2007/07 191254 SAYI:
(KDV DAH‹L) Temmuz 2007 5 YTL
BA⁄IMSIZ ADAYLAR ANLATIYOR
Efle¤in sevmedi¤i ot burnunda bitecek 74
“BÖLGE”DEN SEÇ‹M TAHM‹N RAPORU
Artılar, eksiler, çarpılar L Y O N A R N A S E N T E
L A fi A L A
ORHAN DO⁄AN’IN ARDINDAN
Wish you were here! fi‹KE YAPARAK DÜfiTÜ, AKP’YLE ÇIKTI
Kasımpafla dümenleri HAFR‹YAT’IN ALTERNAT‹F SEÇ‹M AF‹fiLER‹
Söylenmeyeni söylüyoruz EfiC‹NSELLER‹N ONUR HAFTASI
Herkes bir ezbere do¤ar TOM MORELLO - NOAM CHOMSKY
Rıza ve direnifl
KARA TREN: ULUS BAKER (14 Temmuz 1960 - 12 Temmuz 2007)
Zaman›m›z›n zamand›fl› bir kahraman› Fikir hayat› kalburüstü bir düflünürü, istisnaî bir flahsiyeti yitirdi. Ulus Baker’in ard›nda b›rakt›¤› denemelerinin, makalelerinin her biri bafll› bafl›na bir eserdi, arkadan gelecek flaheserlerin habercileri gibiydi. Ama olmad›, ecel erken geldi, hem de kahredici erkenlikte. Onu ça¤›ran, ›srarla ça¤›ran kendisiydi. Kendisine hiç bakmad›, kim bilir neden, karaci¤erine hiç aman vermedi. Nadir rastlanan enginlikte bir ufku, hayret verici bir donan›m›, saymakla bitmez meziyetleri vard›. Ve, Tan›l Bora’n›n deyifliyle, kâmilen bir efsaneydi, medya-afl›r› alternatif bir flöhreti vard›, onu uzaktan bilenler için “live” bir deli-dâhi imgesiydi. Yak›ndan bilenler içinse, insan›n ba¤r›na basmak istedi¤i, sözüne sohbetine doyamad›¤›, can-› gönülden ba¤land›¤› bir dosttu. An›s› önünde sayg›yla e¤iliyor ve Tan›l Bora’n›n Birikim dergisinin internet sitesinde yay›nlanan yaz›s› eflli¤inde, Pink Floyd’un “Shine On You Crazy Diamond”›yla u¤urluyoruz...
U
lus Baker hakk›nda, ard›ndan konufluyor olman›n kederli idrakiyle konuflmak, onun kayb›n› kabullenmek, ne zor. Oysa beklemiyor olamazd›k bunu, pekâlâ bekliyor olmam›z gerekti¤ini itiraf etmeliyiz kendimize. Az de¤il, flöyle böyle bir on y›ld›r durumu ad›m ad›m vahimlefliyordu. “Vahim” kelimesini sever, anlam›n› geniflleterek, bazen de evcillefltirerek kullan›rd› Ulus. “S›radan” bir kötülü¤e “vahim” diyebilirdi, kikirdeyerek. Onun vahameti evcillefltiren diline kand›k, koflullar›n›n aflama aflama a¤›rlaflan”normallerine” al›flt›k, al›flmaya r›za gösterdik. Onun iradesiz, neredeyse tümüyle “kendi”siz görünen fleytan tüylü yumuflakl›¤›n›n ard›nda, herkesi, hepimizi boyun e¤diren böyle acayip bir irade sakl›yd›. Sanki “mahremi” gibi olan varoluflsal bir alana müdahaleye izin vermeyen, acayip bir irade. Hele sahiden vahimleflmeye bafllad›¤› yaklafl›k on y›l evveline kadar, gerçekten tamamen “kendisiz” gibiydi Ulus; “selbstlos” gibiydi. O da Almancas›yla söylerdi muhtemelen. Bir kendilik hangi dildeyse, o dilde söylerdi... Kendi fizikî varl›¤›n› hesaba katmayan, bahse konu etmeyen, sâfî Intellect gibiydi. Kendisinin, fizikî varl›¤›n›n sorumlulu¤unu almamas›n›n görünüflü idi bu. Bekas›n›n temel ve ama süflî, süflî ve ama temel gereksinimlerini z›mnen etraf›na havale ediyordu. (Gereksinimlerin tan›mlanmas›na ise asla izin vermeden.) Sonralar›, bir Intellect’ten ibaret olmad›¤›n› dillendirmeye bafllam›flt› asl›nda, bir bak›ma yard›m sinyali veriyordu; ama “yard›m”lara yine tam geçit vermeden. Uzatt›¤› eli tutmaya kalkt›¤›n›zda, kay›p gidercesine avcunuzdan... “Kamusal bir figür” olarak Ulus Baker... Kâmilen bir efsaneydi, de¤il mi? Medya-afl›r›, alternatif bir flöhreti vard› onun. Nâm›n› iflitenler, uzaktan bilenler için, “live” bir deli-dâhî imgesiydi... Onun hikâyeleri, anektodlar› bire bin kat›larak orada burada anlat›l›rd›. Zaman›m›z›n (zamand›fl›) bir kahraman›... En yak›n›ndakiler için de, efsane de¤il miydi biraz? Ulus’un “asl›nda” kim oldu¤unu, nereden gelip nereye gitti¤ini kim bilirdi, kim biliyor tam olarak? S›rl› biriydi Ulus. O esnadaki “durumunun”
2
1960’ta Leningrad’da do¤an Ulus Baker, ODTÜ Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Baflta siyaset teorisi olmak üzere, medya çal›flmalar›ndan sinema kuram›na, çeflitli yay›nlarda pek çok makalesi yay›nland›. Birikim Yay›nlar›’ndan ç›kan deneme derlemesi “Afl›nd›rma Denemeleri”nin yan›s›ra, “Siyasal Alan›n Oluflumu Üzerine Bir Deneme” (Paragraf) ve “‹ki Konferans” (Norgunk) adl› kitaplar› da sa¤l›¤›nda ç›kabildi. Deleuze ve Spinoza’n›n yetkin bir çevirmeniydi. “What is opinion?” ve “Rastlant›n›n Böylesi” (Ali Demirel’le birlikte) iki de film yöneten Baker, en son ODTÜ ve Bilgi Üniversitesi’nde ders veriyordu. Baker, 12 Temmuz’da, karaci¤er yetmezli¤inden aram›zdan ayr›ld›...
tam ne oldu¤una dair rutin müphemliklerin berisinde, geçmifline dair, en yak›n›ndakilere bile tastamam malûm olmayan muammalar›n brandas› geriliydi. Budünyada-olmamakl›¤›n›n berisinde, o muammalar vard› muhakkak. Ama iflte; oralar, herkese yasakt›. Çok insan› etkiledi, kendine hayran ve âfl›k b›rakt› Ulus. Çok insan ba¤land› ona. Çok insan kendini ondan sorumlu hissetti, onun sorumlulu¤unu hissetti. Etraf›nda her zaman halka halka geniflleyen bir gönüllüler çemberi oldu. En yak›n›nda durup, ona ciddi ciddi mesai adayanlardan, kula¤› onun haberlerinde olup da bir ihtiyac›n› karfl›lamaya amâde bulunanlara, g›yâb›nda onun nâm›na karalar ba¤layanlara kadar.
K
im inkâr eder; mihneti az de¤ildi! Ama herkes cân-› gönülden talip oldu bu mihnete. Kimi süreli, kimi fas›lal›, kimi sokurdanarak, onun ad›na kahrolman›n ilenmesiyle, kimi derviflçe, ses etmeden... Ona muhterem bir kabile büyü¤üne, bir ulu ihtiyara ve bir çelimsiz çocu¤a siyanet eder gibi, rikkatle bakan bir cemaat bulutu vard› etraf›n-
Çok insan› etkiledi, kendine hayran ve âfl›k b›rakt› Ulus. Çok insan ba¤land› ona. Ne çok insana ö¤retmenlik etti. Büyüleyici köfle bucaklar›, göz kamaflt›r›c› ters aç›lar› ö¤retti, yan bakmay› ö¤retti. Kadim Yahudi ilâhileri de dinledik onun sesinden, Afrika ninnileri de, Rus halk flark›lar› da... Kimselere benzemeyen birisiydi, melek gibi bir arkadafl›m›zd›. Hâlesi vard›.
da. Ulus’tan endifle etmeye angaje bir âcizler cemaati. Ne çok insana ö¤retmenlik etti. Derli toplu bilgi edevat›ndan ziyade, büyüleyici köfle bucaklar›, göz kamaflt›r›c› ters aç›lar› (son zamanlarda görsel bilgiye yo¤unlaflm›flt›) ö¤retti, yan bakmay› ö¤retti. Ulus Baker mitosunun vazgeçilmez bir unsuru, bildi¤i onca dildi; Ulus Baker muammas›n›n unsurlar›ndan biri de, bunlar›n hangilerine tam teflekküllü hakim oldu¤u... Kadim Yahudi ilâhileri de dinledik onun sesinden, Afrika ninnileri de, Rus halk flark›lar› da... Bilginin, düflünmenin, tefekkürün umman›na aç›lman›n flehvetini ö¤retti Ulus. Bir üniversite, ak›lla-fikirle-bilgiyle böyle seviflen bir adam›, s›rf bu vasf› u¤runa, kendi faunas› içinde tutabilmeliydi asl›nda; ama yoktu ki öyle bir fauna... Yaln›zca “teknik” anlamda ö¤rencilerden de¤il, onunla yârenlik eden herkesten, onun sohbet halkalar›nda bulunan herkesten bahsediyoruz. Ki, sohbetin kendisi kadar sohbet kelimesini de ne kadar sever, ne kadar s›k kullan›rd›; konu, mesele, söz, söylem... Hepsi “sohbet”ti onun dilinde.
B
elirli bir ba¤lama pek itibar etmeyen Ulus Baker müfredat›ndan okurlar da istifade etti. Onun tarz›na uygun bir bafll›k alt›nda, “Afl›nd›rma Denemeleri” ad›yla kitaplaflan yaz›lar›, yazabileceklerinin küçük bir küsuruydu. Asl›nda, yazd›klar›n›n da. Muhtelif evlerde, muhtelif arkadafl bilgisayarlar›nda, muhtelif dillerde “b›rak›lm›fl” nice yaz› bafllang›çlar›, fragmanlar›, çeviri parçalar›, yorum hamleleri duruyor Ulus’un! (Sanal âlemde gezinen ahkâm›n› saym›yorum.) Belki de zaten “yaz›” kast› tafl›mayan sesli düflünceler, fikir sohbetleri... Ulus Baker'in flimdi mahrum kald›¤›m›z sözü sohbeti... Kimselere benzemeyen birisiydi, melek gibi bir arkadafl›m›zd›. Hâlesi vard› onun. Alt›ndaki adam› da görünmezlefltiren bir hâle. Gitti¤i yer her neresiyse, hangi dinin cenneti, hangi hiçlik, hangi ebediyetse, orada kendine mahsus bir statüsü olaca¤› kesin. Anlayamad›klar›m›z, yapamad›klar›m›z, beceremediklerimiz için hakk›m›z› helâl etsin. Ama as›l, her neresi ise oras›, ne olur art›k kendine iyi baks›n. Tan›l Bora
MERAM 74: 22 TEMMUZ SEÇ‹MLER‹
Ya ba¤ımsızlar ya da “beton millet sakarya” üsaadenizle bir-iki taksi hikâyesi de biz anlatalım. Tando¤an’daki Cumhuriyet mitinginin bir gün öncesiydi. Bindi¤imiz arabanın floförü ellili yafllarda, halim selim bir adamdı. Radyosu açıktı, haberleri dinliyordu. Lafa o girdi ve aramızda aynen flu diyalog geçti: - Baflka bir ifl yapsaydım, atlar giderdim valla flu mitinge. - Geçen seçimlerde kime oy vermifltin? - Kurtçulara. - Bu seçimlerde kime vermeyi düflünüyorsun? - Yine Kurtçulara verebilirim. Belki CHP de olabilir. Perinçek’e de verebilirim. Fakat o zayıf, barajı geçemez. - Geçen seçimlerde niye Kurtçulara vermifltin? - Valla baktım, bir onlar memleketi satmaz dedim. - Eskiden de mi onlara verirdin? - Eskiden, gözümüzün içine baka baka yalan söyledi¤i halde götürüp Demirel’e verirdim. (Bu son cümleyi gülerek söylemiflti.) Geçen hafta bindi¤imiz bir takside, bu sefer biz açtık seçim lafını. fioför kırklı yaflların baflında, bıçkın edalı biriydi. - Kime vermeyi düflünüyorsun? - Çok kararsızım, ama CHP’ye vermeyece¤im kesin. -Geçen seçimde kime vermifltin? - MHP’ye. - Ondan önce? - Yine MHP’ye. Ama bu sefer hayatta vermem. - Niye? - O Bahçeli patates gibi adam! - CHP’ye niye vermeyeceksin? - Milyon tane oyum olsa bir tanesini bile vermem. Onlar tamamen floven, tamamen burjuva. (Evet, aynen bu kelimeleri kullandı). - Genç Parti’ye ne diyorsun? - Bırak abi ya! Bankası olan bir partinin halka faydası oldu¤u dünyanın neresinde görülmüfl? (Ne yazık ki, tam bu esnada bir trafik sıkıflıklı¤ı, ardından da standart bir a¤ız dalaflı oldu, laf yarım kaldı. Biz de gelece¤imiz yere gelmifl olduk.) Mehmet A¤ar hakkında kim bilir ne yorum yapardı? CHP’ye “tamamen floven, tamamen burjuva” diyen adam, A¤ar için ne düflünüyordu acaba? “Bırak flu Susurlukçuyu, iflkenceciyi, faili meçhulcuyu” mu derdi, yoksa “ovada siyaset” lafına atefl mi püskürürdü? Son iki seçimde MHP’ye oy verdi¤ine göre, ikincisi akla daha yakın, ama kestirmek ne mümkün! Agos’un yayın yönetmenli¤ini üstlenen Etyen Mahçupyan’ın Ermeni cemaatini AKP’ye oy vermeye davet edece¤i akla gelir miydi? Hrant Dink’in katline giden yolu döfleyen 301 ortadayken ve Ermeni cemaatinin ekseriyetinin yafladı¤ı ‹stanbul 2. Bölgede Baskın Oran gibi bir aday varken! Express müdavimleri, Aralık 2006 tarihli “Karıflık akıllar, çeliflik fikirler” bafllıklı kapa¤ımızı hatırlar. O bafllık, TESEV’in “De¤iflen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” arafltırması üzerine Mahçupyan’la yaptı¤ımız söyleflide vurguladı¤ı flu gözlemden mülhemdi: “Türkiye’de en çarpıcı fley, insanların kafasının karıflık ve çeliflkilerle dolu olması. Daha ilginç olan, çeliflkilerle karflılafltıkları zaman da çeliflkileri çözmek istememeleri. Derinlemesine mülâ-
M Ön kapak: Murat Turan. Arka kapak: Extramücadele. Hafriyat’›n “Alternatif Seçim Afiflleri” sergisinden.
• Seçim çad›rlar› . . . . . . . . . . . . . . 5 • Ankara aday› fiükrü Erbafl . . . . . . 6 • ‹zmir aday› Levent Tüzel . . . . . . . 8 • Antalya aday› Kubilay Döfleyen . . 10 • Kocaeli aday› Mustafa Avc› . . . . 12 • DTP ve Bin Umut . . . . . . . . . . . 13 • Radikal’de orijinal tensikat . . . . . 17 • Turgut Tarhanl› . . . . . . . . . . . . . 19 • Körler okuluna rant tuza¤› . . . . . 22 • Radyo Express . . . . . . . . . . . . . 25 • K›raat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32 • Duman› Üstünde . . . . . . . . . . . . 34 • Orhan Do¤an’›n ard›ndan . . . . . . 37 • Eflcinsel onur haftas› . . . . . . . . . 40 • Kas›mpaflaspor ve AKP . . . . . . . 44 • Hafriyat’tan seçim afiflleri . . . . . .48 • Müzik Dolab› . . . . . . . . . . . . . . . 50 • Tom Morello & Noam Chomsky . . 53 Abdurrahim So¤an, Ahmet Eken, Ahmet fi›k, Ali Kesgin, Alican Tayla, Arslan Ero¤lu, Asena Günal, Ayflegül O¤uz, Batu Boran, Bilge Ceren fiekerciler, Canay Özden, Çi¤dem Öztürk, Derya Say›n, Didem Dan›fl, Ender Ergün, Eray Aytimur, Erdir Zat, Gamze Göker, Gökhan Akçura, Hakan Lokano¤lu, Halit Karl›, Hamza Aktan, Handan Koç, Hande Demircio¤lu, Haziran, HknKrtsh, Hüseyin Ustao¤lu, ‹lker Aksoy, ‹rfan Aktan, K›vanç Koçak, Merve Erol, Murat Meriç, Murat Toklucu, Mustafa Konur, Nil Mutluer, Ogan Güner, Osman Ak›nhay, Özay Selmo, Özgür Eren, Pelin Özer, P›nar Ö¤ünç, Reha Öztunal›, Rober Koptafl, Saner fien, Sayat Ay›k, Serkan Seymen, Sinan Yusufo¤lu, Siren ‹demen, Sungu Çapan, Süleyman Bilgi, fiahan Nuho¤lu, fiule B. Camadan, Tan Morgül, Tora Pekin, Tuncer Erdem, U¤ur Biryol, Ulafl Özdemir, Ümit Bayazo¤lu, Yasemin Avdan, Yücel Göktürk, Zafer F. Yörük, Zeynep Nuho¤lu baskı Mikado Matbaac›l›k ve Tic. Ltd. fiti. ‹mam Çeflme Cd. G/47 Sk. No:6 Seyrantepe 80660 ‹stanbul Tel: 0.212.289 27 93 basım yeri ve tarihi ‹stanbul Temmuz 2007 dağıtım Do¤an Da¤›t›m A.fi. yönetim yeri: Abdullah Sok. No. 9 Beyo¤lu - ‹stanbul tel-faks: 0.212.251 87 67 e-mail expressdergisi@yahoo.com abonelik expressroll@gmail.com yıl 6 sayı 74 15 Temmuz - 15 Ağustos 2007 imtiyaz hakkı Bilge Ceren fiekerciler sorumlu yazıişleri müdürü Merve Erol ilan irtibat fiahan Nuho¤lu (0.535.576 21 11) YEREL SÜRELİ YAYINDIR. AYDA BİR YAYINLANIR. ISSN 1307 - 461X
katlarla yaptı¤ımız çalıflmalarda, hemen her konufltu¤umuz kifli, yarım saatin sonunda muhakkak çeliflkili birkaç fley söylüyor. O zaman soruyorsunuz: ‘Bunlar nasıl yan yana geliyor?’ ‘Valla böyle, çok da önemli de¤il’ diyor.” Biraz önce anlattı¤ımız taksi hikâyeleri de bu gözlemi do¤ruluyor. Her gün çeflitli örnekleriyle karflılafltı¤ımız bir durum bu. Geçenlerde büromuza telefon eden bir Roll okuru –bilindi¤i gibi, Roll ve Express tek yumurta ikizi– Roll’un temmuz sayısında bir Baskın Oran kitapçı¤ı verdi¤imiz için köpürüyordu. Kendisinin solcu ve milliyetçili¤e karflı oldu¤unu vurgulayıp flöyle devam etti: “Siz Baskın Oran’ı solcu mu zannediyorsunuz. O Kürt milliyetçisi!” “Peki siz kime oy vereceksiniz?” dedik, “CHP’ye” dedi. O arada elli yaflında oldu¤unu söyledi, görmüfl geçirmifllik imâsıyla. Yirmilerinde olsaydı ikna etmeye çabalayabilirdik, ama Baskın Oran’ı Kürt milliyetçili¤iyle suçlayan ve solcu oldu¤u için CHP’ye oy verece¤ini söyleyen elli yaflındaki bir adama ne denebilir? Laf arasında fiiflli’de bir iflyeri sahibi oldu¤unu ö¤rendi¤imiz bu zatın Kürt meselesi için söylediklerini dinlerken, o bıçkın floförün sözleri yankılandı kula¤ımızda: “Tamamen floven, tamamen burjuva.” Bir örnek de yakın çevremizden verelim. Geçenlerde bir dost meclisinde, sol tandanslı bir genç –Kürt oldu¤unu da ilave edelim– Express’i AKP aleyhtarı olmakla elefltirdi. Biz flaflkınlıkla “elbette öyleyiz, niye olmayalım ki?” dedi¤imizde, hararetle AKP’nin demokratikli¤ini anlatmaya baflladı. Biz de ilk aklımıza gelenleri sıraladık: 301’i, yeni polis yasasını, Cemil Çiçek’i, Abdülkadir Aksu’yu, Unakıtan’ı, Tayyip Erdo¤an’ın 1 Mart tezkeresini Meclis’ten geçirmek için elinden geleni ardına koymamasını, ifli milletvekillerini “maafllarınızı alamaz duruma gelirsiniz” diye tehdit etmeye vardırmasını, Trabzon’daki linç giriflimini “halkın hassasiyeti” diye geçifltirmesini, fiemdinli olayında bölge halkının tanıklı¤ının kabul edilemez oldu¤unu söylemesini, yüzde on barajını kaldırmayı, anti-demokratik partiler kanununu de¤ifltirmeyi telaffuz bile etmemesini, Baskın Oran ve ‹brahim Kabo¤lu’nun Baflbakanlı¤a ba¤lı ‹nsan Hakları Danıflma Kurulu adına hazırlıkladıkları “Azınlıklar Raporu”na faflist çevrelerin gösterdi¤i tepki üzerine raporu rafa kaldırmasını, Oran’la Kabo¤lu’nu aldıkları ölüm tehditleriyle baflbafla bırakmasını... Ve buraya sı¤dıramayaca¤ımız nice icraatı, kelâmı sayıp döktük. Yine de ikna edemedik galiba. Umutsuzlu¤a kapılmamak elde de¤il. Bir tarafta CHP’yle solu yan yana getirenler, di¤er tarafta AKP’yle demokratlı¤ı yan yana getirenler. Ama beterin beteri var: Merkezdekiler. Onların lûgatında ne demokrasinin esamesi okunuyor, ne de solun. Varsa yoksa “Vatan Millet Sakarya”. Ya da, Hafriyat sanatçılarından Murat Turan’ın Baykal’ın “bu toplumun ana çimentosu milliyetçiliktir” sözünden hareketle yaptı¤ı “alternatif seçim afifli”nde dedi¤i gibi, “Beton Millet Sakarya”. Büyük koalisyon o zaten: AKP’siyle, CHP’siyle, MHP’siyle, DP’siyle... Yegâne umut, “bin umut” ve ba¤ımsız sol adaylar. 22 Temmuz’da önümüzde iki seçenek var sadece: Ya ba¤ımsızlar ya da “Beton Millet Sakarya”.
Dikkat Dikkat: Gelecek sayıda iki dergi bir arada, a¤ustos - eylül Express’i duble tarifeli ve Tolstoy hediyeli.
SEÇ‹M ÇADIRLARINDAN NAKLEN
‹nat, gurur, yaflam tarz›, vatan, millet, bayrak Nas›l gidiyor AKP’nin kampanyas›? Mehmet Çal›flkan: Çok yo¤un, insanlar bu s›cakta üye olmak için kuyrukta bekliyor. Eminönü ilçesinin kaç üyesi var? 5500, ama burada alt› günde yapt›¤›m›z üye say›s› 5500 oldu. Neden böyle bir ilgi var sizce? Vallahi, milletin teveccühü. Bilhassa Abdullah Gül’ün cumhurbaflkan› olmamas› nedeniyle, insanlar inad›na gelip partimize üye oluyorlar. Seçimlerden beklentiniz ne? En az 380 milletvekili! AKP’li olmak ne demek? Erdo¤an’›n liderli¤inde çal›flmak gurur verici. Eski baflbakanlarla k›yaslad›¤›m›zda gö¤sümüz kabar›yor. Elefltirilere ne diyorsunuz? ‹craatlar ortada. Çocu¤umuzun kitab›n› üç günde tamaml›yorduk, flimdi 17 milyon ö¤rencinin masas›nda kitab›. Eskiden devlet hastanesi Ba¤-Kur’luya, üniversite hastanesi de SSK’l›ya bakmazd›. Art›k kimli¤iyle giden bedel ödemeden muayene olacak. Daha önce kime oy verirdiniz? Özal’a ve MHP’ye. AKP’ye kay›fl›n›z nas›l oldu? Eski liderlerin yerini doldurmak kolay m›! Bugün Anavatan’›n Özal’›n yerini doldurma flans› var m›? Yok. MHP için de ayn›s› geçerli. Bahçeli’nin Erzurum mitinginde bafllatt›¤› Öcalan’›n as›lmas› polemi¤ine ne diyorsunuz? Ecevit döneminde gördük bunlar›. “Asar›m, keserim” o kadar kolay de¤il. Asmak sorunu çözmeye-
CHP kampanyas› nas›l gidiyor? Mesut Köseda¤›: Bu aktif olarak kat›ld›¤›m üçüncü seçim. Bu defa insanlar CHP’ye karfl› daha ›l›ml›, daha sevecen. Geçen seçimlerde broflürleri ald›ktan sonra sadece “kolay gelsin” derlerdi, flimdi “hay›rl› olsun” diyorlar. Bunu neye ba¤l›yorsunuz? CHP son iki y›ld›r sadece sol seçmeni de¤il, cumhuriyet de¤erlerine sahip ç›kan herkesi kucaklamaya yönelik bir politika izledi. ‹nsanlar, AKP’den kurtulacak adres olarak CHP’yi görüyor. Sizin aktif politika yapman›z›n sebebi ne? Nas›l bir hayat istiyorsan onun için elinden geleni yapmak zorundas›n. Ben de bunu siyasete at›larak yapt›m. Bu bir heves de¤il, yaflam arzum, idelojik arzum. Nedir o ideolojik arzu? Atatürk de¤erlerinin korunmas›. Her fleyin temeli bu. Ben ça¤dafl cumhuriyet de¤erlerini seviyorum. Ça¤dafl cumhuriyet de¤erleri neler? Laiklik, halkç›l›k diye sayamazs›n, alt› ok de¤il bunlar. Bugünkü yaflam tarz›m› seviyorum. ‹nsanlar›n bask› alt›nda olmamas›n›, özgür dolaflabilmesini seviyorum. AKP anti-Atatürkçülük yaratmaya çal›fl›yor. Atatürk’ün yapt›klar›n› yavafl yavafl sat›yorlar. Petkim’i, Telekom’u, daha birçok kurumu özellefltirdiler. Cumhuriyet de¤erlerinin alt›n› oymaya çal›fl›yorlar. Seçmenlerin talepleri ne, neyi arzu ediyorlar? ‹ki temel mesele var: Birincisi, Atatürk de¤erleri. ‹kincisi de iflsizlik. Partimiz son y›llarda bu iki de¤eri daha da fazla savunmaya bafllad›. ‹ddia ediyo-
MHP’nin seçimden murad› ne? Mustafa Ayd›n: MHP’nin tek bafl›na iktidar›. AK Parti hükümetinden kurtularak, Türk milletinin AB ve ABD tafleronlu¤undan kurtulmas›na, ülkenin kaderini de¤ifltirmeye talibiz. AKP’nin ne mânâda hizmet verdi¤ini, yüce Türk milleti gayet aç›k ve net gördü. En son Petkim olay› yafland›. Kimlere ne flekilde sat›ld›¤›n› gördük. Devletin para kazanan bütün kurumlar›n› taksitle, ödeme kolayl›¤› tan›yarak özellefltirme ad› alt›nda satt›lar. 4916 say›l› bir yasa ç›kard›lar, yüzde 17’ye varan topra¤› satt›lar. MHP’ye ilgi ne durumda? Esnaf ziyaretlerinde, odalarla istiflarelerimizde milletimizin AKP’nin yapt›¤› hatalar› gördü¤ünü düflünüyoruz ve bize olan teveccühün de çok yüksek oldu¤unu görüyoruz. Halk›n en büyük derdi ne? fiu anda AKP’nin seçim çad›r›nda neredeyse izdiham var... Dolu olmas› bir fley ifade etmiyor. Üye yap›yoruz diyorlar, gelifligüzel bir üye sistemleri var, bunlar aldatmaca. Zaten biz AKP’yi aldatma ve kand›rma partisi olarak de¤erlendiriyoruz. Devlet Bahçeli’yle Erdo¤an aras›ndaki Öcalan’›n as›lmas› tart›flmas›na ne diyorsunuz? Bu konuda söyleyeceklerimizi genel baflkan›m›z söyledi. Benim söylememe gerek yok. Öcalan’›n as›lmas› Türkiye’ye ne kazand›r›r? Bunlar benim cevap verebilece¤im konular de¤il. Bizim için genel baflkan›m›z›n beyan› geçerlidir. Bahçeli’nin mitingde ortaya urgan atmas›n› nas›l karfl›lad›n›z? Genel baflkan›m›z›n baflbakana bir hat›rlatmas› o.
Mehmet Çal›flkan, 42, AK Parti Eminönü ‹lçe Teflkilât› Baflkan›, lokantac›
Mesut Köseda¤›, 24, ö¤renci, CHP Kad›köy ‹lçe Teflkilât› Gençlik Kollar› Üyesi
Mustafa Ayd›n, 48, MHP Eminönü ‹lçe Baflkan›, ifladam›
cek. As›ld›¤› zaman daha da ekol olacak. Hiç de¤ilse flimdi rahat› yerinde. Öbür türlü çok farkl› olur. Kürt sorununa bak›fl›n›z nas›l? Bütün Kürtler PKK’n›n yolunda olsa, yüzde 20 oy al›rlar. Uzan kadar oy alamad›lar. Demek ki, insanlar benimsemiyor. Bizde de Kürt arkadafllar var, hiçbir sorunumuz yok. Eminönü’ndeki seçmenimizin yüzde 80’i do¤u ve güneydo¤udan. 2002’de Eminönü’ndeki oyunuz ne kadard›? 7800 oy alm›flt›k, belediye seçiminde de 5800. Eminönü’nün 15 binlik bir oy potansiyeli var, yüzde 50’sini ald›k. ‹nflallah bu seçimde de alaca¤›z. AKP’nin içinize sinmeyen icraat› var m›? Do¤ru ya da yanl›fl dedi¤imiz her karar bizi aldatabilir. Yukar›dakiler daha iyi bilir. Biz ne desek bofl! Ekonomiye ne diyorsunuz? Enflasyon oynamad›¤› için al›m sat›m da hareketli de¤il. Ama insanlar Avrupa’da dahi geçinemiyor. Dünyada bir kriz var, Türkiye’de de millet a¤l›yor, ama bak›yorsun, evin de, araban›n da en iyisi sat›l›yor. Tabii hayat seviyesi çok düflük olanlar da var. Ama bu, dünyada böyle.
ruz, iflsizli¤i yar› yar›ya düflerece¤iz. CHP denince art›k akla sol gelmiyor. Hatta CHP’yle MHP s›kça yan yana an›l›yor... AKP’den kurtulmak ve cumhuriyet de¤erlerini savunmak için, bugün maalesef ad›m›z MHP’yle an›l›yor. CHP merkez sa¤a yönelirse, bu beni rahats›z eder. Sol nedir, onun cevab›n› bulmak gerekiyor. Sol nedir? Türkiye’de sol, komünistler, teröristler, illegaller olarak biliniyor. Sol bu de¤il. Sol, insanlar›n ça¤dafl yaflama düflüncesini hayata indirgeme sanat›d›r. Siz kendinize solcuyum diyor musunuz? Tabii ki solcuyum, ama Kemalist solcuyum, bu çok farkl› bir fley. Nas›l bir fley? Atatürk’ün kazand›rd›¤› de¤erleri sevmek, korumak, Atatürk’ün yaflam tarz›n› benimsemektir. Asla kafatasç› milliyetçili¤i sevmiyoruz. “Ben Türküm” diyen herkes Türk vatandafl›d›r. Laz›, Çerkezi, Alevisi, Sünnisi, Ermenisi... Sosyal demokrasiyi uygulayan ve Atatürk de¤erlerine sahip ç›kan her fleyi Kemalist sol olarak de¤erlendirebiliriz.
Baflbakan ne mânâda yorumlarsa odur. Seçim bildirgenizde, “insan haklar› temel de¤erlerimizin süzgecinden geçecektir” deniyor. ‹nsan haklar› evrensel de¤il mi? Hangi de¤erlerin süzgeci kastedilen? Ben size beyannamemizi okuman›z› öneririm. Benim cevap verebilece¤im konular› görüflelim. Nelere yan›t verebilirsiniz? S›k›flt›r›yorsunuz siz! Neden MHP’li oldunuz? 1975’ten 1980’e kadarki okul döneminden beri Milliyetçi Hareket Parti’siyle iç içeyim. Nerede okuyordunuz? Pertevniyal Lisesi’nde. Teflkilât›m›n her kademesinde görev yapt›m. ‹ki dönemdir ilçe baflkan›y›m. MHP bugün neyi temsil ediyor? MHP sa¤duyulu, vatan›n›, milletini, bayra¤›n› seven insanlar›n teveccüh etti¤i bir siyasî partidir. MHP’de ülkücüler art›k biraz geri planda m›? Ülkücülükle ne kastediyorsunuz, anlam›fl de¤ilim. Ülkücü ülkücüdür, ülkesini, vatan›n›, bayra¤›n› sa¤duyuyla seven Müslüman Türk milletidir.
5
Söylefliler: Ayflegül O¤uz
22 Temmuz’a çeyrek kala, düzenin “üç büyükleri”nin zihniyet dünyas›na kufl bak›fl› bir göz atal›m, malûmu ilam edelim. Express, Eminönü ve Kad›köy’deki seçim çad›rlar›ndan bildiriyor.
fiükrü Erbafl
ANKARA 1. BÖLGE BA⁄IMSIZ ADAYI fiÜKRÜ ERBAfi
Cesur ve zarif bir dil kuraca¤›z Ankara 1. bölgede “bin umut”un sesi flair fiükrü Erbafl. 1970’lerden beri sosyalist hareketin içinde yer alan ve Ceyhun At›f Kansu (1987), Orhon Murat Ar›burnu (1996), Ahmet Arif (2002), Ömer As›m Aksoy (2005) fliir ödüllerinin sahibi olan Erbafl’›n seçim sürecine ve 22 Temmuz sonras›na dair görüfllerine kulak veriyoruz... Ba¤›ms›z adaylarla seçimlere kat›lma yoluna bugüne kadar niçin girilmedi? Bu seçimde, solun ve Kürt hareketinin Meclis’e girme ihtimalini zorlamas›n› neye ba¤l›yorsunuz? fiükrü Erbafl: Seçim baraj› sosyalist sol ve Kürt hareketinin Meclis’te temsil edilmesini engelliyordu. 2002 seçimlerinde, Emek-Bar›fl-Demokrasi hareketi vard› ama, o da ülke genelinde 6.2 oyla baraj alt›nda kald›. Bu, özellikle Kürt illerinde ciddi tepkilere neden oldu. Örne¤in, Diyarbak›r’dan alt› milletvekili ç›karabilecekken, baraj› geçemedi¤iniz için, o enerjiden baraj› aflan iki parti nemalan›yordu. Bu da halkta oylar›n›n bofla gitti¤i hissini do¤uruyordu. Bunun üzerine DTP, baraj› aflamad›¤› için gerçeklefltirilemeyen temsiliyeti, ba¤›ms›z adaylarla sa¤lama yolunu seçti. Bence iyi de yapt›. Kürt hareketi, belki gücünü ortaya koymak, belki baflka nedenlerden ötürü ba¤›ms›z aday fikrine s›cak bakmam›flt› önceki seçimlerde. Sol hareket neden bu yöntemi daha önceden denemedi? Sol partilerin, ÖDP, EMEP ve SDP’nin güçleri belli. Baraj› zorlamalar› söz konusu de¤ildi. Ba¤›ms›z adaylar da ancak flimdiki ittifak gibi bir yöntemle baflar›l› olabilirdi. Kürt halk›yla veya Kürt hareketiyle beraber hareket etmeden böyle bir baflar› elde etmek zor. Baz› yerlerde Kürt seçmenlerin, ba¤›ms›z sol adaylara mesafeli yaklaflt›¤›
6
söyleniyor. Siz de böyle bir tav›rla karfl›laflt›n›z m›? Do¤rusu ilk defa dün (9 Temmuz), Haymana’n›n köylerini gezerken, ilginç bir fleye tan›k oldum. Ben Yozgatl›y›m, Kürt de¤ilim. Bu, ne yaz›k ki baz› Kürt seçmenlerde kekelemeye yol açt›. Çok flafl›rd›m. Sanki beni kendilerinden görmüyorlard›. Bir seçmen, seçim broflürüne bakt›ktan sonra, dönüp “hocam, keflke buraya do¤um yerinizi yazmasayd›n›z” deyince donakald›m. Sonra da ekledi: “Biz sizi tan›yor, biliyoruz ama, baz› seçmenlerimiz tan›m›yor olabilir.” Ne yapay›m yani, bu saatten sonra do¤um yerimi de¤ifltirecek halim yok ki! Özgür Gündem gazetesinde y›llarca yaz› yazd›m. Kürt meselesiyle ilgili fikrimi, beni bilen herkes biliyor. Sonuçta, sahne sanatç›s› de¤ilim, edebiyatla u¤rafl›yorum. “Kusura bakmay›n ama, bu saatten sonra babam› de¤ifltiremem” dedim. fiakayla kar›fl›k tepki gösterdim, böyle yorumlar art›nca. Zaten bundan kaynakl› bir tepkileri olursa Kürt seçmenlerin, oylar›n› vermezler, olur biter. Ben ba¤›ms›z aday meselesinin önemli bir proje oldu¤unu ve bu baraj›n delinmesi gerekti¤ini düflünüyorum. 12 Eylül’den beri süren bu anti-demokratik sistem, mutlaka de¤iflmelidir. Bunun için gereken her fleyi yapmal›y›z. 1946’da bu ülke çok partili yaflama geçti. Bunu bir milât olarak görüyorum. ‹kinci milât 1965’te Türkiye ‹flçi Partisi’nin 15 millet-
Yüzlerce polisin aras›nda fliir okudu¤umu hat›rl›yorum. O zaman asla korkmad›m. fiimdiyse gidiflata, linç olaylar›na, Kürtlere yönelik kuflatmalara, flovenist politikalara bak›nca, çok korkuyorum. Korkuya yenik düflmemek için bizi korkutan tabloyla mücadeleye giriflmeliyiz.
vekiliyle Meclis’e girmesidir. DEP’in Meclis’e girmesi üçüncü milatt›r. Dördüncü milât da 22 Temmuz’da gerçekleflecektir. Biz bu milâd›n gerçeklefltiricileri olaca¤›z ve bunun için de omuz omuza hareket etmekten baflka flans›m›z yok. Ba¤›ms›z adaylar›n bu seçimde Meclis’e girmesi neden bu kadar önemli? Tek dilli, çok yanl›fll› bir Meclis var flu an. ‹ki partinin kendi aras›ndaki muhalefet de ciddiye al›n›r gibi de¤il. Onlar›n birbirine karfl› muhalefeti kay›kç› kavgas›ndan ibarettir. Dolay›s›yla, sosyalist solun emek, demokrasi ve Kürt sorunu konusunu mutlaka Meclis’te dile getirmesi ve bunu da Kürt hareketiyle yapmas› gerekiyor. fiiddetin d›fl›nda bir dil kuran kimsenin olmad›¤› bir ortamda, bizim Meclis d›fl›nda hayk›rd›¤›m›z bar›fl talebini Meclis’te de hayk›rmam›z gerekiyor. Öyle bir sistem egemen olmaya bafllad› ki, savafl d›fl›nda bir yoldan söz etti¤inizde, sözünüz derhal suça dönüfltürülüp boynunuza kement olarak geçiriliyor. Bask›n Oran’›n dedi¤i gibi, ezberi bozmak zorunday›z. Aksi halde, elimiz kolumuz ba¤l›, korku cumhuriyetinde yaflamaya devam edece¤iz. Geçti¤imiz günlerde vefat eden eski DEP milletvekili Orhan Do¤an’›n Meclis’te Kürt sorunuyla ilgili aç›klamalar›ndan dolay› sivil polisler taraf›ndan gözalt›na al›n›fl› hâlâ haf›zalarda. Sizin de Kürt sorununa dair Meclis’te yapaca¤›n›z çal›flmalar nedeniyle benzer bir muameleye maruz kalma ihtimaliniz yok de¤il herhalde... DTP kökenli ba¤›ms›z adaylar›n Meclis kürsüsündeki tav›rlar›na dair bir fley söyleyemem. Ama benim referans›m, DTP’nin bafl›ndaki kifli, Ahmet Türk olacak. Türk, birkaç defa aç›kça, DEP dönemindeki gibi bir atmosfere sebep olacak tarzda hareket edilmeyece¤ini belirtti. Elbette flu anki atmosferde, yenilenecek olan Meclis’in, de¤il siyaset yapma tarz›na, kafam›zdaki fikirlere dahi tahammülü olmad›¤›n› biliyoruz. Kürsülerde idam ipi at›ld›¤› bir ortamda, bizler, baflka bir üslûbun da mümkün oldu¤unu, baflka bir siyasî dilin, siyasî bak›fl aç›s›n›n olabilece¤ini gösterece¤iz. Silanl› Kuvvetler’in internet sitesi üzerinden siyasî hayat› kendine göre düzenlemeye çal›flt›¤›n› görüyoruz. “Ne mutlu Türküm diyene” demeyenin Türkiye’nin aç›k düflman› oldu¤unu ilân ettiler. Halk›, muhalifleri linç etmeye yöneltiyorlar. fiiddet dili, en tepeden zerk ediliyor yani. Onun için, Meclis’e girmemiz ve “hay›r efendim, fliddet sadece sizin dilinizdir!” diyerek bar›fl diliyle hayk›rmam›z gerekiyor. “Fark›na sayg› duyar›m, bana benzedi¤in sürece” yollu bir bak›fl aç›s›n› peflinen reddedece¤iz. Türkiye Bar›fl›n› Ar›yor konferans›n›n ça¤r›c›lar›ndan biri oldu¤um için biliyorum, bir bar›fl konferans› yapt›k, demediklerini b›rakmad›lar. Mesele, benim veya baflkas›n›n Meclis’e girip girmemesi de¤il, bu gidiflat›n durdurulmas›d›r. DTP kökenli olmayan sol adaylar Kürt seçmenden yeterli oy almay›p Meclis d›fl›nda kal›r, ba¤›ms›z olarak sadece DTP’liler Meclis’e giderse, sol ve Kürt hareketinin iliflkisi nas›l flekillenir? Do¤rusu, Meclis’e gidip gitmemem, flahsen benim aç›mdan önemli de¤il. Fakat ne yaz›k ki, öyle bir durumda Kürt arkadafllar›m›z Meclis’te yaln›z kalacak. Ama solun Kürt hareketiyle iliflkisinde herhangi bir zedelenme olaca¤›n› sanm›yorum. Zaten SDP, ÖDP ve
vermekte tereddüt etmelerini neye ba¤lamak gerekiyor? Fikirlerimi bilmeyenler olabilir elbette. Di¤er yandan, genel olarak bir toplumsal daralma var. Devletin politikas›, Kürtleri bütün Türkleri devletin temsilcisi olarak görmeye itti. Her Türk kökenli insan Kürt karfl›t›d›r san›l›yor. Oysa sizi Roj TV’de görünce, bir anda kendine ait hissediyor. Bu sefer de sokakta ilgiden yürüyemez hale geliyorsunuz. Onun için, seçim çal›flmas›na DTP’li arkadafllarla birlikte ç›k›yoruz. Yoksa ben tek bafl›ma Kürtlerden oy istemeye gitsem, Haymana’n›n Kürt köyündeki adam beni nereden tan›yacak ki! Ama, Roj TV’deki bir programa kat›l›nca, bir anda atmosferin de¤iflti¤ini görmeye bafllad›m. Neticede, sosyalist olmama, Kürt sorunu konusunda hemen her Kürt gibi düflünmeme ra¤men, Yozgatl› oldu¤um için insanlar “Yozgatl› oldu¤unuzu yazmasayd›n›z keflke” diyorsa, iflte tam da bu nedenle birlikteli¤e ve bu Meclis’e girmeye, ortak çat› alt›nda mücadeleye ihtiyac›m›z var demektir. Sonuçta, birlikte yaflayaca¤›z, e¤er senin özgürlü¤ün yoksa, benim özgürlü¤ümden de söz edilemez. Bir kifli bile Ermeni, Arap veya Musevi oldu¤u için kalbinde ufac›k bir korku hissediyorsa, hiçbirimiz özgür de¤iliz demektir. Meclis’e girerseniz yapaca¤›n›z ilk fley ne olacak? Ba¤›ms›z adaylar›n Meclis’e girmesi demek, demin konufltu¤umuz sorunlar›n dillendirilmesi anlam›na geliyor. Elbette bir plan-program dahilinde çal›flaca¤›z, ama önceli¤imiz, bar›fl›n bir an önce sa¤lanmas› olacak. Uygar ve cesur bir tutum sergileyece¤iz Meclis’te. T‹P döneminde de bu oldu. Küfretmeden, ama taviz de vermeden hareket edece¤iz. Zarafeti olan bir dil kuraca¤›z Meclis’te. Ben 1990’larda Kürt illerinde pek çok toplant›ya kat›ld›m, konuflmalar yapt›m. Yüzlerce polisin aras›nda fliir okudu¤umu hat›rl›yorum. O zaman asla korkmad›m. fiimdiyse ülkenin gidiflat›na, linç olaylar›na, sokakta Kürtlere yönelik kuflatmalara, flovenist politikalara bak›nca, çok korkuyorum. Korkuya yenik düflmemek için bizi korkutan tabloyla mücadeleye giriflmeliyiz. 22 Temmuz seçimlerinin sol için son bir flans oldu¤unu söyleyen pek çok kifli var... E¤er bu seçimleri son bir flans olarak görüyorsak, hiçbir fley yapmayal›m o zaman! Bu seçimler asla son flans›m›z de¤il, ama önemli bir flans. Çünkü böylelikle, Express’e dört y›l sonra konufltu¤umuzda, arkam›z›n çok daha sa¤lam oldu¤unu hissederek konuflaca¤›z.
Söylefli: ‹rfan Aktan
EMEP’in bu konudaki tavr› biliniyor. Gerçi ÖDP’nin Ufuk Uras’tan dolay› ba¤›ms›z adaylar› sadece ‹stanbul’da desteklemesini anlam›fl de¤ilim. Neden sadece ‹stanbul’da bu yap›l›yor? Ankara veya ‹zmir’de ba¤›ms›z sol adaylar› desteklememelerine anlam vermek güç. Tuhaf bir politika bu. Ankara ve ‹zmir’de de ÖDP taban›n›n ba¤›ms›z adaylara oy verece¤i söyleniyor… Evet, pek çok ÖDP’li arkadafl›m bunu söylüyor, ama mesele, parti karar›d›r. Parti karar› aksini söylüyor. Meclis’e girmek için kaç oy alman›z gerekiyor? Baraj› geçecek parti say›s›na göre de¤ifliyor say›. Arkadafllar uzun uzad›ya anlatt› ama, bu matematiksel hesab› çok iyi anlam›fl de¤ilim. ‹ki parti baraj› geçti¤inde, size örne¤in 45 bin oy yetiyorsa, üç parti geçti¤inde, 55 bin oy alman›z gerekiyor. Ankara 1. Bölgede, 2002 seçimlerinde DEHAP 30.132 oy alm›fl; bunun 50 binin üzerine ç›kmas› gerekiyor. Ç›kar m›? Nüfus yap›s› itibariyle, Kürt ve Alevi nüfusa, iflçi-emekçi kesimin oran›na bakt›¤›m›z zaman –hepsini bizim oy hanemize yazm›yorum ama– en az iki ba¤›ms›z aday ç›karacak potansiyel oldu¤u görülüyor. Ne yaz›k ki, seçim çal›flmalar›nda izledi¤im kadar›yla, özellikle Alevi kesiminde, tuhaf bir AKP korkusu, dolay›s›yla da CHP’ye yönelme var. Özellikle orta yafl üstü kesimde, CHP’ye yönelik sempati beni flafl›rt›yor. Adayl›k süreciniz nas›l oldu? EMEP’li oldu¤unuz için, EMEP mi sizi aday göstermekte diretti? Ben EMEP’li veya ÖDP, SDP veyahut DTP’li de¤ilim. Sosyalist soldan kendini ifade eden bütün yap›larla birlikte, y›llard›r sözümü söylüyorum. fiair kimli¤imden ötürü bir yere ait olmay› uygun bulmad›m hiç. 2002 seçimlerinde de benim sembolik bir adayl›¤›m vard›, onu da DEHAP önermiflti. Bu kez öneri, son güne kald›. Otuz y›l Ankara’da yaflad›ktan sonra, Antalya’ya tafl›nd›m. Ankara’ya bir fliir dinletisi için geldi¤im gün, adayl›k sürecinin son gününe denk geldi. EMEP’ten arkadafllar daha önce Antalya’dan aday olmam› teklif etmifllerdi, ama kabul etmemifltim. 3 Haziran akflam› EMEP’ten arkadafllar arad›, Ankara’dan aday olmam› istediklerini söylediler. Reddedemeyece¤im kadar ›srar ettiler. Bunun bir toplumsal sorumluluk oldu¤unu biliyorum. Özetle, evet dedim. Aday olmam› önerenler EMEP’li, ama ben EMEP üyesi de¤ilim. DTP’ye de çok yak›n›m, EMEP’e de, sosyalist olan herkese yak›n›m. Kürt seçmenlerin Kürt olmayan bir sosyalist adaya oy
‹ZM‹R 1. BÖLGE 7. SIRA “B‹N UMUT” BA⁄IMSIZ ADAYI LEVENT TÜZEL
Hedef, bir çat› partisi Y›llard›r Emek Partisi’nin lideri olarak tan›d›¤›m›z Levent Tüzel, Bin Umut Platformu’nun ‹zmir ba¤›ms›z milletvekili aday›. Partisiyle verdi¤i mücadeleyi Meclis’te ortak bir sol platformda sürdürmeyi hedefleyen Tüzel’i dinliyoruz. Emek Partisi genel baflkanl›¤›ndan istifa ederek ba¤›ms›z aday oldunuz. Hangi koflullar sizi adayl›¤a itti? Levent Tüzel: Cumhurbaflkanl›¤› seçimi ve Meclis’teki müdahaleler, halk› bir erken genel seçimle karfl› karfl›ya b›rakt›. Bu beklenmedik bir geliflme de¤ildi. Zaten 2007’nin bafl›ndan itibaren çok gergin ve kutuplaflman›n yafland›¤› bir ortam vard›. Biz o dönemde, özellikle y›l›n bafl›nda yap›lan Bar›fl Konferans›’n›n ça¤r›s›nda “demokrasi emek ve bar›fl” güçlerinin seçimlere haz›rl›k anlam›nda bir ittifak çal›flmas› yapmas›n› önerdik. Bu öneriyi daha önce güç birli¤i yapt›¤›m›z partilere, DTP, SDP, SHP ve ÖDP’ye sunduk. Bu konuda çal›flmalar›m›z sürerken 22 Temmuz seçim tarihi olarak belirlendi. Bu arada tabii çok önemli geliflmeler oldu; bombalar, provokasyonlar... Dolay›s›yla, daha h›zl› hareket etmek gerekiyordu. Halk güçlerini birlefltirecek daha genifl bir çevreyi bir araya getirecek bir ittifak için bu süre yeterli olmad›. Ancak bir seçim iflbirli¤i çal›flmas› yap›labildi. Kürt bölgelerinde DTP’nin, büyük bat› kentlerinde sol, sosyalist, emek yanl›s› güçlerin belirledi¤i adaylar var. Ben de, EMEP genel baflkan› olarak, güç birli¤i anlay›fl›yla ‹zmir’den aday oldum. Bu bölgede tüm bu güçlerin destekledi¤i aday olarak seçimlere kat›l›yoruz. Özellikle Türk kökenli birinin bir Ege kentinden sadece emekçilerin sorunlar› aç›s›ndan de¤il, ülkede önemli bir demokrasi ve bar›fl sorunu olan Kürtlerin haklar›n› dile getirmesi ve ezilenlerin haklar› aç›s›ndan da Meclis’te yer almas›, Türkiye halk›n›n bu sorunu sahiplenmesi bak›m›ndan önemli. Seçilmeniz halinde, di¤er adaylarla birlikte 1965 T‹P deneyimine benzer bir süreç bafllatmay› düflünüyor musunuz? Meclis’te di¤er ba¤›ms›zlarla nas›l hareket etmeyi düflünüyorsunuz? Meclis’te tabii birleflik hareket etmek gerekiyor. Zaten bizlerin ülkenin temel meselelerine dair farkl› yaklafl›mlar›m›z yok. E¤itimde, laiklik sorununda, demokratikleflmenin önündeki engeller meselesinde ya da çeteler gibi, yolsuzluk gibi konularda ortak isteklerimiz ve benzer söylemlerimiz var. As›l önemlisi, 1965 Türkiye ‹flçi Partisi deneyiminde oldu¤u gibi, Türkiye’de ilk defa gerçekten halk›n temsilcilerinin, halk›n sorunlar›n› dert etmifl bir grubun varl›¤› söz konusu olacak ve bu, Türkiye halk›n›n dikkatle izleyece¤i, ses getiren bir yap› olacak. Bununla birlikte, çok daha genifl bir demokrasi hedefiyle, yeni bir siyasî yap›n›n oluflmas› için çabalayaca¤›z. Bu seçimler, 2002 ve 2004’te tart›flt›¤›m›z “çat› partisi”nin koflullar›n› yaratmak için de bir f›rsat olacak. Bütün bu savaflç›, emperyalistlerle pazarl›k içerisinde olan güçlere, halka s›rt›n› dönmüfl ç›karc› gruplara karfl› bir umut olmam›z önemli. Birbirinden farks›z, çözüm tarzlar› ayn› olan, liberal olsun, solcu olsun, askerlere s›rt›n› vermifl, bask›c›, devletçi, de¤iflimi benimsemeyen, halk›n taleplerini gözard› eden partilere karfl› tek güç bi-
8
Levent Tüzel
ziz. fiimdiye kadar çeflitli partiler alt›nda bu mücadeleyi sürdürdük. Dolay›s›yla bu gücümüzü yeni bir siyasî oluflumla daha üst bir boyuta tafl›mak anlaml› olacakt›r. Bunlar› 23 Temmuz sonras› ele alaca¤›z. Kuzey Irak’a olas› bir operasyon en çok tart›fl›lan konulardan biri. Bu asl›nda Kürt sorunu ba¤lam›nda ele al›nan bir konu. Bu soruna karfl› nas›l bir rota çizdiniz? Bunun haz›rl›klar›n›n sürdü¤ü, Meclis’ten bir tezkere ç›karma çabas›n›n oldu¤u, seçim meydanlar›nda da oy avc›l›¤› için bunun temel bir propagandaya dönüfltü¤ü görülüyor. Y›llard›r bölünme fobisi dile getirildi, bir korkutma ve tehdit siyaseti olarak. Bunun gerçekçi bir yan› yok, Türkiye böyle bir bölünme tehdidiyle karfl› karfl›ya de¤il. Ama milliyetçi ve floven çevreler, mevcut savafl hali üzerine, halk›n asker cenazelerinden, flehitlerden duydu¤u ac› ve üzüntü üzerine yat›r›m yap›yor. Biz, parti olarak da, “Bin Umut” platformunun adaylar› olarak da savafla karfl›y›z. Meseleye sald›r›, savafl ya da askerî operasyonlarla yaklafl›lmas›na karfl›y›z. Kürt sorunu hiçbir zaman bir terör ve fliddet sorunu olmad›. Kürt sorunu, bir halk›n yüzy›llardan bu yana bir gerçekli¤i. Ama Kürtler hâlâ bir halk olarak kabul edilmiyor. Sorun, “Türkiye Cumhuriyeti vatandafl›ysan, Türk milletindensin” denilmesi. Eflit haklar tan›nmad›¤›, varl›klar› bir kimlik olarak benimsenmedi¤i, siyasî özgürlükler bu halka hak görülmedi¤i için bu sorun yaflan›yor. Mesele, halk›n önüne “savaflan teröristler” diye getiriliyor. S›n›r ötesi operasyonlar ilk defa yap›lm›yor, bugüne kadar 24 defa yap›ld›. Ama bunlardan bir sonuç al›nm›fl de¤il. S›n›r ötesi operasyon, AKP, CHP ve askerî gücün iktidar kavgas›n›n alan› ha-
“Bin Umut” adaylar› olarak savafla karfl›y›z. Kürt sorunu hiçbir zaman bir terör ve fliddet sorunu olmad›. Kürt sorunu, bir halk›n yüzy›llardan bu yana bir gerçekli¤i. E¤itime, sa¤l›¤a, sosyal güvenli¤e ayr›lmas› gereken bütçe silahlanmaya ve savunma sanayiine ayr›l›yor. Bundan zarar gören sadece Kürtler de¤il, bütün Türkiye halk›d›r.
line getiriliyor. “Kim daha fazla Kürt düflman›!” yar›fl› içindeler. Bunu yapmak, onlar›n dedi¤i anlamda terörü önlemeye hizmet etmez. Çünkü bugün terör diye gösterdikleri PKK’n›n varl›¤›, Kürt sorununun çözümsüzlü¤ünden kaynaklanm›flt›r. Kürt sorununu bir halk›n talebini karfl›lamak olarak ele almad›¤›n›z sürece, flimdiye kadar yirmi küsur kez ayaklanan bir halk›n yeni örgütlerle mücadelesini de engelleyemezsiniz. Sadece bu da de¤il, bir sald›r› ve savafl harekât›n›n Kuzey Irak’ta akrabalar›, h›s›mlar›, çocuklar› bulunan Türkiye’deki Kürtlerde yarataca¤› tahribat ve bölgede yarataca¤› infial, daha çok bölünmeyi, daha çok ayr›l›kç›l›¤› getirebilir, halklar aras› iliflkileri zedeleyebilir. Ayr›ca, savafl›n oldu¤u, askerî yönetimlerin güçlendi¤i yerlerde hak ve özgürlüklerden bahsedemezsiniz. Daha ortada savafl yokken üç il geçici askerî güvenlik bölgesi ilan edildi ve seçimler flimdiden terörize edilmifl durumda. Savaflta kaybedecek olan, ülkenin demokrasisi, bar›fl› ve tabii ki emekçi halklar› olacak. Hem polisin, hem askerin yetkilerinin art›r›lmas›, Terörle Mücadele Yasas›’n›n a¤›rlaflt›r›lmas› söz konusu olacak. Ve y›llard›r söyledi¤imiz gibi, e¤itime, sa¤l›¤a, sosyal güvenli¤e ayr›lmas› gereken bütçenin silahlanmaya ve savunma sanayiine ayr›lmas› söz konusu. Bundan zarar gören sadece Kürtler de¤il, bütün Türkiye halk›d›r. S›n›r ötesi harekât, hem halklar›n kardeflli¤i, hem de komflu ülkelerle iliflkiler aç›s›ndan son derece tehlikeli, sak›ncal› bir macerad›r. Zira, sizin girece¤iniz yerlerde baflka bir ülkenin egemenlik hakk› var ve ona tecavüz etmifl oluyorsunuz. Devleti yöneten insanlar›n, o halk›n seçilmifl insanlar› için “afliret reisi”, “kabile reisi” gibi afla¤›lay›c› ifadeler kullanmas› çok yak›fl›ks›zd›r, onurlu bir dav-
tada. Gerçek bir demokratikleflme sürecinde, bu dosyalar›n, özellikle faili meçhul cinayetlerin, Hizbullah’a silah da¤›tan valilerin, emniyet mensuplar›n›n Meclis’te ele al›nmas› lâz›m. Tabii ki tüm bunlar› takip edecek olan da biziz. Bunlar›n üzerine gitmek bar›fl için de gerekli. Ne kadar sanc›l› olsa da, bunlar ayd›nlat›lmad›¤› sürece yeniden bu yollara baflvurulacakt›r. Demokrasi güçlerinin ön saf›ndaki ayd›nlar›n, bilim insanlar›n›n, kimi siyasetçilerin tehdit edilmesindeki, onlar›n gözünün korkutulmas›ndaki, teröre yard›mc› gibi gösterilmelerindeki hesap da bu asl›nda. Türkiye’ye sözümüz var derken, sözlerimizden biri de bunlar›n üzerine gitmek. Baflka ne gibi vaatleriniz var? Gitti¤imiz yerlerde çocuklar›m›z bizi “çocuklar savafl istemiyor” diye karfl›l›yor. Çocuklar›m›z›n gelece¤ine sahip ç›kma, okul ça¤›nda çal›flmalar›n› önleme, onlar›n gerçekten ücretsiz, kaliteli, kendi anadillerinde e¤itim görmelerini sa¤lama, okullar›n› bitirdikten sonra çal›flabilecekleri bir ortam yaratma, çal›flma koflullar›n› bugünkü kölelik halinden ar›nd›rma, verdi¤imiz sözler aras›nda. Güya asgari ücret yükseltildi, ama 900 YTL olarak belirlenen açl›k s›n›r›n›n çok alt›nda. ‹flçi s›n›f›m›z, gençlik yo¤un bir potansiyel, ama kay›t d›fl›, örgütsüz, sigortas›z ve sendikas›z. Sendikal› say›s› 1 milyonu geçmiyor. Yasalar engel de¤il, ama fiilî toplumsal hayat ve Meclis’teki yasalardan güç alan patron ve büyük sermaye tak›m› ac›mas›z sömürü koflullar›n› sürdürüyor. Bu adaletsizli¤i, bu sömürü mekanizmas›n› halk›n yarar›na, iflçi s›n›f›m›z›n koflullar›n› iyilefltirecek flekilde ortadan kald›rma sözünü de veriyoruz. Vergi adaletsizli¤ine de el ataca¤›z. Az kazanan›n gelir vergisi do¤rudan kesiliyor, ama kurumlar vergisi ad› alt›nda binbir türlü kolayl›k, teflvik ad› alt›nda çal›flmalarla orant›s›z bir flekilde haks›z kazançla servetler büyütülüyor. Halk›n kaynaklar›n› ya¤malam›fl, hortumlam›fl kiflilerin, ailelerin bu haks›z kazançlar›n› soruflturaca¤›z... Bin umut, asl›nda bin söz demek. Birlik olamad›¤›m›z için istedikleri gibi tepemizde tepiniyorlar. Bizi Dünya Bankas›, IMF ve Amerika’n›n kuca¤›na itiyorlar. Türkiye, Türkiye’den yönetilmiyor. Yabanc› dillerde haz›rlanm›fl projeler, yönetmelikler, yasa taslaklar› Meclis’te vekillerin önüne konuluyor. Biz bunu de¤ifltirmeliyiz. Emek, demokrasi ve bar›fl etraf›nda birlik olmak, bu birlikteli¤i Meclis’teki ba¤›ms›z adaylar›n arkas›nda tutabilmek, tüm bu sözlerin yerine getirilebilmesi aç›s›ndan çok önemli.
Söylefli: U¤ur Biryol
ran›fl de¤ildir. Bu, bir halk›n rencide edilmesidir; ›rkç› ve milliyetçi söylemlerin para edece¤ini, oy getirece¤ini düflünenlerin bir gaflet halidir. Bunlar bize yar›n son derece zarar verecek fleylerdir. Buradan Türkiye’nin bar›fl›na hizmet edecek bir fley ç›kmaz. Susurluk kazas›yla birlikte gladyo tarz› bir çeteleflme ayyuka ç›kt›. Hrant Dink cinayetinin ard›ndan da Vatansever Kuvvetler Güçbirli¤i gibi afl›r› milliyetçi ve fliddet sarmal›nda bir çeteleflme görüyoruz. Seçilmeniz durumunda Dink cinayeti gibi birçok olumsuz olay için araflt›rma komisyonlar› kurmay› düflünüyor musunuz? Öyle anlafl›l›yor ki, bunlar›n girmedikleri suç flebekesi kalmam›fl. fiantajdan mafya iliflkilerine uzanan bir suç yap›lanmas› söz konusu. Amerika’n›n NATO üyesi ülkelere tafl›d›¤› gayrinizamî harp yöntemleri, hatta özel harp kuvvetlerinin su yüzüne ç›km›fl hali. Emekli subaylar›n, astsubaylar›n bu çetelerde olmas› flafl›rt›c› de¤il. Bunlar bu türden olanaklara ulaflabilmifl, belirli kiflilerce de korunan isimler. Ülkemizde yarat›lan kamplaflman›n as›l k›flk›rt›c›lar› da ortaya ç›k›yor. Ümraniye’de bulunan bombalar, Cumhuriyet gazetesine at›lan bombalar›n bir devam›. Daha sonra bu bombalar›n Eskiflehir’de ve Ankara’da sahipleri ortaya ç›k›yor. Bunlar›n Diyarbak›r’da, Ankara’da, ‹zmir-Bornova’da, ‹stanbul’da bir tak›m provokatif eylemlerde kullan›lmas› söz konusu. O eylemler PKK’n›n terör eylemleri olarak aç›klan›yor, ama bu türden çete organizasyonlar›n›n bunlarla ba¤lant›lar var. Sadece bu da de¤il: Trabzon’daki rahip cinayetinden çeflitli linç provokasyonlar›na, Hrant Dink’ten Malatya’daki ‹ncil yay›nc›lar›n›n vahflice katledilmesine uzanan, toplumda infial uyand›racak ve kimi milliyetçi, ülkücü gençlerin tetikçi olarak kullan›ld›¤› bir organizasyon bu. Bu, yabanc›s› olmad›¤›m›z bir fley. Türkiye’deki devrimciler, sosyalistler y›llard›r kontrgerilla dedi¤imiz fleyin halkta infial uyand›racak tertiplerin, suikastlar›n, toplu k›y›mlar›n fark›nda; Marafl, Çorum katliamlar›, Sivas tertibi, 6-7 Eylül olaylar› böyle tezgâhlar. Bütün bunlar, bizzat devletin içindeki bir organizasyonun eseri. Bunlar›n tam anlam›yla üzerine gidilmedi¤ini görüyoruz. Susurluk ayd›nlat›lmad›. fiemdinli’deki halka bomba atanlara devletin nas›l sahip ç›kt›¤›n› görüyoruz. Ve bunlar› yarg›lamak isteyenlere bizzat Adalet Bakanl›¤›’n›n müdahalesi söz konusu. Hrant Dink soruflturmas›nda ciddi bir aflama kaydedilemedi. Mahkemelerde yaflananlar or-
ANTALYA “B‹N UMUT” BA⁄IMSIZ M‹LLETVEK‹L‹ ADAYI KUB‹LAY DÖfiEYEN
Efle¤in sevmedi¤i ot burnunda bitecek “Bin Umut”un Antalya ba¤›ms›z aday› Kubilay Döfleyen’in 23 y›ll›k hekimli¤i, Dev-Genç ve sosyalist mücadeleden sosyal demokrat y›llara uzanan siyaset geçmifli var. fiimdi devrimci bir ortakl›k için kollar› s›vayan Döfleyen’i dinliyoruz. Özgeçmiflinizle bafllayal›m m›? Kubilay Döfleyen: Nevflehir as›ll› ö¤retmen bir ailenin çocu¤uyum. ‹lkokulu Ad›yaman’›n Kahta ilçesinde, ortaokulu Bilecik’in Sö¤üt kazas›nda, liseyi Ankara’da okudum, Hacettepe Üniversitesi’nde t›p e¤itimi ald›m. Ard›ndan Kara Kuvvetleri ad›na askerî t›bbiye ö¤rencisi oldum, ama 1974’te sol fikirlerim nedeniyle orduyla iliflkim kesildi. 1980’de kendi iste¤imle Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde pratisyen hekim olarak mesle¤e bafllad›m. Antalya Akdeniz Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi bölümündeki uzmanl›k e¤itimi sonras›nda Antalya Devlet Hastanesi’nde görev yapt›m. 1995’ten beri de serbest çal›fl›yorum. Benim gibi hekim olan eflim Asuman Döfleyen’le 23 y›ld›r evliyim, Deniz ve Hazal isminde iki k›z›m var. Politik mücadeleniz nas›l bafllad›? 1960’lar›n sonlar›nda Kurtulufl Lisesi’nde ö¤renciydim. Okulumuz Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne yak›nd›r. 1968 hareketi, tüm dünyay› oldu¤u gibi, bizleri de derinden etkiliyordu. SBF gibi devrimci mücadelenin merkezinde yer alan bir okula da komflu olunca, orada ve ülkede yaflananlardan kendimize bir pay ç›kard›k. O günden bu yana da çizginin sol taraf›nda koflturup duruyoruz. Böyle bir yol seçerseniz, devletin sola ödetti¤i faturan›n bir bölümüne ortak olman›z kaç›n›lmaz. Biz de çeflitli ödemeler yapt›k, hem de aile boyu. Askerî okuldayken DevGenç hareketinde yer ald›m. 1996-1999 aras›nda Antalya Tabip Odas› baflkanl›¤› yapt›m. Yerel seçimlerde Deniz Baykal’›n davetiyle CHP’den Konyaalt› belediye baflkan aday› olunca bu görevimden istifa ettim. Bakt›m CHP’de bir fley yap›lacak gibi de¤il, ayr›ld›m. 2004 yerel seçimlerinde Demokratik Güç Birli¤i’nin (DGB) önerisi üzerine An-
talya belediye baflkan aday› oldum. Seçimden bir y›l sonra SHP taban›ndan gelen bask› nedeniyle SHP Antalya il baflkanl›¤› görevini kabul ettim. Ama SHP’nin de CHP’den fark› yoktu. 2006’da yap›lan il baflkanl›¤› seçimlerinde yeniden aday olmad›m. Zaten parti içindeki baz› kiflileri kirlilikle suçlad›m diye ihraç edildim. Bu seçimlerde gene DGB’ye ba¤l› partiler DTP, EMEP ve SDP ile demokratik kitle örgütlerinin ald›¤› ortak karar do¤rultusunda milletvekili aday› oldum. Bu anlatt›klar›n›z siyasî hayat›n›zda bir tak›m zikzaklar›n oldu¤unu mu gösteriyor, yoksa kendinizi ifade edebilece¤iniz bir yer bulma çabas› m›? Siyasal görüflümde de¤iflim olmad› hiç. CHP ya da SHP sol partiler olmamas›na karfl›n, tabanda s›k›flm›fl sosyalist kökenli, iyi niyetli sosyal demokratlarla bir fleyler yakalanabilir mi duygusu vard›. Bir türlü öncü bir sol parti kurulamad›¤› için –SDP, ÖDP, TKP ve EMEP bu düflüncenin partileflme flekilleriydi, ama iktidara yönelimde yeterli olamad›lar– umutsuzca sosyal demokrat partilere yöneldik. Onlar›n içinde siyaset yaparak baz› yollar› açmay› denediysek de, baflar›l› olamad›k. Bu partilerde neredeyse yasallaflm›fl ayak oyunlar›yla u¤raflmaktan, yapacaklar›m›za gücümüz kalmad›. Gördük ki olmuyor. Bu tip partilerin içinden bir derin parti ç›k›yor karfl›m›za. Ama flimdi, çok sesli bir yap›n›n içinde hep birlikte ve tek bir güç olarak kendimizi ifade etme olana¤›n›n oldu¤unu gördük. Bundan sonra yan yana dururken yan yana siyaset yapmay›, bunun da ötesinde, ifl yapmay› ö¤renece¤iz. Yani sosyalist sol yan yana duraca¤› gibi, birlikte ifl de yapabilecek mi?
2002’deki sonuçlara göre yaklafl›k 25 bin oyumuz var. Bu sefer 55-60 bin oy alaca¤›m›z söyleniyor. Dolay›s›yla bir milletvekili ç›karaca¤›z buradan. Taban›m›z sadece DTP ve sosyalist gelenekten insanlar de¤il. Mevcut kitle partilerinden rahats›z olanlar da var. Ortak aday›yla milletvekilini Meclis’te görmek istiyor art›k bu taban.
Kubilay Döfleyen
10
Evet, art›k öyle olacak. Ö¤renilebilir bir fley bu. Ama yavafl yavafl olacak. Art›k genifl tabanlar, bunlar Türk solu muydu, Kürt solu muydu, Arnavut solu muydu demeyi de b›rak›yor ve herkes birbirini kabulleniyor. Elbette ki daha çok yolumuz var, ama bu sinerjiyi yakalamak çok önemli. Mesela ÖDP’den arkadafllar›m›z, partilerinin seçime girme karar› olmas›na karfl›n, bizlere destek veriyor. Kendi içinde kabu¤unu k›ran bir döneme giriyoruz. Bu bak›mdan bu seçimden umutluyum. Hepimiz ad›na, burada sand›ktan ç›kar›z diyorum. Ç›kamazsak bile bu baflar›s›zl›k de¤il. Geçen seçimde DGB’nin aday› olarak kat›ld›¤›m›zda kaybedece¤imizi biliyorduk. O kadar saf de¤iliz. 2004’teki o iflbirli¤inin meyvelerini belki bu seçimlerde toplayaca¤›z. 1989’da, Birleflik Sosyalist Parti döneminde Kürt arkadafllarla bu kadar yak›n durmuyorduk. Onlar bir tarafta oturuyordu, biz bir tarafta. Nas›l konuflaca¤›m›z›, neyi nas›l yapaca¤›m›z›, bir köyde nas›l çal›flaca¤›m›z› bilmiyorduk. Ama flimdi yürüttü¤ümüz kampanyan›n tüm organizasyonunu bir Kürt arkadafl›m›z yap›yor. Hepimiz bir fleyler ö¤rendik. Bir sonraki seçim dönemi daha iyi olacak. Yerel seçimler var önümüzde. Tafllar yerine oturmufl olacak ve art›k san›yorum direkt alternatif olaca¤›z; gerçek sol, iktidara talip olacak. Nas›l olacak bu? 22 Temmuz’dan sonra birçok yap› de¤iflmeye bafllayacak. Do¤um sanc›lar› çeken siyasî hareketler var. Art›k Kürt ya da Türk solu partisi gibi ayr›mlar olmayaca¤›n› düflünüyorum. Temennimiz bu ve öyle olmas› gerekiyor. Art›k DTP’yi tarihe gömüp hep birlikte hareket etmeliyiz. Ortak parti içinde DTP’li arkadafllar da, Türk solundan arkadafllar da olacak. Di¤er yandan, sosyal demokrat partilerin taban›na s›k›flm›fl, d›flar›da kalm›fl, k›rg›n, suskun, kaliteli insanlar var. Onlar› da buraya çekebiliriz ve bir çat› partisi infla edilebilir. Bunun da solu iktidara tafl›yabilece¤ine inan›yorum. Bu birliktelik devam edecek. Bir ç›k›fl, bir nefestir bu ortakl›k. Sokaktaki birçok insan, “Baykal’a ra¤men CHP’ye oy verece¤im, çünkü rejimi tehlikede görüyorum” diyor. Siz ne düflünüyorsunuz? Gerçekten bir rejim tehlikesi var m›? “Her fleye ra¤men CHP’ye oy verece¤im” demek, statükonun devam›n› istemektir. Bizim yak›n›m›zda duran kimi arkadafllar›m›z da söylüyor bunu. CHP sadece AKP’ye karfl› oldu¤u ve onu dengeledi¤i için var. Kamuoyuna çeflitli kayg›lar, korkular pompalan›yor. Birkaç ay kadar öncesine kadar AKP’den daha çok korkuluyordu, flimdi daha az korkuluyor. ‹nsanlara bu partilerin tehdit de¤il, düzen içinde bir araç oldu¤unu ya da pompalanan kayg›lar›n gerçek d›fl› oldu¤unu anlatt›¤›m›zda, eskiden “yok yahu” diyenler flimdi “hakl›s›n hocam” demeye bafllad›. AKP’nin bir fleriat tehlikesi yaratmad›¤›n› halk anl›yor. Ama halk›n bunu anlamas›na karfl› ç›kanlar var ve kendi siyasî kariyerleri için ülkenin gelece¤inin alt›n› oymaya çal›fl›yorlar. Bunlar›n bafl›nda da Baykal geliyor. Onun elinde bir tek laisizm ve cumhuriyet rejiminin tehlikede oldu¤u propagandas› kald›. Cumhuriyetin tehlikede oldu¤u bir durum yok. AKP’nin harcad›¤› paraya, kitlesinin ve kendilerinin tüketim al›flkanl›klar›na, yapt›klar› siyasî atraksiyonlara
‹nsanlar› darbe mi, fleriat m› ikilemine s›k›flt›r›p b›rak›yorlar. Benim eflim de memur, Genelkurmay baflkan› da memur. Eflim bu mesele hakk›nda ya da baflka bir konuda bas›na konuflsa, sürerler Tatvan’a. Ama adam ikide bir ç›k›p konufluyor, hatta tehdit ediyor. Ondan fazla memleketi seven yok! Ama bir üstçavufl bir uzman hekimden iki kat fazla maafl al›yor, bunu söyleyen yok. Deniz Baykal sizleri bölücülükle ve teröristlerle iflbirli¤i yapmakla suçlad›. Linç giriflimlerinin yayg›nlaflt›¤› bir ortamda, böyle bir suçlaman›n hedefi olarak soka¤a ç›k›p kampanya yapmak tedirgin edici de¤il mi? Ben 23 senedir bu kentte siyaset ve hekimlik yap›yorum. Her taraf›na da girip ç›kt›m, o yüzden s›kar bize bir fley yapmak. Bu halk kimin kendi yan›nda olaca¤›n› bilir. Baykal’›n dedikleri hikâye. Ben de zaten hedef göstermekten onu mahkemeye verdim. PKK’n›n adamlar› diye hedef gösterildik. Bir sürü faflist katil dolafl›yor ortal›kta. Hrant Dink de böyle öldürtüldü. PKK konusuna nas›l bak›yorsunuz? PKK da¤da bir örgüttür, bir gerçektir. Bunu kabul etmek gerekir. Yani flimdi DTP’nin de içinde olan bir birlikten aday oldu¤umda PKK’yla organik ba¤ m› oluflturuyorum? Hay›r. Kürt arkadafllar da seçmendir. Burada biz siyaseti “a¤an›n” deyimiyle ovada yap›yoruz. PKK ise bir olgu, bir gerçekliktir. O gerçe¤i bilerek hareket etmek lâz›m. PKK, Kürt sorununun da¤a yans›m›fl fleklidir. Çat›flma 25 y›ld›r bitmiyorsa bunun nedenini baflka yerde aramak lâz›m. Bask› düzeni devam etmezse, PKK olmaz. Bu sorun yeni de¤il ki, ony›llard›r var ve çözüm hep askerî yolda aranm›fl. Ama flimdiye dek çözemediler böyle. Biz diyoruz ki, art›k da¤da kimse kalmas›n ve silahlar gömülsün. Ne da¤daki, ne de askerdeki çocu¤umuz ölsün. Bunu söylemek kadar do¤al bir fley olamaz. Bunu söylemeden nas›l çözülecek bu sorun? Çözümün adresi siyasettir. Antalya’ya son 15-20 y›lda göçle gelip yerleflmifl Kürt nüfusla kentin yerli nüfusu aras›nda gerginlikler var. Kimi zaman linç giriflimlerine tan›k olunuyor. Kadriye beldesinde yaflananlardan sonra siz de sürece dahil oldunuz. Bu gerilim seçime nas›l yans›r? Kadriye’de yaflananlar ilginçtir. Oradaki belediye baflkan›n› seçimde Kürtler destekledi. Daha sonra bir yol ayr›m› bafllad› ve Kürt nüfusu Kadriye’den ç›karmaya çal›flt›lar. Buna karfl›n biz de gidip buna tav›r koyduk. Zaman zaman bir floven dalga olur, bu dalgay› da birilerine karfl› kullan›rs›n›z. fiimdi Kürtlere oluyor, 6-7 Eylül’de gayrimüslim az›nl›klara oldu. Bunun temelinde rant yatar. Kadriye’deki durum da budur. Kadriye’de de birçok Kürt yerinden yurdundan oldu. 300 aileden 220 kadar› göç etmek zorunda kald›. Ama valilik bu göçü bile duyurmaktan kaç›nd›, gizledi. Kürt halk›n›n tümünü kastederek söylüyorum, onlar bu ülkede kendileri d›fl›nda yer alan insanlarla yaflamak istiyorlar. Bizler de onlarla birlikte yaflamak istiyoruz. Bir kifli gelsin de ayr› yaflamlar›n daha iyi oldu¤u-
22 Temmuz’dan sonra birçok yap› de¤iflmeye bafllayacak. Do¤um sanc›lar› çeken siyasî hareketler var. Art›k Kürt ya da Türk solu partisi gibi ayr›mlar olmayaca¤›n› düflünüyorum. Temennimiz bu ve öyle olmas› gerekiyor. Art›k DTP’yi tarihe gömüp hep birlikte hareket etmeliyiz. Ortak partide DTP’li arkadafllar da Türk solundan arkadafllar da olacak. Di¤er yandan, sosyal demokrat partilerin taban›na s›k›flm›fl, d›flar›da kalm›fl, k›rg›n, suskun, kaliteli insanlar var. Onlar› da buraya çekebiliriz ve bir çat› partisi infla edilebilir.
na iliflkin bana bir teori, bir program, tek bir fayda sa¤layacak bir tez ortaya sürsün, ayr› yaflamlar›n bizlere sa¤layaca¤› katk›y› anlats›n. ‹ster Türk, ister Kürt, farketmez, bekliyorum. Bu ülkede birlikte yaflama düflüncesine sahip olmayanlar içinde Kürtlerden fazla Türkler var. Devleti Sünni Müslümanlar ve Türklerden oluflan bir imparatorluk gibi gören bir zihniyet var. Bu çok tehlikelidir. Farkl› olan herkesin d›flland›¤› bir ideali hayata geçirmeye çal›fl›yorlar. Ayr›flma hepimizi karanl›¤a götürür. Kürtleri sömürgelefltirir, bizi de yok edecek bir süreç olur bu. Onun için, Antalya üzerinden bakt›¤›m›zda, Türkiye genelinden farkl› düflünmüyorum. Burada insanlar bir arada yafl›yor ve yaflayacak. Türk, Kürt, Sünni, Alevi fark etmez, herkes bir arada yaflayacak. Aleviler genel olarak CHP’ye yak›n dururlar, ama bu seçimlerde kafalar› bir hayli kar›fl›k gibi. AKP’ye, hatta MHP’ye meyleden Aleviler var. Antalya’da durum nas›l? Aleviler burada da CHP’nin kuyru¤undan gidiyorlar, ama Antalya’da 15 y›ld›r cemevlerini yapam›yorlar. Alevi toplumunu temsil eden örgütlerden bir k›sm›, örne¤in Pir Sultan çevresi bizden yana tav›r koydu. Bir k›sm› da, dedi¤iniz gibi kafas› kar›fl›k halde. Asl›nda Alevilerin CHP’ye olan ilgileri bu partinin geçmiflinden, Mustafa Kemal’in kimli¤inden kaynaklan›yor. Aleviler korkuyor mevcut durumdan. Bu ortam› da savunduklar› partinin lideri belirliyor. Gene Marafl, Çorum, Sivas katliamlar› yaflanacak korkusu diri tutuluyor. Bize Kürtlerden de, Türklerden de, Alevilerden de oy verenler olaca¤› gibi, oy vermeyenler olacakt›r. Onlara bir diyece¤imiz yok. Kendi ezilmiflli¤ini hissetmeyeni biz s›rt›m›zda m› tafl›yaca¤›z? Hissedenlerle birlikte ve yan yanay›z. Medyan›n seçim sürecindeki etkisi ne olacak sizce? Ba¤›ms›zlar›n kampanyalar› üzerindeki medya etkisini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Eskiden medya m› vard›! Solun en önemli propaganda arac› birebir çal›flmakt›r. Aval aval dolaflm›yoruz ortal›kta. Darbe sonras› süreçte kitle partilerinin içinde bu çal›flma metodlar› da unutulmufltu. Ama biz flimdi eski yöntemleri kullan›yoruz. Bu röportaja yayladaki köylerden geliyorum. Toplumun her kesimiyle –Alevisi, Sünnisi, iflçisi, emekçisi, köylüsü– konuflmaya, sohbet etmeye çal›fl›yoruz. Yayg›n medyan›n bizlere neden ilgi göstermeyece¤inin ya da kitle partileriyle s›k› f›k› olmas›n›n nedeni ortada. Olas› bir iktidar olma durumunda bir tak›m katakulli iliflkilerinin devam› için bu yap›l›yor. Medyan›n mevcut sermaye yap›s›nda bunlar olacak tabii. Seçim döneminin özellikle yerel medyalar için iyi bir para kazanma dönemi oldu¤u ortada. Daha önce programlar›na ç›karmak için yalvaran adamlar flimdi fiyat tarifeleriyle karfl›m›za ç›k›yor. TV’ye ç›kmak için üç-dört milyar para ister olmufllar. K›ç› k›r›k televizyonlar›n yapt›¤›na bak!
Söylefli: Ahmet fi›k - Hüseyin Ülker
bak›n. Müslümanl›klar› lafta. Baflar›ya giden her yolda her fleyi yapabilecek rantiye ve Makyavelist adamlar. Bunlar ‹stanbul sermayesiyle, burjuvaziyle tokalaflt›. Üstüne üstlük kendi burjuvazilerini yaratt›lar. Böyle bir toplumu fleriat gibi bir rejimin boyunduru¤una sokmaya kendilerinin de dâhil oldu¤u sermaye müsaade eder mi? AKP’nin yüzde 40 civar›nda oyu oldu¤u tahmin ediliyor. Bu kitlenin küçük bir k›sm› ‹slâmî burjuvaziyi temsil ediyor. AKP bunca deste¤i nas›l elde ediyor sizce? AKP’nin yaratt›¤› ya da sürdürdü¤ü mevcut para sisteminden direkt ya da dolayl› beslenen, fayda sa¤layan çok insan var. Yoksullar da para ve erzak karfl›l›¤›nda oylar›n› satarak onlar› büyütüyor. Ama bu sanal bir büyüme. fiu da bir gerçek: K›r›lgan siyasî ortam›m›zda birilerinin eline sopay› al›p ortal›kta dolaflmas› da insanlar›n AKP’ye kaymas›na neden oluyor. Hatta, kendine sol ya da demokrat diyen insanlar›n AKP daha demokratm›fl dediklerine tan›k oluyoruz. Böyle saçmal›k olur mu? ‹ki taraf da ipin birer ucundan tutmufl, yarat›lan gerilim ortam›ndan faydalanmaya çal›fl›yor. Ordu ve flakflakç›lar› bir tarafta, AKP di¤er tarafta. Tam bir hokkabazlar dünyas›. “AKP di¤erlerinden daha demokrat” diyenlere “hadi oradan” diyorum. Ama flu da bir gerçek ki, kendine sosyal demokrat diyen bir partinin lider ve yandafllar› darbe 盤›rtkanl›¤› yaparken, ellerinde bayrak, orduyu görev vermeye çal›fl›rken, AKP’liler daha liberal duruyor. AKP fleriatç› de¤il, tosunlara da, sermayeye de hitap eden bir liberal partidir. Asl›nda sorun AKP’nin durdu¤u yerden de¤il, kendini “sol” diye tan›mlayan partilerin durdu¤u yerden kaynaklan›yor. Sol, militarizmden medet umar m› yahu? Ama zaten CHP ya da di¤erlerinin solla ilgisi yok, sa¤daki yerlerini sa¤lamlaflt›r›yorlar sadece. Demin sand›ktan ç›kar›z dediniz. Nas›l bir oy oran› bekliyorsnuz? Geçen seçimlerin sonuçlar›na göre, Antalya ve çevresinde yaklafl›k 25 bin oyumuz var. Bu sefer 55-60 bin oy alaca¤›m›z söyleniyor. Y›llard›r siyaset yap›yoruz burada, yeni insanlar de¤iliz ki. Dolay›s›yla, bir milletvekili ç›karaca¤›z buradan. Taban›m›z sadece DTP ve sosyalist gelenekten gelen insanlar de¤il. Mevcut kitle partilerinden rahats›z olanlar, gençler, Çingeneler, hatta rock’çu gençler de var. Ortak aday›yla milletvekilini Meclis’te görmek istiyor art›k bu taban. Türkiye genelinde san›yorum 35 civar›nda milletvekili ç›karaca¤›z. E¤er bu gerçekleflirse, AKP, CHP ve MHP’nin yer ald›¤› Meclis yap›lanmas› içinde gerçekten sol sosyalist pencereden hayata bakan ve en kritik yerde duran bir grup oluflacak. ‹ktidar partisi her kim olursa olsun, ba¤›ms›zlara ihtiyac› olacak al›nacak kararlarda. Yani efle¤in sevmedi¤i ot burnunda bitecek. Peki, bizler neler yapaca¤›z derseniz, öncelikle mevcut kardefl kavgas›n›n önüne geçme hedefimiz var. Silahlar›n susmas›n›, da¤dakilerin silahlar›n› b›rak›p siyasetin içinde yer almas›n› sa¤lamaya çal›flaca¤›z. Siyasetin içindeki insanlara o alanda müsaade edilmesini sa¤layaca¤›z. Suçlu varsa, yarg› kurumlar› yerlerinde duruyor. Herkes gidip gerekenin yap›lmas›n› isteyebilir. Ama Genelkurmay baflkan›n›n ikide bir yapt›¤› gibi ç›k›fllarla, “tek terörist ölünceye dek” edebiyat›yla çözülmez bu sorun.
11
Emekçi kimli¤i birlefltiricidir Türkiye sanayiinin kalbinin att›¤›, nüfusunun büyük bölümünün göçle flekillendi¤i Kocaeli’de “bin umut”un ba¤›ms›z aday› KESK genel sekreteri Mustafa Avc›. 17 y›ld›r kamu emekçileri için mücadele eden Avc›’yla kampanyas›n›n anahatlar›n› konufltuk. Sizin aç›n›zdan ba¤›ms›z adayl›k süreci nas›l geliflti? Mustafa Avc›: Yüzde 10’luk baraj› bypass etmenin tek yolu, ba¤›ms›z adaylarla seçim sürecine kat›lmakt›. DTP olarak Diyarbak›r toplant›s›nda bu yönde karar ald›k ve Meclis’i önemli bir çözüm kurumu olarak de¤erlendirdik. Kürt sorununun çözümsüzlü¤ü demokratikleflmenin önünde büyük bir engel. Ayn› flekilde, Türkiye demokratikleflmedikçe, bu sorun da çözülmüyor. Bu sorun öyle bir noktaya gelmifl ki, art›k sadece Kürtlerin sorunu olmaktan ç›km›fl, Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlerin sorunu, hatta bir dünya sorunu haline gelmifl. Meclis önemli bir çözüm kurumu, ama sadece Kürt halk›n›n iradesi ve inisiyatifinin yans›mas›yla da bu kurum tam olarak de¤erlendirilemez. Bu noktada, Ankara’daki Bar›fl Konferans›’n›n anlay›fl›n›, hukukunu ve bileflenlerini bir platform gibi Meclis’e tafl›may› hedefledik. Her renkten kat›l›m vard› orada, Yaflar Kemal’dan Do¤u Ergil’e, Sami Selçuk’a kadar. Adayl›k sürecinde de, gösterilen ba¤›ms›z adaylar illâ DTP’li ya da Kürt olacak diye bir fley yoktu. Sorun çözülsün de, bizden olsun, olmas›n, çok da önemli de¤il. Ama bu özveriye ra¤men, amac›m›za ulaflamad›k. Örne¤in say›n Ufuk Uras’›n kendi partisi içinde bile büyük tart›flmalar ç›kt›. Kürt meselesini Meclis’e tafl›nacak öncelikli sorun olarak m› görüyorsunuz? Türkiye’nin demokratikleflmesi aç›s›ndan, öyle. Bugüne kadar ret ve inkâr anlay›fl› çözüm olmad›. 40 bin can, 400 milyar dolarl›k gider, köylerin yak›l›p y›k›lmas›, zorunlu göç, çarp›k kentleflme, kültür çat›flmas›, ucuz iflgücünün yarat›lmas›, iflsizli¤in artmas›, e¤itim ve sa¤l›¤›n hem kalitesiz hem paral› hale gelmesi... Bu fatura, toplumun tümüne biçildi. Ayr›flt›rma, bölme de çözüm de¤il. Türkiye, bir Suriye, bir ‹ran, bir Irak de¤il. ‹ran’da Farslar ülkenin do¤usunda, Kürtler bat›s›nda; Irak’ta ve Suriye’de Araplar güneyde, Kürtler kuzeyde. Bu ülkelerde iç içe geçme diye bir fley yok. Ama Türkiye’ye bak›n, ‹stanbul’da 4 milyon Kürt var, ‹zmir’de, ‹zmit’te öyle. Kalk›p da bu halk› nas›l ayr›flt›rabilirsiniz? K›rk y›ld›r da¤ Türkü dediler, kart kurt dediler, ama bu halk› yok edemediler. Bu halk asimilasyona u¤rad›, ama gene diline, kültürüne sahip ç›kt›. Ret ve inkâr da, bast›rma, yok etme de, bölme ve parçalama da çözüm olmay›nca, bu ülkede birlikte yaflamaktan baflka hiçbir çözüm yok. Etnik ya da dinsel, mezhepsel, farkl›l›¤› ne olursa olsun, insanlar›n bir arada yaflayabilmesi gerek. Ermenilerin kendilerini bu ülkede özgürce ifade edebilmeleri için Hrant Dink’lerin ölmesi mi gerekirdi? Kürtlerin kendilerini özgürce ifade edebilmeleri için çat›flmalar›n yaflanmas›, 40 bin insan›n ölmesi mi gerekiyordu? Alevilerin kendilerine sahip ç›kmas› için Marafllar›n, Çorumlar›n, Mad›maklar›n m› olmas› gerekirdi? Bu toplumsal farkl›l›klar, öyle ya da böyle, bu ülkede bin y›l birlikte yaflam›fl m›? Yaflam›fl. Niçin bin y›l daha
12
Mustafa Avc›
birlikte yaflanmas›n? Kald› ki, ulusal s›n›rlar›n bir anlam› kalmad›. Avrupa’y› görüyoruz, bir di¤er ülkeye geçti¤inizde b›rak›n pasaportu, kimlik bile sormuyorlar. Niçin Ortado¤u’da halklar böyle yaflamas›n? Bunun yan›nda, DTP’nin program› incelendi¤inde, sadece Kürt sorununu öne ç›karan bir durum yok. DTP bir Türkiye partisi olma iddias›yla yola ç›kt›. HADEP’te, DEHAP’ta Türkiyelileflemedik, bir bölge partisi, etnik parti konumunda kald› bunlar. DTP’nin kurulufl sürecinde “bu ifl sadece bize kalmas›n” dedik, farkl›l›klar› kapsayan bir parti olmaya çal›flt›k. Partileflme süreci bir buçuk y›l geciktiyse, bunun için gecikti. Gene baflar›s›z olduk, ama bu bizden kaynakl› olmad›. Parti kurulufl sürecini de tersine çevirdik, partiyi yukar›dan afla¤› kurmad›k, delege sistemiyle halk iradesini ortaya ç›kard›k. Ama kurucular kurultay›na giderken, bakt›k ki gene biz bize kal›yoruz. ‹stedik ki di¤er farkl›l›klardan ayd›nlar gelsin, seçim sürecine girmeden partinin kurucular› olsunlar. Ama bütün çabalar›m›za ra¤men bir baflar›s›zl›k yafland›. Sistemin de büyük bir s›k›flt›rmas› oldu. Çanakkale’de örgütlenme çal›flmas›na ben kat›ld›m. Devlet yetkilileri aynen “size Diyarbak›r, Van yetmiyor mu, burada ne ifliniz var” dediler. Sistemin anlay›fl› bu, bizi bölgeye s›k›flt›rmak istiyor. Sizin ayn› zamanda uzun bir sendika geçmifliniz var, de¤il mi? 27 y›ll›k kamu hizmetim var. S›n›f ö¤retmeniyim. 17 y›l›m› fiilen kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde geçirdim. E¤it-Der, E¤it-Sen, E¤itim-Sen derken, KESK’te kurucu üyeli¤im ve genel yönetim kurulu üyeli¤im var. 2001’de merkez yürütme kuruluna seçildim. En son görevim KESK’in genel sekreterli¤iydi. Emek-
Argümanlar›m›z etnik bir temele oturmuyor. Esas meselemiz, Türkiye’de demokrasiyi yerlefltirmek. Kürt sorununun Türkiye’nin di¤er sorunlar›ndan ayr› olarak öne ç›kar›lmas›n› Diyarbak›r’da da çok do¤ru bulmuyorum. Emekçi kimli¤i, benim için birlefltirici kimliktir.
li olunca üyeli¤im otomatikman düfltü. Kamu hizmetinden emekli olunabilir, ama mücadeleden olunmaz anlay›fl›yla bu flekilde devam ettik. fiimdi, Kocaeli’deki farkl›l›klara hizmet etmek istiyorum. Nerelisiniz? Vanl›y›m, Ercifl do¤umluyum. Kamu hizmetinize ‹zmit’te mi devam ettiniz? Bu soru hep soruluyor. ‹stanbul’da çal›flt›m ve oturdum. Ama emek, üretim ve insan iliflkisi benim için esast›r. Emekçi kimli¤i, benim için birlefltirici kimliktir. Emek alan›nda 17 y›l fiilen yöneticilik yapt›ktan sonra, do¤up büyüdü¤üm ya da ikamet etti¤im kent kadar potansiyelim var bütün illerde. Kocaeli de bir emekçi kenti, benim aday gösterilmem de biraz bu yönde geliflti. Kocaeli nüfusunun üçte biri, ekonomik, sosyal ya da siyasal nedenlerle zorunlu göçe tâbi tutulmufl insanlardan olufluyor. Ben hem onlar›n, hem emekçilerin parças›y›m. Birkaç senedir çeflitli kentlerde a¤›r linç giriflimleri yaflan›yor, TAYAD’l› ailelerden Ahmet Kaya tiflörtü giyenlere, pek çok insan PKK’li olduklar› gerekçesiyle büyük bir kalabal›¤›n fliddetine maruz kal›yor. Siz de DTP’ye e¤ilimli bir ba¤›ms›z aday olarak her gün flehirde seçim çal›flmalar›nda bulunuyorsunuz. Bu yönde bir tepkiyle karfl›laflt›n›z m›? Çok olmad›. 4 Haziran’dan bu yana buradaki çal›flmalar›m› sürdürüyorum. Söyledi¤iniz gibi bir tepkiyle karfl›laflmad›m, ama olmayaca¤› anlam›na gelmez. Mesela iki gün önce Karamürsel’de bir seçim irtibat bürosu aç›yorduk, biz gittikten sonra gece camlar›m›z indirildi afla¤›. Ama daha ciddi bir tepkiyle karfl›laflmad›m. Propaganda argümanlar›m›z etnik bir temele oturmuyor. Esas meselemiz, Türkiye’nin demokratikleflmesi. Zaten Kocaeli gibi bir kentte tamamen Kürt meselesine yo¤unlaflmak anlams›z de¤il mi? Bu aslî meselelerden biri ama, Kocaeli de bir sanayi ve emek flehri... Kürt sorununun Türkiye’nin di¤er sorunlar›ndan ayr› olarak öne ç›kar›lmas›n› Diyarbak›r’da da çok do¤ru bulmuyorum. Kocaeli’nin üçte bir nüfusunun göç ederek gelmifl olmas›, buradaki çarp›k kentleflme, kültür çat›flmas› neden kaynakl›d›r? Bu göçü mesela Erdo¤an’›n dedi¤i gibi vizeyle mi engelleyece¤iz? Sorunu yerinde çözmek, göçe meydan vermemek lâz›m. Kocaeli emekçilerine neler söyleyeceksiniz? Söyleyecek çok fley var elbette. Mesela kamu emekçilerinin sendikas›nda toplu sözleflme ve grev hakk› yok. ‹flçi sendikalar›nda, son yasal de¤iflikliklerle, esnek çal›flt›rma ve tafleronlaflma dayat›l›yor. ‹fl güvencesiz otuz iflçiye kadar olan müesseselerde iflveren iflçiyi ödünç de verebilir, kovabilir de. Kocaeli özelinde, mesela Dilovas›’nda herkes kanserden ölüyor. Özellefltirmelerden Kocaeli emekçisi büyük oranda etkileniyor. Böyle pek çok sorun var. Biz de y›llard›r emekçilerin sorunlar›n› birebir yaflad›k, ama çözemedik. Bugünkü sorunlar karfl›s›nda dünün ezberini de sürdürmüyoruz. Meclis’e girdikten sonra o kapal› alanda befl y›l boyunca kalmayaca¤›z, sorunlar›n sahipleriyle görüflüp kanun düzenlemelerine gidece¤iz.
Söylefli: Merve Erol
KOCAEL‹ “B‹N UMUT” BA⁄IMSIZ M‹LLETVEK‹L‹ ADAYI MUSTAFA AVCI
DTP’N‹N BA⁄IMSIZ ADAYLARI, PKK VE 22 TEMMUZ SONRASI
Art›lar, eksiler, çarp›lar Kürt milletvekillerinin 1993’te yaka paça Meclis’ten al›n›p cezaevine konmalar›yla son bulan TBMM maceras›, 23 Temmuz’dan itibaren ayn› minvalde mi devam edecek, yoksa çözüme dönük ad›mlar›n at›lmas› m› sa¤lanacak? Bu kritik soruya yan›t arayabilmek için önce DEP sürecini hat›rlayal›m, ard›ndan, DTP’nin ba¤›ms›z adaylar›n›n hangilerinin seçilebilece¤ini ve PKK’nin neler yapabilece¤ini kestirmeye çal›flal›m. Temmuz’a çeyrek kala, Meclis’e girecek ba¤›ms›z sol ve Kürt milletvekillerinin say›s› (grup oluflturup oluflturamayacaklar›) ve DEP’lilerin 1991’deki olayl› yemin törenini and›ran tav›rlar›n olup olmayaca¤› merakla bekleniyor. Di¤er taraftan, CHP, MHP ve GP’nin milliyetçi-floven söylemi yükseltmesi, MHP’nin ifli Öcalan’›n as›lmas› için miting alanlar›nda ip da¤›tmaya vard›rmas› ve kimi anketlerin bu üç partinin de Meclis’e girece¤ini öngörmesine bak›lacak olursa, Kürt sorununun demokratik siyasal zeminde tart›fl›lmas› ihtimalinin baflka bahara kalaca¤› da söylenebilir. Ankara’da, hükümeti ve Genelkurmay’› izleyen gazetecilerin aralar›ndaki sohbetlere bak›lacak olursa, 22 Temmuz’dan sonra “devlet”, ne pahas›na olursa olsun, bugünkü hükümetin de¤iflmesini ve CHP-MHP (veya CHP-MHP-GP) hükümetinin göreve gelmesini, yani bir nevi yeni MC (Milliyetçi Cephe) oluflmas›n› ve Sezer’in Çankaya’y› “devletten” birine devretmesini arzuluyor. Tam aksi yöndeki ihtimallerinden biri olan AKP-Ba¤›ms›zlar (DTP) hükümetininse, gündeme gelmesini dahi istemiyor. Pek muhtemel gözükmeyen bu ihtimal ola ki gerçekleflirse diye, birileri de flimdiden, bir gece vakti yapabileceklerinin planlar›yla meflgul herhalde. Kürt sorununu merkeze alan Kürt siyasetçilerin, geçti¤imiz ay yaflam›n› yitiren eski DEP milletvekili Orhan Do¤an’›n 2 Mart 1994’te sivil polislerce ensesinden tutularak gözalt›na al›nmas›yla son bulan TBMM maceras›, kald›¤› yerden mi devam edecek, yoksa Kürtler yeni bir siyaset tarz›yla hareket ederek kendilerine yönelik gelifltirilen sistematik karfl› duruflu bertaraf etmeye mi çal›flacak? Bu kritik soruya yan›t arayabilmek için önce DEP sürecini hat›rlayal›m, ard›ndan, DTP’nin ba¤›ms›z adaylar›na bakarak hangilerinin Meclis’e girip giremeyece¤ini ve PKK’nin neler yapabilece¤ini kestirmeye çal›flal›m.
22
pati duyuyorsa, Çatak’›n Sündüz yaylas›nda, Bitlis’in Zeytinda¤l› köyünde, Erzincan’›n Ba¤bafllar’›nda flehit edilen vatan evlâtlar›m›z›n katilidir.” Ayn› dönemde, DEP üyelerinin katledildi¤i faili meçhul cinayetler bafllam›flt›. 23 Eylül 1993’te Batman’da DEP üyesi Habip K›l›ç’›n öldürülmesi üzerine DEP milletvekilleri bir heyet olufltururarak incelemede bulunmak üzere Diyarbak›r ve Batman’a gitmiflti. DEP Mardin milletvekili Mehmet Sincar’›n da aralar›nda bulundu¤u grubun üzerine otomatik silahlarla atefl aç›lm›fl ve Sincar’la birlikte DEP yöneticilerinden Metin Özdemir öldürülmüfltü. Dönemin devlet bakan› ve hükümet sözcüsü Y›ld›r›m Aktuna, bu cinayetten Hizbullah’› sorumlu tutmufl ve bir daha da bu konuda tatmin edici bir aç›klama yap›lmam›flt›. DEP’liler hakk›nda aç›lan soruflturmalar bask›lara paralel olarak artm›fl, 2 Mart 1994’te dokunulmazl›klar›n›n kald›r›lmas›na karar verilen Orhan Do¤an ve Hatip Dicle, 15 gün içinde yapabilecekleri itiraz haklar›n› kullanamadan ayn› gün, Ahmet Türk, Leyla Zana, Selim Sadak, S›rr› Sak›k, Sedat Yurttafl ve Mahmut Al›nak da k›sa süre sonra, uygulamalar› protesto etmek için bafllatt›klar› açl›k grevi s›ras›nda, Meclis kap›s›nda gözalt›na al›narak tutuklanm›flt›. Yarg›lama neticesinde, Türk, Sak›k, Yurttafl ve Al›nak serbest kal›rken, Do¤an, Zana, Dicle ve Sadak 15’er y›l hapse mahkûm edilmiflti. Böylece, Kürt milletvekillerinin TBMM maceras› iki buçuk y›l sürmüfl, ama bu sürede belki de en büyük tabuyu sarsarak, cumhuriyet tarihinde ilk defa Meclis kürsüsünde Kürtçe konuflmufl, Kürt sorununun varl›¤›n› ve pek çok faili meçhul cinayette devletin parma-
Kürt hareketini DEP’ten bu yana çok yak›ndan takip eden bir gazeteci arkadafl›m›zdan ba¤›ms›z adaylar›n listesini yorumlamas›n› istiyoruz. Adaylar› ve seçim bölgelerini, belki de adaylardan bile iyi bilen güvenilir kayna¤›m›z›n yapt›¤› elemeye bak›lacak olursa, 22 Temmuz’da 22 ba¤›ms›z aday, milletvekili s›fat›na nail oluyor…
Bin Umut Platformu ba¤›ms›z milletvekili adaylar› toplu halde
¤› oldu¤unu ilân etmifllerdi. Bunun bedelini Leyla Zana, S›rr› Sak›k, Hatip Dicle ve Orhan Do¤an, on buçuk y›l hapisle, Ahmet Türk, S›rr› Sak›k ve Mahmut Al›nak d›fl›ndaki DEP’lilerse halen süren sürgün hayat›yla ödedi, ödüyor. 1990’lar›n zifiri karanl›k günlerinde el yordam›yla yolunu bulan Kürt hareketi, “meflru” alanda siyaset yapma çabalar›n› DEP’ten sonra da sürdürdü. HADEP ve DEHAP dönemlerinde zorlad›¤› yüzde 10 seçim baraj›n› aflamayan Kürt siyaseti, giderek t›kanmaya, taban›nda tepki çekmeye ve son kertede bulan›klaflmaya, “kufl diliyle” siyaset yapmaya bafllad›. DEHAP’taki baz› yetkililer PKK merkezli siyaset güderken, baz›lar› da PKK’yi iflin içine kar›flt›rmadan, Kürt sorununun yasal düzlemde ve “sivil” bir dille ifade edilmesi gerekti¤ini söyledi, tart›flt›. Tam da bu noktada imdada, Haziran 2004’te serbest b›rak›lan eski DEP’liler kofltu ve Kürt sorununu tekrar Meclis’e tafl›mak için aray›fllara girildi. 22 Ekim 2004’te, DEP’li Sadak, Do¤an, Zana ve Dicle, Demokratik Toplum Hareketi’ni (DTH) kurduklar›n› aç›klad›. Hareket, 9 Kas›m 2005’te partileflti. (Önemli bir ayr›nt›: DTP’nin birinci kurulufl y›ldönümü olan 9 Kas›m 2006’da fiemdinli’deki Umut Kitabevi’ne J‹TEM mensuplar› bomba atm›flt›.) DTH ad›yla 2004’te flekillenen “yeni” Kürt hareketinin amac› flu sözlerle özetleniyordu: “DTH, Türkiye siyasetinde yepyeni bir ç›k›fl yapmay› amaçlamaktad›r. Bu yeni ç›k›fl, hiç flüphesiz, Türkiye’nin tarihsel-güncel sorunlar›na objektif olarak bakan herkesin üzerinde uzlaflt›¤› gibi, öncelikli olarak Kürt sorununa kal›c›, demokratik, bar›flç›l bir çözüme ulaflt›rma iddias› ve kararl›l›¤› içinde olacakt›r. DTH, Türkiye’nin devlet, siyaset ve toplum yap›lanmas›n›n köklü bir yenilenmesini ve bu çerçevede Kürt sorununun özgürlük ve tam kat›l›mc› demokrasi ilkeleri içerisinde demokratik, eflitlikçi, birlik anlay›fl› çerçevesinde çözümünü hedefleyecektir. Ancak DTH, geleneksel siyaset yapma anlay›fl› yerine, birey, cinsiyet özgürlü¤ü ve toplum odakl› siyaset yapmay› esas alacakt›r. Toplumu oluflturan çeflitli kesimlerin hak ve ç›karlar›n› gözetecek
DEP’lilerin bafl›na gelenler 1991’de SHP çat›s› alt›nda Meclis’e giren DEP’in 22 milletvekilinden dördü, sonradan SHP’den ayr›lan 18 DEP’liyle hareket etmeyip SHP’de kal›nca, DEP Meclis’te grup kuramam›fl, yine de Türkiye’nin gündemini etkilemeyi baflarm›flt›. DEP milletvekilleri henüz SHP’deyken, 6 Kas›m 1991’de Meclis’teki yemin töreninde Leyla Zana’n›n Kürtçe yemin etmesi ve Hatip Dicle’nin “bu yemini bask› alt›nda ediyorum” sözüyle bafllayan süreç, Tansu Çiller’in baflbakan, Do¤an Gürefl’in Genelkurmay baflkan› oldu¤u dönemde k›skaca al›nm›fl ve DEP milletvekilleri 1993’ün yeni yasama y›l› vesilesiyle Meclis aç›fl konuflmas› yapan taze cumhurbaflkan› Demirel’in sözleriyle hedef tahtas›na oturmufltu: “Buradan aç›kça ilan ediyorum ki, kim bu kan dökenlere destek oluyor veya sem-
13
flekilde, yayg›n bir örgütlenme ve e¤itim çal›flmas› içerisinde olacakt›r. DTH, bu anlay›flla Türkiye’nin en genifl insan zenginli¤ini iktidara tafl›may› hedeflemektedir.” DTH’nin fark› DTP’nin bu hedefleri ne kadar yerine getirebildi¤ini, projenin fikir babalar›ndan Orhan Do¤an, Express’in Mart 2007 say›s›nda flu sözlerle aç›klam›flt›: “DTH, tasarlad›¤›m›z biçimde partileflemedi. Bunun birinci nedeni biziz. Di¤er neden, harekete dâhil olmas›n› bekledi¤imiz aktörlerden bekledi¤imiz ilgiyi bulamamam›zd›. Öte yandan, çat›flmalar›n sürdü¤ü bir dönemde bafllayan bir hareketin Türkiye’nin geneline yay›lmas›n›n zemini yoktu. En önemlisi de, program düzeyinde aç›l›mc› olamay›fl›m›zd›. Örne¤in, iflsizli¤i, Kürt sorununu, silahs›zlanmay› nas›l çözece¤imizi anlatamad›k. Kürtlerin ne istedi¤i sorusunu, içi doldurulmufl bir yan›tla kamuoyuna aksettiremedik. Kürtler yeni bir anayasa istiyor; bu anayasan›n nas›l olaca¤›n› ortaya koyamad›k. Anadilde e¤itim talebinin hangi çerçevede yan›t bulmas› gerekti¤ini söylememize ra¤men, bunun dünyadan bir model ithal ederek mi, yoksa Türkiye’nin özgün koflullar›na dayanan bir model çerçevesinde mi olaca¤›n› düzenleyemedik. Buna benzer pek çok kilit noktaya yan›t veremedik. O yüzden de DTP önceki partilerden çok farkl› olamad›. Delege seçiminde halk› sand›¤a tafl›mam›z Türkiye’de bir ilkti, delegelerden kurucular›n seçilmesi, kurucular›n parti meclisini seçmesi, eflbaflkanl›k modeli birer ilkti. Fakat bu ilkler, partiyi de¤iflik k›lmaya yetmedi.” Oysa DTH’nin oluflturulma aflamas›nda flu hedefler ve talepler deklare edilmiflti: “DTH, Kürt sorununun en k›sa sürede, demokratik-bar›flç›l çözümüne özel önem vererek, halk›n demokratik iradesini a盤a ç›karacak bir çaban›n içinde olacakt›r. Bu çerçevede DTH, Kürt sorununun demokratik çözümü amac›yla, programatik aç›dan öncelikli olarak, 1) Türkiye’de yaflanan çat›flmal› sürecin bütün sonuçlar›yla ortadan kald›r›lmas›n› öngörmektedir. Bu kapsamda, a) Çerçevesi iyi belirlenmifl bir “Toplumsal Bar›fl ve Demokratik Kat›l›m Yasas›”n›n ç›kar›lmas› [Türkiye Bar›fl›n› Ar›yor konferans› asl›nda bu maddenin bir uzant›s›yd›], b) Çat›flmal› süreçte göç etmek zorunda kalan ve zorla göç ettirilen köylülerin köye dönüfllerinin sa¤lanmas›, bunun için gerekli idarî, hukukî, ekonomik ve sosyal önlemlerin gelifltirilmesi, c) Koruculuk ve devlet içinde yuvalanm›fl çetelerin da¤›t›lmas›na yönelik düzenlemelerin yap›lmas› hedeflenecektir. 2) Kürtlerin özgür yurttafllar olarak kabul edilmesi için gerekli yasal ve anayasal reformlar›n hayata geçirilmesi, Kürt olgusunun demokratikleflmenin temel bilefleni olarak ele al›nmas› gerekmektedir. Bunun karfl›l›kl› bir güven ortam› yarataca¤›na inan›lmaktad›r. Bu ba¤lamda, a) Kürt kimli¤inin yasal ve anayasal güvenceye kavuflturularak Kürtlerin, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmas› gereken cumhuriyetin aslî anayasal vatandafllar› olarak kabul edilmesi, b) Dil ve kültür haklar›n›n yasal güvenceye kavuflturulmas›, radyo, TV ve bas›n üzerinde hiçbir k›s›tlaman›n olmamas›, c) Temel e¤itimde Kürtçenin seçmeli dil olmas›, orta ö¤retimde Kürt kültürü, Kürt dili ve edebiyat›n›n ö¤retilmesi, yükse-
14
kö¤retimde ise, bu amaçl› yüksek okullar›n kurulmas› için gereken yasal düzenlemelerin yap›lmas›, d) Siyasi Partiler ve Seçim Yasalar›n›n demokratiklefltirilmesi suretiyle, Kürtlerin ve tüm demokratik güçlerin iradelerinin demokratik siyasete kat›l›m›n›n sa¤lanmas› öncelikli hedeflerimiz olacakt›r.” Do¤an, o söyleflide flu öngörüsünü de dile getirmiflti: “Devlet, çözüm ad›na Kürt halk›n› parlamentoda görme e¤iliminde de¤il hâlâ. Önemli olan, bar›fl›n önünü açmak için Meclis’te bulunmak. DTP’nin parlamentoda bulundu¤u, fakat bafl›m›za bombalar›n ya¤d›¤› bir atmosferi kimse düflünmek dahi istemez. Dolay›s›yla, DTP’nin seçim stratejisi, biraz da sürece ba¤l› olarak belirlenecek. Ama ana hedef, en genifl birliktelikle Meclis’e girmek.” PKK’nin “tavsiyeleri” DEHAP’›n aksine eski kadrolar›n öncülü¤ünü yapt›¤› DTP, nihayet Kürt siyasetini yüzde 10 baraj engeline tak›lmadan Meclis’e tafl›ma stratejisini benimseyince, akla ilkin DEP’lilerin Meclis’teki tutumlar› ve karfl›laflt›klar› muamele geldi ama, bu sefer PKK’nin olas› radikal taleplerine karfl› milletvekillerinin direnece¤i, bu direniflin bafl›n› da Ahmet Türk ve S›rr› Sak›k gibi isimlerin çekece¤i flimdiden konuflulmaya baflland›. Express’in geçen say›s›nda, DTP’nin ba¤›ms›z adaylar›n›n hemen hepsinin ›l›ml›, militan olmayan isimlerden olufltu¤unu belirtmifltik. Meclis’e girmelerine kesin gözüyle bak›lan 22 aday›n da, örne¤in Meclis kürsüsünde “Say›n Öcalan” gibi bir tabiri kullanmayaca¤›n› kestirmek güç de¤il. Mahmut Al›nak, S›rr› Sak›k ve Ahmet Türk büyük olas›l›kla tekrar Meclis’e ad›m atacak, ama DEP dönemindekinden farkl› bir üslûpla siyaset yürütmeye çal›flacaklar. Ancak mesele flu ki, flimdiden DTP’nin alt kadrolar›nda bu isimlere yönelik çekincelerin ifade edildi¤i konufluluyor. Bu çekincelerin sebebi, söz konusu isimlerin radikalizmden geri durmas›, PKK’nin olas› radikal taleplerini, örne¤in, Öcalan’›n hapishane koflullar›n›n düzeltilmesi için Meclis’te açl›k grevine girilmesi talebini yerine getirmeyecek kifliler oluflu… PKK’nin yay›n organ› Özgür Halk dergisinin seçimlere dair görüflünü göz önüne ald›¤›m›zda, asl›nda örgütün Meclis’e girecek olan milletvekillerini bu tür radikal taleplere zorlayabilece¤i ve Meclis’teki çal›flmalar›n›n önünü t›kay›p yeni bir DEP süreci bafllatarak bunu uluslararas› kamuoyuna “da¤da kalman›n meflru nedeni” olarak gösterebilece¤i söyleniyor. Nitekim, Express’in haziran say›s›ndaki “Kurt puslu havay› sever” bafll›kl› haberimizi, Özgür Halk’›n may›s say›s›ndaki flu ifadeyle ba¤lam›flt›k: “Parlamento vazgeçilmez bir mücadele alan› de¤ildir. Kürtlerin demokratik iradesinin s›n›rl› da [olsa] Meclis’e yans›mas›na tahammül edemeyen bir siyasal anlay›fla, Kürtler de yalvarmayacakt›r.” Bu ifade, asl›nda PKK’nin seçimlerle ilgili en temel görüflü. Ancak, aday gösterilen isimlerin hemen hiçbirinin “militan” olmamas›, PKK’nin olas› bask›s›na boyun e¤meyecek, aksine istifay› bas›p gidecek isimlerin seçilecek yerlerden aday gösterilmesi, bir paradoksa iflaret ediyor. Bir yandan da, bu bile PKK’nin bir takti¤i olabilir. Zira PKK, taleplerine harfiyen uymayacak milletvekillerini istifaya zorlay›p “halk düflman›” ilân
Sabahat Tuncel’in cezaevinden ç›k›p Meclis’e girmesine kesin gözüyle bak›l›yor. Asl›nda, Tuncel’in aday gösterildi¤i ‹stanbul 3. bölgeden bir ba¤›ms›z milletvekilinin daha ç›kmas› için yeterli potansiyel var. Ancak DTP, Do¤an Erbafl’›n 3. bölgeden aday gösterilmesi halinde oylar›n onda toplanabilece¤i ve Tuncel’in Meclis’e giremeyece¤ini hesap ederek, 120 bine yak›n oyun Tuncel’e verilmesini kararlaflt›rd›.
Seçilmesi ve hapisten ç›karak milletvekili olmas›na kesin gözüyle bak›lan ‹stanbul 3. bölge aday› Sabahat Tuncel
ederek, Kürt seçmene yasal düzlemde siyasetin imkâns›z oldu¤unu, kimi zaman devletin, kimi zaman da “tak›m elbiseli-kravatl›” Kürtlerin (DTP’lilerin) çözümün, daha do¤rusu meflhur Mekap ayakkab›l›lar›n (PKK militanlar›n›n) önünde t›kaç olabilece¤i propagandas› yapabilir. Böylelikle de PKK, da¤da kalman›n meflruiyetini Kürt siyasetçilerin “ihaneti” üzerinden de sa¤lama yoluna girebilir. Peki, PKK niye da¤da kalman›n meflruiyetini sa¤lamaya çal›fls›n? Express’in muhtelif say›lar›nda bunu aç›klamaya çal›flm›flt›k: PKK militanlar›n›n yar›s›n› Suriyeli ve ‹ranl›lar oluflturuyor. Suriye ve ‹ran’da Kürt sorunu Türkiye’ye nazaran daha vahim boyutlara do¤ru h›zla t›rman›rken, örgüt içindeki bu kadrolar›n silahlar› b›rakmas› veya Türkiye’den gelecek olumlu bir sinyal üzerine evlerine dönmesi mümkün görünmüyor. Türkiyeli militanlar›n da, “bizim ülkemizde sorun çözülüyor, biz evimize dönüyoruz. Siz burada kal›n, mücadeleye devam edin” demeleri de söz konusu olmad›¤›na göre, PKK daha uzun müddet Kandil civar›nda kamp hayat›na devam edecek. Bunu yapabilmesi için de örgüte militan ak›fl›n›n sa¤lanmas›, varsa e¤er uluslararas› kamuoyunun deste¤ini sürdürmesi, özetle silahlar› b›rakmamak için meflru zeminin sa¤lanmas› gerekiyor. Aksi halde, Türkiye’nin olas› bir s›n›r ötesi harekât› karfl›s›nda örgüt yaln›z kalacak ve gücünü yitirecek. Öte yandan, Kürt sorunu konusunda gerek AB’nin, gerekse uluslararas› kamuoyunun gözleri Kandil’de de¤il, TBMM’deki DTP’lilerde olacak. Tam da bu yüzden, DTP’liler bir yandan olas› MC hükümeti ve orduyla cebelleflirken, bir yandan da Express yay›na haz›rland›¤› s›rada Kürt gençlerini da¤lara ça¤›ran PKK’nin taleplerini ötelemeye çal›flacak. Öyle ki, ‹stanbul 2. Bölge
ba¤›ms›z aday› Do¤an Erbafl dâhil pek çok DTP’li, daha seçim öncesinden Meclis’te radikal ç›k›fllar yapmayacaklar›n› ilân etmeye bafllad›lar. PKK de, Özgür Halk dergisinin haziran say›s›nda, A.Y›lmaz imzas›yla, ba¤›ms›z adaylara yönelik “tavsiyelerine” bafllad› bile: “Öncelikle adayl›¤› kesinleflenlere iliflkin flunu söylemek gerekir: Büyük ac›lar, emekler ve bedeller pahas›na siyaset yapma hakk›n› ve gücünü elde etmifl bir halk ad›na aday olman›n, onun ad›na siyaset yapman›n a¤›r bir yük oldu¤unun bilinciyle hareket etmelidirler. Siyasette heyecan önemli olsa da, yüzeysel ve duygusal yaklafl›p kanatlan›p uçmak ve bununla kendini tatmin etmek yerine, omuzlar›ndaki yükün a¤›rl›¤›n› hissetmelidirler. Bunun fiziksel, zihinsel, moral ve iradî aç›dan büyük bir enerji gerektirdi¤ini bilmelidirler. 21. yüzy›lda halklar ailesi içinde kimli¤i kabul edilmeyen bir halk›n mücadelesini vermek çok onurlu, fakat bir o kadar da zordur, bedel gerektirdi¤inde onu vermek, onuruyla, lây›k›yla yaflamak önemlidir.” Özgür Halk, aday belirleme sürecini de flu ifadelerle aktar›yor: “Öncelikle halk için çal›flabilecek, bencil ve bireyci olmayan, milletvekili olmay› bir mevki ve kariyer edinme zevki ve heyecan›ndan ziyade, halk›n mücadelesini, yükünü omuzlayan bir görev olarak anlayacak adaylar arand›. Kriterler anlam›nda, partisine ve halk›na sadakatle ba¤l›, s›k›nt›l› ve zor dönemlerde s›rt›n› dönmeyecek, belli bir entelektüel birikim düzeyi olan, halk aras›nda benimsenebilecek kiflilerin olmas› ölçüt al›n›p adaylar belirlendi. Bu ölçütlere göre insan bulmak da kolay de¤il…” DTP’nin adaylar›: Kim, nerede, nas›l? Ankara’da, “yasal” Kürt hareketini DEP’ten bu yana çok yak›ndan takip eden bir gazeteci arkadafl›m›z›n önüne ba¤›ms›z adaylar›n listesini koyuyor ve listeyi yorumlamas›n› istiyoruz. Adaylar› ve seçim bölgelerini belki de adaylardan bile iyi bilen güvenilir kayna¤›m›z, Meclis’e kesin girece¤ini düflündü¤ü isimlerin karfl›s›na art› (+), kazanma flans› çok güçlü olmayan isimlerin karfl›s›na çarp› (x) ve kesin girmeyecek isimlerin karfl›s›na da (-) iflaretini koyuyor. Bu elemeye bak›lacak olursa, 22 Temmuz’da 22 ba¤›ms›z aday, milletvekili s›fat›na nail oluyor… Tek tek adaylar› konufltu¤umuz bu toplant›dan edindi¤imiz izlenim ve bilgiler genel hatlar›yla flöyle: Ad›yaman ba¤›ms›z milletvekili aday› ilahiyatç› Ahmet ‹nan’›n (x) kazanma flans›n›n yüksek olmamas›n›n temel nedeni, Alevi seçmenin Sünni bir adaya s›cak bakmamas›. Ad›yaman’da Sünni seçmen daha fazla, ama DTP’nin taban› daha çok Alevilerden olufluyor. Alevilerin karar›, ‹nan’›n kazan›p kazanmayaca¤›n› belirleyecek. Nitekim, DEHAP’›n geçen seçimdeki aday› Alevi ve “dede” kökenli Veli Büyükflahin, baraj olmasa Meclis’e giriyordu. Ad›yaman’da, Büyükflahin yerine kazanma ihtimali düflük olan ‹nan’›n aday gösterilmesinin nedeniyse meçhul. Adana aday› Nazmi Gür (x) için de afla¤› yukar› ayn› durum geçerli. Adana’da Kürt seçmen rahatl›kla bir milletvekili ç›karabilecekken, PKK’ye yak›n isimlerin itiraz› sonucu, son anda Murat Bozlak’›n adayl›¤›n›n iptal edilerek yerine ‹HD eski yöneticilerinden, DTP eski d›fl iliflkiler sorumlusu Nazmi Gür’ün gösterilmesi, seçmende tepkilere
neden oldu. Bu tepkiler sand›¤a yans›mad›¤› takdirde, Gür milletvekili olabilecek. Ankara adaylar› fiükrü Erbafl (-) ve S›rr› Kelefl’e (-) kayna¤›m›z kazanma flans› tan›m›yor. Kelefl’in aday oldu¤u bölgede zaten yeterli potansiyel yokken, flair Erbafl’›n da önceki sayfalar›m›zda ifade etti¤i gibi Kürt seçmenin kuflkucu yaklaflmas›ndan dolay› kazanma flans› çok düflük görünüyor. A¤r› aday› eski belediye baflkan› Hüseyin Y›lmaz’›n (+) kazanmas›na kesin gözüyle bak›l›rken, di¤er aday Naci Kutlay’›n (x) kazanma flans› daha düflük. Bunun nedeni olarak da, oylar›n Y›lmaz’da toplanma ihtimali gösteriliyor. Naci Kutlay, Kürtlerin çok sempatiyle bakt›¤› bir isim olmas›na ra¤men, A¤r›l› seçmen taraf›ndan yeterince bilinmiyor –uzun y›llar yurtd›fl›nda kalmas›ndan dolay›– ve Meclis’e giremeyebilir. Fakat DTP, A¤r›’da iki milletvekili ç›karmaya muktedir. Ardahan aday› Yavuz Y›lmaz’›n (x) Gaziantep aday› DTP Antep ‹l Baflkan› Vakkas Dalk›l›ç’a (-) göre daha fazla flans› var ama, ona da kesin gözüyle bak›lam›yor. Ayd›n’dan aday gösterilen Tacettin Karagöz’e (-) flans tan›nmazken, Bitlis aday› Nezir Karabafl’›n (+) Meclis’e girmesine kesin gözüyle bak›l›yor. Batman’›n iki avukat aday› Batmanl› Bengi Y›ld›z (+) ve Diyarbak›rl› Ayla Akad Ata (+) kesin, Bingöl aday› avukat Mehmet Nuri Özmen (x) düflük ihtimalle Meclis’e girebilir. Bunun nedeni ise tüm seçimlerde kendisinin aday gösterilmesinin halkta tepki yaratm›fl olmas›. ‹zmir aday› EMEP genel baflkan› Levent Tüzel (-), seçmenin, kazanma ihtimali olmayan bölgeden aday gösterilen Muhdi Aslan’› (-) istemesinden dolay› Meclis’e giremeyecek gibi görünüyor. EMEP’in ittifak politikas›yla ilgili ayr›nt›lar, Express’in önceki say›s›nda okunabilir. Mersin aday› Orhan Miro¤lu (+) Meclis’e girecekken, Konya aday› Mazlum-Der genel baflkan› Ayhan Bilgen (x) muhafazakâr kesimden on bine yak›n oy alamazsa, d›flar›da kal›yor. ‹stanbul adaylar› içinde Ufuk Uras (x) ve Do¤an Erbafl’a (x) nazaran Sabahat Tuncel’in (+) cezaevinden ç›k›p Meclis’e girmesine kesin gözüyle bak›l›yor. 2. bölge aday› Do¤an Erbafl’›n yan›s›ra Bask›n Oran da Meclis’e giremezse, Kürt hareketiyle sol ittifak fikri, teoride ve pratikte berhava olacakken, Ufuk Uras’›n kazanmas› bile bu nahofl tabloyu güzellefltiremeyecek. Asl›nda, Tuncel’in aday gösterildi¤i 3. bölgeden bir ba¤›ms›z milletvekilinin daha ç›kmas› için yeterli potansiyel var. Ancak DTP, Do¤an Erbafl’›n 3. bölgeden aday gösterilmesi halinde oylar›n onda toplanabilece¤i ve Tuncel’in Meclis’e giremeyece¤ini hesap ederek, 120 bine yak›n oyun Tuncel’e verilmesini kararlaflt›rd›. Mufl adaylar›ndan eski DEP milletvekili S›rr› Sak›k (+) ve Nuri Yaman (+), Van adaylar›ndan Sayim Kartal (+) ve Özdal Üçer (+), Kars aday› eski DEP milletvekili Mahmut Al›nak (+), Diyarbak›r adaylar› Aysel Tu¤luk (+), Selahattin Demirtafl (+), Gültan K›flanak (+) ve Ak›n Birdal (+), fianl›urfa adaylar› ‹brahim Binici (+) ve ‹brahim Ayhan (+), fi›rnak aday› Hasip Kaplan (+), Tunceli aday› fierafettin Halis (+), Siirt aday› Osman Özçelik (+), Hakkâri aday› Sebahattin Suva¤c› (+) ve Mardin aday› Ahmet Türk’ün (+) kazanmalar›na kesin gözüyle bak›l›rken, di¤er adaylar ya gösterildikleri yerlerden veya seçmenin
Mart 1994’te dokunulmazl›klar› kald›r›larak tutuklanan DEP milletvekilleri mahkeme salonunda
Mahmut Al›nak, S›rr› Sak›k ve Ahmet Türk büyük olas›l›kla tekrar Meclis’e ad›m atacak, ama DEP döneminden farkl› bir üslûpla siyaset yürütmeye çal›flacaklar. Ancak mesele flu ki, flimdiden DTP’nin alt kadrolar›nda, bu isimlere yönelik çekincelerin ifade edildi¤i konufluluyor. Bu çekincelerin sebebi, söz konusu isimlerin PKK’nin olas› radikal taleplerini, yerine getirmeyecek kifliler oluflu…
adaya tepkisinden dolay› çarp› veya eksi iflareti konan isimlerden olufluyor. Hakkâri’den rahatl›kla iki milletvekili ç›kar›labilecekken, sa¤l›k sorunu yaflayan Hatem ‹ke’nin aday gösterilmesi, di¤er yandan eski CHP milletvekili Esat Canan’›n DTP’nin taban›ndan da oy almas›ndan dolay› teke inebilir. Bu nedenle, DTP s›k s›k Esat Canan aleyhine aç›klamalar yap›yor. Öyle ki, fiemdinli olaylar›n›n ortaya ç›kmas›nda büyük bir rol oynayan Esat Canan’› “halka karfl›” aday olmakla suçlad› DTP Hakkâri örgütü. Ancak, bu aç›klamalar›n ters tepti¤i ve Canan’a yönelik sempatinin artt›¤› görülüyor. E¤er Canan ve ‹ke yeterli oy alamazsa, Hakkâri’den iki AKP, bir ba¤›ms›z milletvekili ç›kabilir ki, bu da büyük hayal k›r›kl›¤› yarat›r. Zira, AKP’nin birinci s›ra aday›, korucu aflireti reisi ve AKP milletvekili Mustafa Zeydan’›n o¤lu Rüstem Zeydan. Oysa, Esat Canan, kazanmas› halinde, Meclis’te DTP’lilerle birlikte hareket edece¤ini aç›klad›. Buna ra¤men, Canan’a yönelik tepkiler sürüyor. Zira adaylar›n aç›kland›¤› 4 Haziran’dan hemen sonra, PKK’li Murat Karay›lan, DTP adaylar› d›fl›nda ba¤›ms›z aday olanlar›n “halka karfl› aday” oldu¤unu söylemiflti. Bu tablo içinde DTP’nin Meclis’te nas›l bir pozisyon alaca¤›, PKK’yle “iliflkiyi” ne düzeyde tutaca¤› ve daha da önemlisi Meclis’te ne kadar süre kalabilece¤i, önümüzdeki günlerde de merak konusu olmaya devam edece¤e benziyor. 22 milletvekiliyle Meclis’e girmesi halinde grup kurabilecek olan DTP’nin, DEP dönemindeki gibi bir söylemi benimsemelerine gerek kalmayacak kadar geliflme yafland› on y›l içinde. Bu nedenle de, PKK’nin bir tazyiki olmazsa, DTP’liler ciddi bir program çerçevesinde, Kürt sorununun siyasî çözümü için flartlar› zorlayacak gibi görünüyor. Böyle bir seçenek, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için hiç olmad›¤› kadar etkili ve kritik bir flansa iflaret ediyor. ‹rfan Aktan
15
BASINDA TOPLU KIYIM: ONLARCA GAZETEC‹ ‹fiS‹Z KALDI
Orijinal tensikat Fanatik’ten Show TV’ye, medya alemi grup halinde iflten at›lmalarla sars›ld›. Ama en büyük darbeyi 41 kifliyle tarihinin en kitlesel kayb›n› yaflayan Radikal ald›. Bir anda geliflen bu keyfî uygulamay›, bas›n›n hal-i pür melâlini olay›n ma¤durlar›ndan dinliyoruz...
Büyük medyada, mesela Radikal’de nas›l bir çal›flan profili var? Nazmi Belge: Gazetede genelde herkes kadrolu, ama mesela stajyerler kadrosuz do¤al olarak. Ayd›n Do¤an Lisesi’nde okuyanlar yasal zorunluluk olarak staja gelirdi Radikal’e, onlar›n içinde de daha sonra kadrolu çal›flma flans›na sahip olan pek yok. Kadrolular›n yan›nda, telifli çal›flanlar da var. Telifli çal›flanlara yaz› karfl›l›¤› de¤il, genel ifl karfl›l›¤›nda mutad bir ücret ödeniyor, sözleflmeyle ba¤›tland›¤› için de yasa karfl›s›nda pek bir hak iddia edilemiyor. Kadrolu çal›flanlar›n da çift bordrolar› var. Biri telifli ücret bordrosu, di¤eri 212 say›l› yasayla çal›flt›¤›n›za dair kadrolu bordrosu. Kadrolu sözleflmeniz geçmiflte maafl›n›z›n üçte biri kadar görünür, vergi, sigorta vs. bunun üzerinden ödenirdi. Zaman içinde bunu biraz daha yükselttiler, bu denge tersine döndü. Arkadafllar ayr›l›rken alacaklar› tazminat bordro üzerinden de¤il, ellerine geçen para üzerinden hesaplan›yor, yani bu aç›dan bir zarar söz konusu de¤il. Bunu nas›l muhasebelefltirdiklerini bilemeyiz tabii. Fakat bu durumun flöyle bir handikap› var: Emekli maafllar› sigortaya bildirilen ücret üzerinden ba¤lan›yor. S›rf telifli çal›flan say›s› çok mu? Belge: Hay›r. Örne¤in ekonomi servisinde hiç yoktu. Köfle yazarlar›n› saym›yoruz tabii, onlar yaz› bafl›na ücret al›yor. Radikal’de bu aç›dan çok fazla sorun yoktu, ama genel olarak bas›nda böyle bir sorun var. 212’den sözleflme yapmak iflverene sorumluluk yükledi¤i için bundan kaç›nabiliyorlar, 1475 say›l› yasayla çal›flt›r›lan fikir iflçileri var. Denetimin yap›l›p yap›lmad›¤› ayr› bir konu. Bir de tabii stajyer sorunu var: Ayd›n Do¤an Lisesi’nden gelenler asgari ücretin yar›s› kadar bir para al›yor, di¤er stajyerlereyse bildi¤im kadar›yla para ödenmiyor. Pek çok stajyer kadroya girebilmek için aylarca, hatta bir-iki y›l para almadan direniyor.
Size iflten ç›kar›lmadan evvel haber verildi mi? Mahmut Hamsici: Hay›r, bir anda oldu. Üstelik ay sonuna denk geldi –sonuçta, biz çal›flt›¤›m›z ay için para al›yoruz. Belge: Bu 41 kiflinin iflten at›lmas›na ekonomik sorun gerekçe gösteriliyorsa, en son ç›kar›lmas› gerekenler biziz. Sonuçta, yay›n politikas›n› belirleyen biz de¤iliz; gazete zarar ediyorsa, buna biz yol açm›yoruz. Siz bas›nda sendikan›n geriletilmesine flahit olmuflsunuzdur... Belge: Sendikalar iflletmelerde faaliyet göstermeye 1990’a kadar devam etti. ‹lk defa Milliyet’te tasfiye yafland›, giderek bütün di¤er gazetelerde çal›flanlar sendikadan ç›kmaya zorland›. Zaten daha sonra oluflturulan sendika ve çal›flma yasalar› da örgütlenmeyi neredeyse imkâns›z hale getirdi. Art›k iflletmeler matruflkalar gibi yap›lan›yor. Radikal’in diyelim 100 kiflilik kadrosu varsa, ba¤l› bulundu¤u Do¤an Gazetecilik’in de mesela 500 kiflilik kadrosu var. Radikal’i örgütleyece¤im deseniz, 100 kifliyi örgütlemek kolay, ama Do¤an Gazetecilik’in bütününde örgütlenmek için bu say› yeterli de¤il. En az 251 kiflinin sendikaya girmesi lâz›m, bu da imkâns›z gibi bir fley. Di¤er taraftan, iflverenlerin sendikaya karfl› tutumu son derece so¤uk. Çal›flanlar›n da bu yo¤un iflflizlik ortam›nda ifl bulamama kayg›s› var. Yasal düzenlemelerin eksikli¤i de eklenince, çal›flanlar›n kaderi patronun iki duda¤› aras›nda kal›yor. Gazetelerde tam da ekonominin istikrar›ndan bahsedildi¤i bir dönemde neden böyle bir tensikata gidiliyor? Hamsici: Do¤an Medya Grubu’nun giriflti¤i uluslararas› iflbirlikleri, seçim sonras› olas› krize yönelik nas›l bir tav›r al›naca¤›, liberaller / ordu krizinde nas›l bir yerde durdu¤u, ATV ve Sabah’taki sendikalaflma çabas›na nas›l yaklaflt›¤›... Bunlar›n hepsine bakmak lâz›m bu sorunun cevab›n› bulmak için. Ama bunun nedeni sadece ekonomik
Nazmi Belge (solda) Evrensel’den Siyah Beyaz’a, TGRT’den Zaman’a pek çok yerde çal›flt›ktan sonra, kuruluflundan bu yana Radikal’in ekonomi editörüydü. Mahmut Hamsici (ortada) üç y›ld›r Radikal’in kültürsanat servisinde muhabir olarak görev yap›yordu. Serkan Taycan (sa¤da) bir buçuk y›ld›r fotomuhabirdi...
Art›k iflletmeler matruflkalar gibi yap›lan›yor. Do¤an Gazetecilik’in bütününde sendikal örgütlenme imkâns›z gibi bir fley. Yo¤un iflsizlik ortam›nda çal›flanlar›n da ifl bulamama kayg›s› var. Yasal düzenlemelerin eksikli¤i de eklenince, çal›flanlar›n kaderi patronun iki duda¤› aras›nda.
de¤il. Daha 2006’da aç›klama yaparak “konsolide gelirlerimizi yüzde 27.3 art›rd›k” dediler, yine 2006’da Star TV’yi sat›n ald›lar, Alman medya devi Axel Springer’le ortakl›k kurdular, Rusya merkezli reklam pazarlama flirketi Trader Media East’in yüzde 63’ünü sat›n ald›lar. Öte yandan, gazetelerinde sürekli ekonominin, borsan›n iyiye gitti¤ine, iflsizli¤in azald›¤›na dair yay›nlar yap›yorlar. Genel bir ekonomik kriz oldu¤una dair kendilerinin bir aç›klamas› yok. Yani bu iflten ç›karmalar› baflka yerlere bakarak de¤erlendirmek lâz›m. Nas›l bir durum öngörerek bu tedbirleri al›yorlar? Hamsici: Bunun cevab›n› hiçbirimiz bulamad›k. “Sadece sendikalaflma nedeniyle att›lar” demek de yanl›fl. Bir gözda¤› var, ama tek neden bu de¤il bence. Seçim sonras› bir ekonomik ya da politik krize önlem al›yor olabilirler. ‹kincisi, bir yeniden yap›lanma sürecine girdiler, bunun parças› olarak gazeteyi satabilirler, yabanc› ortak alabilirler vs... Bunun yan›nda, Ayd›n Do¤an bas›nda sendikalaflmay› bitiren ilk patron olarak biliniyor. AB sürecinde sendikaya tahammül etmek durumundalar, ama bu durumda bile sendikay› kabul etmeyen bir adam. Sendikan›n gazetenin maliyetini yükseltti¤ini, ifli yavafllatt›¤›n› hep söylüyor zaten. ATV ve Sabah’ta yaflanan durumun ciddiyetini biz pek kavrayamad›k, ama onlar çok iyi fark›na vard› bunun. Radikal’de at›lanlara bakt›¤›n›zda, belki bunlar›n dokuzu sendikal›, belki en politik isimler at›lmad›, ama gazetenin simgesel bir anlam› oldu¤u için bence oraya sald›rd›lar. Bir gazetecinin standart çal›flma saatleri nas›ld›r? Belge: Normalde ifl yasas›nda çal›flma saatleri tan›ml›d›r. 212 say›l› yasa, 1475 say›l› yasadaki haklardan da faydalan›r. Burada da haftal›k çal›flma süresi 45 saat deniyor; bu fabrikadaki iflçi için de geçerli, bas›n iflçisi için de. Ama hiçbir zaman hiçbir gazeteci haftada 45 saatle o iflletmeden ç›kamaz. Sabah diyelim 9’da gidersiniz, sayfalar kaçta biterse o zaman ç›kars›n›z. Bizde genellikle girifl 9-9:30’dur, ç›k›fl 19:30’dur, 11, 12’ye kadar servis bulunur. 19:30’da ç›ksan›z bile, haftada alt› gün çal›flt›¤›n›zda, çal›flma yasas›nda belirtilen süreden uzundur. Bunun fark›n› almazs›n›z. Bordronuzdaki küçük küçük oynamalarla, fazla mesai, ek ücret gibi görünür, ama yine ana ücretinizi al›rs›n›z, bu farklar size ödeniyormufl gibi gösterilir. Dolay›s›yla, gazetecinin çal›flma saati yoktur. Diyelim eve gittiniz, bir telefon geldi, “kusura bakma, mesaim bitti, ben bu haberi yapamam” diyemezsiniz. Bu kadar çok say›da muhabir iflten ç›kar›l›nca gazete nas›l ç›kmaya devam edecek? Belge: Her zamanki gibi. Ama haber aç›s›ndan düflüfl olur elbette. Sonuçta herkesin uzmanl›k alan› var. Bir yandan da, ç›kanlar›n ifl yükü kalanlar›n üzerine binecek... Belge: Tabii. Sayfa sekreterlerinin hemen hemen tümünü ç›kard›lar mesela, bütün ifl operatörlerin üzerine kald›. Tek maaflla iki, üç keflenen iflini yapt›r›yorlar. ‹nsafl› davran›rlarsa, belki kalanlara üç-befl kurufl zam yaparlar, huzursuzlu¤u önlerler. Öte yandan, kalanlar aç›s›ndan, senelerdir beraber çal›flt›¤›n›z arkadafl›n›z yan›n›zda yok art›k.
17
18
kullan›rsa, farkl› yapt›r›mlar gösterebilir. Susurluk olaylar›ndan sonra Radikal’in içeri¤i yumuflat›lmak istendi ve k›rm›z› logoyla ç›kar›ld›. Bunun üzerine tiraj h›zla düfltü. Ancak birkaç hafta öyle sürdürülebildi, sonra “Okurun gücü” bafll›¤›yla tekrar mavi logoya dönüldü. Öte yandan, bu gazeteler art›k bir tak›m flirketlerin ürünü, o flirketlerin de farkl› ifltirakleri var. Haz›r iki tarafta da çal›flan birini bulmuflken soral›m, mesela Evrensel’de çal›flmakla Radikal’de çal›flmak aras›nda, özellikle de ekonomi servisleri aç›s›ndan nas›l bir fark var? Belge: Ben bir buçuk sene Evrensel’in ekonomi servisini yönettim. Gayet güzeldi, istedi¤iniz her fleyi yapabiliyordunuz. Radikal’de de bana “flunu yapma” dendi¤ini söyleyemem. Ama otokontrolünüz var zaten. Temel de¤erler var, bunlar› muhafaza edersiniz, ama diyelim ki Petrol Ofisi’yle ilgili nas›l bir haber yazabilirsiniz? Burada kendili¤inden bir otokontrol gelifliyor. Patron size hiçbir zaman fiilen “flunu yazma” demez. Ama, nereye, ne yazd›¤›n›z› zaten biliyorsunuz. Israrc› olursan›z, onun d›fl›ndaki haberleri yazma flans›n›z da kalmaz. Özetle, at›l›rs›n›z. Bu otokontrol bütün sektörde, bütün gazetelerde geliflir. Kendinizi daha özgür ifade edebilece¤iniz yerlerde çal›flmay› tercih edebilirsiniz sadece. Demokrat, sol bir görüfle sahipseniz, MHP’nin yay›n organ› gibi bir gazetede çal›flmay› tercih etmezsiniz. ‹llâ gitmek zorundaysan›z da, onlar›n taleplerinin yan›nda, kendi kurallar›n›z› koymaya çal›fl›rs›n›z. MHP’nin yay›n organ›na gelene kadar, bahsetti¤iniz gibi bir gazeteci Hürriyet’te, Milliyet’te de çal›flmaktan pek hazzetmez. Sonuçta bu iki gazete de, Radikal de ayn› kiflinin mal›. Daha sol bir çizgide oldu¤u varsay›lan Radikal’in ekonomi sayfalar›n›n bu iki gazeteden fark› neydi sizce? Belge: Geçmiflte vard› bir fark›. Radikal ilk kuruldu¤u y›llarda bu sayfalar daha karakterliydi. Mesela orada giriflimciyi de bulabilirdiniz, çal›flma dünyas›n› da, al›flverifli de, makro ekonomiyi de. Bütün bunlar›n olmas› da gerekir, gazeteyi en genifl kitleye açmaya çal›fl›yorsunuz, ifl dünyas› da, iflçisi, memuru da sizi okusun istiyorsunuz. Ama çal›flanlar›n dünyas›na dair bir haberi iflveren perspektifinden de yazabilirsiniz... Belge: Tabii, ama aç›k aç›k böyle bir fley istenmez. Gazetenin yay›n politikas› bir flekilde sizi yönlendirir. Mesela krizden sonra IMF politikalar› çat›r çat›r anlat›lmaya baflland›¤›nda, gündemin d›fl›nda kalmamak için onlara yer vermek zorundas›n›z. Tart›fl›rken de o politikay› tart›fl›yorsunuz, sonuçta o politikay› onaylam›fl oluyorsunuz, ama alternatifleri, mesela Ba¤lant›s›zlar hareketini tart›flm›yorsunuz. Evrensel’de buna daha çok yer verebilirsiniz, ama burada ülke ekonomisinin ne halde oldu¤unu, hangi çözüm politikalar›n›n gelece¤ini anlat›yorsunuz, çünkü yay›n politikas› bunu istiyor. Öteki haberi önerdi¤inizde “gündem
‹lk y›llarda Radikal’in ekonomi sayfalar› daha karakterliydi. Giderek biraz daha “yuppie” tarz› bir flekle bürünmeye bafllad›. Emek dünyas›na ait haberler daha az yer bulur oldu.
Ben mesela Gazi mahallesinde yafl›yorum, ama baflbakan yard›mc›s›yla oturabiliyorum. Bütün bunlar medya çal›flanlar›n›n di¤er emekçi kesimlere göre daha farkl› bir kesim oldu¤u yan›lsamas›n› yarat›yor. Bu da sendika anlay›fl›n› engelliyor.
buyken s›ras› m›” deniyor. Radikal, insan haklar›, demokrasi gibi kavramlar söz konusu oldu¤unda nispî atakl›¤›ndan dolay› sol biliniyor. Ekonomide bu nas›l karfl›l›k buluyor? Belge: Dedi¤im gibi, bafllarda vard›. Ama insan sirkülasyonu, edinilen birikim ve tecrübenin yitifli, belki Ayd›n Do¤an’›n nas›l bir gazete görmek istedi¤i gibi pek çok faktörü üst üste koyarsan›z, zaman içinde gazete biraz daha “yuppie” tarz› bir flekle bürünmeye bafllad›. Örne¤in çal›flma ekonomisine iliflkin sayfalar ortadan kald›r›ld›, emek dünyas›na ait haberler daha az yer bulur oldu... Gazetecilerin örgütlenmesine dair hareketlilik bu son tensikatla m› yo¤unlaflt›, yoksa zaten böyle bir istek var m›yd›? Belge: Bas›ndaki örgütsüzlük herkesi rahats›z eden bir durum asl›nda. Bu, derneklerle giderilmeye çal›fl›ld›, zaten bütün örgütlenmeler genelde böyle bafll›yor. Dernekler de ihtiyac› karfl›lamaz olunca, ekonomik krizin ard›ndan Gazeteciler Meclisi gibi bir yap›lanma ortaya ç›kt›. Bu, ortada bir talebin oldu¤unu gösteriyordu. Ama arzu edilen yak›nlaflma sendika etraf›nda gerçekleflemedi, ki bu yasalardaki s›k›nt›lardan kaynaklan›yor. Ayr›ca, sendikaya girerseniz e¤er, biliyorsunuz ki iflinizden at›labilirsiniz. Gazeteciler Meclisi organik bir yap› de¤ildi, köfle yazarlar›ndan tutun da, stajyere kadar herkesin gelebildi¤i, konuflabildi¤i bir yap›yd›. Buradaki giriflimler kendini omurgal› bir yap›ya çeviremedi¤i için tekrar bir düflüfl dönemi yafland›. Daha sonra sendikaya do¤ru e¤ilim giderek yükseldi. Ama bu da yeterli olmad› tabii. TMSF’nin Sabah ve ATV’ye el koymas›yla birlikte patron yap›s› de¤iflince, hükümet “iktidar›m›z boyunca istihdam tek problemimizdi” derken, kamunun çal›flanlar› iflten ç›karmas› ciddi bir problem olaca¤›ndan, çal›flanlar bunu ikinci bir güvence olarak alg›lay›p refleks gösterdiler ve bir sendikalaflma bafllad›. Bu bir moral kayna¤› oldu, ama Do¤an Grubu’na bakt›¤›m›zda, flirketleflmenin çarp›kl›¤›ndan dolay› bunun biraz daha zaman alaca¤› bir gerçek. Hamsici: Ego pompalayan zemin, plazalarda, tertemiz ortamlarda çal›flma, girip ç›k›lan yerler, kurulan iliflkiler... Ben mesela Gazi mahallesinde oturuyorum, ama baflbakan yard›mc›s›yla masaya oturup konuflabiliyorum. Bütün bunlar medya çal›flanlar›n›n di¤er emekçi kesimlere göre daha farkl› bir kesim olundu¤u, orta da de¤il, üst orta s›n›fa ait olundu¤u yan›lsamas›n› yarat›yor. Bu da bir iflçi sendikas›nda örgütlenme anlay›fl›n› engelliyor. Bir de Radikal’de, Milliyet’te çal›flan benim kufla¤›mdan bir sürü insan ya Anadolu Lisesi ya kolej mezunu. Gazetecilik art›k sadece orta s›n›f çocuklar›n›n yapabildi¤i prestijli bir meslek haline geliyor. Gazetecilikte aranan “kafal› tip” özelli¤i giderek azal›yor. Sendika deyince “komünizm mi geliyor” der gibi ürken bir kuflak var ortada. Aram›zda tart›fl›rken de baflka iflçi kesimlerinden daha ayr›cal›kl›ym›fl›z da haklar›m›z› almal›ym›fl›z gibi bir durum ç›k›yor ortaya. Halbuki hiçbir fark›m›z yok...
Söylefli: M.E.
Bir eksiklik do¤uyor tabii. Uzmanlaflm›fl, yetkin muhabirler olmad›¤› için, eskiden 15 dakikada toplanan bilgi flimdi üç günde toplanacak, hatalar da olacak. Haber istenen sürede gelmezse, bu sefer insanlar aras›nda gerginlik yaflanacak. Ama bir süre sonra taraflar durumu kabullenir, ifl yoluna girer. Bas›ndaki mülkiyet yap›s› ve çal›flanlar›n yaflad›¤› zorluklar› göz önüne al›rsak, gazetecilik size art›k üzerinde ›srar edilmemesi gereken bir meslek gibi geliyor mu? Belge: Kesinlikle hay›r. 1 May›s mücadeleleri, kad›n mücadelesi, daha pek çok mücadele çal›flma yaflam›n› belli bir noktaya getirdi. Türkiye’de de benzer fleyler yafland›, 212 say›l› yasa pat diye gökten zembille inmedi. Günümüzde de bunlar yaflanacak tabii. Bütün iflletmelerin iflçi ç›karmak gibi bir lüksü var, “iflçi ç›kart›lamaz” diye bir kural yok. Ama patronun buna hakk› varsa, çal›flan›n da karfl› durma, kendini savunma hakk› olmal›. Sektörden umut mu kesmek lâz›m? Hay›r, hiçbir fleyden umut kesmemek lâz›m. K›rk kifli at›labilir, ama o gazetede daha yüz kifli çal›fl›yor, onlar da arkadafllar›m›z. Sadece flunu bilmelerinde fayda var: Bir k›rk kiflinin daha gitmemesi için onlar›n birleflmesi, çal›flanlar›n örgütlenmesi, birbirine destek olmas› lâz›m. Hamsici: Di¤er sektörlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda medyada örgütlenmenin zorlu¤una yol açan bir zemin var. Bu, insanlar›n egolar›n› sürekli pompalayan bir zemin. Burada insanlar baflka birçok sektörün aksine ifllerine daha az yabanc›laflarak çal›fl›yorlar. Yaz›lar›n›n, haberlerinin alt›nda isimleri görünüyor, o isimle varoluyorlar. Gazeteciler, kolektif hareket etmeye belki daha zor ikna edilebilecek insanlar. Bir yandan da, burada yap›lacak bir çal›flma, sadece bu sektörde çal›flanlar›n emeklerinin karfl›l›¤›n› almas› mücadelesi de¤il. Ayn› zamanda, halk›n haber alma hakk›n›n mücadelesi bu. Halkevleri’nde, “Halk›n Haklar›” forumunda, “Medya ve ‹letiflim Hakk›” atölyesi kurmufltuk. Orada flunlar› tart›flm›flt›k? Halk›n haber alma hakk›n› nas›l sa¤lar›z? Medya alan›n› nas›l demokratiklefltiririz? Çal›flanlar›n insanca yaflamas›n›n koflullar›n› nas›l gerçeklefltiririz?.. Hem editoryal ba¤›ms›zl›¤›n sa¤lanmas› için, hem de medyan›n manipülasyon arac› olmamas› için sendika olmazsa olmaz bir fley. Bununla ba¤lant›l› olarak, ba¤›ms›z medya giriflimlerinin gelifltirilmesi, güçlendirilmesi lâz›m. Küresel çapta, El Cezire’lerden, Telesur’lardan bafll›yor bu, yerel medyaya kadar geliyor. ‹flten at›ld›¤›m›zda bunun gereklili¤ini daha iyi gördük. “Eylem yapaca¤›z, güzel ama, nerede haber olacak?” diye sordu arkadafllar›m›z. Hakikaten de, Evrensel, Birgün, bianet, sendika.org olmasa, hiçbir yerde sesimizi duyuramayacakt›k. Bir de flöyle ikiyüzlü bir durum var: AKP bir yandan ilkokullarda medya okuryazarl›¤› dersi getiriyor, “medyay› do¤ru okumak, söylenen her fleye inanmamak, kodlar› çözerek almak” gibi dersler koyuyor, ama öbür taraftan “okur hakk›” denen fley hiç tart›fl›lm›yor Türkiye’de. Diyelim ki Radikal okuru, gazetesine yak›flt›rmayaca¤› bir haber ya da davran›fl gördü¤ünde, tüketici hakk›n› kullanabilmeli, gere¤inde protesto edebilmeli. Belge: Gazetelerin tek sahibi patronlar de¤ildir, okurlard›r asl›nda. Okur o gücünü
RAD‹KAL’IN SABIK KÖfiE YAZARI TURGUT TARHANLI
‹flkencecinin psikolojisi Radikal’de on y›ld›r köfle yazarl›¤› yapan Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekan› Turgut Tarhanl› da, tensikat operasyonunda ismi çizilenler aras›nda. Tarhanl›, bas›n emekçilerinin iflveren karfl›s›ndakini durumunu insan haklar› aç›s›ndan de¤erlendirdi... Bas›n organlar›nda yaflanan iflten ç›karmalar, baflka benzer durumlarda oldu¤u gibi, kimi yerlerde “insan haklar› ihlâli” diye yorumland›. ‹flçi-iflveren aras›ndaki iliflki insan haklar› aç›s›ndan nas›l bir iliflkidir? Turgut Tarhanl›: ‹nsan haklar›, modernleflme çerçevesinde, devlet idaresine karfl› bireyin korunmas› olarak ortaya ç›kt›. Terminolojide buna “dikey ihlâl” ad› veriliyor. Ancak bugünün toplumu yeni bir tan›mla daha karfl›lafl›yor, ki buna da yine teknik bir terimle “yatay ihlâl” ad› veriliyor. Devlet iktidar›na sahip olmayan güçlerle bireyler aras›ndaki iliflkilerde yine insan haklar›n›n ihlâl edilmesi söz konusu. Burada devlet ad›na yetkiler kullanan bir aktörle karfl› karfl›ya de¤ilsiniz. Toplumsal ve ekonomik yaflam içerisinde varl›k bulmufl kifliler veya yap›lar, bireyler üzerinde bir ölçüde iktidara sahipler burada. Bu iliflki içinde gücün kullan›lmas› ve hak sahiplerinin ma¤dur edilmesi gibi bir durum söz konusu... Bu anlay›fl›n çok güçlendi¤i dönemler, ‘80’li y›llar. Britanya’da Margaret Thatcher dönemini düflünürseniz, iktidardan ayr›ld›¤›nda kamu çal›flanlar›nda yüzde 60 oran›nda azalma vard›. Yani bu insanlar, devlet yetkisi alt›nda olmaktan ç›k›p baflka iktidar alanlar› içinde çal›flma veya çal›flamama gibi bir baflka sosyal iliflkiyle hayatlar›n› sürdürmek durumunda kald›. Bu defa insan haklar› doktrini çerçevesinde bu yeni iliflkileri tan›mlamak ihtiyac› do¤du. ‘90’lar›n bafllar›nda Uluslararas› Af Örgütü de bunu kabul etti, devlet d›fl› aktörlerin de insan haklar›n› ihlâl edebilece¤ini söyledi. Onlar›n özellikle kastetti¤i silahl› çat›flma dönemleriydi. Af Örgütü, o tarihten beri, devletin karfl›s›ndaki güçlerin de insan haklar›n› ihlâl edebilece¤ini dikkate al›yor. Ama özel alanda insan haklar› ihlâli bazen insanlar›n çok mahrem alan›na müdahale sonucunu bile do¤urabilir. Mesela evlilikte tecavüz buna çok tipik bir örnek. Bahsetti¤iniz süreç, Türkiye’de, Halit Narin’in “flimdi gülme s›ras› bizde” dedi¤i dönemlerden itibaren bafll›yor. ‘80 öncesinde baz› sermaye güçleri de çeflitli durumlarda silahl› güçleri desteklemiflti. Nihayet istedikleri oldu, esnek ve tafleronlaflm›fl bir ifl alan› ortaya ç›kt›. Yani iflçi s›n›f›n›n dikey ihlâle karfl› kazan›lm›fl haklar›, yatay ihlâl do¤urabilecek flekilde, özel sektör lehine budand›. Devlet de, mesela ILO flartlar›na uymayarak, iflçinin yaln›z kalma sürecini destekliyor. Bu ba¤lamda Türkiye’de insan haklar›n› nas›l de¤erlendirebiliriz? Emek kesimi, kolektif olma vasf›n› yitiriyor. Giderek bireysel bir iliflkiye zorlanan bir e¤ilimle karfl› karfl›ya. Sendikalaflma, örgütlü bir çal›flma hayat›na ve güçlendirilmifl haklara sahip olma yerine, iflçiyle iflveren aras›nda kurulan bireysel iliflkilerin daha ön plana ç›kt›¤› bir anlay›fl bu. ‹nsan haklar›n›n korunmas› ve bunun hukukta varl›k bulma-
Turgut Tarhanl›
s›n›n bir tek amac› vard›r: Güçlendirme. Bunu yapabilmeniz için de¤iflik araçlara ihtiyac›n›z var. Hukukun ötesinde, örgütlülük mesela, böyle bir araç. Bu konuya salt insan haklar›, yani tek tek bireylerin ma¤duriyeti merce¤inden bakmak, örgütlü bir hukuk mücadelesinin de önünü t›kam›yor mu? fiüphesiz, bireyin güçsüzlü¤ünü esas alan bir anlay›flt›r bu. Ama çok farkl› da olabilir tabii. Cinsleraras› iliflkide yahut çocukla aile aras›ndaki iliflkide, s›¤›nmac›lar, az›nl›klar, yoksullar gibi çok farkl› alanlarda faydal› bir bak›fl getirebilir. Ama örgütlü mücadelenin kazan›mlar› ve varoluflu noktas›nda zay›f bir araç, hatta örgütlülü mücadelenin kazan›mlar›n›n bertaraf edilmesi anlam›na da gelmiyor mu? Evet, örgütlü bir çal›flma hayat›na sahip olma hakk›n› güçlefltirici –güçlendirici de¤il, güçlefltirici– yasal düzenlemeler de buna tuz biber ekiyor. ‹flkolu düzenlemeleri, belli yüzdeler, yani ancak belli say›da iflçinin belli bir sendikaya üye olmas› halinde o sendikan›n toplu pazarl›k gibi haklar› dillendirme yetkisine sahip olmas› gibi zorlaflt›r› uygulamalar da bu anlay›fl› destekliyor. Yasama faaliyetini devlet gerçeklefltirdi¤ine göre, devletle birlikte oynanan bir oyun bu. Haklar merce¤inden bakt›¤›m›z zaman ortaya ç›kan durum, bireyin Ayd›nlanma dönemindeki yaln›zl›¤›n› ve güçsüzlü¤ünü kabul edip onu hukukla güçlendirmeye çal›flan anlay›fl›n tersi bir anlamda, onu tekrar örgütsüzlü¤üne itmektir. Bu, bugünün dünyas›nda çok sofistike bir biçimde ortaya ç›k›yor. Bu söylemi savunmad›¤›n› söyleyen çevreler de böyle bir uygulaman›n içinde yer alabiliyorlar. Bugün için iflin ay›rd›na varman›n biraz daha karmafl›k oldu¤unu söylemek lâz›m. Bu tür tamamen gücün etkili oldu¤u iliflkilerin netlefltirilmesi önem tafl›yor. Bu tart›flman›n sonucunda ortaya koymam›z
Radikal’in iliflki keserken kulland›¤› dil, demokrasinin dili de¤il; bu vahfli bir dil, fliddetin, gücün dili. Dilin bu flekilde kurulmas›n›n iletiflim sektöründeki nedeni nedir? Karfl›n›zdakinin üzerinde yaratt›¤›n›z gücün etkisini hissettirmek, çevreye bunu göstermek belki. Bunu insan haklar› ihlâllerinden iyi biliyoruz, iflkencecinin ruh hali olarak. Ama bu “orijinal demokrasi” kavram›yla ba¤daflm›yor.
gereken bir tek fley var asl›nda: Güç. Siyasal, ekonomik veya toplumsal, sonuçta güçtür belirleyici olan. ‹liflkileri güç belirleyebilir, ama bir demokraside iliflkinin hukukla belirlenmesidir aslolan. Türkiye’de bu duruma iliflkin normlar, kurumlar, yöntemler belirlenmifl. Bunlar›n hepsi büyük bir oyun olarak tan›mlanmayacaksa, anlam›n› sorgulamam›z önem kazanmaya bafll›yor. Çal›flma hayat›na bakt›¤›m›z zaman, sosyal güvence sa¤lanmaks›z›n çal›flt›r›lmak, bas›nda çok yayg›n olan çifte bordro düzenlemeleri gibi uygulamalar›n insan haklar› anlay›fl› çerçevesinde yeri yok. Ama bu, sadece devlet d›fl›ndaki iktidarlar›n sorumlu oldu¤u bir iliflki biçimi de de¤il. Böyle olmamas› gerekti¤inin takibini, denetimini yapmas› gereken kamusal otoritedir. Demek ki bu yap›lm›yor. Bir tak›m medya patronlar›yla hükümetlerin, hatta devlet kurumlar›n›n nas›l derin bir ç›kar iliflkisi içinde oldu¤u da biliniyor... fiüphesiz. Medyayla igili önemli bir husus flu: Medya araçlar›na sahip olan ifladamlar›n›n belli sektörlerde faaliyette bulunmamas› gerekir. Demokratik kabul edilen ülkelerde böyle yasal s›n›rlar var. Mesela finans alan›. Bu alan› kontrol etmede medya önemli bir ayg›t. Veyahut enerji alan›... Hele ki piyasa düzenlemeleriyle ekonomik hayat›n önemli bir bölümünün belirlenmeye çal›fl›ld›¤› bir dönemde, piyasa hareketlili¤i çerçevesinde medyan›n önemli bir rolü var. Türkiye, bu tür s›n›rlamalardan da yoksun bir ülke. Dolay›s›yla, bas›n meslek ilkeleri gibi bir tak›m ilkeler deklare etmenizin bir anlam› yok. Bunlar, ancak bir tak›m vitrin numunelerinden ibaret. Hijyenik aç›dan flartlar›n hiç müsait olmad›¤› bir mutfaktan fl›k sunulmufl yemekler geliyor, sonuçta sa¤l›¤›n›z bozuluyor. ‹flten at›lan bir iflçi veya gazeteci, hukuk önünde tamamen savunmas›z m›d›r veya ifli çok zor mudur? Olumlu geliflmeler de yok de¤il. Örne¤in birkaç y›l önce, yanl›fl hat›rlam›yorsam yine Radikal gazetesinden ç›kar›lanlarla ilgili, iki farkl› bordro düzenlemesi veya telif ücreti kabilinden yap›lan dönemsel ödemelerin de k›dem tazminat›na esas al›nmas› gerekti¤i yönünde mahkeme kararlar› al›nd›. Dolay›s›yla, flimdiki iflten ç›karmalarda da onlar›n emsal al›nabilece¤i gibi bir tak›m giriflimler var. Türkiye’de haklar›n korunmas›yla ilgili mekanizmalar tümüyle yetersiz, zafiyet içinde de¤il, ama bunlar istikrarl›, tutarl› bir biçimde uygulanam›yor. Güçlü, sosyal, siyasal, hukukî bir haf›zam›z yok bu anlamda. Makro bir örnek vereyim: 12 Eylül döneminde, 1402’likler diye tan›mlanan binlerce kamu görevlisi iflten ç›kar›ld›. Ben o zamanlar ‹stanbul Üniversitesi’nde asistand›m, Bülent Tanör, Yücel Sayman, Hüseyin Hatemi, hepsi S›k›yönetim Komutanl›¤› karar›yla iflten ç›kar›lm›fllard›. Askerler zarflarla geliyordu, o gün kimin ç›kar›ld›¤›n› ö¤reniyorduk. Askerî dönemin ard›ndan bu kamu görevlileri davalar açmaya bafllad›lar. Farkl› nitelikte kararlar ç›kt›, “göreve iade edilebilir”, “edilemez” gibi. 1980-83 y›llar› aras›nda yap›lan bütün ifllemleri anayasan›n geçici 15. maddesi koruyordu; hâlâ da yürürlükte o hüküm, o dönemi cezaî, idarî, malî vs. olarak sorgulayam›yorsunuz. Bu farkl› kararlar üzerine, Dan›fltay’›n büyük kurulu, ‹çtihad› Birlefltirme Kurulu, bu kararlar› tek bir yönde toparlayan bir karar ald›. Karar› al›rken Dan›fltay bir ILO sözleflmesine dayand›, 11 say›l› ‹fl ve Meslek
19
O ESNADA
insan iliflkilerinin kurulmas› ve gelifltirilmesi veya sona erdirilmesi çerçevesinde. ‹yi bir bas›n profesyoneli olarak tan›mlanan, adlar›n› da bildi¤imiz bir tak›m kiflilere diyebilirsiniz ki, bana mükemmel bir liberal gazete haz›rla. Haz›rlarlar. Ertesi gün diyebilirsiniz ki, çok iyi bir oto yar›fllar› dergisi ç›kar. Onu da haz›rlayabilirler. Bu, asl›nda eti¤in kaybolmas›d›r. Ama bu giderek hukukun da kayb› anlam›na geliyor. Bu kat› profesyonellikle birlikte, haklar›n savunulmas›, haklara uygun iliflkilerin kurulmas› gibi bir tak›m temel de¤erlerin küçümsenmesi, suland›r›lmas› ve bu durumun profesyonellik ad›na üstün bir meziyet, hatta ayr›cal›kl› bir konum nedeni olmas› gibi bir sonuç ç›k›yor ortaya. ‹liflkilerin sona erdirilmesi noktas›nda da ayn› tutumla karfl›lafl›yorsunuz. Bu anlay›fl içerisinde yad›rgat›c› de¤il belki, ama bir soru sormay› gerektirir bu, en az›ndan Radikal gibi baflka bir tak›m de¤erleri savunduklar›n› iddia eden gazeteler bak›m›ndan. ‹liflki tek tarafl› sona erdirilirken bile bunun bir iletiflim çerçevesinde gerçeklefltirilmesi gerekiyor, hele ki iletiflim gibi bir sektörde. (gülüyor) Bunun nedeni soruldu¤unda ‹smet Berkan arka arkaya üç kez “çok utan›yorum” diyor, “s›cak terler döküyorum” diyor. Bir nevi iyi polisi mi oynuyor? Belki, ama ‹smet Berkan adliye koridorlar›na polis korumas› alt›nda girmekten de çok utand›¤›n› söylüyordu. Bu iki utanç, birbiriyle ba¤dafl›r utançlar de¤ildir. Biri di¤erini ortadan kald›r›r ve ortaya ç›kan utanmazl›kt›r asl›nda. Profesyonelli¤in verdi¤i gücün utanmazl›¤› bu. 2001 krizi sonras› baz› çal›flanlar iflten ç›kar›ld›klar›n› binaya gittiklerinde kartlar›n›n basmamas›yla anlam›fllard›. Bu da korkunç bir yöntem de¤il mi? Demokrasi ve insan haklar›na sayg›, asl›nda iliflkilerin nas›l kurulup sona erdirildi¤inin biçimiyle, diliyle de ilgilidir. Bu, demokrasinin dili de¤il; bu vahfli bir dil, fliddetin, gücün dili. ‹nsanlarla iliflkilerin kesilmesi an›nda dilin bu flekilde kurulmas›n›n iletiflim sektöründeki nedeni nedir? Bunu anlamakta zorlan›yorum. Belki sosyal psikologlar cevaplamal› bunu. Karfl›n›zdakinin üzerinde yaratt›¤›n›z gücün etkisini ona hissettirmek, çevreye bunu göstermek belki. Bunu insan haklar› ihlâllerinden çok iyi biliyoruz, iflkencecinin ruh hali olarak. ‹flkence yaparken güçlenen bir profildir o. Ama bunun bas›n sektöründe paralel figürlerle kendini göstermeye çal›flmas›, do¤rusu, “orijinal demokrasi” kavram›yla da ba¤daflm›yor. Ayr›ca, “ekonomik gerekçe” dedikleri fleyin de aç›klanmas› gerekir. Kimse kendi ald›¤› karar›n meflru, muteber oldu¤unu varsayarak kendinden menkul bir tav›r-
’TE: ET‹K DERS‹YLE L‹NÇ KAMPANYASI
Hürriyet, art›k al›flt›¤›m›z ikiyüzlü tav›rlar›na bir yenisini ekledi. Hedef tahtas›na oturttu¤u kifliyi tam da baflkas›n› hedef gösterdi¤i suçlamas›yla karfl› karfl›ya b›rakmak gibi bir ters köfle yorumu, Hürriyet duayenlerinin uzmanl›k alan›. Ama bu yay›nlar›n nereye varaca¤›n› da bilmiyor de¤iller herhalde. Hele ki Hrant Dink’in ard›ndan... 1915 tart›flmalar› h›z kazand›ktan sonra bu konuda çokça söz alan, tarihçi kimli¤iyle olay›n bir soyk›r›m oldu¤unu söyleyen Taner Akçam, zaten uzun zamand›r tehdit ve flantaj mesajlar› al›yordu. Hakk›nda yürütülen kampanyan›n bafll›ca müsebbiplerinden biri de, internette Akçam aleyhinde bulabildi¤i bütün imkânlar› de-
20
Medya araçlar›na sahip olan ifladamlar›n›n belli sektörlerde faaliyette bulunmamas› gerekir. Türkiye, bu tür s›n›rlamalardan da yoksun bir ülke. Dolay›s›yla, bas›n meslek ilkeleri gibi bir tak›m ilkeler deklare etmenizin bir anlam› yok. Bunlar, ancak bir tak›m vitrin numunelerinden ibaret. Hijyenik aç›dan flartlar›n hiç müsait olmad›¤› bir mutfaktan fl›k sunulmufl yemekler geliyor, sonuçta sa¤l›¤›n›z bozuluyor.
¤erlendiren Holdwater takma adl› kifliydi. Holdwater’›n gerçek kimli¤ine ulaflan Akçam, Amerika’da yaflayan Türk as›ll› Murad Gümen’in ad›n› Agos’ta bir yaz›s›nda aç›klad›. F›rsat› kaç›rmayan Hürriyet, internet sitesinde, Akçam’›n Gümen’i “hedef gösterdi¤ini” yazd›. Ama tam da Akçam hakk›nda zaten yürürlükte olan kampanyalar›n› sürdürerek: “Vatan haini”, “Türk ve Türkiye düflman›” gibi ifadelerle... Kendi iflledi¤i cürmün çamurunu baflkas›na atmak, Hürriyet’in en iyi becerdi¤i ifllerden biri. Taner Akçam’›n bafl›na da Hrant Dink’in, Ahmet Kaya’n›n bafl›na gelenlerin gelmesini istemiyorsak, sessiz kalmayal›m...
la böyle geçerli sonuçlar elde edememelidir. Bu ancak faflizan yönetimlerde olabilir. Bu tür uygulamalar meflruysa bir toplumda, yarg›s›z infaz da meflrudur; kategorik olarak bir fark yoktur arada, sadece fliddet derecesinde fark vard›r. Öte yandan, insan haklar›n›n korunmas›ndaki kara deliklerden biri, flirketlerdeki insan kaynaklar› birimleri. Bunlar›n uygulad›¤› standartlar› bilmiyorsunuz. Bugünkü insan haklar› aktivizminin önemli hedeflerinden biri, insan kaynaklar› politikalar› standartlar›n› ortaya koymalar› konusunda flirketleri zorlamak olmal›. Bununla 2001 malî krizinde de karfl›laflt› Türkiye: ‹flten ç›kar›lanlar›n büyük bir bölümü hamile, lo¤usa, çocu¤u olmufl kad›nlard›. Gerekçe “performans düflüklü¤ü”ydü. Halbuki performans düflüklü¤üne meydan vermeyen, do¤uma bir hafta kala hâlâ çal›flan kad›nlar var. Ama hamilelik veya lo¤usal›k sebebiyle performans düflüklü¤ünü tart›flman›z bile abes zaten. Tam aksine, hamilelik, do¤um izni diye bir hak vard›r, hatta efllere de tan›nan bir hakt›r bu. Türkiye’nin insan haklar›n› koruma düzeyi maalesef çok altlarda. Bu yeri gücün doldurdu¤unu söylememiz mümkün. Bas›n gibi haklar› koruyacak, baflkalar›na tercüman olacak bir sektörün kendi iç iflleyiflinin temel unsurunun güç ekseninde belirlenmifl olmas› çok vahim, ürkütücü bir fley. Size art›k Radikal’e yazmaman›z› söylerken nas›l bir gerekçe gösterdiler? Bir sey söylemediler. Üstelik tam da bir sonraki yaz›y› yazacakt›m. Hatta Celal Bafllang›ç yazm›fl ve göndermifl. ‹smet Berkan’la, Erdal Güven’le görüflmüfltük 1996’da, gazete ilk ç›karken, ben yazmaya bafllarken. fiimdi ayr›l›rken hiç konuflmam›fl olmay› anlamakta zorlan›yorum. Durumlar›n› anl›yorum ama, bu flekilde olmas›n› da flart görmüyorum. Bianet’te isimler aras›nda ad›m› görünce ‹smet Berkan’› arad›m, “Erdal Güven haber vermedi mi” dedi. O yaz› iflleri müdürüdür, böyle bir konuyu haber vermesi gereken herhalde o de¤il. Üç kere “çok utan›yorum” dedi iflte o konuflmada. Öyle ö¤renmifl oldum. Bir bas›n organ›n›n en önemli varl›¤›, kendi kadrosu ve okuyucular›d›r herhalde. Okuyuculara karfl› da ayn› ilgisizlik ve önemsemezlik söz konusu bence. Bir okuyucu belki mutfakta çal›flanlar› bilmeyebilir, ama “okudu¤um yazar niye yazm›yor” diye de sorabilir. Tatile ç›k›ld›¤›nda bile “15 gün ara vermifltir” gibi notlar› niye düflüyorsunuz yoksa? Burada öyle bir fley de yok, kedinin pisli¤ini örtmesi gibi bir durum söz konusu, ama asl›nda örtemiyorsunuz da. En az›ndan bir son yaz› söz konusu olabilmeliydi. Böyle bir durumda yakalar›na yap›flacak durumda de¤ilsiniz, ama iliflkinin yumuflak bir biçimde sonland›r›lmas› mümkündü. Bu tensikat için gösterilmesi mümkün olan ekonomik gerekçe sizce mant›kl› m›? Baflkalar›n› bilmiyorum, ama kendi ad›ma, bana yaz› bafl›na 100 lira veriyorlard›, ayda 800 lira eder. Bu onlar aç›s›ndan kurtar›c› bir para olmad›¤› gibi, orada çal›flan olmad›¤›m›z ve telif ald›¤›m›z için, bunlar ayr›ca vergiden düflülen giderler kabilinden kalemler. Yani bir malî argüman›n pek do¤ru olaca¤›n› zannetmiyorum. fiu ya da bu gerekçeden çok, bunun dillendirilifl biçimi ve toplum bak›m›ndan yaratt›¤› etkinin ölçülüp ölçülmeyece¤i meselesi bence önemli olan.
Söylefli: Merve Erol - Çi¤dem Öztürk
Bak›m›ndan Ayr›m Yap›lmamas›na Dair Sözleflme. Türkiye bunu 1966’da onaylam›fl. Sözleflmede deniyor ki: ‹flveren iflçiyi iflten ç›karabilir, ama iflten ç›kar›lanlar›n yarg›ya baflvurma haklar› ve sonucu de¤ifltirebilme imkânlar› var m›, yok mu? Çünkü s›k›yönetim kanununa göre, iflten ç›kar›lanlar›n yarg›ya baflvurma haklar› da ellerinden al›nm›flt›. Yani susup oturacaks›n›z, baflka bir yerde de çal›flam›yorsan›z, öleceksiniz. Dan›fltay dedi ki, bu sözleflmenin getirdi¤i anlay›fltan uzaklaflmay› m› savunmam›z lâz›m? Hay›r dedi, böyle bir fley olamaz, bu anayasa da cumhuriyetin, devletin nitelikleri aras›nda insan haklar›na sayg›y› kabul ediyor. Dolay›s›yla, çal›flma hayat› standartlar› ›fl›¤›nda, bu kifliler ifllerine dönmek durumundalar... 1989 y›l›nda böyle bir karar verildi ve yedi y›l boyunca d›flar›da kalan binlerce insan görevine dönebildi, vergi dairesi memurlar›ndan üniversite profesörlerine kadar... Yani Türkiye, yak›n geçmiflindeki çok büyük bir siyasî travman›n insanlar üzerinde yaratt›¤› etkiyi bile çal›flma flartlar›ndaki bir güçlendirme ayg›t›na dayal› olarak çözmeye çal›fl›rken, bugünün Türkiye’si bunu yapabilmekten aciz bir yerde. Bugün yaflanan, böyle bir güçlendirme mekanizmas›n›n bile ortadan kald›r›lmas› veya suland›r›lmas›, görmezden gelinmesi, küçümsenmesi. Bir tak›m bas›n organlar› 12 Eylül’ü elefltirirken, 12 Eylül’ün getirdi¤i bir tak›m insanî ac›lar›n giderilmesi yönündeki bu anlay›fl› bugün acaba kendileri ne ölçüde uygulayabiliyorlar? Bu kadar göz önünde bir sektörken, bas›nda bu kadar güvencesiz bir ortam nas›l yarat›labildi sizce? San›yorum bas›ndaki as›l sorun, bas›n›n araçsallaflmas›. Çeyrek yüzy›ld›r Türkiye bas›n›, büyük ölçüde, baflka bir tak›m menfaat öncelikleri ba¤lam›nda bir araçsallaflma süreci yafl›yor. Az önce bahsetti¤im Dan›fltay karar› bugün laf› bile edilmeyecek bir fley. Baz› bas›n çal›flanlar›n›n, bir bas›n organ›ndan ç›kar›lmalar› sonucu açm›fl olduklar› dava sürerken baflka bir bas›n organ›nda ifl bulduklar›nda, bu davan›n ö¤renilmesi halinde oradan da iflten ç›kar›ld›klar›n› görüyoruz. Bu, hiçbir flekilde aç›klamas› mümkün olamayacak bir fley. Türkiye’nin mevcut hukuku çerçevesinde de bunu temellendiremezsiniz. Bas›n›n ana görevi, haber vermek, bilgi alma hakk› ba¤lam›nda hizmet yerine getirmekten baflka bir fley de¤ildir asl›nda. Ama demek ki bunun d›fl›nda baflka bir tak›m menfaatler de söz konusu olabiliyor ki, ana ifllevini bu ölçüde hoyratça h›rpalayabilecek bir tav›r içinde görebiliyor kendini. Bunda tabii bas›n›n profesyonelleflmesinin de çok büyük etkisi var, en az›ndan bas›n içi
‹STANBUL BÜYÜKfiEH‹R BELED‹YES‹ KÖRLER OKULUNA GÖZ D‹KT‹
Rantiyelere peflkefl çekecekler Dini iman› para olanlar›n vicdan› olmuyor. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi, Alt› Nokta Körler Vakf›’n›n Emirgân-Reflitpafla’da 37 y›ld›r rehabilitasyon ve e¤itim merkezi olarak kulland›¤› tesis ve araziye göz dikmifl durumda. Vakf›n emektarlar›ndan Murat Demirok, Alt› Nokta’n›n üzerinde dolaflan akbabalarla mücadelelerini anlat›yor... Sizi tan›yarak bafllayal›m. Murat Demirok: Alt› Nokta Körler Vakf› yönetim kurulunda rehabilitasyon ve e¤itimden sorumlu yönetim kurulu üyesiyim ve Alt› Nokta Körler Derne¤i ‹stanbul flube baflkan›y›m. Sonradan gözlerini kaybeden ve bu rehabilitasyon merkezinde e¤itim al›p soka¤a özgürleflen görme özürlü bir vatandafl›m. fiu anda bulundu¤um ve e¤itim ald›¤›m merkezin kurtar›lmas› için mücadele veriyorum. Vak›fla iliflkiniz nas›l bafllad›? 1989 y›l›nda 15 yafl›mdayken bir hastal›k sonucu –retina y›rt›lmas›– gözlerimi kaybettim. ‹stanbul’da olmama ra¤men bu kurumu bilmiyordum. Tesadüfen körler okulunda aflç›l›k yapan bir vatandafltan ö¤rendim böyle bir kurumun oldu¤unu. Kuruma ilk geliflim gerçekten ilginç. Ailem ilk baflta “ne iflin var senin yat›l› okullarda” diyerek karfl› ç›k›yordu, babam “benim maafl›m bize yeter, okula gitme” de1972’de “1 Milyon Lira” miflti. Ama ben y›lmad›m, kendi ayakadl› kampanyayla kurulan Körler Okulu, flimdi lar›m üstünde durmak istedim. “Be“1 Milyon ‹mza” nim yaflamaya ve bu toplumla bütünkampanyas›yla varl›¤›n› leflmeye ihtiyac›m var, okula gitmem sürdürmeye çal›fl›yor. lâz›m” diyerek ailemi karfl›ma ald›m (üstte) “Tek kiflilik ve buraya baflvurdum. Henüz 18 yadevrim” Taner Öngür fl›ndayd›m. Buraya ilk geldi¤imde körlere müzi¤iyle destek oluyor. (sa¤da) “benden baflkalar› da varm›fl” dedim. ‹lk bafllarda pek kolay oldu¤unu söyleyemem. Ama sonunda buras› bana ikinci yaflam›m› verdi, yeniden hayat› ö¤retti. Okumay›, yürümeyi tekrar ö¤rendim. Üstümü bafl›m› belki tek bafl›ma çekip çevirebiliyordum, ama trafl olmay› tim olarak flu an sadece ifl atölyesi, bilgisaburada ö¤rendim. Burada körlerin de ger- yar, telefon santral operatörlü¤ü, masörlük çekten sosyal hayat›n içinde varolabilece¤i- ve DJ’lik, ayr›ca ‹ngilizce, diksiyon, ritm, ni ö¤rendim. Bugün soka¤a ç›k›p hak müca- satranç e¤itimi veriliyor. delesi yapabiliyoruz. Ben burada santral e¤i- E¤itimin d›fl›nda neler yap›l›yor? timi ald›m, flu an çal›flt›¤›m kurum benimle Tesisimizde bir göz poliklini¤imiz var, makûl ücretler karfl›l›¤›nda göz muayenesi yaiftihar ediyor. p›l›yor. D›flardan gelenler için masörlük hizNerede çal›fl›yorsunuz? 1995 y›l›ndan beri Tekel’de santral operatö- meti de veriliyor. D›flardan gelenlerin de rü olarak çal›fl›yorum. ‹lk bafllad›¤›mda “sen kullanabilece¤i bir hal› saham›z var. Atölyeflurada otur, biz senin maafl›n› yat›r›r›z her de tabure, hamak, sandalye üretimi yap›l›ay” dediler. Ama tabii ki böyle olmad›. Otu- yor. Ayr›ca bugüne kadar gezici göz tarama racak olsam, babam›n evinden ç›kmazd›m. arac›l›¤›yla 270 bine yak›n bireyin göz taraBen iflimi lây›k›yla yap›yorum. Ayn› zaman- mas› yap›ld›. da onlara bir körün de ifl yapabilece¤ini ‹fl bulma imkânlar›n›z nas›l? gösterdim. Sadece onlara de¤il, aileme de Buran›n eme¤i çoktur körlerin üzerinde. Sagösterdim. Ne abimin, ne de babam›n akl›- dece e¤itim alm›yoruz burada. E¤itimini tana gelirdi buradan mezun olup ifle girece- mamlayanlara ifl bulmaya da çal›fl›yor kuru¤im, hayata kar›fl›p, evlenip iki çocuk baba- mumuz. Sokaklarda saz çalan de¤il, çal›flan s› olaca¤›m. Ailem de art›k körleri tan›m›fl ve hakk›n› arayan körleriz ve bunu bu kuruma borçluyuz. oldu bu anlamda. Ne tür e¤itimler veriliyor Alt› Nok- Bu kurumlardan kaç tane var Türkiye’de? ta’da? E¤itim olarak, ba¤›ms›z hareket (beyaz bas- Ankara ve ‹stanbul olmak üzere iki adet ton), kiflisel idare, modelaj, kabartma yaz› var. 450 bin görme özürlünün oldu¤u bir –“Braille Alfabesi”yle okuma-yazma–, aba- memlekette bu kurumlar y›lda ortalama 160 küs ve yüzme e¤itimi veriliyor. Meslekî e¤i- kifliye hizmet verebiliyor. Bu tesisi model
22
Burada körlerin de sosyal hayat›n içinde varolabilece¤ini ö¤rendim. Bu tesisi model olarak al›p bunun gibi tesislerin say›s›n› art›rmak hedeflerimiz aras›nda. Ama maalesef varolan› da elimizden al›yorlar. Bizi k›flk›fllay›p rantiyecilere peflkefl çekecekler.
olarak al›p bunun gibi tesislerin say›s›n› art›rmak hedeflerimiz aras›nda. Ama maalesef varolan› da elimizden al›yorlar. Burada e¤itim almak için baflvuranlar s›raya giriyor. Her biri befl buçuk ay süren iki dönemde e¤itim al›yor girenler. Kat›l›m için koflullar›n›z var m›? 14-35 yafl aras›, tek engelli ve kendini idare edebilenleri kabul ediyoruz. Bugünlere nas›l gelindi, kapat›lmak istenen bu müessese nas›l kurumlaflt›? 1970 y›l›nda, buras› düflünülüp o zamanki Alt› Nokta Körler Derne¤i Baflkan›, kendisi de sonradan görme özürlü olan doçent Mithat Enç, ‹stanbul belediyesiyle, valisiyle görüflerek bu arazinin otuz y›ll›¤›na intifa hakk›n› alm›fl derne¤e. 1972 y›l›nda, Vak›f kurucu üyelerinden Milliyet gazetesi baflyazar› Abdi ‹pekçi taraf›ndan Türkiye çap›nda bafllat›lan “1 milyon TL” kampanyas›yla vakf›n binas› infla edilerek hizmete girmifl. Kurucular› aras›nda ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi, ‹stanbul Valili¤i, Alt› Nokta Körler Derne¤i ve çeflitli kurumlar›n oldu¤u bir mütevelli heyeti oluflturularak tesisler bugüne getirilmifl... 1989 y›l›nda yap›lan protokolle rehabilitasyon hizmetleri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’yla (SHÇEK) yürütülmeye baflland›. 2000 y›l›nda sözleflme bitti¤i için biz tekrar belediyeye uzatma için baflvurduk, ama “size bir fley olmaz” deyip hiçbir muamele yapmadan bizi geri gönderdiler. Daha sonra yapt›¤›m›z birkaç baflvuru da cevaps›z kald›. Derken sürpriz bir flekilde belediye yetkililerince 30 May›s’ta ulaflt›r›lan tahliye tebli¤inde, “intifa hakk› dolan arazinin yedi gün içinde belediyeye teslim ve dernek taraf›ndan infla edilen alan›n boflalt›larak tahliye edilmesi” istendi. Gerekçe neydi? Uzaktan haz›rlanm›fl uyduruk bir meclis raporunu bahane ediyorlar. Rapora göre, biz buradan rant sa¤l›yormufluz. Varolan kaynaklar›m›z› güçlendirmemiz gerekir. Afla¤›da y›llard›r hizmet veren bir göz poliklini¤i var, bu tesis sadece körlere de¤il, vatandafla da çal›fl›yor ve bu hizmetlerin karfl›l›nda cüzî bir ücret talep ediliyor. Bu tesislerden elde edilen gelir yine buras› için kullan›l›yor sonuçta. Burada masaj e¤itimi alan biri, ilk uygulamalar›n› yine bu tesiste yap›yor. D›flardan gelen bir vatandafl burada 20 YTL karfl›l›¤›nda masaj yapt›rabiliyor ve belediye olmas› gereken bu durumu mazeret göstererek hakk›m›zda rapor yaz›yor. Asl›nda burada ticaret yapan belediyenin kendisi. Bizi k›flk›fllay›p rantiyelere peflkefl çekecekler bu araziyi. Arazinin ve tesislerin sosyal ve kamusal de¤eri parayla ölçülemez. Bu arazinin kamu yarar›na kullan›lmayaca¤› kesin. Bu çat›flmada hangi aflamaya gelindi? 37 y›ld›r varolan bu tesis için tebli¤ geldikten 37 gün sonra dayan›flma flenli¤i düzenledik. Kurulurken “1 milyon TL” kampanya-
Murat Demirok
Foto¤raflar: fiahan Nuho¤lu
mücadele gerektiriyor. Nas›l eksiklikler var ç›kan yasada? Yönetmeliklerin pek ço¤u henüz yürürlü¤e girmemifltir. 5378 say›l› Özürlüler Yasas›’n›n öngördü¤ü 16 yönetmelikten bugüne kadar ancak befli ç›kar›lm›fl. Yasayla getirilen haklar›n uygulamaya konulabilmesi için bu yönetmeliklerin gereksinimlere karfl›l›k verecek bir biçimde ivedilikle ç›kart›lmas› flart. Amaç güya rehabilitasyon merkezlerini art›rmak, ama bu yasayla engelliler özel iflletmelere yönlendiriliyor. Örne¤in devlet özel rehabilitasyon merkezlerinde bak›m görmek isteyenlere 800 YTL, evde bak›m görmek isteyenlere 403 YTL yard›m veriyor. Devletin kurumlar› kapat›lmaya çal›fl›l›yor. E¤itim amaçl› merkezlerde hizmet için gereken raporlar› düzenleyen yönetmelik, engelliler aras› ayr›mc›l›k bar›nd›r›yor. Tek engel yeterli olmuyor, tek engelliler için hizmetin yüzde 75-80’ini karfl›l›yor. Sa¤l›k sistemi de bizi çok zorluyor. Uygulamada engellilerin önüne bir dolu zorluk ç›kart›yorlar. Ortopedik özürlülerde sonda gibi t›bbî malzemeler sigorta taraf›ndan tam olarak karfl›lanm›yor. Güya Sakatlar Yasas›’nda sakat araçlar›ndan özel tüketim vergisi al›nmayacak deniyor, fakat satarken al›n›yor. Geliflmifl Avrupa ülkelerinde sakat arabalar› için devlet karfl›l›ks›z maddî yard›mda bulunuyor. Yasa var, ama yasay› uygulayacak yönetmelikler çok sorunlu ve eksik. Yönetmelikler ç›karken bizlere dan›flm›yorlar, bürokratlar ve siyasîler kafalar›na göre tak›l›yorlar. Kadir Topbafl’› da protesto ettiniz... 12 Haziran’da Saraçhane’ye giderek Kadir Topbafl’la görüflmek istedik, ama bizi içeri almad›lar. Bir yetkiliyle görüflmeden gitmeyece¤imizi belirtince befl kifliyi binaya ald›lar, ama yine bir yetkiliyle görüflemedik, binada doland›k sadece. 27 Haziran’da Gazi mahallesindeki bir aç›l›fl s›ras›nda flov yapmak isteyen Kadir Topbafl’›n eli aya¤› tutufltu bizleri görünce. 20-25 kifliydik ve görüflme talep ediyorduk, kendisi bizimle görüflmek istemedi, biz de protestomuza bafllad›k. Üstümüze zab›ta ve çevik kuvveti sald›lar. Yetmedi, alt›m›zdan arabam›z› ald›lar.
fiov yapmak isteyen Kadir Topbafl’›n eli aya¤› tutufltu bizleri görünce. Üstümüze zab›ta ve çevik kuvveti sald›lar. ‹ki buçuk saat o cehennem s›caklar›nda beklettiler. Sonra duyduk ki, arkam›zdan “yöneticileri bu arkadafllar›m›z› istismar ediyor, kendilerine yeni yer gösterecektik, art›k yer de göstermeyece¤im” demifl.
Bizi cezaland›rd›lar ak›llar›nca, iki buçuk saat o cehennem s›caklar›nda, 40 derecede günefl alt›nda beklettiler, belki bu ceza onlar› mutlu etmifltir. Daha sonra duyduk ki, arkam›zdan “yöneticileri bu arkadafllar›m›z› istismar ediyor, bu görme özürlüleri istismar edenler bunun hesab›n› verecekler, kendilerine yeni yer gösterecektik, art›k yer de göstermeyece¤im” demifl. Önümüz seçim; sakatlar için de özel bir durum söz konusu galiba... Evet, seçim s›ras›nda körlerle ilgili s›k›nt›, oyun gizlili¤i ilkesine ayk›r›. Haliyle bir yard›mc› vas›tas›yla oy kullanabiliyoruz, halbuki teknolojik olarak imkânlar var. Konuflan bilgisayarlar vas›tas›yla körler ve bir dolu engelli oyunu özgürce kullanabilir. Bölgesel bir sistem kurulabilir. Nas›l nüfus say›m› yap›labiliyorsa, elektronik olarak seçim de yap›labilir. Kimi sakatlar mimari engellemeler yüzünden d›flar› bile ç›kam›yor. Oy kullan›lan binalar›n yap›s› malûm. Uygun rampalar yok. Aileniz mücadelenize destek veriyor mu? Ailem bir fley olacak diye korkuyor, ama destekliyorlar. Babam 70 yafl›nda ve verdi¤imiz hak mücadelesini çok destekliyor, ama her sabah ifle giderken uyar›yor “dikkatli ol” diye.
Söylefli: Özgür Eren
s›yla bafllatm›flt› zaman›n Milliyet gazetesi, biz de yaflatmak için “1 milyon imza” kampanyas› bafllatt›k. 30 May›s’tan beri nöbetlefle olarak çad›rda kal›yoruz. Bu direnifl ne kadar güçlenirse, yere o kadar sa¤lam basar›z. SHÇEK'ten sorumlu devlet bakan› Nimet Çubukçu’yla görüfltünüz mü? Nimet Han›m’dan randevu istedik, fakat alamad›k. Gitti¤i bir merkezde kendisine “kurumunuz gidiyor, sahip ç›k›n” dedik, o da ilgilenece¤ini söyledi. Ama öyle kald›. Kurumun burada olmas›n›n ne gibi avantajlar› var? Buras› merkezî bir yer ve çeflitli ulafl›m imkânlar› var. Metroya, vapur iskelesine yak›n, önünden otobüs ve dolmufl geçiyor. Yürüyüfl için –ki bizim için çok önemli– kald›r›mlar› genifl, araç trafi¤i henüz o kadar yo¤un de¤il, bir dolu avantaj› var. Sahilde, Emirgan korusunda yürüyüfle ç›kabiliyoruz. Semt halk›, esnaf› art›k bizi tan›yor. Bize yeni yer gösterseler bile böyle özellikleri göz önünde bulundurarak yer göstermeleri lâz›m. Ama bu tip yerlerin say›s› flehir içinde yok denecek kadar az. Derdimiz yeni bir yere geçmek de¤il, buray› yaflatmaya devam etmek ve bu araziyi ya¤mac›lara yedirmemek. Ayr›ca, bu okul körler için sadece bir okul de¤il, ayn› zamanda kendileri gibi olanlarla bir araya geldikleri bir yer. Bizim gibilerin sosyalleflme imkân› k›s›tl›d›r, biliyorsunuz. Buraya gelip evlenenler, çoluk çocu¤a kar›flanlar var. Daha önce de sizi çeflitli protestolarda görmüfltük.. Hak mücadelesi yapan her gruba elimizden gelen deste¤i veriyoruz. Sadece kendimiz için inmiyoruz soka¤a, toplum için çal›flan herkesin yan›nday›z. 2000 y›l›nda ‹stiklâl Caddesi’nde yasal haklar›m›z için yürümüfltük ve bir gece nezarette kalm›flt›k. Ailemiz peflimizden koflturmufltu o zaman da. Faydas› oldu mu yürüyüflün? Tabii ki oldu, sonunda bir yasa ç›kt›, ama içi bofl olarak ç›kt›. fiimdi en az›ndan bir yasam›z var diyebiliyoruz, önceden bu da yoktu. Yasalar›n içini doldurmak da ayr› bir
LAILA SHAWA, “FAT‹MA’N|N ELLER‹”
18 HAZ‹RAN-15 TEMMUZ 2007 Haz›rlayan: Erdir Zat
F‹L‹ST‹N Zalimin sinsi kahkahası Hamasçı Gazze ve Fetihçi Batı fieria olmak üzere fiilen ikiye bölünmüfl bulunan Filistin’in derin yaraları tekrar depreflti. Fetih’in, ‹srail’den, Hamas’a karflı savaflmak için yardım istemesi tüyler ürpetici olasılıkları gündeme getirdi. Batının Hamas ambargosunun, ABD ve ‹srail’nin yönlendirdi¤i bir siyasi imha kampanyasına dönüflmesine seyirci kalınamaz. KARMA NABULSI Guardian / 24 Haziran 2007
H‹ÇB‹R fiEY bu kadar uzun zamandır özgürlük mücadelesi veren bir halkın birbirini katletmeye bafllamasından daha korkunç ve mantıksız olamaz; evrensel özgürlük umuduna vurulabilecek en a¤ır darbe budur. Bu noktaya nasıl ve neden geldik? Daha da önemlisi: Bu durumdan nasıl kurtulaca¤ız? Bunlar Gazze ve Batı fieria’da geliflen olayları tâkip eden herkesin kendine sordu¤u sorular. Fakat bu sorulara cevap vermeden evvel tam olarak ne olup bitti¤ini anlamak gerekiyor. Aslında bu yaflananlar bir iç savafl de¤il, ne de bölgesel ‹slamcılı¤ın dalgalanmalarından biriyle karflı karflıyayız. Hadiseye geleneksel bir aflîret savaflı, kardeflin kardefli öldürdü¤ü bir kan davası ya da iktidar mücadelesi veren iki tarafın çarpıflması gözüyle bakmak da mümkün de¤il. Bu fliddeti, sorunları anlaflarak halletmeye çalıflan ılımlı laiklerle dinci teröristler arasındaki bir savafl olarak da tanımlayamayız. En önemlisi de, burada olanlar talihsiz bir durumun kaflla göz arasında bir felakete dönüflmesinden ibaret de¤il. Bizi bugün geldi¤imiz noktaya getiren karmaflık adımların ço¤u ABD’nin destekledi¤i flirret, iflgalci bir kuvvetin uyguladı¤ı kasıtlı politikalar sonucu atıldı. Ortado¤u Barıfl Süreci BM Özel Temsilcisi Alvaro de Soto’nun geçti¤imiz hafta The Guardian’a sızdırılan gizli raporunda da belirtti¤i gibi: “ABD Fetih’le Hamas’ı karflı karflıya getirmek için açıkça çaba sarf ediyordu, öyle ki, Mekke toplantısından bir hafta önce ABD özel temsilcisi, Washington’da bazı diplomatları biraraya getiren bir toplantıda, Gazze’de her gün sivillerin de öldürülüp yaralanmasına neden olan iç savaflvârî duruma atıfta bulunarak alenen ‘bu fliddetin onu ne ka-
Antiemperyalist otomobil
Putin’in flakası yok
VENEZÜELLA Geçen yıl birbirini “kardefl ulus” ilân eden ‹ran ve Venezülla’nın ortaklafla kurdu¤u Venirauto firmasının üretti¤i ilk 300 “antiemperyalist otomobil” piyasaya sürüldü. fiimdilik iki model sunuyorlar: Kia Pride’dan esinlenerek yapılan Turpiat 8 bin dolardan, Peugeot 405’ten gelifltirilen Centauro ise 11 bin dolardan satılacak. Caracas’ta kurulan fabrikada, ‹ran teknolojisini kullanarak, yılda 25 bin otomobil üretilmesi planlanıyor. Fabrika ayrıca içpazar için traktör ve tarım makinası da üretecek. Venezüella, 2010’a kadar pazardaki traktörlerin tümünü yurtiçinde üretebilmeyi hedefliyor.
RUSYA Almanya’daki G8 zirvesindeki gerilimin ardından kalkıp Bush’un Teksas’taki çiftli¤ine giden Putin, ABD’yi Do¤u Avrupa’ya füze kalkanı kurma projesinden vazgeçiremeyince sertleflti ve daha önce savurdu¤u bir tehdidi hayata geçirdi. Rusya, Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaflması’ndan resmen çekildi. Bu karar Rusya’ya sınırlarında askeri yı¤ınak yapma serbestli¤i sa¤ladı. ABD ve NATO tarafından tepkiyle karflılanan geliflme, Rus uzmanlara göre, ABD’yi füze kalkanı projesinden caydırma ve Avrupa’yı kapsamı geniflletilmifl yeni bir konvansiyonel güç anlaflmasına ikna etme amacını taflıyor.
dar keyiflendirdi¤ini’ söylüyordu.” Buraya nasıl geldik? En baflta, iflgal altındaki Filistin’de 1990’larda icat edilen müesseseler bizi bu yıkım noktasına getirmek üzere tasarlanmıfltı. 1993’te ‹srail ve Filistin Kurtulufl Örgütü (FKÖ) arasında gerçekleflen müzakereler sonucu kurulan Filistin Özerk Yönetimi’nin ömrünün befl yıldan fazla olması öngörülmüyordu –yani ba¤ımsız bir devletin kurumları infla edilene kadar görev yapması bekleniyordu. Bunun yerine Özerk Yönetim’in yetkileri donduruldu ve Filistin iflgalini sürdüren ‹srail ordusu için bir emniyet teflkilatı rolünü oynamakla
fat’ın ölümünden sonra da Abbas FKÖ baflkanlı¤ına atandı ve do¤rudan Özerk Yönetim’in baflkanı seçildi. Arafat baflarıya ulaflan tüm özgürlük hareketlerinin izledi¤i stratejiden asla vazgeçmemiflti: Bu strateji kapsamlı bir barıfl antlaflması sonuçlanana dek direnifl ve müzakereyi birarada yürütmekti. Abbas bambaflka bir yönteme baflvurdu: Onun stratejisinde hiçbir flekilde direnifle yer yoktu ve her fley ‹sraillilerin iyi niyetine güvenmeye dayanıyordu. Hiçbir kazancın elde edilemedi¤i bir yılın sonunda –gerçekten de Ariel Sharon onunla müzakere etmeyi bile reddediyordu ve ‹srail’in sömürgelefltirme harekatı fliddetleniyordu– Filistin halkının bu utanç verici teslimiyet politikası karflısında sabrı tükenmeye baflladı. Önceki yıllarda oyları yüzde 20’lerde gezinen Hamas 2006’da oylarını bir anda yüzde 43’e çıkardı. Halkın bu tepkisini Abbas’ın stratejisinin baflarısızlı¤ı kadar Fetih’in mâkul bir ulusal program ortaya koymayı bir türlü becerememesi de tetiklemiflti. Filistinliler böylece en azından yafladıkları iflgal ve mahrumiyeti yansıtacak temsilciler istediklerini bildirmifl Gazze’nin sınır kapılarının kapanmasından sonra Refah Geçidi’nde yap›lan protesto oldu. Seçimlerin özgür görevlendirildi, aynı zamanda da bu iflgale mali ve adilce yapıldı¤ı kabul edilmesine ra¤men ABD destek sa¤layan ABD ve AB’nin veznesi vazifesini ve ‹ngiltere derhal Hamas hükümetine ambargo uygörüyordu. Özerk Yönetim elde etmeyi hedefledi¤i gulanmasına öncülük ederek –zaten iflgalin ekonoözgürlüklerin hiçbirine, en önemlisi olan ba¤ımsız miyi mahvetmifl olması nedeniyle ihtiyaç duyulan– bir halkın kendi kaderini tayin etmesine imkân ve- mali yardımları kesti ve bu yeni flartlar altında karecek siyasal özgürlük de dahil olmak üzere, ulafla- bul edilmesi mümkün olmayan koflullara boyun mamıfltı. e¤ene dek onunla görüflmeyi reddetti. Buraya neden geldik? Amacının ne oldu¤u tam ABD yönetimi Fetih’e sanki seçimleri kaybetolarak ortaya çıktı¤ı andan itibaren Filistinliler bu mifl de¤il de kazanmıfl gibi muamele etmeye dedıflardan hakimiyet yöntemine direnmeye baflladı. vam etti –mali destek ve silah sa¤ladı¤ı bazı örgüt Bunun üzerine ‹srail Batı fieria’daki flehirleri yeni- içi unsurları da bu demokratik seçimlerin sonucunu den iflgal etti ve Baflkan Yaser Arafat’ın karar- zorla tersine döndürmeleri için do¤rudan teflvik etgâhını, neticede ölümüne neden olan iki yıllık bir ti. Filistin baflkanı Hamas’a ‹srail’in tanınması kokuflatma altına aldı. Uluslararası “reform” süreci bu nusundaki görüflünden vazgeçmesi yönünde baskı kuflatma flartları altında bir baflbakanlık makamı te- uygulamaya baflladı. Filistinliler dıflarıdan yönetilen sis ederek güvenlik teflkilatını söz geçiremedikleri bu darbeye katılmayı reddetti –gerçekten de, Fetih Baflkan yerine baflbakana ba¤lı olacak flekilde ör- kadrolarının büyük ço¤unlu¤u Filistinlilerin siyasal gütlemeyi denedi. Mahmud Abbas’ın ilk baflbakan iradesini kırmayı hedefledi¤i bu kadar âflikâr olan olarak göreve bafllamasının ardından ‹srail ve bir giriflime karflı derhal tavır koydular. Gerek tuABD’nin de destekledi¤i Fetih zorbası Muhammed tuklular belgesi, gerek Suudi Arabistan’da imzalaDahlan emniyet teflkilatının baflına getirildi. Ara- nan ve bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasını
25
Müflerref’in cinneti PAK‹STAN Lâl Mescidi katliamından sonra Batı medyasının ortak görüflü tek bir cümleyle ifade edilebilirdi: “Müflerref kendi ipini çekti.” Baflkent ‹slamabat’›n Lâl Mescidi’ndeki iflgal direnifli, resmi rakamlara göre toplam 102, birçok güvenilir kayna¤a göre yüzlerce kiflinin öldü¤ü kanlı askeri operasyonlarla bastırıldı. Olaylar 3 Temmuz’da, Lâl Mescidi’nde fleriat yanlısı eylem yapan ö¤rencilere polisin müdahele etmesiyle baflladı. Çıkan çatıflmalarda 16 kifli öldü, yüzlercesi yaralandı. Bunun üstüne
madı¤ını söyleyen hükümet, askeri birliklere “rehineleri kurtarma operasyonu” emri verdi. Aralarında cemaat lideri Abdülraflid Gazi’nin de bulundu¤u 50 kiflinin hayatına mal olan operasyon direniflin kırılmasına yetmeyinKatliam Pakistan’›n her yerinde protesto edildi ce ertesi gün bir tane daha bin kadar ö¤renci mescidi iflgal ederek yapıldı. El Kaide adına konuflan Zevahidirenifle geçti. 6 Temmuz’da iflgalciler ri, soka¤a dökülen Pakistan halkına cikadın rehineleri serbest bıraktı. Ama had ça¤rısında bulundu. Sadece mesciyetkililer içeride daha fazla kadın ve ço- din ele geçirilmesinden sonraki iki gücuk bulundu¤unu iddia ediyordu. 10 nün içinde düzenlenen intihar bombası Temmuz’da pazarlıklardan sonuç alınaeylemlerinde 45 güvenlik görevlisi öldü.
sa¤layan Mekke Antlaflması, Filistin toplumunun ulusal bir çerçeve üzerinde ısrar etmesi sayesinde gerçekleflti. Buna ra¤men küçük bir grup yüzünden bu noktaya geldik. Sonuç bugün karflı karflıya kaldı¤ımız durumu yarattı ve bu Amerikalıların Irak’ta yaratmaya çalıfltı¤ı duruma çok benziyor: Demokratik uygulama ve prensiplerin tamamen dıfllanması, siyasal bir bölünme yaflayan bir topluma bir oligarfli dayatmaya çalıflmak, halkı dehflet içinde bırakarak zayıflatmak ve eli silahlı zorba diktatörler vasıtasıyla ülkeyi dıflarıdan yönetmek. Peki bu iflin içinden nasıl çıkaca¤ız? Batı için izlenmesi gereken yol hem belli hem de çok basit. Filistinlilerin kendi temsilcilerini belirlemelerine izin verilmeli. Bunun nasıl bir flekil alaca¤ını görmek için Mekke Antlaflması’nın flartlarına, Filistinlilerin sahip oldu¤u siyasal platform için de 2006 tutuklular belgesine bakmak yeterli. Batının, Baker komisyonunun Irak Savaflı için hazırladı¤ı raporda veya de Soto’nun görev sonu raporunda tavsiye edildi¤i ve Baflkan Jimmy Carter’ın ısrarla savundu¤u gibi, 1991’den beri kimsenin denemedi¤i fleyi yapması ve acilen gerçek bir uluslararası barıfl konferansı düzenlemesi gerekiyor. fiayet batı gerçekten barıfl istiyorsa, gereken her fleyi Beyrut Arap Barıfl ‹nisiyatifi’nde bulabilir. Filistinlilerin izlemesi gereken yol da belli: Askerî bir iflgal altında kendi kendimizi yönetmeye çalıflmak gibi zorlu bir deneyin sonuna geldik. fiimdi Özerk Yönetimi feshetmemiz, Filistinlilerin siyasi yelpazesinin tamamının sürece dahil olmasını sa¤lamam›z, böylece FKÖ’yü yeniden ele geçirip onu bir zamanlar kendisinden beklendi¤i gibi halkçı ve demoktratik bir kuruma çevirmeliyiz. Bunun için tek ulusal parlamentomuz olan Filistin Ulusal Konseyi’nde do¤rudan seçimlerin düzenlenmesi amacıyla seferber olmal›y›z. Bu daha flimdiden tüm Filistinlilerin ortak bir ça¤rısına dönüfltü. Sürgündeki Filistinliler, tıpkı 1982’de Lübnan’da FKÖ tamamen yok edildikten ve 1986’da mülteci kampları kuflatıldıktan sonra içerdekilerin dıflarda kalanlar için yaptı¤ı gibi, bu defa Filistin’deki kuflatmayı kaldırmak için sorumluluk almalı: Hepimiz aynı halkın parçasıyız. Filistinlilerin, her neslin sırasıyla sömürgeci ‹ngilizlerin, Arapların, ‹sraillilerin ve flimdi de Amerikalıların hakimiyetiyle dayatılan hapishanenin parmaklıklarını kırmak zorunda kaldı¤ı uzun bir mücadele tarihi var ve bunu bir kez daha baflaraca¤ımızdan kimsenin flüphesi olmasın. Çeviren: Batu Boran
26
KOSOVA Acele ifl... Kosova nüfusunun yüzde 90’ını oluflturan Arnavutlar, “Kahraman Bush”un kılavuzlu¤unda ba¤ımsızlı¤a do¤ru ilerliyor. Ama BM ve Sırbistan’ı atlayarak yapılacak her fley sorunu çözmek yerine derinlefltirecek. Balkanlar bir kez daha atefle sürükleniyor. IGNACIO RAMONET Le Monde Diplomatique, Temmuz 2007
Sekiz yıldır askıda bekleyen Kosova sorunu yeniden uluslararası siyasi gündeme oturdu. Baflkan Bush’un, 10 Temmuz’da, muhtemelen Tiran’da kahraman gibi karflılanmanın etkisiyle yaptı¤ı ateflli açıklama yabancı yetkilileri sinirlendirdi: “Bir aflamada, ama çok geç olmadan, ‘yeter artık Kosova ba¤ımsızdır’ demelisiniz.” International Herald Tribune gazetesine göre, Kosova yakında tek taraflı bir ba¤ımsızlık bildirgesi yayınlayacak, Washington da Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi’nin onayını beklemeden bu bildiriyi tanıyacak. Peki, gözümüzün önünde yaflanan trajik akıbetiyle Filistin’de ba¤ımsız bir devlet kurmak için 50 yıl yetmedi de Kosova sorunu neden hiç gecikmeden karara ba¤lanıyor? Balkanlarda diplomatik acelecilik genelde felakete dalalet eder. Hatırlayın, Almanya ve Vatikan’ın 1991’de Hırvatistan’ın ba¤ımsızlı¤ını tanıma hevesi nasıl da Yugoslavya’nın parçalanmasını, SırbistanHırvatistan ve Bosna savafllarını beraberinde getirmiflti. Avrupalı güçler, ‹kinci Dünya Savaflı’ndan beri kıtadaki en kanlı mücadelelerin sorumlulu¤unu taflıyor olsa da, eski baflbakan Slobodan Miloseviç’in ve “Büyük Sırbistan” idealini savunan radikal
Kasap Taylor yargılanıyor L‹BERYA Baflkanlı¤ı döneminde komflu ülke Sierra Leone’deki içsavaflta katliamlar yapan gerillalara para ve silah deste¤i verdi¤i ve 11 ayrı savafl ve insanlık suçu iflledi¤i saptanan eski Liberya devlet baflkanı Charles Taylor’ın yargılanmasına Lahey Adalet Divanı’nda bafllandı. Eski bir gerilla lideri olan Taylor, aynı zamanda 1989’da bafllayan Liberya içsavaflının da önde gelen aktörlerinden biriydi. 1997’de kendine ba¤lı silahlı güçlerle manipüle etti¤i seçimlerde, flaibeli bir flekilde iktidara gelen Taylor, sistematik insan hakları ihlâlleriyle gündemden düflmemiflti. Liberya hükümeti Taylor’un mal varlı¤ına el koydu.
yandafllarının tekinsiz varlı¤ını gözardı etmemeli. Aynı telafl, 1999 Kosova Savaflı’nda, Belgrad’la müzakereleri kesen bazı Avrupa devletleri ve Amerika’nın, Sırbistan’ı aylarca bombalamak ve Sırp taburlarını Kosova’dan çıkmaya zorlamak için NATO’nun deste¤ini sa¤larken görülmüfltü. Bütün bunları BM Güvenlik Konseyi’ni by-pass ederek ve BM’nin izni olmadan yaptılar. BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararıyla Haziran 1999’da saldırı sona erdi. Kosova, BM yönetimi ve NATO birimlerinin vesayetine verildi. fiimdi ülkenin savunmasını 17.000 kiflilik Kosova barıfl gücü (KFOR) yapıyor. 1244 sayılı karar gere¤ince, Kosova Sırbistan’a ait. Bu karar nihai, çünkü Balkanlar’da son yıllardaki savafllara dahil olan güçler, ilke olarak, eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti iç sınırlarına her zaman riayet etmiflti. Bosna Hersek’i tasfiye etmekle tehdit eden “Büyük Hırvatistan” ve “Büyük Sırbistan” planları bu ilke dahilinde reddedildi. Sırbistan da flimdi, Rusya’nın yardımıyla, uluslararası hakem Martti Ahtisaari’nin sundu¤u planı prensip olarak reddediyor. Ba¤ımsızlık, Kosova için tek olası çözüm, çünkü Sırbistan yönetimi altında kalması için çok fazla engel var. Fakat bu yönde atılacak herhangi bir adım, ancak Kosova sınırları içindeki Sırp azınlı¤ı koruma konusunda endifleleri olan Belgrat’la yapılacak yakın ve uzun soluklu bir müzakere ile mümkün olabilir. Bush’un acilen görmek istedi¤i, BM çerçevesinde müzakere edilmemifl ba¤ımsızlık, süratle bir “Büyük Arnavutluk”un kurulmasına yol açabilir, ki bu da otomatik olarak Hırvat ve Sırpların kaybedilen toprakları Bosna’dan geri alma iste¤ini yeniden ateflleyecektir. Benzer flekilde, tek taraflı ba¤ımsızlık ilân etmeye kıflkırtılan mevcudiyetlere uluslararası dinamit etkisi yapaca¤ına de¤inmek bile gereksiz: Filistin (‹srail), Batı Sahra (Fas), Transnistre (Moldova), Kürt bölgesi (Türkiye), Çeçenistan (Rusya), Abazya (Gürcistan), Da¤lık Karaba¤ (Azerbaycan), Tayvan (Çin) ve hatta Avrupa’nın kendisi, Bask Bölgesi ve Katalonya (‹spanya, Fransa) bunların sadece birkaçı. Bush, Kosova örne¤indeki gibi, bu ba¤ımsızlık taleplerini desteklemeye hazırlıklı mı? Bu Amerikan baflkanının sorumsuz teflebbüslerinin Ortado¤u’da yol açtı¤ı korkunç hasarı gördük. fiimdi de dünyanın en tehlikeli yerlerinden birine, her an patlamaya hazır Balkanlar’a yönelik bu patavatsız müdahalesi insana kaygı ve dehflet veriyor.
Balkanlar’ın tel örgülü sınırları bu defa Kosovalı bebelerin gelece¤iyle oynuyor
Çeviren: Zeynep Nuho¤lu
Koalisyon dinamitlendi
Starbucks’ı da Çin çarptı
Spontane genel grev
Arroyo’nun polis devleti
POLONYA Avrupa’nın yeni belalıları Kaczynski ‹kizleri vukuatlarına devam ediyor. Son AB zirvesinde Merkel ve di¤erlerine zor anlar yaflatan ikizlerden baflbakan olanı, Jaroslaw Kaczynski, baflbakan yardımcısı ve Tarım Bakanı Andrzej Lepper’i yolsuzluk suçlamasıyla görevinden ald›. Bunun üstüne Lepper, lideri oldu¤u muhafazakar Özsavunma Partisi’ni koalisyondan çekti. Böylece sa¤ ittifak çöktü ve Polonya beklenmedik bir hükümet krizine girdi. Ana muhalefet Demokratik Sol Birli¤i erken seçim ça¤rısında bulundu. Kaczynski’ler erken seçime karflı çıksa da parlamento aritmeti¤i de¤iflmifl durumda.
Ç‹N Starbucks, her yıl milyonlarca turistin ziyaret etti¤i Yasak fiehir flubesini kapatmak zorunda kaldı. UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan Pekin’deki tarihi Yasak fiehir’de yedi yıl önce açılan Starbucks, iki yıl önce kültürel hassasiyeti gözönünde bulundurarak marka tabelasını kald›rmıfltı. Fakat gelenekçi Çinliler’in protestoları devam etti. Starbucks’ın Çin kültürüne ters düfltü¤üne iliflkin kampanyaya internette 500 binden fazla imza toplandı. Bunun üstüne harekete geçen yetkililer, Starbucks’tan “baflka bir isim kullanmasın› ve baflka ürünleri de satmasını” istedi. Starbucks reddetti ve kapandı.
PERU Ö¤retmenlerin Yeterlilik sınavına girmelerini zorunlu kılan ve sınavı geçememe hâlinde iflten çıkarılmalarını öngören yeni yasayı protesto eden solcu e¤itim emekçileri sendikasının bafllattı¤ı ulusal grev, inflaat iflçileri, çiftçiler ve madencilerin de katılımıyla genel greve dönüfltü. Alan Garcia’nın baflkan seçilmesinden bu yana yapılan en büyük kitle gösterisi olan eylemler, iktidarda bir yılını dolduran hükümete yönelik tatminsizli¤i ifade ediyordu. Muhalefet lideri Ollanta Humala ve bazı vekillerin de katılıdı¤ı gösterilerde baflkan Garcia seçim taahhütlerini yerine getirmemekle suçlandı.
F‹L‹P‹NLER Yeni terörle mücadele yasasının yürürlü¤e girmesi, Katolik Kilisesi, sol partiler, toplumsal hareketler ve sivil toplum örgütleri tarafından protesto edildi. Baflkan Gloria Arroyo’nun El Kaide’ye ba¤lı fleriatçı Abu Sayyaf örgütünü çöketmek amacıyla çıkarıldı¤ını söyledi¤i yeni yasa, muhalefeti fliddetle bastırma konusunda kabarık bir sicili bulunan polisin eline genifl yetkiler veriyor. Polis flüphelileri üç gün gözetim altında tutabilecek, telefon dinleyebilecek ve zanlıların eflyasına el koyabilecek. Muhalifler, bunun faili meçhul siyasi cinayetleri ve kontrgerillayı ödüllendirmek oldu¤unu savunuyor.
için iflini kaybetti. Ayrıca metro yo¤unlukla bafla çıkamayacak kadar kalabalık. Kendili¤inden geliflen gösterilere yol açan ilk tartıflmalar, kamuoyunda henüz tanınan vurguncu Neoliberalizmin babası Milton Friedman’ın kendi elleriyle hazırladı¤ı “fiili Modeli” ifladamlarının edindi¤i kazancın düzeyi ançatlak sesler vermeye baflladı. Sosyalist Bachelet’in hükümeti yükselen muhalefetin laflıldı¤ında büyük bir toplumsal öfkeye dönüfltü. taleplerini karflılamaktan uzak. Artık insanlar “model”in kendisini sorguluyor. Hizmet zarar etmeye bafllayınca (sadece nisan ayında 30 milyon dolar) hükümet özel sektöre yardım etme kararı aldı. Verimli çalıflan kamu metrosu, TransantiaRAUL ZIBECHI go’ya borç vermeye zorlandı. fiimLa Jornada, Meksika / 21 Mayıs 2007 di de, Bachelet hükümeti, sözleflmesine sadık kalmayan bir özel SANTIAGO yeni ve derin bir toplumsal huzursuzflirkete 290 milyon dolar kredi verluk dalgasıyla kaynıyor. fiili, kendi sorunlarıyla ilgili meye hazırlanıyor. Verimsiz iflletyepyeni bir farkındalı¤ı, otobüs duraklarında, metmeye devlet deste¤i sa¤lama taroda, La Victoria gibi diktatörlü¤e karflı direniflin sarısı, Hıristiyan demokrat milletöncü cephesi olmufl iflçi mahallelerinde, kamu hasvekillerini bile çileden çıkardı. Estanelerinin koridorlarında, üniversite kampüslerinde ki devlet baflkanı Eduardo Ruizyüksek sesle dile getiriyor. Solcu ve sa¤cı politiTagle, neoliberal bir Hıristiyan dekacıların hâlâ böbürlenmeye devam etti¤i “momokrat, birkaç yıl önce tahayyül del”in sorumlularına gayet açık bıkkınlık sinyalleri dahi edilemeyecek bir fley yapıp gönderiliyor. “dünyanın büyük kentlerindeki giGörevde oldu¤u 15 ay içinde Michelle Bachelet bi kamu ulaflım sistemleri gelifltihükümetinin önüne pek çok sorun yı¤ıldı ve çeflitli rilmesini” önerdi. cephelerle yüzleflmek durumunda kaldılar. Bunların Concertación’un bir kesimi iki ilki, orta dereceli okullarda okuyan ö¤rencilerin dik- E¤itim Yasası’na karfl› yap›lan ö¤renci eylemleri toplumsal tepkilerin ilkiydi hafta önce “Çıkmazlar” bafllıklı bir tatörlük döneminden miras kalan e¤itim yasasına Kaçan ya da teknotratların jargonuyla “geldi¤i metni dolaflıma soktu. Amaç: “Uygulanan kalkınma karflı bafllattı¤ı genifl kitlesel protestolardı. Yarattıkları seferberlik, düzenle uyum içinde olan ke- yere geri dönen” sermayenin büyük bir bölümü, modelinde düzeltmeler yapmak, eflitsizliklerle yüzsimlerin büyük bir bölümünün ilgisiz kaldı¤ı “ö¤re- bakırın devlet kontrolünden çıkarılmasından sonra leflmek ve toplumsal güvenceler sa¤layacak entegre bir sistem oluflturma yolunda harekete geçmek.” nimden kâr sa¤lamak” sorununu tekrar masaya ge- palazlanan madencilik sektöründendi. Sendikacı Pedro Marin, Clarin gazetesine flunu Kurulu düzen halk deste¤ini yitirdi¤ini hissetti antirdi. Temsiliyete dayanan bir siyaset kültürü için dönüm noktası kabul edilebilecek ö¤renci eylemle- söyledi: “Cadelco iflkolunun yüzde 30’unu elinde laflılan. Metin daha da ileri gidiyor: “Mali kaynakri durulmufltu ki, Transantiago (özel sektörün ifllet- tutuyor, yabancılar ise yüzde 70’ini. Ama hazineye ları ülkedeki toplumsal kaynaflmanın önüne koyan” ti¤i kitle ulaflım sistemi) bocalamaya baflladı. Pi- katkı konusuna gelince tam tersi sözkonusu; Ca- bir modeli elefltiriyor, “e¤itim kalitesi, sa¤lık, konut, nochet’nin devlet baflkanlı¤ını bıraktı¤ı 1990’dan delco yüzde 70 katkı sa¤larken, yabancı flirketler çevre koruması, elveriflsiz çalıflma koflulları gibi beri bütün seçimleri kazanarak fiili’yi yöneten, edindi¤i büyük kâra ra¤men yüzde 30’u aflmıyor.” ciddi sorunlara öncelik verilmesi” ça¤rısında buluHıristiyan demokratlar ile sosyalistlerin oluflturdu¤u Buradan “model”in ekonomik durumunun pamuk nuyor, “demokrasinin istikrarsızlı¤a düfltü¤ünü” Concertación Democrática koalisyonunu parçalaya- ipli¤ine ba¤lı oldu¤u izlenimi çıkıyor. Bakıra flükret- vurguluyor, “aflırı boyutlara varan adaletsizlik ve bilecek güçte bir siyasi kriz baflgösterdi. Mayıs meli: 2003’te bir pound’u (0.45 kg) 80 sentti, bu yıl eflitsizli¤i” kınıyor. Neredeyse bir sol muhalefet mabaflında, güneyde, atalarından kalma öfkeyi tenin- 3 dolara ulafltı. 2006’da kaçan sermaye devlet büt- nifestosu gibi. Gerçekte sorun baflka yerde. Mapuçe halkı ve de hisseden Mapuçe yerlilerinin yafladı¤ı bölgede çesinin yüzde 84’üne denk geliyor ve büyümeyi non-konformist gençlik ile yeniden ortaya çıkan ve bir orman iflçisinin polis tarafından öldürülmesi hu- sekteye u¤ratmakla tehdit ediyor. Transantiago sorunu çok daha ciddi, çünkü baflka alanlara da sıçrama e¤ilimi gösteren toplumzursuzlu¤un birkaç kademe artmasına yol açtı. Yıllardır ilk defa, politikacılar olayların gidi- halkı detay gibi gören “model”in yoldan sal muhalefet her zaman fiili’nin neoliberal modeliflatından kaygılandı¤ına iliflkin iflaretler vermeye çıkmıfllı¤ına dayanıyor. Hükümet baflkentteki kao- ne karflıydı, bu yüzden izole edildi ve baskı altında baflladı. Ekonomik “model” çatlaktan su sızdırıyor- tik kitle ulaflım sistemini yenilenmesi iflini özel ke- tutuldu. Güneyde, fiili’nin en güçlü flirketler topludu. fiili’deki iki üniversiteden ekonomistlerin ortak sime verdi. Transantiago, Kolombiya’daki Transmi- luklar›ndan biri olan Angelini’ye karflı uzun süredir hazırladı¤ı yeni arafltırma, 2006’da, 25 milyar dolar lenio of Bogota sisteminden esinlendi: Kamyonlar- grevde bulunan 7 bin orman iflçisinin havaya kaldolayında yabancı sermayenin (Gayrı Safi Milli dan ve tali yollardan ayrılmıfl özel fleritleri kullanan kan yumrukları, yeni zamanların baflladı¤ına iflaret Hasıla’nın yüzde 17’si demek) ülkeyi terk etti¤ini çok sayıda otobüs. Sistem flubatta büyük bir kar- ediyor. ‹flçiler grevi kırmaya çalıflan polise karflı flirgösterdi. Raporda, fiili ekonomisinin bir kırılganlık maflayla ifllemeye baflladı. Yeterince otobüs yoktu, ketin a¤ır ifl makineleriyle direndi, çatıflmada bir ardönemine girdi¤i ve bunun yüzeye ciddi bir kriz çünkü giriflimci ifladamları risk almak istemiyordu. kadafllarını yitirdiler, birço¤u yaralandı. ‹flçiler, yolcu yurttafllar, Mapuçeler ve ö¤renciolarak çıkmamasının tek nedeninin kamu madenci- En az kâr bırakan en yoksul semtlere otobüs koylik flirketi Cadelco’nun ifllerinin yolunda gitmesinin madılar veya aflırı gecikmeli seferler yaptılar. ‹nsan- ler bir noktada birleflebilir. Tabana daha fazla baskı oldu¤u bildirildi. Özel kesimin hiçbir yerde olmadı¤ı lar otobüsün gelmesi için bazen bir saatten fazla uygulanamayaca¤ını herkes biliyor. Tavandakilerin kadar göklere çıkartıldı¤ı bir ülkeyi, devlet kesimi bekleyecekleri duraklara ulaflmak için kilometreler- makyaj tazelemek için bazı de¤ifliklikler sunmak ce yürümek zorunda kaldı. Binlercesi geç kaldı¤ı üzere düflünmeye bafllaması tam da bu yüzden. yangından kurtardı.
fi‹L‹ Neoliberal cennette derin kriz
27
SHANDOR HASSAN, “FUN CITY”DEN KOLAJ
TÜRK‹YE Bu ne yaman çeliflki? Dünyanın en zengin 18. ülkesi, BM ‹nsani Geliflim Endeksi’nde 92. sırada yer alıyor. ‹flte Türkiye’nin flipflak vesikalık foto¤rafı. Washington neoliberalizminin sadık neferi AKP’nin angaje oldu¤u piyasa fetiflizmi befl yılda bize bunu getirdi. Küresel Türkiye, ikizi Meksika gibi, çeliflkili bir profil çiziyor. “SEN Tanrı’ya inanıyorsun,” dedi Baflkan Bush, TC böyle “büyük” bir hediyeyi hakkedecek fazla bir fley Baflbakanı Recep Tayyip Erdo¤an’a ve devam etti: yoktu. Irak’a girilmesi gerekti¤ini savunan siyasi “Ben de Tanrı’ya inanıyorum. ‹flte bu yüzden çok iradesi ve neoliberalizmin Ortado¤u’daki kalesi oliyi ortaklar olaca¤ız.” 10 Aralık 2002’de, Beyaz Sa- ma ihtirası dıflında... ray’da, Saddam rejimini devirmeye karar veren ABD’nin Irak stratejisini belirlemeye çalıfltı¤ı bir or- Kuzey Amerika’nın Türkiyesi tamda gerçekleflen bu görüflme, aynı zamanda par- Üstünde özenle çalıflıldı¤ı her hâlinden belli olan bu lamenter demokrasiyi savunan “ılımlı ‹slâm”ın 11 tuhaf diplomatik jest, simgeler dünyasında aynı anEylül’ün flokundan henüz kurtulamamıfl Amerikan da birçok fleyi dillendirdi. Bunların baflında elbette kamuoyuna tanıfltırılmasıydı. 11 Eylül’ün ana teması Nitekim Erdo¤an, gezi bafllaolarak dünya gündemimadan çok daha önce, “acaba ne giren “uygarlıklar stratejik orta¤ımız Türkiye bize çatıflması” gelmekteydi. Irak’ta nasıl bir destek vereAKP’nin dıfl politikada cek” sorusuyla medyanın günbenimsedi¤i “uygarlıklar demine girmiflti. Bulvar gazeçatıflmasına engel teleri, Irak Savaflı’nda üstleneolalım” fliarı dünyaya ilk ce¤i rolün büyüklü¤üne göre kez bu zirvede sunuldu. “10 ilâ 25 milyar dolar arasında Kuramı ortaya atan Sayardım” talebinde bulunan Erdo¤an Beyaz Saray’da: Bush ile ilk görüflme muel P. Huntington, Türkiye’yi alay konusu hâline “Uygarlıklar Çatıflması getirmiflti. Ama Erdo¤an, beklenmedik bir flekilde, ve Dünya Düzenini Yeniden Kurmak” kitabında SoBush’tan herhangi bir yardım paketi yerine “NAF- ¤uk Savafl dönemindeki iki büyük düflman Rusya TA üyeli¤i” istedi. Co¤rafi farklılı¤ı hiçe sayıp, Ku- ve Çin’in yanı sıra iki anahtar ülkeye ısrarla vurgu zey Amerika’nın üç büyük ülkesi ABD, Kanada ve yapıyordu: Meksika ve Türkiye. Meksika’nın oluflturdu¤u serbest ticaret bölgesine Ama Huntington’ın tezi kabaca bu ülkelerin as(NAFTA) dahil olmaktan söz ediyordu. la batıyla bütünleflemeyece¤ine dayanıyordu. ABDGerçekleflmesi olasılık dahilinde bulunmayan, Meksika iliflkilerindeki sorunlarla AB-Türkiye ama karflı tarafta Türkiye’nin stratejik ortaklı¤ının arasındaki sorunların benzerliklerinden söz ediyorvarabilece¤i noktalar konusunda âni bir “ampul du. Nasıl ki Meksika, Octavio Paz’ın de¤ifliyle, “Avçakmasına” yol açan bu talep, Türkiye’ye üstlene- rupalı de¤il kızılderili” ise, Türkiye de, Huntingbilece¤i muhtemel rollerin en büyü¤ünü biçiyordu. ton’ın görüfllerine baflvurdu¤u kendi gibi sa¤cı AvGelin “büyük” oynayalım, diyordu. Tıpkı Reagan’ın rupalılar’ın deyifliyle, “çok yoksul, çok kalabalık, neoliberal projesine kayıtsız flartsız destek veren rol çok müslüman, çok hırçın, çok farklı, çok her modeli Özal’ın, Körfez Savaflı’ndaki “bir koyup üç fley”di. Türkiye’nin Batı-dıflı oldu¤unun kanıtı, lialma” hamlesi gibi, Erdo¤an da “büyük” düflünü- derlerinin ülkenin stratejik önemini anlatır-ken süyordu. Bu senaryonun gerçekleflmesi, Avrupa Birli- rekli ‘köprü’ vurgusu yapmasıydı: “Köprü iki nesne¤i kapılarını açmakla kalmayıp Türkiye’yi bölgenin yi birbirine ba¤lar ama bunların ikisi de de¤ildir.” egemen gücü ve ABD’nin “uzak eyalet”lerinden biBu yüzden, Huntington’ın buz gibi so¤uk ve ri hâline getirebilirdi. Ne var ki, Erdo¤an’ın elinde merhametsiz dünyasında, ülkelerarası ve bölgesel
28
ekonomik entegrasyon modellerinin yoksul olanın sınandı¤ı aflamalara dayandırılması gerekiyordu. Serbest ticaret bölgesi kategorisiyle bafllayan bu aflamalar, gümrük birli¤i, ortak pazar ve nihayet ekonomik bütünleflme sırasını izlemeliydi. Türkiye’nin AB, Meksika’nın NAFTA sürecinde çekti¤i eziyet bu skalaların gere¤i sayılmalıydı. Erdo¤an’ın NAFTA doktrininin ayıracı, kuflkusuz Meksika’ydı. Aslında alttan alta “Fox neyse ben de oyum” diyordu ve bu Bush açısından yeterince de¤erli bir fleydi. Coca Cola’nın Meksika’daki CEO’su olarak siyasete atılıp, 2000’deki seçimleri kazanarak PRI (Kurumsal Devrim Partisi) oligarflisinin 71 yıllık tek-parti rejimine son veren Vicente Fox, iktidarda bulundu¤u altı yıl boyunca, Washington Konsensüsü’nde çerçevesi çizilen neoliberal ajandayı harfiyen uyguladı. Beyaz Saray’ın Latin Amerika’daki en büyük dostu, Bush’un golf arkadaflı oldu. ‹nsan Halkları ‹zleme Örgütü’nün a¤ır raporunun eflli¤inde veda etti¤i koltu¤unu adamı Calderon’a devrederken Meksika tarihinin en büyük seçim yolsuzlu¤una imza attı. Ortado¤u’nun Meksika’sı Burada soluklanıp Washington Konsensüsü’nün içeri¤ine de¤inmekte yarar var. Sermayenin küreselleflmesi için gereken düzenlemeyi sa¤lama rolünü üstlenen ve üye ülkelere kendi ceza mekanizmasını dayatan IMF’nin son yirmi yılda dünyaya
Küresel güç kayması GAYRI SAF‹ YURT‹Ç‹ HASILA Trilyon dolar 130 120 110 100 90 80 70 60 50 40 30 20 10
Yükselen Pazar ülkelerinin GSY‹H toplam› G7 ülkeleri GSY‹H toplam›
2005 2010 2015 2020 2025 2030 2035 2040 2045 2050
uyguladı¤ı “kemer sıkma” politikalarının özünde, “neoliberal manifesto” niteli¤indeki bu döküman yatıyor. Washington Konsensüsü, bu kentte bulunan üç kurumun, ABD Maliye Bakanlı¤ı, IMF ve Dünya Bankası’nın, 70’lerin dikatörlükleri sırasında aflırı borçlanan Latin Amerika ülkelerinin 80’lerde düfltü¤ü ekonomik bunalımı aflması için hazırladı¤ı on maddelik “ekonomik tavsiyeler” paketiydi. Kısaca flunlar isteniyordu: 1. Mali politika disiplini; 2. Kamu harcamalarının keyfi sübvansiyonlardan e¤itim, sa¤lık, altyapı yatırımı gibi alanlara kaydırılması; 3. Vergi reformu; 4. Faiz oranlarının piyasa tarafından belirlenmesi; 5. Döviz kurlarının rekabete açılması; 6. Serbest ticaret koflullarının ve ithal malların dolaflımının sa¤lanması; 7. Yabancı sermayenin do¤rudan yatırımının serbestleflmesi; 8. Kamu iktisadi teflebbüslerinin (K‹T) özellefltirilmesi; 9. Devletin piyasalar üstündeki kontrolüne son verilmesi ve fiyatları piyasanın belirlemesi; 10. Özel mülkiyetin yasal güvence altına alınması. Model daha önce, bizzat yaratıcısı Milton Friedman tarafından, Pinochet diktatörlü¤ün hüküm sürdü¤ü fiili’de uygulandı. Neoliberal laboratuardan çıkan “fiili Mucizesi”ni övmekle bitiremeyen Reagan dönemi muhafazakar ekonomistlerinin “ekonomik demokrasi” etiketiyle sundu¤u bu politikalar, Özal tarafından, askeri rejimden kontrollü parlamenter demokrasiye henüz geçmifl olan Türkiye’de sıca¤ı sıca¤ına uygulamaya kondu ve Çiller döneminde devam ettirildi. Serbest piyasa ekonomisini batılılaflmanın ön koflulları arasında sayan Huntington, Özal-Çiller döneminin ekonomisinden yer yer övgüyle söz etse de, ‹slâm’ı fazla öne çıkardıkları için onları batıcılı¤ın öncüsü Atatürk’ten sapma olarak görüyordu. Huntington’ın kafasındaki Atatürk vizyonu, onun Meksika versiyonunu sunarken iyice belirginlefliyor: “1910 Devrimi’nden beri yaflanan en büyük dönemeci yaratan Baflkan Carlos Salinas de Gortari, Meksika’nın amaçlarını, âdetlerini, kimli¤ini tepeden tırna¤a yeniden tanımladı. Salinas, gerçekte, Meksika’nın Mustafa Kemal’iydi. Atatürk kendi döneminde Batı’nın en baskın de¤erleri olan sekülerizm ve milliyetçili¤i yüceltti; Salinas da kendi döneminde Batı’nın en baskın iki de¤erinden biri olan ekonomik liberalizmi yüceltti. (Di¤eri siyasal demokrasi, ama onu benimsemedi.) Salinas dramatik bir flekilde enflasyonu düflürdü, K‹T’lerin ço¤unu özellefltirdi, yabancı sermayeyi teflvik etti, gümrük vergisi ve mali ödenekleri azalttı, dıfl borcu yeniden yapılandırdı, iflçi sendikalarının iktidarına karflı koydu, üretimi artırdı ve Meksika’yı ABD ve Kanada ile birlikte NAFTA’ya soktu. Tıpkı Atatürk’ün reformlarının Türkiye’yi müslüman bir Ortado¤u ülkesinden seküler bir Avrupa ülkesine dönüfltürdü¤ü gibi, Salinas’ın reformları da Meksika’yı Latin Amerika ülkesinden Kuzey Amerika ülkesine dönüfltürdü.”
Toplumsal eflitsizli¤in resmidir Toplam milli gelir IMF raporuna göre 2006 içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplamına dayanan nominal Gayrı Safi Milli Hasıla’nın G7 ve Yükselen Pazar ülkelerine göre da¤ılımı:
Kifli bafl›na milli gelir IMF’nin 2006 Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) endeksinde satın alma gücü paritesine (PPP) göre kifli baflına yıllık milli gelirin aynı ülkelerdeki dökümü ise flöyle:
Sıra Ülke
Sıra Ülke
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 18. 21. 32. 45. 47. 48. 51. 57. 58.
1. 2. 3. 9. 13. 15. 18. 19. 20. 22. 36. 56. 59. 65. 69. 92. 109. 115. 117. 120. 134. 135. 137. 138. 158.
GSMH (milyar dolar) Dünya total 48,144 AB total 14,527 ABD 13,245 Japonya 4,367 Almanya 2,897 Çin 2,630 Britanya 2,374 Fransa 2,232 ‹talya 1,853 Kanada 1,269 ‹spanya 1,226 Brezilya 1,068 Rusya 979 Güney Kore 888 Hindistan 887 Meksika 840 Türkiye 392 Endonezya 364 ‹ran 212 Pakistan 128 Filipinler 116 Nijerya 115 Mısır 107 Bengladefl 65 Vietnam 61 KAYNAK: BM, IMF
Lüksemburg Norveç Monako ABD Britanya Kanada Fransa Almanya Japonya ‹talya AB ortalama Güney Kore Meksika Rusya Brezilya Türkiye ‹ran Çin Filipinler Mısır Endonezya Pakistan Hindistan Nijerya Vietnam Bangladefl
‹ran
Bangladefl
M›s›r
Pakistan
Türkiye
Filipinler
Vietnam
|talya
Kanada
Güney Kore
Nijerya
Fransa
Endonezya
Britanya
Rusya
Almanya
Meksika
Brezilya
Japonya
ABD
Hindistan
Çin
KAYNAK: GOLDMAN SACHS
a¤ır hasarlar verdi. G7 ülkeleri için küreselleflmenin birinci aflaması olan endüstrinin tasfiyesi sürecinde, ucuz iflgücü avantajını ele geçiren birçok flirket Meksika’ya taflındı. Amerika’da 880 bin kiflinin iflsiz kalmasına yol açtı. Yeni bir ifl bulabilenler daha önce aldı¤ının ortalama %23 eksi¤ine evet demek durumunda kaldı. ‹flsizlik, ücretlerin dramatik bir flekilde düflmesini, emek standartlarının gerilemesini ve sendikaların ekonomik yaflamdan tasfiyesini beraberinde getirdi. Birçok sektör sendikasızlafltırıldı. Ters akım olarak, ABD, Meksika’dan büyük bir illegal iflçi göçü aldı. Bu beden eme¤inin iyice ucuzlamasına yol açtı. Kamu hizmetleri NAFTA ülkelerinin üçünde de geriledi. Kanada’da sa¤lık hizmetleri çöküntüye u¤radı. Meksika ekonomisi ise pesonun devalüasyonunun ve eflzamanlı olarak sınırlarını serbest ticarete Kuzey Amerika’nın Ortado¤uluları açılmanın kombine etkisiyle altüst oldu. ABD malErdo¤an’ın NAFTA hülyâsının bir de öteki yüzü var larının pazarlara hızla egemen olmasıyla geleneksel elbette. Zira, NAFTA’nın yol açtı¤ı toplumsal çö- esnaf yıkıcı bir darbe yedi. 2000 yılına kadar yaküntü ihmal edilecek gibi de¤il. Uygulandı¤ı on yıl bancı sermaye ile rekabet edemeyen 28 bin küçük içinde NAFTA, Meksika ve ABD’de isçi sınıfına iflletme iflas etti. 8 milyon aile orta sınıftan yoksullu¤a düfltü. Tarım 50 alanında yerli üreTrilyon dolar ticiler büyük gıda 40 sirketleriyle reka2050’de dünyanın büyük ekonomileri bet edemeyerek 30 ezildi. 1.5 milyon 20 çiftçi topra¤ını kaybetti. ‹statis10 tiklere göre 1 milyondan fazla Mek0 sikalı günlügü 3.4 dolar olan asgari ücretin altında çalıflmayı kabul
GSMH (dolar) 87,955 72,306 67,000 44.190 39.213 38,951 35,404 35,204 34,188 31,791 29,476 18,392 8,066 6,856 5,717 5,408 3,046 2,001 1,645 1,489 1,345 830 797 770 723 451
BM ‹nsani Geliflme Endeksi Kemal Dervifl yönetimindeki BM Kalkınma Programı tarafından hazırlanan 2006 raporunda Türkiye nal topluyor. E¤itim, sa¤lık, yaflam kalitesi gibi asal de¤iflkenlere dayanarak haz›rlanan endekste Türkiye, AB ülkelerinin tamamın›n gerisinde bulunuyor. Sıra Ülke 1. Norveç 2. ‹zlanda 3. Avustralya 6. Kanada 7. Japonya 8. ABD 16. Fransa 17. ‹talya 18. Britanya 21. Almanya 26. Güney Kore 53. Meksika 65. Rusya 69. Brezilya 81. Çin 84. Filipinler 92. Türkiye 96. ‹ran 108. Endonezya 109. Vietnam 111. Mısır 126. Hindistan 134. Pakistan 137. Bangladefl 159. Nijerya 177. Nijer
etmiflti. fiimdilerde Bush’un duvar çekmeye çalıfltı¤ı ABD-Meksika sınırı boyunca dizilen kirli endüstriler, geri dönüflü olmayan devasa bir ekolojik hasarı bütün karflı çıkıfllara ra¤men artırarak sürdürüyor. Bu bölgelerde çalıflan ço¤u sigortasız milyonlarca iflçi ciddi sa¤lık sorunlarıyla karflılaflıyor. Bu dehflet manzarası, Meksika ve Türkiye’nin de yer aldı¤ı “büyük foto¤raf”taki yerine yerlefltirilince bizleri yakın gelecekte bekleyen sorunların niteli¤i ortaya çıkıyor. Küresel sermaye dolaflımını yönlendiren bafllıca flirketlerinden Goldman Sachs, 2005’in ekonomik verilerini esas alarak 2050’nin dünya ekonomisine yönelik bir projeksiyon yaptı. Buna göre, dünyanın en zengin ülkelerinin yeraldı¤ı G7 paktına (ABD, Kanada, Britanya, Fransa, Almanya, ‹talya, Japonya) meydan okuyan 15 “yükselen pazar” ülkesi (YP15) ortaya çıkıyordu. Bunların ilk dördü, ‹ngilizce bafl harfleriyle anılan BRIC ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) flimdiden sahneye çıkmıfl durumda. Projeksiyon BRIC grubuna 11 yükselen pazarın daha eklenece¤ini belirtiyor: Bangladefl, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, ‹ran, Meksika, Mısır, Nijerya, Pakistan, Türkiye ve Vietnam. (bkz. grafik) Arafltırmanın en çarpıcı yanı bugünkü dengelerin altüst oldu¤u. Liderli¤i ele geçiren Çin ekonomisinin ABD’den yüzde 43 daha büyük olaca¤ı 2050 dünyasında, Hindistan ABD’yi yakalıyor. Brezilya Japonya’yı, Rusya Fransa’yı, Meksika Almanya’yı, Türkiye ‹talya’yı geçiyor. Aralarında sadece Güney Kore’nin Avrupa standartlarında bir refah belirtisi gösterdi¤i bu 15 ülkenin, kapitalist küreselleflmenin yeni evresinde ortaya çıkan “ikinci sanayi devrimi”nin taflıyıcıları olaca¤ı öngörülüyor. Hepsi yoksulluktan kavrulan, demokrasi, sosyal adalet, e¤itim, sa¤lık, nüfus gibi temel alanlarda kronik sorunları olan YP15 ülkeleri-
29
B‹R KÜRESEL T‹CARET DENEY‹M‹ Çin yapımı Atatürk bibloları YÜKSELEN ulusalcı/milliyetçi dalganın bir tezahürü olsa gerek, flu sıralar Beyo¤lu’nda en çok satılan ürünlerden biri “Atatürk ve Arkadaflları” biblo serisi. Atatürk’ün çeflitli dönemlerinden befl biblosunun yanı sıra silah arkadaflları ‹smet ‹nönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve Celal Bayar ile flair Mehmet Akif Ersoy’un biblolarını da içeren koleksiyon, kapa¤ında Cumhurbaflkanlı¤ı Forsu bulunan bir kitapçık ile birlikte satılıyor. Bu tarihsel kiflilerin yaflam öykülerini Türkçe ve ‹ngilizce okumak mümkün. Zira biblolara turistler de büyük ra¤bet gösteriyor. Tezgahtarlar en çok Atatürk’ün kalpaklı ve fraklı biblolarının satıldı¤ını, kadınların genellikle fraklı olanı tercih etti¤ini söylüyor. Herbiri 3 YTL olan bibloların Çin’de imal edildi¤ini de onlardan ö¤reniyoruz. Ama muhtemelen ulusalcı hassasiyeti hesaba kattıklarından, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarının
dıflına çıkıp ürünün üstüne “Made in China” yazmamıfllar. Türkiye’nin ulusal kahramanının biblosuna imza atmasalar da olur, Çin açısından pek bir fley farketmiyor. Zaten bibloları orijinal foto¤raflara benzetmeye bile çalıflmamıfllar. Bibloların hiçbiri Atatürk’e benzemese de kaidesine adını yazınca bir flekilde oluyor demek. Prototipe asgari özen gösterilmeyince o prototipten yapılan kalıbın da pek pahalı olmayaca¤ını tahmin edebiliriz. Yani, “burada da üretilebilirdi” diye düflünebiliriz. Ne de olsa Türkiye plastik teknolojisini uygulayabilen bir ülke. Ama hayır, “ucuz sihirbazı” Çin’e gidilmifl, çünkü orada üretmek çok daha hesaplı çıkmıfl. (‹nsan ister istemez bu ulusal kahramanlar piyasasına el atmıfl, her ülkenin tarihi liderlerinin biblolarını üretip oraya pazarlayan bir Çinli flirketin varlı¤ından kuflkulanıyor.) Böyle bir ürünün fiyatını belirleyecek te-
nin ortak özelli¤i, derin ekonomik uçurumlara ve buna ba¤lı olarak genç ve ucuz iflgücü ordularına sahip olmaları. Bu verilerden postmodern köle ticaretinin yapıldı¤ı kötümser bir gelecek vizyonu çıkarmak zor de¤il. Ama küresel ekonomik güç kaymasının YP15’te olumlu etkiler yaratmasını beklemek de mümkün. Sanayi devriminin getirece¤i üretime, istihdama, gelir artıflına fliddetle ihtiyaç duyan bu ülkelerin, anti-Amerikanizmin flaha kalktı¤ı son birkaç yılda, dünyadaki tekkutuplu ha-
mel faktör seri imalat maliyetleri de¤il, biblo baflına harcanan insan eme¤i olmalı. Zira biblolar tek tek elle boyanmıfl. Dolayısıyla flöyle bir manzara hayal edilebilir: 9 yaflında bir Çinli kız çocu¤u tanesi 3 kurufltan Atatürk bibloları boyuyor ve Komünist Parti’ye sadık patronu 99 kurufla Türklere satıyor. Bu durumda sadece Çinli imalatçı de¤il
vayı da¤ıtan siyasi kazanımlar elde etti¤i bir gerçek. Artık BM’de, DTÖ’de, Davos’ta veya Dünya Toplumsal Forumu’nda seslerini yükseltebiliyorlar. Güneyden güneye ticareti bafllatıp, Güney Bankası kurabiliyorlar. Bölgesel paktlar oluflturarak G7’nin dayatmalarına karflı direnebiliyorlar. En önemlisi, IMF ve Dünya Bankası’nın boyunduru¤undan kurtulmufl durumdalar. Ancak, Washington’un bütün kurumlarına sadık kalan Meksika ve Türkiye bu alternatif küreselleflme trendinde maalesef yok.
2007 BAfiARISIZ ÜLKELER ENDEKS‹ Bir baflka gerikalm›fll›k
Sıra
Ülke
Puan
TÜRK‹YE geçen yıla nazaran on basamak gerilese de “alarm veren ülkeler” kategorisinden kurtulamadı. AB ülkelerinin yanı sıra Ermenistan ve Libya’nın önünde yer aldı. ABD’deki Barıfl Vakfı’nın Foreign Policy dergisiyle ortak hazırladı¤ı 2007 Baflarısız Ülkeler Endeksi’nde, uzmanlar 177 ülkeyi toplumsal, ekonomik ve politik göstergelere dayanan 12 kritere göre de¤erlendiriyor: Demografik baskılar kurma, kitlesel sı¤ınmacı hareketleri ve insanları sınırdıflına sürme, intikam amacıyla toplumsal grupları ma¤dur durumda bırakma, sürekli insan göçü, toplumsal eflitsizlik do¤uran ekonomik kalkınma, keskin veya fliddetli ekonomik sapma, devletin meflruiyetini yitirmesi ve/veya suç flebekesi haline gelmesi, kamu hizmetlerinde ilerleyen bozulma, insan hakları ihlallerinin yaygınlı¤ı, devlet içinde devlet tesis eden güvenlik mekanizmaları, yönetici elit arasındaki zıtlaflma ve öteki devletlerin veya dıfl politik güçlerin müdahelesi.
1. 2. 3. 4. 5. 12. 16. 17. 36. 55. 56. 57. 62. 62. 79. 92. 102. 110. 117. 152. 154. 156. 157. 157. 160. 164. 168. 175. 176. 177.
Sudan Irak Somali Zimbabwe Çad Pakistan Bangladefl Nijerya Mısır Endonezya Filipinler ‹ran Rusya Çin Vietnam Türkiye Meksika Hindistan Brezilya G. Kore Almanya ‹talya Britanya Fransa ABD Japonya Kanada ‹sveç Finlandiya Norveç
113.7 111.4 111.1 110.1 108.8 100.1 95.9 95.6 89.2 84.4 83.2 82.8 81.2 81.2 77.8 74.9 72.6 70.8 66.9 39.7 38.4 37.1 34.1 34.1 33.6 28.5 25.1 19.3 18.5 17.1
Darfur’daki insani krizi çözemeyen Sudan bu yıl da birinci sırada
30
ithalatçı/müflteri firma için de “farketmiyor” diyebiliriz. Onlar da kula¤ına durmadan “kârını maksimize et” diye fısıldayan piyasanın gere¤ini yerine getiriyor, oyunu kurallarına göre oynuyor. Nitekim aynı firma “Atatürk ve Arkadaflları” serisinden önce “Osmanlı Sultanları” serisini piyasaya sürmüfl. Maksat müflteri eli bofl dönmesin!
Ortado¤u’nun Meksikalıları Economist dergisine göre, son on yılda en çok büyüyen ülkelere ekonomisini iki katına çıkaran Çin liderlik ediyor, yüzde 50 dolayında büyüyen iki ülke onu izliyor: Hindistan ve Türkiye. IMF’nin taze rakamlarına göre Türkiye ekonomisi 400 milyar dolar efli¤ine yaslanmıfl durumda. Dervifl tavsiyelerini ve IMF politikalarını büyük bir titizlikle uygulayan AKP iktidarının enflasyonu düflük tutup makro dengeleri düzeltti¤i, kesintisiz bir büyüme trendi yakaladı¤ı, ihracatta yüksek artıfl gerçeklefltirdi¤i, giderek ülkede görece bir ekonomik istikrar sa¤ladı¤ı söyleniyor. Ne var ki, finans sektöründeki canlılıktan kaynaklanan bu manzarayı reel ekonomide görmek mümkün de¤il. Bu büyümenin nimetlerinin toplumun her kesimince paylaflıldı¤ı, iflçiye, memura, köylüye, esnafa, emekliye yansıtıldı¤ı söylenemez. Büyüme oluyor, fakat istihdam artmıyor. ‹flsizlik hâlâ Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olarak karflımızda. Bir ifli olanların yarısından fazlası ise asgari ücretle, yani BM sınırı olan 300 dolardan az bir maaflla çalıflıyor. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 19 milyon yurttafl yoksulluk sınırının altında yaflıyor, bunların yaklaflık 1 milyonu açlık sınırında. D‹SK’in arafltırmasına göre, insanca yaflamak için 4 kiflilik bir aile için gerekli asgari harcamalar üzerinden yapılan hesaplamalarla bulunan açlık sınırı (602 YTL), asgari ücretten (403 YTL) yalnızca yüzde 50 daha fazla. Yoksulluk sınırı (2.190 YTL) ise asgari ücretin 5 katını aflıyor. Bu durumdaki ailelerin bütün bireyleri asgari ücretle ifl bulup çalıflsa bile yoksulluk sınırını aflamayacaklar. Hükümetin ekonomik marjinalizasyon karflısındaki küstah tavrı, asgari ücrete yapılan yüzde 4’lük zamla kendini tekrar gösterdi. Günlük 54 kurufla tekabül eden bu zam, asgari ücretliye ancak 10 gr. bebek maması, 60 gr. beyaz peynir veya 1 simit satın alabiliyor, 1 otobüs bileti alamıyor. Erdo¤an mitinglerde “kifli baflına milli gelir inflallah 10 bin dolar olacak” vaadini öyle bir savuruyor ki, insanlar sahiden “yılda 10 bin dolar kazanaca¤ını” sanıyor. Üstelik flu anda 5500 dolar dolayında seyreden bu son derece izafi rakamın iki katını hedefleyerek baflarılıymıfl gibi görünüyor. Oysa Türkiye ‹statistik Kurumu’nun 2005 Hanehalkı
2007 ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU
Devlet direniyor Dünya ülkelerinin insan hakları karnesinde, Türkiye hakkında kaba hatlarıyla flu hususlara vurgu yap›ld›. • Genel durum Geçen yıllarda yürürlü¤e konan yeni yasaların sonrasında reformların hayata geçirildi¤ini gösteren çok az delil bulunmaktadır. Barıflçıl fikirlerini ifade eden kimseler hakkında açılan davalar devam ediyor. Parlamento, Terörle Mücadele Yasası’nda yaptı¤ı de¤iflikliklerle terör suçu ve kapsamını geniflletip ifade özgürlü¤ünün daha da kısıtlanmasına yol açan maddeleri yürürlü¤e koydu ve kolluk kuvvetlerince uygulanan öldürücü kuvvetin kısıtlanmasında baflarısız oldu. ‹nsan haklarının durumu do¤u ve güneydo¤u bölgelerinde PKK ve güvenlik güçleri arasında artan çatıflmalara ba¤lı olarak kötüye gitti. Di¤er bölgelerde de silahlı grupların sivillere saldırılarında artıfl görüldü. • ‹fade Özgürlü¤ü Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve ö¤renciler hakkında kovuflturmalara, bazen de mahkumiyete neden olan ve ifade özgürlü¤üne temel kısıtlamalar getiren yasalar yürürlükte kaldı. “Türklü¤e”, Cumhuriyete ve devlet kurumlarına hakareti cezalandıran Türk Ceza Kanununun (TCK) 301. maddesi nedeniyle bir çok soruflturma yürütüldü. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’unki gibi bu davaların ço¤u beraatle sonuçlandı. Yargıtay, Ermeni kimli¤i üzerine yazan gazeteci Hrant Dink davasında askıya alınan 6 aylık cezayı onayladı.
• fiüpheli cinayetler Sivillerin güvenlik güçleri tarafından hedef alınması sürekli rapor edildi. Öldürmelerin genel nedeni olarak “kurbanın dur emrine itaat etmemesi” gösterildi, ancak bu ölümler “ölçüsüz kuvvet kullanımı” ve bazı durumlarda ise “yargısız infaz” olarak kendini gösterdi. Öldürücü kuvvet kullanımını, “sadece yaflam koruma amaçlı olarak” sınırlandırmada baflarısız olan de¤ifltirilmifl Terörle Mücadele Yasası’nın 16. maddesine iliflkin endifleler var. “Tehlikeyi bertaraf etmek” amacıyla “do¤rudan ve tereddütsüz ateflli silah kullanımına” izin veren maddenin, güvenlik güçlerinin tam ve tarafsız yargılanmasını engelleyebilece¤i kuflkular› sürüyor. • Silahlı saldırılar Sivilleri hedef alan bombalı saldırıların sayısında artıfl görülmekte. Kürdistan Özgürlük flahinleri isminde silahlı bir grup ‹stanbul, Manavgat, Marmaris ve Antalya’daki 9 kiflinin öldü¤ü ve birço¤unun yaralandı¤ı bombalı saldırıları üstlendi. Mayıs ayında Danıfltay hakimlerine karflı gerçeklefltirilen silahlı saldırıda Mustafa Yücel Özbilgin öldü ve di¤er dört hakim yaralandı. Saldırıdan sorumlu saldırgan ve sekiz kiflinin, ayrıca Cumhuriyet gazetesi binasına bombalı saldırıdan sorumlu üç kiflinin davalarına bafllandı. • ‹flkence Kanun uygulayıcılarının iflkence ve kötü muameleleriyle ilgili haberler, eski yıllara göre daha az olmakla birlikte, gelmeye devam etti. Tutuklular tutukluluk sırasında dövüldüklerini,
Bütçe Anketi sonuçlarına göre, Türkiye’de en yoksul yüzde 20’lik kesim toplam kullanılabilir gelirden yüzde 6.1’de pay alırken, en zengin yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 44.4’ünü alıyor. Yoksul yı¤ınların sefalete terkedilmesine karflılık, neoliberal düzenin rantından faydalanan zenginlerin gün geçtikçe palazland›¤›na tanık oluyoruz. Türkiye’de 2002’de epitopu üç tane dolar milyarderi varken bugün bunların sayısı 21’e çıkmıfl durumda. Özetle, AKP yönetimindeki Türkiye’nin küresel ekonomik eflitsizli¤i aynen yansıttı¤ını, yani klasik deyiflle, “zengini daha zenginlefltirirken yoksulu daha da yoksullafltırdı¤ını” gözlemliyoruz. Geçen befl yıl, Erdo¤an’ın Beyaz Saray’da sergiledi¤i ihtirasların sa¤lamasıydı. AKP iktidarının ekonomide IMF reçeteleri, siyasette AB uyum yasalarıyla kurdu¤u “sanki dengeli istikrar hâli”, AB müzakerelerinin tıkanmasıyla birlikte da¤ıldı. Dünya IMF’yle iliflkisini keserken, Türkiye’nin neoliberal politikalarda ısrar etmesi artık daha çok göze batacak. Nitekim 6.5 milyar dolar de¤erindeki PETK‹M’in, Avrupa’n›n güvenilir enerji koridoru olma hevesiyle 2 milyar dolara Kazak sermayesine satılması derhal kokmaya baflladı. Ufukta yeni bir fındık krizi görünüyor. Dünya fındı¤ının yüzde 7075’ini üretip bunu Do¤u Karadeniz’i kurtaracak bir endüstriyel kalkınma modeline dönüfltürememek olsa olsa bir gelecek projesinden yoksun olmanın itirafıdır. “Ne kadar benziyoruz Meksika’ya, Ahmet Abi...”
ölümle tehdit edildiklerini, yemek, su ve uykudan mahrum bırakıldıklarını iddia etti. ‹flkence ve kötü muamelenin bir kısmı resmi olmayan yerlerde gerçekleflti. Diyarbakır’da kanlı protestolar sırasında kolluk kuvvetlerinin göstericilere ölçüsüz kuvvet uygulad›¤› rapor edildi, pek çok yetiflkin ve çocuk toplu gözaltılar sırasında iflkence ve kötü muamele gördü¤ü iddiasında bulundu. • Cezasızlık Güvenlik güçleri tarafından yapılan ihlaller üzerine yürütülen soruflturmalardaki yetersizlik ve sorumluları kanun önüne çıkarabilme konusunda hukuk mekanizmalarındaki genel isteksizlik hali devam etti. ‹ki jandarma istihbarat memuru ve bir muhbir, Kasım 2005’te, fiemdinli’de, bir kiflinin öldü¤ü kitapçı bombalaması olayında 39 yıldan fazla hapis cezası aldı. Mahkeme kararına göre, bu kifliler üstlerinin katkıları olmadan hareket edemezdi. Yıl sonunda hâlâ temyizde bekleyen vaka, ihlallerde bulundu¤undan flüphelenilen üstdüzey güvenlik görevlilerinin kanun önüne çıkarılmasındaki ciddi engelleri gösterdi. • Hukuk sistemine müdahele fiemdinli bombalama duruflması yüksek düzey askeri personel ve hükümet yetkililerinin siyasi müdaheleleriyle gölgelenen bir soruflturmanın ardından devam etti. Cumhuriyet Savcısı’nın iddianamesi Mart ayında kamuoyuna duyuruldu ve Kara Kuvvetleri Komutanı ve Hakkari bölgesindeki di¤er üst düzey yerel askeri personeli suçladı. Cumhuriyet Savcısı, Askeri Savcı’dan ayrı bir soruflturma talep ederek bombalamanın, suç ifllemek amacıyla kurulan daha genifl bir örgütlenmenin parçası olup olmadı¤ının arafltırılmasını istedi. Adalet Bakanı, savcıyı olası bir görevi kötü kullanma id-
diasıyla soruflturdu. Savc› ardından meslekten men edildi ve temyize gitme çabası baflarısız oldu. • Adil yargılama Terörle Mücadele Yasası uyar›nca suçlananlar, 2004’te kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yerini alan özel A¤ır Ceza Mahkemeleri’nde uzun ve haksız davalarla karflılaflmaya devam etti. Savcılar iflkence altında alındı¤ı iddia edilen açıklamalara dayanan kanıtlar sundu. Avrupa ‹nsan Hakları Mahkemesi’nin bu yargılamaların adil olmadı¤ına karar vemesi üzerine yeniden açılan davalar da tarafsız de¤ildi, kanıtlar yeniden gözden geçirilmedi. • Cezaevi koflulları F-tipi cezaevlerinin koflulları konusunda endifleler devam ediyor. Mahkumlar kötü muamele, keyfi ve katı disiplin cezalandırmaları ve tek baflına ya da küçük gruplar halinde “F-tipi” cezaevlerinde izole halde tutulduklarıyla ilgili flikayetleri sürdürdü. • Vicdani retçiler Vicdani ret tanınmıyor ve herhangi baflka bir sivil alternatif sözkonusu de¤il. Sivas Askeri Mahkemesi, Mehmet Tarhan’ı, iki defa askerlik yapmayı reddederek itaatsizlik yaptı¤ı gerekçesiyle suçlu buldu ve iki yıl bir ay hapse mahkum etti. • Kadınlara yönelik fliddet 2004’te çıkan Belediyeler Kanunu’nun, nüfusu 50 bini aflan kentlerde aile içi fliddet ma¤duru kadınlar için sı¤ınak yapılmasını öngören maddesinin uygulamasında çok az ilerleme görüldü. • Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi protokolünü henüz imzalamadı. Detaylar için: www.amnesty.org.tr
2006 ÇALIfiMA SÜRES‹NE GÖRE SATIN ALMA GÜCÜ PAR‹TES‹ Eme¤in küresel eflitsizli¤i ve Türkiye D‹SK Birleflik Metal-‹fl Sendikası tarafından Uluslararası Metal ‹flçileri Federasyonu’nun (UMF) verilerine dayanarak hazırlanan “imalat iflçilerinin çalıflma süresine göre alım gücü” paritesinde, Türkiye 58 ülke arasında 40’ıncı sırayı aldı. Türkiye’deki iflçiler “çok çalıflıp az kazanırken” dünyanın en konforlu iflçileri ‹sviçre’de yaflıyor. Buna karflılık listenin sonundaki Tanzanyalı iflçinin bazı ürünleri almaya ömrü bile yetmiyor. Raporun ç›kard›¤› çarpıcı gerçeklerin bazıları flöyle: • ‹sviçreli iflçinin ortalama büyüklükte bir otomobili alması için 3 ay baflka harcama yapmadan çalıflması yeterli olurken, Tanzanyalı iflçinin 640 ay, yani 53 yıldan fazla çalıflması gerekiyor. Türkiyeli iflçi aynı otomobili almak için 30 ay çalıflmak zorunda. • Türkiye’deki iflçi buzdolabı almak için 273 saat 7 dakika
çalıflırken, ‹sviçreli iflçiye 12 saat tan’da, 90 metrekare bir evde 23 dakika çalıflmak yetiyor. oturmak için 340 saat çalıflmak • 1 kilogram et satın almak için durumunda. Onu sırasıyla KolomTürkiye’deki iflçi 2 saat 48 dakika biya, Kosova, Güney Afrika ve çalıflmak zorunda kalırken, bu sü- Meksika takip ediyor. Kira için en re Almanya’da 27, Finlandiya’da az çalıflan iflçi ise ‹ngiltere’de; 28, Avusturya’da 47 dakika. yalnızca 12 saat 30 dakika. • 1 kilogram süt almak için Türk • Türkiye, 45 saatlik haftalık iflçisinin çalıflması çalıflma süresiyle veri ‹sviçre alınan ülkeler arasında gereken süre 22 daki- 1. Almanya sekizinci sırada bulunukayı bulurken, Alman- 2. 3. Danimarka ya, Belçika, Finlandiyor. En yüksek haftalık 4. Japonya çalıflma süresi 48 saatle ya gibi ülkelerde bu 5. ‹ngiltere Peru, Nepal, Tayland ve süre 2 dakikayla 6. ABD Meksika’da. Almanya ve sınırlı.Tanzanya’da 9. Kanada Fransa ise 35 saatlik hafise 9 saat 37 dakika11. Fransa talık çalıflma süresiyle iflya karflılık geliyor. 12. ‹talya çisine en fazla dinlenme • Ev kirası de¤erlen31. Rusya hakkı veren ülkeler. dirmesinde Türkiye 36. Meksika • Saat ücretinin en düflük orta sıralarda; gere38. Brezilya oldu¤u ülkelerin baflını ken ortalama çal›flma 40. Türkiye 0.16 dolarla Nepal çekisüresi 62 saat 17 da48. Endonezya yor. Tayland 11, Meksika kika. Geliriyle kira 49. Hindistan 17 ve Türkiye 24 numaraödemekte en çok zor54. Tanzanya da bulunuyor. lanan iflçi Hindis-
31
k›raat “‹klim de¤iflikli¤i hakk›nda bilmek istemedi¤iniz, ama muhtemelen ö¤renmek zorunda oldu¤unuz her fley”, “Acayip Havalar” ad›yla, “tarihin ilk küresel ›s›nma çizgi roman›” olarak Aç›k Radyo Kitaplar›’ndan ç›kt›. Küresel ›s›nma sorununun militan› Ömer Madra’n›n ve George Monbiot’nun önsözleriyle aç›lan kitap, mizahî bir dille, aralara serpifltirilen verilerle, sorunun bütün boyutlar›n› ortaya koymay› beceriyor. Yetiflkinler için yaz›lm›fl olsa da, çocuklar›n da ilgisini çekebilecek bir kitap “Acayip Havalar”...
X - KÜTÜPHANE
•
•
* 1980 sonras› Kürt hareketinin ideolojik ve politik metinlerinde kad›n sorununa ve çözümüne zaman içinde giderek artan bir flekilde önem verildi¤i görülüyor. Parti program›nda sadece demokratik devrimin ortadan kald›rmakla yükümlü oldu¤u kurumlar aras›nda “kad›n›n kölece ba¤›ml›l›¤›” fleklinde de¤inilen ve 1980’li y›llar›n bafllar›nda daha çok klasik Marksist yaklafl›m›n tekrar› niteli¤inde ifllenen “kad›n sorunu” , 1986 y›l›ndan itibaren hareket içinde üzerinde en fazla konuflulan, yaz›lan ve tart›fl›lan konu haline gelmiflti. (...) Küçük yaflta evlilik kad›n› fiziksel ve ruhsal olarak tüketmekte, erke¤i ise ömür boyunca ailesini geçindirmek için zorlu koflullarda çal›flmak d›fl›nda bir fley yapamayacak hale getirmektedir. Bütün ezilmiflli¤ine ra¤men, erkek aile içinde sistemin temsilcili¤ini yapmakta, toplumda kendisine dayat›lan otoriteyi ailede kad›na ve çocu¤a uygulamaktad›r. Namus bu aile yap›s› içinde fetifl haline getirilmifltir. Kad›nla erke¤in gerçek anlamda aflk› yaflama olana¤› yoktur. Bunun için öncelikle özgürlük gerekir. Aileye iliflkin bu söylem, hareketin mobilizasyon stratejisiyle yak›ndan alâkal›yd›. (...) Geleneksel aile ba¤lar›, örgütün ilk y›llarda “ulusal kurtulufl”, “sosyalizm” gibi soyut hedeflerle bireyleri kat›lmaya ikna etmesini güçlefltiriyordu. “Halk savafl›” stratejisinin hayata geçirilebilmesi ise bu engeli aflmaya ba¤l›yd›. Böylece aile yap›s› ve bireyleri toplumsallaflmaktan al›koyan engeller ile ailenin bar›nd›rd›¤› egemenlik iliflkileri örgütün elefltiri oklar›n›n hedefi haline gelmifltir. Genifl ataerkil ailenin bütün iktidar pratiklerinin üzerinde uyguland›¤› zemin, kad›nlard›. Bu durum teoride oldu¤u kadar pratikte de kad›nlar› örgütün ilgi oda¤› haline getirdi...
32
*
Alessandro Baricco Yar›m Kalm›fl Bir Hayal (Can) Arno Gruen ‹hanete U¤rayan Sevgi - Sahte Tanr›lar (Çitlembik) Brett Easton Ellis Ay Park› (‹thaki) Chris Jenks Altkültür –Toplumsal›n Parçalan›fl› (Ayr›nt›) T. Demirer - S. Özbudun Derin Milliyetçili¤in Siyasal ‹ktisad› (Ütopya) Handan Ça¤layan Analar Yoldafllar Tanr›çalar (‹letiflim) Ian Watt Roman›n Yükselifli (Metis) Jacques Rancier Siyasal›n K›y›s›nda (Metis) Kate Evans Acayip Havalar (Aç›k Radyo) Lawrence Ferlinghetti fiiirin O ‹nce Küllerini Toplayanlar (YKY) Murathan Mungan Kullan›lm›fl Biletler (Metis) Noam Chomsky Demokrasi ve E¤itim (BGST) Ronald Wright ‹lerlemenin K›sa Tarihi (Versus) Tûba Çandar Murat Belge: Bir Hayat (Do¤an) fiükrü Erbafl Bütün Mevsimler Güz / Dicle Üstü Ay Bulan›k (Everest) Tar›k Sipahi Lacivert Kedi (Çitlembik) Tom Regan Kafesler Boflals›n –Hayvan Haklar›yla Yüzleflmek (‹letiflim) Türker Alkan Tahta Sapl› B›çak (Metis) Ulus Baker Afl›nd›rma Denemeleri (Birikim) Zeynep Direk Cinsiyetli Olmak –Sosyal Bilimlere Feminist Bak›fllar (YKY)
Çin’deki insanlar kedi ve köpek yiyorsa, bu hayvanlar›n kürklerinden de yararlanman›n yollar›n› bulmufl olmalar›na flaflmamak lâz›m. Amerikal›lar da temelde ayn› fleyi yap›yor, etleri için yetifltirdikleri s›¤›rlar›n derilerinden yararlanmak için derilerini yüzüyorlar. Neden Çinlilerin daha farkl› davranaca¤›n› düflünüyoruz ki? Çin’de ve di¤er Güneydo¤u Asya ülkelerinde, y›lda iki milyon kedi ve köpe¤in kürkleri s›rtlar›ndan al›n›yor. Bu kürklü deriler, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’n›n dört bir yan›na ihraç edilen di¤er ticarî ürünler aras›nda yerlerini al›yor. Ürünler, doldurulmufl hayvandan, anoraklara ilifltirilen kürklü süslemelere uzanan bir yelpazede çeflitlilik gösterebiliyor. Uzun manto yapmak için yirmiden fazla kedinin ya da on iki köpe¤in kürkü gerekebiliyor; kürkün kedi ya da köpek yavrular›ndan elde edilmesi durumunda bu say› daha art›yor. ‹flletmelerin ço¤unlu¤u küçük (en fazla birkaç yüz hayvanl›k) ancak, buralarda yaflanan yoksunluklar›n boyutlar› muazzam. Kürklerin canl› ve parlak oluflu nedeniyle, k›sa tüylü kediler ve Alman çoban köpekleri tercih ediliyor. Hayvanlar, yaflam kalitelerinin hiç umursanmad›¤› içler ac›s› koflullar bar›nd›r›yorlar. Hayvanlar›n öldürülme yöntemleri dehflet verici. Kediler kimi durumlarda sahipleri taraf›ndan bo¤azlar› s›k›larak öldürülüyorlar; di¤er bir yöntem, asarak öldürmek veya bir yere as›p bo¤azlar›na zorla su ak›tarak bo¤mak. Köpekler, çaresizce kendilerini kurtarmak için mücadele ederken bo¤azlar›n› kesecek flekilde, bir telle boyunlar›ndan as›l›yorlar ya da havada as›l›yken bedenlerine keskin bir b›çak saplan›p kanlar› ak›t›larak öldürülüyorlar. Deri yüzme ifli çabucak, kimi zaman hayvan›n ölmesi dahi beklenmeden yap›l›yor. Bu vahflice vakalarda, anestesi uygulamak düflünülmüyor bile. Neyse ki Çinliler en az›ndan hayvanlar›n refah›n› ya da onlara insanca davrand›klar›n› söylemiyorlar.
(...) a¤açlar› suluyorum durmadan / ›fl›¤›n ve rüzgâr›n peflinde / uzun yürüyüfllere ç›k›yorum / yerimi çocuklara veriyorum / parklarda ve otobüslerde / çocuklar› büyüklerden çok seviyorum bir genz k›z›n halka halka gülüflü / duvar diplerinde soluklanan ihtiyar / ayn› hazz› veriyor ayn› yal›nl›kla / gökyüzünü biçimleyen bulutlar e¤iliyorum toprak, e¤iliyorum sular / bir k›y›s›z zamana kanat vuruyor / üzerimden geçen bütün kufllar / dört mevsim bire indi uzaya uzaya / iyimser, genifl, dingin ve turuncu / kimseleri k›skanm›yorum art›k / kimselere gücenmiyorum gerilerde kald›, çok gerilerde / hayat›n yüre¤ime verdi¤i ac› / ›fl›kl› vitrinlerin gövdemdeki k›rbac› yeni bir gülümseme edindim yüzüme / bozk›r sabr›nda ve tenime yak›flan / insanlar›n çevremde açt›¤› yaln›zl›¤› / yine onlarla doldurmak için / güneflle birlikte ç›k›p yataklardan / ay›fl›¤› ile dönüyorum evlere / azalan ömrümü böyle uzat›yorum
Büyüklü¤ün, “geliflimimizin” itici gücü oldu¤unu kabul etmeyi etmeyi ö¤reniriz, çünkü bu, kendili¤imizi inkâr etme ihtiyac›m›z› karfl›lamaktad›r. Buna o kadar inanm›fl›zd›r ki, kendimizi suçlu hissetmeye bile haz›r›zd›r. Geliflim u¤runa do¤an›n tahrip edilmesine göz yumar›z. Geliflim büyüklük demektir ve büyüklük u¤runa her fleyi feda ederiz, çünkü önemsiz bir kendili¤i ancak bir “büyüklük” kurtarabilir. “Tarih” taraf›ndan üstü örtülen gerçek, insan do¤as›n›n gerçe¤idir. Büyüklük arama dürtüsünün ard›nda ise, çaresizlikle bafla ç›kma yetisinin eksikli¤i vard›r. Bu çaresizlik utanma duygusunu köreltir. Utanma yetisine sahip insanlar, büyüklük h›rs› yüzünden ne do¤ay›, ne de yaflam› küçümserler. Bu nedenle, insan do¤asn›n anahtar› suçluluk duygusunda de¤il, insan›n insanl›k ad›na yaflama zarar vermesinden duyulan utançta gizlidir. (...) Milliyetçilik bir ac›n›n ifade bulufludur, ancak teflhis edilmemifl bir ac›d›r bu. E¤er insan kendisinden nefret etti¤i için sevemiyorsa, ama ayn› zamanda da kendilik nefreti kendilik de¤erini bast›rd›¤› için bu durumla yüzleflecek halde de¤ilse, o zaman kendisiyle ancak yan›lsama düzeyinde iliflki kurabilir. Ulusal kimlik bu nedenle büyük önem kazan›r, kiflisel kimlikten çok daha önde tutulur. E¤er bugün tüm dünyada az›nl›klar ve di¤er ma¤dur gruplar›n›n üyeleri lanetleniyor, hatta öldürülüyorsa, bu milliyetçili¤in sevgiyle, hatta kendi ulusuna duyulan sevgiyle bile iliflkisi yoktur. Bu tutum sadece kimlik kayb›ndan ve insan›n kendine etti¤i ihanetin bilincine varmamak için ihtiyaç duydu¤u fliddetten beslenir. Sonuçta kendili¤in bir grupla birleflmesi sadece sorumluluktan kaç›fl de¤il, ayn› zamanda insan›n öneminin ve de¤erinin mülkiyetle belirlendi¤i tüketime dayal› toplumdaki genel yar›fl içinde geride kalma korkusudur.
B‹R AfiINDIRMA DENEMES‹
Zaman, tarih ve yerlilik Erken yitirdi¤imiz Ulus Baker’in birbirinden k›ymetli makalelerinin derlendi¤i “Afl›nd›rma Denemeleri”nden zihin aç›c› bir pasaj› sunuyoruz... üflünce dünyas›n›n bugün art›k bir zamanlar Marx’›n Ruge’ye yazd›¤› mektupta di-
D le getirdi¤i gibi, ac›mas›z bir elefltiriye, “kutsal” say›lan her fleyi tepeden t›rna¤a
elefltirmeye, k›sacas› bir “fikirler terörüne” ihtiyac› var. Muhafazakârl›k ve “yer yurt” mevzular› hiçbir zaman bu düflünce terörünün kapsam› d›fl›nda tutulmamal›. Günümüz düflüncesinin en büyük “teröristlerinden” Gilles Deleuze’ün iki sözü, bizi “yerlilik” meselesini bir tür “olanaks›z zaman” mefhumuna ba¤lamaya davet ediyor: “Il est toujours un peu tard pour parler du temps” (zamandan bahsetmek için her zaman biraz geçtir) ve “il y a dans l’Histoire quelque chose de paysanne” (Tarih’te köylü bir taraf vard›r). Sorun, aç›kças›, kent-k›r ayr›m›n› art›k iyice geride b›rak›yor. Jacques Brel’in “‹htiyarlar” flark›s›ndaki gibi, “yeterince uzun yaflad›¤›n›zda Paris taflrad›r.” Tarih ve zaman sorusu, böylece her türlü “yerlilik-yurtluluk” meselesinin derininde yatmaya devam ediyor. “Kay›p zaman”dan, Proust’tan bahsetmiyorum –”yerlilik-yurtluluk” duygular›n›n baflvurdu¤u zaman modeli, daha çok, “olanaks›z geçmifl”e göndermektedir. Bütün haf›zan›n “flu andal›¤›n›n” yerini geçmifle köprüler at›p duran haf›zas›z bir beklenti, bir “geçmifl özlemi”, bir nostalji al›r. ‹stiklâl Caddesi boyunca dolafl›p duran tramvayla bilikte gezinen, “kötü edebiyat”›n yeni tarz› olan “tarih arflivcili¤i” ve fantezisi taraf›ndan beslenen, özellikle 12 Eylül sonras›ndaki “yerel tarihler” yay›nc›l›¤›n›n amatörlü¤ünde biçim kazanan bir “olanaks›z zaman” vurgunlu¤u söz konusudur. Tarihçilikte “yerellik” oran› artt›kça “köylülük” de artar. Bu köylülük tarih ve nostalji amatörünün, belge toplay›c›n›n, ispatç›n›n köylülü¤üdür, “k›r tarihçisinin” de¤il. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda, ‹stanbul’un flu kaotik kültürü “yerlili¤in en üst derecesi” gibi görünecektir. Matbuat hayat›n›n en sevimli ve çok okunan kitap türleri aras›nda herhalde amatör etnik tarihçilik ya da yerel yaflamlar› terennüm eden an› yaz›c›l›¤› da bulunuyor. Geçmifle köprüler at›p durmakta pek de masum olmayan bir taraf vard›r: “an›lar›n sahibinin” arzular›na göre, Bak›rköy’ün, ya da Ankara Kalesi’nin “geçmifli” ‘50’lere, ‘60’lara, ya da ‘30’lara rastgelebilir. At›lan köprünün öteki aya¤›n›n asl›nda geçmiflte herhangi bir noktaya tutunamayaca¤› anlam›na gelir bu. Bir “nostalji ideolojisi” haline büründü¤ünde “yerli olmak” bir vaziyet al›fl olmay› b›rak›r, “yerli olan›n” öznellikten s›yr›larak “nesnelere”, sararm›fl foto¤raflara, eski aile mektuplar›na, folklorik unsurlara zerk edildi¤i fiktif bir de¤erler sistemine dönüflür. Her fley fiktiftir –çünkü 30 y›l öncesinden an›msanan “manzara”, kim bilir hangi y›k›c› oyunlarla birlikte kendinden önceki baflka bir manzaran›n “yok edilifliyle” mümkün olmufltur. Zamandan bahsetmek için, her zaman “art›k çok geç”tir. (...) “Kimlik”, “aidiyet”, “bunal›m” türünden mefhumlar›n toplumsal bilimcilerin “yerlilik” ihtiyac›n› daha ne kadar doyurabilece¤ini bilmiyorum. Ama en basit “toplumbilimsel hayal gücü” bile, bu mefhumlar›n birer “veri” olmad›klar›n›, olsa olsa baz› duygusal üretimlerin, pekâlâ “görünmez” ya da “görünür” güçlerce manipüle edilebilecek ürünleri olduklar›n› gösteriyor. Bir taraftan “yerlili¤i” kapsaman›n bir tür “ço¤ulcu düflünce”nin temel kriteri oldu¤u varsay›l›yor, öte taraftan bu varsay›mdan türetilen söz konusu mefhumlar›n ne kadar “genel” soyutlamalardan ibaret olduklar› gözden kaç›r›l›yor. “Gecikmifllik”, “zamans›zl›k”, k›sacas› “Türkiye’deki kimlik sorunu” etraf›ndaki bir konferans›nda Nilüfer Göle’nin ‹stanbul ile, söz gelimi bir Hong Kong aras›ndaki “benzerlikleri” flafl›lacak bir durum olarak alg›lamas›na yol açan da, akademik ve modern elefltirel sosyal bilim anlay›fllar›n›n bu türden “genel” ve “soyut” mefhumlara o kadar bel ba¤lamas›d›r herhalde. ‹stanbul ile Hong Kong birbirlerine “benzerler”, çünkü tek bir global kapitalizm gövdesi içinde ortak bir kaderi paylafl›rlar. fiimdiye dek paylaflmad›larsa, bundan sonra ve art›k hep öyle yapacaklar. Marksist analizin temel mefhumlar›n›n “sosyalizmin kurumsal çöküflü”yle art›k baflvurulmayan arkaizmlere benzetilmeye bafllamas› gerçekten dünyan›n anlafl›l›rl›¤›n›n epeyce azalmas›na yard›mc› olmufltur. (...) Sosyal bilimler, hattâ kendisini bunal›m içinde hissetmekten neredeyse gizli bir haz duydu¤u san›labilecek Marksist-sosyalist düflünce, özellikle Türkiye’de bir “yabanc›l›k” kuflkusuyla karfl› karfl›ya kal›nd›¤›nda pekâlâ flu “yerlilik” düflüncesine saplanma tehlikesine marûz kalabilir. ‹çeriden ya da d›flar›dan “suçlayanlara”, “modern kapitalizme eklemlenme süreci” ad› verilen bir kronoloji içinde “acaba onlar›n ne kadar ‘yerli’ olduklar›” sorgusunu yöneltmekten kaç›nabilir. Modernleflme asl›nda “kapitalizmin modernleflmesi” olmay›p kendi bafl›na ele al›nabilecek bir fley olsayd›, onun “evrensellik” iddias›n›n da, karfl›s›na dikilen “geleneksellik” ve “yerelli¤e geri dönüfl” iddialar›n›n da ne kadar çürük olduklar›n›n fark›na varmayabilirdik. Türkiye’de “yerel” olsun, “ökümenik” olsun, ‹slâm kültürünün de ne kadar “yerlilik”ten kopuk oldu¤unu göstermeye yanaflamayabilirdik. Bugün Kemalizm ad› verilen, flimdiye kadar kâh anti-emperyalizm, kâh Bat›c› “modernleflme” olarak tan›mlanan fleyin üç yüz y›l boyunca bir taraftan co¤rafyas› parçalanarak ufalan, öte taraftan kapitalizmin modern ve yinelenen kurumlar›yla kendi içine do¤ru çöken bir ülkenin bask›n duygular›n›n bir bileflkesinden baflka bir fley olmad›¤›n› da göremezdik. Gördü¤ümüz, yaln›zca insan topluluklar›n›n bir taraftan sömürülmekte, göçe zorlanmakta, yoksullaflmakta olduklar›, öte taraftan özerk öznelliklerini üretmekten ve direnmekten asla geri kalmad›klar›d›r. “Yerlilikten uzakl›k” suçlamas›n› yerinden yurdundan her an edilebilecek göçebeleflmifl insanlara yöneltmek konusunda ise, daha fazla söyleyebilece¤imiz bir fley kalm›yor geriye. Ulus Baker, “Yerlilik: Bir Afl›nd›rma Denemesi”nden k›saltarak “Afl›nd›rma Denemeleri” (Birikim Yay›nlar›)
Duman›
Üstünde problemlerin Türkiye’ye özgü yollarla yarat›lm›fl çözümsüzlükler oldu¤unu gözler önüne seren önemli bir çal›flma. Haldun Gülalp’in kaleme ald›¤› “Milliyete Karfl› Vatandafll›k” adl› giriflte kitab›n temel Haldun Gülalp (der.) Vatandafllık ve Etnik tezleri tart›fl›l›rken, ulus-devletin tarihsel süreci, modern devlette vatandafll›k kavraÇatıflma (Metis) m›yla karfl›laflt›rmal› bir perspektifte sunuluyor. Bu yaz›yla, devlet taraf›ndan tan›mlaY›ld›z Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve nan vatandafll›¤›n ba¤l› oldu¤u resmî ilkenin fiilî uygulamayla ayn› olmad›¤›, birçok soUluslarararas› ‹liflkiler Bölümü profesörü mut durumda resmî vatandafll›k yap›lar›n›n hem ulus-devletin ideolojik savlar›ndan olan Haldun Gülalp taraf›ndan haz›rlanan hem de fiilî uygulamalardan ayr› oldu¤u görülüyor. Kitapta incelenen ülkeler aras› benzerlik ve farkl›l›klar, konunun evrensel boyutlar›bu kitapta, Almanya, Yunanistan, Türkiye, ‹srail, Lübnan ve Irak gibi problemli ülkele- n› da gösteriyor. Ülkelerin karfl›laflt›r›lmal› incelendi¤i kitapta, devletlerin vatandafll›¤› rin milliyet ve vatandafll›k tan›mlamalar›, nas›l tan›mlad›¤› ve kimin vatandafl olup kimin olmad›¤›n› nas›l belirledikleri üzerinde vatandafll›¤›n nas›l belirlendi¤i ve bu tan›m duruluyor. ‹ncelenen örneklerde çok farkl› vatandafll›k biçimleri görülebiliyor, fakat ve belirlemelerin zaman içerisinde nas›l hepsi de benzer sorunlarla karfl› karfl›ya. Bu ülkelerin hepsinde ulusal toplulu¤un merde¤iflip dönüfltükleri inceleniyor. Kitab›n kezinde aç›k ya da örtük bir etnik ya da dinî kimlik yat›yor ve bu kimlik, devletin vahaz›rlanma fikri, 1999’da Bo¤aziçi Üniversitesi’nde düzenlenen “Kültürel Politikalar tandafll›k tan›m›n› ve vatandafllar›na yönelik muamelesini belirliyor. Bu farkl› örnekleÇa¤›nda Ulusal Kimli¤in Yeniden Tan›mlanmas›” bafll›kl› konferansta oluflmufl; bu kon- rin karfl›laflt›r›lmas›, ulus inflas› konusunda hepsinin paylaflt›¤› ikircikli fikriyat›n (evrenferansa kat›lan akademisyenler, konferansta sunulan bildirilerden farkl›, fakat bu bil- selli¤e karfl› d›fllay›c› cemaatçili¤in) farkl› biçimlerde ele al›nd›¤›n› ve bunun iç savafldirilere süreklilik oluflturacak makaleler haz›rlam›fl. Riva Kastoryano, “Alman Birli¤ini tan vatandafll›k haklar›n›n bar›flç› biçimde yeniden tan›mlanmas›na uzanan farkl› soYeniden Tan›mlamak: Milliyetten Vatandafll›¤a” adl› makalesiyle, Almanya’daki vatan- nuçlara yol açt›¤›n› gösteriyor. Kitapta incelenen alt› ulus-devletin benzerlik ve farkl›l›klar› yan›nda, tarihleri de iç içe dafll›k/çifte vatandafll›k sorununa, Alman tarihi üzerinden “ulus” fikriyat›na ve AB süreciyle birlikte geliflen “kat›l›m ve vatandafll›k” sorunsal›na dikkat çekiyor. Effie Fokas, geçmifl. Aralar›ndaki en bariz ba¤, birço¤unun Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ard›l› ve savafllar sonras›nda Ortado¤u haritas›n›n yeniden “Yunanistan: Din, Ulus ve Avrupa Birli¤ine Üyeçizilmesinin ürünü olmalar›. Bu alt› ülkeden Oslik” adl› makalesiyle, Yunan milletini dirilten ulus manl›’n›n ard›l› olmayan ikisi, yani Almanya ve ‹sve din kavramlar›n›n tarihsel seyrine ve AB’ye rail, özellikle Nazi döneminin dehfleti dolay›s›yla üyelikle yaflanan krizlere göz at›yor. Soner Çaiç içe geçmifl tarihlere sahip. Ayr›ca bu iki dev¤aptay, “Türklü¤e Geçifl: Modern Türkiye’de letin ya komflu olarak ya da Türk göçmenlerin Göç ve Din” adl› makalesiyle, Türk milliyetçili¤iülkesi ve Türkiye’nin AB’ye üyeli¤inde bafll›ca nin din ve milliyet eksenli analizini yaparak, aktörlerden biri olarak (Almanya) di¤er dört devcumhuriyetin ilk y›llar›ndan bugüne siyasi elitleletle iliflkisi var. Almanya ile ‹srail aras›nda, dirin gerçeklefltirdi¤i “infla” tezleri üzerinde duru¤erlerinin tam olarak ya da en az›ndan resmî yor. Bu süreçte gerçekleflen göç ve iskân polidüzeyde paylaflmad›¤›, baflka bir ortak nokta tikalar›na dikkat çeken makalede, AB süreciyle daha söz konusu: ‹kisinde de ulus-devletinin teyaflanan zihinlerdeki vatandafll›k ve milliyet kamelinde d›fllay›c› bir etnik kimlik yat›yor. Almanr›fl›kl›¤›na iflaret ediyor. Alain Dieckhoff, “‹sraya örne¤inde bu kimlik, kan ba¤› yoluyla neseil’de Ulus: Demokrasi ile Etnisite Aras›nda” adl› be, ‹srail örne¤indeyse dine dayan›yor. makalesiyle, Araplar ve Yahudiler aras›ndaki orBir di¤er husus, bu dört ülkeden ikisinin, Lübtakl›k modelinin oluflmas›n›n önündeki engelleri nan ve Irak’›n, “modern” sömürgeci güçler taraanaliz ederek, bir ulus infla projesi olan siyof›ndan sömürgelefltirilmesi –Lübnan Fransa, nizmin ç›kmazlar› üzerinde duruyor. Maurus Irak Britanya taraf›ndan. Buna karfl›l›k di¤er iki Reinkowski ve Sofia Saadeh, “Bölünmüfl Bir “Vatandaşlık ve Etnik Çatışma”, yükselen milliyetçiliğin sadece Türkiye’ye has ülke, Türkiye ve Yunanistan hiç sömürgelefltirilUlus: Lübnan’da Dini Paylafl›m Sistemi” adl› ma- olmadığını, başka ülkelerde de özgül biçimler aldığını gösteriyor... medi. ‹mparatorlu¤un bafll›ca ard›l› olan Türkikalelerinde, Lübnan’daki dinî paylafl›m sistemine dair de¤erlendirmeler yaparak, bu devlet modelinin, bir çare oluflturman›n ötesin- ye, Osmanl› geçmiflini bilinçli olarak reddederek Frans›z vatandafll›k modelini benimde, etnik bölünmeleri derinlefltirdi¤ine ve hatta Lübnan’da iç savafl›n oluflumuna kat- semeyi amaçlad›. Milliyetçili¤ini birçok aç›dan Türk milliyetçili¤iyle diyalektik bir iliflki k›da bulunmufl olabilece¤ine iflaret ediyorlar. Sami Zubaidi, “Irak’ta Sivil Toplumun içinde infla etmifl Yunanistan ise, ayn› zamanda kendi içinde çeliflkili bir biçimde hem Yükselifli ve Düflüflü” adl› makalesiyle Irak milliyetçili¤inin geliflim aflamalar›n› aç›mlar- Helen hem de Ortodoks H›ristiyan kimli¤i kaynaklar›na at›f yap›yor. Kitab›n karfl›laflt›rmal› bak›fl aç›s›, sorunun asl›nda çok daha genel bir sorun olduken, Baas rejimi ve sivil toplumun kaynaflmas› sürecini, bunun yan›s›ra sol muhalefetin bast›r›lmas›n› anlat›yor. Irak iflgali sonras› sivil toplumun dirilmesi ihtimali üzerinde ¤unu, dolay›s›yla kayna¤›n›n da baflka bir yerde bulunabilece¤ini düflündürüyor. Etnik duran makale, bunun bugünün iflgal edilmifl ve bölünmeyle yüz yüze olan Irak’›nda bir çeflitlilik, Avrupa’n›n merkezinde yer alan ve homojenlik mitinin çok daha uzun zamanütopya oldu¤unu belirtiyor. Haldun Gülalp ise kitab›n girifl ve sonuç k›s›mlar›yla tart›fl- d›r yerleflti¤i ulus-devletlere bile meydan okuyorsa, sorun muhtemelen ulus-devlet man›n çerçevesini ve tezlerin karfl›laflt›rmal› okumalar›n› kapsaml› bir biçimde sunu- yap›s›n›n varsay›mlar›ndan kaynaklan›yor. Homojenlik mitini (dolay›s›yla homojenli¤in yor. “Vatandafll›k ve Etnik Çat›flma”, hem yak›n bölgemizi daha iyi bilme f›rsat› sunan zorunlu oldu¤u varsay›m›n›) bir kenara koymak ve vatandafll›¤› milliyetten kurtarmak – Sinan Yusufo¤lu hem de Türkiye’ye özgü sand›¤›m›z problemlerin hiç de öyle olmad›¤›n›, daha ziyade, ileriye do¤ru at›lacak yegâne anlaml› ad›m gibi görünüyor.
Ortak ve düflman milliyetçilikler
Han sarhofl hanc› sarhofl ‹lhami Algör Çanakkale Yal› Han› ve Han Sakinleri (Everest) “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”, “Albay›m Beni Nezahat ile Evlendir” ve son olarak “Kalfa ve K›ral›ça” adl› romanlar›n› okudu¤umuz ‹lhami Algör bu kez bir flehir kitab›yla karfl›m›za ç›kt›: “Çanakkale Yal› Han› ve Han Sakinleri”. Asl›nda bir flehrin an›lar›na, bir han›n içinden, Çanakkale’nin Yal› Han›’ndan bak›yor demek daha do¤ru: “Sadece insanlar›n de¤il, binalar›n da öyküleri vard›r. Binalar›n öyküleri insanlar›n o gürültülü tarihlerinin tafla yaz›lm›fl sessiz bir belgeselidir. T›pk› Yal› Han›’n›n öyküsü gibi...” “Çanakkale geçilmez”in yaratt›¤› haf›za, akl›m›za sadece I. Dünya Savafl›’n›, ‹ngilizleri, Anzaklar› ve evet, sadece savafl› getiriyor. ‹flte “Yal› Han› ve Han Sakinleri”nin as›l vurgusu da bu noktada önem kazan›yor. ‹lhami Algör bu kitap fikrinin nas›l olufltu¤unu Karga Mecmua’ya flöyle anlat›yor: “Tarih Vakf›’n›n ‘Kent Araflt›rmalar› Bibliyografyas›’ isimli bir kitab› var. Kitap, hangi il için hangi kitaplar var bilgisini içeriyor. Hem bu kitap hem de vitrinlerde gördü¤üm kadar›yla Çanakkale üzerine yaz›lm›fl kitaplar›n ezici ço¤unlu¤u savafl y›llar›na ait. ‹nsan merak ediyor. Bir sürü nedenle sürekli vurgu yap›lan bir flehir Çanakkale. Fakat savafl öncesi ve sonras›na dair bir kaynak göremiyorsun. Ben kenarda kalan› merak ederim mizaç olarak.” Algör’ün kenarda olana merak›, solu¤u Çanakkale’de almas›na vesile olmufl ve ilk olarak akl›n› bir türkü çelmifl: “Çanakkale içinde Aynal› Çarfl›”. Ama türküye konu olan Aynal› Çarfl›’n›n yerinde yeller esti¤ini ö¤renmesi, ilk gidiflinde bir çay sohbetinin de mekân› olan Yal› Han›’n› görmesiyle olaylar›n boyutunu da de¤ifltirmifl. “Yal› Han› ve Han Sakinleri”, Çanakkale’nin tarifiyle bafll›yor: “Çanakkale’nin bir baflka ad› ‘de¤iflim’dir... 1462-1800’de Garnizon ve Savunma Kenti, 1800-1910’da Ticaret kenti, 1910-1945’te Savafl kenti, 1945-1970’te Cumhuriyet ve Modernist Kalk›nma Kenti, 1970-2005’te Göç ve Rant kenti gibi dönemler bu de¤iflimin üstbafll›klar›d›r.” Çanakkale’nin ekonomik, sosyal ve kültürel hayat›ndaki de¤iflimin belki de kalbi olan nokta, bo¤az›; tarihinin her noktas›nda bo¤azdan geçenlerin kente u¤ramas› ve ticarî etkinlikler yaratmas›, kente fiziksel olarak da yans›yor. Ticarî ataflelerin kente gelmesi, büyük konaklar›n inflas›, kentin denizle buluflan iskelesi, meydan›, soka¤› ve benzeri mekânlar›n›n de-
Ne yapmal›? E.H. Carr 1917 –Öncesi ve Sonras› çeviren: Begüm Adalet (Birikim) Nicholas Werth 1917 Rus Devrimi çeviren: Esra Özdo¤an (YKY) Metinler, fikirler, imgeler aras›nda fütursuzca gezinerek çok yönlü bir okuma imkân› yaratan Slavoj Zizek’in en güçlü reel-politik teklifi, herhalde, çoklar›n›n kendisinden beklemeyece¤i gibi, dönüp bir daha Lenin’e bakma gereklili¤ini ileri sürmesi. Zengin az›nl›kla yoksul ço¤unlu¤un aras›ndaki ekonomik, sosyal mesafenin giderek aç›ld›¤›, mevcut iletiflim ortamlar›n›n hakikati dile getirme yetene¤inin darald›¤› bir zamanda, Lenin’in vaktiyle kurmufl oldu¤u dil, bugün de muhtaç oldu¤umuz bir heyecan› ve toparlay›c›l›¤› bar›nd›r›yordu herhalde –totaliter bir vurguyla de¤il illâ... Tarih biliminin hakk›n› vermifl düflünürlerden Edward Hallett Carr’›n kitab›, bu tarihsel miras› anahatlar›yla düflünmeye, dersler ç›karmaya imkân veren bir makaleler derleme-
¤iflimi de bu ticarî etkinliklerin yans›mas› olarak de¤erlendiriliyor kitapta. Ticaret hayat› gelifltikçe flehrin de¤iflim ve dönüflümü de h›z›n› art›r›yor ve Yal› Han›’n›n bulundu¤u Yal› Mahallesi de her zaman bu de¤iflimden pay›na düfleni al›yor. Güneyinde Çimenlik Kalesi, kuzeyinde büyük ölçekli konaklar› ve Müslüman Mezarl›¤›, bat›da deniz, do¤uda Rum ve Müslüman mahallesi ile çarfl›n›n s›n›rlad›¤› Yal› Mahallesi, idarî, dinî, ticaret, al›flverifl, e¤lence ve dinlence, mal ve insan sevkiyat›yla çok ifllevli kimli¤ini 1880-1905’e kadar oluflturmufl. Bu mahallenin tam ortas›nda infla edilen
Yal› Han› da o yaflam›n merkezi olmufl. Yal› Han›, 1880’lerden bu yana Çanakkale’de geçen zamana tan›kl›k ediyor. Memleketin ve flehrin hayat›ndaki de¤iflimler her anlam›yla hana da yans›m›fl. 120 y›ll›k bir tarih asl›nda anlat›lan. ‹kinci kufla¤›n haf›zas› kitab›n da haf›zas›n› oluflturuyor. Yal› Han›, bugün de o tarihe ev sahipli¤i yap›yor ve tarihini yazmaya devam ediyor. ‹flte bu noktada 1996 y›l›ndan bahsetmek farz oluyor. O y›l ‹stanbul’da gerçekleflen Habitat, ‹stanbul’da uluslararas› bir buluflmaya sahne olurken, Yal› Han›’ndan filizlenen ve gittikçe meflrulaflan Çanakkale Sivil ‹nisiyatifi de Habitat’a kat›l›yor, tüm haz›rl›klar Yal› Han›’nda gerçeklefltirilirken ÇEYAP ö¤rencileri de han› flenlendiriyor. Sivil toplum merkezi olufluyla, kültür tarihinine hizmetiyle, kafe, lokanta ve el sanatlar› atölyelerinin aç›lmas›yla her an›nda fikir üretilen bir soluklanma mekân› oluveriyor han. Memlekette daha çok flehrin, binan›n ihtiyaç duydu¤u, edebiyattan beslenen, ahflap duvarlara, kirifllere sinen sesleri duyuran bir okuma “Yal› Han› ve Han Sakinleri”... – Ayflegül O¤uz
si. Berlin Duvar›’n›n y›k›lmas›ndan sonra yerin dibine sokulan, gerçi Stalin’den itibaren çok çeflitli devlet ve politbüro uygulamalar›yla buna imkân da tan›yan Sovyet Devrimi’ne, bugün de bakmam›z gereken bir aç›yla, örgütlenifl ve kurulufl çabalar› perspektifinden bakan Carr, Çerniflevski, Rosa Luxemburg, Troçki gibi tarihsel figürlere ve katk›lar›na da ayr› parantezler açarak, tar›m ve sanayi politikalar›na özel dikkat göstererek zaten uzman› oldu¤u bir alan›n temel tafllar›n› gösteriyor. YKY’nin Genel Kültür Dizisi’nden ç›kan “1917 Rus Devrimi”yse, dizinin di¤er kitaplar› gibi, canl› bir tarihsel anlat›m› bol görselle, foto¤raflar›n yan›s›ra dönemin ruhunu aktaran afifllerle, resimlerle destekleyerek adeta bir sinema zevki yarat›yor. Bu iki kitab› birlikte okumak, tarihsel olaylarla beraber yoruma da alan açt›¤› için tamamlay›c› bir nitelik kazan›yor. Tabii daha sonra isteyen Carr’›n vaktiyle Metis’ten ç›kan üç ciltlik “Bolflevik Devrimi”ne de atlayabilir. Burun bükülmemesi gereken, – Merve Erol ufuk aç›c› okumalar bunlar...
“Empati, can›m benim, empati” derdi s›k s›k. Büyük k›z› Ayflegül, gözyafllar› aras›nda söylüyordu: “Bazen k›zard›m babaya, ne bu empati, empati, katillere de mi empati gösterelim baba!” Kendisiyle yapt›¤›m›z son söyleflinin sonras›nda biz de üstelemifltik: “Empati diye bir fley oldu¤una nas›l inan›rs›n›z? Empati olsa, Kürt sorunu çoktan çözülmez miydi?” “Evet güzelim, insan olan herkese empati. Yoksa nas›l olur sempati” demifl ve kahkahay› basm›flt›.
KARA TREN: ORHAN DO⁄AN (25 Temmuz 1955 - 29 Haziran 2007)
Xwezî tû li viraba! Bilen biliyor, bilmeyene nas›l anlatmal›? Müstesna bir insand›; çölde vaha, karanl›kta ›fl›yan elmast›. Ard›nda tarifsiz bir keder ve büyüleyici izler b›rakt›. Orhan Do¤an’› Mart 2007 say›m›zda, bürosundaki “Piyanist” filminin ve “The Wall” albümünün afiflleri önündeki foto¤raf›yla sayfalar›m›za konuk etmifltik. An›s› önünde sayg›yla e¤iliyor ve favori grubu Pink Floyd’un “Wish You Were Here”›yla (Xwezî tû li viraba) u¤urluyoruz.
C
izre’nin korkunç s›ca¤›nda, karalara bürünmüfl yüz binlerce insan›n aras›nda, geleneksel Kürt k›yafeti flel-flepik giymifl bir ihtiyar sessizce a¤larken, bir yandan da o burufluk parmaklar›yla zafer iflareti yap›yor ve “Min Orhan nasi, xwezi min nas ne kiriba” (Orhan’› tan›d›m, tan›maz olayd›m) diyordu. Kara çarflafl› binlerce kad›n›n gözlerinden akan yafllar, Cizre s›ca¤›nda yere dökülmeden buharlafl›p gidiyordu. ‹stanbul’dan, Ankara’dan, Hakkâri’den, Kars’tan, Van’dan, Batman’dan, Diyarbak›r’dan, Antalya’dan, k›sacas› Türkiye’nin her yan›ndan 200 bine yak›n insan, 30 Haziran günü Cizre’de gözyafl› döküyor ve o ufak tefek, gür sakall›, nazik adam›n cenazesine efllik eden upuzun konvoyun flehre gelmesini bekliyordu. Onun elini s›km›fl, onunla iki çift laf edebilmifl ac›l› sevenleri, belli ki, kara haberin üs-
tesinden gelebilmek için flel-flepikli ihtiyar›n a¤›d›n› yak›yordu: “Onu tan›d›m, tan›maz olayd›m!” Bu dünyadan göçtü diye badem gözlü olan biri de¤ildi Orhan Do¤an. Onun nezaketini, zarafetini, inceli¤ini hissetmek için bir çift laf›n› duymak yeterliydi gerçekten de. Herkes onun eksikli¤ini derinden hissediyor, onun gibi birinin bir daha kolay kolay bu diyarlara gelmeyece¤ini biliyordu. Bundan olacak, bölgenin al›fl›k oldu¤u kara günlerin en karas›, haziran›n son gününde çöküvermiflti Cizre’nin üstüne… Bir söyleflide, 12 Eylül darbesinden hemen sonra tafl›nd›¤› Cizre’yle iliflkisini flu sözlerle anlat›yordu: “Ben bana sunulanlar› reddettim ve Cizre’ye gittim. Çünkü o halk›n ihtiyac› vard›. 12 Eylül bizi silindir gibi ezdi geçti. Ben kurtar›c› de¤ildim, çok fazla bir fley yapamazd›m, ama kendi dünyam
kadar o insanlarla ortaklaflmal›yd›m.” Kocaman bir dünyas› ve yüre¤i olan Orhan Do¤an, Kürt siyasetinin görüp bildi¤i en parlak zekâl›, en centilmen siyasetçisi, en uzak görüfllüsü, en fl›k ve yak›fl›kl› adam›, 2 Mart 2004’te, izbandut gibi bir sivil polisin onu ensesinden tutarak bir resmî araca bindirmesiyle, Türkiye’de haf›zalara kaz›nan bir isim oldu. DEP milletvekilli¤inin çok öncesinde, ortaokul y›llar›ndan itibaren, babas›n›n memuriyeti gere¤i bulundu¤u pek çok ilde maruz kald›¤› tutumlar nedeniyle siyasetle ilgilendi ve Kürt sorununun çözümüne yönelik projeleri kafas›nda kurmaya bafllad›. Bu projelerden biri de, kendi deyimiyle “1980’lerde herkesin kaçmaya çal›flt›¤›” Cizre’ye yerleflmek oldu… fiimdiyse yüzlerce yerli ve yabanc› gazetecinin, yazar-çizerin, hukukçu ve siyasetçinin u¤rak yeri olan genifl avlulu, özene bezene döflenmifl, defalarca silahl› ve bombal› sald›r›ya u¤rad›¤› evinde ölüm so¤uklu¤u vard›. Avukatl›¤›n› yapt›¤› iflkence ma¤durlar› cadde boyunca dizilmiflti. Cizre, on buçuk y›l hapis yatt›ktan k›sa süre sonra, hiçbir yorgunluk emaresi göstermeyen kocaman yüre¤i Do¤ubeyaz›t’taki bir etkinlikte konuflurken bitap düflen Orhan Do¤an’› bekliyordu… “Sevgili Orhan abi” Gazetecilerin s›k s›k telefon edip görüfl veya demeç ald›¤› haber kaynaklar›ndan biri olamayacak kadar derin ve uzun düflünen, uzun konuflan, uzun bakan bir insand› Orhan Do¤an. Daha do¤rusu, “sevgili Orhan abi”. Onunla resmî ve mesafeli konuflmak imkâns›zd› zira. O, gazetecilerin “sevgili Orhan abi”siydi. ‹ltifatlar›, hofl dilekleri, “hayat›m” deyifli, düflman›n› bile yaklaflt›r›rd› ona. Bizim gibi yeni kuflak gazeteciler için egzantrik ve s›rad›fl› oldu¤u kadar, “s›radan” bir duruflu da vard›. Bar›fl ve kardefllik vurgusunun içtenliksizce dillendirildi¤i bir dönemde o, bu duyguyu tüm varl›¤›yla hissediyor ve hissettiriyordu. ‹nsan›n kendini en az önemsedi¤i anlar›nda bile, büyük bir özgüven ve önem duygusu uyand›racak kadar ilgili ve merakl›yd› karfl›s›ndakiyle. Memleket sorunlar›n› her kesimden insanla, ayn› derinlikte ve ayn› anlafl›l›rl›kta konuflabilen bir gönül insan›yd›. Sadece siyaset de¤ildi konufltuklar›. Kedilerden, yemeklerden, müzikten, k›l›k-k›yafetten, denizden, edebiyattan, gönül ifllerinden, içkiden, resimden ve dünyadan zaman› olsa saatlerce konuflabilecek yegâne Kürt siyasetçisiydi. K›vrak zekâs›n›n, çarp›c› deneyimlerinin mahkûmu olmaktan imtina eden, çevresindeki herkesle fikir al›flveriflinde bulunan, ö¤renme delisi bir insand›. Nas›l oluyordu da karfl›s›ndaki herkesi ola¤anüstü bir biçimde önemseyebiliyor ve bunu hissettirebiliyordu? “Empati, can›m benim, empati” derdi s›k s›k. Büyük k›z› Ayflegül, gözyafllar› aras›nda söylüyordu geçenlerde: “Bazen k›zard›m babaya, ne bu empati empati, katillere de mi empati gösterelim baba!” Mart ay›nda kendisiyle yapt›¤›m›z son söyleflinin sonras›nda biz de üstelemifltik: “Empati diye bir fley oldu¤una nas›l inan›rs›n›z? Empati olsa, Kürt sorunu çoktan çözülmez miydi?” “Evet güzelim, insan olan herkese empati. Yoksa nas›l olur sempati” demifl ve kahkahay› basm›flt›. Onun duygu ortakl›¤›na olan inanc›n› hiç yitirmeyifli, elbette hayata ve insana
37
olan sevgisinin neticesiydi, ama ömrübillâh bask› ve kovuflturmalara, suikast giriflimlerine, tehdit ve hakaretlere maruz kalan bir insan hiç mi sinmez, sinirlenmez, hiç mi k›zmaz, hiç mi kaba davranmaz, küfretmezdi! Hiç mi umutsuzlu¤a kap›lmaz, bedbinlik a¤›na tak›lmazd›! “Empati” diye tutturan böyle bir adamla empati kurmak, ne kadar da zor geliyor insana... “Kuyru¤un nerede?” 25 Temmuz 1955’te Mardin’de dünyaya gelen Do¤an, mal müdürlü¤ü yapan babas›n›n tayinleri nedeniyle ilkö¤retimini Mardin-K›z›ltepe, Sivas ve Gaziantep’te, ortaö¤retimini ise Hatay, Nazilli ve SamsunBafra’da yapm›flt›. Nâz›m Alpman’a verdi¤i mülâkatta, ilk “Kürtlük deneyimini” arkadafllar›n›n ceketini kald›r›p kuyru¤u olup olmad›¤›n› kontrol etmeleriyle yaflad›¤›n› flöyle anlatm›flt›: “Babam›n Hatay’›n Yaylada¤ ilçesinden Nazilli’ye tayini ç›kt›. Okulda Mardinli oldu¤umu söyledim. S›n›f arkadafllar›m ‘Kürt müsün?’ diye sorduktan sonra ‘ne iflin var burada’ dediler. Babam da Kürttü. Y›llarca devlet memuru olarak çal›flm›flt›. Böyle bir soruyu kavramakta zorluk çektim. O gün okuldan erken ayr›ld›m, ama okul da¤›lana kadar bekledim. Okuldan da¤›lan çocuklar›n aras›na kat›ld›m ve eve döndüm. Babam›n ‘ilk gün nas›l geçti?’ sorusunu sadece ‘iyi’ diyerek yan›tlad›m. Bir gün birinin ceketimi kald›rmakta oldu¤unu fark ettim. Birkaç kiflilik grup. Önce anlam veremedim. Ne yapt›klar›n› sordum. Dediler ki, ‘Kürdün kuyru¤u varm›fl, sende var m›, ona bakaca¤›z’. Onalt› gün okula gitmedim. Aileme söylemedim. Me¤er okulda belli bir devams›zl›ktan sonra veliye bildiriliyormufl. Bir gün babamla yemekten sonra biraz sohbet ediyoruz. Cebinden k⤛t ç›kard›: ‘Sen günlerdir okula gitmiyormuflsun, ne yapmay› düflünüyorsun? Seni okuldan çekerim, ne oldu¤unu anlatacaks›n,
Orhan Do¤an, 2 Mart 2004’te, izbandut gibi bir sivil polisin onu ensesinden tutarak bir resmî araca bindirmesiyle, Türkiye’de haf›zalara kaz›nan bir isim oldu.
kendini kabul ettireceksin ve okula devam edeceksin. Benim nüfuzuma güvenerek asla okulda s›n›f atlayaca¤›n› düflünme!’ Ertesi gün okula gittim. K›sa süre sonra okulun en sevilen ö¤rencilerinden biri oldum.” Petroçelli’nin izinde ‹lkgençlik y›llar›ndan itibaren karfl›laflt›¤› ve tan›k oldu¤u bu türden muameleler karfl›s›nda, gelece¤ini haks›zl›klara karfl› mücadele eden yaman bir hukukçu –dönemin ünlü dizi kahraman› avukat Petroçelli’den çok etkilenmifltir– olarak kurgular ve öyle de olur. Deniz Gezmifl ve arkadafllar›n›n idam›n› protesto etmek için Bafra’da bir grup arkadafl›yla ellerine çivi al›p Mercedes’leri çizen Orhan abi, 1974’te kayd›n› yapt›rd›¤› Ankara Üniversitesi Hukuk FaOrhan Do¤an, annesi Ayfle ve babas› Yusuf’la (solda). Afla¤›da, cezaevinde on y›l kald›ktan sonra ilk aile foto¤raf›. Oturanlar: Efli K›smet, Orhan Do¤an ve k›z› Deniz. Ayaktakiler: F›rat, Ayflegül, Emre ve Dicle.
38
Kendi deyifliyle “s›rtlar›nda ve gö¤üslerinde sigara yan›klar› olan insanlar›n” avukatl›¤›n› yapt›. Fakat her insana nasip olmayan bir yücelikle flunlar› söylemiflti: “O ac›n›n bizde yaratt›¤› travmay›, kine, nefrete dönüfltürmeden, ondan bir ders ç›karal›m; ama bu ülkeyi yönetenler de ders ç›kars›n, o günleri bir daha yaflamayal›m.”
kültesi’nde sosyalist harekete dahil olur, çeflitli Marksist gruplar›n eylemlerine kat›l›r. Üniversiteyi bitirdi¤inde çoktan Petroçelli’nin izini bulmufl ve Cizre’nin yolunu tutmufltur. 1980’lerin puslu havas› Cizre’yi karartmaya yetiyordu, ama karanl›k yüzlerin çekindi¤i yaman bir hukukçu vard› art›k. Cizre’nin Yeflilyurt köyüne düzenlenen bir operasyon s›ras›nda, köylülere d›flk› yedirilmesi olay›n›n pefline düfltü ve bu olay› tüm dünyaya duyurmay› baflard›. Yeflilyurt köylülerinin davas› sürerken kendisi DEP davas›ndan hapse girdi girmesine ama, d›flk› yedirme davas›n› kazand› ve A‹HM Türkiye’yi mahkûm etti. Kendi deyifliyle “s›rtlar›nda ve gö¤üslerinde sigara yan›klar› olan insanlar›n” avukatl›¤›n› yapt›. Fakat iflte, her insan evlâd›na nasip olmayan bir yücelikle flunlar› söylemiflti bir söyleflisinde: “Bir sürü iflkence davas›yla karfl› karfl›yayd›k. O dönemi hat›rlay›nca, sesim titriyor, tüylerim diken diken oluyor. O ac›n›n bizde yaratt›¤› travmay›, kine, nefrete dönüfltürmeden, o orada kals›n, biz ondan bir ders ç›karal›m, ama bu ülkeyi yönetenler de ders ç›kars›n, o günleri bir daha yaflamayal›m. Benim bahsetti¤im, geçmifl ac›y› gelece¤in öfkesine ve kinine dönüfltürmemek. Unutmadan yapmak…” O, yaflad›¤› ve tan›k oldu¤u ac›lar› unutmadan da bar›flç›l olunabilece¤ini, kardefllik ba¤lar›n›n güçlendirilebilece¤ini, birebir iliflkileriyle de çok iyi gösterdi. Hapishane günlerini hiçbir zaman konuflmayan, orada yaflad›¤› ac›lardan zinhar söz etmeyen, ma¤duriyeti üzerinden siyaset yapmay› riyakârl›k olarak gören Do¤an’dan, on buçuk y›ll›k hapislik hayat›na dair bu anlamda pek bir fley kalmad› geriye. Karakalem çal›flmalar›, k›z› Ayflegül’e yapt›¤› bir resim ve hapishane avlusunda gökyüzüne bakarak poz verdi¤i foto¤raflar d›fl›nda… Kendisini ac›tan, inciten binlerce olay›n yaras›n› kendisiyle beraber götüren ve o ac›lara baflkalar›n› ortak etmemek için büyük özen sarfeden yüce kalpli bir insan›n kalbi, daha ne kadar dayanabilirdi ki! Ayflegül anlat›yor: “Hapisten bana mektup göndermiflti. ‘Burada kahvalt›da marmelâtlar, reçeller, ballar veriyorlar. Çok mutluyuz’ di-
ye yazm›flt›. Ziyaretine gitti¤imde bu ince yalan›n fark›na vard›m. K›zd›m babaya, sen nas›l oluyor da bu kadar yalanc› olabiliyorsun, diye! A¤›z dolusu bir kahkaha patlatt› o zaman da…” Uyku, biraz uyku 1989’da Cizre’de avukatl›¤›n yan›s›ra fi›rnak’ta ‹nsan Haklar› Derne¤i temsilcili¤i yaparken, çeflitli sosyal demokrat partilerden gelen milletvekilli¤i tekliflerini reddetti. Ancak Kürt sorununun giderek hukukî yollardan çözülecek bir mesele olmad›¤›n›n ay›rd›na vard›. 1990’da Fehmi Ifl›klar’›n öncülü¤ünü yapt›¤› HEP’te (Halk›n Emek Partisi) yer ald› ve bir y›l sonra yap›lan seçimlerde, SHP çat›s› alt›nda, bölgesinde en fazla oyu alarak Meclis’e girdi. Marksizmle tan›flt›¤› Ankara’ya milletvekili olarak dönen Do¤an, SHP ve daha sonra DEP çat›s› alt›nda, Kürt sorununun çözümüne yönelik yo¤un çabalar›n› sürdürdü. 2 Mart 1994’te ensesinden tutularak otomobile sokulana kadar da bu mücadelesi sürdü. O minyon bedeniyle, büyük ifller yapt›, ancak ömrübillâh dinlenemedi. Ayflegül’le dertleflirken flöyle anlatm›fl uykuya olan hasretini: “Hayat›m boyunca doyas›ya uyuyamad›m. Lise bitip üniversiteye kayd›m› yapt›rd›¤›mda, tamamd›r art›k, bol bol uyuyabilece¤im dedim. Ama olmad›, o zaman›n flartlar›nda, bir yandan çal›fl›p bir yandan okurken, doyas›ya uyumak imkâns›zd›. Mezun olup avukatl›¤a bafllad›m, tamamd›r, mesle¤im de var, art›k bol bol uyurum, dedim. Olmad›. Cizre’de zaten hiç olmad› da, Meclis’e girince, bol bol uyurum, sand›m. Ama orada da uyumaya vakit bulamad›m. Hapishaneyi uyku için iyi bir flans bellemifltim. Yaz›k ki, orada da hiç zaman›m olmad›. Hapisten ç›kar ç›kmaz da bölge gezileri, bar›fl çabalar› bafllad›. Ne zaman rahat uyuyabilece¤im acaba…” Günde en fazla dört saat uyuyabildi¤ini Express’in May›s 2005 say›s› için söylefli yapmaya gitti¤imizde de söylemiflti. Ama bu uykusuzluk ve
yorgunluk, 29 Haziran cuma gününe kadar, asla yüzüne, sesine, bedenine yans›mad›. 24 Haziran’da geçirdi¤i kalp krizinden sonra, ölüme tam befl gün boyunca direndi… Leyla Zana da, cenaze töreninde yapt›¤› Kürtçe konuflmada bunu do¤ruluyordu: “O her zaman bu halk için mücadele etti. ‘Günün 24 saati bana az geliyor. Ben 24 saatin 4 saatini uyuyarak, 20 saatini de bu halka hizmet vermek için harc›yorum. Ancak bu da az geliyor. Keflke bir gün 24 saatten daha fazla olsayd›’ derdi. Orhan her zaman bar›fl ve kardefllik için çal›fl›yordu. Hiçbir zaman ‘ben’ kelimesini kullanmad›. Her zaman ‘halk›m’ dedi. Her zaman özgürlük için mücadele etti. Son cümlesine kadar bar›flta ›srarl› oldu. Bugün Mem û Zîn diyar›nda görkemli bir flekilde onu u¤urluyoruz. Bütün dostlar› önünde sayg›yla e¤iliyorum. Hepinizin bafl› sa¤olsun.” Kendi deyifliyle hayat›nda uyku d›fl›nda çok az “keflke”si olan Do¤an’›n en büyük arzusu, Kürt sorununun bar›flç›l yollarla çözümüydü. Nitekim Do¤ubeyaz›t’ta, bitiremedi¤i konuflmas›nda da halka, “size bar›fl› getiremedi¤im için üzgünüm, özür diliyorum” demiflti. Pink Floyd, Aynur, Aznavour Giysilerinin çizimini bile kendisi yapan, haz›r k›yafet almayan, evini ve ofisini büyük bir titizlikle dekore eden Do¤an, ayn› zamanda müzik tutkunuydu. Yerlilerden Münir Nureddin Selçuk ve Aynur Do¤an’a, ecnebilerden de Pink Floyd ve Charles Aznavour’a hayrand›. Hapisten ç›kt›ktan sonra Ankara’daki caz konserlerini kaç›rmamaya, Türk sanat müzi¤i dinlemek için en uygun mekânlar› bulmaya çal›fl›yordu. Müzik sevgisini çocuklar›na da afl›lam›fl, büyük k›z› Ayflegül’ün piyano, o¤lu Emre’nin kanun
Giysilerinin çizimini kendisi yapan, haz›r k›yafet almayan, evini ve ofisini büyük bir titizlikle dekore eden Do¤an, ayn› zamanda müzik tutkunuydu. Hapisten ç›kt›ktan sonra Ankara’daki caz konserlerini kaç›rmamaya, Türk sanat müzi¤i dinlemek için en uygun mekânlar› bulmaya çal›fl›yordu.
çalmas›na önayak olmufltu. Ölümünden k›sa bir süre önce de küçük k›z› Deniz’i flan dersine göndermeye niyetlenmiflti. Hapisten ç›kt›ktan sonra bir kediyi de dost edindi. Sabah›n köründe kedisi Rindik’le uyanan, muhabbet kuflu Ç›t›r’›n “aflk›m” sesiyle güne bafllayan Do¤an, arkas›nda binlerce öksüz b›rakt›. Kürt siyasetinin gördü¤ü en renkli, en tatl› siman›n kalbi uykusuzlu¤a, yorgunlu¤a, yo¤un tempoya ve ac›ya daha fazla dayanamad›. Oysa DTP’den ba¤›ms›z aday aday› olup da YSK taraf›ndan adayl›¤› engellenince, yak›n arkadafl› Prof. Dr. Mithat Sancar’a telefon etmifl ve “nas›l olsa art›k çok zaman›m olacak, bana Hukuk Fakültesi’nde bir yüksek lisans program› ayarla da bofl durmayay›m” demiflti! Bu kadar bilgi ve deneyimine ra¤men, ö¤renme çabas›ndan geri durmayan bir siyasetçi, sadece Kürtler içinde mi ender bulunur? Ayflegül anlat›yordu, LES (Lisansüstü E¤itim S›nav›) için çal›flacak, matematik ö¤renecekti. ‹ngilizcesini gelifltirmesi için de eylülde üç-dört ayl›¤›na ‹ngiltere’ye gidecekti. Yüksek lisans program›na kabul edilmesi için ‹ngilizce s›nav›na da girmesi gerekiyordu. Belki de programa kaydolduktan sonra, uyumak için bol bol zaman› olurdu! 29 Haziran’da sonsuz uykuya dald›ktan sonra kedisi Rindik bir daha okflanmak istemedi, Ç›t›r bir daha cazg›rl›k yapmad›. Ölümün kavuflturdu¤u Kürt aflk efsanesinin kahramanlar› Mem ve Zîn’in hemen yan›nda yatan Orhan Do¤an rahat uyusun diye… ‹rfan Aktan
Hapishanede yaflad›¤› ac›lardan söz etmeyen Orhan Do¤an’dan bu anlamda pek bir fley kalmad› geriye. Karakalem çal›flmalar›, k›z› Ayflegül’e yapt›¤› bir resim ve hapishane avlusunda gökyüzüne bakarak poz verdi¤i foto¤raflar d›fl›nda…
39
Herkes bir ezbere do¤uyor Bu sene eflcinsel onur yürüyüflü, geçmifltekilere göre çok daha genifl kat›l›ml› ve flenlikliydi. Valilik tafl koymad›, polis h›r ç›karmad›, ama yürüyüfle gösterdikleri “tolerans”a aldanmamal›: Eflcinsellere, travesti ve transseksüellere yönelik polis fliddeti giderek t›rman›yor, bu arada ‹stanbul valili¤i de Lambda‹stanbul’u kapatmak için elinden geleni ard›na koymuyor. Lambda‹stanbul üyelerine kulak veriyoruz... Eflcinsel onur haftas› nas›l geçti? Bawer Çak›r: 27 Haziran-1 Temmuz aras›nda Türkiye ve yurtd›fl›ndan birçok aktivistin kat›ld›¤›, önceki y›llardan çok daha genifl kapsaml› ve daha enternasyonal bir organizasyon oldu, forumlar, film gösterimleri gibi çeflitli etkinlikler yap›ld›. Son iki y›lda, Türkiye’de eflcinsel hareket büyük ivme kazand›. Türkiye LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) platformu oluflturuldu, çeflitli flehirlerde örgütlenmeler oldu. Onur haftas›n›n bu sene öne ç›kan sözü, meselesi neydi? ‹zlem Aybast›: Son zamanlarda travesti ve transseksüellere karfl› ciddi bir polis bask›s› var: Ev bask›nlar›, sokaklardan toplan›p gözalt›na almalar, biber gaz›yla sald›r›lar... Polis tam bir y›ld›rma politikas› sürdürüyor. Bunun yan›s›ra, Lambda‹stanbul’un kapat›lmak istenmesi davas› var. Temel olarak bunlar› ön plana ç›kartt›k, bir de tabii dayan›flma ruhunu, onur ruhunu... Aykut Atasay: Bu y›lki yürüyüfl eflcinsel hareketin genifl taban› oldu¤unu, di¤er STK’larla da iflbirli¤i içinde oldu¤unu kan›tlad›. Hem say›m›za, hem de kat›l›mc›lar›n profiline bakarsak, çok heterojen bir kat›l›m mevcuttu. Halk›n tepkisi de çok önemliydi. Mesela SkyTürk’teki program›nda Musa A¤ac›k “Lambda’n›n kapat›lmas› gündemde, ne düflünüyorsunuz?” diye halka sormufl, “kapat›lmas›n, destekliyoruz, eflcinsellerin yan›nday›z” demifl konufltu¤u insanlar. Yürüyüfl esnas›nda, camlardan ç›k›p “bravo” diyenler, alk›fllayanlar vard›. Polis bile “ne yap›yorsunuz?” demedi. Geçen
40
y›llarda, “yapmay›n çocuklar, elinize ne geçecek” diye yan›m›za gelip konuflurlard›. Bawer: Bugüne kadar yapt›¤›m›z en kalabal›k yürüyüfltü. Taksim Meydan›’nda toplanan kalabal›¤› gördü¤ümüzde hepimiz flok olduk. Yürümeye bafllad›¤›m›zda, insanlar yolda görüp, kafelerden kalk›p geldi ve bayra¤›n ucundan tuttu. Önceki y›llarda, insanlar kamusal alanda görünürlükten çekindiklerini, yürüyüfle kat›lamayacaklar›n› yaz›yordu eflcinsel forum sitelerinde. Bu sefer, birço¤u yürüyüflü görünce o heyecana dayanamay›p kat›ld›klar›n› yazd›. Açt›¤›n›z 25 metrelik gökkufla¤› bayra¤›n›n etkisi oldu yani...
Eflcinsel mücadelesine dahil olmak için eflcinsel olmaya gerek yok. Buzullar›n erimesine karfl› ç›kmak için buz kütlesi olman›za gerek olmad›¤› gibi.
Soldan sa¤a: Aykut Atasay, ‹zlem Aybast›, Bawer Çak›r
Foto¤raf: fiahan Nuho¤lu
EfiC‹NSEL ONUR HAFTASININ ARDINDAN
‹zlem: Eflcinsel hareketin sembolü alt› renkli gökkufla¤› bayra¤›. Lambda’n›n sekiz metreye alt›l›k bir bayra¤› var, o bile geçti¤imiz iki onur yürüyüflünde müthifl bir heyecan yarat›yordu. Belçika’dan 25 metrelik bayra¤›n gelece¤ini duydu¤umuzda ‹stiklâl’e s›¤ar m› diye tart›flt›k, hatta gidip ad›m ad›m ölçtük. Polis “kamusal düzeni bozmak”tan yürüyüflümüzü engeller mi diye de bir kayg›m›z vard›. Nihayetinde, her ihtimali bekleyerek ç›kt›k. O kalabal›¤› gören herkes küçük dilini yutttu. Polisin de olay› idrak edemedi¤ini düflünüyorum, çünkü bizim için bile flok ediciydi. Yurtd›fl›ndaki onur yürüyüfllerine kat›ld›n›z m› hiç? Aykut: Hay›r. Avrupa’yla k›yaslama yapmamak gerek, özellikle say› aç›s›ndan. Biz kazan›lan haklar ve mücadele aç›s›ndan 15-20 y›l gerideyiz. Biz burada bin kifli yürürken, Madrid’de bir milyon kifli yürüdü. Köln’de bir buçuk, iki milyon kifli yürüyor. Büyük flirketlerin, turizm acentalar›n›n burnunu soktu¤u bir durum da var tabii, çok büyük organizasyonlar bunlar. Ayr›ca, oralarda aç›k olan kifli say›s› çok fazla. Örne¤in ‹spanya, eflcinsel haklar›n›n en iyi uyguland›¤› ülke. ‹zlem: Heteroseksüellerle eflit haklara sahipler. Sadece evlilik hakk› aç›s›ndan de¤il, evlât edinme ve di¤er sosyal haklar anlam›nda da çok iyi durumdalar. Aykut: Buradaki s›çramay› gözard› etmemek gerek. Gelecek y›l Kad›köy’de miting yapmay› ciddi ciddi düflünüyoruz, yetmeyecek belki de Kad›köy. En büyük temennimiz, böyle yürüyüfllere ihtiyaç kalmamas›. Bawer: Yurtd›fl›ndaki etkinlikler ve yürüyüfller art›k tamamen haftasonu e¤lencesi. New York onur yürüyüflünde flirketler insanlara eflantiyon veriyor, sponsorlar var... Tamamen “mainstream” bir hadiseye dönüflmüfl durumda. New York’ta yaflayan bir arkadafl›m›z, “pride”a kat›lan gruplar aras›ndaki s›n›fsal farklar›n, politik tercihlerin yürüyüfle yans›d›¤›n› anlatm›flt›... Bawer: Amerika’da cumhuriyetçilerin politik olarak örgütlenen eflcinsellere karfl› tavr› çok korkunç. Hollanda’da da öyle, ciddi bir ›rkç›l›k var. “Ülkemize esmer insanlar gelmesin” diyen birçok Hollandal› eflcinsel, sa¤c› partilere oy veriyor. Türkiye’deki hareket flu anda politik olarak ken-
dini gelifltiriyor, zaten politik zeminden ç›k›p bugüne gelmifl bir hareket. Bu seneki yürüyüflü muhalif hareket de sahiplendi. Osman Kavala, Bask›n Oran, Ali Bayramo¤lu, fiahika Yüksel gibi isimlerin gelmesi, birçok STK’dan insan›n gelip bayra¤›n ucundan tutmas›, anarflistlerin, feministlerin, sosyalistlerin, vicdanî retçilerin kat›lmas› bu hareketin baflka yerlerle y›llard›r kurmaya çal›flt›¤› iliflkinin vücut bulmaya bafllad›¤›n› gösterdi. ‹zlem: Bir yandan da, demokratikleflme anlam›nda geriye do¤ru bir gidifl yaflan›yor. Muhalif hareketin eflcinsel harekete bu kadar sahip ç›kmas› biraz da bundan. Biz orada özgürlük mücadelesinin sesi olduk; gökkufla¤› bayra¤› sadece eflcinsellerin özgürleflmesi için de¤il, tüm ezilenlerin özgürleflmesi için aç›lan bayrak oldu. Anti-militarist sloganlar att›k, Bask›n Oran’› destekleyen sloganlar att›k, ›rkç›l›k karfl›t› sloganlar... 1 May›s’ta Taksim’e ç›k›fl polis taraf›ndan hunharca engellendi. Onur yürüyüflüne müsamaha gösterilmesine ne diyorsunuz? ‹zlem: Önümüzdeki y›l say›m›z›n daha fazla olaca¤›n› ve yürüyüflümüzün engellenece¤ini düflünüyorum. Bawer: Yürüyüfle müdahale edilmemesinin tek nedeni, kimsenin öyle bir kalabal›¤› beklememesi. Seneye polisin müdahalesiyle karfl›laflabiliriz. 6 A¤ustos 2006’daki Bursa olaylar›n› hat›rlay›n, isteyince yap›yorlar. fiunu da söyleyelim: Biz polisin her türlü müdahalesine psikoloji ve bilinç olarak haz›rd›k. Son iki y›lda hareketin kazand›¤› ivmeden bahsettiniz. Neler oldu bu dönemde? ‹zlem: Asl›nda, iki y›lla s›n›rlamamak gerekiyor. Befl y›ld›r Lambda’n›n bir mekân› var, etkinliklerimizi kendi mekân›m›zda yapmam›z çok önemli. Bu, ister istemez bir toparlanma getiriyor. Lambda’n›n eflcinsel ve biseksüeller aras›nda yapt›¤› bir anket çal›flmas› oldu, bu çal›flmay› kitaplaflt›rd›k. Sonra Lambda dan›flma hatt›n› oluflturduk. Bu da, bilinç yükseltme anlam›nda bir ad›m att›rd›. Kad›n toplant›lar› yapt›k. Aykut: Ayr›ca, travesti ve transseksüellerin Lambda’da örgütlenmelerini art›ran toplant›lar var. Taksim, Harbiye, fiiflli, Tarlabafl›’nda tek tek evler gezildi. Gac›lar›n (travesti ve transseksüellerin) kat›l›m›n› onur yürüyüflünde de gördük. En önemli geliflmeyse, dernekler ve kurumlararas› iletiflimi kuvvetlendiren LGBTT platformu oldu. Bu çat› alt›nda sekiz oluflum ve dernek var. Sizler nas›l iliflkilendiniz Lambda’yla? Bawer: 16 yafl›ma kadar yeryüzünde Bülent Ersoy, Zeki Müren ve benden baflka kimsenin eflcinsel olmad›¤›n› düflünüyordum. Bu çok klasik bir hikâye. ‹lk kez Taksim’e gelip benim d›fl›mdaki insanlar› gördü¤ümde çok heyecanlanm›flt›m. O zamanlar Lambda toplant›lar› Toplumsal Araflt›rmalar Vakf›’nda oluyordu. 1997’de o toplant›lara kat›ld›m. Nerelisin? Bawer: Bitlis. Ortaokula bafllad›¤›mda ‹stanbul’a geldim. Kabu¤u k›rmak, kendi
Eflcinselli¤imin annemle babam›n bana yaklafl›mlar›ndan kaynaklanm›fl olabilece¤ini düflünmüfltüm, bir gerekçe ar›yordum. Gerekçe araman›n ne kadar saçma oldu¤unu, eflcinselli¤in bir nedeni olmad›¤›n›, toplumsal bak›fl aç›lar›ndan kaynakl› bir sorunsallaflt›rma oldu¤unu fark ettim.
kendine bunu söyleyebilmek çok zor. Baflka eflcinseller oldu¤unu ö¤rendi¤imde inanamam›flt›m. Lambda toplant›lar›ndan nas›l haberdar olmufltun? Bawer: 17 yafl›ndayd›m, ‹stiklal Caddesi’nde birileriyle karfl›laflt›m, onlar›n pefline tak›ld›m, böyle bir yerden bahsettiler, adresi istedim. Bir ay boyunca toplant›lara gittim, ama daha sonra kendi homofobim yüzleflti¤im fleyle bar›flmam› engelledi, tekrar içime döndüm. Kafamda oturtamad›¤›m en büyük konu fluydu: Bir erkek beni bu halimle nas›l sevecek? Ben bir erkekken, penisim varken, vücudumda bu kadar k›l varken bir erkek beni niye sevsin? Bülent Ersoy ve Zeki Müren’i nas›l görüyordun? Bawer: Bülent Ersoy, cinsiyet de¤ifltirme operasyonu geçirmifl, kad›n olmufl biriydi. ‹deal bir fleydi benim için, kafamdaki alg›y› çok besliyordu: Bir erkekle birlikte olabilmek için müdahalelelere ihtiyaç vard›. Zeki Müren ise bu ülke için befl-alt› ad›m önde fikirlerle kendini varetmiflti. Toplumun bu iki figürü ba¤r›na bas›p “star” yaparken eflcinselleri karalamas›n› nas›l aç›kl›yorsunuz? Bawer: Kad›nlar› seven kad›nlar›n, erkekleri seven erkeklerin, bedeninden memnun olmayan insanlar›n oldu¤unu herkes biliyor. Ama konuflmuyorlar, zaten olay bu. Aykut: Bizde “bana dokunmayan y›lan bin y›l yaflas›n” anlay›fl› çok yayg›n. E¤lence sektöründeki eflcinseller televizyon kutusunun içindeler; onlar› ne sokakta görüp midem bulanacak, ne de evime gelecekler. O kutunun içindeler ve bana komik geliyor, beni e¤lendiriyorlar. Karikatür tipi de çok besliyor alg›y›. Eflcinsel erkek hali nas›ld›r? Bir gürültü oldu¤unda “ay!” diye 盤l›k atan, hisli, bir elini saks› tafl›r gibi tutup dolaflan biri... Bawer: Bülent Ersoy’un elini öpenlerin, ona diva diyenlerin hiçbiri Lambda’daki bir transseksüel arkadafl›m›z›n elini öpmez, ayn› muameleyi de yapmaz. Kendi homofobini keflfedip aflman nas›l oldu? Bawer: ‹lk kez bir gey bara gittim, kap›da benden para istediler. Ben orada geylerden para al›nmad›¤›n› biliyordum. “Niye benden para istiyorsunuz ki?” dedim. “Sen gey misin?” dediler, “evet” dedim. “Git sakallar›n› kes” dediler. Gey barda da o kal›plarla karfl›laflt›n yani... Bawer: Tabii, her yerde var. Mesela benim göbe¤im var, göbe¤imi içime çekerek dolaflt›¤›m› biliyorum. D›flar› ç›kmadan önce trafl oluyorsun, kremler sürüyorsun parlas›n diye, jöleler sürüyorsun. Bunun istenilen durum oldu¤unu sonra sonra fark ettim, benim televizyonlardaki o flark›c›lara benzememi istiyorlar. Heteroseksüeller için, özellikle kad›nlar için de böyle kal›plar var... Bawer: Ben o güzellik alg›s›yla yüzlefltim. Benim homofobimin di¤er bir yüzü de flu: Bu insanlar› efemine buluyordum, “ne bu kad›n gibi hareketler” diyerek yanlar›ndan uzaklafl›yor, onlar› itmeye bafll›yordum ha-
yat›mdan. Çok maskülen bir kad›n gördü¤ümde rahats›z oluyordum. “Queer teori”yle tan›flt›m, hayat›m de¤iflti. (gülüyor) ‹zlem: Queer demiyoruz! “Queer”e ne diyorsunuz? ‹zlem: Bir fley diyemiyoruz. Aykut: Akademik alanda “terso” dendi, ama pek içsellefltirilmedi. Bawer: “O biçim” deniyor, “ibne” olarak çevirmeye çal›flt›lar. Biz hâlâ gay’in “e” ile yaz›lmas› için u¤rafl›yoruz. “Gey” diye yazmak bural›laflt›r›yor. Aykut: “Gay” Bat› icad› yap›yor, özel isim muamelesi görüyor. ‹zlem: fiunun alt›n›n çizilmesi gerekiyor: Tek tip eflcinsel yoktur, eflcinsel say›s› kadar eflcinsel vard›r. Aykut: Her eflcinselden politik olmas›n› da beklememek lâz›m, bu yanl›fla çok s›k düflülüyor. ‹zlem: Eflcinsel özgürlükçü olmal›, homofobi karfl›t› olmal›, feminist olmal› gibi müthifl politik ö¤elerin do¤as› gere¤i eflcinsel bireylerde toplanmas› bekleniyor. Evlilik konusu için ne diyorsunuz? ‹zlem: Ben evlili¤e karfl›y›m. Evlilik, toplumsal cinsiyet anlam›nda kad›n ve erkek rol modelinin tekrar tekrar üretilmesi ve hiyerarflinin varolmas› için gerekli bir kurum. Nas›l baflka bir dünya mümkün diyorsak, baflka bir iliflki biçimi de mümkün. Ama, heteroseksüellerle eflit sosyal haklara gelmek istiyorsak, evlenmek de bunlardan biri. Ben istemiyorum, ama bir eflcinsel istiyorsa evlenmelidir. Süreç içinde, belki evlilik kurumu y›k›lacakt›r. Ama bunun yükümlülü¤ünü eflcinsellere y›kmak do¤ru de¤il. Eflcinseli do¤as› gere¤i muhalif, politik, varoluflunu sorgulayan insan olarak görmemek gerek. Bir eflcinsel homofobik bir tav›r gösterdi¤inde “nas›l yani!” diye bak›labiliyor. Eflcinseller de bu hayatta yafl›yor, sorgulamazsan homofobik olursun. Bawer: Herkes bir ezbere do¤uyor: Eflcinsel, Türk, Kürt, erkek, kad›n, herkese ezenezilen iliflkisi ö¤retiliyor. Her zaman neyi gördük: Sinirlenen Kadir ‹nan›r, Türkan fioray’a tokat atabilir, hakk›d›r. Eflcinsel de iliflki kurdu¤unda bu bilgiyle iliflkileniyor, kendisini Kadir ‹nan›r’›n ya da Türkan fioray’›n yerine koyuyor. Efemineysen Türkan fioray oluyorsun, geriye kalan da Kadir ‹nan›r oluyor. Her Kürt, Kürt mücadelesinin içinde mi? Aykut: Olmal› m›? Bawer: Keflke olsa! Her hakk› yenen, insan haklar› savuncusu mu oluyor? Baz›lar›m›z flansl›, Lambda’n›n kap›s›ndan içeri girebildi. O kap›dan içeri girince neler de¤iflti? Bawer: Ben Lambda’n›n kap›s›ndan içeri girmeden önce de politik okumalar yapan, Türkiye’deki muhalif hareketin içinde yer alm›fl, hak mücadelesini az çok bilen biriydim. Oralarda art›k varolamamam›n nedeni, nerede eflcinsel oldu¤umu söylesem “h›››rrr” sesleri duymamd›. Lambda’dan içeri girmemi tetikleyense iflyerinde gördü¤üm fliddet ve tacizdi. 2004 y›l›yd›, kendimi Lambda’ya att›m ve flansl›yd›m ki, o dönem Lambda’da aç›lma toplant›lar› yap›l›yordu. Lambda’ya çekinerek, s›k›larak gelen birçok insan bir süre sonra çeflitli sorumluluklar almaya, gönüllü çal›flmaya bafll›yor. Lambda’da hiyerarfli yok, herkesin söz üretebilece¤i bir alan var. Hepimiz bir komisyona girip çal›flmaya bafllad›k.
41
Ailene aç›ld›n m›? Bawer: Ailem beni eylemlerde gördü, konuflmuyoruz. Annem YouTube’daki onur haftas› videosunu izledi, foto¤raf›m› gördü, “çok güzel ç›km›fls›n!” dedi. Ben kardeflime aç›ld›m, a¤lad›, “flaka yapt›m” dedim sonra. ‹lk aç›lma deneyimimde arkas›nda durabilece¤im argüman›m yoktu. Bana “sap›ks›n sen” dendi¤inde, “tamam, sap›¤›m, özür dilerim, hemen tedavi olay›m” derdim. Ama flimdi, yaflad›¤›m gerçekli¤in arkas›nda durabilecek gücüm var. 17 yafl›ndayd›m, babam önüme bir mektup ve b›çak koydu. Birisi bizim evimize bir mektup yollam›fl, “o¤lun böyle böyle” diye. Babam “bu gerçekse bu ifli halledelim” dedi. Ben de “o b›ça¤› bana saplayaca¤›na inanm›yorum” dedim, blöfünü bafltan gördüm. Aykut: Benim Lambda’yla tan›flmam, içime sinmeyen bir buluflmayla oldu. 22 yafl›mdayken, Türkiye’de ilk ve son kez yap›lan eflcinsel film festivali Out‹stanbul’a Efe Peker’le yapt›¤›m “Do¤ru Yer” adl› 48 dakikal›k filmim kabul edildi. Festivalde gösterilen tek yerli filmdi. Bunun üzerinden de festivalin baya¤› reklam› yap›ld›; festivali düzenleyenler afifle olmak istemiyorlard› ve beni medyan›n önüne yem gibi sundular. Festivalin yap›ld›¤› ay boyunca on gazeteye, alt› televizyona falan konufltum. Ve daha henüz sadece befl ay önce bir erkekle öpüflmüfltüm, o kadar tazeyim! Bilkent’te siyaset bilimi okudum, cinsiyet politikalar›yla, cinsel kimlikle ilgili az çok fikir sahibiydim, ama eflcinsellik üzerine çok da kafa patlatm›fl biri de¤ildim. Akl›m fikrim sinemayd›. Sinema master’› yaparken politize oldum. Siyaset bilimi okurken Marx ve Foucault okutmad›lar, sinema master’› yaparken bunlar› okudum. “Do¤ru Yer”in festivalde gösterilmesinden önce, festivali düzenleyenlerle tan›flt›m, “Lambda‹stanbul diye bir dernek var, onlardan destek alal›m” dediler. Aya¤›m›zda parmak aras› terlikler, c›b›d›k c›b›d›k gittik Lambda’ya. Ben tabii hiçbir fley bilmedi¤im için sesimi solu¤umu ç›kartmadan oturdum. Erkeklerden hoflland›¤›n› farketmen nas›l oldu? Aykut: ‹lkokulda erkeklerle çok flörtözdüm. Dudak duda¤a, seviflmeye ramak kala çekerdim kendimi, âfl›k ederdim kendime, erkekleri oynat›rd›m parma¤›mda, koklat›rd›m, kaçard›m. Bundan keyif al›yordum, ama ismini koymuyordum. Ne zaman erkeklerle yaflad›¤›m yak›n iliflki isimlendirilmeye çal›fl›lsa, hemen itiraz edip iliflkimi bitiriyordum. Üniversitede ilk tan›flt›¤›m insan eflcinseldi ve benden çok hofllanm›flt›, benim kaza¤›m› giydi, aylarca kaza¤a dokunamad›m. Böyle de bir homofobi vard›. Hem eflcinselli¤e, hem kad›ns› harekete dayanam›yordum, kendime küsüyordum, yaflad›¤›m iliflkiyi lanetliyordum. Her mastürbasyon sonras›, “Allah›m bu geçecek” gibi bir duygum vard›. O dönem kad›nlarla iliflkin oluyor muydu? Aykut: Biseksüeldim, k›zlar› da arzuluyordum, erkekleri de. Ama erkekleri arzulad›¤›m› minumum düzeyde belli etmeye çal›fl›yordum. Üniversite üçüncü s›n›fta da bir k›za deli gibi âfl›k oldum, avucumun içi terliyordu. Ama herhalde vajina fobim oldu¤u için, bir k›z›n külodunu hiç ç›kartmad›m seviflirken. Daha sonra sinemada master yapmaya bafllad›¤›mda bir ödevim vard›,
42
“medyada en çok ayr›mc›l›¤a u¤rad›¤›n› düflündü¤ünüz grup kimdir” konusunda. En çok travesti ve transseksüeller oldu¤unu düflündüm. Medya taramas› yapmak için de Lambda’ya gidip gelmeye bafllad›m. Bir erkekle birlikte olduktan sonra k›zlara olan ilgim azald›, minimuma indi. fiu anda da bir k›zla beraber olabilirim belki. Bu, beyindeki duvarlar› k›rmakla alâkal›. Gey barlar›n falan varl›¤›n› da o film festivali sayesinde ö¤rendim. Ondan dört-befl ay sonra da flu anda iki buçuk y›ld›r birlikte oldu¤um sevgilimle tan›flt›m. Travesti ve transseksüellerin temsiliyle ilgili de bir belgesel çektim. O dönem gac›larla tan›flt›m. 18 dakikal›k “Travesti Terörü” filmi ç›kt› ortaya. Onur haftas›n› da dört-befl kiflilik bir ekiple görüntüledik. Sen Lambda’ya nas›l geldin? ‹zlem: 2003’te Lambda’ya geldim. Onun öncesinde bir kad›n sevgilim oldu. Sevgilim benden daha homofobikti, bu nedenle ayr›ld›k. Ondan sonra, aflk ac›m› yaflarken eflcinsel kimli¤imi sorgulad›m. ‹ki-üç ay çok kötü hissettim kendimi. O zamana kadar kendini heteroseksüel olarak adland›r›yorsun, erkeklerden hofllanan birisin ve bir anda bir kad›ndan hofllan›yorsun. Geçmiflime bakt›¤›mda, her zaman kad›nlarla aflk iliflkisi yaflad›¤›m› farkettim, ama adland›rmadan. Kad›nlarla yak›nl›klar›m “yak›n arkadafl›z” üzerinden gelifliyordu. Bu, karfl› taraf için de geçerli; zaten ben kendime aç›ld›ktan sonra, bir sürü insan› da açt›m. Benim de bir kimlik bunal›m› dönemim oldu, “flimdi ben neyim” diye. ‹ster istemez, bir kad›ndan hofllan›yor olman› sorunlu bir durum olarak kodluyorsun. Daha sonra !F ‹stanbul’da, “gökkufla¤› filmleri” bölümünde “Bal›k Haf›zas›” adl› bir film izledim. Heteroseksüelli¤in, lezbiyenli¤in çok güzel ifllendi¤i bir filmdi. Festival kapsam›nda bir gökkufla¤› partisi oldu, sponsorlar aras›nda Lambda‹stanbul da vard›. O partiye gitmeye karar verdim, acayip heyecanl›yd›m. Bir erkek arkadafl›mla gittim. Parti mekân›ndaki kalabal›¤a inanamad›m, bu insanlar›n hepsi eflcinsel mi diye... K›z arkadafl›ma da aç›lmam›z gerekti¤ini söylüyordum, tuvaletlerde sevifliyorduk, gizli sakl›... Ben Bilgi Üniversitesi’nde okuyorum. Bir gün Bilgi Üniversitesi’nin sayfas›nda bir duyuru gördüm: “Türkiye’de cinsel kimlikleri anlama sempozyumu yap›lacakt›r. Bu sempozyumda yard›mc› olmak isteyen arkadafllar flu
Biseksüelli¤e heteroseksüeller kadar eflcinseller de tepkili. “Eflcinsel kendi cinsini sever, nas›l olur da heteroseksüel bir iliflki yaflars›n” deniyor. Eflcinselli¤e ihanet gibi alg›lan›yor. Eflcinseller heteroseksüeller taraf›ndan ötekilefltiriliyor, biseksüellik de eflcinselli¤in ötekisi. Onu ötekilefltirerek kendi varoluflunu sa¤lamlaflt›rmak istiyorsun.
numaray› aras›n” diye. Sayfada bir de Lambda‹stanbul’un logosu vard›. ‹kinci kere Lambda karfl›ma ç›km›fl oldu. Bu Lambda da neyin nesiymifl diye Google’dan aratt›m. Lambda’n›n sayfas›nda, “Sal› Ziyaretleri” adl› eflcinsel bir karakterin oldu¤u bir tiyatro oyununa topluca gidilece¤inin duyurusunu gördüm. Lambda’ya gittim bilet almak için. Lambda’ya giderken kafanda çok marjinallefltiriyorsun durumu. Kafanda eflcinsellik de marjinal bir fley zaten. Biraz heyecanl›yd›m, ama kap›y› çald›m, “ne olursa olsun” diye girdim içeri. Süreç içerisinde, eflcinselli¤in sorunlu bir fley olmad›¤›n› anlatt› insanlar. Mesela, eflcinselli¤imin annemle babam›n bana yaklafl›mlar›ndan kaynaklanm›fl olabilece¤ini düflünmüfltüm, bir gerekçe ar›yordum. Gerekçe araman›n ne kadar saçma oldu¤unu, eflcinselli¤in bir nedeni olmad›¤›n›, toplumsal bak›fl aç›lar›ndan kaynakl› bir sorunsallaflt›rma oldu¤unu fark ettim. Bilgi Üniversitesi’ndeki LGBTT kulübü o zaman var m›yd›? ‹zlem: Hay›r, kulübü kuranlardan biriyim zaten. Okul, eflcinselli¤in hiç konuflulmad›¤›, sansürlendi¤i bir yer. Biz de öncelikle bunu görünür k›lmak için kulübü kurduk, amac›m›za da fazlas›yla ulaflt›k. Kulüp kurulduktan sonra, gazetelerde “böyle fley mi olur!” yolunda haberlerin ç›kt›¤›n› hat›rl›yoruz... ‹zlem: Bilgi Üniversitesi’nin “rahat›z”, “farkl›y›z” imaj›n› yaratmak için kulübün kurulmas›na izin verdi¤ini düflünüyorum; öyle gözükmek gibi bir dertleri var. Bilkent rektörüne sormufllar, “oylamaya sunard›k” demifl. Oylama, az›nl›k haklar›n› tüketen, ço¤unlu¤un bak›fl aç›s›na alk›fl tutan bir fley. Bilgi Üniversitesi “biz ne kadar liberaliz, ne kadar demokrat›z” diye kendini göstermek istedi¤i için bizi kulland› asl›nda, çünkü gerçekte öyle de¤il, kuklas› olduk okulun. D›flar›ya, Avrupa’ya, Amerika’ya karfl› “biz böyle bir kulüp kurduk” imaj› yaratt›lar. Ama di¤er yandan, etkinlik yapmam›za izin vermediler. Film gösterimleri yapmak istedik, izin vermedikleri için yapamad›k. Gerekçesi de “bas›nda çok görünür oldunuz, bu tehlikeli bir fley”. Sonra a¤›zlar›ndan baklay› ç›kartt›lar: “ÖSS tercihleri yaklafl›yor, okulu tercih eden etsin, siz sonra etkinliklerinizi yap›n.” Bu çok çirkin bir fley. Ama aç›kças›, karfl›m›za da almak istemedik okulu. Önümüzdeki y›l böyle fleylerin yaflanmas›na izin vermeyece¤iz. Eflcinsel örgütlenmelerde kad›n ve erkekler aras›nda hiyerarfli oluyor mu? ‹zlem: Genelde Lambda’n›n kap›s›ndan giren kad›nlar›n kendilerini Lambdal› hissedebilmek için çal›flmalar› gerekiyor. Ama erkekler, hemen kendilerini Lambdal› hissedebiliyorlar. Bu, toplumsal pratikten beslenen bir fley. Bawer: Eflcinsel erkekler de erkek. Hareket içindeki varl›klar›n› bir lütuf olarak görebiliyorlar. Ama bir kad›n, o hareketin bir parças› oldu¤unu
Hareketimizin Bask›n Oran’la yollar›n›n kesiflti¤i an, Eryaman olaylar› üzerine Ankara’da yürütülen davayd›. Henüz ortada ne seçim hadisesi ne Bask›n Oran’›n adayl›¤› vard›. O olaylar› duyurunca Bask›n Oran mail atarak davaya gelece¤ini, herkesi de oraya bekledi¤ini söylemiflti. Ama sadece o geldi. Geldi¤inde, “niye kimse yok, bir tek ben mi geldim?” demiflti. Bask›n Oran her zaman flu anda söylediklerini söylüyordu. Kap›s›na gidip bunlar› da söyle diye rica etti¤imiz biri de¤il, kendisi söylüyor.
gayet e¤itimli bir sürü insan homofobik; bu, feministler için de, solcular için de geçerli. Bu aç›dan ÖDP farkl› denebilir mi? Bawer: ÖDP’nin yaklafl›m› sepette her fley olsun gibiydi. Türkiye’de herkes bir sürü güzel laf ediyor. Ama LGBTT bireyler için uygulama önemli. Eflcinsel haklar› diyorsan›z, ama kendi bulundu¤unuz grupta eflcinsellere yer açm›yorsan›z, bence o cümleleri kurman›n da anlam› kalm›yor. ‹zlem: Örgütlenmede somut tav›r almak çok önemli. Bir örnek vereyim: Tekyön diye bir gey bar var, Lambdal› erkeklerin de gitti¤i bir yer. Geçenlerde polis taraf›ndan bas›ld›. ‹nsanlar sille tokat dövülerek at›ld›. O olaydan sonra, Lambda’ya gelen, onur yürüyüflüne kat›lan insanlar oldu. Aykut: Çünkü tepkimizi ortaya koyduk. Tekyön’deki bask›n nas›l oldu? Bawer: Saat iki civar›yd›, içeriye polis girdi. Hande Yener’in “Kibir” flark›s› çal›yordu. “Polislere yard›mc› olun” gibi bir uyar› geldi. ‹çerisi çok s›cakt›, kimse kimlik de sormuyordu, d›flar›ya ç›kt›k. ‹çeride hâlâ bir sürü insan var, sonra biz kap›da dururken, birden insanlar d›flar›ya ç›kmaya bafllad›. Ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken polisin ba¤›r›p ça¤›rd›¤›n› duyduk. D›flar› ç›kanlar polisin insanlar› tartaklad›¤›n›, biber gaz› gösterdi¤ini söylediler. Resmî k›yafetli, say›ca kalabal›k bir polis grubuydu. Ruhsat kontrolü gibi de¤il, basmaya gelmifller belli ki. ‹nsanlar daha sonra alk›fllamaya bafllad›. Polis “da¤›lacak m›s›n›z, yoksa biz mi sizi da¤›tal›m!” diyerek insanlar›n üzerine yürümeye bafllad›. Tarlabafl›’na, ‹stiklâl’e do¤ru kovalad›lar. Biz daha ne oldu¤unu anlayamadan, ‹stiklâl’den özellikle efemine geyleri ve travestileri toplamaya bafllad›lar. Tekyön nas›l bir kulüp? Bawer: Benim bildi¤im, sekiz y›ld›r var. Mekân›n tutulmas›yla hareketin evrilmesi çok paralel. Eflcinsel erkeklere hizmet ediyor; efemine bulunanlar, travestiler, kad›nlar içeriye al›nm›yor. “Erkek” bir yer asl›nda. Kimi partner bulmaya, kimi hayat›n›n aflk›n› aramaya gidiyor. Müzik var, dans ediliyor, e¤leniliyor. Her sosyal s›n›ftan insan›n çok rahat etti¤i bir yer. ‹flçi eflcinsel de geliyor, flirket müdürü de, akademisyeni de... Hakikaten s›n›fsal ayr›m› k›ran bir yer. Popülerli¤inin bir nedeni de bu. Oryantalist Avrupal›lar için ideal bir yer, çünkü k›ll›, esmer tenli erkekler var. Aykut: Ne kadar cinsiyetçi oldu¤unu da ekleyelim, kap›daki erkeklerin feminen buldu¤u geylerin giremedi¤i bir yer. Onlar›n tarifiyle “z›r›l”lar giremiyor. Z›r›l ne demek? Aykut: ‹nce sesli, eller kollar havada konuflan, sesi k›r›lan... Nas›l müzikler çal›yor? Bawer: Hande Yener’den tut, Ajda, Demet Akal›n... Yabanc› da çal›yor, ama Türkçe a¤›rl›kl›. Tekyön bask›n›n›n yeni polis yasas›yla iliflkisi var m› sizce? Aykut: Hep yap›yorlard› asl›nda, flimdi meflrulaflt›, gövde gösterisi fleklinde yap›yorlar. Eskiden, “hüviyetini göster, evime giremezsin” deme hakk›n vard›, flimdi o
hakk›n yok. Pat diye evine girebilir, arama yapabilir. Bawer: Bu fliddet polislere özgü de de¤il. TAYAD’l› bildiri da¤›tan ö¤rencilere sald›ran insanlar nereden güç al›yor? Faflizm ve milliyetçilikten. Adapazar›’nda Ahmet Kaya tiflörtü giyen gençlere sald›ranlar da ayn› zihniyete sahip. Türkiye’de sald›rganlar›n argüman› çok. Hak mücadelesi veren, varolmaya çal›flan insanlar›n argüman› ifllemiyor. Türkiye, faflizm için ideal bir yer. Polis yasas›ndan sadece polisler mi yararlanacak? Birisi beni sokakta dövecek, polise eflcinsel oldu¤umu söyleyecek. Aykut: Ankara Eryaman’da, elli kiflinin travesti ve transseksüelleri dövmesine göz yumdular. Müdahale etmediler. Bawer: Bursa’da, izinli yürüyüfl yapmak isteyen bizleri korumalar› gerekirken, sald›ranlara göz yumdular. Türkiye bir polis devleti, herkes polis art›k. Zaten ’80 sonras› yarat›lan hadise de bu de¤il mi? Birbirini ihbar et vatandafl! Vatan için kurflun s›kanla muhbirlik eden aras›nda ne fark var? Bask›n Oran’›n seçim kampanyas›nda eflcinsel, travesti ve transseksüellerin haklar›ndan söz etmesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Bawer: Bizim hareketimizin Bask›n Oran’la yollar›n›n kesiflti¤i an, Eryaman olaylar› üzerine Ankara’da yürütülen davayd›. Henüz ortada ne seçim hadisesi ne Bask›n Oran’›n adayl›¤› vard›. Eryaman olaylar›n› duyurdu¤umuzda, Bask›n Oran mail grubumuza mail atarak davaya gelece¤ini, herkesi de oraya bekledi¤ini söylemiflti. Ama sadece o geldi. Geldi¤inde, “niye kimse yok, bir tek ben mi geldim?” demiflti. O davaya gelmesi, iliflkimizin ilk vücut buldu¤u and›. Biz zaten Bask›n Oran’› Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan yazd›klar›ndan, yapt›klar›ndan dolay› takip ediyorduk. Ortak aday hadisesi netleflti¤inde çok sevindik. Bask›n Oran’›n aday olmas› bizim için çok önemli, çünkü Bask›n Oran her yerde, her zaman flu anda söylediklerini söylüyordu. Konuflmalar›nda eflcinsel, travesti ve transseksüel haklar›ndan bahsetmesi, tabii ki bizim için çok heyecan verici. Bizim kap›s›na gidip de bunlar› da söyle diye rica etti¤imiz biri de¤il, kendisi söylüyor. Onur yürüyüflüne Bask›n Oran’›n gelmesini çok istemifltik, gelece¤inden emindik de. Lambda’n›n web sitesinden Bask›n Oran’› destekledi¤imizi duyurduk. Lambda’da sadece eflcinsellerin haklar›na yönelik politika üretmiyoruz. Militarizme, cinsiyetçili¤e, Kürt sorununa, toplumdaki fliddete dair de argümanlar üreten bir grubuz. Bask›n Oran da bizim söyledi¤imiz fleyleri söylüyor. Eflcinsel mücadelesine dahil olmak için eflcinsel olmaya gerek yok. Buzullar›n erimesine karfl› ç›kman›z için buz kütlesi olman›za gerek olmad›¤› gibi. Bask›n Oran’›n söyledi¤i de böyle bir fley: Kürt sorununu Türkler sahiplenmeli, kad›nlar›n sorunlar›n› erkekler de sahiplenmeli... Bask›n Oran’›n Meclis’te varolmas› fikri bile çok heyecan verici. Di¤er ba¤›ms›z adaylar için ne diyorsunuz? Bawer: Üçüncü bölgenin ba¤›ms›z aday› Sabahat Tuncel’i de, Ufuk Uras’› da destekliyoruz. Meclis’in ezberinin bozulmaya ihtiyac› varsa, bunu ba¤›ms›z adaylar yapacakt›r. Biz zaten bu toplumun ezberini bir flekilde bozdu¤umuzu düflünüyoruz.
Söylefli: Ayflegül O¤uz - Merve Erol
kendine ve baflkalar›na hissettirebilmek ad›na ciddi emek harcamak zorunda kal›yor. ‹ki kad›n›n beraberli¤i, iki erke¤inkinden daha rahat kabul görüyor mu toplumda? Bawer: Kad›nlar›n birliktelikleri de çok sert tepkilerle karfl›laflabiliyor. Bir kad›n› sevdi¤i için fliddet gören, öldürülen bir sürü kad›n var. Heteroseksüel erke¤in öyle bir fantezisi var, ama bu fantezinin bir yerinde erkek de araya girmek istiyor. Birçok porno filmde öyle de¤il mi, iki kad›n sevifliyor, erkek onlar› izliyor, sonra da kat›l›yor. Erkek, iki kad›n aras›nda ona yer olmad›¤›n› anlad›¤›nda, çok faflizan tepkiler verebiliyor. Aykut: Bir de bifobi var, biseksüellik bir tür dönmelik, evrimini tamamlamam›fl eflcinsellik gibi görülüyor. Biseksüelli¤e heteroseksüeller kadar eflcinseller de tepkili. “Eflcinsel dedi¤in kendi cinsini sever, nas›l olur da heteroseksüel bir iliflki yaflars›n” deniyor. Eflcinselli¤e ihanet gibi alg›lan›yor. ‹zlem: Eflcinselli¤in kutsallaflt›r›lmas› durumu var. Eflcinseller heteroseksüeller taraf›ndan ötekilefltiriliyor, biseksüellik de eflcinselli¤in ötekisi. Onu ötekilefltirerek kendi varoluflunu sa¤lamlaflt›rmak istiyorsun, asl›nda olay›n özü bu. Eflcinsellerin ve biseksüellerin sorunlar› anketi yapt›¤›m›zda, büyük bir yüzdeyle “biseksüellik karars›zl›kt›r ve doyumsuzluktur” tarifi ç›km›flt›. Bu, camiada bifobinin ne kadar yayg›n oldu¤unu gösterdi. Ben Lambda’ya gelip biseksüel oldu¤umu söyledi¤imde, “biseksüel, üçseksüel, beflseksüel” diye espri yap›lm›flt›. Olay›n göbe¤inde bunlar yaflan›yor. Aykut: Heteroseksüel biseksüele özenirken, eflcinsel biseksüele k›z›yor. ‹zlem: Bu arada, biseksüellikle ilgili hareket de evriliyor. Lambda’da flöyle konuflmalar geçiyordu vaktiyle: “Siz biseksüelsiniz ama, sizin eflcinsel taraf›n›z eziliyor, dolay›s›yla bu harekette eflcinsel taraf›n›zla olmal›s›n›z, dolay›s›yla bu bir eflcinsel harekettir”. Ben de, “ben eflcinsel de¤ilim, benim heteroseksüel yönümü görmezden gelemezsin” diyordum. Bu konuda çok tart›flma oldu. Bu yüzden de LGBTT’ye evrildik, art›k eflcinsel kelimesini kullanm›yoruz. Queer teoride elefltirdi¤im de bu: Heteroseksizme direnç koymaktan ç›kma bir hareket, dolay›s›yla kendi alt kimliklerini görmezden geliyor. Zorunlu heteroseksüelli¤e karfl› direnç oluflturmak için eflcinsellik diye bir kelime koymufl, biseksüelleri d›fll›yor, travesti ve transseksüelleri d›fll›yor. Feminizm, Yefliller, eflcinsel hareket, hepsi Bat›’da ‘60’larda ortaya ç›kan ya da yükselifle geçen spesifik mücadele alanlar›. Ayn› zamanda, genel olarak, sadece kendi meselelerine dönük de¤iller. Fakat Türkiye’de ‘80 öncesi sol harekette bu muhalefetten bahis yoktu. Bugün de hâlâ sol örgütlerin içinde bu konular tart›fl›lm›yor ve bu hareketlerle solun iliflkisi çok zay›f... ‹zlem: Feminist örgütlerin içinde homofobi ne kadar sorgulan›yor ki? Muhalif hareketler homofobilerinden, bifobilerinden, transfobilerinden ar›nm›flt›r diye bir fley yok. Homofobinin e¤itimle de ilgisi yok,
43
1964’TE fi‹KE YAPTI⁄I ‹Ç‹N KÜME DÜfiEN KASIMPAfiASPOR, AKP H‹MMET‹YLE YEN‹DEN B‹R‹NC‹ L‹G’DE
Tayyip Erdo¤an, allahuekber Takvimler 23 May›s 1964’ü gösterirken Türk futbol tarihinin kay›tlara geçen ilk flikeli maç› Karfl›yaka-Kas›mpafla aras›nda oynan›yordu. Maçtan iki gün sonra Kas›mpaflal› futbolcular›n Karfl›yaka’dan para ald›¤› ortaya ç›k›nca, Kas›mpafla mahalli lige düflürüldü. O günden sonra belini do¤rultamayan mavi-beyazl›lar, 2002’de AKP’nin iktidara gelip kulübün eski futbolcusu Tayyip Erdo¤an’›n baflbakan, eski baflkan› Mehmet Ali fiahin’in de spordan sorumlu devlet bakan› olmas›yla önlenemez yükselifllerine bafllad›. ‹ktidar›n yan›s›ra ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi de kendi bünyesindeki futbol tak›m›na göstermedi¤i ilgiyi Kas›mpafla’ya gösterip belediye bütçesinden trilyonlar aktar›yor, ‹stanbullulara ait arsalar› otopark olarak kulübe veriyor. Jet h›z›yla Süper Lig’e ç›kan Kas›mpafla, televizyon geliri olmamas›na ra¤men dört büyüklerden sonra en çok gelire sahip olan kulüp. AKP’nin Kas›mpafla aflk› karfl›l›ks›z de¤il. Kapal› tribünde her maçtan önce Tayyip Erdo¤an’›n devasa posterini açan Kas›mpafla taraftarlar›n›n en meflhur tezahürat› flu: “Tayyip Erdo¤an, allahuekber.”
44
1
921’de kurulan ve daha çok güreflteki baflar›lar›yla dikkat çeken Kas›mpaflaspor’un futbol tak›m›, Türk spor tarihinin kay›tlara geçen ilk flikesinin baflrolündedir. 1963-64 sezonunun son iki haftas›na girildi¤inde Kas›mpaflaspor ve Beyo¤luspor’un ligden düflmesi kesinleflirken, düflecek üçüncü tak›m›n hangisi olaca¤› merakla bekleniyordu. Hacettepe, Beykoz, Karfl›yaka ve ‹zmirspor aras›ndaki kümede kalma mücadelesinin dü¤ümünü çözecek maç, 23 May›s 1964’te ‹zmir’de Karfl›yaka Kas›mpafla aras›nda oynan›r. Maç› 4-0 kazanan Karfl›yaka ligde kal›rken, Beykoz küme düfler. ‹ki gün sonra gazetelerde Kas›mpaflal› futbolcu Ali’nin “Maçtan sonra Karfl›yakal›lar›n gönderdi¤i 18 bin lira futbolcular aras›nda pay edildi” itiraf› “fiike ve skandal” manfletiyle yay›mlan›r. ‹ddialara göre, Kas›mpafla’n›n ‹talyan teknik direktörü Renato Vignoli de, hem 2000 lira alm›fl, hem de kendisine bir di¤er ‹zmir tak›m› Altay’›n hocal›¤› vaat edilmifltir. Ayn› günün Milliyet gazetesindeki bir haberde ise “küme düflen Beykozspor için Hisarl› a¤l›yor, Kuzguncuklu a¤l›yor, Üsküdarl› a¤l›yor” yazar. Bu ne fleref? Ertesi gün Kas›mpaflaspor yönetimi “flikeden kulüp yönetiminin hiçbir flekilde haberi yoktur” aç›klamas› yap›p yaz›l› itiraflar›n› ald›¤› alt› futbolcusu ve teknik direktör Vignoli’yi federasyon ve savc›l›¤a flikâyet eder. Karfl›yaka’dan yap›lan ve “iddialar ortal›¤› buland›rmak için ortaya at›lm›flt›r” denilen aç›klamada “Kulübümüzün flike olay›yla en küçük bir ilgisi dahi bulunmamaktad›r. Ka-
Beyo¤lu belediye baflkan›yken Taksim’de befl dönümlük bir arsay› Kas›mpaflaspor’a otopark olarak veren Kadir Topbafl, büyükflehir belediye baflkan› olunca, mavi-beyazl›lara belediye bütçesinden 11 trilyon harcayarak tesis yapt›rd›.
s›mpafla da, Karfl›yaka da flerefli kulüplerdir. Futbolcular› da flerefli insanlard›r. fierefleri ile dö¤üfltüler, flerefleri ile öldüler, flerefleri ile gâzi oldular” denilir. Ayn› hafta, Kas›mpafla yedi futbolcusu hakk›nda daha flikâyette bulunur. Bu arada, flikeye kar›flan iki kulübün maçlar›n›n birkaç y›l süreyle kulüplerin en önemli gelir kaynaklar›ndan biri olan Spor Toto’dan ç›kar›lmas› gündeme gelir. fiike olay›n›n ard›ndan Bursal› bir Spor Toto ifltirakçisi de Kas›mpaflaspor yüzünden sürprizli kuponunda 13’ü kaç›rd›¤› gerekçesiyle suç duyurusunda bulunur. Ligin son haftas›nda kendi sahas›nda Feriköy’le oynayan Kas›mpafla, maça ancak yedek kadrosunda kalan dokuz futbolcuyla ç›kabilir. Kas›mpaflal› taraftarlar “Namuslu tak›m istiyoruz”, “Sahtekârlar kahrolsun”, “fiikeciler Kas›mpaflal› olamaz” yaz›l› pankartlar aç›p kulüp yönetimini protesto ederler. Esnaf, ad› flikeye kar›flan futbolculara mal satmama karar› al›r, baz› futbolcular sokakta h›rpalan›r. fiike olay›na futbol kamuoyundan gelen tepkiler büyüyüp kulüplerin kapanmas› gündeme gelince, ‹zmir bas›n› da karfl› ata¤a geçer. Olay aflikâr oldu¤u için Kas›mpaflal› futbolculara para verildi¤i inkâr edilmez, ama paray› yöneticilerin de¤il, bir taraftar›n verdi¤i yaz›l›p bu münferit hareketten kulübün sorumlu tutulamayaca¤› savunulur. ‹smet ‹nönü hükümeti de olaya sert tepki gösterir, devlet bakan› Malik Yolaç flimdilerde örne¤ini göremedi¤imiz bir cesaretle olay›n üzerine gider ve her iki kulübün de kapat›lmas›nda ›srarc› olur. Federasyon dörde karfl› bir oyla, iki tak›m›n da bir alt kümeye düflürülmesine karar verir. Kas›mpafla, 2. Lig’e düflmesi önceden kesinleflti¤i için mahallî lige, Karfl›yaka 2. Lig’e düflürülür. Karfl›yaka iki y›l sonra
mahkeme karar›yla birinci lige dönecek, Kas›mpafla ise senelerce belini do¤rultamayacakt›r. Kas›mpafla’n›n ad›, 1968’de de bir flike olay›na kar›fl›r. Mahkeme, Kas›mpafla’n›n Alt›nordu’yu 8-0 yendi¤i maçta flike oldu¤una karar verir. Dan›fltay karar› usûlden bozar, mahkeme tekrar görülür. Baz› ifadeler de¤iflip flikâyetler geri al›n›nca konu kapat›l›r. Neredeyse senede bir baflkan›n de¤iflti¤i, 1970’lerin sonunda ülkücülerin ele geçirdi¤i ve amatör lige kadar düflürdü¤ü kulüp, 1984’te la¤vedilmek üzereyken tekrar toparlan›p profesyonel liglere geri dönse de, 1996’da baflkanl›¤› devralan Refah Partili Beyo¤lu Belediye Baflkan› Nusret Bayraktar döneminde tekrar düflüfl bafllar. Belediye bütçesinden 11 trilyon 2002’de AKP iktidara gelip Kas›mpaflaspor’un eski futbolcusu Tayyip Erdo¤an baflbakan, eski baflkan› Mehmet Ali fiahin spordan sorumlu devlet bakan› olunca tak›m›n kaderi bir anda de¤iflti. Dönemin Beyo¤lu Belediye Baflkan› Kadir Topbafl da eski Kas›mpaflaspor baflkanlar›ndand›. Partisi iktidara geldikten hemen sonra, Taksim’deki Ziraat Bankas› ve Vak›flar’a ait –meflhur Taksim Camii için ayr›lan– befl dönümlük arsay› “belediye araçlar› için kullanmak istiyoruz” diye al›p otopark olarak Kas›mpafla’ya verdi. Topbafl’›n Beyo¤lu belediye baflkan›yken yapt›¤› ikinci k›yak, Kas›mpafla Bahariye Caddesi’ndeki otopark› da kulübe vermek oldu. 2004’te büyükflehir belediye baflkan› olunca Kas›mpaflaspor’a belediye bütçesinden 11 trilyon harcayarak bir tesis yapt›ran Topbafl, tesisin alt›ndaki dükkânlar ve otopark›n gelirini de Kas›mpaflaspor’a b›rakt›. AKP iktidar›, Kas›mpafla’daki gayr›resmi ad› “Recep Tayyip Erdo¤an Stad›” olan 12 bin kiflilik Kas›mpafla Stad›’n› da yeniledi. Her maçtan önce dev Tayyip Erdo¤an posterlerinin aç›ld›¤› stadda taraftar›n en meflhur tezahürat› önce “Recep Tayyip Erdo¤an”, hemen arkas›ndan “allahuekber” diye ba¤›rmak. 2004’te 3. Lig’de olan Kas›mpaflaspor, o sezon 2. Lig’e yükseldi. 2005’te 2. Lig B Kategorisinden A kategorisine ç›kan mavibeyazl›lar, bu sezondan itibaren Süper
Tribünlerin “kazma” tabir etti¤i stile sahip olan Tayyip Erdo¤an, Kas›mpaflaspor formas›n› giydi¤i günlerde...
Lig’de yer alacak. Otopark ve dükkân gelirlerine ra¤men, Süper Lig’e ç›kt›¤›n›n hemen ertesi günü yöneticileri esnaftan para toplamaya ç›kan Kas›mpaflaspor, borcu olmayan ve hatta futbolcular›na sözleflmenin üzerinde para veren tek kulüp. Yine de kulübün futbol flube sorumlusu Süha S›dal, haziran ay›nda transfer yapabilmek için acil paraya ihtiyaçlar› oldu¤unu söyledi. Ça¤r›s› karfl›l›k bulmufl olacak ki, temmuzun ilk on gününde sekiz transfer birden yapt›lar. Hiçbir futbolcunun ayr›lmad›¤› kulübün yeni transferleri flunlar: Andre Moritz (Flumiense), George Koch (Duisburg), Akgün (Dortmund), Barbaros (Essen), Ali (G. Furth), Aytekin (Ankaragücü), Murat (Ajax), Yekta (‹zmirspor). Kas›mpaflal›lar hallerinden memnun. Baflbakan›n futbolculu¤unu sordu¤umuzda Erdo¤an’› adeta Ronaldinho gibi balland›ra balland›ra anlatan orta yafll› AKP’li kuyumcunun arkas›ndan elinin tersini yana¤›nda gezdirip “trafl” iflareti yapan o¤lunu saymazsak, semtin AKP’li olmayan nadir sakinleri bile konu Kas›mpaflaspor olunca baflbakana ve partisine toz kondurmuyor. Konufltu¤umuz Kas›mpaflal›lar, tak›mlar›n›n kay›r›ld›¤› iddias›n› kabul etmiyor.
Erdo¤an’› adeta Ronaldinho gibi balland›ra balland›ra anlatan AKP’li kuyumcunun arkas›ndan elinin tersini yana¤›nda gezdirip “t›rafl” iflareti yapan o¤lunu saymazsak, semtin AKP’li olmayan nadir sakinleri bile konu Kas›mpaflaspor olunca baflbakana ve partisine toz kondurmuyor.
Belediye deste¤i normal karfl›lan›yor, ciddi ciddi “daha öncekilerin bunlar› yapmamas› ay›p” deniliyor. Hepsi lige yükseldikleri Altay maç›n› anlat›p sözü “flaibe olsa, maç o kadar çekiflmeli geçer miydi”ye getiriyor. Kas›mpafla’n›n on kifli kald›¤› maçta öne geçen Altay son saniyelerde gelen gole engel olamay›nca maç uzam›fl, uzatma bölümünde de öne geçen Altay galibiyeti yine son saniyede yedi¤i golle kaç›r›nca penalt› at›fllar›na gidilmiflti. Altay’›n yedi¤i iki golün de santras›n› yapma f›rsat› bulamad›¤› maç›n temiz olmas› Kas›mpaflal›lar için bulunmaz nimet olmufl. Tayyip Erdo¤an da Kas›mpaflaspor yöneticileriyle futbolcular›n› Baflbakanl›k’ta kabul etti¤inde Altay maç›ndan söz edip flunlar› söylemiflti: “Bizim okulda bir rahmetli Dursun Hoca vard›, güreflle o ilgilenirdi. H›d›r Sar› diye de dünya ikincisi bir güreflçimiz vard›, H›d›r tufl yapard›, hakem tuflu vermezdi, tufl yapard›, vermezdi. Bir gün Dursun Hoca H›d›r’a dedi ki, ‘o¤lum, tufl yapt›n m› b›rakmayacaks›n, göbe¤inin üzerine oturacaks›n’. Altay bunu yapamad›, bizim flampiyonluk da böyle oldu. Kutluyorum.” Kas›mpafla’da hemen hemen herkes ayn› zamanda Fenerbahçeli. “Kas›mpaflal›-
lar”, Fenerbahçe tribününün Avrupa yakas›ndaki en kalabal›k grubu. Semtte Fenerbahçelilik de Kas›mpaflal›l›k gibi genetik bir durum say›ld›¤› için, neden herkesin Fenerbahçeli oldu¤u sorusuna pek kafa yoran olmam›fl. Burhan Yentürk’ün “Kas›mpaflal›y›z” adl› kitab›nda kulübün kurucular›ndan Kadir fien, Fenerbahçelilik gelene¤inin nas›l bafllad›¤›n› flöyle anlat›yor: “Arkadafllar ellerinde bir lastik topla beni mütemadiyen top oynamaya ça¤›r›yorlard›. Ben de kitaplar› bir kenara b›rak›p onlara kat›ld›m ve top peflinde koflmaya bafllad›m. Ama muhitte bu iflten anlayan yoktu. (....) Ben o s›ra sürekli K›z›ltoprak’a gidiyorum. Gidip gelirken Kad›köy Kufldili çay›r›nda Fenerbahçelilerin top oynamalar›n› seyrederdim. O semtte top oynamak moda halini alm›flt›. Biz de di¤er oyunlar› b›rakt›k ve hakiki toplarla oynamaya bafllad›k. Bize heveslenenlerin say›s› günden güne artmaya bafllad›. Bu arada topçular›n› seyrede seyrede Fenerbahçeli de olduk tabii.” Polisin herkesten esirgedi¤i hoflgörüyü fazla fazla gösterdi¤i Kas›mpafla taraftar› da 1. Lig maçlar›n› dört gözle bekliyor. ‹stanbul’un bir di¤er ar›zal› tak›m› Karagümrük seyircisinin stad›n karfl›s›ndaki binalar›n balkonundan rakip kalecinin gözüne devasa aynalar tutmas› gibi rafine yöntemler kullanmak yerine, daha organize ifllere giriyorlar. Bunun en iyi örne¤i, 2003-2004 sezonundaki Kas›mpafla-Boluspor maç›nda yafland›. 3. Lig 3. Grup flampiyonunu belirleyecek maçtan bir hafta önce Kas›mpafla yönetiminin Bolu valisine gönderdi¤i yaz›da “Baflbakan Tayyip Erdo¤an’›n Kas›mpaflal› olmas› ve kulübümüze yak›nl›¤› sebebiyle, karfl›laflmada Kas›mpaflaspor’a küfredilmemesi için gerekli önlemlerin al›nmas›n› istiyoruz” deniyordu. Bolu valisi flafl›rd›, bir kere maç Bolu’da de¤il, Kas›mpafla’dayd›. Ayr›ca Boluspor seyircisinin taflk›nl›k yapt›¤›na rastlanmam›flt›. Yine de Bolu ‹l Spor Güvenlik Kurulu toplant›ya ça¤r›ld›, Boluspor yöneticilerinin kula¤› çekildi. Maça gelen 500 biletli Bolu seyircisinden yaln›zca 250’si içeri sokuldu. Kadir Topbafl’›n da izledi¤i maç›n bafl›ndan sonuna kadar tribünde meflaleler yak›ld›, Boluspor’a küfredildi. Kas›mpaflal› top toplay›c›larla Bolusporlu futbolcular aras›nda kavga ç›kt›, taraftarlar›n da dahil oldu¤u kavgalar güçlükle yat›flt›r›ld›. Gözalt›na al›nan bir Kas›mpaflal› taraftar hemen serbest b›rak›ld›. Maç› Kas›mpaflaspor 2-1 kazan›p 2. Lig’e ç›kt›. Elbette haks›z ç›kmak isteriz, ama Kas›mpafla taraftarlar›n›n geleneksel performans› devam ederse vukuatlar›n› daha çok konuflaca¤›z demektir. Kas›mpafla tribünlerinden bir genç, Kas›mpafla-Galatasaray maç›na gelip Galatasaray tribününde oturaca¤›m›z› söyleyince, samimi bir ifadeyle “abi, gelmesen daha iyi olur” diyor. Özellikle Galatasaray ve Befliktafl maçlar› epey flenlikli geçece¤e benzer. Murat Toklucu
46
“POL‹T‹K GOLLER”‹N YAZARI ECEV‹T KILIÇ’IN GÖZÜYLE KASIMPAfiASPOR VE AKP
AKP futbolu iyi biliyor “Kirli Kramponlar –Futbol ve Mafya”, “Konuflan Mafya” ve “Politik Goller” adl› kitaplar›n yazar›, gazeteci Ecevit K›l›ç’tan Kas›mpaflaspor’un önlenemez yükseliflini ve AKP’nin futbol dünyas›ndaki marifetlerini dinliyoruz... “Politik Goller” adl› kitab›n› yay›nlad›¤›n s›rada Kas›mpaflaspor 2. Lig B kategorisindeydi ve sen kesinlikle Süper Lig’e ç›kacaklar›n› söylüyordun. Bunu neye dayand›rm›flt›n? Ecevit K›l›ç: Türkiye’de iktidardaki partinin sahip ç›kt›¤› tak›mlar›n önü hep aç›lm›flt›r. Ölçüleri de¤iflmekle birlikte, desteklenmifllerdir. AKP iktidar›n›n Kas›mpafla’ya verdi¤i destek inan›lmazd›. Bir kere, çok sa¤lam bir ekonomik altyap› oluflturdular. O y›l Galatasaray futbolcular›n› kampa götürecek para bulamazken, 2. Lig B kategorisindeki Kas›mpafla en iyi yerlerde kamp yap›yordu. Sadece Taksim’deki otopark›n geliri, Galatasaray adas›n›n gelirinden fazla. B›rak›n 2. Lig’i, Süper Lig’de bile böyle imkân› yok tak›mlar›n. Süper Lig’de dört büyükler hariç en büyük bütçeye sahip tak›m durumundalar. 1. Lig’e ç›kacaklar›n› söylerken en önemli gerekçem bu ekonomik altyap›n›n oluflmas›yd›. Bir de hakikaten aç›k aç›k destek verdi baflbakan. AKP iktidar oldu¤undan beri buna haz›rlan›yorlar. “Baflbakan›n tak›m›” olmak nas›l bir fley? Baflbakan›n tak›m› olunca, hakem de, emniyet müdürü de, rakip futbolcu da, yönetici de ona göre davran›yor. Kas›mpafla’n›n iç saha maçlar›nda rakip taraftar geldiyse bile ya stada al›nmam›flt›r, al›nd›ysa da terörize edilmifltir. Staddaki bütün atmosfer Tayyip Erdo¤an üzerine kurulu. Taraftarlar dev posterlerini aç›p hem maçlarda, hem de kazand›klar› maçlardan sonra ç›kt›klar› ‹stiklâl Caddesi’nde Tayyip Erdo¤an diye ba¤›r›p tekbir getiriyor. Hangi polis müdürü bunlara müdahale edebilir ki? Rakip tak›m baflkan›n›n, yöneticisinin bundan etkilenmemesine imkân yoktur. “Baflbakan›n tak›m›n› yendik, 1. Lig’e ç›kmalar›na tafl koyduk” gibi bir
fley çok zordur yani. Mesela Kadir Topbafl maça geliyor, o gelince, emniyet müdürü geliyor, Beyo¤lu belediye baflkan› geliyor. Rakip tak›m protokole karfl› oynuyor bir nevi. Ama AKP iktidar olamazsa, Kas›mpafla’n›n ifli çok zor. O gelirleri baflka bir iktidarda sa¤lamalar›, bu rahatl›kla davranmalar› mümkün de¤il. ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi diye bir tak›m var, ama Kadir Topbafl bu tak›ma yapmad›¤› fleyleri Kas›mpafla için yap›yor. Belediye bütçesiyle yap›yor bunlar›. Ve tabii partisinin onay›yla. AKP futbol üzerinde neden bu kadar etkili olmak istiyor? AKP’liler futbolu iyi biliyor. Zaman›nda futbolu örgütlenme arac› olarak kullan›p bunda baflar›l› olmufl adamlar. Kitleler için ne ifade etti¤ini biliyorlar. Ama bafllang›çta bilgileri s›n›rl›yd›, ak›llar› mahallelerindeydi hâlâ. 2004 yerel seçimlerinde Trabzon’u baflbakan›n Fenerbahçelili¤i yüzünden kaybedince ak›llar› bafllar›na geldi. ‹flin nerelere vard›¤›n›n, pastan›n ne kadar büyük oldu¤unun fark›na vard›lar. Sonra futbolla ilgilenme biçimleri de¤iflti, her yere müdahale ettiler. ‹fle önce Trabzon’dan bafllad›lar galiba... Evet. Baflbakan birlikte yolsuzluktan yarg›land›¤› Albayrak’› kulübün bafl›na getirtti. Çok ilginçtir, tam da o zaman Trabzonspor K›br›s Rum tak›m› Anorthosis’e yenilmiflti. AKP kulüp içindeki ve yerel örgütlerdeki unsurlar›yla inan›lmaz k›flk›rtma yapt›, “Rum tak›m›na da yenilinir mi? Bu nas›l yönetim?” diye. Trabzonlular› çok etkiledi bu, ayr›ca AKP kendi aday›na karfl› aday ç›kmas›na da engel oldu. Taban deste¤ine ra¤men korkudan aday olamayanlar vard›, sonunda da Albayrak gelip kulübe kondu. O yenilgi olmasayd› –ayn› vakitlerde Trabzon liman ihalesini de Ecevit K›l›ç
alan– Albayrak bu kadar kolay baflkan olamazd›. Bugün bir-iki istisna d›fl›nda Süper Lig’deki bütün tak›mlarda AKP iktidarda. Befliktafl yönetiminde Abdülkadir Aksu’nun o¤lu Murat Aksu vard›. Galatasaray stad projesi yüzünden zaten iktidara ba¤›ml›. Belediye tak›mlar› mâlum. Peki AKP di¤er tak›mlar üzerinde nas›l etki sa¤l›yor? Büyük kulüpleri içerideki isimler arac›l›¤›yla kontrol ediyorlar. Sadece Befliktafl ve Galatasaray de¤il, Fenerbahçe de AKP’yle çok içli d›fll›. Davut Diflli’nin baflbakana yak›nl›¤› ve Fenerbahçe’deki etkisi çok bilinen bir fleydir. Ayr›ca Fenerbahçe yöneticisi Nihat Özdemir, Uzanlar›n mallar›n› paylaflt›rma operasyonundan çimento fabrikalar› gibi çok büyük paylar ald›. Bir sürü özellefltirme ihalesine girdi, girmeye ve kazanmaya devam ediyor. fiimdi bu insanlar›n iktidar karfl›s›nda bir pozisyon almas›n› zaten bekleyemeyiz. Di¤er tak›mlara gelince, büyük kent tak›mlar›n› belediye baflkanlar› ve bakanlarla ba¤lad›lar. Sivasspor’un yükselifli deyince Abdüllatif fiener’in yapt›klar› geliyor akla. Kayserispor baflkan›, Erciyesspor’la “yer de¤ifltirmeler” operasyonunda Abdullah Gül’ün onay›n› ald›¤›n› söylüyor. ‹fl o hale gelmifl. Küçük flehirleri de milletvekilleriyle ba¤l›yorlar. AKP bu ifle gerçekten çok önem veriyor. Seçim kampanyas›nda Eskiflehir aday› Kemal Unak›tan, Eskiflehirspor’a Sergen’i transfer ettirdi. Aç›k aç›k yapt› bunu. Kendilerine yak›n yeni ifladamlar› yaratt›kça, varolanlar› büyüttükçe, futboldaki etkileri daha da artacak. AKP bu kadar güçlü, ama federasyonda bir türlü istedi¤i iktidar› sa¤layamad›. Federasyonhükümet kavgas› bazen dan›fl›kl› dövüfl gibi görünse de, aralar›nda bir gerilim oldu¤u kesin. AKP federasyona neden hâkim olamad›? Çünkü federasyonun 1990’lar›n sonunda, mafyan›n çok güçlü oldu¤u dönemde, Alaaddin Çak›c› ve Sedat Peker a¤›rl›¤›yla oluflmufl bir yap›s› var. Delegelerin ço¤u o zamandan ba¤land›. O yap›y› de¤ifltiremiyorlar, güçleri yetmiyor. Federasyonda, o yap›ya ra¤men bir fley yapmak çok zor. Dan›fl›kl› dövüfl meselesine kat›l›yorum. AKP, Ulusoy’un federasyondaki gücünü biliyor, ona göre davran›yor. Ulusoy da AKP’nin kulüpler baz›nda ne kadar güçlü oldu¤unu bildi¤i için kavgas›n› kulüpler düzeyine tafl›m›yor.
KASIMPAfiASPOR’UN ESK‹ BAfiKANLARINDAN NECDET USTA
Maç satmak hiçbir fleye s›¤maz Necdet Usta, gençli¤inde Kas›mpaflaspor’da gürefl tuttu, futbol oynad›. 1984’te kulüp yönetimine girdi, 1996’ya kadar ikinci baflkanl›k ve baflkanl›k yapt›. Kas›mpaflal›lar›n “Necdet Ozalit” diye tan›d›¤› Usta’yla Kas›mpaflaspor’un ve semtin tarihinde k›sa bir gezinti yapt›k. Bu arada, hafif bir tebessümünü de yakalad›k... Kas›mpaflaspor’da 12 y›l yöneticilik ve baflkanl›k yapt›n›z. Kas›mpaflaspor art›k süper ligde. Neler hissediyorsunuz? Necdet Usta: fiimdi, önce bir fley söylemek istiyorum: Kas›mpaflaspor, güreflte ilk olimpiyat flampiyonlu¤unu kazanan Yaflar Erkan’›n, Gazanfer Bilge’nin, Mersinli Ahmet’in tak›m›d›r. Güreflteki baflar›lar›ndan dolay› formas›nda ay-y›ld›z tafl›maya hak kazanm›flt›r. ‹mkânlar› k›s›tl› bir semtin tak›m› olmas›na ra¤men yapm›flt›r bunu. Türkiye’ye flampiyonluklar getirmifl, onur kazand›rm›fl bir tak›md›r. Ayr›ca efsane Didi bile hocal›k yapm›flt›r Kas›mpafla’da. 1964’teki flike olay›n› hat›rl›yor musunuz? Hat›rl›yorum, onu da konufluruz. Her fleyi konufluruz biz. Yaln›z Kas›mpaflaspor’u anlamak için biraz semtin geçmiflinden konuflmam›z icap eder. Biz çocukken elli tane konak vard› Kas›mpafla’da. “‹nsanlar eskiden Beyo¤lu’na papyonla ç›kard›” gibi bir fley söylemiyorum. Hakikaten güzel yerdi. Tersaneler vard›, tersaneleri kapatt›lar, ondan sonra çok de¤iflti Kas›mpafla. Düflünün, her tersanede 2500 kifli çal›flsa, alt› tersane vard›, 15 bin kifli çal›fl›yor demektir. Bu insanlar›n üç kiflilik ailesi olsa 45 bin kifli eder. Bu kadar insan bir anda gitti Kas›mpafla’dan. Ondan sonra yo¤un göçün de etkisiyle çok de¤iflti. Ama damarlar› sa¤lamd›r, Kas›mpaflal›l›k diye bir fley hâlâ vard›r yani. Ben 1969 senesinde ayr›ld›m, neredeyse k›rk y›ld›r Kad›köy Ac›badem’de oturuyorum. Ama çal›flt›¤›m zamanlarda bütün hafta sonlar›m› orada geçirirdim. Sekiz y›l önce emekli ettim kendimi, o günden beri hafta içi her gün gidiyorum, hiç flaflmaz. Gider, kulübün lokalinde otururum. Kas›mpaflaspor her fleye güzel bafllam›fl, ama sonra düflüfle geçmifl.
‘64’teki flike olay›yla düflüflün ilgisi var m›? Olmaz olur mu? Gayet namuslu ve flerefli bir tak›md› Kas›mpafla. Dönemin basiretsiz yöneticileri yüzünden böyle bir edepsizlik olunca kötüye gidifl bafll›yor. Maç satan tak›m diye bir fley olmaz yani. Hiçbir fleye s›¤maz. Kimse seni ciddiye al›r m› o saatten sonra, almaz. O pislikle birlikte bafllayan fenal›k senelerce devam etti. Yerlerde süründürdüler tak›m›. Devlet Bakan› Mehmet Ali fiahin de 1970’li y›llarda baflkanl›k yapm›fl. O da pek baflar›l› olamam›fl galiba. (gülüyor) O y›llarda o kadar çok adam gelip gitti ki kulübe, o da onlardan biriydi. O as›l, Tayyip’in top oynad›¤› bir tak›m var ya, amatör Erokspor, onun yöneticisi. Sonra bizim kulüpte bir boflluk olunca gelip gitmifl iflte. 1974 y›l› galiba. Ee, ne olmufl? Hiç! Biz 1984’te yönetime gelmeden önce
Yar›n öbür gün Galatasaray’›n ben de otopark geliri istiyorum demesine kim engel olabilir? Adam›n suçu ne? Sen sadece Kas›mpafla’n›n belediye baflkan› m›s›n diye sorarlar adama, “böyle adaletsizlik olur mu” derler.
Kas›mpaflaspor tarihinde silinmez bir kara leke b›rakan flikeli maç›n dönemin gazetelerindeki yank›s›
Söylefliler: M.T.
“Bizim mizac›m›z serttir biraz. Tebessüm eden foto¤raf›m› yakalamaya çal›fl›yorsan, hiç bofluna u¤raflma.”
tak›m neredeyse la¤vedilecekti. 15 kifli topland›k, tak›m› bu halde b›rakmayal›m deyip ifle koyulduk. Dündar K›l›ç’›n da yönetici oldu¤u zaman m› bu? Evet. 15 kifliden biri rahmetli Dündar K›l›ç’t›. Kardefli ‹brahim K›l›ç da vard›. Biz yönetime geldi¤imizde öyle bir fleyle karfl›laflt›k ki, inanamad›k. Kulüp binas› yanm›fl, rezil bir görüntüsü var. Esnafa gidiyorsun yard›m için, yard›m yapm›yor. 1000 lira istemiflsin, “ben sana 2000 lira vereyim, yeter ki kulübe yard›m yapmayay›m” diyor adam. Ad› kulüple an›ls›n istemiyor. Her gelen idareci esnaf› soymufl, paralar› kendine harcam›fl. Yönetimde Dündar a¤abeyin olmas› bu para toplama ifllerini biraz kolaylaflt›rd› tabii. (gülüyor) Ama ben befl dairemi satt›m, yönetici arkadafl›m Erdo¤an Aslan nelerini satt› tak›m için. O zaman ikinci lige ç›kard›k, dört sene ikinci ligde oynatt›k. Kas›mpaflaspor’a “Tayyip Erdo¤an’›n tak›m›”, “AKP’nin tak›m›” denmesi rahats›z etmiyor mu sizi? fiimdi, bir kere Kas›mpafla bir Fatih de¤il, Çarflamba de¤il. Eskiden paflalar›n oturdu¤u bir yer. Öyle fley olmaz, flunun tak›m›, bunun tak›m›, dincilerin tak›m› diye. Tayyipler falan dünkü çocuk. fiimdi iyi günlerindeyiz, bakal›m zaman ne gösterecek? Bir de flu var, hani tesis yapt›k falan demeleri normal, hakikaten yapt›lar. Ama mesela ‘70’lerde CHP gençlik kollar› yöneticisi olan rahmetli Bülent vard›, o tesislerin, stad›n yerini plana, hem de Özal’› ikna ederek o sokmufltur. Stad›n yeri da¤ gibi yükseliyordu. 1980’lerde düzlefltirildi ve arazi ortaya ç›kt›. Yani hiç de dinci falan olmayan Kas›mpaflal› baz› insanlar bunlara kafa yoruyordu. fiimdiki kadar destek olunca tesisi herkes yapar, ne var ki? AKP iktidardan giderse Kas›mpaflaspor ne olur? Giderse, Kas›mpafla için ifller zorlafl›r. Ama kal›rsa da, befl ‹stanbul tak›m›ndan biri olman›n talihsizli¤ini yaflayabilir. Bir de, mesela amatör tak›m› idare etmek çok basittir. Futbolcunun ayakkab›s›n› al›rs›n, cebine biraz harçl›k koyar, yeme¤ini yedirirsin, oynar. Üçüncü lig dedi¤in zaman ifl de¤iflir; en az bir buzdolab›, televizyon ister, yerli araba ister, düzenli para ister. ‹kinci ligde para artar, yerli araba yabanc› olur. Birinci lig baflka bir fley zaten. Yönetici olmayan bilmez, öyle otopark geliriyle falan yürümez birinci lig tak›m›. Ayr›ca ikinci lig tak›m›na destek vermek kolayd›r. fiimdi tak›m birinci ligde, ayn› flehrin tak›m› oldu¤u üç büyüklerle rakip. Yar›n öbür gün Galatasaray’›n ben de otopark geliri istiyorum demesine kim engel olabilir? Adam›n suçu ne? “Sen sadece Kas›mpafla’n›n belediye baflkan› m›s›n” diye sorarlar adama, “böyle adaletsizlik olur mu” derler. Kas›mpafla ikinci ligdeyken Fenerbahçe maç›yla ayn› gün olan maçlar›nda tribünler bofl oluyordu. Kas›mpafla-Fenerbahçe maç›nda kimi tutacaks›n›z? Asl›nda bu soruyu kabul etmemem lâz›m. Evet, biz Kas›mpaflal›lar Fenerbahçeliyizdir, ama Fenerlili¤imiz Kas›mpaflaFenerbahçe maç›nda biter. Hiçbir Kas›mpaflal› o maçta gidip Fenerbahçe’yi desteklemez, destekleyemez. Sevimli bir fley olmaz, hofl de¤il yani.
47
HAFR‹YAT’IN ALTERNAT‹F SEÇ‹M AF‹fiLER‹
Söylenmeyeni söylüyoruz “Yüksek sanat” yerine anl›k, soka¤›n diline yak›n bir üslûp belirleyen ba¤›ms›z sanatç› kolektifi Hafriyat, üçüncü sergisini Karaköy’deki mekânlar›nda, Necati Bey Caddesi 79 numarada açt›. Kapa¤›m›zdaki, arka kapa¤›m›zdaki iflleri gibi, seçim sath-› mailine cuk oturan “Alternatif Seçim Afiflleri” sergisini Memed Erener ve Hakan Gürsoytrak’tan dinliyoruz...
48
Pek çok sanatç›, tasar›mc› ve yazar serginin seçimlerle ayn› zamanda olmas›ndan faydalanarak politikada neyi sevip neyi sevmediklerini, bu hayattan neyi isteyip neyi istemediklerini, siyasetin nas›l olmas› ve nas›l olmamas› gerekti¤ini alternatif seçim afiflleriyle ifade ettiler.
ihtiyac›n›z yoktur. Bir afifl için sadece iyi bir fikre, yar›n› kuracak ya da bugünkü yanl›fl› y›kacak bir görüfle ihtiyac›n›z vard›r. Afifller gelmeye bafllad›¤›nda o büyük heyecan dalgas› da beraberinde geldi. Bu sergiyi hep beraber yapt›k. Mevcut seçim afiflleri ne söylüyor? Memed: Hiçbir fley! Bazen de tabii ki kimsenin inanmayaca¤› kadar her fley. Hakan: Cep telefonu reklam› da otomobil reklam›nda da “hayat› güzellefltirece¤im” diyor, bir bak›yorsun, bir siyasal parti de ayn› fleyi söylüyor. Bunlar›n hiçbirine inanam›yoruz, çünkü hayat güzelleflmiyor bir türlü. Promosyon çal›flmalar› nas›l yap›l›yorsa, piyasayada bir ürün nas›l tan›t›l›yorsa, partiler de ayn› mant›kla tan›t›l›yor. Parti de¤ifltirmek, cep telefonu modeli de¤ifltirmek gibi
kabulleniliyor. Seçim bilinci normal flartlarda dört y›lda bir zuhur ediyor, aradaki dönemde hissedilen bir fley olmuyor. Memed: Bülent Erkmen sergi için tasarlad›¤› afiflte “Hay›r”a “Evet” oyu bast›! Söylemi olmayan partilere “Hay›r!” demek güzel bir cevap. Bir futbol tak›m›nda bile baflar›l› olamay›nca teknik direktör yollan›yor. Bir adam kaybede kaybede nas›l liderli¤ini daha da perçinler? Bir parti gelip sizin ifllerinizi kullanmak istese, “biz neyi yanl›fl yapt›k” diye mi düflünürsünüz, yoksa “gerçekten bir fleyler de¤ifliyor” mu dersiniz? Memed: Öyle bir fley olaca¤›n› sanm›yorum. Bunlar gerçek ifller. O yüzden de marjinal! Söylenmeyeni söylüyoruz. Bizim iflimiz bu. Hakiki siyaset yap›lsa, belki de tam bun-
Murat Lafç›
Memed Erdener (solda) ve Hakan Gürsoytrak
Bülent Erkmen
Memed Erdener: “Alternatif Seçim Afiflleri” sergisini Bienal için düflünüyorduk. Seçimler erkene al›n›nca bunu hemen Hafriyat-Karaköy’de yapal›m dedik. Mekân›m›zda flu an sokak sanatç›lar›n›n “Müdahale” isimli sergisi var. Grafiticiler, duvarlara resim yapanlar, slogan yazanlar, flablonla resim ve yaz› yapanlar bütün duvarlar› boyad›lar. ‹flte yeni sergimizdeki afiflleri bu boyal› duvarlar›n üstüne asaca¤›z. Sanatç›lardan tasar›mc›lara, yazarlardan flimdiye kadar bir sergiye kat›lmam›fl fakat söyleyecek sözü olanlara, pek çok kifliden afifl istedik. Tabii ki atlad›¤›m›z, unuttu¤umuz insanlar vard›r. Fakat yine de kat›l›mc› listemiz baya¤› deneysel. Hataya ve yeni fikire aç›k bir afifl sergisi bu. Eleme yok. Seçici kurul yok. Ne tür bir amaçla do¤du bu proje? Memed: Pek çok sanatç›, tasar›mc› ve yazar serginin seçimlerle ayn› zamanda olmas›ndan kesinlikle faydalanarak politikada neyi sevip neyi sevmediklerini, bu hayattan neyi isteyip neyi istemediklerini, siyasetin nas›l olmas› ve nas›l olmamas› gerekti¤ini alternatif seçim afiflleriyle ifade ettiler.. Seçim propagandalar›nda, afifllerde, sloganlarda müthifl bir tekdüzelik yok mu bu y›l? 10. Y›l Marfl›’n›n remiksini çalan bir araba geçiyor, Genç Parti zannediyoruz, ama CHP ya da bir baflka parti ç›k›veriyor. Bu ses ve görüntü keflmekeflini nas›l okuyorsunuz? Memed: Seçimler heyecans›z. Çevremdeki insanlar›n aç›kças› bir umudu yok. Sadece ba¤›ms›z adaylar ilginç. Gelece¤i sa¤l›kl› kuracak bir düflünceyi sahiplenen bir parti göremiyorum. Bu çok üzücü, heves k›r›c›. Bir yandan da kamç›lay›c›. ‹nsan› kalem ve k⤛d›n›n bafl›na geçirten bir motivasyonu var bu seçimlerin, “peki bence nas›l olmal›” dedirtiyor. Unutmamal› ki, sadece partiler de¤il, tekil insanlar da politika üretebilir. Hakan Gürsoytrak: Benim seçimlerle ilgili en temel meselem, demokrasinin bir ço¤unluk sistemi olmas›yla ilgili. En çok oy alan›n yönetme hakk›na sahip olmas›nda gizli bir problem var. Farkl› topluluklar, de¤iflik inançlar› olanlar d›fllan›yor ve ötekilefltiriliyor. Ço¤unluk teflkil etmeyen her türlü az›nl›¤›n da haklar›n›n oldu¤u, söz söyleyebilecekleri ortam›n yarat›lmas› gerekiyor. Yüzde 10 baraj› bunu engelliyor. Farkl› düflüncelerde olan insanlar›n Meclis’te temsil hakk›n›n olmad›¤›n› kolayl›kla görebiliyoruz. Oldukça yo¤unlaflm›fl afl›r› milliyetçi, ulusalc› trend’ler var. Farkl›l›klara müsamaha gösterilmiyor ve herkes ayn›laflt›r›l›yor. Bunun tercih edece¤imiz bir demokrasi modeli olmad›¤›n› düflünüyorum. Sergi için toplanan ifller yan yana gelmeye bafllay›nca öne ç›kan belli bir tema gözlediniz mi? Memed: Sanatç›lar›n, tasar›mc›lar›n ve insanlar›n hayata daha fazla müdahil olmalar› gerekiyor. Bir afifl üretmek için müflteriye
lar› duymam›z gerekir. Ama bugünkü partilerin görmek, gerçe¤i söylemek, üstlenmek, halk›n sözcüsü olmak gibi dertleri yok. Baflka bahara... Hafriyat nas›l do¤du? Hakan: ‹lk baflta ressamlar grubu olarak bafllad›k. Türkiye’de o güne kadar de¤inilmemifl temalar›, imgeleri gerek bireysel an›lar›m›zdan, gerekse sosyal çevremizden gözlemlerimizden kaynaklanan bir alg› ve empatiyle tuvale tafl›yorduk. Tuvalin pencerevari derinli¤i bize yetmedi, sergilerimizi zamanla bir mekân düzenlemesi haline getirdik. Memed katalog tasar›mlar›n› yap›yordu. Arkas›ndan Erim Bayr› ve Eyüp Öz’ün heykelleriyle girmesi, Charlie gibi alayl› bir arkadafl›m›z›n enstalasyon ve fikirleriyle kat›lmas›, Nalan Y›rtmaç’›n, Neriman Polat’›n ve ‹rfan Önürmen’in katk›s›yla grup kendi sanatsal yönünü çizdi, Caner Karavit iki sergimizde katalog metinlerini kaleme ald›. Gündelik hayat›m›zdan gerçekliklerle cebelleflen, hayat mühendisi olmad›¤›m›z için çözüm ya da bulufl önermeden, meselelere iflaret eden sergiler yapageldi Hafriyat. Kendi yolunu kendi çizen sanatç›lar›n bir araya geldi¤i, günümüzün moda deyimiyle “inisiyatif”, 11 y›ll›k bir ba¤›ms›z sanatç› grubu. “Hafriyat I”, “II” ve “III”ün ard›ndan flimdiki Karfl› Sanat’ta, o zaman Elhamra’yd›, “Süper Hafriyat” sergilerini açt›k. Ayr›ca, sergi salonu olmayan bir mekânda, bir depoda “Hain Geceler” yapt›k. Ankara, Eskiflehir, Nevflehir, Diyarbak›r, Münih’te de sergiler yapt›k. Birgün’de üç ay boyunca gündelik olarak yapt›¤›m›z çizimleri “Hafriyat Ameleleri” olarak kitaplaflt›rd›k. Tan Cemal Genç alt› y›ll›k u¤rafl›yla “‹stanbul Defterdarlar›”n› Hafriyat Yay›nlar›’ndan ç›kard›. Hafriyat’›n hem kendi sergileriyle hem de di¤er kiflileri buluflturdu¤u projelere aç›k bir “Çeflitli Sanatlar Alemi” olarak faaliyetlerini sürdürebilece¤i bir galeri açt›k. Gezgin durumdan, yerleflik düzene geçtik yani. “Alternatif Seçim Afiflleri” buradaki üçüncü sergimiz. Memed: Hafriyat, enerji veren bir grup. K›rkl› yafllar›na gelmifl insanlar›z. Ço¤u fley kemiklefliyor, baz› fleylere karfl› reflekslerimiz yavafll›yor. Ama insan› ifl yapmaya sevkediyor Hafriyat. Birliktelik, Türkiye’de çok az rastlanan bir fley. Her yarat›c› ifl bireyseldir, insanlar›n ortak gelecek üretmeleri zordur. Biz flansl›y›z bu anlamda. Hafriyat’›n bunu baflarm›fl olmas› çok de¤erli bir fley. Hakan: Sanatla hayat aras›ndaki mesafe san›ld›¤›ndan daha büyük. Gerek devlet ideolojisinde, gerekse sivil kifli ve kurumlarda, kültürel kurumsallaflma oluflmad›¤› için görselli¤e dair dü-
Cem Akar
Aren Selvio¤lu
Söylefli: fiahan Nuho¤lu
flünce yeterince geliflmemifl vaziyette. Bunu en basit mimari anlay›flta, bina ve mahalle düzenlemesinde görebiliyoruz. Dükkân›na tabela asan herkes yandaki tabelay› kapatmak için as›yor, dolay›s›yla hiçbir tabela okunamaz hale geliyor. Seçimlerde de ayn› sorunla karfl›lafl›yoruz. Otomobil konvoylar›nda i¤renç ses düzeyiyle kim daha çok ba¤›r›rsa seçimleri de kazanaca¤›n› m› san›yor sanki... Memed: “Alternatif Seçim Afiflleri” sergisinde bir de seçim sand›¤›m›z var. Özel seçim pusulam›z, özel mührümüz var. Ziyaretçilerden bu özel seçime kat›lmalar›n› bekliyoruz. Bakal›m kimi seçecekler? K›sacas›, Türkiye’deki ilk seçim Hafriyat-Karaköy’de. Bir arkadafl›m›z Atina’da gördü¤ü güzel bir duvar yaz›s›n› anlatm›flt›: “Seçimler dünyay› de¤ifltirebilir olsayd›, yasal olmazd›.” Görsel sanatlar›n soka¤a inmesi bu co¤rafyada biraz gecikti mi? Memed: Ressam Antonio Cosentino’nun bu konuda söylediklerini tekrarlayay›m: Hiç de de¤il! Asl›nda Bat›yla eflzamanl› geliflti burada da. Sadece Avrupa’daki formlar baflka, buradakiler baflka. Bizim sokakta baflka bir dil var, Do¤unun, Anadolu’nun, ‹stanbul’un dili ve motifleri var. Sanat› Avrupa belirliyor ve s›n›fland›r›yor. Buras› o s›n›fland›rmaya girmemifl, al›nmam›fl diye bizde sokakta sanat yok, grafiti yok ya da geç geldi denemez. Güzel sanatlar e¤itiminde Türkiye’deki sokak sanat› gösterilmez. Oysa sokakta mahallî tipografi var; sevgilerini, nefretlerini kendi özgün dilleriyle ifade ediyorlar. Daha önce de etmifllerdi. Hakan: ‘80 öncesi Türkiye’de çok renkli portreler, güçlü duvar yaz›s› biçimleri vard›. Bugün kullan›lan alet edevattan daha ilkel flartlarda, mesela ayakkab› boyas› ve süngerle flablonlar yap›l›rd›. Soka¤›n, duvar›n bir dili varsa, onu sanat olarak görüp görmemek size kalm›fl ama, bu biçimlerin hep Bat› formlar›yla benzefltirilmeye çal›fl›lmas›nda “oryantalizm” belas› gizlidir. Sokak sanat› özellikle mülkiyet duygusunu k›ran bir sahipsizlik biçimidir, özel kolleksiyonlara girmedikleri için bunu yapanlar›n baflar›l› sanatç›lar olmad›klar›n› kimse iddia edemez. Memed: Bir dönem sokak yaz›lar› Türkçeydi ve gayet politikti. Bugün grafiticilerin ‹ngilizce belas›ndan kurtulmalar›, hakiki sokak diliyle, kendi edebiyatlar›yla, kafiyeyle nas›l oynayacaklar›n› bulmalar› gerekiyor. Grafiti ‹ngilizce yap›l›rm›fl gibi bir alg› var. Ama ‹ngilizce yapt›kça sokakla iliflki kurulamayacak, insanlar anlamayacak, kimse dönüp bakmayacak. Grafiticilerin ay›b› da bu
k müzi › b a l do
10 albüm AC/DC Back In Black Björk Volta Çar Newa Zîz Dinar Bandosu Saykodelikdeflik Hayko Cepkin Tan›flma Bitti Mark Ronson Version The Nightwatchman One Man Revolution Pink Floyd Wish You Were Here Tori Amos American Doll Posse White Stripes Icky Thump
5 flark› Gogol Bordello Supertheory Of Supereverything Jacques Brel Ces gens-là Macy Gray Ghetto Love Manic Street Preachers Your Love Is Not Enough Özdemir Erdo¤an Vitrin
Kallâvi müzikal rock’u Rufus Wainwright Release The Stars(Geffen) Ve perde aç›l›r. Karfl›m›zda bütün zarafetiyle Rufus Wainwright! Daha o çocukken boflanan ünlü folk flark›c›lar› Loudon Wainwright III ve Kate McGarrigle çiftinin çocuklar›, Martha Wainwright’›n kardefli. Haliyle, daha minicikken sahne tozu yutmufl bir peri. Müzi¤i okumufl, yazm›fl, içmifl, yalam›fl, yutmufl bir müzisyen, billûr sesli bir flark›c›. Daha ilkgençlik y›llar›ndan itibaren gizlisi sakl›s› olmayan bir “gay mesihi”. Ve bu akflamki program: “Release The Stars”, yani Wainwright’›n beflinci stüdyo albümü. Pet Shop Boys’dan Neil Tennant prodüktör, Joan Wasser veya daha tan›nan ad›yla Joan As Policewoman, Rufus’un ablas› Martha geri vokallerde, di¤er karakterler Richard Thompson ve o¤lu Teddy, aktris Siân Phillips... The Killers’›n solisti Brandon Flowers’› da “misafir sanatç›” olarak listeye ekleyelim. Rufus her zamanki gibi “dünyaya düflen adam” rolünde... Geldi¤i yer operetlerin, senfonilerin gezegeni, düfltü¤ü yerse Hollywood ya da Broadway’in göbe¤i. Rufus Wainwright “Release The Stars”› Berlin’de yazm›fl asl›nda. Iggy Pop, David Bowie de en önemli albümlerinden baz›lar›n› bu flehirde yazmam›fl m›yd›? Kaide bozulmam›fl, Rufus Wainwright da en güzel albümlerinden birini burada yaratm›fl. Nefeslilerle, yayl›larla bezenmifl, yüzünüzü yalay›p geçen meltem serinli¤inde, o meltemin kald›rd›¤› tüllerin hafifli¤inde pop flark›lar› bunlar... Kâh Scott Walker’›n ilk dönemi, kâh Leonard Cohen’in son dönemi gibi... Bol bol aflk ac›s›, Flowers’la Tulsa’da bir barda içki içerek geçirdikleri gece ve elbette gözlerinizi de kapasan›z görmekten kaçamayaca¤›n›z ABD’nin ve dünya halinin rezilli¤i bu müzikal oyunun çeflitli perdeleri. “Beni fena s›kt›n Amerika” dedi¤i albümden ç›kan ilk single “Going To A Town”, lam› cimi yok, bu senenin en güzel flark›lar›ndan bizce. Ve perde! Wainwright daha ilk flark›da soruyordu: "Do I Disappoint You?" (Seni hayal k›r›kl›¤›na u¤rat›yor muyum?) Asla Rufus, asla... Nas›l alk›fllad›¤›m›z› duymuyor musun? – ‹lker Aksoy
50
Yaz festivalleri olanca h›z›yla devam ediyor. 17, 18 ve 19 A¤ustos tarihlerinde iki farkl› türün hayranlar› için iki ayr› festival var. Meflrebinize göre, elektronik seviyorsan›z Burç Beach’e, Cassius, Richie Hawtin gibi meflhur simalar›n yan›nda pek çok DJ’i dinleme-
ye gidebilirsiniz. Yok, ben a¤›r tak›l›r›m, metale sevdal›y›m diyorsan›z, Sar›yer’de, Mehmet Akif Ersoy piknik alan›nda baflta emektar U.D.O. olmak üzere Moonspell, Born From Pain gibi isimleri, memleket gruplar›n› dinleyebilirsiniz. Daha usturuplu bir rock, ayr›-
ca deniz, günefl isteyenler için istikamet 2 A¤ustos’tan itibaren üç gün boyunca Edremit, Zeytinli. Bu y›lki ‹stanbul Caz Festivali’nin a¤›r toplar›ndan Norah Jones da kaçmaz. 1 A¤ustos’taki konserin biletleri tükenmifl ama, talih bu, belli mi olur...
Gürültülü, gururlu lanet White Stripes Icky Thump (WEA / Balet) “Icky Thump”la ilgili üç mesele var. Birincisi, White Stripes’›n pop kültürüne girdikten sonra en çok risk ald›¤› albüm olmas›. Her fleyden önce, en büyük baflar›lar›n› –“Hotel Yorba” gibi bir ç›k›fl›n ard›ndan– “Seven Nation Army” flark›s›yla kazanan grup, “Elephant”tan sonra yapt›klar› ilk albüm “Get Behind Me Satan”da gayet garantici bir tav›rla flark›n›n oldukça iyi bir benzerini yapm›flt›: “Blue Orchid”. Güzel flark›yd› ama, albüm, piyano a¤›rl›kl› yap›s›yla grubun “Elephant”la kazand›¤› hayranlar›n› tatmin etmedi, bir sürü güzel flark› içermesine ra¤men hak etti¤i ilgiyi göremedi. Bu sebeple, içinde bir tane bile “Seven Nation Army” yer almayan “Icky Thump”, asl›nda hayli cesur ve haysiyetli bir hamle. ‹kincisi, Stripes ilk kez Amerikal› olmayan konulardan bahsediyor, Amerikal›lar›nkinden farkl› müziklere el at›yor. “Icky Thump”, zaten bafll› bafl›na tart›flmal› bir meseleyle, göçmenlerle ilgili bir albüm. “Prickly Thorn, But Sweetly Worn”, ‹skoçya’n›n ulusal çiçe¤i devedikenine yaz›lm›fl bir methiye. Üstelik ilk kez bu albümde kendi dillerini bilmeyen Meksikal› bir müzisyenle çal›flt›klar›n› da gö¤üslerini gererek aç›klam›fllar. Son olarak da, “Icky Thump”›n Stripes’›n on y›ll›k kariyerindeki en gürültülü albüm oldu¤unu söylemek gerek. Ancak bu gürültü, geçmifl zamanda tutan flark›lar›n›n formülünde gizli olan, düzenli, h›zl› ve nefleli bir gürültü de¤il. Çok daha yavafl ve kirli, t›pk› albümün ikinci flark›s› “You Don’t Know What Love Is (You Just Do As You’re Told)” gibi. Ama tatl› bir taraf› da yok de¤il. “Rag and Bone”da Jack ve Meg, hem enstrümanlar› hem vokalleriyle gevrek gevrek hoflbefl ediyorlar, ama ayn› zamanda, yapt›klar› müzikten ne kadar gurur duyduklar›n› da gösterir gibiler. Albümün yegâne cover’› “Conquest” ise, aslen Patti Page imzal›, ‘50’li y›llardan, cinsiyetçilik karfl›t› bir blues flark›s›, ama Jack White’›n feryat figan girifliyle neredeyse bo¤a gürefline, düelloya ça¤r›. Bu flark›da White Stripes ilk kez bir üflemeli çalg›yla çal›fl-
m›fl. Zaten bugüne kadar albümlerini bir-iki hafta boyunca izbe stüdyolara kapanarak yapan ve gitar-piyano-davul-synthesizer gibi basit bir dörtlüyle çal›flan grup, bu sefer flark›lar›n› içli trompet ya da gayda ezgileriyle süslemekten geri durmam›fl ve bunu da epey fl›k bir stüdyoda, neredeyse tüm imkânlar› kullanarak kaydetmifller. Ancak dev bir orkestran›n yayl›larla girifl yapt›¤› görkemli rock flark›lar› beklemeyin. Al›flt›¤›m›z u¤ultu da, “b›rak da¤›n›k kals›n” ruhu da bâki. “Icky Thump”, Jack White’›n kar›s› Karen Elson’›n s›k s›k kulland›¤›, Kuzey ‹ngiltere’de “Allah kahretsin” anlam›na gelen “ecky thump” deyiminden mülhem bir ifadeymifl. Bu, belki de Jack White’›n geçti¤imiz sene kurdu¤u ve bir süre oyaland›¤› Raconteurs’tan ilâllah deyip tekrar aileye dönmesinin de bir ifadesi. Ayn› zamanda yine siyah-beyaz-k›rm›z›, yine garaj-punk-blues güzeli bir albüm, bu sefer s›n›rlar› biraz daha geniflletmifl olsalar da. – Haziran
S›la derdine düflünce anlars›n... Rembetika –Aflk, Gurbet, Hapis ve Tekke fiark›lar› (Kalan) Y›llar önce, henüz tafl plaklar CD’lere aktar›lmam›flken enteresan bir kaset yay›nlanm›flt›: “Rebetika”, sar›-yeflil çizim kapa¤›yla oldu¤u kadar, içeri¤iyle de alâkam›za mazhar olmufltu. Muammer Ketenco¤lu’nun haz›rlad›¤› kasette 1900’lü y›llar›n bafl›nda ‹stanbul’da yap›lan ve tafl plaklarda kalan flark›lar, orijinal halleriyle yer al›yordu. “Makber”i Yunanca dinlemek hepimiz için bir sürpriz olmufltu. Sonra gerisi geldi ve bir “Rebetika” kaseti daha yay›nland›. Kapa¤›nda, Roza Eskenazi, Agapios Tombulis ve Dimitri Sensis’in 1930 tarihli harika bir foto¤raf›n›n yer ald›¤› kasette flahane “Gülbahar” da vard› ve tan›d›k melodiler kula¤›m›za çal›nmaya devam ediyordu. Daha sonra bu iki kasetten “seçmeler”, “Rebetika 1918 - 1954” ad›yla bir CD’de toplanm›fl, serinin devam› “‹zmir ve ‹stanbul’dan Y›llanm›fl fiark›lar” altbafll›kl› bir baflka “Rebetika” albümüyle gelmiflti. Bu albümlerden neredeyse on y›l sonra, hem de kapa¤›nda ikinci kasette kullan›lan üçlü foto¤raf›n yer ald›¤› yepyeni bir “Rembetika” albümü yay›nland›. Bu kez altbafll›kta “Aflk, Gurbet, Hapis ve Tekke fiark›lar›” yaz›yor ve 1926 - 54 y›llar› aras›nda ‹stanbul, Atina, New York’ta yap›lan tafl plaklarda kalan rembetiko kay›tlar›n› bir araya getiriyor. Albümü yay›na haz›rlayanlar, bir dönem Ketenco¤lu’nun kumpanyas›nda da görev alm›fl olan Stelyo Berber ve Pelin Süer. Bu kay›tlar›n önemli özeli-
¤i, içindeki flark›lar›n bugüne kadar yay›nlanmam›fl olmas›. Bir di¤er özellikse, her birini asl›nda çok yak›ndan tan›yor olmam›z... fiunu belirtelim: Bafltan beri de¤iflik flekillerde yazd›¤›m›z sözcükte bir tashih yok. Berber’in albüm kapa¤›ndaki yaz›s›na göre, “Rembetiko” bu türün genel ad›. “Rembetika” ise olaya ço¤ulluk kat›yor. Sözcü¤ün “Re-
New York sokaklar›nda 11 Eylül 1973’te fiili, demokrasisini askerî bir darbeyle kaybetti vehalk ölümle baflbafla yaflamaya mecbur hale getirildi. Tesadüf bu ya, fiili’ye ölüm dayatan darbenin sorumlusu ülke, 28 y›l sonra yine bir 11 Eylül’de tüm insanl›¤› etkileyecek sonuçlar yaratan sald›r›lar›n hedefi oldu. Terör kaç›n›lmaz olarak uygulay›c›s›n›n da gerçek ve mecazî anlamda mezar›n› kazd›. Ve dünyan›n de¤iflti¤i bu tarihten sonra baflta New York sokaklar›nda “göze göz dünyay› kör eder” vb. fleyler yazan graffitiler sard› her yan›. Anlayana tabii! ‹ntikamla çözülen hayatlar›, flimdi de Suzanne Vega “Beauty & Crime” albümüyle bir taraf›ndan tutuyor. “Beauty & Crime”›n temas›n›n 11 Eylül sabah›n›n New York’undaki 11 foto¤raftan olufltu¤unu söyleyen Vega, aç›l›fl› “Zephyr & I” ile yap›yor. Vega’yla an›lardan bahsederek gezindikleri New York sokaklar›nda yukar›da sözünü etti¤imiz graffitilerden birini de Zephyr yazm›flt›r, de¤il mi ki o da bir graffitist! Oradan Vega’n›n yolu, gençli¤inin geçti¤i “Ludlow Street”e uzan›yor. Her fley iyi kötü bir yerlerde duruyor, ama 2002’de kaybetti¤i kardefli Tim yok, oysa Tim severdi s›radan ve iyi insanlar›n oldu¤u o caddeyi... Albümün kapan›fl›n› yapan “Anniversary”yi de Vega Tim’e ithafen yazm›fl. Bu iki parça, sözleriyle Vega’n›n anlafl›l›r hüznünü birebir yans›t›yor. “Beauty & Crime”›n esas duygusunu verense, güzellik ve suçu bir arada bar›nd›ran New York için yazd›¤› “New York Is A Woman”. Hani New York gibi ruhsuz bir kent adam› a¤latan bir kad›nd›r de¤ildir, ayr› mesele, ama parçan›n akustik gitar› ez-
meyen caz›mt›rak düzenlemesiyle insana iyi geldi¤i kesin. Pornograf›n rüya tabirlerinin yap›ld›¤› bossa nova introlu “Pornographer’s Dream”, özellikle vurmal›lar ve yayl›lar›n flörtüyle, insana bofllukta yürüyor oldu¤u hissini veriyor. Albümün en rock soundlu parças› “Frank & Ava”y› ise Vega, Franck Sinatra’yla Ava Gardner’›n atraksiyona gebe aflklar› üstüne yazm›fl. Tek bafl›na aflkla yetinmek bir yana, bizim olmayan bir aflktan referans almak do¤ru bir fley midir, o flüpheli, ama KT Tunstall’un geri vokal elebafl›l›¤›nda kula¤› bir ç›rp›da yakalayan do¤ru bir parça olmufl kendileri. Albümün akustik balad› unvan›n› ise Pulitzerli Edith Wharton ile estetik kurban› Olivia Goldsmith odakl› “Edith Wharton's Figurines”e veriyoruz. Gündelik ifller aras›nda hepimiz ayn› estetik yoksunu hayatlar› yafl›yoruz çünkü, baflka bir nedeni yok bu jürinin. “As You Are Now”a ise su gibi akan yayl›lar› ve annelik içgüdüsünden kayna¤›n› alan naif sözleri dolay›s›yla sevgilerimizi iletiyoruz. 11 Eylül patlamalar›n›n tozu topra¤›, flaflk›nl›¤› “Angel’s Doorway”da vücuda gelmifl. “Bound” ve “Unbound” ikilemesinden “Bound”, Vega’n›n ‘80’lerden beri tan›fl›p 2006’da evlendi¤i efline söyledi¤i bir flark›. Umar›z y›llar içinde bu güzellikte ve uzunlukta flark›lar yapabilecek kadar mes’ud ve kal›c› olurlar. “Unbound” ise yüre¤i canl› sevgisiyle dolu Vega’n›n buldu¤u bir bitkiyi anlatt›¤›, bunun için de basit sözler ve dans ritmlerini kulland›¤› e¤lenceli bir parça. Özetle, mükemmel flark›lar yap›p bunlar› ayn› mükemmellikte seslendiren Vega’n›n “Beauty & Crime”› ilk dinleyiflten itibaren “bunu bir yerlerden tan›yorum” dedirtecek kadar kula¤› yakalayan, içten ve kendi halinde bir ifl olmufl. Her zaman bekleriz, efendim. – Eray Aytimur
betika” olarak kullan›lmas›n›n nedeni, Türkçe söylenirken kaybolmas› gereken “m” sesi. Ancak, Berber, bunun yanl›fl bir kullan›m oldu¤unu söylüyor ve bilgilerimizi temize çekiyor. Ayr›ca, rembetikonun 1850 - 1950 aras›nda yaflam›fl bir tür oldu¤unu, bu flark›lar›n 1920’lerin sonuna kadar bohem kültürü anlat›rken zamanla altkültür ve haflhafl tekkelerine sirayet etti¤ini de bu yaz›dan ö¤reniyoruz. Sonras›nda bu flark›lar›n yerini günümüz pop flark›lar›n›n öncülü olan laiko’lar al›yor ve rembetiko türü tarihe gömülüyor. T›pk› bizim tangolar gibi, zaman zaman ç›kart›l›p ifllense de eski tad› vermiyor. fiu ana kadar and›¤›m›z bütün albümlerin Kalan Müzik taraf›ndan yap›ld›¤›n› hat›rlatmaya herhalde gerek yok. Eski tafl plak kay›tlar›n›n, laterna flark›lar›n›n, tangolar›n ve kantolar›n yan›na böylelikle bir yenisi eklenmifl oldu ve 22 aflina flark› bu albümle bize ulaflt›. Hat›rlars›n›z, Candan Erçetin iki dilli flark›lar› bir albümde toplam›flt›. Öncesinde de Yeni Türkü’nün yapt›klar› var: “Aflk Yeniden”de “Yedikule”yi yorumlam›fl, ard›ndan da bir albüm dolusu rembetiko flark›s›n› Türkçe söylemifllerdi. Yeni “Rembetika” albümünde bu flark›lar›n neredeyse hepsini bulmak mümkün. “‹ Foni Tu Argile” “Yedikule”nin, “Aeroplano Tha Paro” ise “Telgraf›n Telleri”nin Yunancas›. Albüm boyu karfl›m›za ç›kan flark›lar asl›nda bizim buralardan: “Üsküdar”, “Çak›-
c›” nam›yla da maruf “‹zmir’in Kavaklar›”, “Kadifeden Kesesi”, “Dar›ld›n m› Cicim Bana”, “Kanaryam”... Elbette sözler de¤iflik ve daha ziyade dönemin ac›lar›n› anlat›yorlar. En büyük sürprizse, Erkan O¤ur’dan bildi¤imiz “Neden Geldim ‹stanbul’a” flark›s›n›n orijinali olan “Neden Geldim Amerika’ya”. 1918’de Anadolu’dan Amerika’ya göçen Ahilleas Pulos taraf›ndan 1926’da kaydedilmifl flark›, “hasret”in en güzel ifadelerinden biri herhalde. Zaten neredeyse bütün flark›larda en yo¤un yaflad›¤›m›z duygu bu. Bu durum, flark›lar›n içimize ifllemesinin nedenini de aç›kl›yor. Rembetiko, bilmedi¤imiz bir dilde bildik duygular› o kadar iyi ifade eden bir tür ki, ne dedi¤ini anlamasak da, söyleyenin ac›s›n› (kimi zaman da sevincini) sonuna kadar paylafl›yoruz. Bizi düflman eden devlet politikalar›na bakmay›n; hemen gördü¤ünüz bütün “Rembetika” albümlerini al›n ve duygular›m›z›n nas›l da “bir” oldu¤unu fark edin. Bu flark›lar› dinlerken anl›yoruz ki, asl›nda ayn› ac›lar›, hasretleri yaflam›fl, ayn› fleyleri istemifliz. Aradaki deniz, kimilerinin istedi¤i gibi bir fleyleri silmeye de¤il, bilâkis paylafl›ma muktedir. Zaman›nda kurdu¤umuz “flark›lar›m›z kardefltir” cümlesinin bofla gitmedi¤inin en iyi ispat› da bu. Herkes bunun fark›na vard›¤›nda dünya “bambaflka bir yer” olacak. – Murat Meriç
Suzanne Vega Beauty & Crime (EMI)
k›y›
TUNCER ERDEM
her soka¤›n ruhu ayr›d›r flehirde, bilirsin, camlardaki gölgeler de,
k›y›da buldu¤un yumuflak tüylerde, hayat›n s›cakl›¤›n› duyar elin
deniz yata¤›nda k›r›lan ›fl›k, zaman› a¤›rlaflt›r›rken limanda
bir yere yaslan›p bekle öylece, kalkaca¤› günü geminin
51
Noam Chomsky
Tom Morello
TOM MORELLO SORUYOR, NOAM CHOMSKY YANITLIYOR
Tiranlar, r›za, yan›lsama ve direnifl “One Man Revolution” adl› ilk solo albümüyle mücadele bayra¤›n› yükselten Tom Morello, devrimci grubu Rage Against The Machine’le yeniden bir araya gelmek üzere. ‘90’larda, Rage’in h›zl› zamanlar›nda el üstünde tuttuklar› yazarlardan biri de Noam Chomsky’ydi. 1996’da Morello, üstad› Chomsky’ye Radio Free LA için sormufl... Tom Morello: Madem seçim sath-› mailine girdik, biraz demokrasiden konuflal›m diyorum. Okula bafllad›¤›m›z ilk günden beri kafam›za sokulan fleylerden biri de, demokratik bir düzende yafl›yor oldu¤umuz. Toplumumuz sizce ne ölçüde demokratik? Noam Chomsky: Çok say›da insan demokratik bir düzende yafl›yor oldu¤umuz fikrine kat›lm›yor. Anket flirketleri y›llard›r insanlara hükümetin kim için çal›flt›¤›n› düflündüklerini soruyor, genellikle yüzde 50’ye varan oranlarda “küçük bir seçkinler grubu ve özel ç›karlar için çal›fl›yorlar, halk için de¤il” gibi bir yan›t ç›k›yor ortaya. Geçen sene bu oran yüzde 82’ydi. Bir demokrasi yafl›yor olup olmad›¤›m›z›n basit bir cevab› yok. Demokrasinin pek çok farkl› boyutu vard›r. Sorun, genel olarak, insanlar›n ne dereceye kadar fikirlerini yayma, gelifltirme, siyasî arenaya sokma ve kararlar› denetleme haklar› oldu¤udur. ABD’ye bakt›¤›m›zda, bunlar›n baz› aç›lardan geçerli oldu¤unu, ama baz› aç›lardan da hiç geçer-
li olmad›¤›n› görürüz. Mesela siyasî arenaya bakt›¤›m›zda, burada, kanunlar nezdinde ve genel prensip olarak kamu denetimine tâbi olmayan büyük bir sosyal ve ekonomik hayat oldu¤unu görürüz. Üretim ve da¤›t›m mekanizmas›yla ilgili bir nokta buras›. Bu ifller bir avuç devasa özel tiranl›¤›n elinde, bunlar da bugüne kadar insanl›¤›n üretti¤i bütün kurumlar gibi totaliter özellikler tafl›yorlar. Bunlar›n kamuya olan sorumlulu¤u genellikle ancak küçük oranlarda düzenleyici mekanizmalar sayesinde yürütülüyor. Bunlar›n sadece iflyerlerinde olan bitenler üzerinde de¤il, hayatlar›m›z›n do¤as› üzerinde, bütün bir politik sistem üzerinde ola¤anüstü güçleri var. Bu noktada medyay› kontrol ettiklerini de söyleyemeyiz, çünkü medya bunlar›n ta kendisi. Thomas Jefferson, bu düzenin ilk ortaya ç›k›fl›nda gidiflat› görmüfl ve mahkûm etmiflti: Bu flirketlerin demokrasiyi sona erdirece¤ini ve en baya¤› bir aristokrat düzeni yeniden tesis edeceklerini söylemiflti.
Devletin düflman oldu¤unu söyleyen bir propagandaya maruzuz. Çok da yanl›fl de¤il bu, devlet genel olarak düflmand›r. Ama bu propagandan›n amac›, karar üretimini kamusal alandan özel alana tafl›mak, yani denetimden muaf tutmakt›r.
Peki kamusal alan, yani teknik olarak kamusal alan, hükümet ne alemde? Üst düzeylere do¤ru gidildi¤inde, kamunun olup biteni etkileme gücünün çok az oldu¤unu görüyoruz. Daha afla¤› kademelere, yerel odaklara do¤ru indi¤inizde, bu olas›l›k art›yor. Elli y›ld›r devletin düflman oldu¤unu söyleyen bir flirket propagandas›na maruz kal›yoruz. Çok da yanl›fl de¤il bu, devlet genel olarak düflmand›r. Ama bu propagandan›n sebeb-i hikmeti de gayet aç›k seçik görülüyor. Buradaki amaç, karar üretimini kamusal alandan al›p özel alana tafl›mak, yani denetimden tamamen muaf tutmakt›r.Yani devlet ve hükümet meselesi kar›fl›k bir hikâyedir. Potansiyel olarak, örgütlendi¤i oranda kamunun egemen bir rol oynayabilece¤i araçlar ve düzenekler mevcuttur, ama pratikte bu böyle olmaz. Önümüzdeki seçimlerde iki ›l›ml› cumhuriyetçi yar›flacak, ama bunlar› birbirinden ay›rmak da hayli zor. Morello: Bu yüzden de seçmenlerin büyük bir ço¤unlu¤u seçim günü evlerinde oturacak... Chomsky: Seçmen kütü¤üne kaydolma oranlar›n›n zenginler aras›nda daha yüksek oldu¤unu okudum geçenlerde. Yoksullar oy vermek için en ufak bir sebep göremiyorlar. Morello: Sorgulanamaz kabullerden biri de, insanlar›n do¤alar› gere¤i rekabetçi oldu¤u ve bu yüzden kapitalizmin toplumu düzenlemek ad›na en iyi sistem oldu¤u. Kat›l›yor musunuz?
53
Amerika’n›n anaak›m filozoflar›ndan John Dewey bile çal›flt›klar› iflyerini yönetemeyen iflçilerin insan de¤il, ancak bir araç olaca¤›n› söylüyordu.
men yüzeyin üstüne ç›kabilir. Morello: Nüfusun yüzde 82’sinin ekonomik sistemi adaletsiz buldu¤unu söylediniz. Zenginle yoksul aras›ndaki mesafe neden büyüyor o zaman? Chomsky: Eflitsizlik durmadan yükseliyor. II. Dünya Savafl›’n›n sonlar›ndan ‘70’lerin bafllar›na kadar biraz duralam›flt›, ama flimdi Büyük Buhran’›n öncesindeki oranlara dönüldü. Ama insanlar da daha uzun saatler boyunca, daha az güvenceyle, daha düflük maafllara, donuklaflm›fl beklentilerle çal›flt›klar›n›n fark›nda. Business Week dergisi kendilerini çok korkutan bir anket yürüttü. Nüfusun yüzde 95’inin flirketlerin iflgücünün ve toplumun yarar›na kâr oranlar›n› düflürmeleri gerekti¤ini düflündü¤ünü gördüler. ‹flçi s›n›f›n›n geçmifliyle bunu karfl›laflt›rmak ilginç olur. Mesela 150 y›l önce Massuchusetts tekstil endüstrisinde çal›flan iflçiler flimdiki gibi despotlardan daha hay›rsever olmalar›n› dilemiyordu. Orada oturma haklar› olmad›¤›n›, de¤il muhataplar›na kibar davranmak, yönetme gibi bir haklar› bulunmad›¤›n› söylüyorlard›. Genel anlay›flta çok büyük bir düflüfl var yani, ama nüfusun büyük bölümünün hâlâ flirketlerin kendilerini zenginlefltirdi¤ini düflünmeleri dramatik bir gösterge. Morello: E¤itim sistemimizin itaati ve edilgenli¤i tesis için oluflturulan bir beyin y›kama sistemi oldu¤unu söylüyorsunuz. Bu sistem nas›l iflliyor? Chomsky: Bunu hepimiz kendi tecrübemizle biliyoruzdur herhalde. Daha ilkokulundan, ilkokuldan itibaren sizden istenen fley söylenenleri yapman›zd›r. Lisede tarih ö¤retmeninize “bu saçma bir saptama, flöyle de bak›labilir” deseniz, bir tart›flma bafllatacak ö¤retmen say›s› çok azd›r. Üniversite ve sonraki kariyer boyunca da bu böyle gider. Çal›flt›¤›m üniversitede ö¤rencileri bu etkilerden s›y›rmaya çal›fl›yoruz, yoksa bilim yap›lamaz. Morello: Günümüz toplumunda insanlar›n kendilerine dair imgelerinin zay›flad›¤›n› görüyoruz. Modern toplum neden güvenliksiz bir ortam do¤uruyor? Chomsky: Modern toplum elbette güvenliksiz bir ortam do¤uruyor, ama bunun in-
tom morello
hareket halindeki bir trende
hayko cepkin üç güneflli yörünge
çar newa
erivan radyosunun miras›
rufus wainwright
ROLL
120 uz Temm ‘07
popüler kültürüm zay›ft›r
gökalp baykal ne gitars›z ne kedisiz
“my way”in öyküsü
su zan ne
bahia mon amour
veg a•
zuco 103
sanlar›n kendilerini nas›l gördü¤üyle ilgisi yok. Mesela geçici iflçilerin art›fl›n› ele alal›m, buna “ifl pazar›n›n esnekli¤i” diyorlar. ‹flte bu durum güvensiz bir zemin yarat›yor. ‹flçilerin uzun bir mücadeleden sonra elde ettikleri haklar›n› kaybetmeleri güvenliksiz bir dünya yarat›yor. Kaybettikleri haklardan biri, gece uyumaya yatmaya gitti¤inde ertesi sabah gidebilece¤in bir iflin oldu¤unu bilmek mesela... Geçici iflçilik yükseliyor, böylece iflçilere mal gibi davran›labiliyor, atmak istedi¤inizde atabiliyorsunuz. Tafleron iflletmeler de buna benzer bir durum. Büyük iflletmelerin tafleronlara baflvurmalar›n›n bafll›ca sebeplerinden biri, iflgücüyle sözleflme imzalamamalar›. ‹flçiler, ihtiyaç duyuldu¤unda ça¤r›lan, ihtiyaç duyulmad›¤›nda kovulan üretim araçlar› haline geldiler. Maafllar›n›n düflmesinin, ifl saatlerinin uzamas›n›n da benzer etkileri var. Morello: S›k s›k kulland›¤›n›z “r›za üretimi” ve “mecburî yan›lsama” kavramlar›n› aç›klar m›s›n›z? Chomsky: Öncelikle, bu kavramlar bana ait de¤il. Pek çok meslektafl›m, r›za üretiminin ve zaruri illüzyonun demokratik toplumun temelinde yatt›¤›n› söyler. Baz›lar›, bunlar› demokratik bir toplumun merkezî özellikleri olarak kabul eder. Buna göre, “sorumlu vatandafllar”›n, yetenek ve imkânlara sahip bir küçük elitin cahil ve iflgüzâr kitleleri ayak alt›ndan çekmek gibi bir görevi vard›r. Bu genifl kitleyi denetim alt›nda tutarsak onlara iyilik yapm›fl oluruz; bunu e¤er kaba güçle baflaramazsak, baz› düflünceleri empoze etmek gibi bir yolumuz da vard›r. Bu, solda da görülen, yayg›n bir doktrin. Morello: Bas›n›n buradaki rolü ne? Chomsky: Kitle medyas›, sonuç olarak, flirket sisteminin bir parças›. ‹fladamlar›n›n s›n›f bilinci hayli yüksektir. R›za üretimiyle meflgul olmas› gereken halkla iliflkiler endüstrisinin liderleri de kamuyu denetim alt›nda tutmak noktas›nda çok aç›k sözlüdürler zaten. Halkla iliflkilerin el kitab›, 1920’lerde, zaman›n liberallerinden biri taraf›ndan yaz›lm›flt›. Kitap, demokratik sistemin bafll›ca vazifesinin, davran›fllar›n ve al›flkanl›klar›n bilinçli bir flekilde ve ak›ll›ca manipülasyonu oldu¤unu söyleyerek aç›l›-
makere rk n a ron nn so • b n • la bri ck pa gh in t e tin yes gs • o • ya i va kup voi
Chomsky: Çevrenize bir bak›n. Mesela bir ailede, anne-baba aç kal›nca çocu¤unun yeme¤ini çal›yor mu? Rekabetçi olsalard›, çalarlard›. Pek çok sosyal grupta insanlar birbirlerini destekler, anlay›flla karfl›lar, yard›m eder, ihtimam gösterir. Bunlar normal insanî duygulard›r. ‹nsanlar›n zihninden bu duygular› silip atmak için çok uzun bir e¤itim süreci gerekir. ‹nsanlar›n rekabetçi oldu¤unu söylemek de yanl›fl de¤ildir, ama insanlar için nas›l bir genelleme yaparsan›z yap›n, do¤ru görünebilir. Yap›p ettikleri pek çok fleyde insanlar kitlesel katliamc›d›r, korkakt›r, onurludur, muhteflemdir. Baz› kurumlar ve e¤itim modelleri insanlar›n özelliklerinden birini ya da ötekini öne ç›karabilir. Morello: Hayatta kalabilmek için kendimizi kiral›yoruz, ald›¤›m›z maafllarla hayat›m›z› sürdürüyoruz. ‹nsanlar›n flu ya da bu patronu daha da zenginlefltirmek için arka arkaya dizildi¤i bir ücret köleli¤i sistemi bu. Neden insanlar bu duruma isyan etmez? Chomsky: Kolay bir fley de¤il bu. 19. yüzy›l ortalar›n›n iflçi s›n›f› gazetelerini okumak çok enteresan. Çok say›da bas›lan ve okunan, afla¤› yukar› bugünkü ticarî bas›n büyüklü¤ünde bir matbuatt› o ve s›radan insanlar ç›kar›rd› o gazeteleri. Ev köleli¤inden farks›z gördükleri ücret köleli¤i bu dönem s›k ifllenen konular aras›ndayd›. Özellikle iç savafltan sonra, köleli¤e karfl› savaflt›ktan sonra baflka türden bir köleli¤in eline düflüldü¤ü söyleniyordu. “Toprak iflleyenin, su kullanan›n” diyorlard›. Baflkalar› nam›na iflçilik yapmak mecburiyetinde kal›rsak özgürlü¤ümüzü kaybedece¤imizi, onurlu bir insan›n bunu kabul etmeyece¤ini söylüyorlard›. Klasik liberal eserlerin standart temas› da buydu. ‹nsanlar›n baflkalar› nam›na kendilerini ikinci plana itmesi kötü, afla¤›lay›c› bir fley olarak alg›lan›yordu, insanlar›n kafas›nda bu fikri silmek çok uzun bir zaman gerektirdi. Bu yüzy›la kadar dahi bu hissedilebiliyordu. Amerika’n›n anaak›m filozoflar›ndan John Dewey bile çal›flt›klar› iflyerini yönetemeyen iflçilerin insan de¤il, ancak bir araç olaca¤›n› söylüyordu. Bu anlay›fl›n flimdi de yüzeyin çok alt›nda oldu¤unu zannetmiyorum, he-
sinatra doktrini
abonelik: expressroll@gmail.com
cek bir potansiyel bar›nd›rd›¤›n› düflünüyor musunuz? Chomsky: Asl›nda o iflleri iyi bildi¤imi söyleyemem. Ama 1960’larda ba¤›ms›zl›k fikrinin yeniden uyan›fl›nda, muhalefetin belini do¤rultmas›nda, s›n›rlamalar›n ortadan kald›r›lmaya çal›fl›lmas›nda müzi¤in büyük bir rol oynad›¤› aflikâr. Bu da insanlar› korkuttu tabii. Seçkinler, yönetimi ve kontrolü tekrar ellerine almak istediler. Morello: Sömürü ve tahakküm iliflkilerinin hakim olmad›¤› bir dünya sizce nas›l yarat›labilir? Chomsky: Bu soru s›k s›k karfl›ma ç›kar, ama ne hikmetse, yoksul insanlarla konuflurken hiç böyle bir soru sormazlar bana. Belki baz› yorumlar isterler, ama böyle bir fleyi nas›l yapacaklar›n› hiç sormazlar. Bu sorunun cevab› çok do¤rudan ve basit: Ç›kars›n ve yapars›n. E¤er daha özgür ve demokratik bir toplum istiyorsan, bunun için çal›fl›rs›n. Son otuz-k›rk y›lda dünyada büyük de¤iflimler yafland›. ‘60’lardan bu yana yükselen insan haklar› hareketi, savafl karfl›t›, çevre, feminist hareketleri, ‘80’lerin dayan›flma hareketi, bütün bunlar toplumu da de¤ifltirdi. Peki nas›l becerdiler bunu? Becerdiler iflte. ‹nsanlar bir araya geldiler, örgütlendiler, bask› yaratt›lar, ö¤renmeye çal›flt›lar, baflkalar›n›n ö¤renmesine yard›mc› oldular. Durumlar ancak böyle de¤iflebilir. Bu yüzden feodal bir toplumda, kölelik koflullar›nda yaflam›yoruz art›k. Mücadeleyle kazan›ld› bu haklar. fiimdi insanlar
‹fladamlar›n›n s›n›f bilinci hayli yüksektir. Halkla iliflkiler endüstrisinin liderleri de çok aç›k sözlüdür. Halkla iliflkilerin el kitab›, 1920’lerde, zaman›n liberallerinden biri taraf›ndan yaz›lm›flt›. Kitap, demokratik sistemin bafll›ca vazifesinin, davran›fllar›n ve al›flkanl›klar›n bilinçli bir manipülasyonu oldu¤unu söyleyerek aç›l›yordu. Kitle medyas›, tam da bu anlay›flla hareket ediyor.
iflçi haklar›n› korumak, sosyal güvenlik sa¤l›k sistemini ayakta tutmak için çal›fl›yorlar. Bu haklar›n da geçmifli öyle uzun de¤il, bunlar da halk mücadeleleriyle kazan›lan haklar. Baflka türden totaliter oluflumlar›n bafl›na geldi¤i gibi, bu flirket tiranl›¤›n›n da ortadan kald›r›lmamas› için hiçbir sebep yok. Morello: IMF ve Dünya Bankas› nas›l bir ifllev görüyorlar sizce? Chomsky: ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra kurulan bu uluslararas› finans örgütleri ifllevlerini zaman içinde de¤ifltirdi. En zengin ülkeler ve büyük uluslararas› flirketler belli bir dünya tasar›m› için çal›fl›yorlar. IMF ve Dünya Bankas› da bu amaca hizmet etmek için var. Bu kurumlar›n tam olarak ne yapt›¤›n› anlamak için büyük bir enerji harcamak gerekiyor. Bunlar çok aç›k kurumlar de¤iller, ald›klar› kararlar›n insanlar üzerindeki etkisi de say›labilir cinsten de¤il. Yaratmak istedikleri dünya, kayg› verici bir dünya. Morello: Müzik sever misiniz, sizin için bir flark› çalmam›z› ister misiniz? Chomsky: Hemen hemen hiç müzik dinlemem. Sadece çocuklu¤umda dinledi¤im flark›lar var kula¤›mda, onlar› dinlemeyeli de uzun zaman oldu. Poptan hiç anlamam. Çocuklar›m etraftayken bir fleyler bilirdim, ama onlar da çoktan ayr›ld›. Ama flimdilik Beethoven’in son dönem kuartetlerinden bir fleyler çalabilirsiniz mesela.
Çeviren: Merve Erol
yordu. Kitle medyas›, tam da bu anlay›flla hareket ediyor. E¤lence endüstrisi, okullar da öyle. Seçkinlerin temel doktrini böyle bir fley, ama bunun iflleyifli hayli karmafl›k. Ayn› zamanda medya, özellikle de ifl dünyas›na dair dergiler, gazeteler bir yere kadar dünyan›n gerçekçi bir resmini göstermek zorunda, çünkü pastan›n büyük dilimini alan bu insanlar›n karar verebilmek ve ç›karlar›n› yönlendirebilmek için olup bitenleri do¤ru anlamalar› gerekir. Bu durum, yine, okullar, üniversiteler için de geçerli. Bu içsel çeliflkinin yan›nda, elbette elindeki imkânlarla en iyisini yapmak isteyen dürüst bir profesyonellik anlay›fl›n› da görüyoruz zaman zaman. Yani bir sürü fley iç içe. Ama yukar›dan bak›nca, iktidara ve otoriteye ba¤›ml›l›k aç›kça görülüyor san›yorum. Bafl›m›z› ne yana çevirsek, bunun dramatik örnekleriyle karfl›laflabiliriz. Önseçimlerde bütün gündem bütçenin dengelenmesiydi mesela, ülkenin en önemli meselesi buydu, herkes bunu konufluyordu. Ama aradan bir süre geçti, kimse bütçenin ad›n› a¤z›na almaz oldu, ne adaylar, ne de medya. Peki niye böyle oldu? Böyle oldu, çünkü kamuoyuyla yüzleflmek durumunda kald›lar. Yap›lmas› düflünülen kesintilerin tümüne karfl›yd› kamuoyu. Böylece konuyu sumenalt›na att›lar. Morello: Son on y›lda baz› flark›lar›, baz› müzisyenleri sansürlemek için ciddi giriflimler oldu. Müzi¤in bu tahakküm sistemini, bu dezenformasyon ortam›n› tehdit ede-
Gitaristi oldu¤u Rage Against The Machine’le 1992’den 2000’e dört albüm yay›nlayan Tom Morello, geçti¤imiz aylarda kendi yazd›¤› devrimci folk flark›lar›ndan oluflan “One Man Revolution”› yay›nlad›...
55
EXTRAMÜCADELE