. Bu amacýný 12 Eylül 1980’den itibaren daha açýk ve kararlý bir þekilde gösteren Türkiye’ye o dönemde 30 milyar dolar kredi verilmesi boþuna deðildir. Birleþmiþ Milletler ordusu Somali’den arkasýnda 10.000 sivilin cesedini býrakarak çýkarken “Barýþ Gücü’nün” komutaný Türk generali Çevik Bir’di. Arnavutluk’taki banker ayaklanmasýna karþý devleti korumak üzere gönderilen “Barýþ Gücü” içinde de Türk askerleri vardý.
Silahlý r ekabet Kapitalizm ortaya çýktýðýndan beri sermayeler arasýnda uluslararasý düzeyde bir rekabet var. Sermaye daha fazla birikim ve kâr için “globalleþmekte”, yani ulusal sýnýrlar dýþýna çýkmaktadýr. Ulusal sermayelerin uluslararasý düzeydeki rekabeti ekonomiyle sýnýrlý kalmaz. Her ülke burjuvazisi kendi çýkarlarýný koruyacak silahlý güçlere de ihtiyaç duyar. Yönetici sýnýflar içte ve dýþta kendi egemenliklerini korumak için ordular beslerler. Silahlanmaya harcanan her lira, yönetici sýnýfýn uluslararasý rekabetteki konumunu korumak ve geliþtirmek amacýna hizmet eder.
Fedakâr lýk em ekçiden Yönetici sýnýflar kendi kârlarýný koruyup artýrmak için birbiriyle çatýþýrken faturayý kendi ülkelerinin emekçilerine çýkartmaya çalýþýrlar. Bunu baþarabilmek için de “milliyetçilik”, “vatanseverlik” ve bazen de “baðýmsýzlýk” nutuklarý çekerler. Biz emekçileri daha düþük ücretlere, mezarda emekliliðe zorlayan yöneticilerimiz, zaman zaman da baþka ülkelerin topraklarýnda “vatan için ölmemizi” emrederler. Birbirleriyle kavga ederken bizi kullanmaya çalýþýrlar. Oysa uðruna her türlü fedakârlýða katlanmamýz istenen “vatan” yönetici sýnýfýn çýkarlarýný temsil eder. Ýþçilerin çýkarlarý ise yönetici sýnýfýn çýkarlarýyla uzlaþmaz bir çeliþki içindedir.
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 6
1 TEMMUZ 1999
150.000
ÝDAM CEZASI KALDIRILSIN Ýdam cezasý devlete yasal olarak insan öldürme hakký veriyor. Herþeyden önce bir insanýn hayatýna yasal yoldan son verilmesi doðru deðildir. Böyle geri dönüþü imkansýz bir cezanýn altýnda yatan “kana kan” felsefesi kimseye yarar saðlamaz. 27 Mayýs 1960 darbesi sonrasý kurulan Yassýada Mahkemesi’nin kararý sonucu saðýn üç siyasetçisi Adnan Menderes, Fatih Rüþtü Zorlu, Hasan Polatkan asýldý.
Nazilerin büyümesine izin verme
BARIÞ ÝÇÝN ÝDAMA HAYIR Abdullah Öcalan idama mahkum edildi. PKK lideri Öcalan’ýn idamýna karar verilen 29 Haziran, Türk devletine karþý isyan örgütleyen bir baþka Kürt lider olan Þeyh Said’in asýlmasýnýn 74’üncü yýldönümüydü. Þehit yakýnlarý bu günü bayram ilan ettiler. Ancak yönetici sýnýf Türkiye’de bir Kürt sorunu olduðu ve bayramlar ya da idamlarla bu sorunun bitmeyeceðinin farkýnda. Bu nedenle kararýn hemen ardýndan medya aracýlýðýyla idamýn çözüm olup olmadýðý tartýþmasýný baþlattýlar. Kürt sorununa daha uzun vadeli bakan egemen sýnýf, 15 yýldýr bitirilemeyen savaþýn ekonomik ve politik sonuçlarýndan memnun deðil. Türkiye’yi uluslarararasý düzey- Basýnda pek yer verilmese de “barýþ” diyen anneler de de istikrarsýz ve zayýf bir ülke halivar. Güðneydoðu’daki savaþta ölen asker ve ne getiren Kürt sorununu çözmek gerillalarýn yakýnlarý akan kanýn durmasý için barýþ isteyen yönetici sýnýf Öcalan’ýn idaçaðrýlarýna kulak verilmesini istiyorlar. mý, piþmanlýk yasasý ve Kürt kimliðinin tanýnmasý konularýnda çeþitli saygýda kusur etmeyen DYP’li milBugün “barbarlýk mý, barýþ mý” tavizler vermeye hazýrlanýyor. letvekili Kamer Genç’e kadar uzan- seçeneðiyle karþý karþýyayýz. Barýþ masýnýn nedeni “kökünü kurutma” isteyenlerin ve toplumda çoðunluBarýþ için mücadeleye! anlayýþýdýr. Sözü edilen “kök” ise ðu oluþturanlarýn karþýsýnda “kana Ancak PKK’ye karþý örgütlen- Kamer Genç’in de içinde olduðu kan” mantýðýyla örgütlenmiþ faþist mesi teþvik edilen ve kitleselleþen bütün Kürtleri kapsamaktadýr. bir güruh var. faþist hareket þimdi idam istiyor. Ya, kinle hareket eden ve baþta Yýllardýr savaþýn yarattýðý kin ve Yýllardýr süren kirli savaþta ya- öfkeyi “kana kan” anlayýþýyla örgüt- Kürtler olmak üzere ve farklý olan kýnlarýný yitirenlerin öfkelerini yö- leyen Naziler bugün elbette “asa- herkese yönelecek bu faþist gürunetici sýnýf yerine ezilenlere yön- lým” çýðlýklarý atacaklar. hun büyümesine seyirci kalacaðýz lendiren, gençleri “Türksen öðün, Tek baþýna iktidar için “görücü- ya da “yaþasýn halklarýn kardeþliði” deðilsen itaat et!” sloganýyla ýrkçý- ye çýkmýþ” MHP yöneticileri þimdi- diyerek barýþ ve lýk ve þiddet üzerinden örgütleyen lik egemen sýnýfla açýk bir çatýþma- demokrasinin egeNaziler aðýzlarýndan salyalar akarak ya girmek istemiyorlar. Ancak bu men olmasý için “hemen asalým” diyorlar. durum faþistlerin kendi hayat da- mücadele edeceBu propagandanýn etkisiyle öf- marlarý olan kin ve nefreti iþyerleri, ðiz. kesini yöneticilere deðil de Kürtle- okullar ve mahallelerde körüklemeBu nedenle Ýnre yönlendirilen þehit babalarýndan lerine engel deðil. san Haklarý Derbiri, “þimdi sýra Meclis’te, açýk oylaNaziler, bulunduklarý alanlarda neði’nin “idam cema yapýlsýn. Ýdama karþý oy veren- “idam” kampanyasý yaparak örgüt- zasýna hayýr!’ kamlerin ellerini kýracaðýz. Sýra onlara lenmeye çalýþacaklar, toplumdaki panyasýna katýlarak gelecek. Orada kimler olduðunu bi- öfkenin “idam çözüm deðil” diyen- barýþ için atýlan bu liyoruz, Kamer Genç’i tanýyoruz!” lere, Kürtlere, solculara, sendikacý- adýma destek verdiyor. Bir þehit annesinin sözleri lara, barýþ, demokrasi, özgürlük, meli, heryerde naise faþistlerin ellerini ovuþturmasý- kardeþlik isteyen herkese yönelme- zilerin insanlýk na neden oluyor: “Apo’yla bitmez si için çaba sarfedeceklerdir. düþmaný aþaðýlýk fiki. Aramýzda daha binlercesi var Nazilerin sokaklarda terör esti- kirlerini toplum bunlarýn. Köklerini kurutmak la- rerek yýllardýr özlemi çekilen barýþ içinde deðersiz hazým!” için ortaya çýkan fýrsatlarý yoketme- le getirmek için çaTehditlerin, Tunceli’nin devlete sine izin vermeyelim. balamalýyýz.
12 Mart Muhtýrasý ardýndan devrimci gençler Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan “3’e3” felsefesiyle devlet eliyle öldürüldüler. 12 Eylül 1980 sonrasý, seçim olsa oy bile kullanamayacak olan 17 yaþýndaki Erdal Eren “ibreti alem” için asýldý. Menderes ve arkadaþlarýna daha sonra “itibarlarý iade” edildi. Yýllar sonra devletin en üst makamlarýndakiler Denizlerin idamýnýn “hata” olduðunu söylediler. Ne var ki yapýlan yanlýþý düzeltmek, ölenleri geri getirmek mümkün deðildi. Ýdam cezasýndan geri dönüþ yok.
Ýdam caydýrýcý deðil! Ýdam cezasýnýn, suçu önlemekte iþe yaramadýðýný gösteren pek çok araþtýrma var. Kesinlikle caydýrýcý deðil. Birleþmiþ Milletler’in cinayetle idam cezasý arasýndaki iliþkiyi araþtýran bir çalýþmasýnda varýlan sonuç “hiçbir delil, ölüm cezasýnýn suçu önlediði hipotezini desteklemiyor” þeklinde. Amerikan Federal Soruþturma Bürosu FBI’ýn istatistiklerine göre, idam cezasý olan bazý ABD eyelatlerindeki cinayet oraný idam cezasý uygulanmayan eyaletlere göre iki kat fazla. Keza Kanada’da ölüm cezasýnýn kaldýrýldýðý 1975 yýlýndan buyana cinayet oranlarýnda bir artýþ olmadý. Karl Marks 1850’lerde New York Tribüne yazarken ölüm cezasýnýn kendisine uygar diyen hiç bir ülkede kabul edilemeyeceðini yazýyordu. Rusyada 1917 iþçi devrimi sonrasýnda idam cezasý kaldýrýlmýþtý. Türkiye toplam dört ayrý yasada ve bu yasalarýn kýrkbir maddesinde düzenlenen çeþitli suçlar için ölüm cezasý öngeren tek ülke. Geri dönüþü olmayan idam, devlet eliyle cinayettir. Türkiye idamlarý yakýndan tanýyan bir ülke olarak ölüm cezasýna hayýr demelidir. Ýstiklal Mahkemeleri’nin verdigi ve uyguladýðý idam kararlarý dýþýnda geçen yetmiþ beþ yýllýk sürede 613 kiþi hakkýnda idam kararý verilmiþ, bunlardan 385’i infaz edilmiþtir.
Devlet eliyle cinayet Geri dönüþü olmayan idam cezasýnýn insanlýk dýþý bir uygulama olduðu ortada. Ýnsan Haklarý Derneði 14 Hazirandan itibaren “Ýdama Hayýr” kampanyasý baþlattý. 1985 ‘den bu yana verilen 116 idam kararý TBMM’de beklemekte. Çoðunluðunu Kürt sorunu nedeniyle ceza alanlarýn oluþturduðu bu insanlarýn listesine 29 Haziran’da hakkýnda idam kararý verilen PKK Genel Baþkaný Abdullah Öcalan da eklenecek.Yeni bir bin yýla girerken “idama hayýr” demek Kürt ve Türk halklarýnýn kardeþliðini ve barýþ çaðrýlarýný güçlendirecek bir adým olacaktýr. Suçun ve þiddetin asýl sorumlusu insanlarý açlýða iþsizliðe mahkum eden, kendi çýkarlarýna göre, insan ihtiyaçlarýný deðil de kârý öncelik eden, baþka halklarý baský altýna alan ve sömüren bir avuç kan emicinin sistemi olan kapitalizm ve onlarýn uluslararasý sistemi emperyalizmdir. “Diþe diþ, kana kan” mantýðý da yine bu sistemin hakimlerinin mantýðýdýr. Bizler bu fikre karþý her yerde tartýþmak ve “Ýdama Hayýr” kampanyasýna çevremizdekileri kazanmak zorundayýz. “Ýdama Hayýr” imza dilekçesini çevremizdekilerle tartýþmalý, imza toplamalý, kampanyaya destek olmalýyýz.