Ek id 18

Page 1

Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ

YIL: 2

SAYI: 18

1 TEMMUZ 2000

ÝÇÝNDEKÝLER: K ü r e se l s e r m a ye y i d u r d u r a b i l ir mi y i z ? Sa y f a 4 - 5

Hücre Tipi: Tutuklu analarý haykýrýyor S a y f a 4 -5

G öz l eri ü c ret le ri mi z d e S ay f a 3

Ýþçi Demokrasisi: Ne istiyoruz? S a yf a 8- 9 ESK’yý býrak, mücadeleye bak

S a yf a 2

MHP ne yapmak istiyor? Sayfa 6-7

200.000 TL

Ýstikrar paketlerinden

Düþük ücretlerden

Adaletsizlikten Ýki yüzlü politikacýlardan Yoksulluktan Ýþsizlikten Zamlardan Özelleþtirmelerden Çetelerden

BIKTIK HAYDÝ MÜCADELEYE


Sayfa 2

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BAR BAR LIK YA SOSYALÝZ M Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý Þ Ç Ý S I N I F I N I N K U R T U L UÞ U K EN D Ý E SE R Ý O LA C A K T I R Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. R E FO R M D EÐ Ý L D EV R ÝM Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N T ER N A S Y O N A LÝ Z M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T E K Ü LK E D E SO S Y A LÝ Z M MÜ M K Ü N D E Ð ÝL D Ý R Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’da-ki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. U LU S A L S O R UN Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. AZ I N LI K L A R Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C Ý N SÝ Y E T Ç ÝL Ý K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. D EV R ÝM C Ý P A RT Ý Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. P A RT Ý Ý Ç Ý D E M O K RA S Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. D EV R ÝM C Ý G Ö R E V Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.

ESK’yý BIRAK MÜCADELEYE BAK

Ekonomik ve Sosyal Konsey IMF Türkiye Masasý Þefi Carlo Coterelli'nin "tavsiyesi" üzerine toplandý. Patronlar ve hükümet toplantýya katýlan iþçi temsilcilerinden istikrar paketine destek vermelerini istediler. Baþbakan Ecevit iþçileri "uyararak", "fazla ücret istemeyin, patronlar üzülür" diyor. Ama patronlara dönüp "iþçilerin hakkýný verin, biraz da siz fedakarlýk yapýn" demiyor. Lafa gelince "tarafsýz" olan devlet neden patronlardan yana! Bu ne biçim sosyal konsey; iþçinin patronlarýn isteklerini harfiyen yerine getirmesi isteniyor. Hak-Ýþ Baþkaný Salim Uslu, hükümetin sosyal taraflarý "çocuk yerine" koyduðundan þikayet ediyor. Türk-Ýþ Baþkaný Bayram Meral, "enflasyonun sorumlusu 100-150 milyon ma-

aþ alan iþçi deðil. Biz hep fedakarlýk yaptýk. Biraz da baþkalarý yapsýn" diyor. Ancak hükümetin ve patronlarýn onlarý dinlemeye niyetleri yok, ille de iþçilerden fedakarlýk istiyorlar. Eðer kendimizi dinletmek istiyorsak, çocuk yerine koyulmak istemiyorsak onlarýn anladýklarý dilden konuþmak gerekiyor. Egemen sýnýfý ve IMF'yi korkutan tek olasýlýk iþçi sýnýfý mücadelesi. Patronlarýn ve hükümetin þamar oðlaný olmak istemiyorsak toplantý salonlarýnda anlatýp da dinletemediklerimizi grevlerde, meydanlarda haykýrmak zorundayýz. Önümüzdeki dönemde 800 bin iþçinin toplusözleþmesi var. ESK'daki gibi görüþmelerin þimdiye kadar bir yararýný görmedik.

MÜCADELENÝN ÝÇÝNDEN Öðretmenlerin eylemi sonuç aldý Öðretmenler okullarý tatile girmeden hemen önce Milli Eðitim Bakaný'ný Norm Kadro uygulamasýndan vazgeçirmek üzere Türkiye'nin her tarafýndan Ankara'ya geldiler. Binlerce öðretmenin gösteriye katýlacaðýný anlayan Bakan bir gün öncesinden "Buyursunlar, gelsinler. Hepsi benim misafirimdir" dedi. Öðretmenler için "modern sürgün, zorunlu-ücretsiz izin, özelleþtirme giriþimleri" anlamýna gelen Norm Kadro Yönetmeliði 15 bine yakýn öðretmen tarafýndan Bakanlýk önünde protesto edildi. Gösteri sýrasýnda Eðitim-Sen yöneticileri ile görüþen Milli Eðitim Bakaný Metin Bostancýoðlu uygulamayý durdurduðunu açýkladý. Eylem sýrasýnda, on Ýþçi Demokrasisi gazete satýcýsý 126 gazete sattý. Norm Kadro uygulamasýndan etkilenen öðretmenler okullarýnda kalmak için Bakanlýk ve Meclis düzeyinde her türlü giriþimlerde bulunmuþ, ancak sonuç alamamýþlardý. Öðretmenler sokaða dökülerek uygulamayý durdurdular. Ancak Norm Kadro tehdidi ortadan kalkmadý, sadece ertelendi. Eylül'de okullarýmýza "mücadele edersek, kazanabiliriz" güveni ile dönmeli "anormal kadro" yönetmeliðini çöpe atmalýyýz.

"Mücadelenin adý Enerji Yapý Yol Sen" Enerji Yapý Yol Sen'liler geçmiþ döneme ait hizmet tazminatlarýný ödemeyen hükümete karþý bir süredir iþ býrakýyor, basýn açýklamalarý ve protesto yürüyüþleri gerçekleþtiriyor. 27-28 Haziran'da iþ býrakan Enerji Yapý Yol Sen'liler son derece kararlý bir þekilde, yaklaþýk 3000 kiþiyle Baþbakanlýk binasýna yürüEzilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Aylýk Siyasi Gazete Tarih: 1 Temmuz 2000 Sayý: 18 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi ve Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun / Adres: Gönül Sokak, No 31 Nil Han, Kat 3, No 305 Asmalý Mescit, Ýstanbul Baský: Yön Matbaacýlýk

ISSN 1302-4353

düler. Enerji Yapý Yol Sen yöneticileri ve üyeleri, Baþbakanlýk önünde kurulan devasa polis ablukasýna ve yetkililerin görüþme taleplerini reddetmiþ olmasýna raðmen protestolarýný saatlerce sürdürdüler. Sonunda Baþbakan Yardýmcýsý Hüsamettin Özkan ve Bakan Koray Aydýn meclisten apar topar gelerek sendika temsilcileriyle görüþmek zorunda kaldýlar. Enerji Yapý Yol Sen delegasyonu ilk kez bu düzeyde yaptýklarý görüþme sýrasýnda sadaka zam istemediklerini, tazminat ve nemalarýn derhal ödenmesi gerektiðini, grevlitoplusözleþmeli sendika istediklerini, sürgünlerin durdurulmasýný yoksa iþ býrakmaya ve gösterilere devam edeceklerini söylediler. Enerji Yapý Yol Sen'in 28 il ve birçok ilçede gerçekleþen eylem, iþ býrakma ve basýn açýklamalarý tabandaki öfkeyi ifade ediyor. Öfkenin örgütlenebilmesi için, bu dönemde Enerji Yapý Yol Sen liderliðinin gösterdiði gibi kararlýlýk gerekiyor.

Sivas Katliamý'nýn 7. yýlý 2 Temmuz1993'de Sivas Madýmak Oteli'nde kalan 37 kiþi islami hareket ve faþistler tarafýndan yakýldý. Ne acý ki bu katliamdan 7 yýl sonra Sivas Katliamý'nda yargýlananlarýn bir kýsmýnýn ait olduðu ülkücü camianýn liderleri hükümet ortaðý ve saygýdeðer politikacý rolünü oynuyorlar. Ankara Tandoðan Meydaný'nda gerçekleþen 2 Temmuz mitingi kalabalýk ve mücadeleciydi. Faþizme karþý birleþik mücadele isteði egemendi. Ýþçi Demokrasisi gazete satýcýlarý Ýnsan Haklarý Derneði'nin "hücre tipi cezaevlerine karþý" hazýrlamýþ olduðu imza metni ile "cezaevlerinde katliamý engellemek için görev baþýna" çaðrýsý yaptý. 66 Ýþçi Demokrasisi gazetesi satýldý.

Ama 1989 Bahar eylemleri, 1995 genel grevi iþe yaramýþtý. Sendikalarýmýzýn bizim sorunlarýmýza çare üretmeyen toplantýlarda vakit kaybetmektense, derdimize çare olacak mücadeleleri örgütlemesini istiyoruz.

Latin Amerika deneyimi

1990'larda Latin Amerika enflasyonun altýnda eziliyordu. Peru'da enflasyon oraný yüzde 7000'e kadar týrmanmýþtý. Þimdi ise enflasyon kontrol altýnda. Bu durum IMF istikrar programýnýn baþarýsý olarak gösteriliyor. Ancak bunun bedeli çok aðýr oldu. Latin Amerika'da 135 milyon olan yoksul sayýsý 210 milyona çýktý. Birleþmiþ Milletler'e göre her dört Latin Amerikalýdan birisi günde 1 dolardan az bir gelire sahip. Enflasyon düþtü ama iþsizlik arttý, çalýþanlarýn ücretleri düþtü. Meksika'da enflasyon yüzde 15'lere gerilerken 14 milyon olan yoksul sayýsý 21 milyona çýktý. Doðan çocuklarýn ortalama boyu ve kilosu düþtü. Meksikalýlar bu çocuklara, "istikrar paketi çocuklarý" diyorlar. Ancak herkes ayný oranda yoksullaþmadý. Enflasyonu düþüren üç yýllýk istikrar programý süresinde en zengin 15 ailenin geliri 10 milyar dolar arttý. Latin Amerikalý patronlar bu istikrarý çok sevdiler. Peru'da istikrar paketi gereði Tarým Bakanlýðý'ndaki iþinden atýlýrken "yüksek enflasyonla mücadele için þok programý kabul ettiðini, ulusal çýkarlar için iþinden atýlmasýna razý olduðunu" söyleyen Raul Linares adlý bir iþçi þimdiki duygularýný þöyle özetliyor: "Aldatýlmýþ hissediyorum, bu kadar fedakarlýðý boþuna yapmýþ gibiyim." Latin Amerikalý iþçiler düþük enflasyonlu istikrarýn ne demek olduðunu ödedikleri faturadan anlýyorlar. Son yýllarda Latin Amerika ülkelerinde yoksullaþma ve IMF'ye karþý genel grev ve kitlesel gösteriler gerçekleþiyor. Bize yol gösteren onlarýn istikrar için yaptýklarý fedakarlýk deðil þimdi verdikleri mücadeledir.

Marksizm Okulu "Ecevit'in susurluðu aklamasýný protesto ediyoruz, Susurluk devleti istemiyoruz, adalet istiyoruz" diyen Ýþçi Demokrasisi gazete satýcýlarý 24-25 Haziran tarihleri arasýnda Ankara'da Marksizm Okulu örgütledi. Çoðu Marksizm ile yeni tanýþan toplam 60 kiþinin katýldýðý Marksizm Okulu bugün sosyalist bir alternatif inþa etmenin ne kadar mümkün olduðunu gösteriyordu.

GAZETEMÝZ BÜROLARI ÝSTANBUL Gönül Sok. No 31 Nil Han Kat 3 Daire 305 Asmalý Mescit, Beyoðlu

ANKARA / KIZILAY ANKARA / DÝKMEN Ambarlar Yolu Beyazsaray Naci Çakýr, Mh 4. Sk 19/A Apt. 10/30 Sýhhýye Tel 0312 (Sinan Sokak’taki Semt 229 3257 Sahasý’nýn arkasý)

Y U R T D I Þ I T E M S Ý L C Ý L Ý Ð Ý : Cebrail Karadeniz, Lewerenz Str. 111, 47798 Krefeld. A L M A N Y A


1 Temmuz 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 3

GÖZLERÝ ÜCRETLERÝMÝZDE Baþbakan için hazýrlanan ama yanlýþlýkla basýna daðýtýlan Devlet Planlama Teþkilatý DPT raporunda, istikrar paketi hedeflerinin tutmayacaðý belirtiliyordu. Raporu deðerlendiren Ali Sabancý, "en büyük baþarý faktörü, toplu iþ sözleþmelerinde disiplini devam ettirmek" diyerek asýl dertlerinin ücretlerimiz olduðunu bir kez daha ortaya koydu. "Enflasyonu düþüreceðim" diyen her iktidar gözünü çalýþanlarýn ücretlerine dikiyor. Bu nedenle ücretlerimiz yýllar içinde eridi ama enflasyon bir türlü düþmedi. Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu KESK, memurlarýn alým gücünün 1989-1999 arasýndaki 10 yýl içinde yüzde 79.4 kayba uðradýðýný bildiriyor. Petrol-Ýþ Sendikasý'nýn yayýmladýðý rakamlara göre, kamu kesiminde iþçi statüsünde çalýþanlarýn alým güçleri 1993'den bu yana yüzde 32, özel sektör iþçilerinin alým güçleri de yüzde 25 geriledi. DPT raporuna göre, bu yýl kamu çalýþanlarýnýn gerçek ücretleri yüzde 10.8, asgari ücrete mahkum edilen 1.5-2 milyon iþçinin geliri ise yüzde 12.3 eriyecek. Devlet Ýstatistik Enstitüsü DÝE'nin açýklamalarýna göre, özel sektör imalat sanayinde yýlýn ilk üç ayýnda verimlilik yüzde 14 artarken iþçilerin gerçek gelirleri yüzde 12 gerilemiþ. Yani bir yandan daha verimli çalýþýp, daha çok üretiyor, öbür yandan da daha fazla yoksullaþýyoruz.

yon) bizim için iyi bir þeydir. Ücretlerimizdeki en küçük bir artýþ bile alým gücümüzü (yani hayat standardýmýzý, refah seviyemizi) yükseltecektir. Ancak ne yazýk ki yoksulluk içinde yaþýyoruz. Þu anda "fedakarlýk yaparsanýz enflasyonu düþüreceðiz" diyorlar. Yani biraz daha yoksullaþýrsak fiyat artýþlarýnýn yavaþlayacaðýný söylüyorlar. Peki bundan bizim çýkarýmýz ne olacak? Biraz daha yoksul (ama enflasyonun düþük olduðu bir ülkede yaþayan) insanlar haline gelmeyecek miyiz! Elbette enflasyon kendi baþýna bizi yoksullaþtýran patronlarý zenginleþtiren bir etkiye sahip. Bu nedenle enflasyonun düþük olmasý olumlu bir þey. Patronlar da enflasyonun bu denli yüksek olmasýndan rahatsýzlar. Çünkü yüksek enflasyon ekonomide belirsizliðe neden oluyor ve bu durum patronlarýn yatýrým planý yapmalarýný zorlaþtýrýyor. Ayrýca yüksek enflasyona sahip bir ulusal ekonominin uluslararasý rekabet gücü azalýyor. Patronlar bu nedenlerle uzun dönem kârlýlýklarýný azaltan yüksek enflasyon ve yarattýðý belirsizlikten kurtulmak istiyorlar. Tabii böylesine yüksek ve kronik bir enflasyonu düþürmenin büyük bir maliyeti var. Sorun, bu maliyeti kimin ödeyeceðinde. Bugüne kadar yüksek enflasyonu körükleyerek kârlarýna kâr katan patronlar þimdi enflasyonu düþürmenin maliyetini bize ödetmek istiyorlar. Bugüne kadar yüksek enflasyonun sefasýný süren patronlar, þimdi enflasyonu düþürmenin cefasýna E n f l a s y o n un ne d e n i katlanmak istemiyorlar. Nedenücretle rimiz deðil se enflasyon canavarýnýn cefasýHükümet ve patronlar yüksek ný çeken hep biz, sefasýný süreniþçi ücretlerinin enflasyon ya- ler de onlar! rattýðýný söylüyorlar. "Aç gözlü" Fa turay ý patronlar iþçilerin ekonomiyi batýrdýðýný iddia ediyorlar. Her toplusözleþödesin me döneminde ayný suçlamayla karþý karþýya kalýyoruz. Halbuki Yöneticiler, enflasyonla mücagörüldüðü gibi gerçek ücretleri- delenin faturasýný bize kesmeye miz artmýyor, aksine azalýyor çalýþýyorlar. Biz enflasyonun ama enflasyon bir türlü düþmü- düþmesini istiyoruz ama baþýmýyor. Patronlar kulübü TÜSÝAD za düþmesini istemiyoruz. Ýþçi bile bir araþtýrmasýnda iþçi üc- ücretlerinin enflasyona etkisi retlerinin enflasyonda çok dü- yok denecek kadar azken ücretþük bir paya sahip olduðunu iti- lerimize göz koyuyorlar. Patraf ediyor. TÜSÝAD'a göre fiyat- ronlar bize zam vermek istemelardaki artýþlarýn (enflasyonun) yince hükümet grevlerimizi yasadece onda biri iþçilik maliyet- saklýyor, ama patronlarýn yaptýklarý zamlara yasak yok. Grev lerinden kaynaklanýyor. yasaðý çýkaran hükümet neden E n f l a s y o n u n d ü þ m e s i zam yasaðý çýkartmýyor! Enflasyonu düþürme faturasýný kimin yar arýna? biz ödemek istemiyoruz. FaturaToplumdaki genel kaný, enflas- yý, bugüne kadar enflasyonun yonun düþmesinin çalýþanlarýn, sefasýný sürenler ödesin. Nasýl dar gelirlilerin yararýna olduðu mý? Kolay: Ücretlerimizden yönünde. Türk-Ýþ Baþkaný Bay- uzak durun ve fiyatlarý donduram Meral, "enflasyonun düþ- run, zamlarý engelleyin, yetmimesinin iþçinin yararýna oldu- yorsa düþürün. O da yetmezse ðunu biliyoruz, düþmesini en devlet iç borçlarýný silin, belki çok biz istiyoruz" diyor. Ancak birkaç yüz sermayedar çok aðlar enflasyonu ücret artýþlarýndan ama milyonlar sokaklarda bayram yapar. baðýmsýz düþünemeyiz. Enflasyon düþerken ücretleri- Onlar bize bu bayramý hediye miz de düþüyorsa hayat bizim etmeyecekler. Bizi daha da yokiçin yine pahalý olacaktýr. Þu an- sullaþtýrmalarýna izin vermeyedaki durumdan memnunsak, lim. Enflasyonu düþürmenin fayani ücretlerimizle istediðimiz turasýný patronlara ödetmek gibi geçinebiliyorsak, tükettiði- için düþük ücretleri kabul etmemiz mal ve hizmetlerin fiyatlarý- yelim, zamlara tepki gösterelim, nýn hiç artmamasý (sýfýr enflas- mücadeleyi örgütleyelim.

Karamehmet

Sabancý

Koç Forbes dergisinin yaptýðý araþtýrmaya göre dünyanýn en zenginleri arasýnda Türk patronlarý Mehmet Emin Karamehmet, Sakýp Sabancý, Rahmi Koç ve Doðuþ Holding Baþkaný Ayhan Þahenk de var. Yapý Kredi, Türkcell, Süper Online gibi þirketleri kontrol eden Çukurova Holding'in Baþkaný Karamehmet 8 milyar dolarlýk servetiyle dünya sýralamasýnda 29'uncu. (Uluslararasý devler arasýnda yer alan Siemens grubundan bile daha zengin!) 5.7 milyarlýk servetiyle dünyanýn 53. zengini olan Sabancý, Avrupa ve Ortadoðu'nun en büyük polyester üreticisi. Koç gurubu 4.4 milyar dolarlýk servetiyle dayanýklý tüketim maddeleri üretiminde Avrupa'nýn 6. büyük firmasý. Sýralamada 133. sýrada olan Doðuþ Holding 3.5 milyar dolarlýk servetiyle bilgisayar ve elektronik alanýnda liderliðe oynuyor. Bu zenginliði üreten bizleriz ama patronlar hâla "para yok" diyerek bizden fedakarlýk istiyorlar. Onlarý anlayýþla mý karþýlayacaðýz yoksa "yeter artýk, sizden býktýk, üreten biziz, yöneten de biz olacaðýz" mý diyeceðiz?

Enflasyon düþmüþmüþ!

YALAN SÖYLÜYORLAR Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) toplantýsý sýrasýnda basýna "yanlýþlýkla" ulaþan ve Devlet Bakaný Hüsamettin Özkan için hazýrlanmýþ olan gizli DPT dokümaný, hükümetin yalan söylediðini bir kez daha gözler önüne serdi. Medya, istikrar programý hakkýnda toz pembe tablolar çize dursun gerçekte enflasyon resmi olarak açýklanandan çok daha yüksek ve üretken ekonomi çok daha kötü durumda. Hükümetin bütün yýl için hedeflediði yüzde 25'lik enflasyon oranýna altý ayýn sonunda neredeyse ulaþýlmýþ durumda. Ancak hükümet yetkilileri hedefleri yeniden belirlemeye gerek olmadýðýný, þimdiye kadar baþaramadýklarýný önümüzdeki altý ayda gerçekleþtireceklerini iddia etmeye devam ediyorlar. Yusuf Kenan Öztiryaki gibi patronlar ve temsilcileri

ðýný tam olarak yansýtmýyor. Ýþçi ve yoksul için enflasyon çok daha yüksek. Hükümet enflasyon rakamlarýný hesaplarken dar gelirlinin kullandýðý mallara aðýrlýk vermiyor ve kullanmadýðýmýz mallarýnýn fiyatlarýyla enflasyonu düþük göstermeye çalýþýyor, her türlü muhasebe cambazlýðýna baþvuruyor. Örneðin enflasyon hesabýnda kullanýlan Tüketici Fiyatlarý Endeksi TÜFE'nin yüzde 2.2 arttýðý Mayýs ayýnda gýda maddelerinin fiyatlarý yüzde 7.4, giyim ve ayakkabý fiyatlarý da yüzde 8.1 oranýnda artmýþtý. Dolayýsýyla 50 milyonu aþkýn dar gelirli için Mayýs ayýnda hayat resmi rakamlarýn dört katý oranýnda pahalandý. YiEn flasyo n bizim iç in ne yýlýn ilk beþ ayýnda saðlýk da ha da yük s e k harcamalarýna yüzde 29.6 Resmi enflasyon rakam- oranýnda artýþ olmakla birliklarý sabit gelirlilerin (ücretle, te Haziran ayýnda yüzde emekli aylýðý ile geçinmek 15'lik artýþ daha açýklandý. zorunda olan bizlerin) karþý T ü r k a n U zu n karþýya kaldýðý hayat pahalýlý-

DPT'nin sýzan raporunda dile getirilen gerçekleri aylardan beri bildiklerini söylüyorlar. Ýstanbul Sanayi Odasý Baþkaný Hüsamettin Kavi, istikrar programýnýn beklenen sonucu vermediðini söyledi. Yapýlan bir ankete göre patronlarýn yüzde 65'i enflasyon hedeflerinin tutmayacaðýný, yýl sonu enflasyonun yüzde 50'lerde olacaðýný söylüyorlar. Patronlar bile hükümete inanmýyorlar. Üstelik enflasyonu düþürme programýnýn uygulandýðý 2000 yýlýnýn þu ana kadar olan dönemindeki resmi enflasyon rakamlarý geçen yýlýn ayný dönemine göre daha yüksek.


Sayfa 4

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

KÜRESEL SERMAYEYÝ DURDURABÝLÝR MÝYÝZ? Da h a ö n c e h i ç b u kad a r b ü y ü k b i r g ü ç v e z en g i n l i k b i r kaç u l u s l ar ara s ý þ i rke ti n el i n d e o l mam ý þ tý . B u o n l arý n s ý n ý rs ý z b i r g ü c e s a h i p o l d u k l a r ý a n l a m ý n a m ý g e l i y o r ? P e t e r M o r g a n S o c i a l i s t R e vi e w' d e h a l e n o n l a r a k a r þ ý d u r m a n ý n m ü m k ü n o l d u ð u n u y a z ý yo r . Uluslararasý sermayenin sembolleri her yerde: McDonalds ve Burger King, Ford ve General Motors, Shell ve BP, Coca Cola ve Pepsi, Starbucks ve Aroma, IBM ve Microsoft. Aslýnda hangi sektöre bakarsak bakalým dünya piyasasýnýn büyük bir kýsmýna sahip ve kontrol eden bir avuç þirket görürüz. Son dönemde gerçekleþen gösteriler sýrasýnda McDonalds, BMW galerisi ve bir Starbucks kafe-bar þubesinin saldýrý altýnda kalmasýnýn nedeni bu çok güçlü uluslararasý þirketlerin insanlarýn hayatýný yok sayarak istedikleri politikalarý uygulamalarý ve çevreyi onarýlmaz hale getirmeleri. Tüketicilerin bir markayla kendisini ifade etmesi için harcanan büyük miktarlardaki paralar bu sembolleri öfkenin merkezine yerleþtiriyor. Þirketlerin dünya piyasasýnda daha büyük yer kapmasý için reklamlar çok önemli. Bugün ABD'de reklama harcanan para 196.5 milyar dolar olarak hesaplanýyor. 1998 Birleþmiþ Milletler Ýnsani Geliþme Raporu'na göre küresel reklam harcamalarý "dünya ekonomisinin büyüme hýzýndan üçte bir daha fazla." Birkaç þirket dünya ekonomisinin büyük bir kýsmýný kontrol ediyor ve yönetiyor. Araba üretimini ele alalým. 20. Yüzyýlýn baþýnda ne bir marka ne de ulusal düzeyde tanýnmýþ bir satýcý aðý vardý. Hepsi küçük coðrafi bölgelerle sýnýrlýydý. 1909'da yalnýzca ABD'de 274 þirket vardý. Temel olarak zenginlerin eðlence ihtiyaçlarý için çok yüksek fiyatlarla, az sayýda imalat yapýyorlardý. Bugün gördüðümüz manzara tamamen farklý. En büyük on þirket küresel üretimin %76'sýný gerçekleþtiriyor (en büyük beþ %50'sini üretiyor). General Motors ve Ford'un toplam gelirleri Afrika'nýn güneyindeki ülkelerinin toplam ulusal gelirlerinden fazla. Araba sektöründeki uluslararasý þirketler 20 milyondan fazla insaný doðrudan kendileri istihdam ediyor. Bu sayý yan sektörlerle çok daha artýyor. Bugün hükümetlerin kaderi bu büyük þirketlerin yönetim kurulu odalarýnda verdiði kararlarla deðiþebiliyor. Diðer sektörler de benzer bir mülkiyet ve kontrol yoðunlaþmasý içinde. Bugün küresel kahve üretiminin %80'nini iki þirket gerçekleþ-

tiriyor. Dünya tütün sektörünün %87'sini dört þirket kontrol ediyor. Sivil uçak üretiminin %95'ini iki þirket (Boeing ve Airbus) gerçekleþtiriyor. 20. yüzyýlda kapitalizm geliþtikçe ve deðiþtikçe birkaç on yýl önce adý duyulmamýþ yeni þirketler ortaya çýktý. Yirmi yýl kadar önce ABD dýþýnda hiç kimsenin bilmediði McDonalds'ýn þubeleri neredeyse dünyanýn her ülkesinde ve her büyük þehirde var. En büyük iki yüz þirket dünya ekonomik faaliyetinin üçte birinden fazlasýný kontrol ediyor. En üstteki 100'ün toplam servetlerindeki artýþ olaðanüstü boyutlarda. 1980'de toplam servetleri 0.5 trilyon dolarken 1995'e gelindiðinde 4.2 trilyon dolara yükseldi. Dünyanýn en büyük yüz ekonomisinden 51'i küresel þirketler ve sadece 49'u ulusal ekonomi. Örneðin gýda ve pazarlama uluslararasý þirketi WalMart'ýn ekonomisi Ýsrail, Polonya ve Yunanistan'da dahil olmak üzere 161 ülkeden daha büyük. General Motors Danimarka'dan daha büyük. Ford Güney Afrika'dan daha büyük. Birleþmiþ Milletler tarafýndan "küreselleþen dünya ekonomisinin üretken özü" olarak belirtilen bu birkaç yüz uluslararasý þirket, dünya sanayi kapasitesinin, teknik bilginin (uluslararasý þirketler dünya ölçeðinde tüm teknoloji ve üretim patentlerinin %90'ýný ellerinde tutuyorlar) ve finansal iþlemlerin çoðunu ellerinde bulunduruyor.

Bu þirketlerin neden bu kadar büyük politik ve ekonomik nüfuza sahip olduklarý ortada. Bugün dünyanýn en güçlü hükümetlerinin çýkarlarý bu þirketlerin çýkarlarýyla iç içe geçmiþ durumda. "Küreselleþme" 1990'larýn çok þey çaðrýþtýran deyimi haline geldi. Uluslararasý þirketlerin devlet rolü oynadýðý, hükümetlerden daha güçlü olduklarý ve dünyayý yönettikleri kanýsý egemen. Uluslararasý þirketlerin dünya üzerinde sahip olduklarý kontrolden genel olarak çýkarýlan politik sonuç, piyasanýn iþleyiþini etkilemek üzere yapýlabilecek hiçbir þey olmadýðý þeklinde. Gerçekten de uluslararasý þirketler çok büyük, güçlü ve her istediklerini hükümet politikalarý haline getirebiliyorlar mý? Eðer öyleyse sosyalistler için önemli sonuçlar yaratýyor. Böylesi bir durumda güç, demokratik süreçlerden daha da uzaklaþarak tamamen hesap sorulamaz bir duruma ulaþmýþ oluyor; uluslararasý þirketlerin dünyanýn her yerine istedikleri gibi hareket etmeleri, hegemonya kurmalarý ve sömürmeleri olanaklý hale geliyor. Uluslararasý þirketlerin gücü nedir?

Ulusal sýnýrlarýn belirleyiciliði Üretimin ve ekonomik faaliyetlerin uluslararasýlaþmasý yeni bir durum deðil. Bazý mallar yüzyýllardýr uluslararasý karaktere sahip (gýda maddeleri, baharat, yerel mallar). Uluslararasýlaþma, 18. yüzyýldan itibaren, Avrupa'da sanayileþmenin yaygýnlaþmasýyla birlikte arttý. Ancak son döneme kadar üretim süreci temel olarak ulusal sýnýrlar içerisinde örgütlenmekteydi. Bugün ortaya çýkan büyük þirketlerin (Coca-Cola, Johnson&Johnson, Kodak, General Elektrik, Goodyear, Reebok ve Pepsi-Co) hepsi 19. yüzyýlýn sonunda kuruldu ve kýsa zamanda kendi pazarlarýný belirlemeye baþladýlar. Bugünkü þirketlerden farklarý temel olarak kendi ulusal devletlerinde yoðunlaþmýþ olmalarý ve uluslararasý ölçekte entegre araþtýrmalar üzerine yükselmiyor olmalarýydý. Erken dönem uluslararasý þirketler ya batýda imalat için üçüncü dünyadan hammadde elde eden (Unilever ve petrol þirketleri gibi) ya da tam anlamýyla bölgesel üretim yapan yabancý þirketler

Politik ve ekonomik nüfuz Bir þirket bütün bir ekonomiyi yönetebiliyor. Japon devi Mitsubishi'nin toplam ekonomik faaliyeti dünyanýn en büyük nüfusa sahip dördüncü ülkesi Endonezya'nýn ekonomik faaliyetinden daha büyük. Mitsubishi grubunu 160'dan fazla þirket oluþturuyor. Bunlar kamýþtan roket gemilerine kadar her þeyi üretiyorlar. Toplam yýllýk geliri 175 milyar dolarý aþýyor. Mitsubishi Bankasý 820 milyar dolar servet ile dünyanýn en büyüklerinden birisi. Mitsubishi Motor ve Mitsubishi Kimyasal Maddeler kendi sektörlerinde ilk onun içindeler. Mitsubishi yiyecekleri Japon nüfusunun üçte birini besliyor.

Geçen Aralýk ayýnda Seattle’da Dünya Ticaret Örgütü zirvesini protesto eden bir iþçi: “Ýþçi haklarý=EVET Dünya Ticaret Örgütü:HAYIR ÝLWU 10 nolu þube”

(Ford gibi) olma özelliði taþýyorlardý. Bu durum Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý yeni bir üretim modelinin ortaya çýkmasýyla birlikte deðiþti. Bazý þirketler geliþtirme, üretim ve pazarlama stratejilerini uluslararasý ölçekte hayata geçirmeye baþladýlar. Bu durumun arkasýndaki itici güç, bir yandan þirketlerin dünya ölçeðinde kârlýlýk arayýþý, diðer yandan büyük kapitalist güçlerin (özellikle ABD) dünya piyasasýný açmak ve liberalleþtirmek üzere bilinçli müdahaleleriydi. ABD, Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý dünya ekonomisi üzerinde kurduðu hegemonya sayesinde dünya ticaret sistemini yeniden organize etmek üzere önemli adýmlar attý. ABD hükümeti dünya ölçeðinde koordineli bir çabayla gümrük tarifelerini yýktý ve ekonomilerin liberalizasyonuna liderlik etti. Gümrük ve Ticaret Anlaþmalarý (GAT), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Birleþmiþ Milletler (UN) gibi yeni uluslararasý kurumlar ortaya atýldý. ABD hükümeti kendi pazarýný açtý ve diðer ülkelerin ihracatý için en zengin tek hedef haline geldi. Yine hükümet, ABD þirketlerinin vergi indirimi ve milyonlarca dolarlýk doðrudan anlaþmalar yoluyla yeni pazarlarý ele geçirmek üzere büyümesine yardýmcý oldu. Böylece IBM 60'lý yýllarda (ABD silahlý kuvvetlerinin yardýmýyla) bilgisayar üretiminde çok büyük atýlým yaptý. Ford ve General Motors 70'li yýllarda "dünya arabasý"ndan bahsetmeye baþladýlar. Boeing


1 Temmuz 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 5

K ÜR ES E L SE R MA YE Y Ý D U RD UR A BÝ LÝ R MÝ Y ÝZ ? (yine ABD silahlý kuvvetlerinin yardýmýyla) uçak üretim sektörünü belirlemeye baþladý. Bu durum 1970 ve 80'lerde Avrupa uzay ve havacýlýk þirketlerini kaynaklarýný birleþtirerek "Airbus" kurmaya zorladý. Bir kez üretimin uluslarasýlaþma süreci baþladýktan sonra artýk durmak yoktu. Þirketlerin yaþayabilmesi ve büyüyebilmesi için birleþmeler ve devirler en genel iþlemler haline geldi. Ancak geliþmeler her zaman olumlu ve ileri doðru deðildi. Þirketlerin kaderi hep kapitalizmin büyüme ve kriz döngüsüne baðlýydý. Dünyanýn en büyük hava yollarýndan bir tanesi olan PanAm 1980'lerde iflas etti. 1980'lerde ABD hükümeti devlet müdahalesiyle kurtarmasaydý uluslararasý araba þirketi Chrysler'de ayný kaderi paylaþacaktý. Hayatta kalan þirketlerin saðlýðý, uluslararasý düzeyde üretimlerini ve faaliyetlerini geniþletmeye baðlý. 1980'lerin sonuna gelindiðinde þirketlerin uluslararasý düzeyde diðer þirket ve devletlerle ortak araþtýrma ve ittifaklar kurmadýðý tek bir sektör bile kalmadý. Ýkinci Dünya Savaþý sonuna kadar küresel üretim ve ticaret, Kuzey Batý Avrupa ve ABD gibi, eski merkez ülkeler tarafýndan belirleniyordu ve imalat sektörü bu sanayileþmiþ çekirdek içinde yoðunlaþmýþ durumdaydý. Savaþ öncesi toplam dünya imalat sektörü üretiminin %71'i sadece dört ülkeye yoðunlaþmýþtý ve %90'ý sadece 11 ülkede gerçekleþmekteydi. Japonya dünya toplamýnýn yalnýzca %3,5'unu üretiyordu. Kapitalizmin doðasýnýn 1940'lar sonrasý radikal bir deðiþime uðradýðý doðru. Japonya dünya ekonomisinde anahtar bir oyuncu haline geldi. Hizmet sektörü müthiþ bir þekilde geliþti ve þimdi dünya ekonomisin çok önemli bir parçasý. Ancak imalat ve hizmetlerin yoðunlaþmasýna bir bakarsak halen bir kaç merkez bölgenin hegemonyasýný görürüz. Dünya üretiminin büyük çoðunluðu halen göreli olarak az sayýda ülkede yoðunlaþmýþ durumda. 1990'larýn sonuna kadar dünya imalatýnýn yüzde 80'i Kuzey Amerika, Batý Avrupa ve Japonya'da gerçekleþmekteydi. ABD, Japonya ve Almanya'dan oluþan 3 ülke, toplamýn %60'ýný oluþturuyordu. Hizmet sektöründeki uluslararasý þirketler hâlâ kendi devletlerinde yoðunlaþmýþ durumdalar ve kârlarýn büyük çoðunluðu buradan geliyor. Hesaplara göre, dünyadaki 45.000 uluslararasý þirket sahibinin 37.000'i "kendi evi"nde üslenmiþ durumda. Devlet, uluslararasý þirketlerin gelecekleri üzerinde

halen önemli bir rol oynuyor. En önemli ve kârlý endüstrilerden biri olan hava taþýmacýlýðý dayandýðý ve ortaya çýktýðý devletle iç içe. Son on yýlda þirketler kendi aralarýnda ne kadar ortak davranmaya çalýþsalar da devlet ve þirketler arasýndaki iliþki sanayiyi belirleyen asýl faktör ve devirler sýrasýnda þirketler üzerinde sýnýrlýlýklar yaratýyor. Devlet müdahalesini benzer þekilde yoðun olarak hükümet desteðine baðýmlý olan savunma sanayisinde de görüyoruz. Çok açýk ki hükümetler savaþlarý yürütürken ayný zamanda savunma iþ çevrelerinin çýkarlarýný korumaktalar. Ýngiltere'de silah sanayi ve hükümet ayrýlmaz þekilde iç içedir. Benzer þekilde ABD'deki en büyük silah üreticisi Lockheed Martin ve Boeing, NATO geniþleme sürecinin en güçlü destekleyicileridir. ABD'de basýlan Multinational Monitor Dergisi, "NATO'nun geniþlemesi ABD silah sektörüne gelecek on yýl içinde 35 milyar dolarlýk toplam silah piyasasý ve 8 milyardan 10 milyara kadar savaþ uçaklarý satýþý gibi çok büyük miktarlarda yeni kaynaklar yaratýlmasýný saðlayacak" diyor. Doðu ve merkez Avrupa, silah üreticilerine "parlak" noktalar olarak görünüyor.

Devlet Müdahalesi Uluslararasý þirketlerle devletler arasýndaki iliþki çok yönlü iþlemektedir. Geçen yýl NATO'nun 50. yýl kutlamalarý sýrasýnda NATO zirvesinin ev sahipliði komitelerinde yönetimlerinden insan bulundurabilmek için bir düzine þirket 250 bin dolar katký payý ödedi. Geçen yýl Seattle'da gerçekleþen Dünya Ticaret Örgütü zirvesinde uluslararasý þirketler sponsorluk yapýyordu. Ford, General Motors, Boeing gibi þirketlerin herbiri Dünya Ticaret Örgütü açýlýþ ve kapanýþ resepsiyonlarýna konuk gönderebilmek için 250 bin dolar para ödediler. Daha da önemli olan, þirketler zor durumda kaldýðýnda devletlerin oynadýðý kurtarýcý roldür. Ýngiltere, Fransa ve Ýtalya'da 1980'lerde çelik þirketleri devletler tarafýndan kurtarýldýlar. Ýsveç hükümeti 1993'te Volvo, Elektrolüks ve Ericsson'da büyük hisselere sahip olan iki büyük bankayý kurtardý. Japon hükümeti þirketler için büyük miktarlarda vergi indirimleri yaptý ve ekonomiyi canlandýrmak için tüketiciye para vererek müdahale etti. Hükümetler, büyük þirketlerin gün be gün iþleyiþlerinde ve genel olarak sistemin iþleyiþinde halen çok önemli bir rol oynuyorlar. Bu durum uluslararasý þirketlerin ihtiyaçlarý açýsýnda büyük

bir öneme sahip. Hiçbir kapitalist, dev þirketler arasýndaki kuralsýz, kýyasýya rekabet içinde kalmak istemez. Kapitalistlerin devlet desteðine, iþgücüne, altyapýya, personele ve yardýma ihtiyaçlarý var. Bu nedenle sermayeler her zaman devlet desteðine baþvuruyorlar. Halen üretimi, ticareti ve finans sermayeyi kontrol edenler ve sahibi olanlarla devleti yönetenler arasýnda güçlü bir çýkar iliþkisi var. Her ne kadar sistem her zaman uluslararasý olmuþ olsa da ve þirketler her zaman en kârlý devletleri bulmak için çaba sarf ediyor olsalar da bu durum onlarýn yersiz yurtsuz olduklarý ve her an o alaný terk edebilecekleri ya da her zaman emeðin ucuz olduðu yere gidecekleri anlamýna gelmez. Halen, kendi sýrtlarýný dayayabilecekleri devletlerine kopmaz bir þekilde baðlýlar. Uluslararasý kapitalizmin etkisiyle devlet ve büyük iþletmeler arasýndaki iliþki bitmedi ya da sönümlenmedi, ancak baþka bir düzeye yükseldi. Uluslararasý þirketler devletlerle olan iliþkisini sonlandýrmaktan ziyade iliþkide olduðu devletlerin sayýsýný arttýrdý. Aslýnda bizler þirketler arasý gerilimlerin arttýðý ve baðlý olduklarý devletlerin birbirlerine olan müdahalelerinin arttýðý bir dünyada yaþýyoruz. Bu durum sýk sýk ortaya çýkan hükümet politikalarý ve anlaþmalarý üzerine yaþanan tartýþmalarda kendisini gösteriyor. (Son dönemde Avrupa Birliði projesi üzerine yaþanan tartýþmalarda olduðu gibi) Bazen bu durum askeri çatýþmalara kadar gidiyor (Balkan savaþý ve NATO'nun doðuya doðru geniþleme ihtiyacýnda olduðu gibi.) Sermayenin yoðunlaþmasýnýn tarihsel olarak en yüksek noktaya ulaþtýðý dönemde devletlerin askeri güçlerinin de en yüksek noktaya ulaþmýþ olmasý bir rastlantý deðil. Marks'ýn yönetici sýnýf için kullandýðý "düþman kardeþler" benzetmesi yazýlmýþ olduðu 19. yüzyýla göre çok daha doðru görünüyor. Tam da bu nedenlerle uluslararasý kapitalist sistem yirmi-otuz yýl öncesine göre bile daha istikrarsýz durumda. Bu durum kendisini bir kaç þekilde ifade ediyor. Birincisi, þirketlerin ulaþtýðý boyut nedeniyle birisi batacak olursa bütün sistemi derin ve uzun dönemli bir krize sokabiliyor. Japon hükümetinin son on yýl içinde milyarlarca dolarý ekonomiye pompalamasýnýn nedeni Mitsibushi gibi bir uluslararasý þirketin batmasýnýn Japon ekonomisi üzerinde yaratacaðý korkunç sonuçlardý. Ýkincisi, sermayenin boyutlarý büyüdükçe rekabet de yoðunlaþýyor. ABD hükümetinin Microsoft imparatorlu-

ðunu bölmeye yönelik müdahalesi Microsoft monopolünün bilgisayar endüstrisinde diðer bilgisayar þirketlerinin geliþimi ve geniþlemesi üzerinde yarattýðý basýnçtan kaynaklanýyor. Ancak ABD hükümetinin Microsoft'a karþý hareketi büyük sorunlar yaratýyor. Microsoft hisse senetlerinin mahkeme sýrasýnda %45'ler oranýnda düþmesi gelecek yatýrýmlarý etkileyebiliyor ve Wall Street Journal'ýn uyardýðý gibi þu anda çok zayýf duran dot.com þirketlerinin iflasýna neden olabiliyor. Son olarak da þirketlerin boyutlarý ve nüfuzu onlar için çalýþanlarýn gücünü çok ciddi arttýrdý. Bunun bir nedeni uluslararasý þirketlerin giderek artan rekabetçi bir piyasada kârlýlýðý arttýrmak üzere uygulamaya sokmak durumunda kaldýklarý üretim metotlarýdýr. "Tam zamanýnda" üretim bir yandan sermayenin "boþta" kalmasýný engelliyor, diðer yandan iþçilerin gücünü çok daha arttýrýyor. Bir iþyerindeki grev kýsa süre içinde tüm uluslararasý operasyonu felç edebiliyor. 1998'de General Motors'un Flint ve Michigan'daki iþlerini ABD ve Meksika'daki þubelere taþýma kararýna karþý 9200 araba iþçisi protesto amacýyla greve çýktýðýnda, General Motors'un Kuzey Amerika'daki 29 fabrikasýndan 27'si durdu. General Motors 192 bin iþçisini mecburi olarak iþsiz býraktý. 9200 iþçi grev sonunda kayýp üretim nedeniyle þirkete iki milyar dolara mal olmuþtu ve GM yöneticileri bir dizi talebi karþýlamak üzere geri adým atmak zorunda kaldý. Ayný gücü bu yýlýn baþýndaki Boeing beyaz yakalý ve teknik üretim iþçileri grevinde çok net gördük. Rakip uçak üreticileri arasýndaki rekabet o kadar yoðun ve üretim programý o kadar sýký ki altý haftalýk grev Boeing'in on beþ uçak üretimi için son tarihi kaçýrmasýna ve þirketin milyonlarca dolarla birlikte olasý sipariþleri kaybetmesine yol açtý. Patronlarýn bu iþçilerin taleplerinin neredeyse tamamýný kýsa zaman içinde kabul etmesi þaþýrtýcý deðil. Ýþçilerin uluslararasý gücü uluslararasý üretim sistemiyle iç içe geçmiþ halde. Hindistan'da ocak ayýnda greve çýkan 125 bin liman iþçisi Bombay ve Kalküta'daki büyük limanlarý durdurdu. Ordu ve donanma müdahale etmek zorunda kaldý. Güneydoðu Asya'nýn en önemli ticaret yolu altüst oldu, çok sayýda gemi boþta kalarak ürünleri denize dökmek zorunda kaldý. Ýþte bu güç uluslararasý sermayenin bastýramayacaðý bir güç ve yeni pazarlara doðru ne kadar geniþlerse o kadar kendisi-

ne problem yaratýyor. Çin'in Dünya Ticaret Örgütü'ne katýlmasý kararý ABD uluslararasý þirketlerine o büyük Çin pazarýna daha fazla girme olanaðý veriyor. Ancak Dünya Bankasý hesaplarýna göre Çin sanayi iþçisinin %35'i uluslararasý þirketlerle rekabet edemez durumdaki sanayilerde çalýþýyor ve þimdi iþten atýlma tehdidiyle karþý karþýyalar. Politik ve sosyal rahatsýzlýklar kaçýnýlmaz. Dünya iþçi sýnýfý tarihte hiç olmadýðý kadar büyük ve güçlü. Uluslararasý þirketler dünya ölçeðinde büyüyüp geniþledikçe ortak çýkarlarý giderek artan bir dünya iþçi sýnýfý yaratýyorlar. Örgütlenme düzeyi de daha önce görülmediði kadar yüksek. Þimdi neredeyse her ülkede, neredeyse her üretim sektöründe çok güçlü sendikalar var. Nihai olarak bu güç uluslararasý þirketlerin gücünü durdurabilecek olan tek güçtür. Uluslararasý þirketlerin kârlarýný üretenler greve çýktýðýnda sadece büyük bir þirkete zarar vermekle kalmayacak bütün bir dünya sistemini krize sokacaklardýr.


Sayfa 6

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

1 Temmuz 2000

ONLAR AKLADI, AMA BÝZ

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 7

MHP ne yapmak istiyor?

AFFETMÝYORUZ T ü rka n Uz u n

AB ve ÝNSAN HAKLARI M u s ta fa K o rk maz / Ceb r ai l K arad en i z

Ýngiltere sýnýrýndan geçiþ yapan bir kamyonda 58 Çin'li sýðýnmacý ölü olarak bulundu. Bu trajedi tüm dünyaya haber olarak yayýlýrken, Portekiz'de toplanmýþ olan Avrupa yöneticileri "son görevlerini" yerine getiriyordu. AB ülkeleri Dýþiþleri Bakanlarý "illegal göçmenlerin" önüne geçebilmek üzere yeni kararlar almayý konuþtular. Böylece Avrupa Birliði'nin insan haklarý politikalarýnýn sahteliði bir kez daha gözler önüne serildi. Fransa Dýþiþleri Bakaný, "Avrupa kýtasý sýnýrlarýnda güvenliðin daha da artýrýlmasýný" önerirken, Almanya Dýþiþleri Bakaný Schliy "AB ülkeleri polis teþkilatlarýnýn birlikte çalýþmasýnýn geliþtirilmesini" öneriyordu. Onlarý rahatsýz eden, insanlarýn ölmesi deðil bu insanlarýn Avrupa sýnýrlarýnda ölmesi. Bu nedenle de "illegal göçmenliðin" önüne geçmek için yeni önlemler almaya karar verdiler. Onlara göre suçlular, göçmenleri AB ülkelerine illegal yollardan getiren çetelerdi. AB ülke yöneticileri çýkardýklarý yasa(k)larla savaþtan, devlet teröründen, açlýktan, insan haklarýnýn hiçe sayýlmasýndan, iþkenceden, baskýdan kaçan insanlarýn legal yollardan Avrupa'ya girmesini ve sýðýnmasýný imkansýzlaþtýrýyorlar. Geriye tek yol kalýyor, "çetelerin" yardýmýyla, ellerindeki son kuruþlarý da harcayarak, ölümü göze alarak illegal yollardan göç etmek. Ýnsan haklarýný hiçe sayan, terör estiren, baský iþkence ile iktidarlarýný devam ettiren diktatörleri ekonomik, politik ve askeri olarak destekleyen AB ülkeleri, kendi ülkelerinde yasalar çýkararak diktatörlerden kaçan, sýðýnacak bir yer arayan insanlarý "çetelerin" kucaðýna itiyorlar.

Ne i l k n e d e s o n 1 Haziran'da, Ispanya kýyýlarýna kýrýk dökük bir gemi ile Afrika'nýn çeþitli ülkelerinden gelmiþ 98 göçmen yakalandý. Yakalanýr yakalanmaz ülkelerine geri gönderilmek üzere cezaevlerine týkýldýlar.

Temmuz 1995'de 18 Tamil'li Macaristan'ýn Györ kenti yakýnlarýnda bir kamyon içinde ölü bulundu. Bu olayýn ardýndan Alman hükümeti sýðýnma yasalarýnda deðiþiklikler yaparak sýðýnmayý neredeyse imkansýzlaþtýrdý. Aðustos 1995'te biri 3 yaþýnda bir çocuk, biri hamile kadýn olan 9 Yugoslav, Alman sýnýrýnda koma halinde bulundu. 1997'nin baþlarýnda Alman polisi Zwickau yakýnlarýndaki otobanda yaptýðý bir arama sýrasýnda küçük bir kamyon içinde, birçoðu kaslar arasýnda istif olmuþ bir þekilde koma halindeyken 54 Iraklý Kürdü yakaladý. Bu insanlar Almanya'ya yasa dýþý yollardan girdikleri için (sanki yasal olarak girmek mümkünmüþ de göçmenler yasadýþý girmek istiyorlarmýþ gibi) cezaevlerine týkýldýlar ve geldikleri ülkeye geri gönderildiler. 1998'de sekiz metrekarelik kamyonda 33 Suriyeli Kürt, Bonn yakýnlarýnda, aç susuz, hasta, periþan birçoðu ölüme yakýnken bulundu. Almanya'ya kaçak girmekten yargýlanýp geri gönderildiler. Bu insanlar iþkenceye, cezaevine, bazen de ölüme geri gönderildiler. Bunlar basýna yansýyanlar, daha birçok olay basýna hiç yansýmýyor. Göçmenler AB ülkelerine ulaþamadan ya ölüyor ya da geldikleri ülkelere geri dönüyorlar. Göçmenlik trajedisi insanlýk tarihi kadar eski. Kapitalist sistemde bu trajediler hep olacak. Buna yol açan iki temel neden var. Birincisi; sistemin yol açtýðý savaþlar, diktatörler, yoksulluk ve çaresizlikler insanlarý baþka ülkelere göçe zorluyor. Ýkinci neden ise; yaþama ümidi ile sýðýnacak güvenlikli bir yer arayan insanlara AB ülkelerinin kapýlarýnýn kapalý olmasý. Legal yollardan gelmelerinin imkansýz, sýðýnmanýn neredeyse mucize olmasý. Ýnsanlarýn yaþam haklarýný hiçe sayan, sömürü için her yolu mübah gören ve göçmenliðe kaynaklýk eden düzenler ve bunlarý destekleyen AB ülkeleri bu trajedinin asýl suçlularýdýr.

A B dem okr as i geti ri r m i ? Almanya demokrasinin temsilcisi gibi bilinir. Aslýnda 1980 darbesinde Almanya'nýn Türkiye politikasýna bakýldýðýnda durum hiç de öyle görünmüyor. Alman elçisi, darbeden sonra, "geçmiþ aylarýn istikrarsýzlýðý sona erdi, üretim sektöründe artýk grevler yok" diyerek "ekonominin iyiye gittiðini" söylüyordu. Bu konuþmanýn arkasýndan Alman sermayesi Türkiye'ye aktý. Çünkü grevler, hak arayýþlarý bitmiþ, sendikalar, partiler yasaklanmýþ, demokrasi askýya alýnmýþtý. Alman parlamentosunda, hükümet (SPD/FDP koalisyonu) darbeyi selamladý, iliþkilerin askýya alýnmayacaðý garantisi verdi. Ýnsan haklarý konusunda en karanlýk dönem olan 12 Eylül darbesinden birkaç hafta sonra, insanlar darbenin zulmünden sýðýnabilecekleri bir ülke ararken Almanya Türkiye'ye vize uygulamasý baþlattý. Þu anda iktidarda olan SPD-Yeþiller hükümeti "göçmenlik yasasý" tartýþmalarýnda insan haklarý konusundaki gerçek yüzlerini gösteriyorlar. Kohl hükümetinden devraldýklarý politikalarý sürdürmekte kararlýlar. Belli sayýdaki göçmenin Almanya'ya gelebilmesine olanak verecek olan bu yasa Almanya'ya giriþ için "Alman ekonomisinin yararýna olmasý" kriterini koymak ve sýðýnma yasasýný kaldýrýlmak istiyor. Yani iþkence görmek, düþüncelerinden dolayý ceza almak, ýrzýna geçilmesi vs. Almanya'ya sýðýnmak için kriter olmaktan çýkarýlmak isteniyor. Çünkü böylesi insanlara Alman ekonomisinin ihtiyacý yok. AB ülkeleri Dýþiþleri Bakanlarý böylesi bir yasanýn tüm AB ülkeleri için geçerli olmasý yönünde çalýþmalar yapýyorlar.

Ecevit, Bahçeli ve Yýlmaz arasýndaki Kurt-Kuþ-Arý, kimin kimi yiyeceði, kimin kimi sokacaðý tartýþmalarý sürerken meclis aleminde büyük bir aklama operasyonu gerçekleþti. Susurluk baþ sanýklarýndan Mehmet Aðar ve her türlü yolsuzluk, usulsüzlük, dolandýrýcýlýðýn liderleri Yýlmaz ve Çiller gibiler meclis tatile girmeden önce teker teker aklandýlar. "Dürüst ve güvenilir" Ecevit geçmiþ dönemin bütün pisliklerini büyük bir memnuniyetle akladý. Yýllardýr Meclisteki koltuklarýndan çýkar çevrelerine para hortumlayanlar, yedi sülalesinin ceplerini dolduranlar, verdiðimiz oylarý trilyonluk vurgunlara dönüþtürenler meclis genel kurulunda isimlerini temizlediler. Aklama operasyonundan sonra Yýlmaz'ýn kabinede görev alacaðý açýklandý. Ecevit Yýlmaz'ý aklamakla yetinmedi bir de Baþbakan Yardýmcýlýðý koltuðu hediye etti. Baklava çalan çocuklar yýllarca hapislerde çürütülürken trilyonlarý hortumlayanlara hiçbir þey olmuyor. Ecevit, "adalet ve demokrasi" söylevleri verirken pis defterleri kapatýyor, temiz toplum özlemlerimizi çiðniyor. Onlar affetti ama biz affetmiyoruz. Ankara Sosyal Araþtýrmalar Merkezi (ANAR) tarafýndan yapýlan Türkiye Gündemi anketine yanýt verenlerin yüzde 58'si

Yýlmaz'ýn aklanmasýna karþý çýktýklarýný söylüyor. Meclis'in çalýþmadýðýný düþenenler ise yüzde 41 oranýnda. Meclis'e güvenmiyoruz.

Bu nasýl ist ikrar ? Ecevit bütün bunlarý siyasi istikrar adýna, hükümetin bozulmamasý için yaptýðýný söylüyor. Ecevit Demirel'i yeniden seçtirmek için her türlü pis pazarlýðý yaparken de "istikrar" demiþti. Bu ne biçim istikrar ki her türlü pisliðin bahanesi haline geliyor. 2002'ye kadar uygulamak istedikleri istikrar paketinin özü iþçilerin, yoksullarýn, tarým üreticilerinin gelirlerini düþürüp patronlara hortumlamak. Ecevit istikrar paketi hedeflerinin tutmayacaðýný bildiði halde "iþçiyi ücret artýþý konusunda uyarýyor", TÜSÝAD Baþkaný, "istikrarý bozan siyasi gündem istemiyoruz" diyor. Sabancý ise Meclis'deki Yüce Divan oylamasý öncesinde "Mesut Yýlmaz'ýn elini öpün" diyor. Ecevit iþçiye kükrüyor, patrona gülüyor. Bu pislik düzenin devamý için "Yýlmazlar, çeteler, Susurlukçular aklanýr" diyor. Onlarýn istikrarý yoksulluk, adaletsizlik ve kirlenmiþliðin kurumsallaþarak derinleþmesi ve yayýlmasýdýr. Biz böyle bir istikrar istemiyoruz. ANAR'ýn araþtýrmasýna göre, "siyasi istikrarýn bozulmamasý için hükümete devam"

diyenler sadece yüzde 33.9. "Enflasyonu düþürmek için iþçi ve kamu çalýþanlarýnýn ücretlerinin düþürülmesine karþý olanlar" yüzde 65,2. Toplumun yüzde 64,6'sý "Memur ve iþçilerin düþük ücretleri protesto etmek için gösteri yapmasýný" onaylýyor. Yüzde 71 ise hükümetin enflasyonu düþüreceðine inanmýyor. Nüfusun yüzde 43.8'i istikrar programýnýn çöpe atýlmasýný istiyor. Medyanýn, patronlarýn ve yöneticilerin "her þey istikrar için" dediði bir dönemde, çok önemli sayýda insan istikrarýn bedelini ödemek istemiyor ve bu pislikten býktýk diyor.

Su surlukla hesap laþmak Bu Meclis'ten yükselen pis kokulara artýk burnumuz dayanmýyor. Gerçek bir temizlik istiyoruz. Bunun için Susurluk devleti ile hesaplaþmak zorundayýz. Susurluk birkaç kaçakçý, tetikçi deðil; devletin ordusu, polisi, milletvekiliyle kurduðu bir pis iliþkiler zinciridir. Dev-

ve tek baþýna iktidara gelmesini engellemek için faþizme karþý olan tüm güçlerin birlikte mücadele etmesi gerekiyor.

K i m e þ ik a y e t e d e c e k t im ?

let, 1970'lerde Aðca, Kýrcý, Çelik ve Çatlý'lar sola karþý silahlandýrýldý. Tüm bu isimler ülkücüydü. MHP Susurluk'un partisidir. Bugün MHP ile hesaplaþmadan Susurluk ile hesaplaþmak mümkün deðildir. MHP'nin hükümette kalmasýna izin vererek Susurluðu temizlemek bir hayaldir. MHP'nin kamuoyuna vermeye çalýþtýðý "temizliðin partisi" imajýný, bizler gerçek yüzlerini ortaya çýkararak deþifre edebiliriz. Ecevit, MHP'nin güçlenmesine neden oluyor. Katil sürüsünün güçlenmesini

Susurluk davasýndan sadece bir kiþi hüküm giydi. Yaþar Öz, teþekkül oluþturmak ve yurtdýþýna eroin ihraç etmekten 15 yýla mahkum oldu. Yaþar Öz'ün anlattýklarý ise devlet-çete iliþkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Öz, "Mehmet Aðar'ýn ricalarýný yerine getirdiðini" söylüyor. Aðar aklandýðý için de "tek baþýma mý teþekkül" kurdum diye isyan ediyor. Susurlukta ölen Abdullah Çatlý'yý niye ihbar etmediði sorusuna da "Çatlý'nýn üst düzeydeki emniyet görevlileri ve siyasilerle iliþkisi vardý, kime þikayet edecektim" diyor. Birleþmiþ Milletler'in yayýnladýðý bir rapora göre Batý'ya giden uyuþturucularýn yüzde 70'i Türkiye üzerinden geçiyor. Bu uyuþturucularýn "güvenlik güçleri"nin eskortunda Türkiye'yi geçtiðini artýk kimse gizleyemiyor. Mehmet Aðar'ýn Ýsrail'den aldýðý ve Hizbul-kontra'nýn ellerinde kaybolan silahlarýn parasý bu þekilde finanse ediliyordu. Bu pis döngünün failleri Susurluk devleti için çalýþýyorlardý. Susurluk devleti, Aðar gibi adamlarýný korumaya devam ediyor. Meclis Susurluk devletini temizlemiyor, aklýyor.

DÜNYA SATILIK DEÐÝL

Yunanistan’da Nazi saldýrý

IMF ve Dünya Bankasý'nýn Prag zirvesine karþý 26 Eylül Küresel Eylem Günü çaðrýsý

ANTÝ-FAÞÝST MÜCADELE

Geçen Aralýk'ta Seattle'da ve Nisan'da Washington'da izlediðimiz ve kutladýðýmýz türden büyük bir antikapitalist gösteriyi þimdi Avrupa'da örgütleyebiliriz. Doðu Avrupa devrimlerinden on yýl sonra uluslararasý sermayenin temsilcileri Prag'da Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasý zirvesi için toplanacaklar. IMF, doðu Avrupa ve Rus ekonomilerini çökerten, Yugoslavya'yý milliyetçiliðe ve savaþa sürükleyen istikrar paketlerinin sorumlusudur. Jakarta'dan, Accra'ya dünyanýn her tarafýnda devletlerin sosyal harcamalarýný kesmesini, kitlelerin yaþam standartlarýný aþaðý çekmesini talep ediyor. Dünyanýn bir çok ülkesini felç eden borç ödeme programlarýný dayatýyor. Her yýl tedavi edilebilir hastalýklardan dolayý 17 milyon çocuk ölüyor. Birleþmiþ Milletler Geliþme Programý'nýn hesaplarýna göre, dünyada genel saðlýk hizmetleri, temiz su, temel gýda, eðitim gibi zorunlu ihtiyaçlarý karþýlamak için sadece 40

milyar dolar gerekiyor. Bu para geçen yýl Nato'nun Yugoslavya'da savaþa harcadýðý parayla ayný. Yoksulluk sadece geliþmekte olan ülkelere özgü deðil. ABD'de çocuklarýn %21'i, Ýngiltere'de %20 'si yoksulluk içinde yaþýyorlar. Oysa, Microsoft'un sahibi Bill Gates'in kiþisel zenginliði 60 milyar dolar. ABD nüfusunun %40'ýnýn sahip olduðu zenginlikten daha fazlasýna sahip. 40 bin kiþi dünya ticaretinin %80'nini kontrol ediyor. Prag Zirvesi'nde bunlarýn 20 bini bir araya gelecek. Seattle'da olduðu gibi amaçlarý büyük þirketlerin önündeki engelleri kaldýrmak için dünya ticaretini daha fazla liberalleþtirmek. Ýngilter'de Blair, Almanya'da Schröder, Fransa'da Jospin, Yunanistan'da Simitis, Ýspanya'da Aznar hükümetlerinin hedefi Doðu Avrupa hükümetleriyle ortak. Hükümetlerin sosyal demokrat veya saðcý olmasý bir þey deðiþtirmiyor. Prag, Avrupa iþçi sýnýfýna serbest piyasa uzlaþmacýlýðýna karþý baþarýlý bir karþý duruþ

gösterme olanaðý sunuyor. Tüm Avrupa'da Prag'ý Seattle'a dönüþtürmek için harekete geçmek zorundayýz ve Seattle'da olduðu gibi küresel patronlarýmýzýn toplantýsýný durdurmayý hedeflemek zorundayýz. Bizler, Prag'a en geniþ katýlýmý saðlamak için çalýþma kararlýlýðýndayýz. Kapitalizm savaþlar veya ekolojik yýkýmlarla insanlýðý ve dünyamýzý yok ediyor. Küçük bir azýnlýðýn çýkarý için büyük çoðunluða korkunç bedeller ödeten bu dünya sistemini temizlemek için haydi bir araya gelelim.

Socialist Workers Party, Ýngiltere Socilisticka Solidaridita, Çek Cumhuriyeti Pracownicza Demokracja, Polonya Linksruck, Almanya Socialist Workers Party (SEK), Yunanistan Socialisme Par En Bas, Fransa Internationale Socialisten, Hollanda Socialist Workers Party, Ýrlanda Internasjonale Socialisterr, Norveç Workers' Democracy, Güney Kýbrýs Izquierda Revolucionaria, Ýspanya Internationale Socialister, Danimarka

Yunanistan'daki aþýrý sað, kilisenin kimlik kartlarýndaki din kýsmýnýn kaldýrýlmasý uygulamasýna karþý yürüttüðü kampanyadan güç alarak saklandýðý yerden çýktý ve sola saldýrdý. Simitis hükümetinin Arnavut ve çingenelere karþý yarattýðý genel ýrkçý atmosfer de aþýrý saðýn güven kazanmasýný saðlýyor. Nazi "Altýn Haç" örgütü Sosyalist Ýþçi Partisi (SEK) gazete satýcýlarýna son dönemde iki kez saldýrdý. Partinin kitapevi ýrkçýlýk karþýtý kitaplarý sergilediði gün faþistlerin saldýrýsýna uðradý. Kitapevinde çalýþan iki kiþiyi býçakla tehdit eden faþistler kitapevini yaðmaladýlar ve camlarý kýrdýlar. Faþistler, çevredekilerin müdahalesi karþýsýnda kaçmak zorunda kaldýlar. Kaçarlerken "Yaþasýn Nazizm" diye baðýrýyorlardý. Atina'da ve Selanik'te ýrkçýlýk karþýtý göstericiler 4 Temmuz'da bu saldýrýlarý protesto ettiler. Anti faþist gösterilere iki büyük sendika federasyonu (GSEE ve ADEDY), Atina Ýþçi Merkezi, hastane çalýþanlarý ve öðretmenler sendikasý Synaspismos'un da içinde olduðu sol partiler, ýrkçýlýk karþýtý gruplar, göçmen ve azýnlýk örgütleri destek verdiler. Yunanistan'daki olaylar iki þeyi gösteriyor. Birincisi politikacýlarýn ýrkçýlýk ve milliyetçilik kartýný kullanmalarý faþist saðýn güven kazanmasýna yol açýyor. Ýkincisi, faþist saldýrýlarý geri püskürtmek için kitlesel mücadele mümkün.

Ecevit "MHP'nin ne yapmak istediðini anlamýyorum?" diyor. O kadar salak bir adam olmadýðý, anlamazdan geldiði ortada. Bahçeli kendisi söylüyor: "Güvercinin bir kurdu yediði nerede görülmüþ. Sabýrlý olmak zorundayýz. Adýmlarýmýzý atarken, iyi düþünmek ve dikkatli olmak zorundayýz. Yoksa ANAP, DYP, FP'nin konumuna düþeriz. RP gibi tepetaklak gideriz. MHP bir yýlý aþkýn bir süredir iktidarda sýnav veriyor. Halkýn gözünde henüz sýnavý geçmedik. Millet bizi deniyor. Bunlarý düþünerek birlik, beraberlik içinde partimizi tek baþýna iktidara getirmek için gece-gündüz çalýþýyoruz, daha çok çalýþmamýz gerekiyor." MHP merkez saðýn oylarýna gözünü dikmiþ vaziyette. Temel faþist politikalarýnda hiçbir deðiþiklik yapmaksýzýn daha fazla merkez sað oy kapmak üzere saygýdeðer politikacý rolünü oynuyor. Hükümeti meþrulaþmak ve kadrolaþmak için kullanýyor.

M H P ' y i n a s ýl d u r d u r a c a ð ý z ? MHP 18 Nisan genel seçimlerinde yüzde 18 oy almýþtý. Aradan geçen dönem içinde iktidarýn MHP'yi yýpratacaðýný iddia edenler yanýldýlar. MHP iktidarý destek aldýðý tabaný geniþletmek için kullanýyor. Bugün seçim yapýlsa yüzde 22 oranýnda oy almasý bekleniyor. Þimdi ise tartýþma yön deðiþtirdi. "Ne yapalým, hükümeti düþürürsek Bahçeli Baþbakan olur" deniyor. Ne yazýk ki faþistlerin yükseliþi pasif kalarak durdurulamaz. Karþý durmadýðýmýz sürece, MHP hem faþist politikalarýný deðiþtirmeyecek hem de merkez saðýn saygýdeðer partisi rolünü oynayacak.

M H P d e ð i þ med i MHP her zaman olduðu gibi çete kimliðini sürdürüyor. Þu anda derin devletin bir kesimine saldýrarak kendilerine daha modern bir kýlýf uydurmaya çalýþýyorlar. Ancak kendi adamlarýna sahip çýkmaya devam ediyorlar. MHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Þevket Yahnici eroin yüklü TIR'larýn Türkiye üzerinden Batý'ya emniyet eskortunda gittiðini iddia ederken Abdullah Çatlý hakkýnda "...Çok sevdiðim bir insan. 12 Eylül sonrasý ne yaptýðýný bilmiyorum. Ermeni Asala terörü üzerine gönderilmiþ ve bunlarla ilgili bir iþ yapmýþsa elbette kahramandýr. Gönderildi mi, Ermeni temizledi mi bilmiyoruz.... Ama Abdullah Çatlý bu kahramanlýðý yapacak bir adamdýr" diyor. Çatlý'ya ve katliamlara sahip çýkýyor. MHP'nin yaptýðý, derin devlet içinde ucu doðrudan kendilerine dayanmayanlarý Yüce Divan'a gönderiyormuþ gibi görünmek. Bu politikalar MHP tabanýný memnun ediyor ve iyi bir seçim yatýrýmý olarak kullanýlýyor.

ruz. Egemen sýnýfýn farklý kesimlerinin derin devlet içindeki iliþkileri de farklý. Egemen sýnýf içindeki çatýþmalar sýrasýnda derin devletin kendilerine ait olmayan kýsmý feda edilerek tasfiyeye kadar gidilebiliyor. Ancak bu çatýþmalar pisliðin temizlenmesini saðlamayacaktýr. Ancak tabandan gelen bir kitle hareketi bu pisliði temizleyebilir. Mesut Yýlmaz " 1 milyon kiþi meclise yürürse Susurluk çözülür" diyordu, haklý. Egemen sýnýfýn derin devlet içindeki çatýþmalarý o kadar da güçlü olmadýklarýný, pisliðe ve faþistlere karþý kitle hareketinin kazanabileceðini iþaret ediyor.

A v u s t u r ya 'd a H a i d e r , Fr a n s a ' d a L e P e n , T ü r k i ye 'd e B a h ç e l i Faþist partinin yükseliþini engelleyecek olan iki önemli þey var. Biri faþizme karþý birleþik mücadele, diðeri iþçi sýnýfý örgütlerinin istikrar paketine karþý ekonomik ve politik mücadelesi. Faþist partilerin ekonomik ve politik istikrarsýzlýk döneminde büyümesi ve politikalarý parlamento düzeyinde belirler hale gelmesi sadece Türkiye'de deðil uluslararasý düzeyde bir tehdit oluþturuyor. Avusturya'da Haider gibi faþist bir partinin %21 oy alarak hükümet ortaðý olmasýna karþý yükselen anti faþist mücadele (Haider'e karþý 300.000 kiþilik gösteri yapýldý) Haider'i istifaya götürdü. Ancak Haider'in partisi hala hükümette ve patronlarýn istikrar paketini hayata geçiriyor. Sosyal Demokrat liderlik hükümete karþý mücadelenin liderliðini yapacaðý yerde "zaman verelim, bekleyelim, görelim" diyor. Fransa'da 90'larýn baþýndaki seçimlerde Le Pen'in faþist partisi %15 oy alarak bir çok bölgede iktidarý almýþtý. Ancak 1995 Aralýk ayýnda istikrar paketine karþý geliþen genel grev dalgasý sað hükümeti düþürmekle kalmadý, anti faþist mücadelenin önünü de açtý. Sonunda Le Pen'in Ulusal Cephe Partisi bölünerek tekrar marjinalleþti.

M H P 'n i n t e k b a þ ý n a i k t i d a r ý n ý e n g e l l e ye b i l i r i z

Medya ve politikacýlar sýradan insanlar açýsýndan çok net olan bir gerçeði atlýyorlar. MHP büyük bir tehlike. Faþistleri hükümetten, sendikalarýmýzdan ve normal politik hayattan tecrit etmek için MHP'yi deþifre etmeliyiz. Hükümetin düþmesi durumunda Bahçeli'nin baþbakan olmasý ancak mücadelenin olmadýðý bir ortamda gerçekleþebilir. Ecevit havlu atarak çekip giderse tabii ki Bahçeli yeni bir hükümet kuracaktýr. Ancak kitlesel bir hareket Bahçeli'yi hükümetten atarsa, faþist tehlike geri püskürtülmüþ olur. MHP'nin gerçek yüzü açýða çýkar ve alabileceði oylarý da alamaz hale gelir. Bütün hesaplarý altüst olur. Bu nedenle faþizme karþý kitle hareketi için tartýþmalýyýz. Böyle bir hareket henüz yok. Ancak D e r i n d e vl e t t e k b a þ l ý d e ð i l çok sayýda insan böyle bir hareketin geliþDerin devlet içinde her türlü pislik, çe- mesini istiyor ve bu mümkün. tecilik ve para iliþkileri var. Hýrsýzlarýn kenÇ i ð d em Ö z b aþ / Ce m Uz u n di aralarýnda kapýþtýklarýný sýkça görüyo-


Sayfa 6

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

1 Temmuz 2000

ONLAR AKLADI, AMA BÝZ

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 7

MHP ne yapmak istiyor?

AFFETMÝYORUZ T ü rka n Uz u n

AB ve ÝNSAN HAKLARI M u s ta fa K o rk maz / Ceb r ai l K arad en i z

Ýngiltere sýnýrýndan geçiþ yapan bir kamyonda 58 Çin'li sýðýnmacý ölü olarak bulundu. Bu trajedi tüm dünyaya haber olarak yayýlýrken, Portekiz'de toplanmýþ olan Avrupa yöneticileri "son görevlerini" yerine getiriyordu. AB ülkeleri Dýþiþleri Bakanlarý "illegal göçmenlerin" önüne geçebilmek üzere yeni kararlar almayý konuþtular. Böylece Avrupa Birliði'nin insan haklarý politikalarýnýn sahteliði bir kez daha gözler önüne serildi. Fransa Dýþiþleri Bakaný, "Avrupa kýtasý sýnýrlarýnda güvenliðin daha da artýrýlmasýný" önerirken, Almanya Dýþiþleri Bakaný Schliy "AB ülkeleri polis teþkilatlarýnýn birlikte çalýþmasýnýn geliþtirilmesini" öneriyordu. Onlarý rahatsýz eden, insanlarýn ölmesi deðil bu insanlarýn Avrupa sýnýrlarýnda ölmesi. Bu nedenle de "illegal göçmenliðin" önüne geçmek için yeni önlemler almaya karar verdiler. Onlara göre suçlular, göçmenleri AB ülkelerine illegal yollardan getiren çetelerdi. AB ülke yöneticileri çýkardýklarý yasa(k)larla savaþtan, devlet teröründen, açlýktan, insan haklarýnýn hiçe sayýlmasýndan, iþkenceden, baskýdan kaçan insanlarýn legal yollardan Avrupa'ya girmesini ve sýðýnmasýný imkansýzlaþtýrýyorlar. Geriye tek yol kalýyor, "çetelerin" yardýmýyla, ellerindeki son kuruþlarý da harcayarak, ölümü göze alarak illegal yollardan göç etmek. Ýnsan haklarýný hiçe sayan, terör estiren, baský iþkence ile iktidarlarýný devam ettiren diktatörleri ekonomik, politik ve askeri olarak destekleyen AB ülkeleri, kendi ülkelerinde yasalar çýkararak diktatörlerden kaçan, sýðýnacak bir yer arayan insanlarý "çetelerin" kucaðýna itiyorlar.

Ne i l k n e d e s o n 1 Haziran'da, Ispanya kýyýlarýna kýrýk dökük bir gemi ile Afrika'nýn çeþitli ülkelerinden gelmiþ 98 göçmen yakalandý. Yakalanýr yakalanmaz ülkelerine geri gönderilmek üzere cezaevlerine týkýldýlar.

Temmuz 1995'de 18 Tamil'li Macaristan'ýn Györ kenti yakýnlarýnda bir kamyon içinde ölü bulundu. Bu olayýn ardýndan Alman hükümeti sýðýnma yasalarýnda deðiþiklikler yaparak sýðýnmayý neredeyse imkansýzlaþtýrdý. Aðustos 1995'te biri 3 yaþýnda bir çocuk, biri hamile kadýn olan 9 Yugoslav, Alman sýnýrýnda koma halinde bulundu. 1997'nin baþlarýnda Alman polisi Zwickau yakýnlarýndaki otobanda yaptýðý bir arama sýrasýnda küçük bir kamyon içinde, birçoðu kaslar arasýnda istif olmuþ bir þekilde koma halindeyken 54 Iraklý Kürdü yakaladý. Bu insanlar Almanya'ya yasa dýþý yollardan girdikleri için (sanki yasal olarak girmek mümkünmüþ de göçmenler yasadýþý girmek istiyorlarmýþ gibi) cezaevlerine týkýldýlar ve geldikleri ülkeye geri gönderildiler. 1998'de sekiz metrekarelik kamyonda 33 Suriyeli Kürt, Bonn yakýnlarýnda, aç susuz, hasta, periþan birçoðu ölüme yakýnken bulundu. Almanya'ya kaçak girmekten yargýlanýp geri gönderildiler. Bu insanlar iþkenceye, cezaevine, bazen de ölüme geri gönderildiler. Bunlar basýna yansýyanlar, daha birçok olay basýna hiç yansýmýyor. Göçmenler AB ülkelerine ulaþamadan ya ölüyor ya da geldikleri ülkelere geri dönüyorlar. Göçmenlik trajedisi insanlýk tarihi kadar eski. Kapitalist sistemde bu trajediler hep olacak. Buna yol açan iki temel neden var. Birincisi; sistemin yol açtýðý savaþlar, diktatörler, yoksulluk ve çaresizlikler insanlarý baþka ülkelere göçe zorluyor. Ýkinci neden ise; yaþama ümidi ile sýðýnacak güvenlikli bir yer arayan insanlara AB ülkelerinin kapýlarýnýn kapalý olmasý. Legal yollardan gelmelerinin imkansýz, sýðýnmanýn neredeyse mucize olmasý. Ýnsanlarýn yaþam haklarýný hiçe sayan, sömürü için her yolu mübah gören ve göçmenliðe kaynaklýk eden düzenler ve bunlarý destekleyen AB ülkeleri bu trajedinin asýl suçlularýdýr.

A B dem okr as i geti ri r m i ? Almanya demokrasinin temsilcisi gibi bilinir. Aslýnda 1980 darbesinde Almanya'nýn Türkiye politikasýna bakýldýðýnda durum hiç de öyle görünmüyor. Alman elçisi, darbeden sonra, "geçmiþ aylarýn istikrarsýzlýðý sona erdi, üretim sektöründe artýk grevler yok" diyerek "ekonominin iyiye gittiðini" söylüyordu. Bu konuþmanýn arkasýndan Alman sermayesi Türkiye'ye aktý. Çünkü grevler, hak arayýþlarý bitmiþ, sendikalar, partiler yasaklanmýþ, demokrasi askýya alýnmýþtý. Alman parlamentosunda, hükümet (SPD/FDP koalisyonu) darbeyi selamladý, iliþkilerin askýya alýnmayacaðý garantisi verdi. Ýnsan haklarý konusunda en karanlýk dönem olan 12 Eylül darbesinden birkaç hafta sonra, insanlar darbenin zulmünden sýðýnabilecekleri bir ülke ararken Almanya Türkiye'ye vize uygulamasý baþlattý. Þu anda iktidarda olan SPD-Yeþiller hükümeti "göçmenlik yasasý" tartýþmalarýnda insan haklarý konusundaki gerçek yüzlerini gösteriyorlar. Kohl hükümetinden devraldýklarý politikalarý sürdürmekte kararlýlar. Belli sayýdaki göçmenin Almanya'ya gelebilmesine olanak verecek olan bu yasa Almanya'ya giriþ için "Alman ekonomisinin yararýna olmasý" kriterini koymak ve sýðýnma yasasýný kaldýrýlmak istiyor. Yani iþkence görmek, düþüncelerinden dolayý ceza almak, ýrzýna geçilmesi vs. Almanya'ya sýðýnmak için kriter olmaktan çýkarýlmak isteniyor. Çünkü böylesi insanlara Alman ekonomisinin ihtiyacý yok. AB ülkeleri Dýþiþleri Bakanlarý böylesi bir yasanýn tüm AB ülkeleri için geçerli olmasý yönünde çalýþmalar yapýyorlar.

Ecevit, Bahçeli ve Yýlmaz arasýndaki Kurt-Kuþ-Arý, kimin kimi yiyeceði, kimin kimi sokacaðý tartýþmalarý sürerken meclis aleminde büyük bir aklama operasyonu gerçekleþti. Susurluk baþ sanýklarýndan Mehmet Aðar ve her türlü yolsuzluk, usulsüzlük, dolandýrýcýlýðýn liderleri Yýlmaz ve Çiller gibiler meclis tatile girmeden önce teker teker aklandýlar. "Dürüst ve güvenilir" Ecevit geçmiþ dönemin bütün pisliklerini büyük bir memnuniyetle akladý. Yýllardýr Meclisteki koltuklarýndan çýkar çevrelerine para hortumlayanlar, yedi sülalesinin ceplerini dolduranlar, verdiðimiz oylarý trilyonluk vurgunlara dönüþtürenler meclis genel kurulunda isimlerini temizlediler. Aklama operasyonundan sonra Yýlmaz'ýn kabinede görev alacaðý açýklandý. Ecevit Yýlmaz'ý aklamakla yetinmedi bir de Baþbakan Yardýmcýlýðý koltuðu hediye etti. Baklava çalan çocuklar yýllarca hapislerde çürütülürken trilyonlarý hortumlayanlara hiçbir þey olmuyor. Ecevit, "adalet ve demokrasi" söylevleri verirken pis defterleri kapatýyor, temiz toplum özlemlerimizi çiðniyor. Onlar affetti ama biz affetmiyoruz. Ankara Sosyal Araþtýrmalar Merkezi (ANAR) tarafýndan yapýlan Türkiye Gündemi anketine yanýt verenlerin yüzde 58'si

Yýlmaz'ýn aklanmasýna karþý çýktýklarýný söylüyor. Meclis'in çalýþmadýðýný düþenenler ise yüzde 41 oranýnda. Meclis'e güvenmiyoruz.

Bu nasýl ist ikrar ? Ecevit bütün bunlarý siyasi istikrar adýna, hükümetin bozulmamasý için yaptýðýný söylüyor. Ecevit Demirel'i yeniden seçtirmek için her türlü pis pazarlýðý yaparken de "istikrar" demiþti. Bu ne biçim istikrar ki her türlü pisliðin bahanesi haline geliyor. 2002'ye kadar uygulamak istedikleri istikrar paketinin özü iþçilerin, yoksullarýn, tarým üreticilerinin gelirlerini düþürüp patronlara hortumlamak. Ecevit istikrar paketi hedeflerinin tutmayacaðýný bildiði halde "iþçiyi ücret artýþý konusunda uyarýyor", TÜSÝAD Baþkaný, "istikrarý bozan siyasi gündem istemiyoruz" diyor. Sabancý ise Meclis'deki Yüce Divan oylamasý öncesinde "Mesut Yýlmaz'ýn elini öpün" diyor. Ecevit iþçiye kükrüyor, patrona gülüyor. Bu pislik düzenin devamý için "Yýlmazlar, çeteler, Susurlukçular aklanýr" diyor. Onlarýn istikrarý yoksulluk, adaletsizlik ve kirlenmiþliðin kurumsallaþarak derinleþmesi ve yayýlmasýdýr. Biz böyle bir istikrar istemiyoruz. ANAR'ýn araþtýrmasýna göre, "siyasi istikrarýn bozulmamasý için hükümete devam"

diyenler sadece yüzde 33.9. "Enflasyonu düþürmek için iþçi ve kamu çalýþanlarýnýn ücretlerinin düþürülmesine karþý olanlar" yüzde 65,2. Toplumun yüzde 64,6'sý "Memur ve iþçilerin düþük ücretleri protesto etmek için gösteri yapmasýný" onaylýyor. Yüzde 71 ise hükümetin enflasyonu düþüreceðine inanmýyor. Nüfusun yüzde 43.8'i istikrar programýnýn çöpe atýlmasýný istiyor. Medyanýn, patronlarýn ve yöneticilerin "her þey istikrar için" dediði bir dönemde, çok önemli sayýda insan istikrarýn bedelini ödemek istemiyor ve bu pislikten býktýk diyor.

Su surlukla hesap laþmak Bu Meclis'ten yükselen pis kokulara artýk burnumuz dayanmýyor. Gerçek bir temizlik istiyoruz. Bunun için Susurluk devleti ile hesaplaþmak zorundayýz. Susurluk birkaç kaçakçý, tetikçi deðil; devletin ordusu, polisi, milletvekiliyle kurduðu bir pis iliþkiler zinciridir. Dev-

ve tek baþýna iktidara gelmesini engellemek için faþizme karþý olan tüm güçlerin birlikte mücadele etmesi gerekiyor.

K i m e þ ik a y e t e d e c e k t im ?

let, 1970'lerde Aðca, Kýrcý, Çelik ve Çatlý'lar sola karþý silahlandýrýldý. Tüm bu isimler ülkücüydü. MHP Susurluk'un partisidir. Bugün MHP ile hesaplaþmadan Susurluk ile hesaplaþmak mümkün deðildir. MHP'nin hükümette kalmasýna izin vererek Susurluðu temizlemek bir hayaldir. MHP'nin kamuoyuna vermeye çalýþtýðý "temizliðin partisi" imajýný, bizler gerçek yüzlerini ortaya çýkararak deþifre edebiliriz. Ecevit, MHP'nin güçlenmesine neden oluyor. Katil sürüsünün güçlenmesini

Susurluk davasýndan sadece bir kiþi hüküm giydi. Yaþar Öz, teþekkül oluþturmak ve yurtdýþýna eroin ihraç etmekten 15 yýla mahkum oldu. Yaþar Öz'ün anlattýklarý ise devlet-çete iliþkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Öz, "Mehmet Aðar'ýn ricalarýný yerine getirdiðini" söylüyor. Aðar aklandýðý için de "tek baþýma mý teþekkül" kurdum diye isyan ediyor. Susurlukta ölen Abdullah Çatlý'yý niye ihbar etmediði sorusuna da "Çatlý'nýn üst düzeydeki emniyet görevlileri ve siyasilerle iliþkisi vardý, kime þikayet edecektim" diyor. Birleþmiþ Milletler'in yayýnladýðý bir rapora göre Batý'ya giden uyuþturucularýn yüzde 70'i Türkiye üzerinden geçiyor. Bu uyuþturucularýn "güvenlik güçleri"nin eskortunda Türkiye'yi geçtiðini artýk kimse gizleyemiyor. Mehmet Aðar'ýn Ýsrail'den aldýðý ve Hizbul-kontra'nýn ellerinde kaybolan silahlarýn parasý bu þekilde finanse ediliyordu. Bu pis döngünün failleri Susurluk devleti için çalýþýyorlardý. Susurluk devleti, Aðar gibi adamlarýný korumaya devam ediyor. Meclis Susurluk devletini temizlemiyor, aklýyor.

DÜNYA SATILIK DEÐÝL

Yunanistan’da Nazi saldýrý

IMF ve Dünya Bankasý'nýn Prag zirvesine karþý 26 Eylül Küresel Eylem Günü çaðrýsý

ANTÝ-FAÞÝST MÜCADELE

Geçen Aralýk'ta Seattle'da ve Nisan'da Washington'da izlediðimiz ve kutladýðýmýz türden büyük bir antikapitalist gösteriyi þimdi Avrupa'da örgütleyebiliriz. Doðu Avrupa devrimlerinden on yýl sonra uluslararasý sermayenin temsilcileri Prag'da Uluslararasý Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasý zirvesi için toplanacaklar. IMF, doðu Avrupa ve Rus ekonomilerini çökerten, Yugoslavya'yý milliyetçiliðe ve savaþa sürükleyen istikrar paketlerinin sorumlusudur. Jakarta'dan, Accra'ya dünyanýn her tarafýnda devletlerin sosyal harcamalarýný kesmesini, kitlelerin yaþam standartlarýný aþaðý çekmesini talep ediyor. Dünyanýn bir çok ülkesini felç eden borç ödeme programlarýný dayatýyor. Her yýl tedavi edilebilir hastalýklardan dolayý 17 milyon çocuk ölüyor. Birleþmiþ Milletler Geliþme Programý'nýn hesaplarýna göre, dünyada genel saðlýk hizmetleri, temiz su, temel gýda, eðitim gibi zorunlu ihtiyaçlarý karþýlamak için sadece 40

milyar dolar gerekiyor. Bu para geçen yýl Nato'nun Yugoslavya'da savaþa harcadýðý parayla ayný. Yoksulluk sadece geliþmekte olan ülkelere özgü deðil. ABD'de çocuklarýn %21'i, Ýngiltere'de %20 'si yoksulluk içinde yaþýyorlar. Oysa, Microsoft'un sahibi Bill Gates'in kiþisel zenginliði 60 milyar dolar. ABD nüfusunun %40'ýnýn sahip olduðu zenginlikten daha fazlasýna sahip. 40 bin kiþi dünya ticaretinin %80'nini kontrol ediyor. Prag Zirvesi'nde bunlarýn 20 bini bir araya gelecek. Seattle'da olduðu gibi amaçlarý büyük þirketlerin önündeki engelleri kaldýrmak için dünya ticaretini daha fazla liberalleþtirmek. Ýngilter'de Blair, Almanya'da Schröder, Fransa'da Jospin, Yunanistan'da Simitis, Ýspanya'da Aznar hükümetlerinin hedefi Doðu Avrupa hükümetleriyle ortak. Hükümetlerin sosyal demokrat veya saðcý olmasý bir þey deðiþtirmiyor. Prag, Avrupa iþçi sýnýfýna serbest piyasa uzlaþmacýlýðýna karþý baþarýlý bir karþý duruþ

gösterme olanaðý sunuyor. Tüm Avrupa'da Prag'ý Seattle'a dönüþtürmek için harekete geçmek zorundayýz ve Seattle'da olduðu gibi küresel patronlarýmýzýn toplantýsýný durdurmayý hedeflemek zorundayýz. Bizler, Prag'a en geniþ katýlýmý saðlamak için çalýþma kararlýlýðýndayýz. Kapitalizm savaþlar veya ekolojik yýkýmlarla insanlýðý ve dünyamýzý yok ediyor. Küçük bir azýnlýðýn çýkarý için büyük çoðunluða korkunç bedeller ödeten bu dünya sistemini temizlemek için haydi bir araya gelelim.

Socialist Workers Party, Ýngiltere Socilisticka Solidaridita, Çek Cumhuriyeti Pracownicza Demokracja, Polonya Linksruck, Almanya Socialist Workers Party (SEK), Yunanistan Socialisme Par En Bas, Fransa Internationale Socialisten, Hollanda Socialist Workers Party, Ýrlanda Internasjonale Socialisterr, Norveç Workers' Democracy, Güney Kýbrýs Izquierda Revolucionaria, Ýspanya Internationale Socialister, Danimarka

Yunanistan'daki aþýrý sað, kilisenin kimlik kartlarýndaki din kýsmýnýn kaldýrýlmasý uygulamasýna karþý yürüttüðü kampanyadan güç alarak saklandýðý yerden çýktý ve sola saldýrdý. Simitis hükümetinin Arnavut ve çingenelere karþý yarattýðý genel ýrkçý atmosfer de aþýrý saðýn güven kazanmasýný saðlýyor. Nazi "Altýn Haç" örgütü Sosyalist Ýþçi Partisi (SEK) gazete satýcýlarýna son dönemde iki kez saldýrdý. Partinin kitapevi ýrkçýlýk karþýtý kitaplarý sergilediði gün faþistlerin saldýrýsýna uðradý. Kitapevinde çalýþan iki kiþiyi býçakla tehdit eden faþistler kitapevini yaðmaladýlar ve camlarý kýrdýlar. Faþistler, çevredekilerin müdahalesi karþýsýnda kaçmak zorunda kaldýlar. Kaçarlerken "Yaþasýn Nazizm" diye baðýrýyorlardý. Atina'da ve Selanik'te ýrkçýlýk karþýtý göstericiler 4 Temmuz'da bu saldýrýlarý protesto ettiler. Anti faþist gösterilere iki büyük sendika federasyonu (GSEE ve ADEDY), Atina Ýþçi Merkezi, hastane çalýþanlarý ve öðretmenler sendikasý Synaspismos'un da içinde olduðu sol partiler, ýrkçýlýk karþýtý gruplar, göçmen ve azýnlýk örgütleri destek verdiler. Yunanistan'daki olaylar iki þeyi gösteriyor. Birincisi politikacýlarýn ýrkçýlýk ve milliyetçilik kartýný kullanmalarý faþist saðýn güven kazanmasýna yol açýyor. Ýkincisi, faþist saldýrýlarý geri püskürtmek için kitlesel mücadele mümkün.

Ecevit "MHP'nin ne yapmak istediðini anlamýyorum?" diyor. O kadar salak bir adam olmadýðý, anlamazdan geldiði ortada. Bahçeli kendisi söylüyor: "Güvercinin bir kurdu yediði nerede görülmüþ. Sabýrlý olmak zorundayýz. Adýmlarýmýzý atarken, iyi düþünmek ve dikkatli olmak zorundayýz. Yoksa ANAP, DYP, FP'nin konumuna düþeriz. RP gibi tepetaklak gideriz. MHP bir yýlý aþkýn bir süredir iktidarda sýnav veriyor. Halkýn gözünde henüz sýnavý geçmedik. Millet bizi deniyor. Bunlarý düþünerek birlik, beraberlik içinde partimizi tek baþýna iktidara getirmek için gece-gündüz çalýþýyoruz, daha çok çalýþmamýz gerekiyor." MHP merkez saðýn oylarýna gözünü dikmiþ vaziyette. Temel faþist politikalarýnda hiçbir deðiþiklik yapmaksýzýn daha fazla merkez sað oy kapmak üzere saygýdeðer politikacý rolünü oynuyor. Hükümeti meþrulaþmak ve kadrolaþmak için kullanýyor.

M H P ' y i n a s ýl d u r d u r a c a ð ý z ? MHP 18 Nisan genel seçimlerinde yüzde 18 oy almýþtý. Aradan geçen dönem içinde iktidarýn MHP'yi yýpratacaðýný iddia edenler yanýldýlar. MHP iktidarý destek aldýðý tabaný geniþletmek için kullanýyor. Bugün seçim yapýlsa yüzde 22 oranýnda oy almasý bekleniyor. Þimdi ise tartýþma yön deðiþtirdi. "Ne yapalým, hükümeti düþürürsek Bahçeli Baþbakan olur" deniyor. Ne yazýk ki faþistlerin yükseliþi pasif kalarak durdurulamaz. Karþý durmadýðýmýz sürece, MHP hem faþist politikalarýný deðiþtirmeyecek hem de merkez saðýn saygýdeðer partisi rolünü oynayacak.

M H P d e ð i þ med i MHP her zaman olduðu gibi çete kimliðini sürdürüyor. Þu anda derin devletin bir kesimine saldýrarak kendilerine daha modern bir kýlýf uydurmaya çalýþýyorlar. Ancak kendi adamlarýna sahip çýkmaya devam ediyorlar. MHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Þevket Yahnici eroin yüklü TIR'larýn Türkiye üzerinden Batý'ya emniyet eskortunda gittiðini iddia ederken Abdullah Çatlý hakkýnda "...Çok sevdiðim bir insan. 12 Eylül sonrasý ne yaptýðýný bilmiyorum. Ermeni Asala terörü üzerine gönderilmiþ ve bunlarla ilgili bir iþ yapmýþsa elbette kahramandýr. Gönderildi mi, Ermeni temizledi mi bilmiyoruz.... Ama Abdullah Çatlý bu kahramanlýðý yapacak bir adamdýr" diyor. Çatlý'ya ve katliamlara sahip çýkýyor. MHP'nin yaptýðý, derin devlet içinde ucu doðrudan kendilerine dayanmayanlarý Yüce Divan'a gönderiyormuþ gibi görünmek. Bu politikalar MHP tabanýný memnun ediyor ve iyi bir seçim yatýrýmý olarak kullanýlýyor.

ruz. Egemen sýnýfýn farklý kesimlerinin derin devlet içindeki iliþkileri de farklý. Egemen sýnýf içindeki çatýþmalar sýrasýnda derin devletin kendilerine ait olmayan kýsmý feda edilerek tasfiyeye kadar gidilebiliyor. Ancak bu çatýþmalar pisliðin temizlenmesini saðlamayacaktýr. Ancak tabandan gelen bir kitle hareketi bu pisliði temizleyebilir. Mesut Yýlmaz " 1 milyon kiþi meclise yürürse Susurluk çözülür" diyordu, haklý. Egemen sýnýfýn derin devlet içindeki çatýþmalarý o kadar da güçlü olmadýklarýný, pisliðe ve faþistlere karþý kitle hareketinin kazanabileceðini iþaret ediyor.

A v u s t u r ya 'd a H a i d e r , Fr a n s a ' d a L e P e n , T ü r k i ye 'd e B a h ç e l i Faþist partinin yükseliþini engelleyecek olan iki önemli þey var. Biri faþizme karþý birleþik mücadele, diðeri iþçi sýnýfý örgütlerinin istikrar paketine karþý ekonomik ve politik mücadelesi. Faþist partilerin ekonomik ve politik istikrarsýzlýk döneminde büyümesi ve politikalarý parlamento düzeyinde belirler hale gelmesi sadece Türkiye'de deðil uluslararasý düzeyde bir tehdit oluþturuyor. Avusturya'da Haider gibi faþist bir partinin %21 oy alarak hükümet ortaðý olmasýna karþý yükselen anti faþist mücadele (Haider'e karþý 300.000 kiþilik gösteri yapýldý) Haider'i istifaya götürdü. Ancak Haider'in partisi hala hükümette ve patronlarýn istikrar paketini hayata geçiriyor. Sosyal Demokrat liderlik hükümete karþý mücadelenin liderliðini yapacaðý yerde "zaman verelim, bekleyelim, görelim" diyor. Fransa'da 90'larýn baþýndaki seçimlerde Le Pen'in faþist partisi %15 oy alarak bir çok bölgede iktidarý almýþtý. Ancak 1995 Aralýk ayýnda istikrar paketine karþý geliþen genel grev dalgasý sað hükümeti düþürmekle kalmadý, anti faþist mücadelenin önünü de açtý. Sonunda Le Pen'in Ulusal Cephe Partisi bölünerek tekrar marjinalleþti.

M H P 'n i n t e k b a þ ý n a i k t i d a r ý n ý e n g e l l e ye b i l i r i z

Medya ve politikacýlar sýradan insanlar açýsýndan çok net olan bir gerçeði atlýyorlar. MHP büyük bir tehlike. Faþistleri hükümetten, sendikalarýmýzdan ve normal politik hayattan tecrit etmek için MHP'yi deþifre etmeliyiz. Hükümetin düþmesi durumunda Bahçeli'nin baþbakan olmasý ancak mücadelenin olmadýðý bir ortamda gerçekleþebilir. Ecevit havlu atarak çekip giderse tabii ki Bahçeli yeni bir hükümet kuracaktýr. Ancak kitlesel bir hareket Bahçeli'yi hükümetten atarsa, faþist tehlike geri püskürtülmüþ olur. MHP'nin gerçek yüzü açýða çýkar ve alabileceði oylarý da alamaz hale gelir. Bütün hesaplarý altüst olur. Bu nedenle faþizme karþý kitle hareketi için tartýþmalýyýz. Böyle bir hareket henüz yok. Ancak D e r i n d e vl e t t e k b a þ l ý d e ð i l çok sayýda insan böyle bir hareketin geliþDerin devlet içinde her türlü pislik, çe- mesini istiyor ve bu mümkün. tecilik ve para iliþkileri var. Hýrsýzlarýn kenÇ i ð d em Ö z b aþ / Ce m Uz u n di aralarýnda kapýþtýklarýný sýkça görüyo-


Sayfa 8

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

NE ÝSTÝYORUZ? Büyük bir hedefimiz var: Sömürüsüz, sýnýfsýz, ezen-ezilen olmayan, sýnýrlarýn olmadýðý bir dünya istiyoruz. Ýnsanlarýn özgürce kendilerini gerçekleþtirebilecekleri, birbirlerini ezmeden, sömürmeden yaþayabilecekleri, devlet, polis, ordu, cezaevleri gibi kurumlara ihtiyaç kalmayacak bir toplumsal sistem hayal ediyoruz. Her insanýn temel ihtiyaçlarýnýn kolaylýkla karþýlandýðý, insanlarýn bireyci deðil kolektif, çýkarcý deðil paylaþmacý, rekabetçi deðil dayanýþmacý, saldýrgan deðil uzlaþmacý olmasýný saðlayacak bir dünya istiyoruz.

Ya barbarlýk, Ya sosyalizm Böylesi bir toplum yaratmak için gerekli kaynaklara, bilgiye, üretim kapasitesine sahibiz. Ancak hayal ettiðimiz toplumu yaratma yolunda önümüzde büyük bir engel var: Kapitalizm. Birleþmiþ Milletler'e göre, bugün sahip olduðumuz teknoloji, tarým alanlarý, emek gücü ve makineler kullanýlsa dünya nüfusunun 11 katýný besleyecek kadar yiyecek üretmek mümkün. Oysa her yýl birkaç yüz milyon insan yeterli yiyecek bulamadýðý için ölüyor. Türkiye dünyanýn en büyük 16'ýncý ekonomisi olmasýna karþýn insani geliþmiþlik düzeyinde 174 ülke arasýnda 85'inci sýrada bulunuyor. Ama yine de Türkiye'de silahlanmaya ayrýlan para eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik alanlarýna ayrýlan paradan kat kat fazla. Peki kaynaklarýn nasýl kullanýlacaðýna kim karar veriyor? Ýçinde yaþadýðýmýz sistemde kaynaklar, bilgi ve üretim bir avuç azýnlýk tarafýndan kontrol ediliyor, kararlarý onlar veriyorlar. Dolayýsýyla sistem çoðunluðun deðil, azýnlýðýn çýkarlarýna uygun olarak çalýþýyor. Her þey yönetici sýnýfýn kâr etme önceliðine göre kararlaþtýrýlýyor. Kâr ve rekabete dayalý kapitalist sistem iþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn ortaya çýkmasýna neden oluyor. Zenginliði üreten büyük çoðunluk ürettiðinden gittikçe daha az pay alýp yoksullaþýrken bir avuç yönetici zenginleþiyor. Kapitalistlerin uluslararasý rekabeti, milyonlarca kiþinin ölümüne neden olan savaþlara, ambargolara yol açýyor. Bu durum, Alman devrimci Rosa Lüksemburg tarafýndan geçtiðimiz yüzyýlýn baþlarýnda þöyle özetleniyordu: "Ya barbarlýk, ya sosyalizm." Sosyalizm, yani iþçi sýnýfýnýn kolektif olarak bütün zenginliði, üretimde kullanýlan her þeyi, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesi, bu barbarlýðýn tek alternatifidir. Sosyalizm, iþçi sýnýfýnýn kendisini devlet olarak örgütle-

diði toplumsal sistemdir. Bu sistemde bütün güçler (yasama, yürütme, yargý) ve üretim araçlarý (makineler, ofisler, bilgisayarlar vb) aþaðýdan yukarýya doðru örgütlenmiþ iþçi konseylerinin denetimindedir. Ýþçilerin konseylerdeki temsilcileri, ortalama bir iþçinin ücretinden daha fazla ücret alamazlar. Sahip olduklarý olanaklar ve yaþam koþullarý ortalama bir iþçinin sahip olduðundan daha fazla olamaz. Temsilciler, onlarý seçenler tarafýndan her an görevden alýnabilirler. Bu sistemde düzenli ordu ve polisin yerini milisler alýr. Yargýçlar da týpký temsilciler gibi seçimle iþbaþýna gelirler ve her an görevden alýnabilirler. Sosyalist ekonomide öncelik insan ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasýdýr. Ýhtiyaçlar, konseyler aracýlýðýyla belirlenirler. Bu ihtiyaçlarýn karþýlanabilmesi için merkezi plan yapýlýr. Ýhtiyaçlarýn belirlenmesi aþaðýdan yukarýya doðru demokratik bir þekilde yapýlacaðý için mal ve hizmet çeþidi þimdikinden çok daha fazla olacaktýr. Eðitim, bireylerin kendini gerçekleþtirebilmesine yardýmcý olacak þekilde düzenlenecek, rekabetin yerini dayanýþma, sýnavlarýn yerini ortak projeler alacaktýr.

Aþaðýdan sosyalizm Ýnsanlýðýn yarattýðý zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlmasýný saðlayabilecek tek güç iþçi sýnýfýdýr. Çünkü iþçi sýnýfý el koyacaðý üretim araçlarýný kolektif kullanmak zorundadýr ve sýnýfsal pozisyonundan vazgeçmeye hazýr olan tek sýnýftýr. Sosyalizm ancak ve ancak iþçi kitlelerinin kendi eylemiyle, bizzat bu kitleler tarafýndan kurulup korunabilir. Bunun dýþýndaki her çözüm, yine bir azýnlýðýn iktidarýyla sonuçlanýr. Bir toplumdaki günlük yaþamý kontrol eden güç o toplumdaki hakim fikirleri de belirler. Yüzyýllardýr sömürü ve ezme ezilme iliþkisi içinde yaþayan, birbiriyle savaþan, bencil, çýkarcý, rekabetçi duygularla donatýlmýþ insanlarýn bir günde sütten çýkmýþ ak kaþýk olmasý beklenemez. Ýþçiler de, týpký diðer toplumsal kesimler gibi, ýrkçý, milliyetçi, mezhepçi, cinsiyetçi vb fikirlerin etkisi altýndadýrlar, yüzyýllarýn pisliðini, yanlýþ fikirleri taþýmaktadýrlar. Bu pislik ancak günlük yaþamdaki altüst oluþlar sýrasýnda kýrýlabilir ve hýzlý bir deðiþime uðrayabilir. Marks, þöyle der: "Devrim zorunludur. Çünkü yönetici sýnýfý baþka yolla yýkmak mümkün deðildir. An-

cak devrimin zorunlu olmasýnýn nedeni sadece bu deðildir. Yönetici sýnýfý alaþaðý eden sýnýf, kendisini yüzyýllarýn pisliðinden temizlemeyi ve yeni bir toplum kurmaya uygun hale gelmeyi yalnýzca devrim sýrasýnda baþarabilir." Ýþçilerin kendisini deðiþtirebilmesini saðlayacak kitlesel iþçi mücadeleleri olmaksýzýn yeni bir toplum yaratmak mümkün deðildir. Bu nedenle iþçi sýnýfýnýn aktif katýlýmýnýn olmadýðý (destek vermesi yetmez!) devrimlerle sosyalizm kurulamaz. Marks ve Engels, 1848 yýlýnda kaleme aldýklarý Komünist Manifesto'da þöyle derler: "Daha önceki bütün tarihsel hareketler, azýnlýk hareketleri, ya da azýnlýklarýn çýkarýna olan hareketlerdi. Proleter hareket, büyük çoðunluðun, büyük çoðunluk çýkarýna olan özbilinçli, baðýmsýz hareketidir." Küba, Çin, Nikaragua ve Doðu bloðu ülkelerinde, kendilerini "sosyalist" olarak tanýmlayan gruplarýn iktidarý ele geçirmeleri ile sosyalist devrim arasýnda büyük ve önemli bir fark vardýr. Ýþçi iktidarý, ancak ve ancak iþçi sýnýfýnýn kendi eseri olabilir; bir grup kahraman gerilla, bir grup fedakar aydýn ya da tek hedefi sosyalizm olan bir partinin iktidara gelmesi iþçi sýnýfýnýn (ve dolayýsýyla insanlýðýn) kurtuluþunu saðlayamaz. Ýþçiler sosyalizmi ancak aþaðýdan yukarýya doðru örgütlenmiþ iþçi konseyleri (sovyetler) aracýlýðýyla gerçekleþtirelebilirler.

Reform deðil devrim Marksistler toplumlarý anlamak için alt yapý ve üst yapý kavramlarýný kullanýrlar. Eðitim, kültür, devlet, din, gelenek, yargý, parlamento, sanat, yasalar vb toplumun üst yapýsýný oluþturur. Üretimde kullaný-

lan araç gereçler, makineler, teknoloji, emek (üretici güçler) ile üretici güçleri kullanan toplumsal gruplarýn (örneðin iþçiler ve patronlar) birbirleri ve üretici güçlerle olan iliþkileri (üretim iliþkileri) alt yapýyý oluþturur. Yani alt yapý, üretimde kullanýlan araç gereçlerin kimin kontrolünde olduðunu, neyin ne kadar, ne zaman, üretileceðine kimin karar verdiðini, yaratýlan zenginliðin paylaþýmýnýn nasýl yapýldýðýný bize gösterir. Materyalist yaklaþýmýn temelinde, idealist felsefi yaklaþýmýn tam tersine, "alt yapýnýn üst yapýyý belirlediði" görüþü hakimdir. Elbette ki alt ve üst yapýlar karþýlýklý olarak birbirlerini etkilerler, ama belirleyici olan alt yapýdýr. Eðer yeni bir toplumsal sistem kurmak istiyorsak hem alt hem de üst yapýnýn kökten deðiþmesi gerekmektedir. Sadece üst yapýnýn bazý kurumlarýný deðiþtirerek (örneðin parlamentoda çoðunluk olarak, ya da devleti ele geçirerek) yeni bir toplumsal sistem yaratýlamaz. Kaldý ki, bu sistemin bütün kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý, yönetici azýnlýðý korumak için çoðunluðu denetim altýnda tutmak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilse bile iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna uygun olarak kullanýlamaz. Sistemin temeli (alt yapý) tamamen deðiþtirilmedikçe yapýlacak iyileþtirmeler (reformlar) hep saldýrý altýnda olacaktýr. Sosyalizm için iþçilerin kitle eylemleri, bir iþçi devrimi zorunludur. Ancak unutmamak gerekir ki devrimciler reformlar mücadelesinin en saðlam militanlarý olmak zorundadýrlar. Bizler iyileþtirmelere karþý deðiliz, aksine iyileþtirilmelerin yetersiz ol-

duðunu, kalýcý çözüm için devrim gerektiðini savunuyoruz.

Enternasyonalizm Enternasyonalizm (uluslararasýcýlýk) fikri kapitalizmin iþleyiþinden çýkmaktadýr. Marks, Birinci Enternasyonal'in (ilk uluslararasý iþçi partisi) tüzüðünde bu konuya þöyle iþaret ediyordu: "...iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu ne yerel ne de ulusal bir sorundur; modern dünyanýn bütün ülkelerini kapsayan toplumsal bir sorundur." Enternasyonalizm, sýnýfsal çýkarlarýn her zaman en önde, ulusal çýkarlarýn önünde tutulmasýdýr. Toplumdaki temel ayrým iþçi sýnýfý ile yönetici sýnýf arasýndadýr. Türk iþçileri için, örneðin Yunan ve Arap iþçiler dost, Türk yönetici sýnýfý düþmandýr. Enternasyonalizmin özünü, Birinci Dünya Savaþý çýktýðýnda Alman devrimci Karl Liebknecht'in "asýl düþman evdedir" þeklindeki tutumu özetlemektedir. Rosa Lüksemburg'un "bizden Fransýz veya baþka yabancý kardeþlerimizi öldürmemizi bekliyorlarsa onlara kesinlikle 'hayýr' yanýtý vermeliyiz" þeklindeki çaðrýsý ise enternasyonalizmin gerçek yaþamda ne anlama geldiðinin mükemmel bir örneðidir. Komünist Manifesto þöyle der: "Komünistler vatan ve milliyeti kaldýrmayý istemekle suçlanýyorlar. Ýþçilerin vataný yoktur. Onlardan sahip olmadýklarý bir þeyi alamayýz." Hangi ulus, ýrk, mezhep ya da cinsten olursa olsun bütün dünya iþçileri kardeþtir. Çeþitli uluslardan iþçileri bölerek birbirine kýrdýrtan, dünya iþçilerini karþý karþýya getiren (baþta savaþlar olmak üzere) her þeye karþý çýkmak gerekir.


1 Temmuz 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 9

NE ÝSTÝYORUZ? yin hakkýný savunmak vazgeçilemez bir ilkedir. Baþka yöntemler kullanýlarak kurulacak birlikler yine -ilk evlilikte olduðu gibi- zora dayanacaktýr.

Azýnlýklar

Tek ülkede sosyalizm mümkün deðil Ýnsanlýðýn geliþimi önünde engel haline gelen kapitalist sistem dünyayý bir ahtapot gibi sarmýþtýr. Kapitalizmin alternatifi olan sosyalizm ancak bir dünya sistemi olarak gerçekleþebilir. Tek ülkede býrakýn sosyalizmi, kapitalizm bile mümkün deðildir. Herhangi bir ülkedeki bir iþçi devrimi diðer ülkelere yayýlamaz, yalnýz kalýrsa yaþayamaz. Sosyalizmin temelinde insan ihtiyaçlarýný giderme amacý yatar. Kapitalizmin temelinde ise kâr ve rekabet. Dünya kapitalist sistemi içinde yalnýz kalan bir sosyalist ülke yaþamýný sürdürebilmek için askeri ve sanayi alanlarýndaki uluslararasý rekabetin bir parçasý haline gelecektir. Bu rekabet nedeniyle kaynaklarýn kullanýmýnda "insan ihtiyaçlarýný giderme amacý" belirleyici olmaktan çýkacak, rekabet için ne gerekiyorsa o yapýlmaya baþlanacaktýr. Tony Cliff'in benzetmesi bu durumu anlamakta çok iþe yarýyor: Çýlgýn bir köpekle bir insaný ayný odaya kapatýrsanýz ne olur? Ýnsan, keskin diþleri ve pençeleri olmadýðý için eline ne geçirirse kullanmaya baþlar. Yani saldýrgan köpek simetrisini yaratýr. Eðer insan köpeði öldürürse bu simetri biter, mutlu son. Köpek insaný öldürürse simetri yine biter, kötü son. Ama ya insan da köpek de birbirini yenemezse? Ýþte böylesi bir durumda insanýn karþýsýndaki çýlgýn köpekten farký kalmayacaktýr. Rus iþçi sýnýfý 1917 Ekiminde iktidara gelince hem içeride hem de dýþarýda bulunan kapitalist sistem taraftarlarýnýn saldýrýsýna uðradý. 1920'lerin baþýnda bu çatýþma bitti. Rus-

ya'daki iþçi devleti yenilmemiþ ayakta kalmýþtý. Ama iþçi devletine savaþ açan dýþarýdaki kapitalist güçler de yenilmemiþti. Açýk çatýþmalarýn yerini "soðuk savaþ" almýþtý. Artýk Rusya'daki her þey bu savaþýn gereklerine uygun olarak planlanýyordu, insan ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, daha iyi yaþam koþullarýnýn saðlanmasý öncelik olamazdý. Rusya'da 1917'de gerçekleþen devrim ve iþçi iktidarý ne yazýk ki diðer ülkelerdeki devrimler baþarýlamadýðý için 1928-29'daki karþý devrime yenik düþmüþtür. SSCB'dekine benzer rejimler kurulan Çin, Küba, Kamboçya, Doðu Avrupa ülkelerinde yaþanan sosyalizm deðil, bürokratik devlet kapitalizmiydi.

Ulusal sorun Sosyalizmin zaferi, her ülkede iþçi sýnýfýnýn iktidarý almasý, ulusal bölünmüþlüklerin ve sýnýrlarýn ortadan kaldýrýlmasýyla garantilenebilir. Yani dünyanýn bütün iþçilerinin birleþmesini amaçlýyoruz. Ancak ne yazýk ki günümüzde halen baþka bir ulus tarafýndan ezilen uluslar var. Örneðin Çeçenler, Kürtler, Ýrlandalýlar, Filistinliler ezilmektedir. Eðer bizler her ulustan iþçileri birleþtirmek istiyorsak ezilenlerin kürsüsü olmak zorundayýz. Her halkýn kendi kaderini tayin hakkýný, ezenlerin milliyetçiliðine karþý ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini koþulsuz desteklemeli ama gerçek kurtuluþ için iþçi iktidarý gerektiðini anlatmaktan bir an bile vazgeçmemeliyiz. Bir erkek, kocasýndan ayrýlmak isteyen evli bir kadýnla evlenmek istiyorsa öncelikle kadýnýn boþanma hakkýný savunmak zorundadýr. Sýnýrlarýn kalktýðý, uluslarýn barýþ içinde kardeþçe yaþadýðý bir dünya özlemi içinde olan sosyalistler için halklarýn kendi kaderini ta-

Rus devrimci lider Lenin, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin ayrýlmaz olduðunu anlatýrken þöyle der: "Ýþçiler, hangi sýnýfý etkilediðini gö zet mek si zin zorbalýðýn, baskýnýn, þiddetin ve kötü muamelenin her türlüsüne cevap vermek üzere eðitilmedikçe -üstelik herhangi bir bakýþ açýsýyla deðil, sosyal demokratik (sosyalist) bakýþ açýsýyla cevap vermek üzere eðitilmedikçe- iþçi sýnýfý bilinci gerçek siyasi bilinç olamaz." Lenin'in söz ettiði "gerçek siyasal bilinç" insanlýðý sýnýfsýz topluma götürmeyi hedefleyen iþçi iktidarýný hedefler. Bu ise ancak iþçi sýnýfýnýn birlikte mücadele etmesi, deðiþtirmesi ve deðiþmesi ile mümkündür. Toplumda ezilen azýnlýklarý savunmayan bir devrimci, iþçi demokrasisinin burjuva demokrasisinden çok daha ileri ve tercih edilmesi gereken bir sistem olduðunu anlatamaz. Bu nedenle sosyalistler ezilen, aþaðýlanan her türlü etnik, cinsel, dinsel, mezhepsel azýnlýðýn demokrasi, eþitlik, adalet, özgürlük mücadelesini destekler, bu gruplarýn örgütlenme haklarýný savunur.

Cinsiyetçilik Emek gücünün yeniden üretimi (esas olarak çocuklarýn yetiþtirilmesi) toplum için çok önemlidir. Ne var ki bu toplumsal yük sýnýflý toplumlarda kadýnýn sýrtýna bindirilmiþtir. Kapitalizm de, feodalizmden devraldýðý bu durumu, kendi çýkarlarýna uygun olduðu için, koruyup beslemektedir. Yaþadýðýmýz dünyada kadýnlar ezilmektedirler. Cinsiyetçi (kadýnlarý ikinci sýnýf gören, aþaðýlayan, sadece cinsel doyum aracý olarak tanýmlayan) fikirler toplumda genel kabul görmüþ durumdadýr. Hangi sýnýftan olursa olsun kadýnlar cinsiyetlerinden dolayý dezavantajlýdýrlar. Sosyalistler, kadýnlarýn ezilmesi, ikinci sýnýf muamele görmesi ve aþaðýlanmasýna karþý bulunduklarý her alanda tutum almak zorundadýrlar. Bu ezilmeye karþý kadýnlarýn mücadelelerini desteklemeli, toplumda kadýnlara karþý varolan ne-

gatif ayrýmcýlýða karþý pozitif ayrýmcý (örneðin sendika, dernek, oda vb kitle örgütlerinde kadýn kotasý uygulamasýna destek) olmalýdýrlar. Kadýnlarýn ezilmesini kökten ortadan kaldýrmak için, çocuk bakýmý ve ev iþleri yükünün toplumsal olarak taþýnmasýný saðlamak gerekir. Ancak kapitalizm buna kaynak ayýrmaz. Bu nedenle kadýnlarýn kurtuluþu da iþçi sýnýfýnýn kurtuluþuna baðlýdýr. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý da mücadele etmek zorundadýrlar.

olmak zorundadýrlar. Bunun için örgütlülüðe, devrimci bir partiye ihtiyaçlarý vardýr. Rus devrimci Troçki kendiliðinden iþçi hareketini buhara, devrimci partiyi de pistona benzetir. Buhar (kendiliðinden kitlesel hareket) olmadan piston (devrimci parti) iþe yaramaz. Ancak buharý hareket enerjisine dönüþtüren bir piston yoksa, buhar daðýlýr gider. Sosyalistler günlük mücadele içinde yer alýp en militan, en bilinçli iþçileri sosyalizm ve devrimci partinin gerekliliði fikrine ikna etmeli, devrimci bir parti inþa etmelidirler.

Devrimci parti

Kapitalist sistem burjuva demokratik bir yönetim yerine askeri diktatörlükle, faþizmle ya da tek kiþinin yönetimiyle de iþleyebilir. Ancak toplumun çoðunluðunun çýkarý için çalýþacak sosyalizm demokrasisiz olamaz. Demokrasi, sosyalizmin kalbidir. Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Marks iþçi devletinin neye benzeyeceðini, nasýl olacaðýný kütüphanede öðrenmedi. Marks'ýn öðretmeni Komün'ü yaratan Paris iþçi sýnýfýydý. Keza Rusya'daki iþçi devletinin üzerinde yükseldiði iþçi sovyetlerinin kurulmasý Lenin'in ya da Bolþeviklerin fikri deðildi. Hatta 1905 Devrimi sýrasýnda, sovyet tipi örgütlerin ilk ortaya çýktýðý anlarda, bir çok bolþevik sovyetlere karþýydý. Ancak Lenin mücadele eden iþçilerin yaratýcýlýðýndan öðrendi, sovyetlerin iþçi iktidarýnýn nüveleri olduðunu anladý. Tartýþma özgürlüðü sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirlerinden öðrenmelerinin vazgeçilmez koþuludur. Ancak, tartýþmanýn amacý birlikte hareket etmek, dünyayý deðiþtirmektir. Ayrýca deðiþtirilmek istenen sistemin yöneticileri çok merkezi hareket etmektedirler. Bu nedenle demokratik merkeziyetçilik devrimci parti için bir zorunluluktur.

Bir toplumda egemen olan fikirler o toplumu yönetenlerin fikirleridir. Kapitalist toplumda yaþayan insanlarda hakim olan fikirler kapitalistlerin fikirleridir. Günlük yaþamý, maddi hayatý kontrol edenler, o toplumun fikirlerini de kontrol ederler. Ancak kapitalist ekonomi içinde taþýdýðý hastalýk nedeniyle krizlere girer. Bu krizler iþsizliðe, düþük ücretlere, bazen de savaþlara neden olur. Ýþçi sýnýfý bedelini ödediði sürece kapitalizmin aþamayacaðý kriz yoktur. Ancak bazen iþçi sýnýfý direnir. Bu direnç yaygýnlaþýp yöneticilerin günlük yaþamdaki kontrollerini ortadan kaldýracak boyuta gelebilir. Yönetenler eskisi gibi yönetemezken, yönetilenler de eskisi gibi yönetilmek istemezler. Ýþte böylesi durumlarda devrim mümkün hale gelir. Rusya 1917, Almanya 1918-23, Ýspanya 1936, Macaristan 1956, Portekiz 1974, Ýran 1979, Endonezya 1999 bu gibi durumlara örnektir. Ancak bu durumlarýn sadece bir tanesi sosyalist bir devrime dönüþtü. Rusya 1917. Diðer ülkelerle Rusya arasýndaki belirleyici fark, Rusya'da devrimci bir durumu iþçi iktidarýna yönlendirebilecek güç ve deneyime sahip devrimci bir iþçi partisinin bulunmasýydý. Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, bugünden iþçilerin ve ezilen gruplarýn her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþmalýdýr. Sosyalistler, sistemin her türlü pisliðine karþý tepki gösteren, her adaletsizliðe, zorbalýða, baskýya karþý duran; kapitalizmin bu görüntülerini birleþtirip genelleþtirerek sistemin genel bir tablosunu çizebilen; sosyalist inançlarýný, demokratik taleplerini yaygýnlaþtýrabilmek ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþ mücadelesinin dünya tarihindeki önemini herkese açýklayabilmek için her olaydan yararlanan liderler

Parti içi demokrasi

Devrimci görev Yukarýda anlattýðýmýz fikirlere katýlan, devrimci bir parti inþa etmek gerektiðine inanan herkesi Ýþçi Demokrasisi Parti'si kuruluþu çalýþmalarýnýn bir parçasý olmaya çaðýrýyoruz. Ýþçi sýnýfýnýn insanlýðýn kurtuluþunu saðlayacak tek güç olduðunu ancak iþçilerin kendiliðinden eyleminin kapitalist sistemi deðiþtirmek için yeterli olmadýðýný düþünen herkes bu partinin inþasýna katkýda bulunmalý, geleceðimizi birlikte kurmak için bir adým atmalýdýr. Yoksulluðumuzdan, iþsizliðimizden, gelecek hakkýndaki endiþelerimizden, hastane kuyruklarýndan, sýnavlardan, adaletsizlikten, baskýlardan, çetelerden, savaþlardan baþka kaybedecek neyimiz var ki!


Sayfa 10

S ert u ð Çi ç ek

Ýþçi Demokrasisi

1 Temmuz 2000

NE YAPMALI?

Ýþçi Demokrasisi'nin hedefi sýnýfsýz, sömürüsüz bir toplum. Böyle bir toplumun yaratýlmasý için öncelikle kapitalizmin yýkýlýp yerine sosyalizmin getirilmesi, yani iþçi iktidarý gerekiyor. Ýþçi iktidarý için de iki temel koþul var: Birincisi iþçi sýnýfýnýn kitle eylemleri, ikincisi ise bu eylemleri bir iþçi iktidarýna yönlendirebilecek devrimci bir iþçi partisi. Kapitalist sistem iþçileri mücadele etmek zorunda býrakýr. Bazen bu mücadeleler bir fýrtýnaya dönüþüp bütün toplumu saran ve sarsan bir düzeye ulaþýr. Ýþçi sýnýfýnýn mücadele tarihi bu tür kalkýþmalarla doludur. Ancak böylesi devrimci durumlarýn sosyalist bir devrime dönüþtüðü tek örnek vardýr: 1917 Rus Devrimi. Tarihimizdeki diðer devrimci kalkýþmalarýn baþarýsýzlýkla sonuçlanmasýnýn temel nedeni yeterince güçlü ve deneyimli, doðru politikalara sahip devrimci bir iþçi partisinin olmayýþýdýr. Kitle grev ve eylemleri, yani milyonlarca iþçinin eskisi gibi yönetilmeye karþý çýkmasý sosyalizm için yeterli deðildir. Ýþçi sýnýfýnýn en militan, en bilinçli kesiminin, sosyalist iþçi liderlerinin sýnýfýmýzýn geçmiþ deneyimlerinden dersler çýkararak ortak hareket etmesini saðlayacak bir örgütlülük zorunluluktur. Ýþçi Demokrasisi þimdiden böyle bir örgütlülük yaratmak için mücadele ediyor.

Eþitsiz bilinç Toplumda yaþayan insanlarýn bilinçleri eþitsizdir. Politik tercihler bu eþitsizliðin göstergesidir. Türkiye'de toplumun büyük kesimi sað partileri destekler. Kimisi faþist MHP'nin, kimisi islamcý FP'nin, kimisi DYP ve ANAP gibi merkez sað partilerin fikirlerini benimser. Daha solda olanlar ise DSP ve CHP'nin fikirlerini desteklerler. Siyasi yelpazenin en solunda duran sosyalistler ise (ne yazýk ki) toplumun ancak yüzde 1-2 kadarýnýn benimsediði fikirleri temsil ederler. Bu genel tablo iþçi sýnýfý için de (üç aþaðý beþ yukarý) aynýdýr. Ýþçi sýnýfý içinde faþistlerin ve islamcýlarýn fikirleri biraz daha az, sosyal demokratlarýn fikirleri ise biraz daha fazla etkilidir. Ama iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz çýkarlarýný ve fikirlerini savunan sosyalist görüþler ne yazýk ki iþçi sýnýfý içinde de çok küçük bir azýnlýk tarafýndan benimsenmektedir. Peki neden durum böyle? Neden iþçi sýnýfýnýn büyük bölümü, kendi çýkarýna olmayan bu sistemin açýk savunucusu olan sað partilerin fikirlerinin etkisi altýnda? Ýþçi sýnýfýnýn çýkarlarýnýn yýlmaz savunucusu olan sosyalistler neden küçük bir azýnlýk? Neden kendisini "solcu" olarak tanýmlayan iþçiler bile sosyalist partilere deðil de sosyal demokrat partilere raðbet ediyorlar?

Egemen fikirler Marks, "toplumdaki egemen fikirlerin egemen sýnýfýn fikirleri" olduðunu söyler. Materyalist yaklaþým, insanýn toplumsal bir yaratýk olduðunu, insaný içinde yaþadýðý toplumun belirlediðini savunur. Buna göre, bir toplumdaki fikirsel ege-

menlik o toplumdaki maddi egemenlikten baðýmsýz olamaz. Günlük yaþamý kontrol edenler toplumun genelinin fikirlerini de belirleme olanaðýna sahiptirler. Eðitim sistemini, gazete ve televizyonlarý, iþyerlerini, okullarý, mahalleleri kontrol edenler toplumun fikirlerini de kontrol ediyorlar. Günlük sertifika satarak cep telefonu pazarlayanlarýn sertifikanýn yaný sýra bizi 20-30 sayfalýk gazetelerini (fikirlerini yani) almaya zorlamalarýnýn nedeni budur. Eðer büyük babanýz, büyük anneniz, babanýz ve anneniz sömürülmüþ, ezilmiþlerse ve siz de onlar gibi sömürülmeye, ezilmeye maruz kalýyorsanýz çocuðunuzun büyüyünce sizin gibi sömürülüp ezilmeyeceðini düþünmeniz oldukça zordur. Eðer yaþamýnýzý doðrudan ilgilendiren bir çok önemli karar hep küçük bir azýnlýkça alýnýyor, büyük çoðunluk ise buna uygun davranmak zorunda kalýyorsa baþka türlü bir sistemi hayal etmek bile zordur. "Böyle gelmiþ, böyle gider" dersiniz.

Çeliþkili fikirler Marks, "iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr" diyor. Eðer iþçiler egemenlerin fikirlerinin etkisi altýndaysa nasýl olacak da kendilerini kurtarabilecekler? Hemen umutsuzluða düþmemek gerekiyor. Günlük yaþamý kontrol edenlerin, yani yönetici sýnýfýn fikirleri hepimizi ayný oranda etkileyemiyor. Çünkü genel olarak ayný sistem içinde benzer koþullarda yaþasak da her bireyin kendi yaþam deneyimi (günlük yaþamý yani) birbirinden farklýlaþýyor. Bu da tek tek bireylerin farklý bilinçlerine neden oluyor. iþyerinizde her seferinde sendi-

kalaþma çabasý içine girenler iþten atýlmýþsa orada sendikanýn kurulabileceðini düþünmeniz zordur. Ancak iþyerinizdeki sendika kurma çabasý baþarýyla sonuçlanmýþsa bunun tersini düþünürsünüz. Alevi, Kürt, Çingene veya gayri-müslim bir ailedenseniz, kadýnsanýz ya da eþcinselseniz bu sistemin baskýcýlýðýný ve adaletsizliðini diðer insanlardan daha hýzlý görmeniz mümkün olur. Bu durumu görmek ise (toplumsal mücadelenin durumuna göre) sizi daha çok mücadele etmeye ya da daha çok sinmeye itebilir. Aslýnda tek tek iþçilerin fikirleri oldukça çeliþkilidir. Bunun nedeni onlarýn kafasýnýn karýþýklýðý deðil, hayatýn kendisinin çeliþkili olmasýdýr. Örneðin Sabancý'nýn iþçilerini ele alalým. Çoðunun kafasýnda "Sabancý'nýn onlara ekmek kapýsý açan iyi birisi olduðu" fikri ile "Sabancý'nýn onlarý sömürerek zenginliðine zenginlik katan bir asalak olduðu" fikri birlikte vardýr. Her iki fikir de temelini maddi yaþamdan alýr. Çeliþkili fikirlere bir baþka örnek de medya konusunda verilebilir. Karþýmýzý ilk çýkan 1000 kiþiye "medyaya yalan söyler mi?" diye sorsak büyük çoðunluk çok kararlý biçimde "evet" yanýtýný verir. Ancak ayný 1000 kiþiye o gün gazete ve televizyonlarda çýkan bir habere iliþkin sorular sorsak yine büyük çoðunluðun o haberin etkisi altýnda olduðunu görürüz.

Nasýl deðiþir? Marks'ýn "insan sarayda baþka, kulübede baþka düþünür" sözü yolumuzu aydýnlatýr. Eðer iþyerinde, okulda, mahalledeki kontrol patronun, müdürün, polisin elindeyse kit-

lelerin egemen fikirlerin etkisinden sýyrýlmasý olanaksýzdýr. Ne zaman bir grev olsa, ne zaman bir iþgal ya da direniþ olsa, yani ne zaman günlük yaþamýn kontrolü olaðan güçlerin (yönetici sýnýfýn) elinden kaçsa orada sol fikirler için büyük bir olanak doðar. Örneðin Kocaeli'deki SEKA fabrikasý iþçileri genellikle sað fikirlere sahiptirler. Ýçlerinde bir iki sosyalist, biraz da sosyal demokrat vardýr. Çoðu aþýrý milliyetçidir ve HADEP'i PKK'nin uzantýsý olarak görürler. Ama fabrikayý kapatma kararýna karþý direndikleri günlerde onlarý desteklemeye gelen HADEP'lileri coþkuyla karþýlayýp alkýþladýlar. Fikirlerdeki bu tür kýrýlma anlarý deðiþimi mümkün hale getirir. Eðer bütün ülke grevlerle gösterilerle sarsýlýyorsa, milyonlarca iþçi bizzat bu eylemlerin içindeyse günlük yaþamýn kontrolü ve dolayýsýyla fikirlerin kontrolü artýk önemli ölçüde egemen sýnýfýn elinden çýkmýþ demektir. Rus devrimci lider Lenin, devrimin "yönetenlerin eskisi gibi yönetemediði, yönetilenlerin de artýk eskisi gibi yönetilmek istemediði koþullarda" mümkün olduðunu söyler. Ýþçilerin bazýlarý (toplumsal altüst oluþlar yaþanmasa da) kendi yaþam deneyimleri nedeniyle sosyalist fikirlere ulaþabilirler. Ne var ki milyonlarca kiþiden oluþan iþçi sýnýfýnýn sosyalist fikirlere ikna olmasý ancak kitle eylem ve grevlerinin yaygýnlaþtýðý koþullarda mümkündür. Ýþçilerin kitleler halinde sosyalist fikirlere kaymasýný saðlayacak olan þey kendi kitlesel, kolektif eylemleridir.

Oturup bekleyecek miyiz? Eðer sosyalizm ancak iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu tarafýndan kurulup korunabilecekse ve eðer iþçi sýnýfý ancak kitle grevleri sýrasýnda sosyalist fikirlere ulaþabilecekse Ýþçi Demokrasisi oturup o günü beklemek yerine neden çýrpýnýp duruyor? Devrimci bir durumun sosyalizmin zaferi ile sonuçlanmasýný kafaya koymuþ, iþçi sýnýfý içinde azýnlýk da olsa kökleri olan ve bugünden ideolojik, politik, ekonomik her mücadelede yer alan, birlikte hareket etmesini becerebilen devrimcilere baðlýdýr. Böylesi bir devrimciler aðýnýn yaratýlmasý ise tek tek insanlarýn ikna edilmesiyle mümkündür. Bugün Ýþçi Demokrasisi'nin yapmaya çalýþtýðý þey budur.

Kimleri kazanacaðýz? Ýþçi sýnýfý içinde sað fikirlerin aðýrlýkta olduðunu, solda duran iþçilerin ise sosyal demokrat fikirlerin etkisi altýnda olduðunu biliyoruz. Ancak fikirsel olarak bize en yakýn duran iþçiler sol sosyal demokratlardýr. Bu iþçiler bu sistemin iþleyiþinden rahatsýzdýrlar, iyileþtirmeler yapýlmasý için mücadeleye hazýrdýrlar ama devrimin mümkün olduðuna inanmazlar. Daha saðdaki iþçiler ise egemen fikirlerin etkisi altýnda tutucu, sistemi savunur haldedirler. Eðer sosyalizm iþçi sýnýfýnýn kendi eseri olacaksa iþçi sýnýfýnýn çoðunluðunun sosyalist fi-


1 Temmuz 2000

Ýþçi Demokrasisi

Sayfa 11

NE YAPMALI? kirlere sahip olmasý gerekmektedir. Peki bunu nasýl baþaracaðýz? Bilmemiz gerekir ki MHP sempatizaný, DYP taraftarý bir iþçiyi etkileyip kazanabilmemiz için öncelikle iþçi sýnýfýnýn oldukça büyük bir kesimini yanýmýza çekmiþ olmak zorundayýz. Yani sosyal demokrat partilerin tabanlarýndaki iþçileri sosyalizme ikna etmeden daha saðda duran kitleleri kazanmak mümkün deðildir. Sosyalistler, fikirsel olarak aþýrý uçta olduklarýndan devrimci durumlar dýþýnda iþçi sýnýfý içinde azýnlýkta olmayý peþinen kabul etmek zorundadýrlar. Devamlý olarak "devrim ve sosyalizm mümkün, birleþirsek kazanabiliriz" propagandasý yapan, milliyetçiliðe, ýrkçýlýða, cinsiyetçiliðe, eþcinsel düþmanlýðýna (homofobiye) , emperyalizme, her türlü zorbalýk ve baskýya karþý çýkan sosyalistler iþçi sýnýfý içinde bir anlamda "mahallenin delisi"dirler. Eðer iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaksa bunun için de iþçi kitlelerinin devrimcileþmesi gerekiyorsa mücadele etmek isteyen ama devrimi mümkün görmeyen sosyal demokrat tabanýn ikna edilmesi, onlar sayesinde de geri kalan sað fikirli iþçilerin sola çekilmesi gerekiyor. Demek ki sosyalistlerin sosyal demokrat iþçileri sosyalist politikalara kazanmadan baþarý elde etmesi mümkün deðil. Dolayýsýyla, iþçilerin çoðunluðunun sosyalist bir bilinçle hareket etmesini istiyorsak, öncelikle verili durumu, yani iþçiler içinde eþitsiz bilinç olduðunu kabul etmek zorundayýz. Bu nedenle sosyalistlerin en önemli iþi, iþçilerin çoðunun "aþýrý" bulduðu devrimci fikirleri usanmadan anlatmak, pratikte uygulamaya çalýþmak ve diðer insanlarý yaptýðýmýz þeyleri birlikte yapmaya ikna etmeye çalýþmaktýr. Bunu yaparken bizi bekleyen iki tuzak vardýr.

Fýrsatçýlýk ve sekterlik Eðer fikirleriniz iþçi sýnýfý içinde azýnlýktaysa kendinizi iþçi sýnýfýnýn "kurtarýcýsý" olarak görüp geri bilinçlerinden dolayý iþçi kitlelerini aþaðýlayabilirsiniz. Bu büyük bir tehlikedir. Verili durumu anlayýp, ona uygun politika üretemediðinizde kazanmak zorunda olduðunuz iþçilerden kopmaya baþlarsýnýz. "Doðrusu bu. Gelen gelir" diyerek sosyalizmi kurmak mümkün deðildir. Çoðunluðu ikna etmek sosyalistlerin görevidir. Örneðin Ýstanbul'daki tersane direniþi. Tersanenin kapatýlmasýna karþý mücadele eden iþçiler iþyerlerine "tersaneyi kapatma, Yunan'ý sevindirme" pankartý astýlar. Tersanede çalýþan ya da dayanýþmaya giden bir sosyalist, "bu iþçiler milliyetçi, bunlar devrim yapsa da sosyalizmi kuramaz, benim bunlarla bir iþim yok" dememelidir. Böyle derse sekter davranmýþ olur. Ýkinci büyük tehlike ise fýrsatçýlýktýr (oportünizm). Bu pankartý gören bir sosyalist, "iþçiler direniyorlar, eylem yapýyorlar, þimdi anlaþamadýðýmýz noktalarý tartýþmanýn zamaný deðil, nasýl olsa ilerde halledilir" diyerek sanki hiçbir þey görmemiþ gibi davranýrsa fýrsatçýlýk yapmýþ olur.

Diyalog Devrimciler sekter ya da fýrsatçý olmamalý her fýrsattan yararlanarak diyalog kurmalý ve sosyalist fikirleri yaygýnlaþtýrmak, bilinci yükseltmek için mücadele etmelidir. Yukarýdaki örneðimize dönersek, doðru tutum, diyalog yoludur. Yani bir yandan eylemin kendisini sonuna kadar desteklemek, onun bir parçasý olmak, çekip gitmemek, ama ayný zamanda da eylemcilerin yanlýþ bulduðumuz fikirlerini tartýþmak gerekiyor. Bilmeliyiz ki bir çok iþçi eylemi basit, günlük talepler etrafýnda baþlar. Eylemlere neden olan þeyler genellikle ücret, sosyal hak, iþ güvencesi, yöneticilerin davranýþlarý, iþten atma vb konulardýr. Eylemler bazen de sadece bir tek patronu deðil de hükümet politikalarýný, bir yasayý vb h e d e f alýr. Kalýcý deðiþikliklerin, köklü çözümün devrimle, iþçi iktidarýyla sað la na bi le ce ði ni düþünen ve bunun propagan da sý ný yapan sosyalistler bu eylemleri küçümsemezler. Ýþçilerin deðiþim ve kendini savunma mücadelelerinin yanýnda yer alýp bu mücadelelerin kazanmasý için çaba gösterirler. Ufak tefek mücadeleleri kazanamayan, iyileþtirmeler (reformlar) gerçekleþtiremeyen bir iþçi sýnýfýnýn çok daha büyük ve zorlu bir mücadele gerektiren devrimi baþarmalarý ve korumalarý mümkün deðildir. Bu nedenle sosyalistler toplumdaki zorbalýða, baskýya, ezilmeye, adaletsizliðe karþý her mücadeleyi kucaklayýp asýl sorunun kapitalizm olduðunu, gerçek kurtuluþun sosyalizmde olduðunu anlatmaya çalýþýrlar. Bunu baþarabilmek için de diyalog þarttýr. Ortak talepler etrafýnda mücadele ederken farklýlýklarýmýzý saklamak, yani fýrsatçýlýk yapmak, mücadele etmek için her þeyde yüzde yüz anlaþma aramak, yani sekterlik diyalog yolunu týkayan iki büyük tehlikedir. Eðer diyalog yoksa ikna etmek ve kazanmak (dolayýsýyla sosyalizm) mümkün deðildir.

Nitelik ve nicelik Ýþçi Demokrasisi sekterlik ve fýrsatçýlýktan kaçýnarak iþçi sýnýfýnýn sola bakan kesimiyle diyalog kurmak

istiyor. Onlarý sosyalist fikirlere ikna etmek istiyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn (ve dolayýsýyla insanlýðýn) kurtuluþu ancak kendi eseri olabilir. Dolayýsýyla iþçi sýnýfý merkezli politika yapmak asla taviz verilmeyecek bir konudur. Amaç kapitalist sistemi alaþaðý edip yerine sosyalizm kurmaksa ve bunu ancak iþçi sýnýfý baþarabilecekse sosyalistlerin bütün politikalarý iþçi sýnýfýnýn birliðini saðlamayý hedeflemelidir. Bu nedenle sosyalist parti toplumun diðer ezilen kesimlerinin kürsüsü olmak, ýrkçýlýða, milliyetçiliðe, mezhepçiliðe, cinsiyetçiliðe karþý tavizsiz olmalýdýr. Ancak partinin nitelik olarak (ürettiði politikalar, teorisi vb açýsýndan) saðlam olmasý yeterli deðildir. Çok iyi fikirlerinizin olmasý tek baþýna iþe yaramýyor. Bu fikirlerin hayatý etkileyebilmesi için güç olmanýz, yani bu fikirleri yayan, tartýþan insan sa yý sý nýn yeterli olmasý zorunludur. Yani nicelik (sayý) de önemlidir. Arzuladýðýmýz, inþa etmeye ça lýþ tý ðý mýz devrimci partinin iþçi sýnýfý içinde saðlam kökleri olmasý, her iþye rin de, ma hal le de, okulda üyelerinin olmasýný saðlayamazsak devrimci durumda sosyalizmin zaferini garantileyemeyiz. Lenin'in Bolþevik partisi Þubat 1917'de çarlýðý yýkan devrimden hemen sonra böyle bir köke sahipti Bolþeviklerin en güçlü olduðu yerlerden biri olan Petersburg'daki sovyetin 1600 delegesinden sadece 40'ý bolþevikti. Halen küçük bir azýnlýktýlar. Ama sola bakan iþçilerin tanýdýðý, dinlediði, saygý duyduðu bir azýnlýk. Bu nedenle yýllarca "mahallenin delisi" muamelesi gören sosyalistler 7-8 aylýk bir süre sonra iþçi sýnýfýnýn ve sovyetlerdeki delegelerin çoðunluðunu kazanmayý baþarabildiler. Ne var ki sayýsal güç tek baþýna yeterli deðil. Örneðin 1979'da Ýran'da sayýsal olarak yeterli bir komünist parti vardý ama fikirsel olarak yeterli olmadýklarý için mollalar iktidarý ele geçirdiler ve devrim yenilgiye uðradý. 1918-23'de Almanya'da her þey hazýrdý. Ancak devrimci parti esas olarak yeterince deneyime, birlikte hareket etme yeteneðine sa-

hip olmadýðý için fýrsat kaçýrýldý. Kýsacasý nitelik ve nicelik birlikte olmak zorunda.

Liderler örgütü Ýþçi sýnýfýnýn liderlerinin partisini inþa etmeye çalýþýyoruz. Ama hangi liderlerinin? Türk-Ýþ, DÝSK, Hak-Ýþ yöneticileri de iþçi sýnýfýnýn liderleri deðiller mi? Onlarý da mý örgütlemeye çalýþýyoruz? Hayýr. Biz, iþçi sýnýfýnýn sosyalist liderlerinin partisini inþa etmeyi hedefliyoruz. Amacý sýnýfsýz, sömürüsüz toplum olan, bunun için sosyalizmin zorunlu olduðunu düþünen, sosyalizm için iþçi sýnýfýnýn birleþtirilmesi gerektiðini bilen, bu nedenle kapitalizm tarafýndan ezilen her kesimin kürsüsü olmakta kararlý ve dolayýsýyla iþçi sýnýfýnýn uluslararasý düzeyde baðýmsýz çýkarlarýný savunanlarýn partisini kurmayý hedefliyoruz. Biliyoruz ki bu niteliklere sahip olanlar toplumda azýnlýktalar ve devrimci bir duruma kadar da azýnlýkta kalacaklar. Ama devrimci bir durumu zafere taþýyacak böyle bir örgüt olmaksýzýn gittikçe barbarlaþan kapitalizme mahkumuz.

Umutluyuz Ýþçi Demokrasisi, Türkiye'nin bolþevik partisini kurmak istiyor. Bu parti, 1) Ýþçi sýnýfý merkezli politika yapmalý, 2) Sekter ve fýrsatçý olmamalý, diyalog kurmayý bilmeli, 3) Ýþçi sýnýfý içinde kökleri olmalý, 4) Sosyalist iþçi liderlerinin örgütü olmalý. Ýþçi Demokrasisi ilk iki koþulu yerine getirdiði kanýsýndadýr. Ancak 3 ve 4'üncü koþullara sahip olmadýðýnýn bilincindedir. Nasýl olacak da iþçi sýnýfý içinde kök salýp sosyalist iþçi liderlerini çatýmýz altýnda toplayacaðýz? Bunun için öncelikle politik arenada güç olmak, görünür olmak, yani en azýndan birkaç bin kiþilik bir parti olmak gerekiyor. Elbette bunu saðlarken niteliklerimizden ödün vermememiz zorunludur. Peki nasýl olacak da sýfýr noktasýndan iþe baþlayan, 1980 öncesinden gelen örgütsel bir mirasa sahip olmayan bir hareket birkaç bin kiþilik güce ulaþacak? Her þey kararlý, enerji ve kapasitesi olan, uzun zaman alacak olsa da, koþullar zor da olsa devrimci parti inþasýna ikna olmuþ, kökleri devrimci geleneðe dayanan, sert-saðlam bir çekirdeðin yaratýlýp yaratýlamamasýna baðlý. Ýþçi Demokrasisi'nin bugün yapmaya çalýþtýðý þey, moral cesaretle ve daha da önemlisi inatla, her þeye karþýn devrimci parti inþa etmeye kararlý bir çekirdek yaratmaktýr. Biz iyimseriz. Bir iþçi devrimi yenilgiye uðrarsa gelecek kuþaklar mücadeleye devam edecekler. Onlar da kaybederlerse ondan sonraki kuþak devam edecek. Bugün Türkiye iþçi sýnýfý Marks'ýn öldüðü andaki bütün dünya iþçi sýnýfýndan daha büyük. Evet, iyimseriz, çünkü gelecek her yerde iþçi sýnýfýna aittir. Bu iyimserliðimizi paylaþan, bu hedefe ulaþmak için katkýda bulunmak isteyen herkesi Ýþçi Demokrasisi Partisi kuruluþ çalýþmalarýna katýlmaya çaðýrýyoruz.


Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ

Tut ukl u anal ar ý hayk ý rý y or:

“BU NASIL DE VLE T, BU NAS IL ADALE T ! ” H ü c r e s is t e m i v e c e z a e v l e r i n d e k i k o þ u l l a r h a k k ý n d a i k i s i y a s i t u t s a ð ý n a n a s ý o la n Z e y n e p D o ð a n ' l a y a p t ý ð ý m ý z g ö r ü þ m e :

“Ýki oðlum da cezaevinde. Büyük oðlum 10 Temmuz 1995'de, küçük oðlum 12 Temmuz 1995'de tutuklandý. Birisi örgüt üyeliðinden, diðeri daha 14 yaþýnda örgüt yöneticiliðinden tutuklandý. Büyük oðlum Alýnteri gazetesinin Ankara muhabirliðini yapýyordu, basýn kartý vardý. Devlet vergisini aldýðý halde örgüt üyeliðinden yargýladý. 12.5 yýl ceza verdiler. Küçük oðluma 14 yaþýnda olduðu halde örgüt yöneticiliðinden 22.5 yýl gün verdiler. O þimdi 19 yaþýnda. Ulucanlar katliamýndan sonra gördüðümde tanýnmayacak durumdaydý. Devlet gücünü bizim çocuklarýmýza gösteriyor. Ýki tane oðlum var, onlar için yaþýyorum. Malým, caným hiç gözümde deðil, sonuna kadar mücadele edeceðim. Büyük oðlum 1996 yýlýndaki açlýk grevlerinde 52 gün TEMMUZ 2000 200.000 TL direndi, daha sonra hastalandý. Küçük oðluma abisinin hasta olduðunu duyurmak istemedim, onun da üzülmesini istemiyordum. Bu çocuklarý hücrelere attýklarýnda, yaþamalarý daha da imkansýz hale gelecek, devlet neden bizim çocuklarýmýzýn ölmesine seyirci kalýyor. Devlet, cezaevlerine hakim olamýyorum diyerek katliamlarý meþrulaþtýrmaya çalýþýyor. Dýþarýdan silah býçak sokulduðunu iddia ediyorlar, bu mümkün deðil; devlete raðmen bir toplu iðnenin girmesi bile imkansýz. Devlet bizim çocuklarýmýzý çete diye suçluyor, biz onlarýn çete olduðunu kabul etmiyoruz, düþüncelerinden dolayý içerdeler. Asýl çete kendileri. Burada ailelere büyük sorumluluk düþüyor. Kitle örgütlerine, televizyonlara, gazetelere ulaþýp sesimizi duyurmaya çalýþýyoruz. Ýþte Mirzabeyoðlu'nun durumu ortada. Saçýný, sakalýný kestiler; tek baþýna hücrede kalýrken intihar etmek istedi. Suçu veya görüþü ne olursa olsun kimse bunlarý haketmiyor. Hücre, sessiz ölüm demek. Bizim çocuklarýmýz hastalandýðýnda imkanýmýz yok diye hastaneye götürmüyorlar. Sincan cezaevine gidip gördük. Kocaman bir araziyi cezaevi için kullanmýþlar, lojman bile yapmýþlar. Buralara okul yapýlsaydý, hastane yapýlsaydý. Bu kadar parayý niye cezaevlerine harcýyorlar. Bizler basýn açýklamalarý sýrasýnda "katil devlet hesap verecek" diye baðýrdýðýmýzda bu kadar baðýrmayýn diyorlar. Emin Çölaþan bizleri "insan haklarý savunuculuðu yapan soytarýlar" diye suçluyor. Asýl soytarý kendisidir. Bizler çocuklarýmýzýn yaþamasý için mücadele ediyoruz. Basýnda buralarýn tabutluk olduðunu yazmýyorlar. Gerçekleri yazmýyorlar, bizlerin mücadelelerini göstermiyorlar, sansürlüyorlar. Haber olmasý için, ille kan kokusu mu almalarý gerekiyor. Bizim çocuklarýmýz hücrelere týkýldýðýnda diri diri çýldýrýrlar. Ben kendimi bu iþe adadým, hergün evden çýkýp bu iþle uðraþýyorum. Komþular benim yüzümü göremediklerinden þikayet ediyorlar. Ben çocuklarýmýn suçsuz olduðuna inanýyorum, devlet nan siyasi tutsaklar "ölürüz de yorlar. Tutsaklarýn kendilerini daha hücreye gitmeyiz" diyorlar. On- verebiliyorsa hesabýný kendi versin. Aladdin Çakýcý'nýn habegüvenli hissettiði koðuþ tipi ce- lar sonuna kadar direnecekler. ri olduðunda medyada hergün veriyorlar, bizler mücadele zaevlerinde bile acýmasýz katli- Peki biz ne yapacaðýz? Oturup için sokaða çýktýðýmýzda haber bile olmuyoruz. Bizlere desamlar yapan devlete güvenmiyo- onlarýn ve yakýnlarýnýn ölesiye tek olmak için gelenlere de bunlar örgüt temsilcisi, inanmayýn diyorlar. ruz. Diyarbakýr ve Ulucanlar ce- mücadelelerini mi izleyeceðiz? Adalet Bakanlýðý'na defalarca gittiðimiz halde bizlerle hiç Tutsaklarýn ve dýþarýdaki bir zaevlerinde yaþanan katliamlar gö rüþ mediler. Bizim evlatlarýmýza hiç gözüyle görüyorlar. Bidevletin tutsaklara (elbette sade- avuç yakýnlarýnýn mücadelesi (ne zim ço cularýmýz çete deðil; açlarý, yoksullarý, doðudaki ince onlarý rahatsýz eden tutsakla- kadar kahramanca olursa olsun) san la rý savunduklarý için, devlet tutuklayýp içeriye koydu. ra, mafya aðalarý ve çete üyeleri- bu zorbalýk ve vahþeti durdurmaAsýl çe te ler dýþarýda dolaþýyor. ne deðil) karþý ne denli saldýrgan ya yetmeyecektir. Devletin Benim eþim, 45-50 yaþýnda olduðu halde 3 iþ deðiþtirmek yalanlarýna karþý geniþ bir olduðunun kanýtlarýdýr. Yöneticiler bir süredir "ceza- muhalif kamuoyu yaratýlmalýdýr. zorunda kaldý. Bizler bir gün çalýþmazsak aç kalýrýz. Bunlarý evlerinin çete yuvasý olduðunu", Her sosyalist, solcu, sosyal de- görmüyorlar mý sanki? Biz nasýl adalete inanýrýz, bu nasýl dev"kontrol edemediklerini", söyle- mokrat, sendikacý, insan haklarý let, bu nasýl adalet… Evlerimizi, bizlere gelip gidenleri sürekli takip ediyorlar. yerek kamuoyunda hücre tipi ce- ve demokrasi taraftarý haberi önzaevlerini meþrulaþtýrmaya çalýþý- ceden verilen bu katliamý dur- Sürekli baskýna geliyorlar. Onlara, "doðuda yaptýðýnýz gibi yorlar. Sanki hepimizin nefret et- durmak için iþbirliði yapmak zo- ateþ açýp bizi de yakýn; sürekli bizlerle uðraþýyorsunuz, sizin tiði Çakýcý gibi çeteciler ve mafya rundadýr. Bugün bunun anlamý, gücünüz bizlere mi yetiyor" diyoruz. Hizbullah olayýný, insanlarýn kuyulara gömüldüðünü günbabalarýný yola getirmek istiyor- bütün sol ve sosyalist partilerin, ler ce televizyonlarda gösterdiler. Verdikleri haber de, yaplarmýþ da buna cezaevlerinin ya- sendikalarýn, demokratik kitle örpýsý uygun deðilmiþ gibi bir hava gütlerinin ortak bir cephe oluþtu- týklarý iþ de hiç inandýrýcý gelmiyor. Bizim hayatýmýzý sürekli veriyorlar. Bunun koca bir yalan rarak harekete geçmesinin sað- takip altýnda tutan devlet, nasýl oluyorda tüm bunlardan haolduðunu herkes biliyor. Hücre lanmasýdýr. Böylesi bir cephenin beri olmuyor. Bizleri inandýramazlar. Bizleri sahipsiz sanýyorlar, ama bizler sahipsiz deðiliz. tipi de olsa, koðuþ tipi de olsa oluþmasý için yöneticileri bekleDev let sürekli baský altýnda tutarak insanlarý kazanamaz. Ondevlet, siyasetçi, yargý ve polisle memek, tabandan dayanýþmayý iç içe geçmiþ bu çeteler cezaev- örmek, gönülsüz yöneticileri zor- larýn iyi yaþamasýna olanak tanýyarak, iþ verip rahat etmelerini saðlayarak kazanabilir. Devlet cezaevleri yaparak, bizim lerinde keyif çatmaya devam lamak gerekir. ço cuklarýmýzý öldürerek, büyüklüðünü gösteriyor. Böyle büBu yolda atýlacak ilk adým Ýnedecekler. Ama bu arada özellikyük lük olmaz. le siyasi tutsaklar ve "kader kur- san Haklarý Derneði'nin baþlattýDep remde onbinlerce insan ölürken, sakat kalýrken, evbaný" diye bilinen kapitalizmin ðý imza kampanyasýný kitleselleþkurbanlarý üzerindeki baský daha tirmek, bulunduðumuz her alan- siz kalýrken büyük devlet neredeydi? Bizlerin karþýsýna askerda kullanmak, üyesi olduðumuz le, polisle çýkan devlet, depremde insanlar ölürken seyirci da artacak. Devletin "reform" olarak ta- parti, sendika, demokratik kitle kaldý. Devlet böyle yaparak bizim gözümüzde daha da küçünýttýðý yeni tip cezaevleri tutsak- örgütünün bu kampanyayý hem lüyor. Devlet hücrelere koyarken, toplu ölümlere neden ollara eziyet etmenin yeni bir yolu- resmen hem de fiilen destekle- duðunda bunun hesabýný nasýl verecek? Çocuklarýmýz sonuna kadar direnmekte kararlý, "anne bizden ümidini kes, öledur. Ödediðimiz vergilerin yeni mesini saðlamaktýr. ne kadar direnip, mücadele edeceðiz, hücrelere sokamayaYeni ölümlere tanýk olmak ishücreler yapýlmasý için deðil cak lar bizi" diyorlar. Biz onlarýn yaþamalarýný istiyoruz, onun okul, hastane yapýlmasý için kul- temiyorsak, tutsaklarý ve aileleriiçin sokaklarda mücadele ediyoruz.” ni yalnýz býrakmayalým. Haydi gölanýlmasýný istiyoruz.

DEMOKRASÝSÝ

YIL: 2 SAYI: 17

1

Hü c re t i p i c e z a e v l e ri

KATLÝAMI ENGELLEMEK ÝÇÝN GÖREV BAÞINA!

Adalet Bakanlýðý yapýmý tamamlanan altý yeni F tipi (Hücre Tipi) cezaevini Aðustos ayýnda kullanýma sokmaya hazýrlanýyor. Tutsaklar arasý dayanýþmayý ve güç birliðini engellemeyi hedefleyen F tipi cezaevleri uygulamasýyla zaten özgürlükleri ellerinden alýnarak cezalandýrýlan insanlarý ikinci bir kez daha cezalandýrmak amaçlanýyor. Tutsaklarýn, cezaevi yönetimleri karþýsýnda tamamen savunmasýz kalmasýna yol açacak bu uygulamayla tutsaklarýn kiþiliklerini zayýflatmak, onlarý manen tüketmek isti-

Bugün cezaevlerinde bulu- rev baþýna!

T ü l a y K o ç a k / G ü ne þ Y ý l dý r ý m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.