Ek id 13

Page 1

Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ

YIL: 2

SAYI: 13

1 ÞUBAT 2000

ÝÇÝNDEKÝLER:

Kapitalizme karþý öfke

Yunanistan-Türkiye yakýnlaþmasý: Gerçek dostumuz kim?

Sa y f a 4 - 5

Sa y f a 6

Ýþçiler, reform ve devrim:

Avusturya’da Haider, Türkiye’de MHP

PA TR ON LA RI N KE ME RÝ N Ý SI KA LI M S a yf a 8

Sa y f a 3

MARKSÝZM VE D EMOKRASÝ S ay f a 7

Ve dat Tür kali’nin son romaný: GÜVEN Sayfa 2

200.000 TL

Avusturya’da Türkiye’de

HAÝDER MHP

IRKÇILIÐA, NAZÝLERE GEÇÝT VERMEYELÝM

R I Y A H

ÝSTÝKRAR PAKETÝNE, KEMER SIKMAYA, öZELLEÞTÝRMEYE


Sayfa 2

Ýþçi Demokrasisi

1 Þubat 2000

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARL IK YA SOSYAL ÝZM Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý ÞÇ Ý SI N I FI N I N K U R T U LU Þ U K E N D Ý E SE R Ý O LA C A K T IR Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. R EF O R M D E Ð Ý L DE V RÝ M Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N T E R N A S Y ON AL Ý Z M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T E K Ü L K E D E SO S Y A LÝ Z M M Ü M K Ü N D E Ð ÝL D ÝR Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’da-ki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. U L U SA L S O RU N Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. A Z I N LI K L A R Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C ÝN S Ý Y E T ÇÝ L ÝK Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. DE V RÝ M CÝ P A R T Ý Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. P A R T Ý Ý Ç Ý D E M OK R A S Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. DE V RÝ M CÝ G Ö R E V Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.

Patronlar, sendikalar ve biz Ýþçi Demokrasisi okurlarýna, Bu mektubumda sizlere sendika ve patron ayrýmýndan söz edeceðim. Önce sendikadan sözedeyim. Sendikaya bu 40 veya 50 sýnýrýný kimler koydu? Bunu merak ediyorum. Bu sýnýr üzerindekiler insan da, sýnýrýn altýndakiler hayvan mý kardeþim? Onlarýn sendika haklarý, sosyal haklarý ve pazarlýk haklarý yok mu? Bunun sorumlusu bence sendikalar. Sen bana sormadan neden bu sýnýrý kabul ettin, sana bu hakký kim verdi? Ayrýca bizlerin sendikalara müracaat yapmamýz gerekiyor. Oysa onlarýn bizleri arayýp bulmalarý gerekir. Bizler iþten atýlma korkusuyla bu iþlemleri yapamýyoruz. Bizler kendi aramýzda bu adam Kürt, bu adam Alevi, bu adam Laz diyeceðimize, sahte sorunlarý deðil gerçek sorunlarý çözmemiz gerekir. Bu kiþilerin dedeleri, nineleri þu güzelim vatan için, þu güzelim insanlar için savaþmadý mý? Kürdü, alevisi, Lazý, Çerkezi askerliði yaparken, vergisini verirken onlar yapmasýn, onlar vermesin demiyoruz. Tabii

o zaman Türk ve Sunni oluyorlar ne hikmetse. O güzelim, bizlerden hiç ama hiç farklý olmayan insanlarýn benim yanýmda çok ama çok deðerleri var. Artýk gerçekleri görmenin zamaný. Gelelim patronlara. Bu þahýslar bizlere devletin verdiði yüzdeden veriyorlar. Peki kardeþim devletin memurlara tanýdýðý sosyal haklarý sen de bana ver, ben de senin yüzdene razý olayým. Memurlarýn cumartesi, pazarý var, devletin verdiði bayram tatilleri var. Saðlýk yönünde bizden, yani SSK'dan bin kat iyi maaþlarý; benim maaþýma nazaran çok çok iyi. Ulan bu adamlarýn yüzünden çocuklarýmýzýn yüzünü göremiyoruz. Çocuk yaptýk sevelim, okþayalým, gülelim diye. Saðolsunlar bu haklarý da elimizden alýyorlar. Bana verdiði üç kuruþ maaþ yetmiyor. 8 saat patrona 5 saat de dýþarda baþkalarýna çalýþýyoruz. Kýsacasý bu yalakalar, bu ayrýmcýlar aramýzda dolaþtýðý sürece bu düzen deðiþmez. Aramýzdan onlarý temizlememiz gerekiyor.

Ý D ok uru bi r i þ ç i

Köle Eduardo Ben özel bir þirkette 7 yýldýr çalýþan bir iþçiyim. Verilen iþi yapar, ay baþýna verilen ücreti alýrým. Hiçbir þeye itiraz etme veya öneride bulunma hakkým yoktur. 7 yýl önce iþe baþladýðýmda ilk maaþýmla 300 dolar alabiliyordum. 7 yýl geçmiþ. Þu anda aldýðým ücretle 140 dolar alabiliyorum. Þirket zarar etmiyor, aksine çok daha büyüdü ve muazzam kâr ediyor. Hiçbir iþ güvencem yok, patronla veya onun baþýmýza tayin ettiði kiþiyle yaþadýðým en küçük bir sorunda hemen iþime son verilir. Sendikalý olsaydýk daha iyi olur muydu diye düþünüyorum, ama þu andaki sendikalarýn durumu ortada. Onlar da bu düzenden daha ilerideler. Patronlar hiç deðilse açýk açýk sömürüyorlar. Ama þöyle bir sendikamýz olsaydý, kendimizin seçtiði kiþiler daha iyi olurdu. Buna baðlý olarak iþe baþlayan her iþçi kendi iþ koluna baðlý sendikaya üye olmak zorunda olsaydý. Tabi bunlar için bazý kanunlarýn deðiþmesi gerekiyor. Saðlýðýmýza çok dikkat etmemiz gerekiyor; SSK'dan sað çýkmama ihtimali var, özel hastaneye de para yetmeyeceðine göre. Sosyal adaletsizlik var. Tabii bunun için sosyal hukuk alanýnda bazý kanunlarýn deðiþmesi gerekiyor, patrona, zengine, bürokrat, polis, vali veya politikacý vb.

kiþilere karþý herhangi bir þekilde. Haksýzlýða uðramýþsam, tartýþmýþsam veya kavga etmiþsem bu haksýzlýðý gidermek için mahkemeye baþvururken çok iyi düþünmem lazým. Çünkü yargýda bazý kanunlarýn deðiþmesi gerek. Bu düzenin medyasýnda 2-3 tane sendikadan, bu sendikaya baðlý iþçilerden ve devlet memurlarýndan bahsedilir. Bu insanlarýn hiç deðilse iþ güvenceleri vardýr, en azýndan aç olarak sürünmezler. Bizim gibi küçük iþletmelerde çalýþanlardan hiç söz edilmez. Bunlar köledirler. Köle yaþantýsý sürerler. Hani þu bildiðimiz, filmlerde seyrettiðimiz Afrikalý köleler. Pamuk tarlalarýnda çalýþýp akþam barakalarýnda yatan köleler. Bizler ne yapýyoruz. Sabah iþe git, akþam gel yat. Özgürce eðlenmek yasak, insanca bir þeyler yiyip içmek yasak, tatile gitmek yasak, evlenmek yasak. Çünkü bu sömürü düzeninde verilen asgari ücretle bunlarýn hiçbirini yapamýyoruz. Afrikalý köleler bile hiç deðilse yýlda 2-3 kez, Noel'de veya hasat sonunda çýlgýnlar gibi yiyip içip dans edip eðleniyorlardý. En azýndan filmde öyle görünüyordu. Keþke ben de Türkiye'de bir iþçi olmaktansa Afrikalý bir köle olsaydým.

Kimin için demokrasi?

bir tarihsel geliþmeye karþýlýk düþse de, her zaman için sýnýrlý, güdük, sahte, iki yüzlü, zenginler için cennet, sömürülenler ve yoksullar için tuzak, bir aldatmaca olarak kalýr ve kapitalizm altýnda bu þekilde kalmaya yazgýlýdýr. Hilekarlýk, þiddet, çürümüþlük, ikiyüzlülük ve yoksullarýn ezilmesi: Modern burjuva demokrasisinin, uygar bir görünüm verilmiþ, cilananýp parlatýlmýþ dýþ görüntüsünün ardýnda gizlenen þeyler bunlardýr." Ezilen yýðýnlar, kapitalistlerin demokrasisi tarafýndan ilan edilmiþ eþitlik ve iþçileri ücretli köle haline getiren kýsýtlamalar arasýndaki çeliþkiyi her zaman karþýlarýnda bulurlar. Þu bir gerçektir ki, ayrý ayrý sýnýflar var olduðu sürece herkes için eþit ve arý bir demokrasiden deðil yanlýzca sýnýfsal demokrasiden sözedilebilir. "Kapitalizm koþullarý altýnda" demokrasiyi sonuna dek geliþtirmek, bu geliþimi pratikte sýnamak mücadelenin parçasýdýr. Yine bu koþullar altýnda biz, en iyi devlet biçimi olarak demokratik cumhuriyetten yanayýz, ama en demokratik cumhuriyette bile iþçilerin ücretli köleliðinin var olduðunu unutmamalýyýz. Ezilen yýðýnlar olarak örgütlenip mücadele etmediðimiz sürece demokrasiyi kazanmamýz mümkün deðil.

Ýnsanlarýn demokratik cumhuriyetten beklentileri, hukukun üstünlüðü, insan haklarýna saygý, azýnlýk haklarýna saygý, daha çok demokrasi ve daha iyi bir yaþam. Ancak bunlarý düþünürken þu soruyu sormayý unutmamalýyýz:"Kimin için demokrasi?" Ýþyeri sahibi patron mu bu demokrasiden yararlanacak, yoksa sanayide çalýþan çocuk iþçi mi? Demokratik cumhuriyet kapitalizmin düþünülebilecek en iyi kýlýfýdýr. Demokratik cumhuriyette sermaye iktidarýný dolaylý ve bir o kadar da güvenli olarak hayata geçirir. Memur ücretleriyle, hükümet ve borsanýn ittifakýyla, bankalarýn gücüyle ekonomik alanda bunu yapar. Burjuva demokrasisinin kimin demokrasisi olduðunu, demokratik Amerika'da siyahlarýn ve enternasyonalistlerin linç edilmesinde ya da demokratik Rusya'da 1917 Nisan'ýnda Bolþeviklere karþý yapýlan insan kýyýmlarýnda görüyoruz. Lenin, burjuva demokrasisi için þöyle der: "Orta çaðla karþýlaþtýrýldýðýnda büyük

K ö l e E d u a r d o E rd o ð a n Ç e l i k

Ezilenlerin kurtuluþu için ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih: 1 Þubat 2000 Sayý: 13 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi: Tülay Koçak / Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun / Adres: Ambarlar Yolu, Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Ankara Tel: (0312) 229 3257 Baský: Yön Matbaacýlýk

ISSN 1302-4353

Sez i n B o z ku rt

TKP tarihine açýlan bir kapý Vedat Türkali'nin son yayýmlanan romaný Güven, II. Dünya Savaþý yýllarýndaki Türkiye'yi ve Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) anlatýyor. Türkiye savaþ içinde deðildir ama savaþ ekonomisi uygulamaktadýr. Ekmeðin karneyle daðýtýldýðý, yoksulluðun gittikçe artýðý, en önemli ihtiyaç maddelerine yüzde 400'leri aþan zamlarýn yaþandýðý günlerdir. Nazi Almanyasý'nýn gittikçe güçlendiði, Rusya içlerine kadar girdiði yýllarda Türkiye'deki faþistler de iyice azgýnlaþmýþ, devlet de Nazi Almanyasý'ný taklit ederek çeþitli uygulamalara girmiþtir. Bu dönemde çýkarýlan varlýk vergisi azýnlýklara yönelik saldýrýlarýn önemli bir örneðidir. Almanya'yla ticaretin geliþtiði bir bu yýllarda karaborsacýlýk, tefecilik artmýþtýr. Bu ortam, tek parti diktatörlüðü yaþanan Türkiye'de, CHP yöneticileri ve onlarla iyi iliþkileri olanlarý zenginleþtirmektedir. Roman böyle bir ortamda devrimcileþen üniversiteli genç bir grubun illegal TKP ile iliþki kurmaya çalýþmasýyla baþlýyor. Ne var ki TKP 1936'de Kominten kararýyla faaliyetlerini durdurmuþ olduðundan partiye ulaþma çabalarý uzunca bir süre sonuç vermiyor. Komintern 1930'larda yükselen faþizme karþý "halk cephesi" politikalarý doðrultusunda aldýðý kararla, nazizme karþý burjuva hükümetleri desteklemektedir. Komintern, diðer ülkelerde olduðu gibi, Türkiye'de de "sýnýfa karþý sýnýf" politikalarýný terkederek TC'yi ve o zamanki yönetici sýnýfýn partisi CHP'yi destekleme kararý alýyor. TKP'yi bu doðrultuda yönlendiriyor. TKP, ülkede yaþanan sefalete, talana, baskýlara karþý hiç bir þey yapmýyor. Kürt illerinde akan kaný görmüyor. Türkali'nin romaný komünistinden faþistine, karaborsacýsýndan iþçisine, aydýnýndan emniyet görevlisine kadar bir çok kesimden kahramanýn gözünden dönemi aktarýyor. Roman ayný zamanda 1928 sonrasý SSCB'de yaþanan karþý devrimle iktidarýný saðlamlaþtýran stalinizmin politikalarýna ve Komintern tarafýndan yönlendirilen TKP tarihine de ýþýk tutuyor. Rusya'nýn ya da Stalin'in politikalarýný sorgulamak bile "karþý devrimci", "ajan", "polis" suçlamalarýyla karþýlýk buluyor ve bu suçlamalar anti-troçkizim kampanyasýyla birleþtiriliyor. Herþey "iþçi iktidarý" için deðil, "sosyalist anavatan Rusya"nýn çýkarlarý ve Stalin için yapýlýyor. Güven ayný zamanda bu günümüze de göndermelerde bulunuyor. Özellikle Kürt sorunu noktasýnda TKP'nin aldýðý milliyetçi tutum eleþtiriliyor. Nazi Almanyasý'nýn yenilmesiyle Türkiye yönetici sýnýfý da Almanya'yla iliþkilerini kesiyor, turancýlarý kontrol altýna almak için saldýrýyor fakat çok geçmeden tekrar sosyalistlerin tepesine biniyor. Roman savaþýn sonuna doðru bitiyor ama yanlýþ politikalar, egemen sýnýfa, sosyalist anavatan Rusya'ya olan güven devam ediyor. Romanýn isminin Güven olmasý önemli. Herþey bir güven duygusu etrafýnda geliþiyor. Türkiye'deki komünistler 1917 Ekim Devrimi ile kurulan iþçi iktidarýna öylesine güveniyorlar ki, bu güven onlara asýl olaný unutturuyor. Dünyanýn her yerinde olduðu gibi Türkiye'deki komünistler de Ekim Devrimi ile Lenin'in mirasýna duyduklarý güvenle hareket ediyorlar. Bu güven, onlarý SSCB yönetici sýnýfýný sorgulamaksýzýn kabul etmeye götürüyor. Zaten bu noktadan sonra tarihin sýnýflar savaþýmý tarihi olduðunu unutup, Stalin'in dýþ politikasýnýn Türkiye temsilciliði ile kendilerini de baðlýyorlar. Dönemi ve dönemin komünistlerini anlamak açýsýndan önemli bir kaynak olan "Güven", II. Dünya savaþý yýllarýndaki Türkiye hakkýnda da önemli veriler saðlýyor. Herkese iyi okumalar. S o n g ü l Ö zd e m i r

ÝSTANBUL: Gönül Sok. No 31 Nil Han Kat 3 Daire 305 Asmalý Mescit, Beyoðlu ANKARA: Ambarlar Yolu Beyazsaray Apt. 10/30 Sýhhýye Tel 0312 229 3257 YURT DIÞI TEMSÝLCÝLÝÐÝ: Cebrail Karadeniz, Lewerenz Str. 111, 47798 Krefeld. ALMANYA


1 Þubat 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 3

Hangisi daha ýrkçý? Hangisi daha ayrýmcý?

Avusturya’da HAÝDER

Türkiye’de MHP AVUSTURYA Avusturya'da saldýrgan bir göçmen karþýtý politika izleyen aþýrý saðcý Özgürlükler Partisi iktidar ortaðý oldu. Partinin lideri Jörg Haider, milyonlarca insanýn ölümünden sorumlu olan Nazi subaylarý için, "onlar savaþýn suçlusu deðil kurbanlarýdýr" diyor. Nazi vahþetinin baþkahramanlarý olan SS'ler için ise, "cesaretli ve iyi karakterli" diyen ýrkçý Özgürlükler Partisi, Ekim 1999'daki seçimlerde "göçmen akýþýný durdurma ve yolsuzluklarý temizleme" vaadleriyle yüzde 27 oy almýþtý.

Haider'in yükseliþi Avusturya'da son 30 yýlda sosyal demokratlarýn liderliðinde bir iktidar vardý. Çoðu zaman muhafazakar parti (ANAP ve DYP benzeri bir parti) ile kurulan koalisyon hükümetleri döneminde sosyal haklarda kesintiler yapýldý, özelleþtirme politikalarý izlendi. Ýþsizlik sorununa alýþkýn olmayan Avusturya'da iþsizlik 1997'de yüzde 7'ye ulaþtý. Yýllarca iktidarý paylaþan sosyal demokrat ve muhafazakar partilerin uygulamalarýndan rahatsýz olanlar ýrkçý Özgürlükler Partisi'ne kaydýlar. Anketler, Haider'e oy verenlerin temel gerekçesinin ýrkçý, göçmen karþýtý politikalar olmadýðýný gösteriyor. Özgürlükler Partisi'ne oy veren her üç seçmenden ikisi, iktidarý paylaþan iki büyük partiye tepkilerini göstermek için Haider'e oy verdiklerini söylüyor. Özgürlükler Partisi daha çok geleneksel olarak muhafazakar olan kýrsal kesimden oy topladý. Haider'in baþkent Viyana gibi büyük illerde aldýðý oy, Avusturya genelinde elde ettiði oranýn altýnda kaldý. Mavi yakalý iþçilerin büyük çoðunluðu sosyal demokrat partiye oy vermek istemedikleri için sandýk baþýna gitmedi. Yine de Haider bu kesimdeki desteði daha düþüktü.

AB neden rahatsýz? Avrupa Birliði Haider'in hükümete girmesinden rahatsýz ve ambargo kararý aldý. AB, çeþitli belgeler imzalatarak Haider'in temel insan haklarý ve özgürlüklere saygýlý olmasý konusunda söz almaya çalýþýyor. Avusturya'da faþist partiyle koa-

lisyona hazýrlanan muhafazakar Halkçý Parti yöneticileri ise ýrkçý partinin koalisyonun sadece küçük ortaðý olacaðýný ve anayasanýn yabancýlara saldýrýlara izin vermeyeceðini savunuyorlar. Buna benzer saf yorumlar Hitler 1933'de küçük bir oyla iktidara geldiðinde de yapýlýyordu. Ama anayasa Hitler'i durdurmadý. Heider'i ve onun cesaretlendirdiði nazi güçleri de zaptedemez. Avrupa yönetici sýnýflarýnýn asýl korkusu ise ülkelerindeki Özgürlükler Partisi benzeri partilerin kendi oylarýný çalmasý.

Haider durdurulabilir Haider, Hitler'in yöntemlerini izleyerek, nazilerin politikalarýný taklit ederek büyük bir sýçrama yaptý. Ancak henüz Hitler'in sahip olduðu çetelere sahip deðil. Avusturya'da toplumun üçte ikisinin iktidarýn küçük ortaðý olarak bile olsa hükümette görmek istemediði Haider'i durdurmak mümkün. Ekim ayýnda 50 bin kiþi Viyana'da Haider'e karþý gösteri yaptý. Haider'e karþý etkili bir muhalafet ancak iki kaynaktan güçlenebilir. Avusturya'da nazilere ve onlarýn ýrkçý politikalarýna karþý mücadele geleneði var. 1970'lerde naziler örgütlenmeye çalýþýrken sol güçler bu çabalarý boþa çýkarttýlar. Benzer bir hareket bugün yeniden inþa edilebilir. Özgürlükler Partisi'ne karþý her türlü protesto bu hareketin geliþimine yardýmcý olacaktýr. Ýkinci kaynak ise iþçi sýnýfýnýn bu hükümetin uygulamalarý karþýsýndaki mücadelesi olacaktýr. Özelleþtirmeler ve sosyal kesintilere karþý grev ve protestolarýn gerçekleþmesi tabandaki sendikacý ve sosyalistlerin iþçi hareketinin liderliðine ýrkçýlýða karþý tutum almasý konusunda basýnç yapmasýyla mümkündür.

AVUSTURYA’DAKÝ IRKÇILAR:

T Ü R K Ý Y E Avusturya'da ýrkçý bir partinin iktidar or- oy topladý. taðý olmasý Türkiye'de büyük bir endiþeyle Yýllardýr iktidarda olan ve yaþamý zorlaþkarþýlandý. Medya, ýrkçý söylemin, nazi týran ANAP, DYP ve RP'den kopan seçözentiliðinin ne kadar tehlikeli olduðu ko- menlerin tepki oylarýný radikal bir söylemle nusundaki zengin yorumlarla doldu taþtý. topladý. Týpký Özgürlükler Partisi gibi özelBaþbakan Ecevit bile bu geliþmedn duydu- likle kýrsal kesimlerden çok oy aldý. Büyük þehirlerde Türkiye genelinin altýnda kaldý. ðu rahatsýzlýðý dile getirdi. Irkçýlýða geçit verilmemesi gerektiði, Ýþçi sýnýfý içinde destek bulsa da bu kesimnazizmin engellenmesi için her türlü yola den aldýðý oy daha düþük oranda kaldý. baþvurulmasý gerektiði konusundaki yoEcevit'in ikiyüzlülüðü rumlar bizi de çok memnun etti. MHP sürpriz bir çýkýþ yapýnca TürkiNe var ki bu yorumlar ve yorumcularýn ye'de de þok yaþanmýþtý. Herkesin tanýdýðý deðinmekten özenle kaçýndýklarý bir konu MHP'nin iktidar ortaðý olup olmayacaðý vardý: Ýktidar ortaðý MHP. Bu, affedilmez "deðiþti mi deðiþmedi mi" tartýþmalarýyla bir ikiyüzlülüktür. Bu yorumcular ve yöneticiler, MHP'nin ne denli ýrkçý ve tehlikeli bir parti olduðunu, çetelerle iliþkisini, katliamlardaki rollerini unutturmaya çalýþýlýyorlar. Ciddi bir sansürle "kurda" zorla "kuzu postu" giydirenler bugün Haider tehlikesinden bahsediyorlar. MHP'nin baþbuðu Türkeþ de týpký Haider gibi nazilere özenerek bakardý. Hatta bu nedenle 1940'larda yargýlanmýþtý. Özgürlükler Partisi gibi ýrkçý bir çizgide olan MHP, aynen Haider gibi kamuoyuna ýrkçý olmaAvusturyalý anti-faþistler, “Yüzde 73 Haider’e dýðýný söylüyor. oy vermedi” diyerek gösteri yapýyorlar.

MHP'nin farký

Haider'in iktidarýna karþý çýkan Ecevit ve DSP'si bir de dönüp kendi ortaðýna bakmalý. MHP, Haider'in Özgürlükler Partisi'ne oranla çok daha büyük bir tehlikedir. Çünkü MHP, Özgürlükler Partisi'nin þimdilik sahip olmadýðý sokak çetelerine sahiptir. Bu çeteler, "Türkiye sizinle gurur duyuyor" diyerek Susurluk çetecilerini omuzlarda taþýyan, "Türksen öðün deðilsen itaat et" diyerek sokaklarda terör estiren, Kürt ve alevi düþmanlýðý yapan, kin ve nefreti þiddet aracýlýðýyla örgütleyen ülkücülerden oluþuyor. Her okulda ve mahallede "reis"lik hiyerarþisi içinde "baþbuð"a tapýnan ülkücü çetelerin MHP'ye baðlýlýklarý herkesçe bilinir.

MHP'nin yükseliþi MHP de týpký Haider'in partisi gibi sürpriz bir oy patlamasý yaptý. MHP de Haider'in partisi gibi ýrkçý söylemlerle (Kürt sorununda "kana kan" diyerek) ve yolsuzluklarý önleyeceði, Türkiye'yi ve Türkleri dünyada hak ettikleri yere taþýyacaðý vaadiyle

baþladý. Koalisyon kurulmadan önce DSP Genel Baþkan Yardýmcýsý Rahþan Ecevit toplumun endiþelerine tercüman olmuþtu: "Ya bizden olacaksýn ya canýndan diyerek yýllarca sayýsýz can aldýlar… Kaba kuvveti siyasal örgütlenme için kullandýlar… Demokratik anlamda bir parti sayýlamaz… Mafyalarla çetelerle kaynaþtýlar… Bu partinin artýk deðiþtiðini öne sürüyorlar. Böyle düþünenlere mi yoksa bu partinin 'hayýr deðiþmedik' diyen liderlerine mi inanalým, bilemiyorum" Ancak Türk egemen sýnýfý DSP-MHP koalisyonunu uygun görmüþtü ve Ecevit ailesi de seçmenlerinin kýzgýnlýðýna raðmen egemenlerin isteðini kabul etti. Patronlarýn medyasý da hýzla MHP'nin gerçek yüzünü saklayarak "deðiþti" havasý yaydý. Ancak Bahçeli'nin de ýsrarla vurguladýðý gibi "MHP 33 yýldýr deðiþmedi." Ecevit þimdi bütün bunlarý bilmiyormuþ gibi davranýyor. Türkiye'deki faþist tehlikeye gözünü yumup, Avusturya'daki meslektdaþlarýna anti-nazizm dersleri veriyor. Ne büyük ikiyüzlülük.

Nazilere karþý mücadele

MHP etkinliklerinde Susurluk'un ülkücü tetikçisi Çatlý'nýn kitabýyla birlikte en çok satan kitap Hitler'in "Kavgam"ý oluyor. Hitler iktidarý ele geçirdikten sonra yazdýðý bu kitabýnda þöyle diyor: "1933'te devletin bir þiddet hareketiyle devrilmesi artýk söz konusu deðildi. Bu arada yeni devlet kurulmuþtu. Bundan sonra yapýlacak iþ, eski devletin son kalýntýlarýný yok etmekti ki bu iþ sadece birkaç saatimizi aldý." Faþist hareketi diðer siyasal hareketlerden örgütlenme açýsýndan çok farklý kýlan bu özellik TürkiÜLKÜCÜLER NE DÝYORLAR: ye'de de Avusturya'da da aynýdýr. Kuzu postuna bürünen kurdun he"Türksen öðün deðilsen itaat ye sizinle gurur duyuyor" et" MHP'li Milletvekili Karaca'nýn defi parlamentodan kurtulmaktýr. Bugün ihtiyacýmýz olan Gölcük Depremi yorumu: "Ya sev ya terk et" MHP'nin bu yüzünü unutmak, gö"Orada çok dönme varmýþ" zardý etmek deðil, tam tersine açýMHP'li Prof Bakan Çay: "Kürt(1978 Ma raþ kat li a mý sý ra sýn ða çýkarýp teþhir etmektir. 1980 ler þeytan soyundan geliyor" da) "Bir kýzýlbaþ öldürenin öncesi yaþanan anti-faþist mücaMHP'li saðlýk Bakaný Durmuþ: yeri cennettir" dele geleneðini bugün tekrar di"Türk kaný kutsaldýr" MHP lideri Bahçeli: "MHP 33 riltmek ve ülkücüleri toplumdan yalýtmak için çaba göstermeliyiz.

"Avusturya'nýn asýl sorunu göçmen akýþýdýr" "Göçmen akýþýný durduracaðýz" (Nazi subaylarý için) "Onlar savaþýn suçlusu deðil kurbanlarýdýrlar" (Hitler'in katliamcýsý SS'ler için) "Cesaretli ve iyi karakterli insanlar" (Hitler için) "Düzgün bir istihdam politika(Eli kanlý çeteler için) "Türki- yýldýr deðiþmedi" sý vardý"


Sayfa 4

Ýþçi Demokrasisi

1 Þubat 2000

1 Þubat 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 5

H Ý Z B U L L A H : Ýþçiler, reform ve devrim KÝMÝN ASKERLERÝ? Geçen ay içinde ardý arkasý kesilmeyen "hizbullah", "mezar ev", "iþkenceli sorgu" haberleriyle sarsýldýk. Devletin yýllardýr bildiði ve kullandýðý Hizbullah artýk ayný devletin hedefi olmuþtu. Toplumun çoðunluðu, týpký Susurluk Çetesi'nin ortaya çýktýðý günlerdeki gibi, "bu kadar da olmaz ki" dedi. Hizbullah devlet iliþkisi Hizbullah, Allah'ýn ordusu veya Alllah'ýn askerleri anlamýna geliyor. Örgüt 1980'lerin baþýnda kuruldu ve 1980'lerin sonlarýna doðru ilk eylemlerini gerçekleþtirmeye baþladý. Örgüt, 1990'larýn baþlarýndan itibaren Kürt hareketine yakýnlýðýyla tanýnan kiþileri ve islami fikirlere eleþtirel yaklaþan aydýnlara yönelik saldýrýlara baþladý. Bu dönemde PKK'ye karþý yoðun bir karþý saldýrýya geçen ve bu saldýrýda her türlü yöntemi kullanan özel tim, JÝTEM ve bunlarla içiçe geçen Susurluk çetesiyle adeta eylem birliði yapmaya baþladý. O dönemin yöneticileri açýkça Hizbullah'ý kullandýklarýný itiraf ediyor. Emniyet Genel Müdürlüðü ve Ýçiþleri Bakanlýðý yapan Susurluk sanýðý milletvekili Mehmet Aðar þöyle diyor: "Ne yapacaktýk yani? Tabii ki iþmize yarayan herkesi kullandýk… ah Sil alýmý için örtülü ödenekten ödeme yaptýk… Silah arýl baðýþ gibi gösterdik." Bu içiçe geçmiþliðe en iyi örneklerden birisi Ýkibin'e Doðru Dergisi Diyarbakýr Temsilcisi Halit Güngen'in öldürülmesidir. 16 Þubat 1992 tarihli Ýkibin'e Doðru Dergisi Güngen'in haberini kapak yapmýþtý: "Hizbullah Çevik Kuvvet Merkezinde Eðitiliyor." Güngen derginin basýmýný takip eden ikinci gün ensesine sýkýlan tek kurþunla öldürüldü. Yöneticiler Hizbullah ile devlet arasýnda hiçbir iliþki olmadýðýný iddia ediyorlar. Peki bu noktaya nasýl gelindi? Yýllardýr Hizbullah hakkýnda gazetelerde bu kadar yazý çýkýyor, güvenlik güçlerinin bu hareketten haberi var. Peki niçin müdahale edilmedi? Ayný sorularý Susurluk'taki kaza sonrasý da sormuþtuk. Çok sayýda cinayetin zanlýsý olarak aranan Abdulah Çatlý'nýn bir polis müdürü ve bir milletvekiliyle ayný arabada ne iþi vardý? 1990'larýn Diyarbakýr'ýnda birileri akþamlarý ellerinde satýrlarla, silahlarla dolaþýr, her gece birilerini öldürürdü. Peki insanlarýn sokakta dolaþmaya korktuðu, heryeri özel timlerin, polis ve askerlerin kontrol ettiði sokaklarda bu güçlerden izinsiz kim dolaþýp, PKK sempatizanlarýný öldürebilirdi? Dönemin MÝT Müsteþarý Teoman Kaman, bu eylemleri yapanlarý savunuyordu. Onlarýn "PKK baskýlarýna karþý kendini

B a h att i n

Liderlik, KAPÝTALÝZME sosyalistler v e m ü c a d e l e KARÞI ÖFKE

koruyan, dini inançlarý kuvvetli vatandaþlar" olduðunu söylüyordu. Düþmanýmýn düþmaný Hizbullah olayý devletin uzun yýllardýr izlediði bir politikanýnýn sonucudur: Yasadýþý bir gücü kendi çýkarlarý için kullanmak… Ç i ð d e m Ö zb a þ Susurluk olayý da böyle deðil miydi? PKK'ya karþý mücadele Yeni bir yüzyýla girdik. Ýþçi hareketi gütlerin by-pass edilebileceði anlamýna eden bir çetenin eline silah ve- 1980'lerin Reagan-Teacher-Özal dönegelmiyor. Reformist örgütler, yerine rilmemiþ miydi? Hatta yurtdýþý- minin yenilgilerini 1990'larda yavaþ yadevrimci örgütler geçinceye kadar var na rahatça çýkabilmeleri için çe- vaþ üzerinden atarak 2000'e girdi. olacaklar. Bugün tercih, "devrimci örþitli pasaportlar veren devlet Geçen yüzyýl, Dünya Ticaret Örgügüt mü, örgütsüzlük mü" arasýnda dedeðil miydi? 1960'larda koman- tü'ne (DTÖ) karþý uluslararasý düzeyde ðil, "reformist örgüt mü, devrimci ördo kamplarýnýn kurulmasýna göz gösterilerle ve DTÖ'nün toplanacaðý güt mü" arasýnda olmalýdýr. Anti-kapitalist bir öfke içinde olan yuman, hatta önayak olan dev- Seattle'da çatýþmalar yaþanarak bitti. insanlar sosyalist devrimci fikirlere açýklet deðil miydi? 1968'de "ülkü- Dünyanýn bir çok yerinde yapýlan göslar ancak henüz ikna deðiller. Bazýlarý cülerin" yaptýklarýna göz yumul- terilere katýlan milyonlarca insan kendiikna olmaya hazýr. Ama büyük kýsmý duðunu, Çorum, Maraþ, Bahçe- sini anti-kapitalist olarak tanýmlýyorlardý. Ye ni bir yüz yý la gi rer ken iþ çi ha re ke ti pratikte bizim reformistlerden daha iyi lievler katiamlarýnýn da bu ülkübir liderlik sunduðumuzu görmek isticüler tarafýndan yapýldýðýný bili- açýsýndan bu gösteriler önemli bir ileri adýmý temsil ediyor. yorlar. Gelecek mücadeleleri etkileyeyoruz. Sistemin uluslararasý düzeydeki kribilmenin ilk koþulu bu insanlarýn bir Hizbullah'ýn ideolojisi zi, kapitalist ekonomiler arasýnda varoparçasý olmak, onlarla diyalog içinde bulunmaktýr. Ama bilmek gerekir ki, dev- lan dünya ölçeðindeki istikrarsýzlýk ve Ancak sekterler, herþeye kendi kület her yasadýþý gücü kendi çý- kapitalist devlet yapýlanmalarýnýn acýçük örgütlerini merkeze koyarak bakankarlarý için kullanamaz. Eðer ül- masýz ve sert yüzü daha fazla Seattlar, varolan öfkeyi ve bunun liderlerini kücüler þiddete olan tapýnmala- le'lar, daha fazla Endonezya'lar üretece ði, Bal kanlar ve Çe çe nis tan'da ol du ellerinin tersiyle itip, küçümseyebilirler. rý, ýrkçý fikirleri, güçlü devlet fikirBugüne kadar hiç bir kitlesel hareket leri olmasaydý Susurluk çetesi- ðu gibi daha fazla savaþlara neden olacaðý açýk. Bugün yanýtlanmasý gereken baþlangýçta sosyalizm talebiyle sokaða nin baþ kahramanlarý olamazlar- soru, "kazanýmlarýmýzý nasýl koruyup, çýkmamýþtýr. Kitleler, ekmek, özgürlük, dý. Eðer alevi düþmaný olmasa- güçlendireceðimiz ve ileri doðru yenidemokrasi ve barýþ talepleriyle sokaða lardý Maraþ ve Çorum’da onlar- den nasýl hareket edeceðimiz"dir. çýktýklarýnda sosyalizm ile buluþabilme Seattle’da anti-kapitalist mücadele karþýsýnda “özgürlükler ca kiþinin kanýný dökemezlerdi. Türkiye'de 24 Temmuz'da gerçekolanaðý bulmuþtur. ülkesi ABD”nin azgýnca saldýran silahlý güçlerini buldu. Devletin göz yummasý yal- leþen 500 bin kiþilik Kýzýlay eylemi sonBugün öfke henüz kesin bir biçim nýzca faþistlerin fikirlerini hayata rasý büyük bir hareket yaþanmadý ancak Demokratikleþme, özgürlükler, re- kollarýný sallayarak dolaþabiliyorlar. Çe- almamýþ durumda. Sosyalistler ancak geçirmesini saðlamýþtý. Yoksa bugün toplumdaki en ortak duygu ka- fah konularýnda bizim yararýmýza deði- telerin partisi MHP iktidar ortaðý olabi- tüm kalbiyle bu öfkenin ve tartýþmanýn devlet istese bile o dönemin ya- pitalist sistemin sonuçlarýna duyulan öf- þimleri hangi güç, nasýl saðlayacaktýr. liyor. Emek Platformu mezarda emekli- bir parçasý olduklarýnda sonucu biçimsa dýþý sol güçlerine böyle bir kedir. Bu, öfke kapitalizm karþýtý "ham" Kürtler, nükleer karþýtlarý, öðrenciler, liðe karþý 24 Temmuz'da Kýzýlay'da tari- lendirme yeteneðine sahip olabilirler. bir öfkedir. Bu faaliyet için devrimci parti çok özelleþtirme karþýtlarý, temiz toplum is- hin en kitlesel gösterilerinden birini yakatliamý yaptýrtamazdý. Çok doðal ki iþçi sýnýfýnýn büyük ço- teyenler nasýl baþarý kazanacaktýr? pýyor ancak Þemsi Denizer'in öldürül- büyük bir avantaj saðlýyor. Sadece devHizbullah da savunduðu fiBugün kazanmamýz gereken fikir, mesi ve Türk-Ýþ liderliðinin uzlaþmasý rimci parti üyeleri için deðil her aktivist kirler nedeniyle devletin kullaný- ðunluðu bu öfkeyi çeliþkili fikirlerle ortaya koyuyor. Bir yandan parlamentoya kapitalizme karþý mücadelenin asýl sonucu tasarý TBMM'den geçebiliyor. için bu geçerli. Her türlü mücadelede mýna açýk bir örgüttü. küfrediyor, diðer yandan dürüst milletve her cephede aktif olma olanaðý suTBMM'deki Kürt milletvekilleri- vekilleri özlemi içinde; devletin pisliðini anahtarýnýn iþçi sýnýfý olduðu, ana hede- Kamu çalýþanlarýnýn grevli-toplu sözleþ- nan, her türlü geliþmeler arasýnda iliþki fin de kapitalizm olduðudur. meli sendikal hak için yýllardýr devam ni hapse atan devletin Bat- görüyor ancak devletin temizlenebileBu tartýþma ancak örgütlü biçimde eden kitlesel mücadelesi kesin bir zafer kurabilen bir dünya görüþünü tartýþma man'da HEP'li milletvekili Meh- ceðini umut ediyor; ekonomik refah is- yapýlabilir. Hiçbir hareket, hele ki bu kazanamýyor. olanaðý sunabilen baþka bir örgütlenmet Sincar'ýn gündüz vakti öl- tiyor ama bunun için acý ilaç içmek zo- hareketin karþýsýndaki güç uluslararasý Tüm bu eylem, gösteri ve hareket- me yok. Aktivistlerin mücadele içinde dürülmesine engel olmasýný runda olduðunu düþünüyor; Kürtlerin kapitalist sistem ise, bir slogan üzerin- lerde de gördüðümüz gibi hareketin ortaya çýkan sorunlarýný tartýþmak üzere beklemek saflýk olur. Böyle bir demokratik haklarýnýn tanýnmasýný isti- den veya belirsiz bir koalisyon etrafýnda içindeki militanlar politik bir liderlik ya- buluþabilecekleri baþka bir yer yok. Devrimciler kendi örgütlenmeleridurumda, fikirleri nedeniyle za- yor ancak bunun güçlü bir Türk Devleti baþarýlý olamaz. Etkili olabilecek her ha- ratmak için çaba sarfetmezse kitle harereket bir liderlik, bir strateji ve bir ör- keti hakettiði politik temsiliyeti elde nin avantajlarýný ne kadar çok kullanýrten bu cinayeti iþlemeyi planla- ile mümkün olduðunu düþünüyor. Bu ham öfke, örgütlü ve sonuç ala- gütsel çekirdeðe sahip olmak zorunda- edemiyor. Bu temsiliyet ancak aþaðý- larsa hareketi o kadar çok geliþtirme yan bir örgütün (Hizbullah) devdan yükselen iktidar talebine sahip bir olanaðýna sahip olabilirler. let güçlerinden baðýmsýz mý ka- bilecek bir güce nasýl dönüþebilir? Ýþte dýr. Devrimciler yeni radikalleþenlerle Ancak anti-kapitalist öfkenin parçasý parti ile buluþtuðunda mümkün olabilir. rar aldýðý yoksa emri onlardan bu soruya yanýt verirken çözmemiz gere ken önem li bir tar týþ ma var: "Ýþ çi sý ný bir lik te çalýþýp, kendi faaliyetlerinin olan önem li bir ke sim si ya si ör güt len Böy le si bir par ti sa yý sal ola rak ha re mý aldýðý ise önemsiz sayýlabilefý bu sistemin herhangi bir kurbaný mý, me fikrinden uzak duruyor. Partili ol- ketin kendisinden her zaman çok daha mantýðýný onlarla tartýþýrlarsa ve onlarý cek bir ayrýntýdýr. yoksa deðiþim için ana güç mü?" Top- maktan kaçýþ, mücadele etme isteðin- küçük, ancak ideolojik ve örgütsel ola- devrimci partinin inþasýna kazanýrlarsa Devlet Hizbullah'ýn cinayet- lumda, kurtuluþa giden yolda, anti-em- de olan kitlelerin gücünü azaltýyor, etki- rak hareketin kendisinden her zaman anti kapitalist öfke reformizme bir alterlerine gözyumdu ve hatta yar- peryalist mücadelede iþçi, köylü, öð- sizleþtiriyor. natif yaratabilir ve böylece kapitalizme çok daha güçlü olacaktýr. dýmcý oldu. Hizbullah kamplarý- renci vs gibi sosyal kesimlerin rolü, Sonuç olarak da kitlesel temiz topKapitalizme karþý öfke kesinlikle re- de bir alternatif yaratmak mümkün nýn askeri kamplarla bitiþik oldu- önemi eþit mi? lum hareketine raðmen çeteler ellerini formizmin öldüðü ya da reformist ör- olur. ðu, istihbaratçý Yeþil'in Hizbulrýna yapýlan yüzde 1100'lük açýlan davalarý teker teker düþürüyor. Orta öðretim baþalah kamplarýnda eðitim verdiði zamma karþýn öðretmen ma- rý puanýnýn üniversite sýnavý üzerindeki etkisini gözönüyýllardýr söylenmekte. Hizbullah, aaþlarýna yapýlan yüzde ne alýrsak Hakkari'de okuyan bir öðrenci 5 puan alýrken, yani bölgedeki adýyla hizbul688'lik zam aslýnda tüm tab- Ankara'daki bir öðrenci 15-20 puan alýyor. Þehirlere göre 2000 yýlý yani Türkçesiyle Milenyum(!) herkesin loyu ortaya koyuyor. kontur, devletin de yardýmýyla yapýlan bu ayrým "nasýl bir adalet" sorusunu ortaya atýyor. bölgede PKK'ye alternatif bir umut ve sevinçle karþýladýðý bir yýl oldu. Ama milenyuHer zamanki gibi "çok çalýþ sen de üniversiteye girerNormal sistemde eðitim veremeyen devlet, 8 yýllýk güç olmaya baþladý. Türkiye'de mun daha ilk günlerinde her gözümüzü açtýðýmýzda yeni eðitim sistemi adý altýndaki plansýz uygulamasýnýn aðýr fa- sin" anlayýþý hüküm sürmeye devam ediyor. Oysa sýnava islami hareketin estirdiði rüzgar- zamlar, 2000 yýlý istikrar paketi adý altýnda kakalanmaya turasýný; öðretmen, öðrenci ve velilere ödetmeye devam girecek 1.5 milyon insanýn hepsi çok çok çalýþsa bile saçalýþýlan kazýk paketi, 80 milyon asgari ücret, maaþlara dan da beslenen Hizbullah, yüzde 15 zam ve bu da yetmezmiþ gibi hergün üçer saat- ediyor. Karnesindeki zayýflar yüzünden 12 yaþýndaki Si- dece 300 bin insan üniversiteye kayýt yaptýrabiliyor. Yokgüçlendikçe devlet tarafýndan lik elektirik kesintileriyle karþýlaþmaya devam ediyoruz. ma kendini banyo borularýna asýyor. Eðitim sisteminin sul insanlarýn üniversiteye giremediði, girse bile kitap ve çürümüþlüðü, yarý yýl tatiline giren okullarla birlikte me- harç paralarý yüzünden okuyamadýðý, bu arada da zengin yeni bir tehlike olarak görülmeBen ise size Türkiye'deki eðitim sisteminin nasýl her zara giren onlarca -8 yýllýk eðitim kurbaný- çocuðu gözü- aile çocuklarýnýn en iyi þartlarda üniversite öðrenimi aldýye baþlandý. gün daha çok çöktüðünü anlatacaðým. 1998-99 öðretim müze sokuyor. ðý bir eðitim sistemi var. Bu sistem bize "paran kadar PKK'nin barýþ çaðrýsý ve ge- yýlý istatistiklerine göre metropollerdeki sýnýf mevcudu Bu sorunlar 2000 öðretim yýlýnda devam ederken 1.5 oku" fikrini dayatýyor. 80 ile 100 ki þi ye çýk mýþ. Sý nýf mev cu du stan dart la rý na gö rillaralarýn sýnýrdýþýna çýkmasýyla Üniversite sýnavý yerine eðitime daha çok pay, daha milyon insanýn hayatýný etkileyecek üniversite sýnavýna çatýþmalarýn son bulmasý üzeri- re 106 bin 117 dersliðe ihtiyaç var. (at yarýþýna) dört ay kaldý. 1998 yýlýnda geçirilen bir ka- çok derslik ve okul istiyoruz. Faize giden dakikada 40 Oy sa 1999-2000 yý lýn da mil li ge lir den eði ti me ay rý lan ne Hizbullah'ýn devlet için iþlevi nun tasarýsýyla tek aþamaya düþürülen üniversite sýnavý milyarýn eðitim, saðlýk, barýnak gibi insan ihtiyaçlarýna pay yüzde 2,2. Sadece bununla bitmiyor. Sekiz yýllýk eðide iyice azaldý. Artýk devletin de tim ile daha da artan öðretmen açýðýnýn kapatýlmasý için Türkiye'deki her þey gibi aksaklýklarla yürütülmeye çalý- yönelik harcanmasýný istiyoruz. Sosyal devlet ve insan gibi yaþam istiyoruz. Ama kapitalizm içindeki çözümlerin baþýný aðrýtmaya baþlayan Hiz- AB standartlarýna göre 300 bin öðretmene ihtiyaç var. þýlýyor. her zaman zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapGe çen yýl yüz ler ce in san gü zel bir bö lü me gi re bi le bullah'a yönelik son operasyon Devletin her geçen gün daha çok açlýða terkettiði öðrettýðýný biliyoruz. Büyük çoðunluðun ihtiyaçlarýna yönelik, cek ka dar pu an al dýk la rý hal de ÖSYM tar fýn dan hiç bir da böylece baþlamýþ oldu. menler eðitim veremezken, hiç kimse öðretmen olup sü- üniversiteye yerleþtirilmedi. Ýtiraz dilekçeleri için bile insana deðer veren bir sistemin, sosyalizmin mücadelesirünmek istemiyor. 1995-99 yýllarý arasýnda tüketim malla- milyarlarca para toplayan ÖSYM, yüksek yargý sayesinde ni bugünden inþa etmeliyiz. Ö ze r g i n / S e r t u ð Ç i ç e k B e n g i Yý l d ý r ý m

Eðitimde kara mizah

Kapitalist dünya anlayýþýna göre insanlar, liderler ve liderliði yapýlanlar olarak ayrýlýyor. Bu anlayýþa göre kapitalistler ve onlarýn çevrelerindekiler tepede, geri kalanlar ise aþaðýda yer alýyor. Giderek daha fazla sayýda insan, çok haklý olarak bu elitist toplum anlayýþýný reddediyor. Günlük hayatýmýz ve iþyerlerimiz yöneticilerin salaklýk ve tembellik hikayeleri ile dolu. Toplumda liderlere karþý güvensizlik, iþçi sýnýfý hareketinin tepesindekileri de içine alýyor. Sosyal demokrat politikacýlarýn ve sendika liderlerinin kendilerini seçenlere raðmen nasýl patronlarla uzlaþtýklarýný görüyoruz. Bu koþullarda liderlik fikrinin topyekün reddi cazip hale geliyor. Ancak böyle bir savrulma hata olur. Liderlik, býrakýn kapitalizmi yýkmayý sistemdeki adaletsizliklere karþý herhangi bir mücadeleyi kazanmak için bile hayati bir öneme sahip. Ancak sosyalist liderlik anlayýþý kapitalist liderlik anlayýþýn tam tersidir. Sosyalist liderlik, toplumun tepesindekiler tarafýndan salak olarak görülüp bir tarafa atýlan kitlelerin büyük bir güce ve yeteneðe sahip olduðunu düþünür. Tarih, ortalama insanlarýn hýzla ayaklandýðý ve kendilerinden daha iyi olduðu iddia edilen yöneticileri sarstýðý veya devirdiði dönemlerle dolu. Ýktidardan ve toplumun organizasyonundan uzak tutulan insanlar 1789'da Paris'de Bastil hapishanesini basarak Fransýz Devrimi'nin ileri doðru fýrlamasýný saðladýlar. Rusya'da Þubat 1917'de iþçiler Çar'ý devirip tarihte ilk kez iþçiler ve köylüler tarafýndan yönetilen bir devlet kurmaya yöneldiler. Rusya'da ve dünyanýn her bir tarafýnda patronlar, "emekçi kitlelerin toplumu yönetemeyecek kadar salak olduklarýný ve iþçi devletinin birkaç haftada yok olacaðýný" düþünüyorlardý. Ancak, tüm iþgallere ve askeri ambargolara raðmen bu iktidar on yýl direndi. Mücadelelerin ve baþkaldýrý eylemlerinin çoðu devrimle sonuçlanmýyor. Ancak tüm bu eylemler, ortalama insanlardaki toplumu farklý bir þekilde yönetme kapasitesini ortaya çýkarýyor.

Sosyal demokrat politikacýlar ve sendika liderlerine karþý güvensizlik, “liderlik” fikrinin tamamen reddine yol açýyor. 1991 Zonguldak maden iþçileri grevi, iþçilerin kendilerinde ve ailelerinde varolan yeteneklerini keþfetmelerini saðladý. Her mücadele farklý düzeylerde de olsa bir liderliðe sahiptir. Romanya diktatörü Nikolay Çavuþevsku Aralýk 1989'da kendisini desteklemeleri için kitleleri bir gösteriye çaðýrdý. Ancak beklentilerinin aksine kalabalýk onu yuhaladý ve bir ayaklanma baþladý. Kalabalýk içinde bazýlarý vardý ki onlar Çavuþevsku'yu ilk yuhalayanlardý. Onlar liderlik yaptýlar. Böylesi biçimsel olmayan liderlikler her gün ortaya çýkýyor. Ýþyerinde veya okulda bir kiþi çýkýp ýrkçý veya cinsiyetçi yorumlarla çatýþýyor ve böylesi fikirlerin kabul edilemez olduðu bir ortam oluþmasýný saðlýyor. Her mücadelede bazý insanlar ne yapýlmasý gerektiði konusunda diðerlerinden daha net fikirlere sahiptirler veya ilk adýmý atmakta diðerlerine kýyasla daha güvenlidirler. Bu durumun nedeni bu insanlarda varolan doðal yetenekler deðildir. Bu insanlar ya kendi deneyimlerinden ve tarihte yaþanýlan mücadelelerden önemli dersler çýkarmýþlardýr ya da baþka insanlarla tartýþarak öðrenmiþlerdir. Sosyalist liderlik, bu insanlarý biraraya getiren, onlarýn kendilerine güvenlerini ve dünyayý deðiþtirme kapasitelerini arttýran liderliktir. Liderlik ihtiyacý insanlar arasýndaki eþitsiz bilinç geliþimi nedeniyle ortaya çýkar ve mücadeleyi ileriye götürmek için ne yapmalý tartýþmasý her zaman yaþanýr. Bu durum en militan insanlar için de geçerlidir. Bunlarýn arasýnda bazýlarý kazanacak fi-

kir ve taktiklere bakarken diðerleri çýkmaz yollara yüzünü dönebilir. Nihai olarak kapitalizmi yenmek isteyenlerin net bir liderliðe ihtiyacý var. Çünkü kapitalizmi savunanlar merkezi bir devlete sahip. 1998'de Endonezya'da Suharto'nun devrilmesinde olduðu gibi kendiliðinden ayaklanmalar sistemi sarsýyor veya çok önemli kazanýmlar elde edebiliyorlar. Ancak kapitalist iktidarýn bütünüyle parçalanmasý ve yeni bir toplumun yaratýlmasý liderliði gerektiriyor. Bolþevik Parti bu liderliði yaparak 1917'de Rus Devrimi'nin zafere ulaþmasýna rehberlik etti. Bolþevik Partinin lideri Lenin, "sosyalist partinin her üyesi bir liderdir" diyordu. Sosyalist liderlerin çabasý diðer insanlar adýna mücadeleleri kazanmak deðildir. Sosyalist liderlik olabildiðince fazla insaný kapitalizm taraftarý fikirlerden koparmak ve patronlarýn sistemine karþý durmasýný saðlamak üzere çaba sarfeder. Bazý durumlarda sosyalistler iþyerindeki arkadaþlarýný, komþularýný veya çevresinde bulunan insanlarý sisteme karþý büyük bir öfke içinde bulurlar. Sosyalistler, böylesi durumlarda kendilerini aniden önlerinde olduklarýna inandýklarý insanlarýn arkasýnda bulabilirler. Bu nedenle devrimci parti sürekli en militan insanlardan öðrenmeli ve onlarý örgütlemelidir. Bütün üyelerinin sistemin iþleyiþi hakkýndaki kavrayýþýný güçlendirmeli ve her bir durumda kapitalizme karþý en iyi mücadele edenlerin kendilerine güvenlerini geliþtirmelidir.


Sayfa 4

Ýþçi Demokrasisi

1 Þubat 2000

1 Þubat 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 5

H Ý Z B U L L A H : Ýþçiler, reform ve devrim KÝMÝN ASKERLERÝ? Geçen ay içinde ardý arkasý kesilmeyen "hizbullah", "mezar ev", "iþkenceli sorgu" haberleriyle sarsýldýk. Devletin yýllardýr bildiði ve kullandýðý Hizbullah artýk ayný devletin hedefi olmuþtu. Toplumun çoðunluðu, týpký Susurluk Çetesi'nin ortaya çýktýðý günlerdeki gibi, "bu kadar da olmaz ki" dedi. Hizbullah devlet iliþkisi Hizbullah, Allah'ýn ordusu veya Alllah'ýn askerleri anlamýna geliyor. Örgüt 1980'lerin baþýnda kuruldu ve 1980'lerin sonlarýna doðru ilk eylemlerini gerçekleþtirmeye baþladý. Örgüt, 1990'larýn baþlarýndan itibaren Kürt hareketine yakýnlýðýyla tanýnan kiþileri ve islami fikirlere eleþtirel yaklaþan aydýnlara yönelik saldýrýlara baþladý. Bu dönemde PKK'ye karþý yoðun bir karþý saldýrýya geçen ve bu saldýrýda her türlü yöntemi kullanan özel tim, JÝTEM ve bunlarla içiçe geçen Susurluk çetesiyle adeta eylem birliði yapmaya baþladý. O dönemin yöneticileri açýkça Hizbullah'ý kullandýklarýný itiraf ediyor. Emniyet Genel Müdürlüðü ve Ýçiþleri Bakanlýðý yapan Susurluk sanýðý milletvekili Mehmet Aðar þöyle diyor: "Ne yapacaktýk yani? Tabii ki iþmize yarayan herkesi kullandýk… ah Sil alýmý için örtülü ödenekten ödeme yaptýk… Silah arýl baðýþ gibi gösterdik." Bu içiçe geçmiþliðe en iyi örneklerden birisi Ýkibin'e Doðru Dergisi Diyarbakýr Temsilcisi Halit Güngen'in öldürülmesidir. 16 Þubat 1992 tarihli Ýkibin'e Doðru Dergisi Güngen'in haberini kapak yapmýþtý: "Hizbullah Çevik Kuvvet Merkezinde Eðitiliyor." Güngen derginin basýmýný takip eden ikinci gün ensesine sýkýlan tek kurþunla öldürüldü. Yöneticiler Hizbullah ile devlet arasýnda hiçbir iliþki olmadýðýný iddia ediyorlar. Peki bu noktaya nasýl gelindi? Yýllardýr Hizbullah hakkýnda gazetelerde bu kadar yazý çýkýyor, güvenlik güçlerinin bu hareketten haberi var. Peki niçin müdahale edilmedi? Ayný sorularý Susurluk'taki kaza sonrasý da sormuþtuk. Çok sayýda cinayetin zanlýsý olarak aranan Abdulah Çatlý'nýn bir polis müdürü ve bir milletvekiliyle ayný arabada ne iþi vardý? 1990'larýn Diyarbakýr'ýnda birileri akþamlarý ellerinde satýrlarla, silahlarla dolaþýr, her gece birilerini öldürürdü. Peki insanlarýn sokakta dolaþmaya korktuðu, heryeri özel timlerin, polis ve askerlerin kontrol ettiði sokaklarda bu güçlerden izinsiz kim dolaþýp, PKK sempatizanlarýný öldürebilirdi? Dönemin MÝT Müsteþarý Teoman Kaman, bu eylemleri yapanlarý savunuyordu. Onlarýn "PKK baskýlarýna karþý kendini

B a h att i n

Liderlik, KAPÝTALÝZME sosyalistler v e m ü c a d e l e KARÞI ÖFKE

koruyan, dini inançlarý kuvvetli vatandaþlar" olduðunu söylüyordu. Düþmanýmýn düþmaný Hizbullah olayý devletin uzun yýllardýr izlediði bir politikanýnýn sonucudur: Yasadýþý bir gücü kendi çýkarlarý için kullanmak… Ç i ð d e m Ö zb a þ Susurluk olayý da böyle deðil miydi? PKK'ya karþý mücadele Yeni bir yüzyýla girdik. Ýþçi hareketi gütlerin by-pass edilebileceði anlamýna eden bir çetenin eline silah ve- 1980'lerin Reagan-Teacher-Özal dönegelmiyor. Reformist örgütler, yerine rilmemiþ miydi? Hatta yurtdýþý- minin yenilgilerini 1990'larda yavaþ yadevrimci örgütler geçinceye kadar var na rahatça çýkabilmeleri için çe- vaþ üzerinden atarak 2000'e girdi. olacaklar. Bugün tercih, "devrimci örþitli pasaportlar veren devlet Geçen yüzyýl, Dünya Ticaret Örgügüt mü, örgütsüzlük mü" arasýnda dedeðil miydi? 1960'larda koman- tü'ne (DTÖ) karþý uluslararasý düzeyde ðil, "reformist örgüt mü, devrimci ördo kamplarýnýn kurulmasýna göz gösterilerle ve DTÖ'nün toplanacaðý güt mü" arasýnda olmalýdýr. Anti-kapitalist bir öfke içinde olan yuman, hatta önayak olan dev- Seattle'da çatýþmalar yaþanarak bitti. insanlar sosyalist devrimci fikirlere açýklet deðil miydi? 1968'de "ülkü- Dünyanýn bir çok yerinde yapýlan göslar ancak henüz ikna deðiller. Bazýlarý cülerin" yaptýklarýna göz yumul- terilere katýlan milyonlarca insan kendiikna olmaya hazýr. Ama büyük kýsmý duðunu, Çorum, Maraþ, Bahçe- sini anti-kapitalist olarak tanýmlýyorlardý. Ye ni bir yüz yý la gi rer ken iþ çi ha re ke ti pratikte bizim reformistlerden daha iyi lievler katiamlarýnýn da bu ülkübir liderlik sunduðumuzu görmek isticüler tarafýndan yapýldýðýný bili- açýsýndan bu gösteriler önemli bir ileri adýmý temsil ediyor. yorlar. Gelecek mücadeleleri etkileyeyoruz. Sistemin uluslararasý düzeydeki kribilmenin ilk koþulu bu insanlarýn bir Hizbullah'ýn ideolojisi zi, kapitalist ekonomiler arasýnda varoparçasý olmak, onlarla diyalog içinde bulunmaktýr. Ama bilmek gerekir ki, dev- lan dünya ölçeðindeki istikrarsýzlýk ve Ancak sekterler, herþeye kendi kület her yasadýþý gücü kendi çý- kapitalist devlet yapýlanmalarýnýn acýçük örgütlerini merkeze koyarak bakankarlarý için kullanamaz. Eðer ül- masýz ve sert yüzü daha fazla Seattlar, varolan öfkeyi ve bunun liderlerini kücüler þiddete olan tapýnmala- le'lar, daha fazla Endonezya'lar üretece ði, Bal kanlar ve Çe çe nis tan'da ol du ellerinin tersiyle itip, küçümseyebilirler. rý, ýrkçý fikirleri, güçlü devlet fikirBugüne kadar hiç bir kitlesel hareket leri olmasaydý Susurluk çetesi- ðu gibi daha fazla savaþlara neden olacaðý açýk. Bugün yanýtlanmasý gereken baþlangýçta sosyalizm talebiyle sokaða nin baþ kahramanlarý olamazlar- soru, "kazanýmlarýmýzý nasýl koruyup, çýkmamýþtýr. Kitleler, ekmek, özgürlük, dý. Eðer alevi düþmaný olmasa- güçlendireceðimiz ve ileri doðru yenidemokrasi ve barýþ talepleriyle sokaða lardý Maraþ ve Çorum’da onlar- den nasýl hareket edeceðimiz"dir. çýktýklarýnda sosyalizm ile buluþabilme Seattle’da anti-kapitalist mücadele karþýsýnda “özgürlükler ca kiþinin kanýný dökemezlerdi. Türkiye'de 24 Temmuz'da gerçekolanaðý bulmuþtur. ülkesi ABD”nin azgýnca saldýran silahlý güçlerini buldu. Devletin göz yummasý yal- leþen 500 bin kiþilik Kýzýlay eylemi sonBugün öfke henüz kesin bir biçim nýzca faþistlerin fikirlerini hayata rasý büyük bir hareket yaþanmadý ancak Demokratikleþme, özgürlükler, re- kollarýný sallayarak dolaþabiliyorlar. Çe- almamýþ durumda. Sosyalistler ancak geçirmesini saðlamýþtý. Yoksa bugün toplumdaki en ortak duygu ka- fah konularýnda bizim yararýmýza deði- telerin partisi MHP iktidar ortaðý olabi- tüm kalbiyle bu öfkenin ve tartýþmanýn devlet istese bile o dönemin ya- pitalist sistemin sonuçlarýna duyulan öf- þimleri hangi güç, nasýl saðlayacaktýr. liyor. Emek Platformu mezarda emekli- bir parçasý olduklarýnda sonucu biçimsa dýþý sol güçlerine böyle bir kedir. Bu, öfke kapitalizm karþýtý "ham" Kürtler, nükleer karþýtlarý, öðrenciler, liðe karþý 24 Temmuz'da Kýzýlay'da tari- lendirme yeteneðine sahip olabilirler. bir öfkedir. Bu faaliyet için devrimci parti çok özelleþtirme karþýtlarý, temiz toplum is- hin en kitlesel gösterilerinden birini yakatliamý yaptýrtamazdý. Çok doðal ki iþçi sýnýfýnýn büyük ço- teyenler nasýl baþarý kazanacaktýr? pýyor ancak Þemsi Denizer'in öldürül- büyük bir avantaj saðlýyor. Sadece devHizbullah da savunduðu fiBugün kazanmamýz gereken fikir, mesi ve Türk-Ýþ liderliðinin uzlaþmasý rimci parti üyeleri için deðil her aktivist kirler nedeniyle devletin kullaný- ðunluðu bu öfkeyi çeliþkili fikirlerle ortaya koyuyor. Bir yandan parlamentoya kapitalizme karþý mücadelenin asýl sonucu tasarý TBMM'den geçebiliyor. için bu geçerli. Her türlü mücadelede mýna açýk bir örgüttü. küfrediyor, diðer yandan dürüst milletve her cephede aktif olma olanaðý suTBMM'deki Kürt milletvekilleri- vekilleri özlemi içinde; devletin pisliðini anahtarýnýn iþçi sýnýfý olduðu, ana hede- Kamu çalýþanlarýnýn grevli-toplu sözleþ- nan, her türlü geliþmeler arasýnda iliþki fin de kapitalizm olduðudur. meli sendikal hak için yýllardýr devam ni hapse atan devletin Bat- görüyor ancak devletin temizlenebileBu tartýþma ancak örgütlü biçimde eden kitlesel mücadelesi kesin bir zafer kurabilen bir dünya görüþünü tartýþma man'da HEP'li milletvekili Meh- ceðini umut ediyor; ekonomik refah is- yapýlabilir. Hiçbir hareket, hele ki bu kazanamýyor. olanaðý sunabilen baþka bir örgütlenmet Sincar'ýn gündüz vakti öl- tiyor ama bunun için acý ilaç içmek zo- hareketin karþýsýndaki güç uluslararasý Tüm bu eylem, gösteri ve hareket- me yok. Aktivistlerin mücadele içinde dürülmesine engel olmasýný runda olduðunu düþünüyor; Kürtlerin kapitalist sistem ise, bir slogan üzerin- lerde de gördüðümüz gibi hareketin ortaya çýkan sorunlarýný tartýþmak üzere beklemek saflýk olur. Böyle bir demokratik haklarýnýn tanýnmasýný isti- den veya belirsiz bir koalisyon etrafýnda içindeki militanlar politik bir liderlik ya- buluþabilecekleri baþka bir yer yok. Devrimciler kendi örgütlenmeleridurumda, fikirleri nedeniyle za- yor ancak bunun güçlü bir Türk Devleti baþarýlý olamaz. Etkili olabilecek her ha- ratmak için çaba sarfetmezse kitle harereket bir liderlik, bir strateji ve bir ör- keti hakettiði politik temsiliyeti elde nin avantajlarýný ne kadar çok kullanýrten bu cinayeti iþlemeyi planla- ile mümkün olduðunu düþünüyor. Bu ham öfke, örgütlü ve sonuç ala- gütsel çekirdeðe sahip olmak zorunda- edemiyor. Bu temsiliyet ancak aþaðý- larsa hareketi o kadar çok geliþtirme yan bir örgütün (Hizbullah) devdan yükselen iktidar talebine sahip bir olanaðýna sahip olabilirler. let güçlerinden baðýmsýz mý ka- bilecek bir güce nasýl dönüþebilir? Ýþte dýr. Devrimciler yeni radikalleþenlerle Ancak anti-kapitalist öfkenin parçasý parti ile buluþtuðunda mümkün olabilir. rar aldýðý yoksa emri onlardan bu soruya yanýt verirken çözmemiz gere ken önem li bir tar týþ ma var: "Ýþ çi sý ný bir lik te çalýþýp, kendi faaliyetlerinin olan önem li bir ke sim si ya si ör güt len Böy le si bir par ti sa yý sal ola rak ha re mý aldýðý ise önemsiz sayýlabilefý bu sistemin herhangi bir kurbaný mý, me fikrinden uzak duruyor. Partili ol- ketin kendisinden her zaman çok daha mantýðýný onlarla tartýþýrlarsa ve onlarý cek bir ayrýntýdýr. yoksa deðiþim için ana güç mü?" Top- maktan kaçýþ, mücadele etme isteðin- küçük, ancak ideolojik ve örgütsel ola- devrimci partinin inþasýna kazanýrlarsa Devlet Hizbullah'ýn cinayet- lumda, kurtuluþa giden yolda, anti-em- de olan kitlelerin gücünü azaltýyor, etki- rak hareketin kendisinden her zaman anti kapitalist öfke reformizme bir alterlerine gözyumdu ve hatta yar- peryalist mücadelede iþçi, köylü, öð- sizleþtiriyor. natif yaratabilir ve böylece kapitalizme çok daha güçlü olacaktýr. dýmcý oldu. Hizbullah kamplarý- renci vs gibi sosyal kesimlerin rolü, Sonuç olarak da kitlesel temiz topKapitalizme karþý öfke kesinlikle re- de bir alternatif yaratmak mümkün nýn askeri kamplarla bitiþik oldu- önemi eþit mi? lum hareketine raðmen çeteler ellerini formizmin öldüðü ya da reformist ör- olur. ðu, istihbaratçý Yeþil'in Hizbulrýna yapýlan yüzde 1100'lük açýlan davalarý teker teker düþürüyor. Orta öðretim baþalah kamplarýnda eðitim verdiði zamma karþýn öðretmen ma- rý puanýnýn üniversite sýnavý üzerindeki etkisini gözönüyýllardýr söylenmekte. Hizbullah, aaþlarýna yapýlan yüzde ne alýrsak Hakkari'de okuyan bir öðrenci 5 puan alýrken, yani bölgedeki adýyla hizbul688'lik zam aslýnda tüm tab- Ankara'daki bir öðrenci 15-20 puan alýyor. Þehirlere göre 2000 yýlý yani Türkçesiyle Milenyum(!) herkesin loyu ortaya koyuyor. kontur, devletin de yardýmýyla yapýlan bu ayrým "nasýl bir adalet" sorusunu ortaya atýyor. bölgede PKK'ye alternatif bir umut ve sevinçle karþýladýðý bir yýl oldu. Ama milenyuHer zamanki gibi "çok çalýþ sen de üniversiteye girerNormal sistemde eðitim veremeyen devlet, 8 yýllýk güç olmaya baþladý. Türkiye'de mun daha ilk günlerinde her gözümüzü açtýðýmýzda yeni eðitim sistemi adý altýndaki plansýz uygulamasýnýn aðýr fa- sin" anlayýþý hüküm sürmeye devam ediyor. Oysa sýnava islami hareketin estirdiði rüzgar- zamlar, 2000 yýlý istikrar paketi adý altýnda kakalanmaya turasýný; öðretmen, öðrenci ve velilere ödetmeye devam girecek 1.5 milyon insanýn hepsi çok çok çalýþsa bile saçalýþýlan kazýk paketi, 80 milyon asgari ücret, maaþlara dan da beslenen Hizbullah, yüzde 15 zam ve bu da yetmezmiþ gibi hergün üçer saat- ediyor. Karnesindeki zayýflar yüzünden 12 yaþýndaki Si- dece 300 bin insan üniversiteye kayýt yaptýrabiliyor. Yokgüçlendikçe devlet tarafýndan lik elektirik kesintileriyle karþýlaþmaya devam ediyoruz. ma kendini banyo borularýna asýyor. Eðitim sisteminin sul insanlarýn üniversiteye giremediði, girse bile kitap ve çürümüþlüðü, yarý yýl tatiline giren okullarla birlikte me- harç paralarý yüzünden okuyamadýðý, bu arada da zengin yeni bir tehlike olarak görülmeBen ise size Türkiye'deki eðitim sisteminin nasýl her zara giren onlarca -8 yýllýk eðitim kurbaný- çocuðu gözü- aile çocuklarýnýn en iyi þartlarda üniversite öðrenimi aldýye baþlandý. gün daha çok çöktüðünü anlatacaðým. 1998-99 öðretim müze sokuyor. ðý bir eðitim sistemi var. Bu sistem bize "paran kadar PKK'nin barýþ çaðrýsý ve ge- yýlý istatistiklerine göre metropollerdeki sýnýf mevcudu Bu sorunlar 2000 öðretim yýlýnda devam ederken 1.5 oku" fikrini dayatýyor. 80 ile 100 ki þi ye çýk mýþ. Sý nýf mev cu du stan dart la rý na gö rillaralarýn sýnýrdýþýna çýkmasýyla Üniversite sýnavý yerine eðitime daha çok pay, daha milyon insanýn hayatýný etkileyecek üniversite sýnavýna çatýþmalarýn son bulmasý üzeri- re 106 bin 117 dersliðe ihtiyaç var. (at yarýþýna) dört ay kaldý. 1998 yýlýnda geçirilen bir ka- çok derslik ve okul istiyoruz. Faize giden dakikada 40 Oy sa 1999-2000 yý lýn da mil li ge lir den eði ti me ay rý lan ne Hizbullah'ýn devlet için iþlevi nun tasarýsýyla tek aþamaya düþürülen üniversite sýnavý milyarýn eðitim, saðlýk, barýnak gibi insan ihtiyaçlarýna pay yüzde 2,2. Sadece bununla bitmiyor. Sekiz yýllýk eðide iyice azaldý. Artýk devletin de tim ile daha da artan öðretmen açýðýnýn kapatýlmasý için Türkiye'deki her þey gibi aksaklýklarla yürütülmeye çalý- yönelik harcanmasýný istiyoruz. Sosyal devlet ve insan gibi yaþam istiyoruz. Ama kapitalizm içindeki çözümlerin baþýný aðrýtmaya baþlayan Hiz- AB standartlarýna göre 300 bin öðretmene ihtiyaç var. þýlýyor. her zaman zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapGe çen yýl yüz ler ce in san gü zel bir bö lü me gi re bi le bullah'a yönelik son operasyon Devletin her geçen gün daha çok açlýða terkettiði öðrettýðýný biliyoruz. Büyük çoðunluðun ihtiyaçlarýna yönelik, cek ka dar pu an al dýk la rý hal de ÖSYM tar fýn dan hiç bir da böylece baþlamýþ oldu. menler eðitim veremezken, hiç kimse öðretmen olup sü- üniversiteye yerleþtirilmedi. Ýtiraz dilekçeleri için bile insana deðer veren bir sistemin, sosyalizmin mücadelesirünmek istemiyor. 1995-99 yýllarý arasýnda tüketim malla- milyarlarca para toplayan ÖSYM, yüksek yargý sayesinde ni bugünden inþa etmeliyiz. Ö ze r g i n / S e r t u ð Ç i ç e k B e n g i Yý l d ý r ý m

Eðitimde kara mizah

Kapitalist dünya anlayýþýna göre insanlar, liderler ve liderliði yapýlanlar olarak ayrýlýyor. Bu anlayýþa göre kapitalistler ve onlarýn çevrelerindekiler tepede, geri kalanlar ise aþaðýda yer alýyor. Giderek daha fazla sayýda insan, çok haklý olarak bu elitist toplum anlayýþýný reddediyor. Günlük hayatýmýz ve iþyerlerimiz yöneticilerin salaklýk ve tembellik hikayeleri ile dolu. Toplumda liderlere karþý güvensizlik, iþçi sýnýfý hareketinin tepesindekileri de içine alýyor. Sosyal demokrat politikacýlarýn ve sendika liderlerinin kendilerini seçenlere raðmen nasýl patronlarla uzlaþtýklarýný görüyoruz. Bu koþullarda liderlik fikrinin topyekün reddi cazip hale geliyor. Ancak böyle bir savrulma hata olur. Liderlik, býrakýn kapitalizmi yýkmayý sistemdeki adaletsizliklere karþý herhangi bir mücadeleyi kazanmak için bile hayati bir öneme sahip. Ancak sosyalist liderlik anlayýþý kapitalist liderlik anlayýþýn tam tersidir. Sosyalist liderlik, toplumun tepesindekiler tarafýndan salak olarak görülüp bir tarafa atýlan kitlelerin büyük bir güce ve yeteneðe sahip olduðunu düþünür. Tarih, ortalama insanlarýn hýzla ayaklandýðý ve kendilerinden daha iyi olduðu iddia edilen yöneticileri sarstýðý veya devirdiði dönemlerle dolu. Ýktidardan ve toplumun organizasyonundan uzak tutulan insanlar 1789'da Paris'de Bastil hapishanesini basarak Fransýz Devrimi'nin ileri doðru fýrlamasýný saðladýlar. Rusya'da Þubat 1917'de iþçiler Çar'ý devirip tarihte ilk kez iþçiler ve köylüler tarafýndan yönetilen bir devlet kurmaya yöneldiler. Rusya'da ve dünyanýn her bir tarafýnda patronlar, "emekçi kitlelerin toplumu yönetemeyecek kadar salak olduklarýný ve iþçi devletinin birkaç haftada yok olacaðýný" düþünüyorlardý. Ancak, tüm iþgallere ve askeri ambargolara raðmen bu iktidar on yýl direndi. Mücadelelerin ve baþkaldýrý eylemlerinin çoðu devrimle sonuçlanmýyor. Ancak tüm bu eylemler, ortalama insanlardaki toplumu farklý bir þekilde yönetme kapasitesini ortaya çýkarýyor.

Sosyal demokrat politikacýlar ve sendika liderlerine karþý güvensizlik, “liderlik” fikrinin tamamen reddine yol açýyor. 1991 Zonguldak maden iþçileri grevi, iþçilerin kendilerinde ve ailelerinde varolan yeteneklerini keþfetmelerini saðladý. Her mücadele farklý düzeylerde de olsa bir liderliðe sahiptir. Romanya diktatörü Nikolay Çavuþevsku Aralýk 1989'da kendisini desteklemeleri için kitleleri bir gösteriye çaðýrdý. Ancak beklentilerinin aksine kalabalýk onu yuhaladý ve bir ayaklanma baþladý. Kalabalýk içinde bazýlarý vardý ki onlar Çavuþevsku'yu ilk yuhalayanlardý. Onlar liderlik yaptýlar. Böylesi biçimsel olmayan liderlikler her gün ortaya çýkýyor. Ýþyerinde veya okulda bir kiþi çýkýp ýrkçý veya cinsiyetçi yorumlarla çatýþýyor ve böylesi fikirlerin kabul edilemez olduðu bir ortam oluþmasýný saðlýyor. Her mücadelede bazý insanlar ne yapýlmasý gerektiði konusunda diðerlerinden daha net fikirlere sahiptirler veya ilk adýmý atmakta diðerlerine kýyasla daha güvenlidirler. Bu durumun nedeni bu insanlarda varolan doðal yetenekler deðildir. Bu insanlar ya kendi deneyimlerinden ve tarihte yaþanýlan mücadelelerden önemli dersler çýkarmýþlardýr ya da baþka insanlarla tartýþarak öðrenmiþlerdir. Sosyalist liderlik, bu insanlarý biraraya getiren, onlarýn kendilerine güvenlerini ve dünyayý deðiþtirme kapasitelerini arttýran liderliktir. Liderlik ihtiyacý insanlar arasýndaki eþitsiz bilinç geliþimi nedeniyle ortaya çýkar ve mücadeleyi ileriye götürmek için ne yapmalý tartýþmasý her zaman yaþanýr. Bu durum en militan insanlar için de geçerlidir. Bunlarýn arasýnda bazýlarý kazanacak fi-

kir ve taktiklere bakarken diðerleri çýkmaz yollara yüzünü dönebilir. Nihai olarak kapitalizmi yenmek isteyenlerin net bir liderliðe ihtiyacý var. Çünkü kapitalizmi savunanlar merkezi bir devlete sahip. 1998'de Endonezya'da Suharto'nun devrilmesinde olduðu gibi kendiliðinden ayaklanmalar sistemi sarsýyor veya çok önemli kazanýmlar elde edebiliyorlar. Ancak kapitalist iktidarýn bütünüyle parçalanmasý ve yeni bir toplumun yaratýlmasý liderliði gerektiriyor. Bolþevik Parti bu liderliði yaparak 1917'de Rus Devrimi'nin zafere ulaþmasýna rehberlik etti. Bolþevik Partinin lideri Lenin, "sosyalist partinin her üyesi bir liderdir" diyordu. Sosyalist liderlerin çabasý diðer insanlar adýna mücadeleleri kazanmak deðildir. Sosyalist liderlik olabildiðince fazla insaný kapitalizm taraftarý fikirlerden koparmak ve patronlarýn sistemine karþý durmasýný saðlamak üzere çaba sarfeder. Bazý durumlarda sosyalistler iþyerindeki arkadaþlarýný, komþularýný veya çevresinde bulunan insanlarý sisteme karþý büyük bir öfke içinde bulurlar. Sosyalistler, böylesi durumlarda kendilerini aniden önlerinde olduklarýna inandýklarý insanlarýn arkasýnda bulabilirler. Bu nedenle devrimci parti sürekli en militan insanlardan öðrenmeli ve onlarý örgütlemelidir. Bütün üyelerinin sistemin iþleyiþi hakkýndaki kavrayýþýný güçlendirmeli ve her bir durumda kapitalizme karþý en iyi mücadele edenlerin kendilerine güvenlerini geliþtirmelidir.


Sayfa 6

Ýþçi Demokrasisi

1 Þubat 2000

Yunanistan-Türkiye yakýnlaþmasý:

A v r u p a ’ d a GERÇEK DOSTUMUZ KÝM? Cem Uz u n

Televizyon kanallarý ve gazeteler Yunan ve Türk dýþiþleri bakanlarý Papandreu ile Ýsmail Cem'in Atina'da yapýlan bir basýn toplantýsýnda birbirlerine ne kadar iltifat ettiklerini gösteriyordu. Bu sahte gülücükler televizyon ekranlarýndayken ayný günlerde Yunanistan'da öðretmenler 48 saat greve giderek gerçek dayanýþmanýn ne anlama geldiðini gösterdiler. Onlar, Yunanistan'da devasa silahlanma harcamalarýnýn eðitime aktarýlarak ücretlerinin artýrýlmasýný istiyorlar. Geçen yýlýn sonlarýnda liselerin büyük çoðunluðu öðrenciler tarafýndan iþgal edilmiþti. Öðrenciler çok sayýda kiþinin okuldan atýlmasýna neden olacak yeni düzenlemelere karþý mücadele ettiler. Yunanistan'daki okullarýn hemen hepsinde mücadelenin gündeminde savaþ ve silahlanmaya karþý tutum vardý. O zaman öðretmenler öðrenci iþgallerini desteklemiþti. Þimdi de öðrenciler öðretmenlerinin grevini destekliyorlar. Her iki mücadeledeki en yaygýn sloganlardan birisi "silahlanmaya deðil, eðitime bütçe."

Silahlanma yarýþý Ankara ve Atina arasýndaki buzlarýn çözülmesine karþýn iki ülkenin planladýðý silah alýmlarýndan bir teki bile iptal edilmedi. Bu durum, iki hükümet arasýndaki sýcak iliþkilerin Yunan ve Türk iþçileri arasýndaki gerçek dayanýþmayla hiç bir ilgisi bulunmadýðýný gösteriyor. Yunan ve Türk iþçileri deprem felaketlerine karþý hýzla ve kendiliðinden dayanýþmacý bir tutum gösterince her iki hükümet de þaþýrmýþtý. Hatta Saðlýk Bakaný Osman Durmuþ açýkça düþmanca bir tepki verdi. Yu-

nan ve Türk depremzedeler kýþýn soðunda hâlâ çadýrlarda yaþarken Atina ve Ankara'da yüzyýlýn silah fuarlarý açýlýyor. Yunanistan'da ücretler 1984'den bu yana yüzde 16.6 erirken hükümet silah alýmý için 10 milyar dolar harcamaya hazýrlanýyor. Türkiye'de de Ocak 2000 sonu itibariyle resmi yýllýk enflasyon yüzde 69 ama ücrelere yüzde 25 enflasyon varmýþ gibi zam yapýlmakta. Kaldý ki resmi enflasyonla çarþý-pazar enflasyonu arasýnda büyük bir fark olduðunu hemen herkes biliyor. Buna karþýn Türk Devleti de týpký Yunan Devleti gibi (aslýnda çok daha fazla) silahlanmaya para ayýrmakta. Ordunun mo dern leþ ti ril me si için 150 milyar dolarlýk bir plan var. Ecevit'in Davos'a övünerek götürdüðü toplam 23.2 milyar dolarlýk 53 projenin 11 milyar dolarlýk 10 projesi doðrudan silahlanma alanýnda. Yunan ve Türk egemen sýnýflarý bölgede hakimiyet kurmak ve Balkanlarda emperyalizmin bekçi köpekliðini yapmak için hâlâ rekabet halindeler. Ancak þu sýralarda o r t a k amaç la rý için

güçlerini geçici olarak birleþtirmeye karar vermiþ durumdalar. Yunan egemen sýnýfý kendine Türkiye ile Avrupa arasýnda bir köprü görevi biçiyor.

AB'nin sefasý ve cefasý k i me ? Yunan yönetici sýnýfý, Yunan para birimi Drahma'nýn 1 Ocak 2001'de Avrupa Para Birliði'ne katýlabilmesi amacýyla iþçilere saldýrýyor. Ne var ki Avrupa Para Birliði'ne katýlma hedefi, ekonomiye söylendiði gibi istikrar deðil, istikrarsýzlýk getiriyor. Bir Euro "hedef kur aralýðý" 289-391 Drahma. Bu aralýðýn geniþliði istikrarsýzlýðýn ölçüsünü gösteriyor. Merkez Bankasý geçen sonbaharda faiz hadlerini düþürünce Atina Borsasý roket gibi fýrladý, sonra da ayný hýzla çöktü. Þimdi ise Merkez Bankasý faiz oranlarýyla oynayarak Drahmanýn deðerini kontrol etmeye çalýþýyor. IMF ve Avrupa Birliði ayný reçeteleri yazdýðý için Türkiye'de de benzeri geliþmeler yaþanýyor.

Uçlara doðru kayýþ Bu reçetelerin Avrupa iþçi sýnýflarý için anlamý daha fazla iþsizlik ile ücret ve sosyal güvenlik harcamalarýnýn

kesilmesi oldu. Bu durum saða ve sola doðru artan bir kutuplaþmayý yarattý. Bu kutuplaþmanýn bir yüzü Avusturya'da aþýrý sað Özgürlükler Partisi'nin seçim zaferi ve hükümete ortak oluþu. Özgürlük Partisi'nin zaferi, otuz yýl boyunca hükümet ortaðý olan sosyal demokratlarýn iþçilere saldýrmasýnýn ürünüydü. Fransa ise Avrupa'nýn diðer bir yüzünü, iþçilerin patronlara ve hükümetlere karþý nasýl direneceðini, aþýrý sað ve nazilerin nasýl marjinalleþ ti ri le bi li ne ce ði ni gösteriyor. Paris'te geçen ay 10 bin saðlýk çalýþaný yürüdü. Ülkenin diðer kentlerinde de binlerce saðlýkçý benzer protestolara katýldýlar. Göstericilerin talebi, saðlýk için daha fazla kaynak ayrýlmasý ve çalýþan sayýsýnýn arttýrýlmasýydý. Fransa'da dört yýl önce dönemin muhafazakar hükümeti saðlýk alaný da dahil sosyal güvenlik haklarýna saldýrmýþtý. Bu saldýrý püskürtüldü. Grev ve protestolar muhafazakarlarý düþürüp sol bir koalisyon hükümetini iktidara taþýdý. Ancak bu iktidar patronlarýn basýncý altýnda diz çöküyor. Ýþçiler þimdi, Sosyalist Parti liderliðindeki hükümetin haftalýk çalýþma sa a ti -

Ankara ve Atina arasýndaki buzlarýn çözülmesine karþýn iki ülkenin planladýðý silah alýmlarýndan bir teki bile iptal edilmedi. Ecevit’in Davos’a övünerek götürdüðü 23.2 milyar dolarlýk yatýrým projelerinin 11 milyarlýk kýsmý silahlanma alanýnda.

ni 35'e düþüren yasayý sulandýrmaya çalýþmasýna karþý protestolar yapýyorlar. Demiryolu, otobüs ve metro iþçileri 35 saat yasasý konusunda grev yaptýlar. Posta çalýþanlarý da ayný hedefle greve çýktýlar. Kamyon sahipleri birkaç hafta önce ülke çapýnda yollarý ve baþlýca petrol depolarýný bloke ederek 35 saat yasasýný protesto etmiþlerdi. Hükümet önce patronlarýn blokajý karþýsýnda geri adým atmýþtý. Ancak þimdi iþçiler gücünü gösteriyor ve ücretlerin artmasý, çalýþma saatlerinin kýsaltýlmasýný talep ediyorlar.

Faþizm tehlikesi Jean-Marie Len Pen'in nazi Ulusal Cephesi'ne karþý gösteriler ve iþçi mücadelelerinin baþarýlý olmasý nazileri marjinalleþtirdi. Naziler geçen yýl iki düþman kampa bölündü. Naziler yok olmadý ama birkaç yýl önceki hareketliliklerine ulaþmakta güçlük çekiyorlar. Þu anda saldýrý pozisyonunda olanlar iþçiler ve sol. Avrupa hükümetlerinin Avusturya Özgürlük Partisi'ne karþý protestolarýnýn nedeni ýrkçýlýða, milliyetçiliðe ve faþist

eðilimlere karþý ilkeli bir karþý çýkýþtan ziyade Haider benzeri partilere oy kaptýrma korkusudur. Ne var ki, Türkiye'de 1940'lardan bu yana nazi geleneðini savunan MHP'nin hükümet ortaðý olmasýyla Avrupa'nýn bir problemi yok.

Dayanýþma mý savaþ mý? Hem Türk hem Yunan hükümetleri ve patronlarý dünya emperyalist hiyerarþisinde kendi yerlerini almak için mücadele ediyorlar. Bu rolleri ne kadar büyük olursa o kadar kâr elde etmeyi umut ediyorlar. Türkiye'nin ABD'nin Ortadoðu'daki polis gücü Ýsrail ile ittifakýnýn arkasýnda bu yatýyor. Hükümetler ve patronlar bu rekabetten kârlý çýkmayý umarken, bunun kaçýnýlmaz sonucu olan silahlanma yarýþýnýn faturasýný iþçiler tarafýndan ödeniyor. Bu yarýþ her an silahlý bir mücadeleye dönüþebileceði için savaþ tehdidi ile karþý karþýyayýz. Biz ve Yunan iþçileri ödediðimiz vergiler yoluyla silahlanma harcamalarýnýn faturasýný ödüyoruz. Ancak patronlarýn bu iþten elde etmeyi umduklarý kârlarý bizimle paylaþmaya hiç niyetleri yok. Avrupa'da yaþananlardan doðru dersler çýkarmalýyýz. Fransa, Yunanistan ve Almanya mücadele etmenin mümkün olduðunu gösteriyor. Avusturya ise mücadelenin acil olduðuna iþaret ediyor. Patronlarýn krizinin ve silahlanma yarýþýnýn faturasýný bize ödetmelerine karþý mücadele etmek zorundayýz. Avrupa'da mücadele eden iþçiler Avrupa'ya karþý mücadele ediyorlar. Bizler de onlarý taklit etmeli ve mücadelede onlarýn yanýnda yer almalýyýz.


1 Þubat 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 7

Demokratik cumhuriyet AB demokrasi getirir mi? ve Avrupa Birliði Demokrasiyi nasýl tartýþmalarý... kazanabiliriz?

MARKSÝZM VE DEMOKRASÝ

To n y Cl i f f

Türkiyeli sosyalist dostlarým “Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne katýlmasýyla demokrasinin güvence altýna alýnacaðý”na dair yaygýn bir kaný olduðunu söylüyorlar. Bu özel tartýþmaya geçmeden önce demokrasi ve toplumsal deðiþim konusunda daha genel bir manzara geliþtirmek istiyorum. “Halkýn yönetimi” anlamýna gelen “demokrasi” sözcüðü ilk kez antik Atina’da ortaya çýktý. Ancak bu demokraside ne kölelerin, ne kadýnlarýn ne de Atina yerlisi olmayanlarýn oy kullanma hakký vardý. Tek baþýna genel oy hakký halkýn idaresini garanti altýna almýyor. 3. Napolyon diktatörlüðünü kabul ettirmek için genel oylama ile referandumu kullanmýþtý. Merkezi devlet bu yoldan daha geri bölgeleri ileride olan Paris’e karþý mobilize etti. Yine Almanya’da genel oy hakkýný uygulamaya sokan Bismark’tý. Bunu Berlin’li sosyalistlere karþý Kaiser’in, prenslerin ve Junker’lerin iktidarýný güçlendirmek için kullandý. Türkiye’de 1982 Anayasasý ile cunta lideri Kenan Evren’in Cumhurbaþkaný olmasýnýn genel halk oylamasýyla kabul ettirildiðini unutmayalým. Ýngiltere, Fransa ve Almanya gibi demokratik kapitalist devletlere baktýðýmýzda genel oy hakký olduðunu, parlamento üyelerinin demokratik bir þekilde seçildiðini görüyoruz. Ancak demokrasi son derece biçimsel ve yüzeysel. Parlamento üyeleri seçiliyor ancak hakimler, emniyet amirleri ve generaller seçilmiyor. Bunlarýn da ötesinde insanlarýn fabrikanýn patronunu demokratik bir þekilde seçme ya da istedikleri zaman deðiþtirme haklarý yok. Yasalar önünde kapitalistler ve proleterler eþit. Yasa “zenginlerin ve fakirlerin parkta yatmasýna izin verilmez” dediðinde biçimsel olarak bu ikisi eþittirler. Yine ayný þekilde yasa “zengin ve yoksul herkesin Hilton Oteli’nde kalma hakký vardýr” dediðinde bu yasa yoksullara karþý bir ayrýmcýlýk uygulamýyor.

Ýngiltere’de büyük gazete patronu diðer bütün vatandaþlar gibi sadece bir oy hakkýna sahip. Aslýna bakarsanýz devasa bir medya imparatorluðunu kontrol eden Rupert Murdoch’un The Sun gazetesi günde dört milyon satýyor, buna ek olarak Times ve yüksek tirajlý News of the World ve Sun- Türkiye baþbakanýnýn Ýngiltere, Almanya, Fransa baþbakanlarýyla ayný kulübe üye olmasý day Times gazedemokrasi, özgürlük ve refah getirir mi? telerinin sahibi. Ticari nedenlerdirilmediðinin anahtar kri- ayný þekilde Kuzey Ýrlan- nun rolünü net bir þekilde den dolayý Amerikan va- teri ezilenlerin gerçekten da’da Protestan bir iþçinin gösteriyordu. Türk ordusu tandaþlýðýna geçen Mur- ne kadar güç kazandýðýdýr. durumunun Katolik bir iþ- NATO’nun ikinci en büyük doch’un Ýngiltere’de oy Lenin, 1902’de “bir iþçi üc- çinin durumuna göre çok ordusu, sadece ABD’nin hakký bile yok. Ýngiltere’de reti için greve çýktýðýnda daha iyi olduðu açýk. Bu iþçiler ücretlerinin yüzde sadece bir sendikacýdýr; nedenle yüzeysel olarak askeri gücü Türkiye’yi aþý23’ünü gelir vergisi, yüzde ama Yahudilerin dayak ye- bakýldýðýnda Protestan iþ- yor. Deprem olduðunda 10’unu da sigorta için ödü- mesine karþý greve çýktý- çilerin Katolik iþçilerin ezil- askerlerin hýzla düzeni yorlar. Rupert Murdoch ise ðýnda, o bir devrimci sos- mesinden çýkarlarý var. An- saðlamak için geldiklerini kârýnýn sadece yüzde yalisttir”der. Sonra þöyle cak Belfast’taki Protestan gördük; hayat kurtarmak 0,5’ini vergi olarak ödüyor devam eder: “Biz ezilenle- iþçilerin durumu Ýngilte- için buldozerleriyle deðil, çünkü þirketleri Cayman rin kürsüsüyüz.” Ezen ve re’de Birmingham þehrinsilahlarýyla geldiler. Adalarý gibi bir vergi cen- ezilen uluslarýn olduðu bir de yaþayalara göre çok daTürkiye’nin Avrupa Ornetinde kayýtlý görünüyor. ülkede ezen ulusun sosya- ha kötü. Katoliklerin ezilTabii ki iþçiler ve kapita- listlerinin asýl görevi ezi- mesi Katolik iþçilere zarar tak Pazarý’na katýlmasý iþçilistler yasalar önünde eþit. lenlerin kendi kaderini ta- veriyor ancak Protestan iþ- lerin eylemliliðini yükseltTabii ki Murdoch’a çalýþan yin hakký için mücadele et- çilere de zarar veriyor. meyecek. Marksistler için bir matbaa iþçisi yasal ola- mektir. Ezen ve ezilen Cinsel ezilmenin de anahtar, iþçi kitlelerinin rak dezavantajlý deðil. Si- uluslarýn proleterlerini bir- benzer etkileri var. Tabii ki kendi eylemliliðidir. Tabii zinle, 82 yaþýnda olmama leþtirebilmek için, ezen iþçi sýnýfý kadýný iþçi sýnýfý ki her demokratik hak ne raðmen Ýngiltere’nin en iyi ulusun proletaryasý vurgu- erkeðine göre daha kötü koþucu Lynford Christie’yi yu ezilenlerin ayrýlma hak- durumda. Daha düþük üc- kadar küçük olursa olsun Olimpiyatlarda yeneceði- kýna yapmak zorundadýr. ret alýyor, çocuklarý yetiþ- deðerlidir. Ancak gerçek me dair bahse girmeye ha- Bu sýrada ezilen ulusun tirme yükünü taþýyor. An- kitlesel demokrasi kitlesel zýrým. Bir tek koþulum var, proletaryasý ise güçlü bir cak bir erkek iþçinin arka- mücadele olmadan elde o da benim iyi bir þoförü þekilde ezen ulusun prole- daþýna þöyle bir mektup edilemez. Marks’ýn da söyolan iyi bir arabada otur- taryasý ile birlikte davran- yazdýðýný düþünmek bile lediði gibi: “Ýþçi sýnýfýnýn mam. salaklýktýr: “Sana çok iyi kurtuluþu iþçi sýnýfýnýn kenmak için tartýþmalýdýr. Her þeyin ötesinde biYukarýda ifade edilen haberlerim var; karým çok di eylemi olacaktýr.” çimsel demokrasi uluslara duruma yol açan önkoþul, düþük ücret alýyor, çocukBütün eðitim sistemi veya ýrklara uygulanan bir ulusun ezilmesinin sa- larýmýza yuvada yer bulabaskýlarý ortadan kaldýrmý- dece ezilen ulusun prole- madýk. Beni en çok mutlu geleneði tarihin yukarýdan yor. Rodezya’da yaþayan taryasýna zarar vermekle eden þey de karým tekrar yapýldýðý üzerine yükselir. (þimdiki adý Zimbabve) 200 kalmamasý ayný zamanda hamile kaldý ve kürtaj ola- Bizler krallarýn, imparatorbin beyazýn demokratik ezen ulusa da zarar verme- mýyor.” larýn ve generallerin tarihihaklarý vardý. Ancak bu sidir. ABD’de beyaz iþçi siGerçek aktif ve çoðulcu ni öðreniyoruz. Tam da bu durum 5 milyon siyahýn yah iþçi karþýsýnda daha ay- (popular) demokrasinin ezilmesinin önüne geçme- rýcalýklýdýr. Bu durum me- anahtarý iþçilerin ýrk, ulus nedenle Türkiye Baþbakadi. Aksine beyazlarýn si- sela New York’a göre Te- ve cinsiyet ayrýmý yapmak- ný Ecevit, Tony Blair, Geryahlara karþý birliðini güç- xas’ta daha belirgindir sýzýn birleþik mücadele et- hardt Schröder ve Jospin lendirdi. yanyana otururlarsa gerçünkü Texas’ta beyazlar mesidir. Ýsrail’in demokratik bir için iþ, ücret ve konutlar siGeçen yýl Marmara Böl- çek demokrasinin güçlenedevlet olduðu gerçeði, bu yahlara göre daha iyidir. gesi’nde depremin yarattý- ceði hayali var. Bu yýkmadevlet tarafýndan yurtla- Yüzeysel olarak bakýldý- ðý korkunç etkiyi televiz- mýz gereken bir hayal. rýndan atýlan 3 milyon Fi- ðýnda tabii ki beyaz iþçile- yonda gördüm. Deprem isÝþçilerin iktidarý elde etlistinlinin topraklarýna rin siyah iþçilerin ezilme- ter Türkler ister Kürtler mesi tarihin arkasýndan dönme ve kendi kaderlerisinden çýkarý var. Ancak otursun fakir semtleri çok dalavereler çevirerek deðil ni tayin etme haklarý olduTexas’da beyaz iþçiler için daha fazla etkilemiþti, ðu anlamýna gelmiyor. Çosadece sýnýf mücadelesiyle ücretler, çalýþma koþullarý zenginlerin iyi yapýlmýþ evðulcu (popular) demokramümkündür. ve konutlar New York’a leri ise etkilenmemiþti. sinin güçlendirilip güçlenÇ e vi r e n : T ü r k a n U z u n Yine görüntüler ordugöre çok daha kötü. Yine


Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ

YIL: 2

SAYI: 13

1 ÞUBAT 2000

200.000 TL

Ýstikrar paketine karþý mücadeleye

MÝLENYUM TA RTIÞ MA LA RI 4-5 Mart 2000 Sý h h ý y e K ö pr ü s ü y an ý B e y a z S a r a y A p t . 1 0/ 30 A N K A R A T E L : 0 31 2 2 2 9 3 2 5 7

Yeni binyýla girdik ve hepimiz geleceðin daha yaþanabilir olmasýný istiyoruz. Ne var ki günlük yaþamýmýz ve televizyon ekranlarýndan gördüklerimiz bizi çok öfkelendiriyor. Barýþ çaðrýlarýna savaþla yanýt veriliyor, temiz toplum istemi çetelerle boðulmaya çalýþýlýyor, adalet talebi mezarda emeklilik ve kýyak emeklilik düzenlemeleriyle yok sayýlýyor, iþ ve ekmek isteðimiz AB ambalajlý IMF patentli kemer sýkma politikalarýyla karþýlýk buluyor, 5 bankacýya katrilyonlar yedirilirken bize 80 milyon asgari ücret, yüzde 15 sefalet zammý reva görülüyor, okul, hastane,

konut ihtiyaçlarýmýz yerine paralar silahlanmaya harcanýyor… Yaþadýðýmýz toplumda herþey küçük bir azýnlýðýn kâr ve rekabet çýlgýnlýðýna hizmet ediyor. Buna karþýn iþçi, emekli, köylü, esnaf, öðrenci daha fazla sefalete zorlanýyor… Peki böyle bir dünyada ve Türkiye'de büyük çoðunluk için çözüm ne? "Böyle gelmiþ böyle gider" demeyen, yaþadýðý toplumu ve dünyayý çoðunluk yararýna deðiþtirmek isteyenler ne yapabilirler? Ýki gün sürecek ve dört konunun ele alýnacaðý Milenyum Tartýþmalarý'nda bu sorulara yanýt arayacaðýz.

M a r k s i z m h â l â g ü n c e l m i ? (4 Mart Cumartesi 14.00) Marks'ýn dünyayý sarsan fikirleri nelerdi? Marks’ýn fikirleri dünyayý anlamak ve deðiþtirmek için hâlâ iþe yarýyor mu? T ü r k i y e , A B v e e m p e r y a l i z m (4 Mart Cumartesi 16.00) Emperyalist sistem nasýl iþliyor? Türkiye bu sistemin neresinde? Türkiye bir sömürge mi yoksa alt-emperyalist mi? T ü r k i y e ' d e d e v r i m m ü m k ü n m ü ? (5 Mart Pazar 14.00) Sosyalizm mümkün mü? Ýþçi sýnýfý iktidarý alabilir mi? Kürt sorunu nasýl çözülür? Köylülüðün devrimdeki rolü ne? K a z a n m a k i ç i n n e y a p m a l ý y ý z ? (5 Mart Pazar 16.00) Mücadelelerin genelleþmesi ve birleþmesi mümkün mü? Nasýl bir örgütlenmeye ihtiyacýmýz var?

24 Temmuz 1999’da Kýzýlay’ý dolduran gücümüzü kullanmalýyýz

PATRONLARIN KEMERÝNÝ S I K A L I M Ýstikrar paketi, gazete ve televizyonlarda sevinç çýðlýklarýyla karþýlandý. Bu durum karþýsýnda þaþkýnlýða düþmemek elde deðil. Bu yoðun propoganda, paketlerin kimin için çalýþtýðýný bilen, 5 Nisan Kararlarý'na alanlarda "hayýr" diyen sendikalý iþçilere bile "acaba bir þeyler düzelir mi?" dedirtti. Ama biz biliyoruz ki bu paket bize deðil patronlara istikrar saðlamayý amaçlýyor; bizim için ise daha fazla sömürülmek anlamýna geliyor. Bu aðýr yükü güzel bir ambalaja sararak sýrtýmýza yükleyenler, "bak bu senin kamburun yani, senin bir parçan" diye bize yutturmaya çalýþýyorlar. Onlara "hayýr" demeliyiz. Artýk bu yükü taþýmak, bu paketi ödemek istemiyoruz. Paketi bizim deðil, patronlarýn ödemesini de ancak alanlarda mücadele ederek saðlarýz. Bu sonucu, mücadele deneyimlerinden çýkartmak mümkün.

Durdurmak mümkün 5 Nisan 1994'te dayatýlan paketin iþçi hareketliliði yüzünden uygulanamaz hale gelmesi bunun en güzel örneði. Artýk kemer sýkmak istemeyen iþçiler ve kamu emekçileri 1995 yýlýný direniþ yýlýna çevirdiler. 1995 yýlýnda, toplam 200 bin iþçinin katýldýðý 120 grev de 4 milyon 800 bin iþgünü kaybý oldu. Türkiye'nin her yerinden gelen grev ve direniþ haberleri siyasi yaþamý sallýyordu. 26 Nisan'da TBMM'ye yürüyen iþçiler hükümetin tasarýyý geri çekmesini saðladýlar. Bütün bunlarýn üstüne kamu sözleþmelerindeki uyuþmazlýk nedeniyle 600 bin kamu iþçisinin 10 ay boyunca devam eden eylemlilikleri 20 Eylül'de koalisyon hükümetinin devrilmesine yol açtý. Yine bu deneyimin yarattýðý güvenle barikatlara raðmen "hükümeti yýktýk, sýra IMF'de" sloganýyla 15 Ekim'de Ankara'ya giren binlerce emekçi DYP azýnlýk hükümetinin güvenoyu almasýný engel-

ledi. Yükselen iþçi hareketi meclisi erken seçime zorladý. Alanlarda mücadele bayraðýný yükselten iþçiler siyasi yaþamý etkilemeye baþladýlar ve ekonomik istikrar paketini iþlevsiz hale getirdiler. Bunu 2000 paketine de yapmamýz mümkün.

Patronlar sevinçli ENKA Holding Genel Baþkaný Þarýk Tara, "Türkiye tarihinde iki baþarýlý paket olduðunu; bunlardan birinin 24 Ocak 1980 paketi olduðunu, diðerinin ise 2000 paketi olacaðýný" söylüyor. Arada iþçi sýnýfýnýn direnciyle karþýlaþan ve bu nedenle yumuþatýlan ya da uygulanamayan paketleri ise saymýyor. 24 Ocak 1980 paketi de yükselen iþçi sýnýfý mücadeleleriyle karþýlaþmýþtý. Dönemin Demirel hükümeti, grev ve direniþleri erteleme yoluyla engellemeye çalýþmýþ, bunda baþarýsýz olunca paketi yumuþatarak uygulamak zorunda kalmýþtý. Ancak patronlarýn paketin yumuþatýlmasýna tahammülleri olmadýðýndan

12 Eylül darbesiyle 24 Ocak paketi iþler hale getirildi. Bu konuyla ilgili olarak o dönemin sendikacýlarý "yoðun grev ve direniþ þartlarý altýnda 24 Ocak Kararlarý'nýn 12 Eylül olmaksýzýn yürürlüðe konma þansý yoktu" diyor. Þimdi, bizden 2000 paketininin baþarýsý için kemer sýkmamýzý istiyorlar. Hayýr, biz açlýk ve sefalet içinde yaþarken daha fazla bedel ödemek istemiyoruz. Bir yanda yoksulluk sýnýrý 360 milyon iken 80 milyon asgari ücretle, yüzde 15 zamla hayatta kalmaya çalýþan bizler; diðer yanda geceleri milyarlýk otellerde kalan patronlar ve birkaç bankacýya katrilyonlar aktaran devlet! Biz artýk zenginler daha da zenginleþsin diye kemer sýkmak istemiyoruz. 1980 ve 1995 deneyimleri bize yol gösteriyor. Gelin bu deneyimlerin yardýmýyla mücadele bayraðýný yükseltelim. Kazanmamýz için gerekli olan tek þey kendimize güvenmek ve tabanda örgütlenmektir. Haydi alanlara! Gü n e þ Y ýl d ý r ý m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.