Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1
SAYI: 8
1 EYLÜL 1999
ÝÇÝNDEKÝLER: Deprem, doða ve insan...
IRKÇI BAKAN ÝSTÝFA! Faþist diktatörlük nedir?
SUÇ KÝMDE?
S ay fa 8
S ay fa 4 - 5
Adalet yoksa barýþ da yok! Say fa 3
E N TE R N A S Y O N A L Ý Z M NE DÝR? S a yf a 7
S a yf a 6
Suharto’dan sonra Endone zy a Sayfa 2
150.000 TL
ÝÞTE PARA Devlet, silahlanma için her yýl 10 milyar dolar harcýyor. Türk Silahlý Kuvvetleri’nin modernizasyon projesi için 150 milyar dolar harcanacak. Bu proje çerçevesinde üretimi tasarlanan 3,5 milyar dolarlýk 145 adet saldýrý helikopteri için Kasým ayýnda ihale yapýlacak. 28 Eylül’de Etimesgut’ta açýlacak silah fuarýna toplam 39 ülkeden 500'e yakýn silah tüccarý gelecek.
Emperyalizm ve ezilen uluslar
Oysa bizim silaha deðil konuta, saðlýða, eðitime ihtiyacýmýz var. Ve biliyoruz ki sadece bir helikopter parasýna 48 bin aileye ev yapmak, bir uçak parasýna 16 hastane yapmak mümkün. Hükümet savunma ihalelerini derhal durdurmalý, silah fuarýný iptal etmeli ve tasarruf edilecek milyarlarca dolarý konut, saðlýk ve eðitim için harcamalýdýr.
1 6 0 t a n e F - 1 6 a l ý mý i ç i n 2 , 5 m i l y ar do l ar a yr ý l d ý . B u p ar a yl a 2 5 0 0 t a n e ta m t e þ e k k ü l l ü h as t an e ya da 15 6. 0 00 t a ne 8 0 m 2’l i k e v y a p ý l a b i l i r .
1 4 5 a d e t s a l d ý r ý h e l i k o p t e ri a l ý mý i ç i n 3 , 5 m i l y a r d o l a r ay r ý l dý . B u pa r ay l a t a m 7 0 0 . 0 0 0 t a n e 5 0 m 2’ l i k p r ef a br i k k on ut y apý l ab i l i r .
SÝLAHTAN KES DEPREMZEDEYE VER
Sayfa 2
Ýþçi Demokrasisi
1 Eylül 1999
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BA RBA RL IK YA S OSYAL ÝZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý Þ Ç Ý SI NI FI N I N K U R T U L UÞ U K EN DÝ E S ER Ý OL A C A K T I R Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. RE F OR M DE Ð Ý L D EV RÝ M Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N T E RN A SY ON AL Ý Z M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T EK Ü LK E DE SO SY AL Ý Z M M ÜM K ÜN DE Ð Ý L DÝ R Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. UL U S AL SO RU N Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. A ZI NL I K L A R Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C Ý NS Ý Y E T Ç Ý LÝ K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. D E VR ÝMCÝ PA R TÝ Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. P A R T Ý Ý Ç Ý D EM OK R AS Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. DE V R Ý M C Ý GÖ R EV Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
Ezilenlerin kurtuluþu için ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih: 1 Eylül 1999 Sayý: 8 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk / Sahibi: Tülay Koçak Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun / Adres: Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Ankara Tel: (0312) 229 3257 Baský: Yön Matbaacýlýk
Bað ýms ýzlýk i çi n re fe rand um
Suharto’dan sonra Endonezya ðiþti?’ sorusu soruluyordu. Her toplumsal hareket sýrasýnda yaþandýðý gibi insanlarýn bir kýsmý gelinen noktayý yeterli görürken bir kýsým daha fazlasýný ister hale gelmiþti. Bu durum Habibi’nin iþini Suharto’ya göre çok daha zorlaþtýrýyordu. Tabandan gelen basýnç karþýsýnda genel seçim silahýný kullanan Habibi kitlelerin öfkesini bu þekilde kontrol edebileceðini düþündü. Haziran ayýnda gerçekleþen seçimin sonuçlarý ancak Aðustos ayýnda açýklandý. En fazla oyu yüzde 34 ile Magawati Sukarnoputri’nin Mücadele için Endonezya Demokratik Partisi (PDI-P) aldý. Suharto döneminde demokrasi taraftarý muhalefet liderliði yapan Megawati büyük sermayeyi tehdid eden önemli deðiþiklikler istemiyor. Megawati Suhartoyu deviren kitlesel hareketlerden uzak durmuþ, söylemlerinde çok dikkatli davranmýþ, bu sýrada egemen sýnýfa güven vermeye çalýþmýþtý. Bu durum mücadele eden kitlelerin reform istekleriyle sandýktan çýkan sonuç arasýndaki mesafeyi açýkca gösteriyor. Genel seçim sonuçlarýnýn iþçi ve öðrencilerin deðiþim ihtiyacýna yanýt vermeyeceði açýk.
Ö n d e r A l çi ç e k
Endonezya’da 32 yýl süren Suharto diktatörlüðü bir yýl önce temel gýda maddelerinden devlet katkýsýnýn kaldýrýlmasý nedeniyle baþlayan kitle hareketi tarafýndan çöpe atýlmýþ ve yeni deðiþimlerin habercisi olmuþtu. Darbe yaparak 1 Ekim 1965’de iktidara gelen General Suharto iktidarý sýrasýnda yüzbinlerce solcuyu öldürdü. 1975’de Doðu Timor’u iþgal ederek yerli halkýn üçte birini katletti. 210 milyonluk Endonezya’nýn 100 milyonu yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþamaktaydý. Öfkeyle sokaða çýkan öðrenciler kýr yoksullarý ve iþçilerin de harekete geçmesine yol açtý ve 1997 Mayýs’ýnda Suharto devrildi. Suharto’nun devrilmesi iktidardaki sýnýfýn devrilmesi ya da
üretim araçlarýnýn el deðiþtirmesi anlamýna gelmiyor. Sosyal bir devrim yaþanmadý. Suharto iktidarý býrakmadan önce 14 bakaný kendisiyle birlikte çalýþamayacaklarýný ve generaller diktatörün güvenliðini garanti edemeyeceklerini ifade ettiler. Yönetici sýnýf içinde kökten bir deðiþim yaþandý. Aþaðýdan gelen basýnç ve yükselen kitlesel hareket karþýsýnda yönetici sýnýf deðiþmek zorunda kaldý. Öðrenciler parlementoyu iþgal etmiþ, kýrlarda ayaklanmalar baþlamýþ, Doðu Timor sokak gösterileri bitmiyordu. Suharto iktidarý terketmeye zor- Endonezya’nýn Doðu Timor’da bulunan 15.000 askeri, landý. 6.000 polisi ve yüzlerce baðýmN e D e ð i þ ti ? sýzlýk karþýtý ölüm timi var. Suharto devrilmiþti ama yerine Endonezya silahlý kuvvetleri onun sað kolu Habibi ve Gene- son haftalarda onlarca baðýmral Wiranto’nun gelmesi kafalarý sýzlýk militanýný öldürdü. Habibi karýþtýrmýþtý. Her yerde “ne de- iktidarý Endonezya halkýnýn de-
ðiþim ihtiyacýndan kaçmaya çalýþýrken Doðu Timor’lularýn kendi kaderlerini tayin etme hakkýný tanýmak zorunda kaldý. Ancak buna raðmen Endonezya politikalarýnda önemli rolü olan ordu geri çekilmedi. Bu arada Endonezya’nýn Aceh bölgesindeki ayrýlýkçýlarýn zorla bastýrýlmasý için emir verildi. Endonezya egemen sýnýfý Doðu Timor’un baðýmsýzlýk kazanmasý halinde Endonezya’daki diðer halklarýnda merkezi devletten ayrýlmak isteyeceðinden korkuyor. Endonezya silahlý kuvvetleri ve saðcý baðýmsýzlýk karþýtý milislerin referandum sonuçlarýna göre kan dökmeye hazýrlandýklarýnýn iþaretleri var. Büyük sermayeyi tehdit edecek deðiþimler istemeyen Suharto döneminin demokrasi lideri Megawati de Doðu Timor’un baðýmsýzlýðýna karþý. ABD ve ittifaklarý referandum sonucuna göre Doðu Timor’un baðýmsýz olabileceðini kabul ediyorlar. Ayný yöneticiler 25 yýl boyunca Doðu Timor’un iþgal altýnda acý ve ýstýrap yaþamasýna neden olan Endonezye devletine destek vermiþ, Suhartoyu tepeden týrnaða silahlandýrmýþtý. Birden Doðu Timor’lularýn acýsýna duyarlý hale geldikleri falan yok. Bu bölgede önemli mineral kaynaklar var. Avustralya’nýn en büyük þirketlerinden BHP maden þirketi ve diðer batýlý þirketlerinin bu madenlerden çýkarý var. Onlar Doðu Timor’un politik statüsü ne olursa olsun kârlarýnýn devamlýlýðýný saðlamak istiyorlar.
Tahkim nedir? Kime ihanettir?
Hukuken geçerli mahkeme oluþumunda savcý (iddia makamý), avukat (savunma makamý) ve yargýçtan (karar merci) oluþan bir yapý vardýr. Mahkemelerde davalara ulusal ya da uluslararasý yazýlý hukuk kurallarýna göre bakýlýr ve karara baðlanýr. Tahkim (Uluslararasý Hakem Heyeti) üyelerinin hukukçu olmasý gerekmiyor. Hakem seçimi Dünya Bankasý’nýn yatýrým ticaret uzmanlarý listesinden yapýlýr. Asla bir mahkeme, hukuk kurumu deðildir. Evrensel hukuk normlarýyla hiçbir ilgisi yoktur. Tahkim her davada farklý bir sözleþmeyi esas almadýðý için, evrensel ve deðiþmez hukuk kuralý oluþturamaz. Hakem heyetinin aldýðý kararlar kesindir. Tahkimin iþleyiþ biçimleri þirketten þirkete, devletten devlete, þirketten devletedir. Örneðin, herhangi bir iþyeri bir þirkete satýldýðýnda ve o iþyeri iþçileri greve gittiðinde, sendikal faliyet, sendikal direnme olduðunda devlet tazminat ödemeye mahkum olacaktýr. Dolayýsýyla devletler de tazminat ödememek için, sendikal hak ve özgürlüklerini kullanan iþçilerine karþý þiddet uygulamayý tercih edecektir. Ya da ödediði tazminatý iþçilerin sýrtýna yükleye-
cektir. Ýþçilerin hak arama yollarý iþçileri yok sayan bu iþleyiþte kapalý. Dünya da bugün genel kabul görmüþ üç ayrý tahkim iþleyiþi var. Aldýklarý kararlara bakýldýðýnda net olarak görülen özellik; iþçi haklarý, insan haklarý ve çevrenin tahribi gibi konularýn onlar için pek bir önemi yok. Anayasanýn 47, 125, ve 155’inci maddeleri deðiþtirilerek uluslararasý tahkim yasasýnýn Türkiye’de uygulanmasýnýn önündeki engeller kaldýrýldý. Böylece yabancý yatýrýmcýlarýn Türkiye’deki iþleriyle ilgili bir sorun çýktýðýnda anlaþmazlýðý önceden belirlenen uluslararasý tahkim çözecek. Bu iþleyiþ, yerli yatýrýmcýlar için de (Danýþtayýn inceleme yetkisi kaldýrýlarak) geçerli kýlýndý. Amaç yerli ve yabancý sermayenin önündeki hukuksal engelleri kaldýrmak. Yapýlacak özelleþtirmeler için semayenin önünü açmak ve güven vermek. Dolayýsýyla tahkim ile ulusal ve uluslararasý tekellerin iþçi sýnýfýna saldýrýlarýnýn önü daha da açýlmakta, kazanýlmýþ haklarý yok sayýlmakta ve böylece sömürünün artmasý hedeflenmektedir.
Vatana ihanet mi?
Reformist partiler diyorlar ki “tahkim vatana ihanettir” bu partilerin karþý çýkýþlarý milliyetçi temelde. Sermaye sýnýfýnýn uluslararasý düzeyde dünya iþçi sýnýfýna yönelttiði saldýrý karþýsýnda çözümü ulus devleti (yerli sermayeyi) savunmak çözüm deðil çözümsüzlüktür. Sol partilerin, yükselen milliyetçi dalgaya ve faþist harekete karþý milliyetçiliði kullanarak büyümek yanýlgýsý da ayrý bir çýkmaz sokak. “Ýþçi sýnýfýnýn çýkarýndan baþka hiç bir çýkarý olmayan” sosyalistler, tahkim yasasýna “ulusal çýkarlarý” savunmak için deðil, iþçi sýnýfýnýn kazanýlmýþ haklarýný ve örgütlenmesini korumak için karþý çýkmalý. Kapitalizmin saldýrýsýna karþý durmak ve reformlarý savunmak için reformizmin çizdiði çerçevenin dýþýna çýkmamýz gerekiyor. Reformlar için en kararlý mücadeleyi devrimciler verebilir. Dünya iþçilerinin ortak çýkarlarý için dünya patronlarýna karþý mücadeleyi savunmak zorundayýz.
Ýçerdek iler v e dýþarda kiler
Af um u ttu r...
Kapitalizmin pis piramidine bakarsak kime af çýktýðý ve kimin kimi affedecek olduðu karýþýk. Çoðu insan bu olaya genel af gibi bakýyor. Oysa hayatlarýný devlete karþý mücadeleye adamýþ cezaevlerindeki tutsaklarýn varlýðý görmezlikten geliniyor. Devlet kendisine karþý iþlenen suçlarý affetmiyor. Cezaevlerinde adli suçlular da var. Devlet baþarýlý bir þekilde gençlerin yaþam hakkýný yoksayýyor, cinselliðini bastýrýyor, çürütüyor. Cezaevinde tecavüz ve ýrza geçen genç suçlular da var. Bu olaya genel açýdan bakarsak gerçek sorumlunun kim olduðunu tahmin edebiliriz. Bir de ikiyüz gram fýndýk, baklava , güvercin vs. çalanlar da var. Onlara da allah kerim. Eee ne olacak? Ülkemizin anayasasý seksen iki model daha nereye kadar gider?
Cezaevine konulan her mahkum haberleri, istisnasýz hergün her saat, “af çýkacak mý?” umuduyla dinler. Özellikle affýn gündemde olduðu zamanlar yer yerinden oynar, umutlar yükseldikçe yükselir. Ýþte bu umut, sevdiði insana kavuþabilme, 3-5 mektuptan daha fazla, onlarla yürüyebilme, koþabilme, yaþayabilme umududur. Birileri üretilen kaynaklarý faiz yoluyla yemeye ve en namuslu vatandaþ gibi görünmeye devam ederken, ihtiyaç duyduðu için hýrsýzlýk yapanlar yýllarýný zindanlarda tüketir. Cezaevinde tutulanlarýn büyük çoðunluðu iþçi sýnýfýndan olan insanlar, çok kü-
Serkan Karahan, Lise öðrencisi
M ü z e y ye n Þ a h i n çük bir bölümü çete, mafya veya yönetici sýnýfýn bir parçasý. Onlar da zaten beþ yýldýzlý otel konforuyla yaþýyorlar. Her türlü yýkým ve kýyýmýn yaþandýðý, üretimin insan ihtiyaçlarýna ve toplum ihtiyaçlarýna yönelik deðil, küçük bir azýnlýðýn ihtiyaçlarý ve önceliklerine yönelik yasalarýn hakim olduðu bir sistemde yaþýyoruz. Sosyalistler umudun en ýsrarlý temsilcileridirler, kürsülerinden ezilenlerin sesini yükseltir, tam da bu nedenle “genel affý” savunurlar. Kürsüdeki sesleri çoðaltmak ve yükseltmek için , affýn genelleþtirilmesini daha yüksek sesle haykýrmak için herkesi devrimci partinin inþasýna katkýda bulunmaya çaðýrýyorum.
Tülay Koçak
1 Eylül 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 3
He sap so ra lým Deprem sonrasý yaþananlar devlete güvenen milyonlarca insaný sarstý. Þimdiye kadar Kürtler, solcular ve islamcýlar arasýnda yaygýn olan “devlete güvenmeme” ve “devletin uygulamalarýndan rahatsýz” olma hali yaygýnlaþtý. “Devlet nerede?” diye soran yoksul depremzedeler artýk seslerini biraz yükselttiklerinde devletle tanýþýveriyorlar. Devlet, onlarýn sesini kesmek için güvenlik güçleriyle hemen oracýk-
ta bitiveriyor. Hâlâ deprem bölgelerine gitmeye yüzü olan devlet yöneticileri halktan gelebilecek þikayetlerden özel tim, polis ve asker tarafýndan korunuyor. Ne var ki bugün herkes devletin ne iþe yaradýðýný biraz daha iyi biliyor. Devlet kurtarmak için yok, savaþ ve ölüm için var. En temel ihtiyaçlarý karþýlamak için yok, vergi almak için var. Yoksullarýn ihtiyacý olduðunda yok, zenginlerin mülkiyetinin korunmasý gerektiðinde var.
Ne yapac að ýz? Demirel “neyapalým, altýmýz çürük” diyor. Ne yapýlmasý gerektiði açýk. Ýnsanlarý depremden koruyacak bir kentleþme ve yapýlaþmaya ihtiyaç var. Evlerimiz depreme dayanýklý malzemeden yapýlmalý, yerleþim yerleri doðayla uyumlu hale getirilmeli.
Para y ok mu? Bunun yapýlmasý için parayý bahane edenler silahlanma için her yýl 10 milyar dolar para bulmakta hiç zorlanmýyorlar. Sadece 1
yýl silah alýmý yapýlmasa 625 bin adet depreme dayanýklý yeni konut yapýlabilir.
Kime güv en ec eð iz? Bizim silaha deðil konuta, saðlýða, eðitime ihtiyacýmýz var. Ne var ki ihtiyaçlarýmýzý karþýlamalarý için generallere, bürokratlara, seçildikten sonra seçmenini unutan milletvekillerine güvenemeyeceðimiz açýk. Geleceðimizi onlara teslim edemeyiz. Kendi ihtiyaçlarýmýz için üreten ve paylaþtýran bir düzen kurmak istiyorsak kendi çalýþtýðýmýz büroda, fabrikada, yaþadýðýmýz mahallede, örgütlenip ihtiyaçlarýmýzýn ne olduðuna kendimiz
karar vermeliyiz. Uluslararasý düzeyde geleceði kurmak için hammadde, teknoloji, insan gücü her þey var. Ancak bunlar piyasa ekonomisinin anarþisi içinde israf olup gidiyor. Milyonlarca insan iþsizken, çimento, tuðla fabrikalarý atýl kapasiteyle çalýþýrken, depolarda tonlarca demir yatarken onbinlerce insanýn konut sorunu olmasýnýn hiçbir insani açýklamasý olamaz. Daha mantýklý ve ihtiyaçlarýmýzý rahatlýkla karþýlayabileceðimiz bir sistem kurmak için, üretenlerin yönettiði bir toplum için mücadele etmek zorundayýz.
Çi ð d e m Ö z b aþ
Emeklilik hakkýmýzý savunmak için
Seçimi mi bekleyeceðiz? Depremzedeler devlete, politikacýlara kýzgýn...
Adalet yoksa barýþ da yok Ýstanbul Barosu Baþkaný Yücel Sayman’ýn“asýl olarak siyasi suçlarý, yani devlete karþý iþlenmiþ suçlarý kapsamýna almasý gerekirken, çetelere af getirdi” diye yorumladýðý, Ecevit’in bile “içime sindiremiyorum” dediði af yasasý Demirel’den döndü. DSP’nin çok az sayýdaki tutuklu ve hükümlüyü kapsayacak þekilde hazýrladýðý af tasarýsý, MHP’nin bastýrmasýyla iþkencecileri, çeteleri, kiralýk katilleri de içine alacak þekilde geniþletildi. Ancak, insan haklarý savunucularýna, gazetecilere, daha güzel bir dünya için mücadele edenlere, barýþ taraftarlarýna, düzene muhalefet edenlere af yok. Meclis, TÝP’li 7 genci öldürmekten hükümlü Haluk Kýrcý’nýn affedilmesi ama þiir okuduðu için siyasetten men edilen Tayyip Erdoðan’ýn kapsam dýþý kalmasý için özel bir çaba harcadý. Hemen hepsi mafya baðlantýlý faþist çetelerin üyesi olan 3000 kiralýk katilin serbest kalmasý saðlanýrken Meclis’te parasýz eðitim için pankart açan gençler kapsam dýþý býrakýldý.
Yasa yeniden TBMM’de Deprem nedeniyle devlete ve hükümete yönelen kýzgýnlýk, Meclis’in yangýndan mal kaçýrýr gibi geçirdiði deprem vergileri, sosyal güvenlik ve af yasalarýyla daha da arttý. Burnundan soluyan insanlarýn öfkesi Çankaya’yý sarstý ve yasa Meclis’e geri gönderildi. Þimdi yasa TBMM’de yeniden görüþülecek. Yasadaki adaletsizlik hýzla giderilmelidir. “Ýçime sindiremiyorum” diyerek geçiþtirmelerine, “anayasal engel var” bahanelerine izin vermeyelim. Ýstediklerinde (tahkim için olduðu gibi) anayasayý da deðiþtirebiliyorlar.
Barýþ için genel af Öcalan’ýn barýþ için attýðý son adým PKK’nin askeri güçlerini Türkiye dýþýna çekme kararý oldu. Kürt hareketinin gerilla güçlerini geri çekerek barýþ için çabala-
dýðý bir sýrada hiçbir PKK’liye özgürlük getirmeyen bir af ne barýþa ne adalete hizmet edecektir. Barýþ için, Kürt sorunun çözümü için affýn geniþletilmesi ve PKK’lileri de kapsayacak hale getirilmesi gerekiyor.
Affý genelleþtir! Ecevit içine sinmeyen bu affý genelleþtirmek için ne yapýlmasý gerektiðini bilecek deneyime sahip. 1974 yýlýnda CHPMSP koalisyon hükümeti herkes için genel bir af çýkarmak istedi. Ancak AP ve MSP liler “komünistleri affediyorsunuz, bölücüleri affediyorsunuz” diyerek 141 ve 142. maddeleri af kanunu kapsamý dýþýnda býraktý. Mümtaz Soysal, Uluç Gürkan, Uður Mumcu, Can Yücel, Hasan Cemal, Doðu Perinçek, Sadun Aren, Behice Boran, Murat Belge gibi solcu ve demokratlar af kapsamý dýþýnda kaldýlar. Tasarýnýn bu þekilde yasalaþmasý yoðun tepkilere neden oldu. Dönemin Baþbakaný, bugünkü gibi Ecevit’ti. Ecevit baþkanlýðýndaki CHP, Anayasa Mahkemesi’ne baþvurdu. Mahkeme kararýyla 141 ve 142. maddeler af kapsamý içine alýndý. Meclis’e dönen af yasasý Kürt sorunu hakkýnda yazý yazan ve halen cezaevinde bulunanlara, Kürt sorunu hakkýnda bir konuþmasýndan dolayý cezaevinde bulunan ÝHD Baþkaný Akýn Birdal’a, okuduðu þiirden dolayý bir süre ceza yatan ve hakkýnda yeni davalar bulunan Ýstanbul eski Belediye Baþkaný Tayyip Erdoðan’a af öngörülmüyor. Ancak depremde yýkýlan evleri inþa eden müteahhitleri, faþist mafya çetelerini, rüþvet yiyen politikacýlarý, iþkence yaptýðý sabit olan polisleri af ediyor, yargýlanmasýný önlüyor, cezasýný indiriyor. Resmi ideolojiden farklý düþündüðü için, bu adaletsiz sisteme karþý mücadele ettiði için cezalandýrýlanlarýn zýndanlarda tutulmasýna izin vermeyelim. Affýn genelleþtirilmesi için mücadele edelim.
Emeklilik yaþýný yükselten “sosyal yýkým yasasý” herkesin depremzedelerle dayanýþmaya çalýþtýðý günlerde TBMM’den geçirildi. Geleceðimiz ve sosyal haklarýmýz bu yasayla enkaz altýnda kaldý. Emek cephesinden gelen tepkilere, eylemlere, 24 Temmuz Mitingi’ne aldýrmayan hükümet, generallerin “ricasý”ný hemen yerine getirdi. Generaller ve milletvekilleri yasanýn olumsuzluklarýndan etkilenmeyecekler.
sayý çöpe atmak için iþyerlerinde üretimi durdurup sokaklara çýkmak yerine yasanýn kabulünü TBMM’nin ziyaretçi bölümünden izlemeyi tercih ettiler. Üretimden gelen gücü kullanmanýn ne demek olduðunu çok iyi biliyorlardý. Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, “genel grev ihtilal demektir, ya kazanýrsýn yada kaybedersin, kaybedersen kellen gider” diyordu. Kellesini tehlikeye atmak istemeyenler, bizim geleceðimizi sattýlar.
L i d e r l ik v e D e n i z e r ’ i n ö l ü m ü
Çözü m ner ede?
Emek cephesini birleþtirip direniþi örgütleyecek, bu yasayý çöpe atacak bir liderliðin olmayýþý hükümet saldýrýsýný kolaylaþtýrdý. 24 Temmuz’da bütün bölünmüþlüklere raðmen birarada olan yüzbinlerce emekçi birleþik gücünü egemenlere gösterdi. Ancak uzlaþmak isteyen Türk-Ýþ liderliði eylemi daha alana girmemiþ binlerce iþçi olmasýna raðmen apar topar bitirdi, genel grev kararýndan vazgeçti. Emek platformunun aldýðý genel grev kararýna uymayan Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral’e alternatif olarak ortaya çýkan Þemsi Denizer uzlaþmak istemeyenlerin liderliðine soyunurken öldürüldü. Bizler açýsýndan böylesine bir dönemde Þemsi Denizer’in öldürülmesi, hangi sebeple olursa olsun, emek cephesini zayýflatan bir saldýrýydý.
Türk-Ýþ lideri Bayram Meral, “çözüm sandýktadýr, halk bunun hesabýný sandýkta soracaktýr” diyor. Ama birþeyi unutuyor, bugün mecliste oturanlarý dört ay önce biz seçtik. Beþ yýl sonra gelenlerin farklý olacaðýnýn garantisi ne? Hiç bir aday seçim meydanlarýnda, “ben sosyal güvenlik yasasýný, tahkimi onaylayacaðým” diye oy istemedi bizlerden. Ancak þimdi ceylan derisi koltuklarýnda onlarý seçen milyonlara sýrtlarýný dönüp bir avuç sermayedarýn taleplerini gerçekleþtiriyorlar. Bütün bunlarý “nasýl olsa baþka alternatif yok, bizden kim hesap soracak” güveniyle yapýyorlar. Ancak parlamenteristlerin kabul etmediði bir alternatif var, Ýþçi iktidarý. Ýþçiler gücünü 24 Temmuz’da gösterdi. Egemen sýnýfý tirtir titreten bu gücümüzü hafýzalarýmýzda taþýyarak bugünden hesap sormak isteyenlerin gücüne güvenmeli, iþyerlerinde ve bulunduðumuz her alanda emek düþmanlarýnýn saldýrýlarýna karþý bu gücü ve umudu örgütlemeliyiz.
Gü c ü m ü z ü k u ll a n a m a d ýk Yasa tasarýsý mecliste görüþüldüðü sýralarda Bayram Meral ve arkadaþlarý meclis localarýndaydý. Milyonlarca emekçi için yýkým anlamýna gelen ya-
So n g ü l Ö z d emi r
MARKSÝZM OKULU Marksist kriz teorisi Diyalektik nedir? Nasýl bir liderlik? Tarihsel materyalizm nedir? 18-19 Eylül C.tesi-Pazar Ankara
Adres: Beyazsaray Apt. 10/30 S ý h h i y e - A n k a r a Te l : 0 3 1 2 2 2 9 3 2 5 7
1 Eylül 1999
S i y a s i Bilim adamlarý deprem öldürmez diyorlar Deprem Türkiye’nin þimdiye kadar geçirmiþ olduðu depremler hepimize, özellikle de depremzedelere “korkunç doða felaketleri” olarak empoze edilip kaderciliðe sýðýnmamýz isteniyor. Son depremin aðýrlýðý henüz üzerimizdeyken, duygusallýktan sýyrýlýp bir durum deðerlendirmesi yapmak gerçekten zor. Ama gerek televizyon, radyo ve gazetelerin karþýsýnda mýhlanmýþ otururken, gerekse deprem bölgelerine gidip o kargaþanýn arasýnda bir yardým organizasyonu yaratmaya çalýþýrken bir aralýk bulup soruyor insan kendine: Hasar bu kadar ciddi ve yardým eli bu kadar uzunken sanki biri aðýrdan mý alýyor?!
Biri aðýrdan mý alýyor? Evet, biri aðýrdan alýyor... Kurtarma ekipleri geri çevriliyor ya da saatlerce bekletiliyor. Halk, operatör bulursa parayla kepçe tutup enkazýný kendi kaldýrýyor, cesetlerini kendi topluyor. Þehre gelen gönüllüleri organize eden hiçbir yetkili yok, gelen geri dönüyor. Yapýlacak olan iþlerin aðýrdan alýndýðý bu bölgelerde ne oluyorsa o bölgenin insanýna oluyor, biraz vicdanlýlarýn yüreðine, düþünenlerin beynine oluyor. Fýrsatçýlarýn ise cepleri doluyor. Hayat yavaþlýyor, hatta duruyor, para akýþý hýzlanýyor. Bölgeler boþaltýlýyor, karar masalarý dolup taþýyor. Kriz yükseliyor, bürokrasi çöküyor. Ülkede binlerce jenaratör varken, felaket bölgeleri günlerce karanlýkta kalýyor. Asker artýyor, sivil örgütler azaltýlýyor. Polis artýyor, yaðma artýyor... Devlet artýyor, çaresizlik artýyor... Bozuk olan dengeler daha da kayýyor... Göçük altýndaki canlýlar bile -teknik yetersizlikten ya da daha baþka önceliklerden olduklarý yerde býrakýlýp- yavaþ yavaþ can veriyor. Herþey aðýr geliyor, çünkü bu ülkenin damarlarýnda hiçbirþey kapitalizm kadar hýzlý akmýyor. Bunlar olurken daha yeni mezarda emekliliðe terfi eden halka aðýr vergiler getiriliyor. Faiz ödemeleri için bütçenin yarýsý ayrýlýyor, silahlanmaya para akýtýlýp felaketin ilk günlerinde operasyona asker çýkartýlýyor. Oysa insanýn canlýsýna da ölüsüne de yatýrým yapýlmýyor.
Yine duygusallýk çöküyor, bir aralýk bulup soruyor insan kendine: Giden gitti de, kalan saðlar bizim mi?
Kalan saðlar bizim mi? Deðil. Adapazarý’na mühendislerin yardým heyetiyle beraber gittik. Benim eczanede görev yaptýðým saatlerde, yardým dileyen onlarca insan arasýndan bir ihtiyar, torunlarýnýn kulaklarýnýn depremden sonra hiç duymadýðýný söyleyip ilaç istedi. Bu karýn ya da baþaðrýsý gibi birþey olmadýðýndan doktora gitmeleri gerektiðini söyledik. O da gittiðini, ama doktorun kendisine güldüðünü söyledi. Onca aðýr vaka arasýnda o çocuklar bir aciliyet taþýmýyormuþ. Peki, baðýrsaklarý iflas etmiþ ve karný aðrýyan çocuklar da mý bir aciliyet taþýmýyordu? Duvarlara çarpa çarpa moraran insanlarýn, önce karaciðerleri sonra da böbrekleri iflas etmiþti ama bölgede dializ makinesi bulunmuyordu.
Hasta devlet Bu Türkiye’nin baþýndan geçen ilk deprem mi de böyle hazýrlýksýz yakalandýk? Yoksa sivil savunma salt yangýn ve siren çeþitleri konusunda mý uzmanlýk yaptý? Sorularý uzatmaya gerek yok. Çünkü devletin kendisi hastalýklýdýr ve bu yüzden de en büyük þoku kendi yaþamýþtýr. Ama bedelini Aðrý’da, Hopa’da ya da Hakkari’de yaþayan insanlar da ödeyecektir. Bölgede edindiðim izlenim, kurtulanlarýn da aslýnda kurtulmadýðýdýr. Marks’ýn iþçi sýnýfý için salýk verdiði kurtuluþ þekli þimdi deprem maðdurlarý için de geçerli hale geldi: Kurtuluþlarý kendi eserleri olacak! Büyük bir bölgesel iç göç yaþanýrken, deprem bölgelerinde leþ kargalarý uçuþuyor. Egemen medya kurtulan canlardan hikaye yaparken, uzman kurtarma ekipleri varolan þartlarý gördüðünde daha ilk günlerde geri dönüyor. Uluslararasý yardýmlar yaðarken, saðlýk bakaný Osman Durmuþ yardýmýn milliyetçiliðini yapýyor. Hala küçük bir aralýk bulup soruyor insan kendine : Bu gerçekten bir doða felaketi mi? Yoksa siyasi bir deprem mi?..
Ha l e K arg ý n
Ýnsan ve Doða 1 Eylül 1999
SUÇ KÝMDE?
Deprem, doðal bir felaket. Ancak ölüm ve eziyetin nedeni doða deðil. Bilim adamlarý “deprem öldürmez, binalar öldürür” diyorlar. Yaþananlar onlarý doðruluyor. Resmi olmayan rakamlara göre 45 binden fazla insan öldü, onbinlerce insan yaralandý, yüzbinlerce insan evsiz kaldý. Binalarýn öldüremediði insanlarýn bir kýsmý enkazýn altýnda can çekiþerek öldü. Kurtulanlar da ayakta kalma mücadelesi veriyor. Devletin deprem sonrasý performansý insanlarý çok öfkelendirdi. Kurtarma çalýþmalarýnda neredeyse hiç görülmeyen devlet, daha sonra da acz içindeydi. Olanlarý adeta seyretti. Devletin en güçlü, en disiplinli, en çok olanaða sahip ve en örgütlü kurumu olan ordu, elindeki gücün çok küçük bir kýsmýný kullanýyordu. Ýngiliz gazeteci Robert Fisk’in gözüne çarpan en önemli þey de bu oldu. Fisk Ýndependent’e gönderdiði haberinde þöyle diyordu: “Nato’nun desteðiyle Kürt ayrýlýkçýlara karþý çok güçlü bir gerilla savaþý sürdürdü, Kýbrýs’ý iþgal etti, PKK lideri Öcalan’ý Kenya’dan kaçýrabildi, Ýsrail’le askeri bir ittifak kurdu. Ancak geçen hafta test edildiklerinde Türk ordusunun performansý çok zayýftý. Görüldüðü üzere yeni ABD yapýmý helikopterlerle PKK’ye saldýrabiliyorlar ancak depremden 24 saat sonra dahi siviller için aþevleri kuramadýlar. Diyarbakýr’daki Kürt bölgelerini temizleyebiliyorlar ancak ÝsEnkazlarýn altýndan iniltiler geldi saatlerce. Ama devlet kurtarmak için deðil tanbul’da tekbir kurtarma ekibi ortaya çýkaraöldürmek için örgütlenmiþti. Çaresizlik hakimdi her yerde... madýlar. Komþularý sevdiklerini enkaz altýndan kurtarmak için çýrpýnýrken, yüzlerce asker sýra sýra dizilmiþ ordunun kamyonlarýnda oturuyorlardý. Ellerinde enkazda çalýþmak üzere çekiç, kürek gibi aletler deðil otomatik tüfekler vardý. Kürtlerle savaþmak üzere Türkiye’nin güney doðusunda görevlendirilmiþ bulunan 250 bin kiþilik asker ülkenin çöken kuzey batýsýna gönderilmiþ olsaydý kaç Deprem emekli ikramiyeleriyle bir kýldýðýný düþünürsek bu iðrenç sistekurban daha kurtarýlabilirdi?” ev sahibi olmayý baþarmýþ iþçileri vur- min pis yýlaný zehrini kendisine bile Gerçekten de bütçesinin üçte birini (10 milyar dolar) silahlanmaya ayýran duðu kadar tirilyoner iþ adamlarýný da akýtabilecek kadar insafsýzdýr. Ordu neden durdu? Türkiye, Avrupa’daki en büyük askeri güç olarak 800.000 askere sahip. Ýnsan vurdu. Buna bakýp depremin getirdiöldürmek için tepeden týrnaða silahlanmýþ Türk devleti tek bir kurtarma eki- ði felaketin kapitalizimle iliþkisi yok Gü cüy le þöhret yapmýþtýr Türk orbine, yaþayanlarý korumak konusunda eðitilmiþ bir bölüðe, enkazda kalanlarý düþüncesine kapýlmamamýz gereki- dusu. Tatbikatlardaki baþarýsý göz yor. bulacak tek bir kurtarýcý köpeðe sahip deðil. Kapitalizimle insan ihtiyaçlarý kar- doldurur. Kosava’ya gitti, destanlar Ancak enkaz altlarýndan iniltiler gelirken ordu asýl görevinin baþýndaydý. yazýp döndü. PKK ile savaþýrken yenilPKK liderinin çaðrýsýna uyarak bölgeden çekilen PKK militanlarýna karþý ger- þýlanamaz. Kapitalizm kâr ve rekabete mez bir bilekti. Suriye’nin dudaklarýný çekleþtirilen operasyon sýrasýnda ilgili bölge savaþ uçaklarý ve helikopterlerce dayalý bir sistemdir. Daha fazla kâr ya- uçuklatmaya yetti bu ordu. Zaman zapabilmek için gerekirse insan hayatý bombalanýyor, bölgeye yaklaþýk 100 araçlýk askeri konvoy sevkediliyordu. bile gözden çýkartýlýr bu sistemde. man baþa geçip ýslah etti bizi. GerekÖyle de olmuþtur. Daha fazla kâr için tiðinde demokrasimizin balans ayarýný müteahhitler binalarýn malzemelerin- yaptý. Deprem olduðunda ise ordu den çalmýþlardýr. Sonuçta da gözyaþý durdu. Ve Mc Danolts’ý korudu. Bu devletin önceliklerini gösterir. 17 Aðustos’taki depremle hepimiz hastaya bakmak zorunluluðuyla uzun kaçýnýlmaz olmuþtur. Villalarýn bile yýNasýl sarýlacak yaralar? sarsýldýk, hepimiz yýkýldýk. Ama herhal- mesailerde, verimsiz, saðlýk koþullarýnNeden deprem genç, yaþde en çok sarsýlan devlet oldu. da çalýþmak zorunda kalýyorlar. lý, yoksul, zengin demeden Hiç bir zaman olaylarý gerçek boyuDoðudaki savaþa yapýlan harcamabütün evlere uðradý? Neden tu ve gerçek yüzüyle izleme, öðrenme lar o kadar astromik rakamlardaki saðlýonbinler göçük altýnda kaldý? olanaðýný bize sunmayan ya da geçiþti- ða yatýrým yapýlmýyor. Eleman alýnamýOnbinler öldü, onbinler sakat ren medya bu kadar büyük acý ve ilgi- yor. Ve tabii ki böylesi bir felakette de kal dý? Neden ordu bile aciz sizlik karþýsýnda tarafsýz kalmadý. Kala- acilen bölgeye yardým gönderilemiyor. durumda kaldý? Devlet kimin mazdý. Yapýlmasý gerekeni yaptý ve her- Ve gönüllü saðlýkçýlar aranýyor. Yaþama yarasýný saracak? Kundakdaki þeyi alabildiðine deþifre etti. deðil de ölüme para aktarýldýðý için çocuðunu yitirmiþ ananýn mý, Gerçekler o kadar suyüzündeydi ki utanmayan devlet, yutdýþýndan gelen yoksa, ailesini göçük altýnda aksini söyleyecek ya da gösterecek hiç yardýmlarý mý almaya utanýyor? býrakmýþ evladýn mý? Kim suçbirþey yapamazdý. Devlet ortada yoktu. Hepimiz þunu çok iyi bilmeliyiz ki lu? Müteahhit mi, mimar mý, Seçim sýrasýnda ve sonrasýnda MHP deðiþmedi. Bunu kendileri de söybinayý yapan iþçiler mi, evi MHP’nin artýk deðiþtiðini göstermek lüyor ve açýkça gösteriyorlar. Yaºama alan insanlar mý? için yoðun çaba sarfeden medya hizmet etmesi gereken Saðlýk BakanlýKim suçlu? MHP’li Saðlýk Bakaný, hasta Osman Dur- ðý’nýn baþýndaki ýrkçý Osman Durmuþ Mütahit suçlu olamaz çünmuþ’un aciz, iðrenç, ýrkçý konuþmalarý- görevden alýnmalýdýr. Bu da ancak bikü sistem onu var ediyor. na sessiz kalamadý. Halkýn bakana olan zim baskýlarýmýzla olacaktýr. Çünkü onDevlet suçlu olamaz çünkü o öfkesinin ve istifa talebinin sözcüsü ol- larýn zaten utanmalarý yok. Ve unutmada sistemin bir parçasý, ben du. Olmasý gereken de buydu zaten. yalým devlet depremin yaralarýný bizlerde suçlu olmadýðýma göre Ülkemizde binlerce hemþire, saðlýk den, emekçilerden çýkarmak isteuecek. suçlu kim? Suçluyu herkes memuru, doktor iþsizken, hastalar has- Rantiyerlerden, sermayedarlardan deçok iyi biliyor, yanlýzca kabul tane kapýlarýnda ya da hastanede hiz- ðil. Bu devlet bizim için çalýþmýyor. etmek istemiyorlar. Suçlu met beklerken ölüyorlar. Saðlýk çalýþanNevruz Aslan tekrar tekrar kapitalizmdir. larý da az sayýda personelle çok sayýda Ö z g ü r Ö r so ð l u SES üyesi bir hemþire Devletin eli depremzedelere uzanmadý
Deprem kimi vurdu?
Devlet bizim için çalýþmýyor
Devlet felaketi
17 Aðustos sabahý sarsýlan yerle birlikte asýl çözülen devlet denilen yapý oldu. Kralýn ne kadar çýplak olduðu ve krallýðýný baský ve zoru örgütlemek üzerine kurduðu anlaþýldý. Ýþçi sýnýfý meydanlara çýkýp sesini haykýrmak istediðinde bu sesi bastýrmak için polis ve ordusunu mükemmel bir organizasyonla iþçi sýnýfýnýn karþýsýna diken devlet ayný mükemmelliði deprem sonrasý gösteremedi. Gösteremezdi çünkü bu devletin öncelikleri farklýydý. Bu devlet insan ihtiyaçlarýna göre deðil kapitalizmin gözü dönmüþ kâr güdüsüne göre örgütlenmiþti. Deprem bölgesinde yaþýyor olsakta herhangi bir hazýrlýðý yoktu. Ne bir kurtarma ekibi vardý ne de baþka bir þeyi. Çünkü toplanan vergiler insanlarýn ihtiyaçlarýna deðil birkaç insanýn zengin olmasýna aktarýldý. Çöken binalar altýnda kalan insanlar Türkiye’nin sanayi bölgesinin iþçileriydi çoðunlukla. Kapitalizmin var olduðu bir dünyada “doðal felaketlerin” bile bir sýnýfsal adresi vardý. Bu da iþçi sýnýfý oldu yine. “Suçlu kim?” sorusunun tek ve þaþmaz bir yanýtý vardýr, o da bu devletin ta kendisidir. Bu sorunun yanýtýný bulanýklaþtýrmak mütahitleri ya da baþka insanlarý suçlu olarak göstermek bizi gerçeklerden uzaklaþtýrýr. Yaþanan aslýnda deprem deðil bir devlet felaketidir. Bu deprem, bir kez daha devletin kimin devleti olduðunu çok acý bir þekilde de olsa görmemizi saðladý. Bu devlet iþçi sýnýfýnýn devleti deðildir. Bütün örgütlenmesini iþçi sýnýfýnýn muhalefetini ve örgütlenmesinin engellenilmesi üzerine kurmuþtur. Bunu en somut olarak sosyal güvenlik yasa tasarýsý ve tahkime karþý eylemliliðinin önünün kesilmesi sürecinde gördük. Devlet bütün aygýtlarýyla iþçilerin karþýsýndaydý. Fakat ayný devlet sermaye sýnýfýnýn en ufak “sýkýntýsýnda” bütün olnaklarýyla bu sýnýfýn yanýnda yer alýyordu. Kaynaklarýný ona göre yönlendiriyordu. Bugün ise insanlar enkazlarýn altýnda ölürken ve yaþamak için mücadele ederken ayný devlet ne yapacaðýný bilmemekte, bürokrasinin aþýrý hastalýðý yüzünden hareket etmekte zorlanmaktadýr. Yaþanan durumun barbarlýktan baþka bir tanýmý yapýlamaz. Deprem görüntüleri içinde insan manzaralarýna baktýðýmýzda, enkaz altýnda kalan insanlarýn kollarýnýn kesilip altýnlarý alanlarla karþýlaþýyoruz. Böylesi bir insan üretimini gerçekleþtiren yine sistemin ta kendisidir. Öfke çok büyük. Ýnsanlar þimdiye kadar kendilerine öðretilen ön kabulleri sorgulamaya baþladýlar. Devletin yüceliði, kutsallýðý, devletin güçlü olmasý vb. kabulleri yaþamýn gerçekliði karþýsýnda çatýrdýyor. Ýnsanlar devleti sorguluyor. Bu devlet yaptýklarýyla, “yaþasýn ölüm” diyor. Savaþa harcadýðý paralarla ve öldürdüðü insanlarla bunu sürdürüyor. Bu durumda ölüm karþýsýnda yaþamý yücelten “yaþasýn yaþam” deyip bu haklý talebi örgütlemesi gereken sosyalistler, bunun bir kader olmadýðýný, ölümden bu devletin sorumlu olduðunu anlatmalýdýr. Çözüm yas tutup aðlamak ya da “böyle gelmiþ böyle gider, bu devlet zaten hep böyleydi” deyip bu korkunç durumu unutulmaya býrakmak deðil. “Hayýr! Bunu hiç unutmayacaðýz!” deyip sosyalizmi örgütlemektir. Tarihte bazý dönemler, toplumdaki genel kabullerin üzerinde derin çatlaklara neden olur. Önemli olan bu çatlaklarý somutlaþtýrmak ve eylemliliðe dönüþtürmektir. Bugün yapmamýz gereken bu büyük doðal felaketin gerçek sorumlusu olan kapitalist devletin doðasýný ortaya çýkarmak ve umudu örgütlemektir.
M eh me t Ta t
Ýnsan doð ay a h akim oluyo r
Eski Yunan’da çömlek yapýmcýlýðýnda dönemin bütün incelikleri uygulandýðý halde, bazý çömlekler ocaktan çatlak çýkabiliyordu. Bunu bir türlü önleyemeyen çömlekçiler umarsýz kalýyorlardý. Çözümü çömlekleri çatlattýðýna inandýklarý bir ateþ cinini çýkaracak sihirler yapmakta, dualar okumakta arýyorlardý. Sonra çömlekleri çatlatan yüzlerce neden bir bir ortaya çýkarýldý. Günümüz dünyasýnda çömlekçiler (artýk porselenci oldular) büyüyü, duayý çoktan býrakmýþ durumdalar. Artýk tabaklarý kýranýn ateþ cinleri olmadýðýný biliyorlar. Tavernalarda, gazinolarda cin içmiþ insanlar olduðunu görüyorlar. Onlardan korkmadýklarý gibi kýzmýyorlar bile, tersine kýrmalarý için kýþkýrtýyorlar. Bölüþmeci bir toplumda yetiþmiþ olsalardý, bunu “dökülen emeðe” saygýsýzlýk sayarlardý.
Ýnsan insana hakim oluyor. Çömlekten porselene, maðradan modern binalara, yaylý oktan nüklüer silahlara kadar varan deðiþimin özünde insanýn hayatta kalma, doðaya egemen olma duygusu hakimdir. Hayatta kalma mücadelesi veren insan, doðaya karþý savaþýrken kendi araçlarýný geliþtirdi. Doða üzerindeki egemenlik arttýkça üretim, bölüþüm ve insan iliþkileri deðiþti. Her üretim ve bölüþüm sistemi kendi yaþam formlarýný yarattý. Ýlkel toplumdan kapitalist topluma kadar geçen sürede hayatta kalma mücadelesi seyrini deðiþtirdi.
Neden mutlu deðiliz? Günümüz kapitalist toplumunda üretimdeki artýþ ve bolluk, ürünlerin çeþitliliði, sanayi, teknoloji ve iletiþimdeki geliþmeler baþdöndürücü boyutlara ulaþtý. Buna raðmen insanlýðýn büyük kýsmý hala açlýktan, hastalýktan ölmekte, doðal afetler karþýsýnda çaresiz kalmakta. Niçin böyle? Çünkü bilim, üretim ve teknolojiyi yönlendiren temel güdü insanýn mutluluðu ve rahatý, insanýn kendini özgürce gerçekleþtirebilmesi deðil, kâr için. Üretim için üretim yapan ve sadece küçük bir azýnlýðýn çýkarlarý için çalýþan pis iþleyiþ elbette insanlýðýn büyük kýsmýný mutsuz etmektedir.
Öfke, devlet ve deprem Depremde ölen ve yaralananlarýn sayýsýný öðrendikçe; ailesiz kalmýþ çocuklarý, evsiz kalmýþ insanlarý, yakýnlarýný yitirenleri gördükçe canýmýz yanýyor. Malzemeden çalan müteahhiti, imar izni veren rant kapýsý belediyeleri, faþist Durmuþ’un incile-
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 5
rini duydukça da öfkeleniyoruz. Fakat resme bütünlüklü bakmamýz gerek. Veli Göçer’i ya da enkazdan hýrsýzlýk yapanlarý idam etmekle sorun çözülmüyor. Kuþkusuz; yatýrýmýn silaha ve rantiyere verildiði bir ülkede, depremzedeye, saðlýða, eðitime yani insana yatýrým temel taleplerimizden birisi... Ancak insanlarý ölüme terkeden, acýlarýn temelinde devleti ve kurumlarýný yani insanýn refahýný, mutluluðunu daha iyi yaþamasýný hedef almayan, tek amacý patronlarýn kârý olan kapitalizmi görmekteyiz. Ýnsanlar ölmeyebilir, sakat kalmayabilir. Bill Gates’in geliriyle Afrika’daki birkaç ülkenin rahatlýkla yaþayabileceði bir üretim bolluðu ve zenginliði var dünyada. Doku kültüründen; meyve, sebze tomurcuklarýnýn geliþtirildiði, ormancýlýk ve tarýmda biyoteknoloji ile birlikte topraksýz tarýmýn uygulandýðý, hayvan ve canlý türlerinin kopyalanabildiði, kanser, aids ve felçleri tedavi için gerekli ilaçlarýn olumlu cevap verdiði ve burada sayamayacaðýmýz kadar çok geliþmelerin olduðunu görüyoruz. Ancak kapitalist sistem dünyayý yaþanmaz hale getirip, insanlýðýn büyük çoðunluðunu çaresizliðe ve mutsuzluða sürüklemektedir.
Sosyalizm ne öneriyor? Sosyalizm bireysel ve toplumsal iliþkileri dönüþtürüp, özgürleþtirecek; insanlarýn gereksinmeleriyle uyumlu, insanlýðýn geliþimini kolaylaþtýracak bir çevre yaratarak insanýn doða üzerindeki etkinliðini akýlcýlýk temelinde planlanmasýný olanaklý kýlacak ve böylece doðal çevrenin insafsýzca yýkýma uðratýlmasýna son verecektir. Deprem sonrasýndaki yardýmlaþma ve dayanýþma farklý dildeki, farklý kültür ve inançtaki insanlarý birleþtirebildi. Dünyanýn ve Türkiye’nin farklý yerlerinden insanlar gönüllü olarak dayanýþmaya koþtular, sýrf insan olduklarý için yardýmlaþtýlar. Temel amacý insan mutluluðu olan sosyalizm için mücadele etmek, acýnýn ve gözyaþýnýn kaynaðý olan kapitalizme karþý örgütlenmek, acýlarýn tamamen yok olduðu bir dünya özleminin kurtuluþ yoludur. Susurluk olayýndan sonra tarihimizin en büyük sarsýntýlarýndan birini yaþadýk, yakýnlarýmýzý kaybettik, evlerimizden olduk, uyumak bizler için hiçbir zaman bu kadar zor olmadý. Ancak çektiðimiz acýyý umuda dönüþtürmeliyiz. Þimdi çaresizce beklemek deðil, harekete geçmek zamaný, gücümüzü umuda dönüþtürmenin zamaný.
OKU, OKUT, ABONE OL... Sel ç u k Y av u z
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS8
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
1 Eylül 1999
S i y a s i Bilim adamlarý deprem öldürmez diyorlar Deprem Türkiye’nin þimdiye kadar geçirmiþ olduðu depremler hepimize, özellikle de depremzedelere “korkunç doða felaketleri” olarak empoze edilip kaderciliðe sýðýnmamýz isteniyor. Son depremin aðýrlýðý henüz üzerimizdeyken, duygusallýktan sýyrýlýp bir durum deðerlendirmesi yapmak gerçekten zor. Ama gerek televizyon, radyo ve gazetelerin karþýsýnda mýhlanmýþ otururken, gerekse deprem bölgelerine gidip o kargaþanýn arasýnda bir yardým organizasyonu yaratmaya çalýþýrken bir aralýk bulup soruyor insan kendine: Hasar bu kadar ciddi ve yardým eli bu kadar uzunken sanki biri aðýrdan mý alýyor?!
Biri aðýrdan mý alýyor? Evet, biri aðýrdan alýyor... Kurtarma ekipleri geri çevriliyor ya da saatlerce bekletiliyor. Halk, operatör bulursa parayla kepçe tutup enkazýný kendi kaldýrýyor, cesetlerini kendi topluyor. Þehre gelen gönüllüleri organize eden hiçbir yetkili yok, gelen geri dönüyor. Yapýlacak olan iþlerin aðýrdan alýndýðý bu bölgelerde ne oluyorsa o bölgenin insanýna oluyor, biraz vicdanlýlarýn yüreðine, düþünenlerin beynine oluyor. Fýrsatçýlarýn ise cepleri doluyor. Hayat yavaþlýyor, hatta duruyor, para akýþý hýzlanýyor. Bölgeler boþaltýlýyor, karar masalarý dolup taþýyor. Kriz yükseliyor, bürokrasi çöküyor. Ülkede binlerce jenaratör varken, felaket bölgeleri günlerce karanlýkta kalýyor. Asker artýyor, sivil örgütler azaltýlýyor. Polis artýyor, yaðma artýyor... Devlet artýyor, çaresizlik artýyor... Bozuk olan dengeler daha da kayýyor... Göçük altýndaki canlýlar bile -teknik yetersizlikten ya da daha baþka önceliklerden olduklarý yerde býrakýlýp- yavaþ yavaþ can veriyor. Herþey aðýr geliyor, çünkü bu ülkenin damarlarýnda hiçbirþey kapitalizm kadar hýzlý akmýyor. Bunlar olurken daha yeni mezarda emekliliðe terfi eden halka aðýr vergiler getiriliyor. Faiz ödemeleri için bütçenin yarýsý ayrýlýyor, silahlanmaya para akýtýlýp felaketin ilk günlerinde operasyona asker çýkartýlýyor. Oysa insanýn canlýsýna da ölüsüne de yatýrým yapýlmýyor.
Yine duygusallýk çöküyor, bir aralýk bulup soruyor insan kendine: Giden gitti de, kalan saðlar bizim mi?
Kalan saðlar bizim mi? Deðil. Adapazarý’na mühendislerin yardým heyetiyle beraber gittik. Benim eczanede görev yaptýðým saatlerde, yardým dileyen onlarca insan arasýndan bir ihtiyar, torunlarýnýn kulaklarýnýn depremden sonra hiç duymadýðýný söyleyip ilaç istedi. Bu karýn ya da baþaðrýsý gibi birþey olmadýðýndan doktora gitmeleri gerektiðini söyledik. O da gittiðini, ama doktorun kendisine güldüðünü söyledi. Onca aðýr vaka arasýnda o çocuklar bir aciliyet taþýmýyormuþ. Peki, baðýrsaklarý iflas etmiþ ve karný aðrýyan çocuklar da mý bir aciliyet taþýmýyordu? Duvarlara çarpa çarpa moraran insanlarýn, önce karaciðerleri sonra da böbrekleri iflas etmiþti ama bölgede dializ makinesi bulunmuyordu.
Hasta devlet Bu Türkiye’nin baþýndan geçen ilk deprem mi de böyle hazýrlýksýz yakalandýk? Yoksa sivil savunma salt yangýn ve siren çeþitleri konusunda mý uzmanlýk yaptý? Sorularý uzatmaya gerek yok. Çünkü devletin kendisi hastalýklýdýr ve bu yüzden de en büyük þoku kendi yaþamýþtýr. Ama bedelini Aðrý’da, Hopa’da ya da Hakkari’de yaþayan insanlar da ödeyecektir. Bölgede edindiðim izlenim, kurtulanlarýn da aslýnda kurtulmadýðýdýr. Marks’ýn iþçi sýnýfý için salýk verdiði kurtuluþ þekli þimdi deprem maðdurlarý için de geçerli hale geldi: Kurtuluþlarý kendi eserleri olacak! Büyük bir bölgesel iç göç yaþanýrken, deprem bölgelerinde leþ kargalarý uçuþuyor. Egemen medya kurtulan canlardan hikaye yaparken, uzman kurtarma ekipleri varolan þartlarý gördüðünde daha ilk günlerde geri dönüyor. Uluslararasý yardýmlar yaðarken, saðlýk bakaný Osman Durmuþ yardýmýn milliyetçiliðini yapýyor. Hala küçük bir aralýk bulup soruyor insan kendine : Bu gerçekten bir doða felaketi mi? Yoksa siyasi bir deprem mi?..
Ha l e K arg ý n
Ýnsan ve Doða 1 Eylül 1999
SUÇ KÝMDE?
Deprem, doðal bir felaket. Ancak ölüm ve eziyetin nedeni doða deðil. Bilim adamlarý “deprem öldürmez, binalar öldürür” diyorlar. Yaþananlar onlarý doðruluyor. Resmi olmayan rakamlara göre 45 binden fazla insan öldü, onbinlerce insan yaralandý, yüzbinlerce insan evsiz kaldý. Binalarýn öldüremediði insanlarýn bir kýsmý enkazýn altýnda can çekiþerek öldü. Kurtulanlar da ayakta kalma mücadelesi veriyor. Devletin deprem sonrasý performansý insanlarý çok öfkelendirdi. Kurtarma çalýþmalarýnda neredeyse hiç görülmeyen devlet, daha sonra da acz içindeydi. Olanlarý adeta seyretti. Devletin en güçlü, en disiplinli, en çok olanaða sahip ve en örgütlü kurumu olan ordu, elindeki gücün çok küçük bir kýsmýný kullanýyordu. Ýngiliz gazeteci Robert Fisk’in gözüne çarpan en önemli þey de bu oldu. Fisk Ýndependent’e gönderdiði haberinde þöyle diyordu: “Nato’nun desteðiyle Kürt ayrýlýkçýlara karþý çok güçlü bir gerilla savaþý sürdürdü, Kýbrýs’ý iþgal etti, PKK lideri Öcalan’ý Kenya’dan kaçýrabildi, Ýsrail’le askeri bir ittifak kurdu. Ancak geçen hafta test edildiklerinde Türk ordusunun performansý çok zayýftý. Görüldüðü üzere yeni ABD yapýmý helikopterlerle PKK’ye saldýrabiliyorlar ancak depremden 24 saat sonra dahi siviller için aþevleri kuramadýlar. Diyarbakýr’daki Kürt bölgelerini temizleyebiliyorlar ancak ÝsEnkazlarýn altýndan iniltiler geldi saatlerce. Ama devlet kurtarmak için deðil tanbul’da tekbir kurtarma ekibi ortaya çýkaraöldürmek için örgütlenmiþti. Çaresizlik hakimdi her yerde... madýlar. Komþularý sevdiklerini enkaz altýndan kurtarmak için çýrpýnýrken, yüzlerce asker sýra sýra dizilmiþ ordunun kamyonlarýnda oturuyorlardý. Ellerinde enkazda çalýþmak üzere çekiç, kürek gibi aletler deðil otomatik tüfekler vardý. Kürtlerle savaþmak üzere Türkiye’nin güney doðusunda görevlendirilmiþ bulunan 250 bin kiþilik asker ülkenin çöken kuzey batýsýna gönderilmiþ olsaydý kaç Deprem emekli ikramiyeleriyle bir kýldýðýný düþünürsek bu iðrenç sistekurban daha kurtarýlabilirdi?” ev sahibi olmayý baþarmýþ iþçileri vur- min pis yýlaný zehrini kendisine bile Gerçekten de bütçesinin üçte birini (10 milyar dolar) silahlanmaya ayýran duðu kadar tirilyoner iþ adamlarýný da akýtabilecek kadar insafsýzdýr. Ordu neden durdu? Türkiye, Avrupa’daki en büyük askeri güç olarak 800.000 askere sahip. Ýnsan vurdu. Buna bakýp depremin getirdiöldürmek için tepeden týrnaða silahlanmýþ Türk devleti tek bir kurtarma eki- ði felaketin kapitalizimle iliþkisi yok Gü cüy le þöhret yapmýþtýr Türk orbine, yaþayanlarý korumak konusunda eðitilmiþ bir bölüðe, enkazda kalanlarý düþüncesine kapýlmamamýz gereki- dusu. Tatbikatlardaki baþarýsý göz yor. bulacak tek bir kurtarýcý köpeðe sahip deðil. Kapitalizimle insan ihtiyaçlarý kar- doldurur. Kosava’ya gitti, destanlar Ancak enkaz altlarýndan iniltiler gelirken ordu asýl görevinin baþýndaydý. yazýp döndü. PKK ile savaþýrken yenilPKK liderinin çaðrýsýna uyarak bölgeden çekilen PKK militanlarýna karþý ger- þýlanamaz. Kapitalizm kâr ve rekabete mez bir bilekti. Suriye’nin dudaklarýný çekleþtirilen operasyon sýrasýnda ilgili bölge savaþ uçaklarý ve helikopterlerce dayalý bir sistemdir. Daha fazla kâr ya- uçuklatmaya yetti bu ordu. Zaman zapabilmek için gerekirse insan hayatý bombalanýyor, bölgeye yaklaþýk 100 araçlýk askeri konvoy sevkediliyordu. bile gözden çýkartýlýr bu sistemde. man baþa geçip ýslah etti bizi. GerekÖyle de olmuþtur. Daha fazla kâr için tiðinde demokrasimizin balans ayarýný müteahhitler binalarýn malzemelerin- yaptý. Deprem olduðunda ise ordu den çalmýþlardýr. Sonuçta da gözyaþý durdu. Ve Mc Danolts’ý korudu. Bu devletin önceliklerini gösterir. 17 Aðustos’taki depremle hepimiz hastaya bakmak zorunluluðuyla uzun kaçýnýlmaz olmuþtur. Villalarýn bile yýNasýl sarýlacak yaralar? sarsýldýk, hepimiz yýkýldýk. Ama herhal- mesailerde, verimsiz, saðlýk koþullarýnNeden deprem genç, yaþde en çok sarsýlan devlet oldu. da çalýþmak zorunda kalýyorlar. lý, yoksul, zengin demeden Hiç bir zaman olaylarý gerçek boyuDoðudaki savaþa yapýlan harcamabütün evlere uðradý? Neden tu ve gerçek yüzüyle izleme, öðrenme lar o kadar astromik rakamlardaki saðlýonbinler göçük altýnda kaldý? olanaðýný bize sunmayan ya da geçiþti- ða yatýrým yapýlmýyor. Eleman alýnamýOnbinler öldü, onbinler sakat ren medya bu kadar büyük acý ve ilgi- yor. Ve tabii ki böylesi bir felakette de kal dý? Neden ordu bile aciz sizlik karþýsýnda tarafsýz kalmadý. Kala- acilen bölgeye yardým gönderilemiyor. durumda kaldý? Devlet kimin mazdý. Yapýlmasý gerekeni yaptý ve her- Ve gönüllü saðlýkçýlar aranýyor. Yaþama yarasýný saracak? Kundakdaki þeyi alabildiðine deþifre etti. deðil de ölüme para aktarýldýðý için çocuðunu yitirmiþ ananýn mý, Gerçekler o kadar suyüzündeydi ki utanmayan devlet, yutdýþýndan gelen yoksa, ailesini göçük altýnda aksini söyleyecek ya da gösterecek hiç yardýmlarý mý almaya utanýyor? býrakmýþ evladýn mý? Kim suçbirþey yapamazdý. Devlet ortada yoktu. Hepimiz þunu çok iyi bilmeliyiz ki lu? Müteahhit mi, mimar mý, Seçim sýrasýnda ve sonrasýnda MHP deðiþmedi. Bunu kendileri de söybinayý yapan iþçiler mi, evi MHP’nin artýk deðiþtiðini göstermek lüyor ve açýkça gösteriyorlar. Yaºama alan insanlar mý? için yoðun çaba sarfeden medya hizmet etmesi gereken Saðlýk BakanlýKim suçlu? MHP’li Saðlýk Bakaný, hasta Osman Dur- ðý’nýn baþýndaki ýrkçý Osman Durmuþ Mütahit suçlu olamaz çünmuþ’un aciz, iðrenç, ýrkçý konuþmalarý- görevden alýnmalýdýr. Bu da ancak bikü sistem onu var ediyor. na sessiz kalamadý. Halkýn bakana olan zim baskýlarýmýzla olacaktýr. Çünkü onDevlet suçlu olamaz çünkü o öfkesinin ve istifa talebinin sözcüsü ol- larýn zaten utanmalarý yok. Ve unutmada sistemin bir parçasý, ben du. Olmasý gereken de buydu zaten. yalým devlet depremin yaralarýný bizlerde suçlu olmadýðýma göre Ülkemizde binlerce hemþire, saðlýk den, emekçilerden çýkarmak isteuecek. suçlu kim? Suçluyu herkes memuru, doktor iþsizken, hastalar has- Rantiyerlerden, sermayedarlardan deçok iyi biliyor, yanlýzca kabul tane kapýlarýnda ya da hastanede hiz- ðil. Bu devlet bizim için çalýþmýyor. etmek istemiyorlar. Suçlu met beklerken ölüyorlar. Saðlýk çalýþanNevruz Aslan tekrar tekrar kapitalizmdir. larý da az sayýda personelle çok sayýda Ö z g ü r Ö r so ð l u SES üyesi bir hemþire Devletin eli depremzedelere uzanmadý
Deprem kimi vurdu?
Devlet bizim için çalýþmýyor
Devlet felaketi
17 Aðustos sabahý sarsýlan yerle birlikte asýl çözülen devlet denilen yapý oldu. Kralýn ne kadar çýplak olduðu ve krallýðýný baský ve zoru örgütlemek üzerine kurduðu anlaþýldý. Ýþçi sýnýfý meydanlara çýkýp sesini haykýrmak istediðinde bu sesi bastýrmak için polis ve ordusunu mükemmel bir organizasyonla iþçi sýnýfýnýn karþýsýna diken devlet ayný mükemmelliði deprem sonrasý gösteremedi. Gösteremezdi çünkü bu devletin öncelikleri farklýydý. Bu devlet insan ihtiyaçlarýna göre deðil kapitalizmin gözü dönmüþ kâr güdüsüne göre örgütlenmiþti. Deprem bölgesinde yaþýyor olsakta herhangi bir hazýrlýðý yoktu. Ne bir kurtarma ekibi vardý ne de baþka bir þeyi. Çünkü toplanan vergiler insanlarýn ihtiyaçlarýna deðil birkaç insanýn zengin olmasýna aktarýldý. Çöken binalar altýnda kalan insanlar Türkiye’nin sanayi bölgesinin iþçileriydi çoðunlukla. Kapitalizmin var olduðu bir dünyada “doðal felaketlerin” bile bir sýnýfsal adresi vardý. Bu da iþçi sýnýfý oldu yine. “Suçlu kim?” sorusunun tek ve þaþmaz bir yanýtý vardýr, o da bu devletin ta kendisidir. Bu sorunun yanýtýný bulanýklaþtýrmak mütahitleri ya da baþka insanlarý suçlu olarak göstermek bizi gerçeklerden uzaklaþtýrýr. Yaþanan aslýnda deprem deðil bir devlet felaketidir. Bu deprem, bir kez daha devletin kimin devleti olduðunu çok acý bir þekilde de olsa görmemizi saðladý. Bu devlet iþçi sýnýfýnýn devleti deðildir. Bütün örgütlenmesini iþçi sýnýfýnýn muhalefetini ve örgütlenmesinin engellenilmesi üzerine kurmuþtur. Bunu en somut olarak sosyal güvenlik yasa tasarýsý ve tahkime karþý eylemliliðinin önünün kesilmesi sürecinde gördük. Devlet bütün aygýtlarýyla iþçilerin karþýsýndaydý. Fakat ayný devlet sermaye sýnýfýnýn en ufak “sýkýntýsýnda” bütün olnaklarýyla bu sýnýfýn yanýnda yer alýyordu. Kaynaklarýný ona göre yönlendiriyordu. Bugün ise insanlar enkazlarýn altýnda ölürken ve yaþamak için mücadele ederken ayný devlet ne yapacaðýný bilmemekte, bürokrasinin aþýrý hastalýðý yüzünden hareket etmekte zorlanmaktadýr. Yaþanan durumun barbarlýktan baþka bir tanýmý yapýlamaz. Deprem görüntüleri içinde insan manzaralarýna baktýðýmýzda, enkaz altýnda kalan insanlarýn kollarýnýn kesilip altýnlarý alanlarla karþýlaþýyoruz. Böylesi bir insan üretimini gerçekleþtiren yine sistemin ta kendisidir. Öfke çok büyük. Ýnsanlar þimdiye kadar kendilerine öðretilen ön kabulleri sorgulamaya baþladýlar. Devletin yüceliði, kutsallýðý, devletin güçlü olmasý vb. kabulleri yaþamýn gerçekliði karþýsýnda çatýrdýyor. Ýnsanlar devleti sorguluyor. Bu devlet yaptýklarýyla, “yaþasýn ölüm” diyor. Savaþa harcadýðý paralarla ve öldürdüðü insanlarla bunu sürdürüyor. Bu durumda ölüm karþýsýnda yaþamý yücelten “yaþasýn yaþam” deyip bu haklý talebi örgütlemesi gereken sosyalistler, bunun bir kader olmadýðýný, ölümden bu devletin sorumlu olduðunu anlatmalýdýr. Çözüm yas tutup aðlamak ya da “böyle gelmiþ böyle gider, bu devlet zaten hep böyleydi” deyip bu korkunç durumu unutulmaya býrakmak deðil. “Hayýr! Bunu hiç unutmayacaðýz!” deyip sosyalizmi örgütlemektir. Tarihte bazý dönemler, toplumdaki genel kabullerin üzerinde derin çatlaklara neden olur. Önemli olan bu çatlaklarý somutlaþtýrmak ve eylemliliðe dönüþtürmektir. Bugün yapmamýz gereken bu büyük doðal felaketin gerçek sorumlusu olan kapitalist devletin doðasýný ortaya çýkarmak ve umudu örgütlemektir.
M eh me t Ta t
Ýnsan doð ay a h akim oluyo r
Eski Yunan’da çömlek yapýmcýlýðýnda dönemin bütün incelikleri uygulandýðý halde, bazý çömlekler ocaktan çatlak çýkabiliyordu. Bunu bir türlü önleyemeyen çömlekçiler umarsýz kalýyorlardý. Çözümü çömlekleri çatlattýðýna inandýklarý bir ateþ cinini çýkaracak sihirler yapmakta, dualar okumakta arýyorlardý. Sonra çömlekleri çatlatan yüzlerce neden bir bir ortaya çýkarýldý. Günümüz dünyasýnda çömlekçiler (artýk porselenci oldular) büyüyü, duayý çoktan býrakmýþ durumdalar. Artýk tabaklarý kýranýn ateþ cinleri olmadýðýný biliyorlar. Tavernalarda, gazinolarda cin içmiþ insanlar olduðunu görüyorlar. Onlardan korkmadýklarý gibi kýzmýyorlar bile, tersine kýrmalarý için kýþkýrtýyorlar. Bölüþmeci bir toplumda yetiþmiþ olsalardý, bunu “dökülen emeðe” saygýsýzlýk sayarlardý.
Ýnsan insana hakim oluyor. Çömlekten porselene, maðradan modern binalara, yaylý oktan nüklüer silahlara kadar varan deðiþimin özünde insanýn hayatta kalma, doðaya egemen olma duygusu hakimdir. Hayatta kalma mücadelesi veren insan, doðaya karþý savaþýrken kendi araçlarýný geliþtirdi. Doða üzerindeki egemenlik arttýkça üretim, bölüþüm ve insan iliþkileri deðiþti. Her üretim ve bölüþüm sistemi kendi yaþam formlarýný yarattý. Ýlkel toplumdan kapitalist topluma kadar geçen sürede hayatta kalma mücadelesi seyrini deðiþtirdi.
Neden mutlu deðiliz? Günümüz kapitalist toplumunda üretimdeki artýþ ve bolluk, ürünlerin çeþitliliði, sanayi, teknoloji ve iletiþimdeki geliþmeler baþdöndürücü boyutlara ulaþtý. Buna raðmen insanlýðýn büyük kýsmý hala açlýktan, hastalýktan ölmekte, doðal afetler karþýsýnda çaresiz kalmakta. Niçin böyle? Çünkü bilim, üretim ve teknolojiyi yönlendiren temel güdü insanýn mutluluðu ve rahatý, insanýn kendini özgürce gerçekleþtirebilmesi deðil, kâr için. Üretim için üretim yapan ve sadece küçük bir azýnlýðýn çýkarlarý için çalýþan pis iþleyiþ elbette insanlýðýn büyük kýsmýný mutsuz etmektedir.
Öfke, devlet ve deprem Depremde ölen ve yaralananlarýn sayýsýný öðrendikçe; ailesiz kalmýþ çocuklarý, evsiz kalmýþ insanlarý, yakýnlarýný yitirenleri gördükçe canýmýz yanýyor. Malzemeden çalan müteahhiti, imar izni veren rant kapýsý belediyeleri, faþist Durmuþ’un incile-
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 5
rini duydukça da öfkeleniyoruz. Fakat resme bütünlüklü bakmamýz gerek. Veli Göçer’i ya da enkazdan hýrsýzlýk yapanlarý idam etmekle sorun çözülmüyor. Kuþkusuz; yatýrýmýn silaha ve rantiyere verildiði bir ülkede, depremzedeye, saðlýða, eðitime yani insana yatýrým temel taleplerimizden birisi... Ancak insanlarý ölüme terkeden, acýlarýn temelinde devleti ve kurumlarýný yani insanýn refahýný, mutluluðunu daha iyi yaþamasýný hedef almayan, tek amacý patronlarýn kârý olan kapitalizmi görmekteyiz. Ýnsanlar ölmeyebilir, sakat kalmayabilir. Bill Gates’in geliriyle Afrika’daki birkaç ülkenin rahatlýkla yaþayabileceði bir üretim bolluðu ve zenginliði var dünyada. Doku kültüründen; meyve, sebze tomurcuklarýnýn geliþtirildiði, ormancýlýk ve tarýmda biyoteknoloji ile birlikte topraksýz tarýmýn uygulandýðý, hayvan ve canlý türlerinin kopyalanabildiði, kanser, aids ve felçleri tedavi için gerekli ilaçlarýn olumlu cevap verdiði ve burada sayamayacaðýmýz kadar çok geliþmelerin olduðunu görüyoruz. Ancak kapitalist sistem dünyayý yaþanmaz hale getirip, insanlýðýn büyük çoðunluðunu çaresizliðe ve mutsuzluða sürüklemektedir.
Sosyalizm ne öneriyor? Sosyalizm bireysel ve toplumsal iliþkileri dönüþtürüp, özgürleþtirecek; insanlarýn gereksinmeleriyle uyumlu, insanlýðýn geliþimini kolaylaþtýracak bir çevre yaratarak insanýn doða üzerindeki etkinliðini akýlcýlýk temelinde planlanmasýný olanaklý kýlacak ve böylece doðal çevrenin insafsýzca yýkýma uðratýlmasýna son verecektir. Deprem sonrasýndaki yardýmlaþma ve dayanýþma farklý dildeki, farklý kültür ve inançtaki insanlarý birleþtirebildi. Dünyanýn ve Türkiye’nin farklý yerlerinden insanlar gönüllü olarak dayanýþmaya koþtular, sýrf insan olduklarý için yardýmlaþtýlar. Temel amacý insan mutluluðu olan sosyalizm için mücadele etmek, acýnýn ve gözyaþýnýn kaynaðý olan kapitalizme karþý örgütlenmek, acýlarýn tamamen yok olduðu bir dünya özleminin kurtuluþ yoludur. Susurluk olayýndan sonra tarihimizin en büyük sarsýntýlarýndan birini yaþadýk, yakýnlarýmýzý kaybettik, evlerimizden olduk, uyumak bizler için hiçbir zaman bu kadar zor olmadý. Ancak çektiðimiz acýyý umuda dönüþtürmeliyiz. Þimdi çaresizce beklemek deðil, harekete geçmek zamaný, gücümüzü umuda dönüþtürmenin zamaný.
OKU, OKUT, ABONE OL... Sel ç u k Y av u z
Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Gazetesi’ne abone olmak istiyorum. Ad-Soyad: ...................................................................................... Adres: ............................................................................................. .......................................................Telefon: ................................. YS8
Ýþçi Demokrasisi
Mektuplarýnýzý, katkýlarýnýzý, mücadele haberlerinizi bekliyoruz... Bize yazýn... Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye, Ankara Tel-Faks: 0312 229 3257
Sayfa 4
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Eylül 1999
Emperyalizm ve ezilen uluslar
T ony C l i ff
Ekonomik güç hiç bir toplumda kapitalizmde olduðu kadar yoðunlaþmýþ deðildi. Örneðin ortaçaðda feodalizm döneminde toprak beyi yüzlerce serfi sömürüyordu. Bugün ise yüzbinlerce iþçi çalýþtýran çok sayýda þirket ve milyonlarca kiþi istihdam eden devletler var. Zengin ve yoksul arasýndaki uçurum hiç bu kadar derin olmamýþtý. Dünyanýn en zengin üç insanýnýn sahip olduðu zenginlik altýyüz milyon insanýn gelirine eþit. 43 ülkenin ulusal gelirinin toplamý bu üç kiþinin zenginliði ile ayný miktarda. Her yýl 20 milyon çocuðun yeterli temiz su olmadýðý için öldüðü tahmin ediliyor. Oysa Bill Gates’in bir yýllýk kazancýnýn gerekli su borularýnýn döþenmesi, çeþmelerin takýlmasý gibi iþlere harcanmasýyla temiz su yokluðundan kaynaklanan bütün çocuk ölümleri engellenebilir. Askeri güç de ekonomik güç gibi yoðunlaþmýþ durumda. Feodal bey ancak onlarca ya da yüzlerce asker tutabiliyor-
Çev i re n : T ü rka n Uz u n
du. Bugün ABD’nin askeri bütçesi Sýrbistan’ýn askeri bütçesinden yüz kat daha büyük. NATO’nun askeri bütçesi ise Sýrbýstan’ýnkinin ikiyüz katý. Dolayýsýyla Sýrbistan’ýn Kosova’dan çekilmeye zorlanmasý bir süpriz deðil. Emperyalizm yenileb ilir mi ?
Ekonomik ve askeri olarak böylesi eþitsiz koþullar altýnda emperyalizm yenilmez gibi görülebilir. Ama bir þey emperyalizmi yenebilir: Kitle hareketi. Rusya Birinci Dünya Savaþý’ndan bir devrim sonucunda çekildi. Almanya’da da Kasým 1918 devrimi ayný sonucu doðurdu. Birinci Dünya Savaþý’ný bitiren bu iki devrim oldu. Yüzeysel bir yaklaþýmla bakarsak, tabii ki Amerika Vietnam halkýna karþý yaptýðý savaþý kesinlikle kazanýrdý. Britanya 1857’de Hindistan’daki ayaklanmayý bastýrmamýþ mýydý? 1970’deki Amerikan ordusu 1857’deki Ýngiliz ordusundan karþýlaþtýrýlamayacak kadar güçlüydü üstelik. Dahasý Vietnam’ýn nüfusu Hindistan nüfusuyla karþýlaþtýrýldýðýnda çok küçüktü. Ýngilizler Hindistan’ý yendiklerine göre Amerikalýlar da Vietnamlýlarý yeneceklerdi. Bu, basit bir mantýk silsilesi. Ancak iki ulus arasýnda çok radikal farklýlýklar söz konusuydu. Hintliler ulusal bir bilince sahip deðildiler. Bireylerin oluþturduðu bir birlik vardý. Ýngiliz emperyalizmine karþý bir kitle hareketi geliþmedi. Vietnam’da ise bir kitle hareketi sözkonusuydu. Emperyalist ülkelerin kendisinde de savaþýn etkisi çok farklý yansýdý. Ýngiltere’deki insanlarýn Hindistan’daki ayaklanma sýrasýnda neler yaþandýðý hakkýnda bir fikirleri yoktu. Bunun tek nedeni savaþýn Ýngiltere lehinde pürürsüzce seyretmesi deðildi. Toplum fikir edinecek yeterli bilgiye ulaþamýyordu. Vietnam savaþý ise televizyonda günlük hatta saatlik bilgi ve görüntü akýþýyla yaþandý. My Lai adlý bir köye nepalm bombasý atýlýþýný hatýrlýyorum. Kaçan küçük bir kýzý görebiliyordunuz. Bu görüntüyü asla unutmayacaðým. Kýz, elbiseleri yandýðý için çýrýlçýplaktý. Milyonlarca insan bu acý sahneleri izledi. Dünya aðýr siklet þampiyonu Muhammed Ali, “hiçbir Vietnamlý bana zenci (nigger) demedi” açýklamasý yaparak askere gitmeyi reddetti. Muhammed Ali’nin aldýðý tutum muhteþemdi ve herkes bunABD, Irak’ta kan akýtmaya devam ediyor. Ambargo, yüzbinlerce çocuðun dan haberdar oldu. ölümüne neden olurken sivilleri 1968 Olimpiyatlarý’ndaki bir mabombalýyor. Türk Devleti ise Ýncirlik dalya töreni de benzer bir etki yaÜssü’nü kullandýrarak Amerika’nýn bu rattý. Altýn madalyayý Tommy saldýrýlarýna yardýmcý oluyor. Smith adýnda siyah bir yarýþmacý,
gümüþ madalyayý da beyaz bir Avusturalyalý kazanmýþtý. Bronz madalya sahibi de siyah bir sporcu olan John Carlos’du. Sýra milli marþýn okunmasýna gelince podyumdaki üç sporcu da Amerikan bayraðýna sýrtlarýný dönüp Amerika’daki siyah hareketinin simgesi olan iþareti yaptýlar. Muhteþemdi. (Bu eylem nedeniyle Avustralyalý sporcu ulusal takýmdan atýldý.) Dünyanýn dörtbir yanýnda milyonlarca insan bu sahneyi izledi ve bu durum Amerika’daki havayý etkiledi. ABD’nin Vietnam’a karþý savaþý baþladýðýnda Temsilciler Meclisi’ndeki hiç kimse savaþa karþý oy kullanmamýþtý. Senato’da ise sadece iki senatör karþý çýkmýþtý. Ama Amerika’da milyonlarca insan savaþa karþý yürüyüþ ve etkinliklere katýldýlar. Milyonlarca gösterici “bugün kaç çocuk öldürdünüz” diye seslerini yükselttiler. K i tl e h a r e k e ti y e t e rl i m i ? Emperyalizmi ve ulusal baskýlarý yenmenin yolunun kitle hareketinden geçtiðini söylemek, her kitle hareketinin baþarýlý olacaðý anlamýna gelmez. Filistinli Araplar Ýsrail devletine þiddetle karþýlar. Bu da çok doðal. 2.5 milyon Filistinli Arap etnik temizliðe tabi tutuldu. Ýsrail devleti kurulmadan önce Filistinliler topraðýn yüzde 90’ýna sahiptiler, þimdi ise sadece yüzde 5’ine. Ýsrail devleti ve siyonist yerleþimciler hala Filistinlilerin topraklarýna el koymaya devam ediyorlar. Arnavutlar’ýn Kosova’dan etnik temizliði birkaç ay sürdü. Filistinlilerin eziyeti ise 51 yýl. Hergün, hatta her saat baþý televizyonlardan Kosovalýlarýn maðduriyetini izledik. Kosovalý göçmenlerle tekrar tekrar repörtajlar yapýldý. Ancak, 51 yýl süren maðduriyetleri süresince bir tek Filistinliyle röpörtaj yapýldýðýný hatýrlamýyorum. Medya son derece seçici davranýyor. ABD’nin müttefiklerinin, daha doðrusu Amerikan emperyalizmi uþaklarýnýn suçlarý hiçbir zaman deþifre edilmiyor. Filistinlilerin Ýsrail devletine karþý öfkeleri zafer için yeterli deðil. Sayýsal, ekonomik ve askeri olarak Ýsrail’den çok zayýflar. Filinstinlilerin yarýsýndan fazlasý Ürdün, Lübnan, Suriye ve Gazza hattýnda mülteci olarak yaþýyor. Ýsrail ABD’den adeta sýnýrsýz askeri yardým alýyor. Ýsrail’in yüzlerce nükleer silahý var. Bu manzarada Filistinlilerin Ýsrail’e karþý zafer kazanmalarý mümkün görünmüyor. Ancak Arap dünyasýnýn kitlelerinden bahsedersek manzara tümüyle deðiþecektir. Sadece Mýsýrlýlar Filistinlilerin on katý. 1944’de Filistinli ücretlilerin sayýsý 160 bin olarak tahmin ediliyordu. Buna karþý Mýsýrlý ücretlilerin sayýsý 2 milyondu ve buna sayýca kabarýk olan tarým iþ-
çileri dahil deðil. Mýsýr’da son 15 yýlda bir dizi kitle grevi yaþadý. Çetin geçen bu mücadeleler genellikle Özel Tim’in saldýrýsýna maðruz kaldý. Kimi zaman kazanýmlarla bitti, kimi zaman yenildi. Emperyalizme ve ulusal ezilmiþliðe karþý iþçi sýnýfýnýn kitlesel hareketinin baþarý kazanabilmesi için sadece politik fikirlerle deðil ekonomik taleplerle yoðrulmasý gerekiyor. Tabii ki milyonlarca Mýsýrlý Filistinlilere sempatiyle bakýyorlar. Ancak etkili bir þekilde hareket edebilmeleri için Filistinlilerin özgürlük mücadelesinin Mýsýrlý iþçilerin çýkarýna olduðunu fark etmeleri gerekir. Baþkan Mübarek’e sadece Ýsrail’in iþbirlikçisi olduðu için deðil bütün Mýsýrlýlarýn sömürücüsü ve ezeni olduðu için öfke duymalarý gerekir. Son olarak, emperyalizme ve ulusal baskýlara karþý bir hareketin baþarýlý olabilmesi için mücadeleye liderlik yapabilecek bir devrimci partiye ihtiyaç vardýr. Unutmayalým ki 1979’da iþçilerin þuralarda (iþçi konseyleri) örgütlendikleri bir genel grev Ýran’da Þah’ý devirdi. Ancak liderlik Ayetullah Humeyni ile iþbirliði yapan stalinist Tudeh Partisi’nde olduðu için devrim iþçilerin zaferiyle sonuçlanamadý. D ýþ e t k e nle r Ezilen uluslar ve ezen devlet arasýndaki sorunlar dýþýndaki olaylar da ezen devleti zayýflatýp ezilen ulusa yol açabilir. Örneðin Endonezya ordusu 1975’de Doðu Timor’u iþgal etti ve o zamandan beri nüfusun üçte birini katletti. 600 bin kiþilik nüfusuyla Doðu Timor’un 210 milyon nüfuslu Endonezya’nýn ordusunu yenmesi çok zordu. Ancak geçen ayýn sonunda Doðu Timor’un baðýmsýzlýðý referanduma sunuldu. Yani Doðu Timorlulara bir oylamayla baðýmsýzlýklarýný elde etme yolu açýldý. Bu nasýl oldu? Endonezya devleti ve ordusu Doðu Timor’da deðil, o bölgeye yüzlerce kilometre uzaktaki Endonezya’nýn baþkenti Jakarta’da meydana gelen olaylar nedeniyle zayýfladý. Geçen yýlýn Mayýs’ýnda kitlesel iþçi ve öðrenci hareketi diktatör baþkan Suharto’yu devirmiþti. Türkiye’de onbinlerce insaný öldüren, yüzbinlercesini evsiz býrakan korkunç deprem Türk devletini zayýflatacaktýr. Turkish Daily News’in editörü Ýlnur Çevik þöyle yazýyor: “Felaketin üçüncü gününde insanlar televizyon muhabirlerine, ‘Devlet nerede? Yetkililer nerede? Resmi kurtarma ekipleri nerede?’ diye soruyorlar.” (Guardian 21.08.99) Doðal bir afet sýnýf çeliþkilerini ve ezilen uluslarýn ezenlere karþý mücadelesini derinleþtirip yaygýnlaþtýrabilir.
Barýþ için ulus lararasý birlik þart Barýþ umuttur, barýþ özgurlüktür, barýþ ekmektir, barýþ halklarýn kardeþliðidir. Herkes barýþtan bahsediyor. Ve politikacýlar yani egemen sýnýf da barýþ üzerinden prim yapýyor. Mesela Amerika dünyada barýþýn simgesi olduðunu iddia ediyor. Clinton konuþmalarýnda sýk sýk dünya barýþýndan sözediyor. Her politikacý barýþ sözcüðünü aðzýna aldýðýnda büyük alkýþ alýyor. Ama barýþ için hiç bir þey yapmýyor. Hatta onu bozmak için çaba sarfediyorlar. Kapitalizmin yayýlmasýyla birlikte doðal kaynaklar ve yeni pazarlar kapmak için ortaya çýkan çýlgýn rekabet ilerleme ve uygarlýk adýna katliamlar ve vahþetle
dolu bir yüzyýl doðurdu. Küçük bir azýnlýk dünya nüfusunun ezici bir çoðunluðunu sömürgeleþtirip köleleþtirdi. Lenin, yüzyýlýn baþýnda emperyalizmi böyle tanýmlýyordu. Ulusal kurtuluþ hareketlerinin önemini kavrayan ilk sosyalistlerden biri olan Lenin, ulusal baskýnýn bir dizi isyana ve kurtuluþ savaþlarýna yol açacaðý öngörüsünde bulundu. Kapitalizm dünyanýn her yanýna yayýlýp kan emdikçe Lenin’in öngörüsü doðrulandý. Sistematik olarak son yetmiþ yýldýr Kürtlerin öcü olarak gösterilmeleri Türk iþçilerini devletlerine baðlayan baðlardan biridir. Ancak bu baðlar deðiþmez deðildir ve iþçilerin kafasýndaki en gerici dü-
þünceler bile sorgulanabilir ve bunlara karþý çýkýlabilir. Bu tür þöven düþünceler iþçiler patronlarýyla savaþmaya baþladýklarýnda tümüyle çökebilir. Türkiye kurulduðu günden buyana sýnýf mücadelesine sahne olmuþtur. Ve binlerce iþçi kendini bu mücadele geleneði ile özdeþleþtirmektedir. Onlarýn Kürtlerin mücadelesini benimseyip bu mücadeleye destek olmalarýný saðlamak devrimcilerin görevidir. Türkiye’yi yönetenlerin en çok korktuðu þey Türk iþçilerin bu yönetime son verme potansiyelidir. Bu nedenle Türk devleti sadece Kürtlere deðil, iþçi örgüt-
lerine ve sol partilere de baský uyguluyor. Ayrýca Kürtler sadece Türkiye’nin degil, Suriye, Irak ve Ýran’ýn da baskýsý altýnda yaþýyor. Kürtler için ulusal kurtuluþ ancak Ortadoðudaki bütün bu sistemleri devirerek mümkün olabilecektir. Kürtlerin bunu tek baþlarýna baþarmasý mümkün deðil. Ancak ulusal kurtuluþ davasý bölge çapýnda daha geniþ bir toplumsal devrimin parçasý olduðunda Kürtler zafere ulaþabilir. Bunun için de iþçi sýnýfýnýn hem ulusal baskýya hem kapitalist sömürüye karþý uluslararasý birliði þarttýr.
Al i Er d o ð an
1 Eylül 1999
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 7
Enternasyonalizm Nedir? T ü r k a n U zu n Enternasyonalizm (uluslararasýcýlýk) fikri kapitalizmin iþleyiþinden çýkmaktadýr. Eðer toplumdaki temel ayrým iþçi sýnýfý ile yönetici sýnýf arasýndaysa, Türk iþçileri için, örneðin Yunan ve Arap iþçiler dost, Türk yönetici sýnýfý düþmandýr. Yani sýnýfsal çýkarlarýn her zaman en önde tutulmasý, ulusal çýkarlarlarýn önünde olmasýdýr. Kapitalizm bir dünya düzenidir. Bu nedenle kapitalizme alternatif olacak bir sistem de ancak dünya çapýnda gerçekleþebilir. Marks, Birinci Enternasyonal’in (ilk uluslararasý iþçi partisi) tüzüðünde bu konuya þöyle iþaret ediyordu:
“...iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu ne yerel ne de ulusal bir sorundur; modern dünyanýn bütün ülkelerini kapsayan toplumsal bir sorundur.” Marks’ýn dönemindeki “modern dünya” Avrupa ve Amerika demekti. Ancak bugün “modern dünya” bütün dünya demektir. Ulusal ekonomilere boyun eðdiren küresel ekonomik iliþkiler sözkonusudur. Þikago, Londra ve Frankfurt borsalarýnda sayýsýz hammaddenin fiyatý tesbit edilirken aslýnda milyonlarca iþçi ve köylünün aç kalýp kalmayacaðý belirleniyor. Çin gibi bir ülke modernleþme planlarýný gerçekleþtirmek için Almanya ve Japonya’dan makinalar ithal etmek ve hammadde akýþýný garantilemek için Avustralya þirketinin hisse senetlerini satýn almak zorunda kalýyor. Kapitalizm dünyanýn her köþesine girerken beraberinde kendi mezar kazýcýsý olan iþçi sýnýfýný da yarattý. Bu sýnýf ister istemez uluslararasý bir sýnýf oldu. Dolayýsýyla temel mücadele yöntemleri de bir o kadar uluslararasýlaþtý. Genel grev gibi mücadelenin en yüksek noktalarýnda iþçi hareketleri ulusal sýnýrlarý aþarak uluslararasý bir þekil alýyor. 1980’lerin baþýnda Polonya’da Dayanýþma Hareketi Amerikan hava trafik kontrolörlerinden, Çinli aðýr sanayi iþçilerinden, Zambiya’daki bakýr madencilerine kadar herkes için bir sembol haline geldi. Ýngiltere’deki madenciler grevine dünyanýn her yerinden para yaðdý ve Fransýz, Belçikalý ve Avustralyalý liman iþçileri dayanýþma eylemleri yaptýlar. 1989-1990 Zonguldak madencilerinin grevi ve Ankara Yürüyüþü sýrasýnda yine uluslararasý bir dayanýþma hareketi yaþandý. Avustralya’da dayanýþma eylemleri yapýlarak Türkiye’nin kömür ithalatý durduruldu. Büyük iþçi kitleleri ancak böylesi anlarda kendilerini uluslararasý bir sýnýfýn parçasý olarak görebiliyorlar. Ne var ki böyle büyük mücadeleler hergün yaþanmýyor. Ýþçiler genellikle milliyeçiliðin, vatanseverliðin, ulusalcýlýðýn etkisi altýndadýrlar. Abdullah Öcalan tutuklandýðýnda ýrkçýlýða ve savaþa karþý tartýþmanýn ne denli zor olabileceðini hep beraber gördük. Enternasyonalizmin özünü, Birinci Dünya Savaþý çýktýðýnda Alman devrimci Karl Liebknecht’in “asýl düþman evdedir” þeklindeki tutumunda görebiliriz. Rosa Lüksemburg’un “bizden Fransýz veya baþka yabancý kardeþlerimizi öldürmemizi bekliyorlarsa onlara kesinlikle ‘hayýr’ yanýtýný vermeliyiz”þeklindeki çaðrýsý ise enternasyonalizmin gerçek yaþamda ne anlama geldiðinin mükemmel bir örneðidir.
Ulusal birlik? Enternasyonalist olmak sadece baþka ülkelerde süren mücadeleleri alkýþlamak demek deðil, bu mücadeleleri kendi egemenlerimize karþý muhalefeti güçlendirmek için kullanabilmektir. Kendi yönetici sýnýfýmýza karþý mücade-
leyi örgütlemeden bu ilkeyi eyleme dönüþtürmek mümkün deðildir. Dolayýsýyla ABD’nin Irak’a, NATO’nun Kosova’ya müdahalesine karþý çýkmak yetmez. Türkiye’nin 15 yýldýr Güneydoðu’daki kirli savaþýný, bu savaþ için para bulurken bizi neden mezarda emekli etmeye çalýþtýðýný, eðitim ve saðlýða ayrýlan kaynaklarýn her yýl azaltýldýðý gerçeklerini birbirine baðlamak zorundayýz. Depremzedelere ev yapmak için kullanýlabilecek milyarlarca dolarýn Türkiye’nin düþman olarak gösterdiði, ama Türk devletinden bile önce yardýma koþan komþu ülke halklarýna karþý kullanýlmak üzere silah alýmýna harcamaya devam etmesine de karþý çýkmak gerekir. Gýda sektörü devlerinin ne kadar düþük ücretle iþçi çalýþtýrdýðýný, insan saðlýðýndan önce kârýný düþünen Koç’un Migros’unu, Sabancý’nýn Carrefour’unu görmezden gelerek “Mc Danolds go home” demek olsa olsa kötü bir ulusalcýlýk olur.
Uluslararasý düþman? Kendi egemenlerimizin yayýlmacý maceralarýna karþý tutum almamak iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýný savunmaktan vazgeçmek anlamýna geliyor. Ülke içinde sýnýf mücadelesini kararlý bir þekilde verebilmek kendi egemenlerimize karþý tutarlý muhalefeti gerektiriyor. CHP’nin emekten ve iþçi sýnýfý çýkarlarýndan bu denli uzaklaþmasýnýn en önemli nedenlerinden biri Kirli Savaþa karþý çýkmamasýdýr. Sosyalistler açýsýndan ise savaþa karþý çýkmak ve emperyalist güç dengelerini sarsabilecek bütün ulusal kurtuluþ mücadelelerini koþulsuz desteklemek enternasyonalizmin gereðidir. Ancak bu hareketlerin sýnýrlýlýðýný, ulusal baskýlarý ortadan kaldýrsa bile sýnýfsal baskýyý, yani sömürüyü ortadan kaldýramayacaðýný açýkça dile getiririz. Ulusal baskýlarla birlikte sömürüyü de ortadan kaldýracak olanýn sosyalist bir devrim olduðu, bunun için de iþçi sýnýfýnýn her türlü sýnýfsal uzlaþmadan uzak, baðýmsýz çýkarlarý için mücadele etmesi gerektiðini anlatýrýz. Nikaragua’da Sandanist hareketi, Güney Afrika’da ANC’nin (Afrika Ulusal Kongresi) verdiði mücadeleyi yýllar yýlý destekledik. Ancak hareketin sýnýrlarýna da sürekli iþaret ettik. Hareketin liderliðini sevmediðmiz için deðil, bir ulus olarak kurtuluþun dünya ekonomisinin cenderesini kýrmayacaðý için. Sandanista hükümeti bu basýnç sonucu düþtü. Güney Afrika’da 1995’de kurulan ANC hükümeti bugün kamu çalýþanlarýnýn kitlesel grevlerine polisle saldýrýyor. Nikaragua’da özel sermaye devam ederken Güney Afrika yönetimi uluslararasý sermayeye sevimli görünmek için ücretleri enflasyonun altýnda tutuyor böylece iþçilerin daha fazla sömürülmesini saðlýyor.
Ý þ ç i l e ri n b i rl i ð i Kapitalizm ve sermaye artýk dünyanýn her köþesine nüfuz etti. Dünya çapýnda sosyalist bir sistem kurulmasýnýn koþullarý bugün geçmiþte hiç olmadýðý kadar daha uygun. Üretim kapasitesi, sermaye birikimi, teknoloji, kýsacasý üretici güçler o kadar geliþti ki artýk herkesin ihtiyacýný karþýlayacak ama kâra dayanmayan bir sistem oluþturmak çok mümkün. Kapitalizm bir dünya sistemi olduðu için kurtuluþu bir tek ülkede gerçekletiremeyiz. Rusya’nýn 1917 Devrimi sonrasý izole olmasý ve Stalin’in önderliðinde batýyla rekabete girerek sömürü düzenini geri getirmesi bunun acý
Milliyetçilik mi Enternasyonalizm mi? Marmara’da yaþanan deprem son yýllarda iyice yükseltilen milliyetçiliði de derinden sarstý. Yýllarca “herkesin Türkiye’nin topraklarýnda gözü olduðu” fikri ve “Cennet vatan” safsatasýyla milliyetçilik körüklenmiþti. Ancak, “çevremizi düþman sarmýþ” fikrinin büyük bir yalan olduðunu yaþayarak gördük. Bu “cennet” vataný bölmek isteyen iç ve dýþ düþmanlara karþý neden birlik olmamýz gerektiði anlatýldý. Yunanlýlar kahpe, Araplar kalleþ, Ermeniler soyu bozuk, Ýranlýlar irticacýydý. Hepsi düþmandý bize. Cenneti bölmeye çalýþýyorlardý. PKK Ermeni uþaðý, Kürtler emperyalistlerin oyuncaðýydý. Ancak bu “cennet” moloz yýðýný olup tepemize yýkýldýðýnda düþman olarak tanýtýlan bu halklar yardým etmek için adeta yarýþtýlar. Türk, Kürt, Yunan, Arap, Ermeni demeden milyonlarca insan tek bir yürek olup ölenlere üzülüyor, kalanlarý kurtarmaya çalýþýyordu. “Türk’ün Türk’ten baþka dostu yoktur” sözünün kuyruklu bir yalan olduðu ortaya çýktý. Yardýmlarýn önündeki en büyük engel ise yöneticiler, onlarýn kurallarý ve milliyetçilikti. Hükümet ortaðý olan faþistler gelen yardýmlarý bile geri yollayacak kadar ileri gittiler. Deprem sonrasý yaþananlar, açýkça gösterdi ki bölge halký arasýnda düþmanlýktan çok dayanýþma duygusu hakim. Yapýlan yoðun milliyetçi propogandaya karþýn kardeþlik ve dayanýþmanýn bu kadar hýzla ortaya çýkabilmesi enternasyonalizmin bir hayal olmadýðýný, bütün dünya halklarýnýn ortaklaþa ve kardeþçe yaþayacaðý bir dünya kurmanýn mümkün olduðunun kanýtýdýr. S e r t u ð Ç i çe k bir kanýtý. Stalin “Batý’dan 30-40 yýl gerideyiz. Bu arayý 10 yýlda kapatmalýyýz” diyordu. Böylece SSCB’deki milyonlarca iþçi ve köylü daha fazla deðer üretmeye zorlandý. Elde edilen artý deðerin yeniden kullanýmýný belirleyen ise insan ihtiyaçlarý olamazdý. Bu deðer, rekabet ortamýnýn gereklerine göre kullanýldý. Sonuç, “üretim için üretim; birikim için birikim” oldu yine. Sosyalizmin özü olan “iþçi kontrolü” yok oldu. Sosyalizm, “ulusal ekonomiyi geliþtirme” ile özdeþleþtirildi. Fatura yine iþçi sýnýfýna çýkarýldý. Rus devrimi ulusal sýnýrlarý kýrmanýn mümkün olduðunu göstermiþti. Deðiþik uluslardan milyonlarca iþçi ve köylünün birbirini öldürdüðü Birinci Dünya Savaþý’nýn bitmesine neden olduðu
gibi Almanya, Macaristan, Finlandiya, Avusturya’daki devrimlerin fitilini ateþledi. Bütün Avrupa iþçi ayaklanmalarýna sahne oldu. Bu devrimci dalga sonunda yenildi ama enternasyonalizmin soyut bir kavram olmadýðýný, yaþama geçirilebileceðini gösterdi. Marks ve Engels’in Komünist Manifesto’nun son cümleleri olarak yazdýklarý kýsa bir süre de olsa hayata geçmiþti:
“Ýþçilerin zincirlerinden baþka kaybedecekleri bir þey yok. Ancak kazanacaklarý bir dünya var. Bütün dünyanýn iþçileri birleþin!” Marks ve Engels için olduðu gibi bizim açýmýzdan da bunlar süslü laflar deðil, eylem kýlavuzumuz.
Can Havliyle
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL: 1
SAYI: 8
1 EYLÜL 1999
Bir Bir Bir Bir Bir Bir
insan görünce insan oluyorum aðaç görünce aðaç çiçek görünce çiçek çocuk görünce çocuk kadýn görünce erkek faþist görünce kahroluyor kahrediyorum
… Can Yücel
150.000
IRKÇI BAKAN ÝSTÝFA!
Can Yücel’i yitirdik, ama onu gururla anacaðýz...
MHP ’ni n “sur lar ýný” delelim
Fa þist dik ta tör lük ne dir? Burjuva diktatörlüðünün “normal” polis ve askeri kaynaklarýnýn ve bunlarýn parlamenter versiyonlarýnýn toplumu bir denge durumunda tutmaya yetmediði anda, faþist rejimin zamaný gelmiþ demektir. Faþizm, çýldýrtýlmýþ küçük burjuva kitleleri, sýnýfsýzlaþmýþ ve umutsuzluða kapýlmýþ insanlarý faþist çeteler aracýlýðýyla harekete geçirir. Bizzat kapitalizmin umutsuzluða ve cinnete sürüklediði sayýsýz insaný seferber eder. Faþizm bir kez iktidara gelince küçük burjuvaziyi iþçi sýnýfýnýn ve bütün muhaliflerin tepesinde bir tokmak gibi kullanýr. Karþýsýna çýkan bütün engelleri ezerek iþini sonuna kadar ya-
par. Faþizmin iktidarýnda büyük sermaye bütün egemelik organ ve kurumlarýný, devletin yürütme, idare ve eðitim gücünü, orduyu, belediyeleri, üniversiteleri, okullarý, dernekleri, bütün devlet aygýtýný doðrudan doðruya ele geçirir. Ele geçiremediklerini de yokeder. Bir devletin faþistleþmesi, yanlýz hükümetin biçim ve yöntemlerinin deðiþtirilmesi demek deðildir. Ayný zamanda bütün iþçi örgütlerinin yok edilmesi, iþçi sýnýfýnýn þekilsiz bir duruma indirgenmesi, kitlelerin içine derinlemesine sýzan ve iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz örgütlenmesini engelleyen bir idare sisteminin yaratýlmasý demektir. Faþizmin
farký budur. Faþizm iþçi örgütlenmelerini yok etmeden iktidarý ele geçiremez. Yönetici sýnýf açýsýndan faþizmin iþlevi kriz dönemlerinde bütün iþçi örgütlerinin tam olarak bastýrýlmasý ve ekonominin yeniden canlandýrýlmasýnýn saðlanmasýdýr. Bir iþçi ayaklanmasýna karþý egemen sýnýfýn en etkili yöntemi iþçi sýnýfýna karþý doðrudan doðruya umutsuz küçük burjuva kitleler aracýlýðýyla saldýrmaktýr. Tarihe faþizm adýyla geçen bu hareket kapitalistlerin en vahþi þekilde iktidarda kalma biçimidir. Ülkemizdeki faþist örgütlenmenin adý da MHP’dir.
Ý s met Þa h
MHP’nin yüzündeki maske deprem sýrasýnda düþtü. MHP’li Saðlýk Bakaný Osman Durmuþ, partisinin ýrkçý yüzünü açýða çýkardý. Gördüklerinden hiç hoþlanmayan insanlar öfkeyle Durmuþ’un istifasýný istediler. MHP Genel Baþkaný Bahçeli “her kim olursa olsun surda gedik açmak isteyenler baþaramayacak, Osman beyin yanýndayýz, arkasýndayýz” diyerek ýrkçý arkadaþýna sahip çýktý. Irkçýlýk MHP’nin dayandýðý en temel ideoloji olduðu için Bahçeli’nin bu tutumu çok normal. Ya, “Sayýn Durmuþ görevini layýkýyla yapmýþtýr, iyi niyetlidir, bu nihayet bir üslub sorunudur” diyen Ecevit’e ne demeli? O da hükümet surlarýnýn delinmesinden ve göçük altýnda kalmaktan korkuyor. Durmuþ’un iyi bir kadrosu olduðu MHP’nin deðiþmediði ve deðiþmeyeceði ortada. MHP’liler, AKUT’un bir Yahudi kuruluþu olduðu, kendilerini ýrkçýlýkla suçlayanlarýn komünist olduðunu öne sürüyorlar. Durmuþ daha önce de doktorlarý “kutsal Türk kanýyla kirli iþler yapmak”la suçlamýþtý. Yabancý gizli servisler, kan örneklerini Türk kanýnýn gizli genetik yapýsýný
bozmak ve deðiþtirmek için kullanabilirlermiþ. MHP’nin Çorum milletvekili Dr. Karaca’ya göre ise depremin nedeni gayri ahlaki çöküntüymüþ, “oralarda çok dönme varmýþ.” Kahramanmaraþ, Çorum, Ýstanbul Üniversitesi ve daha bir çok katliamlarýn sorumlusu olan faþistler deðiþmedi ve partileri MHP tetikçilerini salývermek için af yasasýna özel maddeler koydu.
Bu hükümetin alternatifi var mý? Ecevit bize hep “alternatifim yok” diyor. Hayýr var. Faþistlerle ayný hükümette olup “içime sinmedi” diyeceðine çýkýp sokakta bunlarýn gerçek yüzünü anlatmalý. Ve bu ýrkçý örgütlenmeye karþý bir cephe oluþturmalý. Ancak o zaman yükselen ýrkçýlýðýn önüne geçebilir. Ancak Ecevit tam aksini yapýyor, daha da saða kayýyor. Faþist Bakaný savunuyor, faþist çeteler için özel af çýkarýyor. Ýktidarda kalmak ve patronlarýn pis iþlerini yapmak için eli kanlý çetelerle ortaklýk yapýyor. MHP’nin gerçek yüzünü unutturmamak ve faþizme karþý birleþik mücadeleyi örgütleyebilmek için örgütlenmeliyiz.