Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 12
1 OCAK 2000
ÝÇÝNDEKÝLER: Hükümet yalan söylüyor
Patronlar ödesin S ay fa 4 - 5
Avrupa Birliði’nin gerçek yüzü Say fa 3
U MUT V E KORKUN UN BÝN YIL I S a yf a 7
NÜKLEERE HAYIR! Seattle’da nasýl kazandýk? Say fa 8
Kapitalizmin yüzyýlý S a yf a 6
Salkým Hanýmýn Taneleri Sayfa 2
200.000 TL
PATRONLARA
KIYAK 5 bankacýya 2.7 katrilyon, faize dakikada 40 milyar
EMEKÇÝYE KAZIK Asgari ücret 80 milyon, maaþlara yüzde 15 zam
FATURALARI PATRONLARA ÖDETELÝM!
Sayfa 2
Ýþçi Demokrasisi
1 Ocak 2000
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BA RBA RL IK YA S OSYAL ÝZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý Þ Ç Ý SI NI FI N I N K U R T U L UÞ U K EN DÝ E S ER Ý OL A C A K T I R Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. RE F OR M DE Ð Ý L D EV RÝ M Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N T E RN A SY ON AL Ý Z M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T EK Ü LK E DE SO SY AL Ý Z M M ÜM K ÜN DE Ð Ý L DÝ R Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. UL U S AL SO RU N Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. A ZI NL I K L A R Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C Ý NS Ý Y E T Ç Ý LÝ K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. D E VR ÝMCÝ PA R TÝ Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. P A R T Ý Ý Ç Ý D EM OK R AS Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. DE V R Ý M C Ý GÖ R EV Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
ÝÞÇÝ GAZETESÝ VE ÝÞÇÝ DOSTLARA, Bir bahar çiçeði gibi taze sosyalist yayýn hayatýnýza ve mücadelenize bin selam. Biz de sizler gibi iþçiyiz. Ýþ hayatýnýn ortak sorunlarýný anlatarak can dostlarýmýzýn canýný sýkmak istemiyorum. Hepimiz biliyoruz ki dost ve düþman kim?... Kan emicilere karþý verilecek mücadeleyi her zaman desteklemeye hazýrýz. Siz dostlara da elimizden geldiði kadar yayýn hayatýnýz boyunca destek ve gönül vermeye hazýrýz. Çünkü “biz halkýz, haklýyýz, kazanacaðýz” temelindeki tüm devrimcileri seviyoruz. Onlar bizim canlarýmýz, canlar bizim canýmýz, biz kendimizi nasýl savunursak canlarýmýzý da savunmasýný biliriz. Bu sürece kadar siz canlarla tanýþma fýrsatý olmasa da gönlümüzün sizlerle olduðunu biliyorsunuz. Tekrar buluþmak umudu ile...
Ç e t i n U l uç a y
ÞÝMDÝ DE KIYAK TATÝL Daha önce kýyak emeklilik yasasý isteyerek rahat koþullarda yaþamayý hedefleyen milletvekilleri halkýn yoðun tepkisiyle karþýlaþýnca geri adým atmak zorunda kalmýþlardý. Kýyak emeklilik yasasýndan umduðunu bulamayan vekiller 26 Aralýk’da önlerine sunulan 19 günlük tatil önerisini “danýþma kurulu” toplantýsý bile yapmadan kabul ettiler. TBMM’de Genel Kurul gündemi ve çalýþma saatleri konusunda sürekli tartýþan koalisyon ortaklarý ve muhalefet partileri 19 günlük tatil konusunda birlik oldular. Oy birliði ile kabul edilen önergede 30 Aralýk Perþembe günü baþlayan “kýyak tatil”18 Ocak Salý günü son buluyor. Milletvekilleri yýlbaþý ve bayram sýrasýnda 19 gün yan gelip yatarken, emekçiler bu 19 günü çalýþarak geçiriyor ve sadece altý gün tatil yapabiliyorlar. Yani milletvekilleri çalýþmadan yerken, emekçi kesim çalýþarak yiyemiyor. Kapitalizmi yýkýp yerine sosyalizmi kurmazsak emekçiler çalýþarak yiyememeye mahkum kalacaklar. Unutmayalým ki sosyalizmi kurmak iþçi sýnýfýnýn örgütlü ve kitlesel hareketiyle mümkün. Ser ka n Kar ab ýy ýk
Çeçenistan’a özgürlük! Ama...
Önümüzde uzanan dünya haritasýna bakýp onun büyüklüðünü mü görmeliyiz, yoksa onu kendi ellerimizle yaratýðýmýzý farkedip küçüklüðünü mü bilmeliyiz? Þu an dünyada Afrika’dan Endonezya’ya, Seattle’dan Meksika’ya kadar bildiðimiz ya da bilmediðimiz her kilometrede sýnýf savaþýmý devam etmektedir. Bunlarý görerek bilinçlenmeli ve müdahaleci olmalýyýz. Þu an Rusya’da savaþ var. Bir halk baðýmsýzlýðý için Rusya’ya karþý direniyor. Türkiye diðer pek çok ülke gibi temkinli ve komþu Rusya’yý incitmeyecek bir þekilde”yap ama fazla belli etme” tavrýný koruyor. Rusya ise yeni lideri Putin önderliðinde eskiden olduðu gibi bürokratik, baskýcý ve askeri yönetimini devam ettirmeye çalýþýyor. Coðrafi olarak bizim tek bir ülke olarak gördüðümüz Rusya’nýn içi onlarca küçük, yarý baðýmsýz devletle dolu. (Osetya, Ýnguþlar vb.) Ekonomik gücünü son onyýlda hýzla kaybeden Rusya, soðuk savaþ kalýntýsý askeri gücüyle Çeçenistan’a saldýrýrken bir yandan kendi iç cumhuriyetlerine gerekli sinyalleri gönderiyor diðer yandan da Batý karþýsýndaki ekonomik ezikliðinin acýsýný çýkarýyor. Masum insanlar gün be gün öldürülürken Ruslar Çeçenlere ülkelerini boþaltmalarý için iki yol açýyor, biri daðlara öteki Ermenistan’a doðru. Ne iyi deðil mi, içinde Çeçen olmayan Çeçenistan’ý yönetmek? Ve daðlarda insanlar soðuktan, açlýktan kýrýlýrken herkesin daha önce defalarca seyrettiði emperyalist paylaþým görüntüleri bir kez daha önümüze atýlýyor. Peki komþu Rusya’yla bizim yakýnlýðýmýz sadece coðrafik mi? Güya insanlarýmýzý savaþtan korumak için boþaltýlan binlerce köy, aç ve iþsiz yurtlarýndan sürülen insanlarýmýz. Yýllardýr süregelen operasyonlar, bombalamalar, sortiler bize hiç yabancý deðil. Meseleye karþýsýndan bakýnca birçoðumuz nasýl da güzel tavýr alýyor ve Çeçenleri destekliyoruz. Peki biz kendi kanayan yaramýzý nasýl durduracaðýz? Her halkýn baðýmsýz ve özgür olmasý gerektiðini, ÇeçeEzilenlerin kurtuluþu için ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ nistan sorununun Rusya’nýn iç sorunu olmadýðýný, ÇeçenTarih: 1 Ocak 2000 Sayý: 12 lerin baðýmsýz ve özgür bir halk olmasýný isterken -ki bunu Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Çeçenler istiyor- Kürt halkýnýn özgürlük, kardeþlik, barýþ Sahibi: Tülay Koçak / Yazý Ýþleri çaðrýlarýna kulak týkamak ikiyüzlülük deðil mi? Sorumlusu: Türkan Uzun / Adres: Barýþ istiyoruz. Hemen þimdi istiyoruz ve tabii ki Kürt halAmbarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Ankara Tel: (0312) 229 3257 kýnýn haklý taleplerini gözönüne alarak birlikte oluþturacaðýmýz bir toplumsal barýþ istiyoruz. Hemen þimdi. Baský: Yön Matbaacýlýk
ISSN 1302-4353
Murat Eriþmiþ
Okullarda anlatýlmayanlar
Salkým Hanýmýn Taneleri Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Türkiye’de yaþayan müslüman olmayan azýnlýða yönelik çýkarýlan Varlýk Vergisi konusunun iþlendiði Salkým Hanýmýn Taneleri filmi geçtiðimiz ay gösterime girdi. Film resmi tarihin bizden gizlediði gerçek tarihe açýlan küçük bir kapý. Azýnlýklara uygulanan altýndan kalkýlamayacak aðýr vergiler, vergisini ödeyemeyenler için Erzurum Aþkale’de kurulan çalýþma kampý, azýnlýklarýn yaþam hakkýna saldýrýlar… san Ýn lýk adýna bir utanç tarihinin belgesi bu film. Nazi Almanya’sýnýn Avrupa içlerine doðru yayýldýðý altý milyon Yahudinin sadece Yahudi olduðu için öldürdüðü, bir o kadar çingene, eþcinsel ve özürlüyü de gaz odalarýna gönderdiði bir dönemde geçiyor film. Türkiye’de yöneticiler de Nazilere öykünüyor. 1942’de tek parti döneminde çýkarýlan Varlýk Vergisi, azýnlýk düþmaný politikalarýn ve ticareti azýnlýklarýn elinden alýp Türk Müslümanlara vermenin bir aracýydý. Dönemin Baþbakaný Saraçoðlu’nun sözleri amaçlananý açýkca gözler önüne seriyor “piyasaya hakim olan yabancýlar ortadan kaldýrýlarak, Türk piyasasý Türklere býrakýlacaktýr.” Varlýk Vergisi, bu ýrkçý anlayýþla hayata geçirildi. Gayrimüslimler, Türk müslüman iþadamlarýndan ve bürokratlarýndan oluþturulan komisyonun belirlediði vergiyi hiç bir itiraz göstermeden onbeþ gün içerisinde nakit olarak vermek zorundaydýlar. Çýkarýlan vergiler gayri müslimlerin mal varlýklarýnýn üç, dört misli üstündeydi. Ödemeyen ya da ödeyemeyenlerin tüm malvarlýklarýna elkonuldu, Aþkale’ye sürgüne gönderildi. Vergi sadece gayrimüslimleri de kapsamýyordu. Nazi Almanyasý ve yandaþý devletlerden kaçýp Türkiye’ye sýðýnanlar da Varlýk Vergisi’ne tabiydi, sonradan müslümanlýðý kabul edenlere de müslümanlarýn iki misli vergi konmuþtu. 6 bin kiþiye yakýn gayrimüslim sürgüne gönderildi, bunlardan 21’i çalýþma kamplarýnda hayatýný kaybetti. Vergisini ödeyemeyenlerin ev ve eþyalarý haraç mezat satýldý. Varlýk vergisi sadece zengin gayrimüslimlere uygulanmadý; amele, hizmetçi, kapýcý, seyyar satýcý olan 26 bin gayrimüslim de bu vergiye tabiydi. Oysa bu tarz iþlerde çalýþan müslüman Türkler vergiden muafdýlar.
Türkiye’de azýnlýk düþmaný politikalar yeni deðildi. 1932’de çýkarýlan bir kanunla emek yoðun bazý iþlerde sadece Türklerin çalýþmasý kararý alýndý. Kentlere göçü hýzlandýracak ve ulusal burjuvaziye ucuz iþ gücü yaratacak bu karar sonucunda iþsiz kalan 35 bin Rum Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldý. 1934’de Trakya’da Turancýlarýn kýþkýrtmasýyla gerçekleþen saldýrýlarda 15 bin yahudinin evi, iþyeri yakýlýp yaðmalandý. 1938-1940 yýllarý arasýnda “Vatandaþ Türkçe Konuþ” kampanyalarý azýnlýklara karþý saldýrý kampanyasýna dönüþtü. 1941’de 25-45 yaþ arasý bütün gayrimüslim erkekler ayný anda askere alýndý ve en kötü koþullarda askerlikleri yaptýrýldý. Nazi Almanya’sýndan kaçýp Türkiye’ye sýðýnmak isteyen yahudilerin Türkiye’ye giriþine izin verilmedi. Bu insanlarýn sonunun gaz odalarý olduðu biline biline. 6-7 Eylül 1955 olaylarýnda azýnlýklara ait 4.348 iþyeri, 2.000 ev, 73 kilise, 110 restoran, 26 okul, 5 spor kulübü tahrip edildi, üç kiþi öldü, yüzlerce insan yaralandý. Emekli bir general daha sonra bu olaylarýn Özel Harp Dairesi’nin ilk icraatlarýndan olduðunu itiraf etti. 1964’de 12 bin Rum sýnýrdýþý edildi. Bu insanlarýn bütün mal varlýklarýna ve paralarýna elkonuldu. Salkým Hanýmýn Taneleri filminde açýlan tarihsel kapýnýn ardýndan iþte bunlar görülüyor. Filmin bütün izleyenleri duygulandýran bölümlerinden birisi çalýþma kampýnýn koðuþunda bir Ermeni þarkýsý olan “Sarý gelin” parçasýnýn hem Ermenice hemde Türkçe söylenmesiydi. Bu sahne iki halkýn aslýnda ne kadar kaynaþmýþ ve dost olduðunun kanýtýydý. Ýçinde yaþadýðýmýz kapitalist sistem devam ettikçe böylesi ýrkçý politikalar her an karþýmýza çýkabilir. Egemen sýnýf milliyetçi ve ýrkçý fikirleri kullanarak bizleri bölmeye, ayýrmaya ve bu þekilde sistemlerinin devamýný saðlamaya çalýþýyor. Asýl düþman bizden farklý dil, din, renge sahip olan insanlar deðil, kâra dayalý patronlar sistemi, kapitalizmdir. Ezilenlerin kürsüsü olan devrimci bir iþçi partisi kurmak ve kapitalizme karþý sosyalizm alternatifini inþa etmek zorundayýz.
S o ng ü l Ö z d e m i r
Kimin için adalet? Adaletin kestiði parmak acýmazmýþ? Peki kesilen kimin parmaklarý? Manisa’da “parasýz eðitim istiyoruz” diye okulun duvarlarýna en doðal taleplerini yazan 15 ile 17 yaþýndaki fidan gibi gencecik ve umutla dünyaya bakan çocuklarýmýzýn mý? Yoksa onlarý çýrýlçýplak soyup, iþkence yapan ve jopla tecavüz eden iþkencecilerinki mi? Acýmayan parmak Gazi’de katledilenlerinki mi? Senelerdir sürüncemede býrakýlan dava, þu an tek tutuklu sanýkla daha da süreceðe benziyor. Tek kiþi onca insaný yanlýz baþýna mý katletti? Ateþ açanlar, öldü diye yaralý insanlarý tekmeleyip çöplüklere terk edenler yüzleri görüntülerle sabit olmasýna raðmen serbestler. Yoksa bu parmak Göktepe’ninki mi? Açýk bir þekilde dövülerek katledilmesine raðmen dava oldu bittiye getirilmek isteniyor. Ama katledenler yine serbestler ve týrnaklarýna bile dokunulamadý. Yoksa bu parmak mecliste paralý “eðitime son, harçlar kalksýn” diye pankart açan “silahsýz çete üyesi” sayýlan üniversite öðrencilerinki mi? Oysa ki Susurluk kazasýndaki silahlý çete, 3 bin operasyonun ve binlerce faili meçhulün sahibi Mehmet Aðar ve Sedat Bucak’ýn býrakýn parmaklarý ya da týrnaklarýna yaklaþmayý, yargýlanmalarý bile henüz nasip olmadý. Organize suç örgütü lideri ülkücü baba Alaattin Çakýcý iþlediði ve azmettirdiði suç ve cinayetler için yargýlanamýyor. Yani ne parmaðýný, ne týrnaðýný ne de sakalýnýn bir kýlýný bile kestirtmiyor. Yoksa bu parmaklar bir kaç dilim baklava çaldý diye 9 seneye çarptýlan çocuklarýnki mi?Ama bankalarýn içlerini boþaltanlar ile yine bu yolla 51.6 trilyonu devlete takan Cavit Çaðlar, Cumhurbaþkanýmýzýn manevi aile ferdi, ne parmaktan ne de týr-
naktan oldu. Çünkü 6 aydýr adresinde bulunamýyor, bir bulsak nasýl keseriz ama! Lenin, kapitalist devletlerde iþleyiþin nasýl ve ne biçimde olduðunu þöyle anlatýyor: “Burjuva demokrasisi, ortaçað ile karþýlaþtýrýldýðýnda büyük bir tarihsel geliþmeye karþýlýk düþse de, her zaman için sýnýrlý, güdük, sahte ve ikiyüzlü, zenginler için cennet, sömürülenler ve yoksullar için tuzak, bir aldatmaca olarak kalýr ve kapitalizm altýnda bu þekilde kalmaya yazgýlýdýr. Hilekarlýk, þiddet, çürümüþlük, yalancýlýk, ikiyüzlülük ve yoksullarýn ezilmesi: Modern burjuva demokrasisinin, uygar bir görünüm verilmiþ, cilalanýp parlatýlmýþ dýþ görüntüsünün ardýnda gizlenen þeyler bunlardýr.” Bu sözler demokrasi ve adaletin neyin ve kimin için olduðunu açýkca gözler önüne seriyor. Son günlerde Avrupa Birliðine gireceðiz ve her þey çözülecek yanýlsamasý yaratýlmaya çalýþýlýyor. Ekonomik düzelmeler olacak, iþkence bitecek, adalet yerini bulacak, faili meçhuller sonlanacak ve herþey çok güzel olacak. Oysa ki kapitalizmin kanlý tarihinin hiç bir sayfasýnda egemenlerin kendi elleri ile ezilenlere hak, adalet ve demokrasi daðýttýðýna raslanmamýþtýr. Adil, özgür ve demokratik dünya düþünü gerçeðe dönüþtürmenin yolu egemenlerin imzaladýðý kaðýt parçalarýndan deðil “kapitalizmin zincirlerinin üretildiði yerde parçalanmasýndan” geçer. Bunu da ancak direnerek ve mücadele ederek kazanabiliriz. Aksi takdirde tek tarafý keskin adalet kýlýçlarý hep iþçi sýnýfý, ezilenler ve yoksul halkýn parmaklarýný kesecektir.
Ý sm et Þah
1 Ocak 2000
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 3
Avrupa Birliði’nin ac ý reçetesi Avrupa Birliði (AB), 1991’de imzaladýðý Maastrich Anlaþmasý’yla ekonomik ve parasal birliðe geçiþ koþullarýný belirleyerek, üye ülke ekonomilerinin kamu açýðý, kamu borcu, enflasyon, faiz oraný gibi büyüklüklerine sýnýrlar getirdi. Buna göre, kamu açýðýnýn gayri safi yurtiçi hasýlanýn (GSYÝH) yüzde üçünden az olmasý gerekiyor. Türkiye’de ise 1999 yýlýndaki kamu açýðý GSYÝH’in yüzde 12’si düzeyinde. Anlaþmaya göre, enflasyonun son 12 ay içinde en düþük enflasyon oranýna sahip 3 üye ülkenin enflasyon oranlarý ortalamasýnýn en fazla 1.5 puan üzerinde olmasý gerekiyor. AB’de kabul edilebilir enflasyon oraný bu yýl yüzde 3. Türkiye 1999’u %69’luk enflasyonla kapattý. Bu reçetenin bizim için anlamý kamu harcamalarýnýn kýsýlmasý, yani iþsizlik ve özelleþtirmelerdir. Enflasyonun aþaðý çekilmesinin anlamý patronlarýn kârlarýný ve uluslararasý düzeyde rekabet güçlerini artýrmak için düþük ücret politikalarýdýr. Yani sömürü oranýnýn arttýrýlarak kârlarýn yüksek tutulmasýdýr. 1999 yýlýnda kamu kesimi mallarýna yüzde 100 oranýnda zamlar yapýldý. Þimdi bizden küçülen ekmeðimizi büyütmek için mücadele etmememiz, kemerlerimizi sýkmamýz isteniyor. AB reçetesinde iþçiye, köylüye, küçük iþletme sahiplerine kemer sýkmak var. Niçin? Çünkü 2000 yýlýnda büyük patronlar Avrupa patronlar kulübüne girecek. Uluslararasý düzeyde daha iyi rekabet edebilmeleri için kulübün üyesi olmalarý gerekiyor. Ortada paylaþmak üzere bir pasta var. Bu pastayý üretenler tüm AB üyesi ya da aday üyesi ülkelerin emekçileri. Avrupa patronlarýnýn kulübü olan AB, bu pastayý büyütmüyor. Aksine bizim payýmýzý küçültüyor. Ürettiðimiz pastadan bize düþen kýrýntýlarda bile gözleri var; aç kalýn, iþsiz kalýn, kemer sýkýn diyorlar, sosyal haklarýmýza saldýrýyorlar. AB demokrasi getirir mi? AB’nin ekonomik reçetesi insanlarýn yemek, içmek, barýnmak gibi en temel ihtiyaçlarýný karþýlamak için gerekli olan iþ ve çalýþma haklarýna saldýrýyor. Ekonominin küçük bir azýnlýðýn kârlarýný arttýrabilmesi için yeniden yapýlandýrýlmasýný, binlerce iþyerinin kapatýlmasýný istiyor. Türkiye’de patronlar, Avrupalý patronlarla ayný kulübe giriþ izninin ekonomik alanda patronlarýn demokrasisi olan piyasa ekonomisinin güçlendirilmesinden geçtiðini çok iyi biliyorlar. Peki o zaman bu AB’nin insan haklarý ve demokrasi havarisi olduðuna dair bunca haber nereden çýkýyor? Bu haberler yönetici sýnýf ve
medyasý tarafýndan sürekli pompalanýyor. Ýnsan haklarý, demokrasi, barýþ ve daha güzel bir dünya isteði büyük çoðunluk için öylesine özlemler ki yöneticiler de her yaptýklarýný bu kýlýfa uydurmaya çalýþýyorlar. Egemen sýnýf sanki hep bizim iyiliðimiz için çalýþýyormuþ, bizden farklý hiçbir niyet ve çýkara sahip deðilmiþ gibi bizi ikna etmeye çalýþýyor. Patronlarýn yaptýðý bütün paylaþým savaþlarý aslýnda bizim çýkarýmýz içinmiþ! AB, Kürt sorunu ve idam Avrupa’da yöneticiler her sýkýþtýklarýnda ýrkçýlýða, göçmenleri günah keçisi ilan eden politikalara baþvuruyorlar. Ancak ýrkçýlýk karþýtý hareketler ve ezilenler için adalet isteyen kampanyalar yapýldýðýnda geri adým atmak zorunda kalýyorlar. Abdullah Öcalan’ý Türk Devletine hediye eden Avrupa patronlarýydý. Ne varki Kürtlerin haklý taleplerine kulak týkayýp Türk devletini destekleyen politikalar Avrupa’lý emekçiler tarafýndan büyük öfkeyle karþýlandý. Yunanistan’da, Ýtalya’da, Almanya’da, Ýngiltere’de Kürtlerle dayanýþma kampanyalarýna milyonlarca Avrupalý iþçi katýldý. Alman hükümeti Türk devletine tank satmaya kalkýnca toplumda bu tanklarýn Kürtleri öldürmek üzere kullanýlacaðý düþüncesi bir infial yarattý. Avrupalý iþçiler Abdullah Öcalan’ýn Türk Devleti’ne hediye edilmesinde ABD ve Avrupa yöneticilerinin oynadýðý rolün farkýnda. AB patronlarý idam karþýsýnda ortaya çýkacak öfke ve istikrarsýzlýktan korkuyor. AB yöneticileri dünyanýn bir çok yerinde katliamlar gerçekleþtiren diktatörleri ve darbecileri desteklediler. Destekledikleri diktatörler gibi elleri kanlý olan Avrupa yöneticileri, aþaðýdan gelen öfke karþýsýnda insan haklarýný savunuyorlarmýþ gibi görünüyorlar. Ancak tüm icraatlarý, kârlarýný insan haklarý ve demokrasinin önüne koyduklarýnýn kanýtý. AB patronlarý bize Kürt sorununda demokratik çözüm, iþçi haklarý, insan haklarý, demokrasi, adalet hediye etmeyecek. Bunlar patronlarýn hediye edebileceði türden þeyler deðil. Ama bu haklarýn toplum nezdinde ne kadar popüler olduklarýný bildikleri için her saldýrýlarýný bu söylemlerle cilalýyorlar. Ýnsan haklarý, özgürlük, refah, demokrasi ambalajýna sarýlmýþ istikrar paketi ile iþimize, ekmeðimize, geleceðimize saldýrýlýyor. Bu istikrar paketini çöpe atmadan, patronlarý geri püskürtmeden insan haklarýmýzý, demokrasi ve adaleti kazanmamýz mümkün deðil. Ç ið d e m Ö z b a þ
Çetelerin ve þiddetin partisi Susurluk kazasýyla devlet içerisindeki çeteleþme ve birçok faili meçhul cinayet ortaya çýktý. Bu çeteleri koruyanlarýn baþýnda MHP vardý. MHP’nin baþýndakiler ve tabaný tarafýndan bu katiller sürüsü birer kahraman olarak gösterildi. Susurluk olayýnýn üstünden yýllar geçmesine raðmen hâlâ sanýklarý yargýlanamýyor. Sanýklarýn götürüldüðü Ýstanbul DGM önünde kurt iþareti yapan ülkücüler “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganlarýný atarak MHP’nin gerçek yüzünü gösteriyorlardý. MHP’liler insanlarý þiddet yoluyla nasýl korkutmaya çalýþtýklarýný her fýrsatta gösteriyorlar. Kanal 6 televizyon kanalýnda ‘Sabaha Merhaba’ programýný yapan Metin Uca almýþ olduðu tehditler sonucu programýna son vermek zorunda kaldý. Tehdid almasýnýn sebebi ise haber þov programýnda Ahmet Taner Kýþlalý’nýn cenaze törenine tüm parti liderleri katýlýrken neden MHP Genel Baþkaný Devlet Bahçeli’nin katýlmadýðýný espirili bir biçimde sormasýydý. Bu programdan sonra MHP Ýstanbul Ýl Baþkaný’nýn Basýn Danýþmaný tarafýndan üstü kapalý bir þekilde tehdid edildi. Televizyona gelen tehditler durmak bilmedi ve yapýmcý programa son verilmek
zorunda býrakýldý. Bunlar MHP tabanýndakilerin gerçekleþtirdiði bir kaç münferit olay deðil. Bir zamanlar solcu öðrencilerin katili olarak yargýlanan ve zaman aþýmýndan dolayý dosyasý kapatýlan þimdinin Ýstanbul milletvekili Mehmet Gül, TBMM’de “Abdullah Öcalan’ýn idam kararýna hayýr diye el kaldýranlar tespit edilip Meclis tuvaletinde dövülecektir”diye tehdit savuruyor. Aþýrý hýz yaparken yakalanan ve kameralar orada olduðu için cezadan kurtulamayan MHP’li bir milletvekili medya emekçilerine saldýrarak kamera kýrmakta sakýnca görmüyor. Bu partinin gerçek yüzünü gösteren bir baþka kanýt ise MHP’li bir milletvekilinin yine kendi partisinden bir bakanýn odasýna silahlý baskýn düzenlemesidir. Faþistlerin idam konusunda bütün annelerin (Kürt ve Türk anneleri) talebine bu kadar kulak týkamasýnýn ve kendi ýrkýndan (yani Türk) olmayan insanlarý yok etmek ve deðiþtirmek için bu kadar çaba sarfetmesinin nedenini geçmiþinden çýkarabiliriz. 1978’de Kahramanmaraþ’ta “komünistler ve Aleviler cenaze namazý kýlmazlar” diye baþlattýklarý saldýrýlar sonucu 111 insaný katlettiler. Bundan bir yýl sonra Ço-
rum’da 50 insan faþist teröre kurban gitti ve daha bir çok ilde yapýlan saldýrýlar sonucu bir çok insan katledildi. Biz sosyalistler nasýl ki herþeyi iþçi sýnýfýndan öðrenip iþçi sýnýfýndan kuvvet alýyorsak MHP de 1930 Almanyasý’nýn faþist diktatörü Hitler’den ve onun yaptýklarýndan öðreniyor. MHP’nin ilk lideri Türkeþ 1940’larda Nazilere sempati duyduðundan yargýlandý. MHP %18 oy alarak iktidar ortaðý oldu. Bir çok insan MHP’nin deðiþtiðini söylüyor ama bunu Devlet Bahçeli “MHP 33 yýldýr deðiþmedi, deðiþmeyecektir.” diye yanýtlýyor. Doðru söylüyor. MHP kurulduðu ilk günden beri þiddet üzerinden örgütlenmiþtir. Bu yüzden de demokrasi, barýþ ve kardeþlik önünde büyük bir tehditdir. Okulumuzda, iþyerimizde kýsacasý bulunduðumuz heryerde MHP’nin gerçek yüzünü açýða çýkarmak ve faþizme karþý birleþik cephe kurulmasýný saðlamalýyýz. Kurulacak böyle bir cephe, baþka bir politik koþul aramaksýzýn, anti faþist hareket herkesi kucaklamalý ve faþizme karþý mücadelenin bir parçasý haline getirmelidir. “Faþizme karþý omuz omuza”
Þ a m i l T oz a
Grevci Paris iþçileri yürüyüþte. Pankartta þöyle diyorlar: “Bütün patronlara ve bütün hükümetlere karþý! Birleþirsek kazanýrýz!”
A B’n i n ge rçek y üzü Hayat toz pembe mi olacak? Gazeteler, Avrupa Birliði’ne (AB) girince insan haklarýndan enflasyona kadar her türlü problemin çözüleceðini söylüyorlar. Radikal, her üniversite öðrencisinin bir yýlýný Sorbonne veya Cambridge üniversitesinde geçirebileceðini iddia ediyor. Hürriyet de AB’nin bize “toz pembe” bir gelecek vaad ettiðini söylüyor. Ancak AB bir patronlar kulübü. Ýnsan haklarý, demokrasi ya da yoksullarýn durumu AB’nin umrunda deðil. Ýspanya’da Felipe Gonzales hükümetinin Bask liderlerini öldürmek için kurduðu “faili meçhul” ölüm timlerini dert etmeyen AB, Britanya’nýn Ýrlandalý tutsaklara iþkence yapmasýný ve bu nedenle insan haklarý mahkemelerinde yargýlanmasýný da önemsemiyor. AB ülkeleri yöneticileri dünyanýn her yerinde diktatörleri ve baskýcý rejimleri desteklediler. Endonezya’da devrilinceye kadar halka karþý Suharto’nun yanýnda yer aldýlar. Halkýn açlýktan kýrýldýðý, içecek suyun bile sorun olduðu Afrika ülkelerine verdikleri borçlarý ve faizlerini alabilmek için ellerinden geleni yapýyorlar. Avrupalý patronlar, silahlanma ve faize milyarlarca dolar harcayan ama açlýk sorununu çözmeyen Afrika ülkeleri yönetici sýnýflarýný çok sevdiler, hep desteklediler. Çünkü AB, insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak, özgürlük ve demokrasiyi artýrmak için deðil; Avrupa patronlarýnýn Amerika ve Asya’daki rakipleriyle daha etkili bir þekilde rekabet edebilmeleri ve farklý ülkelerdeki Avrupa patronlarýnýn birbirleriyle rekabetini düzenlemek için kuruldu. AB patronlarýnýn temel amacý, rakipleriyle rekabette güçlenmek için iþçilerin yaþam standartlarýný gerileterek kârlarýný artýrmaktýr. Ýnsan haklarý, demokrasi, yoksulluk falan gibi konular hep “temel amaca” tabidir. Avrupalý iþçi de dertli AB, yöneticilerin inanmamýzý istediði bir “ekonomik mucize” getirmedi. Avrupa ekonomisinin iki anahtar ülkesi Fransa ve Almanya’da iþsizlik %10-12 arasýnda. Avrupa Para Birliði’ne geçiþ çalýþmalarýnýn Avrupa iþçileri için yarattýðý sonuçlar 1968’den sonra Avrupa’da görülen en büyük protesto eylemlerine yol açýyor. Fransa’da 1995 Kasým-Aralýk’da gerçekleþen kitlesel grevler AB acý reçetesini uygulamaya çalýþan Jupee hükümetini çöpe attý. Almanya’da “sosyal uzlaþma dönemi” yerini grev ve gösterilere býraktý. Avrupa Birliði süreci politik bir kutuplaþmayý da beraberinde getirdi. Fransa, Almanya ve Ýngiltere baþta olmak üzere Avrupa ülkelerinin büyük çoðunluðunda sosyal demokrat hükümetler seçildi. Ancak ayný zamanda aþýrý sað partiler de yükseliþe geçti. Avusturya’da yapýlan son seçimlerde faþist Özgürlük Partisi %22.6, Ýsviçre’de
Halkýn Partisi %27.6 oy aldý. Her iki parti de çok saldýrgan bir ýrkçýlýk ve göçmenler karþýtý bir seçim kampanyasý yaptýlar. AB savunucularý bize “Avrupa’daki sosyal devlet ve eðitim sistemine bakýn” diyorlar. Oysa dönüp baktýðýmýzda Avrupa’nýn tümünde sosyal devlete yapýlan saldýrýlarý görüyoruz. Ýngiltere’de üniversite öðrencilerine verilen karþýlýksýz eðitim kredisi kaldýrýldý. Fransa, Yunanistan ve hatta Hollanda kötüleþen eðitim sistemine karþý yapýlan sokak gösterileri ve boykotlarla çalkalanýyor. Özelleþtirme ve kesintiler, baþta hastaneler olmak üzere toplumsal hizmet veren devlet kuruluþlarýnda standartlarýn düþmesine yol açýyor. Avrupa patronlarý “ABD ve Japonya ile rekabet etmek zorundayýz” tehdidini kullanarak Avrupa iþçilerinin kazanýmlarýna saldýrmaya çalýþýyorlar. Çalýþma saatlerini artýrmak, iþ güvencesini azaltmak istiyorlar. Avrupa ülkelerindeki sosyal yardýmlar, çalýþma saatleri, yaþam standardý Türkiye’ye göre daha iyi. ABD gibi zengin ülkelere göre de daha iyi. Bu durumun nedeni Avrupa patronlarýnýn iyi kalpli olmasý ya da AB mevzuatý deðil. Avrupa yönetici sýnýflarý bu durumdan sürekli þikayet ediyorlar. Bu kazanýmlarýn nedeni, iþçilerin uzun mücadele tarihinde yatýyor. Avrupa’nýn tümünde ikinci dünya savaþý sonrasý sosyal devlet reformlarý gerçekleþti. Ýkinci Dünya Savaþý’nda Nazilere karþý savaþmýþ ve daha iyi bir dünyada yaþamak isteyen radikal ve militan iþçiler patronlarý korkuttu. Zamanýn Ýngiliz yöneticilerinden Quintin Hogg, “ya biz onlara reform vereceðiz ya da onlar bize devrim verecek” diyordu. Bu kazanýmlarýn korunmasý da iþçilerin mücadele etmesine baðlý. AB’ye deðil kendine güven Türkiye’nin AB’ye tam üyelik süreci mezarda emeklilik ve özelleþtirmelere karþý iþçilerin mücadelesini zayýflatmak üzere çýkarýlan tahkim düzenlemeleri ile resmi rakamlara göre %69 olan enflasyon karþýsýnda kamu çalýþanlarýna %15 ücret artýþý ile baþladý. Bu uygulamalar Avrupa tarafýndan kabul görmekle kalmýyor, Avrupa ve Dünya Bankasý tarafýndan zorlanýyor. “Avrupa ile uyum” denilen süreç, daha þimdiden açýkça görüldüðü gibi, iþçilere daha fazla saldýrý anlamýna geliyor. Bu nedenle iþçiler AB’yi reddetmelidir. Avrupa’da ihtiyacýmýz olan tek þey Fransa, Almanya ve Yunanistan’da varolan sýnýf mücadelesinin militanlýðýdýr. Yalnýzca böylesi bir mücadele demokrasi, insan haklarý, sosyal devlet, daha iyi saðlýk ve eðitim sistemine ulaþmamýza yardýmcý olabilir; bizi þimdiki halimize getiren Türkiye yönetici sýnýfýnýn üyesi olmak istediði patronlar kulübü Avrupa Birliði deðil. C. Uzun
Sayfa 4
Ýþçi Demokrasisi
1 Ocak 2000
HEP AYNI SENARYO Türkiye halký 24 Ocak 1980 tarihinden bu yana ekonomiye iliþkin bir çok öykü dinledi. Serbest piyasanýn nimetlerinden sözedildi. “Türkiye dýþa açýlýyor, dýþ ticarette önemli geliþmeler yaþýyoruz” dendi. Liberalizm (serbest piyasa) tek seçenek olarak önümüze konuldu. Fiyatlarda istikrar saðlanacaðý, bütün kararlarýn bu doðrultuya yönelik olduðu defalarca ifade edildi. Ama fiyatlarýn artýþ hýzý durmadý, gelir daðýlýmý daha da bozuldu, TL’nin deðeri düþtükce düþtü, sanayi yatýrýmlarý yerinde saydý, dýþ borçlar büyüdükçe büyüdü, banka faizleri yükseldi, iþsizlik arttý. Ýkdidarýn önde gelenleri sosyal ve kültürel ilerlemeyi arka sýralara attýlar ve bunlarýn önemsiz þeyler olduðunu sýk sýk tekrar ettiler. “Ekonominin tek amaç” olmasý sermayeci iktisat politikasýnýn ana ögelerinden biridir. “Ýnsanlarýn sadece ekonomik davranmayý, kendi çýkarlarýný azamileþtirmeyi düþünen bencil yaratýklar olduðu” yaklaþýmý egemen kýlýnmaya çalýþýldý. Oysa ekonomi toplumsal ve kültürel ilerlemenin aracýdýr. Ekonomi alanýndaki olumlu geliþmeler, bireysel deðil toplumsal refahýn aracýdýr. Ýnsanlar üretirler ve bu üretimlerini toplumsal yaþamlarýnda kullanýrlar. Bu gerçeði yadsýdýðýmýz anda, bir çok kurum toplumsal iþlevini yitirir. 1980’den bu yana ekonomi öylesine amaç haline getirilmiþtir ki toplumsal refahýn bir çok bileþeni kâr mekanizmasýna kurban edilmiþtir. Saðlýk, eðitim, çevre sorunlarý gibi bir çok toplumsal tüketim bileþeni metalaþmýþ ve kâr getirme aracý haline gelmiþtir. Sosyal güvenlik gibi çaðdaþ bir dayanýþma kurumu bile bu tutumun kurbanlarý arasýna girmiþtir. “Köþeyi dönme”,”iþ bilme” ve”iþ bitirme” gibi deyimler bireyci ve çýkarcý davranýþlarýn dile geliþleridir. 1980-88 arasýnda maaþ ve ücretlerin ulusal gelir içindaki payý yüzde 32.79’dan, yüzde 13’e inerken kâr, faiz ve rant gelirlerinin payý yüzde 42.88’den yüzde 73’e çýktý. Bu dönemde nüfusun en zengin beþte birlik azýnlýðý yaratýlan deðerlerin yüzde 60’ýna el koyarken, en fakir beþte birlik kesim sadece yüzde 2.63 ile yaþamaya çabalar hale geldi. Türkiye dünyada gelir daðýlýmý en bozuk altýncý ülke oldu. 24 Ocak kararlarýnýn devamý niteliðinde olan 5 Nisan kararlarý da kamu açýklarýnýn azaltýlmasý, KÝT ürünlerine yüzde 100’ü aþan oranlarda zam yapýlmasý, Türk Lirasýnýn deðerinin düþürülmesi olarak açýklandý. Ancak açýlýmý ve amacý, ücret ve maaþlarýn düþürülmesi, emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi, pirime esas kazancýn üst sýnýrýnýn artmasý, tarýma olan desteðin azaltýlmasý, KÝT’leri kapatma ve özelleþtirme ve iþten çýkarmalardý. Bunlarýn Avrupa Gümrük Birliði için yapýldýðý ileri sürülmüþtü. Uluslararasý sermaye Türkiye’nin holdingci sermayesi ile elele bu sonuca ulaþmýþtýr. IMF dayatmasý olarak görülen programlar, Türk yönetici sýnýfýnýn da programý. Her ikisi de ekonomik krizin faturasýný biz çalýþanlara ödetmek istiyor. Biri kapitalizmin uluslararasý düzeydeki ortak çýkarlarý için, öteki ortak çýkarlarý savunan programlarla direkt kendi çýkarlarý için bizlere bedel ödetiyor. Karþýlaþýlan sorunlarýn hem ülke, hem de uluslararasý boyutlarda derinleþerek devam ettiði görülmekte. Dünyadaki yoksullaþma da inanýlmaz boyutlarda yaygýnlaþdý. 17 bin milyar dolarlýk dünya gelirinin 13 bin milyarýný dünya nüfusunun yüzde 15.4’ü tüketmektedir. Dünyada açlýk sýnýrýnda yaþayan insanlar 1980’li yýllarýn baþýnda 820 milyon kiþi iken 1990’lý yýllarda 1 milyarýn üzerine çýkmýþtýr. Dünya nüfusunun yüzde 5’ini barýndýran ABD dünyada üretilen enerjinin yüzde 40’ný tüketiyor. Kapitalizm kendini büyüterek üretebilmek için öylesine büyük ölçüde kaynak tüketiyor ki bu, insanlýðýn geleceðinin tüketilmesi demek oluyor. Zengine hizmet etmek için var olan Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) Genel Yönetmeni Mike Moore “artýk Kuzey-Güney, sol-sað bölünmeleri geçerli deðil, bügün bölünme geleceði kucaklayanlarla, gelecekten korkanlar arasýndadýr” diyor. Yani dünya kaynaklarýný ve kollektif olarak üretilen deðerleri talan eden küçük bir azýnlýða karþý bu talana dur diyebilecek büyük bir çoðunluk karþý karþýya. Dünya Ticaret Örgütü zirvesi için bir araya gelen 134 ülkenin temsilcileri anti-kapitalist göstericilerin öfkesinden korkup toplantýlarýný ertelemek zorunda kaldýlar. Çoðunluðun haklý talepleri etrafýnda örgütlülüðü onlarý hep korkutacaktýr.
Müzeyyen Þahin
1 Ocak 2000
Ýkiyüzlü hükümet yalan söylüyor S e r t u ð Ç iç e k
PATRONLARIN KEMERÝNÝ SIKALIM
Ekonominin düze çýkmasý için "zor yýllar" geçirmek zorunda olduðumuzu söyleyen yöneticiler ikiyüzlüler. Asgari ücreti 80 milyon yapan, memura, iþçiye yüzde 15 zammý bile zor veren bu hükümet "para yok" diyor. YALAN SÖYLÜYOR! Eðer para olmasaydý geçen ay el konulan 5 bankanýn içinin boþaltýlmasýna göz yumarlar mýydý?
Hesap ortada: Devlet bu 5 bankanýn sahibi olan birkaç ailenin toplam 2.700 trilyon lirayý cebe indirmesine göz yumdu. Ayný devlet "para yok" gerekçesiyle memur maaþlarýna yüzde 15'den fazla zam yapamayacaðýný söyledi. Memur maaþlarýna yapýlan 1 puanlýk ilave zammýn devlete maliyeti 274 trilyon lira. Yani devlet eðer bu 5 bankanýn sahiplerine aktardýðý 2.700 trilyonu memurlara verseydi
maaþ zammý rahatlýkla yüzde 15 yerine yüzde 25 (yani 10 puan daha fazla) olabilirdi. Ancak gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen ikiyüzlü yöneticilerin amacý milyonlarýn yaþamýný iyileþtirmek deðil. Onlar sadece ve sadece bir avuç patronun ve kendilerinin çýkarlarýný düþünüyorlar. Yöneticiler, aylardýr bu bankalarýn içinin boþaltýldýðýný, batacaðýný ve hatta batýrýlmak
üzere kurulduklarýný bilmiyorlar mýydý? Elbette biliyorlardý! Þimdi de memura, iþçiye, asgari ücretliye, köylüye, depremzedeye "para yok" diyorlar. Öyleyse neden onlara inanýp kemerlerimizi biraz daha sýkmaya razý olalým? Neden kemerleri sýkan hep biz oluyoruz? Biraz da patronlarýn kemeri sýkýlsýn. Ýstikrar paketini çöpe at-
mak, patronlara kýyak bize kazýk dolu bu paketi onlarýn baþýnda paralamak için mücadele etmeliyiz
nomik çöküntü tehlikesi yaþadýðý ve Endonezya'daki gibi bir sosyal patlamaya aday olduðu fikrinde birleþiyor.
Zengin daha zengin; fakir daha fakir
Yüksek enflasyon; düþük ücretler Tükettiðimiz mal ve hizmetlerin fiyatlarýndaki artýþlar karþýsýnda ücretlerimiz erimekte. Geçtiðimiz yýlýn enflasyonu devletin hesaplamalarýna göre yaklaþýk yüzde 65. Ancak çarþý-pazardaki enflasyonun bunun çok üzerinde, yüzde 100 civarýnda olduðu bilinmekte. Neredeyse tüm fiyatlarý etkileyen petrol fiyatlarý 1999'un ilk 11 ayýnda yüzde 157 arttý. Oysa hükümet memur maaþlarýna sadece yüzde 15 zam yapmakta, asgari ücreti ise 80 milyon lira olarak belirlemektedir. Bunun anlamý çalýþanlarýn biraz daha yok-
Yeni binyýla girerken Ýzmir’de cami önüne terkedilen 8 çocuk yýlbaþýný karakolda geçirdiler.
Türkiye, zenginle fakir arasýndaki uçurumun en yüksek olduðu ülkelerden birisi. Türkiye'deki gelir daðýlýmý adaletsizliði Etopya, Bengladeþ, Ekvator, Tanzanya, Zambia, Ruanda, Ürdün, Pakistan, Vietnam, Çin, Hindistan, Peru gibi ülkelerdekinden bile daha kötü. Zenginle yoksul arasýndaki uçurum konusunda Türkiye'nin yarýþtýðý ülkeler ise Meksika, Brezilya, Þili, Dominik, Honduras, Güney Afrika, Senegal, Zimbabve. Türkiye'de toplumun en yoksul 6.5 milyon kiþisi toplam gelirin sadece yüzde 1.8'ini alýrken en zengin 6.5 milyon kiþisi yüzde 40.5'ini cebine indirmekte. Yani toplumun bu iki kesimi arasýndaki gelir uçurumu 22.5 kata ulaþmýþ durumda.
sullaþmasý, biraz daha açlýða itilmesidir. Türkiye, en düþük saat baþý ücret veren 15'inci ülke durumunda. Yýllardýr Avrupa Birliði (AB) üyesi olan Portekiz'in Türkiye'den daha kötü durumda olmasý ise AB'nin refah getirmeyeceðinin önemli bir göstergesi. Birçok uzman, düþük ücrette üst sýralarý zorlayan Türkiye'nin Rusya, Meksika ve Güney Kore gibi derin bir eko-
yaþadýðý Marmara Bölgesi toplam gelirin yüzde 38.6'sýný almaktadýr. Durum bu kadar eþitsizken devlet politikalarý bu eþitsizliði gidermek þöyle dursun tam aksine adaletsizliði artýrmaya yöneliktir. Yeni iþ sahalarý açýlmasýnda ve bölge halkýnýn yaþam düzeyinin yükselmesinde önemli rol
Bölgeler arasý eþitsizlik
Türkiye'deki gelir uçurumu sadece daðýlým olsaydý her bölge nüfusa oraný zengin ve yoksul arasýnda deðil. Batý kadar gelirden pay alabilirdi. Oysa illeri ile Doðu illeri arasýnda da büyük nüfusun yüzde 18'inin yaþadýðý Doðu bir gelir uçurumu var. Batý illerindeki ve Güneydoðu Anadolu bölgeleri ortalama kiþi baþýna milli gelir Doðu toplam gelirin ancak yüzde 10.2'sini illerindekinden 4 misli fazla. Adil bir almaktayken, nüfusun yüzde 26'sýnýn bin kiþiden 1 Kapitalist sistemin milyon 730 en önemli sonuçlabini "resrýndan birisi de iþsizlik. Türkiye ekonomisi geçen yýl yüzde 2 oranýnda men" iþsiz durumda. Ne var ki sendikalarýn yaptýðý küçülürken birçok iþyeri kapandý yüzbinlerce kiþi iþsiz araþtýrmalar devletin resmi rakamýnýn hayli üzerinde kaldý. Devlet Ýstatistik Enstitüsü (DÝE) verilerine göre çýkýyor. Petrol-Ýþ'in yaptýðý son çalýþmaya göre Türki1985 yýlýndan buyana geçen 15 yýllýk süre içinde ima- ye'de iþsiz olanlarýn sayýsý 6 milyon. Petrol-Ýþ, resmi lat sanayindeki kapasite kullaným oraný yalnýzca 15 olarak yüzde 7.3 olan iþsizlik oranýnýn gerçekte yüzde aylýk bir süre dýþýnda hep yüzde 80'nin altýnda kaldý. 23 olduðunu belirtiyor. Resmi rakamý kabul etsek biÝmalat sanayindeki iþletmelerin mevcut olanaklarýný le bugün hemen her evde iþsiz biri bulunduðu gerçekullanma oraný 1999 yýlýnda ise yüzde 75'in altýnda ði ortadan kalkmýyor. Milyonlarca insan yoksulluk çekaldý. Bunun anlamý, 4 kiþinin çalýþabileceði bir yerde kerken, parasý olmadýðý için temel ihtiyaçlarýný bile 3 kiþinin çalýþmasýdýr. Aðustos 1988'den beri sanayi zorlukla karþýlarken, milyonlarca kiþi daha çok tüketüretiminde düþüþ yaþanýyor. Bu düþüþ geçen yýlýn ilk meye hazýrken, milyonlarca iþsiz çalýþmaya hazýr beklerken fabrikalarýn kapatýlmasýnýn ya da eksik kapasion aylýk döneminde yüzde 6.3 olarak gerçekleþti. DÝE'ye göre þu an iþgücüne dahil olan 23 milyon 779 teyle çalýþmasýnýn adý "barbarlýk"týr. Artan barbarlýk, kapitalizmin en doðal sonucudur.
Kapitalizm iþsiz býrakýyor
Ý þ ç i D e m o kr a s i s i o k u r u M e h m e t N u ri K oç ’u n me k t ub u: Selam dostlar, selam. Türkiye’de yaþayan veya yaþamaya çalýþan dostlar, selam. Bu haksýzlýklara, yolsuzluklara ve en önemlisi de þu güzelim insanlara yapýlan saygýsýzlýklara ne zaman dur diyeceðiz? Bizlerin sýrtýndan geçinen asalaklar sizlere sesleniyorum. O bindiðiniz lüks arabalar, oturduðunuz villalar, dansözlere saçtýðýnýz paralar bilin ki bizlerin cebinden çýkýyor. Tabii þimdilik ra-
hatça yaþayýn. Bir gün gelecek bu ihtiþamlý hayatýnýz sona erecek. Bizlere “kemerlerinizi sýkýn” diyenler onlarý görmezden geliyor. Tabii sizlerin altlarý kuru. Bizim gibi garibanlarý düþünmeye vaktiniz yok. Çünkü sizler de onlar gibi yaþýyorsunuz. Bu nasýl düzen, soruyorum sizlere. Ýþçiler, yani bizler çocuklarýna giyecek, yiyecek bulamazken, devletin bazý birimleri lojmanlarda üç kuruþ kirada oturur. Çoluðu, çocuðu ferah içinde, lüks tesislerde vakit öldürürler. Onlar da bizleri düþünmezler. Çünkü onlarýn da altlarý kuru.
Bizlerin yaþantýsýna gelince. Evden iþe iþden eve. Tabii yolculuklar trenle. Çünkü paso on milyon lira. Eee, beþ milyon kârýn var. Bir de yirmi dakika þu soðuk havada yürümesek. Eve gelince oturup düþünürsün. Bu ay kiraya zam yapýlacak. Acaba devletin verdiði % 25 zamdan yararlanabilir miyim? Ev sahibim ne der? Bakkala biriken kýrk milyonun yirmisini mi, yoksa onbeþini mi versem? Elektriði ve suyu zamlý tarifeden yaptýrmam gerek; çünkü para yetiþmiyor. Bir de sigara parasý var. Allahtan sigara alacak param var. Ýçkim yok, ama param olmasa sigara
Sayfa 5
Devlet patronlara çalýþýyor
Türkiye'nin 2000 yýlý bütçesi, Devlet bütçesinin yüzde týpký önceki senelerdeki gibi, yi- 45'ini ellerini bile kýpýrdatmane emekçiden patronlara para dan faiz olarak cebe indiren, aktarým iþlevi görmekte. Elde yüksek kârlar elde eden bir edilecek vergi gelirlerinin yüzde avuç büyük sermayedardan alý88'i faiz olarak sayýlarý 500'ü nan vergilerin toplam vergi gegeçmeyen büyük sermaye sa- liri içindeki payý geçen yýl yüzde hiplerine aktarýlacak. Peki bu 11 oldu, bu yýl ise yüzde 14 olaÝstikrar programý olarak bize su- yüzde 15'lik bir zam verildi. rak planlanmakta. Zaten "açlýk" ücreti olan ve 5 mil- vergileri ödeyenler kim? nulan ve sonuçlarýna katlanmamýz istenen paket, toplumun bir kesimi ha- yon çalýþaný ve onlarýn ailelerini ilgiriç hemen herkesi vuruyor. Ayrýcalýk- lendiren asgari ücrete yapýlan zam lý kesim ise Türkiye yönetici sýnýfýný enflasyonun altýnda tutularak 80 miloluþturanlar. Ýþte yapýlmasý planla- yon lira olarak belirlendi. Özelleþtirmeler ve çevre tahribatýnanlar ve IMF'ye verilen sözler: Baþta geçici iþçiler olmak üzere na karþý verilen mücadeleleri etkisizkamu kesiminde iþten çýkarmalar ger- leþtirmek amacýyla Tahkim uygulamasý getiren anayasa deðiþikliði yapýlçekleþtirilecek. Deprem vergisi kime gidiyor Kamu çalýþanlarýnýn ücretlerine dý. Bizi ölünceye kadar çalýþmak zoenflasyon oranýndan fazla zam yapýlGeçen yýl yaþanan iki büyük da göstermektedir ki amaç üzüm runda býrakan bir yasal düzenlemeyle deprem gerekçe gösterilerek yü- yemek deðil! mayacak. Asgari ücret düþük tutulmaya de- emeklilik yaþý artýrýldý. Elde edilecek fazlalýðýn giderürlüðe sokulan "ek" vergiler yiÝçi boþaltýldýðý için batmak üzere ne faiz ödemelerine gidiyor. ceði yer ise belli: Bu para da vervam edecek. Ek vergiler koyularak satýn alma olan 5 banka devlet tarafýndan devra- Devlet, deprem nedeniyle ekstra gilerimiz gibi birkaç yüz aileye falýndý. gücümüz daha da azaltýlacak. olarak 6.2 milyar dolar harcama iz adý altýnda hortumlanacak. Deprem bahane edilerek çoðu yapacaðýný vaad etti. Bu parayý Taban fiyatlarý ve destekleme alým Eðer amaç depremzedeler için fiyatlarý düþük tutulacak, çiftçiye veri- yoksul kesimlere yansýyan ek vergi çý- da "ek vergi" ile toplayacaðýný para bulmaksa bunun basit bir kartýldý. lecek krediler sýnýrlandýrýlacak. ileri sürdü. Devlet verdiði sözü yolu var: Deveyi hamuduyla yuDevletin tarýmsal üretimde köylü- tutup bu kadar parayý harcasa bi- tan büyük sermaye sahiplerini Baþta haberleþme ve enerji alanýnlere yapmakta olduðu yardýmlarýn le depremzedeler için toplanan vergilendirmek. Bizler zaten yokdaki dev kamu tesisleri satýlacak. Elektrik, telefon, petrol, temel gý- kaldýrýlmasý için yeni bir kurul oluþtu- 3.2 milyar dolarlýk yardýmlarla sulluðumuzdan artýrdýðýmýz üçda maddeleri baþta olmak üzere zam- ruldu. birleþtirildiðinde devlete 3 milyar beþ kuruþu depremzedelere Devletin köylülere ve küçük iþlet- dolar kalmakta. Bu basit hesap gönderdik. lar devam edecek. Bu programýn hazýrlýðý sýrasýnda melere açacaðý kredilere sýnýrlama geve ilk aþamasýnda gerçekleþtirilenler tirildi. E ðitim e, s aðlýða , yatýrým a para yok Açýklanan para programýyla iþaise þöyle: Devlet büyük kýsmýný bizler- "geri kalmýþ" diye gösterilen birKamuda memur statüsüyle çalý- damlarýnýn karþý karþýya olduðu risk- den topladýðý paralarý bizim için çok ülkede bile bu oran çok daþanlara enflasyonun çok altýnda kalan ler azaltýldý. deðil bir avuç patron için harca- ha yüksek. En düþük gelir düzemakta. yine sahip ülkelerin eðitime ayýrTürkiye 132 ülke arasýnda eði- dýklarý ortlama pay bile %3.9 time ayýrdýðý pay açýsýndan oranýndadýr. 105'inci sýrada gelmektedir. TürBu duruma karþýn, eðitim ve Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu (TÝSK), bir bildiri yayýmlayarak kiye'de milli gelirin eðitime ayýrý- saðlýk için bütçeden ayrýlan pay açýklanan program ve þimdiye kadarki uygulamalardan memnun oldukarýný lan kýsmý %2.2 oranýnda. Bize, her yýl biraz daha azaltýlmaktadýr.
Pakette ne var?
Kap it al i zm y oks ul laþ t ýr ý yor Birleþmiþ Milletler gibi emperyalistlerin kontrolündeki bir kuruluþ bile 800 milyon insanýn 2000 yýlýna aç girdiðini, her yýl 12 milyon çocuðun 5 yaþýna gelemeden öldüðünü, dünyadaki her üç kiþiden birinin yoksulluk içinde yaþadýðýný bildiriyor. Türkiye için yapýlan araþtýrmalar, 14 milyon insanýn açlýk sýnýrýnda yaþadýðýný, yarým milyondan fazla kimsesiz çocuk olduðunu, 200 bin çocuðun sokaklarda yaþadýðýný, 4,5 milyon kiþinin kaçak çalýþtýrýldýðýný, 5 milyon kiþinin asgari ücret (80 milyon TL) karþýlýðý çalýþtýðýný, kadýnlarýn yüzde 67'sinin hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadýðýný gösteriyor.
Ýþçi Demokrasisi
Patronlar sevinçli
oynayan yatýrým teþvikleri yine aðýrlýklý olarak Marmara Bölgesine verilmekte, Doðu ve Güneydoðu bölgeleri yoksulluða itilmektedir. Toplam yatýrým teþvik belgelerinin neredeyse yarýsý düzenli olarak Marmara bölgesine verilmekte, Doðu ve Güneydoðu'nun teþviklerden aldýðý pay yüzde 5-10 arasý deðiþmektedir.
sýnýf kaçak iþçiliði Hayýr. Türkiye'de SSK, Emekli San- Sorun SSK mý? önlemek, faizden dýðý ve Bað-Kur için yapýlan top- ve silahtan kesip bu kurumlara lam devlet katkýsýnýn milli gelire para vermek yerine SSK'yý özeloraný yüzde 3'ün altýndadýr. Av- leþtirmeyi hedefliyor. Oysa sayýrupa ülkelerinde ise bu oran yüz- larý 4.5 milyon olarak tahmin edide 9 civarýndadýr. Milyonlarca ça- len kaçak çalýþtýrýlan iþçiler sigorlýþanýn, yaþlýnýn, emeklinin, dul ve talý yapýlsa SSK'ya büyük bir gelir yetimin hizmet aldýðý bu kurum- yaratmak mümkün olacak. Patlara bütçeden aktarýlan para, faiz ronlarýn bizim ücretlerimizden olarak sadece birkaç yüz aileye kestiði halde ödemediði primler hortumlanan paranýn beþte biri bile tahsil edilse bu sýkýntý ortabile deðildir. Bu kurumlarýn dev- dan kalkabilecektir. Öyleyse let bütçesinden aldýðý pay yüzde "SSK bütçeyi yiyor" yaygarasý ni9'un altýndayken, faiz ödemeleri ye? Çünkü devlet milyonlarca çaiçin yüzde 45 pay ayrýlmaktadýr. lýþaný deðil bir avuç zengini temSSK'yý bu hale getiren yönetici sil ediyor, onlar için çalýþýyor.
da beni terkedecek. Gelelim çocuklarýn, eþimin ve de benim giyecek masraflarýna. Neyse ki fazla bir masrafýmýz yok. Bazý insaflý ve vicdanlý kiþilerin verdikleri þeyleri giyiyoruz. Sýra geldi haftalýk pazar masrafýna. Tabii normal saatlerde alýþveriþ yapamýyoruz. Sebebi, çok pahalý. Yazýma biraz ara verdim, kapýnýn zili çaldý. Sað olsun komþum kabak tatlýsý getirmiþ. Kabak tatlýsýna da bayýlýrým. Neyse gelelim yazýmýza. Tabii pazarlarýn toparlanma saatini bekliyoruz. O zamanlar biraz bozulmuþ meyveler, sebzeler ucuzluyor. Ucuz vermeyip de çürütüp dö-
kenler de yok deðil. Evet dostlarým bu yazdýklarýmýn sizler de farkýndasýnýz. Ama ben bazý þahýslara bunlarý hatýrlatmayý kendime borç bildim. Tabii ki bizler borçlarýmýza sadýk kiþileriz. Bizler, yani iþçi sýnýfý, varoþlarda yaþayan, çoluðuna çocuðuna bir lokma ekmek parasý kazanmaya çalýþan bizler. Kendimize ve topluma olan saygýyý, onlar kaybetmiþlerse de bizler sakýn ha sakýn kaybetmeyelim. Dostlar birbirimizi arkamýzdan vurursak o karaktersiz, vicdansýz ve þerefsiz kiþilerin ekmeðine yað sürmüþ oluruz.
dile getirdi. "Herkesin fedakarlýk yapmasý" gerektiðini söyleyen TÝSK, bu fedakarlýðýn toplumsal kesimler arasýndaki daðýlýmýndan da memnun. Bu sevinç o kadar büyük ki her zaman "devlet iþimize karýþmasýn yeter" diyen iþverenlerin örgütü TÝSK, bugünlerde "iþçisine enflasyon üzerinde zam yapan iþverenler cezalandýrýlsýn" önerisi yapýyor. Programýn uygulanmasý için bizden fedakarlýk isteyenler, "ürün fiyatlarýný iþçilerine yaptýðý zamdan daha fazla artýran iþverenler cezalandýrýlsýn" demiyorlar elbette. Patronlar kulübü TÜSÝAD da, "hükümetin bu programa dört elle sarýlmasýný ve toplumu da ikna etmesini" istiyor. Türkiye Ýhracatçýlar Meclisi de programý desteklediklerini, "baþarý için programýn kararlýlýkla uygulanmasý" gerektiðini söylüyor.
Tek sorunlarý iþçi sýnýfý Programý sevinçle karþýlayan egemen sýnýfýn tek endiþesi iþçi sýnýfýndan programa gelecek tepki. Onlar da çok iyi biliyorlar ki eðer çalýþan kesimler programýn sonuçlarýna razý olmazsa patronlarýn çok beðendiði bu program çöpe atýlacak. En son 1994-95 yýllarýnda benzer bir programý uygulamaya sokmak isteyen DYP-CHP hükümeti kitlesel iþçi eylemlerinin ardýndan iktidardan düþmüþ, program yarým kalmýþtý. Benzer programlarý uygulamak isteyen Ýtalyan hükümeti 1994, Fransýz hükümeti ise 1995 yýlýndaki kitlesel grevler sonucu iktidarlarýný yitirdiler. Türkiye'de patronlarýn baþarýyla uygulayabildiði son istikrar programý 24 Ocak 1980 Ýstikrar Programý'dýr. Bunun uygulanabilmesi ise ancak askeri bir diktatörlük aracýlýðýyla sendikalarýn ve sol güçlerin tamamen yenilgiye uðratýlmasýyla mümkün olmuþtu. Bugün Türkiye'deki iþçi sýnýfý böyle bir yenilgi almýþ durumda deðil. Toplumun geniþ kesimini daha da yoksullaþtýrmayý hedefleyen bu programý durdurabilecek, "faturayý
siz ödeyin" diyebilecek tek güç iþçi sýnýfýdýr. En son 24 Temmuz 1999'da Kýzýlay'ý dolduran 500 bin kiþi nasýl bir güce sahip olduðumuzun göstergesidir. Zaten yönetici sýnýfý korkutan da bu gücümüzü gösterdiðimiz grevler, gösterilerdir. Bu nedenle sürekli "toplumsal uzlaþma"dan, "herkesin fedakarlýk yapmasýndan" bahsediyorlar. Sendika liderlerini "baþka çare yok"a ikna etmek için çabalýyorlar. Eðer bu kazýk dolu istikrar paketini patronlarýn kafasýnda paralamak istiyorsak bu gücü kullanmak zorundayýz. Bu mücadele sendika liderlerinin keyfine býrakýlamayacak kadar önemli. Bulunduðumuz her alanda sendikamýzýn, arkadaþlarýmýzýn bu mücadeleye katýlmasý için liderlik yapmalýyýz.
Yeni iþ olanaklarý saðlayacak devlet yatýrýmlarý da týpký eðitim ve saðlýk alanýnda olduðu gibi yok denecek düzeye indirilmiþtir.
Devlet yatýrýmlarýnýn bütçe içindeki payý yüzde 5'in altýna düþmüþ durumdadýr. Oysa ayný devlet faize bütçeden yüzde 45 ayýrabilmektedir.
Emek çiden ke sip patrona veriy orla r
Gelir daðýlýmý bu kadar adaletsizken devlet yoksullarý korumak yerine hep patronlara çalýþýyor. Bütçeden maaþlar için ayrýlan pay her yýl biraz daha küçültülürken faize ayrýlan pay o oranda büyütülüyor. Bizlerin ücretleri kýsýlarak elde edilen "tasarruf" ise faiz adýyla doðrudan patronlarýn cebine aktarýlýyor. Kamu harcamalarý çok mu yüksek? Türkiye'deki kamu harcamalarý hiç de iddia edildiði gibi yüksek deðil, aksine düþüktür bile. Faiz dýþý kamu harcamalarýnýn milli gelire oraný Avrupa ülkelerinde yüzde 40'ýn Japonya ve ABD'de yüzde 30'un üzerindedir. Türkiye'de ise bu oran yüzde 25'in altýndadýr. Almanya'da bu oran %47.1, Fransa'da %51.3, Ýtalya'da %45.2, ABD'de %30.1'dir.
Faiz giderleri dahil edilse bile Türkiye'deki kamu harcamalarýnýn milli gelire oraný yüzde 40’ý geçmemektedir. Ýlle de kamu harcamaklarý düþürülmek isteniyorsa iþe baþlanacak esas harcama bizlerin ücretleri, okullar ve hastanelerin ödenekleri deðil silah ve faiz için yapýlan harcamalar olmalýdýr.
Sayfa 4
Ýþçi Demokrasisi
1 Ocak 2000
HEP AYNI SENARYO Türkiye halký 24 Ocak 1980 tarihinden bu yana ekonomiye iliþkin bir çok öykü dinledi. Serbest piyasanýn nimetlerinden sözedildi. “Türkiye dýþa açýlýyor, dýþ ticarette önemli geliþmeler yaþýyoruz” dendi. Liberalizm (serbest piyasa) tek seçenek olarak önümüze konuldu. Fiyatlarda istikrar saðlanacaðý, bütün kararlarýn bu doðrultuya yönelik olduðu defalarca ifade edildi. Ama fiyatlarýn artýþ hýzý durmadý, gelir daðýlýmý daha da bozuldu, TL’nin deðeri düþtükce düþtü, sanayi yatýrýmlarý yerinde saydý, dýþ borçlar büyüdükçe büyüdü, banka faizleri yükseldi, iþsizlik arttý. Ýkdidarýn önde gelenleri sosyal ve kültürel ilerlemeyi arka sýralara attýlar ve bunlarýn önemsiz þeyler olduðunu sýk sýk tekrar ettiler. “Ekonominin tek amaç” olmasý sermayeci iktisat politikasýnýn ana ögelerinden biridir. “Ýnsanlarýn sadece ekonomik davranmayý, kendi çýkarlarýný azamileþtirmeyi düþünen bencil yaratýklar olduðu” yaklaþýmý egemen kýlýnmaya çalýþýldý. Oysa ekonomi toplumsal ve kültürel ilerlemenin aracýdýr. Ekonomi alanýndaki olumlu geliþmeler, bireysel deðil toplumsal refahýn aracýdýr. Ýnsanlar üretirler ve bu üretimlerini toplumsal yaþamlarýnda kullanýrlar. Bu gerçeði yadsýdýðýmýz anda, bir çok kurum toplumsal iþlevini yitirir. 1980’den bu yana ekonomi öylesine amaç haline getirilmiþtir ki toplumsal refahýn bir çok bileþeni kâr mekanizmasýna kurban edilmiþtir. Saðlýk, eðitim, çevre sorunlarý gibi bir çok toplumsal tüketim bileþeni metalaþmýþ ve kâr getirme aracý haline gelmiþtir. Sosyal güvenlik gibi çaðdaþ bir dayanýþma kurumu bile bu tutumun kurbanlarý arasýna girmiþtir. “Köþeyi dönme”,”iþ bilme” ve”iþ bitirme” gibi deyimler bireyci ve çýkarcý davranýþlarýn dile geliþleridir. 1980-88 arasýnda maaþ ve ücretlerin ulusal gelir içindaki payý yüzde 32.79’dan, yüzde 13’e inerken kâr, faiz ve rant gelirlerinin payý yüzde 42.88’den yüzde 73’e çýktý. Bu dönemde nüfusun en zengin beþte birlik azýnlýðý yaratýlan deðerlerin yüzde 60’ýna el koyarken, en fakir beþte birlik kesim sadece yüzde 2.63 ile yaþamaya çabalar hale geldi. Türkiye dünyada gelir daðýlýmý en bozuk altýncý ülke oldu. 24 Ocak kararlarýnýn devamý niteliðinde olan 5 Nisan kararlarý da kamu açýklarýnýn azaltýlmasý, KÝT ürünlerine yüzde 100’ü aþan oranlarda zam yapýlmasý, Türk Lirasýnýn deðerinin düþürülmesi olarak açýklandý. Ancak açýlýmý ve amacý, ücret ve maaþlarýn düþürülmesi, emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi, pirime esas kazancýn üst sýnýrýnýn artmasý, tarýma olan desteðin azaltýlmasý, KÝT’leri kapatma ve özelleþtirme ve iþten çýkarmalardý. Bunlarýn Avrupa Gümrük Birliði için yapýldýðý ileri sürülmüþtü. Uluslararasý sermaye Türkiye’nin holdingci sermayesi ile elele bu sonuca ulaþmýþtýr. IMF dayatmasý olarak görülen programlar, Türk yönetici sýnýfýnýn da programý. Her ikisi de ekonomik krizin faturasýný biz çalýþanlara ödetmek istiyor. Biri kapitalizmin uluslararasý düzeydeki ortak çýkarlarý için, öteki ortak çýkarlarý savunan programlarla direkt kendi çýkarlarý için bizlere bedel ödetiyor. Karþýlaþýlan sorunlarýn hem ülke, hem de uluslararasý boyutlarda derinleþerek devam ettiði görülmekte. Dünyadaki yoksullaþma da inanýlmaz boyutlarda yaygýnlaþdý. 17 bin milyar dolarlýk dünya gelirinin 13 bin milyarýný dünya nüfusunun yüzde 15.4’ü tüketmektedir. Dünyada açlýk sýnýrýnda yaþayan insanlar 1980’li yýllarýn baþýnda 820 milyon kiþi iken 1990’lý yýllarda 1 milyarýn üzerine çýkmýþtýr. Dünya nüfusunun yüzde 5’ini barýndýran ABD dünyada üretilen enerjinin yüzde 40’ný tüketiyor. Kapitalizm kendini büyüterek üretebilmek için öylesine büyük ölçüde kaynak tüketiyor ki bu, insanlýðýn geleceðinin tüketilmesi demek oluyor. Zengine hizmet etmek için var olan Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) Genel Yönetmeni Mike Moore “artýk Kuzey-Güney, sol-sað bölünmeleri geçerli deðil, bügün bölünme geleceði kucaklayanlarla, gelecekten korkanlar arasýndadýr” diyor. Yani dünya kaynaklarýný ve kollektif olarak üretilen deðerleri talan eden küçük bir azýnlýða karþý bu talana dur diyebilecek büyük bir çoðunluk karþý karþýya. Dünya Ticaret Örgütü zirvesi için bir araya gelen 134 ülkenin temsilcileri anti-kapitalist göstericilerin öfkesinden korkup toplantýlarýný ertelemek zorunda kaldýlar. Çoðunluðun haklý talepleri etrafýnda örgütlülüðü onlarý hep korkutacaktýr.
Müzeyyen Þahin
1 Ocak 2000
Ýkiyüzlü hükümet yalan söylüyor S e r t u ð Ç iç e k
PATRONLARIN KEMERÝNÝ SIKALIM
Ekonominin düze çýkmasý için "zor yýllar" geçirmek zorunda olduðumuzu söyleyen yöneticiler ikiyüzlüler. Asgari ücreti 80 milyon yapan, memura, iþçiye yüzde 15 zammý bile zor veren bu hükümet "para yok" diyor. YALAN SÖYLÜYOR! Eðer para olmasaydý geçen ay el konulan 5 bankanýn içinin boþaltýlmasýna göz yumarlar mýydý?
Hesap ortada: Devlet bu 5 bankanýn sahibi olan birkaç ailenin toplam 2.700 trilyon lirayý cebe indirmesine göz yumdu. Ayný devlet "para yok" gerekçesiyle memur maaþlarýna yüzde 15'den fazla zam yapamayacaðýný söyledi. Memur maaþlarýna yapýlan 1 puanlýk ilave zammýn devlete maliyeti 274 trilyon lira. Yani devlet eðer bu 5 bankanýn sahiplerine aktardýðý 2.700 trilyonu memurlara verseydi
maaþ zammý rahatlýkla yüzde 15 yerine yüzde 25 (yani 10 puan daha fazla) olabilirdi. Ancak gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen ikiyüzlü yöneticilerin amacý milyonlarýn yaþamýný iyileþtirmek deðil. Onlar sadece ve sadece bir avuç patronun ve kendilerinin çýkarlarýný düþünüyorlar. Yöneticiler, aylardýr bu bankalarýn içinin boþaltýldýðýný, batacaðýný ve hatta batýrýlmak
üzere kurulduklarýný bilmiyorlar mýydý? Elbette biliyorlardý! Þimdi de memura, iþçiye, asgari ücretliye, köylüye, depremzedeye "para yok" diyorlar. Öyleyse neden onlara inanýp kemerlerimizi biraz daha sýkmaya razý olalým? Neden kemerleri sýkan hep biz oluyoruz? Biraz da patronlarýn kemeri sýkýlsýn. Ýstikrar paketini çöpe at-
mak, patronlara kýyak bize kazýk dolu bu paketi onlarýn baþýnda paralamak için mücadele etmeliyiz
nomik çöküntü tehlikesi yaþadýðý ve Endonezya'daki gibi bir sosyal patlamaya aday olduðu fikrinde birleþiyor.
Zengin daha zengin; fakir daha fakir
Yüksek enflasyon; düþük ücretler Tükettiðimiz mal ve hizmetlerin fiyatlarýndaki artýþlar karþýsýnda ücretlerimiz erimekte. Geçtiðimiz yýlýn enflasyonu devletin hesaplamalarýna göre yaklaþýk yüzde 65. Ancak çarþý-pazardaki enflasyonun bunun çok üzerinde, yüzde 100 civarýnda olduðu bilinmekte. Neredeyse tüm fiyatlarý etkileyen petrol fiyatlarý 1999'un ilk 11 ayýnda yüzde 157 arttý. Oysa hükümet memur maaþlarýna sadece yüzde 15 zam yapmakta, asgari ücreti ise 80 milyon lira olarak belirlemektedir. Bunun anlamý çalýþanlarýn biraz daha yok-
Yeni binyýla girerken Ýzmir’de cami önüne terkedilen 8 çocuk yýlbaþýný karakolda geçirdiler.
Türkiye, zenginle fakir arasýndaki uçurumun en yüksek olduðu ülkelerden birisi. Türkiye'deki gelir daðýlýmý adaletsizliði Etopya, Bengladeþ, Ekvator, Tanzanya, Zambia, Ruanda, Ürdün, Pakistan, Vietnam, Çin, Hindistan, Peru gibi ülkelerdekinden bile daha kötü. Zenginle yoksul arasýndaki uçurum konusunda Türkiye'nin yarýþtýðý ülkeler ise Meksika, Brezilya, Þili, Dominik, Honduras, Güney Afrika, Senegal, Zimbabve. Türkiye'de toplumun en yoksul 6.5 milyon kiþisi toplam gelirin sadece yüzde 1.8'ini alýrken en zengin 6.5 milyon kiþisi yüzde 40.5'ini cebine indirmekte. Yani toplumun bu iki kesimi arasýndaki gelir uçurumu 22.5 kata ulaþmýþ durumda.
sullaþmasý, biraz daha açlýða itilmesidir. Türkiye, en düþük saat baþý ücret veren 15'inci ülke durumunda. Yýllardýr Avrupa Birliði (AB) üyesi olan Portekiz'in Türkiye'den daha kötü durumda olmasý ise AB'nin refah getirmeyeceðinin önemli bir göstergesi. Birçok uzman, düþük ücrette üst sýralarý zorlayan Türkiye'nin Rusya, Meksika ve Güney Kore gibi derin bir eko-
yaþadýðý Marmara Bölgesi toplam gelirin yüzde 38.6'sýný almaktadýr. Durum bu kadar eþitsizken devlet politikalarý bu eþitsizliði gidermek þöyle dursun tam aksine adaletsizliði artýrmaya yöneliktir. Yeni iþ sahalarý açýlmasýnda ve bölge halkýnýn yaþam düzeyinin yükselmesinde önemli rol
Bölgeler arasý eþitsizlik
Türkiye'deki gelir uçurumu sadece daðýlým olsaydý her bölge nüfusa oraný zengin ve yoksul arasýnda deðil. Batý kadar gelirden pay alabilirdi. Oysa illeri ile Doðu illeri arasýnda da büyük nüfusun yüzde 18'inin yaþadýðý Doðu bir gelir uçurumu var. Batý illerindeki ve Güneydoðu Anadolu bölgeleri ortalama kiþi baþýna milli gelir Doðu toplam gelirin ancak yüzde 10.2'sini illerindekinden 4 misli fazla. Adil bir almaktayken, nüfusun yüzde 26'sýnýn bin kiþiden 1 Kapitalist sistemin milyon 730 en önemli sonuçlabini "resrýndan birisi de iþsizlik. Türkiye ekonomisi geçen yýl yüzde 2 oranýnda men" iþsiz durumda. Ne var ki sendikalarýn yaptýðý küçülürken birçok iþyeri kapandý yüzbinlerce kiþi iþsiz araþtýrmalar devletin resmi rakamýnýn hayli üzerinde kaldý. Devlet Ýstatistik Enstitüsü (DÝE) verilerine göre çýkýyor. Petrol-Ýþ'in yaptýðý son çalýþmaya göre Türki1985 yýlýndan buyana geçen 15 yýllýk süre içinde ima- ye'de iþsiz olanlarýn sayýsý 6 milyon. Petrol-Ýþ, resmi lat sanayindeki kapasite kullaným oraný yalnýzca 15 olarak yüzde 7.3 olan iþsizlik oranýnýn gerçekte yüzde aylýk bir süre dýþýnda hep yüzde 80'nin altýnda kaldý. 23 olduðunu belirtiyor. Resmi rakamý kabul etsek biÝmalat sanayindeki iþletmelerin mevcut olanaklarýný le bugün hemen her evde iþsiz biri bulunduðu gerçekullanma oraný 1999 yýlýnda ise yüzde 75'in altýnda ði ortadan kalkmýyor. Milyonlarca insan yoksulluk çekaldý. Bunun anlamý, 4 kiþinin çalýþabileceði bir yerde kerken, parasý olmadýðý için temel ihtiyaçlarýný bile 3 kiþinin çalýþmasýdýr. Aðustos 1988'den beri sanayi zorlukla karþýlarken, milyonlarca kiþi daha çok tüketüretiminde düþüþ yaþanýyor. Bu düþüþ geçen yýlýn ilk meye hazýrken, milyonlarca iþsiz çalýþmaya hazýr beklerken fabrikalarýn kapatýlmasýnýn ya da eksik kapasion aylýk döneminde yüzde 6.3 olarak gerçekleþti. DÝE'ye göre þu an iþgücüne dahil olan 23 milyon 779 teyle çalýþmasýnýn adý "barbarlýk"týr. Artan barbarlýk, kapitalizmin en doðal sonucudur.
Kapitalizm iþsiz býrakýyor
Ý þ ç i D e m o kr a s i s i o k u r u M e h m e t N u ri K oç ’u n me k t ub u: Selam dostlar, selam. Türkiye’de yaþayan veya yaþamaya çalýþan dostlar, selam. Bu haksýzlýklara, yolsuzluklara ve en önemlisi de þu güzelim insanlara yapýlan saygýsýzlýklara ne zaman dur diyeceðiz? Bizlerin sýrtýndan geçinen asalaklar sizlere sesleniyorum. O bindiðiniz lüks arabalar, oturduðunuz villalar, dansözlere saçtýðýnýz paralar bilin ki bizlerin cebinden çýkýyor. Tabii þimdilik ra-
hatça yaþayýn. Bir gün gelecek bu ihtiþamlý hayatýnýz sona erecek. Bizlere “kemerlerinizi sýkýn” diyenler onlarý görmezden geliyor. Tabii sizlerin altlarý kuru. Bizim gibi garibanlarý düþünmeye vaktiniz yok. Çünkü sizler de onlar gibi yaþýyorsunuz. Bu nasýl düzen, soruyorum sizlere. Ýþçiler, yani bizler çocuklarýna giyecek, yiyecek bulamazken, devletin bazý birimleri lojmanlarda üç kuruþ kirada oturur. Çoluðu, çocuðu ferah içinde, lüks tesislerde vakit öldürürler. Onlar da bizleri düþünmezler. Çünkü onlarýn da altlarý kuru.
Bizlerin yaþantýsýna gelince. Evden iþe iþden eve. Tabii yolculuklar trenle. Çünkü paso on milyon lira. Eee, beþ milyon kârýn var. Bir de yirmi dakika þu soðuk havada yürümesek. Eve gelince oturup düþünürsün. Bu ay kiraya zam yapýlacak. Acaba devletin verdiði % 25 zamdan yararlanabilir miyim? Ev sahibim ne der? Bakkala biriken kýrk milyonun yirmisini mi, yoksa onbeþini mi versem? Elektriði ve suyu zamlý tarifeden yaptýrmam gerek; çünkü para yetiþmiyor. Bir de sigara parasý var. Allahtan sigara alacak param var. Ýçkim yok, ama param olmasa sigara
Sayfa 5
Devlet patronlara çalýþýyor
Türkiye'nin 2000 yýlý bütçesi, Devlet bütçesinin yüzde týpký önceki senelerdeki gibi, yi- 45'ini ellerini bile kýpýrdatmane emekçiden patronlara para dan faiz olarak cebe indiren, aktarým iþlevi görmekte. Elde yüksek kârlar elde eden bir edilecek vergi gelirlerinin yüzde avuç büyük sermayedardan alý88'i faiz olarak sayýlarý 500'ü nan vergilerin toplam vergi gegeçmeyen büyük sermaye sa- liri içindeki payý geçen yýl yüzde hiplerine aktarýlacak. Peki bu 11 oldu, bu yýl ise yüzde 14 olaÝstikrar programý olarak bize su- yüzde 15'lik bir zam verildi. rak planlanmakta. Zaten "açlýk" ücreti olan ve 5 mil- vergileri ödeyenler kim? nulan ve sonuçlarýna katlanmamýz istenen paket, toplumun bir kesimi ha- yon çalýþaný ve onlarýn ailelerini ilgiriç hemen herkesi vuruyor. Ayrýcalýk- lendiren asgari ücrete yapýlan zam lý kesim ise Türkiye yönetici sýnýfýný enflasyonun altýnda tutularak 80 miloluþturanlar. Ýþte yapýlmasý planla- yon lira olarak belirlendi. Özelleþtirmeler ve çevre tahribatýnanlar ve IMF'ye verilen sözler: Baþta geçici iþçiler olmak üzere na karþý verilen mücadeleleri etkisizkamu kesiminde iþten çýkarmalar ger- leþtirmek amacýyla Tahkim uygulamasý getiren anayasa deðiþikliði yapýlçekleþtirilecek. Deprem vergisi kime gidiyor Kamu çalýþanlarýnýn ücretlerine dý. Bizi ölünceye kadar çalýþmak zoenflasyon oranýndan fazla zam yapýlGeçen yýl yaþanan iki büyük da göstermektedir ki amaç üzüm runda býrakan bir yasal düzenlemeyle deprem gerekçe gösterilerek yü- yemek deðil! mayacak. Asgari ücret düþük tutulmaya de- emeklilik yaþý artýrýldý. Elde edilecek fazlalýðýn giderürlüðe sokulan "ek" vergiler yiÝçi boþaltýldýðý için batmak üzere ne faiz ödemelerine gidiyor. ceði yer ise belli: Bu para da vervam edecek. Ek vergiler koyularak satýn alma olan 5 banka devlet tarafýndan devra- Devlet, deprem nedeniyle ekstra gilerimiz gibi birkaç yüz aileye falýndý. gücümüz daha da azaltýlacak. olarak 6.2 milyar dolar harcama iz adý altýnda hortumlanacak. Deprem bahane edilerek çoðu yapacaðýný vaad etti. Bu parayý Taban fiyatlarý ve destekleme alým Eðer amaç depremzedeler için fiyatlarý düþük tutulacak, çiftçiye veri- yoksul kesimlere yansýyan ek vergi çý- da "ek vergi" ile toplayacaðýný para bulmaksa bunun basit bir kartýldý. lecek krediler sýnýrlandýrýlacak. ileri sürdü. Devlet verdiði sözü yolu var: Deveyi hamuduyla yuDevletin tarýmsal üretimde köylü- tutup bu kadar parayý harcasa bi- tan büyük sermaye sahiplerini Baþta haberleþme ve enerji alanýnlere yapmakta olduðu yardýmlarýn le depremzedeler için toplanan vergilendirmek. Bizler zaten yokdaki dev kamu tesisleri satýlacak. Elektrik, telefon, petrol, temel gý- kaldýrýlmasý için yeni bir kurul oluþtu- 3.2 milyar dolarlýk yardýmlarla sulluðumuzdan artýrdýðýmýz üçda maddeleri baþta olmak üzere zam- ruldu. birleþtirildiðinde devlete 3 milyar beþ kuruþu depremzedelere Devletin köylülere ve küçük iþlet- dolar kalmakta. Bu basit hesap gönderdik. lar devam edecek. Bu programýn hazýrlýðý sýrasýnda melere açacaðý kredilere sýnýrlama geve ilk aþamasýnda gerçekleþtirilenler tirildi. E ðitim e, s aðlýða , yatýrým a para yok Açýklanan para programýyla iþaise þöyle: Devlet büyük kýsmýný bizler- "geri kalmýþ" diye gösterilen birKamuda memur statüsüyle çalý- damlarýnýn karþý karþýya olduðu risk- den topladýðý paralarý bizim için çok ülkede bile bu oran çok daþanlara enflasyonun çok altýnda kalan ler azaltýldý. deðil bir avuç patron için harca- ha yüksek. En düþük gelir düzemakta. yine sahip ülkelerin eðitime ayýrTürkiye 132 ülke arasýnda eði- dýklarý ortlama pay bile %3.9 time ayýrdýðý pay açýsýndan oranýndadýr. 105'inci sýrada gelmektedir. TürBu duruma karþýn, eðitim ve Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu (TÝSK), bir bildiri yayýmlayarak kiye'de milli gelirin eðitime ayýrý- saðlýk için bütçeden ayrýlan pay açýklanan program ve þimdiye kadarki uygulamalardan memnun oldukarýný lan kýsmý %2.2 oranýnda. Bize, her yýl biraz daha azaltýlmaktadýr.
Pakette ne var?
Kap it al i zm y oks ul laþ t ýr ý yor Birleþmiþ Milletler gibi emperyalistlerin kontrolündeki bir kuruluþ bile 800 milyon insanýn 2000 yýlýna aç girdiðini, her yýl 12 milyon çocuðun 5 yaþýna gelemeden öldüðünü, dünyadaki her üç kiþiden birinin yoksulluk içinde yaþadýðýný bildiriyor. Türkiye için yapýlan araþtýrmalar, 14 milyon insanýn açlýk sýnýrýnda yaþadýðýný, yarým milyondan fazla kimsesiz çocuk olduðunu, 200 bin çocuðun sokaklarda yaþadýðýný, 4,5 milyon kiþinin kaçak çalýþtýrýldýðýný, 5 milyon kiþinin asgari ücret (80 milyon TL) karþýlýðý çalýþtýðýný, kadýnlarýn yüzde 67'sinin hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadýðýný gösteriyor.
Ýþçi Demokrasisi
Patronlar sevinçli
oynayan yatýrým teþvikleri yine aðýrlýklý olarak Marmara Bölgesine verilmekte, Doðu ve Güneydoðu bölgeleri yoksulluða itilmektedir. Toplam yatýrým teþvik belgelerinin neredeyse yarýsý düzenli olarak Marmara bölgesine verilmekte, Doðu ve Güneydoðu'nun teþviklerden aldýðý pay yüzde 5-10 arasý deðiþmektedir.
sýnýf kaçak iþçiliði Hayýr. Türkiye'de SSK, Emekli San- Sorun SSK mý? önlemek, faizden dýðý ve Bað-Kur için yapýlan top- ve silahtan kesip bu kurumlara lam devlet katkýsýnýn milli gelire para vermek yerine SSK'yý özeloraný yüzde 3'ün altýndadýr. Av- leþtirmeyi hedefliyor. Oysa sayýrupa ülkelerinde ise bu oran yüz- larý 4.5 milyon olarak tahmin edide 9 civarýndadýr. Milyonlarca ça- len kaçak çalýþtýrýlan iþçiler sigorlýþanýn, yaþlýnýn, emeklinin, dul ve talý yapýlsa SSK'ya büyük bir gelir yetimin hizmet aldýðý bu kurum- yaratmak mümkün olacak. Patlara bütçeden aktarýlan para, faiz ronlarýn bizim ücretlerimizden olarak sadece birkaç yüz aileye kestiði halde ödemediði primler hortumlanan paranýn beþte biri bile tahsil edilse bu sýkýntý ortabile deðildir. Bu kurumlarýn dev- dan kalkabilecektir. Öyleyse let bütçesinden aldýðý pay yüzde "SSK bütçeyi yiyor" yaygarasý ni9'un altýndayken, faiz ödemeleri ye? Çünkü devlet milyonlarca çaiçin yüzde 45 pay ayrýlmaktadýr. lýþaný deðil bir avuç zengini temSSK'yý bu hale getiren yönetici sil ediyor, onlar için çalýþýyor.
da beni terkedecek. Gelelim çocuklarýn, eþimin ve de benim giyecek masraflarýna. Neyse ki fazla bir masrafýmýz yok. Bazý insaflý ve vicdanlý kiþilerin verdikleri þeyleri giyiyoruz. Sýra geldi haftalýk pazar masrafýna. Tabii normal saatlerde alýþveriþ yapamýyoruz. Sebebi, çok pahalý. Yazýma biraz ara verdim, kapýnýn zili çaldý. Sað olsun komþum kabak tatlýsý getirmiþ. Kabak tatlýsýna da bayýlýrým. Neyse gelelim yazýmýza. Tabii pazarlarýn toparlanma saatini bekliyoruz. O zamanlar biraz bozulmuþ meyveler, sebzeler ucuzluyor. Ucuz vermeyip de çürütüp dö-
kenler de yok deðil. Evet dostlarým bu yazdýklarýmýn sizler de farkýndasýnýz. Ama ben bazý þahýslara bunlarý hatýrlatmayý kendime borç bildim. Tabii ki bizler borçlarýmýza sadýk kiþileriz. Bizler, yani iþçi sýnýfý, varoþlarda yaþayan, çoluðuna çocuðuna bir lokma ekmek parasý kazanmaya çalýþan bizler. Kendimize ve topluma olan saygýyý, onlar kaybetmiþlerse de bizler sakýn ha sakýn kaybetmeyelim. Dostlar birbirimizi arkamýzdan vurursak o karaktersiz, vicdansýz ve þerefsiz kiþilerin ekmeðine yað sürmüþ oluruz.
dile getirdi. "Herkesin fedakarlýk yapmasý" gerektiðini söyleyen TÝSK, bu fedakarlýðýn toplumsal kesimler arasýndaki daðýlýmýndan da memnun. Bu sevinç o kadar büyük ki her zaman "devlet iþimize karýþmasýn yeter" diyen iþverenlerin örgütü TÝSK, bugünlerde "iþçisine enflasyon üzerinde zam yapan iþverenler cezalandýrýlsýn" önerisi yapýyor. Programýn uygulanmasý için bizden fedakarlýk isteyenler, "ürün fiyatlarýný iþçilerine yaptýðý zamdan daha fazla artýran iþverenler cezalandýrýlsýn" demiyorlar elbette. Patronlar kulübü TÜSÝAD da, "hükümetin bu programa dört elle sarýlmasýný ve toplumu da ikna etmesini" istiyor. Türkiye Ýhracatçýlar Meclisi de programý desteklediklerini, "baþarý için programýn kararlýlýkla uygulanmasý" gerektiðini söylüyor.
Tek sorunlarý iþçi sýnýfý Programý sevinçle karþýlayan egemen sýnýfýn tek endiþesi iþçi sýnýfýndan programa gelecek tepki. Onlar da çok iyi biliyorlar ki eðer çalýþan kesimler programýn sonuçlarýna razý olmazsa patronlarýn çok beðendiði bu program çöpe atýlacak. En son 1994-95 yýllarýnda benzer bir programý uygulamaya sokmak isteyen DYP-CHP hükümeti kitlesel iþçi eylemlerinin ardýndan iktidardan düþmüþ, program yarým kalmýþtý. Benzer programlarý uygulamak isteyen Ýtalyan hükümeti 1994, Fransýz hükümeti ise 1995 yýlýndaki kitlesel grevler sonucu iktidarlarýný yitirdiler. Türkiye'de patronlarýn baþarýyla uygulayabildiði son istikrar programý 24 Ocak 1980 Ýstikrar Programý'dýr. Bunun uygulanabilmesi ise ancak askeri bir diktatörlük aracýlýðýyla sendikalarýn ve sol güçlerin tamamen yenilgiye uðratýlmasýyla mümkün olmuþtu. Bugün Türkiye'deki iþçi sýnýfý böyle bir yenilgi almýþ durumda deðil. Toplumun geniþ kesimini daha da yoksullaþtýrmayý hedefleyen bu programý durdurabilecek, "faturayý
siz ödeyin" diyebilecek tek güç iþçi sýnýfýdýr. En son 24 Temmuz 1999'da Kýzýlay'ý dolduran 500 bin kiþi nasýl bir güce sahip olduðumuzun göstergesidir. Zaten yönetici sýnýfý korkutan da bu gücümüzü gösterdiðimiz grevler, gösterilerdir. Bu nedenle sürekli "toplumsal uzlaþma"dan, "herkesin fedakarlýk yapmasýndan" bahsediyorlar. Sendika liderlerini "baþka çare yok"a ikna etmek için çabalýyorlar. Eðer bu kazýk dolu istikrar paketini patronlarýn kafasýnda paralamak istiyorsak bu gücü kullanmak zorundayýz. Bu mücadele sendika liderlerinin keyfine býrakýlamayacak kadar önemli. Bulunduðumuz her alanda sendikamýzýn, arkadaþlarýmýzýn bu mücadeleye katýlmasý için liderlik yapmalýyýz.
Yeni iþ olanaklarý saðlayacak devlet yatýrýmlarý da týpký eðitim ve saðlýk alanýnda olduðu gibi yok denecek düzeye indirilmiþtir.
Devlet yatýrýmlarýnýn bütçe içindeki payý yüzde 5'in altýna düþmüþ durumdadýr. Oysa ayný devlet faize bütçeden yüzde 45 ayýrabilmektedir.
Emek çiden ke sip patrona veriy orla r
Gelir daðýlýmý bu kadar adaletsizken devlet yoksullarý korumak yerine hep patronlara çalýþýyor. Bütçeden maaþlar için ayrýlan pay her yýl biraz daha küçültülürken faize ayrýlan pay o oranda büyütülüyor. Bizlerin ücretleri kýsýlarak elde edilen "tasarruf" ise faiz adýyla doðrudan patronlarýn cebine aktarýlýyor. Kamu harcamalarý çok mu yüksek? Türkiye'deki kamu harcamalarý hiç de iddia edildiði gibi yüksek deðil, aksine düþüktür bile. Faiz dýþý kamu harcamalarýnýn milli gelire oraný Avrupa ülkelerinde yüzde 40'ýn Japonya ve ABD'de yüzde 30'un üzerindedir. Türkiye'de ise bu oran yüzde 25'in altýndadýr. Almanya'da bu oran %47.1, Fransa'da %51.3, Ýtalya'da %45.2, ABD'de %30.1'dir.
Faiz giderleri dahil edilse bile Türkiye'deki kamu harcamalarýnýn milli gelire oraný yüzde 40’ý geçmemektedir. Ýlle de kamu harcamaklarý düþürülmek isteniyorsa iþe baþlanacak esas harcama bizlerin ücretleri, okullar ve hastanelerin ödenekleri deðil silah ve faiz için yapýlan harcamalar olmalýdýr.
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Ocak 2000
KAPÝTALÝZMÝN YÜZYILI Dünya kapitalizmin egemenliði altýnda. Kapitalizm ortaya çýkýþýndan bu yana kuþaklar boyunca insanlarýn hayatýnda devrimci bir dönüþüme yol açtý. Kapitalizm herkesin gelecek korkusu olmaksýzýn refah içinde yaþayabileceði bir zenginlik yarattý. Ancak bu gerçekliðin sadece bir kýsmý. Diðer kýsmý ise geçtiðimiz yüzyýlý insanlýk tarihinin en yýkýcý dönemine dönüþtürdü. Kapitalizm ulaþabileceðimizi düþündüðümüz þeylerden bizi mahrum etti, ürettiðimiz þeyleri bize karþý kullandý.
nýn daha geri kalmýþ ve Büyük Ortadoðu, Hindistan ve Çin Ýmparatorluklarýna göre daha az denetim ve kontrol altýnda olmasýydý. Kapitalizmin baþlangýçta nasýl geliþtiðini anlamak için iki çeþit hareketin yan yana geliþtiðini görmek gerekir. Hareketlerden birisi sistemin yoðun geliþimi oldu. Önceleri gerçekleþen üretimin büyük çoðunluðu ilkeldi. Avrupa’da zanaatkarlýk egemendi. Sanayi Devrimi sonrasý, 18. Yüzyýlda, kapitalizm tüm kapasiteyle çalýþmaya baþladý. Dönüþtürme gücü arttý ve hýzlandý. Ýkinci hareket ise yaygýnlaþmaydý. Kapitalizm, Kapitalizmin doðuþu 20. yüzyýla kadar bütün dünyaBu çeliþkileri yaratan sistem yý kuþattý, dokunmadýk yer bý500 yýl kadar önce Batý Avru- rakmadý. pa’da ortaya çýktý. Kesin bir doðum tarihi koymak mümkün Y a y ý l ma c ý l ý k deðil. Çürüyen Avrupa feodalizminin içinde toprak sahibi sýTarihsel olarak bu geniþlenýfýn egemen olduðu bir top- me sermaye birikimini beslelumda deðiþim için bastýran yen iki tür zenginlik yarattý. Bir güçlerin ittirmesiyle ekonomik tanesi dünyanýn talan edilmebir sistem olarak büyüdü. Yeni siyle saðlanan ilkel sermaye bikapitalist toplumun farkýný sa- rikimi. Diðeri ise sistemin merdece ticaret, olarak görmek kezinde iþçilerin sömürülmesindoðru deðil. Çünkü ticaret hep den elde edilen zenginlik. Kâr vardý. Kapitalizmin geliþimi için için rekabete dayalý bir düzenbir þey daha zorunluydu. Kâr de bu iki unsurun birbirini tave piyasa iliþkileri toplumsal mamlamasý kaçýnýlmazdý. Anyaþamýn merkezine yerleþti ve cak ikisi arasýnda bir muhasebe üretim sürecinin kendisi reka- yapmak zorunda kalýrsak, merbete dayalý sermaye yatýrýmlarý kezdeki iþçilerin sömürüsü serve emeðin kâr amacýyla istih- maye birikiminin en önemli damý etrafýnda belirlenir hale kaynaðý oldu. Uzun vadede iþgeldi. “Kapital” (sermaye) sözverenler açýsýndan bu iþçilerin cüðünün tanýmladýðý þey kapiemeðinin en “kârlý” kaynak oltalizmin merkezi olan yanýdýr. du ðu kanýtlandý. Bunun bir so1500 yýllarýnda dünyanýn bir çok yerinde böylesi bir sis- nucu olarak dünya üzerinde temin bazý unsurlarýnýn yaþama her zaman egemenlik için çatýþgeçmeye çalýþtýðýný görüyoruz. malar olmasýna raðmen, en Ancak ilk çýkýþý batý Avrupa’da þiddetli çatýþmalar herzaman gerçekleþti. Bunun bir nedeni kapitalizmin kalbinin attýðý bölgeler üzerinde gerçekleþmiþtir. bu bölgenin dünyaKapitalizmin dýþa yönelik geliþiminin etkileri çok korkunçtu. 16. ve 19. yüzyýllar arasýnda gerçekleþen köle ticareti bunun en açýk göstergesidir. Kapitalist kölelik daha önceki dönemlerde hayal edilemeyecek kadar kârlýydý.
Kollarý sývama zamaný Yirmibirinci yüzyýlýn baþlangýcýndayýz ama sorunlar çözülmüþ deðil. Aksine artarak dayanýlmaz bir hal alýyor. Durum böyle olunca yeni bin yýldan çok þey bekleniyor. Yeni binyýlýn herþeyi mükemmelleþtirecek bir gücü yok ki, hayat yaþanýlýr bir hale gelsin. Sömüren tabaka insafa gelmeyeceðine göre, kollarý sývama zamaný geldi de geçiyor bile. Yeni binyýlý yaþanabilir hale biz getireceðiz, çünkü güç bizim ellerimizde. Güç; emek gücünden baþka satacak bir þeyi olmayan iþçilerde. Zorluklar içerisinde eðitimini tamamlamaya çalýþan öðrencilerde. Kapitalizmin bir kenara býraktýði iþsizlerde. Kýsacasý güç ezilen
Ulus devletlerin oluþumu Kapitalizm birbiriyle rekabet eden sermayelerin ve devletlerin küresel sistemi. Ortaçað Avrupasý’na bir bakýn, önünüzde sayfaya daðýlan çok sayýda küçük bölge krallýklarý göreceksiniz. Tarihçilerin gerçek sayýyý bulma çabasý hep yenilgiyle sonuçlanýr. Ancak 1500’lerde en azýndan 500 farklý baðýmsýz politik iktidar görüyoruz. Bugün ise Avrupa’daki bu sayý sadece 50. Birbiriyle rekabet eden ulus devletler dünyasýnýn ortaya çýkýþý kapitalizmin geliþimiyle içiçe geçmiþtir. Sistemin rekabete dayalý olmasý kapitalistleri kârýn kaynaðý iþgücünü kontrol edebilecek ve diðer kapitalistlerle rekabette bir üs olarak kullanabilecekleri politik mekanizmalar oluþturmaya zorladý. Sistemin baþarýlý olmasýnýn arkasýnda yatan bir neden de bu mekanizmalarýn insanlarý sýnýrýn diðer tarafýndaki iþveren ve iþçiler karþýsýnda kendi iþverenleriyle ortak ulusal çýkarlara sahip olduklarýna ikna etmek üzere kullanýlabilmesidir. Ancak bu oyunun tutmasýnýn tek nedeni kapitalizmin önceki sistemlere göre çok daha karmaþýk bir sömürü biçimine dayanýyor olmasýdýr.
Sömürünün yeni biçimi Sýnýf iliþkileri ve sömürü yeni deðil. Eski Yunan’da Plato þöyle not ediyor: “Her þehir, iki ayrý þehirdir, çok sayýda yoksulun þehri, az sayýda zenginin þehri ve bu iki þehir her zaman savaþ halindedir.” Ancak önceki sýnýflý toplumlarda çoðunluðun yoksulluðu ile azýnlýðýn zenginliði arasýndaki iliþki daha netti. Toprak beyi için çalýþmak zorunda kalan köylü ve köle sömürüldüklerini biliyorlardý. 14. yüzyýl Ýngiltere’sinde bir köylü þöyle diyordu: “Onlarýn tokluðu bizim açlýðýmýz, onlarýn mutluluðu bizim kederimiz, onlarýn yarýþ ve turnuvalarý bizim eziyetimizdi.” Kapitalizmin geliþmesiyle sömürü iliþkisi ücret iliþkisinin arkasýna saklandý. Yaþamak için
çalýþmaktan baþka çaresi olmayan iþçiyi çalýþmaya zorlayan þey artýk efendinin köle üzerinde kullandýðý kýrbaç ya da derebeyinin serf üzerindeki kýlýcý deðildi. Kýrbaç ve kýlýcýn yerini açlýk almýþtý. Kapitalist “Ýlerici sermaye” felsefesi “emeðin karþýlýðýný verme” fikri üzerinden kârýný meþrulaþtýrýyor. Çoðu iþçi “emeðinin karþýlýðý aldýðý ücret”te bir yamukluk olduðunu hissediyor. Ancak ücret iliþkisi arkasýnda “herkes ne kadar çalýþýrsa o kadar kazanýr” fikriyle gizlenen sömürüyü görebilmek için daha dikkatli bakmak gerekiyor.
yedarlarýna dünyayý fethetme gücü ve teknolojisi sunuyordu. Ýngiltere’nin Çin’i afyon satýn almaya zorlamasý sanayinin geliþtirdiði askeri güce dayanýyordu. Batýlý güçler sayýsýz imparatorluðu bu þekilde egemenlikleri altýna aldýlar. Bu yolla 19.yüzyýlýn sonuna kadar neredeyse bütün dünya ABD ve Avrupa’nýn eline geçti. Çatýþma, sistemin merkezini kimin kontrol edeceði üzerinde yoðunlaþtý. Sermaye ve devlet içiçe geçti ve bu durum 1914’de, 1939’da savaþlara yol açtý ve yarým yüzyýl Soðuk Savaþ yaþandý. Küreselleþme günümüzdeki söylemin tersine 1914’de de yoðundu. Öyle ki kapitalizm Me z a r k a z ý c ý s ý 20. yüzyýlda sömürgeciliðe ve Sanayileþme öncesi, zana- somürgelerin doðrudan politik atkarlar ve el iþçileri de varolan denetimine gerek duymaz hale ücret iliþkilerine karþý protesto- geldi. lar yaptýlar. Ancak bu parlayýp sönen sokak gösterileri ve yiyeGelecek bizim cek ayaklanmalarýnýn ötesine geçemedi. Bu durumu deðiþtiKapitalizm ilk büyük darberen, kapitalizmin yarattýðý fabri- yi 1917’de Rus iþçi sýnýfýndan kalar oldu. yedi. Ne yazýk ki Rus’yada kuruO dönemde genç Frederick lan iþçi devleti Avrupa DevrimEngels ve Fransýz yazar Alexis lerinin baþarýya ulaþamamasý De Tocqueville Sanayi Devri- nedeniyle yalnýz kaldý. Sonunminin beþiði olan Manchester da da yerini kendine “sosyaþehrini gördüklerinde dehþete list” demeye devam eden bükapýldýlar. De Tocqueville þun- rokratik bir devlet kapitalizmine larý yazýyordu: “Bu pislik çuku- býraktý. rundan bütün dünyayý gübreKapitalizme karþý mücadele lendirmek üzere insanlýk sana- edenlerin pusulasýný bozan bu yisinin en büyük akarsuyu aký- yanýlsatmaya raðmen geçen yor. Bu pis nehirden saf altýn 150 yýlda kapitalizmin geliþimi akýyor. Burada insanlýk en ge- iþçi sýnýfýnýn potansiyel gücünü liþkin ve en vahþi biçimini alý- arttýrdý. Kapitalizm zenginliði yor. Ýþte burada, uygarlýk þaha- ve barbarlýðý birlikte büyüttü. serler yaratýyor ve uygar insan Bugün insanlýðýn hayallerinin neredeyse bir barbara geri dö- büyük kýsmýný gerçekleþtirebinüyor.” Ancak De Tocquevil- lecek ve daha önce hiç eriþmele’in “barbar” diye gördüðü in- diðimiz bir geliþmiþlik düzeyine sanlarda Engels bu yeni toplu- sahibiz. Ne var ki zenginlikle mun kontrolünü ele geçirme beraber barbarlýk, savaþlar, açpotansiyeline sahip ve bütün lýk ve yoksulluk da hiç olmadýðý insanlýðýn yararýna iþletebilecek kadar yüksek boyutlarda. yoðunlaþmýþ bir sýnýf görüyorKapitalizmin yarattýðý bu çedu. Engels’in “Ýngiltere’de Ýþçi liþki ve sýnýrlýlýklar onu yýkmamýSýnýfýnýn Durumu” üzerine ana- zý hem mümkün hem de zorunlizlerinin bu yönü genç Marks’ý lu kýlýyor. Bu barbarlýða son veona yakýnlaþtýrdý. Ancak recek kendi mezar kazýcýlarýný Marks’ýn bu fikirleri geliþtirmesi da büyüten kapitalizme karþý iþve ilk bilinçli sosyalist hareket- çi sýnýfýný seferber etmek ise lerin geliþimi zaman aldý. günümüzü aþan bir hayal gücünü gerektiriyor. “Böyle gelmiþ böyle gider”ciliði býrakmayý Küreselleþme gerektiriyor. Bunlar yaþanýrken kapitalist güçler dünya üzerindeki egeM i ke H ay n es menliklerini pekiþtirmekle (S o ci a l i s t R ev i ew ’ i n Ara meþguldü. Sanayileþme Avrupa serma- l ý k 1 9 9 9 s ay ý s ý n d aki m a-
çoðunlukda. Bu gücü kullanmak zorundayýz aksi takdirde gelecek yýllarýn geçmiþ yýllardan bir farký olmayacaktýr. Tam tersi daha da çekilmez olacak. Çünkü daha fazla üretip daha fazla yoksullaþacaðýz. Kapitalizmin zincirleri gücüne güç katacak. Egemen sýnýf bolluk içinde yaþarken, emekçinin kemeri iyice sýkýlacak, iþsizlik, açlýk, sefalet hat safhaya çýkacak. Emperyalizmin savaþ alanlarýna yenileri eklenecek ve uluslar gözlerimizin önünde ezilmeye devam edecek. Þimdi soruyorum böyle bir dünyada yaþanýlýr mý?
k a l e d e n ö ze t l e y e r e k ç ev i re n Tü rk an Uz u n )
Dünyayý deðiþtirerek yeni binyýlý yaþanacak hale getirecek bir düzen kurabiliriz. Sosyalizm için bize katýlýr mýsýnýz?
Lo k m a n Y ý l dý z
MHP ATOM BOMBASI ÝSTÝYOR
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 11
1 OCAK 2000
200.000 TL
Nükleere Hayýr!
Geçtiðimiz Kasým ayýnda hükümet enerji politikasýný kabul ettirmek için yine bilindik bir yola baþvurdu. Elektirikleri keserek bizleri karanlýk ve soðukta býrakan yetkililer, “bakýn enerji açýðýmýz var, nükleer santral yapmak zorundayýz” dediler. Peki Türkiye’de gerçekten enerji açýðý var mý? Hayýr yok. Türkiye’nin kurulu enerji gücü 26 bin megawatt iken maksimum tüketim 18 bin megawatttýr. Yüzde 20’lik bir fazla var. Enerji açýðý olduðu doðruysa bile nükleer santral bitene dek (en az 10 yýl) ne yapacaðýz? Karanlýkta ve soðukta mý yaþayacaðýz? Enerji sorunu varsa neden daðýtým sýrasýnda kaybolan Türkiye’nin enerji ihtiyacýnýn yaklaþýk yüzde 25’i (ki bu rakam Avrupada yüzde 7 civarýnda) geri kazanýlmaya çalýþýlmýyor. Bu hem 10 yýldan daha az zamana hem de nükleer santralden daha az paraya mal olur. Sorunun enerji açýðý olmadýðýnýn en açýk
S eattl e ruh u Kapitalizmin vahþetinden sýkýntý çeken milyonlarca insan bu eylemle umudun nerede olduðunu gördüler. Ortak düþmaný tanýmladýðýmýzda ve bunun için omuz omuza mücadele ettiðimizde kazanmamýz önünde bir engel yok. “Kamplumbaðalarý öldürenleri protesto etmek için Seattle’a geldim. Eve döndüðümde bütün dünyayý tersdüz etmek için kararlýyým” diyen çevreciyle “bugün Seattle limanýný DTÖ’ü protesto etmek için kapattýk. Bize yaþamýmýzýn ticarete baðlý olduðunu söylüyorlar ama ‘nasýl bir ticaret’ diye sormak lazým. Seçkinler deðil normal insanlar bundan yararlanmalý” diyen liman iþçisi, buluþulmasý gereken noktayý kendi açýlarýndan anlatýyorlardý. Gücün kimde olduðunu görmek çözümü de kolaylaþtýrýyor. Limaný kapatarak eyleme gelen liman iþçileri yanýnda binlerce saðlýk iþçisi, demir-çelik iþçileri, kamyon sürücüleri, belediye iþçileri gücün nasýl kullanýlabileceðini bizlere gösterdiler. Bugün bu esinti her tarafta umudun yeþermesini saðlýyor. 7 Aralýk’ta New York taþýma iþçileri 12.000 üyesiyle eylem yaptýklarýnda “Seattle’ýn ruhunu New York’a getirelim” diyerek neye ihtiyacýmýz olduðunu kavradýklarýný gösteriyorlardý. Bugün milyonlar televizyoyondan Seattle’ý izlerken, gazetelerinde okurken güzel bir dünya umudu kötü bir hayalet gibi patronlarýn etrafýnda geziniyor. Bu hayaletin patronlarýn kârý için iþleyen kapitalist sistemi nasýl yok edeceðini 20. yüzyýlýn baþýnda Alman devrimci Rosa Lüksemburg söylemiþti: “Kapitalizmin zincirleri nerede üretiliyorsa orada parçalanmalýdýr.”
örneði Akkuyu’da yapýlmasý planlanan nükleer santraldir. Bu santralle Türkiye’nin ancak yüzde 3’lük (ki bunun yüzde 25’i daðýtým sýrasýnda kaybolacak) enerji ihtiyacý karþýlanacak. Evet sorun gerçekten enerji açýðý deðil. Böyle bile olsa nükleer santral gibi oldukça pahalý enerji üreten, insan ve çevreye çok fazla zarar veren bir kaynak yerine güneþ, rüzgar, jeotermeal, biomas gibi ucuz, yenilenebilir ve zararsýz enerji kaynaklarýndan saðlarýz gerekli enerjiyi.Yapýlan bir araþtýrmaya göre, kurulacak 16 rüzgar santrali ile þu an Türkiye’de 8 bölgenin enerji ihtiyacýnýn büyük bir kýsmý karþýlanabiliniyor. Nükleer santraller öyle iddia ettikleri gibi ucuz deðil hatta en pahalý enerji üreten santrallerdir. Örneðin Akkuyu’da açýlmasý planlanan nükleer santral 5 milyar dolara mal olmaktadýr. Bu santral en fazla 30-35 yýl çalýþacak ve bu süreç içerisinde kazalar, devre dýþý kalmalar, bakým ve onarýmlarla da iþletim maliyeti iyice artacak. Hatta buna bir de santralin söküm (yaklaþýk 1 milyar dolar), kontrol altýnda tutulmasý ve tehlikeli atýklarý saklama ve yok etme çalýþmalarýnýn masraflarýný da eklersek nükleer enerjinin faturasý çok yüksek olacak. Bu faturayý da kabarýk elektrik faturalarýyla, zamlarýyla, vergileriyle yine bize, yoksula, emekçiye ödetecekler. Nükleer enerji santrallerine hayýr dememizi gerektiren en büyük neden, çevre ve insana verdiði zarardýr. Nükleer santral kurulduðu bölgenin yaklaþýk 80 km çevresine radyasyon yayar ve bu da bu bölgede yaþayan insanlarýn kansere yakalanma riskini gözle görülebilecek þekilde arttýrýr. Bir de santralin içinde çalýþan insanlarý düþünürsek nükleer santralin yaydýðý radyasyondan etkilenen insan sayýsý oldukça artar. Diðer bir önemli konuda hâlâ yok edilmesinin yöntemi bulunamayan nükleer atýklardýr. Bu atýklar depolandýklarý yerlerden yeraltý sularýna sýzabilmektedirler. Örneðin Ýsveç’te atýklarýn yalýtýldýðý camlar radyoaktif izotoplarca çatlatýlarak radyoaktif elementler doðaya karýþmýþtýr. Nükleer santrale hayýr dememizin bir baþka nedeni de bu santrallerin kaza yapma ihtimalinin teoride hesaplandýðý gibi düþük deðil oldukça yüksek olduðudur. Dünya’da yaþanan nükleer kazalar üç tane büyük kazayla (1957 Ýngiltere, 1973 ABD ve 1986 Rusya) sýnýrlý deðildir. ABD’de Nükleer Denetleme Komisyonu’nun kayýtlarýna göre bugüne kadar felakete yol açabilecek 163 kaza olmuþtur. Japonya’da 1992 yýlýnda tam 20 tane önemli kaza rapor edilmiþtir. 1992 yýlýnda Rusya 205 kazayý rapor etmek zorunda kalmýþtýr. En son olarak da 30 Eylül 1999’da Japonya’da yaþanan büyük bir kazada 49 iþçi yüksek radyosyon nedeniyle tedavi altýna alýnýrken santral civarýnda yaþayan 310.000 kiþi evlerinden dýþarý çýkarýlmayýp 10 km’lik bölge yasak alan ilan edilmiþtir. Evet bunlardan da anlaþýlabileceði gibi nükleer santralde kaza olma ihtimali çok yüksek. Kaza riski, çöp patlamasýnda 38 kiþinin öldüðü, Çernobil felaketi sonrasýnda radyasyonlu fýndýklarýn-çaylarýn insanlara yedirildiði, aktif fay hattý üzerine rafineri kurup doðru dürüst bir yangýn söndürme sistemi bile yapýlmayan Türkiye’de yüzde 100’e yakýn. Nükleer santral atom bombasý yapýmýný saðlayan bir teknolojidir. Hükümetin MHP kanadý Ýran’da kullanýlan teknolojiye sahip bir nükleer santral istediðini kamoyuna açýkladý. Ýran’daki nükleer santrallerin özelliði atom bombasý yapabilecek teknolojiye sahip olmasý. Faþistlerin atom bombalarýyla neler yapabileceklerini anlamak için Hitler Almanyasýný ve toplama kamplarýnda acýmasýzca öldürülen milyonlarca Yahudi’yi düþünmek yeterli. Daha fazla nükleer teste, daha fazla Hiroþima’ya ve faþistlerin iðrenç planlarýna hayýr demek için nükleer santrale de hayýr demek zorundayýz. Sadece hayýr demekle yetinmeyip bu mücadelenin bayraðýný yükseltmeliyiz. Biz insan ihtiyaçlarý için çalýþmayan bu sistemin pis tercihleri içinde kalmak istemiyoruz. Biz petrolü nükleer santrale tercih etmek istemiyoruz. Biz bilimin ve teknolojinin ne için ve nasýl kullanýlacaðýna üretenlerin karar verdiði bir sistemi, yani sosyalizmi istiyoruz. Haydi nükleer santrale, atom bombasýna ve kapitalizme karþý mücadeleye!
Ö n d e r A l çi ç e k
G ün e þ Y ý ld ý r ý m
Seattle’da nasýl kazandýk?
Kaplumbaða çocuklarla liman iþçileri elele “Buraya þirketlerin deðil bizim sesimizi duymalarý için geldik. Ben Seattle’daki Boing fabrikasýnda çalýþan bir iþçiyim. Burasý 80.000 kiþinin çalýþtýðý kocaman bir fabrikadýr. Bu dünyayý sürdürmek için fabrikada bizi tehdit eden insanlara güvenmiyorum. Eðer daha güzel bir doða, gezegendeki bütün insanlar için bir gelecek istiyorsak, kendi yaþamýmýzý geri alarak buna baþlayabiliriz. Bugün ise bu baþlangýç yaþanýyor…” Seattle’da Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün düzenlediði uluslarasý toplantýyý protesto eden onbinlerce öfkeli insandan birisi olan Rocky Caldwell adlý iþçi neden orada olduðunu bize böyle anlattý. Caldwell’in de aralarýnda olduðu göstericiler DTÖ toplantýsýný sekteye uðratarak tarihin bir sayfasýný tekrar bizlere araladýlar. Bi rl eþince kaza nýyo ru z DTÖ Seattle kentini bu toplantý için merkez olarak seçerken mal varlýðý az geliþmiþ 48 ülkeden fazla olan dünyanýn en zengin kiþisi Microsoft’un sahibi Bill Gates’in kentini seçmiþti. Burasý ayný zananda dünyanýn en büyük endüstri þirketi olan Boing’in de merkeziydi. Patronlar için kararlar alacak olan bu kulüp, karþýsýnda onbinlerce öfkeli iþçi, binlerce öðrenci, doðasever ve diðer gruplarý buldu. Bu kitle, doðanýn tahribatýndan ücretlerin kesilmesine, çocuk iþçi çalýþtýrmaktan sendika hakkýna kadar pek çok konuda taleplerle karþýlarýnda duruyordu. Yollarýn göstericiler tarafýndan iþgal edilmesi nedeniyle sabahki açýlýþa BM Sekreteri Kofi Annan’dan Türkiye’yi temsil eden Devlet Bakaný Tunca Toskay’a kadar pek çok temsilci katýlamadýlar. Öðleden sonra da toplantýlar sokaklar-
dan gelen baskýsýyý hissederek yapýldý. Eylem akþamý protestocularýn ortak bir fikir vardý, “Birleþirsek kazanmamýz mümkün!” Özgü rl ükle r ül kesind e s ý k ý y ö ne t i m Polisler protestoculara biber gazý, jop, plastik mermi ile karþýlýk verdi. Bu da yetmedi sokaða çýkma yasaðý ilan edildi. Özgürlükler ülkesi olduðu iddia edilen Amerika’da patronlarýn çýkarlarý sarsýldýðýnda devletinin demokrasi anlayýþýnýn ne olduðu da açýkça görüldü. Zaten Demokrat Parti’nin 1968 kongresinde de benzer bir olay yaþanmýþtý. Kongreyi basan binlerce Vietnam Savaþý karþýtýna polis acýmasýzca saldýrdýðýnda protestocular “bütün dünya izliyor.” diyerek baðýrýrmýþtý. Bu barbarlýðý anýmsatmak için Sattle’da da ayný slogan atýldý. Li man iþçil eri Son dönemde ard arda baþarýlar kazanan Amerikan iþçi sýnýfý bu gösteriye aylar öncesinden hazýrlanmaya baþladý. AFL (Amerikan Ýþçi Fedarasyonu) üyesi 30.000 kiþi hem gösterinin bel kemiðini oluþturdular hem de eylemin radikalleþmesinde anahtar rol oynadýlar. Seattle Limaný çalýþanlarý, baþka þehirlerinden gelen bin-
lerce Batý yakasý liman iþçisinin yaptýðý gibi eyleme katýlmak için iþ býraktýlar. Sendika liderleri iþçileri diðer gruplardan ayrý tutarak kongre merkezinin uzaðýndaki sokaklardan yürütmeye çalýþýyorlardý. Sýra liman iþçilerine geldiðinde kitlenin içinden gelen “biz kongre merkezine yürüyeceðiz”, “kaplumbaða çoçuklara yardým etmeye gidelim” sesleri güçlenince kitle yönünü merkeze çevirdi ve onbinler buluþmuþ oldu. Öðrenciler iþçileri “Dayanýþma! Dayanýþma!” sloganlarý ile karþýladý. Ka pitali zme tep ki Çokuluslu þirketlerin çýkarlarý için toplanan bu temsilciler aslýnda Afrika’da açlýktan ölen insanlar için besin maddelerinin nasýl taþýnacaðýný deðil de kâr elde etmek için bizim ürettiklerimizin nasýl pazarlanacaðýný konuþuyorlardý. Doðal olarak kâr için bu derece hýrsla çalýþan sistem deniz kaplumbaðalarýný, amazon ormanlarýný yok edecek, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerde çocuk iþçilerin deli gibi çalýþtýrýlmasýna destek çýkacak, depremde insanlarýn ölmesine sadece üzülecektir. Zaten böylesi ortak bir düþman bütün protestostocularý DTÖ’ye karþý, yani kapitalizme karþý birleþtirdi.